POPULARITY
Cilt hücrelerinin aşırı üretiminden kaynaklanan bu otoimmün hastalıkla ilgili her şey.
Réécoutez l'Happy Hour DJ de Burak Cilt du mardi 19 novembre 2024
Çok soğuk havalar cildimizi etkiliyor. Bazen nem kaybı bazen aşırı kuruma durumlarıyla karşılaşılıyor. Peki soğuklarda cilt neden kuruyor? Dermatoloji Uzmanı Doktor Elif Afacan anlatıyor.
İsterseniz evvela aşağıda sunduğum ilgili kanun maddesini okuyunuz. Bilmeden konuşanlardan, Atatürk tişörtü giyip yürüyenlerden olmazsınız. Aynen aktarıyorum… ŞAPKA İKTİSASI HAKKINDA KANUN Kanun Numarası : 671 Kabul Tarihi : 25/11/1925 Yayımlandığı Resmî Gazete : Tarih: 28/11/1925 Sayı: 230 Yayımlandığı Düstur : Tertip: 3 Cilt: 7 Sayfa: 108 Madde 1 – Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idarei umumiye ve hususiye ve mahalliyeye ve bilümum müessesata mensup memurin ve müstahdemin Türk milletinin iktisa etmiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir. Türkiye halkının da umumi serpuşu şapka olup buna münafi bir itiyadın devamını hükümet meneder. Madde 2 – İşbu kanun tarihi neşrinden itibaren meriyülicradır. Madde 3 – İşbu kanun Büyük Millet Meclisi ve İcra Vekilleri Heyeti taraflarından icra olunur. Dikkat buyurunuz: Sadece kamuda/devlet dairelerinde görevli olanlar için getirilmiyor bu kanun; herkes için getiriliyor. “Türkiye halkının da umumi serpuşu şapka olup” denilerek. Devlet zoruyla bir millete şapka giydiriliyor. İşin özü bu. Oradaki bir ibare daha var ki dikkatinizi çekerim: “Türkiye halkı.” “Türk halkı” değil “Türkiye halkı.” Şimdi bunu ben söylesem “Türkiye halkı yok, Türk halkı var!” diyeceklerin sayısı da az değil. Hatta hızını alamayıp cahilce bizi bölücü ilan edecek olanların sayısı da mebzul miktarda biliyorum. Neyse bu bahsi diğerdir. Şimdi geliyorum sorunun cevabına. Niçin mi karşıyım şapka devrimine? Hiç lafı eğip bükmeden diyeyim.
Zaman geçtikçe göz kenarlarında çizgiler artar, iki kaç arasındaki çizgiler belirginleşir. Sonrasında ise yüz derisinde eskisi gibi olmayan bir sarkma ve kırışma hali ortaya çıkar. Peki cilt yaş aldıkça neden bu değişikliklikleri yaşar? Yüzümüz neden kırışır? Dermatoloji Uzmanı Doktor Elif Afacan anlatıyor.
Cilt ve yumuşak doku enfeksiyonları, acil servislerde sıkça karşılaşılan ve zamanında müdahale gerektiren tıbbi durumlardır. Bu enfeksiyonlar, hafif cilt iritasyonlarından yaşamı tehdit edebilecek sistemik enfeksiyonlara kadar geniş bir spektrumda seyredebilir. Özellikle immün sistemi zayıf olan bireylerde daha ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Erken tanı ve uygun tedavi, enfeksiyonun yayılmasını ve komplikasyonların gelişmesini önlemek adına kritik öneme sahiptir. Bu yazımızda Kanada Acil Tıp Derneği'nin (CAEP) yakın zamanda yayınladığı klinik politika rehberi doğrultusunda cilt ve yumuşak doku enfeksiyonlarının tanısı, tedavisi ve acil servisteki yaklaşımlarını ele alacağız.1 Bu konu ile ilgili hazırlanan özeti içeren kısa broşür yazımızın sonunda yer almaktadır. Acil serviste cilt apselerine yaklaşımı Faruk Danış'ın yazısından okuyabilirsiniz. 1. Acil serviste (AS) selülit tanısı nasıl konulmalıdır? (1) Selülit tanısı koymak için klinik bulguları kullanın. Selüliti düşündüren tipik fizik muayene bulguları; hassasiyet, eritem, sıcaklık artışı, ödem ve endürasyondur. Bazen lenfanjit ve/veya ateş olabilir. (2) Selülit tanısı koymak için mevcut karar araçlarını veya spesifik incelemeleri (örn. beyaz kan hücresi sayımı, C-reaktif protein) kullanmayın. Bilateral semptomları olan hastalarda (örn. her iki bacak tutulumu) alternatif bir tanı düşünün. 2. Selülitli hastalarda kan kültürü tetkiği yapılmalıdır? Sistemik olarak iyi durumda olan selülitli hastalar için rutin olarak kan kültürü istemeyin. Aşağıdaki durumlarda kan kültürü istemeyi düşünün: (1) Sistemik olarak kötü hasta (örn. ateş, lenfanjit, inatçı taşikardi, takipne, hipotansiyon); veya (2) Bağışıklık sistemi baskılanmış (örn. antikanser tedavisi alan aktif malignite hastası, bilinen veya şüphelenilen nötropeni) 3. Acil servis klinisyenleri selülit için görüntüleme istemeli mi? Selülit için rutin olarak görüntüleme istemeyin. Deri apsesinin selülitten ayırt edilmesinde belirsizlik olduğu durumlarda yatak başı ultrasonu (Point of Care Ultrasonography-POCUS) uygulayın. Seçilmiş vakalarda görüntüleme (örn. röntgen, bilgisayarlı tomografi [BT], ultrason) istemeyi düşünün: (1) Osteomiyelit şüphesi (2) Yabancı cisimler (3) Nekrotizan fasiitten tanısının dışlanamaması (not: klinik şüphe varsa görüntüleme asla acil cerrahi konsültasyonu geciktirmemelidir). 4. Selülit tedavisi için önerilen oral antibiyotik ajanı, dozu, sıklığı ve süresi nedir? Oral antibiyotikler ilk basamak tedavidir (Tablo 1). 5. Acil servis klinisyeni selülit tedavisi için intravenöz (IV) antibiyotikleri ne zaman düşünmelidir? Aşağıdaki hastalarda IV antibiyotik ile tedavi edin: (1) Sistemik olarak kötü hasta (örn. ateş, lenfanjit, inatçı taşikardi, taşipne, hipotansiyon); veya (2) Başarısız oral antibiyotik tedavisi (en az 48-72 saat oral antibiyotiğe rağmen yeni/kalıcı ateş, kötüleşen ağrı ve/veya yayılan eritem); veya (3) Oral alamayan hasta (örn. kusma, malabsorpsiyon sendromu, vb.) 6. IV antibiyotik başlanırsa, selüliti tedavi etmek için önerilen antibiyotik ajan, doz, sıklık ve süre nedir? Tablo 1'de detaylı olarak verilmiştir. 7. Etkilenen bölgenin yükseltilmesi (elevasyonu) önerilmekte midir? Ekstremite selüliti olan hastalara etkilenen bölgeyi yükseltmelerini tavsiye edin, çünkü bu ödem ve inflamatuar maddelerin yerçekimi drenajını teşvik ederek iyileşmeyi hızlandıracaktır. 8. Selülit için antibiyotiklere ek olarak bir anti-inflamatuar ajan (örn. non-steroid anti-inflamatuar ilaç [NSAİİ], kortikosteroid) reçete edilmeli mi/önerilmeli mi? Selülitli hastalarda antibiyotik tedavisine ek olarak 5-7 gün süreyle (kontrendikasyon yoksa) oral bir NSAİİ önermeyi veya reçete etmeyi düşünün. 9. Selüliti olan hangi acil servis hastalarının hastaneye yatırılması düşünülmelidir? Aşağıdakilerden herhangi birine sahip hastalarda hastaneye yatışı d...
cildimin parlaklığını neye borçluyum? sağlıklı ve güzel bir cilt için önerilerim neler? estetik müdahaleler yapılmalı mı, yapılmamamalı mı? yapılıyorsa ne kadar yapılmalı? nerde durulmalı? yoksa durulmamalı mı? botokslar, dolgular, önyargılar... kişisel tecrübeler, soyut beyanlar, birtakım araştırma yöntemleri ve telefon bağlantısıyla alınan uzman görüşü... cilt bakımı ve estetiğe dair her şey bu bölümde seni bekliyor!------- Podbee Sunar -------Bu podcast, Hiwell hakkında reklam içerir.Hiwell'in klinik psikologlarıyla ücretsiz tanışma görüşmeleri yapmak ve terapi seanslarınızda pod10 koduyla %10 indirimden faydalanmak için linkten Hiwell indirin. Bu podcast, ON Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir.ON Dijital Bankacılık ile her zaman avantajlı faiz oranları ve farklı bir çok avantaj seni bekliyor! Hemen tıkla, "ONBEE" kodunu davet kodu alanına girerek ON'lu ol, rahat bankacılığın avantajlarla dolu dünyasıyla tanış!See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Acil servislerde sıkça karşılaşılan cilt ve yumuşak doku enfeksiyonları, bazen ciddi komplikasyonlar yaratabilir. Cilt apseleri de bu tür enfeksiyonlar arasında, acil serviste hızlı ve etkili bir müdahale gerektiren önemli bir durumdur. Tedavi edilmediğinde veya yanlış yaklaşımlar uygulandığında, bu apseler hastalar için ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Kanada Acil Tıp Derneği (CAEP), cilt apselerinin tanı ve tedavisi konusunda acil servis hekimlerine yol göstermek amacıyla bir rehber hazırlamıştır.1 Bu rehber, cilt apsesi olan hastaların en iyi şekilde nasıl değerlendirileceği ve tedavi edileceğine dair önemli bilgiler sunmaktadır. Öne çıkan başlıklar arasında, cilt apselerinin klinik belirtilerine odaklanarak doğru tanının nasıl konulacağı, yatakbaşı ultrason kullanımının hangi durumlarda faydalı olabileceği ve cerrahi drenajın önemi yer alıyor. Bu konu ile ilgili hazırladıkları özeti içeren kısa broşür yazımızın sonunda yer almaktadır. Bu rehber aynı zamanda, hangi durumlarda antibiyotik kullanımının gerekli olduğunu ve hangi hastaların dikkatle izlenmesi gerektiğini de açıklamaktadır. Bağışıklık sistemi zayıf olan hastalar veya yaygın enfeksiyon belirtileri gösterenler için uygun tedavi stratejileri rehberde ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Amacımız, cilt apselerinin etkili ve güvenli bir şekilde yönetilmesi için acil servis çalışanlarına pratik ve güncel bilgiler sağlamaktır. İleri okuma için bu linkten makalenin tam haline ulaşabilirsiniz. 1.Acil serviste cilt apseleri nasıl teşhis edilmelidir? Cilt apsesi tanısı koymak için klinik muhakemenizi kullanın. Tipik fizik muayene bulguları pürülan olmayan selülit (ağrı, eritem, artmış sıcaklık, ödem ve endurasyon) ve altta yatan pürülan bir koleksiyonu temsil edebilecek palpe edilebilir bir dalgalanma alanı gibidir. Fizik muayenede altta yatan bir koleksiyon hakkında belirsizlik olduğu durumlarda, yardımcı olarak yatakbaşı ultrasonografi (POCUS) kullanın. 2.Komplike olmayan apse şüphesi olan acil servis hastaları için yatakbaşı ultrasonografi (POCUS) ne zaman kullanılmalıdır? Cilt apsesinin selülitten ayırt edilmesinde belirsizlik olan tüm vakalarda POCUS kullanın. POCUS, cilt apsesi olan hastalarda altta yatan bir koleksiyonun varlığını belirleyecektir. 3.Cilt apsesi olan hastalarda kan kültürü istenmeli mi? Cilt apsesi olan hastalar için rutin olarak kan kültürü istemeyin. Cilt apsesi olan hastalarda kan kültürü istemeyi düşünülecek hastalar: Hastalığın sistemik olması (örn. ateş, lenfanjit, inatçı taşikardi, takipne, hipotansiyon) Bağışıklık sistemi baskılanmış hastalar (örn. antikanser tedavi alan aktif malignite, bilinen veya şüphelenilen nötropeni) 4.Komplike olmayan cilt apseleri için önerilen yatakbaşı tedavi nedir? Apseler için yatak başı insizyon ve drenaj (İ&D) uygulayın. İğne aspirasyonu yapmayın. 5.Cilt apsesinin insizyonu ve drenajı (İ&D) sonrasında apse boşluğu tampon materyali ile doldurulmalı mıdır? Yatak başı İ&D'yi takiben deri apsesi boşluklarını rutin olarak doldurmayın. 6.Deri apsesinin İ&D'sini takiben antibiyotikler ne zaman reçete edilmelidir? Pürülan lezyona yakın geniş selülit vakalarında veya ateş gibi sistemik semptomları olan hastalarda İ&D'ye ek olarak antibiyotik reçete edin. Bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda (örn. tedavi alan aktif malignite, bilinen veya şüphelenilen nötropeni) antibiyotikleri düşünün. 7. Deri apsesi olan bir hastaya oral antibiyotik reçete edilirse, hangi oral antibiyotik (1) ajan, (2) doz, (3) sıklık ve (4) süre ile önerilir? Lütfen tedavi tablosuna bakınız. Antibiyotik reçete edilirse, oral antibiyotikler ilk basamaktır. 8.Deri apsesi olan hastalar için acil servis klinisyeni ne zaman intravenöz (IV) antibiyotiklerle tedavi etmelidir? Antibiyotiklerin endike olduğu ve aşağıdaki durumlarda IV tedavi uygunlanmalıdır: (1) İ&D ve uygun oral antibiyotiklerin ardından tedavi başarısızlığı yaşayan hastalara IV antibiyotik uygulayın (tedavi ...
