Podcasts about sonraki

  • 86PODCASTS
  • 186EPISODES
  • 34mAVG DURATION
  • 1EPISODE EVERY OTHER WEEK
  • Apr 22, 2025LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about sonraki

Latest podcast episodes about sonraki

Yeni Şafak Podcast
İbrahim Karagül - “Türklerin 21. Yüzyılı”, ikinci kez tarih dönüşü. Malazgirt'ten sonraki yeni Milletler İttifakı. O korkunç sabır, o büyük hedef, o diri siyasi genetik. Akdeniz'den okyanuslara taşacak güç inşa edilecek.

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Apr 22, 2025 12:07


“Türklerin 21. Yüzyılı” ya da “Türklerin ikinci kez dönüşü” ifadeleri geleceğin tarihçileri arasında çokça kullanılacak. Bugüne bakıp, detaylara takılıp, zihnini körleştirenler, bu büyük tarih ve coğrafya sıçramasını algılamanın yanına bile yaklaşamaz. Bunu dar anlamda milliyetçilik, klasik anlamda Osmanlıcılık gibi algılarsak, Büyük Güçler yapılanmasının yeni hâlini kavramaktan uzaklaşırız. Öyleyse milletlerin geniş tarih aralığında üstlendikleri rollere, siyasi genetiğine, tarih yapıcılığına, coğrafya formatlamasına yeniden dönmeli, 21. yüzyılın ikinci çeyreğinde olabilecekleri tahmin edebilmeliyiz.

Sade Kahve☕️
~Cesaret Etmeden Olmuyor…Kurumsal Hayatı Bırakma Sürecim,Yürüdüğüm Yol ve Hissettiklerim~

Sade Kahve☕️

Play Episode Listen Later Apr 20, 2025 39:39


Bu bölüm bir kutlama içeriyor:) Çünkü maaşlı bir çalışan olmayı bırakalı tam 1 sene oldu. Kurumsal hayatı bırakmama neden olan karar neydi? Bu kararı nasıl aldım ? Sonraki süreçte neler yaşadım ?Yürüdüğüm yollar nasıldı? Ve tüm bunlar olurken ben ne hissediyordum ? Kendi deneyimimi tüm samimiyetimle anlattığım bir bölüm oldu.İyi dinlemeler diliyorum❣️Eğer sevdiyseniz destek olmak için abone olup beğenmeyi ve eğer size iyi geldiyse bu bölüm sevdiklerinizle paylaşmayı unutmayın lütfen .

Yeni Şafak Podcast
Selçuk Türkyılmaz - Kapitalizm eleştirisi tek başına yeterli değil

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Apr 3, 2025 5:12


Türkiye'de seksenli yıllardan itibaren oryantalizme yönelik eleştirilerde Batı'nın Doğu algısı öne çıkmıştı. Özellikle telif eserlerde oryantalistlerin Doğu'yu ve bizi tanıma derecesi üzerinde durulmuştu. Doğal olarak Edward Said'in Oryantalizm adlı eseri de bu çerçevede okundu. Bunda Tanzimat sonrası edebiyatımızda oryantalistlere yönelik ilk eleştirilerin payı büyüktür. 1870'lerden itibaren yayımlanan eserler, oryantalistlerin Şark'ı tanıyıp tanımaması üzerinden şekillenmişti. Namık Kemal'in meşhur makalesinin başlığı da “Avrupa Şark'ı Bilmez” şeklindeydi. Sonraki dönemlerde yayımlanan eserler aşağı yukarı aynı çizgidedir. Ömer Seyfettin'in “Gizli Mabet” adlı hikâyesinde de olay Şark'ı tanımak isteyen bir Avrupalı ekseninde gelişir.

Yeni Şafak Podcast
Yahya Bostan - Dejavu: Bir sonraki cephenin silüeti belirdi

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Apr 1, 2025 7:02


Türk ve Amerikalı yetkililerin ele aldığı sıcak gündem başlıklarına geçtiğimiz günlerde bir madde daha eklendi. Bunu Dışişleri Bakanı Fidan'ın ABD'li mevkidaşı Rubio ile yaptığı görüşmeden anlıyoruz. Sızan bilgilere göre iki isim ikili ilişkilerden Ukrayna'ya, Kafkaslardan Suriye'ye geniş bir yelpazede konuları ele aldı ama sürpriz şu cümlede gizliydi: “Bosna Hersek'in istikrarının Balkanlar açısından büyük önem taşıdığının altı çizildi.” Balkanlarda neler oluyordu? Bu konu neden bu kadar önemsenmişti? Türkiye hangi adımları atıyordu? Ankara'dan bu konuda beklenti neydi?

Yeni Şafak Podcast
Mehmet Metiner-Bahçeli'nin ‘Türkiye çözümü: Gönüllü entegrasyon!

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Mar 18, 2025 10:15


MHP'nin bilge lideri 1 Ekim'de TBMM'nin açılışında DEM'lilerin elini sıktı. 22 Ekim'de de tarihi bir çağrıda bulundu. Sonraki süreç malum. Bu yeni bir paradigmaydı.

Merak Listesi
Yeni Nesil İlişkilere Vesile - Yunus Sezener #part1

Merak Listesi

Play Episode Listen Later Feb 26, 2025 31:30


Daha etkili ilişkiler kurabilmek için ne yapabiliriz? Yeni insanlar ile nasıl tanışabiliriz? Nelere dikkat etmek, hangi alanlarda gelişmek bizim istediğimiz, arzu ettiğimiz ilişkiyi kurmamızı kolaylaştırır? İlişkilere dair merak ettiklerimi bir uzmana sormak istedim. 12 yıldır insanları fiziksel olarak tanıştıran Tenkap'ın kurucusu matchmaker yani çöpçatan ve yazar Yunus Sezener konuğum oldu ve ilişkilere dair merak ettiklerimi sordum.Yunus sohbetimiz oldukça ilham verici. Bölümü daha rahat dinleyebilmeniz için 2 parçaya ayırdım. Sonraki bölümü de dinlemek isteyeceksiniz. ---Patreon'dan destek olarak daha etkili içerikler üretmeme destek olabilirsin.Bölüm akışı:(1:10) Avukatlıktan çöpçatanlığa(4:00) Hayat amacını fark etmek(6:43) Vesile olduğu düğüne katılmak(9:09) Düzgün ilişki için kendimizi nasıl iyileştirebiliriz?(12:03) Paravan arkasında 3 kadın seçeceğiz, seninle benim sana seçtiklerimiz ortak kişi olur mu?(16:00) İlişki sahibi olmayı başarı ile ilişkilendirmek(17:15) En yakın 3 arkadaşına gidip beni tanıştırın demek(21:00) “Herkes benden bir parça istiyor”(23:00) Eksik parçamı bir ilişkide doldurabilirim ama doldurmamak mesele(24:40) Eylemsiz farkındalık pişmanlıktır. (26:15) “2 kişi konuşurken odada 6 kişi vardır”(27:50) Kelimelerin sihri: Lazım kelimesinin ilişkilerde kazananı yok#ilişki #sevgili #merak #tenkap

Yeni Şafak Podcast
Taha Kılınç - Bilge Sultan

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Feb 15, 2025 5:10


Gırnata Nasrîlerinin son hükümdarı Ebû Abdullah XII. Muhammed 2 Ocak 1492 günü şehri Katolik Hristiyanlara teslim ettiğinde, Endülüs'te artık ezan sesi duyulan herhangi bir Müslüman belde kalmamıştı. Sonraki 500 yıl boyunca Gırnata -bugünkü adıyla Granada- ezan sesine hasret bir şekilde yaşadı. Nihayet 2003'te ibadete açılan bir camiyle bu hasret sona erdi. Hem de Elhamra Sarayı'nın tam karşı yamacında, vaktiyle Müslümanların yaşadığı Albeyzin mahallesinde. Resmî adıyla Gırnata Ulu Camii'nin oldukça ilginç bir hikâyesi vardı:

Icrypex Crypto Exchange
TRADING SOHBETLERİ | Asgari Ücret Beklentileri

Icrypex Crypto Exchange

Play Episode Listen Later Dec 12, 2024 30:56


ICRYPEX Yönetim Kurulu Başkanı Gökalp İçer ve Ekonomist Ali Perşembe küresel piyasalardaki önemli makroekonomik verileri ve kripto piyasalarındaki önemli gelişmeleri değerlendiriyor.

Yeni Şafak Podcast
SAMET KARAGÖZ - 9 Günde 9 Yeni Eser

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 20, 2024 4:13


Günümüz sanat dünyasının en “bilinmez” sanatçısı Banksy yakın zaman önce 9 günde 9 farklı yeni eseri Londra sokaklarına taşıdı. Bu eserler hemen büyük bir ilgiye mahzar oldu. İlk etapta eserlerin gerçekten Banksy'ye aitliği şüpheyle karşılansa da hem instagram hem de web sitesindeki paylaşımlarla eserlerin orijinalliği kesinleşmiş oldu. Banksy, Filistin'de yaşananlar konusunda eskiden beri duyarlı bir sanatçı olmasından dolayı her zaman radarımda. Beytüllahim'de açtığı Filistin temalı otel 12 Ekim'den beri maalesef kapalı. Bu otelde uzun yıllar boyunca Filistin'in haklı davasını savunacak işleri gözler önüne serdiği için büyük bir teşekkürü hak ediyor. Gelelim Londra'daki hayvanlar serisine. İlk çizim bir evin yan tarafında yer alan bir çıkıntının üzerinde yer alan bir keçi. Keçi dikkatlice aşağıya bakarken, kayalar aşağıya yuvarlanıyor. Sağ taraftan bir güvenlik kamerası keçiyi izlemektedir. Sonraki gün gövdeleri birbirine doğru uzanan, bitişik pencerelerden dışarı doğru eğilmiş iki fil çizimi ortaya çıktı. Üçüncüsü ise bir tren istasyonunun köprüsü boyunca sallanan üç maymunundan oluşuyor. Daha sonra bir uydu anteninin üzerinde uluyan bir kurt resmi ortaya çıktı. Bonners Fish Bar isimli mekanın vitrinindeki balıkları yiyen iki pelikanı bize gösterdi. Banksy instagramdaki paylaşımlarında fotoğrafların altına herhangi bir açıklama yapmayarak biraz da bizlerin bu eserlerde ne anlatılmak istendiğine dair çaba sarf etmemizi istiyor olabilir. Tarih boyunca hayvanlar üzerinden birçok hikaye anlatıldı. Ezop masalları, La Fontaine masalları ve Kelile ve Dimne ilk akla gelenler. Bu masallarda hayvanların metaforik güçleri kullanılarak bazı dersler veriliyor. Eserlerinde politik mesajlar vermeyi seven Banksy de bence bu yaklaşımdan hareket ediyor. Peki, verdiği mesajlar neler olabilir? Bazılarını internet yorumlarından bulduğum tahminler şu şekilde. İlki keçiyle alakalı. İlk sanat eserinde popüler bir teori, hayvanın aslında nesli tükenmekte olan Filistin dağ ceylanı olduğu yönünde. Hayvan, Filistin'in ulusal sembollerinden biri. Çalışmalar vahşi doğada yalnızca 6.000 kişinin kaldığını gösteriyor.

Yeni Şafak Podcast
YASİN AKTAY - Türkiye'de Taha Abdurrahman rüzgârı?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 28, 2024 6:34


Türk okuyucusunun kitaplarıyla son 4-5 yıldır (Pınar Yayınları) tanışmaya başlamış olduğu ünlü Mağripli (Faslı) düşünür Taha Abdurrahman geçtiğimiz hafta içinde Türkiye'den arka arkaya verdiği konferanslarla adeta bir rüzgâr gibi geçti. Prof. Dr. Mehmet Görmez'in başkanlığını yaptığı İslam Düşünce Enstitüsü tarafından organize edilen programlarla önce İstanbul İSAM'da “Özgün bir İslam Felsefesini Nasıl Kurarız?” başlığı altında bir konferans veren Abdurrahman, ertesi gün Ankara'da "Müslümanca Düşünmek Nasıl Olur?: Tefkir ve Tefekkür" başlığı altında Gazi Üniversitesi'nin Konferans Salonunda bir konuşma yaptı. Sonraki günlerde de Cumhurbaşkanı Millet Kütüphanesinde, sonraki gün de yine Cumhurbaşkanlığı konferans salonunda bu sefer Gazze üzerine “Mutlak Kötülük ve Sınır Boylarında Fikir Nöbeti” başlığını verdiği bir konuşma yaptı. Aralarda İslam Düşünce Enstitüsü'nde ilgililerle yaptığı buluşmalarda yaptığı sohbetler cabası. Bu ziyareti esnasında Cumhurbaşkanı tarafından da kabul edilen Abdurrahman İslam Düşünce Enstitüsü'nce takdir edilen "2024 İDE Büyük Mütefekkir Ödülü" kendisine Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz tarafından takdim edildi. Türk okuyucusunun kitaplarıyla sadece 4 buçuk yıl önce tanışmış olduğu Taha Abdurrahman'ın konferansları hakkında akla ilk gelebilecek şey gördüğü olağanüstü ilgi. İSAM'daki konferans salonu konuşmasının başlamasına saatler kala doldu mesela. Konuşma başladığında çok sayıda insanın ayakta izlediği konferansa yeterince erken gelemediği için katılamayan çok sayıda insanın olduğu görüldü. O yüzden programın organizatörü Mehmet Görmez hoca konuşmasının başında bu ilgiye duyduğu şaşkınlığı ifade etmek durumunda kaldı. Hatta bunu tahmin etmiş olsa daha büyük bir konferans salonu ayarlayabileceğini de söyledi. Gazi Üniversitesi'ndeki konferansta da siyasetten, bürokrasiden, entelektüel dünyadan neredeyse bütün tanıdık simalar hazır bulunuyordu ve salon yine bütün katılımcıları alamadı. Gerçi İDE hem konferansların metinlerini önceden Türkçeye çevirmiş ve isteyenlerin okuyabileceği bir formatta yaymış hem de konferanslar canlı olarak sosyal medya üzerinden izlenebiliyordu. Ama bu imkân bile insanların bir Müslüman Mütefekkiri görmek ve konuşmasına canlı olarak şahit olma arzusunu engellememişti. Bence ilginç olan ve bir şekilde anlamaya çalışmamız gereken bir durum bu. Anlamaya çalışmamız gereken tarafı, uzun zamandır İslami fikriyat alanında bu kadar çok insanı aynı anda böyle bir takdimi izlemek üzere toplayan böyle bir entelektüel vesilemizin olmayışı. Taha Abdurrahman'ı eserleri Türkçeye çevrilmeden önce de, yıllardır tanırım. Mağrib'in zengin entelektüel ortamında yetişmiş gerçekten kendine özgü bir düşünce çizgisi, imzası oluşturabilmiş müstesna şahsiyetlerden biridir.

