Podcasts about fatih'in

  • 12PODCASTS
  • 44EPISODES
  • 13mAVG DURATION
  • 1MONTHLY NEW EPISODE
  • Dec 4, 2023LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about fatih'in

Latest podcast episodes about fatih'in

Yeni Şafak Podcast
YUSUF DİNÇ - İSTANBUL'DA SEÇİM KAZANMANIN FORMÜLÜ

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 4, 2023 7:09


İstanbul'da seçim kazanmanın formüllerini vereceğim. Hiç öyle siyasi denklemlere falan ihtiyaç yok. İş ve icraat vaatleri belirleyici olacak. Birincisi ve en önemlisi; taksi meselesi. Başkan adayı dünyanın her yerinde gayet normal olduğu gibi ya UBER'in yahut yerli bir uygulamanın faaliyetine izin vermeyi taahhüt etmeli. Bu hem vatandaşın hem turistin hem taksi sürücülerinin kurtuluşu demek. Plaka tefecilerinin elinden milletin çektiği artık yeter. Böylece taksi şoförleri başkası için değil, kendi için çalışma imkânı bulabilir. Kendilerine doğru dürüst, konforlu, trafikle mücadelede daha az yorucu olan otomatik, adaptif hız sabitleyici gibi donanımları olan araçlar alır, tefecilerin kesesini doldurmayı değil, kendi ailelerinin refahını düşünürler. Yolcuların çilesi de biter. Temiz ve uygulama denetimli nezih bir yolculuk imkânı bulabilirler. Turistler de saçma sapan paralar ödeyip Türkiye ile ilgili yanlış imaj edinmekten kurtulurlar. Merkezi düzenleme gerekecekse belediye başkanı tatillerde gezmemeyi, Meclis'ten bunu mümkün kılacak düzenlemeyi geçirene kadar çalışacağını, gerekirse Meclis'in kapısından ayrılmayacağını taahhüt edebilir. İkincisi ve daha önemlisi; toplu taşıma meselesidir. Başkan adayı bu başlıkta alternatiflerin geliştirilmesini öncelemelidir. İstanbul'da son 5 senedir bir cm metro açılmadı dense yeri... Açamayanı defetmeli, açacak olanı getirmelidir. Bu tür kabiliyeti haiz siyasi irade Türkiye'de pekâlâ mevcuttur. Şehrin otobüslerinden kapkara duman çıkmayacağı taahhüt edilmelidir. Şehir solunmaz bir hal aldı. Bu şehrin belediye başkanı yapabiliyorsa şehre dizel araçların girişini yasaklamalı, yapamayacaksa ticari araçların dizel olanlarına çalışma ruhsatı vermemeyi taahhüt etmelidir. Temiz hava sözü vermelidir yani. Üçüncüsü ve daha da önemlisi; her gece caddelerde oluşan kamyon, otobüs, servis parklanmasının bitirilmesi taahhüdüdür. İstanbul gibi bir şehrin caddeleri, güvenlik endişeleri artarken, deprem riski tartışılırken nasıl olabilir de hafriyatçıların, servisçilerin, özel halk otobüsçülerinin başıbozuk parklanma sahasına dönüştürülür? Bu şehrin dünyadaki muadillerinde böyle parklanmalara hiç izin verilir mi? Bu şehrin sakinleri büyük araç park edenlere caddelerini ve güvenliğini feda etmek zorunda mı? Allah muhafaza büyük bir deprem yahut başka bir afet olsa bu caddeler nasıl işletilecek? Dördüncüsü ve daha daha önemlisi; kentsel dönüşüm talebi olanlara mülkiyet haklarına zeval getirmeden makul dönüşüm çözümleri getirmeyi taahhüt etmelidir. Bir anlamda kentsel dönüşüm kanunu olarak halkın önüne konan metnin ihmal ettiği mülk sahiplerinin düşüncelerini dikkate almayı benimsemelidir. Beşincisi ve çok daha önemlisi; su güvenliğinin sağlanacağını taahhüt etmesidir. İstanbul bir su kriziyle karşılaşırsa deprem gibi majör katastrofik hadiseleri beklemeden zaten çok büyük sorunlar yaşar. Hijyen, gıda, sağlık her şey sorun olur. İşletmeler kapanır ekonomik kayıp ölçülemez seviyelerde gerçekleşir. Restoranlar, oteller, fabrikalar geri dönülmez biçimde zarara uğrar. Bu şehrin belediye başkanı adayı alternatif su kaynakları geliştirmeyi, gerekirse deselinasyonu gündeminde en üst sıralara yazmalıdır. Altıncısı ve en can alıcısı; İstanbul belediye başkan adayı, bu şehri Türk milletine emanet eden ceddimiz Fatih'in türbesine tekme atacak kadar zavallı birisi olmamalıdır. Olamaz. Son söz oy verecek olan İstanbullulara; İstanbullular öyle bir oy kullanmalıdır ki ortaya çıkacak sonuç Fatih'in türbesine tekme atacak tıynettekilerin bacağını kırıp eline vermiş gibi hissettirmelidir. O tekme milletin ruhuna vurulurken sessiz kalınmadığını gösterecek bir fırsat daha gelmeyecek. Bu fırsat kaçarsa o günden bu yana süren sessizliğin bedeli başka tekmelerle bu millete ödetilir.

Yeditepe Fatih Dergisi
Fatih'in “Hafıza Mekânlarından” Abdüllatif Suphi Paşa'nın Konağı

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later Nov 24, 2023 10:00


Fatih'in “Hafıza Mekânlarından” Abdüllatif Suphi Paşa'nın Konağı --- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/yeditepe-fatih/message

Yeni Şafak Podcast
Dursun Gürlek - Ali Canip Yöntem ve Ahmed Amiş Efendi üzerine

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 12, 2023 6:46


Kültür ve edebiyat dünyamızın önemli isimlerinden Ali Canip Yöntem, 1886 yılında Üsküdar'da dünyaya geldi. Toptaşı Askeri Rüştiyesi ile Fransız Mektebi'nde okudu. Yüksek tahsilini ise Selanik Hukuk Mektebi'nde tamamladı. Şiirleri ve makaleleri Selanik'te çıkan Bahçe, Kadın ve Genç Kalemler isimli mecmualarda yayımlandı. Öğretmenlik yaptığı sırada 1911 yılında neşrettiği Genç Kalemler dergisiyle şöhret basamaklarını tırmandı. Ali Canip Bey, Ömer Seyfeddin ve Ziya Gökalp ile “Yeni Lisan” ve “Milli Edebiyat” tezini savundu. Ve bu cereyanının en önemli temsilcisi oldu. Dildeki yabancı şekilleri ve kaideleri atmak, halkın malı olmamış ve Türkçede karşılığı bulunan yabancı asıllı kelimeleri kullanmamak şeklinde özetlenebilecek “Yeni Lisan” tezini kabul ettirmek için Süleyman Nazif ve Cenab Şahabeddin gibi eski nesrin üstatlarıyla münakaşa ve mücadele etti. Balkan savaşından sonra Selanik'ten ayrılan Ali canip Yöntem çeşitli okullarda edebiyat hocalığı ve müdürlük görevinde bulundu. Maarif Vekâleti Müfettişliğinde vazife yaptı. 1950-1954 yılları arasında Bursa milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girdi. Osmanlı Edebiyatı ve Türk Dili sahasında tam biz uzmandı. Kaleme aldığı “Edebiyat” kitabı yıllarca liselerde okutuldu. Aynı zamanda iyi bir şair olan ve çeşitli yayın organlarında kültür yazıları neşreden Ali Canip Yöntem 1967 yılında vefat etti. Bu zatın ilk talebelerinden olan merhum Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş, ölümünden sonra yayımladığı bir yazıda (Bilgi c.21 sy.247 (1367) s.13-14) “Uydurma dilin şiddetle aleyhindeydi. Ali Canip Bey'in dil konusunda cesur davranışları olmuştur. İlmi temelleri zayıf olan ‘Güneş Dil Teorisi'ni anlamayan ve kabul etmeyen Ali Canip Yöntem Atatürk'e ‘Paşam, şimdiye kadar etimoloji ile meşgul olmadım. Bu, ayrı ve mühim bir branştır. Şimdiden sonra da bu hususta zât-ı devletinize faydalı olabileceğimi sanmıyorum' diyebilmişti” cümlelerini kullanıyor. Ali Canip Bey'in aynı zamanda Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu'nda üye olduğunu da bu vesileyle hatırlatmış olayım. Bu kısa bilgilerle kendisinden söz ettiğimiz Ali Canip Bey, “Hatıralar, Vesikalar, Resimlerle Yakın Tarihimiz” isimli külliyatın üçüncü cildinde şöyle bir izahatta bulunuyor: “Bugün mevcut olan Fatih Camisi, Fatih'in yaptırdığı bina değildir. Üçüncü Sultan Mustafa zamanında İstanbul'da büyük bir zelzele olmuş, hayli yerler yıkılmış. Fatih zamanından kalma bina da bu yıkılanlardandı. Üçüncü Sultan Mustafa ceddinin yadigârı olan bu binayı eskisine göre daha geniş, daha büyük olarak yeniden inşa ettirmiştir. Ayvansaraylı Hafız Hüseyin'in kaleme aldığı ‘Hadikatü'l-Cevami” adlı eserde diğer mabetlerle beraber bu Fatih Camii'nden de bahsederken şöyle diyor: ‘Vaktimizde 1179 Kurban Bayramının üçüncü Perşembe günü ki, Mayıs'ın on biridir. Güneş doğduktan bir saat sonra vuku bulan büyük zelzelede camiin büyük kubbesi tamamen harap olmuştu. Binanın tamamı zemine kadar yıktırıldı, yeniden inşaya başlandı. Medreselerin tamiri de yapıldı. Sultan Mustafa, 1185 Muharreminin onuncu ve Nisanın on beşinci günü Cuma namazını ilk defa orada kıldı...'

