POPULARITY
Putin'in muhalifi Aleksey Navalni hapishanede yaşamını yitirdi. TÜİK'in yeni araştırması Türkiye'de yaşam memnuniyetinin arttığını ortaya koydu. Finnair havayolu, yolcuları uçağa almadan önce tartmaya başladı. Bu bölüm Yapı Kredi Portföy hakkında reklam içermektedir. Yapı Kredi Portföy Robotik ve Yarı İletken Teknolojileri Fon Sepeti Fonu hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilir, birikimlerinizi Yapı Kredi Portföy'de güvenle değerlendirebilirsiniz.
Türkiye İstatistik Kurumu, nam-ı diğer TÜİK. Ocak ayı enflasyon rakamı aylık % 6,70 yıllık %64,86 olarak açıklandı. Aylık bazda en yüksek artış sağlık harcama grubunda en az artış ise giyim ve ayakkabı da gerçekleşmiş. 2021 yılından itibaren özellikle belirli çevrelerce tabiri caizse sokak dayağına maruz bırakılan vatandaşın önüne atılan kurum bu çevrelerin benimsediği para politikasına dönülünce birdenbire son yedi ayın prensi olmaya doğru gidiyor. İzlenen ekonomi politikaları ve seçim argümanı üzerinden uzunca süre hedefe oturtulan kurum bir nebze de olsa rahatlamak üzere. Bugün Türkiye'de enflasyon ölçümü yapan TÜİK ve İTO (İstanbul özelinde) öne çıkan ise ENAG bulunuyor. Bu ay TÜİK'e göre sağlık grubunda % 17,68, İTO'ya göre aynı grupta İstanbul'da % 25, ENAG'a göre ise hiç artış yaşanmamış. Bu durumda ücretsiz check-up ve daha fazlası için ENAG'ın hayali dünyası biraz daha cazip duruyor. Her ne kadar son iki yılda ortaya çıkan fiyat artışlarından etkilenen vatandaşın duygularına oynamış olsa da, enflasyon ölçümüne dair şeffaf bir iletişim sunmamış olsa da enflasyon ölçümünün değil ama bu ay sağlıklı yaşamın adresi olarak bu araştırma grubu dikkat çekiyor. MADDE SEPETİ VE FİYATI Biz vatandaş olarak elbette bu enflasyonist ortamda tık elimizi yüzümüzü yıkayalım doğsun güneşimiz istiyoruz. Doğan güneşin de doğru istatistiki veri ve iletişim anlayışı ile gerçekleşeceğine dair inancımızı koruyoruz. Mesela TÜİK'in madde sepeti yok diyorlar, tık girelim TÜİK web sitesine “ana gruplar itibariyle madde sepet listesi”, Aaa varmış hem de 12 harcama grubunda 406 güncel hayatın içinden madde. Ama fiyatları yok bunun eleştirisi hemen peşinden geliyor ya da yayınlamayı durdurdular. Bu durum istismar edilmeye, itibar suikastı yapılmaya açık bir mesele. Şeffaflık açısından belki açıklanması beklenebilir ama bu şeffaflığın istismar edilip tüketicinin manipüle edilmesine de izin verilmemesi bir o kadar önem taşıyor. Fiyat hareketliliklerinin yoğun olarak yaşandığı son dönemde TÜİK enflasyon oranını aylık ve yıllık açıklasa da vatandaş rakamın açıklandığı günkü fiyatı ile daha çok ilgileniyor. Örneğin TÜİK, ocak hesaplamasında mazotu ortalama 39,79 olarak baz almış ama mazot bugün 41,77 TL. Diyelim ki pirinç fiyatını 34.50 lira olarak açıkladı, markete girdik hoop pirinç 57,50. İlk aklımıza gelen replikler “Ağam bizimle eğleniy”, “TÜİK'in yaşadığı kafa bende de olacak ki” ya da “aslında 80 yaşındayım ama TÜİK'e göre 25”.
Ali Çağatay, TÜİK'in yaptığı "Gelir Dağılımı İstatistikleri" bültenini değerlendirdi. Çağatay, "Türkiye'de zenginlerle fakirler arasındaki uçurum artarken, toplum sadece iki kesime dönüşüyor. Bir çok zenginler var, bir de çok fakirler" dedi.
BIST Bülten, yeni bölümüyle yayında! Bugünkü bültenimizin menüsünde; Sanica Isı'nın bedelsiz sermaye artırım kararı, TÜİK'in açıkladığı enflasyon rakamları, çelik sektörüne yönelik 2024 öngörüleri ve yerel piyasalara yönelik güncel haberler yer alıyor. İyi dinlemeler. Midas uygulamasını indir: https://app.getmidas.com/gmih/mie6gpeu Midas'ın Kulakları: https://www.getmidas.com/midasin-kulaklari Twitter: https://twitter.com/getmidas Instagram: https://www.instagram.com/get_midas/ Not: Bu içerik, içeriğin yayınlandığı günkü veriler ve haberler baz alınarak hazırlanmıştır. Eğer varsa içerikte geçen hedef fiyat tahminleri, uzman ve analist yorumları bu içeriğin yayınlandığı tarihte geçerlidir. Bu tahmin ve yorumlar zaman içinde değişkenlik gösterebilmektedir. Bu podcast'te yer alan haberler ve haberlerin içerdiği şirketler hakkındaki bilgiler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Bahsi geçen hisselerdeki; hisse adı, fiyatı ve grafikleri de dahil temsilidir, yatırım tavsiyesi değildir.
Türkiye ekonomisi için yakından takip ettiğimiz verilerden birisi de Sanayi Üretim Endeksi. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere Sanayi Üretim Endeksi sanayi kesiminde meydana gelen gelişmelerin ve uygulanan ekonomi politikalarının, kısa dönemde olumlu veya olumsuz etkilerinin ölçülebilmesi için TÜİK tarafından hesaplanıyor. Veri madencilik ve taşocakçılığı, imalat ile elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörlerini kapsıyor. Sanayi Üretim Endeksi'ne ilişkin son dönemdeki aylık bazdaki yavaşlama daha dikkatli olmamız gereken bir döneme işaret ediyor. Zira toplam ihracatımızın %93,6'sı imalat sanayisinden geliyor ve ihracat konusu iç talebin daraldığı bir dönemde oldukça önemli. TÜİK verilerine göre Sanayi Üretim Endeksi Ekim ayında yıllık %1,1 artarken aylık bazda %0,4 azaldı. Bu ayki veri ile beraber Sanayi Üretim Endeksi aylık bazdaki düşüşünü üst üste dördüncü aya taşımış oldu. Bu gelişme İSO'nun hesapladığı İmalat PMI verileri ile de uyumlu bir seyre işaret ediyor. Bu hafta açıklanan bir diğer önemli veri de İşgücü İstatistikleri'ydi. TÜİK'in hesaplamalarına göre mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı %8,5 olarak gerçekleşti. Böylelikle işsizlik 11 yılın en düşük seviyesine gerilemiş oldu. Verinin açıklanmasının hemen ardından söz konusu verinin gerçekçiliği ile ilgili bazı yorumlar ve ithamlar oldu. Ancak konunun detayına indiğimizde Ekim ayı istihdam tahminlerinin 3. çeyrek büyüme verisi ile uyumlu bir gelişme gösterdiğini ifade edebiliriz. Tabi ki buna deprem bölgesinde devam eden hummalı inşaat faaliyetlerini de eklemek gerekiyor. Bir diğer önemli bulgu ise Ekim ayında üniversitelerin başlaması ile gençlerin eğitim/öğretime yönelmesi. Buna bir de EYT düzenlemesinin etkilerini ilave edersek işgücüne dahil olmayan nüfustaki artışı izah etmek mümkün oluyor. Açıkçası kulaktan dolma bilgilerle TÜİK gibi önemli kurumlarımızın yıpratılmaması gerektiğini yeniden hatırlatmakta fayda var. Peki gelişmeler bu şekilde iken beklentiler ne yönde? 2024 yılında iç talepteki yavaşlamanın daha da belirginleşeceğini öngörüyoruz. Dış talep koşullarındaki kötü gidişatı da göz önünde bulundurursak önümüzdeki yıl istihdam piyasasının bundan olumsuz etkileneceği aşikar. Ayrıca asgari ücret düzenlemesinin seviyesi de bu bağlamda son derece önemli. Artış oranının bir yandan çalışanları enflasyona ezdirmeyecek diğer yandan da işvereni iş veremez hale getirmeyecek bir seviyede olması gerekiyor. 2024 yılında hem istihdam hem de büyüme tarafında KOBİ'lerin desteklenmesi büyük önem arz ediyor. Türkiye'de üretimin, istihdamın ve ihracatın en önemli kaynağı KOBİ'ler. Ancak KOBİ'lerin finansmana erişimi konusu enflasyonla mücadele kapsamında aksatılmamalı. Yeni yılda tıpkı 2016 yılında olduğu gibi KOBİ'lerin faaliyetlerini belirli bir seviyede sürdürmesi için KGF marifetiyle yeni bir kefalet programını şimdiden tasarlamak gerekiyor. Merkez Bankası'nın seçici kredi uygulamasının ihracat ve yatırım kredilerine yönelik olması stratejik açıdan önemli ve doğru. Ancak istihdamın yoğunlaştığı KOBİ'lerin sürdürülebilirliğini de göz önünde bulundurmak gerekiyor.
BIST Bülten, yeni bölümüyle yayında! Bugünkü bültenimizin menüsünde; Avrupakent GYO'nun halka arz detayları, Astor'un yeni sözleşmesi, TÜİK'in işsizlik verileri yer alıyor. İyi dinlemeler. Midas uygulamasını indir: https://app.getmidas.com/gmih/mie6gpeu Midas'ın Kulakları: https://www.getmidas.com/midasin-kulaklari Twitter: https://twitter.com/getmidas Instagram: https://www.instagram.com/get_midas/ Not: Bu içerik, içeriğin yayınlandığı günkü veriler ve haberler baz alınarak hazırlanmıştır. Eğer varsa içerikte geçen hedef fiyat tahminleri, uzman ve analist yorumları bu içeriğin yayınlandığı tarihte geçerlidir. Bu tahmin ve yorumlar zaman içinde değişkenlik gösterebilmektedir. Bu podcast'te yer alan haberler ve haberlerin içerdiği şirketler hakkındaki bilgiler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Bahsi geçen hisselerdeki; hisse adı, fiyatı ve grafikleri de dahil temsilidir, yatırım tavsiyesi değildir.
Kasım ayında enflasyon aylık %3,28 yıllık ise %61,98 gerçekleşti. Enflasyondaki artış hızının yavaşladığını hissediyoruz. Ancak enflasyon hem aylık hem de yıllık olarak tabana yayılarak devam ediyor. Yıllık bazda özellikle vatandaşı ilgilendiren gıda ve alkolsüz içecekler, ulaştırma gibi ana harcama grupları artış trendini sürdürüyor. Aylık bazda ise enflasyonu harekete geçirenin konut ve tütün mamüllerinin fiyatlarının olduğu görülüyor. Enflasyon ateşi yerini her ne kadar Millet İttifakına bırakmış olsa da halen daha bir rüzgârda evlerimize kadar gelme potansiyelini koruyor. Özellikle konut ve ulaştırmayı önemli ölçüde etkileyen enerji fiyatlarının dinamikleri bu ateşi bir kova su ile söndürmeye yetmeyecek kadar hareketli görünüyor. SAYISAL VERİLERE GÜVEN Uzunca süredir TÜİK'in açıkladığı enflasyon rakamları ile vatandaşın hissettiği arasında bir temassızlık var. Evet, TÜİK gerçekten de uluslararası saygınlığı ve güvenilirliği olan bir kurum. Gelin görün ki yaptığı ölçüm pek çok vatandaş nezdinde bir türlü kabul görmüyor. Bunun öne çıkan iki nedeni var aslında. İlki enflasyonun nasıl ölçümlendiğine dair vatandaş olarak bizim zihnimizde bir şey canlanmıyor. İkincisi ise, vatandaşın sokakta, markette, pazarda karşılaştığı fiyat oynaklıklarına dayalı enflasyon algısı ile açıklanan enflasyon verisi örtüşmüyor. Örneğin Kasım 2023 yıllık enflasyon % 61,98 ama özellikle gıda enflasyonu % 67,16. En basitinden aslında vatandaşın hissettiği enflasyon gıda fiyatlarındaki artış düzeyinden başlıyor. Uzunca süredir gıda enflasyonun yıllık ortalama enflasyonun üzerinde seyretmesi de bu algıyı pekiştiriyor. Dolayısıyla vatandaş belirli harcama gruplarındaki fiyat artışlarını yaşanan enflasyon olarak ifade ediyor. FAİZ POLİTİKASI İŞE YARIYOR MU? Merkez Bankası Başkanı'nın “Enflasyonu daha yüksek bir maliyetle de olsa bu patikaya oturtmaya azimli ve kararlıyız” mesajı bir kararlılık vurgusu taşıyor belki. Ancak vatandaş ve firmaları sadece bir ekonomik karar birimi olarak görmek, onların davranışsal genetiklerini, sosyolojik varlıklarını görmezden gelmek de maliyeti yüksek olan sosyo-ekonomik ve sosyo-politik sorunlara doğru yol almamızın önünü açıyor. Vatandaşın mevcut ekonomik sorunların çözümünde uygulanan politikalara olmasa da Cumhurbaşkanı'na duyduğu güven şimdilik olası sorunların önünde bariyer görevi yapıyor. Enflasyonun ortaya çıkardığı satın alma gücündeki azalışların telafi edileceğine dair inanç 14 Mayıs seçimlerinden önce olduğu gibi bugün de vatandaş cephesinde kendini koruyor. Merkez Bankası her ne kadar enflasyonda normalleşme için Mayıs 2024 sonrasını işaret etse de vatandaş ve firmalar ocak ayındaki asgari ücret ve memur maaş düzenlemelerinden kayıplarını telafi, geleceklerini garanti altına alarak çıkmak istiyor. Hal böyle olunca Merkez karşısında çalışanların bugünkü sloganı: “Mayıslar sizin olsun biz ocakta şampiyonuz”.
