Podcasts about sahabe

  • 25PODCASTS
  • 134EPISODES
  • 26mAVG DURATION
  • 1EPISODE EVERY OTHER WEEK
  • Apr 3, 2025LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about sahabe

Latest podcast episodes about sahabe

Maksat 114
Sahabeler Adil Mi? Sahabeler Hatasız Mıdır? | Hadis Müdafaası B7

Maksat 114

Play Episode Listen Later Apr 3, 2025 18:51


Hadis inkarcılığı hakkında cevaplanmamış soru bırakmayacağımız Hadis Müdafaası serimize hoşgeldiniz. Serinin bu bölümünde hadis rivayet eden sahabelerin adil olup olmadığını ve Peygamber (asm) adına yalan söz söyleyip hadis uydurmuş sahabe olabilir mi? konusunu ele aldık. Siz de görüş ve önerilerinizi bizimle yorumlarda paylaşabilirsiniz. ⬇️ İyi Seyirler. Bölümler: 0:00 Giriş 1:10 Sahabe adil midir? 3:42 En çok hadis rivayet eden sahabeler kimlerdir? 5:08 Sahabenin adil olduğunu tasdikleyen bazı ayetler 6:50 Sahabenin adil olduğunu tasdikleyen bazı hadisler 7:32 Sahabenin övüldüğü umumi hadisler 8:38 Sahabenin övüldüğü hususi hadisler 9:41 Sahabelerin hadis uydurmasına 3 büyük engel 10:07 1. Engel: Tehdit eden hadisler 13:09 2. Engel: Hak için aleme meydan okuyan sahabeler 17:04 3. Engel: Önlerindeki sıdk ve kizb örneklikleri * Fatih Toprakoğlu * Takip Etmeyi Unutma: Instagram: @maksat114bursa⁠ YouTube: @maksat114 Spotify: Maksat 114 ⁠X: @maksat114bursa⁠⁠

Genç Derneği
Peygamberin İkazına Sebep Olan Sahabe: Abdullah İbn Mektum (r.a) | Örnek Nesil B06

Genç Derneği

Play Episode Listen Later Mar 19, 2025 12:16


Peygamberin İkazına Sebep Olan Sahabe: Abdullah İbn Mektum Abdullah İbn Ümmü Mektûm (r.a.), İslam'ın ilk yıllarında Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) sohbetlerine katılmak için yanına gelen, ancak bu esnada yaşanan bir olayla Abese Suresi'nin inmesine vesile olan büyük bir sahabedir. Görme engelli olmasına rağmen, Kur'an'ı en güzel şekilde öğrenen ve Medine'de müezzinlik yapan bu kutlu sahabe, yalnızca ilmiyle değil, cesaretiyle de İslam tarihine damgasını vurmuştur. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) vefatından sonra Müslüman ordularına katılan Abdullah İbn Mektum, engeline rağmen savaş meydanına çıkmaktan çekinmedi. Kadisiye Savaşı'nda İslam sancağını taşıyan ve "Beni önümden bırakın, ben körüm, geri çekilemem!" diyerek ordunun en önünde yer alan bu kahraman sahabe, sonunda şehadetle mükâfatlandırıldı. #İslamTarihi #Sahabeler #AbdullahİbnMektum #KadisiyeSavaşı #Peygamberimiz

Mevlana Takvimi
MEZHEP İMÂMLARINA UYMAK-16 MART 2025 -MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Mar 16, 2025 2:25


Dört büyük mezhep imâmlarından herhangi birisine ittibâ edip, onların sözleriyle hayatını sürdürüp, onların mezhepleri arasında telfik yapmadan, onların kadrini bilerek onların fıkhî görüşlerine dayanmak ve onlardan birisini taklit etmek gerekir. Çünkü onlar ya Sahabe-i Kirâm (r.a.e.) Efendilerimizden veya Sahabe-i Kirâm'a en yakın olan Tabiîn'den bu fıkhı almışlardır. Durum böyle olunca insanın onlardan birine ittibâ etmesi onun için mecburiyyettir. Onlar (Dört Mezhep İmâmı) her hallerinde ve her tavırlarında Resûlullâh (s.a.v.)'i örnek almış ve onun sünnetinden asla ayrılmamışlardır. Eğer insan biraz İmâm-ı Â'zam Ebû Hanife (r.a.)'den, biraz İmam-ı Şafi'î (r.a.) Hazretlerinden, biraz İmâm-ı Mâlik (r.a.) Hazretlerinden, biraz İmâm-ı Ahmed (r.a.) Hazretlerinden alıp onunla amel edip hayatını bu şekilde götürürse bu yaptığı iş telfiktir. Telfik, bilittifak Ehl-i Sünnet âlimleri tarafından reddedilmiştir. Öyle ise insan ilmî seviyesi çok yüksek olmadan bu mezhebler arasında kıyas dahi yapamaz; ancak onlardan birisini kendine mezhep kâbul eder ve ona tâbi olur. Çünkü dört mezhep imamızın dördü de ayet ve hadisi bugünkü insanlardan daha fazla bilen, çok daha iyi anlayan; onları anlayanları (Sahabe ve Tabiîn (r.a.e.)) dinleyen böylelikle Hadis-i Şeriflerin ne ifade ettiklerini çok daha iyi anlayan insanlardı. Bugün “Ayet ve Hadis bize yeter” diyenler esasında Kuran-ı Azimüşşân'ın ruhunu ve hadisin aslını inkâr ediyorlar. Çünkü Hadis-i Şerif'i onlar da râvîlerden aldıkları için râvîlerini taklid ediyorlar. Bizzat Resûlullâh (s.a.v.)'den duymadılar; fakat dört mezhep imâmı ya birinci dereceden veya ikinci dereceden yakın kimselerden duydukları için onun mantık ve muhakemesini de berâber aldıklarından dolayı dört mezhep imâmına ittibâ etmek bizim üzerimize bir vecibedir. (Mehmed Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Âkâidi

Mevlana Takvimi
KURTULMUŞ FIRKA EHL-İ SÜNNET FIRKASIDIR-06 MART 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Mar 6, 2025 2:54


“Ümmetin yetmiş üç fırkaya” bölüneceğine dair hadisi şerif, itikadi mezheplerin teşekkülü ile yakından alakalıdır. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: “İsrailoğulları yetmiş iki fırkaya ayrıldılar. Benim ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan biri hariç, diğerleri cehenneme gireceklerdir.” buyuruyor. Sahabe-i Kiram (r.a.e.): “O müstesna olan fırka hangisidir, ya Resûlullâh?” diye sorunca, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: “Benim ve ashabımın yolunda olan cemaattir.” müjdesini veriyor. Bir başka hadisi şerifte ise Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Benim ve raşid halifelerimin sünnetine sarılınız.” Tüm bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, Ashab (r.a.e.)'e uyanlar, ancak sahih rivayetlerle gelen ahkâm ve siyerlerde onlara uyanlardır. Bu da Ehl-i Sünnet'in yoludur, sünneti terk edenlerin yolu değildir. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'in hükmüne uyan bu fırkadır, çünkü Resûlullâh (s.a.v.)'e ve Ashabı (r.a.e.)'e bu fırka uymuştur. İslami fırkalar hakkında bilgi veren bütün kitaplar yukarıdaki yaptığımız alıntıları teyid etmektedirler. Resûlullâh (s.a.v.)'in mübarek Ashâbı (r.a.e.)'ni tekfir edenler, onların şehadetlerini, bir demet bakla hakkında bile kâbul etmeyenler, Allâhü Teâlâ'nın sıfatlarının tamamını veya bir kısmını inkar edenler ve yüce râbbimize cihet tayin edenler ve Allâh (c.c.) da benim bu kürsüye indiğim gibi arşa inerler diyenler, Resûlullâh (s.a.v.)'in: “Kurtulmuş fırka bana ve Ashabıma tabi olanlardır.” buyurduğu fırka olamaz. O mübarek fırka ancak, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'in her çeşit sünnetini ve hatta mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerim'i sahih yollarla bize nakil ve rivayet eden mübarek Ashâb (r.a.e.)'in yolunda yürüyen ve titizlikle bağlanan Ehli Sünnet ve'l Cemaat denilen mutlu fırkadır. (Mehmet Çağlayan, Ehli Sünnet ve Akaidi.S.60)

Genç Derneği
Hristiyan Topraklarında Gözlerden Yaşlar Akıtan Sahabe | Örnek Nesil B02

Genç Derneği

Play Episode Listen Later Mar 5, 2025 19:37


Mekke'de gördükleri zulüm karşısında Habeşistan'a hicret eden Müslümanlar, adil hükümdar Necaşi'nin himayesine sığındılar. Ancak Kureyş, onları geri almak için elçiler gönderdi. Necaşi, tarafları dinlemek istediğinde, Müslümanları temsilen Ca'fer bin Ebi Talib (r.a.) söz aldı ve Kur'an'dan Meryem Suresi'ni okuyarak İslam'ı anlattı. Bu sözler karşısında Necaşi ve saraydaki din adamları gözyaşlarını tutamadılar. Kral, Müslümanları teslim etmeyi reddetti ve onları koruması altına aldı. Tarihin en etkileyici anlarından birini sizler için seslendirdik. Daha fazlası için Genç Podcast'i takip etmeyi unutmayınız ✨ #HabeşistanHicreti #CaferBinEbiTalib #İslamTarihi #Kur'an #Adalet #GençPodcast

Genç Derneği
Peygamberin Sözlerini Duymamak İçin Kulağına Pamuk Tıkayan Sahabe | Örnek Nesil B01

Genç Derneği

Play Episode Listen Later Mar 2, 2025 11:30


Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in sözlerini duymamak için kulağına pamuk tıkayan bir sahabe… Peki, daha sonra ne oldu? Onu İslam'a götüren yolculuk nasıl başladı?

Genç Derneği
Bizans İmparatoru'nu Alt Eden Sahabe | Senin Hikayen B06

Genç Derneği

Play Episode Listen Later Feb 9, 2025 17:07


Her insanın yüreğinde saklı bir hikaye vardır… Peki ya medeniyetimizin iz bırakan şahsiyetleri? İşte onların ilham veren hikayeleri, Talha Raşit Bozkır'ın samimi anlatımıyla Genç Podcast'te hayat buluyor! "Senin Hikayen", Adem Ergül'ün 365 Lider Davranış kitabından özenle seçilen hikayelerle sizi örnek alınacak önder şahsiyetlerle buluşturuyor. Her bölümde, değerlerimizi şekillendiren, karakterimize ışık tutan ve yaşamımıza ilham olacak kahramanların izlerini süreceksiniz.

Mevlana Takvimi
İSLÂM'DA ANA-BABA HAKKININ ÖNEMİ - 23 OCAK 2025 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jan 23, 2025 2:31


İslâm ana-baba haklarına son derece önem vermektedir. Nebi (s.a.v.) Efendimiz babanın hakkının, eğer baba düşman eline esir düşerde evlâdı onun fidyesini ödeyip esaretten kurtarırsa ödenebileceğini beyân buyurmuşlardır. Bunun yanında annenin hakkının ödeneceğine dair hiçbir bilgi yoktur. Bir gün Resûlullâh (s.a.v.) sahabelerinden birini, sırtında bir kadın ile Kâbe'yi tavâf ederken görüyor. Sahabe tavâfı bitirince Resûlullâh (s.a.v.) kendisini çağırtıyor ve “O sırtında tavâf ettirdiğin kadın kimdi?” diye soruyor. Sahabe “Anamdı ya Resûlullâh.” deyince Efendimiz (s.a.v.) “Peki hakkını ödemiş oldun mu?” diye suâl ediyor. Sahabe “Vallâhi Ya Resûlullâh, ben ödeşmek için yapmadım. Allâh (c.c.) ve Resûlü (s.a.v.)'in rızâsı için yaptım. Ödeşip ödeşmediğimi siz bilirsiniz.” diye cevap veriyor. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) Efendimiz: “Nefsim kudret elinde olan Allâh'a yemin ederim ki şu yaptırdığın tavâf onun karnında attığın bir tekmenin karşılığı değildir.” buyurmuşlardır. Yani anne hakkının ödenmesi mümkün değildir. Resûlullâh (s.a.v) “Anne-babasını razı ederek sabahlayan kimse için cennette iki kapı açılır. Aynı şekilde onları razı ederek akşamlayan kimse için de böylesi vardır. Eğer birini razı ederse, bir kapı açılır. Kendisine zulmetseler de, zulmetseler de, zulmetseler de onları razı etmeye çalışmalıdır. Kim anne-babasını kızdırdığı hâlde sabahlarsa ona da cehennemde iki kapı açılır. Onları kızdırarak akşamladığı zaman da yine kendisi için cehennemde iki kapı açılır. Eğer birini kızdırırsa bir kapı açılır. Kendisine zulmetseler de, zulmetseler de, zulmetseler de durum değişmez.” (Beyhâkî) buyurmuşlardır. (Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler-2, s.98-101)

Osman Sungur Yeken
Gözyaşlarınızı Tutamayacağınız Bir Sahabe Hikayesi! | Zübeyr Bin Avvâm (r.a)

Osman Sungur Yeken

Play Episode Listen Later Nov 14, 2024 19:47


Mevlana Takvimi
SAHABE (R.A.E.)'İN, RESÛLULLÂH (S.A.V)'İN SÜNNETİNE BAĞLILIKLARI - 29 EKİM 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Oct 29, 2024 2:30