Avustralya, dünyada cilt kanserinin en yüksek oranlarından birine sahip ve melanom genellikle en ciddi türüdür. Ancak yeni araştırmalar, son 20 yılda melanom dışı cilt kanserinin yüksek riskli bir türünden kaynaklanan ölümlerin iki katına çıktığını keşfetti.
"Psikanalizin Etiği ve Arzu" başlıklı bu dosyanın ikinci bölümünde Tuba Alkan, arzu kavramının hem Freud'un hem de Lacan'ın öğretilerindeki yerini ele alıyor. Arzunun eksikle ve Öteki'yle olan ilişkide nasıl ortaya çıktığını detaylandırarak analistin bu arzuyla olan ilişkisine değiniyor. Keyifli dinlemeler! Tuba Alkan: Psikolog, Psikanaliz Araştırmaları Derneği'nin kurucu üyesi. Dernek bünyesinde Lacancı psikanalizle ilgili seminerler vermektedir. Klinik pratiğini kendi ofisinde sürdürmektedir. Freud'un Teknik Yazıları kitabının çevirmenlerinden biridir. Sapkınlıkta Aşk, Arzu ve Jouissance kitabının editörüdür. Şehrin Deli Efendileri ve Psikanalitik Tekniğin Temelleri kitaplarının yayımlanmasına katkıda bulunmuştur. Bu bölümde sözü geçen eserler şunlardır: Freud, S. Düşlerin Yorumu - 2. Cilt, çev. Emre Kapkın, İstanbul: Payel Yayınları, 2001. Lacan, J. Formations of the Unconscious: The Seminar of Jacques Lacan, Book V, çev. Russell Grigg, Polity Press, 2017. Lacan, J. Psikanalizin Dört Temel Kavramı - Seminer 11, çev. Nilüfer Erdem, Metis Yayınları, 2016. Instagram: https://www.instagram.com/psikanalizsohbetleri/ Twitter: https://twitter.com/PsikanalizS https://www.oguzhannacak.com/
What would a Toronto that prioritizes Blackness and Disability Justice look like? This is a topic of conversation with CILT and Community Reporter, Stephen Ricci who tells us more about it.
Will people with disabilities be purchasing the Apple Vision Pro? Grant Hardy discusses this in his headlines segment (7:15). How was Usher's Super Bowl Halftime Show and where does it stack against some of the greats? We discuss more with Corinne Van Dusen on our Entertainment Report (21:51). Today on The Buzz Beth Deer brings us yet another animal story, on how a Bitteswell donkey is lonely after the death of his goat best friend (36:54). What would a Toronto that prioritizes Blackness and Disability Justice look like? This is a topic of conversation with CILT and Community Reporter, Stephen Ricci who tells us more about it (51:36). During our Health Chat with Leslie DePoe, we talk about alcohol and the good, the bad and the sober (1:04:39)! What's the proper etiquette around how to navigate romantic relationships in the workplace? Kevin Shaw leads this discussion (1:19:07).
Obsesyonel nevroz dosyamızın bu bölümünde obsesyonel özneyle ilişkili olarak ego, bilinçdışı, arzu gibi kavramları ele aldık. Obsesyonelin Öteki'yle ve kastrasyonla olan ilişkisine odaklanarak obsesif semptomların hangi bağlamlarda ortaya çıktığını tartışıtık. Keyifli dinlemeler. Bu bölümde sözü geçen eserler şunlardır: Caroz, G. The Obsessional and The Ego, Lacanian Compass içinde, Cilt 5, Sayı 5, 2021. Lacan, J. Anxiety - Seminar X çev. A. R. Price, Polity Press, 2016. Miller, J. A. Suture in Obsessionality: https://www.lacan.com/suture.htm Verhaeghe, P. Obsessional Neurosis, Beyond Gender içinde, New York: Other Press, 2001, s. 147-163. Instagram: https://www.instagram.com/psikanalizsohbetleri/ Twitter: https://twitter.com/PsikanalizS https://www.oguzhannacak.com/
As President of the Chartered Institute of Logistics and Transport, Leon Daniels is bringing together safety experts from aviation, marine, rail and road/passenger. We have such to learn rom each other. These webcasts are seen by CILT members live in a webcast. Here now is the audio of the most recent presentation with Lilli Matson, Chief health, Safety and Environment Officer at Transport for London
*Schisma nedir?*Ortodoks ve Katolik inancının farklılıkları nelerdir?*Ortodoks ve Katolik kiliseleri neden ayrıldı?*Instagram: @oradanburadanbilgiTwitter: @oradanburadanb*Reklam ve İş birlikleri için: oradanburadan7@gmail.com*Kaynak:*Büyük dinler ve mezhepler ansiklopedisi,1964* Doğu Batı Kiliselerinin Ayrılış NedenleriYıl 1999, Cilt: 2 Sayı: 5, 387 - 413, 01.06.1999Ahmet Hikmet EROĞLU
Herkese merhabalar. Spor travmalarına yaklaşım yazı serilerimizden bir yenisiyle daha karşınızdayım. Bu seride sizlere sporcularda sık görülen el travmalarından bahsedeceğim. İlk konu başlığı olarak mallet finger ya da ismini daha çok çekiç parmak olarak bildiğimiz spor travmasını sizler için seçtim. Aslında hepimizin az çok aşina olduğunu düşündüğüm bu yaralanmanın inceliklerini ve önemli olduğunu düşündüğüm noktalarını güncel literatür desteğiyle gelin hep beraber gözden geçirelim. Keyifli okumalar. Okumaya vakit bulamayıp podcast üzerinden seslendirilmesini dinleyen meslektaşlarıma da keyifli dinlemeler. Giriş Çekiç parmak veya diğer ismiyle mallet finger genellikle ekstansör avülsiyon fraktürleri için kullanılan bir terimdir. Ayrıca düşen parmak ve beyzbol parmağı olarak ta isimlendirilmesi de mevcuttur. Ancak bu terim fraktür olmadan sadece distal ekstansör tendon rüptürlerinden de kaynaklanabilir. Her ikisi de distal interfalangeal eklemde (DİF) ekstansiyon kısıtlılığı ile sonuçlanır. Bu yaralanmaya çekiç parmak ta denilmesinin nedeni parmak ucunun çekici andıran fleksiyon deformitesi şeklinde görülmesidir. Genellikle distal interfalangeal eklemdeki zorlu fleksiyona bağlı gelişmektedir. Epidemiyoloji Çekiç parmak oluşum mekanizması nedeniyle sporcularda özellikle de futbol, basketbol, beyzbol ve voleybol sporcularında daha sık görülür1. Çünkü bu sporların ortak özelliği top aracılığıyla gerçekleştirilmesidir. Topla gerçekleşen travma sonucu ekstansiyondaki parmağın ucuna topun sert bir şekilde çarpması en sık suçlanan neden olarak saptanmıştır1. Travma sonrası distal interfalangeal eklem zorlu fleksiyon pozisyonuna zorlanır ve böylece ekstansör tendonun hasar görmesine neden olur. Her parmakta görülebilmekle beraber daha çok dominant elin işaret parmağı, orta parmak ve yüzük parmağında görülmektedir. Ayrıca bu yaralanmalar genç ve orta yaşlı erkeklerde ve ileri yaşlı kadınlarda daha sık görülmektedir1. Mallet Finger Yaralanması Tanımlamalar Mallet finger kemikli ve kemiksiz yaralanma olarak ikiye ayrılmaktadır. Kemikli mallet finger: Distal falanks dorsalinin ekstansör yapışma yerindeki intraartiküler avulsiyon kırığıdır. Bu kırık neticesinde DİF aktif ekstansiyon yapamaz2. Kemiksiz mallet finger: Hiperekstansiyon mekanizması sonrası tendonun distal falanksa yapışma yerinden kopması sonucu oluşur. DİF eklem aktif ekstansiyon yapamaz2. Mallet finger patolojisi ayrıca Doyle sınıflandırılmasıyla da tanımlanmaktadır. Bu sınıflandırmaya göre akut mallet finger yaralanmaları yaralanmadan sonraki dört hafta içinde ortaya çıkanlar olarak tanımlanır. Kronik mallet finger yaralanmaları ise yaralanmadan dört hafta sonra ortaya çıkanlar olarak tanımlanır. Doyle Sınıflandırılması Tip 1: Kapalı yaralanmalardır. Sadece tendon yaralanması varsa Tip 1a olarak isimlendirilir. Eşlik eden avulsiyon fraktürü de varsa Tip 1b olarak isimlendirilir3. Tip 2: Açık yaralanma eşlik etmesi (Laserasyon) Tip 3: Açık yaralanma ( Cilt ve tendonu içeren derin abrazyon) Tip 4: Mallet fraktürü eşlik etmesi. Bu yaralanma çocuklarda distal falanks fizis yaralanması ise Tip4a olarak adlandırılır. Erişkin yaştaki hastalarda kemik fragmanı eklem yüzeyinin %20-50 boyutları kadarıya Tip 4b ve %50'den fazlatsa Tip 4c olarak adlandırılır. Ayrıca bu yaralanmanın tam tersi mekanizmayla oluşan başka bir el travması çeşidi de mevcuttur. Mallet finger'a göre ismi çok fazla bilinmeyen bu yaralanma Jersey parmağı olarak adlandırılmaktadır. Bu yaralanma volar bölgede olup fleksör digitorum profundus tendonunun kemik kırığıyla beraber veya kırıksız olarak kopmasıyla meydana gelmektedir. Travma sonucunda DİF eklemi aktif fleksiyon yapamaz. Jersey Parmağı Anatomi DİF eklemi radial-ulnar kollateral ligamanlar, volar plak, terminal ekstansör mekanizma ve fleksör tendon tarafından stabilize edilmekte olup, hareketleri bu yumuşak dokularla desteklenmektedir.
