POPULARITY
Dervişe “dert nedir?” diye sormuşlar. Derviş bu kez cevap vermeye hazırlıklı da değilmiş, hevesli de. “Boğulmaktır” diye kestirip atmış. Soran konuşmaya pek hevesliymiş. “Zorda kalmaktır diyenler de var” deyip ilerletmek istemiş sohbeti. Derviş bu kez de “zorda kalmanın esası tıkanmak, tıkanmanın esası boğulmaktır. İnsan dediğin pek meraklıdır kendini dert sahibi etmeye. Dertle tıkanıp da boğulmaya. Hâlbuki derdinin dert etmeye değmeyeceğini bir anlasa rahata eriverecek de nefes alacak” diye çözülmüş bu kez. “Derdi veren dermanı da verir” derdi eskiler. Canını uyandır ki onların dert bildiği senin dert bildiğinle aynı değildi. Onlar dert diye imtihana derlerdi. Hastalığı, afeti, darlığı dert bilirlerdi sadece. Şimdi parmağı azıcık kanasa âdemoğlunun, dert bilir oldu bunu.
Dervişe “bayram nedir?” diye sormuşlar “Allah'tan gafil olmamaktır” diye cevap vermiş ve eklemiş: “Her ne kadar aslında Allah'tan gafil olmak imkânsız olsa da bunu size anlatmanın bir yolunu bilmediğim için böyle veriyorum cevabı.” “Zikirden gafil olacağına zikirde gafil ol” demişti bir başka derviş. Aslında bu dahi çok açık bir cevabıdır meselenin ama artık mesele edilen şeyler o kadar basitleşti, o denli hiçleşti ki oturup anlatmak bile yorucu olmaya başladı.
Dervişe sormuşlar: “İmtihan nedir?” Güzel bir günündeymiş. “Beni imtihan etmek niyetinde misiniz?” diye cevap vermiş derviş. Sonra anlatmaya başlamış. “Altın ateşte, insan mihnette belli olur” dermiş eskiler. Kulun imtihanı ne kadar ağır olursa sevabı da o denli çok olur diye düşünmüşler. Doğrudur bu. Doğrudur ama tek cevap değildir. Daha doğrusu imtihan nedir sorusunun cevabı değildir bu cevap. Kulun mihnete düşmesine “bela” derler. İmtihan bela ile başlamaz ki “imtihan nedir” diye sorulduğunda “zorluklara sabretmektir” diye cevap verelim. O olsa olsa “imtihanda nasıl davranmak gerekir, imtihanı geçmek için ne yapmak lazım gelir?” sorusunun cevabı olur böylece.
Dervişe sormuşlar: “Yârdan ayrılmaktan korkar mısın?” Dedik ya, bizim derviş az değişik adamdır. Kimine beklediği yerden, kimine ummadığı köşeden verir cevabı. Bu kez, dümdüz söylemiş: Ayrılık, yârin kendisinden başka biri olduğunu düşünenin korkusudur. Yâr öyledir ki araya “ve” de girmez, “-ile” de girmez. “Yâr benim, ben de yârimim” demek zaittir. Zira “yâr benim” demek, yâr ile kendi aranda bir mesafe olduğunu ihsas ettirir ki insanın yârinin olmadığına delalet eder.
Derviş Hızarcı ist Vorstandsvorsitzender der KIgA e.V. Der studierte Lehrer für Politik und Geschichte ist gefragter Experte in den Bereichen Antisemitismus, antimuslimischer Rassismus und vergleichende Religionswissenschaften und berät regelmäßig Institutionen wie die Berliner Polizei, und verschiedene Ministerien. In Zeiten immer größerer gesellschaftlicher Verunsicherung und populistischen Tönen, bleibt Derviş Hızarcı die Stimme der Vernunft, die mit praxisorientierten Ansätzen, wissenschaftlicher Fundierung und einer tiefen Leidenschaft für Dialog und Bildung auf eine vielfältige, demokratische und gerechte Wertestruktur in unserer Gesellschaft setzt. Für sein Engagement in der Einwanderungsgesellschaft bekam er die Verdienstmedaille der Bundesrepublik Deutschland von Bundespräsidenten Frank Walter Steinmeier verliehen. Im Oktober 2024 erhielt er den Landesverdienstordens des Landes Berlin. Im Herbst 2024 veröffentlichte er sein erstes Buch „Zwischen Hass und Haltung“ im Suhrkamp Verlag. Er ist im Beraterkreis Antisemitismus des Beauftragten der Bundesregierung für jüdisches Leben und gegen Antisemitismus.
Dervişe sormuşlar: “İnsanı nerede gördün?” Cevap vermiş: Düşerken gördüm insanı. Tutunduğu tuğlayı Rabbi bilmekle meşguldü. Başkasının putuna İbrahim'di, başkasının günahının masumuydu düşerken insan. Öyle bir düşüşle düşüyordu ve bu düşüş ona öyle büyük bir zevk veriyordu ki mest oluyordu mutluluktan. “Benim kararım” diyordu, “benim sevabım” diyordu, benim günahım, benim Rabbim, benim dünyam, benim hayatım. Her “benim” dediğinde düşüyordu insan. Düşmenin her türünü ezberine aldığını zannederek düşüyordu. Üstelik düşerken dönüşü bildiğinden yüzde yüz emindi. Döneceği yerin orada, öylece kendisini beklediğinden hiç şüphesi yoktu.
