POPULARITY
Hafızayı ve hatıraları beslemek gerekiyor. Lakin hatıraların muhafazasını sadece fotoğraflara, bizim için arşiv oluşturduğunu iddia eden dijital mecralara depolanan fotoğraflara devretmek ne kadar doğru? Zannedilenin aksine hafızayı ve hatırayı besleyen dijital kültür değil, sözlü ve yazılı kültürdür. Sözlü kültür nesiller boyu ailenin hikayesini, memleketin ahvalini bir kulaktan ötekine aktarır durur. Edebi metinler de adeta kokunun yerini tutar. Şaşırdınız mı? Şaşırmakta haklısınız. Ben dahi şaşırdım. Sait Faik Abasıyanık'ın Mahalle Kahvesi adlı öykü kitabında yer alan “Gramofon ve Yazı Makinesi” adlı öyküsünü okuyordum. Anlatıcı radyodan hazzetmediğini söylerken gramofon ve yazı makinesi için adeta methiye düzüyordu. Öykünün hafızamdan çekip getirdiği bir sahne ile bizim geçmişimizi taze tutan şeyin aynı zamanda “başkasının anlatısı” olduğunu fark ettim.
Konuğumuz Özen Nergis Dolcerocco ile 19. yüzyılda Osmanlı, Rus ve Japon edebi modernleşmelerini konuşuyoruz.
Konuğumuz Özen Nergis Dolcerocco ile 19. yüzyılda Osmanlı, Rus ve Japon edebi modernleşmelerini konuşuyoruz.
Türkiye Günlüğü Dergisi ve Cedit Neşriyat Genel Yayın Müdürü Dr. Mustafa Çalık, 6 Aralık'ta tedavi gördüğü hastanede vefat etti. Türkiye'nin duayen isimlerinden yazar ve siyaset bilimci Mustafa Çalık'ın hayatını ve bıraktığı düşünce mirasını Doç. Dr. Oğuzhan Bilgin ile konuştuk.
DAHA ÖNCE, İsrail'in azılı bir katil olarak bütün dünyanın gözünün içine bakarak Gazze'yi/Filistin'i taş taş üstünde kalmayacak şekilde bombalaması, her türlü insani yardımın ulaşımını engellemesi, sivil halkı aç ve susuz bırakması, tekrar tekrar hastane bombalaması, “büyük devletlerin” takdirine mazhar olmuş muydu? Elbette, üç maymun tiyatrosunun sahne performansına aşinayız. Bosna soykırımı belleklerimizde. Ama o zaman Batı dünyası en azından susuyordu. Şimdi ise inadına sivil halkın bombalanmasını dünya kamuoyuna kabul ettirmek üzere, geniş kitleleri zalimin masumiyetine ikna etmenin dili üzerinde çalışılıyor. Küresel muktedirlerin haber ajanslarının diline lütfen dikkat kesilin. Neden şimdi? Karantina Günleri, dijital hegemonya için verimli bir deney zamanı olarak, muktedirlere adeta bir laboratuvar ortamı sağlamış. İşgalci İsrail'in zalim politikalarını nasıl masum gösterebileceklerine dair dijital dünyanın verimli bir atmosfer oluşturduğunu “rasyonel” olarak ölçmüş biçmişler. BATI medyasının diline bakarsanız Gazze halkının üstüne yağan bombalar “küresel iklim krizi”nin bir parçası gibi. Faili yok. Batı medyasının hakikati gözlerden uzak tutma planlarını dikkat alanımızdan çıkarmadan, bireysel olarak, toplumsal olarak bize umut aşılayan haberleri de soğukkanlı bir şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Muhatap olduğumuz her görsel metin için bize eşlik eden sorular olmalı. Meydanlarda yürüyenler içinde, Filistin halkının yaşadıklarına dair bilgi sahibi olan Batılıların oranı nedir mesela? 1948'den bu yana İsrail Devleti eliyle Filistinlilere yaşatılan zülüm hakkında zihinlerde açılan dosyalarda hangi bilgiler vardır? Bu soruların cevabını bir vidyo eşliğinde görelim. Vidyoda liseli öğrencilere Filistin'e dair sorular soruluyor. Bazılarına isim ile hitap edilerek soruluyor soru, bazılarına doğrudan. İlk sorunun ve son sorunun cevapları kızlara ait. Buyurun: Siyonizm nedir? Siyonizm Filistin'de yaşayan Müslümanları yerlerinden edip Yahudi Devleti kurmayı hedefleyen siyasi harekettir. Hanzala kimdir? Naci el Ali'nin çizdiği, sırtı okuyucuya dönük, elleri arkasında bağlı çizgi karakterdir. Nekbe nedir? Büyük felaket anlamına gelen Nekbe, Filistinliler için zorunlu göç, yağmalanma ve katliamlara uğramak anlamına gelir. Murabıt kimdir? Murabıt, Mescidi-i Aksa'nın avlusunda her gün gönüllü olarak nöbet tutan Müslümanlardır. Zeytindağı nerededir? Küdüs'ün doğusunda Mescid-i Aksa'nın tam karşısındadır. İntifada ne demektir? Filistinlilerin İsrailli askerlerin işgaline karşı başlattığı direniş hareketinin adıdır. Selahattin Eyyubi kimdir? Haçlılara karşı mücadelesi ile tanınan İslam kahramanıdır. İsrailliler için kullanılan yerleşimci ifadesi doğru mudur? Filistinlilerin toprağını işgal eden, evlerine ve mallarına el koyup başkalarına haksız olarak veren, toprak sahiplerini öldüren kimselere, “yerleşimci” değil, işgalci ve hırsız denir. Bu bir yerleşim değil, işgaldir.
