POPULARITY
Onurlu bir barış mı ikinci cumhuriyetçi proje mi?Devlet Bahçeli tarafından başlatılan, Erdoğan'ın temkinli bir destek verdiği ve Öcalan'ın çağrısıyla “tarihi fırsat” olarak sunulan süreç, Erdoğan'ın silah bırakma konusunda “Sınırsız vakte ve tahammüle sahip değiliz” açıklaması ve yine Bahçeli'nin "Bizim tasavvur ve teklifimiz 4 Mayıs 2025 Pazar günü Muş'un Malazgirt ilçesinde DEM Partili belediye başkanının destek, katkı ve yardımıyla PKK'nın kongresini toplayarak fesih tartışmalarına son noktayı koyması ve bu işi bitirmesidir" çıkışıyla devam ediyor. Elbette Bahçeli'nin 20 Mart'taki “Malazgirt” teklifinin ortaya çıkış sebebi ve zamanı önemlidir. Her ne kadar Öcalan'ın mektubunu “harfi harfine” desteklese de Kandil'in bizzat hareketin liderinin fesih amacıyla bir kongre toplaması gerektiğini açıklaması, çok çeşitli biçimlerde yorumlanabilecek bir çıkıştı, en azından örgütün kendini feshetme sürecinde karşı taraftan beklediği hamlelerin bir ifadesiydi. Bu gelişmeler ışığında ve 19 Mart'ta fitili ateşlenen kitlesel eylemlerin hemen ardından yapılan “Malazgirt” çıkışı, sürecin sekteye uğrama kaygısına karşı bir hamle olarak görülebilir.İttifak mı ihtilaf mı?İstibdad rejiminin Sünni İslam kardeşliği temelinde ortaya koyduğu “Türk-Kürt ittifakı”nı, Türkiye burjuvazisinin yayılmacı emellerini ifade eden Özal mirası “İkinci Cumhuriyet” projesinin bir parçası olarak hayata geçirmeye çalışması ve 12 Eylül darbecilerinden aldığı ilhamla Erdoğan'ın en büyük rakibini zamanı manidar bir siyasi operasyonla tutuklatması birbirinden ayrı düşünülemez. Emperyalizmin, Siyonizmin büyük katkısıyla Ortadoğu'yu (Batı Asya'yı) hallaç pamuğu gibi attığı bir süreci fırsat olarak gören sömürgeci burjuvazinin yayılmacı emellerinin memlekete barış da demokrasi de getirmeyeceği bir gerçek. Dış politikada izlenen bu kırılgan ve risklerle dolu süreç, istibdadın içerideki rakiplerini alabildiğine keyfi ve baskıcı yöntemlerle bastırmasını gerektiriyor. İstibdadın tüm bu planlarıyla uyumlu bir şekilde CHP-DEM işbirliğini ifade eden “kent uzlaşısı” hattını terörle yaftalayarak, karşısında birikebilecek bir muhalefet hattının önüne set çekmek ve Kürt halkını İmamoğlu vesilesiyle sokaklara dökülen kitlelerden ayrıştırmak için yaptığı hamleler göz önündedir. Saldırıya uğrayan düzen muhalefetinin milliyetçi hattından gelen ayrıştırıcı söylemlerin istibdadın bu planını kolaylaştırdığı ise gözden kaçmamalıdır. Mansur Yavaş'ın Newroz kutlamalarına yönelik ırkçı serzenişleri Kürt halkında büyük bir tepki ve öfkeye yol açmıştır. Dört günlük gösteri ve protesto yasaklarından Newroz kutlamalarının muaf tutulması, sosyal medyada Selahattin Demirtaş'ın salınacağına dair ortaya atılan spekülatif paylaşımlar, DEM Parti Eş Başkanı Tuncer Bakırhan'ın Newroz'da vurguladığı “Üçüncü yol” açıklamasının dolaşıma sokulması ve yine Tuncer Bakırhan'ın Medya Haber'e verdiği “Biz CHP'nin eylemci kitlesi değiliz” demecinin Devlet Bahçeli tarafından tebrik edilmesi, aralarındaki farklara rağmen istibdadın kendi politik yönelişinden ve Kürt hareketinden beklentilerinden bağımsız düşünülemez. Kimlikçi politikalarla emekçi halkın içine ekilen nifak tohumları ne Kürt halkına ne de emekçilere hayır getirecek sahte çözüm süreçlerinin gölgesi altında zehirli meyvesini vermektedir.
Kendi kimliğini bulmaya çalışırken, dışarıdan gelen baskılarla sürekli bir mücadele gerekiyor. Günümüzde birçok insanın yaşadığı kimlik bunalımı, anlam arayışıyla buluştuğunda kendini gerçekleştirmeye doğru bir serüvene dönüşebiliyor. Bu bölümde konuğumuz Fyodor Dostoyevski.