Dervişe “dünya nimeti nedir?” diye sormuşlar, “elemin senden gitmesidir” diye cevap vermiş. “Bu da ne ola ki?” diye merak edip tekrar sormuşlar. O da “dünya nimeti mutlak değildir, hastayken iyileşmek, açken doymak, cahilken öğrenmektir. Elemin senden alınmasına dünya nimeti derler. Ahiretin nimeti öyle değildir. Orada aç olduğun için yemezsin. Hasta olduğun için iyileşmezsin. Orada nimet mutlak ve kesintisizdir” demiş.
Bir tekkenin genç müritleri bizim dervişe heyecanla demişler ki “bizim bir şeyhimiz var, havada uçuyor.” İstifini bozmamış bizimki. “Allah, sineklerin yapabildiğini yapmayı başaran şeyhinizin sırlarını aziz eylesin” diye dua etmiş.
Dervişe “Allah'la iyi geçinmenin sırrı nedir?” diye sormuşlar, “O'na vakit ayırmak” demiş. Söyledik ya, bizim derviş biraz değişik biri. Kafasını başkalarından farklı çalıştırmak işine hiç gönül indirmemiş ama kafası her zaman başkalarından farklı çalışmış. “İsteme ki versin, ver ki çoğalsın, küçült ki büyüsün” derken duymuşlar onu.
Dervişe “bereket” nedir diye sormuşlar, “siz bereketi bollukla, çoğalmakla karıştırırsınız ama bereket o değildir. Bereket iyi olanın, hoş olanın sürekli olmasıdır” diye cevap vermiş.
Dervişe “sermayen nedir?” diye sormuşlar, “samimiyettir” diye cevap vermiş. Bu kez de “samimiyet nedir?” diye sormuşlar, “bir şeyin en içindeki, en dibindeki, özü” demiş.
İnsanlar pek meraklıdır değil mi “kaza değişir mi, kader değişir mi?” diye sorup tartışmaya. Derviş, bütün tartışmaları bitirecek duayı şöyle edermiş: “Allah'ım, biz senin bizim hakkımızdaki kaza hükmünü değiştirmeni istemiyoruz. Ancak o kaza hükmünde bize lütufta bulunmanı talep ediyoruz.”
Dervişe “bayram nedir?” diye sormuşlar; “her halin geçici olduğu bilmektir” demiş. “Hangi gündür?” diye sormuşlar; “O'ndan gayrısını murat etmediğin her gündür” demiş. “Bayram geldiğinde ne yapmak icap eder?” diye sormuşlar; “Sıla-i Rahim gerekir” demiş. “Ya nedir sıla-i rahim?” diye sormuşlar, “insanın kendinden O'na firar etmesidir” demiş.
I denne ukens episode av podkasten fortsetter Bjørn, Magnus og Espen samtalen rundt vår treningsfilosofien. I tillegg så tar vi oss tid til å koseprate litt om både Camp Villmark, bruk av GPS på jaktprøver og skryter litt av hundene våre som har hatt en bra start på prøvesesongen.De fire første som sender mail til espen@fuglehundfolk.no får gratisbillett til Camp VillmarkVi håper å se dere derVi høres!Bjørn, Magnus og Espen
Duymuşsunuzdur. Dervişe sormuşlar “Allah ile aran nasıl?” diye. Derviş de cevap vermiş: “Hep O'nun dediği oluyor, geçinip gidiyoruz.” Bu cevabın derinliğini insanlara anlatabilme ihtimalimiz kalmadı zira bu cevabın derinliğini anlayabilecek insanlar değiliz. Niçin oluyor bu? Bence şundan: Artistlik ile iştigal etmeden yaptığımız neredeyse hiçbir kalmadı. Arkadaşlarından biri, Hacda elinde hesap makinesiyle babamın yanına gelip “hesap ettim, bugün itibariyle namazı bırakıyorum ben” diyerek şaka yapmış. O geldi aklıma. Şöyle demiş: “Madem Kabe'de kılınan bir vakit namaz bin vakit namaz yerine geçiyor, işte 20 gündür kılıp duruyoruz. Bu saatten sonra hiç namaz kılmasam 30 yıllık namaz biriktirmişim. Namaz benden düşse gerek.”
Ağanın aklı fikri Narin Hatunda'ymış. Derviş kılığına girip her yerde onu aramaya başlamış. Sonunda şehre gelmiş. Sormuş soruşturmuş ve sonunda şehzadenin güzeller güzeli bir kızla evli olduğu bilgisine ulaşmış. Bu olsa olsa Narin Hatun'dur diye düşünmüş ve bir şekilde Padişah'ın huzuruna çıkmış…
Derviş Hızarcı im Gespräch mit Natascha Freundel --- "Mehr Für statt Gegen." (Derviş Hızarcı) --- Die politische Debatte vor der Bundestagswahl ist vergiftet, spätestens seit der Abstimmung über das „Zustromungsbegrenzungsgesetz“ der CDU mit den Stimmen der FDP und der völkischen AfD - nach der Holocaust-Gedenkstunde im Deutschen Bundestag am 29. Januar 2025. Der Begriff „Migration“ hat mittlerweile einen deutlich negativen Klang, während die „Mitte der Gesellschaft“ gebetsmühlenartig beschworen und gesucht wird. Wie können wir beides – Migration und Mitte – ohne Angst zusammendenken? --- Derviş Hızarcı ist Vorstandsvorsitzender der Kreuzberger Initiative gegen Antisemitismus, KIgA. Sein Buch „Zwischen Hass und Haltung. Was wir als Migrationsgesellschaft lernen müssen“ erschien 2024 bei Suhrkamp. --- Mehr Infos s. www.radiodrei.de/derzweitegedanke --- Schreiben Sie uns gern direkt an derzweitegedanke@radiodrei.de.