Hafta başında TÜİK, Kasım ayı enflasyon oranlarını açıkladı. TÜİK'in ölçümlerine göre Kasım ayında TÜFE bir önceki aya göre %3,28 ve yıllık bazda ise %61,98 artış göstermiş durumda. Diğer yandan Yurtiçi Üretici Fiyatları'ndaki artış da Kasım'da aylık %2,81 ve yıllık %42,25 oldu. Kasım ayı verisi enflasyon gelişmeleri açısından son derece önemliydi. Zira 2 Kasım'da açıklanan yılın son Enflasyon Raporu toplantısındaki konuşmasında Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan Kasım ayı için önemli bir detay vermişti. Erkan konuşmasında, “...kasım ayında doğal gaz tüketiminin artmasıyla birlikte, hanelerin, bedelsiz kullanım sınırını aşacağını öngörüyoruz. Bu durum, enflasyonda yukarı yönlü mekanik bir etki oluşturarak, aylık enflasyonun kasım ayında geçici olarak yükselmesine sebep olacaktır.” demişti. Bu açıklananın ardında gözler Kasım ayı enflasyon verisine çevrilmişti. Enflasyon oranları açıklandığında ağırlıklı olarak doğalgaz tüketimi kaynaklı olmak TÜFE ana harcama gruplarında en yüksek artışın aylık bazda %11,17 ile “konut” grubunda olduğunu gördük. Aylık enflasyon verisinin beklentilerin altında gelmesi üzerine TÜİK'e yönelik yeni bazı eleştiriler gündeme geldi. Ancak verilerin detayına baktığımızda bu eleştirilerin yerinde olmadığını söylemek mümkün. Öncelikle çekirdek enflasyon tarafındaki gelişmeler aylık enflasyon gerçekleşmesinin beklentilerin altında kalmasını büyük oranda açıklıyor. Dahası enflasyon verisindeki hareket Merkez Bankası'nın beklentileri ile de uyumlu bir görünüm sergiliyor. Ayrıca TÜFE'de Mayıs ayında oluşan -2,35 puanlık etkinin yarıya yakını Ekim ve Kasım ayında geri gelmiş durumda. Ekim'de doğalgazın aylık TÜFE etkisi +0,22 olmuştu. Bu ay ise yaklaşık +1 puanlık bir etki var. Yani Mayıs'ta uluslararası standartlar gereğince zorunlu yapılan yöntem değişikliği neticesinde oluşan düşüşün yarısı Kasım itibariyle artış şeklinde yansımış durumda. Bu detay tartışmayı bir kenara bırakarak TÜFE'deki genel beklentilere bir göz atalım. Aralık ayında enflasyonun aylık bazda %3 civarında olmasını bekliyoruz. Bu veri ile beraber yıllık enflasyonun TCMB'nin tahmini ile uyumlu olarak %65'i yakınsayacağını öngörüyoruz.
BIST Bülten, yeni bölümüyle yayında! Bugünkü bültenimizin menüsünde; #KARSN'ın aldığı yeni siparişler, #ASELS'in yeni girişimi, TÜİK'in açıkladığı kasım ayı enflasyon rakamları ve piyasalara yönelik güncel haberler yer alıyor. İyi dinlemeler. Midas uygulamasını indir: https://app.getmidas.com/gmih/mie6gpeu Midas'ın Kulakları: https://www.getmidas.com/midasin-kulaklari Twitter: https://twitter.com/getmidas Instagram: https://www.instagram.com/get_midas/ Not: Bu içerik, içeriğin yayınlandığı günkü veriler ve haberler baz alınarak hazırlanmıştır. Eğer varsa içerikte geçen hedef fiyat tahminleri, uzman ve analist yorumları bu içeriğin yayınlandığı tarihte geçerlidir. Bu tahmin ve yorumlar zaman içinde değişkenlik gösterebilmektedir. Bu podcast'te yer alan haberler ve haberlerin içerdiği şirketler hakkındaki bilgiler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Bahsi geçen hisselerdeki; hisse adı, fiyatı ve grafikleri de dahil temsilidir, yatırım tavsiyesi değildir.
Merakla beklediğimiz büyüme verisi geçtiğimiz Perşembe günü TÜİK tarafından açıklandı. TÜİK'in hesaplamalarına göre Türkiye ekonomisi 2023 yılının III. çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %5,9 büyüdü. Büyümeye en çok katkıyı hizmetler ve sanayi sağlamış durumda. Söz konusu dönemde inşaat sektörü %8,1 ve sanayi ise %5,7 büyüme kaydetmiş. Bu sektörleri %5,1 ile finans ve sigorta faaliyetleri izliyor. Elbette inşaat sektörünün bu çeyrekteki büyümenin ana dinamiklerinden birisi olması 6 Şubat depremlerinin ardından başlatılan yeniden inşa süreci. Büyüme verisini harcamalar kaleminden baktığımızda büyümenin kompozisyonunda bir önceki çeyreğe görece olarak daha olumlu bir tablo görüyoruz. Örneğin iç tüketimde dikkat çekici bir düşüş var. Bu durum enflasyonla mücadele açısından da önemli. Bir diğer dikkat çekici gelişme ise mal ve hizmet ihracatının büyümeye 3 çeyrek sonra yeniden pozitif katkı sağlamış olması. Ayrıca yatırımlardaki artış da son derece belirgin ve önemli. Ancak tüm bunların ötesinde çok daha önemli bir durum var. Türkiye ekonomisi III. Çeyrekte bir önceki çeyreğe göre sadece %0,3 büyüme kaydetmiş. Bu veri devam eden sıkılaştırma programından beklenen sonuçlarla uyumlu. Muhtemelen bu yılın son çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre ekonominin daraldığını göreceğiz. Bu tahmin aynı zamanda Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in bir televizyon kanalında verdiği mülakattaki ifadeleri ile uyumlu. Söz konusu mülakatta Şimşek “İş âlemine sesleniyorum, önümüzdeki dönemde iç talep yavaşlayacak, mutlaka dış pazar arayışına girsinler.” dedi. Gerçekten de önümüzdeki dönemde ekonominin yavaşlayacağına dair sinyaller giderek artıyor. Hatırlayacağınız üzere öncü göstergelerin içeride yavaşlamaya işaret ettiğini yine bu köşede birkaç kez yazmıştım. Şimşek bu haftanın en çok merak edilen konusu hakkında da önemli bir değerlendirme yaptı. Bildiğiniz üzere borsa ve döviz kazançlarına %40'a kadar vergi uygulanmasına ilişkin olarak Cumhurbaşkanına bir yetki verilmişti. Şimşek bu konuda da şöyle dedi: “Yüzde 40'a kadar vergi için yetki alınıyor, bu olacağı anlamına gelmiyor. Yüzde 40'lık vergiye ilişkin yetki bir yetkidir, onun piyasa şartları elverir mi, hangi düzeyde, hangi vadelerde ne zaman yapılacağı hususu daha sonra değerlendirilecek, belki hiç bir zaman uygulanmayacak, koşullara bakacağız.” Yani böyle bir ihtimal halen masada görünüyor. Şimşek KKM'den çıkış sürecine ilişkin olarak yeni adımların atılacağına ilişkin de mesaj verdi. Görünen o ki rezervler güçlendikçe KKM'den çıkış da hızlanacak. Bu noktada ise mevduat faiz oranlarının geleceği seviye ve enflasyon beklentilerinin çıpalanması giderek önemli hale geliyor. Öte yandan Aralık ayının en önemli tartışma konusu ise asgari ücret olacak. Hatta tartışma Aralık ayına girmeden başladı. TÜRK-İŞ Genel Başkanı Atalay, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın asgari ücret ile ilgili yaptığı açıklamayı hatırlatarak, “Bu ücret başlangıç ücreti ama ülkemizde öyle bir noktaya geldi ki geçim ücreti oldu. Şimdi 11 bin 402 lira. Bakan Bey ‘Bu sene bir kere artış olacak' dedi. Hiç olmasın. Enflasyon da olmasın zam da yapmayın.” diyerek tartışmaların fitilini ateşledi.
TÜİK, Ekim ayına ilişkin tüketici ve üretici fiyat endekslerini açıkladı. Tüketici fiyatlar aylık %3,43, yıllık 61,36 olarak duyuruldu. Böylece yıllık enflasyon üç ayın ardından ilk kez yavaşlamış oldu. Yavaşlamanın başlıca nedeni baz etkisi. Geçen yıl ekim ayında aylık enflasyon %3,54'tü. Üretici fiyat endeksi ise aylık %1,94, yıllık 39,39 oldu. Bir süredir devam eden bu tablo, üretici fiyatların daha yavaş ve düşük oranlı arttığını gösteriyor. İki endeks arasındaki makas ise üreticilerin maliyet üstü zamlar yaptığını düşündürüyor. Enflasyon konusunda asıl TCMB'nin raporu önemli. TCMB 2023 enflasyon tahminini OVP seviyesine çıkardı. Başkan Hafize Gaye Erkan, 2023 yıl sonu enflasyon tahminlerini yüzde 58'den yüzde 65'e, 2024 enflasyon tahminlerini ise yüzde 33'ten yüzde 36'ya çıkardıklarını söyledi. Başkanın açıklamalarına göre dezenflasyon süreci 2024 yılının ikinci yarısında başlayacak ve istikrarlı bir gerileme izleyeceğiz. O zamana kadar yükselmeye devam edecek ve 2024 Mayıs – Haziran döneminde %75 üstü bir enflasyon görülecek. Erkan'ın açıklamasına göre enflasyonda haziran sonrasında gerçekleşen 23 puandan fazla artışa akaryakıt fiyatları 4,8 puan, sepet kurdaki artış 4,3 puan, vergi artışları ise 2.5 puanlık katkı yaptı. ENAG, ekim enflasyonunu aylık %5,09, yıllık ise %126,18 olarak açıklamıştı. Giderek yaygınlaşan kanaat, ENAG'ın rakamlarının hissedileni daha doğru yansıttığı yönünde. Bakan Şimşek, şeffaflık sözü verdiği halde kendisinden önceki dönem açıklanan ve çok tartışma koparan enflasyon rakamlarını denetime açmadı. Dolayısıyla son aylarda doğru açıklandığını kabul etsek bile, yanlış rakamların üzerine açıklanmış oluyor. Yıl başı yaklaşırken yine bu tartışmalı enflasyon rakamları artışlar için baz oluşturacak. Emekçileri zor günler bekliyor TCMB Başkanı, son enflasyon raporu sunumunda, “Ücretlerdeki her 10 puanlık artış enflasyonda 1 ila 1,2 puan artışa yol açıyor” dedi. Fakat kar marjlarındaki fahiş artışların, şirketlerin maliyetlerinin çok üstünde zam yaparak sağladıkları astronomik karların etkisi hakkında ne bir çalışmadan söz etti ne de bir oran verdi. Ortodoks iktisatçılar, ekonomistler bu tutucu yaklaşımdan, bu piyasacı yaklaşımdan ayrılmıyorlar. Onlar için şirketlerin fahiş karları sorun oluşturmuyor. Bakış açılarının merkezinde “şirketler için her şeyin daha iyi olması” var. Milyonlarca emekçinin yoksulluk pençesine düşmesini her zaman göze alınması zorunlu bir maliyet olarak vazediyorlar. Enflasyonun karakteri hakkında bir çalışma yok. Bu enflasyonun talep çekişli mi yoksa kar çekişli mi ya da başat rolü hangisinin oynadığına dair bir kanıt sunmadan klasik sermaye yanlısı, sermayeyi gözeten politikaları tercih ediyorlar. Bu yaklaşımı ekonomi yönetiminin iki önemli isminde de (Şimşek ve Erkan) izliyoruz. Prof. Dr. Erinç Yeldan, Erkan'ın açıklaması üzerine; “Enflasyonun altında ücret maliyetleri var savı yanlış, tutarsız ve komuoyunu yanıltıcıdır. TÜİK verileri, 2015 sonrasında şirketlerin tekelci konumlarına dayanarak kar marjlarını hızla yükselttiğini ve üretici fiyat enflasyonunu körüklediğini belgeliyor” dedi. Ücretlerin milli gelir içindeki payı azalırken, TÜİK'in hatalı enflasyon rakamlarına göre yapılan zamlarla ücretlilerin alım gücü kaybı ortadayken, enflasyonu ücret artışlarının azdırdığını söylemek doğru Ortodoks ezberden başka bir şey değil. Prof. Yeldan'ın dediği gibi yanlış, tutarsız ve yanıltıcı. Fakat anlaşılıyor ki mevcut ekonomi yönetimi ücretlilere yüklenmeyi sürdürecek. Bu acımasızlığı en son “emeklilere 5 bin lira ikramiye” verilmesinde kapsam sınırı getirilmesinde de görmüştük.