“Bir tek bilen vardır. O da Nebî (s.a.v.)'dir. Söylenen söz ancak O (s.a.v.)'in sözüne uyuyorsa muteberdir.” “Peygamberlerden sonra insanların en akıllısı Hz. Ebûbekir (r.a.)'dir. Çünkü Nebî (s.a.v.)'in yolunda her şeyini fedâ etmiştir.” “Bu dünyada (nefs ve hevâsına uyarak) yaşama hakkını kullanan kimse, âhiretteki yaşama hakkını kaybetmiştir.” “Şerî'at, tarîkat; zikir ve fikir hepsinden maksad; ahlâkı güzelleştirmektir.” “Ta'zîm ile yapılan ibâdet, kişiyi Allâh (c.c.)'un zâtına yaklaştırır.” “Edebe riâyet etmezsen, yıktığın yaptığından fazla olur.” “Edebi zâyi' edersen, İslâm'ı muhâfaza edemezsin.” “İslâm taharet-i kâmile (tam bir temizlik) dînidir.” “Toplumun temeli tesettüre dayanır.” “Aile reisinin temel görevlerinden ikisi şunlardır: Tesettüre uymayı sağlamak ve eve helâl rızık getirmek.” “Para cepte olabilir, kasada olabilir; ama kalpte olması câiz değildir.” “Ancak, dünya muhâbbetiyle kalbi dolmuş kimseler fâiz alıp verebilirler.” “Müslümanın tatili iş değişikliği yapmaktır. Müslüman böylece dinlenir.” “İslâm'ın propagandaya ihtiyacı yoktur. En güzel propaganda onu sünnete tam olarak uyarak yaşamaktır.” “Allâh (c.c.), kendi yolunda bulunan kulunu imtihân eder, ama mahrûm etmez.” “Kimin istikâmeti daha düzgün ise, o Allâh (c. c.)'ya daha yakındır.” “Sabırla muâmele, hayırlı neticeler getirir.” “Vazîfemiz Allâh (c.c.) demek, kullara da Allâh (c.c.) dedirtmektir.” (www.omerozturk.org
Geçmiş büyüklerin güzel bir ahlâkı da büyük küçük, uzak yakın, âlim cahil demeden herkese nazik davranmaları idi. Öyle ya Firavun, kâfirlerin en yamanı olmasına karşın, Allâhü Teâlâ Hz. Musa ile Hz. Harun (a.s.e.)'e şöyle fermân buyurmuştu: “Firavun'a gidin. Çünkü o, hakikâten azdı. Gidin de ona yumuşak söz söyleyin. Olur ki nasihât dinler yahut Allâh'tan korkar.” (Tâhâ s. 42-43) Onlar yüksek derecelerin yüksek edeple elde edileceği hususunda söz birliği etmişlerdi. Edebin temelini ise kişinin kendini kusurlu, başkalarını mükemmel görmesi oluşturur. Edebi kıt olanlar ise bunun tam tersini savunurlar. Resûlullah (s.a.v.) bir kişinin müslüman kardeşine çatık kaşla bakmasını çirkin görüyordu. Ali b. Ebû Tâlib (r.a.) şöyle diyordu: “Allâh (c.c.) en iyi bilenler tevhid ehline en fazla saygı gösterenlerdir.” Meymûn b. Mihrân (r.âleyh) düğün yemeğine çağırıldığında zenginlerle değil çocuklar ve yoksullarla otururdu. Bekr b. Abdullah el-Müzenî (r.âleyh)'in bazı öğütleri şöyledir: “Senden daha büyük birini gördüğünde ona saygı göster ve içinden “Çünkü bu benden önce İslâm'a girip sâlih âmeller işlemiştir” diye geçir. Kendinden daha küçük birini gördüğünde ona da saygı gösterip şöyle düşün: “Ben ondan önce günâhlara bulandım.” Halk sana hürmet ettiğinde yine kendi kendine: “Bu, Allâh (c.c.)'un bana hak etmediğim bir lütfudur” de. Sana hakarette bulunduklarında ise: “Bu, benim yaptığım bir günâhın sonucudur” diye düşün. (İmâm Şa'rânî, Tenbihü'l-Muğterrin Tercümesi, s.121) İKİ MECELLE KAİDESİ ÖĞRENELİM Alınması Memnu' Olan Şeyin, Vermesi Dahi Memnu' Olur (Mecelle 34. Kaide) Misâl: Faiz geliri elde etmek haram olduğu gibi borç alıp faiz ödemek de caiz değildir. İşlenmesi Memnu' Olan Şeyin İstenmesi Dahi Memnu' Olur (Mecelle 35. Kaide) Misâl: Zulmetmek, rüşvet vermek men edildiği gibi birisinden bunları yapmasını istemek de men edilmiştir, caiz değildir
“9. Uluslararası Yed-i Velayet 7 Vilayet Kısa Film Festivali” kapsamında, aralarında Cengiz Aytmatov, Süleyman Çelebi, Hüseyin Cavit ve Süleyman Çolpan'ın da olduğu Türk dünyasından 7 ünlü edebiyatçının hayatlarını konu alan filmler izleyiciyle buluşmaya hazırlanıyor. Festivalin detaylarını Ehli Sanat Sinema ve Kültür Derneği Başkanı Eda Sürmeli ile konuştuk.
Yine zihin açıcı bir konuşma; çok düşünen, düşünmeye sevk eden bir konuk... Bu bölümde konuğum yazar Ayfer Tunç.35 yıldır öykü, roman, deneme ve senaryo yazan Ayfer Tunç ile onun yazınını oluşturan şartlardan başladık konuşmaya... Edebi metin ve senaryo yazımını, atmosfer yaratmayı, okuma ve soyutlamanın önemini, edebiyatta, yayıncılık ve toplumda kadın-erkek olmayı, dünyanın Türk yazardan beklentilerini ve daha pek çok konuyu masaya yatırdık. Hem Tunç'u daha fazla tanıyacağınız hem de çok şey öğrenebileceğiniz, güzel ipuçları ve sorgulamalarla dolu, leziz bir söyleşi sizleri bekliyor.
Bir milletiň medeniýeti öz mirasyna, milli buýsanjyna eýe çykyp, oňa laýyk sarpa goýmak arkaly beýgelýär. Biziň haýran galyp okaýan daşary ýurtly edebiýatçylarymyz, sungatynyň öňünde doňup galýan suratkeşlerimiz, heýkeltaraşlarymyz öz milletleri tarapyndan gadyry bilinýän baýlyklardyr... . Nobatdaky podkastymyzda halkara ýazyjylar birleşiginiň agzasy Atajan Tagany myhman aldyk. Atajan agamyz "Kyrk ýylda ýazylan kitap", "Aglasy gelýän ak bulut", "Saragt galasy" ýaly eserleriň awtorydyr. Edebiýat dünýäsine ýyllaryny beren agamyz bilen ýazgy etmek biziň üçin uly bagtdyr.
