POPULARITY
31 Mart'ta yapılacak yerel seçimlere her zaman olduğu gibi düzen partilerinin rant ve ihale kavgası hâkim olacak. Düzen partilerinde sadece belediye başkan adaylıklarında değil özellikle belediye meclis üyeliklerinde de müteahhitler, para babaları ve onları temsil eden avukatları sıraya girmiş durumda. Rant kavgasının şampiyonları: Ekrem İmamoğlu, Murat Kurum ve diğerleri Rant kavgasının en ön safında İstanbul Büyükşehir Belediyesi için yarışan Ekrem İmamoğlu ve Murat Kurum bulunuyor. Her ikisi de partilerinin en ünlü müteahhitleri. Başarıları ülkeyi beton yığınına dönüştürmekten, bunu yaparken de kendisi gibi müteahhitlerin ve para babalarının servetine servet katmaktan ibaret. Bu rant kavgası üç aşağı beş yukarı tüm illerde aynen devam ediyor. Tabii ki bu rant kavgası açıktan değil kimlikler ve kimlikçilik üzerinden devam ediyor. Düzen partileri halka faşistler arasından faşist beğendirme yarışında. Aynı zamanda her şehirde Kürtlerin oyuna da talipler. Ama Kürtleri eşit gören, Kürdün hakkını gerçekten savunan yok. Kürt hareketinin kent uzlaşısı da üçüncü yolu da düzen siyasetine çıkıyor Dem Parti olarak seçimlere girecek Kürt hareketi ise düzen siyaseti ve düzen partileriyle uzlaşmanın farklı yol ve yöntemleri arasında gidip geliyor. Bu yolda CHP'yle yürümenin adı “kent uzlaşısı”, AKP'yle yeni bir açılımın yolunu aramanın adı ise “üçüncü yol” olarak karşımıza çıkıyor. Sosyalistler yüzünü işçi sınıfına dönmeli ve düzen siyasetinin dışına çıkmalı Bu manzara içinde sosyalistlerden bu düzenin ve düzen siyasetinin dışına çıkması beklenirdi. Devrimci İşçi Partisi bu doğrultuda “işçi kentlere işçi başkanlar” perspektifiyle ortak hareket etme çağrısını uzun süredir savunmaktaydı. Ne var ki bu çağrımız hiçbir şekilde karşılık bulmuş değil. Sosyalist hareketin bir bütün olarak siyasetinin merkezine işçi sınıfını almamış olduğu gerçeği ortadadır. Sosyalistler genelde de yerelde de Menşevikleşmeye devam ediyor Türkiye İşçi Partisi pek çok ilde aday çıkarıyor. Ama bu adaylıkların en önemli kriteri CHP'nin ayağına basmamak. Sosyalist hareket ana gövdesiyle işçi sınıfından kopuk olmaya devam ediyor. “Komünist başkan” lakaplı Dersim Belediye Başkanı Fatih Maçoğlu'nun Kadıköy adaylığı sanki sosyalistlerle işçi sınıfının arasında iyice incelmiş bağı da toptan kopartmak için kasıtlı bir çaba ya da güldürmeyen kötü bir şaka gibi. TKP bu adaylığa sahip çıkarken yaptığı propagandada sosyalistlerin bağımsız tutumunu ısrarla vurgulayarak son seçimlerde Kılıçdaroğlu'na verdikleri desteği unutturmaya çalışıyor. Bu adaylık da öyle CHP'den ayrı durmayı, komünistlerin bağımsız siyasetini falan ifade etmiyor. 2019'da CHP'nin yüzde 66, AKP'nin yüzde 19 aldığı, oylar üçe bölünse bile CHP'nin kazanacağı Kadıköy'de CHP'li burjuvaların canını sıkmayacak, düzen siyasetine renk katacak bir “komünist” adaylık söz konusu. Sosyalizmin sınıftan kopartılmasına ve bir kimliğe dönüştürülmesine hayır! Türkiye sosyalist hareketi, sosyalizmin sınıfsal çıkarlarla buluşması gereken yerlerde yokları oynuyor. Sosyalistlerin kimlik temelinde karşılık bulduğu yerlerde ise (Dersim, Hatay, Kadıköy gibi) kıyasıya bir rekabet almış başını gidiyor. Akıntıya karşı kürek çekmeye, sınıfta ve sınıf siyasetinde ısrar etmeye devam! Yerel seçimlere rant kavgasının damga vurduğu, düzen siyasetinin Kürt hareketini ve sosyalist solu kendi içinde daha fazla erittiği bir süreçte, bu gidişata direnmek, ısrarla ve inatla işçi sınıfının bağrında, işçi sınıfı siyasetini inşa etmek için mücadele etmek gerekmektedir. Öte yandan sosyalizmin düzen siyaseti tarafından soğurulmasına, sosyalizmin işçi sınıfından büsbütün kopartılarak, modern küçük burjuvaziye dayanan bir kimlik hareketine dönüştürülmesine karşı direnmek vazgeçilmez bir görevdir. Devrimci İşçi Partisi'nin tüm siyasetine olduğu gibi yerel seçimlere yönelik alacağı tutumlara ve atacağı adımlara da bu perspektif yön verecektir.
Meral Hanım, üç büyük şehirde İyi Parti afişlerinin asılmasını CHP'li belediyelerin engellendiğini iddia etti. Özgür Bey cevap verdi. “İki ihtimal var. Ya kendisine bilgi verenler tarafından yanıltılmış yahut Meral Hanım bizimle kavga etmek istiyor. Biz kavga etmeyeceğiz. Kavganın kimseye faydası olmaz.” Hangisi haklı? Üç büyük şehirde İyi Parti afişlerini görecek miyiz, görmeyecek miyiz? Ona bakmak lâzım. İyi Parti'nin politikalarını beğenen seçmenlerin bir kısmı, CHP'ye destek verecek mi, vermeyecek mi? İyi Parti kendi gücünü sandığa yansıtabilecek mi, yansıtamayacak mı? Bu soruların cevapları ortaya çıkınca, en azından anketlerle tespit edilince, gerçeğin ne olduğu anlaşılır. Şimdilik iki tarafta da görünen, konsolidasyon meselesi. SALDIRALIM AMA SAVAŞ OLMASIN Üç askerini kaybeden ABD, saldırıların hesabını İran'a soracak. Karşılık verilecek, orası kesin. Ancak yeni bir savaş istemediklerini söylüyorlar. Saldıralım ama savaşmayalım. Oldu olacak, kırıldı kör nacak; bir de ne zaman nereye saldıracağınızı bildiriverin. Evcilik oynar gibi. Bunun adı da ‘savaşçılık' olsa gerek. HAVA SAVUNMA SİSTEMİNİ BOŞVERİN ABD, Türkiye ile F-35 konusunda ılımlı konuşmaya başladı. “S-400'leri bırakın, F-35'leri gündeme alalım.” Anlaşılan Türkiye'ye F-35 uçaklarını satma yönünde bir istek belirmiş. Mırın kırın ediyorlar. “Haydi gel, barışalım.” S-400'lerden vazgeçilmeyeceği belliyken, bu tutum ne demek şimdi? Ayrıldığı kişiyle tekrar bir araya gelmeyi istemek gibi bir şey. S-400'lerin anahtarını bugün çevirip kapatsak, hatta Rusya'ya iade etsek, ABD yine eski tavrına döner. Terane değişmez. Acaba versek mi, vermesek mi? Parayı iade etsek mi, etmesek mi? Kongreye soralım, başkana soralım, Pentagon'a soralım, müneccimlere danışalım. Astrologlar ne diyecek bakalım. Yıldızların konumu önemli. F-35 değil de F-16 versek olmaz mı? Gelin, on yıl veya on beş yıl sonraki F-40'lar üzerine beraber hayal kuralım. Belki onda anlaşırız. F'leri S'leri boşverin. Ne yapacaksınız hava savunma sistemini? Ne gerek var? Vazgeçin bu işlerden. Saldırdığımız zaman bize zorluk çıkarmaktan başka bir işe yaramaz.
6 Aralık 2023 tarihinde Bozcaada TV Youtube kanalımızda canlı yayınlanan programın kaydıdır. Siyasetin nabzı canlı yayınlarla tutulmaya devam ediyor. Cumhuriyet Halk Partisi'nden tek aday olarak başkanlık yarışına başlayan Yahya Göztepe ve partinin ilçe başkanı Bahar Mete Bağdır Bozcaada TV'deydi. Bozcaada TV'den Mustafa Dermanlı ile Bozcaada Haber'den Serkan İlik'in hazırlayıp sunduğu programda tüm partilerdeki gelişmeler ele alındı. İşte yayında öne çıkan başlıklar: » İyi Parti'nin Bozcaada belediye başkan adayı Cevdet Çebi. Meclisindeki isimler kimler? » Adalet ve Kalkınma Partisi'nde aday bilmecesi sürüyor. Peki, kimin ismi öne çıkıyor? » Türkiye İşçi Partisi Bozcaada'da ne zaman örgütlenecek? » Milliyetçi Hareket Partisi aday çıkartacak mı? » İki mahalledeki muhtar adayları kimler? » Bağımsız olarak da olsa adaylığını koyacak bir belediye başkan adayı var mı? İki saate yakın süren programın ikinci bölümünde yayına bağlananın ikinci bölümünde yayına bağlanan Yahya Göztepe ve Bahar Mete Bağdır, seçim süreciyle ilgili genel bilgilendirmeler sonrasında Serkan İlik ve Mustafa Dermanlı'nın sorularına yanıt verdiler. İşte o sorular: » Yahya Göztepe'yi ideolojik olarak tanıyabilir miyiz? » Belediye meclis üyelerinin belirlenmesinde ön seçim yapılacak mı? » Yahya Göztepe'nin kontenjan adayı kim? » Bahar Mete Bağdır eleştiri konusu olan basın açıklamalarında aslında ne ifade etmek istedi? » Yahya Göztepe'nin mevcut başkan Hakan Can Yılmaz arasında bir kırgınlık var mı? » Eski meclis üyelerinden herhangi biri yeni meclis listesinde yer alacak mı? » Yahya Göztepe, neden belediye başkanlığına aday oldu?
