POPULARITY
Main Street anchor in Beacon opened in 2003 Hudson Beach Glass, a Main Street fixture in Beacon for the past 22 years, has put its building and business at 162 Main St. on the market for $3.75 million. The two couples that own the glassworks hope to retire. Founded in 1987, Hudson Beach Glass opened its Main Street gallery in October 2003, two years after John and Wendy Gilvey and Michael Benzer and Jennifer Smith paid $270,000 to purchase 162 Main from the city. The three-story brick structure, built in 1893 as the Lewis Tompkins Hose Co. firehouse, later was home to the nonprofit Community Action Coalition. When the new owners took over, the structure was "in terrible shape, with plumbing issues and windows falling out," said John Gilvey. But "we knew we were on the precipice of something happening," Smith said - which was the arrival of Dia Beacon, a 240,000-square-foot museum on the waterfront that jumpstarted a cultural renaissance for the city. After buying the building, the couples had $30,000 left. They completed the rehabilitation with a $300,000 federal loan. John Gilvey and Benzer met in 1975, the year Gilvey began making glass. They kept in touch sporadically before running into each other at All Sport Health & Fitness in Fishkill in 1984. "All of the showers were taken, so we're both standing there naked," Benzer recalled. "It was a perfect way to start a business." Gilvey had been taking his creations to trade shows since 1977 and, by 1982, had contracts with major department stores. After graduating from the Rochester Institute of Technology in 1982, Benzer began hot-casting glass tiles and custom shapes out of a Maple Street facility that still doubles as his home. Placing an ornamental bowl on a tile-turned-saucer, his work was both decorative and functional, "and it took off - fast," said Gilvey. Benzer and Smith handled manufacturing and shipping while the Gilveys, craft-fair warriors, managed marketing and customer service. In 1999, a college friend called Benzer to alert him that the Dia Art Foundation was negotiating to open its museum in a former Nabisco box factory. "That's when we concentrated all our energy on finding a location" for a glassworks and showroom, Benzer said. They looked on the east end of Main, where Ron Sauers and Doug Berlin were redeveloping brownstones. They considered the building that is now home to Alps Sweet Shop. Eventually they beat out two other bidders for the 6,300-square-foot former firehouse, which had been decommissioned two decades earlier. "It was perfect timing to stop schlepping things around and have people come to us," said Wendy Gilvey. "People came all this way, and when they got up to Main Street, they were happy to find us." On a cold, rainy day in January 2003, Hudson Beach Glass opened its doors for Beacon's first Second Saturday, which was modeled on Philadelphia's First Fridays. Despite having no heat and only a single shelf of glassware, "people actually came and bought stuff," John Gilvey said. "We started bringing in people who wouldn't normally come to a glass studio. That worked for us. When those people needed to buy a wedding gift, they came here." Mayor Lee Kyriacou, who joined the City Council in 1993, said he hopes that similarly creative investors will emerge to purchase the decommissioned Beacon Engine and Mase Hook and Ladder fire stations that the city listed for sale this week. "You're walking up Main Street and it's hard to miss them," he said of Hudson Beach Glass. "You can see how important they are and what a great job they did" rehabbing a high-profile building. Once 162 Main St. is sold, the Gilveys plan to travel with their three children and two grandchildren. One son considered taking over the business but opted instead for Boundless Life, a program that offers a "globally connected education" for families willing to travel. It will take the family this fall to Tuscany for three months, with Japan, Greece and Spain as possible ...
Gazeteci ve dış politika yazarı Mehmet Ali Güller'e göre SDG, federasyon vurgusunu artırdı. ABD ve İsrail'in Şam'ı zayıflatmak için Dürzilere ve Kürtlere odaklandığını kaydeden Güller, ayrıca yaptırımlar ile Ahmet eş-Şera'nın kıskaca alındığını ve taviz vermeye zorlandığını belirtti.
Bugün 21 Şubat 2025 #doğatakvimi ❄ 1954'te İstanbul'da şiddetli soğuklar Boğaz'ı dondurmuş, Hürriyet gazetesi "Boğaz'ı yaya geçmek kabil oldu" manşeti atmıştı. Benzer bir olay 1929'da yaşanmış, buzlar Mart'ta erimişti.
Ülker'in katkılarıyla hazırlanan Socrates FC'de bu hafta İnan Özdemir, İlhan Özgen ve Atahan Altınordu sizlerle birlikte. Bu haftaki bölümü geçtiğimiz hafta oynadığımız “İlhan Özgen'den daha yakışıklı bir oyuncu duyana kadar sessiz kal” oyununu ve oyunun kısa sürmesini konuşarak açıyoruz. Benzer bir oyunu Tanju Çolak'la oynama hayalimizi dile getirdikten sonra IFFHS'nin hazırladığı futbolun en iyi 48 ismi listesini bir kez daha hatırlıyor ve haftanın olayına geçiyoruz. Ülker Magma'yla Haftanın Olayı'nda geride kalan haftada oynanan derbileri konuşuyoruz. Liverpool-Manchester United maçı, Harry Maguire'ın kaçırdığı(?) gol, Bruno Fernandes'e dair soru işaretleri, Lisandro Martinez'in performansı, Joshua Zirkzee'nin psikolojisi… Premier League seansı sonrası Roma-Lazio maçını da konuşuyor, Paulo Dybala'ya hakkını veriyoruz. Bu bölümün kapanışında ise Valencia-Real Madrid maçına ufak bir değinmeden geçmiyoruz. Son kısımda ise yaptığımız çizgi film bölümümüze gelen haklı eleştirileri haklı buluyor ve yine unutmadığımız çizgi filmleri anıyoruz. Favori yerli dizilerimizden bir ilk beş oluşturarak bu haftaki bölümü tamamlıyoruz.
Ülker'in katkılarıyla hazırlanan Socrates FC'de bu hafta İnan Özdemir, İlhan Özgen ve Atahan Altınordu sizlerle birlikte.Bu haftaki bölümü geçtiğimiz hafta oynadığımız “İlhan Özgen'den daha yakışıklı bir oyuncu duyana kadar sessiz kal” oyununu ve oyunun kısa sürmesini konuşarak açıyoruz. Benzer bir oyunu Tanju Çolak'la oynama hayalimizi dile getirdikten sonra IFFHS'nin hazırladığı futbolun en iyi 48 ismi listesini bir kez daha hatırlıyor ve haftanın olayına geçiyoruz.Ülker Magma'yla Haftanın Olayı'nda geride kalan haftada oynanan derbileri konuşuyoruz. Liverpool-Manchester United maçı, Harry Maguire'ın kaçırdığı(?) gol, Bruno Fernandes'e dair soru işaretleri, Lisandro Martinez'in performansı, Joshua Zirkzee'nin psikolojisi… Premier League seansı sonrası Roma-Lazio maçını da konuşuyor, Paulo Dybala'ya hakkını veriyoruz. Bu bölümün kapanışında ise Valencia-Real Madrid maçına ufak bir değinmeden geçmiyoruz.Son kısımda ise yaptığımız çizgi film bölümümüze gelen haklı eleştirileri haklı buluyor ve yine unutmadığımız çizgi filmleri anıyoruz. Favori yerli dizilerimizden bir ilk beş oluşturarak bu haftaki bölümü tamamlıyoruz.