Edebi biraz daha somutlaştırmaya çalışacağız ama birkaç kelam daha edelim. Edep ihsandır demiştik. Aynı zamanda cemaldir, güzelliktir, düzendir, ziynettir. Sonuç itibariyle edep ahlakın sanata dönüşmüş halidir. Hal böyle iken İslam milleti olarak edebi neden kaybettik? Bu sorunun ilk akla gelen cevabı, her şeyi yerli yerine koyamadığımızdan, olabilir. Yani adil davranmamaktan. Adalet, güçlü zayıf ayırmadan herkese hakkını, bir lütuf olarak değil, bir görev olarak vermektir. Hakları belirleyen de Allah'tır. Bu sebeple haklıya hakkını veren ona bir lütufta bulunmuş olmaz, haklının hakkına engel olmamış olur, o kadar. Hukuka riayet olmayınca kişi hakkını kendisi çıkarma yoluna gider, bu sebeple biraz haşin ve korkutucu olmak zorundadır. Dolayısıyla yüzler ekşir, bakışlar sertleşir, davranışlar ürkütücü olur ve bu tavır zamanla ahlak halini alır. Kimse kendi hakkıyla yetinmez, çünkü hakkı nereden başlar, nerede biter öğrenmemiştir. Mükerrem olan insanın değerini tanımamıştır. Sonuçta kendi değerini de yitirmiştir. Böyle olunca insan hem metalaşır hem vahşileşir. Boynuzu olan olmayana toslar. Dişleri olan öbürünü ısırır, çiftesi olan diğerini dürter. Derken etrafımızı abus çehreler sarar. İnsan insandan kaçar, ilgilenmez, yalnız bırakır ve kendisi de yalnızlaşır. Sonuçta yabancılaşır, kendini unutur ve “vahşi bireyselleşme” ortaya çıkar. Bugün, kuşsütü arasa bulan Batılı insanın derdi budur. Saygı ve itaat her ikisi de İslam'ın, hatta her türlü güzelliğin ve edebin ilk şartı ve esasıdır. Allah'a itaat kulu sayısız mabuda köle olmaktan kurtarıp özgürleştirir. Diğer bütün itaatler O'na itaatle kayıtlıdır. “Halika isyan ederek mahluka itaat olmaz”. Allah'a hakkıyla itaat olmazsa O'na olması gereken itaati kullar gasp edip kendilerine çevirir ve O'nun hududuna tecavüz ederler.
Nergis Ertürk ile Türkiye'de Gramatoloji ve Edebi Modernlik'i konuşmaya devam ediyoruz.
Nergis Ertürk ile Türkiye'de Gramatoloji ve Edebi Modernlik'i konuşmaya devam ediyoruz.
Nergis Ertürk ile Türkiye'de Gramatoloji ve Edebi Modernlik'i konuşmaya devam ediyoruz.
Nergis Ertürk ile Türkiye'de Gramatoloji ve Edebi Modernlik'i konuşmaya devam ediyoruz.
Nergis Ertürk ile Türkiye'de Gramatoloji ve Edebi Modernlik'i konuşuyoruz.
Nergis Ertürk ile Türkiye'de Gramatoloji ve Edebi Modernlik'i konuşuyoruz.
In this episode we discuss mental health in Nigeria - the myths, the realities and where/how to get help. But how do you talk about such a heavy subject in a light hearted way? Dr. Edebi (the singing physician) educates us and - yes, it is very real. No - it isn't limited to a particular demographic. Yes, we laugh, a lot, but always, always being respectful of the topic and the challenges.This episode was recorded in May 2021 to mark Mental Health Awareness Month.
Edebi ve görsel eserlerde çoğunlukla masalsı bir güzellik olarak temsil edilen Boğaz’ın 18.yy‘dan itibaren dünyanın modern bulvarlarından biri olduğunu keşfediyoruz.
On this weeks episode, I chat with management consultant and author Chigozirim Otefe-Edebi, Co-Founder Gracehill Behavioral Health Services providers of comprehensive mental health and wellness solutions in Lagos Nigeria.We talked about her 12 year career in telecoms, experiencing burnout and quitting suddenly. Her drive as a side hustler and what led her to write her first book - The Side Hustle Workbook and now dedicating her time to building a legacy business with her husband - Providing jobs for medical professionals, enhancing the quality of healthcare and building a world class mental health practice in Lagos, Nigeria.Chigo studied Biochemistry at University of Benin, Nigeria. She is currently pursuing an MBA in Leadership and Management at York St John University in the UK. She is a certified counsellor, an advocate for Employee Assistance Programs (EAP) and authored two books: ‘The Side Hustle Workbook and Strategies for coping in a toxic environment – lessons from the animal kingdom’.AFRICAN BUSINESS STORIES WEBSITE: www.africanbusinessstories.com AFRICAN BUSINESS STORIES INSTAGRAM: https://www.instagram.com/afribizstories/ AFRICAN BUSINESS STORIES FACEBOOK: https://www.facebook.com/afribizstories
Rochefort'ta doğan Boileau ve Narcejac 1948 yılında tanışır ve “farklı bir şeyler yazmak” için bir araya gelirler. Her iki yazarın da başarılı bireysel kariyerleri olsa da bu birliktelik polisiye türünü derinden etkiler ve birçok televizyon, sinema uyarlamaları yapılan eserleriyle gizem romanının ustaları olarak tarihe geçerler. Sevin Okyay Cinayet Masası'nda, farklı ruhlara sahip üç adet Boileau ve Narcejac kitabından söz ediyor. Şeytanca - Artık Orada Olmayan Kadın Vertigo - Ölüler Arasında Dişi Kurtlar Yazarlarının yarattığı etkiler göz önüne alındığında hem edebi hem de sinemasal yankılarıyla Hitchcock, Chechik içeren bu bölüm bir de hatırlatmada bulunuyor; İKSV Film Festivali bu yıl ölümünün 40. yıldönümünde Alfred Hitchcock'u "renkli" anıyor. İyi dinlemeler.
Rochefort’ta doğan Boileau ve Narcejac 1948 yılında tanışır ve “farklı bir şeyler yazmak” için bir araya gelirler. Her iki yazarın da başarılı bireysel kariyerleri olsa da bu birliktelik polisiye türünü derinden etkiler ve birçok televizyon, sinema uyarlamaları yapılan eserleriyle gizem romanının ustaları olarak tarihe geçerler. Sevin Okyay Cinayet Masası'nda, farklı ruhlara sahip üç adet Boileau ve Narcejac kitabından söz ediyor. Şeytanca - Artık Orada Olmayan Kadın Vertigo - Ölüler Arasında Dişi Kurtlar Yazarlarının yarattığı etkiler göz önüne alındığında hem edebi hem de sinemasal yankılarıyla Hitchcock, Chechik içeren bu bölüm bir de hatırlatmada bulunuyor; İKSV Film Festivali bu yıl ölümünün 40. yıldönümünde Alfred Hitchcock’u "renkli" anıyor. İyi dinlemeler.
Bu bölümde Dr. Jale Özata Dirlikyapan ile edebiyatta ve genel olarak sanatta önemli bir yer tutan "tür meselesi" üzerine konuştuk. Türlerin açıklayıcı ve sınıflandırıcı işlevleri ile sorun çözücü olduğu kadar, özellikle modern edebiyat ve modern sanatın sınır tanımaz karakteri ile nasıl önemli bir "sorun" hâline geldiğini tartıştık.
