Podcasts about rabbimiz

  • 16PODCASTS
  • 109EPISODES
  • 31mAVG DURATION
  • 1MONTHLY NEW EPISODE
  • Apr 23, 2025LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about rabbimiz

Latest podcast episodes about rabbimiz

Kerem Önder
Abdülkadir Geylani sohbetleri 21 / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Apr 23, 2025 41:18


“Peygamberlerin, sıddıkların ve salihlerin geniş ve doğru yoluna nasıl girilir? Dünya âhirete perdedir. Ahirete dalmaksa dünya ve öbür âlemin sahibine perdedir. Yaratılmışlara dalmak, Yaratan'dan ayırır. Hangi yaratılmışa gönül kaptırırsan, ruh pencerene perde çekmiş olursun. Halka [yaratıklara] bakma. Dünyaya, kalpten sevgi gösterme. Hakk'tan gayri şeylere iltifat etme, onun kapısına varıncaya kadar böyle devam et. Sır adımlarını aç. Zühd hâlini geliştir. Her kötü histen soyun. O'nun varlığında hayran ol. O'ndan yardım iste. O'na sığın., O'na bak. Geçmişteki İlâhî bilginin hükmünü gözet. Kalbini O'na vardırmaya çabala. Sırrını O'na ilet, bunu gerçekleştirdiğin an, O'nun yakınlık eli seni tutar, kendine çeker. Yeni hayatla tevhid verir ve kalpler üzerine sultan olursun. Kalp âlemi tüm emrini senden alır. Hastalığı olursa şifasını sen verirsin, işte bundan sonra dünyaya bakman caiz olur. Bu üstün hâlleri benliğinde topla, sonra dünyaya dön...Velayet hâlinin işareti vardır; o işaretler velîlerin yüzlerinden okunur. Onu anlayış sahipleri sezer. O işaretler velayet hâlini anlatmaya yeter; dile ne hacet...Ruh esenliği dileyen, nefsini atsın... Malını kalbine koymasın... Neyi varsa Hak uğruna harcasın. Hamurdan ve sütten kıl alırcasına dünyayı iç âleminden atsın. Âhireti de aynı şekilde yapsın. Hakk'ın gayri şeylerden üryan olsun, işte o zaman her şeyin hakkı verilir. Dünya ve âhiretten gelecek şeyler gelir. Sen onların peşine koşmazsın. Dünya, yerinde otururken yanaşma; onu ayağa kaldır. Tepsiyi başı üstüne aldır; sonra al ye! Hakk'ın kapısına durana böyle hizmet edilir; çünkü büyüktür. Nefis, önünde el pençe divan duranı zelil eder, perişan eder. Nefse hâkim olanların hemen hepsi, istiğna sahibidir. Nefse ihtiyaç arz etmekten beridirler.İman yolcuları dünyayı yitirmeye gönüllüdür. Allah'tan her zaman hoşnut olurlar. Allah onlardan razı olduktan sonra âhiret onlara göre hiçtir. Onlar Allah'tan, Allah'ı talep ederler. Dünyalık şeylerin taksimli olduğunu bilirler; bu sebeple ona kalplerini kaptırmaktan vareste olurlar. Öbür âlemde vaad olunan cennet ve nimetlerin, sahipleri için ayrılmış olduğunu bildiklerinden onun da peşine düşmezler. İşleri O'nun içindir; O'nun zatından öteye bir talep sahibi değillerdir.Faraza onlar bir gün cennete girseler. Hak nurunu göremeyince hiçbir yere bakmazlar. Kalbinde maddî varlıklar besleyen, yalnız kalmayı ve huzura dalmayı elde edebilir mi?.. Halkı ve sebepleri tesirsiz görmeyen, peygamber kervanına katılamaz. O büyük zincire halka olamaz; olmak dileyen azla yetinmeli. Çoğu, kader eline bırakmalı. Dünyalığın azı da yeter. Çok malın olsa, çok mu yiyeceğini sanıyorsun? Rahat mı bulacağını ümit ediyorsun?..Çok şeyleri bulmak için taarruza geçme; yıkılırsın. Çok mal istenmeden gelirse iyi olur. Onun saklanması da kolaydır. Giderse üzülmezsin. Gece sabahlara kadar mal hesap edip uykunu kaçırmazsın, rahatın bozulmaz.Hasan-ı Basrî (Allah ondan razı olsun) şöyle der: “İnsanlara sözünle ve işinle öğüt ver.”Ey vaiz, iç âlemin temizliği ile insanlara öğüt ver. Kalbini nurlandır. Ve onun nuru ile halka nasihat et. İçin kirli olduğu zaman dışın süsü ile onlara öğüt vermeye kalkma. İman sahiplerinin kalbi yaratılmadan imanları yazıldı. Bu geçmişin bilgisidir. Bunun üzerinde durmak caiz değildir. Ona dayanarak hüküm yürütmek doğru olmaz.Kalplerimiz iman nuruna ermek için gayretli olursa, Rabbimiz bize onu verir. Dilerse, çalışmadan da... O bizim çalışma ve yorulma hâlimize acır ve nurunu nasip eder. Utanmaz mısınız; nasıl tevil eder, tebdile uğraşırsınız?.. Mevlâ, zâtını vasfetmiş; onu başkası ile değiştirmek sizin ne haddinize?.. Sizden önce gelen sahabeye ve onlara uyanlara yeten bir din, size nasıl yetmiyor? Aziz ve Celil olan Rabbimiz, yaratıcılık sıfatını Arş'da yerleştirmiştir. Bunun şekli ve benzeri yoktur; yokluğu da iddia edilemez.

Yeni Şafak Podcast
Mahmut Ay - Kur'ân Günlüğü -24. Cüz-

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Mar 24, 2025 9:35


En büyük günahımızı bile silmeyi ve bizi en iyi amelimizle ödüllendirmeyi vadeden bir Rabbimiz var! “Rableri katında, onlar için istedikleri her şey olacaktır. İşte bu, kulluğunu güzel yapanların mükâfatıdır. Sonunda Allah onların yaptıkları en kötü amelleri bile silecek ve onları işledikleri en güzel amele göre ödüllendirecektir” (Zümer 39/35).

mahmut rabbimiz
Yeni Şafak Podcast
MAHMUT AY - Selâm olsun Suriye'nin yiğit evlatlarına!

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 13, 2024 7:36


“Zulmedip duran o güruhun arkası kesildi. Allah'a hamdolsun!” (En'âm 6/45) Hamdolsun, kendilerini yenilmez zanneden zalimlere yenilgiyi tattıran Rabbimiz'e! Hamdolsun, âh u enînleri arşa yükselen mazlumları sonunda galip kılan Rabbimiz'e! Hamdolsun, zalimlerin başını eğdiren ve mazlumların yüzünü güldüren Rabbimiz'e! Hamdolsun, bizlere mazlum Suriyeli kardeşlerimizin zaferini ve özgürlük sevincini gösteren Rabbimiz'e!

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Tahrim Suresi Tefsiri Ali Kucuk N107 M066

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Oct 22, 2024 56:50


TAHRÎM SÛRESİ MEALİ N107 M066 Medine döneminin ortalarında nâzil oldu. On iki âyettir. Helâl olanları haram kılmamamız bize öğretilir. "Helal ve meşru olan bir şeyi yapmayacağım" diye yemin eden kişinin, yeminini bozması daha iyidir. Yaptığımız kötülüklere yürekten pişmanlık duyarak nasuh tevbesi yapmamız gerektiği bildirilir. Toplumu ifsad eden kâfirlerle ve münafıklarla cihat emredilir. بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı ile 1 Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak Allah'ın sana helâl kıldığını, niçin haram ediyorsun? Allah afvedicidir. 2 Allah, yeminlerinizin çözülmesini farz kılar. Allah'tır sizin Mevlanız. O her şeyi bilen her şeye hükmedendir. 3 Hani peygamber eşlerinden birine (Hafsa'ya) gizlice bir söz söylemişti. O eşi bu sözü (bir başka eşi Ayşe'ye) haber verdi. Allah da bu söz sır naklini peygambere açıklayınca, (Peygamber eşlerinden birine) Bunun bir kısmını bildirdi, bir kısmını bildirmekten vazgeçti. Bunu ona (Hafsa'ya) haber verince (Hafsa) "Bunu sana kim haber verdi?" dedi. (Peygamber de) "Bana her şeyi bilen, her şeyden haberdar olan Allah haber verdi" dedi. 4 Eğer ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz, (iyi olur). Çünkü ikinizin de kalpleri kaymıştı. Eğer onun (peygamberin) aleyhine birbirinize arka çıkarsanız, şüphesiz O Allah, Cebrail ve mü'minlerin salihi onun dostudur. Bunun ardından melekler de yardımcıdırlar. 5 Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona sizden daha hayırlı, Müslüman, mü'min, itaatkar, tevbe eden, ibadete düşkün, oruç tutan, dul ve kızlar verir. 6 Ey iman edenler, kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun ki, onun yakıtı insanlar ve taşlardır. Onun (ateşin) üzerinde kaba ve güçlü melekler vardır. Allah'ın onlara emrettiklerine karşı gelmezler ve emredilenleri yaparlar. 7 Ey kâfirler, bugün özür dilemeyin. Ancak yaptıklarınızla cezalandırılacaksınız. 8 Ey iman edenler, nasuh tevbesiyle Allah'a tevbe edin. Umulur ki Allah kötülüklerinizi gizler ve sizi altından ırmaklar akan Cennetlere koyar. O gün Allah, peygamberi ve iman edip onunla beraber olanları rusvay etmez. Onların nuru önlerinde ve sağ taraflarında koşar. "Rabbimiz bizim nurumuzu tamamla, bizi afvet. Şüphesiz Sen, her şeye gücü yetensin" derler. 9 Ey Peygamber! kâfirlere ve münafıklara karşı cihat et ve onlara (savaşırken) sert davran. Onların yeri Cehennemdir. Orası ne kötü bir dönüş yeridir. 10 Allah kâfirlere, Nuh'un hanımı ile Lût'un hanımını örnek verdi. İkisi de bizim kullarımızdan iki salih kulumuzun (nikahı) altında idiler. İkisi de (iman etmemekle) ihanet ettiler. O ikisi (iki peygamber) onları (eşlerini) hiç bir şeyle Allah (azabın)'dan kurtaramadılar. Onlara: ‘Ateşe girenlerle beraber siz de girin" denildi. 11 Allah, Firavun'un hanımını da örnek verdi. Hani o kadın: "Rabbim benim için katından cennette bir ev yap, beni Firavun'dan ve yaptığından ve zalimler topluluğundan beni kurtar" demişti. 12 Namusunu koruyan, Imran kızı Meryem'i de (Allah örnek gösterdi). Biz, ona ruhumuzdan üfürdük. O, Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti ve itaat edenlerden oldu. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/tahrim-suresi-tefsiri

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Hasr Suresi Tefsiri Ali Kucuk

