Podcasts about kibir

  • 55PODCASTS
  • 2,614EPISODES
  • 24mAVG DURATION
  • 1MONTHLY NEW EPISODE
  • Feb 21, 2025LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024

Categories



Best podcasts about kibir

Latest podcast episodes about kibir

VHS
324 - Os Demónios de Alcacer Quibir

VHS

Play Episode Listen Later Feb 21, 2025


Muitos conhecem Sérgio Godinho como cantor mas talvez passe despercebido que o músico tem também uma vasta carreira no cinema, que se prolonga há quase 50 anos.No passado dia 8 de Fevereiro, o CineClub Bairrada exibiu em Cantanhede "Os Demónios de Alcácer-Kibir", o seu filme de estreia. No final, ficámos à conversa com o próprio e ao vivo, para recordar não só filme mas também outras produções estrangeiras e alguns grandes nomes americanos com quem contracenou e que poucos imaginariam.

Yeni Şafak Podcast
MEHMET ŞEKER - Türk düşmanlığı, kibir ve ahmaklıkla birleşince

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 10, 2024 3:53


Suriye'de Esat muhalifleri o kadar hızlı ilerleme kaydettiler ki, İstanbul trafiğinde yol almaya çalışan arabalar, onlara göre epeyce yavaş kaldı.

1 Kitap 1 Film Podcast
#S4E06 - Kibir: Pusuda Bekleyen Canavar

1 Kitap 1 Film Podcast

Play Episode Listen Later Oct 17, 2024 24:51


Tuğçe Arslan Üçer ve Eylül Görmüş, bu bölümde çok görünür sandığımız sinsi bir "şey"i anlamaya çalışıyor: konumuz kibir. Kendini kimi zaman bambaşka biçimlerde gösterebilen, günahlar listesinin en tepesinde duran o şeyi, o tuhaf canavarı didikliyoruz, elbette kitaplar ve filmlerin bizdeki yansımalarıyla. Bölümde adı geçen tüm kitap ve filmlerin listesini ⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠@1kitap1film.us⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠ instagram hesabımızda bulabileceğinizi hatırlatalım. Bu bölüme sponsor olarak bizi destekleyen ⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠Doku Clinic⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠'e katkılarından ötürü sonsuz teşekkür ederiz. Podcast kapağı için seçtiğimiz Andy Denzler eserinin de kendilerinin koleksiyonundan olduğunu belirtelim.

Yeni Şafak Podcast
MEHMET METİNER - Karşı mahalleye yaranma duygusu ve kibir

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 23, 2024 7:29


Kendin gibi olacaksın evvela. Kendin gibi olmazsan kendin gibi kalamazsın da. Kendi gövden üzerinde kendi başını taşımalısın Kendini bir başkasıyla çoğaltmalısın. Kendin gibi kalarak bunu yapabilirsen daha iri daha diri daha zinde olursun. Kendini bir başkasıyla çoğaltmak, bir başkasına benzemekle veya bir diğerine dönüşmekle mümkün olmaz. Bir başkasına benzediğin veya dönüştüğün anda kendin olmaktan çıkarsın. Kendini çoğaltmış olmazsın. Bir başkasına benzeme isteği seni kendin olmaktan çıkartacak bir mecraya sürükler. Bir başkasına yaranma isteği de öyle. İşin doğası gereği güçsüzler güçlüye bezeme veya yaranma isteği duyarlar. Bu bir zenci psikolojisidir. Güç sayısallıkla alakalı değil zihniyetle alakalıdır. Bir zenci beyaz adamı kendinden üstün gördüğü için onun gibi olmak veya ona yaranmak ister. Çünkü beyaz adamın zihni tarafından esir alınmıştır. İktidarda olsa bile beyaz adamın zihniyle yönetir. Çünkü kendi olmaktan çıkmıştır. İktidardaki zenci aldatıcıdır. Asıl iktidar olan beyaz adamın aklıdır, zihnidir, yasalarıdır, kurallarıdır, hayat tarzıdır. İktidar katındakinin zenci gövdesi bir tür kamuflajdan ibarettir. Gerçekte iktidar beyaz adamındır. İktidardaki de beyaz adamdır. xxxxx Zenci adam beyaz adam karşısında eziktir. Çünkü dönüşmek istediği o beyaz adam en üstün adamdır. İktidarda olsa bile zenci adamın beyaz adam karşısındaki duygusu, öykünme isteğine eşlik eden yaranma duygusudur. Hep onun gözüne girmek ister. Hep ondan aferin almak ister.

Arka Fon Hikayeleri

Adı bile ne kadar naif. Kulaktaki tınısı, zikretmesi... Anlamı ve olma halinin güzelliği ise beni müthiş yükseltiyor. Bana göre tevazu bir yolcunun özden, kalp gözüyle tertemiz yaşayan haline gelmiş olmasının en büyük göstergesi. Ve benim de olmaktan çok memnun olacağım yerlerden biri. Kibir, sus hali, öz değer ve öz sevgiden dem vurarak tevazuda olma ve kalma halini konuştum. Haydi gel sen de eşlik et bu sohbete...Support the Show.arkafonhikayeleri.podcast@gmail.com https://instagram.com/arkafonhikayeleri?utm_source=qrYouTube: https://www.youtube.com/channel/UC11V-FdnYq0_yqCP5BUayrg

Kutsal Motor
Tartışma Yaratan Platform, Gibi'nin FRP Bölümü, The Fall Guy, Furiosa Batmasın! | N'aber Sinema #17

Kutsal Motor

Play Episode Listen Later May 31, 2024 170:38


Her hafta Canlı Yayında sinema ve televizyon gündemini konuşuyoruz, ilgimizi çeken konuları tartışıyoruz.00:00 | Giriş00:35 | Hasan'ın Amsterdam Gezisi 09:56 | Frieren: Beyond Journey's End: Kısa Yorum11:58 | The Fall Guy: Kısa Yorum21:32 | The First Omen: Kısa Yorum25:13 | Tales of the Empire: Kısa Yorum28:20 | Star Wars ve Erkek Kitlesi29:35 | Gibi'nin FRP Bölümü: Kısa Yorum 34:25 | Amsterdam'da 105 Yıllık Sinema42:52 | Cannes Ödülleri ve Tutan Tahminlerimiz1:00:16 | Attack on Titan Müzikali Geliyor1:03:40 | The Bear 3. Sezon Fragmanı1:08:48 | Tartışma Yaratan Yeni Platform1:17:07 | Netflix Ceo'sundan Kibir Şov 1:22:24 | The Last of Us 2. Sezonuna Jeffrey Wright Dahil Oldu1:27:11 | The Rings of Power 2. Sezonundan Tom Bombadil Görseli 1:32:00 | Paul Mescal ile Daisy Edgar-Jones Bir Arada1:35:55 | David Lynch: 5 Haziran'ı Bekleyin... 1:42:15 | Pixar “Reboot” Butonuna Bastı 1:48:42 | Son Kale Yıkılıyor mu? 1:51:48 | 300'ün Dizisi Geliyor 1:58:08 | George Miller Lady Gaga ile Çalışmak İstiyor 2:01:49 | Haftalık Timothée Chalamet Dozu 2:02:44 | Gelecek Hafta Konuşulacak Klasik: The Thing (1982) 2:08:30 | Ev Köşesi: Sahip Olmaktan Memnun Olduğumuz Şeyler2:10:50 | Haftanın Klasiği: Don't Look Now (1973)2:37:50 | ** İstek Üzerine Kısa Spor Gündemi ***

Yeni Şafak Podcast
ÖMER LEKESİZ - Orta Yol Doğru Istikameti Gerektirir

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later May 15, 2024 4:59


“Her iş kedi karşılığını hak eder” sözünün bilmem kaç bininci kez doğrulandığı günlerden geçiyoruz. Kimi “İslam” tanımlı hizip, cemaat ve tarikatların olumsuz görülmenin de ötesinde bugünkü hayat anlayışı ve şartları bakımından aşırı bulunan bazı anlayış ve davranışları, aynı tarz ve yoğunlukta başka bir aşırılığa maruz kalıyorlar. Zira aşırılık / fanatizm nasıl bir cehaletten kaynaklanıyorsa, karşı-aşırılık da aynı düzeyde bir cehaletten kaynaklanıyor. Gerçekte ise İslam her iki aşırılığı da hoş görmüyor ve bunlara karşı ölçülülüğü, ikisinin orta(sın)da durmayı, vasat olanı seçmeyi emrediyor. Bu sebeple anlayış ve eylemlerdeki aşırılıkla buna karşı aşırılığı İhyâ'sında “İşlerin en hayırlısı ortasıdır.” hadisiyle (Beyhakî), “Yiyiniz içiniz fakat israf etmeyiniz.” (el-A'râf 7/31) mealindeki ayetten hareketle “dengeli bir tabiat için en faziletli tutum” tahtında açlık ve toklukla örneklendiren İmam Gazzâlî, İslam'da aynı zamanda orta yolu ifade eden Ehli-i Sünnet akidesini incelediği el-İktisat fi'l-‘itikad'ında “iktisat” terimine başvuruyor. Bugün iktisat karşılığında kullandığımız ekonomi kelimesinin ev yönetiminden çıkmış olması da mezkur orta yol / vasat teriminin evrenselliğine işaret ediyor. “Her iş kedi karşılığını hak eder” sözünden hareketle Ehl-i Sünnet olarak orta yolun aynı doğrultuda bir yönelişi gerektireceği ise aşikardır. Ahlaki ıstılahta “istikâmet / el-İstikâme” kelimesiyle karşılanan bu yönelişin mahiyetini, Osman Demir tercümesiyle Abdülkâdir el-Fâkihî'nin Menâhicü'l-ahlâki's-seniyye fî mebâhici'l-ahlâki's-sünniyye'sinden (İslâm Ahlâk Düşüncesi Sözlüğü, Ketebe Yayınları, 2023) nakledelim: “Allah Teâlâ şöyle dedi: ‘Beraberinde tövbe edenlerle birlikte emr olunduğun gibi dosdoğru ol.” (Hûd, 11/112) ‘Hûd ve kardeşleri beni ihtiyarlattı.' sözü ile de bu ayete işaret edildiği söylenir. Bir hadiste: ‘Allah de ve sonra dosdoğru ol.' denir. Ahlâkta istikamet; ifrat ve tefriti olmayan, müstakim ve manevi bir yoldur. Buna örnek, yücelme ve bayağılık arasında yer alan tevazudur. Zira nefsini şer'i bir amaç dışında zelil kılan ya da yücelten kimsenin fiili ne övgüye değerdir ne övgüye değer bir yücelmedir ne de tevazudur. Kibir ve zillet arasında yer alan izzet ile deli cesareti ve ödleklik arasında yer alan cesaret de böyledir.  İstikamet, cehennem ateşi üzerine kurulan düz bir yoldur. Bu yoldan sapan kibir, zillet vb. adi huyların ateşine düşer. Bu ateş ise cehennem ateşine götüren bir köprü ve geçittir. O'nun şerefli Nebî'sinin -salât ve selâmın en yücesi üzerine olsun- yüzü suyu hürmetine Allah'tan afiyet diliyoruz. İstikamet, sûfîlere göre en yüce keramettir ve istidrâc olmayan bir harikuladedir. Efendim Ebu'l-Mevâhib onu, ‘razı olunan ahlâkla ahlâklanma yanında Muhammedî sünnetlere uymak' diye de tarif etti. Dilersen şöyle de diyebilirsin: “O, bid'ati terk etmekle birlikte sünnete ittiba etmektir”. Şeyh Zerrûk Kavdid'inde şöyle dedi: ‘İstikamet, yüce Allah'ın ‘Afva sarıl...' (el-A'râf, 7/199) sözünde olduğu gibi nefsi Kur'ân'ın ve sünnetin ahlâkına yöneltmektir. İstikamet, nasihat eden şeyh ya da salih bir din kardeşi olmadan gerçekleşmez.' Zira bir şahsa zarar veren şey diğerine fayda verebilir. Nitekim Ömer'in orucu sürdürmeyi nehyettiği Hamza el-Eslemî'nin ise buna izin verdiği nakledilir, Ebûbekir Sıddık namazlarda sesi yükseltmeyi, Ömer el-Faruk ise kısmayı emretmiştir. Resûlullah'ın (sav), Ali ve Fâtıma'yı gece namazları için yokladığı ancak yanında cenaze gibi uzanan Âişe'yi uyandırmadığı nakledilir. (Şeyh Zerrûk), tüm bunların istikamet makamında olan nebevî bir terbiye olduğunu söyledi. Ayrıca o istikamet ve takvayı birbirinden ayırdı: Takva açıklığı ve genelliği nedeniyle kişiye rehberlik edecek bir şeyhe ihtiyaç duymazken, istikamet, hangisinin daha doğru olduğunu ayırmak için bir rehbere muhtaçtır. İstikamet ile işlere yönelmek kastedildiği gibi yönelmek ile de istikamet kastedilir.