Bildiğimiz üzere ömür , zaman babında insan üzerinde devam eden bir müddettir. Ve bu ömrü çeşitli kısımlara ayıran, doğumdan ölüme kadar hayatın belirli evreleri de mevcuttur. Çocukluk dönemi , gençlik dönemi , yetişkinlik dönemi ve yaşlılık dönemi. Lisedeki biyoloji derslerinden, çeşitli kaynaklardan gördüğümüz , bildiğimiz kadarıyla bu dönemlerden geçer insan. Lakin beşeri bilimlerden ayrı olarak biz biliriz ki ölüm insan ömrünün bir sonu değil aksine yeni bir başlangıçtır. Bu güzide eserin müellifi , İmam Haddad da insanın içinde yaşadığı ömürler üzerine tefekkür edip neticesinde beş ömür bulmuş. Bu bahsi geçen her ömrün bir müddeti vardır. Bu ömürlerin her birinde bulunma halimize göre geçirdiğimiz evreler, haller, aldığımız tavırlar vardır. Ve her insanın bu çeşitli evrelerdeki halleri iradeye bağlı değişiklik gösterebilir. Kısaca kitaota bahsedilen evrelerden söz etmek gerekirse; Birinci ömür: Allah'ın Adem Aleyhisselam'ı yaratışından; her insanın babasından ve anasından doğuşuna kadardır. İkinci ömür: İmtihan evresi. İnsanın doğumu ile ölümü arasını kapsayan dönemdir. Bu ömürlerinin ortası ve maksadıdır. Yani Allah'ın emir ve yasaklarını karşı sorumluluk müddeti buradadır. Üçüncü ömür: Berzah hayatı. İnsanın ölüm yoluyla dünyadan çıkıp, dur üfürülmesiyle kabrinden kaldırılıncaya kadardır.(bu kısımda kabir azabı, kabrin ziyareti , kıyamet gibi noktalara değinilmiş.) Dördüncü ömür: Diriliş ve hesap. Beşinci ömür: Edebi hayat , Cennet - Cehennem.
Bildiğimiz üzere ömür , zaman babında insan üzerinde devam eden bir müddettir. Ve bu ömrü çeşitli kısımlara ayıran, doğumdan ölüme kadar hayatın belirli evreleri de mevcuttur. Çocukluk dönemi , gençlik dönemi , yetişkinlik dönemi ve yaşlılık dönemi. Lisedeki biyoloji derslerinden, çeşitli kaynaklardan gördüğümüz , bildiğimiz kadarıyla bu dönemlerden geçer insan. Lakin beşeri bilimlerden ayrı olarak biz biliriz ki ölüm insan ömrünün bir sonu değil aksine yeni bir başlangıçtır. Bu güzide eserin müellifi , İmam Haddad da insanın içinde yaşadığı ömürler üzerine tefekkür edip neticesinde beş ömür bulmuş. Bu bahsi geçen her ömrün bir müddeti vardır. Bu ömürlerin her birinde bulunma halimize göre geçirdiğimiz evreler, haller, aldığımız tavırlar vardır. Ve her insanın bu çeşitli evrelerdeki halleri iradeye bağlı değişiklik gösterebilir. Kısaca kitaota bahsedilen evrelerden söz etmek gerekirse; Birinci ömür: Allah'ın Adem Aleyhisselam'ı yaratışından; her insanın babasından ve anasından doğuşuna kadardır. İkinci ömür: İmtihan evresi. İnsanın doğumu ile ölümü arasını kapsayan dönemdir. Bu ömürlerinin ortası ve maksadıdır. Yani Allah'ın emir ve yasaklarını karşı sorumluluk müddeti buradadır. Üçüncü ömür: Berzah hayatı. İnsanın ölüm yoluyla dünyadan çıkıp, dur üfürülmesiyle kabrinden kaldırılıncaya kadardır.(bu kısımda kabir azabı, kabrin ziyareti , kıyamet gibi noktalara değinilmiş.) Dördüncü ömür: Diriliş ve hesap. Beşinci ömür: Edebi hayat , Cennet - Cehennem.
Bildiğimiz üzere ömür , zaman babında insan üzerinde devam eden bir müddettir. Ve bu ömrü çeşitli kısımlara ayıran, doğumdan ölüme kadar hayatın belirli evreleri de mevcuttur. Çocukluk dönemi , gençlik dönemi , yetişkinlik dönemi ve yaşlılık dönemi. Lisedeki biyoloji derslerinden, çeşitli kaynaklardan gördüğümüz , bildiğimiz kadarıyla bu dönemlerden geçer insan. Lakin beşeri bilimlerden ayrı olarak biz biliriz ki ölüm insan ömrünün bir sonu değil aksine yeni bir başlangıçtır. Bu güzide eserin müellifi , İmam Haddad da insanın içinde yaşadığı ömürler üzerine tefekkür edip neticesinde beş ömür bulmuş. Bu bahsi geçen her ömrün bir müddeti vardır. Bu ömürlerin her birinde bulunma halimize göre geçirdiğimiz evreler, haller, aldığımız tavırlar vardır. Ve her insanın bu çeşitli evrelerdeki halleri iradeye bağlı değişiklik gösterebilir. Kısaca kitaota bahsedilen evrelerden söz etmek gerekirse; Birinci ömür: Allah'ın Adem Aleyhisselam'ı yaratışından; her insanın babasından ve anasından doğuşuna kadardır. İkinci ömür: İmtihan evresi. İnsanın doğumu ile ölümü arasını kapsayan dönemdir. Bu ömürlerinin ortası ve maksadıdır. Yani Allah'ın emir ve yasaklarını karşı sorumluluk müddeti buradadır. Üçüncü ömür: Berzah hayatı. İnsanın ölüm yoluyla dünyadan çıkıp, dur üfürülmesiyle kabrinden kaldırılıncaya kadardır.(bu kısımda kabir azabı, kabrin ziyareti , kıyamet gibi noktalara değinilmiş.) Dördüncü ömür: Diriliş ve hesap. Beşinci ömür: Edebi hayat , Cennet - Cehennem.
Bildiğimiz üzere ömür , zaman babında insan üzerinde devam eden bir müddettir. Ve bu ömrü çeşitli kısımlara ayıran, doğumdan ölüme kadar hayatın belirli evreleri de mevcuttur. Çocukluk dönemi , gençlik dönemi , yetişkinlik dönemi ve yaşlılık dönemi. Lisedeki biyoloji derslerinden, çeşitli kaynaklardan gördüğümüz , bildiğimiz kadarıyla bu dönemlerden geçer insan. Lakin beşeri bilimlerden ayrı olarak biz biliriz ki ölüm insan ömrünün bir sonu değil aksine yeni bir başlangıçtır. Bu güzide eserin müellifi , İmam Haddad da insanın içinde yaşadığı ömürler üzerine tefekkür edip neticesinde beş ömür bulmuş. Bu bahsi geçen her ömrün bir müddeti vardır. Bu ömürlerin her birinde bulunma halimize göre geçirdiğimiz evreler, haller, aldığımız tavırlar vardır. Ve her insanın bu çeşitli evrelerdeki halleri iradeye bağlı değişiklik gösterebilir. Kısaca kitaota bahsedilen evrelerden söz etmek gerekirse; Birinci ömür: Allah'ın Adem Aleyhisselam'ı yaratışından; her insanın babasından ve anasından doğuşuna kadardır. İkinci ömür: İmtihan evresi. İnsanın doğumu ile ölümü arasını kapsayan dönemdir. Bu ömürlerinin ortası ve maksadıdır. Yani Allah'ın emir ve yasaklarını karşı sorumluluk müddeti buradadır. Üçüncü ömür: Berzah hayatı. İnsanın ölüm yoluyla dünyadan çıkıp, dur üfürülmesiyle kabrinden kaldırılıncaya kadardır.(bu kısımda kabir azabı, kabrin ziyareti , kıyamet gibi noktalara değinilmiş.) Dördüncü ömür: Diriliş ve hesap. Beşinci ömür: Edebi hayat , Cennet - Cehennem.