Yeni Şafak Podcast
Dursun Gürlek - Bedreddin el- Gazzi seyahatnamesi ve Osmanlı İstanbul'undan manzaralar

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 22, 2023 6:52


Geçen gün, kütüphanemin raflarından birini karıştırırken ilgimi çeken bir kitapla karşılaştım. Nerede, ne zaman hangi sahaftan aldığımı hatırlayamadığım bu eser, “Hicri Onuncu- Miladi On Altıncı Asırda Yurdumuzu Dolaşan Gazzi-Mekki Seyahatnamesi” adını taşıyordu. Aslında bu bildiğimiz anlamda bir kitap değildi, 1937 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları arasında çıkan “Tarih Semineri Dergisi”nin kitaba dönüştürülmüş şekliydi. Ekrem Kamil adında bir zat tarafından tez olarak hazırlanmıştı. İsminde geçen “Gazzi- Gazzeli” kelimesi dikkatimi çektiği için hemen okumaya başladım. Eserin baş tarafında verilen bilgilere bakılacak olursa, Bedreddin İbn-i Radiyyüddin el-Gazzi aynı zamanda Şaffi mezhebine mensup büyük bir âlimdir. Yüz elliden fazla eser kaleme almıştır, bunlardan biri de 30 bin beyitlik Arapça manzum “Tefsir-i Şerif”idir. Seyahatnamesine gelince onun da adı “El-Metaliu'l-Bedriyye fi Menazilü'r-Rumiyye”dir. Eser Köprülü Kütüphanesinde, Mehmet Paşa kitapları arasında 1390 numaradadır. Kitap küçük ebatlı olup, Venedik âbâdisi kağıt üzerine güzel bir ta'lik ile yazılmıştır. Her sayfada on üç satır vardır. Her iki sayfa bir varak itibariyle bütün kitap 182 varaktır. Başlıklar ve duraklar renkli mürekkeple yazılmıştır. Kitapta kırmızı, mavi mürekkepten başka altın yaldız da bulunmaktadır. Eser Arapçadır. Büyük Şafii bilgini Bedreddin el- Gazzi Baalbek, Hama, Humus, Halep, Misis, Adana, Gülek Boğazı, Akköprü, Ereğli, Konya, Akşehir, Afyonkarahisar, Yenişehir, İznik, İzmit, Gebze gibi şehirlere ve bir takım yerleşim bölgelerine uğrayarak ve geçtiği bütün bu yerler hakkında ilgi çekici bilgiler vererek İstanbul'a ulaşıyor. Bir sene kadar İstanbul'da kaldıktan sonra yine aynı güzergahı takip ederek memleketine dönüyor. Bedreddin el-Gazzi, yukarıda adını verdiğimiz seyahatnamesinde –bakınız- İstanbul'u nasıl anlatıyor: Üsküdar'dan sandalla yaptığımız şairane bir seyahatten sonra nihayatet İstanbul'a (Konstantıniyye'ye) vardık. Bizi iskelede Mirahur İskender Çelebi karşıladı. Gereği gibi iltifat eden ve teveccühde bulunan bu zatı bize Vezir Ayas Paşa göndermişti. Büyük bir neşe ve sevinç içinde şehre güneşin batımına yakın girdik. Burası Türk şehirlerinin merkezi, hükümdarların payitahtıdır. Bu koca şehir ilim ve irfanın kaynağı, âlimlerin ve devlet erkânının karargâhı, baht ve talihin menbaı, dileklerin ve arzuların sona erdiği, saadet güneşinin doğup yayıldığı yerdir. İstanbul elde edilen fesat ve küfür kaynağı olan şehirlerin en büyüğü ve en güzelidir. Aynı zamanda şiddetle karşı duran ve müstahkem olanıdır. Burayı fetheden merhum aziz ruhlu, büyük şehit Sultan Mehmed Han'dır. Asırlarca hüküm süren bu mıntıka koca Fatih'in şevket ve azameti önünde baş eğmiş, tekbir ve tehlillerle süngülerini parlatarak şehre giren İslam Türk kuvvetleri karşısında eğilmek zorunda kalmıştır. İlk günlerden itibaren kiliseler camiye çevrilmiş, çanlar susturularak yerlerine birer İslam âbidesi olan minareler geçmiştir. Bununla da yetinilmeyerek yerle gök arasında ezan sesleri yükselirken diğer taraftan da medreseler, imaretler ve mescidler bina edilmiştir. Hülasa, elde edilen diğer şehirlerde olduğu gibi, İncil'in yerine Kur'an-ı Kerim; papazların, kesişlerin yerine İslam uleması geçmiş, din-i mübinin güneşi doğarak şer'i Ahmedi kaim olmuştur. Şimdi biraz da burada gördüğüm eşsiz camilerden ve mescitlerden, hesap ve kitaba sığmaz gelirlerle yapılan imaretlerden, görüştüğüm âlimlerden, âyân ve ahaliden bahsedeyim:

Gündeme Dair Her Şey
Cem Sultan Tahta Çıksaydı Ne Olurdu?

Gündeme Dair Her Şey

Play Episode Listen Later Jul 10, 2023 22:32


gdh'ın yeni tarih içeriği Ters Köşe başladı. gdh tarih Koordinatörü Mehmet Dilbaz, konuğu Tarihçi Yazar Samet Altıntaş ile Ters Köşe'nin ilk bölümünde “What If” konusunu masaya yatırdı. İlk bölümde Osmanlı İmparatorluğu'nun en önemli hükümdarlarından Fatih Sultan Mehmet'in oğulları Beyazıt ve Cem arasında yaşanan taht kavgası farklı bir boyutta ele alındı. Osmanlı'da yaşanan “Game of Thrones” nasıl başladı, nasıl gelişti? Osmanlı'nın son dönemlerinde Cem'in tahta çıkması durumunda nelerin olacağı konusunda yaşanan tartışmalar. Şair Yahya Kemal'in Cem'in tahta çıkması durumunda olacaklar konusundaki tahminleri. Fatih'in Şehzadesi Mustafa'yı kim zehirledi? Fatih'in ölümünden sonra İstanbul, devlet bürokrasisi ve ordu neden Beyazıt'ı destekledi? Şehzade Cem ile Karamanoğulları arasında nasıl bir ilişki vardı? Şehzade Cem neden bu kadar çok seviliyordu? Tahta çıkan II.Beyazıd gerçekten Veli miydi? Şehzade Cem'in hataları neydi? Sultan Cem gerçekten Padişah olarak kabul edilmeli mi? Yeniçeriler neden bu dönemde “savaş karşıtı” olmuşlardı? Yeniçeri Holding! ne demek? Ve daha birçok başlığı Samet Altıntaş ile birlikte konuştuk.

Yeni Şafak Podcast
Dursun Gürlek - Fatih Camii nasıl kurşunlandı?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 25, 2023 7:01


İstanbul'da Osmanlı padişahları tarafından yaptırılan tarihi camilere “Selatin camileri” denildiğini bu konularla az çok ilgilenenler muhakkak bilirler. Mimari özellikleriyle ve güzellikleriyle yüz yıllardan beri İstanbulumuzu süsleyen Fatih Camii işte bu selatin camilerinin ilkidir. Bu sıfatı taşıyan İslam mabedlerinin hemen hemen hepsi külliye şeklinde inşa edilmiştir ki, sahasının genişliği ve etrafını kuşatan binaların sayı itibariyle çokluğunu da dikkate alırsak bu külliyelere şehir içinde şehirler diyebiliriz. Medreseleriyle, kütüphaneleriyle, muvakkithaneleriyle, tabhaneleriyle, hamamlarıyla muhteşem bir manzara arzeden bu külliyeleri “sadakayı cariye” hadisinin canlı şahitleri sayabiliriz. Külliyenin ana binası tabii ki camidir ve bütün bu hayır eserlerinin tam orta yerinde bulunmaktadır. Şairane bir ifadeyle söylemek gerekirse selatin camii, o ihtişamlı görüntüsüyle etrafını kuşatan bu yapılar topluluğuna sanki sultanlığını ilan etmektedir. Mademki Fatih Camisi'yle başladık, öyleyse bu muazzam külliye hakkında külli olmasa bile cüz'i biraz malumat verelim. Fatih Camii ve külliyesi, Hazreti Fatih'in İstanbul'a ilk muhteşem hediyesidir. Fetihten yaklaşık on yıl sonra inşa edilen bu külliye – özellikle Sahnı Seman medreseleriyle – öyle canlı bir hale geldi ki, bu bölgeye daha sonraki yıllarda “ulema semti” denildi. Kanuni Sultan Süleyman'ın bilahare yaptırdığı Süleymaniye Camii ve külliyesi de Fatih Camii ve külliyesiyle yaptığı yarışı kazanmış olmalı ki, o bölgeye de “ulema semti” unvanı verildi. Ama unutmayalım ki, Fatih külliyesi ilk olma özelliğini taşıdığı için birincilik onun hakkıdır. Fatih Camii'nin haziresine gelince, kıble tarafından bulunan bu cennet bahçesi de burada medfun olan âlimlerinin çokluğuyla – bugün bile – İstanbul'un orta yerinin “ulema semti” olduğunu ilan ediyor. Fatih Camii ve külliyesi hakkında daha ayrıntılı ve daha önemli bilgilere ulaşmak isteyen kardeşlerimiz bu konuda yayımlanan eserlere müracaat edebilirler. Ben burada adı geçen caminin maruz kaldığı çirkin ve vahşi bir saldırıyı anlatmak istiyorum. Bu tarihi mabedin uzun ve ilgi çeken hikâyesini -bazen gurur verici, iftihar ettirici özellikleriyle bazen de hüzün verici, öfkelendirici sahneleriyle- Reşat Ekrem Koçu, o meşhur fakat nâtamam ansiklopedisinde anlatıyor. Biz “İstanbul Ansiklopedisi”nin bu ilgili maddesini okuyunca Fatih'in vakfiyesini, ilk Fatih Camii'ni (bugünkü Fatih Camii Sultan Üçüncü Mustafa'nın eseridir), şadırvan avlusunu, taç kapısını, mihrabını, minberini, daha bir çok teferruatını bütün detaylarıyla öğrenmiş oluyoruz. Daha bitmedi, yine aynı sayfalardan Fatih Camii civarındaki mahallelerde çingenelerin oturmasının yasaklandığını, camide meydana gelen softa vak'asıyla birlikte Kadızadeliler olayını, Hüsrev Paşa hadisesini, musıki dersi konusunu, minareden düşen gencin hikâyesini de ayrıca öğrenmiş oluyoruz. Merhum Tahirü'l Mevlevi de “İslam Yolu” isimli mecmuada, 1950'li yıllarda yayımladığı yazılarda İstanbul'un selatin camilerini de tanıtıyor. Bu meyanda Fatih Camii ve külliyesiyle ilgili hatıralara da yer veriyor. Hangi birisini nakledeyim, hem merhum Mehmet Akif'in bu camiyi konu alan o şaheser şiirini yayımlıyor, hem de yine aynı cami hakkında kendisinin yazdığı şiiri neşrediyor. “İçindeki Bir Saflık Cemaat Dolayısıyla” ve “Fatih Camii'ne Hitap” başlığını taşıyan bu şiirin tam bir mersiye olduğunu da bu vesileyle belirteyim.