Yeni Şafak Podcast
YAHYA BOSTAN - Bu dört madde sokak köpekleri düzenlemesinde var mı?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 20, 2024 5:06


Sokak köpekleri meselesinde “uyutma” (ötenazi) seçeneği rafa mı kalktı? Düzenlemeye son şekli henüz verilmediği için bilemiyoruz. Ancak sürecin olgunlaştığı ve bayram tatilinin ardından düzenlemenin TBMM'ye geleceği belirtiliyor. Dolayısıyla yakında detayları öğreneceğiz. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın koordinasyonunda, dört bakanlığın yaptığı çalışma köpeklerin sokaklardan toplanmasını, 30 gün içerisinde sahiplenilmeyen hayvanların uyutulmasını öngörüyordu. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AK Parti Grup Toplantısı'nda yaptığı açıklamadan da anlıyoruz. Erdoğan “İstiyoruz ki barınaklara alınan tüm hayvanlar sahiplenilsin. Bunu başarabilirsek bir sonraki adıma ihtiyaç kalmayacak” demişti. Sonraki adımın adını koymamıştı ama bunun uyutma seçeneği olduğunu hepimiz anlamıştık. Sonra dosya AK Parti grubuna geldi. Farklı kesimlerden görüşler alındı. AK Parti'nin Kızılcahamam'da düzenlediği kampta ve sonrasında sokak köpekleri gündemli toplantılar yapıldı. Bu toplantıların ardından yaklaşımın değiştiği iddia edildi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç “Orta yolu TBMM'deki milletvekillerinin bulacağına inanıyoruz” ifadelerini kullandı. DENKLEMDE DENGE BOZULDU Uyutma seçeneğinin neden gündeme geldiğini daha önce yazmıştık. Bilimsel verilere göre kısırlaştırma, Türkiye'de sokak köpeği popülasyonunu yönetmeye artık yetmiyordu (İşlemin başarıya ulaşabilmesi için popülasyonun yüzde 70'inin aynı zaman dilimi içinde kısırlaştırılması gerekiyor). Simülasyonlara göre, müdahale edilmezse, sokak köpeklerinin sayısı 2030 yılında 50 milyonu bulacaktı. Mevcut durum sokak köpekleri-insan-çevre denkleminde, dengeyi köpekler lehine bozmuştu. Bu durum sadece insanları değil, sokak köpekleri dışındaki hayvanları da tehdit ediyordu. (Detaylı bilgi için bakınız; Yıl 2030: Sokak Köpekleri Simülasyonu, Mayıs 2024). AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler ise çarşamba günü yaptığı açıklamada “Ötenazi olmak zorunda” dedi. Güler'in konuyla ilgili açıklamasında birkaç önemli husus var. “Barınaklarda barınma imkanı olmayan, kuduz hastalığı taşıyan, saldırganlığı artmış, rahabilite edilmesi imkansız hayvanların” uyutulması bunlardan biri. Ötenaziye karar verecek kişilerin veteriner hekimler ile barınak yöneticilerinin olması diğer bir ayrıntı. Merdiven altı, kaçak üretim merkezlerine ve hayvanları başka ilçelere taşıyanlara cezai müeyyide uygulanacak olması da önemli bir konu. YA BELEDİYELER SORUMLU DAVRANMAZSA?

Yeni Şafak Podcast
Mehmet Şeker - Cef'i inandırıcı bulamadık

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 14, 2024 3:20


Batı ülkelerinden birine gezmeye giden gruba rehberlik yapan Cef, işinin erbabıdır. Fazla yormadan, bunaltmadan gezdirir, anlatır. Yemek vakti gelince, bir lokantaya giderler. Ekibin başındaki üstat, fazla masraf etmekten çekindiği için, sadece bir çorba içmek ister. Yanındakiler ise bol bol sipariş verirler. Üstat, yakındakilerin ancak duyabileceği bir sesle “Gitti paracıklar, gitti paracıklar” diye söylenir. “Hocam, buradaki yemekler tur firmasının ikramı. Hesabı Cef ödeyecek” dedikleri zaman yakınmaktan vazgeçip menüyü eline alır, çorbadan sonra neler yiyeceğine karar vermek için dikkatle ve memnuniyetle inceler. Sonraki günler her yemek vakti aynı soruyu sorar: “Hesaplar Cef'ten mi, cepten mi?” Cepten dediklerinde bir çorba ile yetinir. * Gezi biter. Yıllar geçer. İleriki zamanda başka ülkelere seyahatler yapılır. Başka rehberler eşliğinde gezerler. Fakat artık slogana dönüşen “Hesaplar Cef'ten mi, cepten mi?” sorusu hiç değişmez. * Bugüne gelelim ve eski rehber Cef'ten başka bir Cef'e geçelim. ABD Ankara Büyükelçisi Cef Fileyk, gazeteci Hakan Çelik'in sorularını cevapladı. Büyükelçi, tipik bir Amerikalı. Eski başkanlardan Ranıld Regın eski aktördü. Cef Fileyk ondan daha güçlü aktör. İlk önce bunun altını çizelim. * Bir diplomatın devamlı sırıtması, pek de hoşlanılacak bir şey değildir kanaatime göre. Dişler otuz iki kısım tekmili birden görünüyorsa, rahatsızlık verici gelir. Söylediklerine inanmak zorlaşır. Dedeağaç başta olmak üzere Yunanistan'daki ABD üslerine yapılan aşırı yığınak sorusuna verdiği cevapta samimi olduğunu düşünebilir miyiz? Yığınak dediğimiz, askerî malzeme elbette. Yiyecek içecek veya kılık kıyafet stoku değil. Silah, cephane… Büyükelçi ne diyor o konuda? “Hedefimiz Türkiye değil, Ukrayna'ya destek olmak için yığınak yapıyoruz.” Keşke öyle olsa. * Suriye'de yaptırmaya çalıştıkları ve Türkiye'nin baskısı sebebiyle iki defa ertelenen uyduruk seçim konusunda da gerçekleri çarpıtıyor. Türkiye rahatsızlık duyduğu için geri adım atmak zorunda kaldıklarını ve bu gidişle o seçimin hiç yapılamayacağını açıklamaktan uzak söyledikleri. Kapsayıcı bir seçim olmayacağı için desteklemediklerini beyan etmesi, gerçeğin çok küçük bir parçası. Devede kulak mesabesinde. Asıl sebebe dair bir izah yok.

Yeni Şafak Podcast
YASİN AKTAY - Üniversite Nereden Geldi De Nereye Gidiyor?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 11, 2024 6:42


Türkiye'de yükseköğretimle ilgili herhangi bir olumlu gelişmeyi duymaya tahammül etmeyen insanların varlığı malum. Olumlu bir gelişmeden, bir boyuttan söz edilirse hemen en olumsuz ağızlarını açıp bütün gelişmeleri önemsizleştirenlerin nasıl bir yükseköğretim seviyesini hayal ettiklerini zaman zaman soruyorum. Mesela üniversitelerin yirmi yıl önceki seviyesi mi? 40 yıl önceki mi? Altın Çağ addettikleri Cumhuriyet dönemini mi? Bir de hangi açıdan mesela? Üniversiteleşme seviyesi açısından desek, hoca başına düşen öğrenci sayısı açısından desek, uluslararasılaşma seviyesi açısından desek, hocaların araştırma ve yayın sayı ve kaliteleri ve aldıkları atıflar açısından desek, araştırma ve ifade özgürlüğü açısından desek veya hangi kriter açısından dersek diyelim mevcut durum hangi dönem ile karşılaştırılıp daha kötü olduğu söylenebilir? Cumhuriyetin ilk 25 yılında Türkiye'de yeni bir üniversite bile açılmış değil. Varolan Osmanlı Darülfünun'unun İstanbul Üniversitesi'ne dönüştürülmüş olmasından başka bir gelişme yok. 1947 yılında ancak iki yeni üniversite kurulabiliyor ve bu üniversitelerin dünya gündemine ilk gelişleri bile mesela DTCF'de yaşanan siyasi eksenli tasfiyeler dolayısıyla oluyor. Yani üniversite demek alabildiğine ideolojik bir resmi görüşün taliminden başka bir şey ifade etmiyor. Üniversiteler darbecilerin manipülasyonlarına açık bir alan olarak görülüyor. Sonraki yıllarda yavaş yavaş gelişiyor ama daha seksenli yılların başlarından itibaren başörtüsü, katsayı, 12 Eylül istibdadının bir hediyesi olarak YÖK, derken üniversite adına elimizde nasıl bir pratik kalmıştı acaba?

Yeni Şafak Podcast
SAMET KARAGÖZ - Trexit Hanginiz?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later May 21, 2024 2:58


Sanat dünyasından bir kaç kişi bir araya geldiğinde sözün bir şekilde Trexit Salvador'a geldiğine defalarca şahit oldum. İlk olarak da şu soruluyor. Trexit Salvador kim? Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim kim olduğunu bilmiyorum ama yakından takip ediyorum. Instagram profilinde Türkçe, İngilizce ve Fransızca olarak şu cümle yer alıyor: Msgsü mezunu değilim. Sanat dünyasında neredeyse filtresiz olarak herkesi, her kişiyi, her kurumu kıyasıya eleştiriyor. Ama bunu çok başarılı bir mizahi üslupla yapıyor. Çağdaş sanatın merkezde olduğu acımasız bir mizahı var. Kimseyi kayırmadan herkese eleştirilerini yöneltiyor. Bunu yaparken gerçek kimliğini gizli tutuyor. Bu da ona biraz rahatlık alanı sağlıyor. Ama rahatlığının sadece bundan kaynaklandığını düşünmüyorum. Trexit geçtiğimiz günlerde ilk sergisini açacağını duyurduğunda bunu ciddiye almadım. Her zaman yaptığı şakalardan biri olduğunu düşündüm. Sonraki günlerde sergi kurulumundan görseller atmaya başlayınca biraz ciddiye aldım. Ama serginin açılışını görünce kesinkes inandım. Herkesi eleştiren bir kişinin ortaya bir iş koymasına pek alışkın olmadığım için ilk etapta inanmamış olabilir. Aynı zamanda kimliğini açıklamaktan geri duran birisinin My Best of adıyla bir sergi açmasını da yadırgamamın da etkisi var. Kendisi de dâhil 29 sanatçının 80'e yakın eserinin yer aldığı sergi 5 Haziran'a kadar Küçük Mustafa Paşa Hamamı'nda ziyaretçileri bekliyor. Kutu…kutu… Filistin hakkında…

Hizmetten
Sahabe-i Kiramın İslam ile şereflendikten sonraki âmûdi yükselişleri.. | Mizan | M. Fethullah Gülen

Hizmetten

Play Episode Listen Later May 3, 2024 7:27


*Amr ibn As, Halid ibn Velid ve Ebu Süfyan gibi insanların birden amudî yükselişlerine hayret ediyorum. Mesela; gerçek insanlık ve beklentisizlik ufkuna doğru dikey yükselenlerden biri olan Amr ibn As (radıyallahu anh) kendisine ganimet verilmek istendiğinde: “Ya Rasûlallah, ben ganimet için Müslüman olmadım!” demiştir. Onunla aynı ruh halini paylaşan bir sahabîye de İnsanlığın İftihar Tablosu (aleyhissalâtü vesselâm) ganimetten hissesini vermek istediğinde, o zat, “Ya Rasûlallah! Ben bunu kabul edemem. Ben (boğazını göstererek) şuradan bir ok yiyeyim de şehit olayım diye Müslüman oldum.” demiş ve neticede arzu ettiği gibi şehit olup ötelere yürümüştür. *Hazreti Halid (radıyallahu anh) âhirete yürürken geride hiçbir şey bırakmamıştı. Sa'd ibn Zeyd diyor ki: “Hazreti Halid, herkesin övdüğü bir kumandan olarak yaşadı, İslam'ın bir yitiği olarak gitti.. gitti ve geride sadece atını, kalkanını ve kılıcını bıraktı.” *Hazreti İkrime, Müslüman olduğunda “Yâ Rasûlallah! Sana ve İslâm'a düşmanlık uğruna ne kadar mal sarfettiysem, bundan böyle İslâm için bunun iki mislini harcayacağıma söz veriyorum…” demişti. Yermük'te sözünde durmuştu.. ancak orada verdikleri arasında, canı da vardı. Yermük Muharebesi'ne hanımı ve çocuğuyla beraber katılır. O bu muharebede yaralanır ve alıp bir çadıra getirirler. Hanımı başucunda ağlarken İkrime, “Ağlama!” der, “Ben zaferi görmedikçe ölmeyeceğim.” Bu da ona ait bir keramettir. Biraz sonra çadıra amcası Hâris b. Hişâm girer: “Müjde, der, Allah bize zafer verdi!” İşte o zaman İkrime, “Beni ayağa kaldırın. Çünkü içeriye Allah Rasûlü girdi.” der ve Allah Rasûlü'nün ruhaniyatına hitaben şunları söyler: “Yâ Rasûlallah! Sana verdiğim sözümde durdum mu? Ahdimi yerine getirdim mi?”