‘Acilcinin Bilmesi Gereken Cilt Hastalıkları' serisinin ikinci ve son yazısı ile birlikteyiz. Tüm acil servis başvurularının yaklaşık %4'ünü oluşturan cilt ve cilt altı dokusu ile ilgili olan hastalıklara genel yaklaşımdan da bahsettiğimiz serinin ilk yazısına buradan ulaşabilirsiniz. Bu ilk yazı ‘Enfeksiyöz kaynaklı (bakteriyel, viral, fungal)' cilt hastalıklarından bahsetmiştik. Yine de ilk yazıda geçen ve konu bütünlüğü için kolaylık sağlayan hastalıkları sınıflandırma şeklimizi burada da paylaşmak yerinde olacaktır. Figür 1: Bazı Önemli Cilt Hastalıklarının Etiyolojik Sınıflaması Bu yazımızda şeklimizin 2.sütünundan itibaren olan hastalıklardan bahsedilecek olup bir acilcinin bu hastalıklarda neleri bilmesi gerektiği anlatılmıştır. Bol resimli yazımıza başlarken şimdi ilk yazımızdaki o soruyu yeniden soralım: Acilci ne bilsin? Acilci Ne Bilsin? Kontakt dermatitin alerjik kontakt dermatit ve irritan kontakt dermatit olmak üzere iki formunun olduğunu; irritan maruziyetinin ciltte hızlı bir inflmasyon oluşturduğunu, allerjen maruziyetinin ise ciltte günler içerinde bile olacak şekilde gecikmiş inflamatuvar yanıt oluşturduğunu, tekrarlayan maruziyetler neticesinde kronikleşebileceğini, irritan kontakt dermatitin en bilinen örneğinin diaper dermatiti (Resim 1) olduğunu, en iyi tedavisinin transepidermal sıvı kaybını önleyen nemlendiricili kremler ve topikal steroidler olduğunu1,2, allerjen kontakt dermatitin (Resim 2 ve 3) cilde temas eden antijen özelliğindeki bir maddeye karşı cildin gösterdiği T-hücre aracılı yanıt olduğunu, allerjen kontakt dermatitin en iyi tedavisinin aslında allerjen maruziyetinin sonlandırılması olduğunu, medikal tedavi olarak da akut lokalize durumlarda topikal kortikosteroidlerin kullanılması gerektiğini, daha yaygın olan cilt tutulumlarında sistemik kortikosteroidlerin kullanılması gerektiğini; Resim 1: Diaper Dermatit (Kaynak: uptodate) Resim 2: Saç boyasındaki parafenilendiamin maddesine karşı gelişen allerjen kontakt dermatit (Kaynak: uptodate) Resim 3: Pantolondaki metal düğmeden kaynaklı göbek altı alerjik kontakt dermatit (nikel alerjisi) (Kaynak: uptodate). Sistemik olmayan izole olarak ciltte sınırlı olan ürtikeryal lezyona (Resim 4) lokal ya da ilaç-gıda gibi sistemik birçok maddenin neden olabileceğini, bu çeşit ürtikeryal döküntülerde tedavinin sedatif etkili olmayan antihistaminikler ile yapılması gerektiğini, orta-şiddetli ürtikeri olan hastalarda prednizolon ya da deksametazon tedavisinin faydalı olabileceğini ancak kronik steroid kullanımının önerilmediğini, ürtikeryal döküntünün eşlik ettiği dilde, dudaklarda (Resim 5), gözlerde ve uvuladaki şişliğin adının artık anjioödem olduğunu, ürtikeryal döküntü eşlik etmiyorsa hastanın herediter anjioödem olabileceğini, tedavisinde C1 inhibitör konsantrelerinin kullanılması gerektiğini, solunum yolunda daralma yapan ya da anaflaksi tablosunun olduğu anjioödemlerde ise artık epinefrin tedavisinin endike olduğunu; Resim 4: Üritiker (Kaynak: uptodate) Resim 5: Anjioödem (Kaynak: uptodate) İlaç erüpsiyonları içerisinde en yaygın görünümlerin morbiliform (eksantematöz) döküntüler3 (Resim 6) olduğunu ve genellikle ürtiker şeklinde ortaya çıktığını ancak vaskülitler4, eritema nodosum, anjioödem, anaflaksi5, Steven-Johnson Sendromu (Resim 7), toksik epidermal nekroliz (Resim 8) gibi durumların daha ciddi kliniklerle karşımıza çıkabileceğini, hatta bu iki hastalığın prognozunu öngörmek için SCORTEN (score of toxic epidermal necrolysis) skorlama sisteminin (Figüre 2) kullanılmasının yerinde olacağını6 ve bu ciddi kliniklerin hastalar için yoğun bakım yatışı gerektirebileceğini; Resim 6: İlaca bağlı morbiliform döküntüler (Kaynak: uptodate) Resim 7: Stevens-Johnson Sendromu cilt görünümü (Kaynak: uptodate) Resim 8: Toksik epidermal nekroliz (Kaynak: uptodate) Figür 2: Toksik epidermal nekroliz skoru (SCORTEN) (Kaynak: uptodate) Atopik dermatitin (egzema) genellikle pediatrik ...
Atkarībā no valsts, par kuru ir stāsts, raidījumi Diplomātiskās pusdienas mēdz būt priecīgāki un optimistiskāki un mēdz būt arī dramatiskāki un bēdīgāki. Arī šoreiz aplūkojamā valsts, Āfrikas kontinenta pašā viducī atrodamā Ruandas Republika ir drīzāk traģisks stāsts nekā optimistisks. Tie, kas ir gados senāki, noteikti ir dzirdējuši par Ruandu 1990. gados. Ruandas genocīda stāsts, par ko runāsim arī raidījumā, šokēja visu pasauli. Neskatoties uz to, Ruanda jeb kā to iesaukuši - “Tūkstoš kalnu valsts” vai “Āfrikas Šveice” vispirms daudziem asociējas ar kafiju. Ruandas kafija, kas augusi kalnainajos apvidos esot īpaša. Īpaša gan ar burbonu atgādinošu garšu, gan ar to, ka zaļās kalnos izkaisītās kafijas koku plantācijas, tik ļoti piestāv ezeriem, debesīm un virsotnēm, ka padarot dabas ainavas neaizmirstamas. Citi Ruandu iepazinuši ar nigēriešu izcelsmes zviedru mūziķa Dr. Alban un viņa dziesmas “This Time I am Free” starpniecību, kur Ruanda tiek pieminēta pāris reizes. Tomēr ne zobārstam pēc izglītības Dr. Albanam, ne arī dziesmas saturam ar Ruandas 1994. gada genocīdu būtiska saikne nav. Ruandā šobrīd dzīvo apmēram 13 ar pusi miljoni cilvēku. Tie pieder trim pamata etniskajām grupām – tutsi, hutu un tva. Kalnos dzīvojošā tva ir pigmeju cilts, kas tiek uzskatīti par tiešajiem radiniekiem vairāk nekā pirms 10 tūkstošiem gadus Ruandas teritorijā ienākušajām mednieku-vācēju kopienām. Centrālās etniskās grupas, par kurām ir jārunā, tomēr ir tutsi un hutu. Viņu vēsturiskās savstarpējās politiskās attiecības, kad pie varas ir vienas vai otras grupas pārstāvji, vairākkārtīgi noveda pie masveida vardarbības. 1994. gadā viņu konflikts noveda pie visas cilvēces mēroga katastrofas, kad 100 dienu laikā hutu nogalināja vismaz 600 000 tūkstošus tutsi etniskajai grupai piederošus cilvēkus un mērenos hutu, kas centās glābt tutsi kaimiņus un radiniekus. Lielākā daļa cilvēku tika nogalināti ar lētām, no Ķīnas importētām mačetēm, ko hutu ekstrēmisti bija ieveduši un izplatījuši pa visu valsti, kā ieganstu izmantojot civilās aizsardzības stiprināšanu. Ar radio propagandas palīdzību hutu etniskās grupas piederīgie tika tracināti un uzkūdīti jau labu laiku pirms genocīda sākuma, izmantojot vēsturisko pārestību sentimentu. Vienā brīdī valsts vadībā izveidojoties varas vakuumam, izveidoto noskaņojumu aktīvi izmantoja ekstrēmākie hutu karaspēka pārstāvji ne tikai nogalinot tutsi un mērenos hutu politiķus un militāristus, bet arī mudinot ikvienu hutu nogalināt savus tutsi kaimiņus, atņemt tiem īpašumu un izvarot tutsi sievietes. Rezultātā gandrīz pus miljons sieviešu šo trīs bēdīgi slaveno mēnešu laikā tika plānveidīgi un atkārtoti izvarotas. Tika ziņots, ka hutu ekstrēmisti gāja pat tik tālu, ka slimnīcās savervēja AIDS slimos vīriešus un izveidoja “izvarotāju komandas”, lai aplipinātu tutsi sievietes. Nemaz nerunājot par sieviešu reproduktīvo sistēmu mērķtiecīgu bojāšanu ar visdažādākajiem priekšmetiem. Ruandas genocīda brutalitāte šokēja visu pasauli. Trulā un mērķtiecīgā cilvēku nogalināšana viņu mājās, ciematos un pilsētās, cilvēkiem neesot iespējai paglābties un patverties pat skolās un baznīcās, radīja baisu sajūtu. Par Ruandas genocīdu ir uzņemtas vairākas filmas, labākā no tām, laikam ir ar nosaukumu “Viesnīca Ruanda”, kurā, neparādot uz ekrāna pašu vardarbību, tā rada biedējošu un bezcerīgu atmosfēru, ļaujot saprast nežēlības līmeni. Filmā stāsta par slaveno Polu Rusesabaginu – galvaspilsētā Kigali esošās viesnīcas „Hôtel des Mille Collines” vadītāju, kurš genocīda laikā izglāba 1268 dzīvības, slēpjot cilvēkus viesnīcas telpās. Kopš genocīda Pols Rusesabagina ir bijis cilvēktiesību aizstāvis un politiskais aktīvists, kas plaši ir kritizējis arī Ruandas valdības. Politiskās ietekmes un starptautisko aktivitāšu rezultātā 2021. gadā viņam Ruandā piesprieda 25 gadu cietumsodu par terorismu. Apsūdzības pārējā pasaule, tostarp ANO institūcijas, uzskata par safabricētām un nepatiesām. Starptautiskā spiediena, tostarp arī Rusesabaginu filmā spēlējušā izcilā aktiera Dona Čīdlsa lobija, un ASV valdības diplomātiskā darba rezultātā Ruandas prezidents saīsināja Russebaginas cietumsodu un viņš tika atbrīvots no ieslodzījuma šī gada marta beigās. Bet par starptautisko sabiedrību un ANO runājot, Ruandas genocīda šausmas saistās ne tikai ar pastrādātajiem noziegumiem pret cilvēci, bet arī šokējošo starptautiskās sabiedrības bezdarbību un faktisko ANO ilgstošo noskatīšanos uz slepkavošanu. Kādas mācības ANO guva pēc fiasko Ruandas genocīda laikā, vaicājām pastāstīt Gundai Reirei, Latvijas Republikas Ārlietu ministrijas parlamentārajai sekretārei. Kā ierasts, pēc politiskās vēstures apskatīšanas, jāieskatās arī situācijā valstī šobrīd un tās saimniecībā. Un nekas spīdošs Ruandā nav arī šajā jomā. Valsts ir viena no nabadzīgākajām, tehnoloģiski un saimnieciski atpalikušākajām valstīm pasaulē. Valsts IKP uz vienu iedzīvotāju nesasniedz pat 2300 eiro. Ruandas ekonomika kopš genocīda laika šo trīsdesmit gadu laikā ir pieaugusi gandrīz astoņas reizes. Jo tajā laikā IKP uz vienu iedzīvotāju nesasniedza pat 300 eiro. Genocīda radītās sekas ir jūtamas visā Ruandas sabiedrībā un ekonomikā. Valstī būtiski trūkst infrastruktūras, arī kalnu dēļ. Vēl interesantāk, ka 90 procenti iedzīvotāju ir nodarbināti lauksaimniecībā, lai arī tā veido tikai trešo daļu no valsts IKP. Turklāt straujā iedzīvotāju skaita pieauguma dēļ, ilgu laiku Ruandai vēl pie šīs situācijas ir bijis jāimportē pārtika no ārvalstīm.