Türkiye'de Ferdi Tayfur'un vefatının ardından arabesk müzik yeniden tartışılmaya başlandı. Bu konu üzerine herkes yazdı-çizdi. Türkiye'de arabeskin doğuşu ve gelişimi nasıl oldu? Arabesk müziğin yükselişi ve şehirleşme arasında nasıl bir bağ var? Arabesk bitti mi? Bir zamanlar hor görülen, "minibüs müziği" denilerek aşağılanan arabesk müzik hakkında konuştuk. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Bilincimizi ve hafızamızı ikiye ayırmak... Unutmak istediğimiz her şeyi kolaylıkla geride bırakabilmek... Son yılların en ses getiren dizilerinden biri Severance'ın hikayesi, işte bu konuların üzerine inşa ediliyor. Fakat bu dizi bir bilim kurgu anlatısından daha fazlasını sunuyor bize, bazı derin sorgulamalar yapmamıza olanak tanıyor. Yönelttiği en önemli soruysa "Sen kimsin?" 111 Hz'in bu bölümünde Severance'ın felsefi altyapısını analiz ediyoruz. Kendimize "Ben kimim?" sorusunu yöneltiyor, bilinç ve kimlik meselesini anlamaya çalışıyoruz.Sunan: Barış ÖzcanHazırlayan: Özgür YılgürSes Tasarım ve Kurgu: Metin BozkurtYapımcı: Podbee MediaSee Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Bir aydır memleketin doğusundan girip batısından çıkıyoruz. Konya'da, Sultanhanı ve Aksaray'da başlayan yolculuğumuz Ankara'ya, ardından Tekirdağ'a uzandı. Oradan üç gün süren bir Bodrum, Milas, Muğla ve İzmir yolculuğumuza geçtik. Ege'yi fethettik. Kıvılcımı çaktık.
19. yüzyıl, milletler arasında büyük çalkantılara yol açtı. Batı aydınlanması, bilim ve teknoloji üstünlüğünü ideolojik üstünlüğe dönüştürdü. Batılılar, sadece diğer milletleri sömürge-leştirmekle kalmadı, aynı zamanda modernliğin ideolojisi ile baskılayıp esir aldılar.
Haftanın maçında Georgia'yı geçen Alabama'nın Nick Saban sonrası ilk görünümü, Kalen DeBoer etkisi, Jalen Milroe deneyimi ve Ryan Williams fenomeni (0:26) Geçen sezonki hayal kırıklığı sezon sonundan sonra, bu sezona da vasat başlayan ve Super Bowl beklentilerinin uzağında görünen Philadelphia Eagles'ın sorunları (21:05) Yüksek beklentilere karşılık dibe vurmuş görüntüdeki Cleveland Browns'u bekleyenler ve Deshaun Watson çıkmazı (47:09) Host: Görkem Şahinoğlu, Çağrı Turhan
Ben kimim? Neden varım? Ne için uğraşmalıyım? Cansu Akın'la bu bölümde her yaşta yaşanabilecek olan kimlik krizinden bahsediyoruz. Bugün ulaştığı başarıya kadar geçtiği yollardan bahsederken bir sonraki adımı üzerine tereddütlerini samimi bir şekilde paylaşıyor. Kim olduğunu anlamak, kabul etmek ve başkalarıyla ilişkilerinde kendini nasıl ifade edeceğini belirlemekte zorlandığın bir dönemden geçiyorsan, bu bölüm senin için. Cansu'yu Instagram'da @cansuakinn hesabından takip edebilirsin. Bölümün sponsoru Hiwell'den ilk terapi seasında 10% indirim kullanmak için buraya tıkla ve yoldayiz10 indirim kodunu kullan! Desté kartlarını incelemek, satış kanallarını görmek için web sitesine uğra thisisdeste.com. Intagram'dan takip etmek için tıkla @thisisdeste Desté'nin uygulamasını indirmek için tıkla. Flov Studio Online'da düzenli olarak yenileri eklenen yüzlerce yoga ve meditasyon dersini sınırsız izlemek ve ay ritüellerine katılmak için flovstudio.com
LGBTQ toplumu, cinsel kimlik sorusunun 2026 Sayım soruları arasından çıkarılmasına kızgın.
Konuğumuz Şehnaz Şişmanoğlu ile İki Kilise Arasında Binamaz - Karamanlıca Edebiyatta Dil, Kimlik ve Yeniden-Yazım adlı kitabı üzerine konuşuyoruz.
Konuğumuz Şehnaz Şişmanoğlu ile İki Kilise Arasında Binamaz - Karamanlıca Edebiyatta Dil, Kimlik ve Yeniden-Yazım adlı kitabı üzerine konuşuyoruz.
850 MİT PERSONELİNİ HACKLEDİ OPERASYONU YEDİ 850 Mit personelinin kimliğini ele geçiren hackera operasyon yapıldı. Kimlik sorgu paneli işleten hacker, "mit sorgu" butonu koyunca alarm zilleri çaldı. "İstihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgelerin ele geçirilmesine sebebiyet vermek" suçlamasıyla gözaltına alınan hacker kim?