Damla Dönmez ile Yoga
Lojong (Zihin Egzersizleri) Slogan-54-55-56: Kendine acıyarak zaman kaybetme & Kalpten çalış & Analizle kendini özgürleştir

Damla Dönmez ile Yoga

Play Episode Listen Later May 9, 2024 25:10


Lojong Slogan-54 “Kalpten çalış” Kalpten, kelimesi samimiyeti, dürüstlüğü, dolu dolu o an ile “orada olmayı” ifade eder. Şu anda iken dünde takılı kalmak “gerçekte olmamaktır” yani yalandır. Anın içinde olanı tüm varlığımızı vererek yaşadığımızda gerçekteyiz. Kalpten çalış, şefkati bilmek için, manevi olgunluk için her anı dolu dolu kullanı bize hatırlatır. Ancak çalışmak” kalpten” olmanın tek bir eylemidir, “Kalpten Yaşa” ve hatta “Kalpten Öl” bile “Gerçek” bir yaşamın talebidir.

ERKAM RADYO
Kibir ve Büyüklenme

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later May 6, 2024


GÖNÜL GÜNDEMİ

Yeni Şafak Podcast
Yasin Aktay - İbretler seçimi

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Apr 6, 2024 7:30


31 Mart 2024, Türkiye siyaseti için kartların yeniden dağıtıldığı, siyasetin bütün kadastrosunun yeniden şekillenmeye başladığı bir tarih olarak kayda geçebilir. Belki bütün seçimlerin ardından böyle bir fırsat oluşuyordur siyaset için. Ancak en az 22 yıldır Türkiye'de siyasal yelpaze bu ölçüde farklılıklar gösterecek şekilde açılıp dağılmıyor, siyasal dağılım belli bir rutin içinde cereyan ediyordu. Seçimler şimdiye kadar seçmenlerin hiçbir siyasi partinin veya eğilimin tapusuna kayıtlı olmadığını, hiçbir seçmenin de kimsenin çantasında keklik olmadığını bir kez daha gösterdi. “Bir kez daha gösterdi” diyoruz çünkü her şeye rağmen önceki bütün seçimlerde yaşanan oy kaymaları da bunu gösteriyordu ama tabii ki bu kadar çarpıcı bir biçimde değil. Ayrıca seçmen tercihlerinin bu kadar uzun zamandır belli bir rutinde kalmış olmasının da tesadüf olmadığı, rutinin bir mecburiyet oluşturmamış olduğu görüldü. Bu, şimdiye kadar gerçekten temsil ile tercih arasındaki buluşmanın uzun yıllar bir karşılığı olduğunu gösteriyor. Bu karşılık ortadan kalkmaya yüz tuttuğu anda, yani seçmen kendini temsilde bir sıkıntı gördüğünde rahatlıkla başka adreslere yönelebiliyor. İyi tarafı, Türkiye'de siyasetçiler hazır ezberlerle ve belli bir seçmen kitlesini temlik rahatlığı içinde hareket etme alışkanlığının günün sonunda neye mal olabileceğini göreceklerdir. Seçim sonuçlarının şimdiye kadarki olağan galibi haline gelmiş olan AK Parti'de çok güçlü bir özeleştiri ve kendine çeki düzen verme uyarısı yapmış olduğu açıkça görülüyor. Arka arkaya 17 seçimin galibi olmuş bir parti olarak yaşadığı ilk açık mağlubiyetin ardından böyle bir muhasebeye girmesini kimse beklemeden herkes kusurunu, ayıbını şimdiye dek olmadığı kadar yüzüne okuyor zaten. AK Parti MYK'sının seçimlerden sonraki ilk toplantısında bu değerlendirmeler yapıldı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın toplantı sonucunda ortaya koyduğu manzara her şeyin farkında olunduğunu gösterdi: Seçmen boykotu, emeklilerin ve genel kitlelerin ekonomik refah kayıpları, Gazze vs konjonktürel mevzuların dışında Erdoğan'ın şu ifadeleri: “Kibir hastalığıyla; il, ilçe, belde teşkilatlarına, belediye başkanlarımıza, milletvekillerimize, hatta bürokrasiye uzanan bir sıkıntıyla karşı karşıyayız. Milletin sinesinden doğmuş bir siyasi partinin en büyük düşmanı vatandaşla arasına duvarlar örmesidir. Hangi konumda olursa olsun bu partide kimsenin ‘lâyüs'el' [Kendisine soru ve hesap sorulmaz, sorumlu tutulmaz, sorudan muaf] olmadığını milletimize göstereceğiz.  Ortada sadece bir oy kaybı değil, kan ve ruh kaybı vardır. Hatayı, kusuru, yanlışı millette aramak, bizim geleneğimizde asla yoktur. Şahsım dâhil bu masanın etrafında oturan hiçbir arkadaşım, 31 Mart seçim sonuçlarının sorumluluğundan kaçamaz. Nerede bir eksik, hata, kasıt veya ihanet varsa, üzerine gitmek boynumuzun borcudur. Ya hatalarımızı görerek kendimizi toparlarız ya da güneşi gören buz misali erimeye devam ederiz. Ya milletimizle olan gönül köprülerimizi yeniden güçlendiririz ya da eleştirdiğimiz partilere benzemekten kendimizi alıkoyamayız.”

Yeni Şafak Podcast
MEHMET METİNER - Biz Kendimize Yenildik…

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Apr 5, 2024 3:58


Çok uzun yazmayacağım. Bu kez çok kısa ve öz yazacağım. Biz kendimize yenildik. AK Parti CHP'ye yenilmedi. Sebeplerine uzun uzadıya girmeyeceğim. Reis'imiz MYK toplantısında denilmesi gerekeni dedi. Kibir virüsü bizi evvela özümüzden kopardı. Sonra içinden çıktığımız milletten kopardı. Bu birden bire olmadı. Son seçim sadece o virüsün bünyemizde nasıl bir tahribata yol açtığını gösterdi. Biz iktidarın şehvetine yenik düştük. Kendi nefsimize yenildik. Nefsimiz büyüdükçe partimiz küçüldü. Nefislerini aziz bilenle partiyi küçülttüler. Küskünlükler, dışlamalar, itibar suikastları vs çoğaldı. Gün yeniden özümüze dönme günüdür. Gün, yeniden ilk günkü aşkla AK Parti'yi topyekûn inşa etme günüdür. AK Parti milletin partisidir, devletin değil. AK Parti'yi devletin partisine dönüştürenler, kendilerini de devletlû katına yerleştirenler AK Parti'yi özünden kopardılar. Güç zehirledi. Kibir kemirdi. Ekonomik sebepler önemsiz mi? Değil elbet. Ama kimse ekonomik sebeplerin ardına sığınarak asıl gerçeği ört bas etmesin. Olan oldu. Millet mesajını verdi. Milletin mesajını aldığımızı söylememiz çok önemli. Ama asıl önemli olan o mesajın gereğini yapmak. O mesajın gereği yapılmazsa Reis'in dediği gibi eriyip gideriz. AK Parti'nin kimliğiyle ve genleriyle oynamaya kimsenin hakkı yok. Herkes kafasına göre bir AK Parti tanımı yapmaya başladı. Her yerin AK Partisi farklı farklı oldu. Muğla'nın ve İzmir'in AK Partisi ile Diyarbakır'ın ve Rize'nin AK Partisi farklı olabilir mi? Oldu.

Yeni Şafak Podcast
MEHMET ŞEKER - Kibir Hastalığının Kaynağı Ve Birlik Konusu

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Apr 5, 2024 3:06


Sağın bölünmüşlüğü bin yıldır bitmez. Ama hep solun parçalanmışlığı tartışılır, “Sol nasıl birleşecek?” sorusuna cevap aranır. Bazı yerlerde Cumhur İttifakı partileri ayrı ayrı aday çıkardı, aradan başka partilerin adayları sıyrıldı. Birbirinin topuğuna kurşun sıkmak gibi bir durum yaşandı. Öbür taraf ise ‘iyi'siyle ‘kötü'süyle bütünleşmeyi sağlamayı başardı. Adı bugün “Kent Uzlaşısı”dır, yarın başka türlü bir tanım getirilir. Sandık başında birlik sağlandıktan sonra ismi ne olursa olsun. * Son yirmi yılın en düşük katılım oranı bu seçimde görüldü ve sandığa gitmeyenlerin büyük çoğunluğu, Cumhur İttifakı seçmeniydi. Emeklilerin durumu, yüksek enflasyona dayalı hayat pahalılığı, market terörü, herkesin sattığı ürüne kafasına göre fiyat belirlemesi halkı bezdirdi. * Durum değerlendirmesini layıkıyla yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eksikliklerin üzerine gidileceğini” açıkladı. Bir de fazlalıklar var. Oraya da bakmak ve fazlalıkları usulünce kırpmak lâzım. * Gaz pedalına dokununca uçar gibi giden arabaları hatırlatalım. Motordaki beygirlerin gücünü kendi gücü zannedenlerin arabalarıdır onlar. Hız sınırını aşmayı, gösteriş yapmayı, herkesi sollayıp kimi zaman da sağından fırlayıp gitmeyi alışkanlık haline getirenlerden bahsediyoruz. Aynı durum siyasette de geçerli. Erdoğan'ın gücünü kendi gücü, karizmasını kendi karizması zannedenlere ne demeli? “Gafiller” desek kurtarır mı? Bir adım daha ileri gidip Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini kendi yetkisi gibi görenler de çıkar mı? Yok o kadar da olmaz artık. Fakat fırsat bulamadıkları içindir oraya vardırılmaması. İzandan, insaftan, hakkaniyetten dolayı değil. * “Kibir hastalığı” tespitinin kaynağı, başka ne olacak? En kestirme tabirle “kendini dev aynasında görmek” diye özetlenebilir. Hâlbuki Cumhurbaşkanı Erdoğan, küçücük çocuktan yaşlı ninelere, dedelere kadar herkesle tevazu içinde, sevgiyle, samimiyetle temas kurar. Alacak varsa alsın, işte örnek.

Daktilo1984
Fısıltıdaki Şiddet: Rancière'in Ressamı | Tuhaf Zamanların İzinde #9

Daktilo1984

Play Episode Listen Later Apr 1, 2024 14:33


Kibir fısıltılarda saklıdır, çünkü hem kibir hem de eşitsizlik en ağır ama en zavallı düzeyde fısıltılarda vuku bulur. Rancière bize eşitliğin en çok, onu vaat edenlerce katledildiğini söyler. Oysa eşitlik sadece eyleme konulduğu ölçüde vardır.

