POPULARITY
“Zaman Maşını” verilişinin növbəti buraxılışına Təmiz Şəhər ASC-nin İctimaiyyətlə əlaqələr şöbəsinin müdiri Orxan Cabbarlı qonaq oldu. Onunla tullantıların düzgün çeşidlənməsi, yaşıl iqtisadiyyat, plastik tullantıların enerji mənbəyinə çevrilməsi məsələlərindən danışdıq.
Bu dəfə qonağımız "Məlhəm Beynəlxalq Hospital"dan Uzman Dr. Mahmud Mahmudov oldu. Onunla mədə balacalaşdırma, mədə balonu, xərçəngi və sağlıqdan danışdıq. Dinləyin, şərh yazın və paylaşın ki, faydalı məzmun hamımıza çatsın
Bu dəfə "Zaman Maşını" verilişinin qonağı sosioloq Yusif Nəbiyev oldu. Onunla müasir texnologiyaların uşaqlarıngündəlik davranışlarına təsirindən, sosial məsuliyyət mövzusundan, cəmiyyətin fərdiləşməsi məsələsindən və modern təhsildəki problemlərdən danışdıq.
"Zaman Maşını" verilişinin növbəti buraxılışının qonağı DİM-in mətbuat katibi Xanlar Xanlarzadə oldu. Onunla birlikdə qəbul və buraxılış imtahanlarının detalları, ixtisas seçimi, süni intellektin rolu və abituriyentləri maraqlandıran digər suallar haqqında danışdıq.
Eğitim nasıl olmalı? Ezberci, merkeziyetçi sistemlere karşı; özgür, yaratıcı ve sorgulayıcı bir eğitim mümkün mü? Bu bölümde, Türkiye'de alternatif eğitim modellerinin en dikkat çekici örneklerinden biri olan Matematik Köyü'nü odağımıza alıyoruz. Konuğumuz Prof. Ali Nesin, yalnızca matematikle değil, eğitim felsefesiyle de derinlemesine ilgilenen bir akademisyen. Onunla, Türkiye'deki merkezi müfredat yapısını, bireysel ve bağımsız eğitim inisiyatiflerini, ABD'deki eyalet temelli sistemle karşılaştırmalı olarak ele alıyoruz. Matematik Köyü'nün sunduğu pedagojik alternatif ne vadediyor? Bu özgün köy, genç zihinlere nasıl bir özgürlük alanı açıyor?
Bizdən ən çox istənilən qonaqlardan biri filosof Müşfiq Ötgün idi. Onunla həyata dair bir çox mövzu danışdıq
Deniz Yüce Başarır ile sohbetimizi 27 Mart Dünya Tiyatro Günü için planlamıştık. Ama planlar ile gerçekler her zaman örtüşmüyor. Ülke gündemi, hepimiz için yıpratıcı ve yorucu. Gençleri hayranlıkla, gururla izlerken, bir yandan da içimizi endişe kaplıyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması, ardından Mahir Polat, Murat Ongun ve Murat Abbas gibi isimlerin cezaevine gönderilmesi… Üstelik Mahir Polat'ın sağlık durumu da ciddi bir endişe kaynağı. Tüm bunlar olurken, hak ve adalet için sesini duyurmaya çalışan gençlerimizin tutuklanması hepimizi derinden sarstı. Her yeni gözaltı, her yeni karar, içimizdeki ışığın üzerini biraz daha örttü belki... Ama söndürmedi. Çünkü biz biliyoruz: Umut, her zaman en zayıf anımızda bile kıpırdanabilir. Belki de tam da bu yüzden, tiyatroya kulak vermek gerekiyor şimdi. Çünkü perde her şeye rağmen açılır. Ve biz hâlâ buradayız.Mart ayının başında Deniz Yüce Başarır'la bir araya geldik. Yazar, yayıncı, podcast yapımcısı, seslendirme sanatçısı… bir zamanlar Doğan Kitap'ta birlikte çalıştığım yöneticim, bugün dostum. Onunla, 2021 yılında İBB Yayınları'ndan çıkan Perde Kapanmasa Görecektiniz kitabı üzerinden Kent Oyuncuları'nın hikâyesini, 1960'ların tiyatro atmosferini, babası Kâmran Yüce'nin emeğini, kolektif üretimin gücünü ve sahneyle hayat arasındaki görünmez ama çok derin bağı konuştuk. Bu kitap yalnızca bir tiyatro topluluğunun değil, bir dönemin, bir inancın ve bir idealin anlatısı. Sahnede parlayan yıldızlardan çok, sahne arkasındaki görünmeyen emeğin izini sürüyor. Deniz'in çocuk gözünden kulisler, Kâmran Yüce'nin arşivinden çıkan belgeler, basılmamış şiirler ve afişler eşliğinde tiyatronun nasıl yaşatıldığını hatırlatıyor bize. Arka kapağında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun şu cümlesi yer alıyor: “Türk tiyatrosunun duayen sanatçılarının kurduğu tam 60 yıllık müthiş bir hikâyenin sesi yankılanıyor burada. Bunu bir kitapla taçlandırsak ne güzel olur…” O söz bugün çok daha anlamlı. Çünkü bazen, sadece kitaplar kurtarır bizi. Video
Bugün konuğum Prof. Dr. Acar Baltaş. Onunla, her istediğimizi başarabilir miyiz, burçlar gerçek mi, rezonans kanunu kitabı hakkında ne düşünüyor, sahte bilim nedir, hayallerimize ulaşmak için ne yapmalıyız gibi birçok konuyu konuştuk. Keyifli dinlemeler.
Dionysos, tiyatronun tanrısı olarak kabul edilir ve sahne sanatlarının doğuşunda kilit bir rol oynar. Onunla bağlantılı ritüellerden doğan antik tiyatro, doğaüstü ile insan arasındaki sınırların silikleştiği bir atmosfer sunardı. Dionysos'a adanan şenlikler, toplumsal birliktelik ve ruhsal arınma sağlamak amacıyla gerçekleştirilirken, bu etkinliklerin dramatik birer performansa dönüşmesi tiyatro sanatının temelini atmıştır. www.altkatsanat.com
Bu dəfə sosial mediada məzmun yaradan Fərid Mustafayev ilə söhbətləşdik. Onunla bələdçilikdən, bölgələrdə turizmdən, sosial mediada məzmun yaratmaqdan danışdıq.Buraxılışın əsas dəstəkçisi “Azerçay”a təşəkkürlər☕ Azerçay, Doğma Çay!Fəridi buradan izləyə bilərsiniz: https://www.instagram.com/mustaffarid/
Bu bölüm bende sevginin tanımı. Çok sevmek, hayallerini dinlemek, hayallerine yakıştırmak ve bu yüzden bir an bile düşünmeden ondan vazgeçmek. Gerçek sevgi onun nasıl mutlu olacağını görmek ve yolunu açmak olabilir. Benim sevgim böyle en azından.
"Qaydaları Pozma" verilişində qonaq "Təmiz Şəhər" ASC-nin Nəqliyyat vasitələrinin utilizasiya şöbəsinin müdiri Mirzə Laçınov oldu.Onunla utilizasiyanın sağlamlıq və ekologiya üçün əhəmiyyətindən, utilizasiyanın şərtlərindən və qiymətlərindən danışdıq. Həmçinin dinləyicilərin bu istiqamətdə suallarını cavablandırdıq.