Bölümün Youtube videosu; https://youtu.be/mHUNiCkBgyU Destek vermek isterseniz; Youtube linki: www.youtube.com/@yasinacarpodcast Patreon Hesabım: www.patreon.com/yasinacar/membership Instagram linki: @yasinacar50 Kaynak: Taberi tarihi II. Cilt , Sayfa 500. "KURAYZA (Benî Kurayza) - TDV İslâm Ansiklopedisi". TDV İslam Ansiklopedisi Al Tabari (1997), Volume 8, Victory of Islam, Michael Fishbein tarafından çevrildi, State University of New York Press, ss. 35–36 Ibn Ishaq (1955), The Life of Muhammad (Sirat Rasul Allah), A. Guillaume tarafından çevrildi, Oxford University Press, s. 464
In this episode of Interlinks, we talk to Joe Kenny, CEO of the Chartered Institute of Logistics and Transport (CILT) in Ireland.Joe has been with CILT since 2019 and was appointed CEO last year. Joe has a career background in public transport, with both Dublin Bus and Bus Eireann followed by consultancy roles in management coaching, and the digitalisation of public transport.Under Joe's leadership CILT will be hosting the Mobility and Supply Chain Summit at the Royal Marine on 28th and 29th March.This significant event will bring together experts, practitioners and academics form the worlds of Supply Chain and Logistics to discuss and debate the developments and trends in the industry, at a moment of enormous change and upheaval in the global supply chains of which Ireland in a key element.Joe fills us in on all the details the details of the event in this episode. Hosted on Acast. See acast.com/privacy for more information.
- 19 Mayıs'taki hüsrandan sonra Türkler sahipsiz bölgede yatan yaralılarına ulaşmak istiyor. - 25 Nisan'dan bu yana süregelen muharebeler sonucu, meydanda yatan ölülerden kötü kokular yükseliyor ve her yeri sinekler kaplıyor. - Sağlık gerekçeleri gözetilerek iki taraf arasında cesetlerin defnedilmesi için bir ateşkes imzalanıyor. - 24 Mayıs 1915'te, saat 07:30'la 16:30 arasında silahlar susuyor ve iki taraf ölülerini gömüyor. - 1. Dünya Savaşı'nda eşine bir daha rastlanmayan bu resmi ateşkese, yaşanan dostluk gösterileri damgasını vuruyor. - İki tarafın, düşmanları hakkındaki algısı değişiyor. Kaynaklar: 1- Charles Bean, The Story of Anzac, Vol II, 162 2- Aslıhan Kervan, "Çanakkale Cephesi'nde 19 Mayıs Türk Taarruzu ve 24 Mayıs Ateşkesi", Turkish Journal of War Studies, Cilt 3, Sayı 1, 32 - 50, 2022 3- Mesut Uyar, "Who Called for a Ceasefire?", Wartime, issue 73, 54, 2016 4- Kemal Çiçek, “Turkish Perception of the Anzacs in the Dardanelles Campaign”, KTÜEFAD, 2, 70-75, 2022 5- Charles Saunders, The Penguin book of New Zealanders at war, Penguin, Auckland, 2009. p. 143 6- https://www.anzacmemorial.nsw.gov.au/24-may-truce-gallipoli 7- https://www.smh.com.au/world/gallipolis-one-brief-shining-moment-20080519-gdse8h.html 8- https://ww100.govt.nz/an-anzac-armistice 9- https://www.sbs.com.au/language/turkish/en/article/saving-anzac-ryan-meet-the-australian-war-hero-who-also-fought-for-turkey/gdz2g2jcs 10- https://today-in-wwi.tumblr.com/post/119818730688/truce-at-anzac-cove-to-bury-dead 11- Peter Hart, Gelibolu, Alfa Yayınları, 2014
Audio, trk_t_rav_2022-11-23_lesson_bs-tes-06-or-pnimi_n1_p2. Lesson_part :: Daily_lesson 1
Video, trk_t_rav_2022-11-23_lesson_bs-tes-06-or-pnimi_n1_p2. Lesson_part :: Daily_lesson 1
Video, trk_t_rav_2022-11-23_lesson_bs-tes-06-or-pnimi_n1_p2. Lesson_part :: Daily_lesson 1
İhyâ'u ‘ulûmi'd-dîn, adına dört yüzü aşkın kitap nispet edilen, buna göre ömrünün her bir gününe dört cüz, yaklaşık kırk sayfa yazı düşen Hüccetü'l-İslâm Ebû Hâmid Muhammed el-Gazzâlî'nin en meşhur eseridir. İhyâ'nın Türkiye'de her yıl yüz bin takım satıldığına dair duyumlara itibar edecek olursak, onun en mütevazı kütüphanelerde bile baş eser olarak yer aldığına hükmetmemiz gerekir. Satıldığı oranda okunduğunu da söylemek isterdik, ama her şeyden önce günümüzdeki ahlaki zafiyetin hızı bunu söylememize engel oluyor. Yine de bu bağlamda okunurluk, etki ya da etkisizlik tartışmasını paranteze alıp, İhyâ'nın tercümesinden kaynaklanan, dolayısıyla günümüzdeki okurların ona olan ilgisini zayıflatan problemler ile bunları aşan değerli gayretlerden söz edebiliriz. Ses duyan, söz anlayan için vardır. Diğer bir söyleyişle sağır kulaktan sese, anlamayandan ya da anlamak istemeyenden söze dair haber / bilgi sorulmaz. Bunun için önce önemli bir esere sahiden ilgi duyabileceklerin dikkatlerini tarik etmek en garantili yol olsa gerektir ki eser sahibin hayatına ve eserinin mahiyetine dair bilgiler bu gerekliliğe baştan dahildir. İmam Gazzâli'nin İhyâ'sını konu edindiğimize göre, onun ilmî hayatı ve bu eseri hakkında bilgi iletmemiz gerekir. Fakat bu öyle bereketli bir husustur ki, Hazret'in vefat ettiği 505/1111 yılından bugüne kadar hayatı hakkında yazılan kitapların, İhyâ'sı hakkında yapılan çalışmaların sadece listesini bile burada vermek mümkün değildir. Bu sebeple okurlarımızı hemen elimizin altında olmaları bakımından şu iki kıymetli çalışmaya yönlendirmekle yetinmek duruundayız: Mehmet Ali Aynî, İslam Düşüncesinin Zirvesi Gazâli; Suâd el-Hakîm, Yirmi Birinci Yüzyılda İhyâü Ulûm'd-Dîn (Trc.: Yonis İnanç). İhyâ'nın okunmasını sağlamanın ikinci, bize göre de en aslî yolu, onun dil yani tercüme yönünden kendi zamanımızdaki avam ve havasın kolayca algılamalarına ve anlamalarına sürekli açık tutmaktır. İhyâ'nın bizim günümüzdeki iki tam çevirisi Ahmet Serdaroğlu (1963 ve 1974) ile Ali Arslan tarafından (1977) yapılmış; Yusuf Sıdkî el-Mardinî'nin meşhur tercüme ve şerhinin bugünkü alfabeye aktarımı ise Mustafa Koç ile Eyyüp Tanrıverdi tarafından gerçekleştirilmiştir (TYEK Başkanlığı Yayınları, 1. cilt 2015; 8. Cilt: 2018; 11 ciltte tamamlanacaktır). Yusuf Sıdkî el-Mardinî'nin (v. 1903) tercüme ve şerhindeki Türkçe bugünkü okur için oldukça ağırdır, diğer tercümeler ise ifade tarzlarıyla ve teknik yönlerden eleştiriye tabidir. En son Mustafa Çağrıcı tarafından yapılmış ve İhyâ – Muhtasar İhyâu Ulûmi'd-dîn Tercümesi adıyla Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları arasından kitaplaştırılmış (2020) bir çalışma daha var ki, işte bunu, İhyâ'yı günümüz okurlarının ilgisine sürekli açık tutuma çabasının en güzel örneklerinden biri olarak işaretlememiz gerekir. İstanbul Müftülüğü de yapmış olan Çağrıcı Hocamız, M.Ü. İlahiyat Fakültesi öğretim üyeliğinden emeklidir. Hâlen İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Kur'an Araştırmaları Merkezi (KURAMER) Bilim Kurulu üyesi olarak çalışmalarını sürdürmekte olan Çağrıcı, bizim tercümeler konusunda dile getirdiğimiz problemlerin de aşılması yönünden İhyâ'yı –özetleyerek değil– kısaltarak tercüme etmiştir.
Release: 19/11/2021 Label: Road Story Records Follow me ♫ Spotify: ►open.spotify.com/artist/0I3DQV… ♫ Instagram: ►www.instagram.com/sharapovmusi… ♫ PromoDJ: ►www.promodj.com/sharapovmusic ♫ Soundcloud: ►www.soundcloud.com/sharapovmus… ♫ Facebook: ►www.facebook.com/sharapovmusic ♫ Оfficial Page VK: ►www.vk.com/sharapovmusic ♫ Apple Music: ►music.apple.com/ru/artist/shar… ♫ Beatport: ►www.beatport.com/artist/sharap…
Merhabalar, Deri ve yumuşak doku enfeksiyonları acil servise sık başvuru nedenlerinden biridir. Bu enfeksiyonlar basit selülitten nekrotizan fasiite kadar ilerleyen geniş bir yelpazede karşımıza çıkmaktadır. Bu yazımda The Journal of Emergency Medicine'da Nisan 2022'de yayınlanan Necrotizing Soft Tissue Infections (NYDE): Pearls and Pitfalls for the Emergency Clinician isimli derleme rehberliğinde, başta nekrotizan yumuşak doku enfeksiyonları (NYDE) olmak üzere deri ve yumuşak doku enfeksiyonlarının bir acilci gözünden, tanınması, değerlendirilmesi ve yönetiminden bahsedeceğim. Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz. Deri ve Yumuşak Doku Enfeksiyonları 1 Deri; yüzeyel epidermis, dermis ve yağ dokusunu içeren daha derin cilt altı dokulardan oluşur. Selülit klinik olarak pürülan veya pürülan olmayan dermisin ve cilt altı dokunun bir enfeksiyonudur. Erizipel belirgin lenfatik tutulumu olan etkilenmiş ve etkilenmemiş cilt arasında net bir sınır hattı ile üst dermisi içeren daha yüzeysel bir deri enfeksiyonudur. Folikülit sıklıkla pürülan olan kıl folikülünün bir enfeksiyonudur. Derin dokuları etkilemez. Yüzeyseldir. Cilt apsesi potansiyel olarak cilt altı dokuları ilgilendiren dermis ve daha derin dokulardaki püy birikimidir. Fronkül kıl kökünü içeren tek derin ve sıklıkla süpüratif nodüllerdir. Karbunkül ciltteki birkaç açıklıktan direne olan çok sayıda birbirine bağlı fronkülden oluşur. Nekrotizan yumuşak doku enfeksiyonları dermis, cilt altı dokular, fasia ve kas dahil olmak üzere yumuşak doku katmanlarından herhangi birini içeren enfeksiyonun neden olduğu nekroz ile karakterizedir.2 3 Nekrotizan Yumuşak Doku Enfeksiyonları Acil serviste görülen yumuşak doku enfeksiyonlarının çoğu basit apseler ve selülit olmasına rağmen; nekrotizan fasiit, piyomiyozit, klostridial miyonekroz ve Fournier kangrenin de dahil olduğu nekrotizan yumuşak doku enfeksiyonları (NYDE) yaygın doku yıkımı ve septik şok tablosu görülebilir. Etkilenen bireyler tipik olarak 50-60 yaşlarındadır. Bu enfeksiyonlar sonucu uzuv kaybı oranı %15,9'dur. Mortalite oranı %20-35 ile %70 arasında değişmektedir. Septik şok veya toksik şok sendromu gelişen hastalarda mortalite daha yüksektir. Erken tanı ve tedavi sonuçları iyileştirebilir, ancak erken zamanda spesifik olmayan fizik muayene bulguları , laboratuvar ve görüntüleme sonuçları nedeniyle tanı koymak zor olabilir. NYDE'ler tanındıktan sonra agresif resüsitasyon, geniş spektrumlu antibiyotikler ve acil cerrahi müdahale gerekir. Bu durumla ilişkili birkaç tuzak vardır. 1) İp ucu: Nekrotizan fasit, nekrotizan Yumuşak Doku Enfeksiyonlarının bir alt tipidir. 1) Tuzak: Nekrotizan Yumuşak Doku Enfeksiyonlarında patoloji spektrumunun anlaşılamamıştır. Birçok hastalık sürecinde olduğu gibi, NYDE'ler tek bir tanıdan ziyade bir hastalık spektrumu olarak daha iyi tanımlanır. NYDE terminolojisi, cerrahi tedavi gerektiren cilt ve yumuşak doku enfeksiyonlarının alt kümesini tanımlamak için cerrahi ve kritik bakım uzmanlıkları tarafından kabul edilen terminolojidir. Tablo 1. NYDE Sınıflandırılması Tip IPolimikrobiyalEn YaygınRisk Faktörleri: İmmünsüpresyon, hastalık öyküsü ve yaşlılıkTip IIMonomikrobiyalDaha az yaygınRisk Faktörleri: Travma, cerrahi, intravenöz ilaç kullanımGroup A Streptococcus (en sık patojen)Metisilin dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) (ikinci en sık) Tip IIIMonomikrobiyalÇok nadirRisk Faktörü: Kontamine suya maruziyetVibrio veya Clostridium spp.Deri lezyonları öncesi hemodinamik kollaps ortaya çıkar.Tip IVNadirRisk Faktörleri: İmmünsüpresyon veya penetran travmaCandida veya Zygomycetes spp.Çok Nadir 2) İp ucu: Kronik hastalık veya yakın zamanda geçirilmiş bir ameliyat, klinisyenlerin NYDE şüphesini artırmalıdır. 2) Tuzak: Kronik hastalık öyküsü olmayanda da NYDE görülebileceği unutulmamalıdır. NYDE tanısı alan hastaların dörtte birinin hastalık için herhangi bir risk faktörü bulunmadığını belirtmek gerekir.