İlk olarak 2021'de podcastimize konuk olan makromusic, 3 yıl aranın ardından, 15 milyon dolar değerleme üzerinden aldığı tohum yatırım sonrası yeniden karşımızda! Benzer müzik zevkine sahip insanları birbiriyle eşleştiren ve sanatçıların da müziklerini tanıtmalarını sağlayan makromusic'in kurucu ortağı ve CEO'su Ataberk'ten yatırımla birlikte belirlenen yeni hedefleri dinledik. Swipeline Podcast'in 211. Bölüm konuğu makromusic kurucu ortağı ve CEO'su Ataberk Özaydın. Atabek Özaydın: https://www.linkedin.com/in/ataberkozaydin/ makromusic: https://makromusic.com/ 00:00 - Swipeline Intro 00:23 - 2021'den bugüne gelişmeler 01:36 - makromusic nedir? 02:52 - Kuruluştan bu yana ne değişti? 05:50 - Ücretli planlar ve özellikler 09:10 - Genç bir ekip olmanın getirileri 11:19 - makromusic evi nedir? 14:04 - Girişimcilik tutkun nereden geliyor? 20:11 - Rakipler 20:33 - makromusic kullanıcı profili 25:45 - İsim değişikliği düşündünüz mü? 26:50 - Esporu özlüyor musun? 28:16 - Hedefler: Amerika'ya açılma 31:58 - Sanatçılar için olan modeliniz nedir? 37:19 - Yatırım süreci 40:27 - Swipeline Outro -
Emperyalistlerin Batı Asya'daki (Ortadoğu) ileri karakolu İsrail, 1948'den beri Filistin'deki Siyonist sömürgeci işgalini sürdürürken emperyalizmin çıkarlarını da tüm bölge çapında korumaya devam etmekte. Bunun için defalarca savaşa ve katliamlara başvurdu. Son dönemde, bilhassa 2017 sonrasında askeri saldırganlığı elden bırakmadan ABD'nin koordinasyonunda bölgedeki gerici rejimlerle kol kola Filistin'i yavaş yavaş haritadan silme planları için ellerini ovuşturmaktaydı. Körfez emirlikleri ve krallıklarıyla İbrahimi anlaşmalar adıyla başlatılan, Türkiye'yi de yakın zamanda kapsama alan bu yeni işbirlikçi yapılanmaya darbe indiren, Filistin direniş örgütlerinin El Aksa Tûfânı operasyonu oldu. Direnişle tek başına baş edemeyen İsrail savaşı yaymak ve ABD'yi kendi yanında sıcak çatışmanın içine çekmek istiyor İsrail El Aksa Tufanı'na vahşi bir işgalle ve soykırım saldırısıyla yanıt verdi. Filistinli direniş örgütleri ile İran'dan Irak'a, Lübnan'dan ve Yemen'e uzanan Direniş Ekseni güçleri İsrail'in soykırım saldırısına askeri olarak karşılık vermekte. Böylelikle bir süredir düşük bir tempoda ilerleyen gerilimlerin yerini, bölge sathına yayılabilecek bir savaşın girizgâhı olarak yorumlanabilecek bir süreç aldı. Bugün bir savaş olasılığını arttıran faktör, Siyonist gayrimeşru devlet mekanizmasının dümeninde Netanyahu'nun bulunması ve hem Hamas lideri Haniye hem de Hizbullah lideri Nasrallah'ı katletmeyi hem de sivil katliamlarını, hava bombardımanlarıyla Lübnan'ın başkentine taşımayı, İran'ı da havadan vurmayı içeren kışkırtıcı hamleleri. Netanyahu hem İsrail içindeki muhaliflerini bir savaş atmosferinde etkisizleştirmek hem de bölgede İsrail'in düşmanlarına tayin edici darbeyi indirmek için ABD'nin savaş makinesini kendi yanında doğrudan çatışmanın içine çekecek büyük bir savaşı başlatmak istiyor. ABD emperyalizmi İsrail'e tam destek veriyor ama patron benim demeye devam ediyor Fakat emperyalizmin gündeminde İran'a yönelik topyekûn bir saldırının en azından bu aşamada bulunmadığı anlaşılıyor. ABD 2023 Ekim'inden bu yana bölgesel bir savaşa kapı açacak gelişmeler karşısında hep temkinli bir pozisyon aldı. Yine benzer şekilde İran'ın da savaştan kaçındığını söylemek olanaklı. ABD açısından, aynı anda hem Ukrayna'da NATO'nun Rusya'ya yönelik savaşını finanse etmek hem de İsrail'in saldırılarına arka çıkmak giderek daha büyük maliyetler doğurmakta. İkinci bir husus, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Katar gibi bölgedeki işbirlikçi rejimlerin, bir tarafı doğrudan İsrail olan bir bölgesel savaşta İsrail'le aynı safta tam anlamıyla seferber edilmesinin zor olması. Suud egemenliğindeki, petrol parası ile büyük oranda satın alınmış bir nüfus için bile açık açık İsrail'le birlikte savaşmanın kolay kabul edilemeyeceği tahmin edilebilir. Benzer bir durum nüfusunun bir bölümü Şii olan Bahreyn ve Filistinli nüfusun büyük ağırlık taşıdığı Ürdün için çok daha geçerli. Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyan ve İbrahimî anlaşmaların da mimarı olan Trump'ın ABD başkanlığını kazanmış olması, normalde bölgesel savaş olasılığını arttıran bir diğer faktör olarak sayılabilirdi. Trump'ın Netanyahu'ya Ocak ayında kendisi göreve gelene kadar Gazze'deki işi bitirmesini söyleyen çıkışı, daha önemli bir rakip olarak gördüğü Çin'e odaklanma isteğini gösteriyorsa, bunun tersi söz konusu olur. Zaten İsrail ordusu da Kasım ayı içinde Lübnan'da Hizbullah karşısında zorlandıktan sonra ABD'nin arabuluculuğunda bir geçici ateşkese imza atmak zorunda kalmış durumda. Siyonistlerle tekfirci-mezhepçi çeteler kirli ve kanlı bir işbirliği içinde
Duâ mahalli olan son oturuşta sıradan konuşmalara benzer şekilde duâ etmenin namaza zararı var mıdır? Âlimler, namazda yapılan duâyı üç kısımda incelemişlerdir; 1. Kur'an-ı Kerim veya hadis-i şerif kaynaklı olan dualar. 2. Kur'an-ı Kerim veya hadis-i şerif kaynaklı olmayıp, insanların gündelik ve sıradan konuşmalarını andırmayan ve insanlardan istenilmesi muhâl (imkansız) olan şeyleri içeren duâlar. 3. Kur'an-ı Kerim veya hadis-i şerif kaynaklı olmayıp, insanların gündelik ve sıradan konuşmalarına benzer tarzda insanlardan istenilmesi muhâl olmayan şeyleri içeren dualar. Hanefi alimlerine göre birinci ve ikinci kısımlarda anlatıldığı şekilde duâ etmek namazı bozmaz. Üçüncü kısımda anlatıldığı şekilde duâda bulunmak ise namazı bozar. Buna göre kişinin mesela; “Allah'ım, bana baklava börek gönder, falan hanımla evlendir, borcumu öde...” emsâli şekilde bir duâda bulunması, sahih olan görüşe göre namazı bozar. Fakat “Allah'ım bana afiyet ver, beni affet, bana rızık ver” gibi insanların gündelik ve sıradan konuşmalarını andırmayan ve insanlardan istenilmesi muhâl olan şeyleri içerecek şekilde duâda bulunmak namazı bozmaz. Muaviye b. Hakem es-Sulemiyyi (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu: “Muhakkâk ki şu namaz, insanların kelamından hiçbir şeye uygun değildir. Çünkü namaz ancak tesbih, tekbir ve Kuran okumaktan ibarettir.” (Müslim) (Suâlli Cevaplı İslâm Fıkhı, c.2, s.388-389)
Ülker'in katkılarıyla hazırlanan Socrates FC'de bu hafta İnan Özdemir, İlhan Özgen ve Buğra Balaban sizlerle birlikte. Bu haftaki bölümü Socrates'in raflarda yerini alan 2000'ler özel sayısıyla açıyoruz. Özlenen dergi günlerini hatırladıktan sonra şiirin irtifa kaybetmesini, ilk ve ortaöğretimdeki anılarımızı konuşuyoruz. Benzer döneme tekabül eden milli takımın birliktelik hali, 2001 Avrupa Basketbol Şampiyonası ve 2002 Dünya Kupası günleri yine bu bölümün maddelerinden. Ülker Magma'yla Haftanın Olayı'nda ise Milan'ın 125. yıl kutlamalarında yaşananları ve Paolo Maldini'nin mevcut takım sahiplerine tepki olarak kutlamalara katılmamasını konuşuyoruz. Futbol kulüplerinin başına gelen yabancı sermayenin kulüp kültürüne etkileri ve excel tablosu haline gelen takımlar derken bu sistemdeki takımlara eleştirilerimizi yöneltiyoruz. Manchester City'nin kötü gidişatı, Manchester United'ın derbi zaferi, David Beckham'ın sırrı, Ruben Amorim'e gösterdiği destek, Gullit-Van Basten-Rijkaard balonu konularımız arasında. Rıdvan Dilmen'in Türk futbolundaki yeri, spor tarihinin büyük figürlerinin bizi alıştırdığı “normal”ler, David Beckham'ın Manchester United döneminin yanlış hatırlanması, futbolda soyunma odası kültürü, İtalya futbol tarihi odaklı “O mu, bu mu?” oyunumuz… Hepsi ve daha fazlası bu bölümde!
Ülker'in katkılarıyla hazırlanan Socrates FC'de bu hafta İnan Özdemir, İlhan Özgen ve Buğra Balaban sizlerle birlikte.Bu haftaki bölümü Socrates'in raflarda yerini alan 2000'ler özel sayısıyla açıyoruz. Özlenen dergi günlerini hatırladıktan sonra şiirin irtifa kaybetmesini, ilk ve ortaöğretimdeki anılarımızı konuşuyoruz. Benzer döneme tekabül eden milli takımın birliktelik hali, 2001 Avrupa Basketbol Şampiyonası ve 2002 Dünya Kupası günleri yine bu bölümün maddelerinden.Ülker Magma'yla Haftanın Olayı'nda ise Milan'ın 125. yıl kutlamalarında yaşananları ve Paolo Maldini'nin mevcut takım sahiplerine tepki olarak kutlamalara katılmamasını konuşuyoruz. Futbol kulüplerinin başına gelen yabancı sermayenin kulüp kültürüne etkileri ve excel tablosu haline gelen takımlar derken bu sistemdeki takımlara eleştirilerimizi yöneltiyoruz. Manchester City'nin kötü gidişatı, Manchester United'ın derbi zaferi, David Beckham'ın sırrı, Ruben Amorim'e gösterdiği destek, Gullit-Van Basten-Rijkaard balonu konularımız arasında.Rıdvan Dilmen'in Türk futbolundaki yeri, spor tarihinin büyük figürlerinin bizi alıştırdığı “normal”ler, David Beckham'ın Manchester United döneminin yanlış hatırlanması, futbolda soyunma odası kültürü, İtalya futbol tarihi odaklı “O mu, bu mu?” oyunumuz… Hepsi ve daha fazlası bu bölümde!