“Ertelemeyi zaman yönetimi problemi gibi görüyoruz ama aslında bir duygudurum problemi...” Bu bölümde üretkenlik koçu Deniz Alayat ile ertelemenin nedenlerini, ertelemenin kökenlerini, bizi sınırlayan inançları, başlama korkusunu, sonuç odaklı olmanın etkilerini, mükemmelliğin ertelemeye etkilerini ve erteleme ile başa çıkmak için yapabileceğimiz pratikleri konuştuk. Deniz'i instagram, Linkedin ve sitesinden takip edebilirsiniz. Bölüm akışı: (0:40) Neden erteleme, sınır çizme ve hayatı dönüştürme gibi niş bir alanda koçluk yapıyor? (4:25) Erteleme alanında çalışan bir koç erteler mi? (7:00) Neden erteliyoruz? Erteleme bir hastalık mıdır? (9:00) Canının sıkılacağını düşündüğün bir deneyimden kaçmayı bırakıp başladığında nasıl hissettin? (10:55) Zamanı yanlış tahmin etmek ertelemeye neden olabiliyor (13:00) Sınırlayıcı inançlarımız bizi etkiliyor, bu konuda ne yapabiliriz? (17:40) Başarısızlık Korkusu ve sorumluluk almaktan kaçınmak (20:00) Küçük adımlar ve süreklilik (20:41) Bir duyurum var: “Görünür ol, İşini Parlat” (22:10) Sum'one - Life is beach (22:54) Ertesi gün kapında dönemi (25:50) Gary Vee'nin içerikleri (28:40) Sonuç odaklı olmak ve ertelemek (29:40) Kimsenin girmediği yoldan girmek (32:45) Ertelemeyi önlemek için kullanabileceğiniz adımlar (35:45) 2 dakika kuralı (37:15) Zihnin tuzaklarını fark etmek (38:40) Zinciri kırabilirim ama devam edebilirim. (41:50) Kimlik belirlemek ve sınır koymak (43:30) Bölümü dinleyenler hangi soru, merak ya da düşünce ayrılsınlar? --- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/meraklistesi/message
Gazze'ye yönelik İsrail'in soykırımcı barbarlığı bugün itibariyle 208. Gününe vasıl oldu. Gazze sağlık ekipleri artık ölenlerin sayımını yapamadıkları yönünde bir beyanda bulunmuş. Kimlik tespitiyle birlikte tespit edilen ölülerin sayısı 35 bini bulmuş, ama enkaz altında bulunanlar ve kayıplarla birlikte bu rakamın rahatlıkla 50 bini bulmuş olduğu hesaplanıyor. Bunların en az 20 bini çocuk, kalanların çoğu kadın ve yaşlı insanlardan oluşuyor. Yani İsrail soykırım makinası Hamas savaşçısından fazla çocuk, kadın, yaşlı ve sivil öldürüyor. Bunların hiçbiri yanlışlıkla öldürüldü mazereti ileri sürülecek vakalar değil. Bu kadar sayı yanlışlıkla kaydedilmez elbet. Bunların içindeki sağlık görevlileri, basın ve medya çalışanları, üniversite hocalarının sayısı modern çağdaki bütün savaşlarda kaybedilenlerle kıyaslandığında aşılamaz bir rekor seviyesine ulaşmış olması cabası. İsrail'in bütün dünyanın gözü önünde bu kadar pervasızca yürüttüğü soykırımın, irtikap ettiği insanlık suçlarının büyük bir kibre, küstahça bir sorgulanamazlık özgüvenine dayandığı çok açık ABD'nin sınırsız desteği ve Arap ülkelerinin sınırsız suskunluğu bu cüretkâr küstahlığın en büyük sermayesi. Ama bu sermaye de, zaman geçtikçe tükeniyor. Hiçbir savaş cephanesi sınırsız değildir. Amerika'nın sınırsız desteği de sınırsız değildir, Arap ülkelerinin sınırsız suskunluğu da ilanihaye güvenilecek bir liman değildir. Liderler desteklese de halkların vicdanının bir tahammül sınırı var. Liderler sussa da halkları ilanihaye susturmak mümkün olmayacaktır. Şimdi Amerikan Üniversitelerinde başlayan ve Vietnam Savaşı'ndan beri yaşanmamış öğrenci olayları İsrail için çok önemli bir “deniz bitti!” gerçeğinin işareti. İsrail pervasızca işlediği cürümlerine hiç beklemediği yerlerden bir isyanla karşı karşıya kalıyor şimdi. Sadece İsrail değil, ona sınırsız ve ölçüsüz destek veren bütün dünya güçlerine karşı büyük bir isyan hareketi kapıyı çalıyor. Üniversite olaylarını bilahare daha yakından izlemeye devam edeceğiz. Geçtiğimiz hafta sonu İstanbul'da gerçekleşen Parlamenterler Arası Kudüs Platformu Konferansı'na da bu bağlamda değinmeden geçmeyelim. 2015 yılında İstanbul'da kurulan kuruluş 5. Konferansını sadece İslam dünyasından değil Asya, Afrika, Avrupa ve Latin Amerika kıtalarındaki 80 ayrı ülkeden 600 parlamenter, Meclis Başkanları, başkan yardımcılarının katılımıyla “Filistin için Özgürlük ve Bağımsızlık” başlığı gerçekleştirdi. Katılımcıların başında önemli sayıda parlamento başkanı ve milletvekilleri, parlamento gruplarının başkanları, Filistin parlamento komisyonlarının başkanları, dostluk komisyonları, uluslararası, bölgesel ve kıtasal parlamento organlarının temsilcileri ve Filistin'e destek veren uluslararası kurumların başkanları yer aldı.