Bu dönemin son bölümünde rüya çalışmasının temelini oluşturan yoğunlaştırma ve yer değiştirme mekanizmaları ele alınmıştır. Ayrıca Freud'un arzu doyumu teorisine ters düşüyormuş gibi görünen kaygı rüyaları ve travmatik deneyimlerin tekrar tekrar görüldüğü rüyalar ele alınmıştır. Bu bölümle birlikte Eylül ayına dek ara veriyoruz. Önümüzdeki dönemde farklı konular ve formatlarla devam edeceğiz. Eylülde görüşmek dileğiyle! Bu bölümde yararlanılan eserler şunlardır: Freud, S. Düşlerin Yorumu - 1. Cilt, çev. Emre Kapkın, İstanbul: Payel Yayınları, 2001. Freud S. Günlük Yaşamın Psikopatolojisi, çev. Şemsa Yeğin, İstanbul: Payel Yayınları, 2003. Freud, S. Psikanalize Giriş Dersleri, çev. Selçuk Budak, İstanbul: Öteki Yayınları, 2016. Lacan, J. Formations of the Unconscious: The Seminar of Jacques Lacan, Book V, çev. Russell Grigg, Polity Press, 2017. Instagram: https://www.instagram.com/psikanalizsohbetleri/ Twitter: https://twitter.com/PsikanalizS https://www.oguzhannacak.com/
Bu bölümde rüyaları konuşmaya devam ediyoruz. Rüya çalışması, görünür içerik, gizli içerik, rüyanın göbeği gibi temel kavramların yanı sıra, rüyaların arzuyla ve bastırılmış malzemeyle ilişkisi örnekler üzerinden ele alınmıştır. Bir sonraki bölüm 5 Haziran Pazar günü gelecek ve rüya meselesini ayrıntılı bir şekilde ele almaya devam edeceğiz. Görüşmek dileğiyle. Bu bölümde yararlanılan eserler şunlardır: Freud, S. Düşlerin Yorumu - 1. Cilt, çev. Emre Kapkın, İstanbul: Payel Yayınları, 2001. Freud S. Günlük Yaşamın Psikopatolojisi, çev. Şemsa Yeğin, İstanbul: Payel Yayınları, 2003. Freud, S. Psikanalize Giriş Dersleri, çev. Selçuk Budak, İstanbul: Öteki Yayınları, 2016. Lacan, J. Formations of the Unconscious: The Seminar of Jacques Lacan, Book V, çev. Russell Grigg, Polity Press, 2017. Instagram: https://www.instagram.com/psikanalizsohbetleri/ Twitter: https://twitter.com/PsikanalizS https://www.oguzhannacak.com/
Giriş Acil servise yapılan başvuruların yaklaşık %4'ü cilt ve cilt altı dokusu ile ilgili hastalıklardan dolayıdır1. Bununla ilgili son tanılar da genellikle enfeksiyonlar, inflamatuvar durumlar, alerjik reaksiyonlar ve ilaç reaksiyonları olarak şekillenir. Vücut yüzey alanının belirgin bir kısmını etkileyen bir yanık hastası nasıl ki acilci için kritik hasta kategorisinde değerlendirilirse, bazı deri hastalıkları da vücut yüzey alanında geniş hasarlar oluşturabildiği için (toksik epidermal nekroliz, otoimmün büllöz hastalıklar gibi) kritik hasta olarak değerlendirilmelidir. Geniş bir alanı etkilemesi de şart değildir, mevcut küçük bir cilt lezyonu bile var olan ya da gelişebilecek kritik hastalıklar için acilciye ipucu teşkil edebilir. Bu yazı serisinde oldukça kapsamlı cilt hastalıklarını, acilcinin bilmesi gereken basit spot bilgiler ve görseller ile sunmayı amaçladım. Keyifli okumalar... Genel Klinik Yaklaşım Etiyolojisi net olarak bilinmeyen cilt lezyonları ile acil servise başvuran hastalara yaklaşımda; ilk olarak olayın öyküsü (başlama zamanı, semptomların süresi, kullanılan ya da değiştirilen ilaçlar, kozmetik ürünler, takılar, hayvan teması gibi allerjen potansiyel taşıyan durumlar) iyice analiz edilmelidir. Lezyonlara eşlik eden ağrı, ateş durumu, hastanın cinsel temas öyküsü, seyahat öyküsü ve tıbbi özgeçmişi sorgulanmalıdır. Ciltteki primer lezyonlar (hastalık sürecinin sonucu ile ortaya çıkan lezyonlar) ve sekonder lezyonlar (kaşıma, tedavi, iyileşme ile oluşmuş ya da üzerine enfeksiyon eklenmesiyle komplike olmuş lezyonlar) iyi şekilde tanımlanmalıdır. Lezyonlar aydınlanması iyi olan bir odada yapılmalı, eldiven giyilerek nazik palpasyonlar ile muayene edilmelidir. Lezyonların yapısı, basmakla renk değişikliği olup olmaması, soyulması ve nikolsky bulgusu (büle hafif bası uygulandığında lezyonun sağlam dokuya doğru genişlemesi) varlığı not edilmelidir. Bazı spesifik olan hastalıklar haricinde, cilt lezyonları olan hastalar için laboratuvar testleri çoğunlukla gereksizdir. Sistemik tutulumun eşlik ettiği ya da enfeksiyöz bir tablonun hâkim olduğu durumlarda klinisyenin tedavisini de şekillendirebilmesi açısından hastalardan tam kan sayımı, geniş biyokimya tetkikleri ve/veya kültür tetkikleri istenebilir. Cilt patolojileri ile başvuran hastalarda yönetim etiyolojinin belirlenmesi ve buna yönelik uygun tedavinin planlanması şeklinde olur. Etiyolojinin belirlenmesi aşamasında öncelikle cilt lezyonları kategorize edilir (enfeksiyöz, immün, vasküler, alerjik, malignite). Akabinde etiyolojiye göre de tedavi verilir. Tedavi şekli de topikal ve/veya sistemik olarak belirlenir. Acil servise başvuran hastaların çoğu tedavileri de düzenlenerek taburcu edilir. Dehidrate, oral alımı bozuk, termoregülasyonu bozuk, öz bakımı kötü olan, immünsuprese, ek ciddi sistemik hastalığı olan hastalar dermatoloji ile de konsulte edilerek hospitalize edilmelidir. Sık kullandığım bir sözdür: Bir acilci gözünün gördüğü hiçbir şeyden korkmaz. Etiyolojisine göre sınıflandırdığımız gözümüzün gördüğü bu hastalıkları tehlikeli boyutlarda değerlendirmemize neden olan önemli cilt hastalıklarının etiyolojik sınıflandırmasını Figür 1' de görebilirsiniz. Figür 1. Bazı Önemli Cilt Hastalıklarının Etiyolojik Sınıflaması Acilci Ne Bilsin? Peki bu kadar çok hastalık içerisinde neler acilci tarafından bilinmelidir? İmpetigonun bulaşıcı bir cilt lezyonu olduğu; non-büllöz, büllöz ve ektima şeklinde görülebildiği; en sık non-büllöz formunun görüldüğü (Resim 1); etiyolojisinde stafilococus aureus ve beta hemolitik streptokoklar olduğu, genellikle ağrısız ama kaşıntılı lezyonlar olduğu; tedavide az sayıda yüzeyel lezyonlar için topikal mupirosin pomadın günde 3 kez uygulanmasının yeterli olduğu; fazla sayıda ve derin lezyonlarda sistemik antibiyotik kullanımı gerektiği (sefaleksin 4x500mg erişkin, 4x25-50 mg/kg çocuk); olası kötü komplikasyonlar olarak post-piyodermal akut glomerulonefrit ve romatizmal ateş gelişebilece...