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Oct 15, 2024 55:15


*59 HAŞR SÛRESİ Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı ile 1 Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ı tesbih etmektedir. O her şeye galip her şeye hükmedendir. 2 İlk sürgünde ehli kitap kâfirlerini (Beni Nadr) yurtlarından çıkaran O'dur. Siz çıkacaklarını zannetmiyordunuz. Onlar da kalelerinin kendilerini koruyacağını sanıyorlardı. Allah ('ın azabı) onlara hiç hesap etmedikleri yerden geldi. Kalplerine korku saldı. Evlerini kendi elleriyle ve mü'minlerin elleriyle yıkıyorlardı. Ey akıl sahipleri, ibret alınız. 3 Eğer Allah, onlara sürgünü yazmamış olsaydı, elbette onlara dünyada azap ederdi. Ahirette ise onlara ateş azabı vardır. 4 Bu (sürgün ve âhiretteki ceza) onların Allah'a ve Rasûlü'ne karşı gelmeleri sebebiyledir. Kim Allah'a karşı gelirse, şüphesiz Allah'ın azabı şiddetlidir. 5(Harp taktiği olarak) Değerli hurma ağaçlarından kestikleriniz de, (kesmeyip) kökleri üzerinde bıraktığınız da, hep Allah'ın izniyledir ve fasıkları rezil etmek içindir. 6 Allah'ın, onlardan Rasûlü'ne geri verdiği fey (harpsiz elde edilen ganimet) ki, siz ona at veya deve koşturmadınız. Ancak Allah, peygamberlerini dilediklerine musallat eder. Allah her şeye gücü yetendir. 7 Allah'ın şehirlerin halkından Rasûlü'ne geri verdiği fey'i (harpsiz elde edilen ganimet) Allah'a, Rasûlü'ne, yakınlara, yetimlere, fakirlere, yolda kalanlara aittir. Böylece (mal) içinizdeki zenginler arasında dolaşan bir şey olmasın. Peygamber size neyi vermişse alınız. Size neyi yasakladıysa ondan vazgeçin. Allah'tan sakının. Şüphesiz Allah'ın azabı şiddetlidir. 8 (Bu ganimetler) Yurtlarından ve mallarından çıkarılan, Allah'ın lûtuf ve rızasını arayan, Allah ve Rasûlü'ne yardım eden fakir muhacirlere aittir. İşte onlar sâdıkların ta kendileridir. 9 Onlardan (muhacirlerden) önce yurda (Medine'ye) yerleşen ve iman sahibi olanlar (ensar) kendilerine hicret edenleri severler ve (muhacire) verilen (ganimet)ler konusunda yüreklerinde bir ihtiyaç duymazlar ve ihtiyaçları olsa bile onları (mühacirleri) kendilerine tercih ederler. Kim, nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. 10 Onlardan (Mühacir ve Ensar 'dan) sonra gelenler: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce imanla geçip giden kardeşlerimizi bağışla. İman edenlere karşı gönlümüzde bir kin bırakma. Rabbimiz, şüphesiz sen şefkatlisin merhametlisin" derler. 11 Münafıkların, kitap ehli kâfir kardeşlerine: "Eğer siz (yurdunuzdan) çıkarılırsanız biz de çıkarız, sizin aleyhinizde ebediyen kimseye itaat etmeyiz, eğer savaşa tutuşursanız size elbette yardım ederiz." dediklerini görmedin mi? Allah onların yalancı olduklarına şahitlik eder. 12 Eğer onlar (Beni Nadr Yahûdîleri yurtlarından) çıkarılsalar onlarla beraber (münafıklar) çıkmazlar. Eğer harbe tutuşsalar onlara yardım etmezler. Yardım etseler bile sırtlarını dönüp kaçarlar. Sonra yardım olunmazlar. 13 Onların içlerinde size karşı duydukları korku, Allah korkusundan daha şiddetlidir. Bu onların anlayışsız bir toplum olmalarındandır. 14 Onlar sizinle ancak, sûrlarla çevrili şehirlerde veya duvarların arkasında savaşırlar. Onların kendi aralarındaki çatışmaları çetindir. Sen onları birlik sanırsın, kalpleri paramparçadır. İşte bu, onların akılsız bir toplum olmalarındandır. 15 Durumları, onlardan yakın bir zaman önce yaptıklarının cezasını tadanları (Bedir harbine katılan müşriklerin) nın durumu gibidir. Onlar için acıklı bir azap vardır. 16 (Münafıkların) durumu şeytanın durumuna benzer. O (Şeytan) insana: "Kâfir ol" demişti. (İnsan) kâfir olunca: "Ben senden uzağım. Ben alemlerin Rabbi Allah'tan korkarım" demişti. ...

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Maide Suresi 95-109 Tefsiri Ali Kucuk N112 M005

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Oct 12, 2024 57:32


MAİDE SÛRESİ 95-109 MEALİ N112 M005 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile 95 Ey iman edenler, ihramlı iken avı öldürmeyin. Sizden biri bilerek avı öldürse cezası; sizden iki adil kişinin kararıyla, öldürdüğü avın dengi bir hayvanı Ka'be'de kurban olarak kesmek veya fakirleri doyurmak veya buna denk oruç tutmaktır. Bu yaptığının cezasını tatmak içindir. Geçmişte olanları Allah afvetti. Kim geçmişe dönerse Allah ondan intikamını alır. Allah güçlüdür, intikam sahibidir. 96 Size ve yolculara yiyecek olarak deniz avı ve yemeği size helal kılındı. İhramlı olduğunuz müddetçe kara avı size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız Allah'tan sakının. 97 Allah; Kabe'yi, Beyti haram'ı insanlar için kıyam (doğrulma, ayağa kalkma) yeri kıldı. Haram ayı, kurbanlığı ve boynuna gerdanlık takılan kurbanlıkları da kıyama vesile kıldı) Bu, göklerde ve yerdekileri Allah'ın bildiğini, Allah'ın her şeyi bildiğini bilmeniz içindir. 98 İyi bilin ki; Allah'ın azabı şiddetlidir ve Allah esirgeyendir, bağışlayandır. 99 Peygambere düşen yalnızca apaçık tebliğdir. Allah, açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilir. 100 De ki: "Pisin çokluğu tuhafına gitse de pis ile temiz denk olmaz. Ey akıl sahipleri, Allah'tan sakının ki kurtuluşa eresiniz. 101 Ey iman edenler, açıklandığında hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. Eğer Kur'ân indirilirken onlardan sorarsanız size açıklanır. Allah onları afvetmiştir. Allah, afvedendir, halimdir. 102 Sizden önceki toplum onları sormuştu da daha sonra onlarla kâfir olmuşlardı. 103 Allah, Bahire, Saibe, Vasile, Hâm (gibi batıl inançlar) ı meşru kılmadı. Ancak kâfirler Allah'a iftira ederler, onların çoğu da akıl edemezler. (Cahiliye döneminde Araplar, develerinin yaptığı doğum sayısınca onlara kutsiyet verirler ve develer dokunulmazlık elde derlerdi. Rabbimiz bu türden bütün batıl inançları reddetmemiz için bunları örnek veriyor) 104 Onlara: "Allah'ın indirdiklerine ve peygambere geliniz" dendiğinde, "Bize atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey yeter" derler. Ya ataları bir şey bilmiyor ve doğru yolda gitmiyorlarsa? 105 Ey iman edenler, size gereken kendinizi (ve toplumunuzu) düzeltmektir. Siz doğru yolda olduğunuz zaman sapıtanlar size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O, size yaptıklarınızı haber verecektir. 106 Ey iman edenler, sizden birinize ölüm geldiğinde vasiyyet anında sizden iki adil şahit gerekir. Eğer yolculuk anında ölüm size isabet ederse, sizden olmayan iki şahit olursa, o ikisini namazdan sonra alıkoyarsınız ve eğer şüphelenirseniz "Yakın akraba da olsa para karşılığında yeminimizi satmayacağız, Allah'ın şahitliğini gizlemeyeceğiz. (Eğer şahitliği yapmazsak) o takdirde biz günahkarlardan oluruz" diye yemin ederler. 107 Eğer bunların günaha girdiklerine vakıf olunursa, onların yerine, hakkına tecavüz edilen taraftan iki şahit geçer ve "Allah'a yemin olsun ki bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden daha doğrudur ve biz haddi aşmadık, o takdirde biz zalimlerden oluruz" diye yemin ederler. 108 İşte bu, şahitliği gereği gibi yerine getirmelerine, yeminlerinden sonra yeminlerinin reddedilmesinden korkmalarına en yakın çaredir. Allah'tan sakının ve dinleyin. Allah fasık toplumu doğru yola iletmez. 109 O günde Allah, peygamberleri toplayacak ve "Size nasıl karşılık verildi?" diyecek. Onlar: "Bizim hiçbir bilgimiz yok, gizlileri bilen şüphesiz sensin sen" diyecekler. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/maide-suresi-95-109-tefsiri

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Hadid Suresi 1-11 Tefsiri Ali Kucuk

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Sep 30, 2024 54:53


*57 HADÎD SÛRESİ 1-11 MEALİ Medine döneminin sonlarına doğru nâzil oldu. Yirmi beşinci âyette demirin Rabbimiz tarafından indirildiğini haber verdiği için "Hadîd sûresi" diye isimlendirilmiştir. Adaletin sağlanması için Kur'ân, insan ve gücün bir araya gelmesine işaret eder. Zor zamanların adamları öğülür. Onlar varlığa sevinmezler, yokluğa yerinmezler. Kazandıklarını dağıtırlar. Bid'atlara saplanmazlar. Ruhbanlığa özenmezler. 29 âyettir. Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı ile 1 Göklerde ve yerde her ne varsa Allah'ı tesbih etmektedir. O, aziz'dir, hakim'dir. 2 Göklerin ve yerin mülkü O'na aittir. O diriltir ve O öldürür. O her şeye gücü yetendir. 3 O ilktir, O sondur, O açıktır, O gizlidir, O her şeyi bilendir. 4 O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arş üzerine istiva edendir. Yeryüzüne giren her şeyi ve ondan çıkan her şeyi bilir. Gökyüzünden inen her şeyi, gökyüzüne çıkan her şeyi de (bilir). Her nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür. 5 Göklerin ve yerin mülkü O'na aittir. Bütün işler Allah'a döndürülür. 6 Geceyi gündüze katar, gündüzü geceye katar. O göğüslerin özünü hakkıyla bilendir. 7 Allah'a ve Rasülü'ne iman ediniz, sizi halef (öncekilerin bıraktığı mala yönetici) kıldığı şeylerden infâk edin. Sizden iman edip, infak edenler için büyük ecir vardır. 8 Peygamber sizi Rabbinize iman etmeniz için çağırdığı halde, size ne oluyor da Allah'a iman etmiyorsunuz? Halbuki O, sizden söz almıştı. Eğer iman ediyorsanız (çağrıya uyun). 9 Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık âyetler indiren O'dur. Şüphesiz Allah size karşı şefkatlidir, merhametlidir. 10 Göklerin ve yerin mirası Allah'a ait olduğu halde, size ne oluyor da Allah yolunda infakta bulunmuyorsunuz? Sizin içinizden (Mekke'nin) fethinden önce infak eden ve savaşan (başkalarıyla) denk değildir. Onlar derece bakımından (Mekke'nin) fethinden sonra infak edip savaşanlardan daha büyüktürler. Allah hepsine güzeli (Cenneti) va'detti. Allah yaptıklarınızdan haberdardır. 11 Allah (kulların) a iyilikle borç verecek olan kimdir ki Allah onun için o malı kat kat artıracaktır ve onun için çok değerli ecir vardır. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/hadid-suresi-1-11-tefsiri-ali-kucuk

