Turkish Directorate of Religious Affairs
POPULARITY
Bu aralar Diyanet İşleri Başkanlığı'nın cuma hutbeleri gerçekten gündemin tam ortasından ve dişe dokunur cümlelerle, önerilerle devam ediyor yoluna. Dolayısıyla önce bir tebrik Diyanet'e.
Yaşadığı çağın izlerini üzerinde taşıyan bir varlık insan. İçinde bulunduğumuz zaman ve mekânın şartları, her açıdan üzerimizde etki bırakıyor. Az ya da çok, ama mutlaka etkiliyor insanı. Yirmi birinci yüzyılda yaşıyoruz. İnsanlık, zamanın bu dilimine gelinceye kadar çeşitli açılardan pek çok evreler geçirdi. Konumuz gereği insanlığın din ve inanç açısından yaşadığı gelişim ya da değişim evrelerine baktığımızda “zamanın ruhu” denilen şeyle karşılaşıyoruz.
Kobraların gündeminde bu hafta; çok şükür tahliye olan Kerimcan Durmaz, az kalsın tahliye olacak olan Ayşe Barım, tahliye kararı verdi diye hakkında soruşturma açılan savcı, "seviyorsan evlen" diyen Aile Bakanlığı, %62'si makarna ve ekmekle beslenen halk, bu durumu eleştiren Fatih Erbakan, 12 yıllık zorunlu eğitimi çok bulan Milli Eğitim Bakanı ve dayanak olarak gösterdiği rapor, depremlerle ilgili sorular soran Abdurrahman Dilipak, şaşırtan fitre açıklamasıyla Diyanet, emekli yılının sona ermesiyle kaybedilen haklar, oğlunu Beyaz Saray'a götüren Elon Musk, sabıka fotoğrafını çerçeveleten, Yunanistan'ın LGBT yardımlarını kesen Donald Trump var.Hukuk köşesinde; HDK'ya yönelik operasyonlarda tutuklanan Yıldız Tar ve beraberindeki 59kişi, TÜSİAD olayı ve tüm detaylarıyla yaşananlar, delil yetersizliğinden serbest kalan Dilan ve Engin Polat, istenen cezaları 25 yılı aşan Ekrem İmamoğlu ve polemik yaşadığı İletişim Başkanı, cumhurbaşkanının manevi tazminat davasını reddeden bağımsız yargı var. Ahmet Hakan köşesinde ise "Çerezlik Notlar" başlıklı gündem değerlendirmeleri ve "Zavallı Avrupa" başlıklı değinmeleri var. Cumhurbaşkanı köşesinde; Togg hediye edilen dünya liderleri, hediyeyi eleştirenlere lokumlu cevaplar, çok şeffaf açıklamalar, çok sert eleştirilen Özgür Özel ve çok önemsenen etik değerler var. Haftanın bütün gündemini konuştuğumuz yepyeni bölüm yayında! Kobralara destek olmak için: http://kreosus.com/kobrakobrapodcastTwitter: http://twitter.com/kobrapodInstagram: http://instagram.com/kobrakobrapodcast
Kobraların gündeminde bu hafta; çok şükür tahliye olan Kerimcan Durmaz, az kalsın tahliye olacak olan Ayşe Barım, tahliye kararı verdi diye hakkında soruşturma açılan savcı, "seviyorsan evlen" diyen Aile Bakanlığı, %62'si makarna ve ekmekle beslenen halk, bu durumu eleştiren Fatih Erbakan, 12 yıllık zorunlu eğitimi çok bulan Milli Eğitim Bakanı ve dayanak olarak gösterdiği rapor, depremlerle ilgili sorular soran Abdurrahman Dilipak, şaşırtan fitre açıklamasıyla Diyanet, emekli yılının sona ermesiyle kaybedilen haklar, oğlunu Beyaz Saray'a götüren Elon Musk, sabıka fotoğrafını çerçeveleten, Yunanistan'ın LGBT yardımlarını kesen Donald Trump var.Hukuk köşesinde; HDK'ya yönelik operasyonlarda tutuklanan Yıldız Tar ve beraberindeki 59kişi, TÜSİAD olayı ve tüm detaylarıyla yaşananlar, delil yetersizliğinden serbest kalan Dilan ve Engin Polat, istenen cezaları 25 yılı aşan Ekrem İmamoğlu ve polemik yaşadığı İletişim Başkanı, cumhurbaşkanının manevi tazminat davasını reddeden bağımsız yargı var. Ahmet Hakan köşesinde ise "Çerezlik Notlar" başlıklı gündem değerlendirmeleri ve "Zavallı Avrupa" başlıklı değinmeleri var. Cumhurbaşkanı köşesinde; Togg hediye edilen dünya liderleri, hediyeyi eleştirenlere lokumlu cevaplar, çok şeffaf açıklamalar, çok sert eleştirilen Özgür Özel ve çok önemsenen etik değerler var. Haftanın bütün gündemini konuştuğumuz yepyeni bölüm yayında! Kobralara destek olmak için: http://kreosus.com/kobrakobrapodcastTwitter: http://twitter.com/kobrapodInstagram: http://instagram.com/kobrakobrapodcast#elonmusk #kerimcandurmaz #ekremimamoğlu
Diyanet İşleri Başkanlığı hafta başında Ankara'da bir “Hutbe Hizmetleri Çalıştayı” düzenledi. Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş'ın davetiyle Çalıştay'a ben de katıldım. Diyanet yöneticileri, hutbe hazırlama ekibi çalışanları, akademisyenler, gazeteciler, yazarlar, STK temsilcileri, kadın ve erkek vaizler, müftüler, üniversite ve lise öğrencileri gün boyunca hutbeyi konuştuk. Çalıştay 3 oturumdan oluşuyordu: İlk oturumun başkanlığını Sayın Ali Erbaş yaptı ve “Hutbe Hizmetlerinin Dünü, Bugünü, Yarını” konuşuldu. İkinci oturumun başkanlığını DİB Başkan Yardımcısı Sayın Burhan İşliyen yaptı ve “Hutbe Hizmetlerinde Yöntem ve İrşat Dili” tartışıldı. Son oturumda ise Din Hizmetleri Genel Müdürü Şaban Kondi başkanlığında “Sosyal Hayatta ve Dijital Mecralarda Hutbelerin Etkinlik ve Verimliliği” konusu masaya yatırıldı.
Wie unabhängig sind die muslimischen Verbände in Deutschland? Publizist Eren Güvercin zeigt auf, wie sehr der Moscheeverband DİTİB von der türkischen Diyanet beeinflusst wird.
Salli ve Barik duları ;İbrahim Arpacı'nın kaleminden Diyanet yayınlarından çıkan eserinin bir bölümüne ses verdik. Salli ve barik dualrı ezberi için . Masalal dığayı korumayı öğreniyorum - kanguru hopidik masalımızn sonunda salli ve barik dularını çocuklarla birlikte ezberliyoruz . Linki burada
3-8 yaş arası tüm evlatlarımızn zevkle dinleyeceği , Diyanet yayınlarından çıkan bu masala ses verdik . Masalla birlikte evlatlarımız Peygamber s. a.v Efendimizin bir hadisini de öğreniyor .