Hindistan Başbakanı Narendra Modi, geçtiğimiz hafta, ülkesinin batısındaki Gücerat eyaletinin küçük bir sahil şehrinde ilginç bir etkinliğe imza attı. Hindistan Deniz Kuvvetleri'ne mensup profesyonel denizci askerler eşliğinde Dwarka açıklarında dalış yapan Modi, Hindu inanışına töre tanrı Krişna'nın kurduğu antik şehrin denizaltındaki kalıntılarında dua etti. Bütün dinî ritüelleri özenle ve dikkatle uygulayan Modi, karaya çıktıktan sonra verdiği demeçte “ilahî bir tecrübe” yaşadığının altını çizdi. Gücerat, Narendra Modi'nin memleketi. Ama aynı zamanda, Hindistan topraklarında kurulmuş en dikkate değer İslâm devletlerinden Gücerat Sultanlığı'na (1391-1583) merkezlik yapmış bir coğrafya. Sultanlığa zirve yıllarını yaşatan Ebu'l-Feth Nâsiruddîn Mahmud Şah dönemi (1458-1511), bugün Hindular tarafından hâlâ nefret ve öfkeyle hatırlanıyor. Zira bu zaman diliminde Gücerat'a İslâm'ın mührünü vuran Mahmud Şah, Hindularla uzun savaşlara girişmiş bir hükümdar. Hatta Dwarka'da tanrı Krişna'ya adanan büyük bir Hindu tapınağının onun emriyle yıkıldığına inanılıyor. Mahmud Şah için çizilen kamusal imaj, Bâbürlü İmparatorluğu'nun meşhur hükümdarı İmparator Evrengzib'in (saltanatı: 1658-1707) her vesileyle yerin dibine batırılmasına benziyor. Evrengzib'in “suçu” da aynı: Hindistan'ın tarihine İslâm mayasını çalmak. 2014'te başbakanlık koltuğuna oturmasının ardından, ülkesindeki Müslüman nüfusa yönelik her türlü tahrik ve saldırıyı el altından destekleyen Narendra Modi, bir yandan da Hindistan'ın mazisindeki İslâm izlerini silmek ve yerine Hindu kültürünü ikame etmek peşinde. Bunun için silahlı çeteler palazlandırılıyor, ülke tarihindeki Müslüman şahsiyetlere yönelik karalama kampanyalarına girişiliyor, Müslüman halka karşı fiili taarruzlara da göz yumuluyor. * * * Hz. Ömer, 638'de başkent Medine'den bizzat gelerek Kudüs'ü teslim aldığında, acaba kalbinden neler geçiyordu? Zira Müslümanlar, 23 yıllık risâlet sürecinin yaklaşık 14 yılı boyunca namaz kılarken Kudüs'e dönmüştü, ancak bu zaman zarfında Mescid-i Aksâ fiilen yerinde değildi. Romalılar M.S. 70'de Kudüs'ü tamamen harabeye çevirdiklerinden, Hz. Peygamber ve ashabı, aslında bir mabedin arsasını kıble edinmişti. Verilen mesaj açıktı: “Ey Müslümanlar, burada vaktiyle size ait bir mekân vardı. Ona önce bedenlerinizle ve kalplerinizle yöneleceksiniz, zamanı gelince de burayı ihya ve imar edeceksiniz.” Hz. Peygamber'in irtihalinden sadece 6 yıl sonra işte o zaman gelmiş, Müslümanlar, Mescid-i Aksâ'yı her açıdan imara girişmişti. Bizans İmparatorluğu sınırları içinde yer alan bir mabedin (yerinin) kıble olarak belirlenmesi, Müslümanlar için bir istikamet tayini ve kimlik inşasına doğru yola çıkma emriydi. Tarihi sahih biçimde yeniden yazmak, tarihî yürüyüşün güzergâhlarını tekrar belirlemek, kaybolup giden izleri belirginleştirmek ve bu yürüyüşü gelecek nesiller için kalıcı bir yol haritası hale getirmek… Alınacak temel ders buydu. (“Ama Peygamberimiz, Mirac mucizesini anlattığında, Mekke müşrikleri ona Mescid-i Aksâ'nın kapılarını, sütunlarını vs. sormadı mı? Aksâ demek ki mevcuttu…” şeklindeki bir itirazın cevabı şudur:
nasıl bir zamanda yaşıyo k ruz! almadığına göre... Şaşılacak şeylere şahitlik etmenin ağırlığının yanında mesuliyetlerimizin sızısı ile insanlığımızı sorguluyoruz. Evet, 7 Ekim'den sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Zira gözümüzün önünde soykırım uygulanıyor ve yapabildiğimiz tek şey kınamak. İnsan hakkı söylemleri üzerine kurulu olan modern zamanın istemsiz fertleri olarak çuvaldızlar üzerinde rahatımızdan taviz vermez rollerde sürünüyoruz. İlk taşı günahsız olanın atması gerekir fakat Gazze'de yaşananlara 3 aydır bir şey yapamayan insanlığın üyelerinin hangisinin buna layık olduğunu söyleyebiliriz? Artık taş da günahkar, atış da! Bir taş atıp sonra bir taş daha atmak düsturuyla romantik yerleşik ruhumuzda konfor alanımızı netleştirdiğimiz hayatımıza devam etme lüksünün tadını çıkarıyoruz. Kendinden haberdar olması gerekenlerin çok uzaklara savrulmasının sonuçlarını yaşıyoruz, sanırım. Kimlik, kimsesiz. Kimler sessiz? 10 bin çocuk! Kırkını çıkarmamış olanından, 40 gün enkaz altında kalanına kadar binlerce çocuk, çocuğumuz... Hangimiz, evladının gözüne utanmadan bakabiliyor? Hanginiz, nüfus planlamasının İsrailcesinden kahrolmuyor? Saçma değil mi? Kavramların ne anlamı kaldı ki! Nasıl bir zamanda yaşıyoruz! Yaşıyor muyuz? Yaşamak... Zarifoğlu'na hangimiz izah edebiliriz?