Yeni Şafak Podcast
Dursun Gürlek - Ayasofya'ya hizmet eden devlet başkanları

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 11, 2023 8:09


Bir önceki yazımın başlığı, “Merhum Tarihçimiz Ziya Nur ve Ayasofya Hasreti” idi. Tabii ki bu hasreti çeken sadece Ziya Nur Aksun değildi. Nizameddin Nazif Tepedelenlioğlu'ndan Refi Cevat Ulunay'a; Necip Fazıl Kısakürek'ten Osman Yüksel Serdengeçti'ye; Arif Nihat Asya'dan Ali Ulvi Kurucu'ya kadar daha birçok yazarımızın ve şairimizin Ayasofya hasretiyle, Ayasofya heyecanıyla, harika yazılar kaleme aldıklarını, duygulu şiirler terennüm ettiklerini biliyoruz. Bizim nesil bu yazıları okuyarak büyüdü. Böylece Ayasofya hasretimiz gitgide büyüdü. Bu tarihi mabed, kurulduğu ilk günden zamanımıza kadar aktüalitesini hiç kaybetmeyen, ilgi odağı olmayı başarıyla sürdüren, yerli yabancı herkesi cezbeden bir ibadethane idi. Tam bir cazibe merkezi olan Ayasofya kiliseyken de, cami iken de ibadethane idi. Müze oluşu arızîliktir ve 86 yıllık bir fetret devri bittikten sonra bu arızîlik de sona ermiştir. Ayasofya bundan böyle asli ve ulvi kimliğine kavuşmanın mutluluğunu yaşamaya devam edecektir. Ayasofya'ya gösterilen büyük alakayı uzun uzun anlatmaya ne hacet, mabedin önünde ziyaretçilerin oluşturduğu hayli uzun kuyruğa, bir an önce içeriye girmek için sabırsızlanan insan seline bakmak yeterlidir. Oradan geçerken bu manzarayı görüp ben de aynı heyecanı duyuyorum. Sadede gelecek olursak, Ayasofya hakkında en coşkulu heyecanı onu inşa eden Bizans krallarıyla beraber Osmanlı padişahları yaşadılar. Banisi olan ‘Jüstinyen'i önceki yazımda bir nebze de olsa anlattığım için Ayasofya'ya İslami kimliğini kazandıran Fatih Sultan Mehmet'le başlayayım ve değişik bir ifadede bulunayım, Fatih sadece Konstantıniyye'yi değil, şehir halkının gönülleriyle beraber Ayasofya'yı da fethetti. Bizans'ın en büyük ve en önemli kiliseleri olan Pantokrator Kilisesi ile Ayasofya Kilisesi, önce Allah'ın inayetiyle, sonra Fatih'in ve şanlı askerlerinin (fetih şühedasının) gayretiyle ele geçirilince İslam'ın nuru çan seslerini susturdu ve “Konstantıniyye” “İslambol” oldu. Fatih şehre girer girmez ilk iş olarak Ayasofya'ya gitti ve iki rekât şükür namazı kıldı. Cuma namazına yetişmesi için gerekli hazırlığın yapılmasını emretti. Bu sırada, bir yeniçerinin avludaki mermerleri koparmaya başladığını görünce fena halde sinirlendi. Hünkâr, mermere sarılan o gafil elde sanatı, güzelliği hırpalamak isteyen bir pençe sezerek haşinleşti ve elindeki gürzle askere engel oldu. Bu olayı Hammer, Ducas'tan şöyle naklediyor: “Nefer, gürzün şiddetinden çok Hünkâr'ın gazabından (gazab-ı şâhânesinden) yarı ölü hale geldi. Birkaç kişi kendisini kucaklayarak oradan uzaklaştırdı. İşte o heyecanlı hengâme, o mahşeri kargaşalık, o şuursuz karışıklık arasında İstanbul'u ayakta tutan ve şehirden tek bir taşın düşmesini imkânsız kılan bu gürz darbesidir!..” Ayasofya'da en muhteşem manzara ilk cuma namazının kılındığı sırada ortaya çıktı. Ahmet Muhtar Paşa, “Feth-i Celil-i Konstantıniyye” isimli eserinde bu ihtişamı olanca renkli çizgileriyle ve nev'i şahsına münhasır üslubuyla anlatmaktadır. Buna göre mimarlar ve işçiler gece gündüz çalışarak Ayasofya Kilisesi'ni Ayasofya Camisi haline getirdiler. Padişah, kumandanları, mücahitleri ve gazileriyle alay halinde içeri girdi. İlahi gulguleler kubbelere doğru yükseliyordu. Hafızlar okumaya, müezzinler selalara ve ezanlara başladılar. Cemaat bir ağızdan tekbir alıyor, kubbede hoş yankılar meydana geliyordu. Akşemseddin hazretleri, saygıyla padişahın koltuğuna girip minbere çıkardı. Etrafa hidayet nurları saçan Peygamber kılıcı elinde parıl parıl parlıyordu. Hazreti Fatih, hutbeyi okuduktan sonra minberden inerek Akşemseddin hazretlerini imamlığa davet etti. Böylece yeni Müslüman olan Ayasofya'da ilk cuma namazı kılınmış oldu.

Mevlana Takvimi
II. ABDULHAMİD HAN'IN İSTANBUL'U TERK ETMEMESİ - 30 MART 2023 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Mar 30, 2023 2:50


Bâbıali baskınıyla zoraki hakimiyetlerini tesis eden ittihatçılar, İtilaf Devletleri Donanmalarının Çanakkale'yi zorlaması ve karaya asker çıkarıp İstanbul yolunu açmaya davranması üzerine müthiş bir korkuya düştüler ve hükümet merkezini Anadolu'ya taşımayı düşündüler. Bu arada Sultan Abdülhamîd Han'a da başvurdular ve şöyle dediler: Devlet merkezinin Eskişehir'e kaldırılması ihtimâli vardır. Hatta bu iş için gerekli hazırlıklar da yapılmaktadır. Şevketlû biraderiniz Sultan Reşad Hazretleri, sizi, düşman eline geçmesini mümkün gördükleri payitahtlarında bırakmayacaklanna göre Anadolu'nun hangi köşesine çekilmek istediğinizi ve nereyi tercih buyurduğunuzu soruyorlar. O zaman Sultan Abdülhamîd Han, bütün ümit kapılarını kapayan bu ruhî iflâs ve hezîmet ânında, ayakta ve çarpıcı bir heybet içinde, tane tane şu cevabı verdi: Şevketli biraderimin hakipay-ı şahanelerine arz-ı ubudiyet ederim. Endişeleri tamamiyle gereksizdir. Eğer dokunulmamış ise, Çanakkale'yi ben zamanında, fevkalâde tahkim eylemiştim. Oradan hiçbir donanmanın geçmesi mümkün değildir. Boğaziçi de öyle. Amma farz edelim ki öyle bir felâket başa geldiği takdirde, Hakanın yapacağı şey, tâcını, halkını terk edip kaçmak değil eyvan-ı payitahtının taşları altında can vermektir. Hazret-i Fatih bu beldeyi küffar elinden fethettiği zaman Bizans İmparatoru Konstantin kaçmayıp, harp ede ede, yıkılan kalelerin altında can vermek celâletini göstermişti. Biz, Fatih'in ahfâdı, Konstantin'den aşağı kalamayız. Zât-ı Şahane'ye böylece arz edin! Rahat olsunlar ve ezelî irâdeye boyun eğsinler! Şuradan şuraya kımıldamasınlar! Düşman buraya giremez. Bana gelince, ben artık bir yere gitmem. Yegâne arzum burada ölmektir. Bu ulvî cevap, ittihatçıların, o sözde gözükara (!) kahramanların yüreğine işledi. Onlar da İstanbul'u terk etmemeye ve sonuna kadar direnmeye karar verdiler. Ve netice malûm... Sırf Abdülhamîd'in rûhî telkini sayesinde boşaltılmayan Payitaht ve çekip giden düşman... Ulu Hakan, hapishanesinden bile İstanbul'u kurtarmıştır. (Necip Fazıl Kısakürek, Ulu Hakan II. Abdulhamid Han, s.592)

Yeditepe Fatih Dergisi
Fatih'in Apartmanlarına Gurbeti Resmettiler

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later Mar 8, 2023 4:17


Fatih'in Apartmanlarına Gurbeti Resmettiler --- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/yeditepe-fatih/message

fatih fatih'in
Fularsız Entellik
Türkiye Günlükleri 2023: Mide Fesadı Lobisi

Fularsız Entellik

Play Episode Listen Later Jan 21, 2023 21:09


3-4 seneden beri ilk defa Ankara ve İstanbuldaydım. Hafif bir içerik olacak, üstünüze rahat bir şeyler giyip gelin.(Tüm Patreon destekçilerine teşekkürler)Bu podcast, TAKK hakkında reklam içerir. Sadelik ile kaliteyi bulusturan Kişisel Bakım Markası TAKK hakkında daha detaylı bilgi almak için tıklayın.Bölümler:(00:40) Uçak koridoru er meydanıdır.(02:45) Ankara.(05:55) Enflasyonun gerçek maliyeti.(08:25) Galata'nın şnitzeli.(10:17) Fatih'in lahmacunu.(11:45) Mide fesadı lobisi.(13:20) Tanrıyla pazarlık.(14:30) What's in the box?(16:00) %200 okul zammı.(18:00) Sifon PTSD.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Yeni Şafak Podcast
Fatma Barbarosoğlu - Köpeklere verilen değere dair dün ile bugün arasında kısa bir gezinti...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 9, 2022 8:06