2024'ün son bölümünde kobraların gündeminde; Lgbti bireyleri sıcak karşılayacağını söyleyen Arabistan, bazı yasakları kaldıran İran, yılın kelimesini seçen Türk Dil Kurumu, kimsenin gitmediği Zafer Havalimanı, İBB'den alınan Belgrad Ormanı, Aile Bakanlığınca kurulan Aile Enstitüsü, çalışan sayısıyla 4 ilimizin nüfusunu geçen Diyanet, Hüdapar vakıflarıyla işbirliği yapan Milli Eğitim Bakanlığı, aktif icra dosyalarının dudak uçuklatan sayısı, hakkında soruşturma başlatılan İstanbul Barosu, Suriye'de yaşanan son gelişmeler, Colani ile görüşen ve itiraflarda bulunan Hakan Fidan, Colani'ye parlamenter sistem öneren Özgür Özel, 2025 asgari ücreti ve yaşanan tartışmalar, yapılan açıklamalar var. Yılbaşı ruhunun yaşandığı Ahmet Hakan köşesinde ise Diyanet ve Yılbaşı var. Cumhurbaşkanı köşesinde ise; Özgür Özel'in kırdığı potlar, Trump'un sözlerine cevap ve insanların umudunu öldürenler var. Yeni yıl ruhunu yaşadığımız, haftanın bütün gündemini konuştuğumuz yepyeni bölüm yayında! Mutlu yıllar, seneye görüşürüz! Kobralara destek olmak için: http://kreosus.com/kobrakobrapodcast Twitter: http://twitter.com/kobrapod Instagram: http://instagram.com/kobrakobrapodcast
2024'ün son bölümünde kobraların gündeminde; Lgbti bireyleri sıcak karşılayacağını söyleyen Arabistan, bazı yasakları kaldıran İran, yılın kelimesini seçen Türk Dil Kurumu, kimsenin gitmediği Zafer Havalimanı, İBB'den alınan Belgrad Ormanı, Aile Bakanlığınca kurulan Aile Enstitüsü, çalışan sayısıyla 4 ilimizin nüfusunu geçen Diyanet, Hüdapar vakıflarıyla işbirliği yapan Milli Eğitim Bakanlığı, aktif icra dosyalarının dudak uçuklatan sayısı, hakkında soruşturma başlatılan İstanbul Barosu, Suriye'de yaşanan son gelişmeler, Colani ile görüşen ve itiraflarda bulunan Hakan Fidan, Colani'ye parlamenter sistem öneren Özgür Özel, 2025 asgari ücreti ve yaşanan tartışmalar, yapılan açıklamalar var. Yılbaşı ruhunun yaşandığı Ahmet Hakan köşesinde ise Diyanet ve Yılbaşı var. Cumhurbaşkanı köşesinde ise; Özgür Özel'in kırdığı potlar, Trump'un sözlerine cevap ve insanların umudunu öldürenler var. Yeni yıl ruhunu yaşadığımız, haftanın bütün gündemini konuştuğumuz yepyeni bölüm yayında! Mutlu yıllar, seneye görüşürüz! Kobralara destek olmak için: http://kreosus.com/kobrakobrapodcast Twitter: http://twitter.com/kobrapod Instagram: http://instagram.com/kobrakobrapodcast #yılbaşı #özgürözel #ahmethakan
Kobraların gündeminde bu hafta; ülkemizi örnek alan Japonya, Schengen üyeliği verilen Bulgaristan ve Romanya, ülkemizde bu yıl en çok dinlenen şarkılar ve sanatçılar, cıstak şarkısı ve süren tartışmalar, Milli Eğitim müfredatına gireceği söylenen Parla marşı, sahiplerini bulan Altın Kelebekler ve törende öne çıkan anlar, kostümüyle eleştirilen Bülent Ersoy, İstanbul ilçelerindeki suç oranları, açıklamalarıyla Mehmet Metiner, Süleyman Soylu, çok konuşulan araba açıklamasıyla Diyanet İşleri Başkanı, "otel yapılan orman yok" diyen Orman Bakanı, Atatürk'ün konforunun kendisinde olmadığını söyleyen Özgür Özel, Suriye'de yaşanan gelişmeler, A'dan Z'ye HTŞ, HTŞ'yi ılımlı göstermeye çalışan gazetecilerimiz, Türkiye'nin tutumu ve yapılan açıklamalar var. Cumhurbaşkanı köşesinde ise; Gaziantep ziyaretinde yaşanan serenat, silkelenme talimatı verilen belediyeler ve Dünyaİnsan Hakları Günü Kardeşliğin Yüzü Programı var. Haftanın bütün gündemini konuştuğumuz yepyeni bölüm yayında! Kobralara destek olmak için: http://kreosus.com/kobrakobrapodcast Twitter: http://twitter.com/kobrapod Instagram: http://instagram.com/kobrakobrapodcast
Kobraların gündeminde bu hafta; ülkemizi örnek alan Japonya, Schengen üyeliği verilen Bulgaristan ve Romanya, ülkemizde bu yıl en çok dinlenen şarkılar ve sanatçılar, cıstak şarkısı ve süren tartışmalar, Milli Eğitim müfredatına gireceği söylenen Parla marşı, sahiplerini bulan Altın Kelebekler ve törende öne çıkan anlar, kostümüyle eleştirilen Bülent Ersoy, İstanbul ilçelerindeki suç oranları, açıklamalarıyla Mehmet Metiner, Süleyman Soylu, çok konuşulan araba açıklamasıyla Diyanet İşleri Başkanı, "otel yapılan orman yok" diyen Orman Bakanı, Atatürk'ün konforunun kendisinde olmadığını söyleyen Özgür Özel, Suriye'de yaşanan gelişmeler, A'dan Z'ye HTŞ, HTŞ'yi ılımlı göstermeye çalışan gazetecilerimiz, Türkiye'nin tutumu ve yapılan açıklamalar var. Cumhurbaşkanı köşesinde ise; Gaziantep ziyaretinde yaşanan serenat, silkelenme talimatı verilen belediyeler ve Dünya İnsan Hakları Günü Kardeşliğin Yüzü Programı var. Haftanın bütün gündemini konuştuğumuz yepyeni bölüm yayında! Kobralara destek olmak için: http://kreosus.com/kobrakobrapodcast Twitter: http://twitter.com/kobrapod Instagram: http://instagram.com/kobrakobrapodcast #japonya #bülentersoy #suriye
Politi-Cast'in bu bölümünde, Gazeteci Sedat Bozkurt ve Berna Can, Diyanet'in 30 Ağustos Zafer Bayramı'ndaki Cuma hutbesinde Atatürk'e yer vermemesi, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Bahçeli'nin Hüda-Par'la olan fotoğrafı ve Cumhuriyet Halk Partisi 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na açılan dava ve CHP'de yaklaşan Tüzük Kurultayı konuları ele alındı. Politi-Cast yayında Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Önemli bir konuyu yeniden yazıyorum: Gençlik meselesini. Gençlik elimizde kayıp gidiyor. Gençliğini kaybeden beş toplumun geleceği karanlıktır, çıkmaz sokaktır. Gazze'deki soykırımdan sonuç itibariyle hiç de farklı olmayan ürpertici bir sorunumuz var: Çocuklarımızı kaybediyoruz… Liselerdeki çocuklarımız hız, haz ve ayartı peşinde koşturuyor. Üniversitelerdeki çocuklarımız da aynı şekilde. Popüler kültür ve popüler kültürün en yaygın mecrası sosyal medya, bu kültürel soykırımı katmerli hâle getiriyor. Soru şu burada: Liselerdeki çocuklarımızın kaçta kaçının İslâm diye bir derdi, davası, iddiası, hayali ve rüyası vardır? Üniversitelerdeki çocuklarımızın kaçta kaçı Gazalî'yi, İbn Sina'yı, İbn Arabi'yi, İbn Haldun'u, Cezerī'yi, Birûnī'yi, Sinan'ı, Itrī'yi ideal model olarak görüyor acaba? Bu sorular hayatî sorular ve verilen cevaplar hayal kırıklığına yol açacak kadar ürpertici. Her zaman söylediğim gibi: Genç kuşaklarını ihmal edenler, geleceklerini imha ederler. Çocuklarımız hız, haz ve ayartı rejimi dromokrasinin pençesinde kıvranıyor. Hedonizmin, egoizmin, nihilizmin kurbanları olmak üzereler… Bütün bu akımlar, deizmin, ateizmin kucağına itiyor çocuklarımızı. DEİZM VE ATEİZM DALGASI… Peygamber'siz din olmaz. Peygambersiz din, asliyetini ve hüviyetini de, varlığını ve anlamını da yitirir. Ama çağımızda peygamber fikrine saldırı var. Deizm, Tanrı fikrini, inancını kabul eder ama peygamberi, peygamber fikrini ve inancını reddeder. Deizm, Tanrı fikrini kabul etse de, sonuçta, deizmin tanrı inancı, pagandır: Hayata karışmaz, hayatın dışındadır deizmin tanrısı. Hayata karışmayan bir Tanrı fikri, Yaratıcı olamaz, yaratılanların icat ettiği bir mahlûkât olabilir ancak. Deist olup da dindar olduğunu söyleyen insanlar var. Deizm, hakîkî dinin, inancın altını oyar. Deist, her ne kadar Tanrıya inandığını söylese de, inanan biri değildir, inançla, din'le dalga geçen, kafasına, keyfine göre hem tanrı hem de din icat eden biridir. Deist, tastamam palyaçoyu andırır: Deistleri en iyi açıklayacak ifade palyaço metaforudur. KALICI ÇIKIŞ YOLU: TEVHİD İNANCI VE NÜBÜVVET FİKRİ Din'in temeli tevhid'dir. Tevhid, hem yaratıcının tekliğini ve benzersizliğini ifade eder hem de hayatın birliğini teminat altına alır, kosmos yerine kaosun, vahdet yerine kesret'in hâkim olmasını önler. Tevhid inancı, bütün fikrine dayanır. Bütün fikri, insanın parça'nın, dolayısıyla atomun dünyasında kaosun eşiğine sürüklenmesinin önüne set çeker. Bütün fikri, her bir parça'nın hem kendi varlığı ve anlamı hem de diğer parçalarla ve bütün'le ilişkisi açısından hayatta kozmos'un, düzenin, nizamın teminatıdır. Bütün fikrinin yitirildiği bir yerde, parça bütün'ü de paramparça eder; hayatı kaosun, anlamsızlığın ve nihilizmin eşiğine sürükler. Bütün fikri'nin ve parça'nın bütün'le kopmaz irtibatının ve hayatın anlamını, insanın da özgürlüğünü yitirmemesinin yegâne kaynağı nübüvvet fikri'dir. Nübüvvet fikri hem tevhid akîdesinde kristalize olan bütün fikri'nin hem de insanın özgürlüğünün yegâne sigortasıdır. Peygamber'i devre dışı bırakan bir din, kısa devre yapar ve ortaya kelle sayısı kadar din yorumu çıkar. Tevhid fikri, dinin temeli. Nübüvvet fikri ise sütunu. Diyanet ve diğer devlet yetkilileri, propagandasını yapmamak için açıklamaktan çekinseler de, deizmin ve hatta ateizmin hızla yaygınlaştığını, insanların dini hızla terkettiklerini ya da dine karşı ilgisiz ve kayıtsız bir tavır sergilediklerini gözlemliyoruz. ÜLKENİN ELİMİZDEN GİTMEMESİ İÇİN…