Yedinci sezona bu hafta başlıyoruz! Bu sezonun açılışını dört birbirinden yetenekli ve farklı özel konuğum ile yapıyoruz. İlk konuğum, yakın zamanda Londra'ya taşınan, İstanbullu Gelin, Sen Çal Kapımı, Bir Demet Tiyatro gibi sayısız dizi, film ve tiyatro oyunundan tanıyacağınız ünlü oyuncu Neslihan Yeldan. Sonrasında üç birbirinden farklı ve yetenekleriyle öne çıkan içerik üreticisi var:Melisa Beleli, lise zamanı Cenevre'ye oradan üniversite için Londra'ya taşınıyor. Ayrıca bundan on sene önce, lise zamanı başladığı videolarıyla Türkiye'nin ilk youtuberlarından. Üniversite sonrası Londra'da kendi influencer ajansını kuran ve Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı, Mey İçki gibi müşterileri olan Melisa, daha sonra kurumsal hayatı tecrübe etmek istediğine karar veriyor ve iş bularak Paris'e taşınıyor. Yaklaşık dört sene kurumsal tecrübe sonrası kendi markası Joila'yı kurmak üzere İzmir-Londra arasında mekik dokuyor diyebiliriz. Hikayesinden ilham verici bir parça bulacağınıza eminim. Gözde Engin Çiray, @bebegiminyolarkadasi, hemşireliği bırakıp Türkiye'nin ilk anne ve bebek koçu oluyor ve dünyanın dört bir yanından binlerce danışmanı var. Üç senedir Ingiltere'de yaşayan Gözde ile Türkiye ve İngiltere'de doğum gibi süreçlerdeki farklılıkları ve çizdiği ilginç kariyeri konuştuk. Ve son olarak Barkın Özdemir, 7 kıtaya birden ayak basan en genç Türk - eh 7. Sezonda 7 kıtayı birden kapsamalıyız dedim. :) Üç senedir Dubai'de yaşayan Barkın, kitlesel fonlama kampanyasıyla Antarktika seyahatine çıktıktan sonra anılarını kitaplaştırarak “Antarktika Hepimizin, Antarktika Kimsenin” kitabını yazıyor. Onunla hem Antarktika anılarını hem Dubai'de yaşamayı konuşacağız. Hepinize iyi dinlemeler ☺️
Horasan er-en-leri, günümüz hamaset edebiyatının önemli terkiplerinden biridir. Onunla hem Anadolu tanımlı devlet geleneğinde hem de tarikat seçiminde Türkistan diyarına (Yesi'ye) aidiyetimiz kastedilir. Böylece Anadolu'da Türk devletini inşa eden siyasi (silahlı) güçle, Anadolu'ya gelen Türkleri İslam inancıyla yoğuran dini (manevi) güç, tek terkiple ifade edilir.
HACC SÛRESİ 18-32 MEALİ N108 M022 Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı ile. 18 Görmedin mi, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldız, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan bir çoğu O'na, Allah'a secde ederler. (insanlardan) bir çoğunun üzerinde azap hak olmuştur. Allah kimi alçaltırsa ona ikram eden olmaz. Şüphesiz Allah dilediğini yapar. (Secde âyeti) 19 İşte şu ikisi (mü'minle kâfir) Rableri konusunda çekişen iki hasımdırlar. İnkâr edenlere ateşten elbise biçilmiştir. Başlarının üstünden de kaynar su dökülür. 20 Onunla (kaynar su ile) onların karnındakiler ve derileri eritilir. 21 Onlar için demirden kamçılar vardır. 22 Oradan, o gamdan her kurtulmak isteyişlerinde oraya geri çevrilirler ve "Bu yakıcı azabı tadın" (denir). 23 Şüphe yok ki Allah iman edip ameli salih işleyenleri altından ırmaklar akan cennetlere kor. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenecekler. Orada elbiseleri de ipektir. 24 Sözün güzeline ulaştırıldılar ve çok övülenin (Allah'ın) yoluna kavuşturuldular. 25 Şüphesiz inkâr edenler ve Allah'ın yolundan ve insanlar için kıldığımız, kendisinde yerli ve misafirlerin eşit olduğu Mescidi Haram'dan alıkoyanlar... Kim orada zulüm ile sapmayı isterse ona acıklı azabı tattırırız. 26 Hani beytin (Ka'be'nin) yerini İbrahim'e hazırlamıştık (ve şöyle demiştik): "Bana hiç bir şeyi ortak koşma ve evimi tavaf edenler, kıyama duranlar, rukû ve secde edenler için temizle." 27 İnsanlar için de haccı i'lan et, uzun yollardan gelen yaya ve yorgun deve (çevik binek) üzerinde sana gelsinler. 28 Kendilerine ait menfaatlere şahit olsunlar ve kendilerine rızk olarak verdiği hayvanlar üzerine belirli günlerde Allah'ın adını ansınlar. Onlardan yeyin ve yoksula, fakire de yedirin. 29 Sonra kirlerini gidersinler, (tıraş olup temizlensinler) adaklarını yerine getirsinler ve Beyti Atik'i (Kabe'yi) tavaf etsinler. 30 İşte (hac) budur. Kim Allah'ın hurmetlerine saygı gösterirse Rabbi katında bu onun için daha hayırlıdır. Size (Maide 3,En'am 145,A'raf 157) okunanların dışındaki hayvanlar helâl kılınmıştır. O halde putlardan olan pislikten ve yalan sözden kaçının. 31 Allah için hanifler olarak (Allah'tan başkasının ilahlığına gönülden dahi meyletmeden) ve Allah'a ortak koşmadan. Kim Allah'a ortak koşarsa, sanki gökyüzünden düşüyor da kuş onu kapıyor veya rüzgar onu uzak bir yere uçuruyor gibidir. (İmanın yüceliğinden inkârın uçurumuna düşer.) 32 İşte böyle. Kim Allah'ın şeairine (işaretlerine) saygı gösterirse bu saygı kalplerin takvasındandır. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/hacc-suresi-18-32-tefsiri
"Qaydaları Pozma" verilişində Daxili İşlər Nazirliyinin Nəqliyyatı İntellektual İdarəetmə Məzkəzinin mətbuat xidmətinin rəhbəri Ömər Xıdırov oldu.Onunla magistral yollarda təhlükə törədən sürücü və hallardan, geriyə hərəkət edərək qəzaya səbəb olan sürücülərdən, məlumat lövhələrinin tənzimlənməsindən danışdıq.
"Qaydaları Pozma" verilişində bu dəfə "Bakı Metropolteni"nin mətbuat xidmətinin rəisi Bəxtiyar Məmmədov qonaq oldu.Onunla son zamanlar metro stansiyalarında yaranan sıxlıqdan, təhlükəsizliyin təminindən, maşinistlərin iş rejimindən, yeni tikiləcək metro stansiyalardan və stansiyaların tikiilmə müddətindən danışdıq.
Başlığı abartılı bulmuş olabilirsiniz.Peki size bu dünyaya gelmiş geçmiş toplam 108 milyar insanın 52 milyarının sivrisinekler yüzünden öldüğünü söylesem?Yahut Latin Amerika'nın yerli halklarının sivrisineklerle bulaşan hastalıklar nedeniyle kelimenin tam anlamıyla "kırıma" uğradığını...Hatta bu kırım yüzünden beyaz adamın Afrika'dan köle ticaretine başladığını...Napolyon'un, Selahaddin Eyyubi'nin, Hitler'in sivrisinekleri bir savaş silahı olarak kullandığını...Sivrisinek gerçekten insanlık tarihini en çok etkileyen hayvan.Onunla ilgili bilgilere çok şaşıracaksınız.Ve ayrıca bölümde bonus bir bilgi de var:Kimleri daha çok ısırıyor?Hangi kan grubu sivrisineklerin gadrine daha çok uğruyor?Hepsi bu bölümde.Yeni Haller sizlerin desteğiyle yayın hayatına devam eden bir podcast kanalı.Bizi aşağıdaki link'lerden destekleyebilirsiniz:www.patreon.com/yenihallerYeni Haller'in bir de Buy Me A Coffee hesabı var artık. Buradan destek olmak çoook daha kolay. Patreon'da sorun yaşayanlar için açtım efendim. Buyurun:https://www.buymeacoffee.com/yenihallerEray Özer'e ulaşmak için:https://www.instagram.com/eray_ozerhttps://twitter.com/ErayOzeryenihallerpodcast@gmail.com
“Eski CIA Başkanı James Woolsey tanıdığım biri, benim arkadaşım; bunda bir şey yok ki! Onunla kaç kere görüştüm, yemek yedim, misafiri oldum…”
AB tipi yerli medyanın heyecan ve haberleri artsa da, “Avrupa Birliği'nin 5 yıl sonra bizi Brüksel'de yapılacak ‘gayr-ı resmi' Dışişleri Bakanları toplantısına davet etmesini” geçen hafta sonu gömdüğümüz için, (‘Doğu Türkiye'ye gelirken, Türkiye AB'ye gidiyorsa', 24/08) en azından 40'ı çıkana kadar bir daha el açmaya gerek yok. Şimdi ‘diyalogdan memnunuz' başlıklarıyla kutsanıyor ama bu temize çekmeler yine menzile varmadığı zaman ‘ne oldu o kadar yazdıklarınız' diye hatırlatırız… İlla önemsenecek bir şey aranıyorsa-belli ki yaz vesilesiyle ‘yazacak' bulunamıyor. Ki, bizim matbuatın elinden ‘aktüeli' alın, ne yazacaklarını hemen şaşırırlar-ben size tüyo vereyim… Perşembe günü İstanbul'da gerçekleşen, ‘Kalkınma Yolu Bakanlar Zirvesi'ni yazın… Ulaştırma Bakanı Abdülkadir Uraloğlu'nun ev sahipliğini yaptığı toplantıya, Türkiye ile birlikte Irak, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri'nin ilgili bakanları (ulaştırma ve enerji) katıldı. Bu Bakanlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Nisan ayında gerçekleşen Bağdat ziyaretinde projenin mutabakat zaptını imzalayan isimler… 2028-2033-2055 yıllarında üç etapla tamamlanacak devasa projenin bölgesel ve küresel bağlama nasıl oturduğunu bu köşeden çok anlattık. Peşinden koşulacaksa bunun peşinden koşmak lazım gelir. Yarım yüzyıldan fazladır AB kapılarında süründükten sonra tatmin edici gelmeyebilir. O yüzden ilave konular da ekleyeyim… *** Rusya Devlet Başkanı Putin'in Bakü ziyaretinin bir ayağı da Rusya- Kafkasya-Türkiye-Avrupa enerji yoluydu. Nitekim bu teması takiben kardeş Azerbaycan'ın Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov da Ankara'ya geldi. (27/08) Onunla da, ‘horizantal' hat konuşuldu! Kalkınma Yolu Projesi, ‘vertical'dir, yani dirseğidir!