Beyhaki'nin naklettiğine göre ihtiyar bir kadın Ebû Bekir es-Sıddık (r.a.)'a mirastan pay almak için geldi. Ebû Bekir (r.a.) ona dedi ki: “Senin için Allâhü Teâlâ'n kitabında bir hüküm yoktur ve Resûlullâh (s.a.v.)'in sünnetinde de senin için bir hüküm bilmiyorum. Sen dön de bunu sahabelere bir sorayım.” Muğire b. Şube (r.a.) Ebû Bekir (r.a.)'a dedi ki: “Ben Resûlullâh (s.a.v.)'in sünnetinde yanında idim, nineye mirastan 1/6 kadar pay verdi.” Ebû Bekir (r.a.) dedi ki: “Bu esnada seninle beraber başka birisi var mıydı?” Muhammed b. Mesleme el-Ensari (r.a.) ayağa kalkarak, Muğire'nin dediklerinin aynısı söyledi. Bunun üzerine Ebû Bekir (r.a.) bildirilen payı, kendisine gelen ihtiyar kadına verdi.” Beyhaki, Said b. Müseyyeb (r.a.)'den nakletti ki: “Ömer (r.a.) diyetin, kişinin erkek tarafından olan akrabalara ait olduğunu ve kadına, kocasının diyetinden herhangi bir şeyi veremeyeceğini söylemekteydi. Ta ki Dahhak b. Süfyan (r.a.)'in, Resûlullâh (s.a.v.)'in, diyetten kadına düşen payın belirlenmesi meselesini kendisine yazdırdığını haber vermesine kadar bu böyleydi. Ömer (r.a.) bu hadisi işitince hemen Resûlulah (s.a.v.)'in sözüne döndü. Yine Beyhaki naklettiğine göre Ömer (r.a.) şöyle dedi: “Resûlullâh (s.a.v.)'in cenin (anne karnındaki çocuk) hakkında bildirdiği bir bilgiyi, Allâhü Teâlâ'nın kendisine hatırlattığı bir kişi var mı?” Hami b. Malik (r.a.) ayağa kalktı ve dedi ki: “Benim iki zevcem vardı. Onlardan biri diğerine sopa ile vurdu. Hamile olduğu için karnındaki cenin ölü olarak düştü. Resûlullâh (s.a.v.) bunun hakkında sağlam bir kişinin 1/20 kadar bir miktarda hüküm verdi.” Bunun üzerine Ömer (r.a.) dedi ki: “Şayet burada bizim için verilen hükmü işitmemiş olsaydık, nerdeyse kendi görüşümüze göre hüküm verecektik.” (İmâm Suyutî, Akidede Sünnetin Yeri, s.55-57)

Mevlana Takvimi
MÜSLÜMAN DÜNYA HAYATINI NASIL YAŞAMALI? - 22 EYLÜL 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 22, 2024 2:30


Bir insan kelime-i şehâdet getirerek Cenâb-ı Hâkk'a bir söz vermiş olur. Bu söz ile insan, Resûlullâh (s.a.v.) vasıtasıyla Allâh (c.c.)'dan gelen her şeyi olduğu gibi kabul ettiğini ve gücünün yettiği kadar bunlara uyacağını kabul etmiş olur. İnsanlara bu telkin edildiği zaman veya bunu yapmak insanlara hoş gelmeye başladığı zaman nefis, şeytân veya bunlara boyun eğmiş olanlar hemen “Müslümanın yaşama hakkı yok mu?” demektedir. Bu soruyu gündeme getirenlerin istediği tarzda yaşama hakkını bu dünyada kullanan, âhiretteki yaşama hakkını kaybetmiştir. Hâkk Teâla Hazretleri; “Allâh, sinenizde iki kalb yaratmadı.” (Ahzâb s. 4) buyurmaktadır. Yâni bir tane kalb bulunur, onda da ya dünya olur ya da Mevlâ. Kalbde Mevlâ'nın bulunması demek de Cenâb-ı Hâkk'ın muhabbetinin kalbi ihâta etmesi, doldurması demektir. Dolayısıyla bir insan imânının kemâle ermesini istiyorsa Allâh (c.c.) ve Resûlü (s.a.v.)'in emir ve yasaklarına sıkı sıkıya sarılmalıdır, bu davranışına muhalif herkese de Cenâb-ı Hâkk'ın ifadesiyle “Selâmet üzere ol.” deyip oradan uzaklaşmalıdır. Buna riâyet edilmediği takdirde insanın imânı zarara uğrar. Müslüman dünya hayatını yaşayacak; ama nasıl yaşayacağını Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'den ve Sahabe-i Kirâm (r.a.e.) efendilerimizin hayatlarından öğrenecek. Onlar ne şekilde yaşadıysa o şekliyle yaşamaya gayret sarfedecek. Resûlullâh (s.a.v.) “Benimle bu dünyanın hâli, bir ağaç altında istirahat edip ihtiyaçlarını giderdikten sonra yoluna devam eden yolcunun hâli gibidir.” buyurmuşlardır. Madem ki Resûlulâh (s.a.v.)'i seviyoruz, madem ki Sahabe-i Kiram (r.a.e.) efendilerimizi seviyoruz, o zaman bizim de dünyaya bakışımız bu şekilde olmalıdır. (Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler-2, s.76-78)

Mevlana Takvimi
İSLÂM AKİDESİNDE İNANILMASI ZORUNLU OLAN ANA MADDELER NELERDİR? - 22 AĞUSTOS 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Aug 22, 2024 2:15


İslâm dininde inanılması zaruri olan yani İslâm akidesi dediğimiz konular, Amentüyle ifade edilen imân şartlarını toplamış olan metinde de geçtiği üzere altı ana maddeden ibarettir. 1. Allah (c.c.)'a inanmak, 2. Meleklere inanmak, 3. Kitaplara inanmak, 4. Peygamberlere inanmak, 5. Ahirete ve öldükten sonra diriltilmeye inanmak, 6. Kader; hayır ve şerrin yaratılış bakımından Allah (c.c.)'tan olduğuna inanmak. EHL-İ SÜNNET AKİDESİ DENİLİNCE NE ANLAMALIYIZ? Ehl-i Sünnet akidesi. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, Ashâb-ı Kiram (r.a.e.) ve Selef-i Salihin'in inandığı gibi inanmak ve onların inançları üzere olmaktır. Yani Ehl-i Sünnet'in temel anlayışı Kuran-ı Kerim ve Hadîs-i Şerifleri Sahabe (r.a.e.) Efendilerimiz'in anladığı manada anlamaktır. Ehl-i Sünnet dışı diğer mezheplerin bazısı Kuran-ı Kerim'i anlamak için sırf aklı esas alırken, diğer bazıları âlemin yaratılışı dâhil birçok mevzuda Kuran-ı Kerim'i bırakıp sırf aklı esas almışlardır. Ehl-i Sünnet için, “Benîm ve ashâbımın yolundan gidenler” şeklinde kullanılan ifadenin manası budur. Böylesi bir itikat, Allâhü Teâlâ'nın bir olduğuna ve ortağı olmadığına, mekândan ve zamandan münezzeh olduğuna, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna inanmayı ve Ashab (r.a.e.)'in tamamını hayır ile yâd etmeyi, kulun hiçbir amelini yaratamayacağını ve bunlar gibi batıl birçok itikâttan beri olmayı gerektirir. Buna göre; Şia, Mutezile, Kaderiye, Mücessime ve benzerleri, kendilerini Ehl-i Sünnet olarak ifade etseler de bidat ehlidirler. Ehl-i Sünnet değillerdir. (Suâlli-Cevaplı İslâm Fıkhı, c.1, s.69-70)

Hubb Hane
Die Erben des Propheten saw. - Abschluss | Teil 18 | Die jungen Sahabe in der Zeit des Propheten

Hubb Hane

Play Episode Listen Later Aug 19, 2024 76:32


Dies ist der 18. Vortrag aus der neuen Reihe "Die Erben des Propheten saw. - Abschluss | Teil 18 | Die jungen Sahabe in der Zeit des Propheten"

Hubb Hane
Hasan bin Ali ra., der Enkel, der seinem Opa (saw) ähnelt | Teil 17 | Die jungen Sahabe in der Zeit des Propheten

Hubb Hane

Play Episode Listen Later Aug 12, 2024 48:23


Dies ist der 17. Vortrag aus der neuen Reihe "Hasan bin Ali ra., der Enkel, der seinem Opa (saw) ähnelt | Teil 17 | Die jungen Sahabe in der Zeit des Propheten"

ERKAM RADYO
İstanbul'da Sahabe Sayısı-Tolga Saçıkara

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Jul 11, 2024


İSTANBUL'UN SIRLARI

Hubb Hane
Sad bin ebu Waqqas ra. I Der Leibwächter des Gesandten | Teil 15 | Die jungen Sahabe in der Zeit des Propheten

Hubb Hane

Play Episode Listen Later Jul 1, 2024 67:31


Dies ist der 15. Vortrag aus der neuen Reihe "Sad bin ebu Waqqas ra. I Der Leibwächter des Gesandten | Teil 15 | Die jungen Sahabe in der Zeit des Propheten"

Hubb Hane
Huseyin ibn Ali ra. , die Blume des Paradieses | Teil 16 | Die jungen Sahabe in der Zeit des Propheten

Hubb Hane

Play Episode Listen Later Jul 1, 2024 63:58


Dies ist der 15. Vortrag aus der neuen Reihe "Huseyin ibn Ali ra. , die Blume des Paradieses | Teil 16 | Die jungen Sahabe in der Zeit des Propheten"

Mevlana Takvimi
KALBİNDE KİN YER ETMEYEN SAHABÎ: SA'D BİN EBÎ VAKKAS (R.A.) - 09 HAZİRAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jun 9, 2024 2:24


Rivayet olunur ki Hz. Peygamber (s.a.v.) bir keresinde ashâbı (r.a.e.) ile birlikte oturuyordu. Resûlullâh (s.a.v.) konuşmasını keserek gökyüzünün derinliklerine doğru bir süre baktı. Sanki kendisine vahiy geliyor veya kulağına söylenen bir fısıltıyı dinliyordu. Bir süre sonra ashâbı (r.a.e.)'e dönerek: “Şimdi bulunduğunuz yere cennet halkından birisi gelecek” buyurdular. Sahabe bu mutlu müjdeyi hak edenin kim olduğunu öğrenmek için sağa sola bakmaya başladı. Az sonra bulundukları yere Sa'd b. Ebî Vakkas (r.a.) çıkageldi. Rivayet olunur ki Abdullah b. Amr b. As (r.a.), bir keresinde Sa'd b. Ebî Vakkas (r.a.)'e sordu: “Seni ibâdet ve amel olarak Allâh (c.c.)'a yaklaştıran şeyin ne olduğunu bana bildirir misin?” Hz. Sa'd (r.a.) bu soruya şöyle cevap verdi: “Hepimizin yaptığından fazla bir ibâdet veya bir davranışım yoktur. Şu kadar ki hiçbir kimseye içimde bir kin ve kötülük taşımıyorum.” Ankebut suresinin 8. âyeti Hz. Sa'd (r.a.) ile annesi arasında geçen çatışma ile bağlantılı olarak inmiştir. Bir başka rivayette de Lokman suresinden iki âyetin yine Hz. Sa'd (r.a.) hakkında indiği bildirilmektedir. Bu âyetler şunlardır: “Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. İşte bunun için önce bana, sonra da ana-babana şükret, diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır. Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi körü körüne bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin.” (Lokman s. 14-15) (Muhammed Mütevelli Şaravî, Cennetle Müjdelenen On Sahâbî, s.164-165)

Osman Sungur Yeken
Denizin Üstünde Yürüyen Sahabe | Alâ Bin Hadramî

Osman Sungur Yeken

Play Episode Listen Later Jun 6, 2024 14:09


Mevlana Takvimi
SAHABE (R.A.E.)'E SEVGİ BESLEMEK EHL-İ SÜNNET'İN ŞİARIDIR - 01 HAZİRAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jun 1, 2024 2:37


Resûlullâh (s.a.v.)'in “Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu” dediği rivâyet olunmuştur: “Her kim benim dostuma düşmanlık ederse, ben de ona harb ilân ederim.” Resûlullâh (s.a.v.) buyurdu: “Ey müstakbel (benden sonraki) müslümanlar! Ashâbıma sövmeyin, sizden birinin Uhud dağı kadar altın sadaka verdiği farzedilse, bunlardan birisinin iki avuç sadakasının fazîletine, hattâ bunun yarısına erişemez.” (Buharî) Yine Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ey müstakbel müslümanlar! Ashâbım hakkında Allâh'tan korkun! Allâh'tan korkun! Benden sonra sebb-ü şetm (söğüp saymak) için onları hedef edinmeyin. Her kim onları severse, beni sevdiği için sevsin. Her kim onlara buğz ederse, bana buğz ettiği için buğz etsin. Her kim onları incitirse, şüphesiz beni incitmiştir. Her kim beni kırarsa, Allâh'ı gücendirmiş olur. Her kim de Allâh'ı gücendirirse, Allâh'ın onu yakalayıvermesi pek yakındır.” (Tirmizî) Bu ve benzeri hadîsler Ashâb-ı Kiram (r.a.e.)'e sövenlerin sapıklığını açıkça göstermektedir. Hadîs-i şerifte: “Onları seven beni sevdiği için sevsin, onlara buğz eden de bana buğz ettiği için buğz etsin” buyurulması onların fazîlet ve üstünlüklerini gösteren açık bir nas'dır. Sahabe (r.a.e.)'e sevgi beslemek sünnet ehlinin (ehl-i sünnet ve cemaatin) şiarıdır. Çünkü onlar, Resûlullâh (s.a.v.)'in yaranları (dostları) idi, ona destek oldular, yardımda bulundular, canlarını mallarını onun emrine sundular. Şu halde onları sevmek, Allâh Resûlü (s.a.v.)'i sevmektir. Onları sevmek Peygamber (s.a.v.)'i sevmenin alâmetidir. Onlara kin tutmak Peygamber (s.a.v.)'e kin beslemektir. Nitekim Resûl-i Ekrem (s.a.v.): “Ensarı (Medineli ashâbı) sevmek imândan, onlara buğz etmek de nifâktandır” buyurmuştur. (İmâm Zehebî, Büyük Günâhlar, s.236)