Almanya'da yapılan pek çok araştırma gençlerin özellikle korona salgınından sonra kendilerini yalnız hissettiğini gösteriyor. Buna Ukrayna ve Ortadoğu'daki savaş ve ekonomik kriz de eklenince gelecek kaygıları da artıyor. Benzer sorunları Türkiye kökenli gençlerin de yaşayıp yaşamadığını Bremen'deki çok dilli Neue Oberschule Gröpelingen'de öğretmenlik yapan Sinan Erdoğan'a sorduk. WDR Cosmo Türkçe'nin mikrofonunda bugün Erkan Aslan ve Ceyhun Kara var. Von Ceyhun Kara.
Suriye'de Beşar Esad'ın devrilmesinin üzerinden 24 saat bile geçmeden, Almanya'da Suriyelilerin ülkelerine dönmelerine yönelik mülteci tartışması alevlendi. Benzer bir durum Türkiye'de de yaşanıyor. Öte yandan, Suriye'deki Geçiş Yönetimi Başbakanı Muhammed el-Beşir, Suriyelilere "Geri dönün" çağrısında bulundu. Suriyelilerin ülkelerine dönüp dönmeyeceğini göç uzmanı Prof. Dr. Murat Erdoğan ile konuştuk. Mikrofonda Gökçe Göksu ve Elmas Topçu var. Von Gökce Göksu.
2010 yılının sonunda Tunus'ta başlayıp kısa süre içinde mücavir bölgelerde etkisini hissettiren toplumsal hareketlerin temel motivasyonu, uzun süredir devam eden tek adam rejimlerini devirmekti. Tunus'ta Zeynel Abidin Bin Ali ve Mısır'da Hüsnü Mübarek gibi, on yıllardır iktidarı gasp eden ve meşruiyetleri sorunlu olan aktörlerin devre dışı bırakılması, bir bahar havası yaratmış ve direniş devrimlerle sonuçlanmıştır. Benzer bir durumun yaşanması beklenen Suriye'de ise İran ve Rusya gibi aktörlerin müdahalesi, süreci rejim lehine şekillendirmiş ve toplumsal talepler göz ardı edilerek tedhiş dönemine girilmiştir.
Suas práticas diárias representam o quê em sua vida? Para Camila Gomes, que rezava diariamente para si mesma, hoje reza para ajudar os outros, pois fez disso seu ofício e se tornou benzedeira. Aperte o play e inspire-se!
Dr. Ali Semin'e göre ABD, İsrail'i kullanarak İran'ın caydırıcılık kapasitesini test ediyor. Benzer yöntemler ile Irak'ın 1990'dan itibaren yıpratıldığını ve 2003'te işgal edildiğini hatırlatan Ali Semin, ABD'nin "kolay lokma" haline getirmek istediği İran'ı baskı altına almaya başladığı değerlendirmesinde bulundu.
Hepimiz çocukluğumuzda "Neşeli ol ki genç kalasın" şarkısını duymuşuzdur. Bu şarkı sadece neşe dolu bir çocuk şarkısı değil, aynı zamanda yaşamımız boyunca takip etmemiz gereken önemli bir öğretiyi de içinde barındırıyor. Neşeli ve olumlu bir düşünce yapısına sahip olmak, hem zihinsel hem de fiziksel sağlığımız üzerinde derin etkiler yaratabilir. Günümüzün hızlı ve stresli yaşam koşullarında, olumlu düşünmenin sağlığımıza olan etkilerini anlamak ve uygulamak, yaşam kalitemizi artırmak için oldukça önemlidir. Ancak, olumsuz düşünmenin zararlı etkilerini de göz ardı etmemeliyiz. Bu yazıda, olumlu ve olumsuz düşünmenin sağlık üzerindeki etkilerini bilimsel araştırmalar ışığında ele alacağız. Hadi, "Neşeli ol ki genç kalasın" şarkısının sözlerinin ardındaki bilimsel gerçekleri birlikte keşfedelim. Giriş Olumlu düşünmenin bireylerin zihinsel ve fiziksel sağlığı üzerinde çeşitli yararları bulunmaktadır. Aynı zamanda, olumsuz düşünmenin de ciddi zararları olduğu bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır. Bu yazıda, olumlu ve olumsuz düşünmenin insan sağlığı üzerindeki etkilerini ele alacağız. Amaç, sağlık profesyonellerine ve genel okuyuculara bu iki düşünce tarzının etkilerini daha iyi anlamalarına yardımcı olmaktır. Olumlu Düşünmenin Yararları Psikolojik Yararlar Olumlu düşünme, bireylerin stres düzeylerini azaltarak genel psikolojik iyi oluşu artırır. Stres yönetimi ve zor durumlarla başa çıkma becerisi, olumlu düşünce yapısıyla güçlenir. Bu durum, bireylerin depresyon ve anksiyete gibi ruhsal sağlık sorunlarıyla daha etkili bir şekilde başa çıkmasını sağlar. Fredrickson ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışma, olumlu duyguların bireylerin stresle başa çıkma kapasitelerini artırdığını ve genel yaşam memnuniyetini iyileştirdiğini göstermektedir.1 Benzer şekilde, Pressman ve Cohen'in çalışması, olumlu duyguların depresyon ve anksiyete belirtilerini azaltmada etkili olduğunu ortaya koymaktadır.2 Fiziksel Sağlık Yararları Olumlu düşünme, kardiyovasküler sağlık üzerinde doğrudan olumlu etkilere sahiptir. İyimser bireyler, kalp hastalıkları riskini azaltan daha sağlıklı yaşam tarzları benimseme eğilimindedirler. Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve sigara kullanmama gibi davranışlar, olumlu düşünce yapısıyla desteklenir. Rozanski ve arkadaşlarının çalışması, psikolojik faktörlerin kardiyovasküler hastalıkların patogenezindeki etkisini ve olumlu düşünmenin bu riskleri azaltabileceğini göstermektedir.3 Ayrıca, Segerstrom ve Sephton'un çalışması, iyimser beklentilerin hücre aracılı bağışıklık üzerinde olumlu etkileri olduğunu ve bağışıklık sistemini güçlendirdiğini göstermektedir.4 Bilişsel Yararlar Olumlu düşünme, bilişsel işlevlerin iyileşmesine ve bilişsel gerileme riskinin azalmasına katkıda bulunur. Bu düşünce yapısı, problem çözme yeteneklerini, yaratıcılığı ve genel zihinsel performansı artırır. Aynı zamanda, ileri yaşlarda bilişsel işlevlerin korunmasına yardımcı olarak, demans gibi bilişsel bozuklukların önlenmesinde önemli bir rol oynar. Boehm ve Kubzansky'nin çalışması, olumlu psikolojik iyi oluşun kardiyovasküler sağlıkla olan ilişkisini ve dolayısıyla bilişsel işlevlerin korunmasında rol oynadığını göstermektedir.5 Giltay ve arkadaşlarının çalışması, iyimserliğin genel ve kardiyovasküler ölüm oranları üzerindeki etkisini incelemiş ve olumlu düşüncenin problem çözme yeteneklerini artırabileceğini göstermektedir.6 Uzun Yaşam İyimserlik ve olumlu düşünme, bireylerin yaşam süresini uzatabilir. Bu bireyler, daha sağlıklı davranışlar sergileyerek ve stres düzeylerini düşük tutarak genel sağlık durumlarını iyileştirirler. Sonuç olarak, olumlu düşünce yapısı, hem yaşam kalitesini artırır hem de yaşam süresini uzatır. Danner ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, olumlu duyguların yaşam süresini uzattığı ve bu bireylerin daha sağlıklı yaşam tarzları benimsediği bulunmuştur.7 Ayrıca, Carver ve Scheier'in çalışması, iyimserliğin yaşam süresini uzattığını ve olumlu düşünce yapısını...