Survivor yarışmasıyla tanıdığımız, bu sezon ikinci kez Survivor All Star'da yarışan Özgür Tetik hakkında merak edilenlere Milliyet YouTube'da yanıt verdi. Düellolarda her hafta adının yazılmasıyla ilgili kimseye kırgın olmadığını ve gönlündeki şampiyonu itiraf eden başarılı yarışmacı Tetik, “finalde o isimle yarışmak isterdim” dedi.
Aşağıda okuyacağınız metin, telefon konuşmama tanık olan L.'nin sorularına ve onlara verdiğim cevaplara dayanıyor. Yeni Şafak İnternet servisi için Ersin Çelik Beyefendi'den şöyle bir mesaj gelmişti: “Yeni Şafak'ta yayınlanan köşe yazılarının seslendirilmesinde yapay zekâ destekli teknolojiye geçiyoruz... Önceliğimiz, yazıları yazarlarımızın kendi sesinden yayımlamak olacak...” Bunun üzerine Ersin Bey'den düşünmek için iki gün mühlet istedim. Mühletin sonunda teknolojiyi zaruret miktarı kullanmaya dikkat ettiğimi, yazılarımın benim sesim olmadan seslendirilebileceğini söyledim. Cevap vermeden önce birkaç arkadaşımla istişare ettiğim için o arkadaşlardan biri nihai kararımı verip vermediğimi sordu telefon konuşmamız esnasında. Onunla konuşurken konu yine zaruret miktarına geldi dayandı. Telefon konuşmasını dış mekânda yaptığım için İlahiyat mezunu, halen sosyoloji ikinci sınıf öğrencisi olan L., yanıma gelip oturabilir miyim diyerek izin istedi; bendenize sorular sordu. Onun sorduğu soruları ve benim ona verdiğim cevapları eve geldikten sonra kaleme alıp dikkatinize sunmayı uygun gördüm. Buyurun: “Konuşmanıza kulak misafiri oldum. Teknolojiyi zaruret miktarı kullanmak dediniz ya... Anlayamadım.” “Her zaman kavramakta zorlandığımız kelimeler, kavramlar vardır. Ama aynı kelimeyi idrak etmekte zorlanmamızın sebebi hayatın her anında aynı değildir. Hâlden hâle geçerken kelimelerimiz, kavramlarımız ve onlara yüklediğimiz anlamlar da değişime uğrar. Siz teknoloji ile fıkha ait bir kavram olarak kabul ettiğiniz ‘zaruret miktarı'nı aynı cümle içinde kullanmamı yadırgadınız muhtemelen...” “Sizin zaruret miktarından anladığınız ile benim anlayamadığım... Yani şunu sormak istiyorum: Kelimeler, kavramlar nesilden nesile değişime uğrar mı?” “Değişime uğradığını düşünüyorum. Ama bu konuda sizi yönlendireceğim bir kitap ya da makaleden haberdar değilim. Kendimden örnek verebilirim, çok erken yaşlardan itibaren hayatıma ‘zaruret miktarı' karıştı. Geçmeyen hastalığım için pek de makbul olmayan yöntemi önerenler ‘Ne olacak canım, zaruret miktarı işte!' diyordu mesela. Zaruretin hem kişiden kişiye hem de kişinin farklı zamanlardaki hâllerine göre değişen bir şey olması ve bu değişen şeylerin ne zaman nefsanî bir zeminden ne zaman zaruret bahsinden temellendirileceği konusunda daima bir mihmandar aradım. Zaruret bahsi beni daima şaşırttı.” “İlk ne zaman şaşırmıştınız?” “Galiba bir masalda Hızır ile karşılaşınca.”
Bu dəfə qonağımız TikTok və Instagram üzərindən sağlamlıq və şəxsi inkişafla bağlı məzmun yaradıcı Emildir. Onunla məzmun yaradıcılığından, dildən, danışıq və blogerlikdən danışdıq.
Temmuz ayında iki önemli toplantı olacak. Önce BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın İngilizce baş harfleri ile ifade edilen ekonomik işbirliği örgütüdür. Daha sonra Mısır, Etiyopya, Birleşik Arap Emirlikleri ve İran da katılmıştır) toplantısı yapılıyor ardından da NATO zirvesi toplanacak. Türkiye her iki toplantıda da Erdoğan'ın katılımıyla en üst düzeyde yer alacak. Türkiye'nin dış politika ekseni kayıyor mu tartışması bir kez daha ısınacak gibi görünüyor. Bu tartışmalarda stratejik yönelişlerle taktik manevraları, yapısal ilişkilerle konjonktürel yakınlaşmaları birbirinden ayırt edebilmek son derece önemli. Erdoğan'ın BRICS toplantısında Putin'le görüşmesi Batı emperyalizminin yayın organlarında hoş karşılanmayacak elbette. Bu görüşmenin ana konularından biri olan Suriye'de Esad'la normalleşme girişimleri de öyle. Ama bir yandan Batı basını Erdoğan'ın manevralarına dair kuşkularını yazarken diğer yandan Türkiye'de eksen kayması tartışmaları yapılırken arka planda gerçek siyaseti belirleyecek olan yine Türkiye kapitalizmini ABD'nin tepesinde olduğu emperyalist sisteme bağlayan yapısal ilişkiler olacak. S-400 füzeleri krizi nereye bağlandı? Türkiye eksen mi değiştirdi? Laflara değil eylemlere bakın. Meşhur Türk SİHA'ları İdlib'te, Libya'da, Kafkasya'da ve nihayet Ukrayna'da sahada hep Rusya'yı ve müttefiklerini vurdu. Suriye'de Türkiye, Rusya ve İran arasında yürütülen Astana sürecini hatırlayalım. Batı'yı tedirgin etmişti. Ancak zaman içinde Türkiye'nin üçlü masada NATO'nun ve bilhassa da İngiliz emperyalizminin çıkarlarının da bir temsilcisi olarak oturduğunu gördük. Ukrayna savaşı çıktığında Türkiye'nin NATO üyesi olup da yaptırımlara boylu boyunca katılmaması, Batı emperyalist kamuoyunda kuşku ve eleştiriyle karşılandı. Ama zaman içinde Türkiye'nin bu pozisyonunun da NATO tarafından kullanıldığını, Rusya ile diyalogun Türkiye üzerinden gerçekleştirildiğini, öte yandan Türkiye'nin bu savaşta hiçbir aşamada diplomatik, siyasi, askeri manada tarafsız olmayıp sadece pozisyon olarak değil, fiilen de Ukrayna'nın yanında yer almasının sağlandığını gördük. Nihayet Türkiye devleti İsrail'in Gazze'deki soykırım saldırısına 7 ay boyunca bilfiil destek oldu. İktidar İsrail'le ticareti tamamen kestiğini açıkladıktan sonra bile halen arka kapıdan, farklı ülkelerden faturalandırılarak ticareti sürdürüyor, Azerbaycan üzerinden İsrail'e giden stratejik petrol akışını ise durdurmuyor. Yani Erdoğan ve istibdad rejiminin dış siyaseti bol bol taktik manevralar gerçekleştiriyor ama Batı emperyalizminin eksenine oturan stratejik yönelişinden vazgeçmiyor. Bu sadece bir oportünizm meselesi değil. Emperyalizmle kurulmuş olan ve bağımlılık yaratan yapısal ilişkilerin sonucu. Türk sermayesi Soğuk Savaş dönemindeki kadar anti-Rus ve anti-Çin değil. Çünkü artık Rusya Sovyet, Çin de sosyalist değil. Eskiden Koçlar, Sabancılar mülkiyetlerini tehdit ettiği için ölümüne düşmandı Rusya ve Çin'e… Şimdi Rusya'da yatırımları var. Çin'i dünya kapitalizmine bağlayan kuşak yol projesinin de Türkiye'deki resmi muhatabı oldular. Ama Türk sermayesi de günün sonunda Rusya ve Çin'le iş yapar ama Amerikan ve Avrupalı emperyalist tekellerle ortaktır. Emperyalizm batıyor! Onunla dibe batmak mı ondan kopup hayatta kalmak mı? Sadece Türkiye'nin değil tüm dünyanın karşısında olduğu büyük yol ayrımı bu! Batı emperyalizmden kopmak şart ama BRICS'lerin ŞİO'ların (Şanghay İşbirliği Örgütü) hâlâ bir alternatiften çok orta yol arayışından ibaret olduğunu da görmek lazım. Batı çöküyor ama sistem olarak ondan kopmayan Doğu'nun yükselişi de onunla birlikte yavaşlıyor ve geriliyor. Bu başlı başına ve çok önemli bir tartışma. Ama eninde sonunda apaçık bir gerçek karşımızda duruyor: Yurtta ve cihanda orta yol yok! Ya sosyalizm ya barbarlık!