Yeni Şafak Podcast
Yahya Bostan - Faz-2: Washington'un bölme operasyona Ankara yanıtı

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later May 3, 2024 6:27


Dışişleri Bakanı Hakan Fidan önceki gün önemli bir açıklama yaptı. Güney Afrika'nın Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail'e karşı açtığı soykırım davasına Türkiye'nin müdahil olacağını duyurdu. Bu karar Ankara'nın Gazze diplomasisinde yeni bir aşamayı, ikinci fazı işaret ediyor. Bu yeni durum tek taraflı adımlarla sürece müdahale olarak özetlenebilir. Bu değişimin sebebi ise ABD'nin diplomatik çabaları boşa düşürmeye dönük “bölme operasyonudur”. Ankara bu operasyona yanıt vermektedir. ABD'nin ne yapmaya çalıştığına aşağıda değineceğim ancak önce vurgulamam gereken birkaç husus var. Gazze'de yaklaşık yedi aydır süren bir katliam var. Ankara bu katliamı engellemek için en başından bu yana yoğun bir diplomasi trafiği yürütüyor. Türk diplomasisi en başından bu yana krize çözüm odaklı yaklaştı. Ateşkes ve insani yardım, öncelikli hedefti. Ancak daha fazla kan dökülmemesi için sorunun kökten çözülmesi gerekiyordu. Bunun için de İsrail'in iki devletli çözüme zorlanması, Filistinli gruplar arasındaki pürüzlerin de giderilmesi gerekiyordu. Tek başına yapabileceğin şeylerin sınırı var. Ankara bunun farkındaydı. Bu yüzden çok taraflı işbirlikleri oluşturma, böylece İsrail'i baskılayacak bir diplomatik sinerji yaratma arayışına girdi. İsrail'in ateşkes ve iki devletli çözüme zorlanması için önce Körfez ülkeleri bu pozisyona çekildi. Temas Grubu'nun oluşturulmasında inisiyatif üstlenildi. Başta S. Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri ABD'ye “İsrail'le normalleşme için iki devletli çözüm şartını” dile getirmeye başladı (Sonraki süreçte ABD de söylemde de olsa bu pozisyona geldi.) Filistinliler arasındaki anlaşmazlıkların giderilmesi için Hamas ve El Fetih'le görüşmeler yapıldı. Hatta taraflar Ankara'da bir araya getirildi. Hamas Ankara'nın girişimleriyle pozisyonunu değiştirdi: 1967 sınırlarına uygun iki devletli çözüm sonrası askeri kanadını lağvetme kararı aldı. Peki, ne oldu da Ankara Faz-2'ye geçti? Çünkü katliam sürüyor. Ayak oyunlarıyla diplomatik süreç öldürülüyor. Üstelik önemli bölgesel gelişmeler yaşanıyor. Sıralayalım: ABD KENDİ MASASINI KURMAYA ÇALIŞIYOR Bir. ABD ne istiyordu? Gazze'de patlak veren krizin daha fazla büyümesini engellemek. Krizi çözerken İsrail'in güvenliğini sağlamak. Bunu yaparken bölge ülkeleriyle temasta kalmak, süreci bizzat kontrol etmek. Yani, sözünü dinleyecek ülkelerle hareket etmek. “Sorun” çıkarabilecek ülkeleri oyun dışında tutmak. (ABD Dışişleri Bakanı Blinken ilk Gazze toplantısını Ürdün'de, beş ülke dışişleri bakanının katılımıyla yapmıştı. İlk başlarda Türkiye'yi oyun dışında bırakmak için bir hayli uğraştılar.)

Yeni Şafak Podcast
Ersin Çelik - İkiyüzlü dünyanın 200 günü

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Apr 23, 2024 5:19


Düşünüyorum, “34 bin 151” sayısını zihinler nasıl kodlamalı? Hafta sonu oynanan bir maçı stadyumda izleyen seyirci sayısı olabilir mi 34 bin 151? Olabilir. Çünkü Almanya Ligi Bundesliga maç başına 40 bin 232 seyirci ortalamasını yakalamış. İngiltere Premier Lig'de 38 bin 331, İtalya Serie A'da ise 30 bin 934 rakamına ulaşılmış. Futbolun gücü. “Doksan dakikalık şölen” deniliyor. Seyri yüksek, çekişmeli, iddialı bir maç kısa süreliğine de olsa hayatı durduruyor. Ekran başında izleyen milyonları da katarsak, hayat birileri için 90 dakikalığına duruyor gerçekten. Goller, fauller, kornerler, kartlar, paslar, kaleyi bulan şutlar, uzatmalar ve son düdük. 34 bin 151 kişi evine dönüyor, maç istatistikleri konuşulurken hayat normalleşiyor. Sonraki maçlara bakılıyor. Planlar yapılıyor. Bu böyle sürüyor. Liglerin, maçların ve takımların kalitesi ise maçları stadyumda izleyen seyirci sayısından ölçülebiliyor. “34 bin 151” sayısı bir kültürü de simgeliyor o halde. Her açıdan büyük sayı yani. Neyse… Konumuz futbol değil. İnsana dair sayı ve rakamları anlamlandırmaya, karşılık bulmaya çalışırken bir stadyum dolusu insan çağrıştı zihnimde. Böylesi bir girişi de o nedenle yazdım. İsrail, Gazze'de geride kalan 200 günde bir stadyum dolusu insanı dünyanın gözleri önünde katletti. Hayat durmadı, İsrail durdurulamadı, istatistikler paylaşılmadı, bu sayının büyüklüğü hiçbir şeyle ölçülemedi… Bugün 200'üncü günü geride bırakıyoruz. “7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlenen saldırılarda yaşamını yitirenlerin sayısı 34 bin 151'e yükseldi.” bu cümleyi bir haberci olarak yazabiliyorum. Yazmak zorundayım. Ama insan olarak cümleye dökmek, bu acıyla yüzleşmek çok zor. Saniyeler, dakikalar, saatler ve günler geçti gitti. Vicdanı, idraki, bilinci, derdi, acısı, sancısı olan herkesin bir muhasebesi var elbette geçen günlere dair. Lakin şahitlik ettiğimiz soykırım karşısında bizler de çaresizliğe mahkûm olduk.

Yeni Şafak Podcast
NEDRET ERSANEL - Merhametliler Mangası…

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Apr 10, 2024 5:41


Bütün bunlar başımıza niye geldi? ABD ile Çin arasındaki ‘kutuplar savaşının' mevzileri olduğu söylendi Ukrayna'nın, Ermenistan'ın, İsrail-Gazze'nin, daha birçoklarının. Doğrudur… Küresel krizi besleyen sebepler de akut hale gelmişti zaten; ekonomik med-cezirler, enerji ve yollarındaki dalgalanmalar, uluslararası kuruluşların işlevsizliği, ABD'nin Avrupa'ya çökmesi, pandemi, dünya ülkelerinin mevcut düzenden ağır adaletsiz ve eşitsizliklerden yakınmaları, sistemin nalıncı keseri gibi hep Batı'ya yontması, savaşlar, vs… Yıllar içinde başlıkların her biri ve meşhur “büyük haritanın” açmazları üzerine binlerce yazı yazıldı… Jeopolitik açıdan tek sabit yine Çin-ABD/Doğu-Batı yüzleşmesiydi. Ancak “dünyalar savaşının” bir sırası/hazırlığı vardı; bunun için ABD- Rusya ilişkisinin nasıl olacağı konusunda Washington ile Londra'nın karara varması gerekiyordu. Vardılar da; önce Moskova'nın “hal edilmesi”nde uzlaşıldı. Rusya ile birlikte Çin'e yürümek için Moskova'ya diz çöktürme formülünü seçtiler. Büyük seçimdi, sonuçları da ona göre olacaktır… Bugün Avrupa'nın tamamında, Rusya'da, Karadeniz ve Kafkaslar'da, Ortadoğu'da, Afrika'da, Batı Asya ve Hint-Pasifik'te yaşanan kırılmaların tamamı bunun türevleri, komplikasyonlarıydı. Dünya Amerika-Çin yüzleşmesine hazırlanıyordu, yeni düzen de buna göre kurulacaktı… Birkaç satıra indirdiğimiz öykü, yıllar boyunca, kırıla kırıla gelişti. Her bölgede çok olay yaşandı. Bugün mevcut durumda gram iyileşme olmadığı gibi, yeni savaşlar ve “yeni küresel düzen” için herkesin eşik konumlanması devam ediyor. Sonraki aşama için ABD Başkanlık seçimi ve Ukrayna savaşının sonu bekleniyor. Ha, bir de.. Ekonominin durumu…

Mevlana Takvimi
ZEKÂTA TABİ OLAN MALLAR VE ÖZELLİKLERİ - 25 ŞUBAT 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Feb 25, 2024 2:38


Hadîs-i Şeriflerde ve diğer kaynaklarda belirtildiğine göre, zekâta tabi olan mallar şunlardır: Altın, gümüş, deve, sığır, koyun-keçi, atlar ve diğer hayvanlar. Toprak mahsulleri: Meyveler, sebzeler, buğday, arpa, mısır ve diğer tahıl ürünleri. Ziynet eşyası, ticaret malları, madenler, defineler, petrol ve petrol ürünleri. Altın ve gümüş isterse ziynet eşyası olsun, hangi yoldan elde edilirse edilsin ticarî ve nâmî (değeri artan mal) sayılırlar. Hanefî mezhebine göre ticarî niyetin geçerli olabilmesi için, niyetin ticaret ameli ile birlikte olması gerekmektedir. Bir malın ticaret malı sayılabilmesi için mücerret ticarî niyet yeterli değildir. Niyetle beraber fiil de gerçekleşmelidir. Bu yüzden ticarî niyet gerçekleşmeden mal alımı gerçekleşecek olursa, elde edilen mal, ticaret malı olmayacağı için zekâta tabi olmaz. Şu halde bir malın ticarî sayılıp zekâta tabi olması için hem niyet hem de fiilen ticaret beraber gerçekleştirilmelidir. Ayrıca Hanefî uleması ticarî niyetin, ticaretin başlangıcında gerçekleştirilmesini şart koşmuşlardır. Dolayısıyla ticaret malı olabilmesi için, ilk alım-satımın ticaret niyetiyle yapılması yeterli görülmüştür. Sonraki alım-satımlar ticarî niyetle gerçekleşmese dahi alınan mal ticaret malı sayılır. Para, altın, gümüş her ne kadar yaratılış olarak ticarî olsalar da bunlarla alınan şeyin ticaretini yapmaya niyet etmedikçe ticarî mal olmazlar. Boyacı, kuru temizlemeci, elektrikçi, sıvacı, kaynakçı ve emsâli esnafların kullandıkları malzemeler; kullanıldığında geriye eseri kalmayan türden (sabun gibi) iseler onlara zekât yoktur. Fakat kullanılan malzeme kullanıldıktan sonra geriye eserini bırakıyorsa (boya gibi) zekâta tabidirler. Büyük-küçük işyerlerinde kalıcı olarak kullanılan ve demirbaş tabir edilen eşyaya ise zekât düşmez. (Sualli-Cevaplı İslâm Fıkhı, c.3, s.245-247)

Caps Lock
#188 Fonun %10'unu yatırım yaptığı şirketlerin çalışanlarıyla paylaşan DeBa Ventures | Barbaros Özbuğutu

Caps Lock

Play Episode Listen Later Feb 19, 2024 35:12


Türkiye girişim ekosisteminin başarılı isimlerinden, İyzico'nun kurucusu ve eski ortağı Barbaros Özbuğutu, exitin ardından 30 milyon dolar sermayeye sahip yeni bir fon ile DeBa Ventures çatısı altında erken aşama girişimlere yatırım yapmak için kolları sıvıyor. Swipeline Podcast'in 188. bölümünde konuğumuz DeBa Ventures'ın kurucusu Barbaros Özbuğutu. Barbaros Özbuğutu: https://www.linkedin.com/in/barbaros-ozbugutu-34763619/ DeBa Ventures: https://debaventures.com/ 0:00:00 Swipeline Intro 0:01:11 Neden yatırımcılık 0:06:58 Tek LP olmak 0:08:00 Hazırlık süreci ne zamandan başladı? 0:09:43 Yatırım hedefleriniz neler? 0:13:00 Sonraki adımlar 0:14:50 Babanın hayatına etkisi 0:17:30 İş-Hayat Dengesi 0:21:00 Iyzico'nun başarısı 0:26:40 Yatırım kararı 0:28:10 Fonun çalışanlarla paylaşılması 0:33:02 Swipeline Outro