Bildiğimiz üzere ömür , zaman babında insan üzerinde devam eden bir müddettir. Ve bu ömrü çeşitli kısımlara ayıran, doğumdan ölüme kadar hayatın belirli evreleri de mevcuttur. Çocukluk dönemi , gençlik dönemi , yetişkinlik dönemi ve yaşlılık dönemi. Lisedeki biyoloji derslerinden, çeşitli kaynaklardan gördüğümüz , bildiğimiz kadarıyla bu dönemlerden geçer insan. Lakin beşeri bilimlerden ayrı olarak biz biliriz ki ölüm insan ömrünün bir sonu değil aksine yeni bir başlangıçtır. Bu güzide eserin müellifi , İmam Haddad da insanın içinde yaşadığı ömürler üzerine tefekkür edip neticesinde beş ömür bulmuş. Bu bahsi geçen her ömrün bir müddeti vardır. Bu ömürlerin her birinde bulunma halimize göre geçirdiğimiz evreler, haller, aldığımız tavırlar vardır. Ve her insanın bu çeşitli evrelerdeki halleri iradeye bağlı değişiklik gösterebilir. Kısaca kitaota bahsedilen evrelerden söz etmek gerekirse; Birinci ömür: Allah'ın Adem Aleyhisselam'ı yaratışından; her insanın babasından ve anasından doğuşuna kadardır. İkinci ömür: İmtihan evresi. İnsanın doğumu ile ölümü arasını kapsayan dönemdir. Bu ömürlerinin ortası ve maksadıdır. Yani Allah'ın emir ve yasaklarını karşı sorumluluk müddeti buradadır. Üçüncü ömür: Berzah hayatı. İnsanın ölüm yoluyla dünyadan çıkıp, dur üfürülmesiyle kabrinden kaldırılıncaya kadardır.(bu kısımda kabir azabı, kabrin ziyareti , kıyamet gibi noktalara değinilmiş.) Dördüncü ömür: Diriliş ve hesap. Beşinci ömür: Edebi hayat , Cennet - Cehennem.
Erkam Tufan - ET TIRNAK GİBİYİZ EDEBİYATI VE YAŞANANLAR by Bahar Solukları
Seyyid Kutub Kuran'ın edebi mucizesi , Kuran belagat ve icazul Kuran...Kuran ilimleri serimizin bu videosunda icazul Kuran olarak bilinen Kuran'ın belagati ve edebi güzelliği konuları ile ilgili Seyyid Kutub'un görüşlerini incelemeye çalıştık.Eski bir edebiyatçı olan ve sonradan İslami görüşleri edinmiş olan Seyyid Kutub'un durumu bizde Necip Fazıl'ın durumuna benzer.Bu konuya olan vukufiyetinden dolayı incelediğimiz eserden umarım faydalanırsınız.
İstanbul Şehir Üniversitesi'nden Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Özel'in, BİSAV 2019 Güz Dönemi Seminerleri kapsamında gerçekleştirdiği Edebi İktisat başlıklı seminer dizisinin dördüncü oturumudur.
Can Dündar'ın bu haftaki konuğu Hilmi Tezgör. Dr. Hilmi Tezgör, Duisburg Essen Üniversitesi'nde Türk Araştırmaları Enstitüsü'nde (Turkistik bölümünde) öğretim görevlisi olarak çalışıyor. ‘Karşılaştırmalı Edebiyat', ‘Edebi ve Kültürel çalışmalar', ‘20. Yüzyıl Türk Edebiyatı', 'Müzik ve Edebiyat' alanlarında çalışmalar yürütüyor. Tezgör, bu programda Türkiye edebiyatının bugününü ve yarınını değerlendiriyor. Almanya'da doğup büyüyen Türkiye kökenlilerin Türkçe diliyle ve genç kuşağın edebiyatla ilişkisini ele alıyor. Cumhuriyet dönemindeki edebiyatla bugünün edebiyatını kıyaslarken, bugünün Türkiye'sini tanımlayabilecek edebi akımların olup olamayacağını ve kalitede rekabet edip edemeyeceklerini değerlendiriyor.
Necati Tonga ile Bir Edebi Muhit Olarak Ankara (1923-1980) kitabını konuştuk.
Söylediğim ve çektiğim her şey bence ürünüdür. O yüzden duyar kasmayalım, kasanları uyaralım. Podcast; https://podcasts.apple.com/us/podcast/haftal%C4%B1k-t%C3%BCrk%C3%A7e-kitap-ele%C5%9Ftirleri/id1488396159 Spotify; https://open.spotify.com/show/2u0H87rbrupvQIqLYoKLE8 Youtube; https://youtu.be/uK2tpRqkcY0 Diyarbakır’ın Hançepek Mahallesi'nde (Gâvur Mahallesi) doğan Margosyan, . 1966-72 yılları arasında Üsküdar Selamsız'daki Surp Haç Tıbrevank Ermeni Lisesi’nde felsefe, psikoloji, Ermeni dili ve edebiyat öğretmenliği ve okul müdürlüğü yaptı. Daha sonra öğretmenliği bırakarak ticarete atıldı. Edebi çalışmalarını aralıksız sürdürdü. Marmara Gazetesi’nde yayımlanan Ermenice öykulerinin bir bölümü Mer Ayt Goğmeri (Bizim Oralar) adıyla kitap haline getirildi. Bu kitabıyla 1988 yılında Ermenice yazan yazarlara verilen Eliz Kavukçuyan Vakfı Edebiyat Ödülünü (Paris-Fransa) aldı. Gâvur Mahallesi, Söyle Margos Nerelisen? ve Biletimiz İstanbul’a Kesildi adlı Türkçe kitaplarını, 1999’da ikinci Ermenice kitabı Dikrisi Aperen [Dicle Kıyılarından] izledi. Gâvur Mahallesi, Avesta yayinlari tarafından Li Ba Me, Li Wan Deran adıyla Kürtçe olarak yayımlandı. 2010 yılında Türkçe kaleme aldığı Kürdan adlı kitabı Aras Yayıncılık tarafından yayınlandı. Evrensel Gazetesi'nde "Kirveme Mektuplar" adlı köşesinde yazmayı sürdüren Margosyan'ın bu makalelerinin bir bölümü Lis Basın-Yayın tarafından Kirveme Mektuplar adıyla 2006'da Diyarbakır'da yayımlandı. Aynı gazetede yazdığı makalelerin bir bölümü Belge Yayınları tarafından Çengelli iğne adıyla yayımlandı. 1996-1999 yılları arasındaki Agos gazetesi makaleleri seçkisi Zurna adıyla 2009’da, Yeni Yüzyıl ve Yeni Gündem gazeteleri makaleleri derlemesi Kürdan adıyla 2010’da yayınlandı. Dünyanın yaratılışını mizahla anlattığı Tanrı’nın Seyir Defteri ise 2016’da yayımlandı.