#KöşedekiKitapçı'da bugün
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak diyarlardan birinde bir delikanlı yaşarmış. Bir gün delikanlı dervişe gitmiş. Küçük yaşta ana babasını kaybettiğini ve bu yaşına kadar ne kadar para kazandığını anlatmış. Sonra da bu kadar parayı nasıl harcaması gerektiğiyle ilgili tavsiyeler istemiş. Derviş, delikanlıyı uzun uzun incelemiş ve konuşmuş: Delikanlı, bu para senin kısmetin değil. Senin kısmetin denizlerden birindeki altın bir balığın karnındadır...
Kısa Dalga Politi-Cast'te bu hafta gazeteciler Sedat Bozkurt ve Berna Can, gündeme damgasını vuran yeni anayasa tartışmaları, MHP'nin HÜDA-PAR çıkışı ve konumu, CHP'nin parti içi dengeleri ve Ekrem İmamoğlu'nun "Partimin araç olduğunu biliyorum" çıkışı ve sürpriz şekilde gerçekleşen CHP 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu görüşmesinin perde arkasını ele aldı. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Zaman zaman tasavvufî düşünce ve kültürün, Müslümanları atâlete ve tembelliğe sevk ettiğine, dünyadan el etek çektirip pasifize ettiğine ve cihat ruhundan uzaklaştırdığına dair eleştirilere şahitlik ediyoruz. Oysaki; tarihî gerçekler, bu eleştirinin isabetsiz olduğunu göstermektedir. Zira tarih, - bazı istisnaları olmakla birlikte- sûfîlerin, zikir meydanına koşarken hangi heyecanla koşmuşlarsa, yeri geldiğinde cihat meydanına da aynı şuur ve heyecanla koştuklarına şahitlik etmektedir. Evet; tasavvufî terbiyede bir pasifize etme boyutu vardır. Ancak bu, nefs-i emmâreye yöneliktir. Muhakkik sûfîlerden anladığımıza göre, tasavvuf; nefsin insana kötülüğü emreden katmanını/boyutunu pasifize etme sanatıdır; nefsini köreltip öz canından geçerek izâfî varlığını “hakikî ve mutlak varlığın yegâne sahibi olan” Cenâb-ı Hakk'ın varlığında ifnâ ve ibkâ etmektir. Şu halde, dünyevî zevk ve menfaatlerden geçmek şöyle dursun, bütünüyle varlığından geçmeye yönelik bir manevî eğitim almış birinden beklenen, elbette îlâ-yı kelimetullah uğrunda gayret sarf etmektir. İçindeki kâfir olan nefs-i emmâresi ile büyük cihadında, fenâ-yı can edip cemâlullahı müşâhedeyi hedeflemiş olan bir dervişin, yeri geldiğinde hariçteki küffâr ile küçük cihadında fedâ-yı can edip âlem-i cemâle şehadet ile göçmeyi hedeflemesi son derece tabiîdir. Şimdi gelin, sûfîlerin tarihte cihat hareketlerine nasıl öncülük ettiklerine özet bir şekilde bakalım. Şam'da Şeyh Rislân diye anılan Türk asıllı sûfî Şeyh Arslan'ın (ö. 1155?), haçlı saldırılarına karşı Şam halkını cihat ruhuyla örgütleyerek Şam'ın savunmasında büyük katkısı olmuştur. Onun, Şam'ın surları dışında hem ön karakol hem de tekke olarak kullanılan “ribat”ı meşhurdur. Dervişlik ile mücahitlik ruhunu mezcetmesi dolayısıyla kendisine “imamu's-sûfiyye ve şeyhu'l-mücâhidîn” ünvanı verilmiştir. Nureddin Zengî'nin de tasavvufa gönül veren, hatta sûfîlerin bir nevi şiarı olan yün giymeyi âdet edinen, tekkeleri ve tekke erbabını destekleyen mücahit bir devlet adamı ve komutan olduğu bilinmektedir. Kezâ; Kudüs fatihi Selahaddin Eyyûbî de tıpkı selefi Nureddin Zengî gibi tasavvufu benimsemiş, sûfîlerin zikir meclislerine katılmış ve onları desteklemiş mücahit bir sûfîdir. Selahaddin, inşa ettirdiği medreselerin yanına genellikle bir de tekke yaptırmıştır. Onun ordusunda sûfîlerin özel bir yeri ve önemli katkıları olmuştur. Meselâ Hıttin bölgesine getirdiği askerlerin çoğu, gönüllü sûfîlerden oluşmuştur. İbn Hallikân, Kudüs'ün fethi için şöyle der: “Kudüs'ün fethi görülmeye değer bir ihtişama sahipti. Bu fethe, ilim ehlinden de, züht ve tasavvuf ehlinden de pek çok kimse katılmıştı.” (Bk. Sûfîler ve Aksiyon, Es'ad el-Hatîb, s. 57-76).
İstanbul Atatürk Kültür Merkezi'nde 25 Ağustos'a kadar açık olacak “Zafer Bizimdir” adlı sergide, Filistin direnişi afişlere yansıdı. Filistinli şair Mahmud Derviş'in külliyatındaki güçlü şiirleri görsele dönüştüren, İstanbul Ticaret Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı bölümünde Öğretim Üyesi ve sanatçı Dr. Muhammed Emin Albayrak ile konuştuk.