Mevlana Takvimi
EN MÜKEMMEL İNSAN: RESÛLULLAH (S.A.V.) - 14 EYLÜL 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 14, 2024 2:26


Cenâb-ı Hakk âyet-i kerimede şöyle buyurur: (İbrahim (a.s.) ve İsmail (a.s.) şöyle dua ettiler) “Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder; onlara âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın. Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.” (Bakara s. 129) Beyzâvî, Hâzin ve Fahr-i Râzî'nin beyânlarına göre bu âyet-i celîlede “Resûl” ile kastedilen, âhir zaman peygamberi, bizim peygamberimiz Hz. Resûlullâh (s.a.v.)'dir. Zîrâ İsmâil (a.s.) ile beraber İbrâhim (a.s.)'ın neslinden Resûlullâh (s.a.v.)'den başka resûl gönderilmemiştir. Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in: “Ben babam İbrâhim (a.s.)'ın duâsı, İsa (a.s.)'ın müjdesi ve annemim rüyasıyım.” hadîs-i şerîfi bu mânâyı doğrulamaktadır. Resûlullâh (s.a.v.)'in annesi rüyasında, Fahr-i Kâinat (s.a.v.) Efendimiz'in doğması esnasında Hâne-i Saâdet'ten (Resulûllâh (s.a.v.) Efendimiz'in mübarek evinden) bir nûrun ışığı ile Şâm'da olan köşkleri ve konakları görmüştür. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, işte bu rüyaya işaret ederek: “Ben annemin rüyasıyım.” buyurmuşlardır. Bu âyet-i celîlede insanlığın eksikliğini tamamlamak için gerekli olan vasıfların tamamına Resûlullâh (s.a.v.)'in sahip olduğu beyân olunmuştur. Çünkü, ilk olarak, Şeriat'ın esasları olan âyetleri ümmetlerine okumak; ikinci olarak, ilâhî vahiy olan Kitâb'ın hükümlerini ve dînî meseleleri öğretip insanları cehâletten kurtarmak; üçüncü olarak, kulların dünya ve âhirete yönelik işleri için gerekli olan hikmeti öğretmek; şirk, putlara ibâdet gibi küfürlerden temizleyeceğini ve insanlığın muhtaç olduğu şeylerin tamamını yerine getirerek eksikliklerini tamamlayacağını beyân etmektedir. Bunların hepsi bu âyet-i celîlede anlatılmıştır. (Mahmûd Sâmî Ramazânoğlu (k.s.), Hz. İbrahim Halîlullâh (a.s.), s.11-12)

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Nisa Suresi 66-79 Tefsiri - Ali Kucuk N092 M004

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Sep 12, 2024 58:31


*4 NİSA SÛRESİ 66-79 MEALİ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. 66 Eğer onlara: "Nefislerinizi öldürünüz veya ülkenizden çıkınız" diye yazmış olsaydık, çok azı müstesna onu yapamazlardı. Eğer onlar kendilerine va'z edilen şeyi yapmış olsalardı, onlar için daha hayırlı ve (imanın) yerleşmesi daha sağlam olurdu. 67 O zaman, onlara tarafımızdan büyük mükâfat verirdik. 68 Ve onları muhakkak dosdoğru yola çıkarırdık. 69 Kim Allah'a ve Rasülüne itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği nebiler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraberdirler. Onlar ne güzel arkadaştırlar. 70 İşte bu, Allah'tan bir lütuftur. Bilen olarak Allah yeter. 71 Ey iman edenler, kendinizi koruyacak önlemler alınız. Gurup gurup harbe çıkınız veya topyekün seferber olunuz. 72 Muhakkak içinizden öyleleri vardır ki ağırdan alır da (harpten) geri kalır. Eğer size bir musibet gelirse; "Onlarla beraber olmadığım için Allah bana lütfetti" der. 73 Eğer size Allah'tan bir nimet isabet ederse, sanki sizinle onlar arasında hiç bir sevgi yokmuş gibi; "Keşke ben de onlarla beraber olsaydım da, büyük ganimetler elde etseydim" diyecektir. 74 Dünya hayatını verip âhireti satın alanlar, artık Allah yolunda harp etsin. Kim Allah yolunda harp eder, öldürülür veya galip gelirse, yakında ona büyük mükâfat vereceğiz. 75 Size ne oluyor ki; Allah yolunda "Ey Rabbimiz, ahalisi zalim olan şu ülkeden bizi çıkar. Bize tarafından bir dost gönder ve bize tarafından bir yardımcı gönder" diyen zayıf bırakılmış erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda çarpış mıyorsunuz? 76 İman edenler Allah yolunda çarpışıyorlar. Kâfirler ise tağutlar (put adamlar) yolunda çarpışırlar. Öyle ise siz şeytanın dostlarını öldürünüz. Muhakkak şeytanın hilesi zayıftır. 77 Görmedin mi? Kendilerine: "(harpten) ellerinizi çekin, namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin" denilmişti. Ne zamanki onlara harp farz kılındı, bir de bakmışsın ki onlardan bir kısmı Allah'tan korkar gibi veya daha fazla insanlardan korkmaya başladılar. Ve onlar: "Rabbimiz bize harbi niçin farz kıldın? Yakın bir zamana kadar geciktirseydin" dediler. De ki: "Dünya malı azdır. Allah'tan sakınanlar için âhiret daha hayırlıdır. İplik kadar dahi haksızlığa uğratılmayacaksınız." 78 Nerede olursanız olun, velevki yükseltilmiş burçlarda olun, ölüm size ulaşır. Onlara bir iyilik isabet ederse "Bu, Allah tarafındandır" derler. Eğer onlara bir kötülük isabet ederse "Bu Sendendir" derler. De ki: "Bunların hepsi Allah'tandır." O kavme ne oluyor ki neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar. 79 Sana gelen her iyilik Allah'tandır. Sana gelen her kötülük de sendendir. Biz seni insanlara rasül olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/nisa-suresi-66-79-tefsiri-ali-kucuk

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Mumtehine Suresi Tefsiri - Ali Kucuk

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Sep 8, 2024 57:32


*60 MÜMTEHINE SÛRESİ Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı ile 1 Ey iman edenler, Haktan size geleni inkâr ettikleri halde kendilerine sevgi ilettiğiniz, Benim ve sizin düşmanınız olanları dost edinmeyin. Onlar, Rabbiniz Allah'a iman etmeniz sebebiyle Peygamberi ve sizi (yurdunuzdan) çıkarıyorlar. Eğer siz Benim yolumda cihada ve rızamı aramak için çıkmışsanız niçin onlara gizlice sevgi beslersiniz. Ben sizin gizlediğinizi de, açıkladığınızı da bilirim. Sizden kim onu (düşmanı dost) edinirse doğru yoldan sapmış olur. 3 Eğer onlar, sizi yakalarlarsa sizin düşmanınız olurlar ve size ellerini ve dillerini kötülük için uzatırlar ve inkâr etmenizi arzu ederler. لَنْ تَنْفَعَكُمْ أَرْحَامُكُمْ وَلَا 3 Yakınlarınız ve çocuklarınız size fayda vermez. Kıyamet günü (Allah) aranızı ayırır. Allah yaptıklarınızı görür. 4 İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani onlar, kendi kavimlerine şöyle demişlerdi: "Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız. Biz, sizi inkâr ediyoruz. Bir tek Allah'a iman edinceye kadar sizinle bizim aramızda ebedi bir düşmanlık ve nefret başladı.” Ancak İbrahim'in babasına: "Elbette senin için istiğfar edeceğim, Allah'tan gelecek hiçbir şeye gücüm yetmez." demesi müstesna. “Rabbimiz biz Sana güvendik, Sana yöneldik ve dönüş sanadır.” 5 Rabbimiz! Bizi inkar edenler için deneme konusu kılma, bizi bağışla. Ey Rabbimiz! Şüphesiz Sen her şeye galipsin ve her şeye hakimsin." 6 Yemin olsun ki onlarda sizin için, Allah'ı ve âhiret gününü arzu edenler için güzel bir örnek vardır. Kim yüz çevirirse şüphesiz kendi aleyhinedir. Şüphesiz Allah, her şeyden zengin ve hamde layıktır. 7 Umulur ki Allah sizinle, onlardan düşman olduklarınız arasında bir sevgi kılar. Allah her şeye gücü yetendir, Allah afvedendir, merhamet edendir. 8 Din konusunda sizinle harp etmeyen ve sizi yurtlarınızdançıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara adil davranmanızı Allah size yasaklamaz. Şüphesiz Allah adil olanları sever. 9 Ancak Allah, din konusunda sizinle harp edenleri, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve sizin çıkarılmanıza yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onları dost edinirse onlar zalimlerin ta kendileridir. 10 Ey iman edenler, iman eden kadınlar hicret ederek size gelirlerse, onları imtihan edin. Onların imanını en iyi Allah bilir. Eğer onları iman etmiş olarak bilirseniz onları kâfirlere geri göndermeyin. Mü'min kadınlar, kâfir erkeklere helâl değildirler. Kâfir erkekler de mü'min kadınlara helâl değildirler. Onların (kâfir kocalarının) bunlara harcadıklarını verin. Ücret (mehir) lerini verdiğiniz zaman onları nikahlamanız size günah değildir. Kâfir olmuş kadınların nikahlarını tutmayın (ayrılın) ve onlara verdiğiniz (mehr) i isteyin. Kâfirler de (mü'min kadınlara) verdikleri (mehri) istesinler. İşte size Allah'ın hükmü budur. Aranızda hükmediyor. Allah her şeyi bilendir, hükmedendir. 11 Eğer eşlerinizden (birisinden dönüp dârul harbe kaçmak sûretiyle) bir şey (yani mihri) kâfirlere giderse, siz de (o kâfirlere galip gelerek) cezalandırırsanız eşleri (dar'ül harbe) gidenlere mehirlerinin mislini veriniz. Kendine iman ettiğiniz Allah'tan sakınınız. 12 Ey Peygamber, Mü'mine kadınlar sana: "Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, iyilikte sana isyan etmemek üzere biat etmek için geldiklerinde, onların biatını kabul et ve onlar için istiğfar et. Şüphesiz Allah affedici, merhamet edicidir.” 13 Ey iman edenler, Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir kavmi dost edinmeyin. Kâfirlerin kabir ehlinden (onların dirilmesinden) ümit kestiği gibi, onlar da âhiretten ümit kesmişlerdir.