Osman Sungur Yeken
Bu Aşka Yürek Dayanmaz! Duygulandıran Sahabe Hayatı | Bera bin Malik

Osman Sungur Yeken

Play Episode Listen Later May 16, 2024 10:13


Hizmetten
Sahabe-i Kiramın İslam ile şereflendikten sonraki âmûdi yükselişleri.. | Mizan | M. Fethullah Gülen

Hizmetten

Play Episode Listen Later May 3, 2024 7:27


*Amr ibn As, Halid ibn Velid ve Ebu Süfyan gibi insanların birden amudî yükselişlerine hayret ediyorum. Mesela; gerçek insanlık ve beklentisizlik ufkuna doğru dikey yükselenlerden biri olan Amr ibn As (radıyallahu anh) kendisine ganimet verilmek istendiğinde: “Ya Rasûlallah, ben ganimet için Müslüman olmadım!” demiştir. Onunla aynı ruh halini paylaşan bir sahabîye de İnsanlığın İftihar Tablosu (aleyhissalâtü vesselâm) ganimetten hissesini vermek istediğinde, o zat, “Ya Rasûlallah! Ben bunu kabul edemem. Ben (boğazını göstererek) şuradan bir ok yiyeyim de şehit olayım diye Müslüman oldum.” demiş ve neticede arzu ettiği gibi şehit olup ötelere yürümüştür. *Hazreti Halid (radıyallahu anh) âhirete yürürken geride hiçbir şey bırakmamıştı. Sa'd ibn Zeyd diyor ki: “Hazreti Halid, herkesin övdüğü bir kumandan olarak yaşadı, İslam'ın bir yitiği olarak gitti.. gitti ve geride sadece atını, kalkanını ve kılıcını bıraktı.” *Hazreti İkrime, Müslüman olduğunda “Yâ Rasûlallah! Sana ve İslâm'a düşmanlık uğruna ne kadar mal sarfettiysem, bundan böyle İslâm için bunun iki mislini harcayacağıma söz veriyorum…” demişti. Yermük'te sözünde durmuştu.. ancak orada verdikleri arasında, canı da vardı. Yermük Muharebesi'ne hanımı ve çocuğuyla beraber katılır. O bu muharebede yaralanır ve alıp bir çadıra getirirler. Hanımı başucunda ağlarken İkrime, “Ağlama!” der, “Ben zaferi görmedikçe ölmeyeceğim.” Bu da ona ait bir keramettir. Biraz sonra çadıra amcası Hâris b. Hişâm girer: “Müjde, der, Allah bize zafer verdi!” İşte o zaman İkrime, “Beni ayağa kaldırın. Çünkü içeriye Allah Rasûlü girdi.” der ve Allah Rasûlü'nün ruhaniyatına hitaben şunları söyler: “Yâ Rasûlallah! Sana verdiğim sözümde durdum mu? Ahdimi yerine getirdim mi?”

Hizmetten
Siz onları görseydiniz deli sanırdınız! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later May 1, 2024 6:36


İstiğnâ ve beklentisizlik, Peygamberlik mesleğinin şiarıdır; insanları kurtarmak için kendi hayatını istihkâr ederek her gün ölüp ölüp dirilme, sürekli çalışma, hep koşturma, zahmet çekip meşakkatlere katlanma ama bütün bunlara bedel hiçbir ücret istememe irşad yolunun hususiyetidir. Nitekim, Hazreti Nuh, Hazreti Hûd, Hazreti Salih, Hazreti Lût ve Hazreti Şuayb (Allah'ın salat ve selamı Efendimizin ve bütün peygamberlerin üzerine olsun) hep aynı cümleyi tekrar etmiş; وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ “Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak Rabbülâlemîn'dir.” (Şuarâ, 26/109) diyerek, bütün peygamberlerin ortak duygu ve düşüncesini dile getirmişlerdir. Mevlâ-yı Müteâl, Sultân-ı Rusül Efendimiz'e, “De ki: Sizden bu hizmetim için hiçbir ücret istemiyorum, malınız sizin olsun! Benim ücretim yalnız Allah'a aittir ve O, her şeye şahittir.” (Sebe', 34/47) buyururken de nübüvvetin bu ulvî yönünü nazara vermiştir. *Yâsîn Sûresi'nde anlatılan kahraman (Habib-i Neccar), اِتَّبِعُوا مَنْ لاَ يَسْأَلُكُمْ أَجْراً وَهُمْ مُهْتَدُونَ “Yaptıkları tebliğ karşılığında sizden bir ücret istemeyen, hiç menfaat beklemeyen, dosdoğru yolda yürüyen bu kimselere uyun.” (Yâsîn, 36/21) demek suretiyle, yine irşad erlerinin aynı vasfına dikkat çekmiştir. Habib-i Neccar, arkasında yürünecek rehberlerin en önemli iki vasfını nazara verirken, onların hizmetlerine mukabil hiçbir ücret/menfaat beklemediklerini ve herkesten önce kendilerinin dosdoğru yolda yürüdüklerini belirtmiştir ki, doğrusu, bu iki sıfatı üzerinde taşımayan kimselerin başkalarına hidayet yolunu göstermeleri hiç mümkün değildir. *İnsanlar canlı kitaplara bakarlar. Kitaplar kitaplaşan insanlarla bir şey ifade eder. (09:20) *Kur'ân-ı Kerim, Yûsuf Sûresi'nde geçen, قُلْ هٰذِهِ سَبِيلِۤي أَدْعُو إِلَى اللّٰهِ عَلٰى بَصِيرَةٍ أَنَا وَمَنِ اتَّبَعَنِي “De ki: İşte benim yolum! Ben Allah'a körü körüne değil basiret üzere davet ediyorum.. bana tâbi olanlar da öyle…” (Yûsuf Sûresi, 12/108) âyetiyle Rasûl-i Ekrem Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) irşat ve tebliğ vazifesini basiret üzere gerçekleştirdiğine ve ümmet-i Muhammed'in de O'nun yolu üzere yürüdüklerine dikkatleri çeker. Öyleyse, adanmış ruhlar, ruhunun ufkuna yürürken zırhını rehin bırakan o Rehber-i Ekmel gibi yaşamalıdırlar. Evet, “Varım ol Dost'a verdim hânümânım kalmadı / Cümlesinden el yudum pes dü-cihanım kalmadı” düşüncesi yeni bir dünyayı inşa edecek mimarların genel dinamikleri ve en büyük sermayeleridir. *Kendini iman ve Kur'an hizmetine adamış insanların kredileri istiğnadır, tekeffüfte bulunmamaktır, halka el açmamaktır, beklentisiz yaşamaktır ve soluklarında sürekli “Fedakârlık ya Hû” deyip hep “Hû” çekmektir. Sizin arkadaşlarınız az imkanlarla dünyanın bin yerinde okul açmışlarsa, bunun arkasında da beklentisizlik, Hakk'a teveccühe Hakk'ın teveccühle mukabelesi ve yarım da olsa Müslümanlığı temsil edebilme vardır. *Sahabe efendilerimizdeki dinî hassasiyete ve İslamî heyecana derin bir özlem duyan Hasan Basri Hazretleri, çağdaşı olan insanların hayatları ile Sahabenin yaşayışını kıyaslayıp çok üzüldüğü bir gün şöyle demiştir: “Yetmiş Bedir gazisine yetiştim. Onların çoğunun elbisesi basit bir yün kumaştan ibaret idi. Siz onları görseydiniz deli sanırdınız; onlar da sizin iyilerinizi görselerdi artık ahlakın kalmadığına hükmeder, kötülerinizi görselerdi onların hesap gününe bile inanmadıklarını söylerlerdi.” Evet, dininden dolayı yer yer cinnet ve hafakanlara girmeyen, bu yolda dünyayı elinin tersiyle ittiğinden dolayı kendisine “deli” denecek ölçüde fedakârlıklar sergilemeyen kimselerin diyanetleri açısından kemâle ermeleri mümkün değildir. İslam hakikatinin mecnunu olmayanların da, insanlığa ebediyet şerbeti sunmaları imkânsızdır.

Hizmetten
Bütün Âzâlarımızla Oruç Tutarsak... | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Mar 31, 2024 5:07


Bu video 03/05/2019 tarihinde yayınlanan “RAHMET, ÜMİT VE BEREKET AYI RAMAZAN” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... (Bir hadis-i şerifte anlatılır: Peygamber Efendimiz bir keresinde minbere çıkarken birinci basamakta “Âmin!” dedi. İkinci basamakta yine “Âmin!” dedi. Üçüncü basamakta bir kere daha “Âmin!” dedi. Hutbeden sonra, Sahabe efendilerimiz “Bu sefer Senden daha önce duymadığımız bir şeyi duyduk yâ Rasûlallah! Eskiden böyle yapmıyordunuz, şimdi minbere çıkarken üç defa ‘Âmin' dediniz. Bunun hikmeti nedir?” diye sordular. Peygamber efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: Cebrâil aleyhisselam geldi ve ‘Anne-babasının ihtiyarlığında onların yanında olmuş ama anne-baba hakkını gözetmemiş, onlara iyi bakarak mağfireti yakalama gibi bir fırsatı değerlendirememiş kimseye yazıklar olsun, burnu yere sürtülsün onun!' dedi, ben de ‘Âmin!' dedim. Cebrâil, ‘Yâ Rasûlallah, bir yerde adın anıldığı halde, Sana salât ü selâm getirmeyen de rahmetten uzak olsun, burnu yere sürtülsün!' dedi, ben de ‘Âmin' dedim. Ve son basamakta Cebrâil, ‘Ramazan'a yetişmiş, Ramazan'ı idrak etmiş olduğu halde Allah'ın mağfiretini kazanamamış, afv ü mağfiret bulamamış kimseye de yazıklar olsun, rahmetten uzak olsun o!' dedi, ben de ‘Âmin' dedim.”) “Ramazan'ı idrak ettiği halde, afv u mağfiret liyakati kazanamamış kimseye yazıklar olsun, burnu sürtülsün onun!” deniyor. Üç hususu söylediği yerlerde, bir tanesi de budur Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem). “Burnun yere sürtülmesi” mevzuu, “Hakarete maruz kalsın!” yerinde bir idyum olarak kullanılıyor; “Allah, belasını versin! Allah, kahretsin!” değil. Bunlar ve “Yerin dibine batsın! Canı cehenneme!” gibi cümleler bizim kullandığımız ifadeler; bu şekilde anlamamak lazım onu. Secdede zaten burnumuz yere sürünüyor bizim. “Burnu böyle yere sürtülsün onun!” Yoksa İnsanlığın İftihar Tablosu'nun mübarek dudaklarından dökülen beyanlar, beyanların sultanıdır; çünkü onlar İnsanlığın Sultanı'nın dudaklarından dökülen ifadelerdir. Bir kere meseleye öyle bakmak lazımdır. ... Zaman dilimi olarak Ramazan-ı şerif, Cenâb-ı Hakk'ın mü'minlere rahmet ile teveccüh buyurduğu bir ay olması itibarıyla, Allah, ondaki “bir”lerinizi “yüz” yapabilir, “bin” yapabilir, “on bin” de yapabilir. Hâlis bir niyetle Ramazan-ı şerife girilirse, orucu tutulursa, Terâvîh'i kılınırsa, sahura kalkılırsa ve ağza-göze de sâhip olunarak bu ay iyi değerlendirilirse… Bunu da yine Kendileri (sallallâhu aleyhi ve sellem) ifade buyuruyorlar: رُبَّ صَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ صِيَامِهِ إِلَّا الْجُوعُ وَالْعَطَشُ، وَرُبَّ قَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ قِيَامِهِ إِلَّا السَّهَرُ وَالْعَطَبُ (Bazı rivayetlerde son kelime النَّصَبُ ve التَّعَبُ şeklinde geçmektedir.) “Nice oruç tutanlar vardır ki, açlık ve susuzluk, yanlarına kâr kalmıştır! Nice ayakta duran insanlar da vardır ki, gece teheccüd adına, yanlarına sadece uykusuzluk ve yorgunluk kâr kalmıştır!” Öyle değil; bir taraftan aç-susuz kalırken, bir diğer taraftan da elimizi-ayağımızı, gözümüzü-kulağımızı, dilimizi-dudağımızı kontrol altına almalıyız. Olumsuz bakmama, olumsuz şey söylememe, olumsuz şeylere kulak kabartmama, olumsuz şeylere el uzatmama, olumsuz şeylere doğru bir adım atmama… Bütün âzâ ve cevârihi eskilerin ifadesiyle “mâ hulika leh”inde, yani ne için yaratılmışsa o istikamette kullanma… Bu da orucu çok buutlandıran, ona derinlik üstüne derinlik kazandıran bir şey oluyor. Bütün âzâ ve cevârihine oruç tutturuyorsun; Ramazan böyle bir vesile/mevsim. Şimdi bir insan bunların ne kadarını yapabiliyorsa, o kadar sevap kazanır. Bütününü yapıyorsa burada, enbiyâ-ı ızâmın arkasında yerini alır o insan; Hazreti Ebu Bekirler, Ömerler, Osmanlar, Aliler (radıyallahu anhüm) kâfilesine katılır. Cenâb-ı Hak, öyle oruç tutmaya ve o dırahşan çehreli kâfileye veya Kamer-i Münîr'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) hâlesi olan o kâfileye katılmaya muvaffak eylesin bizleri!..