Bilindiği gibi CHP'nin ittifak teklifini reddeden İYİ Parti seçimlere tek başına gireceğini ilan etmişti. Akşener bu konuda kararlı olduğunu GİK'ten aldığı onay ile sözde perçinlemişti. Ancak Akşener ne yaparsa yapsın inandırıcı olmuyor olamıyor. Başta İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları İmamoğlu ve Yavaş ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Akşener'in bu kez de blöf yaptığını düşünüyor olacaklar ki yerel seçim iş birliğini reddeden İYİ Parti, ikinci kez CHP trollerinin hedefi oldu. CHP'li gazetecilerden, trol hesaplardan Meral Akşener'e bu kez de hakaretler yağdı. Bazı troller, Akşener'e ağza alınmayacak küfürler etti. Kamuoyunda “Saraçhane medyası” mensubu olarak ifade edilen gazeteciler, İYİ Parti'nin ittifak ve iş birliğine verdiği ret kararının ardından medya ve sosyal medyada saldırıya geçti. Bu gazeteciler, televizyonlarda yaptıkları yorumlar ve sosyal medyada yaptıkları paylaşımlarla İYİ Parti'ye ve Akşener'e yönelik yeni bir linç girişiminin fişeğini ateşledi. Bir başka gazeteci ise “Allah taksiratını affetsin” paylaşımı ile Akşener'i ‘siyasi mevta' ilan etti. 3 MART'TA AKŞENER'İ LİNÇ KAMPANYASI İLE MASAYA DÖNDÜREN ÇEVRELER BU KEZ DE YEREL SEÇİMLERDE CHP İLE İTTİFAK VEYA İŞ BİRLİĞİ YAPILMASI İÇİN DEVREYE GİRDİ Önceki gece muhalefet cephesinde yaşanan gelişmeler, 14 Mayıs seçimleri öncesi 3 Mart'ta Akşener'in masadan kalkıyorum demesinin ardından yaşananlarla tıpatıp aynıydı. 3 Mart'ta masadan kalktığını açıklayan Akşener'i tehdit, küfür ve linç kampanyası ile masaya döndüren çevreler yine devreye girdi. Yerel seçimlerde kendi adaylarıyla seçime girecekleri kararını veren İYİ Parti ve Genel Başkan Meral Akşener bu kez de aynı çevrelerin hedefi oldu. Bu linç kampanyasının hedefi de Akşener'in baskı altına alınıp yerel seçimlerde CHP ile ittifak veya iş birliği yapmasını sağlamaktı. CHP'de yaşanan demokrasi dışı gelişmeler ve trollerin illegal faaliyetlerinin aynen Kılıçdaroğlu döneminde olduğu gibi devam ettiği net bir şekilde görülebiliyor. Değişimi savunan Özel ve İmamoğlu ‘'Değişim'' diyerek yola çıktı ancak Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir yandan İYİ Parti diğer yandan terör örgütü PKK'nın siyasi ayağı HEDEP'le ittifak ve iş birliğine bel bağlanıyor. Görülüyor ki CHP'de değişen hiçbir şey yok! İYİ Parti'nin yerel seçimlere tek başına
Meral Hanım'ın Partisi, CHP ile seçim işbirliğine oy çokluğuyla “Hayır” dedi. İP'in Genel İdare Kurulu, seçimlere “hür ve müstakil” olarak girme kararı aldı. Parti, önceki kararında ısrar etti. Bir başka deyişle Akşener, bu kez çark etmedi! Daha evvelki seçimlerin aksine... Bu kez kendi başının çaresine bakma iradesi gösteren İP'in bu kritik kararı... Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere belli büyükşehirlerde... Yerel seçimlerin kaderini etkileyecek! İP yönetiminin “Ret” kararı, CHP için kuşkusuz kötü bir haber... 2019'daki CHP&İP ortaklığının yahut tandeminin büyük getirisi malum... Artık, “Bir Gelen” Özgür Hususi ile “Bir Bekleyen” Ekrem İmamson'un partisi durumundaki CHP... Bu defa sahaya yani sandığa İP'den mahrum -İP'siz- çıkacak: Bu da, çekişmeli veya “kafa kafaya” geçmesi beklenen belli büyükşehirlerde, CHP'li adayların seçimleri kaybetmesine yol açabilir! OPERA'DAKİ HAYALET Burada, CHP'nin Gölge Genel Başkanı konumundaki Mister İmamson'u evvela İstanbul ilgilendiriyor. 2028'deki seçimde “Cumhurbaşkanı Adayı” olmak isteyen Ekrem Müdafa... İkinci kez İstanbul seçimini kazanıp, o rüzgârla 2028'e gitmek istiyor! Evet, İP'le işbirliği yok ama HEDEP'in desteği devam edecek. Bir nevi Siyasi Opera'da; Hususi Bey, Soprano'nun elini boşuna öpmedi! Operadaki Hayalet ise İmamson'du! İstanbul'da AK Parti adayının “kim olacağı” hususu da (muhtemelen Murat Kurum) Mr. İmamson'un seçilme şansını birebir etkileyecek. “BOŞ ÇUVAL” AYAKTA DURMAZ Komprador Burjuvazi'nin İmamson'u kifayetsiz muhteris bir siyasetçi... Yerele değil genel siyasete odaklanan ve daha çok yaptığı tatillerle konuşulan bir Başkan olarak, başarısız bir dönem geçirdi/geçiriyor, İstanbul'da... Buna karşılık, CHP'deki Genel Başkan değişikliği Ekrem İmamson için “avantaj” hanesine yazılan bir gelişmeydi. 13 kez yenilen bir Kemal Kılıçdaroğlu ile yerel seçime gitmek kafadan aleyhine olacaktı; bundan kurtuldu. CHP halen gerçek bir değişimden çok uzakta olmasına rağmen... Özgür Hususi Bey'in kazanması; parti örgütü ve tabanında “bir hareketlenme” meydana getirdi, bir “ümit ışığı” yaktı. -Ekrem, işte bunun ekmeğini yiyor! İMAMSON TURİZM'İN YOLCULARI
Ülkemizde yerel yönetimler Özal döneminde kendi kendini yönetecek finans imkânına kavuştu. Onun öncesinde planlama, mimari ve altyapı konuları oldukça pespaye bir durumda idi. ANAP (Anavatan Partisi) döneminde İzmir ve birkaç ilde belediye başarıları ortaya çıktı. Anavatan Partisi'nin yerel yönetim serüveni uzun sürmedi. İlk seçimde İstanbul ve Ankara dâhil olmak üzere SHP neredeyse bütün belediyeleri silip süpürdü. Hikâyenin gerisini İstanbul üzerinden okuyabiliriz. İstanbul'da Nurettin Sözen dönemi başlamış oldu. Kentte su sorunu, hava kirliliği ve altyapı yetersizliği kısa zamanda kaosa dönüşmüş, yerel yöneticiler ne büyükşehir ne de ilçelerde bu sorunlarla baş edemiyordu. İstanbul'un hali içler acısıydı. İstanbul'un herhangi bir ilçesine gittiğinizde ana yollarda büyük kazılar, sokaklar karmakarışık, caddelerden sular akıyor... Şehir merkezine su nerden geldi diyecek olursanız şebeke ve kanalizasyon kaçakları vb. Nurettin Sözen dönemi İSKİ skandalı ile markalaştı ve uzun süre ülke gündemini meşgul etti. İSKİ skandalı tek başına bir konu değildi. Bu durum “CHP'nin iş yapma(ma) zihniyeti”nin bir yansımasıydı. İstanbul çöp-çamur-susuzluk içinde kıvranırken her bir parkta müzik festivalleri düzenleniyor, davul-zurna, türkü-kültür namıma acınacak halimiz için İstanbul eğleniyordu... Zamanla CHP'nin elinde İzmir Karşıyaka, İstanbul Kadıköy, Beşiktaş, Bakırköy ve Şişli gibi yerler kaldı. Bu belediyeler büyük oranda kentleşmesini tamamlamış yerlerdi. Herhangi bir yatırıma ve hizmete ihtiyaç yoktu. Bu durum Mustafa Sarıgül gibi popüler başkanların ortaya çıkmasını sağladı. CHP büyük oranda çivi çakmadan oy kazanan başkan imajı olarak Sarıgül'ü kopyaladı. CHP'liler yaşam tarzı, ‘AK Parti gelecek' korkusu ve popülerlik üzerinden bir oy kazanma modeli geliştirerek bu durumu sürdürülebilir hale getirdi. Kadıköy'de bir belediye başkanı seçildikten sonra tatile gitse ve bir sonraki seçimde anca iş başı yapsa oy oranı birkaç puan değişmez. CHP'li belediyeler iki bölüme ayrılıyor. İlki sürekli kazandıkları yerler. -ki zaten altyapısı tamamlanmış belediyeler. - İkinci gurup belediyeler ise AK Parti'den kazanılmış belediyeler. Ki zaten AK Parti'nin fen işleri maharetinden dolayı bir dönem çivi çakmasanız bile bu belediyelerde altyapı noksanlıkları hissedilmez. Bu mekânlar tamda CHP için uygun mekânlar. Var olan altyapı üzerine geriye şov yapmaktan başka iş kalmıyor. Çivi çakmadan oy almanın nasıl bir maharet olduğunu çok merak ettim. Çok çok kafa yordum. Birkaç ipucu yakaladığımı düşünüyorum. AK Partili belediyeler iş yapmaya ve icraata odaklı belediyeler, CHP ise doğrudan iletişime yönelik çalışıyor. AK Parti vatandaşı talepleri konusunda kamu hukukunu korumak gibi bir hassasiyeti var. CHP ise ‘kardeşim git yap sorun değil' anlayışı var. Bu durum bir yönüyle vatandaşın küçük sorunlarını çözdürdüğü için oy da kazandırıyor. Bir başka etkileşim yaşam tarzı üzerinden bir etki ve korku iklimi oluşturma çabası. Büyük sınav: CHP büyük sınavını İstanbul'da vermeye çalıştı. AK Parti'nin temsil ettiği 25 yıl boyunca İstanbul yönetilebilir hale geldi. Olağanüstü derecede altyapısını tamamladı, birçok uygulaması ile dünyada örnek belediyeciliğin sembolü oldu.
Bu hafta sonu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 38. Kurultayını yaptı. Cumhur-başkanlığı seçimi bittikten sonra başlayan tartışmalar 5 Kasım pazar günü final yapmış oldu. Birçok siyasi gözlemci ‘bu partide Mustafa Kemal Atatürk dahi gelse Kılıçdaroğlu'ndan genel başkanlığı alamaz' görüşündeydi. Fakat sonuç hiç de öngörüldüğü gibi olmadı. Özgür Özel'in kazanmasına dair bazı saptamalar: Öncelikli olarak CHP yaşlı bir parti olduğu için doğal olarak hizipçi bir partidir. Son yıla kadar seçimi kim kazanırsa kazansın devlet erki her daim CHP'nin elinde olduğu için parti sürekli iktidarda idi. Bu sebepten dolayı seçim kazanıp ülkeyi yönetmekten daha ziyade CHP'li siyasetçi için ‘partiyi elde tutmak' daha önemli idi. Düşünsenize on yıl öncesine kadar yargı, ordu, bürokrasi ve ülke sermayesinin büyük yekûnu CHP'nin kontrolünde idi. SETA Vakfının Ankara'da düzenlediği bir siyaset panelinde bu konuyu derinlemesine ele aldığımda İsmet Berkan'ın ilginç bir yorumu oldu. “Bugüne kadar anlattığın sebeplerden dolayı CHP hiç yenilmemişti. Vesayeti kaybettiği gün parti yenilmiş olacak ve ondan sonra partide siyaset arayışları başlayabilir.” Diğer taraftan CHP 2023 cumhurbaşkanlığı seçimine giderken, iktidar olma hayalini o kadar yüksek tututtu ki bu kadar yüksek motivasyonun rasyonel olmadığını biliyorduk. Fakat sürekli yenilmişlik psikolojisi derin bir travma oluşturmuş. Ne kadar uçuk olursa olsun kitleleri bir beklenti içine sokmak zor değildi. Seçim yenilgisi Cumhuriyet Halk Partisi kitlesinde büyük bir yıkım oluşturdu ve bir kısım seçmen parti ile bağını keseceğine dair pozisyon aldı. Ekrem İmamoğlu göreve geldiği günden bu yana, İstanbul'un sorunları ile hiç ilgilenmeyen bir başkan oldu. Bunun yerine cumhurbaşkanlığı seçimi, partisinin genel başkan adaylığı ile ilgilendi. İstanbul'un bütün birikimini bu meseleler için kullandı. Siyasi birikimi, nüfuz, rant ve her türlü yeteneği iletişim mecralarını yönetmeye harcadı. CHP'nin içine düştüğü bu durumu, İmamoğlu sahip olduğu medya aracılığıyla Kılıçdaroğlu aleyhine kullanabildi. Eskinden CHP içindeki sorunların, Türkiye'deki ve dünyadaki bütün sorunların kaynağı Deniz Baykal olarak görünüyordu. Bu durum CHP'nin akade-misyenleri, gazetecileri ve siyasetçileri için batıl bir inanca dönüş-müştü. Bugün benzer bir batıl inanç ise Kılıçdaroğlu için kullanılıyor(du). Diğer taraftan CHP'liler için elde olan imkânlara sahip olmak önemlidir. Her ne kadar partinin elinde sürekli kazanılacak belediyeler olsa da bu belediyelerin elde tutulması için dahi bir siyaset üretimine ihtiyaç duyulur. Bundan dolayı Kılıçdaroğlu eski ve geçmiş olarak, Özgür Özel ve arkadaşları ise gelecek olarak görülmüştür. Doğu Doğu'dur Batı Batı'dır:
CHP'li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer “LGBT bireylerin emrindeyiz. Hazırız.” dedi! -Demek ki, neymiş? -Atatürk istismarcısı Tunç'giller... Mustafa Kemal'in değil; “LGBT'nin Askerleri” imiş! Mister Soyer, daha evvel de LGBT paçavrası ile poz vermişti. OLASI ZİYARET ABD'den gelip, ana muhalefetteki Radikal Sol Koalisyon'un (SYRİZA) yeni lideri olan Stefanos Kasselakis... Amerikalı erkek hastabakıcı Tyler Macbeth ile 4 yıldır birlikte yaşıyormuş! (Hürriyet, 26 Eylül 2023) Yani? LGBT'nin “emrindeki” Tunç Soyer, Yunan solunun yeni liderini İzmir'de ağırlarsa, zinhar şaşırmayız. KEMAL BAYDINOĞLU CHP, bütün hücreleriyle LGBT'nin hamisidir. Kemal Kılıçdaroğlu'na “LGBT, aile yapısını bozuyor mu?” diye ekranlarda sorulduğunda... “Hayır, efendim, ne alakası var?” karşılığını vermişti! Dört yıl önce Mister Kemal'e iktidar vaat eden Joe Biden bir LGBT sevicidir. Öyle ki... Biden, Amerikan siyasal tarihinde ilk eşcinsel bakanı (Pete Buttigieg) atayan Başkan'dır. “ATATÜRK'ÜN ADAYI” Altılı Ganyan'ın Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı tartışılırken... Özgür Hususi Bey, ne demişti: “Öyle bir aday çıkaracağız ki... Yaşasaydı, Atatürk bile ‘İşte benim adayım' derdi!”