Son yıllarda hayatın aşırı psikolojik bir boyutta yorumlanmasına yönelik eğilimler, toplumsal sorunların konuşulmasının önünde ciddi bir engel teşkil ediyor. “Köpek sorunu” da bunlardan biri. Köpeklerle bir arada yaşamak toplumsal bir mesele. Ne var ki bazı köpek severler meselenin toplumsal boyutta ele alınıp çözüm üretilmesini “hayvan hakları ihlal ediliyor” gerekçesi ile engelliyorlar. Bir tarafta köpeklerin zarar verdiği insanlar diğer tarafta köpeklere zarar veren insanlar kutupsallaşması inşa ediliyor, böylece 21. yüzyılda köpeklerle bir arada yaşamalıyız/yaşamamalıyız ayırımı etrafında yeni şiddet biçimleri ortaya çıkıyor. Sorunların iki zıt kutup üzerinden ele alınışına sadece haberlerin dilinde rastlamıyoruz. 2022 sonbaharında yayımlanmaya başlanan Kızılcık Şerbeti dizisinin, seküler ailenin kızı ile muhafazakâr ailenin oğlunun evliliği üzerinden yaşanan dünür gerginliğine dayalı hikâyesi, 5. bölümde çatışma konularından biri olarak evin içinde köpek besleme sorununu gündeme getirdi. Ortalığa işeyen köpek konusunda titizlenip köpeğe bahçede bakılabileceğini söyleyen muhafazakâr kayınvalide ve görümcenin ne kadar “haksız ve hatalı” oldukları duygusu geçirildi seyirciye. Kayınvalide Pembe Hanım ve görümce Nursema karakterleri muhafazakâr kadının iticiliğini, toplumsal ilişkilerdeki sığ acemiliğini ortaya koyarken kayınpeder Abdullah Bey ve onun liberal değerlerle “mücehhez”, oğlu yerine koyduğu kardeşi Ömer ise muhafazakâr erkeğin modernlikle karşılaşmalarında makul ve uyumlu davranışlar gösteren kişiliğini temsil ediyor. Evde köpek bakımı meselesinde de aynı frekans devam etti erkekler cephesinde. Oğul Fatih'in annesine hak verdiği her kare, itici bir koca olarak zihinlere yerleşmesine yol açtı. Velhasıl dizilerden başlayarak, haberlerin diline kadar şehirlerdeki başı boş köpek meselesi sorunların çözülmesine değil yeni sorun alanı inşa etmek üzere siyasi bir argüman olarak kullanılıyor. “Köpeklerle bir arada yaşamalıyız” diyenlerin bir kısmı işin ucunu kaçırıyor. Markete devasa köpeği ile girenler, çocukların köpekten korkmasını ailelerinin sevgisizliğine bağlayacak kadar buyurgan bir edada, köpeğin market raflarını dağıtmasını normal kabul ediyor. Ya da elinde market torbaları ile sokak köpeklerine yiyecek dağıtanlar, köpeklerin başka insanlardan da aynı ilgiyi bekleyebileceğini ve umduğunu bulamadığında daha “istekli” davranabileceğini hiç aklına getirmiyor.

Yeni Şafak Podcast
Ömer Lekesiz - Mimar Tanyeli, Sultan Fatih'in çarşıyı denetlemesini nasıl okurdu?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 19, 2022 4:46


Önceki yazımda mimar, profesör ve bu ikisi nedeniyle zaten aydın olan Uğur Tanyeli'nin New York Central parktan çekilmiş bir fotoğraftaki sefil kulübelerin yıkılış haberiyle (1932), Osmanlı'da yoksullar görmesin diyen çarşıdan fileyle değil kapalı hasır sepetle yiyecek taşınmasına dair bir rivayeti nasıl karşılaştırdığını kendi kelimeleriyle nakletmiştim. Tanyeli'nin bu bahsi tamamlayan son cümlelerini de ileterek, bu karşılaştırmasındaki kimi tuhaflıkları tespit edelim. Verdiği iki örneği şu cümlelerle bağlıyor Tanyeli: “Sokağın olumsuzlukları gözden saklamayı eksen alarak tarif edilmesini öneren ve bunu doğruluk normu olarak sunan yaklaşım nasıl bir kamusallık tahayyül eder? Şunu düşlemektedir aslında: Her özne kamusal mekândan olabildiğince hızlı bir biçimde görünmezlik kazanacağı özel mekânına kaçmalıdır. Yapıp ettikleri bir yana, onun parasal imkânlarına gıpta edilmesi bile çok tehlikelidir. Bu ihtimal, ancak kamusal mekânda her türlü görünme imkânı, hatta rastlantısı bile bertaraf edilerek giderilebilir.” (Yıkarak Yapmak - Anarşist Bir Mimarlık Kuramı İçin Altlık, İstanbul 2017) Tanyeli'nin, ilettiği fotoğraf destekli haberden açıkça görülen tahakküme, kamusallık gerekçesiyle hayranlık duyup; “cennet Osmanlı” ile ilgili rivayetteki teşhirci tahakkümün geriye itilmesi yoluyla açık hale getirilen mahremiyet / ahlakî tutum karşısında dizlerini dövmesini neyle açıklayabiliriz? Elbette ki önce mantıksızlıkla açıklayabiliriz. Zira zıtların zıtlıkları, benzerlerin benzerlikleri yoluyla karşılaştırılarak ayrıma ya da bir farkla tabi tutulmaları mantığın basit kurallarından biridir. Mezkûr iki nakilde ise ne zıtlık vardır ne de benzerlik! Keyfi bir yakıştırmadan, buluşturmadan öte bir şey yoktur. İkinci olarak, Cumhuriyet aydınlarının kutsalı olan bilimselliğin çanına ot tıkanmasıyla açıklayabiliriz. Şöyle ki, biri malum, diğeri meşkuk; ilki belgeli diğeri belgesiz, biri gazete haberi, diğeri sarı çizmeli Mehmet ağa rivayetli olmakla birbirlerinden çok uzakta olan ve yapıları gereği mukayese kabul etmeyecek iki durumu karşılaştırmak bilimselliği ayağa düşürmekle ancak mümkün olabilir. Üçüncü olarak tarih nosyonundan habersizlikle açıklayabiliriz. Zira yakın tarihteki bir olayı, fî tarihinden beri nakledile gelen, tanığı ve râvisi belirsiz bir olayla denkleştirmeye çalışmak, binli yıllarda fil ile seyahat eden birini, uçak kullanmamakla itham etmeye kalkışmaktan farksızdır. Dördüncü olarak, hemen her Cumhuriyet aydının, mürekkep yalamış olmak bakımından salt kendisine layık gördüğü aşırı yorum yetkisiyle açıklayabiliriz. Çünkü yukarıdaki delillerle saçmalığını tespit ettiğimiz o yorumu, altı yüz küsur yıl cihana hükmetmiş bir İmparatorluğu bir kalemde suçlamanın nesnesi haline getirmeyi mazur gösterecek hiçbir aklî neden yoktur. Pîr'i pire, hortlak'ı hür talâk… olarak okuyanlarından, Şenliknâme'yi soldan sağa tertip etmeye kalkışan fakülte dekanlarına kadar onlarca aydının makbul sayıldıkları şu kültür ortamında Tanyeli aydınından başka ne beklenebilirdi ki?

Muhammet KALEM
Olay Yeri İnceleme • Eyyüp Akyüz

Muhammet KALEM

Play Episode Listen Later Oct 8, 2022 2:30


Fatih'in İstanbul'u fethettiği değilse de Bülent in dediği gibi bangır bangır: "hepimiz tam da ölecek yaştayız!" ~ •Dinlemek isteğiniz şiirleri yorum kısmına yazarsanız, sizler için yorumlayabilirim. Yeni şiirlerden haberdar olmak için; https://bit.ly/2IObl6a tıklayarak abone olabilirsiniz. ~ maktul hep suçludur dünya tutanağında sekizde dokuz kusurlu çıkar her defasında ağır eza mahkemesinde yargılanır ölmekten ölmek ki en büyük günahtır kitâb-ı hayatta herkes günahkârdır buradan bakınca, değil mi patron ölüm gene mi indirim reyonunda bu sıra pardon kasiyer kız sırıtması gibi aniden geçiyor ömür ve bakın ne diyor şu tekleyen ihtiyar at: on kuruşluk sakızdır hayat, azıcık çiğne, at insan kaç kere gelir yaşamak bayramından kaç kez iner hıdırellez yokuşundan mutluluk kaçgen patron ve nasıl mutlu olursun gönlünü parçalı bulutlu birine kaptırmışsan ta yukarı kata çıkardı hayallerini, uykunu kaçırdı bak arsız bir odacı gibi bahşiş bekliyor işte hayat telaşını mı sunacaksın, buyur burdan yak ömür dediğin nedir ki patron harca harca bitmeyen telaş bir avuç sakiniyiz dünya kasabasının şu gördüğünüz uçurumdur evimiz hatırla, çok iyi tanırız birbirimizi acıdan akrabayız çünkü hepimiz adres bildiriyorum, o kurnaz meleğe çaktırmayınız yokluyor, yoklama sırasında en baştayız Fatih'in İstanbul'u fethettiği değilse de Bülent in dediği gibi bangır bangır: "hepimiz tam da ölecek yaştayız!" Şiir: Eyyüp Akyüz ~ Tüm Videolar: https://bit.ly/2EyYErA Abone Olmayı Unutmayınız: https://bit.ly/2IObl6a ~ Sosyal Medya Hesaplarım: https://facebook.com/muhammetkalemm https://instagram.com/MuhammetKalemm https://twitter.com/MuhammetKalemm #EyyüpAkyüz #Şiir #OlayYeriİnceleme

Mevlana Takvimi
TASAVVUFU DOĞRU ANLAMAK - 29 EYLÜL 2022 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 29, 2022 2:38