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Ali Imran Suresi 9-15 Tefsiri - Ali Kucuk N089 M003

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Aug 15, 2024 69:08


ÂLİ IMRÂN SÛRESİ 9-15 TEFSİRİ N089 M003 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. 9 Rabbimiz, sen kendisinde şüphe olmayan gün için, bütün insanları toplayacak olansın. Muhakkak Allah, va'dinden dönmez. 10 Kâfirlerin malları ve evlatları, Allah'a karşı hiçbir şekilde fayda vermez. İşte onlar ateşin yakıtıdırlar. 11 Firavun ve onlardan öncekilerin durumu gibi, onlar ayetlerimizi yalanladılar da, Allah onları günahları sebebiyle yakalayıverdi. Allah, azabı şedid olandır. 12 Kâfirlere şöyle söyle: "Yakında mağlup olacaksınız ve cehennemde toplanacaksınız. O ne kötü bir yataktır." 13 Bedir harbinde karşı karşıya gelen iki toplulukta, muhakkak size bir ibret vardır. Topluluğun biri (313 mücahid) Allah yolunda harp ediyor, diğeri ise (950 kişi idiler) kâfirdir ki, bunlar Müslümanları gözleriyle onların iki katı görüyorlardı. Allah dilediğini yardımıyla destekler. Şüphesiz bunda basiret sahipleri için ibret vardır. 14 Kadınlara, oğullara, tonlarca altın ve gümüşe, süslü atlara, en'ama (deve, sığır, koyun ve keçiye), ekine karşı aşırı sevgi beslemek, insana güzel gösterildi. Bunlar dünya hayatının nimetleridirler. Dönüş yerinin en güzeli Allah katındadır. 15 De ki: "Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Mûttakilere, Rableri katında altından ırmaklar akan cennetler vardır. Orada ebedi kalıcıdırlar. Tertemiz eşler vardır ve Allah'ın rızası vardır. Allah, kullarını görücüdür." https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/ali-imran-suresi-9-15-tefsiri-ali-kucuk https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/sets/ali-imran-suresi-tefsiri-ali-kucuk

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Ali Imran Suresi 186-191 Tefsiri Ali Kucuk N089 M003

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Aug 15, 2024 66:31


ÂLİ IMRÂN SÛRESİ 186-191 TEFSİRİ N089 M003 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. 186 And olsun ki, mallarınız ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kitap verilenlerle Allah'a ortak koşanlardan birçok üzücü şeyler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız şüphesiz bu işlere karşı bir azim (karar ve sebat alameti)dir. 187 Hani bir zamanlar, Allah, kendilerine kitap verilenlerden onu insanlara açıklayacaksınız ve gizlemeyeceksiniz diye söz almıştı. Onlar ise onu arkalarına attılar ve az bir para karşılığında sattılar. O satın aldıkları şey ne kötüdür. 188 Yaptıklarıyla sevinen, yapmadıklarıyla övülmeyi sevenleri, azaptan kurtulacak sanma. Onlar için acıklı azap vardır. 189 Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'a aittir. Allah, her şeye kadirdir. 190 Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardından gelişinde, akıl sahipleri için âyetler (ibretli deliller) vardır. 191 Onlar (akıl sahipleri) ayakta, otururken, yanları üstünde (yatar) iken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünürler: "Ey Rabbimiz, sen bunları boşuna yaratmadın, sen münezzehsin, bizi ateşin azabından koru." (derler) 192 Ey Rabbimiz, şüphesiz sen kimi ateşe sokarsan onu rezil etmiş olursun. Zalimlerin hiçbir yardımcıları yoktur. 193 Ey Rabbimiz, gerçekten biz, "Rabbinize iman edin" diye imana çağıran çağırıcıyı işittik ve iman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi iyilerle beraber öldür. 194 Ey Rabbimiz, rasüllerine karşı bize vadettiklerini bize ver ve bizi kıyamet gününde rüsvay etme. Şüphesiz sen sözünden dönmezsin. 195 Rableri onlara şöyle cevap verdi: "Sizden erkek ve kadından amel eden hiçbir kimsenin amelini boşa çıkarmayacağım. Siz birbirinizdensiniz. Hicret (göç) eden, yurtlarından çıkarılan, benim yolumda eziyet çeken, harbeden ve öldürülenlerin kötülüklerini mutlaka örteceğim ve mutlaka onları, Allah katından bir mükâfat olmak üzere, altından ırmaklar akan Cennetlere koyacağım. Mükâfatın güzeli, Allah katındadır." 196 Kâfirlerin ülkelerde refah içinde dolaşması sakın seni aldatmasın. 197 Az bir faydalanmadır. Sonunda sığınacakları yer Cehennemdir. O ne kötü bir yataktır. 198 Ancak Rablerinden sakınanlara (gelince), onlara Allah katından ziyafetler, içinde ebedi olarak kalacakları altından ırmaklar akan Cennetler vardır. Allah katında olanlar, iyiler için daha hayırlıdır. 199 Şüphesiz ehli kitaptan Allah'a büyük saygı göstererek, Allah'a, size indirilene ve kendilerine indirilene inananlar vardır. Onlar Allah'ın âyetlerini az bir para karşılığında satmazlar. İşte onların mükâfatı Rableri katındadır. Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir. 200 Ey iman edenler, sabredin, sabır yarışı edin, kenetlenip kuvvetlenin, Allah'tan sakının ki, kurtuluşa erişesiniz. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/ali-imran-suresi-186-191-tefsiri-ali-kucuk https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/sets/ali-imran-suresi-tefsiri-ali-kucuk

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Ali Imran Suresi 16-20 Tefsiri - Ali Kucuk N089 M003

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Aug 15, 2024 68:58


ÂLİ IMRÂN SÛRESİ 16-20 TEFSİRİ N089 M003 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. 16 Onlar: "Rabbimiz, biz iman ettik, günahlarımızı affet ve bizi ateşin azabından koru" diyenlerdir. 17 Onlar, sabredenler, doğru olanlar, itaat edenler, infak edenler, seherlerde istiğfar edenlerdir. 18 Allah, O'ndan başka ilâh olmadığına şahitlik yaptı. Melekler ve adil olan ilim sahipleri de şahittir ki O'ndan başka ilâh yoktur. O aziz'dir, hakim'dir. 19 Allah katında din, şüphesiz İslâmdır. Kitap verilenler kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki taşkınlık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkâr ederse, şüphesiz Allah hesabı çok çabuk görendir. 20 Eğer seninle tartışırlarsa; "Ben, bana uyanlarla birlikte kendimi Allah'a teslim ettim" de. Kitap verilenlerle, ümmiler(kitapsızlar)'e "Siz de teslim oldunuz mu?" de. Eğer teslim olurlarsa, gerçekten hidayete ererler. Şayet yüz çevirirlerse, sana ancak tebliğ etmek düşer. Allah kullarını hakkıyla görendir. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/ali-imran-suresi-16-20-tefsiri-ali-kucuk https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/sets/ali-imran-suresi-tefsiri-ali-kucuk

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Ali Imran Suresi 1-8 Tefsiri - Ali Kucuk N089 M003

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Aug 15, 2024 58:50


ÂLİ IMRÂN SÛRESİ 1-8 TEFSİRİ N089 M003 İki yüz ayetten meydana gelen bu sûre, Medine'ye hicretten sonra, ayrı ayrı zamanlarda nâzil olan ayetlerden meydana gelmiş ve Meryem validemizin babası Imrân'ın adı geçtiği için "Âli Imrân" Imrân (ailesi adını) almıştır. Allah'ın birliğinden, âhiretin varlığından, dünyanın güzelliklerinden, hürriyetten, cihatdan, şehitlikten, Uhud harbinden, ehli kitaba yapılacak davetten, adaletten dünyada düzeni sağlayacak olan İslâm ümmetinden v.s. bahsetmektedir. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. 1 Elif, Lâm, Mim. 2 Allah, Ondan başka ilâh yoktur. Hayy'dır. Kayyum'dur. 3-4 O sana, kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak, hak kitabı indirdi. O Tevrat ve İncil'i de indirdi. (o Tevrat ve İncil) Bundan önce insanlara birer hidâyet idiler. Fûrkanı da indirdi. Şüphesiz Allah'ın ayetlerini inkâr edenlere şiddetli azap vardır. Allah güçlüdür, (inkâr ve isyanın) öcünü alıcıdır. 5 Şüphesiz yerde ve gökte olan hiçbir şey Allah'a gizli değildir. 6 Rahimlerde size dilediği gibi şekil veren O'dur. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, Aziz'dir Hakim'dir. 7 O'dur sana kitabı indiren. Onda kitabın anası olan muhkem (Manası açık ve net) ayetler vardır. Diğerleri de müteşabih (manası bize göre açık ve net olmayan) lerdir. Kalplerinde eğrilik olanlar fitne aramak ve yorumunu kendilerine göre yapmak için müteşabih ayetlere uyarlar. Halbuki onun yorumunu Allah'tan başkası bilmez. İlimde üstün olanlar ise: "Biz ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır" derler. Akıl sahiplerinden başkası iyice düşünmezler. 8 Rabbimiz, bize hidayet verdikten sonra kalplerimizi eğme ve bize katından rahmet ver. Sen karşılıksız verensin. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/ali-imran-suresi-1-8-tefsiri-ali-kucuk https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/sets/ali-imran-suresi-tefsiri-ali-kucuk

Yeni Şafak Podcast
İSMAİL KILIÇARSLAN - Çağrını Duyduk, Kabul Ediyoruz

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 3, 2024 6:01


“Dini eğitimimi babamdan aldım” demişti katıldığı bir söyleşide. Babası bir şeyh, sufi ve müezzindi. Mülteciydi evet. Bir mülteci olarak, 1963'te, Gazze'deki Elşati Kampı'nda doğmuştu. Hamas kurucusu Şeyh Ahmet Yasin'in özel kalemi idi. Yasin'in şehadetinden sonra Hamas'ın kilit ismi olmuş, Gazze, Kudüs ve Filistin için onurla ve şerefle çalışmış, gayret etmişti. Siyasi hayatı boyunca tutuklamalara maruz kalmış, ailesinden pek çok kişi şehit edilmiş, kendisi de pek çok suikasttan kıl payı kurtulmuştu. Sonunda, tetiğin İran tarafından mı, İsrail tarafından mı çekildiği belli olmayan bir saldırıda şehit oldu. Emaneti Rabbimize teslim etti. Bana sorarsanız, şehadet, hak edilmesi gereken bir makamdır ve Rabbimiz, bu makamı sadece sorgudan ve sualden beri tutmak istediği güzel kullarına ihsan eder. Bu bakımdan, İsmail Heniyye'ye şehadetten gayrısını zaten yakıştıramazdım. Dolayısıyla Heniyye, yaşaması gerektiği gibi bir hayat yaşayıp, ölmesi gerektiği gibi bir ölümle ayrıldı aramızdan. Mekânı cennettir, makamı âlidir Allah'ın izniyle. Peki, bize ne kaldı bu şehadetten? Derin bir utançtan, daha da derinleşen bir öfkeden ve ondan da derin bir mahcubiyetten gayrı bize kalan ne oldu Heniyye'nin şehadetinden? Deniliyor ki “Heniyye suikastı, Gazze konusunda duyarlı, antisiyonist cepheyi umutsuzluğa sevk etti.” Hayır, hayır ve hayır. Tam tersine umutla doldu içimiz. İki bakımdan. Birincisi, İsmail Heniyye, “şehadetin tüm nesillere ve çağlara bir çağrı” olduğunu hatırlatarak ve bu leşleşmiş köpek soylu toplulukla mücadelenin en lezzetli meyvesinin şehit olmak olduğunu bize bir kez daha göstererek ayrıldı aramızdan. Bu mücadelenin sonunda ödüllerin en güzelinin, makamların en yükseğinin olduğunu işaret etti. İkincisi, İsrail denilen terör devletinin köşeye ne kadar sıkıştığını, bu sıkışıklığı ancak Gazze davasının en kilit ismini ortadan kaldırarak açmak ve aşmak istediğini gösterdi bize bu şehadet. İsrail, zavallılığını ve zevalinin yakın olduğunu bir kez daha izhar etti. Deniliyor ki “Heniyye suikastı, İslam dünyasının liderlerine bir ‘ayağınızı denk alın' mesajıydı. Bundan böyle bu liderler İsrail ile ilişkilerini gözden geçirmek zorundalar.” Açıkça yazacağım. İsrail isimli terör örgütü karşısında canından korkan hangi liderse Allah onun canını tez vakitte alıp yerine bu köpek soylu topluluk karşısında canını hiçe sayan liderler ihsan etsin ümmete. İsrail'den korkanın canı cehenneme olsun. Dolayısıyla doğru cümle şu: “İsrail'in Heniyye'yi şehit etmesinin ardından İslam dünyasının liderleri canlarından korkmaya devam ederlerse istisnasız hepsi birer tasmalı ittir nazarımızda. İslam ümmetinin bu mesajını doğru anlamayan liderlerin tamamının sonu yakındır.” Deniliyor ki “bu iş burada bitti.”