Bugünkü podcast'imizde Instagram'ın erişim engelini konuşacağız. Şu anda Instagram'a normal yollarla erişim yapılamıyor, ne bilgisayarlardan ne de mobil cihazlardan. Bu duruma bazıları sevinebilir, bazıları da üzülebilir. Özellikle bu platformlardan para kazananlar ve sahte mutluluk elde edenler bu karardan olumsuz etkileniyor. Instagram'ın kapanmasının doğruluğu ya da yanlışlığı tartışılır, ancak burada politik ve siyasi taraflara çok girmeyeceğim. Ben Instagram'ın açılması tarafındayım, fakat bu durumu objektif bir şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Gelin Instagram'ın kapanışını ve bundan nasıl minimum zararla kurtulabileceğimizi konuşalım. Bu kapanışın sadece 1-2 günlük bir olay olmadığını, daha uzun sürebileceğini düşünüyorum. İnternette biraz araştırdım ama maalesef hep siyasi içerikler buldum. Gelin bu konuyu mantık çerçevesinde değerlendirelim. Türkiye, sosyal medya platformlarına genellikle ceza yağdırır ve belirli içeriklerin otomatik olarak silinmesini talep eder. Meta, Türkiye'nin bu taleplerini karşılamak üzere burada bir temsilcilik açtı ve Türkiye'den gelen talepleri karşılamaya başladı. Ancak 31 Temmuz'da Meta, Hamas'ı ve lideri Haniye'yi terör örgütü olarak kabul ettiğini ve bu tür içerikleri otomatik olarak kaldıracağını açıkladı. Sonrasında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kılınan Haniye için gıyabi cenaze namazı videolarını Instagram kaldırdı. Bu durum Türkiye tarafından tepkiyle karşılandı ve Instagram kapatıldı. Bu olay, güç yarışının bir parçası ve Instagram'ın kapalı kalması bazı sonuçlar doğuruyor. Ancak üzülmeyin, teknoloji hızla gelişiyor ve Starlink gibi projelerle özgür internet erişimi sağlanacak. Bu süreçte telefonlarımızın IMEI kayıtları gibi konular da değişecek. Teknoloji, özgürlüğe doğru ilerliyor. Peki, Instagram kapandı ama biz ne yapabiliriz? Bireysel kullanıcılar için VPN kullanmayı öneririm. Ancak ücretsiz VPN'lerden uzak durun ve ücretli, güvenli VPN'leri tercih edin. Windscribe gibi bir VPN kullanarak Instagram'a erişebilirsiniz. İşletmeler için ise durum biraz daha karmaşık. Küçük ve orta ölçekli işletmeler, kaynaklarını diğer platformlara kaydırmalı ve ajanslarla çalışarak profesyonel destek almalı. Google reklamcılığı, SEO ve diğer dijital pazarlama stratejilerine yatırım yapmalısınız. Instagram'ın kapalı kalması bazı işletmeler için bir fırsat olabilir. Google, TikTok, LinkedIn gibi platformlara yatırım yapmış olan firmalar bu dönemde avantajlı olacaklar. SEO çalışmaları da önemli bir yatırım kaynağıdır ve dijital varlığınızı sürdürmek için mutlaka bu alana yatırım yapmalısınız. Bu gibi durumlar yaşandığında diğer kanallara yatırım yapmanız faydalı olacaktır. Son olarak, yasaklanan diğer bir platform olan Roblox da dikkat çekiyor. Türkiye'nin dijital platformları yasaklaması doğru bir yaklaşım değil. Bu yüzden işletmeler ve bireysel kullanıcılar, kendilerini bu tür mağduriyetlerden korumak için hızlıca aksiyon almalı ve diğer platformlara yönelmelidir. Eğer Instagram'dan mağdur olduğunuzu düşünüyorsanız, hemen bugün kolları sıvayın ve çalışmaya başlayın. Bireysel kullanıcılar için VPN kullanmak yeterli olabilir, ancak işletmeler için profesyonel destek almak ve kaynakları doğru yönlendirmek önemli. Instagram kapanmış olabilir, ancak bu durumdan minimum zararla çıkmak ve hatta faydaya çevirmek mümkün. Bölüm detaylarına web sitem www.faruktoprak.com üzerinden de ulaşabilirsiniz. --- Support this podcast: https://podcasters.spotify.com/pod/show/dijital-pazarlama/support
Hamas'ın Siyasi Büro Şefi İsmail Heniyye'yi uğurlamak için Katar'a akın edenler arasındaydım. Yeni Şafak, İnternet Servisi, TVNET, GZT ekipleri ve yabancı diller muhabirimiz ile Albayrak Medya'dan 7 arkadaş gittik. Açıkçası habercilik yapmakta zorlandık. Çünkü güvenlik önlemleri üst düzeydeydi ve gazetecileri cami içerisine hatta avluya kadar bile sokmadılar. Zaten bir tek Katar TV yayın yaptı. Ben ve muhabirimiz Burak Doğan ise bir yolunu bulup camiye girmeyi başardık. Sanırım içeride bizden başka gazeteci yoktu. Dünyanın en büyük camileri arasında gösterilen Doha'daki Muhammed bin Abdülvehhab Camisi'ni dolduran kalabalığın çok daha fazlası avludaydı. Sıcaklık dışarıda 45, hissedilen ise 50 dereceydi. İsmail Heniyye'nin cenazesi önceki gün öğleden sonra ulaşmıştı Katar'a. Aynı saatlerde dünyanın her tarafından Müslümanlar ülkeye akın ettiler. İsmail Heniyye'nin eşi, evlatları, torunları, dava arkadaşları, Hamas'ın üst düzey kadrosu ve neredeyse tüm teşkilatı cenaze namazında hazır bulundu. Filistin davasına gönül veren, ortak olan, Heniyye'nin mücadelesini omuzlayan tanıdık bildik kim varsa Abdülvehhab Camisi'ndeydi. Türkiye ise TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un öncülüğünde kalabalık bir heyetle katıldı cenazeye. Katar'ın ev sahipliği ve Türkiye'nin siyasi iradesi Şehit İsmail Heniyye'nin son yolculuğunda vücut bulmuştu. Bu vefa ve duruş dünyanın geri kalanına ve Filistin davasından sapanlara da açık mesajdı. Caminin içerisindeki havayı gözlemledim bir süre. Türkiye'den gelen heyetle konuştum. Diyanet İşleri eski Başkanı Mehmet Görmez Hoca'yı gördüm, yanına gittim. Dünya Müslüman Âlimler Birliği heyetinin arasındaydı. Geceden gelmiş ve İsmail Heniyye'nin ailesi tarafından misafir edilmiş. TBMM Filistin Dostluk Grubu Başkanı Hasan Turan ile yan yana oturduk. Dostluk grubunun değişik partilerden 21 üyesi varmış, tamamını davet etmişler. Büyük çoğunluğu gelmiş. Cuma hutbesinde imam Filistin davasının önemine değindi. Katar Emiri Temim bin Hamed es-Sani ve TBMM Başkanı Kurtulmuş namazı en ön safta kıldılar. Namazdan sonra cemaate hitap eden Dünya Müslüman Âlimler Birliği Genel Sekreteri Ali Karadaği Hoca, Filistin davasını anlatırken dünyadaki bütün yöneticilerin, âlimlerin ve halkların sorumluluklarını hatırlattı. Cenaze namazından önce ise Hamas'ın dava arkadaşı halefi ve şimdi geçici selefi Halid Meşal, hem can yoldaşını toprağa vermenin hüznüyle hem de Filistin davasının omuzlarına yüklediği iradeyle kararlı ve zaman zaman hiddetli bir konuşma yaptı. Hamas'ın kurucuları Şeyh Ahmet Yasin ile Abdülaziz er-Rantisi'nin şehadetlerini hatırlattı ve İsrail'in suikastlarla kendilerini asla yıldıramayacağının altını bir kez daha çizdi. Meşal, şehadetlerin kendilerini yıldıramayacağını, davalarından geri alım attıramayacağını, tam tersine şehitlerin kanlarının Filistin'in özgürleşmesine vesile olacağını söyledi. Cenaze namazı kılınırken caminin havası büyük bir hüzne boğuldu. Sadece imamın tekbirleri ve cemaatin hıçkırıkları duyuluyordu. Ağlamayan yok gibiydi. Adlarının anılması dahi İsrail'e büyük korku salan Hamas'ın o dağ gibi liderlerini de ancak İsmail Heniyye gibi bir yoldaşın yoksunluğu böylesine ciğerden ağlatabilirdi. Sonra dakikalarca süren tekbirler. Arka saflardaki Filistinli gençler, öfkelerinin asla dinmeyeceğini uzun süre beyan ettiler.