Sebeb-i telif, mesnevilerde başlayıp, zamanla nesir için de kullanılan bir metnin yazma / yazılma neden(ler)idir (sebe-i vücûd). Yeni söyleyişle bir kitapta yazarın yazma, eserin yazılma güdüsünü (motivasyonunu, maksadını) anlattığı kısmın adıdır. Bu manada sebeb-i telif, bir yazarın o eserini yazma nedenleri hakkında okurlarının merakını gidermesi gibi pratik bir fayda taşımasının berisinde, asıl yazarın niyet, istikamet ve maksadını beyan ve dolayısıyla okurların da yazarın yazma niyet, istikametini tayin etmelerini ve maksadını öğrenmelerini sağlar. Amellerin niyetlere tabi olması yazmadaki / yazarlıktaki insaniyet (nefs, kim-lik, kişilik) vasfına; istikamet yazmadaki / yazarlıktaki paradigmaya, dünya görüşüne, daha net bir söyleyişle inanç (iman) esaslı zihniyete ve bunun içinde oluşan seçimlerin seyrine (işleyişine) işaret ederken, maksat da bir amaç, hedef ve faydaya isnat eder. Kurban Bayramı vesilesiyle Ankara'ya uğramıştım. Bu aynı zamanda Ağabeyim Hüseyin Su ile görüşmemiz demekti. Onunla bir kıraathanede buluşup gündelik hayat, kültürel gidişat ve edebiyat çevresinde sohbet ettik. Sebeb-i telif konusu hem tarz-ı kadim eserlerimizdeki önemi hem de günümüzde yazma maksadının bireyselliği de aşıp bencilliğe evrilmesi yönünden gündeme geldi ve bu bağlamda sebeb-i telifte kafirlerin edebiyatını izlemek ve benimsemek bizim gençliğimizde bir problem olarak ele alınırken, bugün bunun -o şekilde ele alınmak da bir yana- artık bir problem olarak görülmediğini, hatta kafirlerin niyet, istikamet ve maksatlarını takip etmenin moda bir eğilime dönüştüğünü konuştuk. Hüseyin Su, söz konusu fark tahtında Lâmiî Çelebi'nin (ö. 938/1532) Bir Uludağ Efsanesi: Bahar ve Kışın Mücadelesi adıyla yayımlanan Münâzara-i Bahâr u Şitâ'sındaki sebeb-i telife dikkatimi çekti (Büyüyenay, İstanbul 2023). İstanbul'a döndüğümde, Kardeşim Mustafa Kirenci sayesinde yeni yayımlandığı günlerde buluşturulduğum mezkûr kitabın sebeb-i telifine baktım hemen. Elimin altında olan kitaba kendim Hüseyin Su hatırlatmasa belki uzunca bir süre daha bakamayacaktım. Bu durumu ilgili metnin okurlarımın bilgisine daha geç ulaşma ihtimaliyle birlikte düşününce onu burada paylaşmamın faydalı olabileceğine hükmettim. Lâmiî Çelebi, sebe-i telif bahsinde Bursa'daki kendi uzlet hanesinde dostlarıyla otururlarken, konunun Bursa'nın güzelliklerine intikal ettiğini, dostlarının -kendisi tarafından dile getirilen- oradaki hikmetli sözler ve şiirlerden bir eser meydana getirmesini istediklerini belirttikten sonra, devamında şunları kaydetmiştir: “Herkes söz bahçesinde gül toplamalı ve her ehl-i heves onun sözlerine aferin diyerek takdir etmeli ki ‘İnsanlarla, onların akılları derecesinde konuşun' diye buyurmuştur âlemlerin Efendisi. Kaleme alınanlar cihanın Efendisi(nin buyurduğu) gibi olmalı. Sözleri muğlak ibareler, kapılı ve karışık istiarelerle muradı ihlal edici ve ona halel getirici olmamalı. Kaleme alınmış şeyler, adeta kalabalık insan cemiyetleri gibi uzun uzadıya mukaddimeler ve ifadeler insanı usandırıcı ve bıkkınlık verici olmamalı. Benim bu tefsir ve buluşuma arkadaşlarım pek memnun oldular. Ve bunu uzun uzun yazıp tasvir eylememi rica ettiler. Onların bu temennilerine şu cevabı verdim: ‘Temennin makul ve davetin makbul.' Hakk'ın feyzi ummandır, yoktur cimrilik / Bu böyle olsa bile temiz ve halis cevher de nadirdir.
Sizi kutlu bir yolculuğa davet ediyoruz. Var mısınız? Bu yolculuğa önce tevbe ve istiğfarla, biraz da Kur'an okuyarak başlayacağız. Daha sonra yolun başında bizleri Şah-ı Nakşıbend hazretleri bekliyor olacak. Onunla birlikte oturup Kudsî bir evrad okuyacağız. Yolun az ilerisinde Abdulkadir Geylani, Seyyid Ahmed Bedevi, Cüneyd-i Bağdadi, İmam Busayri gibi büyüklerle beraber onların vird edindikleri salavat zincirine katılacağız. Devamında Hz. Ali'nin Ercuze Kasidesinde tarif ettiği Sekîne duasıyla biraz soluklandıktan sonra Veysel Karani ile birlikte Rabbimize içli, dokunaklı bir yakarışta bulunacağız. Sonra kaldığımız yerden, içinde ism-i azamı da barındıran iki büyük tesbihatla yola devam edeceğiz. Bir süre sonra Kur'an okurken şehid edilen Hz. Osman (ra) efendimizin tamamen Kur'an'dan iktibas ettiği cümlelerle Kur'an'ın sahibine münacatta bulunacağız. Ondan sonra hamd ve şükrü gayet azami bir tarzda dile getireceğiz. Bir noktada göklere ve yerlere adeta kuşbakışı nazar edeceğiz ve göklerin, yerlerin, ikisi arasındakilerin Allah Teala'nın isim ve sıfatlarına olan şehadetlerini görecek, duyacak, anlayacak ve hayranlıkla secdeye kapanacağız. Nihayet bir Hak dostunun hayatının en önemli manevi değişim sürecinde İlahi dergâhın önünde diz çöküp içini döktüğü dua ve münacatları kendi hissiyatımız haline getirmeye çalışacak ve o hislerle Rabbimize yakaracağız. Var mısınız bu kutlu yolculuğa? O hâlde buyurun: Büyük Cevşen'i tanıyalım. 00:00 Giriş 01:45 Büyük Cevşen Nedir? 04:23 İstiğfar ve Kur'an'dan Parçalar 04:58 Cevşen 05:19 Evrad-ı Kudsiyye 06:29 Delailün NUr 07:38 Sekine Duası 10:32 Münacat-ı Veysel Karani 11:55 Dua-i Tercüman-ı İsm-i Azam 12:23 Dua-i İsm-i Azam 13:19 Münacatü'l Kur'an 14:20 Tahmidiye Duası 15:35 Hülasatül Hülasa 16:34 Tazarru ve Niyaz 18:47 Son Bölüm ve Kısa Bir Açıklama
Bu bölümde Peygamber Efendimiz'in (sas) doğumunu niçin kutladığımızı ve Onunla insanlığın nelere kavuştuğunu anlatmaya çalıştık. Mevlit kandilinde Gökhan Abi'nin yaptığı bir konuşmanın uzun canlı yayın içerisinde gizlenmesini istemedik ve bu bölümü oluşturduk. İstifadeye medar olması ümidiyle.