7 Ekim'den bu yana dünya gündeminin önemli bir başlığı olan Gazze konusu hiç kuşkusuz Türkiye'nin de farklı motivas-yonlarla ana gündem maddelerinden biri. Türkiye'nin kültürel ortamı içerisinde her ne kadar bazı yaralı bilinçler üzerinden paranteze alınmaya çalışılsa da hem iktidar hem de maşeri vicdanın öncelikleri arasında. Türkiye'nin gönül coğrafyasına yönelik öncelikleri aynı motivasyonla takip edilirken iç politika ile ilgili konular da günbegün ağırlığını artırmaktadır. 31 Martta yapılacak yerel seçimler bu açıdan Türkiye'nin önemli gündem maddelerinden birisi. Yerel seçimler öncesinde ittifak ya da işbirliklerinin mümkün olup olamayacağı, tarafların hangi adaylarla ön plana çıkacağı ve nasıl bir yerel seçim stratejisi izleneceği konuları temel tartışma başlıkları olarak dikkat çekmektedir. Bu sebeple yerel seçimler öncesinde ortaya çıkan tablo ittifak ve olası işbirlikleri açısından bazı noktaların tartışılması gerekliliğini gündeme getirmektedir. CUMHUR İTTIFAKININ AVANTAJI Hem iktidar hem de muhalefet açısından bakıldığında dikkate değer farklılıklar göze çarpmaktadır. 14 Mayıs sonrasında parlamento aritmetiği açısından üstünlüğü elde eden, 28 Mayıs'ta da ittifakın adayı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kazanmasını sağlayan Cumhur ittifakı, yerel seçimler öncesinde psikolojik iktidarı elinde bulundurmaktadır. İttifakın iki ana bileşeninin 14 ve 28 Mayıs seçimleri sonrasında yakaladıkları ivmeyi yerel seçimlerde sürdürme kararlılığı, kendileri açısından önemli bir avantaj. Seçimler öncesinde yakalanan senkronizasyonun 31 Martta sürdürülecek olması, Cumhur ittifakının özellikle İstanbul'un yeniden alınması kararlığına büyük katkı sağlayacaktır. İstanbul özelinde gündeme gelen aday adayları listesinin hayli zengin bir portföy sunması ise Cumhur ittifakı açısından bir diğer avantaj olarak ön plana çıkmaktadır. AK Parti ve MHP açısından en önemli meydan okuma ise iki parti arasında rekabetin yaşanacağı illerdeki süreç yönetimi ile ilgili olacaktır. 2019'da bu açıdan iyi bir sınav veren AK Parti ve MHP'nin büyükşehirlerdeki performansı ittifak açısından belirleyici olacaktır. MUHALEFETIN İMKÂN VE SINIRLILIKLARI Cumhur ittifakına karşı hem parlamento hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde mağlubiyet yaşayan Millet ittifakının yerel seçimler öncesindeki performansı hayli tartışmalı. Seçimler sonrasında dağılan bu ittifakın yeniden bir araya gelme ihtimalinin tartışıldığı bugünlerde, muhalefet açısından tablo çok da iç açıcı değil. Seçimler öncesinde Millet ittifakının kurucu unsuru olan CHP'deki kadro değişimi bir heyecan yaratmış durumda. Bu heyecanın devam ettirilmesi ve özellikle İstanbul ve Ankara'nın yeniden kazanılması CHP'nin en büyük önceliği. Fakat buradaki temel sorun, 2019'da tesis edilen ittifak ruhunun yeniden nasıl kurulacağı. CHP açısından bir diğer sorun değişimin aktörel düzeyde kalması. Yani değişim olarak tarif edilen durumun sadece parti ve Genel Başkanlık değişimi ile sınırlı tutulmasıdır. Hâlbuki değişim, partinin politik kimliği ve Türkiye siyasetinde yeni bir ivme yaratacağı beklentilerini gündeme getirmişti. Bu anlamda bakıldığında CHP'nin yeni bir siyaset yerine var olan alışkanlıkları sürdürdüğü ve statükoyu devam ettirdiği eleştirileri ön plana çıkmaktadır. Özgür Özel'in özellikle Kürt ve Alevi vatandaşlarla ilgili çıkışları ise zamanlaması açısından dikkat çekici. Türkiye'nin iki önemli sorununda önemli mesafeler kat edildiği gerçeğini bir kenara bırakarak, Kürtler ve Alevileri daha az eşit pozisyonda değerlendiren Özel'in bu açıklamaları ile neyi murat ettiği merak konusu. Kimlik ve inanç alanı gibi netameli konularda retorik düzeyde kalan çıkışların, Türkiye siyasetine ne tür bir katkı sağlayacağı ise tartışmalı.
Siberin Günlüğü'nde bu hafta Kerem Kocaer, Ivanti Endpoint Manager Mobile'da bulunan ve Norveç'te 12 devlet kurumunun hack'lenmesine yol açan 10.0 CVSS puanına sahip güvenlik açığını ve AWS, Google Cloud Platform, Salesforce, Hubspot, OpenAI vb. araçlara dair binlerce kurumsal kimlik bilgisinin darknet ve Telegram'da satışa çıkmasını yorumluyor. Keyifli dinlemeler.
Son Düzlük'Ün bu bölümünde Spektrum ekibinden İlkim Emirler Türkiye İşçi Partisi'nin İstanbul 2. bölgeden milletvekili adayı, 26 yaşında, trans kadın Talya Aydın ile siyasette temsilin önemini, Türkiye'nin sorunlarını, sorunlara yönelik çözüm önerilerini, saha çalışmalarını ve kimlik siyaseti üzerine konuştu.
Identity crime is a significant threat in Australia, with a growing number of people falling victim every year. Those impersonated often face severe consequences, including financial losses, damage to their credit score, and legal ramifications. Here are some steps you can take to reduce your risk of having your personal information stolen or misused. - Kişisel bilgilerin çalınması Avustralya'da sık görülen bir tehlike. Her yıl bilgileri çalınan insan sayısı artıyor. Kişisel bilgilerini çalanlar insanların parasını çalıp kredi puanını riske atabiliyor. Kimlik bilgilerinizi koruyup çalınma ve kullanılma riskini asgariye indirmenin yolları mevcut.