Mevlana Takvimi
NEFSİN ASKERLERİ - 06 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Mar 6, 2024 2:48


Nefsin on askeri (kötü huy ve isteği) vardır: 1. Hırs. 2. Şehvet. 3. Cimrilik. 4. Aşırı istek. 5. Doğru yoldan ayrılıp uzaklaşmak. 6. Acımasızlık, merhametsizlik, katı kalplilik. 7. Kötü ahlâk. 8. Sonu gelmeyen arzu, istek, emel. 9. Aşırı hırs. 10. Tembellik Hevânın da on askeri (kötü huy ve isteği) vardır: 1. Haset. 2. Zulüm. 3. Kendini beğenmek. 4. Kibir, büyüklenmek. 5. Nefret, kin, garaz. 6. Hilekârlık. 7. Vesvese. 8. Doğru şeylere itiraz. 9. Sû-i zan yani insanlar hakkında kötü düşünce beslemek. 10. Münâkaşa. Şunu iyi bil ki, Allâh (c.c.) sana vücudundaki organları kendisinin yasak ettiği şeylerden onları koruman için verdi. Onlar sana Allâh (c.c.)'un birer nimeti ve emânetidir. Günâh işlersen onlarla işleyeciğin için, Allâh (c.c.)'un verdiği nimet ve emânetleri Allâh (c.c.)'a isyânda kullanmış olursun. Öyle yapınca da küfrân-ı nimette bulunmuş, nimete nankörlük yapmış olursun. Nankörlük ise şükrün zıddı olup en büyük azgınlık ve en büyük günâhtır. Mahşer yerinde, kendi organlarının onlarla işlediğin günâhları açık bir lisanla konuşarak senin aleyhinde şahitlik yapacağını ve mahşer halkının gözü önünde seni rezil edeceğini bil ve unutma. Ey âciz insan! Bütün vücudunu bilhassa vücudundaki 7 organını günâhlardan koru. Kur'an-ı Kerim'de cehennem hakkında şöyle buyuruluyor: “Cehennemin yedi kapısı vardır. Her bir kapıya onlardan (cehennemliklerden) belli bir gurup ayrılmıştır.” Bu kapıların herbirinden, 7 organından biriyle Allâh (c.c.)'a isyan eden kişiler girerler. O, 7 organ şunlardır: Göz, kulak, dil, mide, cinsiyet organı, el ve ayak. (Huccetül İslâm İmâm Gazâlî (r.âleyh), Nasıl İyi Bir Kul Olunur?, s.281-285)

Daktilo1984
Barthes'ı Hatırlamak: Kahraman Değil, Amatör Ol | Tuhaf Zamanlarin İzinde #3

Daktilo1984

Play Episode Listen Later Feb 17, 2024 22:34


Barthes bizi kahraman olmaktan uzak durmaya çağırır. Ne aşkınızın ne de büyük davaların kahramanı olun, cansızlaşmış ve biçimsellikten ibaret kurgulardan uzak durun, amatör olun.

Yeni Şafak Podcast
Aydın Ünal - Erken uyarılar

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 22, 2024 4:53


AK Parti 81 ilin belediye başkan adaylarını ve İstanbul'un ilçe adaylarını açıkladı. Önümüzdeki günlerde peyderpey ilçe ve belde adayları, İl Genel Meclisi ve Belediye Meclisi adayları da belirlenip açıklanacak ve Türkiye tam anlamıyla seçim atmosferine girecek. Henüz sürecin başındayken bazı uyarılar yapmakta, bazı hususları hatırlatmakta fayda var: 1. Hiçbir yerleşim biriminde hiçbir aday için seçim garanti değil, çantada keklik değil. Hem adayların hem de teşkilatın “kazanıyoruz” özgüveniyle ama aynı zamanda “çalışmazsak kaybederiz” temkiniyle hareket etmeleri gerekiyor. 2. Muhalefet yerel seçimi de bir kutuplaştırmaya dönüştürme çabası içinde olacaktır. Cumhur İttifakı'nın bu tuzağa düşmemesi gerekir. Yerel seçim kampanyaları planlar, projeler, vizyon ve hedefler üzerinden yürütülür. Muhalefetin kutuplaştırma siyaseti karşısında eser ve hizmet siyaseti öne çıkarılmalıdır. 3. Beldeden büyükşehre kadar her aday seçmenin karşısına projelerle çıkmalıdır. Gerçekleşebilecek projeler üretilmeli. Gerçekleşmesi mümkün olmayan vaatler vermekten uzak durulmalıdır. Aday, kendisine olan güveni de, partiye olan güveni de sarsmamalıdır. 4. Bu yerel seçimde de AK Parti'nin avantajı “yaptık, yine yaparız” anlayışı olacaktır. Bütün kampanya bu anlayış üzerine kurulmalıdır. 5. Türkiye gergin bir seçim ortamından yeni çıktı. Seçmen yorgun. Yapıcı, mülayim, umut veren bir dil seçmen üzerinde daha tesirli olacaktır. 6. Seçim yerel de olsa bazı tercihler yerelde kalmaz. Örneğin Muğla ve Tekirdağ'daki tercihler sadece bu şehirlerde değil Türkiye genelinde konuşuluyor. Seçim sürecinde yapılacak açıklamalar da yerel kampanyanın yanı sıra AK Parti'nin dili, üslubu ve politikalarıyla örtüşür olmalıdır. Muhalifleri mutlu edeceği zannedilen sözler muhaliflere hiç tesir etmez ama AK Parti tabanını küstürür. 7. Uzun bir kampanya süreci var. Adaylar yorulacak ve gerilecek. Son ana kadar tevazuu ve tahammülü muhafaza etmek gerekir. Kibir, gerginlik, yorgunluk görüntüsü, çatışma kaybettirir. Aday olamayanların küskünlüğü giderilmeli, eski tartışmalar ve rekabet bir kenara bırakılmalı, aday adayları ile teşkilat tek yürek halinde sahaya çıkmalıdır. 8. Uzun, sıkıcı, mesaj vermeyen konuşmalardan uzak durulmalı, milletin dertlerine cevaplar üretilmelidir. Bunun için de seçmenin sorunları iyi tespit edilmelidir. 9. En iyi kampanyanın bile seçmen üzerindeki etkisi ancak yüzde 1-2'dir. Kampanya için israftan kaçınılmalıdır. Seçmenin gönlüne para ile değil samimiyet ile girilir. 10. Şahsi hesap, ikbal, para ve makam peşinde olanlar kazansalar da kaybetmişlerdir. Seçmenin her bir oyu adaya kutsal emanettir. Emanete hıyanet edenin iki cihanda kurtuluşu yoktur. Bravo Kaymakam Bey! D Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde bir imamın, cuma hutbesinden şehitlerimizle ilgili bazı kısımları çıkardığı iddia ediliyor. Vahim. Gereği hemen yapılmalı. Ama onun kadar vahim bir başka husus var: Kulp Kaymakamı bu imamı hemen orada darp etmiş ya da ettirmiş. Türkiye'nin işte böyle “çok fonksiyonlu” kaymakamlara ihtiyacı var. Kaymakam Bey o kadar iyi yetişmiş ve o kadar liyakatli ki, kaymakamlık yanında müfettişlik, polislik, savcılık, hâkimlik, avukatlık hatta infaz memurluğu görevlerini de başarıyla yürütebiliyor. Böyle kaymakamlarımızın sayısı çoğalırsa, devletimiz polise, jandarmaya, savcıya, hâkime, infaz memuruna maaş ödemekten kurtulacak, karakol, mahkeme, hapishane inşa etmeye gerek kalmayacak, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, HSK, Adalet Bakanlığı işlevsiz kalacak, hatta kanuna ihtiyaç olmayacağı için Meclis de kapatılacak, Hazine'miz her ay on milyarlarca lirayı boşa harcamaktan kurtulacaktır. Taksim Meydanı'na kurulacak 3-5 darağacı ile her türlü mesele kolayca ve hızlıca çözülebilecektir. Sosyal medya mecralarından yayınladıkları mesajlarından anlıyoruz ki Kulp Kaymakamı yalnız değil. “Hukuk israfını” protesto eden, “hukuksuzluğu” savunan böyle iyi yetişmiş, cevval kaymakamlarımızın sayısının artması dileğiyle... (!)

Yeni Şafak Podcast
Abdullah Muradoğlu - Düşüşten önce kibir gelir..

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 31, 2023 4:51


ABD'nin Neoliberal/ Finansal kapitalizm üzerinden sürdürdüğü küresel hegemonyasının çözülme sürecine girmesi ülke içindeki “Amerikan müesses nizamı”yla halk arasındaki görece uyumu da parçaladı. ABD Başkanı Biden'ın Amerika'nın ‘istisnai ulus' olduğu şeklindeki kibirli iddiayı tekrarlamasına rağmen yapılan araştırmalar yeni kuşak Amerikalıların aynı fikirde olmadıklarını gösteriyor. Araştırmalar, sözde “Amerikan Rüyası”nın sönümlendiğini de gözler önüne seriyor. Yeni kuşaklar önceki kuşaklara göre geleceklerinden son derece endişeliler. İç uyumu bozulan ABD, dışarda yeni bir jeopolitik/jeokonomik düzenleme peşinde. Avrupa'yı yanında tutmak, Çin'in yükselişini kontrol altına almak, gelişen bölgesel güçleri sindirmek bu jeopolitik düzenlemenin başlıca unsurları arasında yer alıyor. Asya-Pasifik'te askeri potansiyelini her geçen yıl daha da yükselten ABD, Rusya-Ukrayna Savaşı'nı Avrupa'yı yanında tutmanın aracı olarak kullanıyor. ABD'nin Ortadoğu'da Hindistan-Körfez-İsrail merkezli yeniden düzenleme girişimleriyse Çin'in “Kuşak-Yol Projesi”ni akamete uğratmayı amaçlıyor. Bu üç bölge gelecekte bir “büyük savaş” için mühürlenmiş gözüküyor. ABD'den yeşil ışık alması halinde İsrail, “Filistin soykırımı”nı bir bölgesel savaşa dönüştürmeye hazır. ABD jeopolitik/jeoekonomik yeniden düzenlemeyi “Demokrasiler” ve “Otokrasiler” arasında ‘varoluşsal' bir mücadele olarak maskeliyordu. İsrail'in Gazze'de yürüttüğü Filistin soykırımı maskeyi indirdi. Biden Yönetimi dünyayı karşısına almak pahasına İsrail'e koşulsuz desteği sürdürüyor. Böylece ABD'nin Rusya'ya karşı öne sürdüğü tüm argümanları da çöpe gitti. ABD'nin dünyayı ‘daha iyi bir yer yapmak' gibi bir davasının bulunmadığı, tek istediği şeyin, ne pahasına olursa olsun kendisini en üstte, diğerleriniyse aşağıda tutmak olduğu anlaşılıyor. ABD'nin NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler eski Komutanı emekli Amiral James Stavridis geçen hafta yaptığı bir açıklamada Rusya-Ukrayna Savaşı'na atıf yaparak, “Hiçbir ABD askeri öldürülmeden ya da riske atılmadan Rus ordusunun yarısı yok edildi ve ülke bunu ABD'nin yıllık savunma bütçesinin yüzde 5'ine eşdeğer bir kaynakla yaptı” diye konuştu. Stavridis, Ukrayna'da işleri yolunda gittiğini, tek endişesinin ise ABD ve Avrupalı müttefiklerinin Ukrayna'yı desteklemek için verdiği taahhütleri yerine getirmemeleri olacağını söylüyordu. Ukrayna'ya yeni bir yardım paketi ABD Kongresi'ndeki Cumhuriyetçiler'in engeline takılmış bulunuyor. Bu yüzden Stavridis, Ukrayna'ya ABD desteğinin kesintiye uğramasından endişe ediyor. Öte yandan hem Rusya'ya yaptırımların “enerji krizi” başta olmak üzere yan etkileri, hem de Ukrayna'ya askerî-malî yardımlar Avrupa'yı da köşeye sıkıştırmış bulunuyor. Ukrayna Savaşı Avrupa için adeta bir “dayanıklılık testi”ne dönüşmüş durumda. Analistler Rusya'nın yaptırımlara göğüs germesi ve savaşı sürdürmesinin Avrupa'nın

Discuss podcast
#02 - Kibir La Amlak

Discuss podcast

Play Episode Listen Later Dec 12, 2023 117:10


Joining us is the one and only Kibir La Amlak, a maestro in the realms of reggae and dub production, and also a long time artist and member of the Soundsystem fraternity. His work goes beyond melodies, it's a cultural exploration, a celebration of identity, and a vision for the evolving soundscapeBridging the gap between Music and understanding. We explore music's power, history, and its impact on our world. Featuring UK music experts and scholars, we connect listeners with practitioners, fostering a shared understanding of music's role in our past, present, and future.Discover the official Discuss archive at discusspodcast.co.ukLet's Talk..... Get bonus content on Patreon Hosted on Acast. See acast.com/privacy for more information.