Zikir meclislerini, duâları ve evrâd okumayı “tembellik çağının ürünü” olarak gören bir zihniyet, maalesef ülkemizde de mevcuttur. Halbuki, bu ibâdetlerin tamamı Sahâbe (r.a.e.) Efendilerimiz'den rivâyet edilmiştir ve Asr-ı Saâdet müslümanlarının âmellerindendir. Hemen hemen her Osmanlı padişahının bir şeyhi vardı ve padişah olmalarına rağmen, o zatların önüne asla geçmezler, tarikâtten istifade ederlerdi. Çağlar açan Fatih'in hocası ve İstanbul'un fethinin mânevi mimarı, Bayramiyye tarikâtı şeyhi ve Pastör'den asırlar evvel mikrobu bulan kişi, Akşemseddin Hazretleri'dir. Benzer şekilde, kendi devrinde dünya siyasetinin yüzde doksan beşini elinde tutan Abdulhamid Hân merhum da Şâzeliyye tarikâti şeyhi Mehmed Zâfir Efendi ve Kâdiriyye tarikâtı şeyhi Ebû'l-Hüdâ Efendi'den feyz alarak zâhirdeki dirâyetini, mânevî bir kemâl ile de tâçlandırarak dünyaya hükmetmişlerdir. Aslında hakiki tasavvuf ehli, tembel olmadıkları gibi aksine çok çalışkandırlar. Şöyle ki; normalde beş vakit namâz farz kılınmışken, bunlar; gece namâzı, kuşluk, işrâk ve evvâbîn gibi nâfile namâzları fazladan yaparlar, ayrıca namâz sonrası çekilen tesbihâtlara ilaveten, günlük yüzlerce evrâdı vazife olarak yapıp, Allâhü Teâlâ'yı da çokça zikrederler. Farz olan Ramazan orucu haricinde, pazartesi ve perşembe günleri ile Muharrem ayında ve diğer günlerde herkesten fazla nâfile oruçlar tutarlar. Bunun haricinde, toplumsal konularda da en önde bu insanlar mücadele ederler. Osmanlılar hem ibâdeti fazla fazla yapmış hem de her türlü ilerlemeyi kaydetmişlerdir. Kimya ilminin kurucusu Cabir b. Hayyan, büyük mutasavvıf ve Nakşî postnişîni Cafer-i Sâdık (r.a.)'in talebesidir. Yine Câfer-i Sâdık (r.a.)'in optik ve astronomi alanlarında kendisinden sonraki bilim adamlarına ışık tutacak araştırmaları ve kuramları mevcuttur. (Hâkk Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar, s.170)

Yeditepe Fatih Dergisi
Fatih'in Türbesi

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later Sep 10, 2022 12:38


Yeditepe Fatih Dergisi --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yeditepe-fatih/message

fatih fatih'in
MyMecra Podcast
Müminin Yapması Gereken Tek Bir Şey Var! - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

MyMecra Podcast

Play Episode Listen Later Aug 7, 2022 25:22


Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Fatih'ten, Fatih Sultan Mehmet Han'ın türbe-i şerifinin hemen yanı başından sesleniyor sizlere. Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı: Merhabalar dostlar. Bugün size Fatih'ten selam veriyoruz. Fatih Sultan Mehmet Han'ın türbesinin önündeyiz. Allah rahmet etsin. İsmini zaten Fatih'ten alan bir semtteyiz. Biliyorsunuz biz öyle gezi programı falan yapmıyoruz, aslında geziyoruz da biraz fikir ve kalp içinde gezmeye çalışıyoruz, turistik şekilde değil. Bugün bu anlamlı yerden başlamamızın temel sebebi Fatih'in sadece Fatih olmadığıdır. Fatih, evet bir şehri ele geçirdi, feth etti fakat Fatih aynı zamanda büyük bir bilgin, beş lisan bilen bir insan, donanımlı bir insan... Eğer bugünle ilgili bir takım dersler çıkaracaksak aslında onun bu özelliklerinden ders çıkarmamız lazım. O yüzden bugün bu güzel seyahate buradan başlamak istedim... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Yeni Şafak Podcast
Dursun Gürlek - Geçmiş zaman hazinelerinden pırlantalar

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 25, 2022 5:55


izahın izahı uzun süreceğinden biz kısa bir cümle kullanalım ve latife, latif gerektir diyelim. Gerçekten de yerinde anlatılan bir fıkra, taşın gediğine konması demek olan bir nükte dinleyicileri yahut okuyucuları hem güldürür hem düşündürür. İşte bunun için ben de acizane ve naçizane kaleme aldığım kitaplardan birine “Tebessüm ve Tefekkür” adını verdim. Aşağıda nakledeceğim bazı “ulema fıkraları” siz değerli okuyucularımı tebessüm ettirirse bendeniz de tefekkür ve teşekkür görevini yerine getirmiş olurum. Öyleyse hemen başlayalım. Cihan hükümdarı ve fetih ordusunun serdarı Fatih Sultan Mehmet Han, kendi adına yaptırdığı o muazzam ve muhteşem caminin etrafına bir de mualla (yüksek) bir medrese inşa ettiriyor. Bu medresede ders verecek hocaların “Kütüb-ü Sitte” diye bilinen altı hadis kitabının yanı sıra, Kamus, Tekmile, Sıhah-ı Cevheri ve benzeri klasik eserleri hıfzetmiş olmalarını şart koşuyor. Burada hocalık yapmak için imtihana hazırlanan Molla Lütfü ile Uslu Şücaeddin bir gün, bir yerde buluşuyorlar. İmtihanla ve isimleri geçen o koca koca eserlerle ve sözlüklerle ilgili konuşurlarken Uslu Şücaeddin bir ara, “Sıhah-ı Cevheri'de müşkilatım bir hayli fazla. Okurken hemen hemen her satırın başına ‘şek' alameti koyuyorum” deyince Molla Lütfü, *Gerçi ben de mütalaa esnasında ‘şek' ediyorum, ama belli ki sen, benden daha ‘eşek'mişsin!” cevabını veriyor. Efendim, buradaki “eşek” kelimesinin, bir adı da “işlek” olan bildiğimiz hayvancağızla hiçbir ilgisi yok. “Şek” Arapça bir kelime olup şüphe anlamına gelmektedir. Bazı şairler, anlamı daha da kuvvetlendirmek için şek ve şüphe kelimelerini birlikte kullanırlar. Nitekim bunlardan biri olan Yahya Kemal de, bir şiirinde şöyle diyor: “Derler, bilir hakikatî yüzlerce feylosof / Bir kısmı şek ve şüphede, bir kısmı hayli kof.” “Eşek” kelimesine gelince, bunun da manası daha fazla şüpheci demektir. Molla Lütfü'nün çok büyük bir âlim olduğunu, Fatih'in kütüphanesinin hâfız-ı kütüplüğünü, yani müdürlüğünü yaptığını da bu arada belirtmiş olalım. Fatih'in, her bakımdan kendine benzeyen torunu Yavuz Sultan Selim Han, Mısır seferinden dönerken Konya'ya da uğrar. Şehrin orta yerine gelince çok şiddetli bir kasırga ve hortum peyda olur. O kadar ki kalkan toz duman hareketli bir sütun gibi göğe doğru yükselir. Manzarayı gören padişah biraz da telaşlı bir halde, yanında bulunan büyük âlim İbn-i Kemal'e “Molla, bu nedir?” sorusunu yöneltir. Şeyhülislam şu cevabı verir: “Padişahım! Şu anda Hz. Mevlânâ'nın diyarında bulunuyoruz. Buranın taşı, toprağı hep Mevlevi'dir. Dolayısıyla durmadan sema ederler!” İşte bir ulema fıkrası daha: Hoca Neş'et Efendi'nin meclisinde bir gün, Hallac-ı Mansur'a ait menkıbelerle ilgili sohbet edilir. O sırada mecliste bulunanlardan biri, “Hiç Ene'l - Hak denir mi?” diye endişesini dile getirir. Hoca Neş'et Efendi, derhal şu cevabı verir: “Peki ne desindi? Ene'l - Batıl mı demesi gerekirdi?” “Ene”nin ben anlamına geldiğini söylemek fıkrayı zevk etmek için herhalde yeterlidir. Sultan İkinci Mahmud devrinin âlimlerinden ve âriflerinden Kethüdazade Ârif Efendi, bir gün meclisinde Allah'ın veli kulları hakkında sohbet ederken şöyle der: “Halk evliyayı nasıl görmek ister biliyor musunuz? Duvar yarılmalı, yeşillere bürünmüş, gözlerine sürme çekmiş, elinde yeşil bir asa olduğu halde duvarın yarığından çıkmalı! Halbuki dünyada hiç böyle evliyaya rastlanmadı!” Görüldüğü gibi, bu anekdot tebessüm ettirmiyorsa da, insanı veliliğin mahiyeti hakkında tefekküre sevk ediyor. Bu büyük âlim, Beşiktaş Ortaköy arasındaki Yahya Efendi Dergâhı'nda yatıyor. Hakkında ayrıntılı bilgi “Ayaklı Kütüphaneler”de münderiçtir.

Yeni Şafak Podcast
Ömer Lekesiz - Asimilasyon aşkına yapılan dans-özlü gösteriler