Uzunca bir süredir teknoloji şirketleri ile devletler arasında ciddi bir çatışma söz konusu. Devletlerin egemenlik hakları gerekçesiyle sosyal medya şirketlerini regüle etme çabalarına karşın kendilerini herhangi bir yasal çerçeveden muaf tutmaya çalışan sosyal ağlar, çözülmesi zor sorunlara neden olmaktadırlar. Özellikle güvenlik açısından oluşan risk ve tehditler sadece devletler açısından değil bireyler açısından da telafisi zor durumlar yaratabilmektedir. Son on yıldaki bilançoya bakıldığında, devletlerin sosyal medya şirketleri karşısındaki tutumunun tedrici bir sertleşme eğilimi gösterdiği ve güncel koşullara göre kendisini yenileyen bir yasal mevzuatın varlığı dikkat çekmektedir. Son yıllarda başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın muhtelif yerlerinde seçimlere müdahale ve ulusal güvenlik açısından oluşan riskler, sosyal medya şirketlerine yönelik baskıyı da artırmaktadır. Rusya-Ukrayna Savaşının ardından Rusya menşeli konvansiyonel medya araçları ve sosyal ağlara yönelik ciddi kısıtlamaların uygulandığı bilinmektedir. Özellikle Avrupa'da Rusya'nın propagandasını yaptıkları gerekçesiyle Russia Today ve Sputnik'e yönelik kısıtlamalar söz konusu olmuş ve söz konusu platformların sosyal medyadaki kanallarına da erişim engeli getirilmiştir. Benzer bir durum 2017 Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen ardından yaşanmış ve seçimleri kazanan Macron, Rus medya platformlarının akreditasyonlarına sınırlandırmalar getirmiştir. Rus istihbaratının Cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahalelerde bulunduğu gerekçesi ile meşrulaştırılan bu durum, Avrupa'da son dönemde sıradan bir eğilim haline geldi. Telegram ve Fransa
1904 yılında tanınırlık kazanan bir rahip; Georgy Gapon, St. Petersburg'daki işçi meclisinde aktif görev alır. İşçiler arasında gittikçe itibar kazanmaya başlayan bu rahip, çara bir dilekçe yazarak ona işçilerin dertlerini anlatmak ister. Bu dilekçeyi işçilerle birlikte bir yürüyüş yaparak Nikolay'a ulaştırmayı planlar. Bir yandan da Rus Gizli Polisi Okhrana için çalışan çifte ajan Gapon, Putilov Fabrikası'nda yaşanan haksızlığın ardından yürüyüşe karar verir. Tarihe Kanlı Pazar olarak geçen bu hadise, Rusya tarihi için bir kırılma noktası olur. Kanlı Pazar'la başlayan 1905 yılı, Rusya'yı devrimin eşiğine getirir. İşçiler, aydınlar, bürokratlar, zemstvo temsilcileri, hatta Çarlık Rusya Ordusu askerleri dahi rejime başkaldırır. Otokrasi, yaşanan olaylar karşısında ilk kez geri adım atmak zorunda kalır. Ülkede yaşanan kaos, devrime yol açar. Ekim Manifestosu olarak bilinen manifestoyla çar, halkın sesini duyurabileceği bir meclis açmak durumunda kalır. Rejim destekçisi olması beklenen meclis, rejimin tam karşısında konumlanır. Devrimcilere karşı mecliste sert bir tutum takınan çarlık rejimi, muhalif vekillerin sesini kesemeyince hukuki bir darbeyle Duma Meclisini kapatmak ister. Bu, devrimci hareketleri daha da kızıştırır. Kendi içinde de Bolşevik-Menşevik gibi farklı fraksiyonlara bölünen devrimciler, rejime karşı hep birliktedir. Bütün bu gelişmeler yetmezmiş gibi 1904-1905 Rus-Japon Savaşı, korkunç bir yenilgiyle sonuçlanır. Sergei Witte'nin Japonlarla imzaladığı Portsmouth Antlaşması'yla Rusya, Uzakdoğu hayallerini bir kenara bırakır. Aynı günlerde yaklaşan devrim için çalışmalar yapan Vladimir Lenin, Joseph Stalin adında genç bir devrimciyle tanışır. Rusya tarihine damga vuracak ikili, birlikte çalışmaya başlar. Devrimci hareket içerisinde etkin görev alan Stalin, Bolşevikler arasında gittikçe güçlenir. Felaket bir durumda olan Çarlık Rusya'ya Avrupa'daki gelişmeler de yardımcı olmaz. Avrupa'da 20. yüzyılın başında yükselen tansiyon, Birbiri ardına krizlere sahne olur. Kaiser Wilhelm'in politik hataları, İngiltere'ye, izlediği yalnızlık politikasını yeniden düşündürür. İmzalanan Entente Cordiale (Samimi Antlaşma) ile İngiltere ve Fransa, bir asırlık düşmanlıktan sonra tekrar yakınlaşmaya başlar. Benzer şekilde Rusya da Birleşik Krallık ile masaya oturur. Birbirinden bağımsız yapılan bu antlaşmalar, yaşanan krizler sonucu Üçlü İtilaf'a dönüşecektir. Çar Nikolay'ın bütün sorunlar yetmezmiş gibi yeni doğan oğlunun hemofili hastalığına sahip olduğu anlaşılır. Bu amansız rahatsızlık, Alexei Nikolayevich Romanov için hayati tehlike oluşturur. Acılar içinde kıvranan çocuğa çare olması için mistik bir şifacının adı geçer. Grigori Rasputin adındaki bu gizemli din adamı, Çarlık rejiminin son dönemine damga vurur. 00:00 - 02:18 Intro 02:18 - 09:10 Kanlı Pazar'a Giden Yol 09:10 - 11:40 Kanlı Pazar 11:40 - 17:27 Devrim Başlıyor 17:27 - 18:56 Japon Savaşının Sonu: Portsmouth 18:56 - 21:56 "Ekim Manifestosu" 21:56 - 22:31 Sosyal Demokratlar Bölünüyor "Bolşevik-Menşevik" 22:31 - 27:09 Rejimin Duma Felaketi 27:09 - 28:25 "Cugaşvili" 28:25 - 31:17 Yeni Avrupa: Entente Cordiale 31:17 - 33:45 Tansiyon Yükseliyor: I. Fas Krizi 33:45 - 35:14 Donanma Yarışı 35:14 - 36:27 II. Fas Krizi (Agadir Krizi) 36:27 - Çareviç Aleksey ve Gizemli Şifacı Rasputin Credits: Music: Black Order by Soundridemusic Link to Video: https://youtu.be/REQdrQlCV5g?si=3EMnuKmscEe4sy7R Diğer Müzikler: @epidemicsound Kaynakça; (Kullanım Derecesine Göre Sıralanmıştır.) Rusya İmparatorluğu'nun Çöküşü; Harp Yahut İhtilal (1881 1917) - Onur Önol - Onur İşçi Simon Sebag Montefiore - The Romanovs 1613 - 1918 Catrine Clay - Kral İmparator Çar XIX. Yüzyıl Siyasi Tarihi - Fahir Armaoğlu Andrew Wiest - Birinci Dünya Savaşı Tarihi Rusya; Ortaçağ'dan Sovyet Devrimi'ne - Kezban Acar Rusya Tarihi - George Vernadsky Rusya'nın Kısa Tarihi - Paul Bushkovitch Kanalımızı desteklemek ve ek içeriklere ulaşmak için; https://www.youtube.com/channel/UCPlTdUoi8jAjEdk1wf5cQug/join
Siyasî kaderini Gazze'deki soykırıma bağlayan Netanyahu savaşı bölgeye de yaymanın peşinde. Biden Yönetimiyse Netanyahu ateşkes ve rehine anlaşması yapmak istiyormuş gibi davranıyor. ABD'nin politikası bu “yalan” etrafında dönüyor, bu arada binlerce Filistinli ölüyor. Biden Yönetimi son Filistinliye kadar soykırımı tamamlamak isteyen İsrail'e mühimmat akıtmaya hâlâ devam ediyor. “Gazze”, ABD'deki Başkanlık seçimlerinin tek konusu değil tabii. Netanyahu'nun marifetiyle müzakerelerin çıkmaza girmesi ve Biden Yönetimi'nin İsrail'in peşinden sürüklenmeye devam etmesi Gazze'yi seçimlerin ana konusu haline getirebilir. Böyle bir durum, “Ukrayna'da, Gazze'de savaşı ancak ben bitiririm” havası veren Cumhuriyetçiler'in Başkan adayı olan Donald Trump'ın elini güçlendirir. Bu arada Netanyahu da Kasım ayına kadar zaman kazanmış olacak. Benzer bir durum “Vietnam Savaşı” sebebiyle 1968'deki Başkanlık seçimlerinde de yaşanmıştı. Demokrat Partili ABD Başkanı Lyndon Johnson savaş karşıtı protestoların hedefi haline gelmişti. Nihayetinde Johnson 5 Kasım'da yapılacak seçimlerde aday olmayacağını açıklamıştı. ABD Başkan Yardımcısı Hubert Humphrey ise Başkan adayı olarak sahaya çıkmıştı. Demokratlar'ın seçimi kazanması önce “ateşkes” ve ardından” barış anlaşması” için müzakerelerin başlatılmasına bağlıydı. Cumhuriyetçiler'in Başkan Adayı Richard Nixon'ın seçimleri kazanmasıysa müzakerelerin akamete uğratılmasına bağlıydı. Önceki yazımda değindiğim gibi Nixon, ABD yanlısı Güney Vietnam(Saygon) ile Çin ve Sovyetler Birliği tarafından desteklenen Kuzey Vietnam(Hanoi) arasındaki ateşkes ve barış müzakerelerini baltalamak için gizlice girişimlerde bulunmuştu. ABD yasalarına aykırı olarak gerçekleşen girişimlerin odağında “Ejderha Kadın” veya “Küçük Çiçek” olarak anılan, Anna Chennault isimli, Çin asıllı zengin bir kadın yer alıyordu. Asıl adı Chan Sheng Mai olan kadın İkinci Dünya Savaşı'nda Çin'deki ABD Hava kuvvetlerinin komutanlığını yapan Claire Chennault'un dul eşiydi. Genç bir gazeteciyken kendisinden 32 yaş büyük olan General Claire ile evlenen “Ejderha Kadın” hem Washington sosyetesinin gözde isimleri arasına girmiş ve hem de başkentteki Çin karşıtı şahin lobinin öncüsü haline gelmişti.