Hindistan'da yetişen en büyük veli ve alim. "Silsile-i aliyye" denilen İslam alimlerinin yirmi üçüncüsü,Nakşibendiyye tarikatının Müceddidiyye kolunun kurucusu,İmâm-ı Rabbânî (ilâhî bilgilere sahip kendisine ilim ve hikmet verilmiş, ilmi ile amel eden, ilim ve amel bakımından eksiksiz ve kamil, olgun alim) ve “müceddid-i elf-i sânî” (hicrî II. binyılın müceddidi) unvanlarıyla tanınan; ahkam-ı İslamiye ile tasavvufu birleştirmesi sebebiyle, "Sıla" ismi de verilen, Hazret-i Ömer'in soyundan olduğu için ,"Faruki" nesebiyle anılmış, Serhend şehrinden olduğu için de oraya nisbetle, "Serhendi" denilen;Ahmed bin Abdülehad bin Zeynel'abidin, Lakabı Bedreddin, künyesi Ebü'l-Berekat olan Şeyh Ahmed-i Faruki Serhendi'dir. (kuddise sirruh)1563 (H.971) senesinde Hindistan'ın Serhend (Sihrind) şehrinde doğdu. İmam-ı Rabbani Hazretleri ilk tahsiline, babasından ders alarak başladı. Babasından okuyup Arapçayı öğrendi. Küçük yaşta Kur'an-ı Kerimi ezberledi. Delhi’de, Nakşibendiyye tarikatını Hindistan’da yayan Hâce Bâkī-Billâh ile karşılaştı, bir süre onun yanında kaldı; ona intisap etti. Sirhindî kısa bir süre sonra şeyhin en önemli halifesi konumuna geldi.Ömrünün son zamanlarında dahi talebelerine ilim tahsilini sıkı sıkı emreder, buna çok önem verirdi. 20 Kasım 1624 de vefat etti. Sirhind’de defnedildi. En önemli eserleri; 1) Mektubat: Mektubat, üç cild olup, beş yüz yirmi altı mektubunun toplanmasından meydana gelmiştir. İtikad,Kelam ve fıkıh bilgilerini, tasavvufun marifetlerini açıklayan uçsuz bir derya gibi eşsiz bir eserdir. 2) Redd-i Revafıd: Farisi olup, Rafızileri reddeden bir eserdir 3) İsbatün-Nübüvve 4) Mebde' ve Me'ad,5) Adab-ül-Müridin,6) Ta'likat-ül-Avarif, Müceddîd-i Ahirzaman ( Ahirzaman Müceddidi) olan Büyük İslam Alimi Bediüzzaman Said Nursi, Müceddîd-i Elf-i Sânî (İkinci bin senesinin müceddidi) olan Büyük İslam Alimi İmam-ı Rabbani hakkında ..Mektûbat’ında da, Nakşî Tarikatı’nın üç perdesinden bahsederken konuyla ilgili İmam-ı Rabbanî’nin;“Hakaik-ı imaniyeden bir mes’elenin inkişafını, binler ezvak ve mevacid ve keramata tercih ederim..” “Bütün tariklerin nokta-i müntehası, hakaik-ı imaniyenin vuzuh ve inkişafıdır." hükmünü naklettikten sonra :" Ben tahmin ediyorum ki, eğer Şeyh Abdülkadir Geylânî (r.a.) ve Şah-ı Nakşibend (r.a.) ve İmam-ı Rabbânî (r.a.) gibi zatlar bu zamanda olsaydılar, bütün himmetlerini, hakâik-i îmâniyenin ve akâid-i İslâmiyenin takviyesine sarf edeceklerdi.”Nitekim “İmam-ı Rabbânî de (r.a.) âhir zamanında ona sülûk etmiştir.” İmam-ı Rabbanî Hazretlerinin de hocasi Hace Muhammed Baki Billah,Altın Silsile’nin 22’nci halkası, Kâbil’de dünyaya geldi. Kendisini tamamen tasavvufa ve tasavvufî eserleri okumaya verdi. Pek çok tarîkatten icâzet aldı.Hindistan’a giderek Delhi de tekke kurdu ve irşâda devam etti. ABDULLAH Dehlevî,Dehlevî Hindistan’da yaşayan âlim ve evliyânın en büyüklerinden, Altın Silsile’nin 28’inci halkası; Pencap vilâyetinde doğmuştur. Nesebi Hazret-i Ali’ye ulaşır.İmam-ı Rabbanî’nin talebesi olan ve Delhi’de 1824’te vefat eden Dehlevî Hazretleri Nakşînin son büyük kahramanı ve bir önceki asrın müceddidi Mevlânâ Halid-i Bağdadî’nin Hocasıdır.Memlüklüler’den sonra durma noktasına gelen Hadis ilminin yeniden canlanmasında önemli pay sahibidir. Mevlânâ Halid de önce bu coğrafyada hizmet etmiş, sonra Bağdat’a intikal etmiş ve böylece Nakşîliği tecditle birleştirerek Maveraünnehir’de yaymıştır.İmam Rabbani Hocasının vefâtından sonra, onun halîfesi olarak, talebe yetiştirmeye başladı. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin Mektûbât’ının birinci cildinden özet olarak seçmeler:“Edebi gözetmek, zikrden üstündür. Edebi gözetmeyen, hakka kavuşamaz.”“Farzı bırakıp, nafile ibâdetleri yapmak boşuna vakit geçirmektir.”“Gına sahiblerinin ya’nî zenginlerin, alçak gönüllü olması güzeldir. Fakirlerin ise onurlu olması lâzımdır.”“Haram sebeple elde edilen herşey de haramdır.”
İstanbul Şehir Üniversitesi'nden Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Özel'in, BİSAV 2019 Güz Dönemi Seminerleri kapsamında gerçekleştirdiği Edebi İktisat başlıklı seminer dizisinin ikinci oturumudur.
İstanbul Şehir Üniversitesi'nden Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Özel'in, BİSAV 2019 Güz Dönemi Seminerleri kapsamında gerçekleştirdiği Edebi İktisat başlıklı seminer dizisinin beşinci oturumudur.
