POPULARITY
Ekosfer Derneği'nin hazırladığı Sıcak Hava Dalgası programına konuk olan Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Süheyla Doğan, derneklerinin açtığı davada Çanakkale 2. İdare Mahkemesi'nin yürütmeyi durdurma kararının acilen madenin sahibi Cengiz Holding tarafından uygulanmasını istiyor. Bakır çıkarılması planlanan madende şimdiden bir milyona yakın ağacın kesildiğini belirten Doğan, iptal ettirdikleri ÇED raporunun birkaç düzeltmeyle tekrar karşılarına getirildiğini, mahkemenin atadığı bilirkişi heyetinin madene karşı verdiği kararın da ciddiye alınmadığına dikkat çekiyor. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
MEDENİYET COĞRAFYAMIZ
"Düğmeye basıldı" ve "muhalifler için İstiklal Mahkemesi" cümlesi aynı kelimenin içinde kullanıldı. Neyin düğmesine basıldı? Neden bütün ibreler Erdoğan'ın yeni atadığı Akın Gürlek'i işaret ediyor? Bahçeli ve Erdoğan dört saat kafa kafaya verip neyin düğmesine bastılar? Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş için çok büyük tehlikeli günler geliyor... Özgür Özel'i teslim aldıklarını nasıl itiraf ettiler...
ABD Başkanı Joe Biden 20 Ocak'ta koltuğunu Donald Trump'a devredecek. Bu süreçte Demokratlar'ı endişelendiren en önemli meselelerden biriyse “Federal Yargı” için Senato'da bekleyen atama onayları. Dört Federal Temyiz Mahkemesi'nin yanı sıra yirmiden fazla Bölge Mahkemesi adayı “Senato Genel Kurulu”nda ya da “Yargı Komitesi'nde oylanmayı bekliyor.
Gündemin öne çıkan gelişmelerinden derleyerek hazırladığımız Kısa Dalga Bülten yayında... Kısa Dalga'dan herkese merhaba… Gündemin öne çıkan gelişmelerinden derleyerek hazırladığımız Kısa Dalga Bülten'e başlıyoruz... Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Adil yargılama her vatandaşın hakkı olup, hakimlerin de bunu yerine getirmesi kanunla verilen bir görevdir. Uygulamada adil yargılamanın olup olmadığı ise geçmişten günümüze kadar sürekli olarak tartışılmıştır. Hakimlerin iş yüklerinin adil yargılamada etkisini de gözden kaçırmamak gerektiğini biliyoruz. Bu minvalde Hâkimler ve Savcılar Kurulu İkinci Dairesi tarafından verilen aşağıdaki uyarma cezaları özelinde konuyu açıklamaya çalışacağız. Kurul kararında yer alan disiplin cezaları 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda düzenlenmiş olup Kurulun burada yer almayan bir cezayı vermesi elbette düşünülemez. Ancak zaman içerisinde verilen disiplin cezalarına göre de kanunun ilgili maddelerinde düzenleme yapılması için öneriler geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Zira aşağıda yer verilen fiilleri işleyen bir kişinin savcılık yapması son derece tehlikelidir. Aşağıda belirtilen fiilleri 657 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde değerlendirdiğimizde en azından aylıktan kesme cezası verilir ve daire başkanı ve üzeri kadrolara atanma imkanı kalmazdı. İsterseniz savcının uyarma cezası almasına sebep olan fiilleri sıralayalım: 1- ..... sayılı soruşturma sonucu şüpheliler hakkında "Mala Zarar Verme, Hırsızlık" suçlarından ..... tarihinde Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar verilmesine, ..... tarihli dilekçesi ile müştekinin anılan karara karşı itiraz etmesi üzerine ..... Sulh Ceza Hakimliği'nin ..... tarih ve ..... D.İş sayılı kararı ile itirazın kabul edilerek söz konusu kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının kaldırılmasına karşın dosyanın yeni soruşturma numarası alması gerekirken ..... tarihi itibariyle henüz UYAP'a kaydedilmeyerek yaklaşık 4 ay işlemsiz bırakıldığı, 2- Tehdit suçundan yürüttüğü ..... sayılı soruşturma sonucu ..... tarihinde ..... Mahkemesine kamu davasının açması üzerine ..... Mahkemesi'nin ..... tarih ve ..... sayılı İddianame Değerlendirme numarasıyla iddianamenin iade edilmesine rağmen dosyanın ..... tarihi itibariyle henüz UYAP'a kaydını yapmayarak yaklaşık 10 ay işlemsiz bıraktığı, 3- ..... sayılı soruşturma sonucu şüpheli hakkında "Hırsızlık" suçundan ..... Mahkemesi'ne kamu davası açması üzerine ..... Mahkemesi'nin ..... tarih ve ..... İddianame Değerlendirme Numarasıyla iddianamenin iadesine karar verilmesine müteakiben ..... tarihinde iddianamenin iadesine ilişkin karara itiraz ettiği ..... Mahkemesi'nin ..... tarih ve ..... D.İş sayılı kararı ile Cumhuriyet Savcısının itirazının reddine karar verilmesine karşılık, dosyanın ..... tarihi itibariyle henüz UYAP'a kaydını yapmayarak ... ay işlemsiz bıraktığı, 4- ..... sayılı soruşturma sonucu şüpheli hakkında "Köy Tüzel Kişiliğine ait veya Köylünün Ortak Yararlanmasındaki Taşınmazlara Tecavüz" suçundan ..... tarihinde ..... Mahkemesine kamu davasının açtığı, .....
Adil yargılama her vatandaşın hakkı olup, hakimlerin de bunu yerine getirmesi kanunla verilen bir görevdir. Uygulamada adil yargılamanın olup olmadığı ise geçmişten günümüze kadar sürekli olarak tartışılmıştır. Hakimlerin iş yüklerinin adil yargılamada etkisini de gözden kaçırmamak gerektiğini biliyoruz. Bu minvalde Hâkimler ve Savcılar Kurulu İkinci Dairesi tarafından verilen aşağıdaki uyarma cezaları özelinde konuyu açıklamaya çalışacağız. Kurul kararında yer alan disiplin cezaları 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda düzenlenmiş olup Kurulun burada yer almayan bir cezayı vermesi elbette düşünülemez. Ancak zaman içerisinde verilen disiplin cezalarına göre de kanunun ilgili maddelerinde düzenleme yapılması için öneriler geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Zira aşağıda yer verilen fiilleri işleyen bir kişinin savcılık yapması son derece tehlikelidir. Aşağıda belirtilen fiilleri 657 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde değerlendirdiğimizde en azından aylıktan kesme cezası verilir ve daire başkanı ve üzeri kadrolara atanma imkanı kalmazdı. İsterseniz savcının uyarma cezası almasına sebep olan fiilleri sıralayalım: 1- ..... sayılı soruşturma sonucu şüpheliler hakkında "Mala Zarar Verme, Hırsızlık" suçlarından ..... tarihinde Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar verilmesine, ..... tarihli dilekçesi ile müştekinin anılan karara karşı itiraz etmesi üzerine ..... Sulh Ceza Hakimliği'nin ..... tarih ve ..... D.İş sayılı kararı ile itirazın kabul edilerek söz konusu kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının kaldırılmasına karşın dosyanın yeni soruşturma numarası alması gerekirken ..... tarihi itibariyle henüz UYAP'a kaydedilmeyerek yaklaşık 4 ay işlemsiz bırakıldığı, 2- Tehdit suçundan yürüttüğü ..... sayılı soruşturma sonucu ..... tarihinde ..... Mahkemesine kamu davasının açması üzerine ..... Mahkemesi'nin ..... tarih ve ..... sayılı İddianame Değerlendirme numarasıyla iddianamenin iade edilmesine rağmen dosyanın ..... tarihi itibariyle henüz UYAP'a kaydını yapmayarak yaklaşık 10 ay işlemsiz bıraktığı, 3- ..... sayılı soruşturma sonucu şüpheli hakkında "Hırsızlık" suçundan ..... Mahkemesi'ne kamu davası açması üzerine ..... Mahkemesi'nin ..... tarih ve ..... İddianame Değerlendirme Numarasıyla iddianamenin iadesine karar verilmesine müteakiben ..... tarihinde iddianamenin iadesine ilişkin karara itiraz ettiği ..... Mahkemesi'nin ..... tarih ve ..... D.İş sayılı kararı ile Cumhuriyet Savcısının itirazının reddine karar verilmesine karşılık, dosyanın ..... tarihi itibariyle henüz UYAP'a kaydını yapmayarak ... ay işlemsiz bıraktığı, 4- ..... sayılı soruşturma sonucu şüpheli hakkında "Köy Tüzel Kişiliğine ait veya Köylünün Ortak Yararlanmasındaki Taşınmazlara Tecavüz" suçundan ..... tarihinde ..... Mahkemesine kamu davasının açtığı, ..... Mahkemesi'nin ..... tarih ..... İddianame Değerlendirme
Mehmet Efe Çaman | Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Demir kararı | 26.06.2024 by Tr724
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin başsavcısı savaş suçu işlemekle suçladığı İsrail ve Hamas liderleri için tutuklama emri çıkartılmasını talep etti. Başsavcı Karim Khan şüphelileri savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemekle suçluyor.
Almanya'da sağcı popülist parti AfD'nin etrafındaki çember giderek daralıyor. Münster İdare Yüksek Mahkemesi, Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın AfD'yi "aşırı sağcı şüpheli vaka" olarak izlemeye devam etmesine hükmetti. AfD'nin takibe alınması ne anlama geliyor? Karar özellikle doğu eyaletlerinde iyice güçlenen partinin yasaklanmasının önünü açar mı? Podcast WDR Cosmo Türkçe, Leipzig Üniversitesi'nden hukukçu Azim Semizoğlu ile konuştu. Mikrofonda Aydın Işık ve Elmas Topçu var. Von Aydin Isik.
Avustralya ordusunun Afganistan'da savaş suçu işlediğine dair iddiaları içeren belgeleri basınla paylaşan avukat David McBride Avustralya Başkent Bölgesi Yüksek Mahkemesi'nce beş yıl sekiz ay hapse çarptırıldı. Hak savunucuları mahkeme kararını kınadı.
7 Ekim'den bu yana İsrail'in Filistin topraklarında yarattığı tahribat, mevcut terminoloji ve söz dağarcığımızla ifade edilemeyecek bir düzeye ulaştı. Kadın ve çocukların çoğunluğu oluşturduğu 30 binin üzerinde insanın katledildiği bu süreç, özellikle Batı tarihi açısından üzerine düşünülmesi gereken sonuçlar üretti. Öyle ki 7 Ekim sonrasında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine gelen ateşkes çağrılarına yanıt vermeyen Batılı ülkeler, sürecin İsrail lehine şekillenmesinde büyük çaba sarf ettiler. İlk evrede askeri ve finansal kapasiteleriyle İsrail'den yana pozisyon alan ülkeler, diplomatik kanalları da tıkayarak sonuç almayı imkansız hale getirdiler. Tüm bu kurumsal desteğin yanında Habermas ve arkadaşları örneğinde de tartıştığımız üzere, İsrail'in meşru müdafaa hakkı olduğuna yönelik entelektüel destek de Batı dışı dünyada çokça tartışıldı. Her ne kadar İrlanda başta olmak üzere Batılı başkentlerde geniş ölçekli protestolar söz konusu olsa da siyasi iradeye etki edebilecek bir sonuç alınamamıştır. Bilakis, kamusal eleştirileri ve akademide ortaya çıkan itirazları ortadan kaldırmak amacıyla, kurumsal bir baskı söz konusu olmuş ve her türlü muhalefet etkisiz hale getirilmeye çalışılmıştır.
Beyaz Saray Ortadoğu Koordinatörü Brett McGurk rehineler için İsrail'de. Başkan Biden göçmen sorununu Trump'ın döneminde kullandığı göçmenlik yasasıyla çözmeye çalışacak. ABD Alabama Yüksek Mahkemesi'nin dondurulmuş embriyo kararını tartışıyor. Trump'ın avukatları 355 milyon dolarlık cezanın icrası için erteleme talep etti. ABD özel robot uzay aracıyla yarım yüzyıl sonra Ay'a ilk kez indi
Eskilerin bildiklerini, duyduklarını, gördüklerini dile getiren eserlerini ben de büyük bir zevkle okuyorum. Bu minval üzere kaleme alınan eserlerden bazılarını, Ali Fuat Türkgeldi'nin “Görüp İşittiklerim”, Lütfi Simavi'nin “Sultan Mehmed Reşad Han'ın ve Halefinin Sarayında Gördüklerim”, Çankırılı Hacı Şeyhoğlu Ahmed Kemal'in “Görüp İşittiklerim”, Münevver Ayaşlı'nın “İşittiklerim, Gördüklerim, Bildiklerim” değerli dostumuz Turan M. Türkmenoğlu'nun “Sahaflar Çarşısında Görüp İşittiklerim” isimli kitapları teşkil ediyor. Yine bu tarz üzere kaleme alınan “Bildiklerim” isimli eser de Kilisli Rıfat Bilge imzasını taşıyor. Bu zat kültür tarihimizin önemli isimlerinden biridir. Kitabiyat ve lisaniyat âlimi olarak bilindiği gibi, Osmanlı Arşivindeki tasnif hizmetleriyle de tanınmaktadır. Asıl mesleği muallimlik olan Kilisli Rıfat Bey kaleme aldığı birçok kıymetli eserin yanı sıra Şirazlı Şeyh Sadi'nin Bostan ve Gülistan'ını da Türkçemize kazandırdı. Ayrıca hatıralarını da 1945'te Yeni Sabah gazetesinde yayımladı. Bu tefrika daha sonra kitap halinde de basıldı. Ne yazık ki bu ilk baskı fena halde hazırlanmış olup okurken çok kılçıklı balık yer gibi epeyce zorlandım. “Bildiklerim”in bugünlerde yeni baskısı gerekli düzenlemeler yapılarak Büyüyen Ay Yayınları tarafından neşredildi. Ufak tefek tashih hatalarının dışında mükemmel bir hale getirildi. Fazla yer kaplayacağı için eserin muhtevasından bahsetmek istemiyorum, lakin şu kadarını belirtmeden geçemeyeceğim. Kitabın ilk konusunu “Divanu Lügati't-Türk ve Ali Emiri Efendi” teşkil ediyor. Eser, sırf bu bahis için okunmaya, hem de birkaç defa okunmaya değer. Bu hatıratta benim en çok dikkatimi çeken kısım ise “Mahkeme-i Cinayet Reisi Hilmi Bey” başlığını taşıyan bölüm oldu. Meğer bu zat Üstad Necip Fazıl'ın dedesi imiş. İlerleyen satırlarda bunu öğrenince yazıyı ikinci bir defa okuma ihtiyacı duydum. Kilisli Rıfat Bilge'nin hukuk tarihimizin pırlanta isimlerinden biri olan Hilmi Bey'i nasıl anlattığını ben de size nakledeceğim ama önce bu zatı torununun dilinden, Necip Fazıl'ın ifadelerinden kısaca anlamaya çalışalım. Üstad, dedesi hakkında en sağlam bilgileri “O ve Ben”de veriyor. Hilmi Bey, yukarıda da belirtildiği üzere, İstanbul Cinayet Mahkemesi ve İstinaf Reisidir. Ve Maraşlı Kısakürekzadelerdendir. Abdülhamid'e atılan bomba hadisesinin tarihi muhakemesini yapmıştır.