A Milli Kadın Voleybol Takımı oyuncularından Ebrar Karakurt'un isminin Balıkesir'in Susurluk ilçesinde bir caddeye verilmesi için Belediye Meclisi'ne verilen önerge AKP, CHP, MHP ve İYİ Partili meclis üyelerinin oylarıyla reddedildi. Seyir Hali'nde yorumlayan Ali Çağatay, “Bütün partilerin bir araya geldiği ender olaylardan bir tanesidir. Bütün partiler Ebrar Karakurt'a karşı birleşebilme becerisini gösterdiler. Utanç verici bir durum. Ya böyle bir önerge vermeyeceksiniz ya da önergenin arkasında duracaksınız” dedi. Önergeyi veren CHP'li Susurluk Belediye Meclis Üyesi Murat Kula ile ilgili bazı bilgiler veren Çağatay, Kula'nın grubuna haber vermeden böyle bir önerge verdiğini, bunun üzerine CHP'li diğer üyelerin, “Bize haber vermedin, biz de desteklemeyiz” diyerek karşı oy verdiğini belirtti.
Bu programda yalan da yok algı da! Gündem masaya yatırılıyor, arka planlar detaylıca analiz ediliyor. Net Bakış'ın 11 Eylül 2023 tarihli bölümüne; Güvenlik Politikaları Uzmanı Mete Yarar, Nedim Şener ve İletişim Uzmanı Ali Saydam ve konuk oldu. 6:40 CHP'de EOKA'lı kutlama 11:44 Cehalet mi, hata mı, Kılıçdaroğlu'na operasyon mu? 15:35 CHP savunmadığı paylaşıma kulp uydurma çabasında mı? 16:46 Kılıçdaroğlu skandalı umursamazlıkla mı örtmeye çalışıyor? 28:36 CHP EOKA'lı teröristleri, Türk mücahitlerle nasıl karıştırdı? 31:58 CHP skandal videoda hafızasının kurbanı mı oldu? 44:54 CHP'de krizleri asıl kaynağı ne? 48:27 CHP kaybettiği değerlerini nerede arıyor? 54:58 Tanrıkulu'ndan TKS'ya iftira 1:00:34 Sezgin Tanrıkulu'nun TSK ile derdi ne? 1:08:27 Kılıçdaroğlu: TSK bizim göz bebeğimiz 1:19:13 TSK'yı itibarsızlaştırma çabası kimlerin işine yarıyor? 1:27:30 TSK neden hep hedefte? 1:28:34 Söz konusu TSK'ya iftira olunca elitlerin sesi neden çıkmıyor? 1:48:49 Akşener nasıl bir oyun oynuyor? 2:01:48 Ermenistan yeniden savaş mı istiyor? #tanrıkulu #tsk #kılıçdaroğlu Serhat İbrahimoğlu ile Net Bakış her pazartesi 20.45'te TVNET'te.
Cumhuriyet tarihinde bir ilk olarak CHP üyesi Cüneyt Kara CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun 6'lı masa liderlerinden kendisini Cumhurbaşkanlığına aday göstermeleri için siyasi rüşvet sözü verdiğini bu şekilde 14 Mayıs 2023 tarihli 28. Dönem Milletvekili Seçimleri sonuçlarına göre CHP listelerinden aday gösterilen DEVA Partisi 14, Gelecek Partisi 9, Saadet Partisi 10 milletvekilini Meclis'e göndermişti. CHP ise 169 milletvekilini Meclis'e göndermişti. Kaya suç duyurusunda “CHP'nin kandırılarak Türk siyasi hareketinde en büyük dolandırıcılık eylemine imza atmışlardır” İddiasında bulunmuştu. Millet İttifakı bileşenlerinden DEVA, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi ortak grup kurma çalışmalarını hızlandırırken, CHP'ye yıllarca hizmet etmiş onlarca milletvekili adaylarının bu haksızlık karşısında rahatsızlık ve huzursuzlukları artmaya başladı. Günümüzde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun gerek parti içinden gerekse parti dışından istifa etmesine yönelik baskılar her geçen gün artmaya devam ederken CHP üyesi Cüneyt Kaya, DEVA Partisi, Saadet Partisi, Gelecek Partisi genel başkanları ile bu partilere iştirak iradesi olan gazeteci ve görevliler hakkında nitelikli dolandırıcılık şikayetinde bulundu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe veren Kaya suçlamalarının araştırılmasını ve soruşturma açılmasını talep etti. Cüneyt Kaya şikayetini 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde CHP ile birlikte Millet İttifakı çatısı altında seçime giren DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan›ın, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve Gelecek Partisi Genel
Esenler Belediyesi Sadettin Ökten Şehir Düşünce Merkezi Yayınları'nın şehir dizisi arasından çıkan Müzik İstanbul kitabı, AK Parti'li kadın seçmenlere küfreden CHP'li bir idraksizi kıyafetini taklit yoluyla bayraklaştırmaya kalkışan bir sahne zennesinin neden olduğu bir dizi olayın hemen ardından geldi. Sahne zennesinin AK Parti'li kadın seçmenlerden özür dilemesine, onu Kiraz Festivali'nde sahneye çıkaran Tekirdağ'ın merkez ilçesi Süleymanpaşa Belediye Başkanı'nın istifasına kadar uzanan o olaylar dizisinde müziğin vurgulu olarak kullanılmış olması hiç de yadırganacak bir durum değildi. Çünkü insan fıtratına bitişik olması bakımından evrensel bir değer olan müzik, 15. yüzyılın sonlarında başlayan sömürgeciliğin en etkin araçlarından biri olarak kullanılmış ve özellikle Batıcılaşmayı kültürde de kendisi için nihai hat olarak seçen Türkiye Cumhuriyeti'nde yeni kültürel imgelerin (putların) kendi üstünden üretimine doğurgan bir alan açmıştı. Bu sebepledir ki, konunun ehli Batılıların da hayran oldukları, kökleri çok eski zamanlara inen, nazariyatı ve pratiğiyle son derece zengin müzik kültürümüzde kavram, tanım, algı ve icra cihetinden büyük bir karmaşa ortaya çıkmış; müzik sanatı, müzik adamı, müzik sanatçısı, güftekar, bestekar, icracı, müzik soytarısı, sahne zennesi, elektronik miyavlama... vb. terimler ve terkipler popülerlik bağlamında iç içe geçmişti. Müzik ortamımız elan böyleyken, Esenler Belediyesi'nin yayımladığı Müzik İstanbul adlı kitabı, mevcut olumsuzluğa karşı mütevazı bir itiraz olarak nitelememiz mümkündür. “Mütevazı” diyorum çünkü, yukarıda kısmen değindiğim şekliyle müzik kültürümüzün maruz kaldığı planlı (resmi ve zihnî) tahribat maalesef birkaç kitabın yayımlanmasıyla giderilebilecek cinsten değildir. Yine de bu bağlamda iyi niyetli bir ilk adım olarak görünen Müzik İstanbul, müzik tarihimize mahsus çok çok genel kimi bilgilerin de verildiği editörler Önsöz'ünde, şöyle takdim edilmiş: “Tarihimizin ve başta İstanbul'un her dönemi barındırdığı kültür ve sanat mirasıyla kendine hayran bırakıyor. İncelemekte olduğunuz Müzik İstanbul şehrin enstrüman, musiki ve bestekârlarını tanıtan kıymetli bir eser. Her sayfasında İstanbul'un müzik tarihinde kendinizi bulacağınız, günümüzde sokak veya mekânlara isimleri verilen sanatkârlarımızın farkına varacak ve müzik kültürümüzle bir kez daha gurur duyacaksınız. Esenler Belediyesi Prof. Dr. Sadettin Ökten Şehir Düşünce Merkezi Şehir Yayınları'nda bestekârların ve güftekârların eserlerini, musiki tarihimize yön veren enstrümanları alanında uzman akademisyen, müzisyen ve yazarlar ile inceledik. Müzik İstanbul'da; Tarih, Teori ve Eğitim, Bestekârlar ve Güftekârlar, Sazlar ve Sâzendeler, Halk Müziği, Dini ve Tasavvufi Müzik, Avrupa Müziği ve Popüler Müzik olmak üzere 8 bölümden ve 35 makaleden oluşan, musiki tarihimiz için kaynak olacak bu nâdide eseri siz kıymetli okuyucularımıza ulaştırmanın mutluluğunu yaşıyoruz.” Bu cümlelerdeki reklam diline fazla takılmamalıyız çünkü, belediye yayını olması kitabı reklamın öznesi kılmaya zaten yeterlidir. Temelde belediye yayıncılığının kültürel karşılıktan, değerden mahrum kalmasına sebep olan bu öznelik durum genel bir eleştiriyi ayrıca gerektirdiğinden, biz Müzik İstanbul için yukarıda yaptığımız nitelemeye bağlı kalarak, yukarıda editörlerince iletilen muhtevayı biraz daha açalım: Müzik İstanbul, Tarih; Teori ve Eğitim; Bestekarlar ve Güfterkarlar; Sazlar ve Sazendeler; Halk Müziği; Dini ve Tasavvufi Müzik; Avrupa Müziği; Popüler Müzik başlıklı sekiz ana bölümden oluşmuş. Bu bölümlerde yer alan otuz beş makale ise şu imzalara ait:
“ben Kemal, gitmiyorum!” Genel Başkanlık koltuğuna yapışan Kılıçdarson'un seçim sonrası sloganıdır. Gitmeyeceğini ilan ettiği pek sıcak siyasi yumurtlama da şöyle: “--Gerekirse 16'lı masa kuracağım!” Demek ki, neymiş? 13 yenilgi yetmemiş, yenilerine talip! HESAPSIZLIK BAŞYAPITI “Mutfakların Çakma Efendisi” Hesap Uzmanı'na şöyle soracaklardır: “6'lı Ganyan Masası atraksiyonunda, 4 partiden toplam 38 vekilin uçuverdi... Tutar bir de On Altılı Masa kurarsan toplamda kaç milletvekilin ütülür?” Cüneyt Kaya adında muzip bir CHP üyesi dayanamadı... Saadet, Gelecek ve Deva'nın genel başkanları için, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına “Nitelikli Dolandırıcılık” şikâyeti yaptı! Öyle “kamera şakası” falan değil... Kara mizahın resmen zirveye çıktığı pek manidar bir feverandır. Sülün Osman, yaşasaydı... 3 partinin Nitelikli Hesap Uzmanlığı için “El, elden üstündür” derdi! FIRILDAKLAR MÜZESİ CHP'yi terk eden Abdüllatif Şener'in son dönüşü, seneler öncesinde sahne alan Fırıldak Kubi'yi akıllara getirdi. 20. Dönemde DSP milletvekili olarak seçilen ve sadece bir dönem içinde BEŞ partinin rozetini takabilme “başarısını!” gösteren... Akla ziyan bir portreden bir bakıma kara mizah şaheserinden söz ediyoruz! Tamamı siyasi parodi dizisi olan bu geçişlerden birinde yaşadığı fıkralık olay ise şuydu: Üçüncü partisinden ayrılıp dördüncü partisinin Genel Merkezi'ne geldiğinde... Kendisini kapıda karşılayan görevli; Fırıldak Kubi'ye gülerek şöyle demişti: “Sayın vekilim, bizden sonra hangi partiye geçeceksiniz?” Hiç bozuntuya vermeden içeriye giren Bay Kubi mi; yalnızca yirmi gün sonra dördüncü partisinden ayrılıp beşincisine geçmişti! ABDÜLLATİF DÜŞERKEN Ekranda “Kemal Kılıçdaroğlu'na oy vermediğini” söyleyen Abdüllatif Bey, CHP'li yöneticilerden ağır laflar işitti. CHP açısından vaziyet aynen şudur: -AK Parti'yi hançerlerken çok iyiydi, Abdüllatif Efendi... CHP'yi hançerlediğinde bir anda çok kötü oluverdi! NE TAKLALAR ATMIŞTI AK Parti'nin bakanı olduğu dönemde Yurttaş “Kane” Doğan medyasına şirin görünmek için “Şarabın tadından başka her şeyini bilirim” diyen... Veya “Yeni bir laiklik tanımına gerek yok” diye demeç veren Mister Şener... Dönemin Hürriyet'i tarafından 2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı Seçimi için lanse edilmişti! PARALEL SİYASİ HAYALLER Kuşkusuz boş bir hayaldi... Sonrasında, başka “Paralel Hayaller” vardı.
gdh'ın bu haftaki konuğu Eski Devlet Bakanı ve Eski CHP Millet Vekili Mehmet Sevigen oldu. Sevigen, seçim dönemini değerlendirirken Kemal Kılıçdaroğlu yönetimini sert sözlerle hedef alarak, Kılıçdaroğlu ve yönetiminin milli bir duruş sergileyemediğini dile getirdi. Mehmet Sevigen, Kemal Kılıçdaroğlu'nun dış bir proje olduğu iddialarına da destek verdi. Deniz Baykal'ın en yakınındaki isimlerden biri olan Sevigen, Baykal'a kurulan kaset kumpası için de çok önemli açıklamalarda bulundu. Ekrem İmamoğlu'nun CHP genel başkanlığı adaylığına da değinen Mehmet Sevigen, İmamoğlu'nun doğru isim olmadığını savundu. Seçim dönemi savunma sanayi ve TEKNOFEST ile ilgili muhalefetin tutumunu da sert sözlerle eleştiren Sevigen, Türkiye'nin savunma sanayisinin zayıf olduğu dönemlere ilişkin çok özel açıklamalar yaptı. SİHA'ların önemine değinen Mehmet Sevigen, Türkiye'nin jeopolitiği değiştirmedeki rolünü de önemli detaylarla aktardı. Mehmet Sevigen'in gündeme damga vuracak birbirinden özel açıklamalarının tamamı gdh özel yayınında.
Seçimden sonra kaleme aldığımız ilk yazıda, CHP lideri için “pişkin” sıfatını kullanmış ve şöyle demiştik: “Herkese suni/yapmacık bir tebessümle sırıtan, sakinliği kibarlığından değil pişkinliğinden gelen liderleri kaybetti.” Sanırım CHP'li arkadaşlarımız haksızlık yapmadığımızı artık daha iyi görüyorlar. O sakinliğin altında nasıl da pişkin bir karakter olduğuna şahit oluyorlar. Kaybettikten sonra artık gerçek yüzünü gizleyemiyor, kifayetsiz bir muhteris olarak kendisine oy veren milyonlarca insanı duymazdan geliyor, özür dilemiyor, istifa etmiyor, hakkınızı helal edin deyip gitmiyor... Meğer helalleşme edebiyatı seçim balonuymuş. Seçimden seçime CHP'nin sadece ambalajı değişiyor, özde ise hiçbir şey değişmiyor... Sözde solcular ama özde çağdaşlık kisvesi altında egemen güçlere taşeronluk yapmaktan vazgeçmiyorlar, 100 yıldır halkla savaşıyorlar, zalimlerin karşısında dik duran omurgalı milleti aşağılamaya doyamıyorlar, terör örgütlerine gösterdikleri sempatiyi çobanlara bile gösteremiyorlar...
2016'da dönemin CHP İzmir Milletvekili Ali Yiğit, skandal bir çıkış yaparak İzmirlilerin gerekirse Türkiye'den ayrılarak Avrupa'ya girmeye hazır olduğunu şu ifadelerle gündeme getirmişti: "57 yıldır biz bu kapıda bekledik AB'ye girmek için ve yüzlerce kanun değişikliği yaptık AB gireceğiz diye! Ama Türkiye'de demokrasi yok, insan hakları yok diye bir söylem geldiği zaman da siz bize bunu söyleyemezsiniz. Biz sizi istemiyoruz diyorlar. O kadar da kolay değil. Biz Avrupalı olmaya hazırız. Özellikle İzmirliler bu işe çok hazırlar. Orası demokrasiye açılan, Avrupa'ya açılan bir kapı gibi. Biz bazen diyoruz ki ‘Gerekirse de İzmir ayrılsın' yani biz istemeyiz, bu şartlarda bunlarla yaşamayı. Biz Avrupalı olmaya çalışıyoruz. Türkiye'de yaşayan demokrat, aydın, çağdaş insanlar Avrupalı olmaya hazır” demişti. Aradan 7 yıl geçtikten sonra ikinci gaflet, ihanet ve skandal açıklama bu kez yine CHP'li Büyükçekmece Meclis Üyesi Eren Savaş'tan geldi. Eren Savaş, 7'li Koalisyon'un 14 ve 28 Mayıs çifte seçimlerinde yaşadığı hezimet sonrasında İstanbul ve Trakya bölgesinin Türkiye'den ayrılması gerektiğini savundu. Bölücü terör örgütü PKK'nın siyasi uzantısı HDP ile yol yürüyen FETÖ muhibbi ve hamisi 7'li Koalisyon'un yaptığı siyaseti sorgulamak yerine milleti suçlamaya başlayan Eren Savaş gaflet ve ihanetini bu kez sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarla duyurdu. "Trakya'nın ayrılması daha doğru olacak. Her koyun kendi bacağından asılsın. Kimse kimsenin kaderi ile oynamasın'' ifadelerini kullandı. CHP'li Savaş başka bir paylaşımında ise “Bay bay Türkiye Cumhuriyeti” diye yazdı.
Seçimler bitti ancak muhalefet tabanı, özellikle de CHP'li ve İYİ Partili gençler sosyal medyaya yansıyan tepkilerine bakılırsa bir noktada takılıp kalmışlar. Kemal Kılıçdaroğlu yerine neden Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş tercih edilmedi? Bu soru aslında yeni değil. Dönelim ocak ayına... Altılı masanın “Yıpranmasın” diye adını gizli tuttuğu ortak adayın aslında Kemal Kılıçdaroğlu olduğu netleşince, büyük bir hayal kırıklığı oluşmuştu. Kılıçdaroğlu'na yönelik, “Aday olma!” paylaşımları, pankartları, sloganları ve CHP Genel Merkezi önündeki münferit eylemler yapılsa da bu seslere pek kulak verilmedi. Gençlerin, tabanının, sosyal medyanın, en önemlisi de en büyük ittifak ortağı Meral Akşener'in dillendirdiği “kazanamayacak aday” korkusunu Kemal Kılıçdaroğlu ile çevresindekiler görmemiş olabilir mi? Anlaşılan böyle bir tehlikeyi hissetmemişler bile. Yeri gelmişken bir konuda Kemal Bey'in hakkını teslim etmek gerekiyor. Masayı kurdu, uçtan uca farklı fikirlerdeki liderleri etrafında topladı ve adaylığını ilân edecek bir zemin inşa etti. Bu başlı başına bir başarıdır. Ancak aday olmak, ilân edilmek, desteklenmek “kazanmaya” dönüşmedi. Kılıçdaroğlu 15 gün içinde bir değil, genel seçimler dâhil üç kez kaybetse de kararlılığını sürdürüyor. Öyle görünüyor ki şimdi de Genel Başkanlığı bırakmamayı garantiye almayı başardı.
Konuşmak Lazım'ın 17 Mayıs tarihli bu bölümüne Terör ve Güvenlik Uzmanı Coşkun Başbuğ, Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Mehmet Metiner, Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu ve Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Altınöz konuk oldu. 00:00 Giriş 3:04 14 Mayıs'ı kaybeden aslında 28 Mayıs'ı da mı kaybetti? 8:25 14 Mayıs'ta kimler kazandı, kimler kaybetti? 17:50 Yeniden Refah Partisi'nin 2.tur için nasıl bir çalışması var? 25:17 ‘Kazandık' diyerek kaybedenler neden sessiz? 28:54 Kılıçdaroğlu'nu söylem değişikliğine kaybetme korkusu mu itti? 33:14 Kılıçdaroğlu milliyetçi söylemlerinden medet umuyor? 40:42 Kılıçdaroğlu kendini ifade edemedi mi? 58:24 Muhalefet toplumsal gerilim oluşturma peşinde mi? 1:10:22 28 Mayıs'ta sandığın galibini ne belirleyecek? 1:20:25 Küçük partiler CHP'yi nasıl sömürdü? 1:23:45 Erdoğan'a rekor oy CHP'li belediyeleri rahatsız etti? 1:38:47 ‘Vatan ve beka' muhalefetin aklına neden şimdi düştü? 1:55:47 Kılıçdaroğlu'nun Rusya düşmanlığının altında ne yatıyor? 1:59:18 Muhalefetin Rusya ve Azerbaycan ile alıp veremediği ne? #seçim2023 #türkiye #seçimler
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel, Kısa Dalga'dan Yeşim Özdemir'in seçim güvenliğiyle ilgili sorularını yanıtlıyor.