Yeni Şafak Podcast
BÜLENT ORAKOĞLU - DENİZ BAYKAL'A YAPILAN KASET KUMPASI SONRASINDA FETÖ TÜRKİYE'DEKİ SİYASETİ DİZAYN

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 28, 2024 6:04


Ana muhalefet partisi, 2023 seçimlerinden sonra değişim dedi. Ancak temel konularda bir değişiklik yapamadı sadece isimler değişti. CHP'deki sözde değişim Deniz Baykal'a yapılan kaset kumpası sonrası başladı. FETÖ, CHP'ye operasyon yaparak Türkiye'deki siyaseti dizayn etmek istedi. Sonraki süreçlerde de buna göre kendi istedikleri isimleri getirmek istediler. CHP'de istediklerini sızmayı büyük oranda gerçekleştirdiler. Günümüzde CHP'de bir değişim yok. CHP'nin tamamen HEDEP'leştiği DEM'leştiği bir süreç var. Ancak en önemlisi Türkiye'nin kurucusu olduğunu iddia eden parti bölücü parti ile iş birliği yapar duruma geldi. 31 Mart seçimlerinde Özel CHP'si ve İmamoğlu'nun PKK'nın uzantısı DEM örgütü ile yaptıkları anlaşmaya göre DEM Parti İstanbul'da aday çıkarmayacak, Ekrem İmamoğlu'na destek verecek. Mersin'de aday çıkarmayacak Vahap Seçer'e destek verecek. Çünkü Vahap Seçer birçok PKK ile iltisaklı ismi belediyede işe aldı ve her konuşmasında HDP'ye dolayısıyla Kandil'e selam çaktı. Böyle bir iş birlikleri var. Aynı şekilde Ekrem İmamoğlu'nun da İstanbul Belediyesi'nde işe aldığı PKK ile iltisaklı pek çok isim var. Özgür Özel CHP'sinin terör örgütü PKK'nın güdümündeki DEM Parti ile 2028 yılına kadar Türkiye'nin milli Güvenliğini tehdit edebilecek anlaşmalar yaptığı da ortaya çıktı. DEM Parti ve CHP genel başkanı arasında yapılan görüşmelerde 2028'e kadar diyaloğun "üst düzeyde sürmesi" konusunda mutabakata varıldı, terör örgütünün belini kıran kayyumlar konusunda ise "ortak hareket etme" kararı çıktı. DEM Parti'nin özellikle 31 Mart yerel seçimleri sonrası olası kayyum atamalarına karşı Özel'den "tam destek sözü" aldığı bildirildi. " Bu kapsamda İBB'ye işe alımlarda her 3 kişiden 1'inin DEM Parti'nin işaret ettiği isimlerden olması talebi kabul edildi. En önemlisi de terör örgütünün uzantısı olan sözde DEM örgütünün öne çıkmış bazı militanlarının CHP şapkası içinde seçime katılmaları konusunda anlaştıkları yönünde güçlü iddialar söz konusu? 31 MART YEREL SEÇİMLER ÖNCESİNDE CHP'DE KILIÇLAR ÇEKİLDİ.ÖZEL VE İMAMOĞLU'NA ZEHİR ZEMBEREK ELEŞTİRİLER? 14-28 Mayıs seçimlerinde ağır bir yenilgiye uğrayan CHP'de yapılan Kurultay'da Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun yerine Özgür Özel Genel Başkanlığa seçilmişti. Özgür Özel'e İmamoğlu'nun verdiği destek Özel'in kazanmasında önemli bir rol oynamıştı. Ancak kısa bir sürede İmamoğlu Özgür Özel ve Kılıçdaroğlu arasında parti içinde ciddi sorun ve gerilimler günümüzde kılıçların çekildiği bir Genel Başkanlık savaşına dönüşmüş görünüyor. Kemal Kılıçdaroğluna yakınlığı ile bilinen Eren Erdem sosyal medya hesabından Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu'na yönelik zehir zemberek ifadelerle sert bir şekilde eleştirdi. Eren Erdem Partide Kurultay sonrası yaşananları ‘' CHP'nin 100 yıllık tarihinde bir ilk'' olarak niteleyip ‘'Genel Başkan, Genel Merkez karar vermiyor; Bir Belediye Başkanı kimlerin büyükşehir, İl ve İlçe belediye başkanı olacağına karar veriyor dedi.

Fularsız Entellik
Altruizm 3: Maksimum Faydanın Bilimi

Fularsız Entellik

Play Episode Listen Later Jan 14, 2024 41:52


Selam Fularsızlar. Effective altruism veya etkili altruizm denen akımın amacı, hayır işlerine bakışımızı kökünden değiştirmek. Sadece ona değil, topluma faydanıza bakışı değiştirmek. Aristolar, Marxlar, Rockefellerlar, robotlar havada uçuşacak. Fularsız Entelliğin yeni yılına biraz geç giriş yapıyoruz ama sağlam bir giriş yapıyoruz. (Sonraki bölüm gelecek hakkında, longtermism denen yardımseverlik çeşidi hakkında).Konular:(00:04) Save the children(03:05) Bağışın tarihi(07:25) Sosyalistlerin hayırişine bakışı(09:37) Hırsız baron Carnegie ve Gospel of Wealth(12:18) Peter Singer'ın felsefesi(15:22) Eleştiriler(20:55) Faydacılık maksimalizmi(23:00) Earning to give(28:47) Pasif vs Aktif kararlar(31:00) Küresel Hastalık Yükü Çalışmas(33:18) Open Philantrophy(36:00) McNamara Hatası(38:15) Yüzde 3(40:00) Özet(41:15) Patreon Teşekkürleri.Kaynaklar:Makale: Social welfare in the Greco-Roman world as a background for Early Christian practiceYazı: How the poor became blessedVideo: Slavoj Žižek on "They Live" (The Pervert's Guide to Ideology)Kitap: Gospel of Wealth, Andrew CarnegieMakale: Kıtlık, Zenginlik ve AhlakVideo: The Rise & Fall of Sam Bankman-FriedGörsel Rapor: Hastalık Yükü (Özet)Makale: Eğitim projeleri.------- Podbee Sunar -------Bu podcast, Enerjisa hakkında reklam içerir.Bu podcast, Meditopia hakkında reklam içerir.Meditopia hakkında detaylı bilgi almak için bu linke. tıklayarak Meditopia'yı telefonuna indir, yeni yıla özel %60 indirimle huzurlu bir hayata adım at.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Osman Sungur Yeken
Bedirden Sonraki Gelişmeler ve İlk Kurban Bayramı (Bölüm 16) | O'nun Yolu Aşkın Yolu

Osman Sungur Yeken

Play Episode Listen Later Dec 15, 2023 34:21


Yeni Şafak Podcast
Taha Kılınç - Falaşalar

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 25, 2023 4:31


Nil Nehri'nin doğduğu topraklarda seyahate çıkan İskoç kâşif James Bruce, bugünkü Etiyopya civarında ilk siyahî Yahudilerle karşılaştığında, tarihler 1769'u gösteriyordu. Hikâyelerini bizzat kendilerinden dinledi. İddialarına göre, meşhur Sebe Kraliçesi'nin soyundan geliyorlar, Hz. Süleyman'ı da “baba” biliyorlardı. Yaşadıkları coğrafyadaki farklı kültürel kesişimlerin ortasında “Falaşa” (yerel dildeki anlamıyla “yabancı” ve “yersiz yurtsuz”) adıyla anılıyorlardı. Yahudilik anneden geçtiği için, Falaşalar teknik anlamda “Yahudi” sayılamazdı, ne var ki onlar kendilerini Yahudi olarak görüyor, yüzyıllardır bu itikat üzere yaşıyorlardı. Bruce'un kaleme aldığı notlardan sonra, modernist Alman haham Azriel Hildesheimer (ö. 1899), Falaşaların “gerçek Yahudi” olduğunu savunan ilk isim oldu. Falaşalara maddî ve siyasî yardım yapılması gerektiğini belirten Hildesheimer, Avrupa çapında kampanyalar düzenleyerek konuyu gündemde tutmaya çalıştı. Bunun üzerine 1867'de, Edirne doğumlu bir Osmanlı Yahudisi olan Yosef Halevy, merkezi Paris'te bulunan Evrensel Yahudi Birliği (L'Alliance Israelite Universelle) tarafından Etiyopya'ya gönderildi. Halevy, Falaşalarla detaylı mülakatlar yaptı, onlar hakkında çok ayrıntılı bir rapor hazırladı. Falaşaların nüfusunu 200 bine kadar çıkaran rapor, Evrensel Yahudi Birliği yönetimince “güvenilir” bulunmadı ve konu tamamen rafa kaldırıldı. Falaşalar, sonraki asrın ortalarına dek unutulmaya terk edildi. 1948'de İsrail kurulup da dünyanın her yerindeki Yahudilere “ülkelerine geri dönüp yerleşme hakkı” verilince, Falaşaların statüsü tartışmaya açıldı. 1955-1972 arasında İsrail Sefarad Hahambaşı olan Yitzhak Nissim'in “Şu siyahîlere kimin ihtiyacı var?” şeklindeki ünlü açıklaması, Falaşalara nasıl bakıldığının da özetiydi. Kendilerini İsrail'in kurucuları olarak gören Aşkenaz Yahudiler, Falaşalara karşı zaten son derece elitist ve ırkçı bir yaklaşım içindeydi. Sonraki yıllarda Arap-İsrail savaşları çıktıkça ve Filistin topraklarında işgale karşı direniş hareketleri yoğunlaştıkça, İsrail yönetim aygıtı, bütün gerilim noktalarında kendisini düşünmeden feda edecek ve bunun karşılığında da devletten büyük beklentilere girmeyecek bir insan gücüne ihtiyaç duydu. Akla, doğal olarak Falaşalar geldi. Böylece, 1984-1991 arasında düzenlenen hava operasyonlarıyla, on binlerce Falaşa İsrail'e nakledildi. İsrail kanunları çerçevesinde otomatikman vatandaş olan Falaşalar, iç savaşların ve kıtlığın hüküm sürdüğü bir coğrafyadan kopup gelerek yerleştikleri yeni ülkelerinde, kendilerini Siyonist efendilerine ispat derdine düştüler. Filistinlilere en fazla saldıran asker ve polisler, onların arasından çıktı örneğin. Şuur altlarında, “gerçek Yahudi” kabul edilmenin, İsrail işgal organizasyonuna daha fazla ve ödünsüz hizmete bağlı olduğunu net bir şekilde idrak ediyorlardı. Ne var ki, İsrail devlet aklı, her türlü pis işe koştuğu Falaşaları asla “gerçek Yahudi” kabul etmeyecekti. Sosyal ve siyasî birçok aşağılama ve dışlamanın yanı sıra, 1996 ve 2008'de patlak veren iki skandal, Falaşalara hangi konumun münasip görüldüğünü ortaya çıkaracaktı:

Yeni Şafak Podcast
ÖMER LEKESİZ - Ezeli hakikatlere HAMAS'la uyanmak

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 18, 2023 5:55


Hamas Filistin aynasını dünya meydanına yeniden astı.” demiştim. Bu öyle bir ayna ki, Filistin direnişine dost ve düşman olanlar, sahip çıkanlar ve ihanet edenler şimdi orada kendi suretlerine bakıyorlar. ABD-İsrail uçaklarının Gazze'ye yağdırdığı bombaların enkazlarından kurtulan dilleri cümle kurmaya yeni durmuş çocuklar, ellerinde şehit düşmüş çocuklarının kokusundan başka bir şey taşımayan kadınlar, geçimlik işlerin müdavimi gençler ve zulüm ile yoğrulmuş hayatlarının son günlerini dua mırıltıları eşliğinde yaşayan ihtiyarlar da HAMAS'ın dünya meydanına astığı o aynadan yansıyorlar vicdan ve merhamet ehli olanların nazarlarına. Ama bunlardan bize ulaşan, çoğumuzun alışık olmadığı ilginç hâller ve sözler var. AB-İsrail bombasının neden olduğu bir enkazdan başını çıkaranların yüzlerinde sadece Filistin direnişinin zaferi konusunda sabır-sızlandıkları aşikar olan, bedenlerindeki ağır ağrıların bile kapatamadığı umut dolu bakışlar; dillerinde ise “Allâhuekber, es-Sabûr, el-Azîm, el-Kahhâr, el-Müntakim...” terkibi ve kelimeleri var. Şehit olan nişanlısına kendisinden önce şehit olduğu için sitem eden gençler, ikiz yavrularının cansız bedenlerini emanet şuuruyla bağırlarına basan kadınlar, ABD-İsrail tarafından katledilen ailelerini, akrabalarını inançları ve dualarıyla ölümsüzleştirerek defnedenler... Bize “bile” garip geliyor bunlar. Silik fotoğraflar gibi zihnimizden akan Selahaddin, Çanakkale, Kût'ül-Amâre, Sarıkamış... Hatırlıyor gibiyiz uzağımıza düşürülmüş hakikatleri, cihadı, şehadeti, azmi ve teslimiyeti, yenilgiyi ve zaferi. Yavaş da olsa Filistin direnişiyle, HAMAS'ın ABD-İsrail ablukasını yarmak için Gazze'den başlattığı harekatla uyanıyoruz yeniden ezeli hakikatlere: Allah'tan başka ilah yoktur! Allah'ın emirlerini ve yasaklarını izlemekten daha güzel bir amel yoktur! Ezelî hakikatlere uyanmamıza ve aynı zamanda kendi tarihi gerçeklerimizi yeniden hatırlamamıza sebep olan HAMAS bunu nasıl sağladı? “HAMAS” demiştik “İhvan'ın çocuğudur”; Hasan el-Benna'nın (ş. 1949) İslam ahlakına ve yaşayışına dair Mısır'da yaktığı meşalenin ışıklarından biridir. “1973 yılında Gazze'de başkanlığını İhvân›ın Gazze'deki lideri Şeyh Ahmed Yâsin'in yürüttüğü ve kadrosunda Abdülaziz Rantisi ve Mahmüd Zehâr gibi isimlerin yer aldığı, sosyal hizmet çalışmaları ağırlıklı İslâmi Birlik Hareketi'nin (el-Mücemmaatü'l-İslâmi) kurulmasıyla İhvân bölgede yeniden örgütsel yapılanmasını güçlendirdi. Gazze›de kurulan bu birlik ile İhvân yasal bir zemin üzerinde faaliyetlerine devam ederek halkla doğrudan temas halinde olduğu için önemli bir yol kat etmiş oldu. (...) Üniversitelerde güçlü bir nüfuza sahip olan İhvân, bilhassa Gazze İslâm Üniversitesi'nde oldukça etkindi. İslâmi hareketin etkisinin arttığına dair en iyi göstergeler mescit sayılarındaki artış ile ölçülüyordu. (...) İhvân, mesajını ve etkisini yaymak için sosyal ve hayır kurumlarının gücünü de kullanmaya başladı. Hareket, yerel okulları denetleyen İslâmi yardım dernekleri kurdu. Ayrıca genellikle camilere bağlı olan anaokulları açtı. İhvân ayrıca mahalle kütüphaneleri ve spor kulüpleri kurdu. Sonraki yıllarda, İhvân ve diğer İslâmi unsurlar el-Halil, Nablus, Cenin, Kudüs, Gazze Şeridi ve diğer Filistin kasabalarında birkaç İslâmi toplum ve teşkilât kurdu. Bu tür organizasyonlar özellikle binlerce muhtaç aileye yardım edebilmek için zekât aracılığıyla İslâmi harekete destek toplamada yardımcı oldu. Çok sayıda öğrenci İslâmi hareket tarafından yönetilen okullara ve anaokullarına kaydoldu. Hareketin itici gücünü oluşturan camiler de eğitim merkezleri haline gelmişti ve 1967-1987 yılları arasında Gazze'de bulunan cami sayısı 200'lerden 600'e ulaşmıştı.

Yeni Şafak Podcast
Tamer Korkmaz - Siyasi Polisiye: Hanım Ağa'nın “kaç cinayeti” var?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 10, 2023 4:12


“Bugüne kadar hiç kimseyi arkasından hançerlemedim. Ben, hak ettiği takdirde hançeri ya şurasına (boğazını işaretle) ya da kalbine vururum! Bugüne kadar hep böyle yaptım... Arkadan işim yoktur...”  İP'in Heval Meral Ablası... Bay Bay Kemal'in “Sırtımda hançerlerle seçime girdim” cümlesine; işte böylesine tüyler ürpertici bir karşılık verdi.  Mafya jargonunu hatırlatan bir cevap! “Hanımefendi” diyorduk; meğer “Hanım Ağa” imiş!  Hançeri karşısındakinin boğazına veya kalbine saplayan bu psikoloji, nasıl bir ruh halidir? Bilinçaltın-dakilerin dışarıya yansıması mıdır? Kendisini Türk psikiyatristlerine emanet ediyoruz! ÇİLLER'İ HARÇERLEYEN KİMDİ? Siyasete, otuz yıl önce Çiller Ailesi'nin kanatları altında girdi. “Kimseyi arkadan hançerlemedim” diyor ya... Sadece Tansu Hanım'a yaptıklarına bakmak bile “doğru konuşmadığını” ispata yeterlidir.  Henüz DYP'den kopmadan aynen şöyle demişti: “Uzun bir süredir DYP'yi bırakıp başka bir partiye gireceğime dair spekülasyonlar yapılıyor... 1993'ün Kasım ayında DYP ile kıydığım nikâh, Katolik nikâhı gibi boşanması olmayan bir nikâhtır. Tansu Çiller'in siyasi öğrencisiyim... Benim evladıma bırakacağım tek miras DYP'dir!”  Meral Hanımefendi, işte bu sözlerinin üzerinden fazla geçmeden, AK Parti'nin öncülü olan Yenilikçi Hareket'e katıldı... AK Parti'nin kuruluşuna birkaç gün kala orayı da terk etti!  Sonraki dönemde MHP'nin yolunu tuttu. 2016'da bir “hançer” de oraya vurdu!  2023'te ise “Kumar Masası” dediği Altılı Masa'yı terk edip üç gün sonra tak dönerek Kılıçdaroğlu'nu da hançerledi! PÜF NOKTASI

Yeni Şafak Podcast
Taha Kılınç - Kurban Seçmek

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 2, 2023 4:15


Irak'ın ABD ve müttefikleri tarafından işgalinden üç yıl sonra, devrik lider Saddam Hüseyin 30 Aralık 2006 sabahı idam edildiğinde Yemen'deydim. San'â'da, Kurban Bayramı namazı için arkadaşlarla musallaya gitmek üzereyken, El Cezire'nin özel yayınından öğrenmiştik Saddam'ın idamını. Yemenli Arap arkadaşların yaşadığı şok çok büyüktü. Ekranın önünde dona kalmıştı hepsi, hatta bazıları ağlıyordu. Bayram namazından sonra, San'â ve diğer şehirlerde yüzbinlerce insanın katıldığı gıyabî cenaze namazları kılındı. Saddam öylesine seviliyordu ki, kızı Rağd'ın “Babamı Yemen'e gömün, Irak özgürleştirildiğinde cenazesini tekrar Bağdat'a naklederiz” dediği bile ortaya çıkacaktı bilahare. Saddam Hüseyin dendiğinde, benim aklıma Halepçe Katliamı, muhaliflerine ödettiği ağır bedeller, izlediği politikalar sebebiyle Irak'ın patlamaya hazır bir barut fıçısına dönüşmesi, Baasçı dünya görüşünün ülkesini sürüklediği çıkmaz sokak, kendisi ve adamları saraylarda sefa sürerken Irak halkının sefalet içinde yok olması gibi unsurlar geliyordu. Oysa Yemen'de “öteki Saddam”la tanışıyordum. Sırf Amerika devirdiği için sevilen, işlediği tüm suçlardan tevbe ettiği söylenen, kendisini ülkesine adamış Saddam'la... Aradaki çelişkiyi ve boşlukları kapatmak zordu şüphesiz, ama Saddam'ın iki ayrı yüzü, Arap sokaklarında yaşamaya devam ediyordu. Sonraki yıllarda, tarihi okudukça, insanlara kulak verdikçe ve Ortadoğu'nun ara sokaklarında uzun seyahatlere çıktıkça, şunu fark ettim: Herkesin tuttuğu bir “takım” vardı ve zalimlerle mazlumların tanımı bile bu tribün taraftarlığı çerçevesinde şekilleniyordu. Kurbanlar arasında bariz bir şekilde ayrım yapılıyordu, düpedüz kurban seçiliyordu. Mutlak biçimde adaletin, doğrunun ve hakikatin peşinde olan insan çok azdı. Nice katliamı, nice diktatörü, nice savaşı ve işgali ele alıp dikkatle inceledim, kanaatim daha da pekişti. Son olarak, İsrail'in Gazze'de imza attığı mezalimi ve soykırımı takip ederken aynı şeyi görüyorum: Suriye'de geçtiğimiz on yıl boyunca öldürülen 500 bin dolayında sivilin korkunç akıbetine alkış tutan, Halep ve diğer şehirler bombalanırken kafasını çevirip ıslık çalmayı seçen, Sünnîlere yönelik mezhep temelli etnik temizliği hiçbir insanî kaygı duymaksızın destekleyen ve tüm bunları sanki unutmuşuz gibi, şimdi karşımıza geçip Gazzeli çocuklar için ağıt yakar gibi yapan ikiyüzlüler var. Katil İsrail veya Amerika olunca lanetleyen, ama İran ve müttefikleri olunca sükût eden ikiyüzlüler... Türkiye içinde de, protesto gösterilerini siyaset malzemesine çevirip, “emperyalist ülkeler” kontenjanına sadece ABD'yi yazanlar aynı tiplerin yerel versiyonları. Suriye'de sadece son on yılda, İsrail'in 1948'den günümüze öldürdüğü Müslüman sayısının on katından daha fazla Müslüman öldürüldü. Şam'daki Filistinli mülteci kampı Yermuk, Beşşâr Esed rejimi tarafından boşaltıldı, ahalisi tehcir edildi. Suriye'de öldürülen Filistinli mülteci sayısı 5 bine yaklaştı. Siyonist zulümden kaçan garibanlar, Baas zulmünden kaçamadılar...

ADAPT KoÅŸu Triatlon Podcast
568 Koşu - Chicago Maraton 2023

ADAPT KoÅŸu Triatlon Podcast

Play Episode Listen Later Oct 26, 2023 42:39


568 Koşu ekibi uzun bir aranın ardından tekrar mikrofon başında! Yaz dönemi hazırlıkları sonrası geçtiğimiz haftalarda hedef maratonlarını koşan üçlü, bu yarışlar hakkında tüm bilgileri dinleyenlere aktarıyor. İlk bölümde Deniz Kalıbcıoğlu moderatör konumuna geçerken, Chicago Maratonuna katılan Suna Evran Elmas ve Mahmut Fehmioğlu, bu yarışa katılma süreçlerini, maraton öncesi deneyimlerini, yarışın kendisini ve yarış sonrası yaşadıklarını anlatıyor. Sonraki bölümlerde Deniz Kalıbcıoğlu'nun Lizbon Maratonu deneyimleri ve bu üçlünün yaz dönemindeki antreman dönemi konuşulacak konular arasında. Keyifli Dinlemeler!

Demode Podcast
Dörtlü Masa #26 | Demode

Demode Podcast

Play Episode Listen Later Oct 20, 2023 70:37


Dörtlü Masa bu hafta dinleyicelere bir görevle geliyor... Sonraki bölüme kadar bir film hem masa üyeleri tarafından hem de dinleyiciler tarafından izlenecek ve 27. bölümde tartışılacak. Günün menüsünde akıllardaki cennet tarifi, insanın varoluşu, influencerların geleceği, hayatla alakalı önemli sorular, en heyecanlı spor anları ve daha birçok alakasız konu var... Keyifli dinlemeler!

MenEmen
Sphere'de U2 detayı ! elle yazmanın sihri, podcast'in filmi ve festivali -141

MenEmen

Play Episode Listen Later Oct 6, 2023 43:54


Men-E-Men Stüdyo tarafından hazırlanan yüz kırk birinci bölüm sizlerle. Yarışma bölümümüzün ardından, 141. bölümümüzde yeniden popüler kültür gündem konularına geri dönüyoruz. Okuduğumuz bir yazıdan etkilenerek, bu bölümde elle yazı yazmak konusunu konuştuk. Çoğumuz uzun yıllardır el yazısıyla kısa bir nottan daha uzun bir şey yazmıyoruz. Modern yaşamda yazmak, klavye kullanmak anlamına geliyor. Bilgisayarda yazmak, telefonda yazmak veya tablette yazmak gibi... “Kalemle yazılan yazı ile klavye kullanarak yazılan yazı arasında sonuç farkı olur mu?” sorusunu tartıştık. Ardından Las Vegas'ta başlayan U2 konser serisini değerlendirdik. Bu konserlerin verildiği yeni mekanı, yani o devasa küreyi ve kürenin özelliklerini detaylandırdık. Sonraki konumuz geçtiğimiz haftanın bir başka ilginç başlığıydı: hayatı uzatmak... İnsan hayatının uzayabileceğine dair görüşler gittikçe yaygınlaşmaya devam ediyor. Hatta hedef gittikçe artıyor. 100 yaşına kadar yaşamanın normalleşebileceği konuşuluyor. En sonda iki buçuk tane “Bi de Buna Bak” önerimiz oldu. İlki, Türkiye'nin en popüler podcast'lerinden birinin filmi; diğeri ise önemli film festivallerinin en iyilerini toplayan ve Türk sinema izleyicisinin ayağına kadar getiren “Filmekimi”. Korsan “Bi de Buna Bak” önerimiz de var, bir sonraki bölümümüzde detaylandıracağız.    Bi de Buna Bak http://filmekimi.iksv.org/tr https://www.youtube.com/watch?v=llL44rGtgrM

True Crime: Meçhule Giden Gemi
Angela Craig'in Ani Ölümü ve Ardındaki Sır

True Crime: Meçhule Giden Gemi

Play Episode Listen Later Sep 21, 2023 38:28


Mart 2023'ten bir dosyayla karşınızdayız. 43 yaşındaki Angela Craig, Colorado'da yaşıyordu ve altı çocuk annesiydi. 6 Mart günü kendini iyi hissetmemeye başladı. Sonraki 10 gün boyunca pek çok kez hastaneye gitti ama doktorlar bu durumun sebebini bulamadı. Çok geçmeden durumu kötüleşti ve hayatını kaybetti. Craig ailesinin sırrı neydi?