Adem Yavuz Arslan | Erdoğan böyle buyurdu(!): Ne mahkemesi ulan! | 16.02.2024 by Tr724
ABD'nin Teksas Eyaleti'nin Cumhuriyetçi Valisi Greg Abbott'a göre sınır güvenliğinden anayasal olarak “Federal Yönetim” sorumlu. Ancak Abbott, Biden Yönetimi'nin bu görevi yerine getirmediği gerekçesiyle sorumluluğun Eyalet Yönetiminin yetkisine geçtiğini iddia ediyordu. 25 Eyaletin Cumhuriyetçi Valisi ise Teksas Valisine destek veren bir ortak bildiriye imza atmıştı. ABD Yüksek Mahkemesiyse verdiği bir kararda Biden Yönetimi lehinde karar vermişti. Şimdi de bir eyalet mahkemesinin Donald Trump'ı seçim pusulasından çıkarılmasına karar verip veremeyeceği tartışılıyor. ABD'de bir süredir hem “Trump karşıtı Cumhuriyetçiler”, hem de “Demokratlar” Trump'ın Başkanlık için uygun olmadığını savunuyorlar. Trump'ın ‘hile' yapıldığı iddiasıyla 2020 seçimlerinin sonuçlarını meşru görmediğini vurgulayan sert açıklamaları üzerine Trumpçı gruplar 6 Ocak 2021'de “ABD Kongresi”ni işgal etmiştiler. Amerikalılara korku dolu saatler yaşatan olaylar sırasında 5 kişi de hayatını kaybetmişti. Colorado Eyaleti'nde Norma Anderson tarafından Trump aleyhinde bir dava açıldı. Anderson, 14. Anayasa Değişikliği'nin 3. Bölümü uyarınca Trump'ın Eyaletin ön seçim oy pusulasından çıkarılmasını istiyordu. Anderson “Amerikan Kongresi”nin işgal edilmesinde rol oynadığı gerekçesiyle Trump ‘ın Anayasa'nın sözkonusu hükmünün kapsamı içerisinde olduğunu savunuyor. 1860'lardaki “Amerikan iç savaşı”ndan sonra gerçekleştirilen bu düzenleme, ayaklanmaya karışan eski üst düzey kamu görevlilerinin bir daha görev yapmasını yasaklıyor. Aralık 2023'te “Colorado Yüksek Mahkemesi” davacıları haklı bularak Trump'ın seçim pusulasından çıkarılmasına karar verdi. Mahkeme bu kararı ABD Yüksek Mahkemesi temyizine kadar ertelemişti. Geçtiğimiz hafta “ABD Yüksek Mahkemesi”nde görülen temyiz davasında taraflar sözlü savunmalarını yaptılar. Davacıların öne sürdükleri gerekçelere karşı Yargıçların yaptıkları değerlendirmelerinse Trump'ın lehine olduğuna dair bir algı oluştu. Yargıçlar, bir eyalet mahkemesinin vereceği kararın diğer eyaletlerdeki ABD vatandaşlarının seçme hakkına müdahale anlamına geleceğine dikkat çektiler. Yargıçlara göre Başkanlık gibi Federal düzeydeki görev için yapılacak seçimde eyalet mahkemesi belirleyici rol oynayamaz. Yargıçların dikkat çektikleri bir diğer husus ise, Trump aleyhinde çıkacak bir kararın diğer
“Amerikan Yüksek Mahkemesi”nin 22 Ocak'ta oy çokluğuyla verdiği bir karar Cumhuriyetçi eyaletler ile Federal yönetimi temsil eden Biden Yönetimi arasında siyasi bir krize yol açtı. Teksas Eyalet yönetimi Meksika-Teksas sınırında Federal devriyelerin faaliyetlerini kısıtlayan bazı girişimlerde bulunmuştu. İç Güvenlik Bakanlığıysa Eyalet Yönetimi'ne gönderdiği bir mektupla Anayasaya aykırı olduğunu belirttiği tüm engellerin kaldırılmasını istemişti. Biden Yönetimi de konuyu “Yüksek Mahkeme”ye taşıdı. Yüksek Mahkeme, federal birimlerin gerekli görmeleri durumunda Meksika-Teksas sınırını teşkil eden Rio Grande Nehiri boyunca eyalet yönetimi tarafından yerleştirilen jiletli telleri kesebileceklerine ilişkin bir karar verdi. Yüksek Mahkeme kararına tepki gösteren Teksas Valisi Greg Abbott ise Federal hükümetin ABD ile Eyaletler arasındaki tarihi anlaşmayı bozduğunu iddia eden bir mektup yayınladı. Abbott, Federal korumanın yokluğunda Teksas'ın kendi sınırını savunma yetkisine sahip olduğunu savunuyordu. 25 eyaletin Cumhuriyetçi Valileri de Abbott ile dayanışma içinde olduklarını vurgulayan bir bildiriye imza attılar. Birleşik Devletler'i oluşturan 50 eyaletin yarısının Federal Yönetim ile Eyalet yönetimi arasındaki sınır güvenliğiyle ilgili “otorite” ihtilafında Teksas'ı desteklemesi “yeni bir iç savaş mı geliyor?” tartışmalarına yol açtı.
ABD Yüksek Mahkemesi'nin iptal kararına rağmen Teksas Valisi Abbot'un, Meksika sınırına dikenli tel çekmeye devam edeceğini açıklaması üzerine Joe Biden yönetimi ile arasında başlayan kriz devam ediyor. Anadolu Ajansı Muhabiri Mücahit Oktay, Meksika sınırından bildirdi.
Çok Merak Ediyorum podcast serisinin yeni bölümüne hoş geldiniz… Bu bölümde konumuz bireysel silahlanma ve yorgun mermi… Bu konuyu araştırken önemli bir mahkeme kararına denk geldim… Trabzon İdare Mahkemesi, 15 yaşındaki Emir Yuşa Atıcı'nın yorgun mermiyle ölümünde devletin sorumluluğu olduğuna karar verdi. Peki bireysel silahlanma, yorgun mermi nedir? Mahkeme kararı ne anlama geliyor? Bu konuyu ve daha fazlasını Avukat Berrak Pınar Alioğlu'yla konuştuk.. Detaylar podcastimizde…
Haydut Devlet ABD'yi “Amerika Birleşik Tacizciler ve Tecavüzcüler Devleti” diye de tanımlıyoruz! Kısa bir süre önce, New York Güney Bölgesi Mahkemesi'nin Yargıcı Loretta Preska “Jeffrey Epstein davasındaki bazı isimlerin kamuoyuyla paylaşılmasına” karar verdi. Mahkeme belgelerine göre, “Fuhuş Taciri” Yahudi Epstein'in müşteri listesinde Bill Clinton ve Donald Trump gibi eski ABD başkanları başı çekiyor. Listede İngiliz Kraliyet Ailesi'nin Prensi Andrew'dan İsrail'in eski Başbakanı Ehud Barak'a kadar birçok ünlü isim var. Bir başka deyişle... Washington'daki şöhretli siyasilerden, Hollywood'tan neredeyse “bütün mahalle” listede! ACABA? Açıklanan isimlerin birçoğu önceden biliniyordu. Clinton ile Trump gibi olağan şüpheliler, farzımuhal listeden silinseler... “Biz neden yokuz?” diye itiraz edecek, bozuk çalacak malum tipler! Joe Biden'ın bir “pedofil” olduğu zaten herkesin bildiği sırdı! 1 Ocak'tan itibaren dosyadaki gizliliğin kaldırıldığı açıklansa da, bazı isimler halen daha sansürlü! Demek ki... Amerikan derinleri yani Hanedan takımı, kimi VIP isimleri korumaya devam ediyor! PÜF NOKTASI O vakit “Belli isimler üzerindeki gizliliğin kaldırılması neden şimdilerde gerçekleşti?” sorusu akla geliyor. Onların siyasi olanlarına, Gazze Savaşı sürecinde “gözdağı” vermek için “şantaj cepte” hesabı olabilir mi, mesela? Şöyle de sorabiliriz: Her geçen gün daha fazla uluslararası baskının muhatabı olan Soykırımcı İsrail'in kanlı elini “rahatlatmak” mı, istiyorlar? PEZO-GATE Amerika'daki Hanedanlar, Haçlı Siyonist İttifakı'nın baronlarıdır. İnsan görünümlü şeytanlar, Gazze'deki soykırımın sürmesinden yana! Pezo Epstein, Hanedanların mutemet elemanıydı. 10 Ağustos 2019 tarihinde “cezaevinde intihar ettiği” açıklandı. Bilenler, biliyor... -Aslında, infaz edildi!
Eski Başkan Trump'ın aday adaylığının engellenmesi çabaları, Maine Eyalet Sekreteri Shenna Bellows'un aldığı kararla yeni bir boyut kazandı. Kasım 2024 seçimlerinde Amerikan başkanının mahkemeler tarafından mı yoksa halk oyuyla mı seçilmesi gerektiği tartışmasına daha önce değinmiştim. Bu tartışmanın temelinde Trump'ın 6 Ocak olaylarındaki rolü itibariyle ABD'ye bir başkaldırı eylemi içerisinde olduğu ve 14. madde gereğince aday olamayacağı tezi var. Buna dayanarak Colorado Eyalet Yüksek Mahkemesi'nin verdiği karar Trump'ın seçim pusulasında yer almasını engelliyordu. Maine eyaletinden gelen karar aynı teze dayanıyor ancak burada bir mahkeme kararından ziyade daha açıktan bir siyasi müdahale olarak görülebilecek eyalet sekreterinin kararı var. 14. madde çabalarının kaderi Anayasa Mahkemesi tarafından alınacak karara bağlı olacak ancak Maine eyaletindeki idari karar gibi pusula dışı bırakma hamlelerinin Trump'ın siyaseten işine yaradığı söylenebilir. Trump'ın adaylığı konusunda 14. maddenin işletilmesinin önündeki en ciddi engellerden biri eski Başkan'ın 6 Ocak olaylarında oynadığı rolün hukuki bir süreçle net biçimde ortaya konulmamış olması. Halihazırda Özel Savcı Smith'in yürüttüğü soruşturma Trump'ın söylem ve eylemlerinin devlete karşı kalkışma olup olmadığını ortaya koyabilir. Ancak böyle bir hukuki süreç nihayete ermeden Trump'ın 6 Ocak kalkışmasının parçası olduğu ve dolayısıyla 14. madde üzerinden adaylığının engellenmesi gerektiği tezinin siyasi olduğu algısı güçleniyor. Trump'ın seçmene derin devlet ve Demokratların iş birliği yaparak kendisine karşı bir komplo içinde olduğu anlatısının alıcısı milyonlar var. Bu kitlelerin bir kısmı ne olursa olsun zaten Trump'a destek verecek. Diğer bir kesim ise Trump'ın kalkışmaya katıldığının hukuken sabit bulunmasından etkilenebilir. Mahkemenin sabit bulduğu bir mahkûmiyet olmadığı şu anki durumda, Trump'ın seçime girmesinin engellenmesi çabalarının siyasi hamleler olduğu algısı güçlenmiş oluyor. Hukuki ve idari süreçlerin kendisini durdurma konusunda senelerdir sonuçsuz kaldığı göz önünde bulundurulduğunda, Trump'ın liderliğinin farklı dinamikler tarafından beslendiğini unutmamak gerekiyor. Cumhuriyetçi Parti içindeki sisteme tepkili Trumpçı tabanın adeta bir kült şeklinde hareket etmesi, Trump'ın adaylığını kaçınılmaz kılan faktörlerin en önemlisi olarak öne çıkıyor. Bunun yanı sıra 2016 ön seçimlerinde gördüğümüz gibi parti içindeki bölünmüşlük ve bunun yansıması olarak çok sayıda zayıf adayın ortaya çıkması Trump'a karşı tek aday üzerinde uzlaşılmasını imkânsız hale getiriyor. Medyanın gündeminde kalma konusunda da uzman olan Trump, en son göçmenlerin ‘Amerika'nın kanını zehirlediği' şeklindeki Hitlervari söylemiyle öne çıktı. Meksika sınırındaki göçmen krizini aşırı söylemler üzerinden siyasi fırsata çevirme konusunda mahir olan Trump, Biden'ın bu konudaki zayıf görüntüsünden de yararlanmayı başarıyor. Demokratların elindeki hukukun ‘illegal göç' konusunda bir şey yapmayıp Trump'ı engelleme derdinde olduğu algısının Cumhuriyetçi tabanda karşılığı olduğunu söylemek mümkün.