Kerem Önder
Kalbinin ürpermesinin zamanı gelmedi mi? / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Dec 8, 2023 47:01


"İman edenlerin Allah'ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdir." (Hadid 16) “Müminler o kimselerdir ki, Allah'ın adı anıldığında yürekleri titrer, kendilerine Allah'ın âyetleri okunduğunda bu onların imanlarını arttırır.” Enfal 2 “Belki de, bir kavmin içinde, ileri derecede huşu sahibi kimseler bulunuyordu. Daha sonra bu kimselerden, o mükemmel huşu zail olup silindi de, böylece onlar, bu ayetle o huşûyu yeniden elde etmeye teşvik edildiler. Çünkü A'meş, şöyle demektedir: "Sahabe, Medine'ye gelince, bolluk ve refaha kavuştular. Böylece de, daha önce üzerinde bulundukları dinî hal ve tavırlar konusunda bir gevşeklik gösterdiler. Bu sebeple de, bu ayetle kınandılar." Hz. Ebû Bekir (r.a)'in de şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Bu ayet, Resûlüllah'ın huzurunda okundu. O sırada, onun yanında Yemâmeliler'den bir grup bulunuyordu. Bunun üzerine onlar, adamakıllı ağladılar. Bunun üzerine de Ebû Bekir onlara baktı da, "Biz de böyleydik; ama kalblerimiz katılaştı artık..." dedi. Onların, Tevrat ve İncil'i duyup dinlemelerinden sonra, aradan çok uzun zaman geçti. Böylece de, Tevrat ve İncil'in saygınlığı onların kalblerinden zail oldu. Derken de, kaçınılmaz olarak kalbleri katılaştı" demektir. Böylece Cenâb-ı Hakk adeta mü'minleri, böyle olmaktan men etmiştir. Daha sonra Cenâb-ı Hak, "Onlardan birçoğu fasıklardır" buyurmuştur. Bu, "Onlar dinlerinden çıkmışlar ve her iki kitabta olan şeyi terketmişlerdir" demektir. Bu adeta, işin başında huşû'un bulunmamasının, neticede, fıska götüreceğine dair bir işarettir.” Razi Reisi cumhur, birini saraya davet ettiğinde, davetiyede lütfen cevap veriniz yazmaz! Bu davet bir emirdir. Onun yönetiminde yaşayan herkes bu davete gitmek zorundadır. Allah bize bu daveti her gün beş kez yapıyor ve bizi muhatab alıyor. Allah'ın davetiyesi Kuran'dır. Bu davetiyede de l.c.v. Yazmıyor! Namaz davetine gelmeyenin, ateşin davetine gideceğini yazıyor. Tavuk bile insana hizmet ediyor. Bir kadın hayatında ortalama iki üç çocuk doğurur. Tavuksa hergün yumurta doğuruyor. Bu yüksek miktardaki acıya hergün insan için katlanıyor ve vazifesini yapıyor. Vazifesini yapmayan bir tek insan görünüyor! “Ben cehennemden korkuyorum” cümlesi benim ateşten korktuğumu isbat eder mi? Yanmaktan korktuğumu delillendiren işler yapmalıyım Size verdiğim tüm nimetleri geçici olarak verdim. Ev verdim, araba verdim, sağlık verdim, çocuk verdim, para verdim. Bu verdiklerimi bana geri vermeniz gerekiyordu ama siz onları sahiplendiniz! Ölümü kendıne yakıştıramıyor kimse. Babam nüktedan bir adamdı. Kardeşim rüyasında ön dişinin düştüğünü görmüş. Babam tabir yapmış; amcana söyle ölecek, hazırlık yapsın kızım. Çöpçüler, sokakları temiz tutmaları sebebiyle halkı bulaşıcı hastalıklardan korudukları için en az doktorlar kadar sevap kazanırlar Cenâb-ı Hakk, "zikr" ile elde edilen bir huşûyu, nazil olan Kur'ân'la elde edilen huşû'dan önce getirmiştir. Çünkü, "huşu" ve haşyet ancak Allah anıldığı zaman elde edilir. Bunların, Kur'ân dinlenirken elde edilmelerine gelince, bu, Kur'ân'ın da yine, "Allah'ın zikr"ini şâmil olması sebebiyledir. "Allah'ın yaratmasını görüp durduğu halde. Allah'ın varlığından şüphe eden kimseye çok şaşarım; ilk yaratılmayı bildiği halde (kıyametin kopmasından sonraki) dirilmeyi inkâr edene şaşarım; her gün ve gece ölüyor ve tekrar diriİiyorken yani uyuyup tekrar uyanıyorken ölümden sonra tekrar dirilmeyi ve haşrı inkâr edene şaşarım. Cennete ve oradaki nimetlere inandığı halde, (sadece) aldanış yurdu olan bu dünya için koşuşturana şaşanm ve başlangıcının atılmış bir damla meni, sonunun da tiksindirici bir leş olduğunu bildiği halde kibirlenen ve övünen kimseye şaşarım." Hadi

M. Fethullah Gülen
Sahabe-i Kiramın Sünnete İttibada Gösterdiği Hassasiyet | Sonsuz Nur Vaazları 46 | M.Fethullah Gülen

M. Fethullah Gülen

Play Episode Listen Later Nov 24, 2023 79:15


Sahabe-i Kiramın Sünnete İttibada Gösterdiği Hassasiyet | Sonsuz Nur Vaazları 46 | M.Fethullah Gülen by Çınar Medya

Hizmetten
İstişare mi Dayatma mı? | 02.07.2007

Hizmetten

Play Episode Listen Later Nov 1, 2023 25:35


Soru: Bazen dayatmaları, kıdemi kullanmayı, hoşumuza giden fikrin arkasında durup onun tatbikine yönelik tahşidâtı istişare zannediyor, bazen de istişare öncesi kulislerle toplantıları kendi fikirlerimiz etrafında örgüleyebiliyoruz. Bütün bu açılardan, dinin özüne ve hizmetin ruhuna uygun istişare nasıl olmalıdır? -İstişareye hislerin karıştırılmaması, heva ve hevesin akıl ve mantık yerine konmaması için insan, aklının, kalbinin ve hislerinin sâlim olduğu bir anda meşveret mevzularını bir kenara yazmalı ve arz edeceği meselelerin çerçevesini önceden iyi belirlemelidir. (00.43) -Meşverette her zaman hakkın hatırı âli tutulmalıdır; orada hiçkimse turnikeye önce girmiş olmasını, kıdemini, adını-unvanını ve izafî makamını birer dayatma unsuru yapmamalı, kendi fikrinin kabul edilmesi için diretmemeli ve asla işi inada dökmemelidir. (03.53) -Sahabe-i Kiram efendilerimiz illa kendilerinin dinlenmesini istemiyor, yaşça kendilerinden çok küçük olan kimselere bile hep söz hakkı veriyor ve tabiînden de olsa Hasan Basri gibi bir Hak eri konuşunca “Bu genç varken, niye bize soruyorsunuz ki?” diyecek kadar hakperest ve mütevazı davranıyorlardı. (07.11) -Sabah akşam göklerle münasebet içinde bulunan Rasûl-ü Ekrem Efendimiz, istişareye hiç ihtiyacı olmadığı halde hemen her meseleyi ashabıyla meşveret ediyor ve ümmetine meseleleri ortak akılla değerlendirerek hizmetleri umuma mal etme ahlakını öğretiyordu. (12.07) -İstişare meclisinde aynı hak ve hakikati söyleyecek başka kimseler varsa, insan susmasını bilmeli; kendisi söyleyince şahsından dolayı hakikate karşı da bir tepki hasıl olacaksa, onu başkasının ifade etmesini sağlamalı ve asla bir reaksiyona sebebiyet vermemeli. (17.00) -Gönüllüler hareketinin sevgi erleri pek çok mazhariyete nail olmuşlardır ama bir kısım küfür ahlakından bir türlü kurtulamamışlardır. Bu küfür ahlakının bir şubesi de manevi hayatı felç eden gıybettir. (20.05)

Hizmetten
Hâl ile halledilmedik problem yoktur! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Sep 13, 2023 3:28


Mefkûre muhacirleri ortaya koydukları temsil sayesinde tesirli oldular *Evet, temsil çok önemlidir! Tebliğ ancak onunla inandırıcı olur! Firdevsî edasıyla veya Câmi inceliğiyle ya da Mevlana içtenliğiyle talâkatlı, belagatli hutbeler îrad etseniz de, temsildeki bu güç kadar çevrenizde müessir olamazsınız. *Eğitim faaliyetlerinde bulunmak ve sulh adacıkları kurmak için dünyanın dört bir yanına açılan arkadaşlarınız, yirmi küsur senedir temsildeki bu güç sayesinde hüsn-ü kabul görmüşlerdir. Sahabe-i Kiram'ın ve selef-i salihînin ortaya koydukları temsilin kaçta kaçını uyguladılar; onu Allah bilir. Fakat gönüllere öyle otağlar kurdular ki, Allah'ın izni ve inayetiyle, bir iki senedir kafalar karıştırıldığı halde, ev sahibi insanlar çağırdılar sizin arkadaşlarınızı ve dediler ki: “Hakkınızda ne derlerse desinler, bakmayın onların dediklerine. Biz onlarla da aramızı bozmak istemiyoruz ama siz işinize devam edin!” Hatta o mevzuda ifsâdat kabardıkça, köpürdükçe, onlar “Birkaç tane daha okul açsanız iyi olur!” dediler. Ne onların eliyle gelen talebeler pişmanlık duydu, ne de sizden oraya havariler gibi giden insanlar adem-i kabul ile karşı karşıya kaldılar. Bu video 30/08/2015 tarihinde yayınlanan “Tebliğde Dört Esas” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

Hizmetten
Yiğit belli değil mert belli değil! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Sep 4, 2023 9:42


iman, muameleyle belli olur. Yoksa nazarî olarak söylersiniz; en ileri seviyede “Ebubekrizm” diyebilirsiniz; ya da nisbet “ye”si ile söyleyelim, “Ebu Bekrî, Ömerî” diyebilirsiniz. “Bizim insanlığa takdim etmek, yaşamak ve yaşatmak istediğimiz bunlardır!” diyebilirsiniz. Fakat muâmelâtınızda bu hassasiyeti milimi milimine ortaya koymuyorsanız, yalancının, sahtekârın, dümencinin tekisiniz demektir. Özür dilerim, sözüm size değil, öyle olanlara. Günümüzde öyle olanların da emsali çok. *Âşık Ruhsati der ki: “Bir vakte erdi ki bizim günümüz / Yiğit belli değil mert belli değil / Herkes yarasına derman arıyor / Deva belli değil dert belli değil.” Bu sözü, biraz değiştirip şöyle diyeceğim: Bir vakte erdi ki bizim günümüz. Mü'min belli değil münafık belli değil. Herkes problemine çare arıyor. Dert belli değil derman belli değil. Yâr belli değil ağyâr belli değil. Dolayısıyla hadiselerin çok girift olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Sizinle camiye gelip namaz kılabilir ve size ait bazı şeyleri icra edebilir. Fakat belki de o, çok güzide, çok yüksek firasetli, üstün fetanet abidesi sayılan insanlardan bile kendisini saklayacak kadar münafıklıkta profesyonel olan Abdullah ibni Übeyy ibni Selül gibidir. İfk Hadisesi'nin Ardında da Münafıkların Reisi ve Nifak Ehli Vardı *Münafıkların önderi Abdullah İbn Übey İbni Selül, nifakta bir prototip idi. Peygamberimizin hicretinden önceki liderlik konumu sarsıldığı için, ömrünün sonuna kadar O'nu çekemedi. Her fırsatta mü'minler arasında fitne çıkarmaya çalışır, onların kuvve-i maneviyelerini kırmaya uğraşır, günümüzdeki moda tabirle sürekli algı operasyonları yapardı. “İfk hadisesi” olarak bilinen, Hazreti Aişe validemize iftira atılması olayında da bühtanı yaymada başı çeken Abdullah ibni Übeyy ibni Selûl'dü. Zift medyası gibi, propaganda yapmasını öyle biliyordu ki, ona bir kısım mü'minler bile inanmışlardı. *O Aişe validemiz ki, hafizanallah hayat-ı seniyyelerinde olumsuzluğun rüyasını dahi görmemiştir. Çünkü “ben benim, ben bir kadınım” dediği andan itibaren gözlerini Efendimiz'e açtı. Vahyin sağanak sağanak yağdığı yerde neşet etti ve Sahabe-i Kirâm'ın en çok hadis rivayet edenlerinden birisi oldu. Kadınlık âlemine dair problemleri çözen müşkilküşâ bir valide oldu. Olumsuzluğun rüyasını görmemiştir benim anam. Fakat hiç utanmadan, hayâ etmeden onun için de dediklerini dediler. Bu açıdan da size bir şey denmişse, çok görmeyin. Öteden beri nifak düşüncesi taşıyanlar hiç denmeyecek şeyleri demişlerdir. Aldırmayın!.. Bir gün Allah (celle celâluhu) hükmünü verecek, kimin ne olduğunu ortaya çıkaracaktır. Nitekim o mübarek validemizi de doğrudan doğruya semâvî beyan tezkiye etmişti; falanın filanın şahitliği değil; hatta Efendimiz'in yüksek fetânetinin müşâhedesi de değil. Allah adeta diyordu ki Peygamberimiz'e (sallallâhu aleyhi ve sellem): “Ya Muhammed, Rasûl-ü Zîşân'ım (aleyhissalatü vesselam) Ben onun tezkiyesini, tasfiyesini sana bırakmam; Ben vahyimle onu tezkiye ederim!” Bu video 13/09/2015 tarihinde yayınlanan “Fitneler Asrı ve Sulh Çizgisi” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

Hizmetten
“Yazık oldu!” diyeceksiniz... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Aug 28, 2023 7:05