Türkler olarak Anadolu'yu fethettiğimiz günlerden itibaren, her daim çok kültürlülük içinde yaşadık. Rumeli'yi fethedip Balkanlara açıldıktan sonra, çok kültürlü şehirlerde yaşama tecrübemiz daha da zenginleşti. Meselâ, İstanbul'un fethinden Balkan Savaşı esnasındaki göçe kadar İstanbul'da Müslümanların nüfusu hiçbir zaman gayrimüslimlerden fazla olmamış. O çağlarda Batı'daki şehirlerin tamamında tek bir kültür hâkimdi. Osmanlılar, gayrimüslimlerle bir arada yaşama konusunda hakikaten çok iyi bir tecrübeye sahiptiler. Bu, aslında sadece Osmanlı'ya mahsus da değildi. Mesela Abbasîler dönemindeki Bağdat da böyleydi. Hemen her dinden ve hemen her ırktan insanlar, bizim ana şehirlerimizde rahatça kendi dinlerini ve kültürlerini yaşayabiliyorlardı. Müslümanların yaşadığı coğrafyada ulus devletlerin ortaya çıkması, Müslümanlardaki bu kültürü olumsuz etkiledi. Bu, İslâm'dan kaynaklanan bir şey değildi. Bizzat Batı'dan gelen ulusçuluğun ve ırkçılığın etkisiyle olmuştu. Bir ulus devlet olan Türkiye Cumhuriyeti'nde de durum pek farklı olmadı. Zamanla gayrimüslimlere ve azınlıklara yönelik nefret arttı ve 1955'te 6-7 Eylül olaylarıyla zirve yaptı. Bir zamanlar gayrimüslimlerle bile asırlarca barış ve hoşgörü içinde yaşayan insanların torunları, bir anda; ecdatlarının asırlardır yaşayageldikleri dini inanç ve uygulamalara dahi düşman kesilip tahammülsüzlük etmeye başladılar. Yeni kurulan tek tipleştirici sistemde, dinini yaşamaya çalışan bu memleketin öz evlatlarına yasaklamalar getirildi ve zulümler yapıldı. Onlar; öz vatanlarında parya muamelesi görmenin acısını yaşadılar yıllarca. İnançlarıyla ve örfleriyle dalga geçildi, kılık kıyafetleri sebebiyle eğitim hakları ellerinden alındı vs. Nihayet bu konuda son yirmi yılda peyderpey nisbî bir iyileşme oldu. Ancak son birkaç yılda İslam dinini ve geleneksel Türk kültürünü yaşamaya çalışan dindar vatandaşlara yönelik hazımsızlık maalesef artmaya başladı. Gün geçmiyor ki, kendi vatandaşlarımız tarafından İslâm'ın mukaddes değerlerine sövülüp sayıldığına, başörtülü ya da çarşaflı bir hanıma saldırıldığına, hakaret edildiğine dair bir haber olmasın. Haşema ile denize veya oturduğu sitenin havuzuna girmeye çalışan bu vatanın öz evladı olan hanımlara yönelik anlaşılması güç olan yasaklamalara dair son günlerde epey haber çıktı. Diyanet İşleri Başkanlığı, iki hafta evvel cuma hutbesinde, Kur'an'daki tesettür ile ilgili âyetleri vurguladı. Maalesef bazı kesimler; bunu laikliğe aykırı gördü, ortalığı birbirine kattı. Hâlbuki İslâm'ın mabetlerinde, Kur'an'daki bir buyruğu hatırlatmaktan daha tabiî ne olabilir? Din adamları, İslâm'ın emir ve yasaklarını hatırlatır; uyan uyar, uymayan uymaz. Bunun nesi, “herkese din ve inanç özgürlüğü sağlamak” anlamına geldiği söylenen laikliğe aykırı, anlamak mümkün değil. Asırlardır Müslüman-Türk kadının çeşitli formlarda kullandığı başörtüsü konusundaki hazımsızlık, yüzyıllar boyunca İslâm'ın bayraktarlığını yapmış bir milletin evlâtlarına hiç yakışmıyor! Gönül şunu arzu ediyor: Memleketimizde isteyen istediğine inansın, dileyen dilediğini giysin, insanlar düşünce ve eylemlerinde özgür olsunlar, karşıt fikirlere sahip insanlar birbirleriyle medenice tartışsınlar. Yalnız toplumsal düzeni bozucu ve devletin varlığını tehdit edici düşünce ve eylemler varsa, elbette bunlar terör kapsamında ele alınsın ve gereği yapılsın.
Ahmet Kurucan | Diyanet kime/neye hizmet ediyor? | 16.07.2024 by Tr724
Pensilvanya'da mukim terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in hasta olduğu ve bu yüzden örgüt içinde büyük kavgalar yaşandığı haberleri dolaşıyor. Pensilvanya iblisinin yaşıyla ilgili çelişkili bilgiler olsa da nihayetinde 80'i aşmış, hasta olması normal şartlarda olağan. Kimliğindeki yaşı 83. Bir iddiaya göre memur olmak için yaşını büyütmüş, örgüt içi hurafelere göre ise 1938 doğumlu. Hurafenin nedeni de ilginç: Atatürk'ün öldüğü yıl, mehdi olarak gördükleri hocaları doğmuş. Yaşı itibarıyla elebaşı Gülen'in hasta veya ölmüş olabileceği normal. Ancak örgütün tarihi boyunca hastalık numarası ve ardından gelen kumpaslar göz önünde bulundurulduğunda, dikkatli olunması gereken bir durumu aklımızın bir kenarında tutmamız lazım!.. Fetullah Gülen, 12 Mart Muhtırası'ndan sonra kısa bir süre cezaevinde kalıyor, ardından ruh ve sinir hastalıkları tedavisi gördüğü belirtiliyor. 12 Eylül Darbesi'nden kısa bir süre sonra sıkıyönetim mahkemeleri tarafından aranmasına rağmen, 12 Aralık 1980 tarihinde 20 gün istirahat raporu alıyor. AMAN DİKKAT İBLİS HASTA! 20 günlük raporu bitince de İstanbul'da Vakıf Gureba'dan koroner yetmezliği teşhisiyle 2 aylık heyet raporu alıyor. Raporun süresi bitince de Cerrahpaşa'da psikiyatri bölümünden 20 gün daha rapor alıyor. Teşhis ilginç; madde bağımlısı psikozu! Bütün bunlar Fetullah'ın darbeciler tarafından sözde arandığı dönemde gerçekleşiyor. Örgüt elebaşı Gülen'in emekli vaiz olduğu da yalan. Fetullah Gülen, 20 Mart 1981 tarihinde yine hastayım ayağına Diyanet İşleri Başkanlığı'na istifa mektubu gönderiyor. İstifasının ardından faaliyetlerine hız vererek, sıkıyönetim döneminde il il gezip örgütlenmeye devam ediyor. 28 Şubat sürecinde hasta olduğu dedikodusu yayarak, geçmiş olsun ziyaretleri altında, muhafazakâr camiayı Refah Partisi'ne karşı darbecilerin yanında yer alması için telkinlerde bulunuyor. Aynı Gülen, 1999'da ABD'ye ‘hastayım' ayağına gidiyor. TÜRKİYE'YE “HASTAYIM” MESAJI ABD'YE “DAHA ÖLMEDİM” MEKTUBU!
Günümüz insanı, kapitalizmin ve sekülerizmin geçici ayartıcılıklarının neticesinde, kendinden, fıtratından ve kutsaldan uzaklaşmaya devam etse de; din hâlâ bütün kurumlarıyla gücünü ve etkisini devam ettirmektedir. Bu sebeple dindarlığın ve dinî kurumların mevcut gücü ve etkisi, zaman zaman bazı saha araştırmalarına konu olmaktadır. Yakın bir zamanda Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından GENAR'a Aralık 2023'te “Türkiye'de Din ve Diyanet Algısı” başlıklı kapsamlı bir saha araştırması yaptırılmış. Bendeniz, 742 sayfalık bu araştırma verilerinin tamamını mütalaa ettim. GENAR Başkanı İhsan Aktaş Bey ile de geçtiğimiz hafta bu ve benzeri araştırmalar üzerinde detaylı bir görüşme yaptım. Bu araştırmadan elde edilen verileri özetle paylaşmak istiyorum. DİNDARLIK ARTTIKÇA MUTLULUK ARTIYOR Bu araştırmanın önemli verilerinden birisi şu: Dindarlık arttıkça, mutluluk artıyor. Tersi de geçerli. Yani insanın din ile bağı zayıfladıkça mutsuzluk oranı artıyor. Veriler şöyle: “Mutlu musunuz?” sorusuna, kendisini “oldukça dindarım” şeklinde tanımlayanların verdikleri cevaplar şu şekilde: Çok mutluyum (%17,5), Mutluyum (%52,2), Ne mutluyum ne mutlu değilim (%16,6), Mutlu değilim (%6,3), Hiç mutlu değilim (%7,4). Kendisini “dindarım” şeklinde tanımlayanların verdikleri cevaplar ise şu şekilde: Çok mutluyum (%6,3), Mutluyum (%65,6), Ne mutluyum ne mutlu değilim (%20,2), Mutlu değilim (%5,6), Hiç mutlu değilim (%2,2). Kendisini “dindar değilim” şeklinde tanımlayanların verdikleri cevaplar şu şekilde: Çok mutluyum (%2,7), Mutluyum (%21,6), Ne mutluyum ne mutlu değilim (%33,6), Mutlu değilim (%34,5), Hiç mutlu değilim (%7,6). Kendisini “hiç dindar değilim” şeklinde tanımlayanların verdikleri cevaplar ise şu şekilde: Çok mutluyum (%1,8), Mutluyum (%22,7), Ne mutluyum ne mutlu değilim (%26,6), Mutlu değilim (%31,0), Hiç mutlu değilim (%17,8). Dünyanın çeşitli coğrafyalarında yapılan muhtelif araştırmaların sonuçlarıyla paralel olan (Mesela bk. https://www.pewresearch.org/religion/2019/01/31/religions-relationship-to-happiness-civic- engagement-and-health-around-the-world/) bu veriler, çok net bir gerçeğe işaret ediyor: İnsan, mutlu olmak için kutsal ile barışık olmalıdır. Zira kutsal ile barışık olan insan, daha huzurlu ve daha dingindir. Çünkü insanın sorabileceği en büyük soru olan “Ben kimim? Nereden geliyor, nereye gidiyorum?” sorusunun cevabını öyle veya böyle “kutsal” ile irtibatlı bir şekilde cevaplayanlar, aklen ve kalben bir rahatlama ve tatmin hissedeceklerdir. Bu soruyu “tesadüf” ile açıklayan veya “sanki sormuyormuş gibi” yapıp bilinçaltlarında cevapsız bir muamma olarak bırakanlar, hayatları boyunca bu muammanın ağır yükünü çekmekte zorlanacaklardır. Sekülerliğin geçici cazibeleriyle efsunlanan insanın “Sonsuz” ve “Aşkın” olan ile bağı zayıfladıkça tatminsizliği artacaktır. Hikmetli Kitap'ta buyurulduğu üzere “Kalpler ancak Allah'ı zikretmekle tatmin bulur.” (Ra'd/28). MODERN VE KONFORLU HAYAT İNSANI MUTLU KILMIYOR
As part of the Islamic festival of Eid al-Adha, local NGO Awqaf SA, in partnership with Diyanet, the religious body of Türkiye, is in the process of delivering meat packs to vulnerable communities after successfully completing the three-day Qurbani sacrifice. This food security and religious initiative aims to feed thousands of people in Cape Town, Northern Cape, KwaZulu Natal, Johannesburg, Namibia, and Mozambique.See omnystudio.com/listener for privacy information.