İsveç'in NATO üyeliği teklifini onaylamasından bir gün sonra Dışişleri Bakanı Fidan ABD'li meslektaşı Antony Blinken'ın aradı, “F-16 konusunda sözünüzü tutun” dedi. Michigan Yüksek Mahkemesi, ABD Anayasası'nın “isyancı yasağına” dayanarak eski Başkan Donald Trump'ı 2024 oy pusulasından çıkarma talebini reddetti. Meksika'da 6 bin kişilik göçmen konvoyu yoluna devam ederken, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken göç sorununu Meksikalı yetkililerle görüştü. New York Belediyesi şehrin değişik bölgelerinde barınaklarda, çadırlar ve okullarda barınan göçmen sorunuyla baş etmenin yollarını arıyor. New York Times gazetesi makalelerini ve haberlerini izinsiz kullanan OpenAI ve Microsoft şirketlerine dava açtı
Colorado Yüksek Mahkemesi'nin Trump kararı 2024 Kasım başkanlık seçimlerinin kaderini belirleyecek potansiyele sahip. Eski Başkan Trump 6 Ocak olaylarına destek vermesi itibariyle devlete karşı bir kalkışmanın içinde bulunduğu için bu eyaletteki seçim pusulalarına başkan adayı olarak adını yazdıramayacak. Amerikan Anayasası'nın 14. ek maddesine göre devlete karşı ayaklanmış kişilerin federal devlette görev alması yasak. Amerikan iç savaşı sonrasında anayasaya eklenen bu madde, Konfederasyon tarafında savaşan generallerin siyasete girerek gücü tekrar ele geçirmesini engellemeyi amaçlıyordu. Bu maddenin uzun zamandır uygulanmamış olması Trump'a karşı uygulanma ihtimalini zayıflatıyordu ancak Colorado Yüksek Mahkemesi bu tartışmayı tekrar canlandırmış oldu. Anayasa Mahkemesi'ne gidecek hukuki bir süreç başlarken, Amerikan başkanını mahkemelerin mi yoksa seçmenin mi belirlemesi gerektiği tartışması tekrar başladı. Trump'ın başkanlığı döneminde demokratik temayül addedilen birçok geleneği kırmıştı. Siyasi doğruculuğu ayaklar altına alan birçok söylem ve eylemiyle Amerikan siyaset kurumunu derinden sarsmıştı. Trump, mevcut sistemden memnuniyetsiz kitlelerin siyasi sisteme adeta başkaldırısının enerjisi sayesinde başkan seçildi. Ancak bu başarısının Rusya'nın seçimlere müdahalesi tartışmalarının gölgesinde kalmasını engelleyememişti. Özel Savcı Mueller 2016 seçimlerinde Trump ve etrafındakilerin Rusya'yla ilişkilerini soruşturmuştu ancak görevdeki başkana dava açılmaması temayülünün bir sonucu olarak dava açılmamıştı. O dönemde Mueller'in açacağı bir davanın Trump'ın Rusya bağlantılarını ortaya koyarak Kongre'de başkana karşı görevden alma süreci başlatmasını bekleyenler çoktu. Buna karşılık seçilmiş bir başkanın hukuk yoluyla değil seçmenin sandıkta vereceği kararla gönderilmesini savunanlar daha fazlaydı. Trump'ın 2020 seçimlerini kaybettikten sonra seçim sonuçlarını kabullenmeyip hile yapıldığını iddia etmesi Biden'ın yemin törenine kadar ciddi endişeler yaratmıştı. Trump'ın birçok eyalette yaptığı itirazlar ve açtığı davalar başarısız olurken, Başkan Yardımcısı Pence'e eyaletlerin seçim sonuçlarını onaylamaması yönünde baskılar artmıştı. Trump'ın Pence'i adeta hain ilan etmesine kadar varan süreçte, Trumpçı kalabalıklar Kongre'yi basarak Biden'ın başkanlığının tasdik edilmesini engellemeye çalışmıştı. 6 Ocak olayları olarak tarihe geçen o unutulmaz sahneler, Amerikan demokrasisinin aslında ne kadar kırılgan olduğunu da ortaya koymuştu. Trump'ın göstericilere müdahale etmekte gecikmesi ve onları vatansever olarak görmesi, bu kalkışma hareketine destek verdiği şeklinde yorumlanmıştı. Trump'a karşı açılan davaların en önemlilerinden biri halihazırda Özel Savcı Jack Smith'in yürüttüğü ve ilk duruşmasının 5 Mart'ta gerçekleşmesi beklenen 6 Ocak davası. Bu dava Trump'ın 6 Ocak kalkışmasına destek verdiği şeklinde bir kararla sonuçlanırsa eski Başkan'a 14. maddenin uygulanması sözkonusu olabilir.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi'nin yeni kısa ismi DEM Partisi oldu. Arjantin'de aşırı sağcı Javier Milei, yemin ederek göreve başladı. Hindistan Yüksek Mahkemesi, Cammu ve Keşmir eyaletinin özel statüsünü iptal etme kararını onadı. Bu bölüm TCL hakkında reklam içermektedir. Cihazların günlük kullanımında ortalama ekran süresinin arttığından yola çıkan TCL, kullanıcıların göz sağlığından ödün vermemeleri ve kaliteli bir deneyimin tadını çıkarabilmeleri için NXTPAPER'ı geliştirdi. T-pen kalemiyle kâğıt ve kalem hissinde gerçekçi ve pürüzsüz bir tecrübe sunan TCL NXTPAPER 11 tableti buradan inceleyebilirsiniz.
Bugünün Ötesi podcast serisinin yeni bölümünde Özcan Yazıcı ve Dağhan Uzgur, Dünya'da ve Türkiye'de ön plana çıkan güncel konuları analiz ediyor, ‘Bugünün Ötesi'ni yorumluyor. OpenAI 1 yaşında… Bir yılda neler değişti?Wikipedia'da 2023'ün yıldızı ChatGPT oldu. İlk 5 şaşırtıcı. Dezenformasyon Yasası, Dijital Mecralar Yasası ve şimdi sırada Dijital Telif Yasası var. Neyi koruyacak? Tomoro çalışma haftanızı sadece 3 güne indirecek. Peki, nasıl yapacak?İnsan Influencer'lardan bıktı, yapay zeka Influencer yarattı. İspanyol ajansın keyfi yerinde!Milli Eğitim Bakanlığı'ndan ortaokullara “yapay zeka uygulamaları” adıyla seçmeli ders. İşte ayrıntılar…Çin mahkemesinden tarihi karar: Yapay zekayla oluşturulan görseller telif hakkıyla korunabilir. Gerekçeli karar oldukça sağlam… Tarihi bir ilke imza atan İngiltere Yüksek Mahkemesi, makine öğrenimi kullanan yapay zeka buluşlarının patentlenebileceğine hükmetti. Patent yarışı kapıda… Bill Gates, “GPT-5 daha iyi olmayacak” diyor; işte Gates'i bu fikre götüren gerekçe…Elon Musk Xai için 1 milyar dolar arıyor. OpenAI'ın CEO'su Sam Altman'ın umut bağladığı çip şirketinin sırrı ne?"Bugünün Ötesi” podcast'ini Spotify, Google Podcasts, Apple Podcasts, Deezer gibi podcast platformlarından takip edebilir ve dinleyebilirsiniz.
❗️Yargıda Deprem❗️ Yargıtay, Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay'la ilgili ihlal kararı ile anayasayı ihlal ettiğini öne sürerek yüksek mahkemenin üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Enes Özkan, anayasa hukukçusu Volkan Aslan ile konuşuyor. Volkan Aslan'ın Raporu linkte:
Amerikan Kongresi'ndeki siyasi dengeler ve lobi gruplarının faaliyetleri, öteden beri Türk-Amerikan ilişkilerini olumsuz etkileyen ana faktörlerden biri olarak öne çıkıyor. 1970'lerden beri Kıbrıs ve Ermenistan gibi meselelerde Beyaz Saray'ın dış politikadaki geniş yetki alanını sınırlandırarak Türkiye aleyhinde kararlara imza atan Kongre, son senelerde Suriye ve savunma iş birliği gibi alanlarda da etkisini gösterdi. Trump'ın Putin'le iyi ilişkiler kurma ısrarını cezalandırmak adına Rusya'ya karşı CAATSA'yı çıkaran Kongre, bu yasayı ilk ve tek olarak Türkiye'ye karşı uygulamıştı. Türkiye'yi F-35 programından çıkaran Kongre baskısı, Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliklerini F-16 satışının bir şartı haline getirdi. Türkiye'nin NATO üyesi bir ülke olması itibariyle askeri kapasitesinin güçlü tutulması bu ittifakın da gücünü artıracak bir adım olmasına rağmen Kongre siyaseti satışı NATO'nun genişlemesinin bir ön koşulu haline getirdi. Beyaz Saray'ın F-16 satışına destek açıklamasına rağmen Biden yönetiminin Kongre'yi karşısına almak istemeyen tavrı Türkiye'ye güven vermiyordu. Türkiye hem Finlandiya hem de İsveç'in üyeliklerini onaylasa bile F-16 satışının Senato Dış İlişkiler Komite Başkanı New Jersey Senatörü Bob Menendez tarafından engellenmeye çalışılacağı kesin gibiydi. Geçtiğimiz hafta Menendez'e karşı şok rüşvet iddiaları içeren bir kriminal dava açılması Türk-Amerikan ilişkilerinin seyrine de etki etme potansiyeli taşıyor. Menendez'in geçici olarak Dış İlişkiler Komite Başkanlığı'nı bırakması ve TBMM'nin İsveç'e yeşil ışık yakması durumunda F-16 meselesinde ilerleme sağlanabilir. Böyle bir senaryoda Türk- Amerikan savunma ilişkilerinde epeydir devam eden sıkışma ve karşılıklı güvensizlik önemli ölçüde aşılabilir. Menendez'in senatörlükten istifa edip etmeyeceği ve tekrar seçilip seçilemeyeceği bilinmiyor ancak Dış İlişkiler Komitesi'ndeki etkisinin azalacağı kesin. DEMOKRAT PARTİ'NİN TEPKİSİ New York Güney Bölge Mahkemesi'nin Menendez'e karşı açtığı dava haberinin hemen sonrasında kendine yakın isimlerden Demokrat New Jersey Valisi Philip Murphy istifa çağrısı yaptı. Eyaletteki diğer Demokrat siyasetçilerden de benzer çağrılar geldi ancak başka eyaletlerin senatörlerinden temkinli açıklamalar geldi. Menendez'in en kıdemli Demokrat senatörler arasında yer alması ve en etkili komitelerden biri olan Dış İlişkiler Komite Başkanlığı'nı yürütmesi Demokrat Parti'den sert tepki verilmesini frenlemiş görünüyor. Buna karşın Pennsylvania Senatörü John Feterman'ın Menendez'e ilk istifa çağrısı yapan senatör olması ve hatta sosyal medyada adeta ‘trollemesi' dikkat çekti. Buna karşın New Jersey'nin diğer Demokrat Senatörü Cory Booker'dan henüz ses çıkmaması partinin güçlü isimlerinden birine karşı pozisyon almanın zorluğunu ortaya koyuyor. Senato Çoğunluk Lideri Chuck Schumer'ın da istifa çağrısından kaçınarak Menendez'in ‘kanıtlanana kadar suçsuz olduğu' yönündeki sözleri durumun hassasiyetine işaret ediyor. 2024 Kasım seçimlerinde Demokrat Parti içinden Menendez'e karşı adaylığını açıklayan New Jersey Demokrat Temsilcisi Andy Kim, skandalın ortaya çıkardığı siyasi fırsatı değerlendireceğini göstermiş oldu. Menendez ise iddiaları siyasi operasyon olarak değerlendirerek istifa çağrılarına rağmen görevine devam edeceğini söyledi. 2015 yılında aleyhinde açılan yolsuzluk davasında 2017'de jürinin oy birliğiyle karar verememesiyle aklanan Menendez 2018 seçimlerini kazanmayı başarmıştı. O zaman Demokrat siyasetçilerin tam desteğini yanında bulan Menendez'in bu sefer işinin çok daha zor olacağını söyleyebiliriz. F-16'LARIN ÖNÜ AÇILIR MI?
Bundan 40 yıl önce Türkiye'den Almanya'ya gelip iltica başvurusunda bulunan Kemal Cemal Altun, bulunduğu Berlin İdare Mahkemesi binasının altıncı katından atlayarak intihar etti. Türkiye'de idam ile yargılanan Altun'u intihara sürükleyen neden iltica başvurusu kabul edilmiş olmasına rağmen sınırdışı edilme ihtimalinin bulunmasıydı. Altun'un intiharı pek çok kentte protestolara neden oldu. Olay, Alman toplumunda mülteciler konusunda duyarlılığın artmasını sağladı. Kilise ilticasının yolunu açtı. Almanya'da bugün hala iltica kurallarının sertleşmesi ve sınırdışının kolaylaştırılması tartışılıyor. Altun'un intihar ettiği günleri hatırlayan SPD'li Ahmet İyidirli, bugünkü tartışmaları değerlendirdi. Mikrofonda Çelik Akpınar ve Gökçe Göksu var. Von Celik Akpinar.
amerikan siyasi sisteminin sacayaklarından biri olan Yüksek Mahkeme'nin gitgide siyasallaşması ülkedeki kutuplaşmayı pekiştiriyor. Yargıçlarının ömür boyu atandığı mahkemenin yasama ve yürütme üzerinde gördüğü denetleme işlevi sistemin en önemli denge ve aynı zamanda devamlılık unsuru olarak tasarlanmış. Ancak özellikle son yirmi yılda mahkeme üyelerinin gitgide daha ideolojik isimlerden seçilmesi mahkeme kararlarını da daha tartışmalı hale getirdi. Daha fazla güncel siyasetin içine çekilen Yüksek Mahkeme'nin kürtaj gibi hassas konularda aldığı tarihi kararlar bir yandan muhafazakâr Cumhuriyetçileri sevindirirken diğer yandan liberal Demokratları mobilize eden bir dinamik yarattı.