Yeni Şafak Podcast
ÖMER LEKESİZ - Şehidimizin adı Haniye, kuşkularımızın adı İran

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 31, 2024 5:14


Şehidimizin adı İsmail Haniye. Ona Yürüyen Şehit demek yanlış olmasa gerek. Zira o geçtiğimiz nisan ayında üç oğlunun ve içlerinde torunlarının da bulunduğu onlarca çocuğun işgalci ABD-İsraili tarafından şehit edildiklerini öğrendiğinde, onların şehadetini Rabbimizden gelen bir şeref olarak niteleyip, “Oğullarım Gazze'yi terk etmedi. Gazze'de kahraman halkımızla beraber cesurca direndiler, mücadele ettiler. Bütün halkımız ve Gazze ahalisi çocuklarının kanlarıyla ağır bedeller ödediler. Ben de onlardan biriyim. Ailemizden 60'a yakın şehidimizi bu mübarek davaya, İslam davasına kurban verdik. Ailemin 60'a yakın ferdi şehit oldu. Filistin halkının bütün şehitleriyle onlar arasında hiçbir fark yok” demişti. Haniye, Gazze'de bir mülteci kampında doğup, Gazze İslam Üniversitesi'ni bitirerek hayata atıldığı günden beri her gün onlarca kardeşinin şehadetine şahitlik ederek tutuklulukla, sürgünlükle pişmiş bir İhvan-ı Müslimîn neferi olarak, cihat ve siyaset stajını Şeyh Ahmed Yasin gibi büyük bir mücahid-şehidin özel kalem müdürlüğünde ikmal etti. Şehit Yasin'den sonra HAMAS'ın yönetimine Şam'da Siyasi Büro Başkanı olarak Halit Meşal, Gazze'de ise Abdülaziz Rantisi seçildi. Rantisi'nin ve onun haleflerinin de şehadetlerinden sonra Gazze'nin yönetiminde Haniye'nin adı ön plana çıktı. Bundan itibaren zaten bir Filistinli olarak hayatı şehadete bitişik olan Haniye, hem ABD-İsraili'nin ürettiği şerle hem de el-Fetih'in ve dolayısıyla FKÖ'nün başına geçmek için satılmış adam olarak anılmayı sinesine çeken Mahmud Abbas'ın kirli oyunlarıyla baş etmek üzere HAMAS içinde siyasi sorumlulukları peş peşe yüklendi, Milli Birlik Hükümeti'nin başbakanlığını da üstlenerek Filistin mücadelesine HAMAS'ın ve dolayısıyla Gazze'nin mührünü vurdu. Bu yıllarda “Selefi şehid olanın halefi de şehit olur” söyleyişini, secde izi gibi alnında taşıyan Haniye, ABD-İsraili ajanlarının zehirlemeleri, yine bunlarca ve kimi zaman Mahmud Abbas'ça tertiplenen bir dizi suikastı, iftirayı atlata atlata, 2017 yılından itibaren HAMAS'ın Siyasi Büro Başkanlığı'nı da üstlenerek cihadında musir oldu. Haniye, geçtiğimiz mayıs ayında son derece şaibeli bir helikopter kazasında ölen İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin yerine yakın zamanda cumhurbaşkanı olarak seçilen Türk evladı Mesud Pezeşkiyan'ın göreve başlama töreni için bulunduğu Tahran'da önceki gece ABD- İsraili'nin ajanları tarafından yapılan saldırıda zaten Yaşayan Bir Şehit olarak şehadet şerbetini içti. Rabbimiz makamını âlî, mekânını cennet eylesin. Katilin, ABD-İsrail'i olduğu kesindir. Bunda bir kuşku olmadığı gibi, sorulacak bir soru da yoktur zira vicdandan, merhametten ve ahlaktan yoksunlaştırılmış ABD-İsraili'nin ey iyi bildiği şey insan öldürmektir. Şimdi asıl soru Haniye'nin şehadetine sebep olan tertipte İran'ın yeri nedir? Tamam, büyüklerimizin izinden giderek, “Lâ İlâhe İllallah” dediklerine inandığımız İranlı yöneticilere karşı, İslami vasat üzere bir dil kullanmak ve sorgulamada bulunmak durumundayız.

Yeni Şafak Podcast
MEHMET METİNER - Kulağın Yoksa Adam Değilsin!

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 7, 2024 3:21


Nasreddin Hoca'ya sormuşlar: -Adam olmanın yolu nedir? Bilge adam cevap vermiş: “Kulaktır evladım!” Adam şaşırmış haliyle. “Nasıl yani?” diye sormuş şaşkınlıkla. Hoca anlatmış tane tane: -Evvela ağzından çıkanı kulağın duyacak. Sonra karşındakine kulak vereceksin. Onu can kulağıyla dinleyeceksin. Adam olmanın yolu kulaktan geçer. Ne hikmetli bir söz! Bugünkü halimizi ne güzel özetliyor aslında. Bilgelik böyle bir şey işte! Az sözle her şeyi anlatmak. Bana bu fıkrayı geçen hafta Çevre ve Şehircilik Bakanımız can kardeşim Mehmet Özhaseki whatsApp'tan göndermişti. Üzerinde çok düşündüm. Ben bu fıkraya dili de ekliyorum: Dil ve kulak, adamlığın ölçütüdür. Her aklına geleni dile dökenin aklı yoktur. Ağzından çıkanı şayet kulağın duymuyorsa adamlıktan çıkarsın. Karşındakinin ne dediğini can kulağıyla dinlemiyorsan adam değilsin. Hakikaten adamlığın yolu, kulaktan geçiyor. Dil ile kulağın birbirine çok yakın olmasının sebebi de bu olsa gerek. Dil, üslup demektir aynı zamanda. O yüzden “Üslub-u beyan ayniyle insan!” denilmiştir. Sadece kulağın ağzından çıkanlara açıksa yani kendinden gayrısının dediklerine sağırsa bil ki ziyandasın. Kendinden gayrısının dediklerini dinlemeye değer bulmayan bir kulağın sahibi isen adam değilsin. Sahip olduğun narsisizm seni adamlıktan çıkarmış, farkında değilsin. Başkasını can kulağıyla dinlemeye değer bulmayan bir kibir budalasının adamlıktan zerre nasibi yoktur. Kur'an'da Rabbimiz o yüzden istişareyi emrediyor.

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Mutaffifin Suresi Tefsiri Ali Kucuk

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later May 28, 2024 49:05


*83 MUTAFFİFÎN SÛRESİ MEALİ N086 Mekke'de nâzil olmuştur. Otuz altı âyettir. Rabbimiz, aklınıza gelebilecek her şeyde ölçüyü ve tartıyı bozan, haksızlık yapıp kendi çıkarlarını korumaya çalışanları uyarıyor. Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı ile 1 Ölçü ve tartıda haksızlık yapanların vay haline! 2 Onlar ölçerek aldıklarında tam alırlar. 3 Onlar ölçtüklerinde veya tarttıklarında eksik yaparlar. 4 Onlar diriltileceklerini sanmıyorlar mı? 5 Büyük bir gün için. 6 O gün insanlar âlemlerin Rabbi için divan duracaklar. 7 Hayır, kötülerin kitabı Siccin'dedir. 8 "Siccin'in" ne olduğunu sana ne öğretti? 9 (O) yazılmış bir kitaptır. (amel defteridir) 10 O gün yalanlayanların vay haline! 11 Onlar ceza gününü yalanladılar. 12 O ceza gününü ancak haddi aşan, çok günah işleyenler yalanlar. 13 Üzerine âyetlerimiz okunduğunda "Öncekilerin masallarıdır" dedi. 14 Hayır, onların kazandıkları, kalplerine küf bağlamış (köreltmiştir). 15 Hayır, onlar o gün (kıyamet günü) Rablerinden mahcup kalacaklar. 16 Sonra onlar cehenneme yaslanacaklar. 17 Sonra "işte bu, sizin yalanladığınız" denilecek. 18 Hayır, şüphesiz iyilerin kitabı "Illiyyin'de" dir. 19 "Illiyyin'in" ne olduğunu sana ne bildirdi? 20 (O) yazılmış bir kitaptır. 21 Onu "Mukarrabûn" (Allah'a yakın) olanlar görür. 22 Şüphesiz iyiler naim (Cennetin) dedirler. 23 Koltuklar üzerinde (Cenneti) seyrederler. 24 (Cennet) nimetlerinin parıltısını onların yüzünde tanırsın. 25 Mühürlü halis içkiden içirilirler. 26 Onun sonu misktir. Yarışanlar işte bunun için yarışsınlar. 27 Karışımı "Tesnim " dendir. 28 (Allah'a) yakın olanların içtiği bir kaynaktır. 29 Suçlular (dünyada iken) iman edenlere gülüyorlardı. 30 Onlar (mü'minlere) uğradıklarında kaş göz hareketleriyle alay ederlerdi. 31 (Suçlular) Ailelerinin yanına döndüklerinde (mü'minlerle alay ettikleri için) sevinçle dönerlerdi. 32 Onları (mü'minleri) gördüklerinde "Şüphesiz bunlar sapıtmışlar" derlerdi. 33 Halbuki suçlular, mü'minler üzerine gözcü olarak gönderilmediler. 34 İşte o gün ise Mü'minler kâfirlere gülecekler. 35 Koltuklar üzerinde seyrederler. 36 Kâfirler yaptıklarının cezasını buldular mı? https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/mutaffifin-suresi-tefsiri-ali-kucuk