Siyonist ideolojiye mensup araştırmacılar 20. yy'ın ikinci yarısından itibaren Doğu Avrupa ve İslam coğrafyasının merkez bölgeleriyle ilgili bilgi üretiminde söz sahibiydi. Bu araştırmacılar umumiyetle İngiltere ve ABD merkezli kurumlara bağlıydılar. Bu ülkelerin araştırma kurumları Siyonist ideolojiye mensup araştırmacılara hem alan açmış hem de desteklemişti. İngiltere ve ABD merkezli Siyonist araştırmacıların Kafkasya ve Türkistan'la ilgili bilgi üretiminde doksanlardan önce belirli zorluklar yaşadığını kabul edebiliriz. En azından onlar bu sahada açıkça boy gösterememişlerdi. Avrupa ve ABD'de birtakım kurumlar Sovyet hâkimiyetinde yaşayan Türk ve Müslümanlarla ilgili çalışmalara kaynak aktarmıştı. Fakat bu kurumlarda çalışan oryantalistlerin Siyonizm'e bağlılık derecesi hakkında kesin bir bilgiye ulaştığımı söyleyemem. Andığımız bölgeler coğrafî olarak birbirinden kopuk değillerdi fakat önemli farklılıklarla temayüz etmişlerdi. Buna rağmen sahanın farklılıkları alan çalışmalarına dâhil olan araştırmacılar için geçerli değildi. Oryantalistlerin çok önemli bir kısmı ideolojik olarak birbirinden ayrı ya da düşman kamplarda değildi. Oliver Roy ile Gilles Kepel'in birbirine göre yaklaşım farklılıkları olabilir fakat ideolojik olarak birbirinin zıttı değillerdi. Hatta aralarındaki ortaklıklar çok daha barizdi. Arminius Vambery, her ne kadar dinî bağlılığı ile bilinen bir araştırmacı olmasa da millî kimliğinden dolayı Türkistan coğrafyasını seyahate giriştiğinde derviş kılığına bürünme gereği hissetmişti. Bu hissin on dokuzuncu yüz yılla sınırlı olmadığını anlıyoruz. Sovyet sonrası dönemde Türkistan coğrafyasına yönelen oryantalistlerin, Arminius Vambery'nin izinden gittiklerini söyleyebilirim. Fakat aradan geçen yüz yıldan fazla zamanda büyük değişimler vardı. Bu sebeple yeni kurulan Türk cumhuriyetlerinde rahatlıkla at koşturabilecek insanları bulmak gerekiyordu. FETÖ olayının çok farklı bağlamlarda incelenmesi gerektiğini ifade ederken kastettiğimiz de bu türden ayrıntılar. Geçmişte FETÖ'nün Türk coğrafyasına sızmasını sıradan bir hadiseye indirgedik ve onların bölgesel faaliyetleri ölümcül sonuçlar doğurdu. Bu sonuçlar bundan sonraki dönemler için de geçerlidir. Çünkü bu yeni unsurlar Vambery gibi kılık değiştirme gereği hissetmeden coğrafyanın derinliklerinde faaliyet yürüttü. FETÖ'cülerin coğrafya hakkında ürettiği bilgiler Batı hegemonyası açısından oldukça değerliydi ve bundan sonra da değerini kaybetmeyecek, gözden düşmeyeceklerdir.
Abdurrahmanoviç, Abidoviç, Ademoviç, Agiç, Ahmedoviç, Ayşiç, Alibaşiç, Aliç, Aliefendiç, Alihociç, Bayraktareviç, Bayramoviç, Beşiroviç, Begoviç, Cananoviç, Caniç, Çelebiç, Davutbaşiç, Davutoviç, Dervişeviç, Dizdareviç, Efendiç, Feyziç, Ferhatoviç, Habiboviç, Haciç, Hafızoviç, Haydareviç, Haliloviç, Hamzabegoviç, Hasanoviç, Hasiç, Hociç, Huremoviç, Hüseyinoviç, İbişeviç, İbrahimoviç, İsakoviç, İzmirliç, Yakuboviç, Yaşareviç, Yusufoviç, Kadriç, Kardaşeviç, Korkutoviç, Mahmutoviç, Mehmedoviç, Memişeviç, Muharremoviç, Muminoviç, Muratoviç, Mustafiç, Numanoviç, Ömeroviç, Osmanoviç, Paşiç, Rizvanoviç, Salihoviç, Selimoviç, Sinanoviç, İsmailoviç, Subaşiç, Süleymanoviç, Şahinoviç, Tabakoviç, Turkoviç, Tursunoviç, Uzunoviç, Zahiroviç… Srebrenitsa'da şehadet parmağı gibi yükselen bembeyaz mezar taşları arasında yürüyorum. Etraf, cennet bahçeleri gibi yemyeşil. Bir yandan, gördüğüm soy isimlerini zihnimde Türkçeye tercüme ediyorum: Abdurrahmanoğlu, Abidoğlu, Ağaoğlu, Ahmedoğlu, Alibaşoğlu, Canoğlu, Dervişoğlu, Haliloğlu, Feyzioğlu, Korkutoğlu, Mahmutoğlu, Müminoğlu, Kadrioğlu, Paşaoğlu, Şahinoğlu, Dizdaroğlu, İzmirlioğlu, Ömeroğlu, Sinanoğlu, Selimoğlu, Türkoğlu, Dursunoğlu, Zahiroğlu, İshakoğlu, Muratoğlu… Kiminin aile büyüklerine, kiminin mesleklerine, kiminin de göçüp geldiği şehre atıflar taşıyan sülale adları… İsimler de çok tanıdık: Mehmet, İdris, Fehim, Asım, Tayyib, Hamid, Fadıl, Muammer, Muhammed, Cemil, Nezir, Salih, Şaban, Eyüp, Mevlüt, Ramazan, Zahid, Hasib, Yusuf, Selim, Yunus, Niyaz, İzzet, Hamza, Adil, Ziyad, Fuad, Şemseddin, Mustafa, Kasım… “Tek