Milli Gençlik Vakfı gençleri üniversitelerde farklı isimlerle dergi çıkarırlardı. Bursa'da üniversite öğrencisiyken bizim çıkardığımız derginin adı da Ahenk idi. Dergiyi çıkarmadan önce İstanbul'da incelemeler ve istişareler yapmıştık. Tecrübeli arkadaşlar abarttığımızı düşünmüş ve “Siz ulusal bir dergi mi çıkaracaksınız, ne bu hazırlık! Biz akşamdan sabaha bir dergi çıkarıyoruz” diye çıkışmışlardı. Ben de haddim olmayarak “İyi de dergiler üç ay sonra kapanıyor!” diye itiraz etmiştim. Niyet, dergimizin uzun ömürlü olması idi fakat bizim dergimiz de Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından kapatıldı, yayın yönetmeni Necip Fazıl Kurt da DGM'de yargılandı. Dergideki yazılarımdan birinin başlığı “Kürtler Bu Ümmetin Yetimleridir” idi. Birinci Körfez Savaşı bitmiş, Kuzey Irak'ta büyük bir boşluk oluşmuş ve Saddam'dan geride kalan silahlar ile PKK'nın Bekaa Vadisi yerine bu bölgeyi merkeze alarak terör faaliyetlerine yoğunluk vereceğini de işaret etmeye çalışmıştım. Özal döneminde Türkiye kabuk değiştiriyordu... Devletin senelerce baskıladığı ne kadar travma varsa, özgürlükten nasibini alınca ortaya saçılmıştı. Birçok kesimin sancıları
Ukrayna'nın Rusya'ya karşı saldırı başlattığı hafta içinde Almanya'da dev bir NATO tatbikatı yapıldı. Senaryo, olası bir Rus işgaline karşı hava savunma kabiliyetini geliştirmekti. Tatbikata Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 25 ülkeden 250 hava aracı katıldı. Almanya Hava Kuvvetleri Komutanı Ingo Gerhartz “NATO topraklarının her bir santimini korumak için hazırlanıyoruz” dedi. Geldiğimiz noktada NATO'nun beyin ölümünü değil Rusya'ya karşı genişlemesini konuşuyoruz. İsveç ve Finlandiya bu noktada gündeme gelen iki ülkeydi. Ancak iki ülkenin NATO üyeliği Türkiye'nin (ve Macaristan'ın) blokajına takıldı. Sebebi özellikle İsveç'in terör ve savunma sanayii konularında Türkiye karşıtı tutumuydu. Akabinde sorunun çözümü için Daimi Ortak Mekanizma oluşturuldu. İsveç ve Finlandiya, Türkiye ile muhtıra imzalayarak terörle mücadelede işbirliği konusunda net taahhütlerde bulundu. Daha sonra Türkiye'nin Finlandiya'ya yeşil, İsveç'e kırmızı ışık yakacağını ilk kez bu köşede okudunuz. Öyle de oldu. İsveç'in Finlandiya'dan ayrışması Stockholm hükümetini daha fazla adım atmaya zorladı. Terör örgütünün Suriye kolu SDG/YPG ile temas kesildi. Bazı isimler sınırdışı edilerek geldikleri ülkelere ya da Türkiye'ye iade edildi. Ülkedeki terör etkinliklerine sınırlama getirildi. Kur'an-ı Kerim'e dönük provokatif eylemlerin önüne geçileceği beyan edildi. Terörle Mücadele Yasası değiştirildi ve 1 Haziran'da yürürlüğe girdi. 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından İsveç konusunun yeniden ısındığı bir sürece giriyoruz. Çünkü 11-12 Temmuz'da NATO zirvesi var ve bu zirve öncesinde İsveç'in üyeliğinin onaylanması için ciddi bir lobi faaliyeti yürütülüyor. ABD'nin başkentinde İsveç'e onay çıkacağına ilişkin bir hava ve beklenti var. İsveç basınında Macaristan'ın blokajı kaldırması konusunda ikna edildiği yazılıyor. Türkiye'nin de benzer bir tutum alacağı yönünde beklenti oluşturuluyor. Lobi faaliyetlerinin başını ABD çekiyor. ABD, “Bu bir şart değil” dese de İsveç'in üyeliğini onaylaması halinde Türkiye'ye F-16 satışının gerçekleşeceğini ima ediyor. ABD Temsilciler Meclisi Savunma Komitesi Başkanı McCaul'un “Somut adım görmeden F-16 satışına karşıyım. İsveç'in NATO üyeliği bu adımlardan sadece biri” ifadesi “F- 16 satışı için başka şartlar mı var?” sorusunu gündeme getiriyor. Oluşturulan bu hava neticesinde İsveç hükümetinin üyelik hazırlıklarına başladığı, yabancı askerlerin (NATO askerleri) ülkede konuşlanmasına yönelik çalışma yaptığı belirtiliyor. Bu arada Almanya'daki NATO tatbikatına İsveç'in de katıldığını belirtelim. Ancak Ankara konuyla ilgili kararını henüz vermiş değil. Sebebi İsveç hükümetinin kendisinden beklenen somut adımlar konusunda cesur davranmaması. Örnekle anlatalım. Daha önce ülkede Kur'an-ı Kerim yakılması gibi provokatif eylemlere izin verilmeyeceği beyan edilmişti. İsveç Yüksek Mahkemesi polisin Kur'an yakma yasağını kaldırdı. Öte yandan 1 Haziran'da yürürlüğe giren düzenlemeye rağmen terör örgütü PKK sembolleri taşıyan kalabalık bir grup -5 Haziran'da- ülkenin başkentinde gösteri yaptı. Ankara'nın tepki gösterdiği gösteriyle ilgili İsveç hükümeti “Onlar PKK'lı değil NATO karşıtı, sol gruplar” diyerek kendini savundu. İsveç Başbakanı Kristersson, “Ben yasa değişikliğini yaptım. Yargının bu yasayı nasıl uyguladığına karışamam” mesajı verdi.
#serdarakinan #seçim #15temmuz Adem Yavuz Arslan, Tarık Toros, Levent Kenez ve Metin Yıkar, Editör Masası'nda gündemi değerlendiriyor. Giriş Sürgünde bayram günleri Adem Yavuz Arslan: Tacizler babamı yıktı, çocukları onun hayaliydi, hepsini elinden aldılar. Bayram günleri bu acılar depreşiyor Tarık Toros: Babamın vefatına inanamıyorum. Çünkü ona son vazifemi yapamadım... ABD Yüksek Mahkemesi'nin Halkbank kararı ne diyor?
New York Bölge Mahkemesi'nde dün hakim karşısına çıkan eski ABD Başkanı Donald Trump, Manhattan Bölge Başsavcısı Alvin Bragg tarafından hazırlanan iddianamede yer alan ticari kayıtta tahrifat ve sahtecilik yapmakla ilgili 34 suçlamayı reddetti. Bir sonraki duruşma 4 Aralık'ta. Trump, New York'taki duruşmanın ardından özel uçağıyla Florida'da yaşadığı Mar-A-Logo'ya gitti. Burada destekçilerine hitap eden Trump adli makamları, Başkan Joe Biden'ı ve Demokratlar' eleştirdi. Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre bu konunun Biden'in odaklandığı bir konu olmadığını söyledi. ABD'de dış ticaret açığı 4 ayın zirvesine çıktı. ABD'de özel sektör istihdamı tahminlerin altında kaldı. Ekonominin önemli isimlerinden resesyon uyarısı geldi. NATO Dışişleri Bakanları'nın Brüksel'de düzenlenen iki günlük zirvesi sona erdi. Toplantılarda Rusya'nin Ukrayna savaşının küresel sonuçları ele alındı. İskoçya'nın bir ay önce istifa eden başbakanı Nicola Sturgeon'in eşi Peter Murrell, bağış paralarıyla ilgili yapılan soruşturma kapsamında tutuklandı. Ayrıntılar Stüdyo VOA yayınında
Bir yaz gecesi 911'e bir çağrı düştü. Güney Carolina'daki bir çiftlik evinde iki kişi ölü bulunmuştu. Ölenler öyle sıradan kişiler değildi. Amerika'nın en zengin ailelerinden birinin üyeleriydiler. O sebeple tüm gözler onların üzerine çevrildi. Yetkililerin derinlemesine yaptığı araştırmalardaysa 100 yıllık bir hanedanlığın sahibi Murdaugh Ailesi'nin geçmişinde yatan gizemler tek tek ortaya çıkmaya başladı. Mahkemesi 2023 yılına sarkan çok taze bir vakadayız. Film senaryolarını aratmayacak cinsten zincirleme olayların yaşandığı, bir Netflix belgeseline de konu olan Murdaugh cinayetleri dopdolu bir içerik ve Cem'den Dinle farkıyla sizlerle. İyi dinlemeler...Burada dinlediğiniz vakalar üzerine hazırladığım belgeselleri izlemek için YouTube'a gelin.Cem'den Dinle YouTube: https://www.youtube.com/c/CemdenDinleInstagram: cemdendinleİletişim & İşbirliği: cemdendinle@gmail.comFon Müziği / Music:Myuu https://www.youtube.com/user/myuujiCO.AG Musichttps://www.youtube.com/channel/UCcavSftXHgxLBWwLDm_bNvAMusic from https://filmmusic.io "Undaunted" by Kevin MacLeod (https://incompetech.com) License: CC BY (http://creativecommons.org/licenses/by/4.0/)
DAO'lar gerçek hayatta karşımıza nasıl çıkıyor? Son dönemde yaşadığımız hangi problemi, nasıl bir DAO, nasıl çözebilirdi? DAO'larla yapabileceğimiz şeyler nelerdir? Geçtiğimiz günlerde Kolombiya Magdalena İdare Mahkemesi tarafından metaverse'de düzenlenen iki saatlik bir duruşmada bir trafik anlaşmazlığının katılımcıları sanal bir mahkeme salonuna avatar olarak katıldı. Bu gelişmeyi nasıl okumalıyız?
Sesli Köşe-İsmail Saymaz -'Anayasa Mahkemesi'ne kayyum atanıyor'
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 20/06/2022 tarihli ve E. No:2022/25, K. No:2022/41 sayılı Kararı ile kanunla kadroya geçirilen sözleşmeli personeller hakkında önemli bir karara imza attı. Bu yazımızda verilen kararın sözleşmeli personel açısından ne anlama geldiğini açıklamaya çalışacağız. I Dava konusunda neler yer alıyor? Adliyesinde zabıt katibi olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4/B maddesi kapsamında sözleşmeli olarak çalıştığı sürelerin, aynı kanunun 64. maddesinde düzenlenmiş olan disiplin cezası almaksızın geçirilen 8 yıllık sürenin hesabında değerlendirilerek bir kademe ilerlemesi uygulanması istemiyle yapılan 27/01/2021 tarihli başvurunun reddine ilişkin Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığı'nın 27/01/2021 tarihli ve 2021/50 sayılı işleminin iptali istenilmektedir. I İdare mahkemesi ve bölge idare mahkemesi konuya nasıl yaklaşıyor? 657 sayılı Kanun hükümlerinin 4/B maddesi hükmü kapsamında istihdam edilen sözleşmeli personel hakkında doğrudan uygulanması mümkün olmamakla birlikte, gerek bu hükümlerin “referans norm” olarak alınabileceğine dair Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun içtihatları, gerekse de Adalet Bakanlığı Disiplin Yönetmeliği'nin “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde yer alan, bu yönetmelik hükümlerinin sözleşmeli personel hakkında da uygulanacağını öngören hükmü karşısında, davacının sözleşmeli personel olarak çalıştığı süre içinde herhangi bir disiplin cezası aldığı yolunda bir iddia ileri sürülmediğine ve bu sürenin de davalı idarece davacının kazanılmış hak aylık derece ve kademesinde değerlendirildiği konusunda taraflar arasında bir çekişme bulunmadığına göre aynı sürenin 657 sayılı Kanun'un 4/B maddesi kapsamındaki hizmetlerin 64. maddede belirtilen sekiz yıllık sürenin hesabında değerlendirilmesi ve aylık derecelerinin yükseltilmesinde dikkate alınmak üzere bir kademe ilerlemesi uygulanması gerektiği sonucuna varıldığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. İzmir Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi de yapılan istinaf başvurusunu reddetmiştir. Adana 1. İdare Mahkemesi ise davayı reddetmiş ve Adana Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi ise istinaf isteminin reddine kesin olarak karar vermiştir. Dolayısıyla bölge idare mahkemeleri kararları arasında farklılık oluşmuştur. I Mahkemeler arasında farklı kararlar ortaya çıkmıştır Uyuşmazlıklarda, Adalet Bakanlığı'nda 657 sayılı Kanun'un 4/B maddesi kapsamında sözleşmeli statüde çalışmakta iken aynı kanunun 4/A maddesi kapsamında kadrolu devlet memuru olarak atanan davacılar, sözleşmeli statüde çalıştıkları sürelerin, 657 sayılı Kanun'un 64. maddesi gereğince disiplin cezası almaksızın geçirilen sekiz yıllık sürenin hesabında değerlendirilerek, son sekiz yıllık hizmetlerinde herhangi bir disiplin cezası almamış olmalarından dolayı taraflarına bir kademe ilerlemesi uygulanması istemiyle başvurularda bulunmuşlar, taleplerinin idare tarafından reddedilmesi üzerine açılan davalarda aynı konuda verilen farklı nitelikteki kararların kesinleşmesi üzerine incelenen aykırılığın oluştuğu görülmüştür. Danıştay vermiş olduğu kararda davacıların kademe ilerlemesi talebinin kabul edilmesi yönünde karar vermiştir. I Mevzuatta konuyla ilgili neler yer alıyor?
Bu yazımızda FETÖ iltisakı nedeniyle 672 sayılı KHK'nin eki listede ismine yer verilmek suretiyle kamu görevinden ihraç edilen kişinin Danıştay 5. Dairesi'nin E. No:2021/2776, K. No:2022/2992 karar No.'lu kararına yansıyan yazışmalarından bahsedeceğiz. IFETÖ iltisaklısı 1 milyon TL manevi tazminat istiyor ....idare bünyesinde görev yapmakta iken, 672 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin eki listede ismine yer verilmek suretiyle kamu görevinden çıkarılan davacı tarafından, göreve iade talebiyle OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu'na yapılan başvurunun reddine ilişkin ...tarih ve ...sayılı işlemin iptali ile anılan işlem nedeniyle mahrum kaldığı maddi tazminatın (alamadığı maaşlarının) hesap edilerek kendisine dönemsel aylık işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine ve 1.000.000,00 TL manevi tazminat talep ediliyor. Davacının talebi hem İdare Mahkemesi'nce hem de Bölge İdare Mahkemesi'nce reddedilmiştir. IFETÖ iltisaklısının dosyasında neler yer alıyor? Davacı temyiz başvurusunda bulunmuş ve şu iddiaları ileri sürmüştür; 1- Anayasa ve uluslararası sözleşmelerden doğan haklarının ihlal edildiği, 2- OHAL döneminde alınan tedbirler çerçevesinde kamu görevinden çıkarıldığı, 3- 19/07/2018 tarihinde OHAL uygulamasına son verilmesi nedeniyle uygulanan kamu görevinden çıkarma işleminin anayasal dayanağının kalmadığı, 4- MGK kararları ile kişi ya da kişi gruplarının suçlu ya da terör örgütü ilan edilemeyeceği, 5- ByLock verilerinin yasadışı delil olduğu, hiçbir yargılamada kullanılamayacağı, 6- BM Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu'nun ByLock kullanmanın yasadışı hiçbir niteliğinin olmadığını tespit ettiği, 7- Bir kişinin yatırım amacıyla bir bankaya para yatırması ve yatırımdan kâr elde etmesinin mülkiyet hakkı kapsamında olduğu, 8- Yatırım amacıyla yasal bir bankaya tamamen yasal olarak elde edilmiş bir miktar parayı yatırmanın soruşturma ve kovuşturma işlemlerine, tutuklama ve mahkumiyet kararlarına ve kamu görevinden çıkarma işlemine dayanak yapılmasının mülkiyet hakkına müdahale oluşturacağı, 9- Sendika üyeliğinin talimatla olmadığı, sendikanın faaliyetlerini yasal olarak sürdürdüğü, Devletin izin ve gözetiminde faaliyette bulunan kuruluşlara yapılan ödemelerin hiçbir şekilde ihraç gerekçesi olarak değerlendirilemeyeceği, sadakat yükümlülüğünün ihlal edildiğini gösteren somut eylem olmadığı, 10- OHAL Komisyonu'nun insan hakları ihlallerini inceleme ve giderme görevinin gereklerini yerine getirmediği, darbe girişimiyle uzaktan yakından en küçük ilgisinin bulunmadığı, OHAL Komisyonu kararı ile idare mahkemesi kararında FETÖ/PDY üyesi olduğu sonucu çıkarılacak ifadelerin kullanıldığı, bu ifadelerin masumiyet karinesini ihlal ettiği, adli yardımdan yararlanmasına rağmen aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücreti hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği ileri sürülmektedir. IDanıştay kararında neler yer alıyor?