Üçüncü Dünya Savaşı çıkacaksa, yine bize karşı, İslâm'ın küresel sistemi sarsacak ölçüde gelişini durdurmak için çıkacak, çıkarılacak. “Bize karşı” dedim. Bin yıl önce Ehl-i Sünnet Omurga'yı inşa ederek, Ehl-i Sünnet Omurga üzerinden bin yıl sürecek bir dünya düzeni (nizâm-ı âlem) tesis eden, böylelikle hem İslâm âlemini bir çatı (Ehl-i Sünnet Omurga) altında toplayan, hem de dünyaya adalet, hakkaniyet ve merhamet ilkeleri çerçevesinde nizam ve intizam kazandıran bir gökkubbe'nin yeniden dimdik, capcanlı dirilişine karşı çıkarılacak üçüncü dünya savaşı. ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI, ÇİN VEYA RUSYA ÜZERİNDEN ÇIKARILMAYACAK Çin'in gelişini durdurmaya karşı çıkarılacak deniyor. Bir defa soruları doğru sormasını bilmeliyiz: Çin geliyor mu ki? Çin, kapitalistleşiyor ve kendini inkâr ederek intihara sürükleniyor: Çin yok olmaya geliyor: Kapitalistleşen Çin'in beş bin yıllık Çin medeniyetinin üzerine sünger çektiğini, dolayısıyla intihar ettiğini göremiyorsanız neyi görüyorsunuz peki? Kendini inkâr eden Çin üzerinden üçüncü dünya savaşı ancak yanlışlıkla çıkar, bir hata kıvılcımıyla, Tayvan meselesini patlatmak gibi bir yanlışlık üzerinden çıkar ama bu da çok çabuk sona erer, lokal bir çatışmaya dönüşür. Benzer gözlemleri Rusya için de yapabiliriz. Şangay Beşlisi, alternatif bir dünya düzeni sunmuyor. Amerikan / Yahudi hegemonyasına karşı İngiliz güdümlü bir dünya sunuyor. Küresel sistemi ve meşrûiyetini sorgulayacak bir sahiciliği, sahici ve köklü temellere ve vaatlere sahip değil Çin. İslâm dünyası sahip ama. Gazze, bunu ispatladı. ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI YİNE İSLÂM'A KARŞI ÇIKARILACAK… Gazze direnişi, insanlığın haysiyetini nizam-ı âlem / ümmet fikrine (her şeyin anası / kökü olduğu bilincine sahip hakîkî Müslümanların koruyabileceğimi ve kurtarabileceğini dünya âleme ispat etti. En zor şartlarda bile insanın haysiyetini sadece Müslümanlar kurtarabilir, dedi Gazze bütün dünyaya. İnsanlığın haysiyetini koruma fikrine sahip güçlü ve asil bir fikir, insanlığa insanca yaşayacağı bir gelecek vadedebilir. Modern ve/veya postmodern Batı uygarlığı hümanizm üzerinden kuruldu ama hümanizm bir tanrı arayışıydı, insana insanlığını hatırlayacak bir tanrı arayışı. Fakat bu arayış, sağlam, sahici felsefî temellerden yoksun olduğu için insanın tanrılaşmask çabasına dönüştü ve kendi temellerini dinamitleyecek yıkıcı dinamikler üzerinden kendini varetti. İnsan tanrılaştırıldı. Tanrılaşan Batılı insan azmanlaştı, dünyayı kan gölüne çevirdi. Batı düzeni kan, gözyaşı, katliam demekti. Müslüman nizam-ı âlemi ise, inşa, ihya, nizam ve intizam yani sulh düzeni. Müslüman dünya nizamını yeniden tesis etme potansiyeline sadece Osmanlı'nın çocukları sahip'ti. Gazze, Osmanlı'nın bedenen yok olduğunu ama ruhen yaşadığını, dipdiri olduğunu gösterdi dünyaya. Osmanlı adalet, merhamet ve hakkaniyet nizamı ve vaadi demekti. Osmanlı'yı Osmanlı yapan ise, Karahanlılar ve Selçuklu'nun kurduğu Ehl-i Sünnet Omurga'nın konumlandırıcı ve korucuyu gücü olmasıydı.
Benzer süreçlerden geçerken kendi tarafımızda neler olduğunu konuştuk. Geriye dönüp baktığımızda hissedilen o sıkışık hissiyatı gülümseyerek andık. Hakkımız olanın bize gelmesi,enerjiyi sıkıştırma halimiz,herşeyi çabuk tüketmemize değindik. Konular oralardan aile dizimine geldi mesela. Podcastte önerdiğim kitabı paylaşmak isterim. Hikayelerimizin sadece bizimle alakalı olmadığını örneklerle görebileceğiniz bir kitap.Çok öneririm okumanızı. Mark Wolynn -''Seninle Başlamadı ''
Soykırım kavramı ilk defa 1943 yılında bir Yahudi olan Raphael Lemkin tarafından kullanıldı. Holokost'u kendi hayatında acı bir biçimde deneyimlemek zorunda kalan Lemkin, soykırım suçunun tanımlanması ve uluslararası hukuk tarafından kabul edilmesi için büyük çaba sarf etti. Nihayet 1948 yılının sonunda Birleşmiş Milletler Soykırım Konvansiyonu kabul edildi ve 1951 yılında yürürlüğe girdi. Bir ulusal, etnik, ırksal ya da dini grubu tamamıyla ya da kısmen yok etme amacı ile işlenen fiiller olarak tanımlanan soykırım kavramı zaman içerisinde muğlaklaştı ya da kapsamı ile ilgili tartışmalar yapıldı. Tıpkı terör kavramı gibi tanımlanması ve ispatında uluslararası ölçekte sorunlar yaşanması neyin soykırım olup olmadığı ile ilgili de öznel yorumlamaları beraberinde getirdi. Hiç kuşkusuz 20. yüzyıl soykırımlar tarihi açısından oldukça acı tecrübelere sahne olmuştur. Başta Nasyonel Sosyalizmin sebep olduğu Holokost olmak üzere 1990'larda Ruanda ve Bosna'da yaşananlar soykırımın ne denli tahrip edici olduğunu gözler önüne sermiştir. Bir tür uluslararası sistem krizine de işaret eden bu örnekler, Batı tarihi ve müdahalesi açısından da okunmalıdır. Nitekim her bir krizin yaşanması ve önlen(e)memesi aşamasında Batılı ülkelerin dolaylı ya da doğrudan sorumlu oldukları görülmektedir. 1994'te Hutu'ların sekiz yüz bin civarında Tutsi'yi öldürdükleri süreçte bütün yabancı misyonların ülkeyi terk etmeleri ve BM başta olmak üzere Batılı devletlerin herhangi bir müdahalede bulunmamaları bu açıdan önemli bir örnek. Benzer bir trajedinin yaşandığı Bosna'da da aşırılık yanlısı Sırp milliyetçilerinin Boşnaklara yönelik sistematik katliamlarına seyirci kalınmıştır. Binlerce insanın öldürüldüğü süreçte başta BM'ye bağlı barış gücü olarak görev yapan Hollanda askerleri olmak üzere Batılı ülkelerin tavrı, soykırımın yaşanmasında doğrudan etkili olmuştur. Hollandalı askerlerin Boşnakları Sırplara karşı korumasız bırakması sonucunda oluşan bu durum, Avrupa'nın göbeğinde bir “Avrupa medeniyeti” krizine de işaret etmektedir. Srebrenitsa'da yaşananların soykırım olarak tanımlanması aşamasında yaşananlara bakıldığında soykırım kavramına dair yapılan tartışmaların ne denli bulanıklaştırıldığı ve öznel yorumların yapıldığı da görülmektedir.