Geçtiğimiz salı günü Eylül ayına ilişkin enflasyon verisini gördük. TÜİK'in hesaplamalarına göre TÜFE aylık bazda %4,75 artarken yıllık artış %61,53 oldu. Alt kalemlere bakarsak; okulların açılmasının etkisi aylık bazda son derece belirgin bir şekilde verilere yansımış durumda. “Eğitim” ana harcama grubundaki aylık artış %30,27 olarak gerçekleşmiş. Ancak yine de böylesi orandaki bir aylık artışın izaha muhtaç olduğunu kayda geçirmekte fayda var. Diğer yandan aylık bazdaki ikinci en yüksek artışın %10,03 ile alkollü içecekler ve tütün ana harcama grubunda olduğunu görüyoruz. Yakından takip ettiğimiz “gıda ve alkolsüz içecekler” grubundaki yıllık artış yine TÜFE'nin üzerinde gerçekleşmiş ve %75,14 olmuş. Gelelim esas meseleye. Hatırlayacağınız üzere Merkez Bankası 27 Temmuz'da açıkladığı yılın III. Enflasyon Raporu'nda 2023 yıl sonu için enflasyon tahminini %58 olarak güncellemişti. Sonrasında ise 24 Ağustos'taki Para Politikası Kurulu toplantısında bu kez %58 yerine “tahmin aralığının üst sınırı” olan %62 işaret edilmişti. 6 Eylül'de açıklanan Orta Vadeli Program'da ise bu kez %65 telaffuz edildi. Ben o günden sonra yine bu köşede yazdığım yazılarımda Merkez Bankası'nın bu konuda fazla iyimser kalmış olabileceğini ifade etmiş ve yıl sonu beklentilerinin 2 Kasım'da yayınlanacak yılın IV. Enflasyon Raporu'nda yukarı yönlü güncellenebileceğini belirtmiştim. Nitekim yine geçtiğimiz Salı günü Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan'ın TBMM Plan Bütçe Komisyonu'nda yaptığı sunum benim beklentilerimle paralel bir içeriğe sahipti. Söz konusu sunumda dikkat çeken grafiğe göre yıllık enflasyon 2024 yılı Haziran ayına kadar artmaya devam edecek. Sizin de grafik de gördüğünüz üzere Merkez Bankası yıllık enflasyona ilişkin projeksiyonunda oran belirtmekten imtina etmiş durumda. Bunun ana nedeninin yıl sonu enflasyonu için önceden ifade edilen oranların yukarı yönlü revize edilmek zorunda kalınacağı olduğunu değerlendiriyorum. Dahası TÜİK'in konutlarda kullanılan doğalgazın 25 metreküpüne kadar olan kısmı için uyguladığı “sıfır fiyat” mekanizmasının Kasım ve Aralık aylarında enerji grubunda yukarı yönlü etkilere neden olacağı da biliniyor. Öte yandan yine TBMM Plan Bütçe Komisyonu'na yapılan sunumda da belirtildiği üzere hizmet enflasyonunda katılık devam ediyor. Ayrıca akaryakıt fiyatlarındaki artış da enflasyonun yayılımını artırıyor. Buna ilave olarak döviz kurlarından fiyatlara geçişkenlik de artıyor. Tüm bu verilere bakarak özetle şu tespitte bulunabiliriz: enflasyon gelişmeleri Merkez Bankası'nı bir süre daha yormaya devam edecek ve tahminler de son dönemdeki gelişmelere bağlı olarak yukarı yönlü güncellenmek zorunda kalınacak.
dergiciliğin düşünce, kültür, sanat ve edebiyatla ilişkisini; ilgili kabiliyetlerin eğitimindeki yerini, entelektüel ortama katkısını... konuşmayı artık geride bırakmış olmalıyız. Çünkü söz konusu değerlerin sürekli işlenerek sürdürülmesindeki zorunluluk dergiciliği özel bir araç katına yükseltmeyi gerektirmiyor, zaten o -ferdî bir gayretle- orada bunun için bulunuyor. Problem, değer üretimiyle dergiciliğin ve buna mahsus ferdî gayretin günümüzde artık simetrik olmayışıdır. “Ürettiğin değer kadar konuş” yerine “Paran kadar konuş” sözünün öne çıktığı şu ortamda ferdî gayretlerin maddiyat duvarına toslayarak parçalandığı malumdur. Dergilerin zikrettiğimiz nedenlerle yaşamasından yana bir tercihte bulunduğumuzda ise kurulması zorunlu çok dolaşık bir ilişkiler yumağıyla yüz yüze geliveririz. İki aylık kitap kültürü dergisi Şiraze'nin editörü M. Sedat Sert, yazımıza başlık olarak seçtiğimiz soruyu merkeze alan son yazısında (Eylül-Ekim 2023, sayı: 19) o yumağın içinden bir umut ışığı bulmaya çalışmış. Sert'in on üç madde özetlediği o umut ışığını, buradan da paylaşmak istiyorum: “1. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın himayesinde, iki yılda bir defa olmak üzere ‘Türk Dergiciliği Çalıştayı' düzenlenmesi, dergiciler açısından fikir alışverişi ve tecrübe paylaşımı noktasında faydalı olabilir, 2. Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı 1.274 kütüphane var. Bu kütüphaneler için daha çok dergiye abone olunması ve kargo ücretlerinin de karşılanması dergilere ciddi bir katkı sağlayacaktır. 3. TÜİK'in 2022 yılı verilerine göre 625 üniversite kütüphanesi var. Üniversite kütüphanelerinin dergilere abone olması daha kolay. Ama kaç dergiye abone olduklarını bilemiyoruz tabii. Bu konuda da üst kurul olarak YOK, üniversiteleri teşvik edebilir. 4. Yine TÜİK'in 2022 yılı verilerine göre 47.654 örgün ve yaygın eğitim kurumu kütüphanesi mevcut. Millî Eğitim Bakanlığı›nın okullara dergi için bütçe ayırması ve belirli sayıda dergiye abone olunmasını şart koşması dergilere nefes aldıracak bir uygulama olur. Belki böyle bir uygulama vardır ama bize yansıyan tarafını göremedik daha. 5. Belediyelerin, dergilere kültür-sanat faaliyetlerinin ve kültür yayınlarının reklamını vermesi, ayrıca bünyesindeki kütüphaneler için dergilere abone olması dergiciler açısından önemli bir katkı olacaktır. Türkiye'de 1.392 belediye olduğunu ve bunların da kütüphane sayılarını düşünürsek ortaya ciddi bir abone potansiyeli çıkmaktadır. (...) 6. PTT'nin dergilerin gönderimi için aldığı ücretin makul bir tutar olması, dergilerin kargo maliyetini ciddi oranda hafifletir. Dergi başına matbaa masrafını aşan bir kargo bedeli ortaya çıkmaktadır. Çözüm bulunması ise elzem bir konudur.
Gazeteci İbrahim Ekinci, belirlenen yeni enflasyon düşürme programıyla ilgili odağını şirket kârlarına çeviriyor. Ekinci, bir haftanın ekonomi gündemini yorumluyor... "Şirket kârları 2022'de tarihi rekoru gördü. TÜİK'in sektör bilançolar istatistiklerine göre firma kârlılıkları geçen yıl rekor seviyeye ulaştı. Net satışlarını geçen yıl yüzde 112 artıran şirketlerin, kârlarındaki yıllık artış yüzde 423'ü aştı."
Ekonomist Güldem Atabay, TÜİK'in açıkladığı enflasyon verilerini ve enflasyon karşısında yapılan ücret artışlarını değerlendirdi. Kuru baskılamak için yapıldığı iddia edilen döviz satışlarını da değerlendiren Atabay, Merkez Bankası ile kamu bankaları arasında politika uyumsuzluğu olabileceğine işaret etti. Atabay aynı zamanda Körfez ülkelerinden gelecek yatırım ihtimalini ve bu yatırımın olası bedellerini anlattı.İyi seyirler...
Günaydın. Bugün bültende cumhurbaşkanı adayları Erdoğan ve Kılıçdaroğlu açıklamaları, Zafer Partisi lideri Özdağ'ın ikinci tura kalan adaylara destek vermek için şartları, CHP'nin itiraz ettiği sandık sayısı ve TÜİK'in işsizlik oranı yer alıyor. İş dünyasının en önemli içgörüleri, sektör analizleri ve gelecek öngörüleri için Pareto'ya abone olmayı unutmayın. Bu bölüm QNB Finansbank hakkında reklam içermektedir. QNB Finansbank'ın Artkolik Sanat Platformu ile hayata geçirdiği “Kırılma Noktası: Hikâyenin SonunuSen Yaz” sergisiyle ilgili ayrıntıları burada bulabilir, sergiyi Kristal Kule'de ziyaret edebilirsiniz.
Ekonomist Murat Sağman ile TÜİK'in açıkladığı Mart ayı enflasyon verilerini, euro-borsanın neden düştüğünü, dolardaki yoğunlaşan basıncı ve altındaki seyri konuştuk. İyi dinlemeler... #ekonomi #dolar #faiz #seçim
Ekonomist Güldem Atabay, bugün TÜİK'in açıkladığı enflasyon verilerini sıcağı sıcağına değerlendirdi. TÜİK'in açıkladığı alt verilerden hareketle önümüzdeki dönemde korkunç bir enflasyon dalgasına gireceğimizi söyleyen Atabay, Fed ve Avrupa Merkez Bankası'nın faiz kararlarını ve TCMB'nin faiz indirme ihtimalini değerlendirdi. İyi dinlemeler... #dolar #seçim #ekonomi #enflasyon
Gündem Politika'da Çağrı Sarı'nın konuğu Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat. Çağrı Sarı ve Fatih Polat, TÜİK'in açıkladığı enflasyon oranını, 20 yaşındaki AKP-Erdoğan iktidarını ve seçimler yaklaştıkça muhalefet üzerindeki baskıları değerlendirdi. Gündem Politika her pazartesi ve perşembe Evrensel'de.
TÜİK'in işsizlik rakamlarıyla İŞKUR rakamları çelişti. İki devlet kurumunun verileri arasında uçurum var…. / Kadıköy'deki patlamaya terör soruşturması… / Valilik "ayak kıran" müdahale için böyle dedi: Kendilerini yere attılar… / Şekere yüzde 8 zam… / Rusya, Ukrayna'yı vurdu… Gündemin önemli başlıkları Demet Bilge Erkasap'ın hazırladığı bültende…
FED'in oyununu bu köşeden neredeyse 1 yıl önce deşifre ettikten sonra bütün dünya birden farkına varmış gibi faiz artışlarına karşı FED'e ihtar geçmeye başladı. Gerçekte FED, dolar karşısında diğer paraların değerini düşürecek politikalarla yurtdışından ucuza mal alıp yurtiçi enflasyonunu düşürmeyi amaçlıyordu. Son dönemdeki enflasyon sorununun kaynaklarından en önemlisi FED'in yarattığı para arzı olsa da bilanço küçültmek yerine faiz artırmayı seçmesi bu yüzdendi. Herkes kötü olsun ben iyi, anlamına gelen bir politika hattında ilerledi. Oysa bilançosunu küçültse faiz artışlarına ihtiyaç duymadan hem kendi hem dünya için daha iyi bir ortam yaratabilirdi. Amerika küreselleşmesinden vazgeçerken kendince FED de pozisyon aldığından bu doğru tercihe girmedi. Amerika bütün kurumlarıyla “make America great again” sloganının arkasından koşuyor. Amerika'yı yeniden büyük yapmanın yolu ise herkesi kötü yapmakta görülüyor. Ama kendi de çok iyi değil. Üstelik Amerika dört başı mamur bir ülke... Enerji kaynakları var, üretimi var, tarımı var, turizmi var, madenciliği var, güvenlik var, kimya var, uzay var, ne ararsan var. Bu yüzden kötü duruma düşmesi neredeyse imkânsız görünse de kırılganlıkları var. Teknik resesyon durumunu ithalat-ihracat netinden kaynaklandığı için ve bunu biraz önce ifade ettiğim üzere bilerek yaptığı için gerçek bir resesyon olarak kabul etmiyor. Meseleyi dünya uyanmasın diye buradan yorumlamıyor bile. Artan istihdama vurgu yapıyor. ABD'de işsizlik rakamları, pandemi kısıtları kalktığından bu yana hizmetler sektörünün yeni açılmasının kaldıracıyla düşüyor. Resesyon durumu da bu ilişki üzerinden inkâr ediliyor. Fakat bu noktada da kendini kandırıyor gibi geliyor; işte, Amerika'nın kırılganlığı da bu. FED küreselleşmeden vazgeçerken sadece ve yalnızca kendi imparatorluğunu yıkıyor. Hayli dikkat çekici olacak ama sanki Amerikalılar mecbur kaldıkları için çalışıyorlar, demek geliyor içimden. Sosyal devlet ABD'de gerçek bir yokluksa; mevcut şartlar Amerikalıları çalışmaya icbar ediyordur, denebilir. Sadece Amerikan sosyal güvenlik numarası var diye, kimse işsiz güçsüzlere artık kredi vermiyorken Amerikalılar için çalışmaktan başka hayatta kalma şansı görünmüyor. ABD'deki istihdam gelişimi, FED politikasını olması gerektiği gibi tadil etmezse tersine dönecek gibi duruyor. Bu şartlarda 2023'ün dünya ekonomisi için çok zor geçeceği de söylenebilir. Türkiye'nin baz etkisini iyi kullanıp önünü açması lazım. Türkiye'nin avantajları, dezavantajlarından fazla gözüküyor. İşsizlik rakamlarını, TÜİK'in açıkladığı son verilere göre, tek haneye düşürmesi mesela ABD özelindeki gibi yorumlanamaz. Türkiye'nin istihdam gelişimi büyümesiyle paralel seyrediyor. Mecburen değil, biraz da iştahla çalışıyor Türkiye. Artışın sektörel dağılımı, gelişmiş ekonomilere göre daha dengeli. İstihdam artışını ücret artışlarının akamete uğratmaması da belirleyici... Aynı durum ABD için de var ama Türkiye'deki nispette değil. Biraz yeni işler üretilse Türkiye'nin istihdam dinamikleri ve ücret sorunu hem işverenler hem çalışanlar için daha doğru bir noktaya gelecek. Mevcut ekonomi politikalarından murat da budur, diye anlıyorum. Asgari Ücret Ne Kadar Olur? Türkiye'de 25 milyon çalışan var. Bunların %13'ü, yani 3,2 milyonu kamu çalışanı. Kamu çalışanlarını bir tarafa koyarsak reel kesimde 2002'de %50 civarında olan asgari ücretli sayısının 2020'de %40 seviyesine indiği raporlanıyor. Bu son yirmi yıllık performans, arzu edilen nispette asgari ücretli sayısının düşürüldüğüne işaret ediyor, denemez. Daha adil bir gelir paylaşımı için istihdamı artırırken asgari ücretli sayısını daha fazla düşürmek gerekiyor. Ama evvela nereye kadar düşürmek gerektiğini bilmeliyiz. Biraz önce arzu edilen dedim ama böyle bir arzu var mı, varsa bunun şiddeti nedir, yani hangi orana çekilmelidir, bilmiyoruz. Sadece Bakan Vedat Bilgin'in işçilere yaptığı sendikalaşma çağrısının, asgari ücretli sendikalı bulunmadığı üzerinden bu anlamdaki bir arzuya işaret ettiğini biliyoruz.