Bu bölümde bilinçdışının oluşumlarını konuşmaya devam ediyoruz. Dil sürçmeleri, sakarlıklar ve unutkanlıkların yanı sıra Freud'un bilinçdışına giden kral yolu olarak tanımladığı rüyaların teorisine de giriş yapmış bulunuyoruz. Bir sonraki bölüm 29 Mayıs Pazar günü gelecek ve rüya meselesini ayrıntılı bir şekilde ele almaya devam edeceğiz. Görüşmek dileğiyle. Bu bölümde yararlanılan eserler şunlardır: Freud, S. Düşlerin Yorumu - 1. Cilt, çev. Emre Kapkın, İstanbul: Payel Yayınları, 2001. Freud S. Günlük Yaşamın Psikopatolojisi, çev. Şemsa Yeğin, İstanbul: Payel Yayınları, 2003. Freud, S. Psikanalize Giriş Dersleri, çev. Selçuk Budak, İstanbul: Öteki Yayınları, 2016. Lacan, J. Formations of the Unconscious: The Seminar of Jacques Lacan, Book V, çev. Russell Grigg, Polity Press, 2017. Instagram: https://www.instagram.com/psikanalizsohbetleri/ Twitter: https://twitter.com/PsikanalizS https://www.oguzhannacak.com/
Herkese merhaba! Bu yazımın konusu başımızın belası, acillerde çokça rastladığımız, 'Hangi hastalıkta hangi döküntü oluyordu ya?' diye hatırlamaya çalışıp, 'Peki şimdi bunu yatırmak gerekir mi?' diye düşünüp arada kaldığımız çocukluk çağı döküntülü hastalıkları. Yazı serisi olarak planladığımız bu süreçte öncelikle döküntülü hastalıklara yaklaşımdan başlayacağım. Keyifli okumalar. Döküntü, polikliniklere ve acil servislere başvuran hastalarda sık görülen bir semptomdur. Cilt lezyonları, altta yatan enfeksiyona dair tek erken ipucu olabilir, bulaşıcı bir hastalığın ayırt edici özelliği olabilir ve/veya yaşamı tehdit eden bir enfeksiyonun erken bir belirtisi olabilir. Döküntülerin ayırıcı tanısı son derece geniştir, ancak bu semptom, iyi bir anamnez ve fizik muayene yoluyla dikkatli bir klinisyene olası bir etiyoloji belirleme fırsatı sunar. Zamanında tanı koymak, uygun olduğunda erken tedaviyi belirlemek ve gerekirse hastayı izole etmek için sistematik bir yaklaşım çok önemlidir. Enfeksiyöz Döküntülü Hastalık Tanımı Akut gelişen, sıklıkla sistemik enfeksiyona bağlı, genellikle ateşle ve diğer enfeksiyon semptomlarıyla birlikte olan, etkenin kendisi veya toksini ile oluşan deri ve/veya mukoza lezyonları ile karakterize hastalıktır. Döküntülü hastalıkların şiddeti hafif seyirli bir hastalıktan (Roseola infantum), yaşamı tehdit eden ciddi bir hastalığa (meningokoksemi) kadar değişebilir. Bu nedenle hasta değerlendirilirken; öncelikle aciliyet belirlenmelidir.1 1- Yaşamı Tehdit Ediyor Mu? MeningokoksemiStafilokoksik haşlanmış deri sendromuToksik şok sendromuKawasaki hastalığıViral hemorajik ateşStevens Johnson sendromuToksik epidermal nekrolizisEndokardit yaşamı tehdit eden döküntülü hastalıklardandır. Bu hastalarda ivedilikle pediatri konsültasyonu istenmelidir. Hastanın yatışı yapılıp izolasyonu sağlanmalıdır. Temas edilen kişiler varsa koruyucu önlemler alınmalı, gerekli tanısal incelemeler yapılıp hızlıca tedavi başlanmalıdır. 2- Diğer Döküntü Nedenleri ve Ayırıcı Tanı Döküntülü hastalıklar non-enfeksiyoz durumlarda da görülebilir. İlaç reaksiyonlarıBöcek sokmalarıPrimer deri hastalıklarıAlerjik hastalıklarRomatolojik hastalıklarKollajen doku hastalıkları Vaskülit sendromlarıKimyasal madde teması bunlardan bazılarıdır. 3-Bulaşıcılık Enfeksiyöz döküntülü hastalık tanımına giren hastalıkların tamamına yakını bulaşıcı özelliktedir. Bu nedenle hem hastayı hem toplumu ilgilendiren bir durumdur. Çocuklarda hafif seyredebilecek enfeksiyöz hastalıklar erişkinlerde ve immün süpresif hastalarda ağır seyirli olabilir. Temas durumunda gerekli koruyucu önlemler en kısa zamanda alınmalıdır. HASTALIKRİSKLİ DURUMSONUÇKızamıkİmmunsuprese erişkinÖldürücü pnömoni (döküntü olmayabilir)Su çiçeğiİmmunsuprese erişkinGebeÖldürücü dissemine enfeksiyonKonjenital varisella sendromuKızamıkçık GebeKonjenital kızamıkçık sendromuParvovirüsGebeHemolitik anemiİmmunsupresyonİntrauterin ölüm, hidrops fetalisAplastik krizKronik hipoplastik anemiMeningokokTüm temaslılarMeningokoksemi, menenjitTablo-1: Temas edilen kişiler açısından riskli durumlar Tanısal yaklaşım Anamnez ve Fizik muayene Doğru teşhis için ayrıntılı bir öykü ve dikkatli bir fizik muayene şarttır. Öyküde sorgulanması gerekenler şunlardır: Daha önce geçirdiği hastalıklarAşılarTemas öyküsüİlaç kullanım öyküsüSeyahat öyküsüAlerji öyküsüProdromal dönem varlığıDöküntü öncesi prodromal dönemdeki belirtilerDöküntünün özellikleriNe zaman ve vücudun neresinden başladı?Vücuda yayılımı var mı? Lokalize mi?Ateşle döküntü arasında bir ilişki var mı?Döküntü tipiEl ve ayak tabanlarının tutulmasıMukoza tutulumuSoyulma, pullanma, pigment değişimiDöküntü dışında semptom ve bulgu varlığıSpesifik bulguların olması2 1-Geçirilen hastalıklar ve aşılanma öyküsü Kalıcı bağışıklık bırakan hastalığın geçirilmesi ve aşılanma durumu teyit edilmelidir.Güvenilir öyküHastane kaydıAşı kartıBazı döküntülü hastalıklar birden fazla geçirilebilir.
VİTAMİN K VE D VİTAMİNİ d vitamini,k vitamin,d vitamini k vitamini,d vitamini k vitamini ile beraber alınmalı mı,d ve k vitaminleri beraber,d ve k vitaminleri,k ve d vitaminleri,d vitamini kapsül damla,d ve k vitamini,vitaminler video,video vitaminler,d vitamini videoları,d vitamini doktor anlatımı,doktor anlatımı d vitamini,k vitamini doktor anlatımı,doktor anlatımı k vitamini,k vitamini ne işe yarar,k vitamini nelerde var,pıhtılaşma vitamin,doktor,video,tıp okumak,tıp video D vitamini denilince akla nasıl kemikler geliyorsa K vitamini denilince de akla koagülasyon yanı ‘'pıhtılaşma'' gelmelidir. K da koagulasyon vitamini tanımından gelmektedir. K vitaminin üç formu vardır. K vitaminin D vitamini ile birlikte yaygın bir şekilde önerilmektedir. D vitaminin emilimini arttırdığı düşüncesi ile yanına da K vitamini eklenmektedir. Aslında bu çelişkili değil midir? D vitaminin özellikle kadınlarda Covid 19'a karşı koruyuculuğu ve iyileşmeyi hızlandırdığı yönündeki veriler ikisinin beraber kullanımını gündeme getirmiştir. Çok sayıda öneriye siz de şahit olmuşsunuzdur. bu konuda bir kafa karışıklığı olduğunu düşündüğümden son bilgileri derledim. Besinlerden büyük yeşil yapraklı sebzelerden, brokoli ve brüksel lahanasından K vitamini alabilirsiniz. Kemik sağlığı için D vitaminin olumlu etkisi uzun yıllardır bilinmektedir. D vitamini eksikliği olan kişilerde D vitamini takviyesi kalsiyumun atılımının engellenmesi ve kemiklere transportunu sağlar. Bu etkinin artması amacı ile D vitamini ile birlikte K2 nin kullanılması ile yapılan deneysel ve klinik çalışmalarda farklı sonuçlar elde edilmiştir. Bu nedenle kemik sağlığı için birlikte kullanım önerisi yoktur. Son aylarda D vitamininin yumuşak dokularda kalsifikasyonunu engellemek amacı ile K2 ile birlikte alınması önerilmektedir. Uzun süre çok yüksek dozda D vitamini kullanımının ciddi yan etkilerinin olduğu bilinmektedir. Yan etkilerden korunmak veya D vitamininin daha yararlı olması için K2 vitamini ile birlikte kullanımına dair bilimsel bir öneri bulunmamaktadır. Tartışılan konu kemik ve kardiyovasküler sağlık için D vitamini ile birlikte K2 nin birlikte kullanımıdır K vitaminin Vitamin K1 (phytonadion) ve vitamin K2 (menaquinone) adlı iki formu vardır. Vitamin K1 (phytonadion) genelde K vitamini olarak kabul edilir. Daha az toksik, hızlı ve daha güçlü etkileri olan türüdür. K2 vitamini bağırsaklarda senztelendiğinden başta Crohn hastalığı olmak üzere bağırsak tutulumu olan hastalıklarda yeterli sentezlenmeyebilir. K vitaminin pıhtılaşma faktörlerinden 2,7,9 ve 10 ile direkt bağlantılıdır. Eksikliğinde pıhtılaşma tam olamadığından dolayı ufak çapta kanamaya eğilim olur. Cilt altında önce kırmızı sonra ise zaman ile morarma lekeli alanlar olur. Çok şiddetli eksik olmadıkça aktif ve ağrı kanama pek beklenmez. Kan sulandırıcı ilaçların etkisini eksikliği arttırabilir. Bu nedenden dolayı eğer kan sulandırıcı ilaç kullanıyorsanız üstüne bir de k vitamini alırsanız ilacın kan sulandırıcı etkilerinin azaltabileceğini düşünmelisiniz. Yeni doğanda k vitamini eksikliği kanamaya neden olmaması için K vitamini verilir. Açık kalp ameliyatlarından sonra kanama eğilimi içinde K vitamini verilmektedir. K vitamini günlük doz alımında güncellemeler yapılıp yükseltilmesine karşın bu derecede yüksek artışların yapılmasını destekleyen veri elde yoktur.
#YanMasa'nın bu bölümünde evde cilt bakımını konuştuk. Voonka Collagen'in desteğiyle hazırlanan bu özel bölümde kalan minicik avokado ile yapılan cilt kreminden, sivilceli gençlik yıllarına, bakım kremleriyle yola çıktığımız iyileşme sürecinin aslında daima içeriden gerçekleştiğinde kalıcı bir etki bıraktığına kadar bir sürü meselemizi konuştuk. Kendimizi iyi hissetmeye neden ihtiyacımız var, ne işe yarıyor, ne işe yaramıyor, neyi sürdürebiliyoruz, ne bir heves olarak kalıyor derken kollajende karar kıldığımız üstüne de gaza gelip hemen 14 Şubat Sevgililer Gününü kendimize bahane ederek eczanenin yolunu tuttuğumuz sohbetimizi buyurun dinlemeye! #Onbironsekiz #YanMasa #VoonkaCollagen #Podcast
Daha önce Fransız Yeni Dalga Sinemasını genel bir çerçevede ele almıştık (46 numaralı kayıt). Ardınan dönemin simge isimlerinden François Truffaut'nun “400 Darbe” isimli filmini iki programlık bir seride yakın plana almaya başlamıştık. 48 numaralı kayıttan dinleyebilirsiniz. 49 numaralı bu kayıtta da filmdeki sahne kullanımı ve final sahnesini yakın plana alıyoruz. Yararlandığım Kaynaklar Richard Neupert. A History of the French New Wave Cinema, University of Wisconsin Press, 2007. Esennur Sirer. Sinemada Dramatik Yapıyı Oluşturan Unsurların “400 Darbe” Filmi Üzerinden Çözümlenmesi. AEÜSBED 2021, Cilt 7, Sayı 2, Sayfa 738-756Arlene Croce's review of Les Quatre Cents Coups. Film Quarterly , Spring, 1960, Vol. 13, No. 3 (Spring, 1960), pp. 35-38Annette Insdorf. The 400 Blows: Close to Home. The Criterion Collection's 2003 edition of The 400 Blows.Turan Yavuz. 400 Darbe Çekim Senaryosu. Es Yayınları. 2018.
Daha önce Fransız Yeni Dalga Sinemasını genel bir çerçevede ele almıştık. 46 numaralı kayıttan dinleyebilirsiniz. Bu defa da dönemin simge isimlerinden François Truffaut'nun “400 Darbe” isimli filmini iki programlık bir seride yakın plana alacağız. 400 Darbe The 400 Blows Les Quatre cents coups.Yararlandığım Kaynaklar Richard Neupert. A History of the French New Wave Cinema, University of Wisconsin Press, 2007. Esennur Sirer. Sinemada Dramatik Yapıyı Oluşturan Unsurların “400 Darbe” Filmi Üzerinden Çözümlenmesi. AEÜSBED 2021, Cilt 7, Sayı 2, Sayfa 738-756Arlene Croce's review of Les Quatre Cents Coups. Film Quarterly , Spring, 1960, Vol. 13, No. 3 (Spring, 1960), pp. 35-38Annette Insdorf. The 400 Blows: Close to Home. The Criterion Collection's 2003 edition of The 400 Blows.