Bu dəfə #söhbətgah-da qonağımız #SmartControl şirkətinin rəhbəri Aqil Ömərlidir. Onunla ağıllı ev nədir, əşyaların interneti, innovasiya və ölkəmizdə bu sahənin inkişafından danışdıq. Siz də fikirlərinizi bölüşməyi, şərh yazmağı və kanala abunə olmağı unutmayın
"Qanunnamə" verilişində qonaq Dövlət Sosial Müdafiə Fondunun Sosial ödənişlər departamentinin böyük mütəxəssisi Elvin Məmmədov oldu.Onunla sosial ödənişlərin təyin olunmasında və verilməsində edilən son yeniliklərdən, sosial yardımı kimlərin ala biləcəyindən, sosial ödəniş üçün müraciətə imtina verilən hallardan danışdıq və dinləyicilərin suallarını cavablandırdıq.
"Qanunnamə" verilişində təhsil eksperti Kamran Əsədov qonaq oldu. Onunla builki qəbul imtahanlarından, abituriyentlərin səhv seçimlərindən, ali məktəblərə hazırlıq proqramlarında olan çətinliklər və boşluqlardan danışdıq.
*Amr ibn As, Halid ibn Velid ve Ebu Süfyan gibi insanların birden amudî yükselişlerine hayret ediyorum. Mesela; gerçek insanlık ve beklentisizlik ufkuna doğru dikey yükselenlerden biri olan Amr ibn As (radıyallahu anh) kendisine ganimet verilmek istendiğinde: “Ya Rasûlallah, ben ganimet için Müslüman olmadım!” demiştir. Onunla aynı ruh halini paylaşan bir sahabîye de İnsanlığın İftihar Tablosu (aleyhissalâtü vesselâm) ganimetten hissesini vermek istediğinde, o zat, “Ya Rasûlallah! Ben bunu kabul edemem. Ben (boğazını göstererek) şuradan bir ok yiyeyim de şehit olayım diye Müslüman oldum.” demiş ve neticede arzu ettiği gibi şehit olup ötelere yürümüştür. *Hazreti Halid (radıyallahu anh) âhirete yürürken geride hiçbir şey bırakmamıştı. Sa'd ibn Zeyd diyor ki: “Hazreti Halid, herkesin övdüğü bir kumandan olarak yaşadı, İslam'ın bir yitiği olarak gitti.. gitti ve geride sadece atını, kalkanını ve kılıcını bıraktı.” *Hazreti İkrime, Müslüman olduğunda “Yâ Rasûlallah! Sana ve İslâm'a düşmanlık uğruna ne kadar mal sarfettiysem, bundan böyle İslâm için bunun iki mislini harcayacağıma söz veriyorum…” demişti. Yermük'te sözünde durmuştu.. ancak orada verdikleri arasında, canı da vardı. Yermük Muharebesi'ne hanımı ve çocuğuyla beraber katılır. O bu muharebede yaralanır ve alıp bir çadıra getirirler. Hanımı başucunda ağlarken İkrime, “Ağlama!” der, “Ben zaferi görmedikçe ölmeyeceğim.” Bu da ona ait bir keramettir. Biraz sonra çadıra amcası Hâris b. Hişâm girer: “Müjde, der, Allah bize zafer verdi!” İşte o zaman İkrime, “Beni ayağa kaldırın. Çünkü içeriye Allah Rasûlü girdi.” der ve Allah Rasûlü'nün ruhaniyatına hitaben şunları söyler: “Yâ Rasûlallah! Sana verdiğim sözümde durdum mu? Ahdimi yerine getirdim mi?”
Bugünkü konuğumuz Belkıs TV'nin yıldızı ve kurucu CEO'su Sude Belkıs. Onunla influencerlığı, yayıncılığı, cinsiyetçiliği, toplumsal güzellik standartlarını, dizi ve filmleri, ünlüleri ve daha birçok şeyi konuştuk. 0:00 ankara istanbul karşılaştırması (klasik) 6:15 influencerlık müessesesi 12:03 kızılcık şerbo ve oyunculuk dedikoduları 19:02 ekran güzelliği vs. gerçek hayat 22:28 yayıncılık, ödül almak ve izlenme kaygısı 25:49 wattpad ve lise 31:27 ergenlere tavsiyeler (aşkolistan) 41:42 ünlü anıları 46:06 kötü yorumlar 51:33 yayıncılık ve gaming 54:18 toplum ve biz kabulü 56:20 kahvaltı ve mıhlama 58:46 cultural appropriation 1:02:00 beden algısı 1:06:28 sude belkıs muhtar adayı olsaydı? 1:10:06 twitter ve kadın düşmanlığı
Kadir gecesi “Şu sağ elindeki nedir ey Mûsâ?” Taha 17 “Mûsâ dedi ki: “O benim değneğimdir. Ona dayanırım, onunla koyunlarıma yaprak silkelerim. Onunla başka işlerimi de görürüm.” Taha 18 “Allah, “Onu yere at ey Mûsâ!” dedi.” 19 “Mûsâ da onu attı. Bir de ne görsün o, hızla akan bir yılan olmuş!” 20 “Allah, şöyle dedi: “Tut onu. Korkma! Biz, onu yine eski durumuna döndüreceğiz.” Taha 21 “Asânı yere at!” Mûsâ atıp da onu yılan gibi kımıldanır görünce arkasına bakmadan dönüp kaçtı. (Allah dedi ki:) “Ey Mûsâ! Korkma, benim huzurumda peygamberler korkmaz.” Neml 10 Musa (موىس (adı açık olarak 124 defa geçer. Bir defa "Allah ile konuşan" olarak ima edilir. İbrahim (إبراهيم (adı açık olarak 69 defa geçer. "Allah'ın dostu" olarak ima edilmiştir “Allah Teâlâ, bu iki şeye işaret edince, onlardan herbirini, kesin bir mucize ve net akli bir delil kıldı ve o asayı, cansızlıktan, kerim olma (canlı olma) haline taşıdı. Binâenaleyh tek bir nazarla, bir cansız varlık, canlı bir varlık haline, katı bir cisim (olan el de), nurâni - latif bir varlık haline dönüştüğüne göre, Allah, üçyüz altmış gün, kulunun kalbine nazar ettiğinde, onun kalbinin ölüm demek olan isyandan, taat saadetine ve marifet nuruna dönüşmesinde şaşılacak ne var? O asâ, Hz. Musa´nın sağ elinde idi. Sağ elde oluşunun bereketi sayesinde o, bir ejderhaya, ve bir bürhân haline önüşmüştür. Mü´minin kalbi de "Rahman´ın iki parmağı arasındadır." Binâenaleyh Hz. Musa (a.s)´ın sağ eli için böyle bir bereket tahakkuk ettiğine göre, mü´minin kalbinin, Rahman´ın iki parmağı arasında oluşunun bereketi sayesinde, masiyet (günah) karanlığından, kulluk nûrûna geçmesinde şaşılacak ne var? Önemsiz birşeyden, çok kıymetli birşey meydana getirmek isteyen kimse onu eline alıp, etrafındakilere göstererek: "Bu nedir?" der. Onlar da: "O, falanca şeydir" derler. Daha sonra bu kimse, o şeyin en belirgin vasfını belirledikten sonra, onlara, "Bundan şunu şunu alın" der. Binâenaleyh Allah Teâlâ´da o asanın, meselâ yılana dönüşmesi; denize vurulmasıyla denizin yarılması; taşa vurulmasıyla, taştan kaynakların fışkırması gibi, o kıymetli mucizeleri ortaya koymak istediği için, asayı önce Hz. Musa´ya sorup, sanki ona "Ey Musa, şu elindeki şeyin gerçeğinin ne olduğunu ve ne zararı ne faydası olan bir ağaç olduğunu biliyor musun?" dedi ve daha sonra da onu büyük bir ejderhaya çevirdi. İşte böylece Allah Teâlâ, bu şekilde, insanların akıllarını, kudretinin mükemmelliğine ve azametinin sonsuzluğuna çevirdi. Çünkü O, insanlar nazarında en basit olan birşeyden, en büyük mucizeleri ortaya koymuştur. Cenâb-ı Hak, Hz. Musa (a.s)´a önce ilahi kelâmı ile konuşup, o da bundan dolayı dehşete korkuya kapılınca, onun bu dehşet ve hayretini giderip, onu teskin etmek için, onunla nsanların konuştuğu sözlerle konuştu. Bunun hikmeti şudur: Hz. Musa {a,s), Allah´ın huzurunda dehşete kapılınca, Aziz olan Allah, onun bu dehşetini