Neden ‘meydan okuma'?.. Çünkü, emperyal Batı ile aynı telden çalan muhalefetimiz, hükûmet ağzıyla kuş tutsa, TBMM'den en ‘devrimci' yasaları geçirse bile takacak kulp arayıp, mutlaka da buluyor. Sık sık dile getirdiğimiz metaforda olduğu gibi; Sayın Cumhurbaşkanı İstanbul Boğazı'nı deniz üstünden yürüyerek geçse, “Yüzmeyi de bilmiyor!” diye eleştiriverecekler… Devlet aklı ile iletişim aklının bir kez daha kol kola girip sahaya çıkması gereken bir konuyla, Vergi düzenlemesi meselesiyle karşı karşıyayız. Nedeni çok basit… Yasal düzenleme, Meclis'ten geçmemişken sadece Teklif düzeyindeyken bile muhalefet ve trolleri yaygarayı basmaya başladılar. Whatsapp gruplarında, sosyal medyada ve meslek ilkelerini bir kenara bırakıp bunlarla aynı karakter ve tutumda davranmayı ilke edinmiş başta Saraçhane medyası olmak üzere bazı medya organlarında tezvirat aldı yürüdü: “Dağ, fare doğurdu…” “Bunların yaptığı zenginden alıp fakire vermek değil, fakirden alıp zengine vermek…” Bu iddialarını desteklemek için Nibor Dooh ismini de kullanıyorlar; zenginden alıp fakire vermesiyle meşhur Robin Hood'un tersten yazılışı… “Yurt dışı çıkış harcı için 3 bin lira diyorlardı, 500 liraya indiler. Önce eşeğini kaybettirip, sonra buldurma hikâyesi…” “Herhâlde sadece avukatlar, doktorlar ve serbest meslek mensupları için Yasa çıkarıyorlar; nerede büyük başlar?!..” Benzer durum Tasarruf Tedbirleriyle İlgili Genelge sürecinde de yaşanmıştı… O zaman da iletişimin hak ettiği şekilde yönetilmesinde sorunlar olduğunu dile getirmiştik. Korkarız, şimdi de vergi uygulamalarıyla ilgili düzenlemede aynı sorunları tecrübe etmek durumunda kalabiliriz. Peki, ne yapmak lazım? Almanya'nın ünlü komutanlarından Erich Ludendorff'un 1937 tarihli “Der totale Krieg” kitabına adını veren “topyekûn savaş” kavramı tam da burada işimize yarayabilir… Ya da başka bir deyişle; topyekûn mücadele…
#acıtatlımayhoş Karadeniz'in asma yaprağında pişirilen ekmeğini, yani pileki ekmeğini yediniz mi? Benzer bir asma yaprağı kullanımı Trakya'da var. Asma yaprağında göçmen pidesi: Loznik! Aylin Öney Tan'dan tarifini dinleyin
Bolivya örneği, yüzlerce darbe girişimine muhatap olan Latin Amerika'da bir darbenin engellenebiliyor olması yönüyle tartışmaya değer. 27 Mayıs darbesi ile başlayan ve 15 Temmuz'a kadar farklı saiklerle mümkün hale getirilen darbe girişimleri, Bolivya örneğini bizler açısından daha fazla ilgi çekici hale getirdi. Özellikle Devlet Başkanı Luis Arce'nin hükümet sarayını basmaya çalışan darbeci General Jose Zuniga'ya karşı çıkması ve sonrasında halka çağrı yaparak yüzbinlerce insanın sokaklara çıkmasını sağlaması anlamlı idi. Demokratik usullerle seçilen bir Başkan'ın darbeye halkla birlikte mukavemet etmesi, mazisinde acı hatıraların olduğu Türkiye açısından da önemli bir deneyim. Nitekim 15 Temmuz günü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısı ile yüzbinlerce insan sokaklara inmiş ve olası bir işgal girişimine yönelik demokrasiyi savunmuşlardır. 15 Temmuz'u hem Türkiye hem de dünyadaki örnekleri açısından pozitif ayrıştıran bu mücadele ruhu, Bolivya örneğinde de görüleceği üzere bir model üzerinden tartışılabilmektedir. Darbeler ve Dış Destek Stephen Kinzer'in “Darbe” isimli kitabında açık biçimde görüldüğü üzere özellikle Latin Amerika tecrübesi, darbelerin bir dış destek olmadan yapılmasının mümkün olmadığını göstermektedir. Dış destek denildiğinde ilk aklan gelen ülke ise hiç kuşkusuz ABD. ABD, 1930'ların başında Küba'daki askeri darbeyi desteklerken, 1960'lar başında da birçok kez Fidel Castro'yu hedef almıştır. Özellikle siyasi ve ticari çıkarları tehdit altında olduğunda darbe seçeneğini gündeme alan ABD'nin Latin Amerika tecrübeleri Küba ile sınırlı değil. Nitekim komünizm tehdidi gerekçe gösterilerek Guetemala'da yapılan darbe, ABD'li şirketlerin bu bölgedeki çıkarlarını zedeleyen Başkan Arbenz'in toprak reformu kararıyla ilgiliydi. Benzer biçimde, ABD'nin 1963'te Güney Vietnam Devlet Başkanı Ngo Dinh Diem'e karşı düzenlenen darbeyi finanse ettiği Pentagon belgelerine yansıyan bir konu. ABD'nin Soğuk Savaş doktrini çerçevesinde Şili'de yaptığı darbe ise en çok konuşulan müdahaleler arasında. 1970 yılında Salvador Allende başkan seçildiğinde Richard Nixon Allende'in göreve gelmesini engellemek istemiş, başarılı olamayınca darbe seçeneğini masaya yatırmıştır. Nihayetinde 1973 yılında ABD destekli Augusto Pinochet, Allende'e darbe yapmış ve demokratik süreci kesintiye uğratmıştır. Türkiye Darbeleri ve Dış Destek Latin Amerika deneyimlerinin bizim coğrafyamızdaki karşılığı da darbelerdeki dış desteğin görülmesi açısından oldukça önemli. 27 Mayıs'ın hemen öncesinde İran'da Musaddık'a karşı yapılan darbenin amacı Sovyet saldırganlığının önlenmesi olarak ifade edilse de asıl gerekçe, Musaddık'ın İran petrollerini millileştirme çabalarıdır. İngiltere ve ABD'nin işbirliğinde sahneye konulan Ajax Operasyonu sonucunda Musaddık devrilmiş ve bahse konu ülkelerin ticari ve siyasi çıkarları korunmuştur. Bizde 27 Mayıs başta olmak üzere bütün darbe süreçlerinde, çok fazla odaklanılmasa da ciddi bir dış desteğin olduğu bilinmektedir.
Duygular hayatımızın ayrılmaz bir parçası. Benzer olaylar karşısında farklı duygular gösterebiliyor, aynı duyguları paylaşmamıza rağmen farklı tepkiler verebiliyoruz.. Bazen bu duygularımızı bir başka duyguyla bastırıyor, bazen de kendimizi ve kararlarımızı tamamıyla onların hakimiyetine bırakıyoruz. Tıpkı geçtiğimiz hafta vizyona giren Inside Out filminde olduğu gibi. 111 Hz'in yeni bölümünde duygular üzerine bir yolculuğa çıkarken Inside Out'a da bir bakış atıyoruz.Sunan: Barış ÖzcanHazırlayan: Kadir Can DeğerSes Tasarım ve Kurgu: Metin BozkurtYapımcı: Podbee Media------- Podbee Sunar -------See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
ABD'den başladı Avrupa'ya yayıldı Üniversite gençliği “Filistin'e özgürlük” eylemleri ile ayakta... Protestoların “nesil hareketi” olan 68 eylemlerinden farkı ne? Benzer yönleri neler? Devamı gelir mi? Gelmesi için ne yapılmalı? Strazburg Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Bölüm Başkanı Prof. Samim Akgönül @SamimAkgonul 5'te Beş'te yanıtlıyor.
On episode 134 of Driven to Compete Carey met with Derek Benzer. Derek is a driver out of Austin Texas who races in the ChampCar Endurance Series. Our sponsor for this episode is Chris Taylor Racing Chris Taylor Racing Services is a longtime provider of storage, transportation, and maintenance work on a variety of racecars in the Austin area. On the same site since 2003, located across the street from the world-famous Circuit of the Americas. Chris is a veteran of the motorsports industry, working on everything from B-Specs (TCB), Formula cars, Trans-Am cars, and a Championship winning SRO TC Americas crew chief for Skip Barber Racing Team. Our goal is to bring Professional level service and support to your club race or track day! Website: https://christaylorracing.com Email: christaylorracing@gmail.com Connect with Driven To Compete for sponsorship opportunities Website: www.DrivenToCompete.com Newsletter: https://manage.kmail-lists.com/subscriptions/subscribe?a=R9E7pX&g=VHesvQ YouTube: https://www.youtube.com/@driventocompete1 Email: info@driventocompete.com Phone: (512) 222-3402 --- Support this podcast: https://podcasters.spotify.com/pod/show/racingwire/support
On episode 134 of Driven to Compete Carey met with Derek Benzer. Derek is a driver out of Austin Texas who races in the ChampCar Endurance Series. Our sponsor for this episode is Chris Taylor Racing Chris Taylor Racing Services is a longtime provider of storage, transportation, and maintenance work on a variety of racecars in the Austin area. On the same site since 2003, located across the street from the world-famous Circuit of the Americas. Chris is a veteran of the motorsports industry, working on everything from B-Specs (TCB), Formula cars, Trans-Am cars, and a Championship winning SRO TC Americas crew chief for Skip Barber Racing Team. Our goal is to bring Professional level service and support to your club race or track day! Website: https://christaylorracing.com Email: christaylorracing@gmail.com Connect with Driven To Compete for sponsorship opportunities Website: www.DrivenToCompete.com Newsletter: https://manage.kmail-lists.com/subscriptions/subscribe?a=R9E7pX&g=VHesvQ YouTube: https://www.youtube.com/@driventocompete1 Email: info@driventocompete.com Phone: (512) 222-3402 --- Support this podcast: https://podcasters.spotify.com/pod/show/racingwire/support
Herkese günaydın. Bugün bültende, 2024'te ekonomide, iş dünyasında ve politikada beklenen gelişmeler yer alıyor. Ayrıca dün yapılan Filistin'e destek yürüyüşü ve İstanbul enflasyonu da bültende. Bu bölüm Literal Radio hakkında reklam içermektedir. Benzer zevklere sahip zihinleri, üretimleri etrafında bir araya getirme arzusu duyan Literal topluluğu her zaman ait olduğunuzu hissedeceğeniz bu birlikteliğe sizi de davet ediyor.