Şefkat abidelerine sükunet, temkin ve teyakkuzun temsilcisi olmak düşüyor!.. *Böyle bir dönemde sükûnet, sekîne, temkin ve teyakkuzun temsilcisi olan insanlara, çok ağır başlı ve okkalı düşünceli olmak düşüyor. Tedbir ve temkin bütünüyle onlara düşüyor. Fitne tsunamileri ve fesat seylapları karşısında göğsünü gerecek, onları önlemeye çalışacak akl-ı selîm, kalb-i selîm, hiss-i selîm, ruh-u selîm sahibi insanlara.. mülahaza ve beyanları selim insanlara.. vurulduğu, dövüldüğü anda bile el kaldırmayacak ve karıncaya dahi basmayacak kadar şefkat abidelerine… Belki böyle davrananlar dünya cihetiyle kaybedebilirler fakat öbür tarafta Sahabe efendilerimizle ve Enbiyâ-ı izamla haşrolurlar. Allah onlarla haşreylesin!.. “Osmanlı” derken, hatta Kelime-i Tevhid ile gürlerken, ahireti kaybediyorlar!.. *Dünyevî kaybetme önemli değildir; asıl musibet, ahireti kaybetmektir. Bazıları daha şimdiden ahireti kaybetmiş gibi görünüyorlar. İnsan öldürmekle, öldürme ortamı hazırlamakla, öldürmeye zemin hazırlamakla bir şeyler elde etme peşinde koşuyorlar. Genel atmosferi kendi istikballerini garanti altına alma adına kullanıyorlar. Dolayısıyla ahireti kaybediyorlar. Kimileri mabette ahireti kaybediyorlar.. bazıları Allah karşısında yer yer el pençe divan da duruyor ama namaz kılarken ahireti kaybediyorlar.. “Lâ ilâhe illallah” derken ahireti kaybediyorlar.. “Muhammedun Rasûlullah” derken ahireti kaybediyorlar.. “Sahabe” derken ahireti kaybediyorlar.. “Osmanlı” derken ahireti kaybediyorlar!.. *Fakat unutmayın, ahireti kaybetmekle kalmayacaklar!.. Allah âdil-i mutlaktır! Küfür devam eder, mahkeme-i kübraya, ma'dele-i ulyâya kalır ama zalim cezasını dünyada bulur. Çok yakın bir gelecekte kaderin şiddetli tokatlarıyla derbeder olup gidecekler!.. *Bugün bu zulüm tablolarını hazırlayanlar, insanları birbirlerine karşı zulme sevk edenler, birbirine musallat edenler; kanda, irinde, gözyaşında kendi istikballerini imar etmeye çalışanlar… Bu mimar bozuntularının çok yakın bir gelecekte derbeder olup gittiklerini, kaderin şiddetli tokatlarıyla onlara “yeter artık!” dendiğini göreceksiniz. Entelektüel buna “yeter” demedi; birkaç tane elit bunlara “yeter” demedi; kendi içlerinden inanan gibi görünen bazı kimseler de “Bu kadarı fazla!” demedi. Onlar demedikleri için, dediği hora geçen ve mutlaka olan “Kün fekân” Sultanı dediği zaman zîr ü zeber olacaklarında tereddüdünüz olmasın. *Fakat o zaman da şu anda içinizde yaşattığınız o şefkat duygusuyla belki onlara acıyacaksınız, ızdırap duyacaksınız; “Keşke” diyeceksiniz “vaktinde iyiyi, güzeli, doğruyu keşfetselerdi; doğru yolda kaybedenlerden olmasalardı; sırât-ı müstakimde trafik kazası yapmasalardı; sırât-ı müstakimde şeytanın oyuncağı haline gelmeselerdi.” Fırtınaya maruz kalmış ağaçlar gibi yıkılıp gittiklerinde onlar için üzülen yine siz olacaksınız!..

Hizmetten
Allahım Senden Senin rızanı istiyoruz | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Aug 21, 2023 6:37


Bizim için Cennet isteği bile tâlî bir taleptir; çünkü pek âlî bir talebe bağlanmışız!.. *Hâlbuki Hizmet erleri, dünyevî hiçbir talebin arkasında olmayan, adanmışlık ruhuyla hareket eden, güzel amelleri Cennet'i elde etmeye bile bağlamayan ve onu bile hedefine almayan insanlardır. Onlar Cennet'i sadece Allah'ın lütfu, keremi ve fazlı olarak ister; onu Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve Sahabe-i Kirâm'ın (radiyallahu anhüm ecmaîn) şefaatlerine bağlayarak talep ederler. *Evet, Cennet isteği dahi tâlî bir taleptir bizim için. Bizim tâlî talep yerine âlî bir talebimiz vardır: “Allahım Senden sadece amelde ihlas istiyoruz; yaptığımız şeylerde Senin rızanı hedefliyoruz; Senin ve Rasûlü'nün iştiyakını arzu ediyoruz. Zaman geçip durdukça, ebedlere kadar, her halimizde ve her şe'nimizde bu mülahaza ile oturup kalkmayı bize müyesser kılmanı diliyoruz!” *Böyle ulvî bir gayeye dilbeste olmuş, onu hedeflemiş, bütün kabiliyet, istidat, muhakeme ve mantık gezi gözü arpacığıyla böyle kutsal bir hedefe yönelmiş birisi, sağa sola, tavşana tilkiye kurşun sıkmaz. Onun hedeflediği şey çok yücedir. Onun berisinde başka şeylere gözü gönlü kayarsa, birkaç adım insanlıktan geriye gitmiş olur. *İnsan mükerrem bir varlıktır. Bu mükerremiyeti Hazreti Ekremü'l-Ekremîn'in, Ahsenü'l-Hâlikîn'in, Erhamu'r-Rahimîn'in yolunda değerlendirdiği zaman, tam hedefine yönelmiş, “gez göz arpacık” deyip atışını isabetli yapmış olur. Yoksa hafizanallah çok basit şeylere peylenmiş olur. Bu video 20/09/2015 tarihinde yayınlanan “Yüce Hedefe Kilitli Ruhlar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

Hizmetten
Sahabe yolunda yürürseniz... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Aug 2, 2023 8:04


Sahabe yolunda yürürseniz, bütün engelleri aşarsınız ve hiçbir tiran da sizi engelleyemez!.. *Dünya bütün debdebe, şaşaa ve ihtişamıyla karşımıza gelse, hâlihazırdaki durumumuzu ona tercih edecek kadar kararlı durmalıyız. Aziz Mahmud Hüdâî hazretleri gibi “Yalancı dünyâya aldanma yâhû / Bu dernek dağılır dîvân eğlenmez / İki kapılı bir virânedir bu / Bunda konan göçer, konuk eğlenmez.” demeliyiz. Sultanlık teklif edilse, günümüzde sıradan bir insan olarak dünyanın dört bir yanında hizmet etmeyi o sultanlığa tercih etmeliyiz. *Cihanı, iki hükümdar için az gören Yavuz, dünyanın dört bir bucağını velveleye veren fatih ordusuyla, krallara taç verip taç aldığı günlerde, Ridâniye zaferini müteakip İslâm dünyasının biricik hükümdarı unvanıyla İstanbul kapılarına kadar gelmişti. Teb'anın alkış ve alâyişini görmemek için halkın uykuda olduğu bir saati kollayıp payitahta sessizce girmeyi tercih etmişti. “En iyisi biz geceyi Üsküdar'da geçirelim de halk uyurken sessizce Topkapı'ya gireriz.” demiş ve öyle de yapmıştı. *Kanuni Sultan Süleyman'ın 46 senelik bir saltanatı vardır. Bu zat yarım asırlık bir zamanda meseleyi dorukta tutmuş, dünya devletlerine “eyaletim”, “vilâyetim” nazarıyla bakmıştır. Fakat ihtişamın zirvesinde olduğu bir dönemde zaferle neticelenen bir seferden dönerken, “Nefsime biraz gurur geldi.” demiş ve yatağının izbede serilmesini istemiştir ki, işte asıl büyüklük ve imrenilecek yiğitlik buradadır. *Bu çizgi Raşid Halifeler'in çizgisidir. Öyle yürürseniz, bütün engelleri aşarsınız, hiçbir mânia ve hiçbir tiran sizi engelleyemez. Trenler, tırlar gelip üzerinizden geçse, tiranlar bütün hiddetleriyle size saldırsa, Allah'ın izin ve inayetiyle, yürürsünüz yolunuza ve vereceğiniz şeyleri verirsiniz insanlığa!.. *Dünyevî herhangi bir beklentiye girerek hizmet etmek bünyeye düşmüş bir güve gibidir; er geç onu delik deşik eder, iflahını keser. Dünyevî beklentiye girmeden hizmet etmeye Allah muvaffak eylesin!.. Bu video 11/10/2015 tarihinde yayınlanan “Muhasebe Ufku ve Sahabe Yolu” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

Hizmetten
Vicdanların öldüğü bir dönemde yaşıyoruz! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jul 10, 2023 6:38


*İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem), namaz kılarken sakalı ile oynayan birisini görünce, لَوْ خَشَعَ قَلْبُهُ لَخَشَعَتْ جَوَارِحُهُ “Şayet bu adamın kalbi haşyetle dolsaydı, organları da huşu duyardı.” Evet, kalbinde haşyet olanın tavır ve davranışlarında da haşyet olur. Bu şekilde iç-dış bütünlüğünü yakalayan bir insan, diliyle olduğu gibi haliyle de hak ve hakikate tercümanlık eder; görenlere Allah'ı hatırlatır. *Vicdanların öldüğü bir dönemde yaşıyoruz. Bazıları cankeş, bazıları sarhoş, bazıları yoğun bakımda. Bütün bütün kaybetmiş değiller; şöyle bir himmet eli uzandığı zaman zannediyorum onlar yeniden cana gelecekler. Kalb durmalarında yapılan spazm müdahalesi neyse, zannediyorum bu mevzuda da ruhumuzu okuyan, düşüncelerimizi okuyan, bize doğruyu gösteren, Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) yolunu gösteren, Sahabe yolunu gösteren, dediklerini yaşayan ve yaşadıklarını söyleyen rehberlerin mualecesi de aynı şeydir. “Ey iman edenler! Niçin yapmadığınız şeyleri söylüyorsunuz? Yapmadığınız şeyleri söylemek, Allah'ın en çok nefret ettiği şeylerdendir.” (Saff, 61/2-3) ikazını bir tokat gibi kabul eden, “Amanın, yaşamadığım şeyi söylememeliyim; söylediğim her şey yaşadıklarımın ifadesi ve hecelemesi olmalı; hatta sarih, açık delaletle de değil, hecelemesi olmalı tavırlarımın!” diyen, ne kadar derin olursa, o kadar da mütevazi, mahviyet ve hacalet içinde bulunan, halinden “Bu hakikatler kim, ben kim? O doğruluk kim, ben kim?” mülahazası dökülen insan inanın adeta bir sinerji kaynağı olur. Bu video 15/11/2015 tarihinde yayınlanan “Ey İnsan!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

Hizmetten
Beklentisizlik Peygamberlik Mesleğinin Şiarıdır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jun 16, 2023 7:33


Allah her halükârda istikâmetten ayırmasın; önemli olan, odur. Fırtınalar karşısında savrulmama, devrilmeme.. selin önündekia bir kütük gibi sürüklenmeme.. toprağa düştüğü zaman hemen çürümeme.. çürüdüğü zaman ise başağa yürüme.. ya da bir ağaç gibi ser çekme yolunda olma.. ve sürekli değişip durma fakat iyiliğe doğru değişip durma; her tebeddül ve tagayyürle, tebeddül ve tagayyür etmeyen Zat'a birkaç adım daha yaklaşma… İşte bunlar bizim yolumuzun gereğidir. İrşat Yolunun Şiarı Beklentisizlik ve İstiğnadır *Beklentisizlik Peygamberlik mesleğinin şiarıdır; insanları kurtarmak için kendi hayatını istihkâr ederek her gün ölüp ölüp dirilme, sürekli çalışma, hep koşturma, zahmet çekip meşakkatlere katlanma ama bütün bunlara bedel hiçbir ücret istememe irşat yolunun hususiyetidir. *Allah Rasûlü (aleyhissalâtü vesselam) bir yahûdîden veresiye yiyecek satın almış ve borcuna mukabil demirden mâmul zırhını rehin bırakmıştı. Hâlbuki Nebîler Sultanı'nın uğrunda ruhlarını dahi feda etmeye âmâde bulunan Ashab-ı Kiram efendilerimiz küçük bir işaret görselerdi, bütün varlıklarını çok rahatlıkla verebilirlerdi. Fakat İstiğnâ İnsanı (aleyhi ekmelüttehâyâ vetteslimât) Sahabe-i güzine borçlansaydı, onlar, verdiklerini kat'iyen borç olarak görmez ve onu asla geri almazlardı. Hele Hazreti Sâdık u Masdûk'un zırhını borcun teminatı olarak ellerinde tutmaya hiç yanaşmazlardı. İşte, İnsanlığın Medâr-ı Fahrı, böyle bir minnet altında kalmaya kesinlikle razı olamayacağından dolayı, Ashâb-ı Kiram'dan değil de bir yahûdîden borç istemiş ve karşılığında kalkanını rehin bırakmıştı. *Daha da önemlisi, Nezâhetin Hülâsâsı (aleyhissalâtü vesselam) ashabından borç almayı istiğna anlayışına muvafık bulmamış; onlardan hiçbir dünya malı istememeyi, risâlet vazifesine karşılık ücret beklememe esasının icabı saymıştı. Din-i Mübîni tebliğ ve temsil etmesine, insanlara saadet-i dareyn vesilelerini bildirmesine ve hususiyle Sahabe'ye Cennet yolunu göstermesine mukabil en küçük bir menfaat talep etmediğini bu vakıayla bir kere daha ortaya koymuş ve dava-yı nübüvvetin vârislerine yine hüsn-ü misal olmuştu. “Mütekebbire karşı tekebbür sadakadır” Sözünün Aslı *Ashab-ı Kiram efendilerimiz mütevazı yaşadıklarından büyük oldular. Hazreti Sâdık u Masduk'a isnad edilen bir hoş sözde: مَنْ تَوَاضَعَ لِلَّهِ رَفَعَهُ اللهُ وَمَنْ تَكَبَّرَ وَضَعَهُ اللهُ “Yüzü yerde olanı Allah yükselttikçe yükseltir, kibre girip çalım çakanı da yerin dibine batırır.” denmektedir. *Tekebbür, kip itibarıyla büyüklendikçe büyüklenmek demektir; tabiatında büyüklük bulunmayan, zatında büyük olmayan, sıfır ibn-i sıfır, sıfır ibn-i sıfır birinin kibirlenmesidir. Aslında küçük olan insanlar bir aşağılık duygusunun gereği olarak büyük görünme kompleksine girerler.