gidermek istedi ve ona kolayca cevab vereceği asasını sordu. İşte mü´minin durumu da böyle olur. Haşrolup Rabbisinin huzuruna vardığında, dehşet ve korkuya düşecek ve utanma hissi, konuşmasına engel olacaktır. İşte o zaman Allah Teâlâ ona, dünyada iken çok iyi bildiği şeyi, yani tevhidi sorar. Buna cevap verebilince, o ürkekliği ve korkusu zail olur. Bu sorunun faydası, Hz. Musa´yı, ejderhaya çevirildiğinde o asadan korkmaması İçin, onun bir ağaç olduğunu iyice anlatmaktır. "Namaz kılan, Rabbi ile fısıldaşır" “Rahim Rab´den sözlü bir selâm (vardır o mü'minlere)” Hz. Musa (a.s) "Benim asam" deyince, Allah Teâlâ, "Onu yere bırak" dedi. O da, Allah´ın dışında kalan herbir şeye iltifat edip, değer vermenin Allah´dan alıkoyacağını ve o şeyin adeta kendisini öldürüp yok edecek bir yılan gibi olduğunu anlasın diye, o asâ, attığında birden koşup duran (hızla hareket eden) bir yılan oluverdi. İşte bundan ötürü, Hz. İbrahim (a.s): "Alemlerin Rabbi müstesna, onlann hepsi benim düşmanım" dedi (Şuâra, 77)
İffetin çok önemli bir buudu, istiğna ve beklentisizliktir. Gerçek insanlık ve beklentisizlik ufkuna doğru dikey yükselenlerden biri olan Amr ibn As (radıyallahu anh) kendisine ganimet verilmek istendiğinde: “Ya Rasûlallah, ben ganimet için Müslüman olmadım!” demiştir. Onunla aynı ruh halini paylaşan bir sahabîye de İnsanlığın İftihar Tablosu (aleyhissalâtü vesselâm) ganimetten hissesini vermek istediğinde, o zat, “Ya Rasûlallah! Ben bunu kabul edemem. Ben (boğazını göstererek) şuradan bir ok yiyeyim de şehit olayım diye Müslüman oldum.” demiş ve neticede arzu ettiği gibi şehit olup ötelere yürümüştür. Kim bilir onların içlerinde daha kaç yüz tane öyle müstağni insan vardı ama kendilerini ifşâ etmediklerinden dolayı isimleri siyer ve megazi kitaplarına girmedi. Bu video 03/11/2013 tarihinde yayınlanan “Ahlakın Esasları: Hikmet, Şecaat, İffet ve Adalet” isimli bamtelinden alınmıştır.
Bu dəfə Əli Xəyyam və Dj.Tural çətinlik mövzusuna toxundular. Çünki baş verənlərə biganə qalmaq çox çətindir. Çətinlik nədir? Onunla necə başa gəlmək olar? Bu və bu kimi mövzularla söhbət ortağı oldular.Bəs sizcə çətinlik nədir?Buraxılışın əsas dəstəkçisi “Azərçay”a təşəkkürlər☕ Azərçay, Doğma Çay!"Yağ kimi" söhbət tərəfdaşımız - https://www.instagram.com/castrolazerbaijanofficial/
Yenə qonağımız psixoloq Günel Xəlilova oldu. Onunla bu dəfə boşanmadan, artımından, boşanmanın yaratdığı fəsadlardan və niyə boşanmalıyıq onun barəsində söhbətləşdik. Bəs siz bu mövzu haqqında nə düşünürsünüz?Fikirlərinizi şərhlərdə mütləq yazın. Kanala abunə olmağı, videonu bəyənməyi və bölüşməyi unutmayın
Bu dəfə "Söhbətgah"ın "Azərbaycanda qadın" rubrikasının qonağı biznes kouç Sevda Əliyeva oldu. Onunla biznesdə qadınlar, bərabərlik və biznesdə effektiv qərarlardan söhbətləşdik."Aura"ya təşəkkürlər
Dj.Tural və Əli XƏyyam bu dəfəki qonağı yaşıllaşdırma biznesi ilə məşğul olan İlkin Qəhrəmanlıdır. Onunla bu biznesin incəlikləri, məğlubiyyətləri və gəlirliyi haqqında söhbətləşdilər. Siz də fikirlərinizi şərhlərdə yazın və videonu bəyənib bölüşməyi də unutmayın.Buraxılışın əsas dəstəkçisi “Azerçay”a təşəkkürlər☕ Azerçay, Doğma Çay!
"Aura"nın dəstəyilə təqdim etdiyimiz "Azərbaycanda Qadın" rubrikamızda bu dəfə yaşıl enerji sahəsində böyük bir uğura imza atan "BeWorks Automation" startapının təsisçisi Fidan Cavadova oldu. Onunla təmiz enerjidən, elektrikli avtomobillərin yanacaq doldurma məntəqələri, ingilis mentaliteti və bölüşmə mədəniyyətindən danışdıq.
Allah (celle celaluhu) sevdiği kullarını da imtihan eder. Onların içine şöyle böyle belli beklentilerle bazıları sızmıştır. Onlar da hüsnüzanlarına yenik düşerek bazılarını kendileriyle aynı duygu, aynı düşünceyi paylaşıyor sanmışlardır. Bunlara “hüsnüzanzede” denir; hüsnüzan beslerler bunlar, fakat yanılmış olurlar. Hazreti Pir der ki: “Biz ki Müslümanız, aldanırız fakat aldatmayız.” Bu Efendimiz'e ait mübarek bir beyanın da icmalen ifadesi gibidir: اَلْمُؤْمِنُ غِرٌّ كَرِيمٌ وَالْفَاجِرُ خِبٌّ لَئِيمٌ “Mümin, aldansa da aldatmayı asla düşünmeyen ve şartlar ne olursa olsun her zaman kendi karakterini sergileyen bir asil; fâcir ise, türlü türlü ayak oyunlarına teşebbüs etmekten hiçbir zaman sıkılmayan seviyesiz bir zelildir.” *Allah (celle celaluhu) elmasın kömürden ayrılması içi sizi değişik imtihanlara tabi tutar. Nitekim, Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: إِنَّ اللهَ لَيُجَرِّبُ أَحَدَكُمْ بِالْبَلَاءِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِهِ كَمَا يُجَرِّبُ أَحَدُكُمْ ذَهَبَهُ بِالنَّارِ “Sizden birisinin kendi altınını ateşte eriterek temizleyip saflaştırdığı gibi, kullarını en iyi bilip tanıyan Allah Teâlâ da sizi musibetlerle imtihan eder.” *Kur'ân-ı Kerim'de وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْأَمْوَالِ وَالْأَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ “Andolsun ki, sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azalma (fakirlik) ile imtihan eder, deneriz. (Ey Peygamber) sen sabredenleri müjdele!” (Bakara, 2/155) buyrulmak suretiyle, insanın çok farklı imtihanlara maruz bırakılacağı ifade edilmiş, daha sonra da, bu belâ ve mihnetlere sabredenler müjdelenmiştir. Buna göre ibadetler insanın derecesini yükselttiği gibi, menfî ibadet sayılan imtihanlar da sabredildiği takdirde insanı günahlarından arındırır ve onu en yüce ve yüksek makamlara çıkarır. O hâlde Allah'ın insanları imtihandan imtihana sürüklemesi ve onları farklı imtihan unsurlarıyla test etmesi karşısında mü'mine düşen vazife, maruz kaldığı her imtihanda dişini sıkıp sabretmesi; ayrıca bu durumu kendisiyle yüzleşme, kendini bir kere daha gözden geçirme ve iyi bir kıvam sergileyip sergileyemediğinin muhasebesini yapma adına bir fırsat bilmesidir. Size durmak yakışmaz! Bir yerde önünüz kesilse başka on yerde bayrağınızı dalgalandırmalısınız!.. *Onunla bununla tehdit edilmelerine rağmen “aktif sabır”la sabredenler müjdeleniyor. “Yakarız, canınıza okuruz, içeriye atarız; kanun-nizam tanımayız, kapıları kırarız, içeriye alırız; sizi mahkum etmek için sonradan kanunlar çıkarırız, canınıza okuruz; neslinizin kökünü keseriz!” derler. Bu türlü sözler dünden bugüne Firavun'lar, Nemrut'lar, Yezid'ler tarafından denmiştir, deniyor, kıyamete kadar da denecektir.