suçları Müslüman olmaktı” diye mırıldanıyorum, mezar taşlarına ve üzerlerindeki doğum tarihlerine bakarken. Ölüm tarihi zaten hep aynı: 1995. Ne kadar yaşadıklarını ve kaç yaşında katledildiklerini hesaplıyorum. Yan yana yatanlar arasındaki akrabalık ilişkilerine dikkat kesiliyorum. Dede-oğul-torun görüyorum sık sık. “Modern” dünyanın gözleri önünde, Hollandalı askerlerin gözetimi altında, sözde “güvenli bölge” ilân edilen Srebrenitsa'da katledilen 8372 kişi, şimdi Potoçari Şehitliği'nde yekpare bir ibret abidesi haline gelmiş, yaşadıklarını haykırıyor, sağır kulaklara hakikatleri duyurmaya çalışıyor. Şehitliğe gelirken, Bratunac'tan Potoçari'ye kadar yol boyunca Bosna Savaşı'nda ölen Sırp milliyetçilerin siyah-beyaz fotoğrafları sıralanmıştı. Soykırımın yıldönümünde Potoçari'ye gelecek olan binlerce insan bu yolu kullanacağı için, Sırplar kendilerince şu mesajı vermek istiyordu: “Onlar da bizi öldürdü!” Hatta “Kendimizi savunduk!” Bu tezler Ermeni komitacılardan Siyonistlere, bütün katil sürüleri tarafından hunharca kullanıldığı için çok tanıdık. Sırpların Müslüman Boşnaklara reva gördüğü mezalim ise, öyle yol kenarına fotoğraf dizmekle örtülebilecek kadar basit ve sıradan değil. Potoçari Şehitliği'nde saatler geçirebilirsiniz. Sadece mezar taşlarını okumak bile, insanı derin tefekkürlere ve muhasebelere sürüklüyor. Mekân öylesine yoğun. Tüylerinizi diken diken eden somut bir gerilim yüklü havada.
Dervişe sormuşlar: “Zehir nedir?” Derviş cevap vermiş: “İhtiyacımızdan fazla olan her şey zehirdir.” *** Nedense yetinmesini bilmiyoruz. Her şeyin daha fazlasına talip oluyoruz. İhtiyacımıza bir sınır çizmiyoruz. İhtiyacımız sınırsız olunca daha fazlanın da bir sınırı olmuyor. Daha fazla iktidar istiyoruz mesela. Daha fazla güç sahibi olmak istiyoruz. Herkesin karşısında el pençe divan durduğu insanlar olmak istiyoruz. Daha fazla yemek yiyoruz mesela. Doymak nedir bilmiyoruz. Daha fazla iktidar ve güç isteği bizi zehirliyor. Ruhumuzu ve yüreğimizi göçertiyor. Yemeğin daha fazlası zehre dönüşüyor. Vücudumuz sağlığından oluyor. Fazla nefret de zehirler. Çünkü bakışını körleştirir. En fenası, haksızlığa ve adaletsizliğe yöneltir. Fazla muhabbet de bir tür zehirdir. O da gözü körleştirir, kulağı sağır eder. İhanet o yüzden hep en fazla sevdiklerinden gelir. Hep en yakınında tuttuklarından gelir. Fazla iyi niyet de zehir hükmündedir. Elhasıl, her şeyin fazlası, yani ihtiyacımızdan fazlası, bizim için zehir hükmündedir. O yüzden fazlalıktan ve aşırılıktan kaçınmamız gerektiğini ısrarla salık verir Kutsal Kitabımız ve yüce Peygamberimiz. Dengeyi öğütler. Denge üzre olmayı. Sevgimizde de nefretimizde de aşırılıktan kaçınmamızı bâhusus salık verir. Zira bugün nefret ettiğimiz yarın sevdiğimiz birine dönüşebilir. Bugün en sevdiğimiz biri ise yarın en nefret ettiğimiz birine. İtidal ve denge ilkesi çok önemli. Bir de kanaatkârlık.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 18 yıl aranın ardından CHP Genel Merkezi'ne gitti ve partinin lideri Özgür Özel ile görüştü. İkilinin görüşmesi yaklaşık bir buçuk saat sürdü. Gündemde anayasa tartışmaları, ekonomi ve bazı davalar vardı. Bu görüşmenin perde arkasını Medyascope Ankara Haber Müdür Yardımcısı Özgecan Özgenç aktaracak. Gazeteci Fehmi Koru ile de görüşmeyi değerlendireceğiz. İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki grup toplantısında konuştu. Dervişoğlu'nun gündeminde suikast sonucu öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş'in, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesi vardı. Medyascope Ankara muhabiri Mahir Bağış izledi, ayrıntıları aktaracak. Eski Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin 2015'te Diyarbakır-Sur'da vurularak öldürülmesine ilişkin davanın karar duruşması yapıldı. Medyascope Diyarbakır Temsilcisi Ferit Aslan davayı takip etti. Davadaki son gelişmeleri anlatacak.