İstanbul Şehir Üniversitesi'nden Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Özel'in, BİSAV 2019 Güz Dönemi Seminerleri kapsamında gerçekleştirdiği Edebi İktisat başlıklı seminer dizisinin birinci oturumudur.
İstanbul Şehir Üniversitesi'nden Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Özel'in, BİSAV 2019 Güz Dönemi Seminerleri kapsamında gerçekleştirdiği Edebi İktisat başlıklı seminer dizisinin üçüncü oturumudur.
Doğan Hızlan Kimdir?Kocamustafapaşa'daki 28. İlkokul (1943-1948), Davutpaşa Ortaokulu (1948-1950) ile Pertevniyal Lisesi 'ni (1956) bitirdi. Lise yıllarında arkadaşlarıyla Yankı dergisini çıkardı. İÜ Hukuk Fakültesi 'nde okudu. Hukuk Fakültesi'ni tamamlamadan, edebiyata yöneldi. Muzaffer Erdost yönetimindeki Pazar Postası'nda ve a dergisinde deneme, eleştiri, kitap yazıları yazdı. Cumhuriyet gazetesinde düzeltmenlik (1963-1968) görevi sırasında, gazetenin "Yayın Hayatı" (1964-1965) köşesini hazırladı. İsmail Cem ile Ercan Arıklı'nın yönettiği ABC Hafta Sonu gazetesinde kitap tanıtma yazıları (1966) yazdı. Altın Kitaplar Yayınevi'ne girdi; redaktörlük, danışmanlık, yönetmenlik yaptı. Yayınevi adına Yeni Edebiyat dergisini (kasım 1969- ekim 1971) çıkardı. Yeni Gazete'nin haftalık sanat sayfasını yönetti, orada kitap yazıları yayımladı. 1970'li yıllarda Cumhuriyet'in kültür sanat sayfasını yönetti. Hürriyet gazetesine geçti, Hürriyet ve Simavi Yayımları'nın yayım yönetmenliğini yaptı. 1972' de TRT İstanbul Radyosu'nda başladığı "Kitaplar ve Düşünceler" programını çeşitli televizyonlarda "Karalama Defteri" adıyla sürdürdü. Edebi nitelikteki ilk yazısı 1954'te Forum 'da yayımlanan "Fazıl Hüsnü Dağlarca Üzerine" başlıklı bir yazıydı. Yazarlığının 50. yılında Tüyap Kitap Fuarı 'nda yaptığı konuşmada Erdal Öz, Doğan Hızlan için "Edebiyatın en seçkin dalı olan şiir, Doğan Hızlan'ın da üzerinde en çok çalıştığı, en çok yazılar yazdığı edebiyat dalı oldu. Türk edebiyatı kadar dünya edebiyatını sürekli, yakından izliyor olması, onu edebiyatın her dalında birikimli bir noktaya getirmiştir. Bu birikimini; o çok yalın anlatımıyla yazılarına başarıyla aktarmasını da çok iyi bilmiştir. Edindiği bütün bilgileri kendi kültürü içinde eritmiş, bütün birikimini konuşma yalınlığı içinde, herkesin anlayabileceği biçimde yazılarına aktarmayı başarmıştır" dedikten sonra, onu "Edebiyatımızın Cumhurbaşkanı" diye sunmuştur. Füsun Akatlı ise bir yazısında; "Gerçek edebiyatçı Doğan Hızlan, kitaplarında, köşesinin sınırlarını aşacak oylumdaki yazılarında karşımıza çıkar. Köşesinde daha çok eğitici, gazete okuma kültürü, sanatı, edebiyatı sevdirme misyonunu üstlenmiş bir yazar Hızlan. Orada çok ince eleyip sık dokumaz. Oysa bilinir ki, ince eleyip sık dokumak onun tabiatı aslisidir" der. Semih Gümüş ise, "Doğan Hızlan, günlük gazetede yazdığı eleştiri yazılarıyla yerleşik, verilmiş yargılara nitelikti müdahalelerde bulunuyor; böylece yığın kültürünü sarsarak toplumsal kültüre katkı yapıyor. Gazete okurunun üstünde durmadığı konuları gündeme getirirken sorgulayıcı düşünceyi, bir düşünme biçiminin başka türlü de olabileceğini anımsatıyor" ifadesini kullanır Hızlan için. Hızlan'ın yazıları eleştiriden çok denemeye yakın duruyor. Hızlan, "Deneme de edebi mantık içinde bir disiplindir fakat o edebi türe yenilikler, değişiklikler getirme hakkını yazara veren bir türdür. Deneme kadar hiçbir tür, okura özgürlük tanımaz" inancındadır. Deneme ve eleştirilerini, kitap tanıtma yazılarını yayımladığı gazete ve dergilerin sayısı yirmiyi geçti. Geçmişte çocuk öyküleri , Atatürk ve aşk şiirleri derleyerek, yayımladı. Son yıllarda tümüyle gazete yazılarına ağırlık verdi. Bu yazıları yalnızca edebiyat değil, müzik, resim, sinema, tiyatro ve başka dalları da kapsadı. Hep çok beğendiğini yazı konusu yaptı, sıradanla uğraşmadı. Edebiyatçıların politik tavırlarına ve tercihlerine göre değerlendirilmesine karşı olduğunu açıkladı.AÜ Tömer Dil Eğitim Merkezi 'nin yayımladığı Dil Dergisi, temmuz 2000 sayısını Doğan Hızlan'a ayırdı. Ayrıntılı yaşamöyküsü burada yer aldı. Ayrıca yaşamöyküsünü 5 kasım 2002 'de YKY Salı Toplantılan'nda anlattı. Bu toplantıların konukları olan Doğan Kuban, Cahit Uçuk, Semavi Eyice, Muhibbe Darga, Rasih Nuri İleri, Macide Tanır, Turhan Selçuk, Fethi Naci ve Nazan İpşiroğlu'nun yaşamöyküleriyle birlikte kitaplaştırıldı. 2006 Tüyap İstanbul Kitap Fuarı Onur Yazarı seçildi. Tüyap tarafından Kültür Kaşifi Doğan Hızlan kitabı yayımlandı. Kendisiyle Kürşat Başar'ın yaptığı uzun söyleşi, Sanki Bir Roman Kahramanı adıyla çıktı. Ayrıca Feridun Andaç'ın hazırladığı, Doğan Hızlan'la Denemenin Dönencesinde adlı, deneme üzerine bir nehir söyleşi yayımlandı . Doğan Hızlan'ın Eserleriİnceleme: Ne İstiyoruz (1 968). Deneme-Eleştiri: Yazılı İlişkiler (1983), Günlerde Kalan, Çağdaş Edebiyatımıza Dipnotları (1983), Sanat Günah Çıkarıyor (1992), Ne Kadar Mozart O Kadar Süt (1992, Saklı Su (1999), Kitaplar Kitabı (1996) , Güncelin Çağrısı (1997), Mavi Bereli (2001), Şiir Çilingiri: Kitaplar Kitabı 1 (2001), On Birinci Kat Yazıları (2001), Düzyazı Ayıracı, Kitaplar Kitabı Il (2001), Edebiyat Dönencesi (2003), Yalnızlık Kahvesi (2003), Eleği Duvardan İndirelim (2005), Edebiyat Daima (2006), Aynadaki Bakışlar (Kitaplar Kitabı 3) (Doğan, 2006) Edebiyat Daima (Doğan, 2006) Sönmüş Kibritin İzinde (Doğan, 2006) Çalıntı Kitap Deposu (Kırmızı, 2007) Cağaloğlu - Hayatın ve Mesleğin Başladığı Yer (Heyamola, 2009) Beyoğlu'ndan Esintiler (Tan Oral ile) (İKSV, 2008) Kitaplarla Kültür Turu (Kitaplar Kitabı 4) (Doğan, 2010) Anılarımda Yaşayanlar (YKY, 2010 Edebiyatımıza Dipnotlar (YKY, 2010) Derleme: En Güzel Türk Hikayeleri: Haydi Anlat Anneciğim (1972), Bayram Gömleği (yazarlarımızdan seçme çocuk öyküleri, 1980), Atatürk Şiirleri (1985), En Güzel Aşk Şiirleri (1987). Basıma hazırlattığı kitaplar: Ercüment Behzat Lav (bütün eserleri, 1996), Hüsran Filizleri, Celal Sılay' ın Şiirleri (İhsan Yılmaz'la, 2000). Söyleşi: Söyleşiler (yay. haz. İhsan Yılmaz, 2001). (Biyografi www.turkedebiyati.org sitesinden alınmıştır.)Programımız hakkında Soru ve önerileriniz için, Twitter: Facebook
Konuğumuz: Zeynep Oktay Uslu, Konumuz: Şerhh dergisinin Aleviliğin ve Bektaşiliğin Kültürel ve Edebi Kaynaklarını Nasıl Anlarız?