Yeni Şafak Podcast
Abdullah Muradoğlu - Dışı sulh, içi kibir ve kin dolu...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 5, 2023 4:14


İsrail Gazze'de canlı olan her şeyi bombalıyor, hayatın idamesini sağlayan her şeyi yakıp yıkıyor. ABD ve Batı'nın koruması altındaki İsrail, sözde liberal uluslararası düzenin bilinen tüm kurallarından muaf tutulmasının keyfini binlerce çocuk ve kadını öldürerek çıkarıyor. Gerçek zamanlı bir soykırım yaşanırken ahlakî pusulasını kaybetmiş bir Biden yönetimi iş başında. “Otokrasilere karşı demokrasi cephesi” açtığını ilan eden Biden yönetimindeki ABD ve Batı'daki hempaları İsrail'in en faşist, en ırkçı, en otokrat, en katil hükümetinin sırtını sıvazlıyorlar. Anti-siyonist Yahudiler dahil olmak üzere ateşkes isteyen herkes ise “Yahudi karşıtı” olarak damgalanıyor. Amerikan iş dünyasının birçok CEO'su Harvard başta olmak üzere ABD'nin en seçkin üniversitelerinde İsrail'in katliamlarını tel'in eden gruplara iştirak eden öğrencilerin isimlerinin açıklanmasını talep ettiler. Sözkonusu CEO'lar ileriki yıllarda bu listelere bakarak, İsrail'i telin eden öğrencileri işe almayacakları tehdidinde bulunuyorlar. Batı yönetimleri İsrail'in katlettiği her canın “insan” olduğunu hatırlatanlara bile savaş açmış bulunuyor. “Cadı avı” edebiyat ve sanat çevrelerine kadar sirayet etti. Almanya'da düzenlenen ödül törenleri, ödül alan Filistinli yazarların İsrail aleyhine konuşabilecekleri gerekçesiyle iptal edildi. Romanında Filistinlilerin sürgün hikâyelerini resmeden bir yazara, yapacağı konuşmada İsrail'in, Filistin'in adını geçirmemesi bile teklif edilmiş. ABD'de de benzer vakalar yaşandı. Batı'nın düşen maskesinin altında eski sömürgeci çehre sırıtıyor. İsrail kurulduğu günden bu yana, işgal altındaki Filistin topraklarını Filistinlilerden temizliyor. Sürgünde hayatını kaybeden Filistinli merhum şair Mahmud Derviş'in bir şiirinde duyurduğu gibi Filistinliler “kendi evlerinin yabancısı” haline getirildiler. Öte yandan İsrail, Filistinlileri insanlıktan çıkararak, onlara reva gördükleri zulüm ve katliamları meşru göstermeye çalışıyor. Batı yönetimleri ve Batı medyası ise İsrail'in barbarlığını Filistinlilerin barbarlığına çeviriyor. “Hamas kırk bebeğin kafasını kesti” gibi katmerli bir yalanı bile isteye günlerce döndürdüler. Biden, Beyaz Saray tarafından yalanlanan bu yalanı diline dolamıştı. Bu yalan dolaşımdayken caninin biri ABD'de kendi halinde yaşayan Batı Şeria kökenli Filistinli bir aileye evlerinde saldırarak altı yaşındaki çocuğu 26 kez bıçaklayarak katletti, annesini ise ağır şekilde yaraladı. 26 Ekim'de ABD'nin Maine eyaletindeki ruh hastası eski bir asker eğitmeni olduğu söylenen saldırgan 18 kişiyi vurarak katletmişti. Katili durdurmak isteyenler de hayatlarını kaybetmişti. Dünyada kişi başına en fazla silahın düştüğü ülkede bu saldırı, artık sıradanlaşan bir Amerikan vakasıydı. Amerikan yönetimleri bu meseleyi bile çözecek bir siyasi yetenek gösteremediler.

Mevlana Takvimi
ELBÎSE VE GİYME ÂDÂBI - 13 TEMMUZ 2023 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 13, 2023 2:59


Beyaz elbise giymek müstehâbtır. Siyah elbise de öyledir. Çünkü Peygamber (s.a.v.)'in siyah bir sarığı vardı, onu bayramlarda sarardı ve sardığında ucunu arkaya doğru salıverirdi. Mekke'ye girdiğinde de siyah sarık sarmışlardı. Kişi, elbise giyiminde benzerini ölçü alırsa uygun olur. Onun için ne fazla pahalı olanını seçer, ne de fazla kötü olanını. Çünkü bunu yaparsa insanların gıybetine sebebiyet verir. Peygamberimiz (s.a.v.), elbise konusunda iki şıktan biriyle meşhur olmaktan nehyetmiştir. Yani, ne fazla pahalısı, ne de gerçekten kötüsü ki, ne fakihlerce ne de sefihlerce ayıplanmasın. Sarahsî (r.âleyh) şöyle demiştir: “Kişinin genellikle, yıkanmış elbisesini giymesi uygun olur.” Ancak Allâh (c.c.)'un, kendisine verdiği nimeti göstermek için, bulursa bazı zamanlarda en iyi elbisesini de giyer ve aynı zamanda mendûbtur. Yalnız bütün vakitlerde en iyi elbisesini giymemelidir. Çünkü giymesiyle muhtaçlara eziyet vermiş olur. Kezâ kışın da iki cübbe veya iki kürk üst üste giymemeli. Ancak yalnız biriyle soğuktan korunamazsa giyer. Kibirlenme ve böbürlenme olmazsa ağır kaliteli elbisenin giyilmesinde bir sakınca yoktur. Şöyle ki, söz konusu elbiseyi giymesiyle ve giymemesiyle kibir ve gurur bakımından rûhi yapısında bir değişiklik olmazsa, beis yoktur. Resûlullâh (s.a.v.), bir gün çıkınca üzerinde değeri bin dirhem olan bir ridâ vardı ve birçok defa namaza kalkarken, değeri dört bin dirhem olan ridâ bulunurdu. İmâm Ebû Hanife (r.a.) de değeri dört bin dirhem olan ridâ giyerdi. Böylece Allâhü Teâla, güzelliği mübâh kılmıştır. Nitekim Allâh (c.c.) şöyle buyuruyor: “De ki: “Allâh'ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?” (A'raf s. 32) Kibir ve böbürlenme için elbiseyi topuklar altına kadar uzun tutmak câiz değildir. Fasıkların giydiği elbiseleri giyerek, onların kılığına girmek mekrûhtur. Şâyet söz konusu elbise herkesin giyeceği bir elbise olmakla toplumun kılık kıyafetini temsil ediyorsa, mekrûh değildir. (Muhammed Alâeddin, El-Hediyyetü'l Alâiyye, s.368-370)

Hizmetten
Kibir, kirli gönüllerin kiridir! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jun 19, 2023 9:18


Tekebbür, kip itibarıyla büyüklendikçe büyüklenmek demektir; tabiatında büyüklük bulunmayan, zatında büyük olmayan, sıfır ibn-i sıfır, sıfır ibn-i sıfır birinin kibirlenmesidir. Aslında küçük olan insanlar bir aşağılık duygusunun gereği olarak büyük görünme kompleksine girerler. *Aslında kelam-ı kibâr olan ama hadis diye şâyi bulunan “Et-Tekebbürü ale'l-mütekebbiri sadakatün – Mütekebbire karşı tekebbür sadakadır.” sözü yanlış yorumlanmakta ve uygulanmaktadır. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz'in beyanları arasında böyle bir söz yoktur. Eğer bir büyük tarafından söylenmişse, ona da makul bir mahmil bulmak lazımdır: Şayet birisi seni hor hakir görüyor ve sana tepeden bakıyorsa, ona zillet göstermek insanlığına karşı saygısızlıktır. Fakat bu sözü haşa ve kellâ “Biri geldi, ayağını ayağının üstüne attı; o halde ben de atayım. Çünkü kibirlenen birine karşı kibir tavrı sergilemek sadaka sayılır!” deyip o şekilde davranmak doğru değildir. Rica ederim, dünyanın süper güçlerinden vezir seviyesinde elçiler, İnsanlığın İftihar Tablosu'nun huzuruna gelip kendilerine göre bir tavır aldıklarında O (aleyhissalâtü vesselam) Şah İsmail'in tahtı gibi bir tahta kurulup ayağını ayağının üstüne mi attı?!. Öyle yapmadığı gibi, dışarıdan gelen insanlar çoğu zaman O'nu cemaat içinde tefrik dahi edemiyorlardı. Allah Rasûlü, “taayyün-i evvel”in kahramanıydı ama insanlardan bir insan olarak yaşardı!.. *İnsanlığın İftihar Tablosu, büyüklüğüne ve faziletlerine rağmen (Hazreti Ali'nin dile getirdiği) كُنْ عِنْدَ النَّاسِ فَرْدًا مِنَ النَّاسِ “İnsanlar içinde insanlardan bir insan ol!” düsturunu haliyle temsil ediyordu. Belki çoğu kimselerde Abdullah İbn-i Selam'daki firaset yoktu; o, Efendimiz'i görür görmez, “Vallahi bu simada yalan yok!” deyivermişti. Doğrusu, Allah Rasûlü'nün güzellerden güzel cemalini gören bir ehl-i basiret O'nu hemen fark ederdi. Fakat o firasette olmayan, o ölçüde kıvamı bulunmayan kimseler İnsanlığın İftihar Tablosu'nu ilk bakışta tefrik edemezlerdi; zira O aralarında bulunduğu insanlardan farklı bir duruş ve hareket ortaya koymazdı. Mesela; Hicret esnasında Kubâ'da istirahat buyurduğu esnada Allah Rasûlü'nü ziyaret için koşan insanlar ancak Hazreti Ebu Bekir'in işaret etmesiyle Kendisine yöneliyorlardı; zira o farklılık ifade eden hiçbir tavır sergilemiyordu. *Ruh-u Seyyidi'l-Enâm (aleyhissalâtü vesselam) Efendimiz, tasavvufî ifadesiyle “taayyün-i evvel”in kahramanıdır; “Sen olmasaydın, şu âlemleri yaratmazdım” kudsî hadisinin mazharıdır. Bu hadis, hadis kriterleri açısından sahih olmasa bile mânâ itibarıyla doğrudur; çünkü o “Muarrif” olmasaydı, bu âlemlerden de, bu kitaptan da hiç kimse bir şey anlamayacaktı. O halde bu hadisin mânâsı şudur: “Ey Rasûlüm! Bu kitapların okunması da, mânâlarının şerhi de senin sayende oldu. Öyleyse sen elindeki Kur'ân'la her şeyin kavl-i şârihi, tefsir-i vâzıhısın.” *Kibir, kirli gönüllerin kiridir. Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyuyor ki: “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan Cennet'e giremez!” Bu video 06/12/2015 tarihinde yayınlanan “Sıra Bizde” isimli bamtelinden alınmıştır.