2 Mart Perşembe-6 Mart Pazartesi arasında yaşananlar üzerine Kılıçdaroğlu ekibinden biri bir film yapsaydı adını hiç kuşku yok “Cehennemde Dört Gün” koyardı. Erdoğan'ın 2017'de “mühürsüz referandum”da “atı alıp Üsküdarı geçmesi”nden bu yana Kılıçdaroğlu bütün yatırımını İyi Parti üzerine yapmıştı. 2018 seçimlerinde ödünç verilen CHP milletvekilleri, 2019'da Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş üzerinde birlikte kilitlenme, “Millet İttifakı”, “Altılı Masa”, ortak anayasa değişikliği, politikalar mutabakatı… Sonra birden ortağınız kapıyı çarparak çekip gidiyor. Elde var hüzün. CHP o dört gün boyunca kuyruğu dik tuttu ama Akşener'in gidişi projenin sonu idi aslında. İstendiği kadar “Beşli Masa” sözleri telaffuz edilsin, kalan partiler artık CHP için daha az milletvekili çıkarmasına yol açacak birer yüktü. Üçü “intikam partileri” olarak nitelenebilir. Wall Street ve Londra City Türkiye mümessili Ali Babacan, Türkiye emekçilerinin posasını tam çıkaramadan kenara itilmesinin intikamı peşinde. “Suçişleri Bakanı” kavramına nazire ile söylersek Boşişler Bakanı iken bu gazetede adı “Sıfır Ahmet Paşa” olan Ahmet Davutoğlu, yeni DAİŞ'ler yaratarak “Komşularla Sıfır Sorun” politikasını daha da yukarı taşıma fırsatının inkâr edilmesinin intikamı ile yanıyor. Saadet Partisi ise bir bütün olarak Erbakan'ın heykelin kaidesi üzerinden indirilmesi tarihî suçunun intikamının peşindedir. Demokrat Parti'ye gelince, o, 77 yıl önce kurulmuş aslının tam bir karikatürüdür. Meral Akşener masadan kalkınca sadece Demokrat Parti değil, bütün Millet İttifakı bir karikatüre döndü. O dört gün içinde Tayyip Erdoğan'ın, hele o otomobilinin camından muhabirlere verdiği demeci gördüyseniz sadece ağzının göründüğü sahnede, çok ciddi konuşurken bile aslında dudaklarında nasıl bir gizli gülücük olduğunu görmek pek kolaydı. Bu yaşananlardan herkesin, sosyalist solda, işçi-emekçi halk cephesinde, ezilen kitlelerin saflarında herkesin, mutlaka çıkarması gereken iki temel ders var. Birincisi, ev ev dolaşan mevlûthanlar gibi her gece televizyon televizyon dolaşan ve güvenlikten ekonomiye her konuya maydanoz olan o “uzman”ların ve “kulisim kulisim” diye yırtınan dedikodu kumkuması “gazeteciler”in ne kadar boş, ne kadar kof olduğu çarpıcı biçimde kanıtlanmıştır. İkinci ders açıktır: Bu ucube ittifak Türkiye'yi istibdaddan kurtaramaz. Ekmek ve hürriyet mücadelesini işçi sınıfının diğer bütün emekçileri, yoksulları ve ezilenleri kendi etrafına toplaması başarıya kavuşturacaktır. Kılavuzu karga olanın başı “Cehennemde Dört Gün”lerin tekrarıyla yanacaktır. Bir de yeni durum doğdu. Kılıçdaroğlu'na yedi tane gardiyan tayin edildi. Yedi kocalı Hürmüz oldu! Yedi tane cumhurbaşkanı yardımcısı. Üçü köktendinci gelenekten geliyor. İntikam partilerinin genel başkanları. İkisi faşist gelenekten geliyor: Akşener ve Yavaş. Biri Türkiye'nin 70 yıllık NATO aşk hikâyesinde NATO'ye en çok köle olmuş partinin geleneğinden. Yavaş ve İmamoğlu ayrıca “biz CHP'li belediye başkanlarıyız” demek yerine “biz Millet İttifakı'nın belediye başkanlarıyız” diyor. Kılıçdaroğlu otobüsünün arkasına “Asla yalnız yürümeyeceksin” yazmış, bir de İngilizcesini eklemiş. Doğru, izin vermezler zaten gardiyanlar, mevcutlu olarak yürüyor demokrasiye (!) Kılıçdaroğlu! Londra City dedik, Sıfır Ahmet Paşa dedik, başka şeyler söyledik. Bunlar gardiyan ama bir de tutukluya bakalım. Kılıçdaroğlu tarihe, 1960'lı ve 1970'li yıllarda Türkiye işçi sınıfının coşkun selini durdurmak için Ecevit'in burjuvazi adına ve namına CHP'yi “ortanın solu” bir parti haline getirmesinden yaklaşık 60 yıl sonra, partiyi yeniden düpedüz bir sağ parti haline getiren şahsiyet olarak geçecek. Bu bakımdan gardiyanlara çok iş düşmeyeceğini teslim edebiliriz. Sağcılık gerekiyorsa onu Kılıçdaroğlu zaten paşa paşa yapacaktır.
Editör: Buket Topaktaş Reji: Büşra Uygun Halkların Demokratik Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Emek Partisi, Toplumsal Özgürlük Partisi, Emekçi Hareket Partisi ve Sosyalist Meclisler Federasyonu'nun kurduğu Emek ve Özgürlük İttifakı, “Yoksulluğa, Savaşa, Baskılara Dur Diyelim” sloganıyla İstanbul Kartal Meydanı'nda ilk mitingini düzenledi. Mitingde Selahattin Demirtaş'ın sözlerini yazdığı seçim şarkısı dinletildi. Gezi Parkı davasında tutuklananların isimlerinin okunduğu mitingte, Gezi eylemlerinde hayatını kaybedenler de anıldı. Mitingte konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan “Bu seçim kendi cumhurbaşkanımızı belirleyeceğimiz ilk seçim olacak” dedi. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TV100 ekranlarında yayınlanan Haftanın Panoraması programında gazeteci Uğur Dündar'ın sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu'nun gündeme ilişkin birçok başlıkta açıklamalarda bulunduğu programda tepki çeken bir reklam da yayınlandı. Ekranın alt bandında kısa süre görülen Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş'nin (SADAT) reklamı izleycilerin tepkisini çekti. SADAT reklamının gösterilmesinin ardından hem Kılıçdaroğlu'ndan hem kanal yönetiminden hem de Uğur Dündar'dan açıklamalar geldi. Reklama ilişkin sosyal medya hesabından açıklama yapan Dündar, ”Programın içine alınan reklâmlar konusunda hiçbir bilgim, ilgim yok. Reklâm bölümü, bir aydır kullanılan Sadat reklamını, yaklaşık 3 saati bulan bizim programın yayınında sadece 8 saniye kullanmış. Televizyon yönetiminin müdahalesiyle kaldırılmış. Ve tekrar ekrana getirilmemiş” dedi. CHP lideri ise o anları paylaşarak “O az kalmış aklınızı alırım sizin, paramiliter artıkları, siz kimi tehdit ediyorsunuz” diye tepki gösterdi. Ardından kanal yönetiminden ve SADAT'tan açıklama geldi ancak açıklamalar birbiriyle çelişti. Kanal açıklamasında, bu “hata”nın reklam departmanında çalışanların “siyaset bilgisizliğinden” kaynaklandığı söylerken, SADAT'ın yöneticisi Melih Tanrıverdi, TV100'deki reklamın planlı bir şekilde verildiğini anlattı. Kılıçdaroğlu'nun yayına çıkacağı tarihin bir CHP'li tarafından kendilerine söylendiğini iddia eden Tanrıverdi, paylaştığı mesajlarda Kemal Kılıçdaroğlu'nu hedef aldı. Ardından TV100 kanalı bir açıklama daha yaptı. Açıklamada, “Reklam Genel Müdürü ve yayın sorumlusunun çıkışı verilmiştir” denildi. Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi, “Ekonomiden sağlığa, eğitimden tarıma, adaletten mülteci sorununa çözümleri ile Türkiye'nin DEVA'sı hazır” sloganıyla Ankara Atatürk Spor Salonu'nda buluştu. Gençlere, kadınlara, Alevilere, Kürtlere, muhafazakarlara seslenen DEVA Partisi lideri Ali Babacan, “Endişeye mahal yok, biz buradayız” açıklamasında bulundu. Haber Hafta Sonu'nun konukları avukat ve Medyascope yorumcusu Gürkan Çakıroğlu, Medyascope Ankara muhabiri Özgecan Özgenç ve Medyascope muhabiri Dilek Şen.
Aposto Premium dünyasına katıl! Günaydın. Microsoft, ABD'deki çalışanları için sınırsız izin günü sunan bir program başlattı. CHP'li Özel, Bakan Soylu'nun yanında çalışan kişiyi şehir şehir dolaştırarak “internet trollüğü” dersleri verdirdiğini iddia etti. Bugünün bülteni Uluslararası Af Örgütü destekleriyle ulaşıyor.
İstanbul ve Ankara'da 13 özel okula soruşturma.../ CHP'li Özgür Özel, Soylu'nun troll olduğunu ve başındaki isim Emin Şen olduğunu iddia etti../ Muhalefet anayasa değişikliğine destek mi verecek, alternatif metin mi hazırlayacak?.../ CHP'den 'Uludağ' çağrısı: Derhal geri çekin../ Birleşik Metal - İş'ten grev kararı: 11 fabrikada, 2 bin işçi greve çıkacak.../ Türkiye'de icra dosyası sayısı 23 milyon 204 bini aştı../ ABD'de gizli belge şoku... Gündemin öne çıkan gelişmelerinden derleyerek hazırladığımız Kısa Dalga Bülten Başlıyor
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Özgür Özel, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu dosyasını açıkladı. Bugünü işaret ederek İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile ilgili bir dosya açıklayacağını belirterek, “Başıma bir şey gelirse diye üç arkadaşıma daha verdim dosyayı, ben açıklayamazsam onlar açıklayacak” diyen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Özgür Özel, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) basın toplantısı düzenledi. Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, katıldığı televizyon yayınında “genel başkanlar karar süreçleri içerisinde imza yetkisine sahip olarak bulunacaklar” sözlerine açıklık getirdi. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da Davutoğlu'nun açıklamalarına cevap verdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Ulaştırma Daire Başkanlığı'nda taksiye dönüştürülen araçlar tanıtıldı. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, annesi Havva İmamoğlu ve babası Hasan İmamoğlu ile birlikte Umre'ye gidecek. Gökçe Çiçek Kösedağı'nın sunduğu “Güne Bakış”ta, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Özgür Özel ile Soylu'nun trol ordusunu, King's College London'dan Tuğba Bozçağa ile Altılı Masa'nın geleceğini konuştuk.