True Crime: Meçhule Giden Gemi
Angela Craig'in Ani Ölümü ve Ardındaki Sır

True Crime: Meçhule Giden Gemi

Play Episode Listen Later Sep 21, 2023 38:28


Mart 2023'ten bir dosyayla karşınızdayız. 43 yaşındaki Angela Craig, Colorado'da yaşıyordu ve altı çocuk annesiydi. 6 Mart günü kendini iyi hissetmemeye başladı. Sonraki 10 gün boyunca pek çok kez hastaneye gitti ama doktorlar bu durumun sebebini bulamadı. Çok geçmeden durumu kötüleşti ve hayatını kaybetti. Craig ailesinin sırrı neydi?

DEĞER YARATMANIN FORMÜLÜ
DYF Kitap Kulübü ile Beyin ve Bağırsak

DEĞER YARATMANIN FORMÜLÜ

Play Episode Listen Later Sep 18, 2023 33:18


Kitap kulübümüzün 32.buluşmasında Dr. David Perlmutter'ın Beyin ve Bağırsak adlı kitabını konuştuk.Kitabın orijinal adı Brain Maker, yani Beyin Yapıcı. Kitapta Dr. Perlmutter, mikrobiyomunuzun (vücudunuzdaki bakteri topluluğunun) beyninizin sağlık durumunu ciddi anlamda etkilediğini ortaya koyuyor. Doğum anından itibaren bağırsaklarınızda olup bitenler herhangi bir beyin rahatsızlığı konusunda risk altında olup olmayacağınızı belirleyebiliyor. Buna otizm, demans, multipl skleroz, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu gibi hastalıklar dahil.Kitabın ilk iki yüz sayfası bağırsak-beyin bağlantısı hakkında araştırmaları detaylıca anlatıyor. Sonraki yüz sayfada ise bağırsak bakterilerinizi yeniden dengelemenizi ve beyninizi daha sağlıklı kılmanızı sağlayacak çözümlere odaklanıyor.Dr. Perlmutter, iyi bağırsak sağlığına sahip olmanın önemine dikkat çekiyor ve sağlıklı bir bağırsağın sadece yiyecekleri nasıl sindirdiğimizi ve elimine ettiğimizi değil, aynı zamanda yaşamlarımız boyunca nasıl hissettiğimizi, hayata bakış açımızı nasıl etkilediği konusunda kanıtlar sunuyor.Sohbetimizde çok güzel tespitler ve tavsiyeler bulabilirsiniz. Katılan herkese çok teşekkür ediyorum.Söz alan arkadaşlar: (03:17) Aycan Acar Şahin, (06:39) Banu Özsoy, (09:33) Elif Ceylan, (13:08) Müge İrfanoğlu, (15:50) Aydan İrem Sungur, (19:10) Sezgin İldeş, (20:42) Bengü İlhan, (24:20) Aycan Acar Şahin, (27:16) Alim Küçükpehlivan, (28:50) Aycan Acar Şahin, (30:44)Müge İrfanoğluSupport the show

Hizmetten
Emanete hıyanet münafıklık sıfatıdır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jul 27, 2023 6:37


Rasûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz “Benim adım güneşin doğup battığı her yere ulaşacaktır!” buyuruyor. Bütün hayatı, dünya ve mâfîhâyı istihkar edecek fedakâr insanlar sayesinde namının bir gün güneşin doğup battığı her yere ulaşacağına işaret ediyor ve gayb-bîn gözüyle bunun olacağına dair bilgi veriyor. Aynı zamanda kendisine inanan aklı başında insanlara hedef gösteriyor; adeta “Ben bunu diyorum, siz de bunu gerçekleştirmeyi gâye-i hayal edinin!” diyor ve bizden Hazreti Fatih'in “ne güzel kumandan” müjdesi ve hedefi peşinde koşması gibi, oturup kalkıp hep bu gayeyi düşünmemiz gerektiğine işaret buyuruyor. *Üzerimizde öyle bir emanet bulunuyor ki, Raşit Halifeler'den müceddidlere, müçtehitlere kadar bir hayli babayiğidin, kâmil insanın bu hizmette dahilleri vardır. Bunların hepsini saymak saatler alır; onu yüksek irfanlarınıza havale ederek, meseleyi sadece günümüze getirip arz etmek istiyorum. Hazreti Üstad ve halis talebeleri “Niçin emanete hıyanet ettiniz?” demezler mi?!. *Hazreti Bediüzzaman, bu emaneti sonraki nesillere sağlam ulaştırabilme yolunda çeşitli bahanelerle senelerce zulüm görmüştür. “Seksen küsur senelik hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum. Bütün ömrüm harp meydanlarında, esaret zindanlarında, yahut memleket hapishanelerinde geçti. Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı. Divan-ı harplerde bir cani gibi muamele gördüm; bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilattan men edildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere maruz kaldım. Zaman oldu ki, hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim. Eğer dinim intihardan beni men etmeseydi, belki bugün Said topraklar altında çürümüş gitmişti.” diyecek kadar acı ve ızdırap yudumlamıştır. *Binaenaleyh, Hazreti Üstad'ın ve halis talebelerinin de bizim üzerimize yükledikleri bir emanet yükü vardır. Ötede “Biz kendi dönemimizde hıyanet etmedik buna, değişik korumalarla bunu size intikal ettirdik. Sonraki emin ellere teslim etmek size düşüyordu. Niye ihanet ettiniz? Emanete hıyanet münafıklık sıfatıdır.” diyebilirler. Bu açıdan da onların emanetine hıyanet etmeden bu meseleyi samimiyetle götürmek lazımdır. Bu video 18/10/2015 tarihinde yayınlanan “Emanet” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

Hizmetten
Bu musibetler onları yollarından alıkoyamadı! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jun 8, 2023 6:52


Bir cefâkeş aşıkem, ey Yâr, Senden dönmezem!..” *Unutmamamız gereken husus: Her zaman “Gelse Celâlinden cefa / Yahut Cemâlinden vefa / İkisi de cana safa.. / Lütfun da hoş, kahrın da hoş!..” deyip ilahî takdîri rıza ile karşılamak, ciddi bir metafizik gerilimle iradenin hakkını vermek, kavlî-fiilî duada ısrar etmek ve aktif sabrın gereğini sergilemektir. *Nahoş bir şey varsa, o da O'ndan gelen musibetlere karşı şikâyet tavrı içinde olmaktır. O, tecellileriyle esse savursa, ateşlere atsa kavursa, yine “Senden dönmezem!..” demelidir. “Bir cefâkeş aşıkem, ey Yâr Senden dönmezem / Hançer ile yüreğimi yar Senden dönmezem / Ger Zekeriya tek beni baştan ayağa yarsalar / Başıma koy erre Neccâr Senden dönmezem / Ger beni yandırsalar, toprağımı savursalar / Külüm oddan çağırsalar Settâr Senden dönmezem.” (Nesîmî) *Hakk'ın makbul ibâdı, Allah'la münasebetlerini başlarına gelen bela ve musibetlerle değerlendirmişlerdir. Nitekim Peygamberlik semasının güneşi Efendiler Efendisi de أَشَدُّ النَّاسِ بَلَاءً اَلْأَنْبِيَاءُ ثُمَّ الْأَمْثَلُ فَالْأَمْثَلُ “Belânın en zorlusuna maruz peygamberlerdir; sonra da derecesine göre diğer makbul insanlar.” buyurmuşlardır. *Bazen küfür, bazen ilhad, bazen zulüm, bazen makam tutkusu, bazen dünya sevgisi ve bazen de küfre eşdeğer hased ve kıskançlık sebebiyle muzır mahlûklar gerçekten inanmış insanlara musallat olurlar. “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!” *Kur'an-ı Kerim'de, iman kuvveti ve Allah'a teslimiyet sayesinde asla sarsıntı yaşamayan mü'minler sena edilmekte, ezcümle şöyle denmektedir: الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ “Onlar öyle kimselerdir ki halk kendilerine, ‘Düşmanlarınız olan insanlar size karşı ordu hazırladılar, aman onlardan kendinizi koruyun!' dediklerinde, bu tehdit onların imanlarını artırmış ve ‘Hasbunallahu ve ni'me'l-vekil – Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!' demişlerdir.” (Âl-i İmrân, 3/173) *Sonraki ayet-i kerimede de şöyle buyurulmaktadır: فَانْقَلَبُوا بِنِعْمَةٍ مِنَ اللّهِ وَفَضْلٍ لَمْ يَمْسَسْهُمْ سُوءٌ وَاتَّبَعُوا رِضْوَانَ اللّهِ وَاللّهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ “Sonra da, kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan, Allah'tan (önemli sonuçlara açık) bir nimet ve fazladan lütuflarla döndüler; Allah'ın rızası istikametinde hareket etti onlar. Allah, çok büyük fazl sahibidir (karşılıksız lütf u ihsanda bulunmada pek cömerttir).” (Âl-i İmrân, 3/174) *O mü'minler bela ve musibetlerin çehresinde, Cenâb-ı Hakk'ın kendilerine bakışını okudular. Sağanak sağanak musibetlerin çehresinde Allah maiyyetini, inâyetini, riâyetini, kilâetini okudular ve teselli oldular. Bu açıdan da ne bela ve musibetlerin şiddeti, dehşeti, ürperticiliği ne de bazılarının çekememezliği, hazımsızlığı, sindirememesi onları yürüdükleri yoldan alıkoyabildi. Bu musibetler onları yollarından alıkoyamadı, günümüzün mü'minlerini de alıkoyamamalıdır. Bu video 06/12/2015 tarihinde yayınlanan “Sıra Bizde” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

O Tarz Mı?
S08E18 - Evrimin Bir Sonraki Basamağı

O Tarz Mı?

Play Episode Listen Later May 25, 2023 41:44


Folk Müzik, Bengi GPT, İri Başlar ve dahası...

SBS Turkish - SBS Türkçe
Türkiye için sonraki hedef Hırvatistan

SBS Turkish - SBS Türkçe

Play Episode Listen Later Mar 27, 2023 2:04


Euro 2024 eleme grubunda ilk maçında deplasmanda Ermenistan'ı yenen Türkiye'nin erkekler futbol milli takımının bir sonraki rakibi dünyanın en iyi yedinci takımı Hırvatistan

Turkish Stories
Necip Fazıl / Turkish Stories C1

Turkish Stories

Play Episode Listen Later Mar 16, 2023 3:01


Necip Fazıl 26 Mayıs 1905 tarihinde İstanbul'da doğdu. Maraşlı bir soydan gelen Necip Fazıl'ın çocukluğu, mahkeme reisliğinden emekli büyük babasının İstanbul Çemberlitaş'taki konağında geçti. İlk ve ortaöğrenimini Amerikan ve Fransız kolejleri ile Bahriye Mektebi'nde tamamladı. Lisedeki hocaları arasında dönemin ünlülerinden Yahya Kemal, Ahmet Hamdi gibi isimler vardı. İstanbul Edebiyat Fakültesi felsefe bölümü 'nü bitirdikten (1924) sonra gönderildiği Fransa'da Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümünde okudu. Paris'te geçen günlerinden sonra Türkiye'ye dönüşünde Hollanda, Osmanlı ve İş Bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalıştı. Robert Koleji, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde hocalık yaptı. Sonraki yıllarında fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olmadı. Şairliğe ilk adımını on yedi yaşında iken, annesinin arzusuyla başladı ve ilk şiirleri Yeni Mecmua'da yayımlandı. Milli Mecmua ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirdikten sonra, Paris dönüşü yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitapları onu çok genç yaşta çağdaşı şairlerin en önüne çıkararak edebiyat çevrelerinde büyük bir hayranlık ve heyecan uyandırdı. Henüz otuz yaşına basmadan çıkardığı yeni şiir kitabı Ben ve Ötesi (1932) ile en az öncekiler kadar takdir toplamayı sürdürdü. Necip Fazıl'ın şairliği ve oyun yazarlığı kadar önemli yönü, çıkardığı dergiler ve bu dergilerde çıkan yazılarla sürdürdüğü mücadeledir. Haftalık Ağaç dergisi (1936) dönemin ünlü edebiyatçılarının toplandığı bir okul olmuştur. Büyük Doğu dergisinde çıkan yazılarıyla tek parti yönetimine şiddetli bir muhalefet sürdürmesi sonucu hakkında açılan çok sayıda davada yüzlerce yıl hapsi istendi, Cinnet Mustatili adlı eserinde hapishane anıları yer alır. Sık sık kapatılan ve toplatılan Büyük Doğu'nun çıkmadığı sürelerde günlük fıkra ve çeşitli yazılarını Yeni İstanbul, Son Posta, Babıali'de Sabah, Bugün, Milli Gazete, Hergün ve Tercüman gazetelerinde yayımlandı. 1962 yılından itibaren de hemen hemen tüm Anadolu şehirlerinde verdiği konferanslarla büyük ilgi topladı. Türk Edebiyatı Vakfı'nca 1980'de verilen beratla ‘Sultan-üş Şuara' (Şairlerin Sultanı) unvanını kazanmıştır. Necip Fazıl Kısakürek, 25 Mayıs 1983'te vefat etmiştir.