Mehmet Şimşek'in kamuda tasarruf paketi halka güven vermiyor. Kamuya memur alımları fiilen durdurulurken, emeklinin beklediği zam bir türlü yapılmazken, TRT'ye yerleştirilmiş Hilal Kaplanlara 2,5 milyon lira huzur hakkı verildiği duyulunca ya da kamuda yeni bina kiralanmaması kararı açıklandıktan sonra Çevre Bakanlığının Limak'ın Ankara'ya diktiği bir binaya 15 milyon lira kirayla yerleştiği ortaya çıkınca, Diyanet İşleri Başkanı Audi A8 marka lüks arabasını ancak tepkiler sonrasında iade edince ama Diyanet'in 91 milyar liralık 6 bakanlığı sollayıp geçen dev bütçesi durduğu yerde dururken, Beştepe'nin günlük harcamasının 33,6 milyon lira olduğu biliniyorken, halen yollarda bürokratlar lüks araç konvoyları ve koruma ordularıyla gezmeye devam ettikçe bu halk bu devlete nasıl güven duyabilir ki? Nereden baksanız elinizde kalıyor. Nereden baksanız tutarsızlıklarla dolu. Tasarruf paketinin amacı tasarruf etmek değil ülkeyi ve halkı psikolojik olarak tasarruf moduna sokmak. Eğer yukarıda saydığımız türden tutarsızlıklardan dem vurup, böyle tasarruf olmaz esas şunları kısın, bunları satın demeye başlarsanız tuzağa düştünüz demektir. Vatandaştan önce devlet kemer sıksın dediğiniz anda tuzağın içindesiniz demektir. Sabah akşam bu tür bir muhalefet yapan Halk TV'ler Sözcüler vs. ve AKP'nin sözde yerel seçim yenilgisinden ders çıkarmış medya elemanları el birliği ile halkı bu tuzağa çekmektedir. Neden mi? İzah edelim. Örneğin kamu yönetimindeki yandaşlara verilen huzur haklarını yarın kaldırsalar yapacakları tasarruf 2,65 trilyonluk bütçe açığı içinde sinek vızıltısıdır. Erdoğan yarın Beştepe'yi kapatıp Çankaya'ya taşınsa bile birkaç milyar liralık tasarruftan bahsedebileceğiz sadece. Hadi onu yapmayacağını biliyoruz da. Diyelim ki külliye ilk inşa edilirken planlandığı gibi bakanlıklar kiradan çıkıp buraya yerleşse yine hatırı sayılır bir tasarruf yapılır ama 2,65 trilyon içinde yine devede kulak kalır. Dolayısıyla Erdoğan ve Maliye nazırı olarak atadığı İngiliz Mehmet'in bütçedeki kara deliği kapatmak için bu tasarruf paketine bel bağlamadığı ortada. Onlar Türkiye'yi tasarruf moduna sokarak ve tasarruf adı altında meseleyi düzen muhalefetinin de katkısıyla israf ve lüks tartışmasına sıkıştırarak esas büyük gerçeği gizliyorlar. O gerçek 2024 bütçesindeki 1,25 trilyonluk faiz harcamasıdır. Kara delik faiz harcamalarıdır. İngiliz Mehmet'in Orta Vadeli Programı'nda kamu harcamaları içinde gayri safi yurt içi hasılaya oranının önümüzdeki 3 yıl içinde artması öngörülen tek kalemi faiz harcamalarıdır. Onun dışındaki tüm harcama kalemlerinde kamu emekçilerinin maaşlarının yer aldığı cari harcamalar, sosyal güvenlik kurumuna yapılan harcamaların ve sosyal yardımların içinde bulunduğu transfer harcamaları ve nihayet yatırım harcamalarının hepsinin göreli olarak azalması öngörülmektedir. Faiz harcamaları ise bu yıl 1,25 trilyon 2025'te 1,8 trilyon 2026'da 2,3 trilyona çıkacak, bu süreçte faiz harcamalarının milli gelire oranı da yüzde 2'lerden gelip yüzde 4'lere dayanmış olacak. Emperyalist ve yerli tefeciler devletin şah damarına vampir gibi dişlerini geçirmiştir ve milletin kanını emmektedir. Huzur hakkını, sarayın elektriklerini falan geçin memleket elden gidiyor, bir milletin geleceği ipotek altına alınıyor uyanın! Palavradan tasarruf paketleri değil dış borcun reddi ve emperyalizmin finansal boyunduruğuna karşı bir emekçi halk seferberliği gerek! Modern tefeci bankalar doymaz! Doyurulamaz! Bankalar işçi denetiminde kamulaştırılmalı! Tek bir devlet bankası eliyle merkezi planlama! Türkiye Varlık Fonu'nun derhal lağvedilmesi özelleştirmelerin durdurulması ve Tüpraş'tan, Petkim'den Telekom'dan başlayarak bir kamulaştırma hamlesi başlatılması gerek! Türkiye'nin tasarruf modundan çıkartılması kamulaştırma moduna, anti-emperyalist mücadele moduna, işçi sınıfının öncülüğünde devrimci bir moda sokulması gerek!
Bayramlar Müslümanlar için sevinç, neşe, huzur, aile birlikteliği ve 'sılayırahim' demektir. Büyükler ziyaret edilir, hayatını kaybedenlerin kabirleri başında anılır, dostlarla yakınlaşılır; kısacası, iyilik ve insanlık adına ne varsa bayram günü tezahür eder. Hac farizası gereği Kurban Bayramı dünyanın bütün ülkelerinden gelen hacıların dualarla maddi ve manevi olarak hazırlandıkları, Allah'ın huzuruna çıktıkları gündür. Dün hacılar Arafat'taydı. Duaların kabul edildiği, fani hayat boyunca işlenen günahların affedildiği an olarak bilinen Arafat'ta. Rahmetli annemle birlikte hacca gittiğimde Diyanet İşleri Başkanlığı adına Arafat'taki vakfe öncesinde Mehmet Savaş Hoca ve Prof. Hüseyin Algül'ün kalbe dokunan konuşmalarını dinlemiştik. İstanbul'dan gelen iki müezzin ezan okumaya başladığında yer gök iç içe geçmiş gibiydi. İstanbul'da sabah ezanını dinleyenler çoktur. Arafat'ın verdiği manevi hava, İstanbul müezzinlerinin okuduğu ezanla birlikte hacıları uzaklara götürmüştü. Vakfe esnasında hayat muhasebesi, üzerine dua edilirken, cemaat hüngür hüngür ağlıyordu. İmam sadece Müslüman bireylerin muhasebeleri üzerine değil, yeryüzünde zulme maruz kalan, adalete susamış mazlum Müslümanlar için de iç burkan dualar etti. Arafat'ta hafif puslu bir hava vardı. İnsan bir konuya inanabilir, inanç meselesidir. Ancak Arafat vakfesi bittikten sonra insan kendisini yeniden doğmuş gibi hisseder. Bayram günleri, insanlığın tüm detayları ortaya çıkar, insana insanlığını hatırlatır. Bütün bu iyi haller dışında, insanın içini acıtan bir durum da vardır; hadis-i şerifte: "Müminler bir vücut gibidir. Vücudun herhangi bir azasına bir diken batsa, diğer azalar ondan rahatsızlık duyar." 19. yüzyıldan itibaren dünyanın dört bir yanında zulme uğrayan, işgal edilen Müslüman ülkeler ve topluluklar olmuştur. İsrail'in kuruluşundan bu yana Mescid-i Aksa davasını sürdüren Filistinlilere karşı uyguladığı Yahudi zulmü hiç durmadı. 75 yıldır Müslümanlar, Kudüs ve Mescid-i Aksa davasını hamasetle sürdürmektedir.