Yerine kayyum atanan Hakkari Belediye Başkanı tutuklandı. Hakkari Belediyesi'nin DEM Partili Eş Başkanı Mehmet Sıddık Akış, “terör örgütü yöneticiliği” suçlamasıyla 19 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı ve cezaevinde gönderildi. Hakkari Barosu Başkanı Ergünan Canan ve Hakkari İl Sesi Gazetesi'nden Zeki Dara Kayda Değer'de anlattı. Fethullah Gülen'in yeğeni Ebuseleme Gülen, 15 Temmuz darbe girişimi öncesi, Fethullahçıların sivil imamı Adil Öksüz, önde gelen isimlerden Cevdet Türkyolu hakkında iddialarda bulundu ve “Meral'i Gıdıkla” isimli mobil oyunu nasıl yaptıklarını ifşa etti. Ruşen Çakır Kayda Değer'de Gamze Elvan'ın sorularını yanıtladı! Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, saat 17.00'de Beştepe'de eski İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'le görüşecek. sosyal medyada Akşener'in AKP'ye katılıp katılmayacağı, seçimlerde destekleyip desteklemeyeceği konuşuluyor. İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, “milletvekili transferi” tartışmaları üzerinden CHP lideri Özgür Özel'e yüklendi. Dervişoğlu, Özel'in açıklamalarını hatırlatarak, “Utanın beyler utanın” diye konuştu. Hakkari'de atanan kayyuma da değinen Dervişoğlu, “Dava sonlanmadıysa neden kayyum atıyorsunuz, memleketi karıştırıyorsunuz” dedi. Medyascope Muhabiri Mahir Bağış Dervişoğlu'nun açıklamalarından detayları aktardı. Ankara'nın bir diğer gündemi ise Türkiye Belediyeler Birliği seçimleri. Delegasyonda çoğunluğu sağlayan CHP'li belediye başkanları, seçimler öncesinde Genel Başkan Özgür Özel ile bir araya geldi. Medyascope Haber Müdür Yardımcısı Özgecan Özgenç gelişmeleri aktardı.
Kobraların gündeminde bu hafta; Nemo'nun kazandığı Eurovision, İsrail protestoları ve yarışmayı anbean aktaran Devlet Bahçeli. değerini fark etmek için kendini ikna kümesine kapatan Çağla Şikel, baş parmak paylaşımıyla Lyon Başkonsolosu, gizli ajandalar arayan Müsavat Dervişoğlu, Cennet Koyu'na yapılan 128 odalı otel, sonunda seçilebilen yargıtay başkanı ve ilk yorumlar, taslağı şimdiden tartışılan 9.yargı paketi, kararı açıklanan Kobani Davası, bütün detaylarıyla kamuda tasarruf paketi ve ekonomistlerin yorumları var. Cumhurbaşkanı köşesinde ise; Ankara'ya gelen Miçotakis ve yaşanan Hamas anlaşmazlığı, Ayhan Bora Kaplan soruşturmasındaki kukla ve kuklacılar, hedefinden kopmayan il başkanları ve dinlenmeye alınacak olanlar var. Haftanın bütün gündemini konuştuğumuz yepyeni bölüm yayında! http://kreosus.com/kobrakobrapodcast Twitter: http://twitter.com/kobrapod Instagram: http://instagram.com/kobrakobrapodcast
Kobraların gündeminde bu hafta; Nemo'nun kazandığı Eurovision, İsrail protestoları ve yarışmayı anbean aktaran Devlet Bahçeli. değerini fark etmek için kendini ikna kümesine kapatan Çağla Şikel, baş parmak paylaşımıyla Lyon Başkonsolosu, gizli ajandalar arayan Müsavat Dervişoğlu, Cennet Koyu'na yapılan 128 odalı otel, sonunda seçilebilen Yargıtay başkanı ve ilk yorumlar, taslağı şimdiden tartışılan 9.yargı paketi, kararı açıklanan Kobani Davası, bütün detaylarıyla kamuda tasarruf paketi ve ekonomistlerin yorumları var. Cumhurbaşkanı köşesinde ise; Ankara'ya gelen Miçotakis ve yaşanan Hamas anlaşmazlığı, Ayhan Bora Kaplan soruşturmasındaki kukla ve kuklacılar, hedefinden kopmayan il başkanları ve dinlenmeye alınacak olanlar var. Haftanın bütün gündemini konuştuğumuz yepyeni bölüm yayında! http://kreosus.com/kobrakobrapodcast Twitter: http://twitter.com/kobrapod Instagram: http://instagram.com/kobrakobrapodcast #nemo #devletbahçeli #çağlaşikel
Kobraların gündeminde bu hafta; narkotik baskınına uğrayan Kalben, suç sayılacak olan etki ajanlığı, Taha Hüseyin Karagöz ile görüşen ve çok eleştirilen, Devlet Bahçeli'ye mesir macunu hediye eden Özgür Özel, yeni anayasa için kapı kapı gezen meclis başkanı Kurtulmuş, yeni anayasaya kapıyı kapatan yeni İyi Parti genel başkanı Dervişoğlu, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli müfredetıyla eleştirilen ve eleştirilere yanıt veren Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, öğrencisi tarafından öldürülen öğretmenimiz İbrahim Oktugan, yeğenine iş veren Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey var. Ahmet Hakan köşesinde; estetik garibesi kavramı, liderlerin içinden geçirdikleri ve Meral Akşener'e dizi önerileri var. Cumhurbaşkanı köşesinde ise; Cumhur İttifakında olmayan sorunlar, tasarrufları tekemmül ettirmek için verilen talimat ve son zamanda artan serzenişler var. Kahkaha dozunun yükseldiği, haftanın bütün gündemini konuştuğumuz yepyeni bölüm yayında! http://kreosus.com/kobrakobrapodcast Twitter: http://twitter.com/kobrapod Instagram: http://instagram.com/kobrakobrapodcast
Meltem Suat ve Cem Özen, İYİ Parti'nin yeni Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu'nu, kaldırılmayan mülakatları ve not artırımlarını tartışıyor.Become a supporter of this podcast: https://www.spreaker.com/podcast/daktilo1984--5970640/support.