Derslik Podcast'ın 46. bölümünde Fransız Yeni Dalga (1959-1964) anlayışı üzerine aldığım notları paylaşıyorum. Yeni Dalga nasıl ortaya çıktı? Kimler katkı sağladı? Yeni Dalga filmlerinin özellikleri nelerdir? Yararlandığım KaynaklarGirorgio Vincenti. Sinemanın Yüzyılı. Çeviren: Engin AyçaSelahattin Yıldız. Sinematografik Anlatım. SU Yayınevi. 2018. David Bordwell & Kristin Thompson. Film Sanatı. Çevirenler: Ertan Yılmaz & Emrah Suat Onat. De Ki Yayınevi. 2008.Sinema Kuramları 2: Beyazperdeyi Aydınlatan Kuramlar. Editör: Zeynep Özarslan. Su Yayınevi. 2016 (Bu kitapta, Prof. Dr. Şükran Kuyucak Esen'in Auteur Kuramı isimli makalesi)Erhan Yıldırım & Aytekin Can. Fransız Yeni Dalga Sineması İçinde Yenilikçi Bir Yönetmen. Journal of Selçuk Communication. Year 2019, Volume 12, Issue 1, 164 - 185. Esennur Sirer. Sinemada Dramatik Yapıyı Oluşturan Unsurların “400 Darbe” Filmi Üzerinden Çözümlenmesi. Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 2021, Cilt 7, Sayı 2, Sayfa 738-756.
'Slip, Slop, Slap' kampanyasının başlatılmasının üzerinden 40 yıl geçti ve başarılı olmasına rağmen, melanoma yani özellikle deride görünen kara tümör, ülkedeki en yaygın ve maliyetli kanser olmaya devam ediyor.
Kırılma Cilt I'de bu bir kitap olacak diye başlamış idik. Cilt II'ye geçmeden gördük ki bu oldu bile. Bölgemizde çok şey yaşanıyor... Yaşanan olayları alt alta yazınca şunu da görmüş olduk, gerçekten kırılma diye bir konudan bahsetmek doğru sonuçlar verdi. Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada en büyük kırılma Rusya ve ABD arasında yaşanıyor. Neredeyse Soğuk Savaş döneminin sertliğindeki olaylara tanık olmaktayız. Bu başat güçler aralarında sorun yaşayınca bugünün şartlarında bunun etkisi çok değişik şekillerde gerçekleşiyor. Adeta bu büyük kırılma başka alanları da kırıyor, çatlatıyor...
Diyabetik ketoasidoz (DKA), öglisemik ketoasidoz (ÖDKA), hiperglisemik hiperosmolar durum (HHD) ve hipoglisemi yönetimi biz acil çalışanlarının artık avcunun içi gibi bildiği konulardır desek yanlış olmaz sanırım. Bu durumların yanında gerek ayaktan hasta başvurularında gerekse yatan hastalarda kan gazı ya da biyokimya sonuçlarında plazma glukoz değerini yüksek görünce peki ne yapıyoruz? Muhtemel hastaya ilk sorumuz ''sizde şeker hastalığı var mı?''şeklinde olacaktır. Peki hastanın cevabı hayır olursa, ne yapıyoruz? "3 beyazı bırak amca/teyze" şeklinde tavsiyelerle taburcu ettiğiniz hastaların sonraki acil başvurularının hiperglisemik acil bir durum şeklinde olabileceği hiç aklımıza geliyor mu?Bu yazıda sizlerle acil serviste rastlantısal plazma glukoz yüksekliği tespit ettiğimiz hastalar için ne yapabileceğimizi konuşmak istedim.İyi okumalar dilerim... Vaka-1: 40 yaş erkek hasta, sol kolda ağrı şikayeti ile acil servise başvuruyor. Bilinen hastalık öyküsü olmadığını söylüyor. Ağrısının keskin, hareketle artan tarzda olduğunu ve ağrı kesici kullanımı sonrası geçtiğini tarifliyor. Eşlik eden bulantı, soğuk terleme, eforla kötüleşme tariflemeyen hastanın fizik muayenesinde sol göğüs kasında ve sol omuzunda palpasyonla hassasiyet tespit ediyorsunuz. Çekilen EKG normal sinüs ritminde, ve iki troponin sonucu negatif çıkıyor. Diğer laboratuvar sonuçlarında dikkat çeken sadece plazma glukoz değerinin (190mg/dL) yüksekliği oluyor. Vaka-2: Bilinen hipertansiyon, hiperlipidemi öyküsü olan aile hekiminde rutin muayenesinde vermiş olduğu kan tahlili sonuçlarında plazma glukoz düzeyi yüksek tespit edilen hasta acil servise yönlendiriliyor. Sorgunuzda hastanın son zamanlarda idrara sık çıktığını ve normalden fazla su içtiğini öğreniyorsunuz. Hafif kilolu hastanızın benzer şikayetlerinin önceden de olduğunu, aile hekimi doktorunun yaşam tarzı değişik önerisine uyduktan sonra şikayetlerinin gerilediğini öğreniyorsunuz. Hastanın aktif başka şikayeti yok (görme bulanıklığı, göğüs ağrısı terleme vb.), mukozaları kuru, vitalleri stabil. Parmak ucu kan şekeri 270mg/dL, idrarda keton yok, kan gazında asidemisi yok, osmolaritesini de normal tespit ediyorusunuz. Eminim hepimizin bu iki tip hasta ile karşılaşma öykümüz vardır. Acil servis doktorları diyabet açısından yüksek riskli hastaları tespit edip, uygun tedaviye başlayabilecek bilgi ve donanıma sahiptirler.Acil serviste hastanın hiperglisemik acil durumlar açısından değerlendirilmesi tamamlandıktan sonra, Tip 1 ve Tip 2 diyabet arasındaki ayırıma, enfeksiyon ve dehidratasyon varlığına, hiperglisemiye neden olabilecek malignite, gebelik vb diğer faktörlerin araştırılmasına odaklanılmalıdır. Acil Serviste Hiperglisemik Hasta Yönetimi Genellikle hiperglisemik hastalar, poliüri, polidipsi, bulanık görme, geç yara iyileşmesi gibi şikayetlerle başvururlar.1 Bu hasta grubunda detaylı fizik muayene yapıldıktan sonra 3 önemli nokta değerlendirilmelidir. Hiperglisemik acil durum varlığı,Hiperglisemiye neden olabilecek sekonder sebepler,Ailede diyabet varlığı, yine ailede ve/veya hastada otoimmün hastalık öyküsü. Öykü ve fizik muayenede dikkat etmemiz gereken noktalar: Yakın zamanda belirgin kilo kaybı ve diğer şiddetli semptomların varlığı,Yeni gelişen bilinç değişiklikleri,Ekstremite distallerinde duyu kayıpları,Geçmeyen yaralar (özellikle ayaklar), Cilt tugorunda azalma bulguları, kuru mukoza varlığı,Yukarıda da bahsettiğimiz sık idrara çıkma, bol su içme durumu. Bu tür şikayet ve fizik muayene bulgularıyla acil servise başvuran hastalarda: Rastgele bakılan glukoz > 200 mg/dL ve klasik hiperglisemi veya hiperglisemik kriz semptomları varlığı ya da aşağıdaki kriterlerden ikisinin olması:Açlık plazma glukozu > 126 mg/dL,Oral glukoz tolerans testi sırasında 2 saatlik plazma glukozu > 200 mg/dL, HbA1c> %6.5 ise bize yeni tanı DM teşhisinde, Amerikan Diyabet Derneği (ADA) kriterleri2 yardımcı olacaktır. Acil Servis Yönetimi
Merhaba Acil servislerimizde nadiren de olsa görebileceğimiz ve hızlı şekilde müdahale edilmesi gereken bir göz acilinden bahsetmek istiyorum. Birkaç özel durumda hızlıca müdahale edilmesi hastanın gözünü kaybetmesini engelleyebilir, bunlardan biri de orbital kompartman sendromu (OKS). Bu yazıda orbital kompartam sendromu ve acil tıp doktorlarının yetkin olması gereken müdahalelerden biri olan lateral kantatomi işleminden bahsedeceğim. Orbital Kompartman Sendromu Künt fasial travmalar sonrasında orbital kanamalar ortaya çıkabilir. Bu kanamalar lokalizasyonuna göre preseptal ve postseptal olarak sınıflandırılır. Preseptal kanamalar genellikle iyi seyirlidir ve görme üzerine kalıcı bir hasar bırakmazlar. Postseptal kanamalar ise glob posteriorundaki potansiyel alanda giderek büyüyerek basınç artışına neden olabilir. Glob, artan basıncın etkisi ile öne doğru itilir ve göz kapakları ile sınırlanan alan içerisinde sıkışır. Göz içi basınç artmaya başlar. Acil servislerde göz içi basınç ölçümü için tonometri cihazları bulunmalı ve fasial travma hastalarında ölçüm yapılmalı ve dökümante edilmelidir. Normal göz içi basıncı 12-22mmHg arasındadır. Orbital kompartman sendromunda bu değer 30mmHg'nın üzerine çıkar. İntraorbital basıncın hızla artması ve arteryal basıncın üzerine çıkması sonucunda dolaşım bozulur veorbital sinir ve retinada iskemi gelişir. . İntraorbital basınç 40 mm Hg üzerine çıktığında lateral kantatomi ve kantoliz endikasyonu vardır. Orbital kompartman sendromu tanısı klinik olarak konur, özellikle basınç 40mmHg üzerinde ise tanıyı doğrulamak için orbital bt çekilmesi ile zaman kaybedilmemelidir. Görme kaybı, artmış göz içi basıncı, proptozis, oftalmopleji, gözün retropulsiyona direnç göstermesi ve göz kapaklarının sert ve gergin olması OKS'nun klinik bulgularıdır. OKS'den şüphelenildiğinde göz hastalıklarına konsültasyon önemlidir ancak kısa sürede kalıcı görme kaybı yaşanabileceği için müdahale acil servis hekimleri tarafından yapılmalıdır. Lateral Kantatomi ve Kantoliz Ekipman: Cilt antiseptiği, Lokal anestezik ilaç ve şırınga, düz hemostat forseps, cerrahi makas. Prosedür Hastaya işlem hakkında bilgi verilir ve onam alınır.Tercihen prosedürel sedo-analjezi önerilir.Cilt antisepsisi sağlanır.Lokal anestezik madde lateral kantus bölgesine enjekte edilir. Düz hemostat forseps ile lateral kantus 1 dakika boyunca sıkıştırılır. Bu işlem kanamayı azaltmak için önemlidir. Hemostat forsepsi ile baskı uygulanan hat üzerinden cerrahi makas ile tam kat kesilir. Kesinin uzunluğu 1-2 cm kadar olmalıdır. Kesi sonrasında serbestleşen alt göz kapağı forseps ile tutulur ve ön-aşağıa doğru retrakte edilir. Bu sayede lateral kantal ligamana ulaşılır. Bu ligamanın inferior ve superior krusları bulunur. Genellikle inferior krusun kesilmesi orbital basıncın düşmesi için yeterli olmaktadır. https://www.youtube.com/watch?v=tgQaKVGynFA&t=17s https://first10em.com/lateral-canthotomy/ Bu yazıdaki görselleri kullanmam için izin veren Asistant Professor Justin Morgenstern'e ve First10em.com'a çok teşekkür ederim. Thank you very much for letting me use those illustrations at your post, Justin Morgenstern and First10em.com.