382'inci Medyascope Açık Oturumu'nda Edgar Şar, konukları Osman Sert, Şebnem Yardımcı Geyikçi ve Tanju Tosun ile Altılı Masa'nın geçiş süreci yol haritası kapsamında ortaya çıkan tartışmaları ve HDP'nin aday çıkarma kararı sonrası oluşan dengeleri konuştu. “Önemli olan masada kararların nasıl alacağı” Siyaset bilimci Prof. Tanju Tosun, son günlerdeki yetki tartışmasını bir iletişim sorunu olarak değerlendiriyor: “Bu mesele genel başkanların hali hazırda üzerinde anlaştığı bir metni parça parça ve ağır aksak kamuoyuna iletme çabasının yarattığı problemlerden kaynaklanıyor. Geçiş sürecinde bir şekilde ortak yönetim ve eşgüdüm olacağı belli. CHP'li İbrahim Kaboğlu da son zamanda yazdığı yazılarda buna dikkat çekiyor. Eleştirilen asıl nokta burada partileri arasındaki oy oranı farklarına rağmen liderlerin eşit söz hakkına sahip olacağı fikri. Ancak Kılıçdaroğlu'nun son yaptığı açıklamada, bakanlık dağılımındaki sayıların oy oranına göre belilrneceği de yer alıyor. Önemli olan kararların nasıl alınacağı.” “Muhalefetin henüz seçim öncesi ayrıntılar içinde boğulması seçmene iyi bir mesaj değil” Siyaset bilimci Dr. Şebnem Yardımcı Geyikçi, Altılı Masa'nın en başında önemli bir heyecan yarattığına dikkat çekiyor: “Demokrasinin tüm partilerlerin katılımıyla inşa edilmesi halen kıymetli ve önemli. Ancak mevcut belirsizliler ve son krizler masada bazı konularda anlaşmanın sağlanmadığına işaret ediyor. Masadan beklenti de çok büyük. Temel sorun bence masada bazı önemli ayrımların yapılamaması. Seçimlerden önce yapılması gerekenler ve sonrasındakiler ayrımı çok önemli. Masa ise uzun bir süredir seçimler kazanılmış ve sonra ne yapılması gerekiyor buna odaklanmış durumda. Bu konuda yaptıkları da önemli ancak muhalefetin henüz seçim öncesi ayrıntılar içinde boğulması seçmene iyi bir mesaj değil.” “Bir aktöre yürütme erkinde oy oranından bağımsız ve orantısız bir yetki verilmesi hiç iyi bir mesaj değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunu kullanıyor. Özellikle Davutoğlu'nun ‘kriz çıkar, çözeriz' ifadeleri Erdoğan'In bunu daha rahat kullanmasını sağlıyor.” “Bu tartışmalardan sonra 30 Ocak'ta açıklayacakları belgede liderler revizyon yapabilirler” PanaromaTR Direktörü Osman Sert, asıl sorunun sistem sorunundan kaynaklandığını düşünüyor: “Liderler aslında bu krizi çözmeye çalışıyorlar. Mevcut krize yeni bir çözüm üretmeye çalışıyorlar ama o çözüm de başka bir kriz ve sorunun başlangıcı olarak algılanıyor haklı olarak. Cumhur İttifakı, iktidarda olmanın avantajını kullanıyor ve muhalefete göre daha bütünlüklü bir fotoğraf verebiliyor. Muhalefetin işi ise daha zor. Ortak bir aday bulunması gerekiyor ama adayları seçilse bile yönetimin nasıl olacağını kurgularken sıkıntılar ortaya çıkıyor. Bu tartışmalar hayırlı da olmuş olabilir. Belki bu tartışmalardan sonra 30 Ocak'ta açıklayacakları belgede revizyon da yapabilirler.”
Konuşmak Lazım'ın 4 Aralık 2023 tarihli bu bölümüne Terör ve Güvenlik Uzmanı Coşkun Başbuğ, Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Mehmet Metiner, Doç. Dr. Mehmet Yalçın Yılmaz ve Av. Mustafa Kemal Çiçek konuk oldu. 08:20 Kılıçdaroğlu Baykal'dan adaylık için onay mı aldı? 10:05 Kılıçdaroğlu ismini silmek istediklerinden yardım mı dileniyor? 12:00 CHP hala Baykal'ın gücüne mi ihtiyaç duyuyor? 13:00 Kılıçdaroğlu-Baykal karesinin perde arkasında ne gizli? 14:20 Kılıçdaroğlu'nun Baykal ziyareti kime mesaj? 29:15 Baykal ziyaretinde verilen fotoğraf ne anlatıyor? 39:01 Kılıçdaroğlu Baykal'dan adaylık için onay mı aldı? 47:10 CHP'li danışmandan skandal özerklik mesajı 49:22 Özerklik isteyen danışmana CHP'nin cevabı ne olacak? 57:15 CHP'nin özerklik planı ne? 1:15:22 CHP'li Danışman Elçi'nin röportajında neden Türk bayrağı yoktu? 1:18:20 CHP ve Deva Partisi HDP konusunda söz birliği mi yaptı? 1:22:41 CHP'li Danışman Elçi ile röportaj kime siyasi mesajdı? 1:27:14 Babacan HDP'ye şirin görünerek ne hedefliyor? 1:30:12 HDP ve Deva Partisi arasında nasıl bir pazarlık var? 1:31:01 Anadil ve Türklük mesajı masayı karıştırdı mı? 1:33:20 Deva Partisi HDP'li vekilleri transfer etme peşinde mi? 1:41:09 Deva ve İYİ Parti arasında ‘Türklük' kavgası mı? 1:51:12 CHP ve Deva Partisi, HDP üzerinden nereye varmaya çalışıyor? 2:01:14 Ekonomik gelişmelerin siyasete yansıması ne olacak? 2:14:20 6'lı masa seçimi görmemekten mi korkuyor? 2:17:04 Kritik bir dönemde yapılan yüzde 30'luk zam ne ifade ediyor? 2:16:35 Kılıçdaroğlu adaylığını ilan edecek mi? #denizbaykal #CHP #Kılıçdaroğlu
Yapacak insan yapar; tehdit etmez... Hele ki kendine ‘lider' pozisyonunu yakıştırmış biri, zinhar bu yola girmez... Kurusıkı atıyor durumuna düşmez... Gerçekten liderse tabii... CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun önceki gün partisinin grup toplantısında yaptığı konuşma, yine bir siyasi iletişim dersi konusu olacak nitelikte... Tabii ‘nasıl olmamalı' örneği kapsamında... Ne demişti Genel Başkan? “Görüyoruz ki işi kayyuma kadar götürme hevesindeler... Ekrem başkanımıza bu komployu devam ettirirlerse, Allah korusun kayyum atama aptallığına girişilirse, bunu bir diktatörün halkına uyguladığı terörizm olarak kabul edeceğiz ve göreceğiz. Ve bu terörizme karşı her türlü mücadeleyi vereceğiz. Bunu yapmaya kalkarlarsa, kimse daha fazla Bay Kemal'den sabır beklemesin; açık ve net söylüyorum. Sakın hataya düşmesinler. Vallahi ve billahi cehennemin kapılarını açarlar, hiç kimse için iyi olmaz...” Özellikle şu “Vallahi ve billahi cehennemin kapılarını açarlar” cümlesine takıldık kaldık... Medyaya manşeti vermiş, kendinden söz ettirmeyi başarmış yine ama ne uğruna... Öyle ya bu ülkede “Kadınları dövmek lazım” diyen Levent diye biri vardı... Bu ifadesiyle kendinden bahsettirmeyi başarmıştı... Böyle şok edici laflar hep konuşuldu, konuşulur... Hatta sahipleri bir süre için ‘ünlü' de olurlar... Oldular da ne oldu?.. Ne kazandılar?.. Tabii söz konusu bir siyasi partinin genel başkanıysa, başka sorular da sormak lazım... Mesela Kılıçdaroğlu, bu sözüyle neyi kastediyor, ne vadediyor?.. Cehennemin çağrıştırdıklarını bir düşünelim... Kaos, sıkıntı, bunalım, ateş, karanlık, ceza... Peki, siyasi vaat böyle bir şey mi? Bir lider bunu mu vadeder?.. Konuşmaya baktıkça sorularımız çeşitleniyor... Bir siyasi parti lideri, bir Cumhurbaşkanı adayı ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı'na ‘diktatör', hukukuna ‘terörizm' tanımı getirebilir mi?.. Bu tutumunu CHP'li ve HDP'li milletvekilleri ile belediye başkanları söz konusu olduğunda habire tekrarlar mı? CHP ve HDP mensupları yasalardan muaf mıdır?.. Onlarla ilgili hukuki bir süreç başladığında, sonucunu dahi beklemeden reddedilebilir mi? Bu insanlar hukukun üstünde midirler ki; yasal süreçlere tabi olmaları bile kaos (cehennem) anlamına gelsin?.. Neden bu iki partinin mensupları söz konusu olduğunda yapılan her işlem, yasaların usulüne uygun çalıştırılması, sonuçlanması dahi beklenmeden ‘komplo' olarak ilan edilir? Hayırdır, bu ayrıcalık nereden geliyor? Gözümüze takılanlar...
Öyle görünüyor ki, altılı masanın aday belirleme sürecinde Kemal Kılıçdaroğlu ya da Ekrem İmamoğlu'ndan başka bir alternatifi kalmadı. Üçüncü bir isim “olmaz” demiyorum. Olabilir ama buradan dönmesi zor gibi. Son dönemlerde dillendirmeseler de Mansur Yavaş'ı daha kazanabilir bir aday görenler çalışmalarına devam ediyorlar. Burada da Yavaş aday olursa “HDP altılı masayı desteklemez” matematiği devreye giriyor. Dikkat ediyorsanız muhalefet cephesinde anlık değişimler ve duygu durum bozuklukları yaşanıyor. Ekşi Sözlük tayfası bile ne söyleyeceğini şaşırmış durumda. Bir bakıyorsunuz Kemal Kılıçdaroğlu kararlılıkla “Ben adayım” mesajı veriyor. Seçilirse beraber yürüyeceği isimleri belirliyor. Amerika'dan danışmanlar getiriyor. Kurmayları kendilerini kaptırıp “Cumhurbaşkanımız” diye hitap etmeye başlıyorlar. Tabanda bir heyecan oluşuyor. Fakat bir de bakıyorsunuz; geçtiğimiz mart ayındaki Karadeniz turundan sonra sosyal medyada bir gecede harcanıp rezil rüsva edilen Ekrem İmamoğlu yine sosyal medyada son kurtarıcı muamelesi görüyor. Son günlerde İmamoğlu'nun aday olmasını isteyenler sosyal medyada Kılıçdaroğlu'na saldırmaya da başladılar. Saygısızlık bir yana Kemal Bey'i sistematik şekilde tahkir eden CHP'liler boy vermeye başladı. Elde var üç isim... Üçü de CHP'li. Ancak Meral Akşener hem İmamoğlu ve Yavaş isimleri üzerinde hem de başkanlıklarında hak iddia ediyor. Son açıklamalarına bakılırsa Ankara ve İstanbul belediye başkanlarının seçilmelerindeki rolünü hatırlatarak, “Çeker alırım” demeye de getirdi. Akşener için “Ya İmamoğlu ya da İmamoğlu” sürecine girdi diyebiliriz. Her haliyle ve konuşmalarıyla açık açık ifade ediyor. Diğer yandan Kemal Kılıçdaroğlu da kendi adaylığı için dönülmez bir yola çoktan çıkmıştı zaten. Yoksa Amerika'ya bir hamburger yemek için gitmezdi. İngiltere'den sözler almaz, Jeremy Rifkin'i başdanışman yapmazdı. Dahası Saraçhane'de Ekrem İmamoğlu'nu aday ilan edecekler telaşıyla Almanya'dan apar topar dönmezdi. Dikkat ediyorsanız bu denklemde durumu idare eden, krizleri olgunlukla yöneten bir kişi var. O da Kemal Kılıçdaroğlu. Son bir yılda yaşanan siyasi krizlere bakalım.