TÜİK'in yaptığı son çalışmalara göre Türkiye'deki 2-14 yaş grubu arasındaki çocuklarda yüzde 2 oranında işitme kaybı tespit edildi. Çocukluk çağında ortaya çıkan işitme kayıplarının yetişkinlerde oluşan işitme kayıplarından daha fazla önem arz ett...
Gülşen'in ev hapsi kaldırıldı, yurtdışına çıkış yasağı getirildi... / Eğitimde yeni dönem ekonomik krizin gölgesinde başladı... / TÜİK'in işsizlik rakamları İŞKUR'la çelişiyor... / Et ve süt ürünlerine büyük zam yolda.... Kraliçe 2. Elizabeth'in cenaze törenine katılacak liderlerden neler istendi?Gündemin önemli başlıkları Demet Bilge Erkasap'ın hazırladığı bültende
İptal edilen KPSS'nin anlamını ve etkisinin nasıl olacağı tartışılıyor. 6'lı Masa'nın adayının kim olacağı ve seçimlere kaç aday ile gidileceği konuşuluyor. Muhalefetin farklı seçim tarihlerine göre hayata geçirebileceği senaryolar ve ihtimaller üzerine tartışıyor. Kılıçdaroğlu, Akşener, Yavaş, İmamoğlu ve diğer aday ihtimalleri masaya yatırılıyor. HDP'nin muhalefetin ortak adayına etkisi konuşuluyor. TÜİK'in son açıklamalarıyla bile % 80'e varan enflasyonun ve artan hayat pahalılığının sonuçları konuşuluyor. Bozulan fiyat düzeyinin etkileri, Erdoğan hükümetinin durumu değiştirmek için neler yapabileceği konuşuluyor. Hükümetin düşen oylarını arttırmak için yapabileceği eylemler; asgari ücrete zam, ek gösterge, EYT düzenlemesi, muhtemel af tartışılıyor.
“Mahkeme kararını tanımıyoruz.” “TÜİK'in açıklamalarını tanımıyoruz.” “Merkez Bankası'nın kararlarını tanımıyoruz.” “İstanbul Finans Merkezi'yle ilgili Merkez Bankası kararını tanımıyoruz.” “Kanun Hükmünde Kararnameleri tanımıyoruz.” “KÖİ ihalelerini tanımıyoruz.” “Dışişleri'nin uyarı yazısını dikkate almıyoruz.”
TÜİK enflasyon yüzde 78, ENAG yüzde 175.5 olarak açıkladı. TÜİK'in verilerinin güvenirliliği tekrar tartışmaya açılırken sendikalardan "Verileri karartarak milleti açlığa sürüklüyorsunuz" tepkisi geldi. Bakan Bilgin de "Bu kadar artış beklemiyorduk" dedi.
Dolar 17, euro 18'i aştı. Ne oluyoruz? Dolar kurundaki artış bir atağa dönüşecek mi? Küresel piyasalardaki gelişmeler Türkiye'yi sıkıştırır mı? TÜİK'in enflasyon verileri neden tartışılıyor? Vatandaş TÜİK'in açıklamalarına güvenmiyor mu? Ekonomist Murat Kubilay, Herkes İçin Ekonomi'de yorumluyor Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3Q2maQx
Tarlada bahçede, serada sebze meyve yetiştiren üretici kesimde yaş ortalaması 50-55. Böyle giderse 10 yıl sonra tarım sektöründe çalışacak insan bulamayacağız. Gençleri tarıma çekecek cazip projeler üretemezsek gelecekte işimiz çok zor. Tarım ve tarım sanayisi geliştirilmezse önümüzdeki yıllarda sebze meyve bütün ürünler stratejik hale gelecek. Rusya-Ukrayna savaşı ile ortaya çıkan dünyadaki buğday sıkıntısı ile hububat dünyada stratejik bir konuma geldi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği TZOB'un açıklamalarına göre TÜİK'in tahmini rakamlarında ifade edildiği gibi bu yıl buğday rekoltesi 20 milyon tonun altında bekleniyor. Dünya buğday fiyatları ise ortalama 476 dolar seviyelerinde. Devam eden Rusya-Ukrayna savaşının dışında dünyada üretici ülkelerin ihracata getirdiği kısıtlamalar hububatta spekülasyona davetiye çıkarıyor. «« Petrol fiyatlarının 5-6 ayda yüzde 44, buğday fiyatlarının da yüzde 52 oranında arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Işın Çelebi, Ukrayna-Rus Savaşı'nın buğday arzını olumsuz etkilemesi, Hindistan'ın buğday ihracatını yasaklaması, iklim değişikliği ve kuraklık nedenleriyle buğdayın altından daha değerli bir ürün haline geldiğini dile getiriyor ve şöyle diyor; “Gelir dağılımının iyice bozulduğu bir sitemde, dijitalleşme ve teknolojik gelişmelere baktığımızda mekanizmanın sadece savaş sanayii için çalıştığını görüyoruz. Zenginler inanılmaz zenginleşiyor, fakirler inanılmaz fakirleşiyor. Dünya insanlıktan giderek uzaklaşıyor, böyle bir garip bir tablo içerisindeyiz.” “Ekonomi Söyleşileri” programında “Yeni Bir Dünya Düzeninde Türkiye Ekonomisinin Durumu”nu değerlendiren Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Işın Çelebi, eski düzen kapitalizmin bittiğini söylerken sebeplerini de şöyle sıralıyor; “Dünya düzeni çökmeye başladı. Bir iki yıl önce çok popüler olan teknoloji firmaları çöküşün ilk emarelerini gösteriyor. Nasdaq firmaları 2 milyona yakın insanı işten çıkardı, dünya sistemi kilitlendi ve çözümsüz hale geldi. FED, yüksek enflasyona müdahalede geç kaldı. Enflasyon, Amerika'da %8, Avrupa Birliği'nde %7, İngiltere'de ise %9 düzeyinde bir platoya yerleşti. Nasdaq hisselerinin değer kaybı %28 oldu. FED'in geç kalması bugün daraltıcı politikaların etkisini de çok ciddi biçimde yavaşlattı. Dünyadaki kapitalizm yani liberal politikalar sistem olarak bitmiştir.” Dünyada ücretlilerin aleyhine bozulan gelir adaletsizliği yüzünden zengin ve yoksul sınıflar arasındaki makas açılıyor. Sosyal devletin şimdi daha da önemli hale geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Işın Çelebi, “Gelir dağılımının en bozulduğu yer maalesef emekliler. Asgari ücret düzeyi bugün 4200 lira, emeklilerin aldığı aylık ortalama maaş 3000 lira. Sosyal refah devleti olabilmek için kendi emekline, yaşlı insanına sahip çıkman gerek.” diyor. Günümüzde yaşanan çıkmazlardan çıkış noktasının da demokrasi ve hukukun temel ilkeleri baz alınarak, genç ve girişimci beyin gücünü etkin biçimde kullanmak olduğunu dile getirmiş; “O bakımdan üniversitedeki eğitim çok önem taşıyor. Sadece ezberleyen bir eğitim sisteminin Türkiye'ye ne kadar zarar getirdiğini görüyoruz.” «« Söyleşinin diğer konuşmacısı Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mahfi Eğilmez de bugünkü ekonomik modelin yanlış uygulandığına dikkat çekmiş; “ABD ve AB'nin kendi yaşam biçimlerine göre geliştirdiği sistemi, aynı seviyede olmayan ülkelerin aynen kullanması hatadır.
Bizi bizden başka koruyacak, memlekete işçi sınıfından başka sahip çıkacak yok! Kamudan ihale kapan müteahhitlere bizzat devletin kendisi, köprüyse geçiş garantisi, hastaneyse hasta garantisi, havalimanıysa yolcu garantisi veriyor. Bankadan kredi alan patrona Kredi Garanti Fonu'yla devlet kefil oluyor. Türk lirası döviz karşısında değer kaybetmeye başlayınca para babalarına kur koruması getirdiler. Kur koruması yetmedi, bu sefer para babaları için enflasyon korumalı süper bono çıkarmayı gündeme getirdiler. Garantiler, korumalar bitmek bilmiyor. Devletin hazine bakanı emperyalist sermayeye “bunlar da yetmezse bize gelin bürokrasiyi aşarız, yasa, anayasa tanımayız, arkamızda reis var dükkân sizin” diyor! Bol keseden verilen garantilerin kaynağı devlet hazinesi! Devlet hazinesinin gelir kaynağı ise vergiler. Her gün patronların vergi borçları siliniyor. Patronlara yeni vergi muafiyetleri getiriliyor. Ama borcunu ödeyemeyen köylünün traktörüne haciz geliyor, işçinin emekçinin maaşından, daha para bankaya yatmadan gelir vergisi kesiliyor. Çarşıda pazarda aldığımız her şey üzerinden KDV ödüyoruz. Yani işçiden emekçiden köylüden patronlara ve para babalarına sürekli kaynak aktarılıyor. Özetle devlet bir avuç patronu ve para babasını şefkatli kolları arasına almış koruyup kolluyor. Ya biz işçiler, emekçiler! Enflasyon bizi eziyor. Esas enflasyon koruması işçi ücretlerine lazım. Ücretlere her ay enflasyon oranında, TÜİK'in yalandan enflasyonu değil, fiyat denetim komiteleri tarafından belirlenecek gerçek enflasyon oranında otomatik zam istiyoruz. Yani işçiye emekçiye enflasyon koruması talep ediyoruz. Patronların bir dediğini iki etmeyen iktidar, işçinin emekçinin karşısında üç maymunu oynuyor. Açlık sınırı resmi rakamlarla 6 bini aşmış, ev sahipleri kira arttırmak ya da evden çıkarmak için kapıya dayanmış, hükümet asgari ücret zammı için dahi halen Aralık ayını işaret ediyor. İşçiye emekçiye ücret zammı verirsek enflasyon azıtır, ülke batar diyorlar. Yalanın en büyüğüdür bu! Esas patronları ve para babalarını koruyup kollayan politikalarla enflasyonu azdıran da hazineyi boşaltan da ülkeyi batıran da sizsiniz. Vatan, millet, Sakarya edebiyatını da bırakın artık. Hakkını arayan halka karşı aslan kesilip, elinde dolar olan kim varsa kapısında el pençe divan hallerinizi herkes görüyor. Demek ki işçi ve emekçi kimseden medet ummadan işine, aşına kendisi sahip çıkacak! Memlekete de işçi sınıfı ve emekçi halk sahip çıkacak. Eylemse eylem, grevse grev, direnişse direniş… Haklar söke söke alınacak! Yerli, göçmen, sendikalı, sendikasız, şu partiye bu partiye oy vermiş bakmadan, ayrı gayrı demeden işçiler birleşecek! Ve en önemlisi siyasette işçi sınıfının seçeneği yaratılacak! İşçi emekçi safını bilecek, safları sıklaştıracak! Başka yolu yok!
Türkiye günlerdir peş peşe gelen zamları konuşurken dün ülkenin gündemi enflasyondu. Mayıs ayı yıllık enflasyonu beklenin altında yüzde 73.5 olarak açıklandı. ENAG'ın hesabı ise enflasyonu yüzde 160 gösteriyordu. TÜİK verilerinin güvenirliliği yeniden tartışmaya başlandı. Muhalefet, maaş zamları nedeniyle TÜİK'in oranı düşük gösterdiğini savundu...
Milli Gelir bir ülkede belli bir dönemde üretilen mal ve hizmetlerin net parasal değeridir. Bir diğer ifadeyle; safi milli hasıladan, fertlerin gelirlerine intikal etmeyip hazineye intikal eden KDV, ÖTV gibi vasıtalı vergiler çıkarılacak olursa, geriye üretim faktörlerinin; “toprak, emek, sermaye ve müteşebbis” hizmetleri karşılığı elde ettiği gelirin toplamına milli gelir denir. Milli gelirin üç şekilde hesaplanma yönetimi bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi “Gelir Yöntemiyle Milli Gelirin Hesabı” yöntemidir. Bu yöntemde belirli bir dönemde üretim faktörlerinin üretimden aldığı paylar toplanır. Tüm bu bilgilerden yolara çıkarak şunu ifade edebiliriz; aklımızda kalması gereken, milli gelir: Kira + Ücretler + Faiz + Kar toplamına eşittir. Yani milli gelir, bir ekonomide yaratılan katma değerler toplamıdır. TÜİK'in 31 Mayıs'ta açıkladığı son rapora göre; İşgücü ödemeleri (ücretler), 2022 yılının birinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %59,7, net işletme artığı/karma (kar) gelir ise %88,1 arttı. Hane halkına ödenen ücretler ile işletmelerin ettiği kar arasındaki fark giderek açılıyor. Bu sermayedarın daha fazla zenginleşmesi, hane halkının ise fakirleşmesi anlamına geliyor.