Son dönemlerde Kamu Denetçiliği Kurumu personel konularında vermiş olduğu kararlarla bir çok sorunun çözümüne katkı sağlamaya başlamıştır. Kararlar tavsiye niteliğinde olsa da sorunların çözümüne ciddi katkı sağlamaktadır. Bu yazımızda örneklerle konuyu açıklamaya çalışacağız. I GERIYE DÖNÜK AILE YARDIMI ÖDEMESINDE AÇILIM SAĞLANDI 6. Dönem Toplu Sözleşme metninde yer alan aile yardımı ödeneğinden geriye dönük yararlanmayı düzenleyen 36 ncı maddede; “Aile yardımından yararlanılabilecek eş ve çocuk durumunda meydana gelen değişiklikleri daha sonraki tarihlerde bildiren personele, ilgili mevzuatı uyarınca aile yardımı ödeneği verilmesi koşullarının mevcut olması ve 01/10/2021 tarihinden öncesine taşmaması kaydıyla, anılan bildirime dayanılarak aile yardımı ödeneğinden yararlanabileceği tarihten önceki üç aya kadar olan dönem için de aile yardımı ödenekleri verilir.” ifadesine yer verilmiştir. Bu hüküm çerçevesinde kamu kurum ve kuruluşları geriye dönük ödemeler yapmaktadır. Kamu Denetçiliği Kurumu ise 10/06/2022 tarihli Kararı'nda Antalya İl Sağlık Müdürlüğü'nde mühendis olarak çalışan bir personelin 15/04/2020 tarihinde doğan çocuğunu çocuk yardımı için Kamu Personeli Aile Bilgileri Bildirim Sistemi üzerinden 09/12/2021 tarihinde bildirimde bulunup doğum olayının gerçekleştiği tarihi takip eden aybaşından itibaren Mayıs 2020 ile Kasım 2021 tarihleri arasındaki çocuk yardımının ödenmesi talebine olumlu bakarak tavsiye kararı vermiştir. Bu kararda herhangi bir tarih kısıtına gidilmemiştir. Tavsiye Kararı'nda konuyla ilgili olarak şu ifadelere yer verilmiştir; Aile yardım bildiriminin verilmesinin herhangi bir süre şartına tabi olup olmadığı yönünden değerlendirilmesinde ise yukarıda yer verilen 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun ilgili maddelerinde, hakkın hangi şartlarda kazanılıp kaybedileceği, ne şekilde ve ne zaman ödeneceği açıkça düzenlenmiş olmakla beraber geriye dönük talep edilip edilemeyeceği ve bildirim süresine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Dolayısıyla söz konusu bildirim için herhangi bir süre şartı getirilmediği anlaşıldığından hak sahiplerince verilen bildirimlere istinaden geriye dönük olarak aile yardımı talep edilmesinin önünde de yasal bir engel bulunmadığı değerlendirilmiştir. Şikâyet konusuyla benzer nitelikteki taleplerle ilgili Aksaray İdare Mahkemesi'nin 24/07/2013 tarihli ve E:2013/367, K:2013/675 sayılı kararı ile Manisa İdare Mahkemesi'nin 25/11/2014 tarihli ve E:2014/367, K. 2014/798 sayılı kararında aile yardımı ödeneğinin geriye dönük ödenebileceği, buna dayanak olarak ta ilgili kararlarda “Dava dosyasının, yukarıda yer alan mevzuat hükümleri ile bir arada değerlendirilmesinden, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi memurlara aile yardımının ne şekilde ve ne zaman ödeneceği açıkça hükme bağlanmış olmakla beraber geriye dönük olarak talep edilemeyeceği yönünde bir düzenlemenin bulunmadığı (bu yönde bir hükme yer verilmediği) anlaşılmaktadır.” hususunun gösterildiği tespit edilmiştir. Yukarıda anlatılan hususlar, başvuranın iddiaları, idarenin konu ile ilgili açıklamaları, mevzuat, yargı kararları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde (657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 202 ve devamı maddelerine uygun olarak) başvuranın çocuğu için talep ettiği çocuk yardımı ödeneğinin, bildirimin hangi tarihte verildiğine bakılmaksızın bu şartı taşıdığı tarihi takip eden aybaşından itibaren ödenmesi gerektiği kanaatine ulaşılmış olup başvurana geriye dönük aile yardımı ödeneği verilmemesi işleminin hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Görüleceği üzere, Kamu Denetçiliği Kurumu'nun vermiş olduğu bu karar personel mağduriyetini gidermesi açısından önemli bir açılım sağlamıştır. İdareler verilen kararın yasal dayanağı yoktur diye ödeme yapmazsa idari yargıda açılacak davalarda personelin kazanma ihtimali oldukça yüksektir.
Amerikan Yüksek Mahkemesi'nin “Kürtaj” ve “Çevre Koruma Ajansı”yla(EPA) ilgili olarak verdiği son kararlar Cumhuriyetçiler'i çok sevindirirken, Demokratlar'ıysa çok kızdırdı. Bu iki karar, Kasım 2022'deki ara seçimlerin ana gündem maddeleri arasında yer alacak. Yüksek Mahkeme'nin kararına göre anayasal koruma dışına çıkarılan kürtaj düzenlemeleri eyalet yasama organlarına bırakılıyor. Amerika Birleşik Devletleri'nde eyaletler federal yönetimin minyatürü gibiler. Her eyaletin Anayasası, Hükümeti, Temsilciler Meclisi, Senatosu, Yüksek Mahkemesi ve kendi kolluk kuvvetleri var. Bazı eyaletlerde yasama organlarınca kabul edilen kürtaj yasaları için gerekli Anayasa değişiklikleri de Kasım'da seçmenlerin oyuna sunulacak.
“ABD Yüksek Mahkemesi'nin kürtajı anayasal hak olmaktan çıkaran son kararı “kültür savaşları”nda dönüm noktası oldu. Giderek derinleşen kutuplaşmanın Amerika'nın gelecekteki 'yeni iç savaşı'nın zeminini oluşturduğuna dair karamsar görüşler dile getiriliyor. ABD, hem kişi başına düşen silah sayısında, hem de ateşli silahlarla hayatlarını kaybeden insan sayısında Dünya'da ilk sırada yer alıyor. Son birkaç yıl içinde silah sahipliği sayısı daha da arttı. Sivil kişilerin elinde çok fazla silah birikti. 6 Ocak 2021'de Amerikan Kongresi'nin Trump yanlısı tuhaf post- modern gruplarca işgal edilmesiyse Demokratlar'ı çok ürküttü. “Beyaz üstünlükçü” gruplarda yoğunlaşan silah sahipliği diğer etnik ve ideolojik gruplar arasında da yayılıyor. Böyle devam ederse, bir 'iç savaş' halinde taraflar yeteri kadar silah biriktirmiş olacaklar. ABD medyasında dile getirilen bir karamsar tablo bu. 2020'de “Siyah Hayatlar Değerlidir “gösterilerine karşıt grupların müdahalesi sonucunda
"Amerikan Yüksek Mahkemesi”nin Cuma günü verdiği çoğunluk kararıyla “kürtaj” anayasal hâk olmaktan çıkarıldı. Gelişmeyi daha da önemli kılan ise, kararın, Amerikan toplumunun en kutuplaşmış bir anına denk düşmesiydi. Mahkemenin Cumhuriyetçi ABD Başkanları tarafından aday gösterilen 6 yargıçtan 5'i kürtajın anayasal hâk olmadığı karar verdi. Demokrat Başkanlar tarafından aday gösterilen 3 yargıç ise karara muhalif görüş belirtti. 2018'de Mississippi Eyaleti'nde kürtaj yapan tek klinik olan “Jackson Kadın Sağlığı Organizasyonu” kürtaja kısıtlama getiren eyalet yönetimine dava açmıştı. Dava 2020'de Yüksek Mahkeme'ye taşınmıştı. Yüksek Mahkeme eyalet yönetiminin kısıtlama kararını onadığı gibi, 1973'te kürtajı anayasal hak olarak kabul edilmesine yol açan “Roe-Wade” kararını da iptal etti. Ilımlı muhafazâkâr olarak bilinen Başyargıç John Roberts, Mississippi eyaletinin kısıtlama kararını katılırken, “Roe-Wade” kararının iptalinde ayrı görüş bildirdi. “Hıristiyan muhafazâkârlar” yaklaşık 50 yıldır” Roe-Wade” kararının iptâli için savaşım verdiler. Kürtaj, Demokratlar'la Cumhuriyetçiler, kültürel liberallerle kültürel muhafazâkârlar arasındaki savaşımın unsurlarından biriydi. Bir taraf “daha az kısıtlama”, diğer tarafsa “daha fazla kısıtlama” istiyor. Amerikan kimliğinin yapı bozuma uğradığı bir süreçte bu mesele de taraflar arasındaki “kültür savaşları”nın merkezinde oldu hep. Ancak “kürtaj yanlısı” söylem Demokratlar'ın ana akım kanadının gündemine tam olarak 2000'li yılların ortalarında yerleşti. Cumhuriyetçi muhafazâkârlar “Roe-Wade” kararının kaldırılması konusundaki girişimlerde inisiyatifi “Federalist Toplum” isimli bir örgüte teslim etmiştiler. Katolik hukukçuların kontrol ettiği “Federalist Toplum”, Yüksek Mahkeme dahil Federal Mahkemelere yapılan atamalarda merkezi rol üstlendi. Bu üstlenme “Evanjelik-Protestan Muhafazâkârlar” ile “Katolik Muhafazakarlar”ın kutsal ittifakı olarak nitelendiriliyor. “Federalist Toplum”, Cumhuriyetçi Parti için “kadro havuzu” oluşturdu. Yüksek Mahkeme'nin neredeyse tüm muhafazâkâr üyeleri “Federalist Toplum” referanslı. Bu üyeler Katolik muhafazâkâr olarak biliniyorlar. Demokrat ABD Başkanları tarafından önerilen 3 liberal yargıçtan 2'siyse Yahudi kökenli. Yüksek yargıçlardan 3'ü Trump tarafından aday gösterildi. “Federalist Toplum” referanslı adayların en belirgin özellikleriyle katıksız kürtaj karşıtı olmalarıydı. Adayların Senato'da onaylanmalarındaysa dönemin Senato Çoğunluk lideri Mitch McConnell önemli rol oynadı. Muhafazâkârlar kazanılan dava için Trump, McConnell ve “Federalist Toplum”u alkışlıyorlar. Muhafazâkârlar için bu dava, Başkanlık seçimini kazanmaktan bile daha önemli sayılıyor. “Federalist Toplum” destekli hukukçular “Roe-Wade” kararının iptâl edilmesi için sık sık girişimlerde bulundular. Ancak Trump dönemine kadar sonuç alamamışlar idi. Trump döneminde Yüksek Mahkeme'ye yapılan atamalar sayesinde ciddi bir mesafe kaydettiler. Kararla birlikte kürtaj konusunda artık eyalet yasama organları karar verecekler. Dolayısıyla federal ölçekteki “kürtaj savaşları” artık eyaletlerde devam edecek. Cumhuriyetçiler kürtajın tüm eyaletlerde yasaklanması, Demokratlar ise serbest bırakılması için çağrılar yapıyorlar.
30 yıl önce Avustralya'nın Yüksek Mahkemesi tarihi önemde bir karara imza attı. Mabo kararı olarak bilinen bu hüküm sonrası Eddie Koiki Mabo yerli toprak haklarının babası olarak anılmaya başlandı.
ABD'nin “Buffalo” şehrindeki bir süpermarkette düzenlenen silâhlı saldırıda 10 kişi hayatını kaybetmişti. 10 gün sonra “Uvalde” kasabasında bir ilkokulda gerçekleştirilen saldırıdaysa 19'u çocuk 21 kişi katledildi. İlkinde kurbanlar “Siyahî Amerikalılar”, ikincisindeyse “Latin-Hispanik Amerikalılar” idi. İlkinde saldırganın “Beyaz Irkçı” bir güdülenmeyle katliamı gerçekleştirdiği aşikâr, ikincisindeyse saldırganın hangi saiklerle hareket ettiği bilinmiyor. “Bireysel silâhlanma”, Amerika'nın en yakıcı sorunlarından biri. Aslında sözde ‘Amerikan Rüyası'nın sönümlenmesinin tezahürü olarak bile anlaşılabilir. Daha da kötüsü, Amerikan siyasetçilerinin on yıllardır devam eden böylesine can yakıcı ulusal bir sorunun çözümü konusunda anlaşamamaları. Katliamlara verilen siyasi tepkiler, kınamadan öteye geçemiyor. Amerikan halkının yarısından çoğu bireysel silâhlanmaya ciddi sınırlamalar getirilmesini istiyor. Amerikalıların çok önemli bir yüzdesiyse silâh sahibi olmayı neredeyse kutsuyor. “Cumhuriyetçiler” çoğunlukla silah yanlısı, “Demokratlar” ise çoğunlukla silâh kontrolünden yanalar. Yapılan araştırmalara göre, iki parti seçmenleri arasında silâh sahipliğine sınırlama getirilmesi konusunda kadınlar erkeklerden çok daha fazla duyarlılar. Ne var ki kitle hedefli saldırılar artmasına rağmen bireysel silâhlanmanın kısıtlanmasına yönelik girişimler Amerikan Kongresi'nin her iki kanadında duvarlara çarparak sonuçsuz kalmaya devam ediyor, yıllarca. Amerikan halkının silâh kontrolüne ilişkin taleplerinin siyaset kurumları tarafından yerine getirilememesi ciddi bir “demokrasi sorunu”na işaret ediyor. Başkan adayları halka birçok vaatlerde bulunuyor, seçildikten sonraysa çoğun ipe un seriyorlar. “Silâh lobisi” seçmenlerin taleplerinin bastırılmasında çoğun etkili oluyor. Amerikan siyasi elitlerinin ABD'yi “dünyada demokrasinin cephaneliği” olarak görmeleri bu durumda tuhaf kaçıyor elbet. Kezâ elitler Amerika'yı “İstisnai Ulus” diye niteliyorlar. İstisnacılık, Amerikan askeri müdahalelerinin de kılıfı oluyor. Bu yüzden ABD “Uluslararası Ceza Mahkemesi”nin yargı yetkisini de tanımıyor. ‘Amerikan istisnacılığı' silâh sahipliği konusunda da geçerli tabii. ABD, dünyada kişisel silâh sahipliği sıralamasında listenin başında yer alıyor. Yaklaşık 400 milyon silahtan söz ediliyor. ABD, silâhla gerçekleşen cinayet ve intiharlarda da ilk sırada. Cumhuriyetçiler'se kitle hedefli saldırıları daha çok ruhsal sağlık bozukluklarına bağlıyorlar. Yani silâh kontrolünün cinayetleri azaltmayacağını savunuyorlar. Yapılan araştırmalarsa, sıkı düzenlemeler getirilen ülkelerde silâhla işlenen cinayetlerin ve intiharların sayısında çok ciddi düşüşler olduğunu gösteriyor. Erkek seçmen tabanları ziyadesiyle silâh yanlısı olduğu için silâh sahipliğine kısıtlama getirilmemesi Cumhuriyetçiler için çok çok önemli. Silâh yanlısı seçmenler, silâh karşıtı seçmenlerden çok daha fazla siyasi motivasyona sahipler. Kısıtlamaya ilişkin yasa tasarılarıysa Senato'nun oylama kuralları yüzünden hep akim kalıyor. Silâh sahibi olmak Anayasa'da bile korumaya alınmış durumda. Amerikan Yüksek Mahkemesi'nde silâh haklarına eğimli muhafazâkâr yargıçların çoğunlukta olmalarıysa kontrol için ayrı bir engel teşkil ediyor.