Hizmetten
Kur'an ile yeniden tanışmak lazım! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later May 4, 2023 9:40


Bu video 20/04/2020 tarihinde yayınlanan “ZULÜM, SALGIN ve RAMAZAN” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/zulum-... Hani değişik vesileler ile arz etmişimdir: Doktor İkbal diyor ki: “Hep Kur'an-ı Kerim'i kemâl-i hassasiyetle okurdum.” Hakikaten de öyle okuyordur. Mesela İngiltere'de -zannediyorum- on altı sene kadar kalmış, teheccüdü bir kere kaçırmamış. Oysaki teheccüd, Türkiye'de unutulmuş; “teheccüd” diye bir namaz var mı, yok mu? Kaçırmamış onu orada. Hep Kur'an-ı Kerim'i okuyor, kemâl-i hassasiyetle. “Babam diyordu ki bana: Oğlum, Hazreti Muhammed'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) inmiş Kur'an'ı, O'na inmiş bir Kur'an gibi değil, sana inmiş bir Kur'an gibi oku!” Öyle diyor. Şimdi işin esası, o; hep kendini muhatap olarak ele alma orada… Ama her şeyiyle kendini muhatap olarak alma… “Efendimiz'e ne demiş ise Cenâb-ı Hak, bana diyor bunu; fakat zılliyet planında, izafi planda bana diyor Allah (celle celâluhu) bunu!” Buna kimsenin itiraz etmeye hakkı da yoktur. Bu, öteden beri de öyle anlaşılmıştır. Yeni bir “Kur'an Çağı” yaşanabilir ama İlahi Beyan'ı hallaç edip onda derinleşecek ruh insanlarına ihtiyaç var!.. Şimdi bunu sürekli seslendirmek suretiyle, esasen, yeniden bir “Kur'an Çağı” olabilir, Allah'ın izni-inayeti ile, Hazreti Pîr-i Mugân, Şem'-i Tâbân gibi, bir yönüyle, o Kur'an-ı Kerim'i o ölçüde hallaç ederek… -Üstad Necip Fazıl, “eşya ve hadiseleri hallaç etme” tabirini kullanırdı; “tekvinî emirleri hallaç etme” derdi.- Kur'an-ı Kerim'i bu şekilde hallaç etmek suretiyle… آمَنْتُ بِاللهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ اْلآخِرِ، وَبِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ مِنَ اللهِ تَعَالَى، وَالْبَعْثُ بَعْدَ الْمَوْتِ حَقٌّ “Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, kitaplarına, âhiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah Teâlâ'dan olduğuna iman ettim. İnandım: Öldükten sonra dirilmek haktır.” Bu hakikatlerin hepsi, Kur'an-ı Kerim'de var. Bunların hepsini üç tane hakikate ircâ edebilirsiniz. Nitekim etmişler; Gazzâlî de, Hazreti Pîr de ircâ ediyor aynı zamanda. Ama Kur'an-ı Kerim'i öyle duyma çok önemlidir. Duyurma da Kur'an-ı Kerim'i duyanların vazifesidir. İnsan duymuş ise şayet, duyuracaktır onu. “Nasıl oluyor da insanlar -böyle- gâfilâne davranıyor; buna bakmıyorlar?” diyecektir; Sahabe-i Kiram gibi, Tâbiîn-i Izâm gibi düşünecektir: “O Kur'an'ı Kerim ama gözyaşları nerede? Kalbin heyecanı nerede? Kalbin titremesi nerede?!.” Evet, insanlarda o duyguyu oluşturmak lazım. Ölü ruhların elinden alarak onu, hakikaten “Yahu bir kere daha duyayım!” diye namaza koşma ruhunu canlandırmak lazım. Kur'an'ı eline alma, öpme, başına koyma… Ondan sonra da saygı ile onun karşısında iki büklüm olma… Bu, zannediyorum, günümüzde bu mevzuda uzman insanların yapabileceği bir iş… Uzman dediğim, kitapların satırlarında düktor (!), dû-cent (!), dû-cennet (!), profesör değil. Esasen ruh insanları, kalb insanları, his insanları, şuur insanları… Zannediyorum işte bu mevzuda çok ciddî tembihe ihtiyaç var, ısrarla tembihe ihtiyaç var. Önceki senelerde Ramazan boyunca Kur'an-ı Kerim'i meali ile beraber okuyorduk; sabah-akşam okumak suretiyle bir cüz okunuyordu, hiç olmazsa ayda bir kere bir hatim oluyordu. Böyle işleye işleye, belki başkalarına on beş günde bir hatim yapma duygusu aşılanmış olurdu. Hiç olmazsa ayda bir, senede on iki defa Kur'an-ı Kerim'i hatmetme aşılanmış olurdu. İmam-ı Ebu Yusuf hazretleri, “Nafile namazlarda Kur'an'a bakarak okumada mahzur yoktur.” diyor; onun özel fetvası, tercihi. Hani en azından Kur'an-ı Kerim'i öyle okuma… Hatta ondan evvel de bir mealine bakma, imkânı varsa; sonra namaz kılarken o ruhla okuma. Hani, mealini düşünerek okuma değil de en azından ondan anlayacağı şeyleri anlama mevzuu… Arkadaşlarımızın bazıları yapıyor, şu anda bunu yapıyorlar; yapmaya da devam etmek lazım.

Hizmetten
Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-9 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later May 1, 2023 62:09


18 Temmuz 1980 -Bornova/İzmir - İnsan olma, toplum içinde bulunma ve kardeşlik şuuruna erme çok büyük bir nimettir. - Sahabe arasında destanlaşan kardeşlikten kesitler. - Kardeşliğimizi zir ü zeber eden musibetler: Makam ve ganimet düşkünlüğü. - Hizmette önde ücrette geride kalma. - Müminin muhteremliği meselesi. - Allah'a giden yollar bizim inhisarımız altına alınamaz. - Allah indinde ehl-i kıble olma çok mühimdir.

Hizmetten
Fakat kendileri için değil!.. | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Feb 20, 2023 5:40


Bu video 14/02/2016 tarihinde yayınlanan “Sarılın Şefkate, Yapışın Himmete; Tükürün Korkunun Yüzüne!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Kendini bu yola adamış insanlar bir taraftan hareket ederlerken bir taraftan da kendi enerjilerini üretmeleri lazım. Hiç yorulmamaları, Sahabe-i kiram efendilerimiz gibi hep koşmaları lazım. Fakat kendileri için değil!.. “Attan inmeyesüz!” diyen Hazreti Murad Hüdavendigar (aleyhirrahmetü velğufran) gibi, “Attan inmeyesüz!” felsefesiyle dünyanın dört bir yanına atlarını mahmuzlayıp koşmaları lazım. Onların enerjileri vicdanlarından geliyor, Allah'la irtibatlarından geliyor, Hazreti Ruh-u Seyyidi'l-enâm'a koşmalarından geliyor. O, onları besliyor. “Mahbub” mevzuunda tercih ve sıralama hatası yapmayın!.. *Mü'min, her şeyden evvel, mutlak Mahbub, mutlak Maksud, mutlak Mâbud olarak Allah'a dilbeste olur. O'nu diler ve her hâliyle O'nun kulu olduğunu haykırır. Sonra da başta İnsanlığın İftihar Tablosu olmak üzere anne-baba, refika-yı hayat ve evlat gibi insanları sever. Böylece diğer sevgiler de Allah'a karşı samimî alâka duymanın birer ifadesi olarak değerlendirilebilir ve Allah'tan ötürü bir sevgi sayılabilir. Sevgi meselesinde önemli olan, “mahbub” mevzuunda tercih ve sıralama hatası yapmamaktır. *Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: قُلْ إِنْ كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَاؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُمْ مِنَ اللهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُوا حَتَّى يَأْتِيَ اللهُ بِأَمْرِهِ وَاللَّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ “(Ey Rasûlüm! Mü'minlere şunu) söyle: Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım, akraba, sülâle ve kabileniz, ter dökerek kazanıp biriktirdiğiniz mallar, kesada uğramasından endişe ettiğiniz ticaretiniz ve içlerinde rahat yaşamaktan zevk aldığınız meskenler sizin için Allah'tan, Rasûlü'nden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ve önemli ise, bu takdirde Allah hakkınızda hükmünü verip, başınıza geleceği gönderinceye kadar bekleyin. Allah, (geçici dünya geçimliğini Kendisine, Rasûlü'ne ve Kendi yolunda cihada tercih eden) fâsıklar güruhunu doğruya da, dünyada ve Âhiret'te gerçek saadete de ulaştırmaz.” (Tevbe, 9/24)

Hizmetten
Off Bile Demediler, Off Bile Demeyeceğiz!.. | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Feb 8, 2023 9:13


Bu video 06/03/2016 tarihinde yayınlanan “Off Bile Demediler, Off Bile Demeyeceğiz!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Ashâb-ı Kiram efendilerimiz işkence ve eziyetlerin her türlüsünü çekmişlerdi. Yerinde boykotlara maruz kalmışlar, yerinde tehcirlere, tehditlere, tenkillere, ibâdelere uğramışlardı. Yurtlarını yuvalarını terk etme mecburiyetinde bırakılmışlar, farklı beldelere hicret etmek zorunda kalmışlardı. Habeşistan neresi, Mekke neresi?!. Oraya kadar, tepelerin arkasında, görünmeyen yerlere sine sine, bazen sürüne sürüne gitmişlerdi. Habeşistan'a doğru, Hazreti Muhbir-i Sâdık'ın işaret ve bişaretiyle göç etmişlerdi. Ama boş dönmemişlerdi. Oradaki insanların da gönlünü fethetmişlerdi. Necâşîlere “Lâilâhe illallah Muhammedun Rasûlullah” dedirtmişlerdi. Bunun için çekilen her şeye değer!.. *İnananlara kan kusturan o Ebu Cehiller, o Utbeler, o Şeybeler hiçbir dönemde eksik olmamıştır. Aynı zamanda onların yanında bu haksızlıklara karşı sükût eden, dilsiz şeytanlar da hiç eksik olmamıştır. Ve onları bir şey zannederek, onların bir şey yapacaklarına inanarak, onların arkasından sürüklenen sürüler de eksik olmamıştır. Değişen hiçbir şey yoktur. “Allah'ın günleri” böyle kapı kapı dolaşır; bir gün birilerine bayram, ertesi gün birilerine bayram; bir gün birilerine hazan, ertesi gün birilerine hazan… Sahabe, hazan yaşamışlardı fakat bağırlarında baharların, gülistanların, bostanların, baharistanların meydana gelmesine vesile olmuşlardı Allah'ın izni inayetiyle. *Zalimler hep olmuştur, olacaktır. Tiranlar hep olmuştur, olacaktır. Haccaclar hep olmuştur, olacaktır. Yezidler hep olmuştur, olacaktır. Önemli olan, doğru bildiğiniz yolda, hiç şaşırmadan, sağa sola sapmadan, “Acaba öyle mi etsek, böyle mi etsek?!.” demeden yürümenizdir. Peygamber yolunda yürümenin gereği imtihanlar karşısında “off” dememek, her musibeti “ohh”larla karşılamaktır. *Dökülenlere bakıp da “Dökülme de oluyormuş!” demeyin. Peygamber Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) sergüzeştini aktaran kitaplarda, senelerce boykota maruz kaldıkları halde, O'nun hiç “Off!” dediğini duydunuz mu? Hiç yolundan şaştığını gördünüz mü? Hatta O'na ve doğruluğuna inanan fakat dediğini demeyen amcasının “Off!” dediğine şahit oldunuz mu? Mekke'nin en zengin kadını olan, ticaret kervanları çıkaran mübarek validemiz Hazreti Hatice'nin hiç “Off” dediğini okudunuz mu? Serveti gitmişti, her şeyi karman çorman olmuştu ve o da o boykotta mağduriyete maruz kalmıştı fakat hiç “Off!” dediğine şahit oldunuz mu? Hayır, “Off” bile demediler; demediler ve Allah bir gün onların o “Off” dememelerini “Ohh”lara çevirdi. *Hizmet-i imaniye ve Kur'aniye'de bulunmanın ve Peygamber yolunda yürümenin gereği de “Off” dememek, her şeyi “Ohh”larla karşılamaktır. Ohh be… “Küfür ve dalâletten (sapıklıktan) başka her türlü hal için Allah'a hamd olsun!” *İnsanlığın İftihar Tablosu, kendisini himaye eden amcası ve çok sevdiği zevcesi Hazreti Hatice Validemiz'i kaybettiği “hüzün senesi”nde, “Habib-i Zîşanım, tasalanma! Ebu Talib'i ve Hatice'yi aldım ama Ben varım.” manasına gelen ilahî bir davet almış; hem bedeni hem de ruhuyla Cenâb-ı Hakk'ın mi'râcına mazhar olmuştu. “Kâb-ı Kavseyni ev Ednâ – İki yay aralığı kadar ya da daha yakın” tabiriyle Kur'an'da anlatıldığı üzere, imkân-vücub arası bir noktaya ulaşmıştı. Şefkat Peygamberi (aleyhissalâtü vesselam) Efendimiz, melekût âlemini seyerân eylemiş fakat orada kalmak yerine ümmetini de Cenâb-ı Hakk'a götürmek için geri gelmişti. Konuşma metni