Yassı ekmeklerin en albenili olanları nakışlı ekmekler. Bizde nasıl tırnak pidesinin üzerindeki parmak uçlarıyla oluşturulan izlerle inanılmaz güzel dokular oluşursa Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan gibi ülkelerde yuvarlak, kenarları kabarık, kenar süsü gibi nakışlı, ortası ise basık dümdüz, çiçek yıldız gibi desenleri olan ekmekler var. Ortadaki düz kısım için üzeri çivilerle desen oluşturulmuş kalıp gibi bir baskı var. Onunla hamurun ortasına bastırılarak desen oluşturuluyor. Bunların en güzeli ise Azerbaycan'daki Nevruz için yapılan şirin çörek, yani tatlı çörek. Farsça “şirin” tatlı anlamına geliyor. Bu çörek bol sütle yapılıyor, hafif tatlı oluyor ve bazen de sütlü çörek olarak anılıyor.
Editör: Buket Topaktaş Prodüksiyon: Özgün Özgül Reji: Meryem Melek Köse & Şemsi Can Albayrak Alevi Bektaşi Federasyonu, Alevi Dernekleri Federasyonu, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Demokratik Alevi Derneği, Alevi Kültür Dernekleri, Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı'nın çağrısıyla İstanbul-Yenikapı'da “Büyük Alevi Kurultayı” düzenlendi. Kurultayın sonunda 11 maddelik manifesto okundu. İYİ Parti, bir buçuk aydır farklı bölgelerde düzenlenen kadın çalıştaylarıyla “Büyük Kadın Buluşması”na hazırlanıyordu. Parti, dokuz ilde yapılan bölgesel toplantılarla, 81 ilden kadınlara ulaşmayı planlayan çalıştaylarla “İYİ Parti Kadın Vizyonu”nu oluşturuyor. Kadın Politikaları Başkanlığı, Akşener'in çocukluğundan bugüne fotoğraflarının olduğu bir video ile genel başkanlarına sürpriz yaptı. Ardından “Cumhuriyet Kadını” belgeseli gösterildi. Konuşmalarda ve belgeselde İstanbul Sözleşmesi vurgusu dikkat çekti.Akşener Arena Spor Salonu'nun bahçesinde “Başbakan Akşener” sloganıyla karşılandı. “Elbette Başbakan Meral olacak” diyerek kalabalığa seslenen Akşener, “Onunla bununla pazarlık ederek değil, milletimizin iradesiyle Başbakan Meral olacak” dedi. Afganistan'da Ağustos 2021'de yönetimi ele geçiren Taliban, yasaklarına bir yenisini daha ekledi. Taliban Yüksekeğitim Bakanı yazılı bir açıklama yaptı ve kadınların üniversiteye gitmesini yasakladı. Elhama Khurasani, 18 yaşında siyaset bilimi birinci sınıf öğrencisi. Medyascope'a konuşan Khurasani, başkent Kabil'de üniversite hayatının ilk yılına umutla başladığını söylüyor. Khurasani, eğitim hakkı elinden alınan binlerce Afgan kadından sadece biri. Haber Hafta Sonu'nun konuğu William & Mary Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayfer Karakaya-Stump.
Siz “mizan” deyip sırat-ı müstakîm üzere yürümeye gayret ederken, bir kısım gulyabanîler önünüzü kesebilirler. “Geçmiş ümmetlerin başlarına gelenlere mâruz kalmadan Cennet'e gireceğinizi mi sandınız?” Cenâb-ı Hak, şöyle buyuruyor: أَمْ حَسِبْتُمْ أَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُمْ مَثَلُ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْ مَسَّتْهُمُ الْبَأْسَاءُ وَالضَّرَّاءُ وَزُلْزِلُوا حَتَّى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ مَتَى نَصْرُ اللهِ أَلاَ إِنَّ نَصْرَ اللهِ قَرِيبٌ “Yoksa siz, daha önce geçmiş ümmetlerin başlarına gelen durumlara mâruz kalmadan Cennet'e gireceğinizi mi sandınız?!. Evet, onlar öyle ezici mihnetlere, zorluklara dûçar oldular ve öyle şiddetle sarsıldılar ki, Peygamber ve yanındakiler, ‘Allah'ın vaad ettiği yardım ne zaman yetişecek?' diyecek hale geldiler. İyi bilin ki Allah'ın yardımı yakındır.” (Bakara, 2/214) Zannediyorum, en ağır olan da bu, Kur'an-ı Kerim'de. أَمْ حَسِبْتُمْ أَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُمْ مَثَلُ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْ Sizden evvelkilerin başlarına gelen şeyler, başınıza gelmeden, cennete gireceğinizi mi sanıyorsunuz?!. مَسَّتْهُمُ الْبَأْسَاءُ وَالضَّرَّاءُ Türlü türlü baskılar, tazyikler, balyozlamalar, preslemeler ve aynı zamanda değişik zararlar, ızdırar etmeler karşısında, وَزُلْزِلُوا Sarsıldılar. Sarsılma, devrilme demek değildir. İnsanın, tabiatı icabı, bir yere kadar gücü-kuvveti vardır. Bir yerde belâ ve musibetlerin, esen fırtınaların, hortumların, tayfunların, tsunamilerin şiddetine göre bir insanın şöyle-böyle sendelemesi mukadderdir. Evet, وَزُلْزِلُوا diyor, aynı zamanda sarsıldılar onlar. Öyle ki, حَتَّى يَقُولَ الرَّسُولُ Ta ki Rasûl şöyle dedi. Aslında Rasûller o türlü şeylerde şikâyete girmezler. Fakat himmetleri âli olan insanlar, bir yönüyle başkalarının ızdıraplarını kendi ruhlarında yaşadıklarından dolayı, arkalarındaki insanların immün sistemlerini gözetirler. Onun için, arkasındakilerin mukavemetleri açısından ilk önce “Rasûl” diyor. حَتَّى يَقُولَ الرَّسُولُ Ya Râb!.. Fırtınalar böyle şiddetle eserse, böyle çınarlar bile devrilirse, selviler bile böyle devrilirse, toprak savrulursa, sular köpürür durursa şayet, herkes buna dayanamayabilir! Onun için, Peygamber öne alınıyor orada; حَتَّى يَقُولَ الرَّسُولُ Demek ki, her Peygamberin başına gelen bir şey olması itibariyle, oradaki harf-i tarifi “cins” için ele alacak olursanız, “bütün Peygamberler cinsi” dersiniz veya “istiğrak” için alacak olursanız, o mevzuda bütün Peygamberler, hatta belki verese-i enbiya dahi aynı şeyi söylediler şeklinde anlarsınız. “Allah'ın vaad ettiği yardım ne zaman yetişecek?” Sonra, وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ Onunla beraber olanlar bile. Bir “maiyyet”e mazhar olanlar. “Beyne-beyne” olanlar, Araf'ta duranlar, o türlü durumlarda hemen yeni bir yer, yeni bir yön seçer, hemen durumlarını belirlerler. İtiraf adı altında iftirada bulunur, münafıklık yaparlar. Villalar karşılığında dize gelirler, filolar karşısında dize gelirler. 5-10 lira karşısında dize gelirler. Fakat Nebi ile beraber olanlar, Nebi ile beraber dururlar; “maiyyet-i hâsse”ye mazhar olan insanlar da Nebi'nin dediğini derler: مَتَى نَصْرُ اللهِ Yâ Rabbi! Nusret edeceğin muhakkak da… İnanıyoruz, rahmetin gazabına sebkat etmiştir. Sen Rahman u Rahim'sin. Allah dedikten sonra “Rahman u Rahim” diyorsun, “Hayy u Kayyum” diyorsun. مَتَى نَصْرُ اللهِ Yardım ne zaman?!. Biliyoruz gelecek o ama ne zaman, merak ediyoruz!.. Tayfun, tayfun üstüne; fırtına, fırtına üstüne; tsunami, tsunami üstüne; her taraf işgale maruz kalıyor; “Allah'ın vaad ettiği yardım ne zaman yetişecek?”