Mail bültenimize abone olmak için tıklayın. 5 Dakikada Teknoloji Gündemi'ne artık Youtube üzerinden de erişebileceksin. Kanalımıza abone olmayı unutma.
Skabies, halk arasında bilinen adıyla uyuz, Sarcoptes Scabiei isimli bir artropodun insan cildinde infestasyonu ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Uyuz, klasik olarak şiddetli kaşıntılı döküntüler ve kendine özel tutulum dağılımı ile tanınır. El ve parmaklar, el bilekleri, aksilla (koltuk altı), areola (meme halkası) ve genital bölge en sık tutulum alanları arasındadır. Kurutlu skabies (pullu uyuz ya da Norveç uyuzu) ise daha nadir olup bağışıklık sisteminin zayıfladığı durumlarda görülen ve daha yüksek parazit yükü ile ilişkili bir formdur. Uyuz tanısı mikroskopik olarak Sarcoptes scabei'nin yumurtalarının veya dışkısının tespiti ile konur. Epidemiyoloji ve Yaşam Siklusu Uyuz tüm dünyada yaygın olarak görülen, toplumun her seviyesinden her yaş ve cinsiyette insanları etkileyebilen bir hastalıktır. Dünya geneli prevelansı yaklaşık 100 milyon olarak tahmin edilmektedir. Yatılı yurtlar, hapishaneler, askeriye gibi kalabalık alanlar uyuz için riskin yüksek olduğu yerlerdir ve buralarda salgın oluşturma ihtimali daha yüksektir. Sarcoptes Scabiei, 8 bacaklı, beyaz-kahverengi renkte bir artropottur. Boyutları yaklaşık olarak 0.4 x 0.3 mm civarındadır ve dişileri erkeklerinden büyüktür. Çiftleşmeden sonra dişi akar epidermise yuvalanır. Proteolitik enzimlerin salgılanması nedeniyle keratinosit (cilt hücresi) hasarı ortaya çıkar. Dişi akarlar epidermiste tünel oluşturarak ilerlerler ve günde 2-3 adet yumurtlarlar. 4-6 hafta kadar süren ilerleme sonrasında dişi akarlar hayatlarını kaybeder. Akarlar konak dışındaki ortamda yaklaşık 24-36 saat canlı kalabilmektedir. Hastalarda genellikle akar yükü düşük seyreder, ilk atakta yaklaşık 10-15 adet akar vücutta bulunur. Kurutlu skabieste ise bu sayı milyonlar seviyesindedir. Bulaşma ve Klinik Bulaş genellikle direkt ve uzamış temas ile gerçekleşir. Aile üyeleri arasında veya cinsel temas ile bulaş yaygındır. Kısa süreli temas ile bulaşması olası değildir. Elbiseler, havlular, yatak örtüleri gibi nesneler aracılığıyla bulaş çok nadirdir ancak kurutlu uyuzda akar yükü çok yüksek olduğu için bulaş olabilir. Hayvandan insana ise bulaş görülmez. Klinik, klasik ve kurutlu uyuz olarak ikiye ayrılır. Klasik uyuzun en temel bulgusu kaşıntıdır. Genellikle geceleri artan şiddetli kaşıntı olur. Kaşıntı, akarlara, yumurtalarına ve dışkılarına karşı ortaya çıkan gecikmiş tipte hipersensitivite reaksiyonundan dolayı ortaya çıkar. Semptomlar genellikle bulaş olduktan sonra 3-6 hafta arasında başlar. Cilt bulguları, çoklu küçük genellikle ekskoriye eritematöz papüllerdir. Parazitin ilerlediği tünel bazen görülebilir. Bu tünellerin uç kısmında parazitin bulunduğu bölgeye delta yada jet bulgusu denirken onu takip eden genellikle beyaz renkli tünele ise jet izi bulgusu denir. Uyuz parazitinin epidermiste oluşturduğu tüner yapısı. Lezyonların sıklıkla görüldüğü bölgeler, el-ayak parmakları ve çevreleri, el bileğinin fleksör yüzeyleri, dirseklerin ekstensör yüzeyleri, aksiller bölge, özellikle kadınlarda periaerolar bölge, periumblikal bölge, erkeklerde genital bölge, dizlerin ekstensör yüzeyleri, ayakların lateral ve posterior bölgeleridir. El bilek fleksör yüzeyinde uyuz lezyonları. Hastalarda sırt ve kafa bölgesi genellikle korunmuştur. Çocuk hastalarda genellikle avuç içleri ve ayak tabanı tutulur. Çocuklarda tutulumlar genellikle daha inflamatuar görünümlüdür ve veziküller veya büller görülebilir. Kurutlu uyuz, özellikle AIDS, HTLV-1 enfeksiyonu, lepra ve lenfoma gibi hücresel bağışıklığın baskılandığı durumlarda görülür. Yaşlılarda ve Down sendromlu insanlarda da görülebilir. Vücutta bulunan toplam parazit sayısı çok yüksektir. Kurutlu uyuz, sınırları belirsiz eritematöz lezyonlar ile başlar ve hızlıca kabuklu bir yapıya dönüşür. Cildin her yerini tutabilir ancak saçlı deri, eller ve ayaklar özellikle etkilenir. Lezyonlar tedavi edilmezse hızla büyür. Özellikle kemik çıkıtılarının üzerindeki bölgelerde siğil benzeri görüntü oluşturur.
It's a return visit by Paul Sainthouse, Past President of CILT and MD Dawsonrentals Bus & Coach, a year after he appeared in the launch edition of Lunch with Leon. Chatting with Leon Daniels OBE over lunch, they discuss the state of the market, why it's cheaper not to operate coaches in the winter, what Paul learned when he visited ITT Hub 2021, and an important Chinese saying about the future…
Genel bilgiler1,2 Obezite, çoktandır kronik bir hastalık olarak kabul edilmekte ve giderek artan prevalansıyla ciddiyetini korumaktadır.Obeziteyi vücut kitle endeksinin > 30 kg/m2 olması olarak tanımlasak da Obezite Tıbbı Derneği obeziteyi “Vücut yağındaki artışın, adipoz doku disfonksiyonunu ve anormal yağ kütlesi fiziksel kuvvetlerini kolaylaştırdığı, olumsuz metabolik, biyomekanik ve psikososyal sağlık sonuçlarına yol açan, kronik, tekrarlayıcı ve psikososyal çok faktörlü, nöro-davranışsal bir hastalık” olarak tanımlamış.ABD'lilerin yaklaşık %35'i kilolu, %25'i obez, %5'i ise morbid obez.Obez hastaların artmış motorlu taşıt kazası riskine sahip olup olmadığı net değilse de, uyku apnesinin taşıt kazaları için artmış risk ile ilişkili olduğu biliniyor. Obezite ve uyku apnesi aynı şey diyemeyiz ancak uyku apnesi olanların %70'inin obez ve obez kişilerin de %40'ında uyku apnesi olduğunu göz önünde bulundurursak, aralarında güçlü bir korelasyon var diyebiliriz.Vücut kitle indeksi (VKİ), travmayı takiben mortalite ve morbidite için bağımsız bir risk faktörü.Obezitenin yaralanma ciddiyeti, hastane kalış süresi, yoğun bakım yatışı, çeşitli yaralanma paterni, komplikasyon sıklığı ve mortalite ile ilişkili olduğu gösterilmiş.Komplikasyonlara bakacak olursak, obezitenin ciddi künt travmayı takiben artmış mortalite, pulmoner komplikasyonlar ve çoklu organ yetmezliği ile ilişkili olduğu görülmüş. Hastanın değerlendirilmesi Klinik değerlendirme ile ilgili zorluklar3 : Cilt kıvrımları penetran yaralanmaları maskeleyebilir.Oskültasyon ile pnömotoraksın saptanması zordurBatın ve kemiklerde hassasiyeti değerlendirmek zordur.Deformiteleri palpe etmek zor olabilir.Sfingomanometre kaf boyutundan ötürü kan basıncı doğru ölçülemeyebilir.Kütük çevirme bakısı zordur.Hastaların bilgisayarlı tomografi görüntülenmesi hem mevcut cihazın kilo limitleri sebebiyle, hem de hastanın görüntüleme fasilitelerine transferi açısından zor olabilir.FAST, travma hastalarında, özellikle de hasta anstabilse, transfer gerektirmemesi sebebiyle avantajlı olmakla birlikte, obez hastalarda duyarlılığı düşük ve yanlış sonuçlar verebilir, yağ dokusu görüntüsü hematom/pıhtılaşmış kan koleksiyonu ile karışabilir.X-rayde mediasten geniş görülebilir. Resüsitasyon Bu hastalarda ilk öncelik, hava yolunun güvenliği olmalıdır.Standart yaklaşıma ek olarak, obezite ve uyku apne sendromunun bu hastalarda zor havayolu için risk faktörü olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Bu hastalarda başarılı bir endotrakeal entübasyon için öneriler : Havayolunun entübasyon zorluğu açısından değerlendirilmesi.Kısa saplı laringoskop kullanılması.Laringeal maske havayolu (LMA), buji, kombitüp bulundurulması.Fiberoptik bronkoskop ve video laringoskopun hazır bulundurulması.Mukozal konjesyondan ötürü nazal entübasyondan kaçınılması.Ciddi obez hastalar entübasyon sırasında 1 dakikadan daha kısa sürede desatüre olabilirler ve supin pozisyonda indüksiyonu takiben end-ekspitatuvar volüm %69 düşer. Hızlı desatürasyonun sebebi fonksiyonel rezerv kapasitede düşüştür.Pre oksijenasyon süresince 10 cm H2O pozitif end-ekspitatuvar basınç (PEEP) kullanılması oksijenlenmeyi arttırır ve güvenli apne süresini ortalama 1 dakika uzatır.Obez hastalarda preoksijenasyon için yüksek akımlı nazal kanül kullanılabilir. Apne süresinde de apneik oksijenasyona olanak verir.30 derece ters trendelenburg poziyonu veya 25 derece baş yukarı pozisyonu ile yapılan preoksijenizasyon morbid obez hastalarda PaO2'yi ve güvenli apne süresini iyileştirir.Hastanın pozisyonu eksternal odituvar meatus ve sternal çentik aynı horizontal eksende hizalanacak şekilde olmalıdır.Spinal yaralanmanın dışlandığı hastalarda omuzların altına yükseklik konması, meme dokusunun çene ve boyun bölgelerinden uzaklaşması için önerilir.Entübe hastalarda, ventilatör ayarları yapılırken tidal hacim ayarlaması hastanın boyuna göre yapılmalıdır. Hasta entübe iken, ters Trendelenburg pozisyonu veya uygun PEEP ayarı pulmoner fonksiyonları ...
Derslik Podcast 28. Bölüm: Bu kez temamız “Büyülü Gerçekçilik”. Edebiyatta Büyülü Gerçekçilik nedir? Büyülü gerçekçi metinlerin özellikleri nelerdir? Giriş niteliğinde bir podcast. Instagram: @ derslikpodcast Yararlandığım kaynaklarMagic(al) Realism. Maggie Ann Bowers. 2004. Routledge. Büyülü Gerçekçilik ve Louis de Bernieres'nin Latin Amerika Üçlemesi. Mehmet Fikret Arargüç. 2017. Çizgi Kitabevi. Büyülü Gerçekçi Kurgu Üzerine. Yıldırım Özsevgeç. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi. Cilt: 8 Sayı: 39. Ağustos 2015. Büyülü Gerçekçilik. Necla Demir. Fotoğraf e-dergi. Ocak-Mart 2020. Büyülü Gerçekçilik: Latife Tekin'in Sevgili Arsız Ölüm ve Angela Carter'ın Büyülü Oyuncakçı Dikkanı İsimli eserlerinin Karşılaştırması. Derya Emir & Hatice Elif Diler. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. Sayı 30. Ağustos 2011.