CHP'li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu'nun YSK üyelerine hakaretten aldığı 2 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezası kararı” 8'li masada Cumhurbaşkanı adaylığı üzerinden yapılan gerginliği ve kavgayı yeni boyutlara taşıdı. Son günlerde Cumhurbaşkanı adayı olarak kendisinden hiç bahsedilmeyen İmamoğlu Yüksek Seçim Kurulu üyelerine hakaretten aldığı cezayı mağdur olduğu edebiyatı ile İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile birlikte değme sanatçılara taş çıkaracak bir performans ile Saraçhane'de adaylık tiyatrosunu oynayarak sahneye koydu. Küreselciler tarafından İmamoğlu'nun sönen yıldızının parlatılması adına kurulan ‘küresel kumpasın' her detayı ayrıntıları ile planlanmıştı. Küreselciler Türkiye'deki işbirlikçileri sayesinde Kılıçdaroğlu'nu İmamoğlu davasında karar çıkmayacağına inandırırken Kemal Bey'in yeni başdanışmanı küreselci Jeremy Rifkin'in ilk görevi de İmamoğlu'na ceza verilirken enteresan bir zamanlama ile aynı saatlerde Almanya seyahati ile yapılacak görüşmeleri tertip ederek, Almanya Başbakanı ile bir randevu almak olmuştu.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na siyaset yasağını da kapsayacak şekilde 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verildi. İmamoğlu'nun çağrısıyla dün binlerce vatandaş, Altılı Masa'daki 5 siyasi parti genel başkanı ve CHP'li büyükşehir belediye başkanları Saraçhane'de buluştu. İsmailağa Cemaati'ne bağlı Hiranur Vakfı'nın kurucularından Yusuf Ziya Gümüşel'in, 6 yaşındaki kızı H.K.G'yi, müritlerinden 29 yaşındaki Kadir İstekli ile “imam nikahıyla evlendirmesi” hakkında açılan davaya Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı müdahil oldu. Yusuf Ziya Gümüşel ve Kadir İstekli tutuklandı. Ruşen Çakır ve Kemal Can, Haftaya Bakış'ta değerlendiriyor.
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin, “Cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir” sözleri nedeniyle tepki gösterdiği Mahir Ünal, AKP Grup Başkanvekilliği görevinden istifa etti. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ziyaretinin ardından 2-4 Kasım'da İngiltere'ye gidecek. Kılıçdaroğlu üç günlük programda, teknoloji ve finans çevreleri ile görüşecek. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ı ziyaret etmişti. Akşener, Baş'ın Millet İttifakı'na katılma çağrısı üzerine bu ziyareti yaptığını, Hüseyin Baş'ın teklifini Altılı Masa'ya sunacağını açıklamıştı. İstanbul-Eyüpsultan'daki Göktürk'te Kemer Country'nin golf sahalarında başlayan inşaat hazırlıklarına karşı çevre sakinleri eylem başlattı. Eyleme, CHP'li ve İYİ Partili milletvekilleri de destek verdi. Güney Amerika'nın en büyük ülkesi Brezilya'daki başkanlık seçimlerini solcu aday Luiz Inácio Lula da Silva kazandı. Siyasi yelpazenin karşısındaki rakibi aşırı sağcı Jair Bolsonaro'yu geride bırakarak seçimleri kazanan Lula, oyların yüzde 50,9'unu aldı. Hindistan'ın batısındaki Gujarat eyaletinde bir asma köprünün çökmesi sonucu en az 141 kişi hayatını kaybetti. Milli Savunma Bakanlığı (MSB), Rusya'nın 29 Ekim'de Sivastopol'de yapılan saldırılar nedeniyle tahıl girişiminin geçici olarak durdurulduğunu Birleşmiş Milletler ve Türkiye'deki makamlara ilettiğini duyurmuştu. Ukrayna, Rusya'nın, Karadeniz Tahıl Girişimi anlaşmasından çekilme kararından sonra Kiev'in tahıl ihracatının artık “imkansız” hale geldiğini açıklarken, Türkiye sorunun çözümü için görüşmelerin sürdüğünü bildirdi. “Güne Bakış”ta Gökçe Çiçek Kösedağı'nın konukları siyasetbilimci Doç. Dr. Şebnem Yardımcı Geyikçi ve gazeteci-yazar Murat Aksoy. Editör: Egemen Gök
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kazakistan'ın başkenti Astana'da düzenlenen Asya'da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı'nın (CICA) 6. Zirvesi'nden dönüşünde, uçakta açıklamalarda bulunduğu gazetecilerin sorularını yanıtladı. Eski Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun Lefkoşa Büyükelçiliği'ne atanması ile ilgili soruya da yanıt veren Erdoğan, “Metin Bey bir defa iyi bir hukukçu. İyi bir hukukçu olmanın yanında özellikle uluslararası hukuk alanında ve Kıbrıs meselesinde baro başkanıyken bizimle gayet güzel çalışmaları oldu. Kendisine bu teklifi yaptığımda o da ‘bunun için çok müteşekkir olurum' dedi. Metin Bey'in özellikle Kuzey Kıbrıs ve Kıbrıs adasındaki gelişmelere vukufiyeti var. Sadece bir büyükelçi değil, aynı zamanda akademisyen olarak da orada çok önemli işler başaracağına inanıyorum” diye konuştu. Erdoğan geçtiğimiz günlerde eski CHP'li, bağımsız İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi, AKP'ye katılmasıyla ilgili olarak da şöyle konuştu: “Her şeyden önce bizim davetimiz her zaman bakidir. Kapı açık. Biz, kapımızı kimseye kapayamayız. Yeter ki gelenin milli ve yerli yanı güçlü olsun. Mehmet Ali Bey kendisi de açıklama yaptı. İnşallah çarşamba günü grup toplantısında da rozetini bizzat takacağım. Ve böylece şu anda resmen AK Parti'ye girmiş olsa da o gün grup toplantısında herkesin huzurunda rozetini takarak çok daha farklı bir anlamda o ruhu istiyorum ki grubumuz da yaşasın.” Erdoğan devşirmelere neden ihtiyaç duyuyor? Ruşen Çakır yorumluyor.
Bu programda yalan da yok algı da! Gündem masaya yatırılıyor, arka planlar detaylıca analiz ediliyor. Net Bakış'a bu hafta Güvenlik Politikaları Uzmanı Mete Yarar, Gazeteci Yazar Nedim Şener, Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Likoğlu ve İsmet Özçelik konuk oldu. CHP raporundaki terörist 'görevinin' başında CHP'nin sözde 'gazeteciler raporu' terörist dolu CHP PKK'lı teröristleri 'mağdur gazeteciler' olarak mı görüyor? CHP, neden teröristlere sahip çıkma çabasında? CHP'li Özgür Özel rezaleti aklama çabasında mı? CHP neden PKK'ya terör örgütü, teröriste terörist diyemiyor? PKK ve HDP, ABD'nin Türkiye'deki izdüşümü mü? ABD Rum ordusunu kime karşı eğitiyor? Köstebek mi var, başka bir operasyon mu? 2. tur buluşmada adaysız başladı, adaysız bitti CHP, hedef şaşırtarak gündem değiştirmeye mi çalışıyor? Kılıçdaroğlu kime, niye sesleniyor? Kılıçdaroğlu ilgi odağı mı olmaya çalışıyor? Gereksiz açıklamalar oy kaygısından mı? Akşener, Kılıçdaroğlu için partisini karşısına alır mı? Kılıçdaroğlu'nun yapacağı ABD ziyareti nasıl okunmalı? Kılıçdaroğlu başka ülkelerde geleceğini mi arıyor? Serhat İbrahimoğlu ile Net Bakış her Pazartesi 20.45'te TVNET'te.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Mersin'de polisevi saldırısını gerçekleştiren teröristler arasında CHP'nin raporunda yer alan Dilşah Ercan'ın bulunmadığı yönünde iddialar olduğunu söyleyerek, "Saldırgan o da çıksa pozisyonumuz değişmez, çıkmasa ...
Editör: Egemen Gök Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bugün Elazığ'daydı. Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısını da Elazığ'da düzenledi. Cumhurbaşkanlığı adaylığı için adı geçen isimlerden İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na destek verdi. Kılıçdaroğlu Elazığ'a ulaşmadan önce şehrin sokaklarındaki bazı bilboardlara CHP'li yöneticilere ait olduğu iddia edilen sözlerin yer aldığı afişler asıldı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de Ankara'nın Pursaklar ve Keçiören ilçelerinde esnafı ziyaret etti. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 77. Birleşmiş Milletler Genel Kurul Çalışmaları için bulunduğu New York'ta PBS kanalına röportaj verdi. “Halkımızın bize olan bu teveccühü devam ettikçe bizi kimse tutamaz” diyen Erdoğan, Haziran 2023'te düzenlenmesi planlanan genel seçimleri kazanma konusunda endişeleri olmadığının altını çizdi. “Güne Bakış”ta Gamze Elvan‘ın konukları siyasetbilimci Burak Bilgehan Özpek, Medyascope Ankara muhabirleri Cansu Timur ve Dilek Şen‘di.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bugün (20 Eylül) Elazığ'daki grup toplantısı öncesi kentin birçok noktasına Kılıçdaroğlu'nu ve CHP'li milletvekillerini hedef alan afişler asıldı. Afişlerin önünde poz vererek sosyal medya hesabından açıklama yapan CHP lideri Kılıçdaroğlu, şöyle dedi: “Bay Kemal'in şehre ziyaretini provoke etmek için, her yeri bunlarla donatmışlar. İnanın genelde hiç umursamam saray provokasyonlarını; ancak üzücü olan şey şu ki, bu ucuz provokasyonlar yapılırken, yurttaşlarımızın kırılan kalplerinin ne olacağını kimse düşünmüyor. Ne uğruna yapıyorsunuz bunları? Biraz daha çalmak çırpmak için. Yurttaşlarımıza hakaretler etmeye, ayrıştırmaya değer mi ey saray? Gözünüz ne zaman doyacak sizin? Batsın bu diliniz! Biz barışacağız. Vallahi de billahi de barışacağız! İnadına can cana, yan yana olacağız. Başaracağız biz bunu. Bize nasip olacak göreceksiniz. İnadına et ile tırnak olmaya devam edeceğiz. İnadına helalleşeceğiz. İnadına hep beraber, hep beraber.” Elazığlı olan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da sosyal medyadan “Elazığlı hemşerilerim başta olmak üzere tüm halkımız, sağduyulu davranacak ve bu provokasyonlara asla alet olmayacaktır” çağrısında bulundu. Ruşen Çakır, yaşananları değerlendirdi.