Hizmetten
Zalimler aleyhinizdeyse, yürüdüğünüz yol doğrudur | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Dec 16, 2022 10:39


Bu video 24/04/2016 tarihinde yayınlanan “Yürüyün Şeytan ve Avenesine Rağmen!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/canli-... Hazreti Üstad, “Mühim ve büyük umûr-u hayriyenin çok muzır mânileri olur. Şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşır.” diyor. Evet, eğer hayırlı işlerin arkasındaysanız, şeytan ve onun cinnî-insî dostları sizinle de mutlaka uğraşacaklardır. Ebu'l-Leys Semerkandî, “Tenbîhü'l-Gâfilîn” isimli kitabında, Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtü vesselam) “Senin dünyada en büyük düşmanın kimdir?” diye sorunca, Şeytan'ın “Sensin” dediğini anlatır. Çünkü iblisin oyunlarını bozanların başında İnsanlığın İftihar Tablosu vardır. *Şayet hak yoldaysanız, şeytan ve avenesinin karşınıza çıkması meselesi Kur'ânî bir realitedir. Bunu çok iyi bilen Sahabe efendilerimiz, normal şartlarda insanın ürkeceği, korkacağı ve telaşa kapılarak ne yapacağını şaşıracağı yer ve hallerde bile حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ deyip metafizik gerilime geçmişlerdir. *Kur'an ve Sünnet ile kendinizi test ettikten, dünya adına herhangi bir hedef arkasında koşmadığınızı bir kere daha gözden geçirdikten ve kendinizi ciddi bir nefis muhasebesine tâbi tuttuktan sonra “Elhamdülillah, yürüdüğümüz yol, günde kırk defa tekrar ederek ‘Allahım, bizi sırat-ı müstakîme hidayet buyur' deyip dilediğimiz, Nebilerin, sıddıkların, şehitlerin, salihlerin yürüdüğü yol.” diyebiliyorsanız.. bir diğer taraftan da şayet dini ve diyaneti özüyle benimseyememiş, sindirememiş, içselleştirememiş, dini dünyasını mamur kılma adına kullanan zalimler aleyhinizdeyse, yürüdüğünüz yol doğrudur. Bu iki delilin pozitif olanını sağ tarafınıza alın, diğerini de sol yanınıza; Allah'ın izni ve inayetiyle, birer asâ gibi dayanın onlara; hiç tereddüt etmeden ve hızınıza hız katarak, Allah'ı sevdirme adına koşun dünyanın dört bir bucağına!..

Hizmetten
Hak yolcusunun, şeytan ve avenesiyle karşılaşması Kur'ânî realitedir | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Dec 15, 2022 9:13


Bu video 24/04/2016 tarihinde yayınlanan “Yürüyün Şeytan ve Avenesine Rağmen!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/canli-... Hazreti Üstad, “Mühim ve büyük umûr-u hayriyenin çok muzır mânileri olur. Şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşır.” diyor. Evet, eğer hayırlı işlerin arkasındaysanız, şeytan ve onun cinnî-insî dostları sizinle de mutlaka uğraşacaklardır. Ebu'l-Leys Semerkandî, “Tenbîhü'l-Gâfilîn” isimli kitabında, Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtü vesselam) “Senin dünyada en büyük düşmanın kimdir?” diye sorunca, Şeytan'ın “Sensin” dediğini anlatır. Çünkü iblisin oyunlarını bozanların başında İnsanlığın İftihar Tablosu vardır. *Şayet hak yoldaysanız, şeytan ve avenesinin karşınıza çıkması meselesi Kur'ânî bir realitedir. Bunu çok iyi bilen Sahabe efendilerimiz, normal şartlarda insanın ürkeceği, korkacağı ve telaşa kapılarak ne yapacağını şaşıracağı yer ve hallerde bile حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ deyip metafizik gerilime geçmişlerdir. *Kur'an ve Sünnet ile kendinizi test ettikten, dünya adına herhangi bir hedef arkasında koşmadığınızı bir kere daha gözden geçirdikten ve kendinizi ciddi bir nefis muhasebesine tâbi tuttuktan sonra “Elhamdülillah, yürüdüğümüz yol, günde kırk defa tekrar ederek ‘Allahım, bizi sırat-ı müstakîme hidayet buyur' deyip dilediğimiz, Nebilerin, sıddıkların, şehitlerin, salihlerin yürüdüğü yol.” diyebiliyorsanız.. bir diğer taraftan da şayet dini ve diyaneti özüyle benimseyememiş, sindirememiş, içselleştirememiş, dini dünyasını mamur kılma adına kullanan zalimler aleyhinizdeyse, yürüdüğünüz yol doğrudur. Bu iki delilin pozitif olanını sağ tarafınıza alın, diğerini de sol yanınıza; Allah'ın izni ve inayetiyle, birer asâ gibi dayanın onlara; hiç tereddüt etmeden ve hızınıza hız katarak, Allah'ı sevdirme adına koşun dünyanın dört bir bucağına!..

Vaize Fatma Bayram Esma-i Hüsna Dersleri
Hayatü's Sahabe Okumaları I 7. Bölüm

Vaize Fatma Bayram Esma-i Hüsna Dersleri

Play Episode Listen Later Dec 14, 2022 31:35


Bu derslerde Fatma Bayram Hoca, M. Yusuf Kandehlevi'nin eseri Hayatü's Sahabe kitabını baştan sona okumaya devam etmektedir. Görüş, öneri ve elinizde olan ders kayıtları için fatmabayrampodcast@gmail.com adresine mail atabilirsiniz.

Vaize Fatma Bayram Esma-i Hüsna Dersleri
Hayatü's Sahabe Okumaları I 6. Bölüm

Vaize Fatma Bayram Esma-i Hüsna Dersleri

Play Episode Listen Later Dec 7, 2022 36:14


Bu derslerde Fatma Bayram Hoca, M. Yusuf Kandehlevi'nin eseri Hayatü's Sahabe kitabını baştan sona okumaya devam etmektedir. Görüş, öneri ve elinizde olan ders kayıtları için fatmabayrampodcast@gmail.com adresine mail atabilirsiniz.

Vaize Fatma Bayram Esma-i Hüsna Dersleri
Hayatü's Sahabe Okumaları I 5. Bölüm

Vaize Fatma Bayram Esma-i Hüsna Dersleri

Play Episode Listen Later Nov 16, 2022 33:43


Bu derslerde Fatma Bayram Hoca, M. Yusuf Kandehlevi'nin eseri Hayatü's Sahabe kitabını baştan sona okumaya devam etmektedir. Görüş, öneri ve elinizde olan ders kayıtları için fatmabayrampodcast@gmail.com adresine mail atabilirsiniz.

Vaize Fatma Bayram Esma-i Hüsna Dersleri
Hayatü's Sahabe Okumaları I 4. Bölüm

Vaize Fatma Bayram Esma-i Hüsna Dersleri

Play Episode Listen Later Nov 14, 2022 32:27


Bu derslerde Fatma Bayram Hoca, M. Yusuf Kandehlevi'nin eseri Hayatü's Sahabe kitabını baştan sona okumaya devam etmektedir. Görüş, öneri ve elinizde olan ders kayıtları için fatmabayrampodcast@gmail.com adresine mail atabilirsiniz.

Hizmetten
“Hele bir kere daha imanınızı yenileyin!” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Nov 10, 2022 4:20


Bu video 17/11/2019 tarihinde yayınlanan "CANLI İRADELER VE SİNERJİ" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.ozgurherkul.org/bamteli/b... Farklı vesilelerle bir araya gelmeleriniz hem sinerjiye vesile oluyor ve kuvve-i maneviyeyi güçlendiriyor hem müzakereler sayesinde derinleşmeye kapı aralıyor hem de yenilenme ihtiyacını karşılıyor. Bir taraftan bu yaptığınız şeyler, çok önemli; diğer yandan da yapılan şeyler diğer insanlara kuvve-i maneviye oluyor. Mesela çok sarsık bir hayat yaşıyorum ben şu anda da. Yaralıyor beni o arkadaşlarımızın, binlerce yüz binlerce arkadaşımızın hayattan tecrîd edilmesi, mahrumiyete mahkûm edilmesi. Her gün öyle bir şey ile yaralanıyorum yeniden. Hazreti Hamza'nın bağrına yediği mızrak gibi bağrıma bir mızrak yemiş gibi bir kere daha inliyorum; çok ağırıma gidiyor. Gecelerim bunun ile kirleniyor. “Kirleniyor” mu diyeyim, yoksa bir yönüyle “Beni hasta hale getiriyor.” falan mı diyeyim?!. Ama hani bunlar meselenin bir yanı, insanî olma yanı. Duyuyorsunuz bunları; duymamak da bir yönüyle belki kabalık sayılır. Fakat bunlar, hiçbir zaman bizi bir ye'se, bir inkisara, “Artık bir şey yapamıyoruz!” duygusuna atmamalı, itmemeli. Hakikaten bir uçuruma, Ashâb-ı Uhdûd gibi uçurumun kenarına götürseler yine de ye'se düşmemeli!.. Orada hani o minnacık çocuk kucağında bir kadını da atacaklar, “Niye sen bu dine girdin?!” diye. İttiriyorlar kadını; kadın direniyor. Çocuğa bakıyor, çocuk sahipsiz kalacak diye düşünüyor. Üç tane çocuğun bebekken konuştuğundan bahsedilir, onlardan bir tanesi de odur. “Anne, at” diyor, “Korkma!” diyor, “At kendini!” diyor. Bunun üzerine kadın, Cenâb-ı Hakk'ın teminatına kendini salıyor.. Siz böyle bir araya gelince, böyle konuşunca, ben muvakkaten oksijen yudumluyor gibi oluyorum, hakikaten. Muvakkaten kendimden sıyrılıyorum, böyle. Siz olamam da kat'iyyen fakat siz oluyor ve rahatlıyorum böyle; sizin içinizde kendimi hissediyor ve rahatlıyorum, Allah'ın izni-inayeti ile. Bu mesele, sürekli o metafizik gerilimi koruma adına çok önemli bir şey; buna dikkat etmek lazım. O bir araya gelme de esasen o sinerjiyi meydana getiriyor. Mesela, burada bazen şöyle oluyor: Arkadaşlardan birisi namaz kıldırıyor orada, hislerine yenik düşüyor, bir ağlıyor, bir sinerji meydana getiriyor ki, saflarda ağlama meydana geliyor. Ha, ben bunu değişik yerlerde de gördüm; o camilerde, o gençlerin, kalabalık gençlerin beş-on tanesinin orada hıçkırıklara boğulması karşısında, bütün cami hıçkırıkla inliyordu. Zannediyorum çoklarınız herhalde muttalisiniz. Dolayısıyla bir de öyle bir sinerjiye sebebiyet verecek, o bir araya gelmeler. Bir de bir araya geldiğimizde mutlaka kitap okuma mevzuuna yönelmek lazım; mesela Risaleleri okumak lazım bu mevzuda. Bizim için hakikaten kuvve-i maneviyemizi takviye edecek, ümit gücümüzü güçlendirecek şeyleri müzakere etmek lazım. Bazı arkadaşlarımızın bu mevzuda fevkalade fedakârlıklarını anlatmak lazım; mesela, tek başına gitmiş, bir ülkeyi -Allah'ın izni ve inayeti ile- ayaklandırmış gibi bir şey oluyor. Bütün bunlar… Her zaman böyle bir beslenmeye ihtiyacımız var. Onun için Kur'an-ı Kerim, Sahabe-i kirama bile, يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا آمِنُوا بِاللهِ وَرَسُولِهِ “Ey iman edenler! Allah'a ve Rasûlü'ne iman edin.” (Nisa, 4/136) “Hele bir kere daha imanınızı yenileyin!” diyor. Üstadımız da bir yerde bunu serlevha yapıyor: جَدِّدُوا اِيمَانَكُمْ بِـ”لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللّٰهُ “İmanınızı ‘Lâ ilâhe illâllah' ile yenileyiniz.” Sürekli imanı yenilemeye ihtiyacımız var; değişik faktörleri, değişik argümanları, değişik delilleri değerlendirerek sürekli iman adına hep canlı kalmamız lazım.

Kardelen
Ashâb-ı Kiram'ın kendilerine kötü davrananlara karşı tavırları nasıl olmuştur? [Siyer - 68 | Soru-Cevap (18)]

Kardelen

Play Episode Listen Later Sep 29, 2022 20:59


https://www.youtube.com/watch?v=HM5fN5V6jW8 Soru 1: Ashab-ı Kiram efendilerimiz (radıyallahu anhüm ecmain)'in Mekke'nin fethinden sonra müşrikleri affettiklerini görüyoruz, Sahabe hiç kin tutmuş muydu, yoksa Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) affettiği için mi af yolunu seçmişlerdi? Soru 2: Ashab-ı Kiram efendilerimiz (radıyallahu anhüm ecmain) yakınlarından kaynaklanan olumsuzluklar söz konusu olduğunda, onlarla temas adına nasıl bir tavır sergilemişlerdi?