Yakup Öztürk ile “Sermet Muhtar Alus'un Romanlarında Mekân, Kimlik ve Hafıza” üzerine konuşuyoruz.
Siberin Günlüğü'nde bu hafta Kerem Kocaer, Twitter'ın SMS ile kimlik doğrulamayı kaldırmasını, LastPass'e gerçekleştirilen ikinci saldırının detaylarını ve CISA'nın yayımladığı Red Team raporunu yorumluyor. Görüntülü yayına https://youtube.com/siberingunlugu üzerinden ulaşabilirsiniz. Keyifli dinlemeler.
Bu hafta Tuğba Öztürk ve Kerem Kocaer, bir yazılımcının kimliğinin taklit edilmesini, #Github'da bulunan zararlı PoC'leri ve alkol dağıtım hizmeti #Drizly'nin CEO'suna uygulanan yaptırımları yorumluyor.
Keşif Sineması'nın ikinci sezonun yeni bölümünde, oyuncu Nazlı Bulum'la tiyatro, sinema ve televizyon oyunculuğu, Mavi Dalga, Kar, Birlikte Öleceğiz ve Büyük İstanbul Depresyonu gibi filmleri ve sinemada kimlik arayışı teması üzerine sohbet ettik, Nadav Lapid sinemasını onunla keşfettik.
Seçim Günlüğü programında her hafta siyasetin sıcak gündemini, haftanın önemli olaylarını ve tartışılanları Gülener Kırnalı soruyor, araştırmacı ve siyasi iletişim uzmanı Dr. İbrahim Uslu yorumluyor. Muhalefetin momentumunu yitirdiği eleştirilerini değerlendiren Uslu, paniğe gerek olmadığını ve muhalefetin önceliğinin ortak aday değil ortak politika programını hazırlamak olduğunu söyledi.
Konuğum moda tasarımcısı, sanatçı ve öğretim üyesi Hüseyin Çağlayan. Yaratıcılıkla, yaratıcı süreçlerle ilgilenen herkesin dinlemekten memnun olacağı, faydalanacağı leziz bir bölüm.Çağlayan ile hem yaratıcılığın ne gibi süreçlerle meydana geldiğini konuştuk hem de onun "Londralı, Kıbrıslı ve Türk" kimliklerinden yola çıkarak, göç, kimlik gibi meseleleri, öğrenci olmayı, öğretmeyi, sanatı, çok hızlı değişen dünyada zamansız işler yaratma kavramını masaya yatırdık.
Aposto Radyo'da bu hafta da dolu dolu geçti. Podcastlerimizde bu hafta kimlik politikalarından sanatta üretim süreçlerine, Ayvalık Uluslararası Film Festivali'nden 12 Dev Adam'a farklı konular üzerine sohbet ettik.
Spektrum Son Düzlük'ün sekizinci bölümünde Abdullah ve İlkim son dönemde çokça konuşulan büyük aile yürüyüşü, şarkıcı Gülşen'in tutukluluğu gibi kimlik politikalarını ele alıyor. Bu politikaların seçmen nezdinde nasıl bir tepki bulduğunu tartışıyorlar.
Medyascope Podcast'ten herkese merhaba. Hafta Sonu Yazıları köşemizde yayınlanan yazılarımızın seslendirmesiyle karşınızdayız. Aydın Selcen'in "MbS Ankara'da – Yönelim, kimlik, konum, tutum, çıkar" başlıklı yazısını Rona Şenol sizler için seslendirdi. Beğenerek dinlemenizi umuyoruz.
Derinleşen ekonomik krize rağmen AK Parti'den kitlesel kopuşlar yaşanmadığını anlatan Kamuoyu Araştırmacısı Roj Esir Girasun, bunun sebepleri arasında da Türkiye'deki derin tarihsel bir hafızayı işaret eden kimlik kavgalarını, yürütülen kimlik siyasetini vurguladı.
Alper Ender Fırat | Kimlik siyaseti | 13.05.2022 by Tr724
Elon Musk'ın Twitter'ı alması üzerine Can Öz ve Ümit Alan, konunun gündeme getirdiği, yeni medya üzerine tartışmaları masaya yatırıyor. Yeni Medya 451'in Elon Musk & Twitter özel bölümünde, konuyla ilgili merak edilen sorulara cevap arıyoruz. Elon Musk yeni medyaya neler vadediyor? Elon Musk'ın Twitter'ı kâr amacıyla almadığı iddiası ne kadar inandırıcı? Twitter algoritmalarını herkese açık hale getirebilir mi? Kimlik doğrulaması nasıl olacak? Bot hesaplardan kurtulabilir miyiz? Trump'ın Twitter engeli kaldırılacak mı? Reklamsız Twitter mümkün mü?
Elon Musk'ın Twitter'ı alması üzerine Can Öz ve Ümit Alan, konunun gündeme getirdiği, yeni medya üzerine tartışmaları masaya yatırıyor. Yeni Medya 451'in Elon Musk & Twitter özel bölümünde, konuyla ilgili merak edilen sorulara cevap arıyoruz. Elon Musk yeni medyaya neler vadediyor? Elon Musk'ın Twitter'ı kâr amacıyla almadığı iddiası ne kadar inandırıcı? Twitter algoritmalarını herkese açık hale getirebilir mi? Kimlik doğrulaması nasıl olacak? Bot hesaplardan kurtulabilir miyiz? Trump'ın Twitter engeli kaldırılacak mı? Reklamsız Twitter mümkün mü?