Selcuk Mehmet Özcan sidder i Ishøjs byråd for Socialdemokratiet, er medlem af regeringens integrationsråd, og så har han tætte forbindelser til et firma, som har doneret 200.000 kr. til Danmarks største islamiske trossamfund, Diyanet.Organisationen driver moskeer og laver socialt arbejde for tusinder af herboende troende muslimer med tyrkiske rødder, men er samtidig berygtet for at have et stærkt bånd til Erdogans styre i Tyrkiet og for at fremme Erdogans dagsorden rundt om i verden.Flere socialdemokratiske ordførere har taget afstand til Diyanet, men socialdemokraten fra Ishøj kan ikke se noget problem med sine tætte bånd til organisationen – tværtimod taler han direkte imod sine socialdemokratiske partifæller. Gæst: Anders Redder, politisk journalist på Jyllands-PostenVært: Jacob GrosenTilrettelægger: Mathias Bonde og Pernille SkytteKlip og produktion: Nicolai Dupont Der er lånt klip fra AFP og France 24See omnystudio.com/listener for privacy information.
Kısa Dalga'dan herkese merhaba… Demet Bilge Erkasap'ın gündemin öne çıkan gelişmelerinden derleyerek hazırlayıp sunduğu Kısa Dalga Bülten'e başlıyoruz... Kısa Dalga Daily'yi her akşam e-postadan okumak için tıklayın
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın Arapça bilmediğinin ortaya çıkışı, üzerine Audi A8'e binmeye başlaması Ali Erbaş'ı 1 haftada 3 kez TT yaptı. Fakat Diyanet'e dönük eleştiriler derinlikten mahrum ve eleştirilerin ucu halkın dinine de uzanabiliyor. Bu bölümde siyasal İslam ile halkın İslamı arasındaki farkları tartışıyoruz.------- Podbee Sunar -------Bu podcast, Frink hakkında reklam içerir.Frink uygulaması sol menüde bulunan ''Kupon Kodu Kullan'' alanına FRNKPOD kodunu tanımlayıp üyeliğini 200 TL indirimli başlatabilirsin. Hemen indir, üyeliğini başlat!: tıklayınız.Bu podcast, Hiwell hakkında reklam içerir.Hiwell'i indirmek ve podbee10 koduyla size özel indirimden faydalanmak için tıklayınız.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
MİT'TEKİ SURİYELİ DİYANETTEKİ YALANCI 15 Temmuz'da MİT binasına neden Suriyeli Komutan getirildi? O komutan o gece neleri yönetti? Diyanet İşleri Başkanı da o gece MİT Binasındaydı. Ve 7 yıl sonra ilk kez bir mahkemeye gidip o geceye ilişkin konuştu. Askerler kendisini sıkıştırdılar. Duruşmadan bilgiler.. CIA'in Ankara bürosunda çalışan görevli ilk kez 15 Temmuz hakkında konuştu. Onun gözünden 15 Temmuz analizi. O geceyi bir darbe olarak mı görüyor yoksa amatör bir tiyatro mu? 15 Temmuz gecesi CIA ve ABD Büyükelçiliği çalışanları ne yaptılar, olayları nasıl analiz ettiler?
Eğitim politikaları uzun süredir dinsel esasların temel aldığı bir yörüngeye girdi. Diyanet İşleri Başkanlığı, eğitimin asli unsuru haline getirildi. Gazeteci Sinan Tartanoğlu, Kısa Dalga'da yayımlanan yazı dizisinin detaylarını anlatıyor.
9 Haziran'da yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine Almanya'dan katılacak partilerden biri de DAVA oluşumu. UID, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Milli Görüş'e yakın isimler tarafından kurulan parti Alman kamuoyunda "AKP'nin uzantısı" olmakla eleştiriliyor. AP seçimlerinde birinci sıradan aday olan avukat Fatih Zingal podcast WDR Cosmo Türkçe'ye konuk oldu, bu yeni siyasi oluşumun programını ve hedeflerini anlattı- Ayrıca kamuoyu ile medyada yükselen eleştirilere de yanıt verdi. Mikrofonda Çelik Akpınar ve Elmas Topcu var. Von Celik Akpinar.
Bu video 03/05/2019 tarihinde yayınlanan “RAHMET, ÜMİT VE BEREKET AYI RAMAZAN” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... İftar vaktinin ayrı bir neşvesi var. Aç-susuz duruyorsunuz; dudaklarınız kurumuş, bir yudum suya, “Bir olsa da!..” falan diyorsunuz. Sonra, iftar edeceğiniz zaman, Cenâb-ı Hakk'ın nimetinin kadr u kıymetini bilme söz konusu. لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَأَزِيدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ إِنَّ عَذَابِي لَشَدِيدٌ “Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size arttırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, benim azabım pek şiddetlidir.” (İbrahim, 14/7) “Şükrederseniz, nimetimi artırırım Ben!” Şimdi Ramazan-ı şerifte, o bir bardak suyun kadri/kıymeti biliniyor. Orada öyle bir şükrediyorsunuz ki siz, hâlen en azından… “Elhamdülillah yâ Rabbi! Sen, bu suyu yaratmışsın.. su ile benim ağzımdaki münasebeti yaratmışsın.. yutağımdaki münasebeti yaratmışsın.. vücudumdaki münasebeti yaratmışsın.. vücudumda suya ihtiyacı yaratmışsın Sen.. ve ben, bütün bunları hissediyorum, onu yaratmışsın!..” İnsan bunları düşünmeyince zannediyorum gâfilâne yaşıyor demektir. İnsandaki tefekkür, tedebbür, tezekkür, taakkul meseleyi böyle ele almayı iktiza eder. Şayet, bir iftar vaktinde, iftar, bunları düşündürüyorsa sana, bu da çok önemli bir husustur. Sahura kalkıyorsun; gece, uykunu terk ediyorsun. Hele şimdiki dönemde, Terâvîh kılacaksın; yorgun-argın, vakit bulabilecek misin, bulamayacak mısın; iki saat uyuyacak mısın, uyumayacak mısın?!. Fakat o tatlı uykudan, yumuşak döşekten, sımsıcak yorganın altından sıyrılarak, sahura kalkacaksın, yemek yiyeceksin orada. Fakat senin kendi rahatını terk etmen, belki ailevî rahatını terk etmen, onlarla münasebetini terk etmen… Bunlar öyle fedakârlıklardır ki, Cenâb-ı Hak nezdinde neye tekâbül eder, bilemezsiniz. Bir de “itikâf” var; bu da Türkiye'de çok unutulan ibadetlerden birisi. Bunlar yapılıyor fakat büyük ölçüde kadavrası yapılıyor; işin hakikati ile yapılan şey arasında numara-drop uygunluğu yok. Bir de “itikâf” var; Ramazan'ın son on gününde, mescitlerde kalma şeklinde. Ama bugün bu ya hiç yok, ya o kadar azalmış ki, zannediyorum bunu değil başkaları imam da yapmıyor, müezzin de yapmıyor, Diyanet mensubu da yapmıyor, müftü efendi de yapmıyor, vaiz efendi de yapmıyor. “Oruç tutmak, yeter!” diyorlar; inşallah oruç tutuyorlardır, “Oruç tutmak, yeter!” falan diyorlar. Evet, bir de itikâf var; tamamen o Hak dostlarının halvet hayatları gibi bir şey, itikâf. Bütün dünya ve mâfîhâdan içindekilerden sıyrılmak.. tamamen “görülüyor olma” mülahazasına kendini salmak; o akıntıya kendini salmak.. “Acaba görüyor olma mülahazası nasıl bir şey? Mir'ât-ı ruhuma nasıl aksedecek benim?” Hep o sevda ile koşmak… İtikâfa da böyle bakmalı!.. Orada, az yeme, az içme, hayrete varma, fânî olma, O'nu (celle celâluhu) bulma… İtikâf… Bu da biraz daha fazla sıkıntılara katlanarak, meseleyi farklı şekilde değerlendirme…
Kobraların gündeminde bu hafta; Danimarka'yı sarsan kesme tahtası olayı, polislerin yüz tanıma sistemli yaka kamerası, Diyanet'le işbirliğinden doğan ÇEDES projesi kapsamında yapılanlar, manevi rehberler ve müfredat değişiklikleriyle Milli Eğitim Bakanlığı dosyası, Toki'den arsa kazanan AKP Milletvekili, cumhurbaşkanı talimatıyla içeri atılan İbrahim Keloğlan, sosyal medyayı da denetlemeye hazırlanan RTÜK, eşiyle ve kızıyla dizi izleyemeyen Ebubekir Şahin, editöryel tercihlerinde CHP'ye yer vermeyen TRT, İmamoğlu ve Murat Kurum arasında devam eden polemikler, mal varlığını açıklayan Murat Kurum, "normal insanlarla" uçan Turgut Altınok, Bağcılar'a deniz getirecek olan AKP Adayı, varım diyen Ali Babacan var. Cumhurbaşkanı köşesinde ise; 70.doğum günü, Devlet Bahçeli ve gülleri, büyüyen ekonomimiz, kendine getirilen muhabirler, hayali olan gençler var. Haftanın bütün gündemini konuştuğumuz yepyeni bölüm yayında! http://kreosus.com/kobrakobrapodcast Twitter: http://twitter.com/kobrapod Instagram: http://instagram.com/kobrakobrapodcast
Türkiye'nin finanse ettiği Diyanet İşleri Türk İslam Birliği DİTİB'in Wuppertal'daki yeni cami projesi büyük dirençle karşılaştı. İçinde öğrenci yurdu ve bakım evi de barındırması beklenen projeye karşı 10 bin imza toplandı. Üstelik imza kampanyasını başlatanlar bu kez sağcı veya islam karısıtı bir grup değil. Peki Almanya'daki cami projeleri neden bu kadar tepki çekiyor? Kuzey Ren Vestfalya Uyum Meclisleri Başkanı Tayfun Keltek, konuyu Podcast Cosmo Türkçe'ye değerlendirdi. Mikrofonda Aydın Işık ve Ceyhun Kara var. Von Aydin Isik.