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Muminun Suresi 97-118 Tefsiri Ali Kucuk N074 M023

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later May 22, 2024 56:43


MÜ'MİNÛN SÛRESİ 97-118 MEALİ N074 M023 Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı ile. 97 De ki: "Rabbim, şeytanların dürtmesinden sana sığınırım." 98 "Yanımda bulunmalarından da sana sığınırım." 99 Onlardan birine ölüm geldiğinde "Rabbim, beni (dünyaya) geri döndür" der. 100 "Belki ben terk ettiğim (dünya) de salih ameller işlerim. "Hayır. Bu onun söylediği bir sözdür. Dirilecekleri güne kadar (süren) önlerinde bir perde vardır. 101 Sur'a üfürüldüğünde o gün aralarında akrabalık bağı kalmaz. Birbirlerini(n halini) sormazlar. (Herkes kendi derdine düşer.) 102 Kimin tartısı ağır gelirse, işte onlar felaha erenlerdir. 103 Kimin tartısı hafif gelirse, işte onlar cehennemde ebedi olarak kendilerine zarar verenlerdir. 104 Yüzlerini ateş yakar, (pişmiş kelle gibi) dişleri sırıtır. 105 Ayetlerim size okunmadı mı, siz onları yalanlamadınız mı? 106 Dediler: "Rabbimiz bedbahtlığımız bize galip geldi ve biz sapık bir kavim olduk." 107 "Rabbimiz, bizi buradan çıkar. Eğer tekrar (küfre) dönersek artık biz zalimleriz." 108 (Allah) buyurur: "Sinin orada ve benimle konuşmayın." 109 Çünkü kullarımdan bir grup "Rabbimiz biz iman ettik, bize mağfiret ver ve bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın" demişlerdi de, 110 Siz onları alaya almıştınız, hatta (bu alayınız) zikrimi size unutturdu. Siz onlara gülüyordunuz. 111 Sabırları sebebiyle bu gün onları mükâfatlandırdım. Başarılı olanlar şüphesiz onlardır. 112 “Yeryüzünde yıl olarak ne kadar kaldınız?” (diye sorulunca) 113 "Bir gün veya yarım gün kaldık, sayanlara sor" dediler. 114 (Allah) Buyurur: "Siz, çok az bir zaman kaldınız (dünyada). Keşke (dünyanın azlığını) bilmiş olsaydınız.” 115 Sizi boşuna yarattığımızı ve bize dönmeyeceğinizi mi zannettiniz? 116 Gerçek yönetici olan Allah, yücedir. O'ndan başka ilah yoktur. O, kerim olan arşın Rabbidir. 117 Hiç bir delili olmadığı halde kim Allah'la beraber başka bir ilaha dua ederse, onun hesabı Rabbi katındadır. Şüphesiz kâfirler kurtuluşa eremezler. 118 De ki: "Rabbim, mağfiret ve rahmet et. Sen rahmet edenlerin en merhametlisisin.” https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/muminun-suresi-97-118-tefsiri-ali-kucuk

ERKAM RADYO
Altınoluk-Rabbimiz Bizi Birbirimize Sevdirsin

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later May 10, 2024


SESLİ DERGİ

bizi rabbimiz
SESLİ DERGİ
Altınoluk-Rabbimiz Bizi Birbirimize Sevdirsin

SESLİ DERGİ

Play Episode Listen Later May 10, 2024


bizi rabbimiz
Kur'an-i Kerim Tefsiri
Secde Suresi Tefsiri - Ali Kucuk

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later May 7, 2024 57:32


*32 SECDE SÛRESİ Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı ile. 1 ElifLâmMîm. 2 Kitabın indirilişi alemlerin Rabbi tarafındandır. Bunda hiçbir şüphe yoktur. 3 Yoksa "Onu (Muhammed) uydurdu mu diyorlar?" Hayır, o Rabbinden olan hak (kitap)tır. Senden önce kendilerine uyarıcı gelmeyen bir kavmi uyarmak içindir. Belki yola gelirler. 4 Allah'tır gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa istiva eden(Yarattığı her şeyi hükmü altına alan). Sizin için O'ndan başka bir dost ve şefâatci yoktur. Düşünmüyor musunuz? 5 Gökten yere kadar bütün işleri Allah düzenler. Sonra sizin hesabınıza göre bin yıl tutan bir günde, O'na yükselir. 6 İşte O, gizliyi de açığı da bilen, her şeye gücü yeten, merhamet edendir. 7 Yarattığı her şeyi güzel yapan ve insanı yaratmaya çamurdan başlayandır. 8 Sonra, onun soyunu, bayağı bir sudan yarattı. 9 Sonra onu düzeltti ve ona ruhundan üfürdü. Size kulaklar, gözler ve gönüller yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz! 10 "Topraklarda kaybolduktan sonra, biz yeniden mi yaratılacağız?” dediler. Evet onlar Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler. 11 De ki: "Size görevlendirilen ölüm meleği sizi öldürecek, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.” 12 Rablerinin huzurunda başlarını öne eğerek; "Rabbimiz, gördük ve işittik. Bizi (dünyaya) geri döndür de salih amel işleyelim. Biz kesin olarak inandık" diyen suçluları bir görsen. 13 Biz, dileseydik herkese hidâyetini verirdik. Fakat benden; "Cehennemin tamamını cinler ve insanların bir kısmıyla dolduracağım" sözü gerçekleşti. 14 Bu (kıyamet) gününüzü unutmanız sebebiyle (azabı) tadın. Biz de sizi unuttuk, yaptıklarınızın karşılığı olarak, ebedi azabı tadın. 15 Bizim âyetlerimize ancak şunlar iman ederler: Âyetler hatırlatıldığında secdeye kapananlar. Rablerini hamd ile tesbih edip, büyüklük taslamayanlar. (Secde âyeti) 16 Yanlarını yataklardan (ibadet için) uzak tutanlar, ve korkarak ve umarak Rablerine dua edenler ve kendilerine verdiğimiz rızkdan infak edenler (bizim âyetlerimize iman ederler.) 17 Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için göz aydınlığı olan nimetlerden (onlara verilmek için) nelerin saklandığını hiçbir kimse bilemez. 18 Mü'min olan, fasık olan gibi midir? Bunlar denk değildir. 19 İman edip ameli salih işleyenlere gelince, onlar için yaptıklarına karşılık ağırlanmak için varacakları cennet vardır. 20 Fasıklara gelince, onların sığınağı ateştir. Oradan her çıkmak isteyişlerinde oraya geri çevrilirler ve onlara; "Yalanlamakta olduğunuz ateşin azabını tadınız!" denir. 21 Belki (İmana) dönerler diye, onlara büyük azaptan önce, küçük azabı tattıracağız. 22 Rabbinin âyetleri hatırlatıldıktan sonra, ondan yüz çevirenden daha zalim kim vardır? Şüphesiz biz suçlulardan intikam alırız. 23 And olsun biz, Musa'ya kitab verdik. Sen ona kavuşacağından şüphe etme. Onu İsrail oğullarına hidâyet rehberi kıldık. 24 Sabredip, âyetlerimize iman ettiklerinden, onlar arasından emrimizle yol gösteren imamlar (önderler) kıldık. 25 Şüphesiz Rabbin, kıyamet gününde, ihtilaf ettikleri konularda hükmedecektir. 26 Kendilerinden önceki nesillerden helâk ettiklerimiz ki, şimdi bunlar onların yurtlarında geziyor. Bu onları doğru yola götürmedi mi? Şüphesiz bunda ibretler vardır. Hâlâ kulak vermiyorlar mı? 27 Görmüyorlar mı? biz suyu kurak yere sevkederiz de, onunla ekin çıkarırız, ondan hayvanları ve kendileri yerler. Hala görmüyorlar mı? 28 "Eğer doğru söylüyorsanız fetih (kıyamet) ne zaman?" derler. 29 De ki; “fetih (kıyamet) günü geldiğinde, kâfirlere imanları fayda vermez. Onlara zaman da tanınmaz.” 30 Vazgeç onlardan ve bekle, şüphesiz onlar da bekleyecekler. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/secde-suresi-tefsiri-ali-kucuk

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Ibrahim Suresi 35-52 Tefsiri Ali Kucuk N072 M014

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Apr 20, 2024 57:58


İBRAHİM SÛRESİ 35-52 MEALİ N072 M014 Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. 35 Hani İbrahim şöyle demişti: "Rabbim, şu beldeyi (Mekke'yi) güvenli kıl. Beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan uzak tut." 36 "Rabbim, onlar, insanlardan bir çoğunu sapıttılar. Kim bana uyarsa bendendir. Kim de bana isyan ederse, şüphesiz sen bağışlayansın, esirgeyensin." 37 "Rabbimiz, ben neslimden bir kısmını korunmuş evinin (Ka'be'nin) yanında, ekin bitmeyen bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz, namazı kılsınlar diye (oraya yerleştirdim). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyleder kıl. Onları meyvelerle rızklandır, umulur ki şükrederler.” 38 "Rabbimiz, sen bizim gizlediğimizi de açıkladığımızı da bilirsin. Yeryüzünde ve göklerde hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz." 39 "İhtiyarlığıma rağmen bana İsmail'i ve İshak'ı hediye eden Allah'a hamd olsun şüphesiz Rabbim duayı işitendir (kabul edendir).” 40 "Rabbim, beni ve neslimden olanları, namazı dosdoğru kılanlardan eyle. Rabbimiz, duamı kabul eyle.” 41 “Rabbimiz, hesabın görüleceği günde beni, anne ve babamı ve bütün müminleri bağışla.” 42 Zalimlerin yaptığından Allah'ı gafil zannetme. Ancak onları(n azabını) gözlerin belerip kalacağı bir güne erteliyor. 43 (O gün) başlarını dikerek koşarlar. Gözleri kendilerine bile dönmez. Kalpleri ise bomboştur. 44 İnsanları kendilerine gelecek günün azabından sakındır ki, (o gün) zalimler şöyle derler: "Rabbimiz, bizi yakın bir zamana kadar geciktir de, senin da'vetine katılalım ve Peygamberlere uyalım." (onlara) "Daha önce sizin için zeval yoktur diye yemin etmiyor muydunuz" (denir). 45 Kendilerine zulmedenlerin yurtlarına yerleştiniz. Onlara neler yaptığımız sizin için ortaya çıktı. Sizin için örnekler verdik. 46 Onlar, tuzaklarını kurmuşlardı. Onların tuzakları dağları yerinden oynatacak olsa bile, onların tuzakları Allah'ın katındadır. 47 Sakın, Allah'ı Peygamberlerine olan va'dinden döner sanma. Şüphesiz Allah aziz'dir, intikam sahibidir. 48 O gün yer, başka bir yer, gökler de (başka göklere) değiştirilir. Her şeye galip gelen bir Allah'ın huzurunda toplanırlar. 49 Suçluları o gün, birbirlerine yaklaştırılmış, zincire vurulmuş olarak görürsün. 50 Gömlekleri (kaynamış) katrandandır. Yüzlerini de ateş bürümüştür. 51 Allah, herkese kazandığının karşılığını vermek için (böyle yapar) şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. 52 İşte bu (Kur'ân) insanlara bir tebliğdir. Bununla sakındırılsınlar, ancak O'nun bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar için (indirilmiş) tir. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/ibrahim-suresi-35-52-tefsiri-ali-kucuk