Hizmetten
Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-14 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jun 6, 2023 61:30


5 Eylül 1980 -Bornova/İzmir - Hak ve hakikatin mübelliğ Nebîlere başkaldırmak büyük bir cinnettir. - En büyük cinnet: 'İnkar' - Meşru dairedeki rızıklar keyfe kafidir. - Kibir ve zilletin orta yolu: 'Vakar' - Hayatımızı dizayn etmede üstadımız Hz. Muhammed'dir (sav) - Allah Rasûlü'nün (sav), kibirli Kureyş büyüklerine verdiği cevap! - Fani ve zâil olan kibrin saikleri. - Ruh ve kalb, bilgiyle doğru orantılı yükselmez ise insan gülünç hala düşer. - Efendimizin (sav) ve İslam büyüklerinin tevazuu..

Çağlayan Dergisi
Nifakın Üç Sacayağı: Yalan, Korku ve Kibir

Çağlayan Dergisi

Play Episode Listen Later May 11, 2023 12:12


Hizmetten
Yere çakıldıklarını göreceksiniz | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Mar 15, 2023 11:04


*Aslında namaz ve özellikle secde, Allah'la münasebeti ve kulluktaki mahviyeti ifade eder: “Baş-ayak aynı yerde, öper alnı seccade / İşte, insanı yakınlığa taşıyan cadde..!” İnsan o caddede yürüyorsa, O'na yaklaşır. *Hazreti Sâdık u Masduk'a isnad edilen bir hoş sözde: مَنْ تَوَاضَعَ لِلَّهِ رَفَعَهُ اللهُ وَمَنْ تَكَبَّرَ وَضَعَهُ اللهُ “Allah için yüzü yerde olanı Allah yükselttikçe yükseltir, kibre girip çalım çakanı da yerin dibine batırır.” denmektedir. Bir kudsî hadîste de Cenâb-ı Hak, “Kibriya, Benim ridâm; azamet ise, Benim izârımdır. Kim Benimle bu mevzuda yarışa kalkışır ve bunları paylaşmaya yeltenirse, onu cehenneme atarım!” buyurmaktadır. Kibir, basireti kör eden bir perdedir. Kibirle meşbû bulunan bir vicdan, kâinatta sayfa sayfa yazılmış mucizeleri göremez, mahlûkatın binlerce dille anlattığı hakikatleri idrak edip anlayamaz. Zira basiret körleşince basar da idrak adına hiçbir işe yaramaz. “Büyüklerde büyüklük alâmeti tevazu ve mahviyet, küçüklerde küçüklük emaresi de kibir ve enaniyettir.” *İnsanlığın İftihar Tablosu, büyüklüğüne ve faziletlerine rağmen (Hazreti Ali'nin dile getirdiği) كُنْ عِنْدَ النَّاسِ فَرْدًا مِنَ النَّاسِ “İnsanlar içinde insanlardan bir insan ol!” düsturunu haliyle temsil ediyordu. Belki çoğu kimselerde Abdullah İbn-i Selam'daki firâset yoktu; o, Efendimiz'i görür görmez, “Vallahi bu simada yalan yok!” deyivermişti. Doğrusu, Allah Rasûlü'nün güzellerden güzel cemalini gören bir ehl-i basiret O'nu hemen fark ederdi. Fakat o firâsette olmayan, o ölçüde kıvamı bulunmayan kimseler İnsanlığın İftihar Tablosu'nu ilk bakışta tefrik edemezlerdi; zira O aralarında bulunduğu insanlardan farklı bir duruş ve hareket ortaya koymazdı. Mesela; Hicret esnasında Kubâ'da istirahat buyurduğu esnada, Allah Rasûlü'nü ziyaret için koşan insanlar ancak Hazreti Ebu Bekir'in işaret etmesiyle Kendisine yöneliyorlardı; zira O, farklılık ifade eden hiçbir tavır sergilemiyordu. *Dini çok iyi anlayan ve onu hayatlarına hayat kılan sahabe-i kiram efendilerimizin, iman atmosferinde huzur ve itminan solukladıkları aynı anda akıbet-endiş olduklarını da görüyoruz. Meselâ tevâzu ve mahviyetle iki büklüm yaşayan Hazreti Ebû Bekir Sıddık efendimizin Cenâb-ı Hakk'a tazarru ve niyazda bulunurken kullandığı şu ifadeler bunun güzel ve çarpıcı bir misalini teşkil eder: جُدْ بِلُطْفِكَ يَـا إِلهِي مَـنْ لَـهُ زَادٌ قَـلِيـلْ مُفْلِـسٌ بِالصِّدْقِ يَأْتِـي عِنْدَ بَابِـكَ يَاجَلِيلْ ذَنْبُهُ ذَنْبٌ عَظِيمٌ فَاغْفِرِ الـذَّنْـبَ الْعَظِيـمْ إِنَّهُ شَخْـصٌ غَرِيبٌ مٌذْنِـبٌ عَبْـدٌ ذَلِيـلٌ مِنْهُ عِصْيَـانٌ وَنِسْيَـانٌ وَسَهْـوٌ بَعْدَ سَهْـوْ مِنْكَ إِحْسَانٌ وَفَضْلٌ بَعْـدَ إِعْـطَاءِ الْجَزِيـلْ “Lütfunu esirgeme ey Rab bu kuluna ki, azığı pek kalîl, İflas etmiş olsa da sadakatle yine kapına geldi ey Celîl! Günahı pek büyük; Sen o günahları yarlığa ne olur, Hali de pek acip, hem günahkâr bir abd-i zelîl. Onunki isyan, onunki nisyan ve hata üstüne hata, Senden ihsan üstüne ihsan, hem de atâ-yı cezîl.”

Hadislerle İslam
Tevazu ve Kibir 2 - Hadislerle İslam

Hadislerle İslam

Play Episode Listen Later Mar 14, 2023 10:50


Serdar Prem
132 - Kibir Altbenliği ve Ardındaki Sevgi İhtiyacı

Serdar Prem

Play Episode Listen Later Feb 15, 2023 5:53


https://www.youtube.com/watch?v=cENfgbx-H40&t=1s

Synergy Kendiyas
AZAZELKEN, NASIL İBLİS OLDU 03.01.2023 | Synergy Kendiyas |

Synergy Kendiyas

Play Episode Listen Later Feb 4, 2023 50:02


Şeytan (Azazel) ilk nerede ortaya çıktı? Meleklerin, şeytanın yetişmesindeki rolü nedir? Şeytanın nefsi var mıdır? Melekler, şeytanın semada yükselmesini neden istedi? “İbadetin nuru, nurdan yaratılan meleklerden daha parlaktır” lafzının açılımı. Şeytanın vücut yapısı nasıldır? Şeytan hangi ırka mensuptur? Şeytan, cennet yönetimine dahil olmak için neler yaptı? Kâinatta ne kadar melek var, hangi görevlerle mükellefler? Şeytan, Levh-i Mahfuz'a neden baktı? Çanakkale Savaşı'nda, Anzaklar niye bir anda kayboldu? “Allah'u Teâlâ kuluna, kulunun eliyle ulaşır” lafzının açılımı. Şeytan, nasıl meleklerden üstün oldu? Şeytan “özel kul” olmayı nasıl başardı? Başka gezegenlerde de hayatlar, savaşlar var mı? Yahudilerin inançlarından vazgeçip, inkâr yolunu seçmesinin sebepleri nelerdi? “Nefis” kontrol edilebilir mi? “Nefis” nasıl dizginlenir? Allah'u Teâlâ'nın, bizi başıboş bırakmadığının delilleri nelerdir? “İstediğin zaman, Allah'u Teâlâ'nın dininin temsilcilerinden yardım alabilirsin” lafzının açılımı. “Şeytan” ve “nefis” arasında nasıl bir ilişki vardır? Ruhun besin kaynağı nedir? “Çok bilmek, çok fazla öğrenmek kişiyi imansızlığa götürebilir” lafzının açılımı. Şeytan, Allah'u Teâlâ'ya neden karşı geldi? Şeytanı (düşmanımızı) neden tanımalıyız? “Kibir” ve “iman” arasında nasıl bir ilişki vardır? “Kafire” neden “kafir” diyemeyiz? Şeytan da “imtihan” oluyor mu? “Bizden daha iyi bilen ve anlayan mutlaka vardır” lafzını neden sürekli kullanıyoruz? Neden her olay (hadise) karşısında taraf tutmak mecburiyetindeyiz? Günümüzde, Allah'u Teâlâ'ya teslimiyet neden azaldı? Şeytana nasıl hizmetkar olduğumuzun farkında mıyız? “İlk Felsefe” kim tarafından yapıldı? Bu ve buna benzer bir çok sorunun cevabını alacağınız ses kaydımızı sonuna kadar dinlemenizi tavsiye ediyoruz.   #synergykendiyas #iblis #cennet #melek #azazel Facebook: https://www.facebook.com/SynergyKendiyas İnstagram: https://instagram.com/synergykendiyas Youtube: https://www.youtube.com/channel/UC_xe-4OhrGjeQkX9dWA96fQ TikTok: https://www.tiktok.com/@synergykendys Yaay: https://yaay.com.tr/SynergyKendiyas Twitter: https://twitter.com/SynergyKendiyas?t=rF3t1yDh7eLgUg_Djh5khQ&s=0

Yeni Şafak Podcast
Mehmet Metiner - Şeytanlaşmanın bir başka açıdan öyküsü…

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 22, 2022 5:31


Hayatta şunu anladım: Ne derseniz deyiniz, kıskançlık, önüne geçemeyeceğiniz bir olgudur. Dilediğiniz kadar şeytani bir haslettir deyiniz, istediğiniz kadar üstüne vaazlar veriniz, ayet ve hadisler sıralayınız, ne yazık ki bu böyle bir gerçeklik. Aynı şey kibir için de geçerli. Kibir öyle bir şeydir ki bazen onu lanetleyenin bile vasfına dönüşür. Başka bir deyişle, tevazu postuna bürünür. Sahibi tevazudan bahsederken bile aslında kibirlidir. Kibir, kıskançlığı özünde taşır. Hep en başta olma, herkes tarafından sevilme ve herkesin en önemli gördüğü kimse olma isteği, kaçınılmaz olarak kıskançlığı tetikler. Başkalarının kendinden gayrısına yürekten meylini gören kibirli insan, haset duygusuyla sevilen ve önemsenen o kişiyi artık boy hedefi haline getirir. Amacı itibarsızlaştırmak olunca, bir yolunu ne yapıp edip bulur. Olmadık iddialarda bulunur. Çoğu zaman da sureti haktan görünerek. Hz. Adem'in oğlu Kabil kardeşi Habil'i kıskanmıştır. Hz. Yusuf kardeşleri tarafından çöldeki bir kuyuya atılmıştır. Demek istediğim, meleklerin başı bile olsanız, Adem'i kıskandığınız için iblise dönüşebilirsiniz bir anda. Peygamberin evladı bile olsanız katil olmanız an meselesi. xxxxx Ülke için hayırlı bir iş yapayım diyorsunuz. Bismillah deyip yola koyuluyorsunuz. Üstelik yaptığınız iş, sonuçta ağır bedeli olan bir iş. Herkesin “Niye yapmıyorsunuz, vebal altındasınız “ dediği bir iş. Birden bire siyasetin leş kargalarından tutunuz da, kıskançlıklarından ötürü şahsınızı itibarsızlaştırmayı marifet sanan kifayetsiz muhterislere varıncaya kadar bir sürü insanın üstünüze üşüştüğünü görürsünüz. “Madem çok gerekli bir işti, buyrun siz başa geçin, arkanızdan gelelim!” dediğinizde risk almaktan korkan o insanların sıra sizi itibarsızlaştırmaya geldiğinde nasıl aslan kesildiğini gördüğünüzde üzülürsünüz elbet. Yaptığınız işten dolayı kimseden takdir beklemezsiniz ama karşılaştığınız köstek fena halde canınızı acıtır. Sizi olduğunuzdan farklı gösterenlerin gerçekte sizi herkesten çok tanıyanlar olduğunu gördüğünüzde o kıskançlık illetinin nemenem tehlikeli olduğunu canınız acıyarak anlarsınız, lakin iş işten geçmiştir gayrı. Niyetiniz sorgulanır birden. Şahsi ikbal arayışında olduğunuza dair dedikodular tedavüle sokulur usul usul. Siyasette bir yere gelmek için bir şeyleri araçsallaştırdığınız veya birilerini kullanmak istediğiniz ve/ya da kendinizi göstermek için bu yola koyulduğunuz dedikodusunu yayarlar namertçe. İnsan bu işte. Kendi içindekini sızdırır. Başkalarını kendi gibi bilir. Kendi niyeti üzerinden niyet okumaları yapar. Sonra da rastladığınızda karşınızda gerdan kırar. Hesabiliğini hasbilikle sarıp sarmalar. Sizi ne çok sevdiğinden dem vurur. Riyakarlığını bilirsiniz ama yüzüne vurmazsınız. Birlikte omuzladığınız dava zarar görmesin diye. Lakin bunun dahi kadrini-kıymetini bilmez. Huyu değişmez. Arkanızı döndüğünüz anda hançerini saplamaktan geri durmaz. Hakikaten anlarsınız ki hasedin bir tedavisi yoktur. xxxxx Yaşadıkça tanıyorsunuz bazılarını. Deneyimledikçe görüyorsunuz o birilerinin gerçek suretlerini. O yüzden haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden Allah'a sığınmak en doğrusu. Başkaca yapabileceğiniz hiçbir şey yok zira. Hasedini kırmak için başınıza dahi geçirmeyi teklif edersiniz, lakin hasetçi, başta olmanın riskini göze alamadığı yetmezmiş gibi bir de başınızı almaya kalkışır. Bu tür insanlar iflah olmazlar.