İYİ Parti'de Akşener dönemi kapandı, desteklediği Müsavat Dervişoğlu genel başkanlık koltuğuna oturdu. İYİ Parti'ye şimdi ne olacak? Cumhur İttifakı'na doğru mu kayacak? Partide kan kaybı devam eder mi? İYİ Parti'nin dirilme imkanı var mı? Müsavat Dervişoğlu, partiyi yukarıya doğru taşıyabilir mi? Özgecan Özgenç, kongreden izlenimlerini anlatacak; Kemal Can ise partinin geleceğini analiz edecek. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden arasında 9 Mayıs'ta planlanan görüşme ertelendi/iptal edildi. Görüşme neden ertelendi? Kadir Has Üniversitesi'nden Prof. Dr. Serhat Güvenç ile konuşacağız. Bir diğer konumuz da tabii Erdoğan-Özgür Özel görüşmesi. Görüşmenin bu hafta olmasına kesin gözüyle bakılıyor. Gündemdeki konu başlıklarından biri de anayasa değişikliği. Gerekli mi? Siz ne düşünüyorsunuz? Editör: Aliye Altınışık
İYİ Parti'nin 5. Olağanüstü Kurultayı'nda genel başkanlığa Müsavat Dervişoğlu seçildi. World Central Kitchen, dört haftalık aranın ardından Gazze'deki yardımlarına tekrar başlayacağını duyurdu. Bu bölüm Türkiye İş Bankası hakkında reklam içermektedir. Tarihi Yarımada parkurunda “En Hızlı Yarı” sloganıyla koşulan Türkiye İş Bankası 19. İstanbul Yarı Maratonu videosunu buradan izleyebilirsiniz. Aposto Gündem'e buradan ulaşabilirsiniz.
Konuğumuz Doğukan İşler ile son öykü kitabı Dervişin Kulağı ve öykü kurmak üzerine konuşuyoruz.
I dagens podcast laver vi listen over ting, som mænd ville ønske at kvinder forstår. Vi anmelder nutidens 90'erne modetendenser, der er torsdagshoroskoper, pinlige idolmøderVi lyttes ved i morgen
Konuğumuz Senem Timuroğlu ile Suat Derviş'i ve onun Türkiye'deki kadın hareketi içindeki yerini konuşuyoruz.
İlk Türk kadın romancı ve gazetecilerinden Suat Derviş, 1920'li yıllarda Berlin'de yaşadı ve hayatını yazarak kazandı. “O'nu gazeteci yapan biraz da Alman toplumu oldu” diyor Derviş'in izini süren, kendisi de yazar ve gazeteci olan Menekşe Toprak. Toprak'ın "Dejavu" adını verdiği romanında da Suat Derviş, Almanlar'ın yeni Türkiye Cumhuriyeti ve Osmanlı, özellikle de harem konusunda kendini adeta soru yağmuruna tuttuğunu anlatıyor. COSMO TÜRKÇE, Menekşe Toprak ile kitabı, Suat Derviş'in hayatı ve o yılların Berlin'i ile bugünkü Berlin'i konuştu, paralelliklere ayna tuttu. Mikrofonda Erkan Aslan ve Ceyhun Kara var. Von Ceyhun Kara.
Muže v bílých řízách, kteří se za zvuků snové hudby otáčejí kolem své osy, můžete potkat i v leckterém turistickém letovisku. Za těmi nejlepšími tančícími derviši se ale musíte vypravit do města Konya. Tam také zjistíte, že tanec dervišů vychází z prastaré filosofie a u jeho zrodu stál jeden z nejvýznamnějších islámských mystiků.Všechny díly podcastu Zápisník zahraničních zpravodajů můžete pohodlně poslouchat v mobilní aplikaci mujRozhlas pro Android a iOS nebo na webu mujRozhlas.cz.