Host Mike Gennaro welcomes another local entrepreneur, one who many in the Z know simply as Benzer. The Benzer family was featured in the Fall family issue of Porch & Parish. Pick up a magazine at one of more than 50 local rack locations to read the story of how the Benzer House became home for a party of 7. This week we welcome Dustin Benzer to talk family, business, and building a legacy in the Z today. Need a dumpster? Shop local! Get in touch with Parish Dumpsters, a proud supporter of Porch & Parish. Support the show
Bu bölümde özellikle konuşma becerinizi geliştirebilmek adına nasıl farklı bir dinleme egzersizi yapabilirsiniz konusuna değiniyorum. Ceylin'le 6 Kasım Pazartesi başlayacak 4 haftalık programa katılmak için buraya tıklayın.
#acıtatlımayhoş Yaprak tarhanayı kızartmayı deneyin!.. Aylin Öney Tan, İngiltere'de ünlü şeflere çeşit çeşit tarhana sunumu yaptığını, yaratıcılıkta sınır tanımayan şeflerden gelen tarhanalı örnekleri anlatıyor. - Tarhanayı kullanım çeşitlerini genişletmek için biraz da geleneksel alışkanlıkların dışına çıkmak, farklı bir bakışla bakmak lazım. Buna örnek olarak 2014 yılında İngiltere'de Sheffield Üniversitesinde “Skills for Chefs” şefler buluşmasında MSA'nın şefi Cem Erol ile yaptığımız bir tarhana sunumunu anlatayım. Yanımızda örnek olarak Türkiye'den pek çok tarhana çeşidi götürmüştük ve hepsini bir sergi gibi dizdik. İzleyen şeflerden hiçbiri hayatlarında tarhana görmemişlerdi. Örneklere bakıp "biz bu malzemeyi nasılsa bulamayız" diye az kalsın salonu terk edeceklerdi. O anda şeflerin yaratıcı ruhuna hitap etmek için “Siz de kendi imza tarhananızı yaratabilirsiniz!” dedim. Hepsi izlemeye devam etti. Hatta biri yaprak tarhanayı kızartmayı önerdi. Gerçekten de yaprak tarhana kızartılınca puf diye kabarıyor ve cips gibi oluyor. Benzer fikirler, özellikle hamur işlerinde tarhana kullanma örnekleri kayıtta…
#acıtatlımayhoş Yaprak tarhanayı kızartmayı deneyin!.. Aylin Öney Tan, İngiltere'de ünlü şeflere çeşit çeşit tarhana sunumu yaptığını, yaratıcılıkta sınır tanımayan şeflerden gelen tarhanalı örnekleri anlatıyor. - Tarhanayı kullanım çeşitlerini genişletmek için biraz da geleneksel alışkanlıkların dışına çıkmak, farklı bir bakışla bakmak lazım. Buna örnek olarak 2014 yılında İngiltere'de Sheffield Üniversitesinde “Skills for Chefs” şefler buluşmasında MSA'nın şefi Cem Erol ile yaptığımız bir tarhana sunumunu anlatayım. Yanımızda örnek olarak Türkiye'den pek çok tarhana çeşidi götürmüştük ve hepsini bir sergi gibi dizdik. İzleyen şeflerden hiçbiri hayatlarında tarhana görmemişlerdi. Örneklere bakıp "biz bu malzemeyi nasılsa bulamayız" diye az kalsın salonu terk edeceklerdi. O anda şeflerin yaratıcı ruhuna hitap etmek için “Siz de kendi imza tarhananızı yaratabilirsiniz!” dedim. Hepsi izlemeye devam etti. Hatta biri yaprak tarhanayı kızartmayı önerdi. Gerçekten de yaprak tarhana kızartılınca puf diye kabarıyor ve cips gibi oluyor. Benzer fikirler, özellikle hamur işlerinde tarhana kullanma örnekleri kayıtta…
TikTok, Snapchat ve benzeri platformlar; eğlendirici, müzikli, mizahî paylaşımların yanı sıra, cinsel istismara açık içeriklere ve tehlikeli girişimlere imkan sunan mecralar haline geldi. Hatta son zamanlarda genç gruplar arasında buralarda düzenlenen cesaret yarışmaları ölümle bile sonuçlanabiliyor. Bu bölümde AB'nin dijital güvenlik projesi "Klicksafe" sorumlusu Dilek Atalay ile sosyal medya nasıl kullanılmalı sorusuna yanıtlar arıyoruz. Mikrofonda Çelik Akpınar ve Elmas Topcu var. Von Celik Akpinar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulu sırasında verdiği söyleşide, LGBTİ+'larla ilgili bir soruya, "Toplumu çökertmek için sapkın akımlar eliyle aile yapısı zayıflatılmaya çalışılıyor. Gençlerimizi hedef alan girişimlerine asla müsaade etmedik, bundan sonra da etmeyiz" yanıtını verdi. Benzer bir ifadeyi pekala Rusya Devlet Başkanı Putin, Macaristan Başbakanı Orban ya da eski ABD Başkanı Trump da kullanabilirdi. Öyle görünüyor ki, muhafazakar siyasetin yeni düşmanı LGBTİ. Konuyu aktivist Barbaros Şansal ve oyuncu Ufuk Tan Altunkaya ile konuştuk. Mikrofonda Gökçe Göksu ve Erkan Aslan var. Von Gökce Göksu.
Müthiş bir tat ve koku için, limon kabuğunu kurutup toz haline getirip karabibere ekleyin. Aylin Öney Tan'dan çeşit çeşit meyve kabuklarını kurutup tatlıda, kahvaltıda, çayda kullanma yollarını dinleyin. #acıtatlımayhoş
Müthiş bir tat ve koku için, limon kabuğunu kurutup toz haline getirip karabibere ekleyin. Aylin Öney Tan'dan çeşit çeşit meyve kabuklarını kurutup tatlıda, kahvaltıda, çayda kullanma yollarını dinleyin. #acıtatlımayhoş
Easy Turkish: Learn Turkish with everyday conversations | Günlük sohbetlerle Türkçe öğrenin
Gündemden haberleri aktardığımız bu bölümde "Karadağ'daki tembellik olimpiyatları", "Atlanta'da Barselonaya giden uçağın acil inişi" ve "mRNA aşısı ile ilk kanser tedavisi" gibi haber başlıkları var. Interactive Transcript and Vocab Helper Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership Transcript Intro Müzik Emin: [0:21] Herkese merhaba. Easy Turkish Podcast'in yeni bölümüne hepiniz hoş geldiniz. Bu bölümümüzde sizlere dünyadan haberleri yavaş bir şekilde aktaracağım. Podcastimizi dinlerken ne söylendiğini takip edebilmek ve kelime yardımcısından yararlanabilmek için www.easyturkish.fm/membership adresine gidip 'Podcast Tier'a abone olabilirsiniz. İlk haberimizle başlayalım. Hong Kong'da hayat durma noktasında Son yüz kırk yılın en şiddetli yağışı Hong Kong'u etkisi altına aldı. Şiddetli yağışın ardından caddeler ve araçlar suya gömüldü. Şimdiye kadar en az seksen üç kişi yaralandı. Bazı yollar çöktü, heyelanlar yaşandı ve tüneller sular altında kaldı. Aşırı yağışlardan ötürü okullar tatil edildi. Benzer bir yağmur da 5 Eylül tarihinde kısa süreliğine de olsa İstanbul da yaşandı. Çok kısa bir sürede etkisini gösteren yağışta metrekareye yüz elli kilo yağış düştüğü belirtilirken, iki kişi de maalesef hayatını kaybetti. Ancak neyse ki şiddetli yağış çok uzun sürmedi. Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership
Richie will be coaching Mark LIVE using the Next Play™ system to build, develop, and grow her team. Tune in to see if there are any nuggets that you can use for your business or sales process as well. Mark's Bio: I've teamed with COUNTRY Financial to help grow your wealth and protect your dreams. I have a full time team of 6 including myself. All of my conversations revolve around what's important to you so we can work together to protect against certain events that could jeopardize those dreams. Most of us spend thousands of dollars every year on insurance without a good understanding of what it is we're paying for, I'm here to change that! GET STARTED: Sales Leaders who want to build an elite sales team that closes at least $1M a month - We'll double your sales team's close rate in the next 90 days or you don't pay. Click here to apply: https://offer.richiecontartesi.com/le... Sales Pros - Increase Your Monthly Net Take Home Commissions To $20,000 In The Next 90 Days or You Don't Pay. Click here to apply: https://richiecontartesi.com/20k Learn more about having Richie speak at your next event: www.richiecontartesi.com Listen to Richie coach more sales leaders live: • Next Play™ System... Follow for more How To's, Stories, & Motivation: IG: https://www.instagram.com/richieconta... Facebook: https://www.facebook.com/richiecontar... Linkedin: https://www.linkedin.com/in/richiecon...