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 11, 2022 4:36


Ne dans ne de zilzurna sarhoş olup dans ayağına tepinenler, yerlerde sürünenler beni ilgilendirmiyor. Demokrasi var çünkü; bir kutsal kâse olarak özgürlük ve bu mahiyeti meçhul, sınırları belirsiz özgürlükten beslenen hayvanlaşma hakkı! Sokakta çıplak dolaşan kimi mahluklardan söz edildiğini duydum birkaç gün önce. Olabilir mi? Elbette olabilir; sokak köpeklerinin yaşayışlarına itiraz etmediğimize göre, benzer varlıkların sokakta çıplak dolaşmalarına da itiraz etmeyiz. Fakat hayvanlaşma hakkının gündem olmasının hemen ardından “başlasın dans!” komutlarının yükselivermesiyle ilgilenebilirim. Demokrasi ve hak yönünden değil tabii ki. Toplumsal değişmenin yeni istikameti ve siyasetin asimilasyon konusundaki işlevi bakımından bir ilgiyle... Ana yoldaki üst geçitlerden birinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni CHP'ye kazandıranlar için yapılan pankartlı davetin muhteviyatını öğrenmek üzere yaptığım kısa bir araştırmada, dansın hiç de şişede durduğu gibi durmadığını gördüm. İstanbul'a layıkıyla hizmet edebilmek için ulaşımda zam rekoru kıran, artı kazançlarla yetinmeyip yurtdışından krediler alan Büyükşehir Belediyesi, 29 Nisan'da “Dünya Dans Günü”ne katılmamak gibi bir gericiliğe kapılmamak ve bilakis çağdaşlaşma yarışında var olduğunu göstermek için bilmem kaç farklı noktada gösteriler tertip ederek, profesyonel dansçıların dans performansıyla Fatih'in şehrinde ikamet edenleri adeta büyülemiş(!). Her yağmurda sele teslim olmakla kalmayıp, çöp kokuları içinde yaşamayı halka kanıksatan İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin dans hizmetinde İstanbul'dan geri kalacağını düşünmek ne mümkün. O da, “Cumhuriyetimizin Kuruluşunun ve İzmir'in Kurtuluşunun 100. Yılı Etkinlikleri kapsamında 'İzmir 100. Yıl Kupası Dans Sporu Latin ve Standart Dans Yarışması Türkiye Şampiyonası' adlı bir etkinlik düzenlemiş. Bu etkinlikte Cumhuriyetin kuruluşu ve İzmir'in kurtuluşunda Latinlerin büyük katkısı(!) hatırlatarak, üstün bir hizmetle bir özgürlük ve gönül borcunun ödenmesi yoluna gidilmiş. Sonra yukarıda zikrettiğim pankartın konusuna baktım. “Başlasın dans!” komutu altında şu bilgiler verilmiş: “Dünyanın dört bir yanından dansçılar, şehrin meydanlarına hareket, ritim ve renk katmak için 'İstanbul Uluslararası Doğaçlama Dans Festivali'ne geliyor. İBB'nin ev sahipliğindeki festivalde 180'in üzerinde dansçı, koreografi kurgulamadan, kompozisyon çalışmadan doğaçlama performans sergileyecek. 10 Haziran'da Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu'ndaki gösteriyle başlayacak festival, İstanbul'un açık ve kapalı alanlarında (...) sürecek.” İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni CHP'ye teslim edenlere “hadi yine iyisiniz iyisiniz” diyeceğim ama, yukarıda da belirttiğim gibi, dans işi şişede durduğu gibi durmuyor! Nitekim birkaç gün öncesinde de Bursa'dan “dans-özlü” okul eğlencesinin haberi patladı. Konu okullara indirilmek istenince, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Bursa'da bir okulun aile birliği tarafından düzenlenen dansözlü eğlencenin ardından bir düzenlemeye gittiklerini hatırlatarak, “Resmi Gazete'de (..) yayınlanan değişikliğe göre okullarımızın aile birlikleri okul yönetiminden izin almadan sosyal etkinlik düzenleyemeyecek. (...) Ülkemizin milli ve maneviyatına tezat teşkil eden hiçbir etkinliğe izin vermeyeceğiz» diyerek, evlatlarının ahlaki terbiyesini önemseyen ailelerin yüreğine su serpmiş.

Yeditepe Fatih Dergisi
BARBAROS YOĞURTÇUSU

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later May 30, 2022 11:04


Çocukluğumuzla özdeşleşen yerler, tatlar ve kokular vardır. Üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin unutulmayan, en güzel anılarımızla özdeşleşen ve yıllar sonra gördüğümüzde, duyduğumuzda ya da tattığımızda bizi o yıllara götüren mekânların sayısı azaldı. Ancak onunla büyüyenler için tüm bunların bir arada bulunduğu Barbaros Yoğurtçusu, 100 yılı aşkın süredir Fatih'in klasikleşmiş lezzetlerinden biri olarak yaşıyor. Kapısından adım attığınız andan itibaren, karşınıza çıkan ahşap sandalye ve mermer masalar, mekânı sarmış mandıra kokusuyla birlikte sizi alıp nostaljik bir yolculuğa çıkarıyor. Ancak yıllardır değişmeden kalan süt kokusu sizi yanıltmasın. En az süt ürünleri kadar tatlılarıyla da meşhur bir yer burası. Müdavimleri için tavuk göğsü ve kazandibi arasında galibi olmayan rekabet yıllardır sürüyor. Dükkân içindeki tüm lezzetlerinse tek bir sırrı var; doğallık. Barbaros Yoğurtçusu'nun asırlık hikâyesini, 3. kuşak temsilcisi Muharrem Kemal Kurap'tan dinliyoruz. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yeditepe-fatih/message

Yeditepe Fatih Dergisi
Sözlü Tarih Çalışması

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later Mar 2, 2022 5:01


Fatih ilçesi, tarihte olduğu gibi bugün de İstanbul için oldukça önemli bir yere sahip. İlçe, tarihî dokusu ve mekânları, sivil toplum kuruluşları, üniversiteleri ile ilim ve kültür merkezi; çeşitli iş kollarını içerisinde barındırmasıyla bir ticaret merkezi. Farklı etnik köken ve kimlikten insanların bir arada yaşadığı Fatih, çok kültürlü toplumsal yapısıyla yerel tarih araştırmaları için elverişli ve zengin niteliklere sahip. Zeyrek Akademi bünyesinde başlatılacak sözlü tarih görüşmeleri ile Fatih'in söz konusu kozmopolit yönünü ortaya çıkarmak, ilçenin Cumhuriyet tarihi boyunca yaşadığı dönüşümün aydınlatılmasına katkı sunmayı hedefleniyor. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yeditepe-fatih/message

Yeditepe Fatih Dergisi
Ayvansaray Spor Merkezi

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later Mar 2, 2022 6:06


Ayvansaray İstanbul'un en eski semtlerinden. Tarihî dokusuyla, geleneksel mahalle kültürüyle Fatih'in en özel muhitleri arasında. Yolunuz bu tarihî mahalleden geçtiğinde, hâlâ sokaklarda koşuşturan neşeli çocukları, pencereden pencereye birbiriyle konuşan komşu kadınları görebilirsiniz. Ayvansaray Spor Merkezi işte tam buraya, mahallenin en merkezî noktasına kuruldu. Burası aynı zamanda semtin tarihinde önemli yer tutan Altınay Spor Kulübü'nün doğduğu yer. 1.500 m2'lik alanda inşa edilen Merkez'in kapıları 7'den 70'e herkese açık. Sporseverler uzman antrenörler eşliğinde pilates, zumba, crossfit, boks, kick boks, spinning, kardiyo yapabiliyorlar. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yeditepe-fatih/message

Yeditepe Fatih Dergisi
Fatih'in Renkli Köşesi: Balat

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later Mar 1, 2022 14:11


Balat sokaklarında dolaşmak, kafelerinde oturup birkaç bardak çay içmek herhâlde İstanbul'u gezen biri için hayattan zevk almanın en kolay yollarından biri olsa gerek. Çünkü Balat sadece bugünü değil, dünü de misafirlerine gösteren, bunu yaparken de zorlanmayan bir semt. Bunun nedeni kentin en eski yerleşim yerlerinden biri olması muhtemelen. Yüz yıllarca farklı din ve milletlerden insanlara ev sahipliği yapan Balat, bugün de yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olmuş durumda. Bu yoğun ilgi bir yanda dursun, onlarca yıldan bu yana bu semtte esnaflık yapan, mahalleli veya onların deyimiyle “semttaş” olmayı hiç bırakmayan çok sayıda insan da var. Aslında Balat'ı Balat yapan işte bu yüzler, bu insanlar, bu dostluklar. Biz de, dergimiz okurları için semtin sokaklarında dolaşarak “Balat'ı dinlemek istiyorsanız ona da mutlaka uğrayın.” dedikleri kapıları bir bir çaldık ve insanlarla Balat üzerine sıcak sohbetler gerçekleştirdik. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yeditepe-fatih/message

bu biz asl fatih bunun renkli fatih'in
Buluta Doğru
Planetscale & Go

Buluta Doğru

Play Episode Listen Later Dec 2, 2021 58:47


Bu sefer arayı fazla uzatmadan 23. bölümle karşınızdayız. Sağolsun sevgili Fatih Arslan bizi kırmadı ve konuğumuz oldu. Kendisiyle öncelikle mevcut çalıştığı firma olan Planetscale ve firmanın veri tabanı ürünü hakkında sohbet ettik. Ardından da Fatih'in uzmanlık alanı olan Go diliyle ilgili tecrübelerini dinledik.

Yeditepe Fatih Dergisi
Fatih'in Çınarları

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later Nov 30, 2021 9:51


İstanbul peyzajının vazgeçilmez unsuru çınarlar… Çok eski devirlerden beri görenleri kendilerine hayran bırakmış bu ulu ağaçlar sur içinin pek çok yerinde tarihin dönüm noktasından duyulmadık haberler taşırcasına hâlâ ayaktadır. Kimi zaman şiirin mısralarından seslenir kimi zaman bir ressamın fırçasında cisimlenir, bir film sahnesinde veya bir fotoğraf karesinde ölümsüzleşirler. Tam da Lamartine'in işte müslüman Türk'ün hayatı diyerek betimlediği gibi, harikulade bir ufkun karşısında, başının üstünde dallarıyla bir ağaç, illa ki çınar olmalıdır, yanında bir çeşme, gözünün önünde deniz, orada oturmak, belirsiz dalgın bir seyirle saatler geçirmek… Bir çınar serinliğinde demlenen, tabiat sevgisiyle hercümerç bir sur içi manzarasıdır bu. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yeditepe-fatih/message