SESLİ DERGİ
Şebnem-Kibir Şirkin Kardeşidir

SESLİ DERGİ

Play Episode Listen Later Oct 27, 2022


Yeni Şafak Podcast
ABDULLAH MURADOĞLU - Gücün şaşılığı..

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 17, 2022 5:02


Amerika'nın sorunu, vehmettiği şekilde dünyayı görmesi. Kişinin dünyayı “olmadığı” şekilde görmesi, davranış bozukluğuna yol açabilir, başına olmadık işler de getirebilir. Sözde büyük güçlerin dünyayı vehmettikleri şekilde görmeleriyse kuşkusuz çok daha tehlikeli. Kibir, güç ve vehmin zehirli bileşiminin toplumları yıkıma sürüklediğiniyse tarihteki savaşlardan biliyoruz. “Kendinizi görmek için başkalarının gözlerini kullanın” diye bir söz var. Amerika bunu da yapmıyor. Dünyaya Amerika gibi bakmayanlar, Amerika'nın düşmanı olarak ilân ediliyorlar. Amerika yıkıyor, ama yapamıyor, nizam kuramıyor. Afganistan'da, Irak'ta sözde ‘ulus inşa etme' projeleri çöp oldu. Milyonlarca insanın mahvına yol açan tarihi gerçeklikler bunlar. Amerika, batması imkânsız görünen “Titanik” gemisi gibi. Yolcular canlarını kurtarmak için sandallara yığılırken geminin orkestrası her şey yolundaymış gibi oda müziği icra ediyor.

Yeni Şafak Podcast
MEHMET METİNER - Askeriyedeki o damara dikkat...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 3, 2022 7:19


Üstünde üniforması var. Kibir abidesi gibi içeri giriyor. Kulağında tuttuğu cep telefonuyla konuşuyor. Kapıda bekleyen valinin bırakınız elini sıkmayı yüzüne bile bakmadan yürüyüp gidiyor. Arkasından diğer irili-ufaklı rütbe sahipleri ve eşleri de... O fotoğrafı gördüğümde evvela inanamadım. Eski Türkiye'ye ait bir fotoğraf sandım. Veya 15 Temmuz öncesine ait. Sordum-soruşturdum. Meğer günümüze aitmiş. Bir ay öncesine. Tokat Valiliği'nin düzenlediği 30 Ağustos töreninde yaşanmış bu olay. Ama nedense olay medyaya yansımamış. Veya birileri üstünü örtmeye çalışmış. İkincisi de en az birincisi kadar kabul edilemez bir suçtur. Valilik bir temsil makamıdır. Seçilmiş Cumhurbaşkanı'nın şahsında devleti temsil eden kişidir vali. Onun elini taammüden sıkmamak, onun şahsında alenen seçilmiş otoriteye saygısızlığın ötesinde meydan okuma anlamına gelir.

Medyascope.tv Podcast
Ali Hakan Altınay yazdı: İyi niyet üretimini dert etmek, kin ve kibir sarmalına teslim olmamak

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Aug 18, 2022 9:14


Medyascope Podcast'ten herkese merhaba. Hafta Sonu Yazıları köşemizde yayınlanan yazılarımızın seslendirmesiyle karşınızdayız. Ali Hakan Altınay'ın "İyi niyet üretimini dert etmek, kin ve kibir sarmalına teslim olmamak" başlıklı yazısını Gökçe Çiçek Kösedağı sizler için seslendirdi. Beğenerek dinlemenizi umuyoruz.

Ahmet Şahin Akbulut Podcast
#44-Özgüveninizi Nasıl Geliştirirsiniz?

Ahmet Şahin Akbulut Podcast

Play Episode Listen Later Aug 16, 2022 45:57


Kibir, Özgüven arasında nasıl bir ayrım var? Özgüveninizi geliştirebilirsiniz. Kolay ve anlaşılır bir yolunu burada bulabilirsin. Instagram ve Youtube hesaplarıma bekliyorum. linktr.ee/ahmetsahinakbulut

Yeni Şafak Podcast
Serdar Tuncer - Hata yap ama yanlış yapma!

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 6, 2022 4:58


İnsan hata yapar yeter ki yanlış yapmasın. Fark ne diyeceksiniz. Hata, insan olmanın bir gereği. İnsan dediğin nefsine uyar, şeytanın iğvasına kanar, heva ve hevesine kapılır hata yapabilir. Hata yapmak babamızdan miras. Fakat yanlış yapmak böyle değil. Hatada bir sürçme, yanılma, istemeden yapma var, hataya düşmek diye bundan diyorlar. Koordine etmezsin hatayı, doğru yolda yürürken dalgınlıkla bir çukura düşer gibi, düşüverirsin hataya. Yanlış yapmakta durum bunun tam tersi. Kasıt var, plan program var, hazırlık var, ben duygusu var. Belki de bunun için hata ettiğimiz de Allah da kulları da samimiyetle özür dilersek bizi affediyor ama yanlış yaparsak Allah'tan af dilemeye de kulların yüzüne bakmaya da yüzümüz kalmıyor. Şöyle diyebiliriz sanırım: Âdem babamız hata yaparak yanlış yaptı; şeytan yanlış yaparak hata etti. Hatadan tövbe affı getirdi, yanlışta ısrar ebedi laneti! Açalım biraz daha. Evde oturuyorsunuz, misafirleriniz var, çocuğunuz elinde tepsi size kahve ikram edecek. Ayağı halıya takılıyor ve tepsi misafirin kucağına düşüyor. Tepkimiz aşağı yukarı bellidir: Aman evladım iyi misin, yanmadın değil mi, boş ver üzülme deyip teselli veririz. Bu elde olmadan yapılan bir hatadır zira, kasıt yoktur burada. Ama elindeki tepsiyi getirip misafirin kucağına fırlatsa, bırakın teselli vermeyi kalkar iki de tokat aşkederiz, şöyle okkalısından hem de. Niçin böyle yaparız? Kasıt var orada çünkü, misafire yanlış yapmak var. Halbuki iki durumda da olan şey aynı, kahve misafirin üstüne döküldü, fincanlar yerde, fiil birbirine benziyor, fail aynı kişi. Fiilin neticesi benziyor gerçi; sebebi değil. Güzel bir yere geldik. Hata yapmakla yanlış yapmak arasında bir de niyet farkı var galiba. Hatta şöyle diyebiliriz, insan hataya niyetsiz düşer ama niyet etmeden yanlış yapamaz! Hata yapmak insana yakışıyor. Noksan sıfatlardan münezzeh olan bir tek Allah'tır zira ve Allah sübhanlığını kimseye vermez. Evliyanın en büyüğü bile olsa mahfuz olma sırrına rağmen bir hatası vardır derler; olmasa peygamber olması icap ederdi. İsmet sıfatına sahip bir Peygamber bile olsa, masumluk sırrına rağmen bir zellesi olması icap eder. Zelle, hem Allah'ın sübhanlıkta şerik kabul etmeyişinin bir cilvesi olarak Peygamber-i İzam Hazeratına ikramıdır hem de o zelleler üzerinden ümmetleri terbiye edişle bir sırr-ı Sübhani ve cilve-i Rabbânîdir. Yanlış yapmak yakışmıyor insana. Rabbine, dostlarına, vazifesine, kendisine her neye karşı yaparsa yapsın yanlış yapmak yakışmıyor. Şeytan Allah'a yanlış yaptı ve insana yanlış yaptırarak kendisini temize çekmeye çalışıyor. Hata yaptığında Allah'ın sübhan oluşunu tasdik eden insan; yanlış yaptığında şeytana şerik oluyor. Derin sular! Hatadan sonra bir mahcubiyet doğuyor, bir mahviyet, tevazu, had hudut biliş, gözyaşı belki; hata alıp götürüyor insanı mahzunluğun koynuna bırakıyor. İnsan o hüznün içinde kayboldukça kalbinde Allah'ı buluyor. Kibir doğuran ibadettense mahviyete vesile günahın hoş görülme sebeplerinden birisi de budur belki. Yanlış yaptıktan sonra ne nedamet var ne mahviyet ne tevazu ne de hüzün. Kasıtla ve niyet ederek yapılan her yanlış egoya hizmet eden, şeytanı güldüren, kalbi Allah'tan uzaklaştıran bir surete bürünüyor. Peşinden daha büyük yanlışlar geliyor ve yanlışta ısrar geri dönülmesi imkansız bir yere götürüp bırakıyor insanı, şeytanlaşıyor.