Karahindiba, pirpirim, ebegümeci, mülhiye... Aylin Öney Tan, bizde de çok sevilen Girit'teki yabani otları anlatıyor. #acıtatlımayhoş Girit otları bizde Ege bölgesindeki otlarla aynı. En yaygınlarından biri pirpirim, yani yabani semizotu. Yunanistan'da “chiróvotano” ya da “glistrida” olarak geçiyor. Salatası da yemeği de yapılıyor. Gene yaygın olan bir ot ise bizdeki ebegümeci ya da ebemgümeci dediğimiz ot, onlar “molókha” veya “abelókha” diyorlar. Bu isim bana Kıbrıs'ta çok sevilen molehiya veya mülhiye denilen, Antalya'da da bilinen bitkiyi hatırlattı. İsim benzeş aslında lezzet akrabalığı da var biraz. En çok yenen otlar listesinde “stamnagáthi” veya radikostiváda denilen bizde dikenli hindiba olarak bilinen bitki de var. Benzer ama farklı, biraz daha acımsı lezzeti olan, sarı çiçekleri sonra tüy gibi ponponlara dönüşüp uçuş uçuş uçan kara hindiba ise “pikrafáka” olarak anılıyor. Otlar çok çeşitli ama Girit mutfağı otlardan ibaret değil. Oğlak ve kuzu etli yemekler, balıklar çok seviliyor, bir de salyangoz çok yeniliyor. Venizelos hep bu lezzetleri özlemiş, ölmeden önce çocukluk arkadaşına yazdığı mektupta evimizin bahçesindeki erikleri kayısıları toplamayı unutma diye yazmış.
Karahindiba, pirpirim, ebegümeci, mülhiye... Aylin Öney Tan, bizde de çok sevilen Girit'teki yabani otları anlatıyor. #acıtatlımayhoş Girit otları bizde Ege bölgesindeki otlarla aynı. En yaygınlarından biri pirpirim, yani yabani semizotu. Yunanistan'da “chiróvotano” ya da “glistrida” olarak geçiyor. Salatası da yemeği de yapılıyor. Gene yaygın olan bir ot ise bizdeki ebegümeci ya da ebemgümeci dediğimiz ot, onlar “molókha” veya “abelókha” diyorlar. Bu isim bana Kıbrıs'ta çok sevilen molehiya veya mülhiye denilen, Antalya'da da bilinen bitkiyi hatırlattı. İsim benzeş aslında lezzet akrabalığı da var biraz. En çok yenen otlar listesinde “stamnagáthi” veya radikostiváda denilen bizde dikenli hindiba olarak bilinen bitki de var. Benzer ama farklı, biraz daha acımsı lezzeti olan, sarı çiçekleri sonra tüy gibi ponponlara dönüşüp uçuş uçuş uçan kara hindiba ise “pikrafáka” olarak anılıyor. Otlar çok çeşitli ama Girit mutfağı otlardan ibaret değil. Oğlak ve kuzu etli yemekler, balıklar çok seviliyor, bir de salyangoz çok yeniliyor. Venizelos hep bu lezzetleri özlemiş, ölmeden önce çocukluk arkadaşına yazdığı mektupta evimizin bahçesindeki erikleri kayısıları toplamayı unutma diye yazmış.
Sandık ve oy güvenliği üzerinde düşünürken 2014'teki Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini iyi okumak gerekir. Sandık o zaman kendisini nasıl güvensiz hissetti? Melih Gökçek ve AKP o boşluğu ve tedirginliği görüp bundan nasıl yararlandı? Sandık görevlileri o ikircikli ortamda nasıl davrandı ve bu tedirginlik kaos ve korkuyla nasıl bir açık oluşturdu? Benzer tehlike şimdi özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşanır mı yoksa siyasi partiler İstanbul seçimleri ile sandığı ve seçmenin oyunu nasıl koruyacağını öğrendiler mi? Nasıl Oldu'nun bu bölümünde, bütün bunları CHP Ankara Milletvekili Levent Gök ve 2014 seçimlerinde aktif çalışan Ankara Oyları Platformu'nu oluşturan isimlerden Özgür Berber ile konuşuyoruz.
Türkiye'de seçmenler 61 gün sonra sandık başında. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yirmi yılı aşan iktidarının en zorlu dönemini yaşıyor. Deprem felaketinin ardından Erdoğan aday olarak gireceği bir seçimi ilk kez kaybetme riskiyle karşı karşıya. Benzer bir durum Rusya lideri Vladimir Putin için de geçerli. Her iki lider de iktidarlarını korumanın ve sürdürmenin yollarını arıyor. Peki, birbirlerine ihtiyaçları var mı? Varsa, ne kadar? Erdoğan, sık sık “Değerli dostum” diye tanımladığı Putin'in desteğiyle tekrar seçilebilir mi? Putin, Türkiye'deki seçimlere müdahale eder mi? Senem Görür, Okan Yücel, emekli Büyükelçi Selim Kuneralp ve Rusya uzmanı Aydın Sezer tartıştı.
Sosyal etki; bir bireyin tutum, inanç veya davranışlarının bir başkalarının varlığı, davranışları veya görüşleriyle değiştirildiği süreçtir. Bu değişikliklerin her zaman kasıtlı olarak amaçlanmayabilir. Benzer şekilde, davranışlarında veya görüşlerinde değişiklik olan kişinin de bu süreçten haber olması…
Mert Aydın ve Alp Ulagay, dünya spor gündemini Londra'dan yorumluyor. 1. KISIM: DEPREM VE LİYAKAT: Türkiye'de deprem sonrası arama-kurtarmadaki liyakatsizlik. Depremin kurbanı sporcular, yardımseverlik örnekleri. / Benzer şekilde uluslararası ve ulusal futbol kurumlarındaki liyakatsizlik. 2. KISIM: 7-0'IN YANKILARI: Liverpool'un tarihi zaferi. Man United'ın dağılması. / Arsenal'in şampiyonluk yürüyüşü / İlk dört mücadelesi / Ligde kalmak için kıyasıya çekişenler 3. KISIM: ATLETİZMDE SALON SEZONU: İlgiyi artırmak için format değişikliği mi lazım?
Bu video 24/01/2016 tarihinde yayınlanan “ŞEFKAT YÂ HÛ!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *Şefkat Peygamberi Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) âlemlere rahmet olduğu, Kur'ân-ı Kerim'in değişik âyetlerinde ifade edilmektedir: Enbiyâ sûresindeki وَمَآ اَرْسَلْنَاكَ اِلاَّ رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ “Başka değil, Biz seni bütün âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.” âyet-i kerimesi bu hakikati açıkça seslendirir. *Mahbûb-u Âlem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz, insanları ebedî hüsrandan kurtarma davasına o kadar gönülden bağlanmıştı ki, Kur'ân-ı Kerim, O'nun bu konudaki ızdıraplarını, “Neredeyse sen, onlar bu söze (Kur'an'a) inanmıyorlar diye üzüntünden kendini helâk edeceksin!” (Kehf, 18/6) ifadesiyle dile getirmektedir. Benzer ayet-i kerimelerde de, Cenâb-ı Allah, Rasûl-ü Ekrem'ine “Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse üzüntüden kendini yiyip tüketeceksin!” (Şuara, 26/3), “Kur'ân'ı sana, meşakkat çekip, bedbaht olasın diye indirmedik.” (Tâ Hâ, 20/2) şeklinde hitap etmektedir. *Aslında, bu ilahî hitaplar da Allah Rasûlü'nün, ister ümmet-i davetin isterse de ümmet-i icabetin genel tavır ve durumları karşısındaki duyarlılığını, insanlığın kurtuluşu hakkındaki hassasiyetini, O'ndaki ölesiye yaşatma arzusunu ve kurtarma cehdini nazara vermektedir. Bu itibarla, mezkûr ayet-i kerimeleri Peygamber Efendimiz'in heyecanlarını ta'dil eden ve onu îkaz için inen birer ilahî kelam şeklinde anlamak eksik, hatta yanlış olur. Evet, beyanlarda ta'dil ve tembih söz konusu olduğu kadar, ciddi bir tebcil, takdir ve iltifat da vardır.
İlker ve Sezgin bu bölümde çocukken derinliklerini anlayamadan dinleyip sevdikleri ve yetişkinliğe adım atarken yeni anlamlarını keşfettikleri şarkıları konuşuyorlar. Sezgin'in çocuk gelişimi ve müzik arasındaki ilişkiyi irdelediği girişten sonra ikili Sezen Aksu'nun Namus, Barış Manço'nun Arkadaşım Eşek, Yeni Türkü'nün Maskeli Balo, Cem Karaca'nın Raptiye Rap Rap ve Ajda Pekkan'ın Her Yaşın Bir Güzelliği Var şarkılarının derin anlamlarını keşfediş hikayelerini anlatıyor. Namus'un klibinde aslında neler oluyordu? Arkadaşım Eşek hüznünü hangi olaylardan alıyor? Sezgin Maskeli Balo'ya dair neyi itiraf edecek? İlker uzun süre Cem Karaca'yı neden anlayamadı? Bu soruların cevapları ve daha fazlası bu bölümde. Benzer keşif hikayelerinizi bizlerle paylaşmayı unutmayın!
Medyascope Podcast'ten herkese merhaba. Hafta Sonu Yazıları köşemizde yayınlanan yazılarımızın seslendirmesiyle karşınızdayız. Burak Bilgehan Özpek'in "Peygambercilikler birbirine benzer" başlıklı yazısını Gökçe Çiçek Kösedağı sizler için seslendirdi. Beğenerek dinlemenizi umuyoruz.