Yeni Şafak Podcast
Dursun Gürlek - İbrahim Hakkı Konyalı Ve Üsküdar Tarihi

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 3, 2021 4:22


Lise yıllarında asıl ilgi alanım edebiyat olduğu halde tarihe karşı da büyük bir alaka duyuyordum. Zaten edebiyat ve tarih birbirinin mütemmimi, yani tamamlayıcısıdır. Ne dersiniz, söz buraya gelmişken edebiyatın çok kısa bir tarifini yapayım mı? Edebiyat, güzel konuşma ve güzel yazma sanatıdır. Bu sanata, daha doğrusu bu sanatı, hakkını vererek kullanmanın lüzumunu belirtmeye gerek var mı? Başta da belirttiğim üzere tarihi konular ilgimi çektiği için çeşitli tarih dergilerini takip eder, hatta bazı makaleleri kesip büyük boy harita metod defterime yapıştırırdım. Buna bir örnek vermek gerekirse, merhum İbrahim Hakkı Konyalı'nın yazılarını zikredebilirim. Bahsettiğim büyük defterde bu minval üzere ilgi çekici anekdotlar var. Aldığım notlardan bir iki örnek vereyim: Sultan İkinci Abdülhamid, gelmiş geçmiş Osmanlı padişahlarının en büyüklerinden biridir. Yurdun bütünlüğünü ve huzurunu sağlamak için 33 sene çalıştı. Birinci dünya savaşında Türkiye'yi yok olmaktan kardeşi Sultan Reşad'a verdiği ders kurtarmıştır. Birinci Dünya savaşında düşman kuvvetleri Çanakkale Boğazı'nı zorluyorlardı. Hükümet Payitahtı Anadolu'ya taşımaya karar vermişti. Sultan Reşad da Konya'ya gidiyordu. Sultan Abdülhamid'in de Anadolu'nun bir köşesine nakli kararlaştırılmıştı. Dahiliye Nazırı Talat Paşa'nın başkanlığındaki bir heyet ona hükümetin bu kararını bildirmişti. Sultan Abdülhamid, “dedemiz Sultan Fatih bu şehri alırken Bizans İmparatoru Konstantin kaçmamış. Ordusunun başında çarpışa çarpışa can vermişti. Fatih'in torunları olarak Konstantin'den aşağı kalamayız. Ben yerimden kıpırdamam” demiş. Verilen kararı bozmuştu. Ben, bu kararı 1950 yılında Sultan Abdülhamid'e tebliğe giden heyetten hayatta kalan tek kişi Ercüment Ekrem Talu Bey'den rica etmiştim. O bunu eliyle yazdı, verdi. Ben de bunu buraya aynen koyuyorum. Merhum İbrahim Hakkı Konyalı gerçekten de büyük tarihçilerimizden biridir. Ayrıca en zor kitabeleri okumakta büyük bir maharet sahibidir. Aksaray Tarihi, Niğde Tarihi, Erzurum Tarihi, Akşehir Tarihi gibi hacimli kitapları için tam birer kitabeler, belgeler, bilgiler hazinesidir dersek, doğruyu söylemiş oluruz. Konyalı merhumun en değerli eserlerinden biri de iki büyük ciltten ibaret olan “Üsküdar Tarihi”dir. Diğer bir ifadeyle söylemek gerekirse bu eser Üsküdar'ımız hakkında kaleme alınan dört başı mamur bir çalışmadır. Bu eserde Üsküdar her yönüyle; camileriyle, mescitleriyle, çeşmeleriyle, dergâhlarıyla, hamamlarıyla, kiliseleriyle, havralarıyla ve daha birçok tarihi eserleriyle anlatılmıştır.

Yeditepe Fatih Dergisi
Fatih'in Resimli Apartmanları

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later Aug 25, 2021 8:37


Uzun zamandır İstanbul'un sosyokültürel tarihiyle ilgili insan hikâyelerini de içine alan araştırmalar yapıyorum. Pandemi döneminin başındaydık, yaşamakta olduğum Fatih sur içinde kısa bir yürüyüşe çıkmıştım. Ali Öker imzalı naif bir duvar resmiyle karşılaştım. İlgimi çektiği için bu konuyu araştırmaya karar verdim. Fatih'te apartman duvar resimlerinin 1940-1970 yılları arasında çok yaygın olduğunu öğrendim. Geçen sürede sadece Ali Öker'e ait 60'ın üzerinde resim çalışmasını, 24 yeni ressam ismini ve yüzlerce duvar resmini kayıt altına aldım. Ardından resimliapartmanlar.com sitesini kurarak google map üzerinden moderleşmenin başladığı Beyoğlu ve Şişli bölgesinden Fatih'e, Beşiktaş'tan Sarıyer'e tespit ettiğim tüm apartmanları resimleriyle birlikte haritada konumlandırdım. Hâlen “resimliapartmanlar” instagram hesabında resimle ilgili teknik okumalar, apartmanda yaşayanların resimle olan ilişkileri ve ressamlarla ilgili detaylandırılmış bilgiler vermeye çalışıyorum. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yeditepe-fatih/message

Yeditepe Fatih Dergisi
Fatih'in Kuşları

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later Aug 25, 2021 9:48


Kuşlar, gökyüzünün süsü; ormanların, bahçelerin sesidir. Neşedir, renktir, hayattır, candır kuşlar. Bu güzel canlılar, insanlar onları duysun, görsün diye bin çaba içinde gibiler. Yanı başımıza kadar gelmelerine rağmen o kuşların seslerini duymuyor, onların renk renk kanatlarını, biçim biçim gagalarını göremiyoruz. İlgisizlik ve bilgisizliğimiz gözlerimizi onlara karşı kör, kulaklarımızı da sağır etmiş. Azıcık alakadar olmakla tabiatta bin bir vazife ifa eden bu sevimli minikleri fark edebilir, hayatımızı renklendirebilir, yaşantımızdaki bir boşluğu doldurabiliriz. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yeditepe-fatih/message

Yeditepe Fatih Dergisi
FİLMLER EKRANLARDA YEDİKULE HİSARI

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later Aug 25, 2021 5:56


Fatih'in yadigârı Yedikule Hisarı... Her köşesi tarihten silinmez izler taşıyor. Her adımda bizi mazinin derinliklerinde yolculuğa çıkarıyor. Yedikule Hisarı aynı zamanda bir dünya mirası olarak değer görüyor. Yapılan son restorasyonla yeniden güçlendi, artık yeni çehresiyle ve içinde gerçekleştirilen kültür sanat etkinlikleriyle İstanbulluları ağırlıyor. Yedikule Hisarı bu zamana kadar birçok film ve dizide de boy gösterdi. Gelin bu şaheserin sinema ve ekranlardaki yansımalarına bir göz atalım. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yeditepe-fatih/message

Yeditepe Fatih Dergisi
Fatih'in Defteri - Prof. Dr. İsmail Kara

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later May 28, 2021 11:29


Süheyl Ünver merhum bütün hayatı boyunca İstanbul'la, İstanbul'un insanları(âlimleri, ârifleri, sanatkârları, tabipleri…)yapıları, tarihi, müesseseleri, sanatı, kültürü, sokağı, evi, çiçekleri, suları, mezarları, ağaçları, Boğaz'ı, yalıları ve folkloruyla, mesleki olarak da İstanbul'da tıp ve pozitif bilimler eğitimi, sağlık kurumları ile şifa ve sağaltma kültürüyle, tababet ehliyle hususi olarak ve birçok bakımdan ilgilenen bir isim. Ondan geriye kalan yüzlerce kitap ve makale, on binlerce arşiv malzemesi, defterler, fotoğraflar, suluboya veya siyah beyaz resimler, hatlar, süslemeler, çizimler, notlar bunun canlı şahidi. Bir insan ömrüne sığdırılması mümkün olmayacak sayıda ve cesamette işler bunlar. Bilen ve anlayan için, müstakil bir müessesenin, enstitünün meşgalesi olacak kadar istisnai ve vasıflı bir miras…Belki de bu sebeple aynı zamanda bir İstanbul aşığı olan Ahmet Hamdi Tanpınar vefatından kısa bir zaman önce karşılaştıklarında ona “Süheyl! İstanbul sana emanet!” demiştir. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yeditepe-fatih/message

Yeditepe Fatih Dergisi
Fetih ve Fatih - Necdet Sakaoğlu

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later May 28, 2021 9:04


Öykü veya tarih diyelim, Osmanlı Beyliği'nin kuruluş dönemi serüvenlerinin en yakın tanıkları Bizans İstanbul'u ve o zamanki Rum yazarlar, tarihçiler, yolcular ve tacirler olmuştu. Bunlardan ilk akla gelen tarihçi, son imparator Konstantinos'un başmabeyincisi Dukas'tır. Bunun çağdaşı tarihçi Kritovulos ise II. Mehmed'in maiyetinde danışman idi. Üçüncü sırada kuşatmanın görgü tanığı, imparatorun sadık adamlarından Yeorgos Françis anılmalıdır. Fatih'in maiyetinde bir bürokratı olan Tursun Bey de tanık bir yazardır. Bu dört tarihçinin yazdıkları eserlerden ayrıca geçen yüzyıllarda ve zamanımızda yazılmış Fatih ve Fetih konulu Türkçe ve yabancı dillerde onlarca eser ve makale vardır. “Olmaz”ı başararak İstanbul'u fetheden, II. Murad oğlu II. Mehmed İstanbul'u Türklere açtığı için Fâtih” sanıyla anılagelmiştir. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yeditepe-fatih/message

Yeditepe Fatih Dergisi
Pertenviyal - Osman Altunterim

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later May 28, 2021 8:14


Fatih'in köklü spor kulüpleri arasında yer alan Pertevyinal Spor Kulübü, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Pertevniyal Lisesi'nin eğitimde üstlendiği öncü rolü, spor alanında aynı sorumlulukla sürdürüyor. Basketboldan hentbola, voleyboldan okçuluğa spor tarihinde iz bırakan sporcu ve antrenörler yetiştiren kulüp, kaybetmediği mücadele ruhuyla Türk sporuna hizmet ediyor. Osmanlı'nın cihan imparatorluğu olduğu dönemde her padişah imaretler, külliyeler, camiler yaptırırken; padişah eşleri ve kızları da hayır işleri için vakıflar kurarak çeşmeler, hamamlar, aşevleri, şifahaneler imar ettirir ve tüm masraflarını kendi varlıklarından karşılarlardı. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yeditepe-fatih/message

Yeditepe Fatih Dergisi
Suriçi'nde Bir Gün

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later Feb 25, 2021 13:27


SURİÇİ'NDE BİR GÜN Şehzadebaşı – Vefa – Süleymaniye Bölgesi Ünlü edebiyatçımız Yahya Kemal'in “Bizim milletimizin yeryüzünde verdiği en büyük eserdir”dediği İstanbul; medeniyetimizin özü, yaşayış ve mimari olarak Türk-İslam sentezinin mücessem hale gelmiş şeklidir. Şehirlerin sultanı, sultanların şehridir. Bizantium'dan Roma'ya, Doğu Roma'dan (Bizans) Osmanlı'ya ve Cumhuriyet'e, farklı kültürlerin ve medeniyetlerin birlikte yaşama sanatını icra ettiği müstesna bir şehirdir. Her sayıda İstanbul'un kutup yıldızı sayılan Fatih'in farklı bir bölgesini tematik gezi rotalarıyla birlikte gezeceğiz. İlk sayımızda Şehzadebaşı – Vefa – Süleymaniye bölgesine doğru adımlarımızı atıyoruz. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yeditepe-fatih/message

roma fatih bizim cumhuriyet cumhuriyet'e fatih'in
Yeditepe Fatih Dergisi
Çok Yaşa Karagümrük