Türkiye'de pek çok şey eksik olabilir... “En çok ne eksik?” diye sorsaydınız; aşağıda sıraladığımız benzeri olumlu gelişmelerin iletişiminin yapılmaması derdik... Türkiye'nin 2021 ihracatı 2020 yılına göre yüzde 32,9 artışla 225,4 milyar dolara ulaşmış. İhracat, 2022'de de her ay rekorlar kırarak ilerliyor... Türkiye İstatistik Kurumu 2022 yılı birinci çeyrek (Ocak-Mart dönemi) turizm istatistiklerine göre; turizm gelirleri, geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 122,4 artmış. Bu çeyrekte tüm harcama türleri geçen yılın aynı çeyreğine göre daha yüksekmiş. Spor, eğitim, kültür harcaması yüzde 306,6 artarken, paket tur harcamaları (ülkemize kalan pay) yüzde 287,7 ve uluslararası ulaştırma harcamaları yüzde 135,9 artmış. IMF'nin yayınladığı “Küresel Ekonomik Görünüm Raporu”na göre satın alma gücü paritesinde dünyanın en büyük 11. ekonomisi olmaya devam etmişiz. TÜİK'in 12 Nisan'da; sanayi üretimi yıllık %13,3 arttığını açıklamış... Aylık sanayi üretim endeksi de sürekli artış eğiliminde... Dezenformasyon denen kavram, yalnızca ‘yalan' ya da ‘hatalı bilgiler' demek değildir... Akademisyen ve medya eleştirmeni Neil Postman, iletişim alanındakilerin referans kitaplarından biri hâline gelmiş “Televizyon Öldüren Eğlence” kitabında şöyle tespit eder: “Dezenformasyon, yanlış enformasyon demek değildir... [Y]anıltıcı (yersiz, ilgisiz, parçalı ya da yüzeysel) enformasyon, yani insanda bir şey hakkında bilgi sahibi olma illüzyonu yaratan, aslında insanı bilmekten uzaklaştıran enformasyon demektir.” Bizdeki durum da bu: Makro ekonomik göstergelerin neredeyse tümü pozitif işaretler verirken, mikro ekonomik göstergelerin de bir an önce toparlanmasını bekliyoruz ama Kemal Bey'in elektriğini kestirmesi medyada daha çok yer buluyor... Dünya Bankası ve IMF Bahar Toplantıları için ABD'de bulunan Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati şu açıklamaları yapmış: “Savaşa rağmen Mart ayında tüm zamanların en yüksek ihracat rakamlarına ulaştık. ...Enerji hariç ihracatın ithalatı karşılama oranı 2013 yılında yüzde 74,5 seviyesindeyken bu yılın Mart ayının yıllıklandırılmış oranı 98,2 seviyesine geliyor. Yani şunu söylüyorum; enerji hariç ihracat ve ithalat dengelenmiş durumda. Bizim karşı karşıya kaldığımız şey şu geçen yıl ithal ettiğimiz enerjinin maliyeti bizdeki dengeyi bozuyor. Bu dengeyi de inşallah ihracatımızı daha fazla artırarak ve özellikle de tekrar ettiğim turizmdeki önemli gelişmeler sayesinde doğrudan, dolaylı yatırımlarla etkilerini en aza getirmiş olacağız.” Ama medya organları siyasi polemiklerle bu olumlu tabloyu boğuyor, görünmez kılıyor... Peki, bunu kırmak mümkün mü? Mümkün... İletişimde ‘gündem belirleme' (agenda setting) denen bir araç vardır... Örneğin, Ümit Özdağ'ın, Ali Babacan'ın ya da Gültekin Uysal'ın kısa dönemli çıkışlarının sürdürülebilir olduğunu düşünün... Makro ekonomi iletişimi için yapılması gereken de sürdürülebilir bir ‘gündem belirleme' çalışmasıdır.
Günaydın. Bu hafta sonu gündemde TÜİK'in yayımladığı İstatistiklerle Çocuk raporu ve Venedik Bienali 59. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu var. Bugünün bülteni GAİN destekleriyle ulaşıyor. Fotoğraf: 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarından
AKP kendine ortodoks! Erdoğan'ın “faiz sebep enflasyon sonuçtur” iddiası çok tartışıldı. Yerleşik iktisat teorisine tamamen zıt olan bu görüşün öne sürülmesini cehalet olarak niteleyenlerle aynı görüşte olmadık. Bu görüşün istibdad rejiminin siyasal finansmanına öncelik veren, müteahhit inşaat sermayesini fonlayan, bilhassa ihracatçı sektörler ve turizm için emek maliyetlerini azaltmayı, ihraç mallarını göreli olarak ucuzlatarak ihracatı arttırmayı hedefleyen politikanın, popülerleştirilmiş bir ifade biçimi olduğunu söyledik. Herhalde AKP iktidarının “batık müteahhitleri kurtaracağız”, “Türkiye'yi yabancı sermaye için ucuz emek cenneti yapacağız” ve “tüm bunlar için Merkez Bankasını ve kamu bankalarını hortumlayarak parti kasası haline getireceğiz” demesini beklemiyorduk değil mi? Erdoğan izlediği ekonomi politikasını “Nas var” diyerek İslami bir kisveye sokarken, Hazine ve Maliye Bakanlığına getirdiği Nureddin Nebati burjuva iktisatçılarına daha havalı görünmek istemiş olacak ki "Biz ortodoks politikaları bir tarafa koyduk. Artık heterodoks politikalar var" diyerek aynı çizgiyi savundu. Ortodoks demek kabaca geleneksel yaklaşıma ve teoriye bağlı kalmak demek. “Geleneksel, ana akım iktisat teorisine bağlı kalmıyoruz sıra dışı politikalar izliyoruz” diyorlar yani. Kulağa hoş geliyor doğrusu. Ama ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz! Erdoğan'ın lafına bakarsanız “Nas var” yani İslam'a göre faiz haramdır! Ama dolar kuru 18 TL'ye fırlayınca ne nas kaldı ne haram! Erdoğan bir gecede “kur korumalı mevduat” ile fiili olarak faiz arttırdı. Hem de ne artış! Döviz kurundaki artışa endekslenmiş ucu açık bir faiz artışıydı bu! Ve Erdoğan ortodoks politika uyguluyordu, döviz kurunu tutmak, enflasyonu dizginlemek için para arzını düşürüyor başka bir ifadeyle faizi arttırıyordu. Konu asgari ücret tartışmasına geldiğinde bu sefer iktisadi ortodoks papazlığına soyunan Çalışma Bakanı Vedat Bilgin oldu. Gerçek açlık sınırının 6.000 lira olduğu, TÜİK'in resmi gıda enflasyonuna göre dahi asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığı, işçi ve emekçilerden yeni bir asgari ücret zammı talebinin yükseldiği yerde Vedat Bilgin "Enflasyon ücret artışı sarmalına sebep olacak bu tür yaklaşımları yanlış buluyorum" diyerek asgari ücret için Aralık'ı işaret etti. Enflasyon ücret artışı sarmalı mı? Heteredoks AKP'liler konu sermayenin kârları olunca nasıl da yine ortodoks iktisat kitaplarının tam orta yerinden konuşuyor ama! Merkez Bankası rezervlerini çarçur etmek, oligarkları fonlamak için kamu bankalarını hortumlamak, müteahhitlere köprü için araç, havaalanı için yolcu, şehir hastanesi için hasta garantisini dolarla vermek, Demirören'e bir milyar dolar karşılıksız kredi vermek, şirketlerin vergi borçlarını silmeler, hiç bitmeyen destekler teşvikler ve tüm bunlar dolayısıyla oluşan bütçe açıklarını karşılıksız para basarak ve fahiş faiz oranlarıyla borçlanarak kapatmak enflasyon sarmalı yaratmıyor ama ücret artışı enflasyon sarmalı yaratacak öyle mi? Aldattınız ve aldatmaya devam ediyorsunuz. Yapabilirsiniz ama yapmıyorsunuz. Ama yapacaksınız. Yapmak zorunda kalacaksınız. Çünkü hak verilmez alınır! İşçiler köleniz halk kulunuz değil bunu öğreneceksiniz! Asgari ücret artınca enflasyon ne mi olacak? Onun da çaresi var… Fabrikalar bankalar devletin devlet işçinin olacak! Çare ortodoks ya da heteredoks burjuva iktisadında değil faizsiz ve sömürüsüz düzende yani sosyalizmde!
Gündem Politika'da Çağrı Sarı'nın konuğu Evrensel Gazetesi Yazarı Nuray Sancar. Çağrı Sarı ve Nuray Sancar, cezaevi'nde hayatını kaybeden Ferhat Yılmaz'ın ardından tartışılan cezaevlerinde işkence iddialarını, TÜİK'in onayı olmadan istatistik paylaşmanın önüne geçen yasa tasarısını ve ekonomideki kötü gidişatı "sabır" söylemleriyle üstünü örtmeye çalışan iktidar temsilcilerinin sahur ve iftar organizasyonlarını değerlendirdi. Gündem Politika her pazartesi ve perşembe Evrensel'de.
Ankara Baskısı'nda Birkan Bulut'un konuğu İktisatçı Prof. Dr. Aziz Konukman. Prof. Dr. Konukman, TÜİK'in enflasyonu hesaplamada nasıl bir yöntem kullandığı, açıklanan resmi enflasyon oranlarının neden gerçek dışı olduğu, enflasyonun önümüzdeki aylarda nasıl seyredeceği, kur garantili mevduat sisteminden kimlerin faydalandığı, bu sistemin yükünün kimin sırtına yüklendiği ve FED'in faiz artırımının Türkiye'ye nasıl etki edeceği konularında Birkan Bulut'un sorularını yanıtladı. Ankara Baskısı her çarşamba Evrensel'de.
Birkaç gündür bulunduğum Kahramanmaraş'ta dün yaşadığım iki şeyin ardından geldi TÜİK'in yıllık enflasyonu %61 olarak hesapladığı haberi. İlki şu: İftar için, Maraş'ta tatlısını çok sevdiğim bir pastaneye girdim. Her zamanki gibi çok iyi yaptıklarını düşündüğüm o cevizli tatlılarından aldım. O sıra içerideki bir müşteri “fıstıklısı da oluyordu bunun, yok mu bugün?” diye sordu. Pastaneci abi “bu sene fıstık fiyatları yüzünden fıstıklı tatlı yapmamaya karar verdik abi. Biz yaparız yapmasına da kim alacak ki?” dedi. Makul buldum pastanecinin söylediği cümleyi. “Olur mu abi, sen yapsaydın alan bulunurdu elbet” demedim mesela. Çünkü bir gün öncesinde Gaziantep'te geçen sene 300 liraya aldığım bir tepsi fıstıklı tatlının 554 lira olduğunu görmüş ve “fıstıklı tatlı alınmaz artık” diye düşünmüştüm. İkincisi de şu: İftardan sonra dostlarla
DUVAR - İktisatçı Mustafa Sönmez, TÜİK'in açıkladığı şubat ayı dış ticaret verilerini değerlendirdi. Sönmez, mart ayında dış ticaret açığının büyüyeceğini ifade etti.
TÜİK'in açıkladığı enflasyon oranı yüzde 54,4... ENAG: Yıllık enflasyon yüzde 123,80... DİSK-AR: Dar gelirlinin enflasyonu yüzde 95'i aştı... Akaryakıta yine zam... Benzin 18, motorin 19 lirayı geçti.. Savaş ithalatı durdurdu, Türkiye yağsız kalabilir... 39 ülke başvurdu, UCM, Ukrayna'da savaş suçu soruşturmasında delil topluyor... Danıştay Başsavcılığı: İstanbul Sözleşmesi'den çekilmek hukuku aykırı... Maske çıktı, HES kodu kalktı ama müzik yasağı sürüyor... Hekimler "normelleşme" kararlarına tepkili... "Virüsün serbest dolaşımı..."
Günaydın. TÜİK'in açıkladığı verilere göre yıllık tüketici enflasyonu %50 seviyesini aştı. Gürcistan ve Moldova Avrupa Birliği'ne katılmak için adım attı. Ukrayna'da Kiev'i terk etmek isteyenler için insani koridor oluşturulacağı açıklandı. Bugünün bülteni About Nights destekleriyle ulaşıyor. Fotoğraf: CNN
Nüfus, ekonomi politikasının dayandığı en önemli faktörlerden biri. TÜİK'in yeni açıkladığı veriler, nüfusun yaşlandığını açıkça gösteriyor. Bunun arka planını ve ekonomiye yansımalarını AA Ekonomi Muhabiri Merve Özlem Çakır'a sorduk.
Medyascope Gündem'de Şükran Şençekiçer'in konuğu ekonomist Prof. Dr. Öner Günçavdı, TÜİK'in ocak ayı enflasyon rakamlarını ve ekonomide gidişatı yorumluyor.
DUVAR - İktisatçı Mustafa Sönmez, TÜİK'in açıkladığı enflasyon istatistiklerini Mercek Altı'nın yeni bölümünde değerlendirdi. Sönmez, tüketici enflasyonunun gittikçe yükseleceğini söyledi. #TÜİK #enflasyon #mustafasönmez #ekonomi #analiz #TÜFE #ÜFE #istatistik
Araştırmacı Dr. Pınar Kaynak Güneş, TÜİK'in açıkladığı büyüme ve işsizlik verilerini değerlendirdi. Güneş “Genç işsizliğin Kasım'da yüzde 22.3 olarak açıklandığını görüyoruz. Özellikle kadınlarda 3 puan ciddi bir işsizlik artışı var. Yüzde 30.7 olarak açıklanmış. Bu her üç genç kadından birinin işsiz olduğu anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.