Sabahattin Ali, Türk yazar ve şair. Edebi kişiliğini toplumcu gerçekçi bir düzleme oturtarak yaşamındaki deneyimlerini okuyucusuna yansıttı ve kendisinden sonraki cumhuriyet dönemi Türk edebiyatını etkileyen bir figür hâline geldi.
Murat Belge, 1943'te doğdu. İ.Ü. Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. 12 Mart döneminde iki yıl cezaevinde kaldıktan sonra 1974'te üniversiteye döndü. 1981'de doçentken istifa etti. Halkın Dostları, Birikim, Yeni Dergi, Yeni Gündem, Milliyet Sanat, Papirüs dergilerinde ve Cumhuriyet, Demokrat, Milliyet, Radikal, Taraf gazetelerinde yazdı. 1983'te İletişim Yayınları'nı kurdu. 1997'de profesör olan Murat Belge, Bilgi Üniversitesi'nde öğretim üyesi. Kitapları: Tarihten Güncelliğe (Alan, 1983; İletişim, 1997), Sosyalizm, Türkiye ve Gelecek (Birikim, 1989), Marksist Estetik (BFS, 1989; Birikim, 1997), The Blue Cruise (Boyut, 1991), Türkiye Dünyanın Neresinde? (Birikim, 1992), 12 Yıl Sonra 12 Eylül (Birikim, 1992), İstanbul Gezi Rehberi (Tarih Vakfı, 1993; İletişim, 2007), Boğaziçi'nde Yalılar ve İnsanlar (İletişim, 1997), Edebiyat Üstüne Yazılar (YKY, 1994; İletişim, 1998), Tarih Boyunca Yemek Kültürü (İletişim, 2001), Başka Kentler, Başka Denizler 1 (İletişim, 2002), Yaklaştıkça Uzaklaşıyor mu? (Birikim, 2003), Osmanlı: Kurumlar ve Kültür (Bilgi Üniversitesi, 2006), Başka Kentler, Başka Denizler 2 (İletişim, 2007), Genesis: “Büyük Ulusal Anlatı” ve Türklerin Kökeni (İletişim, 2008), Sanat ve Edebiyat Yazıları (İletişim, 2009), Başka Kentler, Başka Denizler 3 (İletişim, 2011), Militarist Modernleşme: Almanya, Japonya ve Türkiye (İletişim, 2011), Edebiyatta Ermeniler (İletişim, 2013), Başka Kentler Başka Denizler 4 (İletişim, 2014), Step ve Bozkır: Rusça ve Türkçe Edebiyatta Doğu-Batı Sorunu ve Kültür (İletişim, 2016). Belge, ayrıca William Faulkner, Charles Dickens, James Joyce ve John Berger'dan çeviriler yapmıştır. (Yazarın biyografisi İletişim Yayınları'nın web sayfasından alınmıştır.)Barış Özkul, İletişim Yayınları'nda editörlük yapmaktadır. Aynı zamanda çevirmen olan Özkul'un çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları yayımlanmaktadır.
[post_authors_post_link] Sinemada Vampirler (1994): Vampirle Görüşme ++Spoiler Alert++ Sinemada Vampirler serimizin bu bölümünde Neil Jordan yönetmenliğindeki Vampirle Görüşme filmini konuştuk. Filmi izlemediyseniz dinlemenizi tavsiye etmeyiz. Ama çok keyifli ve detaylı spoiler verdiğimizi de bizi bilenler bilir! Bu hafta özellikle işin sinema tarafında kalıp, Vampirle Görüşme’yi o gözle inceledik. Edebi olarak Anne Rice’ın Vampire Chronicles serisini ayrıca […] The post Sinemada Vampirler (1994) – Vampirle Görüşme – s05e06 – Gerisi Hikaye appeared first on Gerisi Hikaye Korku Konuşmaları.
Erenbey Merdulu, çay romantizminin içine limon sıkıyor.
Bu sohbette, bütün zamanlarda yaratılmış olanların her bakımdan en üstünü olarak yaratılan Sevgili Peygamberimizin sallallahü aleyhi ve sellem , eşsiz olan edebi, hayâsı ve merhameti misallerle ve nakillerle dile getirilmektedir.
Bu sohbette, bütün zamanlarda yaratılmış olanların her bakımdan en üstünü olarak yaratılan Sevgili Peygamberimizin sallallahü aleyhi ve sellem , eşsiz olan edebi, hayâsı ve merhameti misallerle ve nakillerle dile getirilmektedir.
Bilim ve Sanat Vakfı'nın 3-5 Kasım 2006 tarihlerinde düzenlediği “Vefa Semti: Dünü, Bugünü, Yarını” başlıklı sempozyumun ikinci gününde, Avni Erdemir tarafından Vefa Tekkesi'nin edebiyata katkısına dair gerçekleştirilen konuşmadır.