İlk bölümde, Pakrat Estukyan ile Türkiye'nin ve Ermeni toplumunun gündemini konuşuyoruz. İkinci bölümde, "Arapların 1915'i- Soykırım, Kimlik, Coğrafya" kitabını derleyen Emre Can Dağlıoğlu ile kitaptaki makalelerin ele aldığı konular üzerine bir sohbet gerçekleştiriyoruz. Son bölümde, Türkiye Ermeni Azınlık Okulları Öğretmenleri Yardımlaşma Vakfı'nın Eğitim Danışmanı Natali Bağdat Kocabay ile öğretmenlere yönelik başlatılan atölye çalışmasını konuşuyoruz.
Kemal Can bu hafta “5 Soru 10 Cevap”ta aşağıdaki sorulara cevaplar aradı: – Sonuçları değiştirerek sorunlar çözülür mü? – Bugüne neden ve nasıl bir yolculukla geldik? – Güncel örneklerde siyasi iklim nasıl gidiyor? – Kimlik havuzu ve merkez sığınağı neye yarar? – Nedenleri konuşmadan sorunlar çözülür mü? Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3O7Cpuo
Soğuk savaş yıllarındayız. 1948'in kasım ayı. Güney Avustralya'daki Somerton Sahili'inde bir adam sırtını duvara vermiş uzanıyor. Ne hareket ediyor ne de konuşuyor. Kimlik bilgilerine kesinlikle erişilemiyor. Sınırları Avustralya'yı aşan 73 yıllık bu gizemin ardındaki gerçekleri aralıyoruz.
Can Dündar Kimlik siyasetinin sonu!
Sherlock Holmes - Bir Kimlik Vakası - (SESLİ KİTAP)
Bu bölüm uzun süredir kafamı karıştıran ve üzerine bolca düşündüğüm bir konu üzerine konuşacağız. Ben derken aslında neyi kast ediyoruz, varlığımızın toplumun içindeki konumu ve kişiliğimizi inşa etmek ana maddelerimizi oluşturuyor. Bölüm boyu Psikolog Carl Rogers'ın kitabından aldığım bazı tüyolardan, kendim olarak yaşamaya çalışırken karşılaştığım sıkıntılardan ve beklentilere karşı koyarak özgün bir birey olmanın zorluklarından da bahsediyor olacağım. Şimdiden keyifli dinlemeler. ******* EMAİL: genelsesler@gmail.com INSTAGRAM: genelseslerpodcast --- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/bilge56/message
Podcastte sözü edilen cinsiyetlenme tablosu için tıklayınız: https://www.oguzhannacak.com/cinsiyetlenme Bu bölüm Psikanaliz Defterleri'nin 4. sayısında yayımlanmış olan Psikanaliz ve Cinsel Kimlik başlıklı metnimin ve farklı seminerlerde sunmuş olduğum metinlerin içeriklerinin podcast için uygun hale getirilmiş bir versiyonudur. Bu bölümde fallus, cinsiyetlenme gibi kavramlar ve Lacan'ın "Kadın yoktur." formülü ele alınmıştır. Bir sonraki podcast 5 Aralık Pazar günü yayımlanacaktır. 4. kısımda sözü edilen kaynakları bahsedilme sırasına göre aşağıda bulabilirsiniz: Lacan, J., Fallusun Anlamı, çev. Saffet Murat Tura, İstanbul: 6:45 Yayınları, 2013. Freud, S., Cinsellik Üzerine, çev. Emre Kapkın, İstanbul: Payel Yayınları, 2011. Lacan, J., Yine/Hala, çev. Murat Erşen, İstanbul: Metis Yayınları, 2019. Izcovich, L., Analizden Önce ve Sonra Aşk: http://psikanalizarastirmalari.com/analizden-once-ve-sonra-ask/ https://www.oguzhannacak.com/
Bu bölüm Psikanaliz Defterleri'nin 4. sayısında yayımlanmış olan Psikanaliz ve Cinsel Kimlik başlıklı metnimin ve farklı seminerlerde sunmuş olduğum metinlerin içeriklerinin podcast için uygun hale getirilmiş bir versiyonudur. Bu bölümde Oidipus, özdeşleşme, fallus gibi kavramlar ve Lacan'ın "Cinsel ilişki yoktur." formülü ele alınmıştır. 4. kısım 21 Kasım Pazar günü yayımlanacaktır. Podcastte sözü edilen reklam için tıklayınız: https://www.youtube.com/watch?v=0FK073qi0tQ&ab_channel=IainLucey1972two 1. kısımda sözü edilen kaynakları bahsedilme sırasına göre aşağıda bulabilirsiniz: Zupančič, A., Neden Psikanaliz?, çev. Barış Engin Aksoy, İstanbul: Metis Yayınları, 2011. Freud, S., Cinsiyetler Arasındaki Anatomik Farkın Bazı Ruhsal Sonuçları bölümü, Cinsellik Üzerine içinde, çev. Emre Kapkın, İstanbul: Payel Yayınları, 2011. Lacan, J., Yine/Hala, çev. Murat Erşen, İstanbul: Metis Yayınları, 2019. https://www.oguzhannacak.com/
Vakfımız tarafından 31 Ağustos-4 Eylül 2021 tarihlerinde ''Göç, Kimlik ve Siyaset'' temasıyla düzenlenen yaz seminerleri kapsamında, Mustafa Poyraz'ın gerçekleştirdiği 3 Eylül 2021 tarihli seminerdir.
Vakfımız tarafından 31 Ağustos-4 Eylül 2021 tarihlerinde ''Göç, Kimlik ve Siyaset'' temasıyla düzenlenen yaz seminerleri kapsamında, Polat S. Alpman'ın gerçekleştirdiği 2 Eylül 2021 tarihli seminerdir.