Dönem dönem hepimizin aklına düşen "bu yaptıklarıyla savaş suçları mahkemesinde yargılanmalı" cümlesinde bulunan mahkeme aslında nasıl bir yapıdan oluşuyor? Ne gibi dinamiklere sahip? Gerçekten caydırıcı özelliği bulunuyor mu? Sorularına cevap aradığımız bölüm yayında! Gelin savaş suçları mahkemesine hep birlikte yakından bakalım! Keyifli dinlemeler!HKBUPODCAST.COMSupport the show
Rusya'nın Ukrayna'ya saldırıları devam ediyor, bugün savaşın 70. günü. Peki sahada ve diplomaside son durum ne? Taraflar barışa yakın mı? Türk dış politikasındaki normalleşme arayışları devam ediyor. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'un Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda öldürülen Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı davasının Riyad'a iade edilmesinden 21 gün sonra Cidde'ye gitti. Suudi Arabistan'da hem Kral hem de Veliaht Prens ile görüşen Erdoğan'ın Muhammed bin Selman ile selamlaşırken çekilen fotoğrafı gündem oldu. Peki Erdoğan'ın bu ziyaretinin anlamı ne? Suudi Arabistan ziyareti sonrası uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, Mısır ve İsrail ile normalleşmenin de sinyallerini verdi. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan'ın ardından şimdi de Sisi ile mi barışma söz konusu? ABD Yüksek Mahkemesi, kürtajı federal bir hak olmaktan çıkaracak mı? Vaşington'da son gelişmeler neler? Ruşen Çakır, Gönül Tol ve Ömer Taşpınar, Transatlantik'te değerlendirdi. Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/389QQOt
Salı gününden günaydın! Gündemden öne çıkanlar ile başlıyoruz:-Manhattan Mahkemesi, Trump'ın, mahkeme celbine uymadığı her gün için 10 bin dolar ceza verdi.-Trump: Twitter'a dönmeyeceğim, Truth platformunda kalacağım.-Erdoğan bugün Rus lider Putin'le görüşeceğini söyledi.-Bakan Koca, Bilim Kurulu toplantısı için: Hayırlı kararları Çarşambaya bırakmayalım, Salı günü toplanalım.
Amerikan toplumunun giderek derinleşen siyasi/kültürel kutuplaşması “Yüksek Yargı” alanlarına da sirayet ediyor. Bilhassa Federal Mahkemeler başta olmak üzere yargı atamaları “mevzi savaşları” gibi görülüyorlar. “Demokratlar” ve “Cumhuriyetçiler” , “Liberaller” veya “Muhafazâkârlar” arasındaki bu mevzi savaşlarında “Amerikan Yüksek Mahkemesi” çok daha önem kazanıyor. “Yüksek Mahkeme”nin kararları siyasetin akışını etkileme gücüne sahip. Bu güç “Yüksek Mahkeme”yi politika belirlemede önde gelen bir oyuncu yapıyor. “Beyaz Amerikalılar” ile “Beyaz olmayan Amerikalılar” arasındaki gerilimlerde de Yüksek Mahkeme kararları önemli rol oynuyor. Ömür boyu görev yapan Yüksek Mahkeme üyelerinin seçilmeleri bu yüzden ABD Senatosu'nun en dikkat çekici sahneleri arasında yer alıyor. Amerika'da “Kültür Savaşları”, Yüksek Yargı alanlarının siyasî kontrolünü daha önemli hale getiriyor. Trump'ın Başkanlığı döneminde Yüksek Mahkeme yargıçlarının genç adaylardan seçilmeleriyse Amerikan siyasetinin geleceğini şekillendirme savaşımının bir yansımasıydı. Yüksek Mahkeme'nin efsane isimlerinden Yargıç Ruth Bader Ginsburg'ün Eylül 2020'de ölümü Demokratlar için talihsizlik idi. Hem Donald Trump Beyaz Saray'daydı, hem Senato'da Cumhuriyetçiler çoğunluktaydı. Sol kanat Demokratlar uzun yıllardır kanserle boğuşan 87 yaşındaki liberal yargıç Ginsburg'ün Barack Obama döneminde istifa etmesi için çağrıda bulunmuştular. Ginsburg bu çağrıları hukukî etiğe uygun olmadığı gerekçesiyle reddetmiş idi. Trump, Ginsburg'ün yerine Katolik muhafazâkâr kimliğiyle tanınan 47 yaşındaki Amy Coney Barrett'ı aday gösterdi. Barrett 2020'deki Başkanlık seçimlerinden 1 hafta kadar önce göreve başladı. Yargıç adayının yeni seçilecek ABD Başkanı tarafından önerilmesi beklenirken Trump ve Cumhuriyetçiler bu teamülü göz ardı etti. Trump kendi döneminde Yüksek Mahkeme'ye üç yargıç seçtirerek tarihî rekor kırdı. Bu dönemde muhafazâkâr yargıçların Mahkemede çarpıcı bir çoğunluk kazanmaları Demokrat Parti çevrelerinde “acı bir ders” olarak kaydedildi. Joe Biden'ın Kasım 2020'de Başkan seçilmesi üzerine Demokratlar'ın sol kanatları bu kez, Mahkeme'nin 83 yaşındaki liberal yargıçlarından Stephen Breyer'ın emekli olması için kampanya başlattılar. Breyer istifa çağrılarına bir süre direndiyse de Ocak ayı sonlarında emeklilik başvurusunda bulundu. Böylece Biden'ın aday önermesi için bir koltuk boşaldı. Biden, Başkanlık Kampanyası'nda Yüksek Mahkeme'de boşalacak bir üyelik için Siyahî Amerikalı bir kadın yargıç önereceği vaadinde bulunmuştu. Breyer'ın emeklilik başvurusunda bulunması üzerine Biden Siyahî Amerikalı kadın yargıçlardan 51 yaşındaki Ketanji Brown Jackson'ı aday gösterdi. Geçtiğimiz Perşembe günü, 50'ye-50 olarak siyasi çizgilerde bölünen Senato'da yapılan oylamada Jackson 57 oy aldı. Senato Azınlık Lideri Mitch McConnell Cumhuriyetçiler'den Jackson'a oy vermemelerini istemişti. Ancak Trump karşıtı olarak da bilinen Cumhuriyetçi senatörler Susan Collins, Lisa Murkowski ve Mitt Romney, Biden'ın adayına oy verdiler. Jackson, Yüksek Mahkeme'ye seçilen ilk Siyahî Amerikalı kadın oldu. Yüksek Mahkeme'de ilk defa 3'ü liberal olmak üzere 4 kadın yargıç birden görev yapacak.
Odağımızdakiler'in bu bölümünde İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi'nin uluslararası insan hakları hukuku açısından ifade ettiği anlam ve Mahkeme'ye ilişkin temel kavramları kısaca tanıttıktan sonra, Mahkeme'ye yöneltilen belli başlı eleştirileri sıralıyoruz ve Mahkeme'nin güncel durumdaki konumunu eleştirel bir gözle ele alıyoruz. Genel hatlarıyla, Mahkeme'nin Türkiye‘ye ilişkin tutumu, Mahkeme'nin bağımsızlığı ve insan haklarının korunmasındaki etkililiği, devlet merkezci yapısı ve politik olanla hukuki olanı nasıl dengelediği üzerinde durarak Mahkeme'nin güncel durumdaki resmini ortaya koyuyoruz. Görüşlerinizi bizimle sosyal medya hesaplarımız üzerinden #DEMOStanSesler etiketi ile paylaşmayı unutmayın! #İHAM #Cezasızlık #AİHM #İnsanHakları Dilek Kurban, Limits of Supranational Justice: The European Court and Turkey's Kurdish Conflict, 2020, Cambridge Press Emel Ataktürk Sevimli, Esra Kılıç, Gülistan Zeren, Melis Gebeş & Özlem Zıngıl, 1990'lı Yıllardaki Ağır İnsan Hakkı İhlallerinde Cezasızlık Sorunu: Kovuşturma Süreci, Hafıza Merkezi, 2021, https://hakikatadalethafiza.org/wp-content/uploads/2021/11/Cezasizlik_KovusturmaSureci.pdf Cizre Sokağa Çıkma Yasağında Yasağında Ölümlerle İlgili Verilen Kabul Edilmezlik Kararı: http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-191117 Yerel Barış Mekanizmalarının Dikkate Alınmaması: https://demos.org.tr/insan-haklari-avrupa-mahkemesinin-baris-mekanizmalariyla-imtihani-sejdic-ve-finci-v-bosna-hersek-karari-uzerine-degerlendirmeler/ İstikrarsızlık ve Tutarsızlık Eleştirisi: https://www.ejiltalk.org/european-court-finds-russia-assassinated-alexander-litvinenko/ Müzik: Front Runner - Blue Dot Sessions Bu podcast Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği (festr.org) desteğiyle hazırlanmaktadır.
Güncel Barış'ın bu bölümünde Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin geçtiğimiz iki yıl boyunca oldukça yoğun geçen gündeminden bahsediyoruz. Yeni savcı seçimi, mahkemenin iç işleyişi ve örgütsel boyutuyla ilgili yeni değerlendirmeler ve Filistin ve Afganistan soruşturmalarındaki gelişmeleri, eleştirel bakış açıları ekseninde tartışıyoruz. Görüşlerinizi bizimle sosyal medya hesaplarımız üzerinden #DEMOStanSesler etiketi ile paylaşmayı unutmayın! #UluslararasıCezaMahkemesi #UCM #CezaAdaleti #ICC Müzik: Front Runner - Blue Dot Sessions Bu podcast Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği (festr.org) desteğiyle hazırlanmaktadır.
Ahmet Cevdet ve Ahmet Refik'le Adalet Evinde Hukuka Dair -Turkish Justice House Conversations
Türkiye Mahkemesi Türkiye'de yaşanan insan hakları ihlallerine karşı yapmış olduğu dört günlük oturumun ardından, Türkiye'de sistemli ve kurumsal olarak işkence yapıldığına, zorla kaçırılma ve kaybedilmelerin görüldüğüne, ulusal hukukun suçluları ortaya çıkarma konusunda yetersiz kaldığına karar verdi. Son olarak da tam bu durumun insanlığa karşı suç niteliğinde olduğuna ilişkin bir değerlendirme yaptı. Mahkemenin kararını kimi çevreler görmezden gelirken, kimileri de uluslarası ceza mahkemesinde yargılamalara kapı aralayacak bir gelişme olarak değerlendirdi. Biz de Adalet Evi olarak, ülkemiz açısından bir ilk niteliği taşıyan Türkiye Mahkemesini konuştuk. Keyifli dinlemeler efendim.
Dolkun İsa ile Türkiye'ye giriş yasağı ve Londra Uygur Mahkemesi üzerine söyleşi
İnsan Hakları Konuşmaları serimizde bu kez yeniden görülmeye başlanan Gezi Davası'nın avukatlarından, insan hakları savunucusu Hürrem Sönmez'i dinliyoruz. Demokrasi demek sadece birkaç yılda bir sandığa gitmek demek değildir, düşünce ve ifade hürriyetinden barışçıl toplantı ve gösteri hakkına kadar temel hak ve hürriyetlerin güvence altında olduğu bir yönetim biçimidir. Sekiz yıl önce Taksim Gezi Parkı'nda başlayan ve tüm Türkiye'ye yayılan Gezi Parkı protestolarına İçişleri Bakanlığı verilerine göre yaklaşık dört milyon yurttaş katıldı. İstanbul Cumhuriyet Savcılığının 2014 yılında başlattığı soruşturmaya istinaden açılan ceza davasında yargılanan 11 sanık hakkında verilen beraat kararı İstinaf Mahkemesi tarafından bozuldu ve anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs suçlamasıyla yargılama devam ediyor. Oysa barışçıl gösteri temel bir insan hakkıdır.
İllegal Kaçırmalar, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Yolunda [Av. Nurullah Albayrak] by Tr724
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Semih Çelenk, DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi binasının 2019 yılında depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle Narlıdere'den Buca Tınaztepe'ye taşınmasına karşı çıkan ve bu nedenle eylem yapan öğrencilere beraberindeki dört akademisyenle birlikte destek verdi. Ardından Çelenk'in de aralarında bulunduğu beş akademisyen görevden alındı. Semih Çelenk üniversite yönetiminin kararını 2019 yılında yargıya taşıdı ve mahkemeden üniversitenin kararı için yürütmeyi durdurma kararı çıktı. Ancak üniversite yönetimi bu kez Çelenk hakkında yürüttüğü disiplin soruşturmasını tamamladı ve profesöre “kademe ilerlemesinin durdurulması” cezası verdi ve profesör ikinci kez görevden alındı. Semih Çelenk bu karara da itiraz etti, konuyu tekrar yargıya taşıdı ve 2020'de bu karar için de yürütmeyi durdurma kararı aldırdı. Bu kararın ardından ise DEÜ yönetimi savunma almaksızın profesörü tekrar görevden aldı. Profesör Çelenk üçüncü kez görevden alınınca yeniden dava açtı ve İzmir 4. İdare Mahkemesi, Prof. Dr. Semih Çelenk hakkında verilen görevden uzaklaştırma cezasını “usulsüz ve hukuk dışı” bulup, iptal etti. Üniversite yönetiminin kendisine dair uygulamalarına üç kez mahkeme kararıyla son veren Prof. Dr. Semih Çelenk, yaşadığı süreci Medyascope yayınında anlattı.