Medyascope.tv Podcast
Bir sonraki Altılı Masa toplantısını merakla bekleyen kaç kişiyiz?

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Nov 12, 2022 15:57


Altılı Masa, ikinci turun ikinci toplantısını 14 Kasım pazartesi günü DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ın ev sahipliğinde yapacak. Peki bu toplantılar toplumda heyecan yaratıyor mu? Seçim yaklaşmasına rağmen neden yeteri kadar tartışılmıyor. Ruşen Çakır değerlendiriyor.

Turkish Stories
TÜKETİM ÇILGINLIĞINA KARŞI YENİ BİR ÇÖZÜM / Turkish Stories

Turkish Stories

Play Episode Listen Later Aug 20, 2022 3:23


Turkish Stories for Turkish Learners TÜKETİM ÇILGINLIĞINA KARŞI YENİ BİR ÇÖZÜM Kanada'da Vancouver şehrinde yaşayan Ted Dave isimli grafik sanatçısı bir reklam şirketinde çalışıyordu. İşi reklam hazırlamaktı. Ha-zırladığı reklamlardaki ürünün satışı oranında para kazanıyordu. Ted Dave, işinde çok başarılıydı. Ama o, içten içe yaptığı işten rahatsızlık duymaya başlamıştı. Çünkü günlük hayatta karşılaştığı her olaya reklamcı gözüyle baktığı için, kendisi de dâhil bütün insanların başkaları tarafından yönlendirildiğini görüyordu. İnsanlar, kendi istekleriyle değil, gazete ve dergilerden okuduğu radyo ve televizyonlardan gördüğü reklamlar doğrultusunda alışveriş yapıyorlardı. Üstelik satın alma işi alışkanlık sınırlarını aşmış, bağımlılık hâline gelmişti. Her kasım ayının ilk perşembe günü, ABD ve Kanada'da Şükran Günü olarak kutlanıyordu. Bu günde tam bir tüketim çılgınlığı yaşanıyordu. Devamında gelen Noel ve Yılbaşı günlerinde tüketim çılgınlığı insanların ruhlarına işliyordu. Ted Dave işte tam o sıralarda radikal bir karar aldı. İnsanları biraz olsun kendilerine getirmek ve tüketim çılgınlığından kurtarabilmek için bir kampanya planladı. Ted Dave, bu kampanya ile insanları sadece bir günlüğüne alışveriş yapmamaya çağırıyordu. Kampanya için en fazla alışverişin yapıldığı "Şükran Günü"nün bir gün sonrasını seçti. Yıllarca bir reklamcı olarak çalışan Ted Dave, bu kez hazırladığı afişler ve posterlerle insanları alışveriş yapmamaya çağırıyordu. Ted Dave'nin öncülüğünü yaptığı bu hareket ilk yıllarda Kanadalıların bir hayli ilgisini çekti. Sonraki yıllarda kâr amacı gütmeyen bazı vakıfların bu kampanyayı desteklemesiyle alışveriş yapmama eylemi daha sistemli ve örgütlü hâle geldi. Kampanyanın adı ise "Satın Almama Günü" olarak değişti ve bu isimle dünyaya yayıldı. Satın Almama Günü 2001 yılında tam 55 ülkede hayata geçirildi. Satın Almama Günü'nün en önemli özelliği 24 saat boyunca alışveriş yapılmamasıydı. Başlangıçtan günümüze kadar bu kampanyalarda, tüketim çılgınlığına karşı insanların dikkatlerini çekmeye yönelik pek çok ilginç yöntem kullanıldı. Örneğin, konserler düzenlendi, kredi kartları kesildi, posterler asıldı, el ilanları dağıtıldı. İnsanlara bu günü hatırlatan mektuplar, kartlar ve elektronik postalar gönderildi. Bazı alışveriş merkezlerinin çevresinde alışveriş yapılmayan küçük bölgeler oluşturuldu. Bir yıl içerisinde bir gün, tüketim çılgınlığını önlemede çözüm olmayabilir. Ancak büyük sonuçların hep küçük başlangıçlarla elde edildiği unutulmamalıdır. Dr. Veli SIRIM

Fularsız Entellik
Flynn Etkisi: Önce Akıllandık, Şimdi Aptallaşıyoruz

Fularsız Entellik

Play Episode Listen Later Aug 18, 2022 35:05


Selam Fularsızlar. Geldik bu serinin en başında "Aptallaşıyor muyuz" diye sormama sebep olan şeye. Son 100 yıldır IQ testi performansında sürekli bir artış var. Gerçekten de dedelerimizden ninelerimizden daha mı zekiyiz? Ve bu artışın son yıllarda durması, hatta gerilemesi (Anti-Flynn) ne anlama geliyor? İlginizi çekerse kaynaklar kısmındaki linklere bakmayı unutmayın.(Bunca bölümdür devam etmemi sağlayan tek şey, Patreon'dan irili ufaklı destek veren sizin gibi dinleyiciler. Bu destek doğrudan bana geliyor, normal reklam gelirleri ise yapımcımla paylaşılıyor. Yok kalsın diyorsanız, buyrun buradan yakın: Safsatalar Ansiklopedisi Kısaltılmış Edisyon).----------------------------------------------------Bu podcast, Hiwell hakkında reklam içerir.Hiwell hakkında daha detaylı bilgi almak ve fular100 kodu ile %20 indirimden faydalanmak için tıklayın.----------------------------------------------------.Bölümler:(00:05) Flynn Etkisi'ne giriş.(03:05) Robert Plomin'in "default" pozisyonu.(03:50) Singapurlular bu kadar zeki olmamalıydılar.(05:10) James Flynn.(06:30) Niye daha önce farkedilmedi?(07:35) İdamların bozulması.(08:20) Heterosis.(10:00) Beslenme ve Hollanda Kıtlığı.(12:15) Eğitim ve Türkiye'de okullaşma.(13:55) Soyut mantığın ve analojilerin gelişimi.(18:30) İşlerin soyutlaşması.(19:00) Eğlencenin soyutlaşması.(21:55) "Everything Bad is Good For You".(23:40) Endüstriyel Devrim'in yankıları.(25:00) Gelişme genel zekada mı?(29:15) Flynn Etkisinin tersine dönmesi.(32:00) Sonraki bölüm.(32:40) Patronlar, patronlarımız.(33:10) After Credits: Jensen vs Flynn.Kaynaklar:Zekanın Yükselişi ve Çöküşü: Flynn, Anti-Flynn ve Zekanın GeleceğiThe Flynn Effect: A Meta-analysisWhy our IQ levels are higher than our grandparents' | James FlynnDünyada ve Türkiye'de Yükseköğretim Okullaşma Oranları ve GelişmelerWhy has TV storytelling become so complex?Is the World's Memory Span Increasing or Decreasing?The rise and fall of the Flynn Effect as a reason to expect a narrowing of the Black–White IQ gapModernity Made Us SmarterNorwegian IQ scores are falling – but genes are not to blameDO NON-G GAINS FROM THE FLYNN EFFECT MATTER? YES AND NOArthur Jensen and John Stuart MillKitap: Are We Getting Smarter?Kitap: Everything Bad Is Good for You: How Today's Popular Culture Is Actually Making Us SmarterJohnny Carson.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Bos Isler
#46 Novus kurucusu ortakları Egehan Asad ve Vorga Can'la doğal dil işleme teknolojisini, kendi girişimcilik hikayelerini ve aldıkları yatırımdan sonraki planlarını konuştuk

Bos Isler

Play Episode Listen Later Jun 27, 2022 51:46


Novus kurucusu ortakları Egehan Asad ve Vorga Can çok eğlenceli ve bilgilendirici sohbetleriyle konuğumuz oldular.

HABERTURK.COM
Rus oligark Putin'in bir sonraki hedefini açıkladı

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Jun 20, 2022 0:35


Rusya - Ukrayna savaşı sürerken, Rus oligark Mikhail Khodorkovsky Rus lider Putin'in bir sonraki hedefini açıkladı. Khodorkovsky "Eğer Ukrayna'da kazanırsa NATO'ya savaş açacak. Ve sonunda da o savaşı kaybedecek" dedi

Fularsız Entellik
Aptallaşıyor muyuz 3: Test Problemleri ve Problemli Testler

Fularsız Entellik

Play Episode Listen Later Jun 8, 2022 17:50


IQ testlerinin tarihinden devam edip, modern testlerdeki problemlere geliyoruz. Geçen bölümde olduğu gibi birkaç örnek soru ekledim yine. Mesela: Tuz ile suyun en önemli ortak yanı nedir? (Duyuru: Safsatalar Ansiklopedisi Kısaltılmış Edisyon çıktı!)Bölümler:(00:45) Acıların çocuğu Darryl(02:25) Yerde cüzdan bulunca ne yapmalısınız(04:15) Tuz ile su arasında ne ortak(05:15) Özel eğitim: bedavaya kasiyerlik(07:55) Raven's Progressive Matrices(10:30) Test sorunları: Tekrar ve motivasyon(12:30) Mensa ve online IQ testleri(14:00) Mutluluğu banka hesabıyla ölçmek(16:05) Sonraki bölüm: G faktörü(17:10) Patreon teşekkürleri.Kaynaklar:Zenci çocuklara IQ testinin yasaklanması Raven's progressive matrices test Mensa Norveç testi See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Turkish Stories
Anneler Günü

Turkish Stories

Play Episode Listen Later Apr 19, 2022 3:52


Turkish Stories for Learner Turkish Anneler Günü Anne ve anneliğin, eskiden beri, bütün dünyada saygın bir yeri vardır. Hemen her çağda, bütün milletler, anneye duyulan saygıyı, bayramlarla göstermek istemişlerdir. Bugün kutlanan “Anneler Günü” Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşanan bir olaydan sonra ortaya çıkmıştır. Filadelfiya'da, annesiyle birlikte Jarvis adında bir kız yaşıyordu. Jarvis'in annesi, 9 Mayıs 1886'da aniden öldü. Başka kimsesi olmayan kız, bu olaya çok üzüldü. İçinde yaşama isteği kalmadı. Ne yapacağını bilemiyordu. Karamsarlık içindeyken, komşularından biri, Jarvis'e yardımcı olmaya çalıştı. Ona dostça öğütler verdi. Jarvis, bu dostluktan ve öğütlerden etkilendi. Komşusunun özellikle şu sözleri onu çok etkiledi. “İnsanlar doğar, yaşar ve ölür. Bu Allah'ın kanunudur.” Jarvis, karamsarlıktan kurtuldu. Dünyayı daha aydınlık görmeye başladı. Annesini kaybeden yalnız kendisi değildi. Ölmüş olsa bile, annesinin sıcaklığı, ona duyulan derin sevgi, sürekli bir yaşama sevincine dönüşebilirdi. Aynı şey başkaları için de geçerliydi. Aklına şu düşünce geldi: Yılda bir kez, ölen anneleri hatırlamak ve yaşayanları kutlamak. Jarvis, bundan sonra annesini sevgiyle hatırlamaya başladı. Hemen her gün mezarına çiçek götürdü. Arkadaşları ve yakınları, Jarvis'in bu davranışını yıl boyu ilgiyle izlediler. Aradan bir yıl geçti. Arkadaşları, ellerinde beyaz karanfillerle Jarvis'e geldiler. Jarvis, bu ziyaretten çok mutlu oldu. Arkadaşlarına şöyle dedi: “Bir yıl içinde yaşadıklarım bana şunu öğretti: Dünyada anne sevgisinin yerini tutacak hiçbir sevgi yoktur. Yılın bir gününü annelerimize ayıralım. O günü, annelerimizin sıcak anılarıyla dolduralım, onlarla yaşayalım. Böylece annelerimize karşı olan sevgimizi göstermiş oluruz.” Jarvis'in bu düşüncesi, çok beğenildi. Birlikte belediye başkanına gidip bu fikri ona da anlattılar. Başkan da fikri kabul etti. Bu fikir, gazetelere ve yazarlara iletildi. Jarvis ve arkadaşlarının çalışmaları, kısa süre içinde bütün Filadelfiya halkı tarafından duyulup kabul edildi. İlk kutlama orada yapıldı. Ardından öteki eyaletlerde de Anneler Günü kutlanmaya başlandı. 1908 yılı mayıs ayının ikinci pazar günü kutlanan Anneler Günü'yle, bu gelenek bütün Amerika'ya yayılmış oldu. 9 Mayıs 1914'te, ABD Kongresi bu günün “Anneler Günü” olarak kutlanmasını kararlaştırdı. Bu kararı 43 ülke daha izledi. Sonraki yıllarda, buna öteki devletler de katıldı. Böylece “Anneler Günü” dünyaya yayıldı. Jarvis, bu gelişmeleri mutlulukla izledi. 1948 yılında öldüğünde 84 yaşındaydı.   Kendini Test Et. İnteraktif Videoları İzle - Takip et - Düşün - Bilmediğin kelimeleri araştır - sorulara cevap ver - Anneler Günü: https://nilecenter.org/turkce-ogreniyorum-b1-ders-13/