Bu programda yalan da yok algı da! Gündem masaya yatırılıyor, arka planlar detaylıca analiz ediliyor. Net Bakış'a bu hafta, Gazeteci Yazar Nedim Şener, Avukat Bülent Kaya, Mete Yarar ve Ali Saydam konuk oluyor. "İzmir"i unutma mesajı Yunanistan'a göz dağı mı? ABD'nin 'yeni maşası Atina'ya İzmir' göndermesi Lavrion'un PKK'lı bombacısı İstanbul'da yakalandı Lavrion, PKK'nın yeni terör kampına mı dönüştü? Amaç Türkiye'yi kışkırtmak mı? Yunanistan'ın provokasyonları Miçotakis'in seçim yatırımı mı? 6'lı masada 'HDP'ye bakanlık' krizi Saadet Partisi'nin 'HDP'ye bakanlık' vaadine bakışı nasıl? CHP liderinin "HDP" çıkışına İYİ Parti ve SP ne diyecek? CHP ve İYİ Parti arasında HDP krizi büyüyor İYİ Pati 'HDP'ye bakanlık' vaadini sindirebilir mi? 'HDP'ye bakanlık' vaadi sus payı mı? 6'lı masa HDP'nin oyları için mi vaatler veriliyor? 6'lı masa 'adayımız Kılıçdaroğlu' der mi? 6'lı masada HDP çatlağı büyür mü? Muhalefette 6+1 sızıntısı Serhat İbrahimoğlu ile Net Bakış her Pazartesi 20.45'te TVNET'te.
#sedatpeker #timursoykan #ademyavuzarslan Sedat Peker'in yargıdaki yozlaşmayı gündeme getirmesinden sonra gazeteci Timur Soykan'ın hakim savcılardan örnekler vermesi gündeme oturdu. Özellikle CHP'li isimlerin anlatılanları ilk kez duyuyormuş gibi, 'İşte AKP'nin yargıyı getirdiği nokta' söylemleri şaşkınlık oluşturdu. Adem Yavuz Arslan Nöbetçi Editör'de anlatıyor. Erdoğan'ın danışmanı Kavakçı, "Halifemiz Erdoğan" paylaşımı yaptı Ali Mahir Başarır: Süleyman Soylu'nun AKP'li eski bir bakanın ofisini dinlettiği söyleniyor İran istihbaratı: Erdoğan, Esed ile görüşecek ►Kanalımıza siz de katılın: https://www.youtube.com/channel/UCqbCHJpfLyjajJZgJQHyBSw/join ► Destek olmak için: https://www.patreon.com/TR724 ► Abone olmak için: https://www.youtube.com/Tr724
Editör: Sahra Atila Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti, Demokrasi ve Atılım Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti genel başkanları arasında 12 Şubat'ta başlayan görüşmelerin ilk turu 21 Ağustos'ta Saadet Partisi Genel Merkezi'nde tamamlanacak. Güne Bakış'ta bu akşam eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay altılı masanın gündemini ve muhalefetin cumhurbaşkanı adayının ne zaman açıklaması gerektiğini değerlendirdi. Muhalefet parti liderleri bugün de sahadaydı. Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu Tekirdağ'da, İYİ Parti lideri Meral Akşener ise İstanbul'daydı. Akşener önce Küçükçekmece, Güngören ve Zeytinburnu'ndaki esnaf ziyaret etti daha sonra da Tozkoparan Mahallesi'nde kentsel dönüşüm projesini protesto eden vatandaşlarla buluştu. Kılıçdaroğlu ise Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Yeni Hizmet Binası açılış törenine katıldı. DİSK Genel-İş Sendikası üyeleri, belediye yönetimini protesto etmek için Kılıçdaroğlu'nun açılışını yapacağı binanın önünde toplandı. Bu sırada CHP'li bir vatandaş protestocu işçilerin saldırısına uğradı. Güne Bakış'ın diğer konukları olan Medyascope muhabirleri Ali Deniz Çakır ve İbrahim Yayan, liderlerin ziyaretlerinden öne çıkanları aktardı. Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3TfYKc7
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun üç davadan aldığı cezaların Yargıtay tarafından onanmasının ardından parti yönetiminin Bursa'dan İstanbul'a taşıma kararı aldığı “Milletin Sesi” mitingi Maltepe Etkinlik Alanı'nda düzenlendi. 500 bine yakın kişinin katıldığı miting CHP'li 11 büyükşehir belediye başkanının sahneye çıkarak halkı selamlaması ile başladı. Daha sonra Yargıtay'ın hakkında verilen cezaların dört yıl 11 ay 20 günlük kısmını onadığı Canan Kaftancıoğlu sahneye çıktı ve halkı selamladı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da eşi Selvi Kılıçdaroğlu'yla birlikte sahneye çıktı ve “Beş yıl önce ilk adımını attığımız yürüyüşün finaline yaklaşıyoruz. Az kaldı” dedi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu bu mitingle birlikte cumhurbaşkanlığı adaylığını ilan etmiş oldu mu, mitingde hangi mesajlar öne çıktı? Haber Hafta Sonu'nda bu akşam CHP Genel Başkan Yardımcısı Yüksel Taşkın cevapladı. Rusya'nın 24 Şubat'ta Ukrayna'ya saldırması, küresel güvenlik meselesini yeniden tartışmaya açtı. NATO'nun sağladığı güvenlik şemsiyesinden yararlanmak isteyen ilk ülke, Finlandiya oldu. İsveç de Finlandiya'nın ardından ülkenin 200 yıllık tarafsızlık politikasını sonlandırdı ve NATO'ya başvurdu. Ancak NATO'ya girmek isteyen iki ülke Türkiye'nin itirazıyla karşılaştı. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsveç Başbakanı Magdalena Andersson ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. İsveç'in NATO'ya üyelik başvurusunun ele alındığı görüşmede Erdoğan, İsveç'e Ankara'nın taleplerini sıraladı. Türkiye, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyeliğine neden mesafeli? Haber Hafta Sonu'nun bir diğer konuğu İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman cevapladı. Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3yU5Hry
Editör: Buket Topaktaş Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun üç davadan aldığı cezaların Yargıtay tarafından onanmasının ardından parti yönetimi, Bursa mitingini İstanbul'a taşıma kararı aldı. Bugün saat 18.00'de başlayan mitingi izlemek üzere 350'den fazla gazeteci kayıt yaptırdı. Mitinge CHP milletvekilleri, CHP'li belediye başkanları, Gezi eylemlerinde hayatını kaybedenlerin ve Gezi davası hükümlülerinin aileleri ile çok sayıda yurttaş katıldı. Gezi aileleri adına konuşan Meriç Kahraman, “Bu adalet talebi kentlerimizin yağmalanmadığı, kamu kaynaklarının yok edilmediği, yargının bağımsız olduğu bir gelecek içindir” dedi. Halka seslenen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Haramilerin saltanatı yıkılıyor” diye konuştu. Demokrasi ve Atılım Partisi'nin de Gaziantep'te mitingi vardı. Bu miting hem partinin hem de Genel Başkan Ali Babacan'ın ilk mitingiydi. Mitingden önce Medyascope'a konuşan DEVA Gaziantep İl Başkanı Ertuğrul Kaya kendilerine miting alanı verilmek istenmediğini, afiş ve pankart asmalarının engellendiğini belirtmişti. EuroLeague 2021-2022 sezonu sona eriyor. Temsilcimiz Anadolu Efes ile Real Madrid bugün saat 20:00'de Belgrad Stark Arena'da şampiyonluk için parkeye çıkacak. Haber Hafta Sonu'nda bu akşam Medyascope Ankara Temsilcisi Hıdır Göktaş, Medyascope muhabiri Ali Deniz Çakır ve Medyascope Spor Servisi Editörü Doğa Üründül değerlendirdi. Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3870FwN
Günaydın, perşembe sabahından herkese merhaba! 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun Ben Edanur Tanış, Medyascope'un podcast'i “Güne Başlarken” ile karşınızdayım. Türkiye ve dünyanın gündemini, hava durumunu, ekonomide son verileri, yani güne başlarken bilmeniz gereken her şeyi size aktaracağım. O zaman, başlayalım!
Ankara Gündemi'ne konuk olan CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, “beşli çete” olarak niteledikleri şirketlerin aldıkları ihalelerdeki usulsüzlüklere ilişkin bir kitap yazdığını ve kitabın şubat ayında yayımlanacağını söyledi. İktidara geldiklerinde bütün ihalelerin tek tek inceleneceğini belirten Başarır, devleti fakirleştiren ve yasaları ihlal ederek ihale alan şirketlere el koyabileceklerini ifade etti. Başarır ayrıca bürokratların bir kısmının yaşananlardan vicdanen rahatsız olduğu, bir kısmının ise iktidarın değiştiğini gördüğü için Kılıçdaroğlu'nun açıkladığı türden belgeleri eskisine göre kendilerine daha kolay ulaştırdıklarını aktardı.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, altı muhalefet partisinin üzerinde çalıştığı güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisini Medyascope'a anlattı. Güçlendirilmiş parlamenter sistemin temel ilkelerinin belirlendiğini ve son olarak etik kanunu üzerinde çalışılacağını aktaran Erkek, aralık ortası ya da sonuna doğru çalışmanın genel başkanlara sunulacağını ve 2022 yılının başında da ortak metnin kamuoyu ile paylaşılabileceğini söyledi.
Ankara Gündemi'nin bu haftaki konuğu, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın oldu. Programda, Merkez Bankası'nın faiz kararı ve son siyasi gelişmeler konuşuldu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) hem Çevre hem de Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonları'nda görev yapan CHP Milletvekili Murat Bakan, COP26 izlenimlerini ve Türkiye'nin iklim politikası hakkındaki değerlendirmelerini Medyascope'a anlattı.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun 11 Şubat 2020'de partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) grup toplantısında yaptığı konuşma, genel merkez tarafından kitapçık haline getirilerek dağıtılmıştı. “21 Soruda FETÖ'nün Siyasi Ayağı” isimli kitapçık, mahkeme kararıyla toplatılmıştı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı kitapçıkla ilgili soruşturma başlatmış, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen hakkında, “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik, sesli, yazılı ve görüntülü bir iletiyle hakaret ve iftira” suçlamasıyla altı yıldan 25 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı. Kitapçığın hazırlanması ve dağıtılmasından sorumlu tutulan milletvekilleri hakkında ise fezleke düzenlenerek TBMM'ye gönderilmişti.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Özgür Özel, partisinin Bolu Abant'taki kampında, Medyascope Ankara temsilcisi Hıdır Göktaş'ın sorularını yanıtladı. Özel, kampa ilişkin “İktidardan önceki son kampımızı tamamladık” diye konuştu.
Tunceli ve Bingöl'de devam eden orman yangınları nedeniyle beraberindeki heyetle 3 gündür bölgede bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Medyascope‘a konuştu. Orman yangınlarının beceriksiz yönetimler nedeniyle söndürülemediğini söylenen Ağbaba, Ankara ve bölgedeki yöneticilerin makam araçlarının son model olduğunu ancak yangına müdahale eden araçların 1950-60 model olduğunu ifade etti. Ağbaba, “Bingöl merkezden Yayladere yangını için gönderilen iş makinasının önce dinamosu bozuldu, iki saatte yeni dinamo getirildi bu kez mazotunun bittiği ortaya çıktı. Komutanın talimatı ile mazot dolduruldu ve arada bir sürü alan yanmış oldu. Geçmişte bu bölgede ormanların güvenlik gerekçesiyle yakıldığını biliyoruz ama, çıkan orman yangınlarının müdahaledeki yetersizlikler ve beceriksizlikler yüzünden yanan ağaç kalmayana kadar sürdüğünü görüyoruz. Orman yangınları konusunda bir ayrım söz konusudur. Bodrum ve Manavgat'taki yangın için bölgeye beş-altı bakan giderken, buraya bırakın bakanı daha Bingöl Valisi bile makamından orman bölgesine gelmiyor. Yangın ilk çıktığında vatandaşların ve yerel yönetimlerin müdahalesine izin verilse bu kadar sürmezdi” dedi.