Giriş MİT ve Deprem: Hakan Fidan, Diyanet, Doğu Perinçek, Cihat Yaycı, Metin Külünk, Ümit Özdağ... Rusya, 15 Temmuz konusunda Pandora'nın Kutusu'nu açıyor MİT'in "operasyonlarını" Rusya'nın ifşası ne anlama geliyor?
Easy Turkish: Learn Turkish with everyday conversations | Günlük sohbetlerle Türkçe öğrenin
Türkiye'nin gündemindeki haberleri aktardığımız "Slow News in Turkish" serisinin bu bölümünde "Ramazan geldi", "Deprem bölgesinde eğitim" ve "Dünyanın en mutlu ülkesi Finlandiya" gibi haber başlıkları var. Interactive Transcript and Vocab Helper Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership Transcript 34: Slow News In Turkish | Gündem Easy Turkish Podcast www.easyturkish.fm Transcript Müzik Emin: [0:26] Herkese merhaba. Easy Turkish Podcast'in yeni bölümüne hepiniz hoş geldiniz. Bu bölümümüzde sizlere Türkiye'den ve dünyadan haberleri aktaracağım. Ramazan geldi! Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayımlanan dini günler takvimi ile beraber Ramazan ayı ve bayram tarihleri belli oldu. Ramazan ayı, 22 Mart'ı 23 Mart'a bağlayan gece başlayacak ve 20 Nisan'da sona erecek. 21 Nisan 2023 günü ise bayramın birinci günü olacak. Deprem bölgesindeki dört şehirde kademeli olarak eğitime başlanıyor. Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, 27 Mart Pazartesi günü deprem bölgesindeki dört şehirde kademeli olarak eğitime başlanacağını belirtti. Eğitime başlanacak iller Malatya, Kahramanmaraş, Hatay ve Adıyaman. Ancak bu illerin tüm ilçelerinde değil, bazı ilçelerinde eğitime başlanacak. Diğer ilçeler içinse gerekli çalışmalar yapıldıktan sonra eğitime başlanacak. Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership
Günaydın. Bugün bültende Diyanet'in geçtiğimiz yıl yaptığı harcamalar, AFAD'ın evrak bölümünde çıkan yangın ve CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun “Siyasi Ahlak Kanunu” açıklaması yer alıyor. Türkiye'nin ve dünyanın en iyi teknoloji kaynaklarından derlenmiş hikâyeler için Quando'yu takip etmeyi unutmayın. Bu bölüm Multitek hakkında reklam içermektedir. Tüm interkom, akıllı ev ve güvenlik alarm özelliklerinin cep telefonu üzerinden kontrol edilebilmesini mümkün kılan Multitek Bulut İnterkom'la ilgili detaylı bilgiyi bu bağlantıda bulabilirsiniz.
Ahmet Kurucan | Yasaklanan Kur'an meali, İhsan Eliaçık ve diyanet | 28.02.2023 by Tr724
Erdoğan'ın İskenderun'daki ‘riskli alan' kararlarını Cumhurbaşkanı kararı ile kaldırdığı ortaya çıktı. Diyanet'in sitesindeki "depremzede evlatlık" sorusuna verilen "evlenme engeli yok" yanıtı, gelen tepkiler üzerine kaldırıldı. Brezilya'da ‘Kurtarıcı İsa' heykeli depremlerde hayatını kaybedenler anısına aydınlatıldı. Bugünün bülteni Kanserli Çocuklara Umut Vakfı (KAÇUV) ile birlikte ulaşıyor.
A Pennsylvania race for the US Senate is attracting more and more attention as Dr. Mehmet Oz's ties to Turkey come under the radar. The Republican candidate and former TV personality has come under scrutiny not only for his financial ties to the Turkish government, but also his proximity to the Turkish Diyanet, lobbyists, businessmen, and politicians beholden to the Erdogan regime in Ankara. These ties, and the fact that Oz has yet to address these concerns head on, were also the focus of a recent video that went viral on Twitter. Benjamin Baird and Cliff Smith join Thanos Davelis to shed light on Oz's financial and political ties to Turkey, breaking down why these connections cast doubts on his suitability for office.Benjamin Baird and Cliff Smith are the director of the Islamism in Politics project and director of the Washington Project, respectively, at the Middle East Forum.You can read the articles we discuss on our podcast here:Behind Dr. Oz's CurtainBenjamin Baird on Turkey's Malign Influence Network in AmericaErdogan, the Diyanet, and its Field Office near DCTurkey ‘vows' to continue East Med gas explorationIn latest outburst, Turkish defense minister accuses Greece of deceitTurkish Parliament Speaker calls Greece a national threatGreece receives French president's backing over Turkey
Editör: Egemen Gök Halkların Demokratik Partisi (HDP) öncülüğünde oluşturulmaya çalışılan üçüncü ittifakın bugünkü toplantısı İstanbul-Kadıköy'de TİP'in ev sahipliğinde yapılıyor. Daha önce 25 Ağustos'ta açıklanacağı belirtilen ittifak deklarasyonu ise eylül ortasına kaldı. Halkevleri'nin (HE) katılmadığı toplantının ardından ittifakın adı ve izlenecek yol hakkında bir açıklama yapılması bekleniyor. Güne Bakış'ta bu akşam Medyascope yorumcusu Ayşe Çavdar, sol partilerin durumunu ve üçüncü ittifakı değerlendirirken, Medyascope muhabiri Ayşegül Karagöz de toplantıdan izlenimlerini aktardı. İmam hatiplilere hakaret ettiği gerekçesiyle iktidar mensupları, iktidar medyası ve Diyanet İşleri Başkanı'nın hedefi olan, sosyal medyada linç edilen sanatçı Gülşen gözaltına alındı. Gülşen, daha önce de defalarca sahne kıyafetleri ve açıklamaları nedeniyle hedef gösterilmişti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Gülşen'in sahnede kullandığı ifadeleri gerekçe göstererek, TCK 216. madde kapsamında resen soruşturma başlattı. Güne Bakış'ın bir diğer konuğu Medyascope muhabiri Ali Macit, Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda yaşananları aktardı.