Pazar günkü köşe yazısında Ahmet Hakan iki ilginç bilgiyi paylaştı. Birincisi, Dünya Bankası'nın performans endeksiyle ilgiliydi. Diğeri de TÜİK'in bir uluslararası kuruluş tarafından sürekli denetlenmesi... TÜİK'in hangi kuruluş tarafından denetlendiğini merak edip kurumun Basın Müşavirliğini aradık. Sağ olsunlar anında geri döndüler. Kurum, Avrupa standartlarına uyumluluk konusunda 2005 yılından beri her yıl Avrupa Birliği'nin İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından denetleniyormuş. Bu iki hususu hepimizin zaman zaman içinde bulunduğu yankı odalarından birindeki (Echo Chamber) arkadaşlarla mizahi bir tonla paylaştım. Dedim ki “Bu yazıda verilen iki bilgi de yalandır muhakkak da, yine de Echo Chamber'dan kafayı bir nebze olsun dışarıya uzatmaya yardımcı olur belki...”
Türkiye'de enflasyon yükselmeye devam ediyor. TÜİK tarafından açıklanan son verilere göre Kasım 2021'de Tüketici Fiyatları Endeksi'nde bir önceki aya göre %3,51 ve bir önceki yılın aynı ayına göre %21,31'lik bir artış yaşandı. Şimdi detaylara bakalım. TÜFE'DE SON DURUM Pandeminin başından bu yana enflasyon risklerinin yüksek olduğu bir dönem yaşıyoruz. Bu durum da enflasyonun kademli bir şekilde artış göstermesine neden oluyor. Hal böyle olunca da TÜİK'in enflasyon sepetindeki 415 mal ve hizmet kaleminin 345'inin fiyatı artmış. Yıllık bazdaki en fazla artış sırasıyla “lokanta ve oteller”, “gıda ve alkolsüz içecekler”, “ev eşyası”, “konut” ve “ulaştırma” gruplarında gerçekleşmiş. Aylık bazdaki en fazla artış ise ulaştırma grubunda.
DİP Bildirisi: İş, Aş, Hürriyet! Kurucu meclis için genel grev! Emekçi halk için geçinmek dünden daha zor, yarın bugünden de zor olacak. Erdoğan'ın asgari ücrete enflasyonun üzerinde zam vadetmesi bu gerçeği değiştirmez. Zira ekonomi zincirlerinden boşanmış bir enflasyon rotasına girmişken, TÜİK'in kimsenin inanmadığı yüzde 19'luk enflasyon oranının üzerinde verilecek rakamların hızla eriyeceği, kaşıkla verilenin kepçeyle alınacağı çok açık. İktidarın küresel tedarik zincirlerinde yer kapma ve ihracata dayalı büyüme iddiasının ardında, ülkedeki emek gücünü ucuzlatmak ve emperyalizme ülkeyi bir ucuz emek cenneti olarak sunmak vardır. İşçi sınıfı örgütlü değilse, ücretlerini ve sosyal haklarını toplu sözleşmelerle geliştiremezse, üretimden gelen gücünü ve grev silahını gereğince kullanamazsa enflasyon karşısında ücretlerinin erimesine mani olamayacaktır. Şimdiden açlık sınırı 3200 liraya ulaşmış durumdadır. Ayrıca adaletsiz vergi sistemi ile asgari ücretliyi dahi üst dilime sokan gelir vergisiyle yapılan zammın bir kısmı geri alınmakta, işsizlik sigortası fonu için yapılan kesintiler de teşvik ve destek adı altında sermaye tarafından yağmalanmaktadır. Emekçi halkın mücadelesi haklı ve meşrudur! İstibdad bir provokasyon rejimidir! İşçi sınıfının ve emekçi halkın bu gidişata karşı öfke duymasından ve tepki göstermesinden daha doğal bir şey yoktur. Bu tepkiler istibdad rejimi tarafından provokasyon olarak yaftalanmakta, istibdadın polisi sokak gösterilerine saldırtılmaktadır. İktidarın özel affıyla dışarı salınan faşist mafya babaları, yaptıkları açıklamalarla tepki gösteren emekçi halka aba altından sopa göstermektedir. İstibdadın polisi sokaklardadır, faşist çeteler sırasını beklemektedir. İktidarını sürdürmek için kardeş kavgasını körüklemekten çekinmeyenler tepki gösteren halkı provokatör olmakla suçlayamaz. İstibdad rejimi bizzat bir provokasyon rejimi olduğunu kanıtlamıştır. Hak verilmez alınır! Ayrı gayrı yok, birleşik işçi cephesi için ileri! İşçi sınıfı ve emekçi halk bu yüzden tepkisini göstermeden öfkesini içine atıp oturmamalıdır. Tam tersine, bu olan biten işçi sınıfına ve emekçi halka öfkesini örgütlü ve kitlesel biçimde ortaya koymak için hazırlanması yolunda bir işarettir. Ayrı gayrı demeden, sendika, konfederasyon, örgütlü örgütsüz ayrımı yapmadan Birleşik İşçi Cephesi'nde birleşmek tek yoldur! Her grev her işçi direnişi ekmek ve hürriyet mücadelesinin bir ocağıdır! İşçi mücadelelerinde kenetlenelim! Güç verelim güç biriktirelim! Metal işçilerinin MESS'le büyük hesaplaşması yaklaşıyor! MESS'i ezelim, sermayenin iktidarının, istibdadın üstüne yürüyelim! Asgari ücret, 3600 ek gösterge, EYT, vergide adalet ve emekçi halkın nice yakıcı talebi söz konusu olduğunda hakkımızı vermeyeceklerini ya da kaşıkla verdiklerini kepçeyle geri alacaklarını unutmamalıyız! Hak verilmez alınır! Haklarımızı almak ve korumak için güçlerimizi birleştirmek ve örgütlenmek zorundayız! İşçi sınıfının üretimden gelen gücü devreye sokulduğunda, tüm emekçi halk, işçi sınıfının örgütlü güçlerinin başını çektiği bir genel grev etrafında birleştiğinde bu gücün karşısında kimse duramaz! İşçi sınıfı kendi kaderini eline almalı ve memleketin kaderine el koyarak emekçi halkı etrafında birleştirmelidir. Sömürücü azınlığın çıkarları üzerine inşa edilmiş bir istibdad rejiminin mümessili olan Erdoğan ve hükümeti, nüfusun emekçi çoğunluğunun kaderini eline almasıyla istifa ederek sahneden çekilmek zorundadır. İstibdadın memlekete vurduğu zincirleri kıranlar bir işçi-emekçi hükümetiyle emekçi ve ezilen çoğunluğa iş, aş ve hürriyeti getirecektir. Ayrı gayrı yok! Birleşik İşçi Cephesi var! Kırk katıra da kırk satıra da hayır! Emeğin gücüyle emekçi halkın çözümüne! Zincirsiz Kurucu Meclis için genel grev! Kahrolsun işçi ve emekçi halk düşmanı istibdad! Kahrolsun emperyalizm! Yaşasın hürriyet!
Medyascope'un sabah haberleri bülteni Gündem'de bugün Kare Portföy Genel Müdürü Ümit Kumcuoğlu, TÜİK'in açıkladığı enflasyon verilerinin güvenilirliğini değerlendirdi. Verilerin güvenilirliğinden ümidin kesildiğini söyleyen Kumcuoğlu, hükümetin ekonomi politikalarını eleştirdi. (03:10 – 18:43) Yayın öncesi Medyascope'un Twitter hesabından TÜİK verilerinin güvenilirliğine ilişkin anketi yanıtlayan takipçilerin yüzde 96'sı, verilere güvenmediklerini belirtti.
“ParaPolitik” programının 97. bölümünde Prof. Dr. Yalçın Karatepe, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan enflasyon verilerini değerlendirdi. Toplumun hissettiği enflasyon ile TÜİK'in açıkladığı veriler arasında büyük fark olduğunu belirten Karatepe, TÜİK'in enflasyonu ölçmekten ziyade enflasyon rakamlarını belli bir seviyeyi aşmayacak şekilde açıkladığını söyledi. Ekonomi politikalarını uygulayanların enflasyonu kontrol etmek için uğraşmayacaklarını aktaran Karatepe, çift haneli enflasyonun uzun süre daha devam edeceğini söyledi.
Ankara Rüzgârı'nda Türkiye gündemini değerlendiren Zülfikar Doğan, geçen hafta açıklanan enflasyon verisi ve Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu'nun görevden alınacağı tartışmalarının bu hafta da yoğun ekonomi gündemiyle süreceğini söyledi. Pazartesi günü TÜİK'in ağustos ayı işsizlik ve istihdam verilerini açıklayacağını kaydeden Doğan, temmuzda yüzde 1,4 artışla yüzde 12'ye yükselen resmi işsizlik rakamıyla işsiz sayısının da bir ayda yarım milyon arttığını ve 3 milyon 902 bin kişiye çıktığını hatırlatarak ağustos rakamlarına ilişkin beklentilerin de işsizlik oranı ve işsiz sayısında artış yönünde olduğunu kaydetti. Doğan, Merkez Bankası'nın eski adıyla beklenti anketi olan Piyasa Katılımcıları Anketi'nin ekim sonuçlarının yanı sıra Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın da eylül ayı bütçe gerçekleşme verilerini kamuoyuna duyuracağını belirtti. Ağustos ayı bütçe açığının bir ayda 41 milyar TL olduğunu dile getiren Doğan, vergi ve SGK prim borçlarıyla ilgili yapılandırma başvurularında sürenin dolduğunu ancak 400 milyarlık alacağın sadece 152 milyarı için yapılandırma başvurusu yapıldığını kaydetti. Merkez Bankası Başkanının görevden alınacağı yerine başka bir ismin atanacağına yönelik haberlerin geçen hafta gündemi epeyce meşgul ettiğine ve döviz kurlarını yükselttiğine değinen Doğan, Başkan Kavcıoğlu açısından önemli bir sınavın da pazartesi günü meclis plan ve bütçe komisyonunda yaşanacağını dile getirdi. Göreve gelmesinden bu yana ilk kez TBMM'ye sunum yapacak olan MB Başkanının muhalefet milletvekilleri tarafından soru yağmuruna tutulmasının ve köşeye sıkıştırılmasının beklendiğini kaydeden Doğan, Kavcıoğlu'nun sergileyeceği performansın görevde kalması ya da alınması açısından da Erdoğan için büyük ihtimalle belirleyici olacağı yorumunu yaptı. ABD Başkanı Joe Biden'ın Suriye konusunda Kongre'ye gönderdiği Ulusal Acil Durum Kararnamesi'nin bir yıl daha uzatılmasıyla ilgili açıklamalarında Türkiye'ye ağır ithamlar yöneltmesinin yanı sıra Türkiye'yi ABD dış politikası ve güvenliği için tehdit olarak nitelendirmesine Erdoğan'ın sessiz kaldığına dikkat çekti. Biden'a Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun yanıt verdiğini belirten Doğan; “Biden'ın oldukça ağır ve bir NATO müttefikini suçlayan, sivillerin hayatını tehlikeye atmakla, ABD'nin güvenliğini tehdit etmekle itham eden bu ifadelere iktidarın çok sert karşılık vermesi gerekirdi. Ancak Cumhurbaşkanı Sözcüsünden ya da Erdoğan'ın kendisinden bir tepki gelmedi. Daha önce, Trump'ın ağır hakaretler içeren mektubunda ya da Biden'ın Erdoğan'ı aradığı ilk telefonda Ermeni soykırımı iddialarını resmi olarak tanıyacağını bildirmesinde sergilenen sessizlik ve alttan alma tavrı, bu kez de gözleniyor. Anlaşılan Erdoğan, ay sonunda Roma'da yapılacak G20 zirvesinde Biden ile açıklanan görüşme randevusunu tehlikeye atmak istemiyor. Ancak Biden'ın sözlerine ve kullandığı ifadelere baktığınızda da adeta Erdoğan'a ‘Roma'da görüşmesek de olur veya Roma'daki görüşmeden bir şey bekleme' mesajı veriyor” dedi.