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Nahl Suresi 77-89 Tefsiri - Ali Kucuk

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Apr 14, 2024 57:05


*16 NAHL SÛRESİ 77-89 N070 M016 Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. 77 Göklerin ve yerin ğaybı Allah'a aittir. Kıyametin işi bir göz açıp kapama gibi veya daha yakındır. Şüphesiz Allah her şeye gücü yeter. 78 Siz hiçbir şey bilmezken Allah sizi annelerinizin karınlarından çıkardı. Sizin için kulaklar, gözler ve gönüller verdi ki şükredesiniz. 79 Gökyüzünün boşluğunda emrine boyun eğdirilmiş kuşları görmüyorlar mı? Onları Allah'tan başka kimse tutmaz. İşte bunda iman eden kavim için âyetler vardır. 80 Allah size evlerinizden meskenler kıldı. Davarların derilerinden size göçtüğünüz günde ve konduğunuz günde hafifçe taşıyacağınız evler kıldı. Onların yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir zamana kadar döşenecek ve ticaret malı kıldı. 81 Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı. Dağlardan size barınaklar yaptı. Sizi sıcaktan koruyan elbiseler ve sizi düşmanınızdan koruyan elbiseler yaptı. Sizin Müslüman olmanız için üzerinize nimetini size işte böylece tamamlıyor. 82 Eğer yüz çevirirlerse, sana düşen apaçık tebliğdir. 83 Allah'ın nimetini bilirler. Sonra da onları inkâr ederler. Onların çoğunluğu kâfirdir. 84 Kıyamet günü her ümmetten bir şahit göndereceğiz. Sonra kâfirlere (özür dileme için) izin verilmez. (Allah'ın rızasını istemeye) fırsat verilmezler. 85 Zalimler azabı gördüklerinde onlardan azap hafifletilmez ve onlara zaman da tanınmaz. 86 (Allah'a) ortak koşanlar, ortak koştuklarını gördüklerinde: "Rabbimiz, işte bizim (sana) ortak koştuklarımız ki Senden başka dua ettiklerimiz bunlar" dediler. Onlar (put adamlar): "Şüphesiz yalancılarsınız" diye laf attılar. 87 O gün onlar (müşrikler), Allah'a teslim olduklarını bildirdiler ve (o gün) bütün uydurdukları onları bırakıp gitti.m 88 Kâfirlere ve Allah yolundan alıkoyanlara, bozgunculuk yapmaları sebebiyle azap üzerine azap artırdık. 89 Kıyamet günü her ümmet içinde onlara kendilerinden bir şahit gönderdiğimizde, seni de bunlar üzerine şahit getirdik. Sana bu kitabı, her şeyi açıklamak, yol göstermek, rahmet olmak ve Müslümanları müjdelemek için indirdik. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/nahl-suresi-77-89-tefsiri-ali-kucuk

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Duhan Suresi Tefsiri - Ali Kucuk - N064 M044

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Apr 1, 2024 53:12


*44 DUHÂN SÛRESİ N064 M044 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. 1 HâMîm. 2 Apaçık/açıklayan kitaba yemin olsun ki, 3 Biz onu mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz, uyarıcıyız. 45 Tarafımızdan bir emirle, her hikmetli iş, o gecede ayrılır. Şüphesiz biz, elçiler göndermekteyiz. 6 Rabbin tarafından bir rahmet olarak (elçiler göndermekteyiz) Şüphesiz O, işitendir, bilendir. 7 Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Eğer yakinen bilir ve inanırsanız. 8 O'ndan başka ilâh yoktur. Diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir. Sizden önceki atalarınızın da Rabbidir. 9 Hayır, onlar şüphe içinde oyun oynuyorlar. 10 O halde sen, gökyüzünün apaçık bir dumanla geldiği günü gözetle. 11 O insanları bürüyecek. İşte o acıklı bir azaptır. 12 "Rabbimiz, bizden azabı kaldır, biz iman edeceğiz" (diyecekler). 13 Onlarda öğüt almak nerede? Onlara apaçık/açıklayan peygamber gelmişti. 14 Sonra ondan yüz çevirdiler ve "öğretilmiş deli!" dediler. 15 Şüphesiz biz azabı azıcık kaldırdığımızda siz (inkâra) döneceksiniz. 16 O büyük yakalama gününde biz kesinlikle intikam alacağız. 17 Onlardan önce biz Firavun kavmini denemiştik. Onlara değerli bir peygamber gelmişti. 18"Allah'ın kullarını bana verin, şüphesiz ben sizin için güvenilir bir peygamberim (demişti). 19 Allah'a karşı büyüklük taslamayın. Çünkü ben size apaçık bir delille geldim. 20 Beni taşlamanızdan Rabbime ve Rabbinize sığındım. 21 Eğer bana iman etmiyorsanız, bari benden uzak durun." 22 Onlar suçlu bir kavim oldukları için, Rabbine dua etti. 23 (Rabbi dedi ki) : "Kullarımı geceleyin yürüt, muhakkak izleneceksiniz." 24 Denizi sakinken (yol halindeyken) terket. Şüphesiz onlar boğulacak bir ordudur. 25 Onlar nice bahçeler pınarlar bıraktılar. 26 Nice ekinler ve güzel konaklar (bıraktılar). 27 İçinde eğlendikleri nimetleri (bıraktılar). 28 İşte böylece onları bir başka kavme miras olarak verdik. 29 Onlara gökler ve yer ağlamadı. Onlara mühlet de verilmedi. 30 And olsun ki, İsrail oğullarını alçaltıcı azaptan kurtardık. 31 Firavun'dan (kurtardık), şüphesiz o büyüklük taslayan israfçılardan idi. 32 And olsun biz bilerek onları alemler üzerine seçtik. 33 Onlara, her birinde apaçık imtihan bulunan âyetler verdik. 34 Şüphesiz onlar şöyle derler: 35 "Bu ancak bizim birinci ölümümüzdür. Biz diriltilmeyeceğiz. 36 Eğer doğru iseniz bize babalarımızı getirin." 37 Onlar mı hayırlı yoksa Tubba‘ ve onlardan öncekiler mi? Biz onları helâk ettik. Çünkü onlar suçlu idiler. 38 Gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık. 39 Biz o ikisini ancak hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler. 40 Şüphesiz hüküm günü, hepsinin belirlenmiş günüdür. 41 O gün hiçbir dost, hiçbir dosta fayda veremez. Onlar yardım da olunmazlar. 42 Allah'ın merhamet ettikleri hariç şüphesiz O her şeye gücü yetendir, merhamet edendir. 43 Muhakkak zakkum ağacı, 44 Günahkârların yemeğidir. 45 Erimiş maden gibi karınlarında kaynar. 46 Sıcak suyun kaynaması gibi. 47 Onu yakalayın, Cehennemin ortasına sürükleyin. 48 Sonra başının üstüne kaynar su azabından dökün, 49 Tad (azabı). Hani sen yüce idin, değerli idin... 50 Şüphesiz işte bu sizin şüphelendiğiniz şeydir. 51 Şüphesiz mûttakiler değerli konaklardadırlar. 52 Bahçeler ve pınarlar arasındadırlar. 53 Karşılıklı olarak (otururlar) ince ve kalın ipeklerden giyinirler. 54 Böylece onları hurilerle evlendirdik. 55 Orada güven içinde, her yemişten isterler. 56 İlk ölümden başka, orada ölümü tatmazlar. Onları Cehennem azabından korudu. 57 Rabbinden bir lütuf olarak, işte büyük başarı budur. 58 Öğüt alsınlar diye, onu (Kur'ân'ı) senin dilinle kolaylaştırdık. 59 (o halde) Gözetle, onlar da gözetlemektedirler.

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Fussilet Suresi 1-28 Tefsiri Ali Kucuk N061 M041

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Mar 25, 2024 55:37


*41 FUSSILET SÛRESİ 1-28 MEALİ N061 M041 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. 1 HâMîm. 2 (Bu kitap) Rahmân ve Rahîm tarafından indirilmiştir. 3 Bilen bir toplum için âyetleri açıklanmış, Arapça bir kitaptır. 4 Müjdeleyici ve uyarıcı olarak (indirilmiştir). Fakat onların bir çoğu yüz çevirmiştir. Artık onlar duymazlar. 5 Dediler ki: "Bizi kendisine çağırdığın şeye karşı kalplerimiz kapalıdır. Kulaklarımızda ağırlık, bizimle senin aranda da bir perde vardır. (İstediğini) yap, şüphesiz biz de yapacağız. 6 De ki: "Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilâhınızın bir tek ilâh olduğu vahy olunuyor. Artık O'na doğru yönelin. O'ndan bağışlanma isteyin, müşriklerin vay haline." 7 Onlar, Zekâtı vermezler ve onlar âhireti de inkâr ederler. 8 Şüphesiz iman edip ameli salih işleyenler için tükenmeyen mükâfat vardır. 9 De ki: "Siz, yeryüzünü iki günde yaratanı mı inkâr ediyor ve O'na ortaklar ediniyorsunuz? İşte O, alemlerin Rabb'idir. 10 O Allah, yeryüzünün üstüne dağlar yerleştirdi. Orada bereketler verdi. Orada isteyenlere ayırım yapmadan dört günde azıklarını takdir etti. 11 Sonra duman halindeki semaya yöneldi, gökyüzüne ve Yeryüzüne: "İsteyerek veya istemeyerek gelin" dedi. Onlar: "İsteyerek geldik" dediler. 12 Bunun üzerine iki günde yedi kat semayı yarattı. Bütün gökyüzüne görevini vahy etti. Biz dünya semasını yıldızlarla süsledik ve koruduk. İşte bu her şeyi bilen, her şeye gücü yetenin takdiridir. 13 Eğer yüz çevirirlerse onlara de ki: "Ben, Âd ve Semud'un yıldırımı gibi bir yıldırımla (başınıza düşmesin diye) sizi uyardım." 14 Hani onlara önlerinden ve arkalarından "Allah'tan başkasına kulluk yapmayın" diye peygamberler gelmişti de onlar: "Rabbimiz dileseydi melekleri indirirdi. Biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkâr ediyoruz." demişlerdi. 15 Âd kavmi haksız yere kibirlendiler ve "Bizden daha güçlü kim var?" dediler. Görmüyorlar mı ki, onları da Allah yarattı. O, onlardan daha güçlüdür. Onlar âyetlerimizi inkâr ediyorlardı. 16 Biz de, bu dünya hayatında rüsvaylık azabını tatsınlar diye uğursuz günlerde, üzerlerine dondurucu kasırga gönderdik. Âhiret azabı ise daha fazla rüsvay edicidir. Onlara yardım da edilmez. 17 Semud (Kavmine) a gelince, biz onlara yol gösterdik, onlar ise körlüğü doğru yola tercih ettiler de, yaptıklarının karşılığı olarak alçaltıcı azabın yıldırımı onları yakalayıverdi. 18 İman edip, mûttaki olanları kurtardık. 19 (Kıyamet) günü Allah düşmanları, ateşte toplanırlar ve hepsi hapsolunurlar. 20 Oraya geldiklerinde kulakları, gözleri ve derileri, yaptıkları hakkında aleyhte şahitlik yapacaklar. 21 Onlar, (kendi) derilerine: “Niçin aleyhimizde şahitlik yaptınız?” derler. Onlar da (kendi derileri, dilleri ve kulakları) "Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. Sizi ilk önce yaratan O'dur. Ve siz O'na döndürüleceksiniz" derler. 22 Kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin aleyhinize şahitlik yapmasından (çekinip) gizlenmiyordunuz. Ancak, yaptıklarınızın bir çoğunu Allah bilmiyor zannediyordunuz. 23 İşte Rabbiniz hakkındaki bu zannınız sizi alçalttı da, hüsrâna uğrayanlardan oldunuz. 24 Eğer dayanabilirlerse onların yeri ateştir. Af talebinde bulunsalar da affedilenlerden değildirler. 25 Onlara yardakçılar musallat ederiz de, onlara yaptıklarını ve yapacaklarını güzel gösterirler. Kendilerinden önce gelip geçen cin ve insan toplulukları içinde (azap) sözü onlara hak oldu. Şüphesiz onlar, hüsranda oldular. 26 Kâfirler dediler ki: "Bu Kur'ân'ı dinlemeyin ve okunurken gürültü çıkarın. Belki galip gelirsiniz." 27 Kâfirlere şiddetli bir azabı tattıracağız ve yaptıklarının en kötüsüyle cezalandıracağız. 28 İşte Allah düşmanlarının cezası ateştir. Ayetlerimizi inkâr etmeleri sebebiyle, onlar için orada ebedi kalacakları bir yer vardır. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/fussilet-suresi-1-28-tefsiri