MyMecra Podcast
Sıkılı Yumrukla Tokalaşılmaz - Reçete | Saliha Erdim

MyMecra Podcast

Play Episode Listen Later Mar 23, 2022 27:51


Saliha Erdim ile 'Reçete' ilk bölümüyle MyMecra'da... İnsanı, aileyi ve toplumu ele alacağı programda Saliha Erdim'in ayrıca toplum için önerileri ve reçeteleri olacak. Gerek gözlemleri ve gerekse danışanlarının ortak dertleri Saliha Erdim'in bu programda kendisine ilham kaynağı oluyor... İnsanın kendisini keşfetme ve potansiyelini harekete geçirme aşamalarında kişiye gerekli olan yol haritalarını tespitle 'Reçete' programına başladı. Sonraki bölümlerde de insana ve aileye dair çok özel bilgileri kendisinden duymaya devam edeceğiz. Saliha Erdim ilk bölümde başlıca şunları anlattı; Merhabalar efendim. Gününüz hayr olsun, vaktiniz, ömrünüz hayr olsun. Rabbim, ömrünüzü razı olduğu güzelliklerle dolu dolu geçirmeyi nasip etsin inşallah. Bugün konumuz: İnsan... Kendimizden söz edeceğiz, kendimizin nasıl daha iyi olabileceğimizden, iyi olduğumuz zaman neleri, nasıl yapabileceğimizden, kötü hissettiğimiz zaman da performansımızın ne kadar düştüğü ve kendimizi ne kadar atıl kapasite yaşadığımızdan söz edeceğim... Efendim, Allah-u Teala insanı ve bütün kainatı (mucizeleri hariç) bir oluş ve bozuluş kanunu üzerine yaratmıştır. Olmanın da bozulmanın da bir kanunu var, bir prosedürü var, bir stratejisi var. İnsan, duygusal bir varlık. Duyguları doğru ve düzgün olduğunda kendiside düzgün olur, duyguları değiştiğinde kendisi de değişir. İnsanın en önemli ihtiyacı kendisini iyi hissetmek, kendisini bu dünya için değerli ve anlamlı görme, önemli görme ihtiyacıdır. Eğer insan kendisini bu dünyada adım attığı zaman iyi bir şeyler yapabilecek biri gibi görürse, bu dünyanın değişimine katkıda bulunabilecek biri gibi görürse ve kendisinin bir adım dahi olsa iyi bir şey için adım atmasının bütün dünyayı etkileyecek bir etki oluşturabileceğini bilse çok şeyler yapabilir. O zaman bizim buna inanmaya ihtiyacımız var. Bu inancın temelini biz ailede alırız... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Fularsız Entellik
Spor Ekonomisi 4: Şampiyonlar Ligi ve Yapısal Eşitsizlik

Fularsız Entellik

Play Episode Listen Later Mar 7, 2022 33:37


Spor Ekonomisinin Kısa(!) Tarihi serimizin önceki bölümünde Heysel Faciası ile dibe vuran futbolun, Premier Lig ile markalaşma hikayesini görmüştük. Katlanarak büyüyen medya ve sponsorluk pastasının kilit bir rolü vardı. Bugünse o pastanın nasıl dilimlendiğine bakacağız, o bahaneyle Şampiyonlar Ligi'ne ve hatta Rüya Takım'a değineceğiz. Kaynaklar aşağıdadır, keyifli dinlemeler.Duyuru: Safsatalar Ansiklopedisi Kısaltılmış Edisyon çıktı! Hem kitapçılarda hem de e-kitap olarak blogda.Bölümler:(00:15) Gündem: Düşük yoğunluklu panik(02:00) Duyuru: Safsatalar Ansiklopedisi Kısaltılmış Edisyon.(03:10) Geçen bölümün özeti.(04:15) Tekil Sözleşme modeli. (makale) (makale) (kaynak).(06:10) Toplu Sözleşme modeli (makale).(08:00) Kartelleşmenin yarattığı teşvikler(10:45) Premier Lig pastası nasıl bölüşülüyor. (kaynak).(13:15) Eşitliğin zararları(14:05) "Paraşüt" ödemeleri(15:50) "Dayanışma" ödemeleri(18:30) 92 Olimpiyatları ve Dream Team(21:05) Şampiyonlar Ligi'nin getirdiği yenilikler (video).(24:25) Şampiyonlar Ligi pastası nasıl bölüşülüyor. (makale)(27:35) Rekabetteki yapısal adaletsizlik. (makale).(29:15) Yüzde 1'in yüzde 1'i.(30:45) Elitlerin borç batağı. (kaynak).(31:40) Sonraki bölüm: 2003 senesi.(32:15) Patreon Bonus: Sanal Taraftarlar.Sponsorlar:Bu podcast, TAKK ve Qumpara hakkında reklam içerir.Bizleri sıkıştırıldığımız kalıpların dışına davet eden, kişisel bakımımıza yeni bir soluk getiren TAKK'ı incelemek ve kontratsız, ön ödemesiz, iptal cezası olmayan aboneliğinizi başlatmak için tıklayın. 2 milyonu aşkın kullanıcısı ile alışverişçi dostu uygulama Qumpara'yı indirmek ve FULARSIZ15 kodu ile birçok markadan hediye çeki, akaryakıt puanları, dijital abonelik fırsatlarını yakalamanı sağlayacak 15 TL Qumpara'nın sahibi olmak için tıklayın.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

News in Simple Turkish/Basit Türkçe ile Haberler

Basit Türkçe ile Haberler / News in Simple Turkish by skypeturkish.com Bugün 13 Aralık 2021 Pazartesi. Basit Türkçe ile Haberler'in bu haftaki bölümüne hoş geldiniz. Kasırgalar Nedeniyle 100'den Fazla Kişi Ölmüş Olabilir ABD'de Kentucky başta olmak üzere altı eyalette geçen hafta kasırga ve hortumlar görüldü. Bu kasırga ve hortumlar nedeniyle 100'den fazla kişinin öldüğü tahmin ediliyor. Onlarca kişi hâlâ kayıp. Kentucky Valisi, eyalet tarihinin en yıkıcı kasırgasında en az 80 kişinin öldüğünü teyit ettiklerini söyledi. Kayıp kişiler ölü olarak bulunursa toplam ölü sayısı 100'ü aşabilir. Hortum 365 kilometre boyunca devam etti. Bu rotadaki bütün binalar hasar gördü. Bundan önce ABD kayıtlarındaki en uzun hortum, Mart 1925'te Missouri'de 352 kilometre boyunca ilerledi ve 695 kişinin ölümüne neden oldu. ABD Başkanı Joe Biden, kasırgadan en çok etkilenen eyalet olan Kentucky'yi afet bölgesi ilan etti. Cezaevine Dönmek İstemeyen Adam Kendisini Ölü Göstermek İçin Cinayet İşledi Hindistan'da Uttar Pradeş eyaletinden 36 yaşındaki Sudesh Kumar bir kişiyi öldürdü. Daha sonra eşinin yardımıyla bu kişiyi kendisiymiş gibi yetkililere bildirdi. Yetkililer, adamın cesedi bisikletle taşıdığını gösteren video kayıtlarına ulaştı. Kumar 2018'de cezaevine gönderildi. Hindistan'da bazı eyaletler, bazı mahkumları pandemi sırasında büyük salgınlar olmaması için serbest bıraktı. Kumar bu şekilde hapisten çıktı. Basındaki haberleri duyan ve tekrar cezaevine girmek zorunda kalacağını düşünen Kumar bir plan hazırladı. Polise göre Kumar, 19 Kasım'da kendisiyle aynı boy ve kiloda olan Domen Ravidas'ı öldürdü. Sonraki gün Ravidas'ın yanmış vücudu bulundu. Vücudun yakınlarında Kumar'ın kimliği vardı. Fakat yetkililer bunun bir yalan olduğunu fark etti. Kumar yakalandı ve suçunu itiraf etti. Before we continue, here are our usual reminders: Please share our episodes with other Turkish learners and follow our show on your podcast platform. For the best private Turkish lessons out there that you can take literally anywhere in the world on Skype or Zoom, please visit skypeturkish.com. We know that your needs are different, and the best way to improve your level can be an online private lesson. In any case, just take a look at skypeturkish.com! Çocuklara 'Noel Baba Gerçek Değil' Diyen Piskoposa Tepki Yağdı İtalya Sicilya'nın Noto kentindeki bir etkinlikte Katolik din adamı Antonio Stagliano, "Noel Baba gerçek değil. Kırmızı kıyafeti reklam amaçlı olarak Coca Cola tarafından icat edildi" dedi. Bu sözler İtalyan basınında geniş yer buldu. Haberler büyük tepkiye yol açtı. Piskopos Stagliano tepkiler üzerine La Repubblica gazetesine açıklama yaptı. Piskopos, Noel Baba figürünün dayandığı Aziz Nicola'nın hediye dağıtmadığını, yoksullara yardım ettiğini vurguladı. Piskopos şöyle devam etti: "Noel Baba'ya sormak istiyorum: Affedersin Noel Baba, neden yalnızca parası olanlara hediye götürüyorsun? Açlıktan ölen çocuklara niye gitmiyorsun? Aziz Nicola hiçbir şeyi olmayan çocuklara gidiyordu." Brezilya'da Yavru Evcil Hayvan Olarak Alınan Domuz 250 Kilogram Oldu Brezilya'da hayvansever bir ailenin evcil hayvan olarak aldığı yavru domuz, 3 yaşına vardığında 250 kilogram ağırlığına ulaştı. Sao Paulo yakınlarındaki Peruibe kentindeki Lilica adlı domuz her gün 5 kilogram sebze ve meyve yiyor. Domuzun sahibi Rosangela dos Santos Lara, domuzu satan kişinin onu kandırdığını söylüyor. "Küçük bir domuz olacağını düşündüm ama dev bir hayvana dönüştü" diyor. Lilica'nın kendisini mutlu ettiğini söyleyen Lara şöyle devam ediyor: "Lilica'yı kesip etini satmak üzere 3600 dolar teklif ettiler ama o satılık değil." Dinlediğiniz için teşekkürler! Lütfen bu bölümü Türkçe öğrenen diğer kişilerle de paylaşın! Yeni bölümde görüşmek dileğiyle, hoşça kalın!

Psikanaliz Sohbetleri
5. Psikanaliz, Cinsellik ve Cinsel Kimlik - 1. Kısım

Psikanaliz Sohbetleri

Play Episode Listen Later Oct 31, 2021 19:03


Toplam üç kısımdan oluşacak olan podcastin 1. kısmında cinsellik, organizma ve beden arasındaki ayrım, bedenin Ötekiyle, dille ve kültürle olan ilişkisi, ayna evresi gibi kavramlara değinilmiştir. Sonraki oturumlarda Freud'un cinsellik tanımları, cinsel kimlik konusu, Lacan'ın meşhur "Cinsel ilişki yoktur." formülü ve cinsiyetlenme (sexuation) konuları ele alınacaktır. Bu kısımda sözü edilen kaynakları ve notları bahsedilme sırasına göre aşağıda bulabilirsiniz: -Lacan büyük Ö harfi ile yazdığı “Öteki” kavramı ve küçük ö ile yazdığı “öteki” kavramı birbirinden farklıdır. Küçük ö ile yazılan “öteki” bizim gibi olana, bize benzeyene atıfta bulunur. Büyük Ö ile yazılan Öteki ise kanlı canlı bir insandan ziyade simgesel bir konuma gönderme yapar. Bu Öteki bize radikal olarak yabancı olan bir Öteki'dir. Örneğin “Freud'un belirttiği gibi” derken önemli olan, yaşayan, nefes alan, Viyana'daki evinde çocuklarıyla birlikte vakit geçiren Freud'dan ziyade onun düşünceleri ve düşünce tarihindeki konumudur. Lacan bir söz oyunuyla anneyi İngilizce “mOther” olarak yazar. Burada Lacan annenin gerçek varlığından ziyade simgesel konumuna vurgu yapar. Anne çocuk için hem öteki olarak vardır hem de Öteki olarak işlev görür. Dolayısıyla Lacan için önemli olan gerçeklik içerisindeki anne ya da babadan ziyade annenin ve babanın Öteki olarak edindikleri simgesel konumlardır. Diğer bir ifadeyle biyolojik anne-babayla simgesel işlevler olarak, Öteki olarak anne-baba arasında çok net bir ayrım yapar Lacan. -Zupančič, A., Neden Psikanaliz?, çev. Barış Engin Aksoy, İstanbul: Metis Yayınları, 2011. -Freud, S. Cinsellik Kuramı Üzerine Üç Deneme, Cinsellik Üzerine içinde, çev. Emre Kapkın, İstanbul: Payel Yayınları, 2011. https://www.oguzhannacak.com/

Medyascope.tv Podcast
Ruşen Çakır yorumluyor: Erdoğan'ın bir sonraki müttefiki kim olabilir?

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Oct 16, 2021 22:40


AKP lideri Erdoğan 20 yıla yaklaşan iktidarında sürekli olarak müttefik değiştirdi; eski düşmanlarından dost, dostlarından da düşman yarattı. Krizi her geçen gün derinleşen Erdoğan kendine yeni bir müttefik bulabilir mi?