Hizmetten
İmanın Diriltici İklimi | Pendik 4 | 30 Nisan 1989 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Sep 9, 2022 87:17


Bu videoda Fethullah Gülen Hocaefendi'nin 23 Nisan 1989 tarihinde Pendik Çarşı Camii'nde verdiği "İmanın diriltici iklimi" konulu vaazı dinleyeceksiniz... • Camideki ön safları başkalarına vermeden, cennetin kapıları sonuna kadar açılsa diğer insanlara “Siz önden buyurun!” demeye kadar hasbî ve fedakâr ruhlar olmak gerektiği • Mü'min asayiş, nizam ve intizamın yanındadır, onları bozacak bir harekette asla bulunmaz. Çünkü o, mürüvvet, sevgi ve nizam insanıdır • Bizler, muhabbet fedaileriyiz. Rehberimiz Hz. Muhammed'in (sallallahu aleyhi vesellem) bir adı da Hz. Mahbûbdur. O (sallallahu aleyhi vesellem), sevgi ile insanlığa gelmiştir • Mü'minler, güzelliğin, iyiliğin temsilcisi ve emniyetin bekçisidir. Onlar bütün insanlara emniyet vaad ederler • İmanla birlikte hamle doğar.. “İman hem nurdur, hem kuvvettir. Hakiki imanı elde eden adam bütün kâinata meydan okuyabilir” • İman sayesinde aşılmaz gibi görünen dağlar aşılır, kandan irinden deryalar geçilir; insanlığın mâkûs talihi imanla değişir; iman sayesinde kömür gibi ruhlar elmaslara kalbolur • Sahabe-i kiram asrı, iman sayesinde akıllara durgunluk verecek seviyede bir kuruluşa ve dirilişe erdi. Onların maddî imkânları yoktu fakat iman sermayesiyle bütün dünyayla yaka-paça oluyorlardı • Necâşî'nin huzurunda Cafer İbn Ebî Tâlib'in imandan önceki ve sonraki hallerini anlatması • Birisinin, cahiliye döneminde kendi kızını nasıl diri diri toprağa gömdüğünü anlatması karşısında, Şefkat Peygamberinin (sallallahu aleyhi vesellem) hıçkıra hıçkıra ağlaması.. Kızını diri diri toprağa gömen bir cemaatten iman sayesinde karıncaları dahi öldürmeyen bir cemaatin doğması • Firavunun sihirbazlarının imanla birdenbire mahiyetlerinin değişmesi, kömür gibi ruhlarının birdenbire elmasa dönüşmesi • Uhud Savaşı'nda Abdullah İbn Cahş'ın Sa'd İbn Ebî Vakkas'la karşılıklı yaptıkları dua.. Abdullah İbn Cahş'ın şehitliği istemesi ve savaşın sonunda isteğine nail olması • Uhud Savaşı'nın ardından 70 şehide ve birçok yaralıya rağmen Peygamberimiz'in (sallallahu aleyhi vesellem), müşrikleri takibe koyulması (Hamrâü'l-esed Vak'ası) • Mâlik İbn Hâris'in (r.a.) imanda yakaladığı derinlik ve şehadetle ömrünü noktalaması • Umeyr İbn Hemmâm'ın, Peygamberimiz'in “Bugün düşmana sırtını dönmeden sevabını Allah'tan umarak cihat eden kimselere Cennet'in kapıları sonuna kadar açılır.” çağrısına elindeki hurmaları atarak hemen icabet etmesi ve Bedir'de şehit oluşu • İmanla aydınlığa çıkmanın, Din-i mübîn-i İslâm'a hizmet etmenin, öncekilerin hatalarıyla meydana gelen uçurumların tertemiz nesillerle doldurulmasının, Cennette Peygamberimiz'e (sallallahu aleyhi vesellem) komşu olmanın niyaz edildiği hisli bir dua

Hizmetten
Varsın, bazıları bir villaya satılsın... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Sep 1, 2022 7:22


Bu video 11/12/2016 tarihinde yayınlanan " KALBE OKLAR SAPLANIRKEN" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Yaşatma duygusuyla yaşayıp sadece Hakk'a kul olanlar, asla kullara kulluk yapmazlar!.. Sizin, kendi hizmet felsefenizi ifade etme adına, terminolojiye kazandırdığınız bir kelime var: “Yaşatma duygusuyla yaşama”. “Âlem yaşasın diye yaşıyorum ben, âlem yaşasın diye!..” deme. Âlem, Allah ile münasebete geçsin; âlemin kalbi, Allah ile münasebete geçsin; kalb ile Allah arasındaki engeller bertaraf edilsin, latife-i Rabbaniye O'nunla buluşsun… Bana da ne olursa olsun! Zâlim gelsin, bir tekme atsın.. gaddâr gelsin, malıma-mülküme el koysun.. birileri “terörist” ilan etsin.. başka bir densiz kalksın, orada “firak-ı dâlle” desin… Varsın desinler. Herkes, kendi karakterinin gereğini sergiler; ne ise, onu mırıldanır.. ne ise, onu mırıldanır.. ne ise onu mırıldanır!.. Boş ver bunları, onlara bile gözünü yum! وَإِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا “O has kullar, boş ve manâsız söz ve davranışlara rastladıklarında vakar içinde geçip giderler.” (Furkan, 25/72) Öyle densizlerin densizce ifadelerini duyduğun zaman, “Selam!” de, geç!.. Furkan sûre-i celîlesinde ifade buyrulduğu gibi. Bunların hepsi, o fevkaladeden cömertliğe ve îsâr ruhuna ircâ edilecek şeylerdir. İşte koca Şâfiî hazretleri, elli beş yaşında ruhunun ufkuna yürüyor. Hayatının büyük çoğunluğunda bir derde mübtela. Onun o dertle müptela olduğunu söylerken, çok defa aklıma geliyor, o Hazret'e hakaret sayılır diye yüreğim de ağzıma geliyor. Çünkü onları o kadar seviyorum ki!.. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Sahabe-i kiram, Aşere-i Mübeşşere.. ve Eimme-i erba'a veya Eimme-i sitte. Onları o kadar seviyorum ki!.. İmam Şafiî hazretlerinin hemoroidi vardı; kan akıyordu sürekli. O gün de yine Müslümanlar, Müslüman görünenler, onun Şam'da nüfuzunun arttığını, çevresinde halkalaşan insanların çoğaldığını görenler, ihtimale binaen, “Potansiyel tehlike olur mu?” diyenler, sonunda “Nemize lazım, en iyisi mi baştan biz ‘Potansiyel tehlikedir; bu, suç işleyebilir!' diyelim ve cezalandıralım” düşüncesiyle ona zulmetmişler. Yok, suç yok ortada, yok. Hukuk mantığına göre, hukuk felsefesine göre, hukuk-adalet ilişkisine göre ortada bir suç yok. Günün gaddarlarının, zalimlerinin yaptığı gibi, ondan endişe duyanlar da ona gadretmişler. Hicret-i seniyyenin 150. senesinde dünyayı teşrif ediyor. Bağdat'ta Abbasîler hâkim, Müslümanlığı temsil adına. Hazret'i, zincirler içinde Şam'dan tâ oraya kadar götürüyorlar. Neden sonra, orada o Hazret'in inceliğini îsâr ruhunu, kendi için yaşamadığını görünce, tâzim u tekrim ile yerine iade ediyorlar, o haliyle. Çekmişler, görmüşler ama kendileri için yaşamamışlar. Yaşatmak için hayatta kalmışlar. Eğer O'nu anlatma imkanı varsa,, tâbir-i diğerle, erkân-ı imâniye ve İslamiyeyi anlatma imkanı varsa.. örfünüzü-âdetinizi, o güzel geleneklerinizi dünyaya duyurma imkanı varsa.. insanda insan olarak bulunabilen bir kısım güzel şeyleri başkalarından alma ve öyle bir zenginliğe yürüme imkanı varsa… Yaşanacaksa, bunlar için yaşanır. Bu türlü şeyler yoksa, bence, yaşamaya değmez; insan, abes yaşıyor demektir o zaman.

Hizmetten
Bu, zâlimlerin, gaddarların, hattârların, müfsitlerin düşüncesi!.. | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jul 2, 2022 6:23


Bu video 26/02/2017 tarihinde yayınlanan "SİZ NEREDESİNİZ EY MÜ'MİNLER!.." isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Hakkın Hatırı, Münazara Adabı ve İmam Azam Ebu Hanife Hazretleri Değişik vesilelerle hep tekerrür ettiği gibi, bir kere daha tekrar etmek istiyorum, mazur görürseniz: Ebu Hanife, gecenin yarısına kadar talebeleriyle bazı meseleleri müzakere edermiş. Bizdeki münazara âdâbına göre; yoksa televizyonlardaki birbirine karşı saygısızlık yapma tartışması değil. Münazaranın âdâbı vardır, o mevzuda yazılmış kitaplar vardır: İnsanlar birbirlerine karşı hakikati nasıl savunacaklar? Herkes kendi düşüncesini nasıl ortaya koyacak? Nasıl ifade edecek onu? Geriye dönmesini nasıl yapacak? İleriye adım atmasını nasıl yapacak? Orada karşı tarafın duygu ve düşüncesine nasıl saygılı olacak? Kendi duygu ve düşüncelerine nasıl saygı toplayacak? Buna dair kitaplar yazılmış. Televizyonlardaki o tartışmalar, oradaki o tartışmalar, vahşîce boğuşmalar gibi bir şey. Öyle değil, “münazara âdâbı”na göre… Ebu Hanife hazretleri, münazara âdâbına göre, gecenin yarısına kadar münazara yapıyor. Muhammed İbn Hasan eş-Şeybânî hazretleriyle, İmam Yusuf hazretleriyle, Züfer hazretleriyle… Beş bin tane, derslerine devam eden insan var. Birisi, mübalağa mı yaptı, bilemiyorum; yapabilir, çağımız, mübalağa çağı: “Elli bin tane, derslerini dinleyen insan vardı; kitaplara bakarak, derse iştirak ederek, onun mütalaalarını müzakere eden insanlar vardı.” demişti. “Elli bin” olmasın, “beş bin” bile olsa, öyle entelektüel, öyle kapasiteli, öyle yürekli, öyle hakşinâs insanın bulunması çok önemli; demek ki, o dönem, hakikaten bir “altın çağ”. Gecenin yarısına kadar müzakere ediyor. Ve sonra talebeler diyorlar ki: “Üstadım!” Ne diyorlarsa, “Ey büyük müctehid! Ey babayiğit adam!” Ne diyorlarsa, nasıl hitap ediyorlarsa o gün. “Senin dediğin gibiymiş bu!” diyorlar. Talebesiyle, meseleyi müzakere ediyor. Hazret, gittikten sonra, bir daha temel kaynaklara müracaat ediyor; Kitap, Sünnet, Sahabe ve Tâbiîn'in kavilleri… Kendisi Tâbiîn'den değil; bazıları onun bir sahabî gördüğünden bahsederek, onu da Tâbiîn'den sayarlar; oysaki kendi, Tebe-i Tâbiîn'den, üçüncü sınıftan. Seleflerinin mütalaalarına, müzakerelerine, yorumlarına başvuruyor. Sabah namazına geldiğinde… Nasıl hitap ediyorsa onu da bilmiyorum, “Çocuklar!” mı diyor; yoksa Kıtmîr'in beraber ders müzakere ettiği ders arkadaşlarına dediği gibi, “Ali Hoca, Veli Hoca!” dediği gibi, öyle mi diyor, bilemiyorum. Ben, efendiler efendisi o insanın, kendi talebelerine seslenirken bile, efendiliğini koruduğuna inanarak, mutlaka onları tazimle yâd ettiğine inanıyorum. Nasıl diyordu, belki “Ey Ebu Yusuf Efendi! Ey Muhammed Efendi! Ey Züfer Efendi!” Paşazade çünkü, o da; “Ey Züfer Efendi!..” “Ben sabaha kadar, o dediğimiz meseleyi bir kere daha gözden geçirdim, sonra gördüm ki, benim değil de, sizin dediğiniz doğruymuş!” Hakk'ın hatırı, âlidir; hiçbir hatıra fedâ edilmemelidir. İlle de “Benim dediğim dedik. Benim dediğime uyulmadığı takdirde, herkes yok edilmelidir, zindanlara atılmalıdır; taziplere, tehcirlere, tehditlere, tevkiflere maruz bırakılmalıdır!” Bu, Firavunların düşüncesi… Bu, zâlimlerin, gaddarların, hattârların, müfsitlerin düşüncesi!.. Ebu Hanife'nin düşüncesi, Râşit Halifeler'in düşüncesi, Efendimiz'in düşüncesi ise, meşveret yörüngeli. Ümmetine fikir soruyor, onlar bir şey söyleyince, dikkate alıyor. Geçen sohbette zikredildiği üzere, Selmân-ı Fârisî'nin mütalaasına uyarak, “Hendek!” diyor. Sahabesiyle meşveret ediyor; Uhud savaşında, dışarıya çıkıyor. Her şeyi O'ndan öğrendikleri bir insan… Onların düşüncelerine saygının gereği, “küçüklük” demiyor. Her şeyi O'ndan öğreniyorlar ama meşverette onların dediklerine uyuyor; Uhud'da dışarıya çıkıyor, yoksa Efendimiz'in kendi düşünceleri, içeride kalıp tabya savaşı vermek, müdafaa savaşı vermek istikametindeydi.

Kardelen
Sahabe Efendilerimiz (radıyallahu anhüm) kırgınlıkları nasıl çözerlerdi? [Siyer - 59 | Soru-Cevap (9)]

Kardelen

Play Episode Listen Later May 26, 2022 24:53


https://www.youtube.com/watch?v=WheXe5bZ7jU