Ankara Rüzgârı'nda Türkiye gündemini değerlendiren Zülfikar Doğan, geçen hafta açıklanan enflasyon verisi ve Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu'nun görevden alınacağı tartışmalarının bu hafta da yoğun ekonomi gündemiyle süreceğini söyledi.Pazartesi günü TÜİK'in ağustos ayı işsizlik ve istihdam verilerini açıklayacağını kaydeden Doğan, temmuzda yüzde 1,4 artışla yüzde 12'ye yükselen resmi işsizlik rakamıyla işsiz sayısının da bir ayda yarım milyon arttığını ve 3 milyon 902 bin kişiye çıktığını hatırlatarak ağustos rakamlarına ilişkin beklentilerin de işsizlik oranı ve işsiz sayısında artış yönünde olduğunu kaydetti. Doğan, Merkez Bankası'nın eski adıyla beklenti anketi olan Piyasa Katılımcıları Anketi'nin ekim sonuçlarının yanı sıra Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın da eylül ayı bütçe gerçekleşme verilerini kamuoyuna duyuracağını belirtti.Ağustos ayı bütçe açığının bir ayda 41 milyar TL olduğunu dile getiren Doğan, vergi ve SGK prim borçlarıyla ilgili yapılandırma başvurularında sürenin dolduğunu ancak 400 milyarlık alacağın sadece 152 milyarı için yapılandırma başvurusu yapıldığını kaydetti.Merkez Bankası Başkanının görevden alınacağı yerine başka bir ismin atanacağına yönelik haberlerin geçen hafta gündemi epeyce meşgul ettiğine ve döviz kurlarını yükselttiğine değinen Doğan, Başkan Kavcıoğlu açısından önemli bir sınavın da pazartesi günü meclis plan ve bütçe komisyonunda yaşanacağını dile getirdi.Göreve gelmesinden bu yana ilk kez TBMM'ye sunum yapacak olan MB Başkanının muhalefet milletvekilleri tarafından soru yağmuruna tutulmasının ve köşeye sıkıştırılmasının beklendiğini kaydeden Doğan, Kavcıoğlu'nun sergileyeceği performansın görevde kalması ya da alınması açısından da Erdoğan için büyük ihtimalle belirleyici olacağı yorumunu yaptı.ABD Başkanı Joe Biden'ın Suriye konusunda Kongre'ye gönderdiği Ulusal Acil Durum Kararnamesi'nin bir yıl daha uzatılmasıyla ilgili açıklamalarında Türkiye'ye ağır ithamlar yöneltmesinin yanı sıra Türkiye'yi ABD dış politikası ve güvenliği için tehdit olarak nitelendirmesine Erdoğan'ın sessiz kaldığına dikkat çekti.Biden'a Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun yanıt verdiğini belirten Doğan; “Biden'ın oldukça ağır ve bir NATO müttefikini suçlayan, sivillerin hayatını tehlikeye atmakla, ABD'nin güvenliğini tehdit etmekle itham eden bu ifadelere iktidarın çok sert karşılık vermesi gerekirdi. Ancak Cumhurbaşkanı Sözcüsünden ya da Erdoğan'ın kendisinden bir tepki gelmedi. Daha önce, Trump'ın ağır hakaretler içeren mektubunda ya da Biden'ın Erdoğan'ı aradığı ilk telefonda Ermeni soykırımı iddialarını resmi olarak tanıyacağını bildirmesinde sergilenen sessizlik ve alttan alma tavrı, bu kez de gözleniyor.Anlaşılan Erdoğan, ay sonunda Roma'da yapılacak G20 zirvesinde Biden ile açıklanan görüşme randevusunu tehlikeye atmak istemiyor. Ancak Biden'ın sözlerine ve kullandığı ifadelere baktığınızda da adeta Erdoğan'a ‘Roma'da görüşmesek de olur veya Roma'daki görüşmeden bir şey bekleme' mesajı veriyor” dedi.
TÜİK'in enflasyon oranı, Pandora Belgeleri, Asiltürk'ün vefatı sonrası Erdoğan'ın planı… ANAP eski genel başkanı Nesrin Nas, Son Tahlilde'de Onur Öncü'ye değerlendirdi.
Zülfikar Doğan: 1000 market açılsın 1000 etiket ucuzlasın Ankara Rüzgârında Türkiye gündemini değerlendiren Zülfikar Doğan, haftaya damga vuran olayların TBMM'nin açılışı, Erdoğan'ın Soçi'de Putin ile baş başa görüşmesi ve CHP'nin Abant'ta iki günlük yeni döneme hazırlık kampı olduğunu söyledi. Erdoğan'ın meclisin yeni yasama yılı açılışındaki konuşmasında ilk kez gündemi belirleyecek bir tablo ya da söylem ortaya koyamadığını dile getiren Doğan, yeni sivil anayasa çağrısının ise en az bir yıllık mazisinin olduğunu kaydetti. Zülfikar Doğan, ‘Cumhurbaşkanı artık eski gücünden oldukça uzaklaşmış durumda. İktidar medyası her ne kadar aynı anda 15-20 televizyon kanalıyla birden canlı yayına bağlanıp Erdoğan'dan çok önemli açıklamalar başlığıyla naklen yayına geçse de bunun toplumda bir karşılığı yok. Çünkü artık Erdoğan yıllardır söylediklerini yinelemekten öteye geçemiyor' dedi. Soçi'de Rusya Devlet Başkanı Putin ile Erdoğan arasındaki görüşmenin baş başa yapılmasından dolayı yaklaşık 3 saatlik buluşmada neler konuşulduğunun tam olarak bilinemediğini kaydeden Doğan, ortak basın toplantısının yapılmamasının da iki şekilde yorumlanabileceğini belirterek ‘Birincisi ya kayda değer bir mutabakat, söylenecek bir şey yok denilebilir. İkincisi de Hiçbir konuda anlaşılamadığı ya da ciddi anlaşmazlıklar olduğu için olası sorulardan kaçınma yolu tercih edilmiş olabilir. Ancak yine de kesin olan şey Erdoğan'ın bu görüşmeden umduğunu elde edemediği. Şayet elde etseydi, gerek dönüş yolunda gazetecilere yaptığı açıklamalarda gerekse TBMM açılış konuşmasında Erdoğan bunun siyasi nemasını sonuna kadar kullanırdı' diye konuştu. Doğan, CHP'nin Bolu-Abant'ta hafta sonu gerçekleştirdiği iki günlük kamp çalışmasında da yeni yasama yılı çalışmaları yanında, Millet İttifakı'nın genişletilmesi, parlamenter sisteme geçiş hazırlıkları, sorunlar ve çözüm yollarının ele alınacağının açıklandığını ancak Kılıçdaroğlu'nun konuşmaları ve dile getirdiği başlıklarda iktidar ve Erdoğan eleştirisi dışında somut bir şeyin yansımadığını söyledi. Meclisin bu hafta yeni vergi düzenlemeleriyle ilgili torba yasayı komisyonlarda ele alacağını, Erdoğan'ın meclise gönderdiği Paris İklim Anlaşması'nın da altı yıl aradan sonra genel kurulda oylanarak kabul edilmesinin beklendiğini dile getiren Doğan, TÜİK'in 4 Ekim Pazartesi günü eylül ayı enflasyon verilerini açıklayacağını anımsattı. Muhtemelen tüketici enflasyonunda yükselişin süreceğini ve yüzde 20'ye yaklaşılacağını belirten Doğan, Cumhurbaşkanının Tarım Kredi Kooperatifleri marketinden alışveriş yaptıktan sonra ülke çapında 1000 market açılması talimatını verdiğini açıklamasına dikkat çekerek CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun da bu açıklamaya Erdoğan'ın her seçim dönemi öncesinde market ya da tanzim satış mağazası açtığını hatırlatarak karşılık verdiğini kaydetti. Zülfikar Doğan'la Ankara Rüzgârı'nı buradan dinleyebilirsiniz.
Zülfikar Doğan: 1000 market açılsın 1000 etiket ucuzlasınAnkara Rüzgârında Türkiye gündemini değerlendiren Zülfikar Doğan, haftaya damga vuranolayların TBMM'nin açılışı, Erdoğan'ın Soçi'de Putin ile baş başa görüşmesi ve CHP'ninAbant'ta iki günlük yeni döneme hazırlık kampı olduğunu söyledi.Erdoğan'ın meclisin yeni yasama yılı açılışındaki konuşmasında ilk kez gündemi belirleyecekbir tablo ya da söylem ortaya koyamadığını dile getiren Doğan, yeni sivil anayasa çağrısınınise en az bir yıllık mazisinin olduğunu kaydetti.Zülfikar Doğan, ‘Cumhurbaşkanı artık eski gücünden oldukça uzaklaşmış durumda. İktidarmedyası her ne kadar aynı anda 15-20 televizyon kanalıyla birden canlı yayına bağlanıpErdoğan'dan çok önemli açıklamalar başlığıyla naklen yayına geçse de bunun toplumda birkarşılığı yok. Çünkü artık Erdoğan yıllardır söylediklerini yinelemekten öteye geçemiyor' dedi.Soçi'de Rusya Devlet Başkanı Putin ile Erdoğan arasındaki görüşmenin baş başayapılmasından dolayı yaklaşık 3 saatlik buluşmada neler konuşulduğunun tam olarakbilinemediğini kaydeden Doğan, ortak basın toplantısının yapılmamasının da iki şekildeyorumlanabileceğini belirterek ‘Birincisi ya kayda değer bir mutabakat, söylenecek bir şeyyok denilebilir. İkincisi de Hiçbir konuda anlaşılamadığı ya da ciddi anlaşmazlıklar olduğu içinolası sorulardan kaçınma yolu tercih edilmiş olabilir. Ancak yine de kesin olan şey Erdoğan'ınbu görüşmeden umduğunu elde edemediği. Şayet elde etseydi, gerek dönüş yolundagazetecilere yaptığı açıklamalarda gerekse TBMM açılış konuşmasında Erdoğan bunun siyasinemasını sonuna kadar kullanırdı' diye konuştu.Doğan, CHP'nin Bolu-Abant'ta hafta sonu gerçekleştirdiği iki günlük kamp çalışmasında dayeni yasama yılı çalışmaları yanında, Millet İttifakı'nın genişletilmesi, parlamenter sistemegeçiş hazırlıkları, sorunlar ve çözüm yollarının ele alınacağının açıklandığını ancakKılıçdaroğlu'nun konuşmaları ve dile getirdiği başlıklarda iktidar ve Erdoğan eleştirisi dışındasomut bir şeyin yansımadığını söyledi.Meclisin bu hafta yeni vergi düzenlemeleriyle ilgili torba yasayı komisyonlarda ele alacağını,Erdoğan'ın meclise gönderdiği Paris İklim Anlaşması'nın da altı yıl aradan sonra genel kuruldaoylanarak kabul edilmesinin beklendiğini dile getiren Doğan, TÜİK'in 4 Ekim Pazartesi günüeylül ayı enflasyon verilerini açıklayacağını anımsattı. Muhtemelen tüketici enflasyonundayükselişin süreceğini ve yüzde 20'ye yaklaşılacağını belirten Doğan, Cumhurbaşkanının TarımKredi Kooperatifleri marketinden alışveriş yaptıktan sonra ülke çapında 1000 market açılmasıtalimatını verdiğini açıklamasına dikkat çekerek CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun da bu açıklamayaErdoğan'ın her seçim dönemi öncesinde market ya da tanzim satış mağazası açtığınıhatırlatarak karşılık verdiğini kaydetti.Zülfikar Doğan'la Ankara Rüzgârı'nı buradan dinleyebilirsiniz.
Ekonomi Gündemi'nde Ahval ekonomi yazarlarından Güldem Atabay, TÜİK'in güncel işsizlik verilerini ve istihdam piyasasındaki hareketlenmeleri Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof Seyfettin Gürsel ile değerlendirdi.
Ekonomi Gündemi'nde Ahval ekonomi yazarlarından Güldem Atabay, TÜİK'in güncel işsizlik verilerini ve istihdam piyasasındaki hareketlenmeleri Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof Seyfettin Gürsel ile değerlendirdi.
Hafta içinde TÜİK, 2020 yılı için Kültürel Miras istatistiklerini açıkladı. TÜİK'in verilerine göre mevcut duruma bir göz atalım. MÜZE GELİRLERİ DÜŞTÜ Pandeminin ekonomiler üzerindeki etkileri pek çok sektörde devam ederken işin kültür boyutunda da olumsuzluklar göze çarpıyor. Örneğin 2020 yılında, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı müze ve ören yeri ziyaretçi sayısı, 2019 yılına göre %73,6 düşmüş. Bu düşüş Bakanlık'a bağlı ücretli müze ve ören yerlerinin ziyaretçi sayısında %74,6 iken özel müze ziyaretçi sayısında %72,2 olmuş. Tüm bu veriler müze gelirlerinin de düşmesi anlamına geliyor. Bu veriler turizm gelirlerinde gözlemlenen düşüşle paralellik gösteriyor.
Türkiye'nin 2021 yılı II. çeyrek büyüme verisi açıklandı. TÜİK'in hesaplamasına göre Türkiye ekonomisi II. çeyrekte, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %21,7 büyümüş durumda.
ABD Kabil'de insansız hava aracıyla saldırı düzenledi. EPDK zam iddiasını yalanladı. TÜİK'in ikinci çeyrek büyüme verilerini açıklaması öncesi beklentiler paylaşıldı. Bugünün bülteni monday.com Work OS'un destekleriyle ulaşıyor. Fotoğraf: MOD/AFP - Getty Images --- Send in a voice message: https://anchor.fm/aposto/message
AKP Genel Başkanı ve 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kurulmasına haziran ayı sonunda karar verdiği “Ekonomi Koordinasyon Kurulu”, bugün yardımcısı Fuat Oktay başkanlığında ilk toplantısını gerçekleştirdi. Oktay toplantının başında hükümetin ekonomik hedeflerinden söz ederken o sırada Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) da tüketici güven endeksinin Ağustos 2021 verilerini duyuruyordu. Ekonomi Tıkırında'nın 132. yayınında Sedat Pişirici, Oktay'ın açıklamaları, TÜİK'in verileri ve Konsensus Araştırma'nın “Türkiye'nin Gündemi” başlıklı anket çalışmasının sonuçları ışığında, ekonomik gelişmeleri ve vatandaşın tutumunu değerlendirdi.