Yeni Şafak Podcast
Gökhan Özcan - Kibrin gürültüsü

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 27, 2022 3:21


“Kibir, kendisinden habersiz, kendini bilmeyen insanın durumudur. Tıpkı güneşten haberi olmayan buzun kendini bir şey zannetmesi gibi” buyuruyor Hazreti Mevlana. Ne kadar çok öfkeli insan birikti dünyanın üstünde. Ne çok bağıran çağıran var. Yolda, taşıtlarda, evlerde, ekranlarda, hemen her yerde... Bağırıp çağırarak haklılığını ispata çalışan ne çok kişi... Üste çıkabilirse herkesi altta bırakacağını sanan ne çok gafil... Ağzından köpükler saçarak konuşan, kendi yaptığı gürültüden kendi söylediğini duyamayan, kendi kulağını, idrakini, zihnini, gönlünü sakatlayan ne çok gafil... Kibrin, kifayetsizliğin, ezikliğin, sahteliğin, zorbalığın sesi belki her biri ayrı tondan ama hepsi yüksek volümden çıkıyor. Birbirimizi duyamaz, birbirimize dokunamaz, birbirimizi sevemez hale geldik dünyayı saran bu kesif uğultu yüzünden. Bağırgan kelimeler buharlaşıp havaya karışmıyor, öfkenin yoğunluğuyla kütleleşip dolu taneleri gibi üstümüze başımıza düşüyor, canımızı acıtıyor sanki. “Bağırmana gerek yok, ben seni duyuyorum” dedi sakin olan bağırana, “ama sesini kendine duyurmaya çalışıyorsan, bil ki o iş o şekilde olmaz!” Gözün gözü, gönlün gönlü, zihnin zihni göremediği bir sis, bir pus yayılıyor öfkeli kelimelerden yaşayan her şeyin üstüne doğru. Mahsur durumdayız, bir şeyi aklıselimle izah etmeyi geçtik, meramını en basit dille açıklayacak bir kıyısı köşesi bile kalmadı hayatımızın. Sürekli aynı kulakları sağır eden, zihinleri mefluç kılan, gönülleri daraltan uğultu... Hangi sözün haklı olduğunu, hangi fikrin hakkaniyetli söylendiğini, hangi izahın hangi muammayı çözmeye matuf olduğunu düşünmeye, buna kanaat etmeye imkanımız da yok, öfkenin, kibrin, zorbaca dayatmaların hararetinden, yangınından kaçacak bir serinliğimiz de kalmadı. İtiş kakış içinde bütün sözler, kimi vuruyor, kırıyor, kimi gürültüye kurban gidiyor. “Öfkeden söz ettiğimiz zaman, her zaman öfkeli olan, öfkelenmeyi adet edinmiş insanlardan bahsetmiş oluyoruz. Bazı insanlar öfkeyi bir sisteme çevirmiştir, bu şekilde dikkat çekerler, çünkü sorunların çözümü için başka çare bulamazlar. Bunlar çoğunlukla kibirli, çok hassas, kendilerinden üstün ya da onlarla eşit kişilere tahammül edemeyen, ancak üstün olduklarını hissettikleri zaman mutlu olan insanlardır. Bu yüzden hep çevreyi gözlemler, başkalarının kendilerine fazla yaklaşmasına izin vermez, herkesten saygı beklerler. Güvensizlik duygusu onların hassasiyetleriyle birlikte hissedilir, onların karakter özelliklerinden biridir. Bu tip insanlar başka bir insana güvenmekte çok zorlanır, hatta bazen hiç güvenmezler”diyor Alfred Adler, 'İnsan Tanıma Sanatı' kitabında. İçinde hakikatten eser miktarda bir iz, bir koku, bir mana taşıyan hiçbir sözün işitilmek için yüksek sese ihtiyacı yoktur. Fısıltıyla bile söylense, hakikati olan söz rahatça işitilir. Bunun aksine, kim ki sözünü bağıra çağıra söylüyor, sözünün hakikatinden şüphesi olsa gerektir. Yoksa, sözünün kendiliğinden uyandıramadığı tesiri niye sesini yükselterek uyandırmaya çalışsın. Vakıadır, hakikatli söz sükût ile dahi kulaklara erişir, gönüllere ilişir. “İnsanlar içinde alçak gönüllü olmayı bil ki” dedi meczup, “sözün de, sükûtun da yükseklerde gezinsin!”

Medyascope.tv Podcast
Bülent Somay ile Akıntıya Karşı (42): Seçkinci kibir mi, popülist manipülasyon mu?

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Jul 11, 2022 33:25


Bülent Somay, Akıntıya Karşı'da bu hafta Dr. Ekrem Karakaya'nın öldürülmesi ve sağlık çalışanlarına yönelik sistematik şiddet üzerine konuştu. Sağlık çalışanlarına şiddetin neden özellikle son zamanlarda arttığı sorusunu ele alan Somay'a göre cevap popülizm. “İktidarı kaybetmemeye çalışan popülist liderlerin, esas sorun olan sınıf farklılıklarını gizlemek için halkın aydınlara duyduğu hıncı körüklediğini” ifade eden Somay, çözümün popülizme karşı örgütlenmek olduğunu düşünüyor. Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3Riwnc2

Mevlana Takvimi
KAÇINMAMIZ GEREKEN KÖTÜ HUYLAR -1 - 25 HAZİRAN 2022 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jun 25, 2022 2:39


Mü'minlere sû-i zan etmekten, yani bir kimseyi mutlak kötü olan bir fiiline veya durumuna şâhid olmaksızın, küçük bir kötü fiili, durumu veya sözünden ötürü şüphe ve yetersiz bilgiyle hareket edip kötüye nispet etmekten sakınarak mümkün olduğu müddetçe iyiye yormalıdır. Fakat açıktan bir günâh ve kötülük işlerse bu durumda zann-ı galip oluşur. Böyle açıktan bir günâha şâhid olunduğu bir durumda ise o kimselere Allâh (c.c.) adına buğz etmek sû-i zan olmaz. Riyâdan da sakınmak gereklidir. Riyâ, ibâdet yoluyla dünya menfaati temenni etmektir. Bu öyle büyük bir günâhtır ki; bunun üstünde küfür ve i'tikâdî bid'at vardır. Kalbin bu gibi bâki kalan afetlerinin tümü yaramaz ve faydasızdır. Onun için onlara şirk-i asğar (gizli şirk) denilmiştir. Hasetten sakınmak gerekir. Haset, bir kimseye verilen nimetin zayi olmasını, elinden çıkmasını yahud bir kimsenin arzu ettiği nimete ulaşamamasını istemektir. Bir kimsenin dünya ve ahiret kazancı için kullandığı nimetleri gibi benim de nimetim olsa, ben de dünya ve ahiret faydası için kullansam diye temennide bulunmak, onun malının zevâlini arzulamak değildir. Buna haset değil gıpta denir. Gıpta harâm değildir hatta dini nimetlere gıpta etmek mendubdur. Yalnızca dünyevî nimetlere gıpta ise ayıplanmıştır. Kibirden sakınmak gerekir. Kibir, kendini bir başkasından herhangi bir konuda üstün görmek demektir. Harâmdır ve çirkin bir huydur. Hadîs-i Kudsî'de bildirildiği üzere Cenâb-ı Hâkk: “Kibriyâ ridâmdır, azamet izârımdır. Bir kimse kendisini bu sıfata sahip görse, onu cehenneme atarım” buyurmuştur. Kibir, Şeytan'ın sıfatıdır. Hz. Âdem (a.s.)'a secde emrolunduktan sonra geri durup “Ben Âdem'den daha hayırlıyım” demiştir. Bu sebeple kibirden kat'îyyetle kaçmak gerekir. Çünkü bu sıfat sebebiyle Allâh (c.c.) ona lânet etmiştir. (Ali Sadri Konevi, Keşfü'l Esrar Fi Şerhi Risale-i Birgivi, s.153)

Mevlana Takvimi
KİBİR NEREDE UYGUNDUR? - 06 HAZİRAN 2022 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jun 6, 2022 2:56


Efendimiz (s.a.v.)'in bizlere vasiyetlerinden biri de, kendimizi Müslüman kardeşlerimizden üstün ve büyük görmememiz, zahirî ve bâtınî durumumuzla kendimizi övüp beğendirmeye çalışmamamız hakkındadır. Bu ahidle âmel etmek isteyenler, uyarıcı, öğüt verici güçlü bir şeyhin yardımına muhtaçtır. Ancak bu yolda yürüdüğü takdirde üzerine açılan âfet yollarını tıkayıp kendisini koruyabilir. Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “Kalbinde hardal tanesi ağırlığında kibir bulunan bir kimse, cennete giremez.” Bu sözü işitenlerden biri “Bir erkek daima, yeni elbise ve ayakkabı giymeyi sever” deyince, Efendimiz (s.a.v.) o kimseye, “Allâh (c.c.) güzeldir, güzeli sever. Kibir, gerçeği reddetmek ve insanları küçük görmektir” der. (Müslim) Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “Kendisini beğenip büyük gören bir kimsenin Hakk Teâlâ (c.c.) belini kırar, insanların gözünden düşürür de, o hâlâ kendisini büyük görür.” (Taberanî) “Sakın büyüklük göstermeyiniz. Kibir insanı bastıran (ezen) bir yüktür.” (Taberanî) Kibir göstermek ve gururlanmak ancak şeriata uygun olduğu takdirde uygun olur. Aliyyü'l-Havvâs (r.âleyh)'in bu konu üzerinde şöyle konuştuğunu duymuştum: “Kibir, gurur ve övünme gibi duygular insanın içinde çuvaldız gibi saplıdırlar, insanın kibirlenmesi kendinde gördüğü fazîletlerden ileri gelir. Ancak bir kimse Allâh (c.c) yoluna intisâb ettiği takdirde, bütün bu fazîletlerin kesinlikle ve gerçek olarak Allâh (c.c) da bulunduğunu anlar. Kendisinde bulunan her şeyin Allâh (c.c) tarafından emânet olarak verildiğini görür. Ve kendisinde bulunan bütün bu duyguları şerîat çevresi dâhilinde kullanır. Meselâ, İblis'in buyurduğu bir şeye karşı, kibirlenip, karşı gelir. Kâfirlere karşı İslâm'la övünür. Allâh (c.c)'a muhâlefet ve mâsiyetinin çokluğuna rağmen O (c.c.)'dan gördüğü hilm ve ihsân ile gurur duyar. Bunun bir sakıncası yoktur.” (İmâm Şaranî, Büyük Ahidler, s.981-984)

Hayati İnanç & Selahaddin Kocaaslan — Can Veren Pervâneler
#253 Tevazu ve Kibir | Hayati İnanç — Can Veren Pervâneler

Hayati İnanç & Selahaddin Kocaaslan — Can Veren Pervâneler

Play Episode Listen Later Jun 5, 2022 24:33


Nâbi'den Şeyh Gâlib'e, Bâki'den Fuzûli'ye nice müstesna değerimizin en güzel şiirleri ile günümüze ve gönlümüze taşınacağı Hayati İnanç ile 'Can Veren Pervâneler' programında... Discord https://discord.gg/gpyGxZW4As Ahmet Çadırcı https://ahmetcadirci.com/podcast/

Psikolog Tülay Kök
KİBİR 2 - Kibir kendini hangi davranışlarda gösterir?

Psikolog Tülay Kök

Play Episode Listen Later May 10, 2022 22:58


Yeni Şafak Podcast
MEHMET METİNER - İmamoğlu'nun gerçek yüzünden niye rahatsız oluyorsunuz?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later May 9, 2022 5:31


Seçimlerdeki yüzü, gerçek yüzü değildi. Ajansın maskelediği yüz dolayısıyla farklı bir kişilik portresi oluştu. “Her şey güzel olacak” mottusu o maskeye uygundu. Erdoğan/AK Parti nefreti o maskenin altındaki gerçek yüzün görülmesini engelledi. Kibir zaten vardı. Büyükşehir başkanlık koltuğuna oturduktan sonra narsisizm boyutuna taşındı o kibir. Güç zehirlenmesi üçüncü yılın başında kendisini genel başkanından ve partisinden büyük olduğu sanısına sürükledi. Ajans marifetiyle arkasına aldığı siyasi rüzgârın üzerine oturarak cumhurbaşkanlığı hülyalarına kapıldı. Genel başkanının “Önümden çekilin” uyarısına aldırış etmeden turlara çıktı. Siyasi parti lideri ve cumhurbaşkanı edasıyla sokaklara seslendi. Kendi oluşturduğu ekibiyle parti içinde paralel faaliyetlere girişti. Kendisine bağlı bir medya veya medyada kendisini destekleyecek bir ekibi oluşturmak için ne gerekiyorsa yaptı. Artık bir medya gücü var.