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later Feb 25, 2021 7:33


Çok Yaşa Karagümrük Osman Altunterim Hikayesi aslında İstanbul'un öz hikayesidir. Bizans'ın kara surlarına komşu bir ana kucağı gibidir Karagümrük. Yüzlerce yıldır dünyanın her yerinden göç edenleri kucaklayan İstanbul'a, atalarımızın, dedelerimizin ilk adımını attığı yerdir. İçindeki samimiyet de bu sosyolojiden kaynaklanır tam olarak. Karagümrük sadece bir semt, Karagümrükspor da sadece bir futbol takımı değildir. Bu özelliği ile onlarca etnik, sosyal, kültürel çeşitlilik ve inanç farklılığına rağmen, havasını soluyan, suyunu içen herkesi birbirine benzetir. Karagümrük, tüm renkleri bir arada barındırsa da dışarıdan kırmızı siyah görünür. Fatih'in bu müstesna semtini diğerlerinden ayıran ve halihazırda daha da popüler olan şüphesiz Karagümrükspor'dur. Karagümrükspor, 1926 baharında Muhtar Bey ve etrafında toplanan gençlerle Karagümrük İdman Yurdu adıyla faaliyetlerine başlar. Semt, Osmanlı'dan bu yana “Tulumbacılar” olarak bilinen İstanbul itfaiyecilerine ev sahipliği yaptığından, takım rengi olarak alevleri temsilen kırmızı, dumanı temsilen siyah seçilir. Bu seçim kulübün adeta ruhuna işleyecek, yıllar içinde yaşanan büyük olumsuzluklara rağmen karanlıktan aydınlığa bir ateş gibi parlayarak çıkacak, ortalığı duman kapladığında bile yolunu kaybetmeden, pes etmeden, yok olmadan devam edecektir. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yeditepe-fatih/message

Yeditepe Fatih Dergisi
Aşk Olmadan Meşk Olmaz

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later Feb 25, 2021 11:54


Fatihli Ud Ustası Engin Eroğluer “Aşk olmadan meşk olmaz” Söyleşi: Tuba Karaçorlu İcra edilmesi kadar yapımı da büyük bir ustalık gerektiren enstrümanlardan biridir ud… Geleneksel Türk müziği çalgıları arasında ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Milattan önce 8.yüzyıla kadar uzanan köklü geçmişinin yanı sıra günümüzde sevenleri tarafından rağbet görmeye devam eden bir çalgıdır. Hatta bir çalgı olmanın da ötesinde, eşsiz nağmeleriyle müziğin gelişiminde yüzyıllar boyunca tarihi bir rol üstlenmiştir. Usta icracıların elinde sanata dönüşmeden önce başlayan ağaçtan uda uzanan serüveni, 60 yıldır Fatih'te ikamet eden Engin Eroğluer'e sorduk. Fatih'in ara sokaklarındaki mütevazi dükkanında 13 yaşından itibaren ud yapan Engin Usta, dünyada müzik hiç susmasın diye çalışan değerlerimizden biri. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yeditepe-fatih/message

Yeditepe Fatih Dergisi
Fatih Külliyesi Ayasofya Camii ve Vakfı

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later Feb 24, 2021 8:21


Dr. Eyüp Sabri Kala Hukukçu Fetihle birlikte Fatih, İstanbul'u hızla yeniden yapılandırmaya başlamıştır. İstanbul nahiyeler ve bunların altında mahalleler şeklinde idari birimlere ayrılmıştır. Bu nahiye ve mahallelerin hemen tamamı vakıflar tarafından kurulan vakıf eserler etrafında şekillenmiştir. Bu durum, Fatih'in İstanbul'un yeniden yapılanmasını vakıflar üzerinden planladığının göstergesidir. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yeditepe-fatih/message

Hizmetten
İktisadi Mülahazalar 5 | Ekonomik Düşünceler | 23.03.1979 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Dec 17, 2020 82:49


• İsabetli karar verme mevkiine çıkmanın yolları. • Gerçek müsavat ne zaman ve nasıl sağlanır? • İnsanlığın şube şube, kabile kabile yaratılmasının hikmeti nedir? • Ayet ve hadisler ışığında İslâm'da kadın. • Bernard Shaw Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) hakkında neler söylüyor? • İnsanın başkalarının hukukuna hürmetkar olması. kendi toplumu içinde beraberce araması, yani umumi dayanışma • Ümeyr ibni Sa'd'ın Şam valisi iken mürafaa için Hz. Ömer'in yanına gelişi. • Hz. Fatih'in kolunun kesilmesi için kadıya uzatması. • Ömer b. Abdülaziz'in halifeliğin ağır yükü ve mesuliyeti altında nasıl inlediği. • İçtimai yardımlaşma ve bu konuda örnekler.

hz abd fatih ekonomik ayet fethullah g fatih'in
Acı, tatlı, mayhoş
KESTANE: Hikayeler ve tarifler

Acı, tatlı, mayhoş

Play Episode Listen Later Dec 12, 2020 21:18


Aylin Öney Tan bu hafta zengin sofralarından, fakir sofralarından kestaneli tarifler verdi, hikayeler anlattı. Fatih'in sofrasındaki meşhur kestaneli bulgur pilavı tarifi de var, Kırım Savaşı'nın önemli siyasi aktörü olması dışında "kestane düşkünü" olarak bilinen Rus Dışişleri Bakanı Nesselrode'un mutfağından, onun adıyla anılan, kestanelerin sayıyla kullanıldığı özel tarifler de. Hafta içindeki bölümleri kaçıranlar için, hepsi bir arada. İyi dinlemeler.

Acı, tatlı, mayhoş
Kestaneli bulgur pilavı tarifi ve sırrı

Acı, tatlı, mayhoş

Play Episode Listen Later Dec 11, 2020 3:59


Aylin Öney Tan bugün Fatih'in sofrasındaki meşhur kestaneli bulgur pilavı tarifi veriyor, bir malzemeyi de kendi mutfağından ekliyor. Bu arada kestaneyi kolay soyma ve tadını artırma sırrını da anlatıyor. İyi dinlemeler

Acı, tatlı, mayhoş
Bulgur pilavında, dolmada kestane!

Acı, tatlı, mayhoş

Play Episode Listen Later Dec 8, 2020 4:59


Aylin Öney Tan kestanenin katıldığı yemekleri anlatıyor; Fatih'in kestaneli bulgur pilavı sevdiğini belirtiyor. Ayrıca kestanenin iç pilava, zeytinyağlı dolmaya, özellikle zeytinyağlı lahana sarmaya ve yahniye çok yakıştığını söylüyor. Bir de "tatlı" olarak geçen, unutulmuş bir yemeği anlatıyor. Etli bir tatlı: Gerdan tatlısına kestanenin çok yakıştığını söylüyor. Yarın: Avrupa mutfağında zengin ve fakir sofrasında bir köprü olarak kestane! İyi dinlemeler

Acı, tatlı, mayhoş
Koç burcu, Çiçero ve nohut

Acı, tatlı, mayhoş

Play Episode Listen Later Oct 20, 2020 5:29


Aylin Öney Tan bu bölümde, nohutun bu topraklardaki tarihini anlatıyor. Bu topraklarda en az 10 bin yıldır olduğunu söylüyor. Buradan Afrika'ya, Hindistan'a gittiğini, daha sonra da Fenikeliler aracılığıyla da İspanya'ya gittiğini söylüyor. Nohut pişirme adabı, bir gece önceden ıslatma hatta fırına atma yöntemlerini, nohut türlerini anlatıyor. Bazı kaynaklara göre, İran'daki "kervanşah nohudu"nun dünyanın en lezzetli nohudu olduğunu söylüyor ve Anadolu'daki "koç başı nohut" türünü anlatırken, nohut ile koç burcu ilişkisinden söz ediyor, "nohut burcu" diyor. Bir de Çiçero ile nohut ilişkisini anlatıyor. Yarın: Fatih'in sofrasından nohutlu pilav tarifi.

Acı, tatlı, mayhoş
MÜRDÜM - Bir tutam tarih biraz da tarif

Acı, tatlı, mayhoş

Play Episode Listen Later Oct 4, 2020 28:01


Aylin Öney Tan hafta boyunca mürdüm eriğini, bu erikle yapılan yemekleri, eriğin Osmanlı'dan bugüne, Balkanlar'dan Avrupa'ya sofradaki yerini, Fatih'in çok sevdiği ekşi çorbadan Avusturya usulü ezmeye ve anjelik erikli galetaya tarifler, hikayeler anlattı. Tamamı tek bölümde. İyi dinlemeler.

Acı, tatlı, mayhoş
Fatih'in erikli çorbası, aluciye

Acı, tatlı, mayhoş

Play Episode Listen Later Sep 29, 2020 5:59


Aylin Öney Tan mürdüm eriği tarihini ve bununla yapılan yemekleri anlatmaya devam ediyor. Bu bölümde "Aluciye" yani erikli yahni, Fatih'in çok sevdiği ekşi erik çorbası, "Gaya kon avramila" yani "erikli gelincik balığı" dinleyin.

Yeşil Gazete
İçinden - Ekonomi tıkırında, İstanbul taksileri, Fatih'in portresi...

Yeşil Gazete

Play Episode Listen Later Jun 26, 2020 27:41


İçinden'in bu bölümünde Mahmut Boynudelik ve Koray Doğan Urbarlı Türkiye'de artık kronikleşen ve COVID-19 sürecinde etkilerini daha da arttıran ekonomik krizi, Ekrem İmamoğlu'nun taksi projesini ve İstanbul'a gelen Fatih'in portresini konuşuyorlar. #EkonomikKriz #SarıTaksi #Ekremİmamoğlu #İstanbulBüyükşehirBelediyesi #FatihSultanMehmet #Bellini #MahmutBoynudelik #KorayDoğanUrbarlı #İçinden #YeşilGazeteTV

girişimci muhabbeti
#28 overfall, broken age, tom clancy: division ile oyun geyiği

girişimci muhabbeti

Play Episode Listen Later Sep 17, 2015 29:11


Bu bölümde önümüze bilgisayarı açtık, aklımıza ne geldiyse konuştuk. İlginçtir aklımıza hep oyun geldi! Kickstarter'da biz kaydı yaparken henüz daha başarılı olmamış ama an itibariyle başarılı olmuş olan Pera Games oynu Overfall'dan, arkadaşım Fatih'in yapımında çalıştığı Tom Clancy's the Division'dan bahsediyoruz. İyi dinlemeler!Not: Bu bölüm baya video odaklı oldu, bölümü dinleyip beğendiyseniz önerimiz Youtube'a koyduğumuz videosunu da izlemeniz, bahsettiğimiz videoları izleme şansını bulacaksınız.