Bu bölümde Freud'un iki önemli keşfinden bahsedilmektedir: "Normal" diye tabir edilen insanların cinsel hayatlarının sapkın karakteri ve çocukluk çağı cinselliği. Bu iki keşif sayesinde Freud cinsellik mefhumunu çok daha geniş ve ufuk açıcı bir şekilde ele alabilmiştir. Bu keşifler onu cinselliğin doğal bir program izlediği ya da amacının üreme olduğu şeklindeki görüşlerle arasına mesafe koymaya itmiştir. Bu bölümde psikanalizin biyolojik cinsiyete bakış açısı, politik doğruculukla olan ilişkisi ve kadınlık/erkeklik kavramlarına hangi noktadan baktığı gibi konular ele alınmıştır. Bir sonraki bölüm 14 Kasım Pazar günü yayımlanacaktır. Keyifli dinlemeler! Bu kısımda sözü edilen kaynakları ve notları bahsedilme sırasına göre aşağıda bulabilirsiniz: Freud, S., Psikanalize Yeni Giriş Dersleri, çev. Selçuk Budak, İstanbul: Öteki Yayınları, 2016. Zupančič, A., Neden Psikanaliz?, çev. Barış Engin Aksoy, İstanbul: Metis Yayınları, 2011. Freud, S., Cinsiyetler Arasındaki Anatomik Farkın Bazı Ruhsal Sonuçları bölümü, Cinsellik Üzerine içinde, çev. Emre Kapkın, İstanbul: Payel Yayınları, 2011. Morel, G., Sexual Ambiguities, çev. Lindsay Watson, New York: Routledge, 2018. https://www.oguzhannacak.com/
Toplam üç kısımdan oluşacak olan podcastin 1. kısmında cinsellik, organizma ve beden arasındaki ayrım, bedenin Ötekiyle, dille ve kültürle olan ilişkisi, ayna evresi gibi kavramlara değinilmiştir. Sonraki oturumlarda Freud'un cinsellik tanımları, cinsel kimlik konusu, Lacan'ın meşhur "Cinsel ilişki yoktur." formülü ve cinsiyetlenme (sexuation) konuları ele alınacaktır. Bu kısımda sözü edilen kaynakları ve notları bahsedilme sırasına göre aşağıda bulabilirsiniz: -Lacan büyük Ö harfi ile yazdığı “Öteki” kavramı ve küçük ö ile yazdığı “öteki” kavramı birbirinden farklıdır. Küçük ö ile yazılan “öteki” bizim gibi olana, bize benzeyene atıfta bulunur. Büyük Ö ile yazılan Öteki ise kanlı canlı bir insandan ziyade simgesel bir konuma gönderme yapar. Bu Öteki bize radikal olarak yabancı olan bir Öteki'dir. Örneğin “Freud'un belirttiği gibi” derken önemli olan, yaşayan, nefes alan, Viyana'daki evinde çocuklarıyla birlikte vakit geçiren Freud'dan ziyade onun düşünceleri ve düşünce tarihindeki konumudur. Lacan bir söz oyunuyla anneyi İngilizce “mOther” olarak yazar. Burada Lacan annenin gerçek varlığından ziyade simgesel konumuna vurgu yapar. Anne çocuk için hem öteki olarak vardır hem de Öteki olarak işlev görür. Dolayısıyla Lacan için önemli olan gerçeklik içerisindeki anne ya da babadan ziyade annenin ve babanın Öteki olarak edindikleri simgesel konumlardır. Diğer bir ifadeyle biyolojik anne-babayla simgesel işlevler olarak, Öteki olarak anne-baba arasında çok net bir ayrım yapar Lacan. -Zupančič, A., Neden Psikanaliz?, çev. Barış Engin Aksoy, İstanbul: Metis Yayınları, 2011. -Freud, S. Cinsellik Kuramı Üzerine Üç Deneme, Cinsellik Üzerine içinde, çev. Emre Kapkın, İstanbul: Payel Yayınları, 2011. https://www.oguzhannacak.com/
Vakfımız tarafından 31 Ağustos-4 Eylül 2021 tarihlerinde ''Göç, Kimlik ve Siyaset'' temasıyla düzenlenen yaz seminerleri kapsamında, Mustafa Özel'in gerçekleştirdiği 4 Eylül 2021 tarihli seminerdir.
Vakfımız tarafından 31 Ağustos-4 Eylül 2021 tarihlerinde ''Göç, Kimlik ve Siyaset'' temasıyla düzenlenen yaz seminerleri kapsamında, İsa İlkay Karabaşoğlu'nun gerçekleştirdiği 3 Eylül 2021 tarihli seminerdir.
Vakfımız tarafından 31 Ağustos-4 Eylül 2021 tarihlerinde ''Göç, Kimlik ve Siyaset'' temasıyla düzenlenen yaz seminerleri kapsamında, Alim Arlı'nın gerçekleştirdiği 31 Ağustos 2021 tarihli seminerdir.
Vakfımız tarafından 31 Ağustos-4 Eylül 2021 tarihlerinde ''Göç, Kimlik ve Siyaset'' temasıyla düzenlenen yaz seminerleri kapsamında, Ersin Doyran'ın gerçekleştirdiği 1 Eylül 2021 tarihli seminerdir.
Hayatin stresli dönemlerinde kaybolmuş hissetmek, elde ettiğimiz başarıları az görüp 'yeterli mi?' diye kendimizi kıyaslamak hatta kendimizden şüphe duymak. Impostor syndrome dönemleri ve bu bizi mutsuz duygudan kurtulma yollarını konuştuğumuz bir yeni bölüm.