durée : 00:37:33 - Le Temps du débat - par : Emmanuel Laurentin - Dans son rapport publié le 17 novembre, la Ciivise recommande de rendre imprescriptibles les crimes et les agressions sexuelles commis contre des enfants. Comment notre système légal s'en retrouverait-il bouleversé ? En quoi ces débats traduisent-ils l'évolution de notre société ? - invités : Audrey Darsonville Professeure de droit pénal à l'université Paris Nanterre; Carine Durrieu Diebolt Avocate spécialisée dans l'accompagnement des victimes, membre de la Commission indépendante sur l'inceste et les violences sexuelles faites aux enfants; Anne-Emmanuelle Demartini Historienne, professeure d'histoire contemporaine à l'Université Paris 1 Panthéon-Sorbonne, membre du centre d'histoire du XIXe siècle et membre du projet Dervi
durée : 00:37:33 - Le Temps du débat - par : Emmanuel Laurentin - Dans son rapport publié le 17 novembre, la Ciivise recommande de rendre imprescriptibles les crimes et les agressions sexuelles commis contre des enfants. Comment notre système légal s'en retrouverait-il bouleversé ? En quoi ces débats traduisent-ils l'évolution de notre société ? - invités : Audrey Darsonville Professeure de droit pénal à l'université Paris Nanterre; Carine Durrieu Diebolt Avocate spécialisée dans l'accompagnement des victimes, membre de la Commission indépendante sur l'inceste et les violences sexuelles faites aux enfants; Anne-Emmanuelle Demartini Historienne, professeure d'histoire contemporaine à l'Université Paris 1 Panthéon-Sorbonne, membre du centre d'histoire du XIXe siècle et membre du projet Dervi
Gelin Ey Aşıklar Gelin - Ben Dervişim Diyene Bir Ün Edesim Gelir | Zikir
Ayrıştırarak iktidar olanlar, yarattıkları enkazı birleşerek kaldırmaya çalışıyor ve maalesef bu tuzağa gönüllü olarak düşmeye hazır olanların sayısı hiç de az değil... Jenerik müziği: Rahman Altın
Emek ve Özgürlük İttifakı'nın bileşenleri, Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), 14 Mayıs'ta yapılacak seçimlerde cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacak. Anayasa Mahkemesi (AYM), Halkların Demokratik Partisi'nin, kapatma davasına ilişkin olarak yapacağı sözlü savunma tarihinin 14 Mayıs seçimlerinden sonraya bırakılması talebini reddetti. AYM'nin kararını değerlendiren HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, “HDP MYK hazırlıklarını yaptı. Büyük ihtimalle Yeşil Sol Parti ile seçimlere girme konusunda bir karar alınacaktır” dedi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi, Demokrat Parti (DP), Gelecek Partisi, İYİ Parti ve Saadet Partisi'nden oluşan Millet İttifakı, İttifak Protokolü'nü Yüksek Seçim Kurulu'n teslim etti. Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu için YSK'ya başvuruda bulunuldu. Kılıçdaroğlu'nun adaylık başvurusu için CHP grup başkanvekilleri Özgür Özel, Engin Altay ve Engin Özkoç, İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, Gelecek Partisi Kurucular Kurulu Üyesi Selçuk Özdağ, Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Cemal Enginyurt YSK'ya geldi. İYİ Parti ve CHP, Kılıçdaroğlu'nu aday göstermek için grup kararı almıştı. AKP ve MHP ise dün (21 Mart), AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için YSK'ya başvurmuştu. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu. Yeniden Refah Partisi Cumhur İttifakı'na katılmak için 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un değiştirilmesini talep etmişti. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Derya Yanık ve AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin'den itirazlar gelmiş, iki ismin çıkışları parti tabanında rahatsızlığa yol açmıştı. Akşener, AKP'li Zengin'e destek verdi. Gökçe Çiçek Kösedağı'nın sunduğu “Güne Bakış”ta, siyasetbilimci Sezin Öney ile Emek ve Özgürlük İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı çıkarmama kararını, Medyascope muhabirleri Senem Büyüktanır ile Bartın'ın, Berfin Bayır ve Enes Berk Demirkol ile Nevşehir, Kırşehir ve Niğde'nin seçim nabzını konuştuk. Editör: Egemen Gök
Seval Şahin ve Eda Yiğit'le, yaşamı boyunca kaleme aldığı üretimleriyle yazar Suat Derviş'i merkezine alan Sanat Kritik sergisini konuşuyoruz.
This week, Yonca Dervişoğlu talks to Eric about so many things from how she makes sure she has time to spend on her prioritises, how the pandemic has helped her connect to her teams, and how she approaches new roles and new challenges. Yonca discusses how her family and childhood experience moving from Istanbul to California - with its often unbridled optimism about technology - have shaped her and led her to where she is today, the CMO of many markets for Google, and how this has informed her priorities for EMEA's role in the future of technology. While EMEA can tend towards being overly concerned with new tech, Yonca actively seeks to push the region to embrace a more active role in new technology with a focus on the values particular to it, including privacy and equality. This is a great conversation for anyone interested in the bigger picture. If you want to hear more from Google's head of marketing for EMEA, you can find Yonca on LinkedIn.
Şehir Hepimizin'de bu hafta Serdar Soydan ile yazar Suat Derviş'in doğduğu, yaşadığı, yazdığı ve röportajlarını yaptığı İstanbul'u konuşuyoruz. Serdar Soydan 1980, İstanbul doğumlu. Sinema-TV ve ardından Türk Dili ve Edebiyatı eğitimi aldı. Editörlük, senaryo yazarlığı yaptı, yapıyor. Gazete ve dergi koleksiyonlarını tarayarak pek çok konuda belli bir birikime sahip oldu. Nahid Sırrı Örik, Suat Derviş, Peyami Safa, Bilge Karasu ve Mahmut Yesari başta olmak üzere pek çok yazarın külliyatına önemli katkılar sundu. Araştırma yazıları K24, Kitap-lık, Sanat Kritik gibi mecralarda yayımlanıyor. #SuatDerviş #İstanbul #ŞehirHepimizin
Socrates FC'nin 93. bölümünde İnan Özdemir, Atahan Altınordu ve İlhan Özgen, temsilcilerimizin Sporting, Antwerp ve Lokomotiv Moskova maçlarını değerlendiriyor ve Avrupa'yla gitgide açılan mesafeye dair kafa yoruyorlar. Atalanta ve Milan'ın sezonunu, VAR'la ilgili güncel hislerimizi, dergideki yeni dönemi de bu bölümde ele alıyoruz. / Ses Tasarımı: Vadi Sound (11:55) Temsilcilerimizin Avrupa fikstürü (23:25) Avrupa'yla açılan mesafe (31:00) Atalanta (39:50) Milan