Ankara Rüzgârı'nda güncel gelişmeleri yorumlayan Zülfikar Doğan, Afganistan'da Kabil'in düşmesi, Cumhurbaşkanı Eşref Gani'nin ülkeyi terk etmesinin ardından Taliban'ın yönetime hakim olmasıyla, Erdoğan'ın Afganistan politikasının yeni bir aşamaya geçebileceğini söyledi. ABD ile Kabil'de kalma pazarlığı yapan Erdoğan'ın değişen koşullar karşısında Taliban ile masaya oturmak istediğini kaydeden Doğan, ‘Geçen hafta Cumhurbaşkanı katıldığı bir televizyon programıında Taliban ile diyalog için temaslarda bulunduklarını Taliban liderleriyle bir araya gelebileceğini, kabul edebileceğini söylemişti. Şimdi Erdoğan için bu fırsat doğmuş gibi görünse de Erdoğan'ın buradan yaratmak istediği fırsat kolay gerçekleşmeyebilir' dedi. Erdoğan'ın Afganistan'dan yeni bir göç dalgasıyla karşı karşıya olunduğunu söylediğine dikkat çeken Doğan, ‘Cumhurbaşkanı bu dalganın İran üzerinden geldiğini söylüyor ama İran'a bir uyarıda bulunmuyor. Sınırınızı kapatın kendi ülkenize ve Türkiye'ye geçişlere izin vermeyin demiyor. Pakistan sınırını kapattı ama Afganlar Türkiye'ye akın ediyor. Biden ile Kabil mutabakatı gerçekleşmeyecek gibi görünüyor. CHP lideri de Erdoğan'a tüm ülkeler çekilirken türk asker ve polisini hızla geri çekme çağrısıı yaptı' diye konuştu. Orman yangınlarından sonra Doğu ve Batı Karadeniz'de pek çok il ve ilçede art arda sel felaketleri yaşandığını can ve mal kayıplarının çok ağır olduğunu belirten Doğan, bazı ilçelerin adeta haritadan silindiğini, pek yerleşim yerinin ‘Afet Bölgesi' ilan edildiğini vurguladı. Doğan, iktidarın orman yangınlarında olduğu gibi sel felaketini de yönetmekte zorlandığını CHP'li büyükşehir belediyelerinin ise parti ayrımı yapmaksızın felakete uğrayan hemen tüm il ve ilçelere tüm imkanlarıyla yardıma koştuğunu ve ana muhalefetin sahada iyice görünür hale geldiğini kaydetti. CHP lideri Kemal Kılııçdaroğlu'nun Van'dan Sinop'a Sinop'tan Kastamonu'ya geçerek felaket bölgelerinde yoğun bir temas trafiği gerçekleştirdğini belirten Doğan, ‘CHP, lideri, milletvekilleri, belediye başkanlarıyla, CHP'li belediyeler yardım kampanyaları TIR'lar dolusu gıda ilaçla iş makineleri ve personeliyle felaket bölgelerinde. Cumhurbaşkanı sadece Kastamonu'ya gitti ama CHP lideri ve vekilleri her yerde. Halkta iktidara tepkiler sözkonusu. Tüm bunların üstüne bir de herkes destek yardım beklerken Cumhurbaşkanının banka hesp numaraları içeren bir karar çıkartıp, halktan yardım toplama kampanyası başlatması, tepkileri iyice yükseltti' yorumunu yaptı. Merkez Bankası'nın faiz kararını ve TÜİK'in haziran ayı işsizlik verilerini de yorumlayan Doğan, milyonlarca memur ve memur emeklisini ilgilendiren toplu sözleşme görüşmelerinde iktidarın yüzde 5 zam teklifiyle masaya oturmasının ise iktidara yakın Memur-Sen'i bile isyan ettirdiğini, teklifin kabul edilemez bulunduğunu dile getirdi.
Ankara Rüzgârı'nda güncel gelişmeleri yorumlayan Zülfikar Doğan, Afganistan'da Kabil'in düşmesi, Cumhurbaşkanı Eşref Gani'nin ülkeyi terk etmesinin ardından Taliban'ın yönetime hakim olmasıyla, Erdoğan'ın Afganistan politikasının yeni bir aşamaya geçebileceğini söyledi.ABD ile Kabil'de kalma pazarlığı yapan Erdoğan'ın değişen koşullar karşısında Taliban ile masaya oturmak istediğini kaydeden Doğan, ‘Geçen hafta Cumhurbaşkanı katıldığı bir televizyon programıında Taliban ile diyalog için temaslarda bulunduklarını Taliban liderleriyle bir araya gelebileceğini, kabul edebileceğini söylemişti. Şimdi Erdoğan için bu fırsat doğmuş gibi görünse de Erdoğan'ın buradan yaratmak istediği fırsat kolay gerçekleşmeyebilir' dedi.Erdoğan'ın Afganistan'dan yeni bir göç dalgasıyla karşı karşıya olunduğunu söylediğine dikkat çeken Doğan, ‘Cumhurbaşkanı bu dalganın İran üzerinden geldiğini söylüyor ama İran'a bir uyarıda bulunmuyor. Sınırınızı kapatın kendi ülkenize ve Türkiye'ye geçişlere izin vermeyin demiyor. Pakistan sınırını kapattı ama Afganlar Türkiye'ye akın ediyor. Biden ile Kabil mutabakatı gerçekleşmeyecek gibi görünüyor. CHP lideri de Erdoğan'a tüm ülkeler çekilirken türk asker ve polisini hızla geri çekme çağrısıı yaptı' diye konuştu.Orman yangınlarından sonra Doğu ve Batı Karadeniz'de pek çok il ve ilçede art arda sel felaketleri yaşandığını can ve mal kayıplarının çok ağır olduğunu belirten Doğan, bazı ilçelerin adeta haritadan silindiğini, pek yerleşim yerinin ‘Afet Bölgesi' ilan edildiğini vurguladı. Doğan, iktidarın orman yangınlarında olduğu gibi sel felaketini de yönetmekte zorlandığını CHP'li büyükşehir belediyelerinin ise parti ayrımı yapmaksızın felakete uğrayan hemen tüm il ve ilçelere tüm imkanlarıyla yardıma koştuğunu ve ana muhalefetin sahada iyice görünür hale geldiğini kaydetti. CHP lideri Kemal Kılııçdaroğlu'nun Van'dan Sinop'a Sinop'tan Kastamonu'ya geçerek felaket bölgelerinde yoğun bir temas trafiği gerçekleştirdğini belirten Doğan, ‘CHP, lideri, milletvekilleri, belediye başkanlarıyla, CHP'li belediyeler yardım kampanyaları TIR'lar dolusu gıda ilaçla iş makineleri ve personeliyle felaket bölgelerinde. Cumhurbaşkanı sadece Kastamonu'ya gitti ama CHP lideri ve vekilleri her yerde. Halkta iktidara tepkiler sözkonusu. Tüm bunların üstüne bir de herkes destek yardım beklerken Cumhurbaşkanının banka hesp numaraları içeren bir karar çıkartıp, halktan yardım toplama kampanyası başlatması, tepkileri iyice yükseltti' yorumunu yaptı.Merkez Bankası'nın faiz kararını ve TÜİK'in haziran ayı işsizlik verilerini de yorumlayan Doğan, milyonlarca memur ve memur emeklisini ilgilendiren toplu sözleşme görüşmelerinde iktidarın yüzde 5 zam teklifiyle masaya oturmasının ise iktidara yakın Memur-Sen'i bile isyan ettirdiğini, teklifin kabul edilemez bulunduğunu dile getirdi.
Ekonomi Gündemi'nde Ahval yazarı Güldem Atabay, Prof. Dr. Seyfettin Gürsel ile TÜİK'in son açıkladığı işsizlik rakamlarını değerlendirdi.
Sıcak Takip'te Ahval yazarı Güldem Atabay, Prof. Dr. Seyfettin Gürsel ile TÜİK'in son açıkladığı işsizlik rakamlarını değerlendirdi.
Ekonomi Gündemi'nde Ahval yazarı Güldem Atabay, Prof. Dr. Seyfettin Gürsel ile TÜİK'in son açıkladığı işsizlik rakamlarını değerlendirdi.
DİSK-AR, TÜİK'in iş gücü verilerini "gerçeklikten kopuk" olarak tanımladı. Akbelen Ormanı'ndaki yetkisiz ağaç kesimi, iki yıldır süren direnişi yeniden hareketlendirdi. New York Valisi Andrew Cuomo istifa etti. Bugünün bülteni QNB Finansbank destekleriyle ulaşıyor. Fotoğraf: Hazar Dost --- Send in a voice message: https://anchor.fm/aposto/message
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2020 yılına ait “Güvenlik Birimine Gelen veya Getirilen Çocuk İstatistikleri” raporunu açıkladı. TÜİK'in açıkladığı verilere göre Türkiye'de 2020'de 450 bin 803 çocuk suça karıştı, 18 bini aşkın çocuk cinsel mağduriyet yaşadı. TÜİK verilerini, çocukların suça karışmasının ardındaki etkenleri ve güvenlik birimlerine getirilen veya gelen çocukların daha sonra yaşadıkları süreci İstanbul Barosu Çocuk Hakları Kurulu Üyesi Av. Fırat Çiçek ile konuştuk.
Sürekli okuyucularımın takip edeceği üzere bir süreden bu yana hem dünyadaki hem de Türkiye'deki gıda fiyatlarındaki artışa dikkat çekiyorum. Bu bağlamda içeride TÜİK'in gıda enflasyon verisini ve dışarıda da Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün Gıda Fiyat Endeksi'ni yakından takip ediyoruz. KÜRESEL GIDA FİYATLARINDA SON DURUM NE? BM Gıda ve Tarım Örgütü'nün Haziran ayı
Haziran ayı enflasyon rakamları açıklandı. TÜİK'in hesaplamalarına göre Haziran'da TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi) aylık %1,94 ve yıllık %17,53 artış gösterdi. Diğer yandan Yİ-ÜFE (Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi) de artış göstermeye devam ediyor. Son veriye göre Yİ-ÜFE aylık %4,01 ve yıllık %42,89 artış göstermiş. Verilere göz attıktan sonra kısaca analizine bakalım.
TÜİK'in verilerine göre üst üste altıncı ayında yükselen enflasyon, yirmi ayın zirvesine çıktı. Haftanın ilk gününde 104 amiralin bildirisinin yansımaları sürdü. Bugünün bülteni Miboso’nun destekleriyle ulaşıyor. Görsel: TRT Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Programda; ➤ Gara Operasyonu, ➤ Selahattin Demirtaş'ın Gara kınaması, ➤ TÜİK'in son açıkladığı anket konuşuldu.
TÜİK'in açıkladığı genç işsizlik verilerini konuştuğumuz İktisatçı Dr. Serdar Acun, süreci tam anlayabilmek için istihdam rakamları, iş gücüne katılım oranı ve iş gücüne dahil olmayan nüfusun da analiz edilmesi gerektiğini söyledi. Acun, “rakamlar Türkiye emek piyasasında gençlerin esneklik ve güvencesizlik çemberine sıkıştığını gösteriyor. Gençler iş bulmakta zorluk çekmekte bulsalar bile esnek, kayıt dışı ve düşük ücretlerde çalışıyor” dedi. TÜİK verilere göre, 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 24.9, istihdam oranı ise yüzde 30.6 oldu. İktisatçı Dr. Serdar Acun ile genç işsizliğini konuştuk. Habere ve videoya ulaşmak için tıklayın. Evrensel'e e-gazete formatında abone olmak için tıklayın.
Emre Kongar: Enflasyonla cebimizden aldıkları yetmiyor daha da istiyorlar - 18 DAKİKA (4 OCAK 2021) Prof. Dr. Emre Kongar, 18 Dakika'da bugün gündemin sıcak başlıklarını yorumladı. Kongar programda; ➤ İktidarın koronavirüsle 'mücadelesi' ➤ TÜİK'in açıkladığı enflasyon 'rakamları' ➤ SMA hastaları için yardım toplamanın yasaklanması, ➤ 'Türban' tartışmasını değerlendirdi. ➤Tele1'e destek olmak için: https://www.tele1.com.tr/destek
Dövizdeki yükselişin yurttaşa yansıması nedir? TÜİK verileri gerçeği yansıtıyor mu? Onur Öncü'nün konuğu iktisatçı Mustafa Sönmez. Sönmez: "Döviz fiyatları tırmanış halinde. Bunu bir süre hükümet Merkez Bankası elindeki rezervleri kullanarak bastırmaya çalıştı ama bu da işe yaramadı. Merkez Bankası rezervleri erişimiş durumda. Yeni kaynak bulamıyor. Ondan dolayı bu dövizdeki yukarı yönlü tırmanış eğilimi korunuyor. TÜİK'in eksik ve yanlış yaptığı aslında verisini bize sağladığı elementleri kullanarak geniş tanımlı işsizlik ölçümü yapmıyor. Yani TÜİK'i bu yönden eleştirmeliyiz. TÜİK'in dikkate almadığı, istihdam da görünen ama fiilen çalışmayan insanlar var...“
TÜİK Verilerine göre işsizlik %13.4. Her 4 gençten 1'i işsiz... Son Tahlilde'de Onur Öncü'nün konuğu HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu... Gergerlioğlu: "Biz şu anda TÜİK'in açıkladığı verileri çok sağlıklı göremiyoruz. Bizim gördüğümüz işsizlik çok daha büyük bir şekilde artıyor. TÜİK bir devlet kuruluşu olarak iktidara paralel açıklamalar yapıyor. Kayıt dışı çalışma her geçen daha da artıyor. Şu an kayıt dışı çalışma oranı %31 civarında. Açıklanan %13.4 işsizlik rakamının gerçekte %25'den aşağı olmadığını biliyoruz.”
Prof. Dr. Emre Kongar ve Tele1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, 18 DAKİKA'da, Deniz Gezmiş ve arkadaşları, Yusuf Aslan'ın ve Hüseyin İnan'ın ölüm yıldönümünde, Türkiye'yi bugünkü noktaya getiren siyasal gelişmeleri büyüteç altına aldı. 18 Dakika'da yeni normalleşme süreci “kontrollü sosyal hayat'ın nasıl bir risk oluşturabileceğine dikkat çeken Yanardağ ve Kongar, Sağlık Bakanlığı'nın yeni araştırmasını TÜİK'in yapacak olmasını da eleştirdi.