Easy Turkish: Learn Turkish with everyday conversations | Günlük sohbetlerle Türkçe öğrenin
Yaz tatili denince aklınıza ne geliyor: deniz, kum ve güneş mi? Sıcak bir Ağustos gününde, 2022 yazının nasıl geçtiğini konuşuyoruz. Neler yaptığımızı, neler yapamadığımızı anlatırken, gelecek yazlardan beklentilerimizi tartışıyoruz. Interactive Transcript and Vocab Helper Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership Show Notes Yalın - Zalim: https://www.youtube.com/watch?v=h9Ua2bMJvrQ Transcript Intro Müzik Haftanın Konusu Emin: [0:20] Herkese merhaba! Easy Turkish Podcast'in yeni bölümüne hepiniz hoş geldiniz. Nasılsın Cihat? Cihat: [0:26] İyiyim Emin, teşekkür ederim. Sen nasılsın? Emin: [0:29] Ben de iyiyim. İşten geldim eve. Şimdi geldik beraber bir bölüm çekelim dedik. Cihat: [0:33] Haftanın o günü, değil mi? Podcast çekilen gün. Emin: [0:35] Evet. Bu hafta, bugünü podcast çekmeye ayırdık. Peki bugün konumuz ne? Cihat: [0:42] Bugün, genel olarak bir yaz mevsiminden bahsedelim dedik. Bu yaz neler yaptık? Önümüzdeki yazlarda ne yapmayı düşünüyoruz? Yazın nasıl tatiller yapmaktan hoşlanıyoruz? Aslında bunu biraz gezmeye ayırdığımız bölümde, ikinci bölümde de konuşmuştuk ama... Daha detaylı bir şekilde, bu çok sıcak yaz gününde bu konuyu konuşmak bize keyif verir diye düşündük açıkçası. Emin: [1:01] Evet, yani yazın sonuna doğru biraz çekmeye karar verdik ama... Zaten biraz geç başladık podcastleri yapmaya. O yüzden kabul edilebilir diye düşünüyorum bu tarihte yapmamız. Evet, peki bu yaz neler yaptın Cihat? Cihat: [1:14] Şimdi ben bu anlamda çok sıkıcı bir yanıt vereceğim ama... Ben gerçekten hiçbir şey yapmadım. Çalışıyorum çünkü. Yeni bir işe başladım Mayıs ayında. Özellikle işin başındayken tatile çıkmak istemedim, tatil hakkı tanındığı hâlde. Daha çok o yüzden evden çalışıyorum bir de, evimdeydim. Ama bu esnada mesela taşındım. Daha detaylı bir şekilde bunu da konuşuruz ama... Onunla uğraştık. Onun dışında bol bol terliyorum diyebiliriz. En çok yaptığım şey buydu. Sen tatiller yaptın, biraz seni dinleyelim de enerjimiz yükselsin. Emin: [1:45] Bu arada yeni işine girdin ve daha yeni başlamış olmana rağmen tatil hakkı tanımaları çok hoş bir şey gerçekten. Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership
Bu video 15/01/2017 tarihinde yayınlanan "KARANLIKLARIN SUİKAST PLANLARI VE HİZMET'E KUMPAS" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Asıl kendileri “sızmış” olan karanlık ruhlar, kara bir kadroyla, kapkara bir kısım planları sahneye koydular!.. Bir kısım kapkara ruhlar.. millet böyle kara günlerini yaşadığı zamanda.. kapkara ruhlu bir kadro ile.. kapkara bir kısım senaryolar hazırladılar. Önce, dershanelerin kapatılması için, en masum hizmetlere “sızma” dediler. Bir vatan evladının kendi memleketinde, değişik hayatî birimlere girmesine “sızma” denmez. Osmanlıların içine sokulmuş insanların yaptığına “sızma” denir. Kendi vatanında, “yeniden millî mücadele” diyen insanlara “sızma” denmez. Vatan evladı, öyle bir organizasyon içine girebilir. Ama ülkenin mevcut anayasası var, kanunları var; o kanunlara göre hareket ederler bunlar. Devleti aşmaya çalışmazlar; devletin ortaya koyduğu kanun ve nizama göre hareket ederler ama öyle olur. “Milli Görüş Teşkilatı”; sızma mıdır bu?!. Saygısızlık olur!.. Merhum Hoca döneminde, “Akıncılar” diye bir grup oluşmuştu, ikisi arasında hafif bir vuruşma/sürtüşme de vardı. Bunlara “sızma” denmez. Hayatın her birimine girme, onların hakkıdır. Birileri sızmış… “Âlemi nasıl bilirsin?” “Kendin gibi!..” Birileri, belli menfur ve münker düşüncelerini realize etmek için sızmış olabilirler; Devlet-i Aliyye içine sızmış olabilirler. Bunlar, kendileri gibi düşünmeyenlere de hep “sızmış” nazarıyla bakabilirler. Dolayısıyla da o dershanelere, o okullara, o üniversitelere tâ baştan karşı çıkmalarının arkasında bu saik vardı. Hatta gittikleri yerlerde o müesseselere adım atmama, âdeta onları o ülkenin insanları/idarecileri nazarında ademe mahkum etme gibi tavır ve davranışlarda bulundular. Bir yıkma cehdi, o zaman sinsiceydi, içten içe idi. Fakat o yetmedi. Belli bir dönemde, bir kısım hırsızlıkları, bir kısım rüşvetleri ortaya saçıldı; hâlâ dünya medyasında, sosyal medyada, Twitter'da bunlar geziyor, canlılıklarını koruyor. Kendilerini derin, koyu Müslüman görüyorlardı. Bu türlü şeyler yüzlerine çarpılınca, bir yönüyle yalan söyledikleri ortaya çıktığı mülahazasıyla, “Bu bir darbedir!” falan dediler. İlk senaryo öyle oldu. Onunla, mübarek bir hareketi, dünya çapında bir hareketi, Devlet-i Aliyye döneminde bile reâlize edilemeyen bir hareketi karalamaya kalktılar. İçlerindeki o gaseyânı döktüler. Fakat “17-25 Aralık” olarak bilinen o hadise de yetmedi. “15 Temmuz”da farklı bir senaryo oluşturdular; birilerini iğfal ettiler. Belki bazı gafil Müslümanlar da o işin içine girdi. Gâfil Müslümanlar!.. Doğrudan doğruya, yapılan o işin mantığına kat'iyen uygun olmayan bir senaryo idi. Dünya gülüyor buna.. ve hiç kimse böyle bir şeyin olacağına ihtimal vermiyor. Bu defa onu değerlendirdiler, darbeyi şiddetlendirdiler. Binlerce insana ve dolayısıyla da milyonlarca ferde aynı zamanda acı çektirdiler. Zira bir insanın içeriye atılması, bir aile demektir; belki akraba ve taallukatı da nazar-ı itibara alınınca, “aileler” demektir. Binlerce insan… Elli bin insan, yüz bin insan için bu mezâlim, bu haince planlar uygulanıyorsa şayet, milyonlarca insana zulmediliyor demektir. Bunca insandan “Hakkınızı helal edin!” deyip helallik almayınca, câmiye de gitseler, oruç da tutsalar, Cehenneme gitmeleri mukadderdir onların. Cehennemlik, kâfir sıfatıyla muttasıf; “kâfir” demiyorum. Çünkü bu yapılan şeyler, kâfir sıfatı, mü'minde bulunmaz böyle bir şey.
Bu dəfə "Söhbətgah"da Tural Yusifov və Ali Khayyamın qonağı ekstrim blogeri Fuad Tağı oldu. Onunla qorxu və ekstrim anlayışından, rəqəmsal sektorun biznesə təsirindən və data analitikasından danışdılar
Bu dəfə "Sohbetgah Türkiye"də Ali Khayyam və Tural Yusifovun qonağı məşhur tarixçi Emrah Safa Gürkan oldu. Onunla tarixdən, şəxsi inkişafdan, tarixin bizə nələri öyrətməsindən danışdıq.
Tural Yusifov və Ali Khayyam-ın "Sohbetgah Türkiye" podkast seriyasında bu dəfə qonaqları Oytun Erbaş oldu. Onunla autizmdən, sağlamlıqdan, linçlərdən və gördüyü işlərdən danışdılar.
Bu dəfə Tural Yusifov və Ali Khayyam-ın qonağı rejissor İlham Qasımov oldu. Onunla müxtəlif mövzularda söhbət etdik. Bu bizim ən uzun müsahibəmiz oldu.