Adem Yavuz Arslan Nöbetçi Editör'de gündemi değerlendiriyor -‘Fiyatları tayin eden Allah'tır' diyen Diyanet'e: ‘Sırf Erdoğan'ı aklamak için Allah'ı suçluyorlar' -Davutoğlu'ndan Erdoğan'a yanıt: Biz olmasak bir hiçti -Baron savcı halen görevdeymiş -İkinci Reza Zarrab Sezgin Baran Korkmaz'ın (SBK) 8 sayfalık listesinde kimler var? Kritik soru; Listenin gerisi nerede? -Kılıçdaroğlu'nun 'otomobilde ÖTV indirimi' vaadi sonrası, AKP'de 'bilgi sızdı' tartışması -Dışişleri Bakanlığı: Musul Başkonsolosluğumuza saldırı düzenlendi -Meksika'dan ABD'ye kaçak giren Türk vatandaşlarının sayısında rekor artış -Almanya'da Cumhurbaşkanı Steinmeier tasarruf için ışıkları söndürüyor: Erdoğan'ın Saray'ı ise 1300 konutun elektriğini tüketiyor
İsmailağa Cemaati'nin meşhur vaizi Cübbeli Ahmet, Türkiye'de Selefilik tehdidi üzerine yaptığı ve Diyanet'e çıkıştığı konuşmasıyla gündemde. Peki nedir selefilik? Cübbeli'nin çıkışını nasıl okumak gerek? Türkiye'de laiklik, tarikatler ve siyaset arasında nasıl bir ilişki kuruluydu? Hepsi ve daha fazlası bu bölümde.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun kuzeni Sefa Dönmez silahlı saldırıya uğradı. Dönmez, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun Trabzon'daki aile mezarlığına saldırı düzenlendi. Mezarlığın duvarlarına ve yola sprey boyayla gamalı haç çizildi. Son günlerde “iç savaş çıkacak uyarısı yapan” Cübbeli Ahmet Hoca adıyla bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, Habertürk'te yeniden açıklamalarda bulundu. Ahmet Mahmut Ünlü, Selefi ve Vehhabi akımlarının Türkiye'deki camilerde yayınlığını söylerken, Diyanet İşleri Başkanlığı da Ünlü'nün bu iddialara yanıt verdi. İngiltere'de Muhafazakar Parti yeni liderini yani başbakanı seçecek. Gökçe Çiçek Kösedağı'nın sunduğu “Güne Bakış”ta, Doğu Eroğlu ile Türkiye'de selefiliği, İbrahim Yayan ile Trabzon'da son durumu, Işın Eliçin ile İngiltere'de liderlik yarışını konuşacağız. Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3ROFIZC
İsmailağa Cemaati'nin önde gelen isimlerinden “Cübbeli Ahmet Hoca” olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, Sakarya'da bir camide Kuveytli Vahhabi Şeyhi Osman El Hamis'in namaz kıldırıp vaaz vermesine tepki gösterdi. Ünlü, “Diyanet'i uyarıyoruz; hangi ırktan ve milletten olursa olsun eğer camilerde bu adamlara konuşma izni verirseniz, selefiliğe vehhabiliğe hizmet edip, iç savaşı körüklemiş olacaksınız” dedi. Ruşen Çakır, Cübbeli Ahmet Hoca'nın açıklalarının perde arkasını, cemaatlerin Vahhabilik nefreti ve korkusunu değerlendirdi. Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3RKXY66
Editör: Egemen Gök Adana'da düğünde çıkan kavga sonrası yaralanan hastalarını Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi'ne getiren hasta yakınları, hekimlere ve sağlık çalışanlarına da saldırdı. Güne Bakış‘ta bu akşam Adana Tabip Odası Başkanı Dr. Selahattin Menteş yaşanan olayı ve sağlıkta artan şiddeti değerlendirdi. İsmailağa Cemaati'nin önde gelen isimlerinden, “Cübbeli Ahmet” olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, Sakarya'da bir camide Kuveytli Vehhabi Şeyhinin namaz kıldırıp vaaz vermesine tepki gösterdi. Ünlü, “Diyanet'i uyarıyoruz; hangi ırktan ve milletten olursa olsun eğer camiilerde bu adamlara konuşma izni verirseniz, selefiliğe vehhabiliğe hizmet edip, iç savaşı körüklemiş olacaksınız” dedi. Güne Bakış'ın bir diğer konuğu Prof. Dr. Tayfun Atay da Cübbeli Ahmet'in Diyanet'e uyarısını değerlendirdi. Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3O1BQBb
Bu video 19/02/2017 tarihinde yayınlanan "DERİN VE CANLI MÜSLÜMANLIK" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Hakka adanmış ruhlar, hep azimetlerle amel etmeye çalışmalıdırlar!.. Evet, dinin emirlerini azimetlere yürekten bağlılık içinde ölesiye bir gayretle yerine getirmek lazım. Ha, birilerinin o mevzuda kusuru var; sünneti ihmal ediyor; zevâid'de kusuru var, ihmal ediyor onu. O mevzuda onlara denecek şeyleri, usulünce, kaçırmadan, tenfîr etmeden, meseleyi bir ağırlık şeklinde onlara tahmil ediyor gibi tahmil etmeden anlatman lazım. Ama sana gelince, Hazreti Pîr'in de bir yerde işaret ettiği gibi, Şa'rânî'nin Mizân'ı zaviyesinden “azimetlerle amel etmek” hedefin olmalı. Mesela; Ebu Hanife hazretlerinin bir yaklaşımı var. Diğer üç imam, hatta onların dışında İmam Sevrî, Evzâî -bunlar da o devrin müctehidleri, onlar- öyle demiyorlar. Fakat Hazreti İmam-ı Hümam, “Mâ-i müsta'mel necistir!” diyor. Zuheylî -merhum- el-Fıkhü'l-İslamî isimli on ciltlik eserinde -onu da mütalaa etme imkânı olmuştu- diyor ki: “O Hazret, bir yerdeki bir tablo karşısında bunu söylemişti. Gerçekten biri, genel durumu itibariyle, şöyle idi de, onun vücudundan dökülen sular, dolayısıyla necisti; dolayısıyla mâ-i müsta'mel necisti!” Bununla beraber, Hazreti İmam-ı Hümam'ın talebeleri, Hazreti İmam-ı Hümam'ın mütalaasının o istikamette olduğunu söylüyorlar. Şimdi, herkes buna riayet etmeli mi, üzerine hiç suyu sıçratmamalı mı?!. Fakat bir imam bunu söylemişse, elden geldiğince “azimetle amel” odur. Abdestin kaç tane rüknü var; Kur'an-ı Kerim'in ifadesine göre; yüzünü yıkamak, kollarını yıkamak, başına mesh vermek, ayaklarını yıkamak; başa mesh edilmesi ve ayakların da yıkanması. Ama imamlardan bir tanesi “Niyet de abdestin esasıdır.” diyor. Biri de “Tertip esastır!” diyor, “Sıra ile yapmak lazım; evvela kollarını yıkayıp sonra yüzünü yıkadığın zaman, olmaz!” diyor. Şimdi, Şa'rânî'nin Mîzân'ına göre yapılması gerekli olan, o diğer mezheplerin farklılıklarını da nazar-ı itibara alarak meseleyi ağırlığıyla yüklenmektir. Kur'an'a gönül vermiş, dilbeste olmuş, kendi için yaşamayan, başkalarını yaşatmayı gâye-i hayal haline getirmiş insanlar, Allah ile münasebetlerini bu ölçüde bir derinlik içinde ele almıyorlarsa, tekkeleri işgal eden post-nişinler olsa da, sıfır oğlu sıfırdır. Camide gürleyen vaiz olsa da, sıfır oğlu sıfır; Diyanet'te belli merâtipte makamları ihraz etseler de -bağışlayın- sıfır oğlu sıfır!.. Evet… Vâkıa insanın, şahsı itibariyle kendisini sıfır görmesinde yarar var. Ama bu şekilde “sıfır olma”, ayrı bir mesele. Bu, Allah'ın bir mekridir, hafizanallah. Ve din bilgisi, din adına halkın onları dinlemesi meselesi de bir çeşit “istidraç”tır. Neden bu yarım yamalak bilgili insanları insanlar, insan diye, biliyor diye dinliyorlar?!. Onlar, dinliyorlar; o da farkına varmadan, -efendim- kendisini bir şey görüyor, zavallı, “istidraç”zede; kaybediyor, kazanma kuşağında. Selef, ne demişse, o meseleyi milimi milimine yaşamak… Kur'an'ı, Sünnet'i didik didik etmiş, hallaç etmişler, ona göre ahkâm-ı İlâhiyeyi ortaya koymuşlar, ârızasız-kusursuz. Cenâb-ı Hak, Firdevs'i ile hepsini sevindirsin!
İktidarın dinden uzaklaşanları gizlemeye çalıştığını belirten Ruşen Çakır, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da dini empoze etmek için uğraştığını anlattı. Muhafazakâr ailenin çocuklarının dini sorguladığını söyleyen Çakır, ailelerin iktidarın merkezine taşınmayla birlikte alabildiğinde dünyevileşmeye başladığını vurguladı. Yayında din adına ortaya atılan seviyesizliğe de değinen Çakır, İslami harekete muhalefetin bakışını da ele aldı.
Kısa Dalga'da yeni dönem: Gazeteciler, iyi gazetecilik için buluştu”... Diyanet talep etti, RTÜK Kuran kursunda istismar haberlerine ceza verdi.. Zamları eleştiren MHP'li vekil partiden ihraç ediliyor.. Cerrahpaşa Yoğun Bakım Ünitesi'nde tek Covid hastası kaldı... İstanbul'da toplu ulaşıma yüzde 40 zam yapıldı...Bu yaz kıyafet alışverişi el yakacak: Zamlar yüzde 100'ü aşacak... AB Macaristan'a karşı 'disiplin süreci' başlatıyor...
Berrin Sönmez ile Feminist Bakış (111): Toplumsal kutuplaşmanın yeni adı: Laiklik mi sekülerlik mi? Diyanet'in ‘Vatikanlaşması' sürecinde mütedeyyin kesim bile dindarlığı toplumsal kutuplardan birisi olarak göremez hale geldi. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yüksek bütçesi kadar kamu yönetiminde üstlendiği rolün oyun kuruculuğuna dönüşmesi de konuşulmalı. Yerli ve milli din icadı için, devlet dini oluşturmak için diyanetin genişletilen yetkileri, planlananın aksine din kuralları ile yönetilmek istemeyen kesimin genişlemesine hizmet ediyor. Ancak mesele din kurallarına dayanmayan yönetim anlayışının adı laiklik mi sekülerlik mi olsun tartışmalarına dayanmış halde. Laik kesim, kavramın özgürlükçü laiklik şeklindeki açılımına karşı çıkıyor. Kendisine dindar diyemez hale gelen dindar entelektüellerin ifadesiyle sekülerlik, sekülerleşme kavramını daha elverişli bulur oldu. Agresif ya da devlete Diyanet eliyle din alanını düzenleme yetkisi veren, özel alanı, sosyal dokuyu laikleştirme hedefiyle sosyal mühendislik projesine dönüşen uygulama nedeniyle “kirlenmiş” görüyor laiklik kavramını. 23.03.2022 #DindarSeküler #LaikSeküler #Diyanet #KadınHakları #PolisŞiddeti #FeministBakış #BerrinSönmez
Elektrik faturalarına isyanın ardından cemevleri artık “ticarethane” değil “konut” statüsünde faturalandırılacak. İbadethane olarak kabul edilmeyen cemevleri, fatura tartışmasında dernek ve vakıflarla aynı statüde değerlendirildi. Prof. Dr. İştar Gözaydın, yaşananlardan hareketle iktidarın ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Aleviler'e tavrını Şükran Şençekiçer'e yorumladı.