Yeni Şafak Podcast
MEHMET METİNER - O kibir seni bitirecek...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Apr 11, 2022 6:29


Her insan kendini beğenir. Kendini sever. İnsan olmaklığın bir gereğidir bu. Kendini sevmeyen ve kendini beğenmeyen, başkasını da sevip beğenemez. Normal olanı bu. Sadece kendini seven ve yalnızca kendini beğenen birinin davranışı anomalidir. Bir tür sapmadır. Öylesine bir sapmadır ki narsisizme kadar ucu açık olan tehlikeli ve marazi bir araza düçar eder insanı. Bu tür insanlar adeta kendilerine taparlar. Kendilerini her şeyin merkezine oturturlar. Bütün başarıların kendileri sayesinde geldiğine inanırlar. Bütün başarıların da ancak kendileriyle sağlanabileceğini varsayarlar. Süper ego sahibi oldukları için herkesin kendileri karşısında önlerini iliklemesini isterler. Eleştirilmekten hazzetmezler. Ama biteviye eleştirip dururlar. Hiçbir başarısızlığı kendilerinden bilmezler. Bütün başarısızlıklarına mutlaka bir kılıf bulurlar. Başarısızlıklarının müsebbibi olarak da hep başkalarını görürler. Sürekli bir bahanenin arkasına sığınırlar. Narsisizmle bütünleşen kibir şeytanın vasfıdır. Bütün şeytanlıkların anası işte bu marazi sapmadır. Sahip oldukları para, güç, makam-mevki dolayısıyla kendilerini adeta yeryüzünün Tanrısı gibi gören Fravunların ve Nemrutların yapıp ettikleri malumdur. Akıbetleri de. Ne yazık ki insan ders almasını pek bilmeyendir. Gücün ayartıcılığı karşısında kendi nefsini Tanrılaştıran yegâne mahlûktur. Şeytandan ders çıkarmış olsalardı Şeytanın ayak izlerini takip etmezlerdi. Şeytanlaşmazlardı. Kendilerini şeytanlaştırmaya iten insanları da çevrelerine sokmazlardı.

Sonsuz Nur -2-
9 Kibir ve Gurur

Sonsuz Nur -2-

Play Episode Listen Later Feb 12, 2022 13:40


Hayati İnanç & Selahaddin Kocaaslan — Can Veren Pervâneler
#173 Kibir, Acziyet, Şeyh Galip | Hayati İnanç — Can Veren Pervâneler

Hayati İnanç & Selahaddin Kocaaslan — Can Veren Pervâneler

Play Episode Listen Later Dec 18, 2021 24:54


Nâbi'den Şeyh Gâlib'e, Bâki'den Fuzûli'ye nice müstesna değerimizin en güzel şiirleri ile günümüze ve gönlümüze taşınacağı Hayati İnanç ile 'Can Veren Pervâneler' programında... Discord https://discord.gg/gpyGxZW4As Ahmet Çadırcı https://ahmetcadirci.com.tr/podcast/

Hayati İnanç & Selahaddin Kocaaslan — Can Veren Pervâneler
#168 Nefis Kibir | Hayati İnanç — Can Veren Pervâneler

Hayati İnanç & Selahaddin Kocaaslan — Can Veren Pervâneler

Play Episode Listen Later Dec 10, 2021 24:56


Nâbi'den Şeyh Gâlib'e, Bâki'den Fuzûli'ye nice müstesna değerimizin en güzel şiirleri ile günümüze ve gönlümüze taşınacağı Hayati İnanç ile 'Can Veren Pervâneler' programında... Discord https://discord.gg/gpyGxZW4As Ahmet Çadırcı https://ahmetcadirci.com.tr/podcast/

Hizmetten
Kibir ile zehirlenme... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Oct 14, 2021 5:09


#hocaefendi​ #fethullahgulen​ #mizan​ Bu video 30/07/2017 tarihinde yayınlanan "GÜCÜN KAPIKULU FETVACILAR VE ISMARLAMA İFTİRALAR" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://herkul.org/bamteli/bamteli-gu... Kendini debbağın derisi gibi yerden yere vurmayan, makuliyeti, aklîliği, mantıkîliği yerden yere vurur, hiç farkına varmadan. Öyle bir zavallılaşır ki, tarihin sayfalarında yerden yere vurulur, mahşerde yerden yere vurulur. Bu türlü olumsuzlukları yapanlar da yarınsız insanlardır; yarını yok bunların. كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ * وَتَذَرُونَ الْآخِرَةَ “Hayır hayır! Siz, peşin gelir olarak (gördüğünüz dünyanın) peşindesiniz ve onu tercih ediyorsunuz. Âhireti ise bir kenara koyuyorsunuz.” (Kıyâme, 75/20-21) الَّذِينَ يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الْآخِرَةِ “Bilerek, dünya hayatını âhiret hayatına tercih ederler!” (İbrahim, 14/3) Dünyevî makamlarını, mansıplarını, konumlarını, zırhlı arabalarını, gümüş kaplamalı banyolarını koruma adına böylesine tepe-taklak gitmeyi göze alıyorlar. Evet, burada dediği gibi, سَأُصْلِيهِ سَقَرَ Tepe-taklak Cehenneme yuvarlanmayı göze alıyorlar; hiç farkına varmadan, tepe-taklak…

Yeni Şafak Podcast
Faruk Beşer - Edeple İtaat İkiz Kardeştir, Kibre Kibir Sadakadır

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 7, 2021 4:34


Çocuğunuz karşınızda bacak bacak üstüne atıp otursa tavrınız ne olur? Aferin, kişiliği gelişmiş mi dersiniz, yoksa bunu saygısızlık mı sayarsınız? Sağlam bir iman, zorunlu olarak doğru amelî sonuç verir. İkisi de varsa bundan ifrata ve tefrite kaçmayan edep doğar. Bu sayede insan varlık kartelasındaki meratibi hisseder. Değerliyi değersiz göremeyeceği gibi onu daha değerlinin üzerine de çıkarmaz veya daha az değerlinin altına indirmez, hayatta denge ve mizan sağlanır. ‘Allah mizanı/ölçüyü emretmiştir ki, dengeyi bozmayasınız.' Sahilde kum üstüne özenle yazdığınız yazıların ve şekillerin üzerlerine büyük bir dalganın gelmesiyle dümdüz olmaları gibi, İslam ümmetinin asırlarca özenle oluşturduğu edep motifleri önce bizim tembelleşip dünyevileşmemiz, sonra da pozitivizm fırtınasının dalgalarıyla yok olup gitti. Sonuçta yaşadığımız şu mevcut hale alıştığımız için kendi asıl edep tablomuzda var olan motifleri şimdi yanlış ya da ilkel olarak görebiliyoruz. Muhafazakârlar edepli ve saygılı olalım derken bunu sadece müridin şeyhine, kadının kocasına, ya da çocukların ebeveynine mutlak itaatleri olarak gördüler. Oysa edep herkese lazımdır ve her halin bir edebi vardır. Biz sağlam iman, doğru amel ve onlardan oluşan saygı ve edep düzenini unuttuğumuz için şimdilerde bazılarımız İslam'dan kaynaklanan edep görüntülerini gereksiz sayıyor ve modern hayat tarzını içselleştirmiş görünüyor. Mesela çocuğun anne-babasının ya da hocasının veya bir büyüğün önünde bacak bacak üstüne atıp oturmasını kişilik ve özgürlük sayarak kendilerini buna alıştırmaya çalışıyorlar. Oysa bu tavır sadece söylediklerimize karşı değil, bütün insanlara karşı çoğu zaman, tekebbür içeren bir tavrıdır. İnsan yalnızken ya da arkadaşının yanında bacaklarını dinlendirmek için bacak bacak üstüne atabilir. Ya da siyasiler, yabancı görevdeşleri böyle oturuyorsa onlara karşı bunu yapabilirler. Çünkü ‘kibre kibir sadakadır'.

Medyascope.tv Podcast
Eksik Olan (209): Orada Bir Arada

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Sep 25, 2021 49:38


Kibir bir savunma mekanizması olabilir mi?Başkalarında kendimizi arayarak aslında kendimize ihanet mi ediyoruz? Fark etmeden girdiğimiz roller hayatımızı ne kadar etkiliyor? Eksik Olan'da bu hafta psikiyatrist Engin Geçtan'ın yıllarca yaptığı grup psikoterapi seanslarından esinlenerek kurguladığı “Orada Bir Arada” adlı, Metis Kitabevi'nden çıkan kitabı üzerine konuştuk.

MyMecra Podcast
Muzaffer Efendime Dedim ki - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

MyMecra Podcast

Play Episode Listen Later Feb 20, 2021 22:30


Ömer Tuğrul İnançer ile Dinle Neyden yoğun ve anlaşılır içeriğiyle devam ediyor... 'Tevazu nedir?' bu bölümün temel sorusu oluyor. Mütevazi mi? Mütevazı mı? doğrusu nedir? Yanlış kullansak ama derdimizi anlatabilsek yine de olmaz mı? Bir kavramı tam anlamanın yöntemi nedir? Tevazu sahibine mütevazı denir, doğrusu budur. Bizim algılamamız sadece bedenimize ait beş duyu ile sınırlı değildir. Sanatçı ne ile o eserleri ortaya çıkarıyor. İç itici kuvveti vardır ve ona ilham denir. İlhamı beş duyusuyla algılamaz. Beş duyu dışında kalan alanlarda biz olayları seziyoruz. Beş duyu organ dışındaki algılama, zihnin - idrakin değil kalbin algılamasıdır. Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden programının devamında şunları da ilave ediyor. Kavramları yanlış kullansak da aramızdaki anlaşmayı temin edebiliriz. Ama bunu bedenin anlar, Sen anlamazsın. Alçak gönlülüğe gelince, gönül çok yüksek bir mevkidir. Başka bir lisanda bunun karşılığı yok. Kalp başka, gönül başka. Doğru anlamak için kalbi anlamak lazım. Gönül öyle yüce ki, yanına alçak kelimesini koysan 'alçak gönüllü' diye yükseltmiş olursun. Çünkü; Kabe bünyadı Halil-i azer'est Dil nazargah-ı Celil-i Ekber'est Gönlü tamir etmeden Kabe'ye gidersen mukallit olmaktan yukarı çıkamazsın ve taklit tefekkürü yok eder. Alçak gönüllü olmak Allah'ın en sevmediği kibir, gurur belasından halas olmak demektir. Kibir öyle bir derttir ki... Alçak gönüllü olmak hakikati gizlemek demek midir? Hayır! Peygamber efendimiz bir takım meziyetler sahibi olduğunu söylemeseydi biz nereden bilecektik... Ama bunu hemen şu sözle tamamlardı, "büyüklenmek için söylemiyorum." biz bilelim diye söylerdi. Biz Muhammed (s.a.s) tapmıyoruz, biz Onun tapın dediğine tapıyoruz. Hz. Mevlana; Seçilmiş Muhammed (s.a.s) yolunun toprağıyım demiş, tevazu da ki güzelliği görüyor musunuz? Hürriyet Allah'a kul olmakla, yükseklik Muhammed (s.a.s.) tabi olmakla elde edilir. Taş kalpli olma, toprak gibi ol. Baharda dünyanın güneşi yer yüzüne vurduğu zaman taş değil toprak yeşerir. Sana da bir gün güneş gibi biri vurduğu zaman toprak gibi olursan nice çiçekler açar. Tevazunun karşıtı, kibrin bir özel şubesi ucubtur. Muzaffer Ozak Efendi: Ucub kendini alim zannedenlerde olur. İnsanların ayakları altında ezilmek tevazu değildir. Her eyvallahın bir illallah noktası vardır. Bursa kadısı Aziz Mahmud Hüdayi'ye Mürşid'i sırtında ciğer satırdı. Ama bu Onun zati terbiyesiydi. diyerek satır satır birbirinden kıymetli bilgiler verdi. O zaman son cümle yine Ömer Tuğrul İnançer 'den... Hoşçakalmayın hoş kalın. Gelin, Beraber Yürüyelim...