Odağımızdakiler'in bu bölümünde, 17 Temmuz Uluslararası Ceza Adaleti Günü'ne özel olarak Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin arka planı ve kuruluşuna ilişkin kısa bir tanıtımdan sonra Mahkeme'ye getirilen belli başlı eleştiri hatlarını konuşuyoruz. Söz konusu eleştiriler, bunlarla sınırlı kalmamakla birlikte, Mahkeme'nin yapısal eksiklikleri, bu eksiklikler paralelinde politik olarak girdiği çıkmazlar ve Afrika kıtası özelinde yaşadığı kurumsal sorunlardan oluşuyor. Görüşlerinizi bizimle sosyal medya hesaplarımız üzerinden #DEMOStanSesler etiketi ile paylaşmayı unutmayın! #UluslararasıCezaMahkemesi #UCM #CezaAdaleti Bu podcast Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği (festr.org) desteğiyle hazırlanmaktadır. Müzik: Front Runner - Blue Dot Sessions
Ahmaklığın Adaleti Sayın Yargıç, Ben bugün buraya yargılanmaya değil yargılamaya geldim. Binlerce masum insanı hapse atmak için yargıyı soğukkanlılıkla öldürenlerin işledikleri cinayetleri yargılayacağım. Bunu, hukuk tarihine bir “cinayet belgesi” olarak geçecek olan hakkımızdaki iddianame üstünden yapacağım. Benim insanları cezalandıracak, hapse attıracak bir gücüm yok, öyle bir gücümün olmasını da istemem zaten. Ama benim cinayeti ortaya çıkaracak, katillerin kimliklerini belirleyecek, kullanılan kanlı ve kalleş silahları sergileyecek, olanları dünyaya anlatacak ve işlenen suçları kayda geçirecek bir gücüm var. Yargılamak, hapse atmak yetkisine sahip olmak değildir. Yargılamak, gerçekleri kanıtlarıyla anlatmaktır. Her dürüst insan bu hakka ve yetkiye sahiptir. Bırakın darbe yapmayı, kendilerini hedef alan zulme itiraz etme imkânına bile sahip olmayan binlerce masum adına da konuşma hakkına sahibim çünkü onların uğradıkları haksızlıkları gördüm, taş duvarlar arasında onların kaderini paylaştım. Cinayeti anlatmadan önce izninizle size cinayet mahallini gösterebilmek amacıyla hukuku, yargıyı, adaleti bir kez daha tarif edeyim. Hukuk, insanlığın yaradılışından bu yana insanların birbirlerine çektirdikleri acıların demir gürzüyle biçimlenmiş bir değerler bütünüdür. Savaşlarla, soykırımlarla, katliamlarla, cinayetlerle, ihanetlerle, zulümlerle, sömürülerle, haksızlıklarla yaralanan insanlığın, kendini kendisinden korumak için yarattığı ve gölgesine sığındığı bir yeryüzü tanrısıdır. Yapılan her haksızlık bu tanrıyı biraz daha güçlendirip, biraz daha büyütür. Her haksızlıkla hukukun önemi ve gerekliliği biraz daha iyi anlaşılır. Her haksızlık çekicinin vuruşu hukuku biraz daha keskin ve belirgin çizgilerle biçimlendirir ama bu çekiç hukuku kıramaz, bozamaz, hiçbir parçasını koparamaz. Hukuk, Olympos'ta yaşayan bir Zeus gibi dokunulmaz ve ulaşılmazdır. Her zorba, her zalim, her diktatör hukuku öldürmek ister ama hiçbirinin gücü buna yetmez. Hukuk ölümsüzdür. İnsanlardan uzakta, kendisine ihtiyaç duyanların gelip kendisine sığınması için sabırla bekler. Hukuku, bulunduğu yüce zirvelerden alıp topluma taşıyacak olan yargıdır. Sağlam zırhlarla kuşanmış yargı, parlak ve güçlü kanatlarıyla hukuk tanrısını topluma ulaştırır. Hukuk, toplumla buluştuğunda Adalet Tanrıçası ortaya çıkar. Adalet Tanrıçasının emzirdiği toplumlar huzura, güvene, berekete kavuşur, haksızlıklar önlenir, soygunlar, zulümler sona erer. Hukuk, yargı, adalet üçgeninde, bu kutsal zincirde vurulabilecek, yaralanabilecek, ölebilecek tek zayıf halka yargıdır. Bu yüzden her zorbanın, her diktatörün ilk hedefi yargı olur. Hukuku kanatlarında taşıyarak göklerde uçan bir yargı ne kadar ışıklı, ne kadar güçlü, ne kadar görkemli, ne kadar hayranlık uyandırıcı, ne kadar güven vericiyse, vurulan, yaralanan, ölen bir yargı da o kadar çirkin, o kadar iğrenç, o kadar iticidir. Yargı vurulup düştüğü anda çürümeye başlar, kurtlanır, kokuşur. Damarlarından kan yerine irin akar. Ölen ya da ölmekte olan bir yargı öyle korkunç kokar ki cehennem bile o kadar kötü kokmaz. Bugün Türkiye'yi saran bu çürümüş ceset kokusu, ölmekte olan bir yargının bütün topluma yayılan, herkesi ürküten kokusudur. Biz, bugün bu davada ölmekte olan bir yargının çürüyüp dağılmakta olan acınası bedenini teşrih masasına yatıracağız. Hâlâ birkaç onurlu yargıcın çabalarıyla hayata dönmeye, yeniden hukuk tanrısının kanatlı ve kutsal taşıyıcısı olmaya uğraşan ve hepimize küçük de olsa bir ümit veren yargının, ölümü ve çürümeyi istekle kabullenmiş parçalarının ibret verici hâlini göreceğiz. Robert Müsil, 11 Mart 1937'de, Hitler Avusturya'ya girmeden bir yıl önce Viyana'da yaptığı “Ahmaklık Üzerine” adlı konuşmasında şöyle der: “Eskiden iyi bilinen bir psikiyatri ders kitabında, ‘adalet nedir' sorusuna verilen ‘ötekinin cezalandırılması' yanıtı ahmaklık örneği diye sunulmuştu. Oysa günümüzde bu soru ve bu yanıt üzerinde çok tartışılan bir hukuk anlayışının temelini oluşt
22 HAZİRAN 2021 DÜNYA TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR 1633 - Engizisyon Mahkemesi'nce mahkûm edilen Galile, Kopernikçi görüşlerini ve Dünya'nın döndüğüne ilişkin tezini inkar etmek zorunda kaldı. 1846 - Adolphe Sax, saksofonun patentini aldı. 1941 - II. Dünya Savaşı: Nazi Almanyası, Barbarossa Harekâtı'nı başlatarak SSCB'yi istila etmeye başladı. 1941 - Hırvatistan'da ilk silahlı antifaşist örgüt kuruldu. TÜRKİYE TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR 1691 - II. Ahmed, 21. Osmanlı Padişahı olarak tahta çıktı. 1925 - 20 Haziran'da İstanbul'da tutuklanan gazeteciler, Doğu İstiklal Mahkemesi'nde yargılanmak üzere Diyarbakır'a gönderildi. 2001 - Anayasa Mahkemesi, Fazilet Partisi'ni "Laik cumhuriyet ilkesine aykırı eylemlerin odağı" olduğu gerekçesiyle kapattı. BUGÜN DOĞANLAR 1869 - Mustafa Sabri Efendi, Osmanlı müderris, Meclis-i Mebûsan Mebusu ve Şeyhülislam doğdu. 1927 - Türk yazar Çetin Altan, dünyaya geldi. BUGÜN ÖLENLER 1429 - İranlı gök bilimci ve matematikçi Gıyaseddin Cemşid, vefat etti. 1691 - Osmanlı'nın 20. Padişahı II. Süleyman, hayatını kaybetti.
Gezi eylemleri üçüncü kez yargılanıyor. Daha önce açılan iki davada da tüm sanıklar hakkında beraat kararı verilmişti. Son beraat kararı da İstinaf Mahkemesi tarafından bozulmuş, Çarşı davasıyla birleştirilmişti. Dün (21 Mayıs) Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde yapılan duruşmada mahkeme heyeti, iş insanı Osman Kavala’nın tutukluğunun devamına karar verdi, bir sonraki duruşma 6 Ağustos’ta. Alper Taş, Sol Açık programının 16. bölümünde, Gezi direnişinin haklılığını anlatıyor…
Amerikan Yüksek Mahkemesi yargıcı Ruth Bader Ginsburg, yani namı değer “Notorious RBG”ye veda etmek için Seçil ile bir araya geldik. Donald Trump ve Supreme Court'a yargıç atama süreci, hukuk, feminizm ve adalet konularına da değindiğimiz bu bölümde Seçil idolünün hayatını anlatıyor.
Mail bültenimize abone olmak için tıklayın. 5 Dakikada Teknoloji Gündemi Tarih: 30 Mart 2021 Gündem Başlıkları
7 MART 2021 HERKESE MERHABA BUGÜN 7 MART 2021 TÜRKİYE VE DÜNYADA BUGÜN DE NELER YAŞANMIŞ GELİN GELİN HEP BİRLİKTE GÖZ ATALIM. DÜNYA TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR 1911 - Meksika Devrimi: 20. yüzyılın ilk büyük devrimi gerçekleşti. 1947 Hindistan'ın Pencap Eyaletinde Müslümanlara Ateş Açıldı Hindistan'ın Pencap eyaletinde bağımsızlık isteyen Müslümanları üzerine 7 Mart 1947'de ateş açıldı. Bu olayda yaklaşık 300 Müslüman hayatını kaybetti bir çok Müslüman ise yaralandı. 1979 - ABD uzay aracı Voyager I, Jüpiter ve Uranüs'ün Satürn gibi halkalara sahip olduğunu keşfetti. Voyager I, Jüpiter'in halkalı resimlerini dünyaya gönderdi. TÜRKİYE TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR 1927 - İstiklal Mahkemeleri'nin görevi fiilen sona erdi. Tamamen ortadan kalkması ancak 1948'de gerçekleşti. 1984 - Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi, kapatılan Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in tahliyesini 23. kez reddetti. 1988 - DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, daha önce aldığı başkanlıktan çekilme kararını parti kurultayında gerçekleştirdi ve görevinden ayrıldı. Ecevit, partisinin kongresinde yaptığı konuşmada "Uzun siyasal yaşamımda en iddialı meydan okuyuşum, DSP Genel Başkanlığından ayrılmamdır" dedi. Ecevit'in yerine Genel Başkanlığa, Necdet Karababa seçildi. 1990 Hürriyet gazetesi yönetim kurulu üyesi ve aynı zamanda yazarı olan Çetin Emeç 7 Mart 1990'da İstanbul Suadiye'de evinden işine gitmek için çıktığı sırada düzenlenen bir suikastla öldürüldü. Aynı olayda Çetin Emeç'in şoförü de öldürüldü. BUGÜN DOĞANLAR 1765 Fransız mucit ilk fotoğrafı çeken Nicéphore Niépce doğdu. 1912 - Türk diplomat, akademisyen yazar ve ilk kadın diplomat Adile Ayda dünyaya geldi. BUGÜN ÖLENLER MÖ 322 - Antik Yunan filozof, klasik Yunan felsefesinin kurucularından ve Platon'un öğrencisi Aristo, hayatını kaybetti.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail’in 1967’den bu yana işgal ettiği Filistin topraklarında 3 Haziran 2014 tarihinden bu yana işlendiği iddia edilen savaş suçlarının araştırılması için resmi soruşturma başlattı. Karara İsrail ve ABD’den tepki var. Ceza hukukçusu, avukat Timuçin Köprülü kararı ve tepkileri değerlendirdi.
1876'da Çorum'un Tophane köyünde doğan Atıf Efendi, İlk tahsilinin ardından İstanbul'a gelmiş, 26 yaşında iken 1902'de en iyi derece ile icâzet almıştır. 1902'de imtihânla Dârü'l-Fünûn (Üniversite)'nin “ilahiyat” kısmına ikinci olarak girmiştir. Üç yıl sonra üniversiteyi bitirip Kabataş Lisesi “Arapça” muallimliğine tayin edilmiştir. 1910'da Medreseler Müfettişi olmuştur. Bu arada Çorum'dan aday olup mebus seçileceği sırada ittihatçıların hıyanetine maruz kalarak, 31 Mart Vak'ası'nda ve Mahmut Şevket Paşa'nın katlinde dahil olduğu ileri sürülüp beş buçuk yıl sürgün hayatı yaşamıştır. İttihatçıların devleti batırmaları sonucu İstanbul'a dönmüş ve Şeyhülislâmlığa verdiği istida ile 1 Ocak 1919'da Dârü'l-Hilâfet'l-Aliyye Medreseleri İbtidaî Dahil Medresesi genel müdürü olmuştur. 1340 (1924) tarihinde “Frenk Mukallitliği ve Şapka” adlı bir risale yazmış ve neşrinden 1,5 yıl sonra evinden alınıp Polis Müdüriyetine getirilmiştir. Akabinde Giresun İstiklâl Mahkemesi'ne sevk ile burada muhakeme edilmiştir. Kitabın yazılmasından sonra, yani 25 Kasım 1925'te çıkan Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun'a muhalefetten mahkeme edilmişse de suç unsuru bulunmadığından serbest bırakılmıştır. Fakat akabinde Ankara İstiklâl Mahkemesi tarafından tekrar tutuklanmıştır. Yeni rejim kurban istediğinden Atıf Efendi, zorla suçlu çıkarılmış ve 3 Şubat 1926'da yapılan muhakemede, mahkeme başkanı müdafaasını isteyince: “Hacet yok, efendim. Müdafaa etmeyi gerektirecek bir günâhımız olmadığı esasen ortaya çıkmıştır. Vicdanınızın vereceği hükme intizâh ediyorum.” demiştir. Aslında, müdafaa hazırlanmış fakat rüyasında Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'i görüp, O (s.a.v.)'in “Kendisine kavuşmaktan kaçınıp, müdafaa hazırlamakla mı meşgul” olduğu tarzındaki hitabı karşısında bundan vazgeçmiştir, idama mahkûm edilmesi üzerine 4 Şubat 1926 Perşembe günü şafağında hükmü infâz edilmiştir. (www.mevlanatakvimi.com)
DÜNYA TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR66 - Halley kuyruklu yıldızının Dünya'nın yakınından 5. geçişi gerçekleşti.1788 - İngiliz donanması Sidney sahillerinde. Avrupalıların kalıcı yerleşimi başlamış oldu.1926 - Televizyonun icat edildi.1950 - Hindistan'da cumhuriyet ilan edildi.1905 - Güney Afrika Pretoria'da 3,106 kırat değerindeki dünyanın en büyük elması bulundu. Elmasa “Cullinan” adı verildi. 9 parçaya bölünen elmastan elde edilen “Afrika'nın Büyük Yıldızı” adındaki 530.2 kıratlık 74 yüzlü dünyanın en büyük pırlantası, Britanya tacına yerleştirildi.2005 Amerika Birleşik Devletlerinde ilk siyahi Dış İşleri Bakanı olan Condoleezza Rice 26 Ocak 2005'te göreve başladı. Bu görevi 2009 yılına kadar devam ettirdi.2006 - Dünya Ekonomik Forumu, Davos'ta toplandı. 2016 İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 17 yıl aradan sonra ilk defa Katolik dünyasının merkezi Vatikan'ı ziyaret etti. TÜRKİYE TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR1699 Osmanlı Devleti imzaladığı ‘Karlofça Antlaşmasıyla' ilk kez Batı'da Avrupa topraklarının bir kısmını kaybetti.1948 Mili Mücadele liderlerinden Kazım Karabekir vefat etti. 1970 Milli Nizam Partisi kuruldu Konya bağımsız milletvekili Necmettin Erbakan on yedi arkadaşı ile birlikte 26 Ocak 1970'te Milli Nizam Partisi'ni kurdu.1974 - Bülent Ecevit Başbakanlığında, Cumhuriyet Halk Partisi - Millî Selamet Partisi koalisyon Hükûmeti göreve başladı.1992 - 12 Eylül'den sonra ilk kez memur eylemi düzenlendi. İstanbul'daki eyleme 5 bin memur katıldı. 2017 Yunanistan Yüksek Mahkemesi, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Yunanistan'a kaçan 8 darbeci askerin Türkiye'ye iade edilmemeleri yönünde karar verdi.SANATTA BUGÜN 1934 - Apollo Tiyatrosu Harlem'de (New York) açıldı.1958 - Klasik müzik bestecisi Bülent Arel'in "Beş Sonnet" adlı yapıtı ilk kez seslendirildi. BUGÜN DOĞANLAR 1959 Türk film yönetmeni, senarist ve fotoğraf sanatçısı Nuri Bilge Ceylan dünyaya geldi. BUGÜN ÖLENLER1823 - Çiçek aşısını bulan İngiliz doktor Edward Jenner hayatını kaybetti.2020 - Amerikan basketbolcu Kobe Bryant 41 yaşında hayatını kaybetti.
Kıraathane'nin yeni bölümüne çok kârlı ticari tavsiyelerle başlıyoruz ve Katar'a satılabilecek şeylerin listesini çıkarıyoruz. MasterChef mahkemesini, Netflix'in top 50 listesi hazırlığını, Amazon Prime'ın Türkiye'de yayınlanmayan içeriklerini konuşuyoruz. David Lynch'in Netflix'e yapacağı diziyi konuşuyor ve dizi çekmesini istediğimiz yönetmenlerden bahsediyoruz. Brad Pitt, David Fincher ve Steven Soderbergh arkadaşlığından ilham alarak arkadaş olmasını istediğimiz ünlü isimleri açıklıyoruz. Çağırdık Gelmedi'de yine büyük bir ismi ağırlıyor, Overrated Kataloğu ve In-Out ile kırk yedinci bölümü bitiriyoruz.
Günaydın, bugün 27 Kasım Cuma. Gündemde Türkiye’nin Katar’la derinleşen iş birliği, küresel hisse piyasalarındaki ralli ve ABD Yüksek Mahkemesi’nde değişen dengeler var. Bugünün bülteni QNB Finansbank’ın destekleriyle ulaşıyor Görsel: Süper Haber
Refah İçin Hukuk programının dokuzuncusunda, Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Av. Mehmet Gün, Anayasa Mahkemesi’nin siyasi tartışmaların içine çekilmesi ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Anayasa Mahkemesi’nin Enis Berberoğlu kararına direnmesi ile Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye ile ilgili gözlem raporunu değerlendirdi. PATREON'dan Medyascope'a destek olabilirsiniz → https://www.patreon.com/medyascopetv Teşekkürler!
Telegram adresimiz: https://t.me/joinchat/AAAAAFlGSzZKTb31UaqVgAWeb sitemizi ziyaret etmeyi unutmayın!www.daktilo1984.comBizi desteklemek için:https://www.patreon.com/Daktilo1984Daktilo1984 Twitter adresi: https://twitter.com/daktilo1984Barış Ertürk Twitter: https://twitter.com/bariserturk_Nazlıcan Kanmaz Twitter: https://twitter.com/nazlicankanmaz
Akademisyen ve Araştırmacı Nezih Onur Kuru ve Yorumcu İlkan Dalkuç verilerden yola çıkarak her hafta güncel siyaseti Nabız'da yorumluyor.00:00 – Başlangıç02:00 – Siyasette şu an neler oluyor ? Neler olacak ? (Bilgehan)16:40 – AYM ve HDP planı (Nezih)17:50 – HDP’nin kapatılması durumunda olacaklar (Bilgehan)20:30 – AYM iç dengesi (İlkan)27:20 – HDP’yi siyasetin dışına çıkarma stratejisi (İlkan)30:00 – Muhalefet ne yapabilir ? Ne yapacak ? (Bilgehan)38:50 – Muhalefetten beklenen şey (Nezih)41:30 – Ak Parti’ye karşı nasıl muhalefet edilir ? (İlkan)46:00 – Ak Parti’nin büyük başarısızlığı (Bilgehan)50:00 – Kamu kaynaklarının anlamsız dağıtılması (Nezih-Bilgehan)55:20 – Muhalefet seçmenleri ne yapmalı (İlkan)58:40 – Fısıltı gazetesinin işlevi (Nezih)01:00:00 – Muhalefetin seçmene temasının oyuna etkisi (Nezih)01:02:30 – Muhalefet partisi ilgiyi nasıl değiştirebilir ? (İlkan)01:09:30 – Muhalefetin seçmeni ile ilişkisi (Nezih)01:14:50 – Seçmen gruplarına göre siyaset belirlenmesi (İlkan)#AnayasaMahkemesi #HDP #AkPartiTelegram adresimiz: https://t.me/joinchat/AAAAAFlGSzZKTb31UaqVgABizi desteklemek için: https://www.patreon.com/Daktilo1984Web sitemizi ziyaret etmeyi unutmayın!https://www.daktilo1984.comDaktilo1984 Twitter adresi: https://twitter.com/daktilo1984İlkan Dalkuç Twitter adresi: https://twitter.com/ilkandNezih Onur Kuru Twitter adresi: https://twitter.com/NOnurkuru
ABD Başkanı Donald Trump, kendisine Kovid-19 teşhisi konulmasından birkaç gün önce Beyaz Saray’ın gül bahçesinde yaptığı açıklamayla Amy Coney Barrett’ı ABD Yüksek Mahkemesi’ne yargıç adayı olarak gösterdi. Doç. Dr. Ali Emrah Bozbayındır'ın analizi
Avukat Ezgi Koç: “Siirt 2. Ağır Ceza Mahkemesi Istanbul Sözleşmesi’ni yok sayıyor” by Medyascope
İskilip'in Tophane köyünde doğdu. Babası, İmamoğullarından Mehmed Ali Ağa, annesi Nazlı Hanım'dır. İlk dinî bilgileri köyündeki hocalardan aldı. İskilip'te müderrislik yapan Hoca Abdullah Efendi'den bir süre ders okuduktan sonra ilim tahsili amacıyla İstanbul'a gitti. 1902'de medrese tahsilini bitirdi ve aynı yıl açılan ruûs imtihanına girerek “İstanbul Müderrisliği”ni kazandı 19 Şubat 1919'da Mustafa Müderrisîn Cemiyeti'nin İkinci Başkanlığına tayin edildi. Cemiyet, 24 Kasım 1919'da Genel Kurul Toplantısında alınan karar gereğince Teâlî-i İslâm Cemiyeti adını aldı ve Başkanlığa Âtıf Efendi getirildi. Cemiyet, ilk olarak İzmir'in Yunanlılar tarafından işgalini protesto eden bir beyanname yayımladı. İskilipli, işgal kuvvetlerine ve yeni bir tehlike olarak ortaya çıkan Bolşevizm'e karşı olan beyannamelere de imza attı. Anadolu'nun çeşitli merkezlerinde şubeleri açılan Teâlî-i İslâm Cemiyeti pek çok kitap bastırarak dağıttı ve köylü çocuklarının bilgilendirilmelerine öncülük etti. Ayrıca bir ilmihal ile İslâm tarihi kitabı hazırlattı. 1924'te yazıp Maarif Vekâleti'nin (Milli Eğitim Bakanlığı'nın) ruhsatı ile bastırdığı Frenk Mukallidliği ve Şapka adlı risalesi yüzünden daha sonra yargılandı. Söz konusu eserini, ilgili kanunun çıkmasından yaklaşık bir buçuk yıl önce yazmış olması ve suçunun sabit görülmemesi üzerine berat ettiyse de serbest bırakılmayarak İstanbul'a getirildi, oradan da tekrar Ankara'ya gönderildi. 1926 yılı başlarından itibaren Ankara İstiklâl Mahkemesi tarafından tutuklu olarak yargılandı. Bir gece rüyasında Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'i görmesi üzerine hazırladığı savunmaları yırtarak zaten kendisi hakkındaki kesinleşmiş hükme itiraz etmedi. Savcı Necip Ali'nin iddia makamı olarak istediği üç yıllık kürek cezasına karşılık mahkeme heyetince idama mahkûm edildi. 4 Şubat 1926'da Ankara'da Eski Meclis binası yakınlarındaki Karaoğlan Çarşısı'nda Babaeski müftüsü Ali Rızâ Efendi ile beraber idam edildi. (İslâm Alimleri Ansiklopedisi)
YKS'yi ve "dislike" olayını, OdaTV davasını, İstinaf Mahkemesi'nin Kaftancıoğlu kararını, İBB'nin satın aldığı Fatih Sultan Mehmet tablosunu konuşuyor; baro başkanlarının yürüyüşünü Dr. M. Cemil Ozansü ile birlikte değerlendiriyoruz.
Ahmet Cevdet ve Ahmet Refik'le Adalet Evinde Hukuka Dair -Turkish Justice House Conversations
Bu bölümde, AİHM'nin kısa tarihçesini anlattıktan sonra, mahkemeye yapılacak başvurularda dikkat edilmesi gereken hususlar üzerinde kısa bilgilendirmelerde bulunduk. Keyifli dinlemeler.
İslamiyetin tanıdığı din hürriyeti çerçevesinde Osmanlı ülkesinde yaşayan gayrımüslim vatandaşlar, davalarını kendi mahkemelerine götürebilirdi. Bu, şimdi modern dünyanın bile mahrum olduğu bir din ve vicdan hürriyetinin tezahürüdür.
In a four votes to three judgement, the full bench of the nation's highest court has ruled that Indigenous people cannot be deported under the Australian constitution, even if they are technically foreigners. - Ülkenin en önemli yargı kurumu, Avustralya Yüksek Mahkemesi, vatandaş olmayan iki Avustralya yerlisinin sınırdışı edilemeyeceğine karar verdi. Yerlilerin toprakla duygusal, kültürel ve dini güçlü bağını tanıdı.
Fethullahçıları Kozmik Oda'ya sokan ne İlker Başbuğ'dur ne Tayyip Erdoğan'dır. 2002'den itibaren TSK ile hükümet arasındaki gerilimlerin yarattığı güven bunalımıdır. Acı olan iki taraftan da hiç kimsenin bu açık gerçeği itiraf etmeye yanaşmaması.
İş Kanunu’nun 18’nci Maddesine göre, iş sözleşmesini feshetmek isteyen işveren, iş akdinin feshini, yazılı olarak çalışana bildirmek, feshin gerekçesini açıkça belirtmek, feshe bağlı olarak ortaya çıkan tüm hakları fesih tarihinde çalışana ödemekle yükümlüdür. İş sözleşmesinin, sebep belirtilmeksizin feshi ya da belirtilen sebebin gerçeği yansıtmadığı iddiasında bulunulması durumunda, feshin geçersizliğinin tespitiyle çalışanın işine iade edilmesi için iş mahkemesinde dava açılabilir.İşe İade Davası’nın şartları şunlardır: (1) İşveren, çalışanın yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmamış ya da dayanmışsa bile bu dayanakların gerçek ya da geçersiz olması, (2) İş sözleşmesi feshedilen çalışanın ilgili işverene bağlı çalışma süresinin en az altı (6) Ay olması gerekir ki yer altı işlerinde yani madenlerde çalışan işçilerde bu altı (6) Aylık kıdem şartı aranmaz, (3) Söz konusu işyerinde en az otuz (30) Çalışan olması,Tüm bu şartlar varsa, haksız fesih tarihinden itibaren bir (1) Ay içinde iş mahkemesine başvurularak, dava açılması gerekmektedir.(4) Bu şartlar varsa, çalışan İş Mahkemesi’ne başvurup iş akdinin gerçek ya da geçersiz bir nedenle fesih edildiğini ispat edip bu durumun tespitini isteyerek işe iadesini talep edebilir.
İş Kanunu’nun 18’nci Maddesine göre, iş sözleşmesini feshetmek isteyen işveren, iş akdinin feshini, yazılı olarak çalışana bildirmek, feshin gerekçesini açıkça belirtmek, feshe bağlı olarak ortaya çıkan tüm hakları fesih tarihinde çalışana ödemekle yükümlüdür. İş sözleşmesinin, sebep belirtilmeksizin feshi ya da belirtilen sebebin gerçeği yansıtmadığı iddiasında bulunulması durumunda, feshin geçersizliğinin tespitiyle çalışanın işine iade edilmesi için iş mahkemesinde dava açılabilir. İşe İade Davası’nın şartları şunlardır: (1) İşveren, çalışanın yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmamış ya da dayanmışsa bile bu dayanakların gerçek ya da geçersiz olması, (2) İş sözleşmesi feshedilen çalışanın ilgili işverene bağlı çalışma süresinin en az altı (6) Ay olması gerekir ki yer altı işlerinde yani madenlerde çalışan işçilerde bu altı (6) Aylık kıdem şartı aranmaz, (3) Söz konusu işyerinde en az otuz (30) Çalışan olması, Tüm bu şartlar varsa, haksız fesih tarihinden itibaren bir (1) Ay içinde iş mahkemesine başvurularak, dava açılması gerekmektedir. (4) Bu şartlar varsa, çalışan İş Mahkemesi’ne başvurup iş akdinin gerçek ya da geçersiz bir nedenle fesih edildiğini ispat edip bu durumun tespitini isteyerek işe iadesini talep edebilir.
Ekonomi&Ekoloji: 16 Temmuz 2015 Konuğumuz Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı ve Taksim Dayanışması'ndan Tayfun Kahraman'la Topçu Kışlası hakkındaki Danıştay kararını ve Tarihi Yarımada hakkında İstanbul 2. İdare Mahkemesi tarafından verilen kapsamlı kararı konuştuk.
Metropolitika: 17 Haziran 2015 İstanbul'da yapımı devam eden 3. Köprü'nün İmar Planı İdare Mahkemesi tarafından iptal edildi. Metropolitika'ya bu hafta bu gelişmeyi değerlendirerek başladık. 3. Köprü'nün esasen bir ulaşım projesi olmadığına, ekolojik etkilerinin yanısıra kentsel adalet açısından da etkileri olduğuna değindik.
Metropolitika: 28 Ocak 2015 Korhan Gümüş, Aysim Türkmen ve Murat Güvenç'le kent gündemini değerlendirmeye devam ediyoruz. Yenikapı kazılarında çalışan arkeologların Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın kadrolu çalışanı olduğuna dair İş Mahkemesi tarafından verilen kararla başladık. Sonra birbirine bağlı haberlerle devam ettik.
12 Şubat 2014 Bu hafta Açık Yeşil'e iyi bir haberle başladık: 3. Havalimanı projesinin yürütmesi 4. İstanbul İdare Mahkemesi tarafından durduruldu. Ama, hükümet kararı tanımadığını açıklıyor.