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Fussilet Suresi 29-54 Tefsiri Ali Kucu N061 M041

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Mar 25, 2024 53:32


*41 FUSSILET SÛRESİ 29-54 MEALİ N061 M041 29 Kâfirler şöyle dediler: "Rabbimiz, cin ve insanlardan bizi sapıtanları bize göster de, biz onları ayaklarımızın altına alalım en altta kalanlardan olsunlar." 30 "Rabbimiz Allah" dedikten sonra dosdoğru olanların üzerine melekler iner ve: "Korkmayın, üzülmeyin ve size va'dolunan Cennette sevinin" (derler). 31 Biz, dünya hayatında da âhirette de sizin dostlarınızız. Orada canınızın çektiği herşey sizin için vardır. İstediğiniz herşey vardır. 32 Ğafur ve Rahîm'in (Allah'ın) bir ikramı olarak (verilecektir). 33 Allah'a da'vet eden, ameli salih işleyen ve "Ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kim vardır? 34 İyilikle kötülük denk değildir. Sen kötülüğü en güzel olanla defet. Bir de bakmışsın ki, seninle arasında düşmanlık olan kişi sanki sıcacık bir dost oluvermiş. 35 Buna (kötülüğü iyilikle defetmeye) ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak (Kur'ân'dan) büyük bir haz alanlar kavuşturulur. 36 Eğer şeytandan olan bir kötülük seni kışkırtacak/dürtecek olursa hemen Allah'a sığın. Şüphesiz O, her şeyi işiten, her şeyi bilendir. 37 Gece, gündüz, Güneş, ve Ay O'nun âyetlerindendir. Güneşe de, Aya da secde etmeyin. Eğer yalnız O'na ibadet ediyorsanız. Onları yaratan Allah'a secde edin.(Secde âyeti) 38 Eğer kibirlenirlerse... Rabbinin katındakiler hiç usanmadan gece gündüz O'nu tesbih ederler. 39 O'nun âyetlerinden biri de şudur: Sen Yeryüzünü kupkuru/boynu bükük görürsün. Onun üzerine su indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır. O yeryüzünü dirilten, elbette ölüleri de diriltecektir. Şüphesiz O, her şeye gücü yetendir. 40 Ayetlerimiz hakkında sapanlar bize gizli değildirler. Ateşe atılan mı, yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi daha iyidir? Dilediğinizi yapın. Şüphesiz O yaptıklarınızı görüyor. 41 Onlara zikir (Kur'ân) geldikten sonra inkâr ettiler. Elbette o değerli bir kitaptır. 42 Önünden de, arkasından da ona batıl bir şey giremez. O Hakim ve Hamid tarafından indirilmiştir. 43 Sana söylenenler, senden önceki peygamberlere söylenenlerdir. Şüphesiz senin Rabbin avf sahibidir, acıklı azabın sahibidir. 44 Eğer biz, Kur'ân'ı yabancı bir dille yapsaydık: "Ayetleri açıklanmalı değil miydi?, Arap'a Arapça olmayan bir dille söylenir mi?" derlerdi. De ki: "O, iman edenler için yol gösterendir ve şifadır. İman etmeyenlerin kulaklarında ağırlık vardır. O (Kur'ân) onlara körlüktür. (Hakkı göremezler). Onlara (sanki) uzak bir yerden bağırılıyormuş gibi (duymazlar). 45 And olsun, Musa'ya kitap vermiştik de onda ayrılığa düşülmüştü. Eğer Rabbinin geçmiş bir sözü olmasaydı, aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz onlar kuşku uyandıran bir şüphe içindedirler. 46 Kim ameli salih işlerse kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Rabbin kullara zulmedici değildir. 47 Kıyamet saatinin bilgisi O'na döndürülür. O'nun bilgisi olmadan hiçbir meyve kabuğundan çıkamaz, hiçbir kadın doğuramaz. Onlara: "Ortaklarım nerede?" diye bağırdığı gün "Bizden hiçbir gören yok diye sana bildiririz" derler. 48 Daha önce yalvardıkları (sahte ilâhlar) onlardan uzaklaşmıştır. Onlar kaçacak yer olmadığını anlamışlardır. 49 İnsan iyilik istemekten usanmaz. Ona bir kötülük dokunursa hemen karamsar ve ümitsiz olur. 50 Ona dokunan zarardan sonra, ona bizden bir rahmet tattırırsak "Bu benim hakkımdır. Kıyametin kopacağını da zannetmiyorum. Eğer Rabbimin huzuruna döndürülürsem O'nun katında da benim için güzel şeyler vardır." der. Kâfirlere yaptıklarını elbette açıklayacağız ve onlara katı bir azab tattıracağız. 51 İnsana bir nimet verdiğimizde yüz çevirir ve yan çizer. Ona bir kötülük dokunduğunda geniş bir duanın sahibi olur. 52 De ki: "Eğer (bu Kur'ân) Allah katından ise ve siz de onu inkâr etmişseniz söyleyin bakalım, çok uzak bir ayrılıkta olan o kişiden daha sapık kim var?”

Yeni Şafak Podcast
GÖKHAN ÖZCAN - Kelimeler Hâlâ Dost Mu Bize?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Mar 18, 2024 4:16


Az önce bu yazı için yazdığım giriş paragrafını sildim, yerine bu cümleleri yazıyorum. Sonuna kadar götürebilecek miyim bu defa? Belli ki her sildiğimde aynı kahredici ikilemlerle başlayacağım yine söze. Devam etmek gerek o zaman; farkı yok çünkü bir sonraki sözün bir öncekinden. Yine de şunu itiraf etmeliyim; kelimeleri bir arada tutmak hiç olmadığı kadar zorlaştı. Bir haber çarpıyor gözüme, Gazze'de kaybedilen canları defnedecek yer kalmadı deniyor haberde. Şehrin her karış toprağı şehit bedenleriyle doldu taştı. "Çevresini mübarek kaldığımız" buyurmuyor mu Rabbimiz, İsra Suresi'nin ilk ayetinde Mescid-i Aksa için? İşte o topraklar mübarek şehit kanıyla kan kırmızı! Bunca ölüm, bunca kıyım ve yine de dünyanın belki tek diri şehri Gazze! Yaşayan ölüler hâlâ çoğunlukta yeryüzünün diğer şehirlerinde. Zulmün bu derecesine bile aldırmayanlar, gözünü çevirip bakmaya bile lüzum hissetmeyenler var. Daha da ötesi, zalimin yanında durabilen, destek olabilen, böyle bir vahameti sayfalarca konuşup örtbas etmeye çalışanlar var. Onlardan değiliz, onların yanında da değiliz çok şükür ama... Günlerdir aç ve susuz ayakta kalmaya çalışan çocuklar, gözlerini gökyüzüne dikip, geçen uçaklar üstlerine yemek mi, bomba mı atacak diye merak ederken, biz o çocukların yanında da değiliz. Evlerimizde iftarı beklerken, midemizde birikmeye başlayan açlıktan ölesiye utanıyoruz. Alnımızı secdeye koyarken, hangi yüzle bunu yaptığımıza akıl erdiremiyoruz. Bizim hayatımızda her şeye bir çare var. Ama Gazze deyince, Doğu Türkistan deyince birden çaresizleşiyoruz. Adı üstünde bir çaresizlik hali bu ama yine de sormaktan geri duramadığımız şu soru nasıl da tırnaklarını geçirip acıtıyor içimizi: Bir çaresi yok mu? Bu 'çare' kelimesi sadece gözlerimizi mazlumlar katledilirken elimizi attığımız bir kelime mi? Bizim artık hiçbir şeye yaramayan, hiç kimseyi, hatta bizi bile kendine inandıramayan yalama olmuş bahanemiz! Her gün onlarca kere şahit oluyoruz parçalanmış çocukların, masum insanların kanlı bedenlerine. Sonra iftar saati geliyor, önceki yılların iftarları gibi, aynı acıkma ve kavuşma hissiyle, aynı iştahla neredeyse, aynı donatılmış sofralarda bırakıyoruz kendimizi unutmaya. Belki bir an duraksayıp yutkunanlarımız var. Ama kimse almıyor elimizdeki lokmayı, bardağımızdaki suyu, başımızın üstündeki çatıyı, lambamızdaki ışığı, odalarımızdaki sıcaklığı...

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Sebe Suresi 22 - 54 Tefsiri Ali Kucuk N058 M034

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Mar 15, 2024 57:40


SEBE' SURESİ 22-54 N058 M034 22 De ki: "Allah'tan başka ilah olduğunu iddia ettiklerinizi çağırın. Onlar göklerde ve yerde zerre ağırlığında bir şeye sahip değiller. Onların göklerde ve yerde hiçbir ortaklığı yoktur. Allah'ın onlardan bir yardımcısı da yoktur.” 23 Allah'ın huzurunda şefaat fayda vermez. Ancak O'nun izin verdiği (şefaat eder). Kalplerinden korku giderilince: "Rabbiniz ne buyurdu? derler "Hak olanı buyurdu. O her şeyden yüce ve büyüktür" derler. 24 De ki "Size göklerden ve yerden rızk veren kimdir?" De ki: "Allah'tır biz veya siz hidâyet üzereyiz veya apaçık bir sapıklık içindeyiz.” 25 De ki: "Siz, bizim işlediğimiz suçlardan sorulmayacaksınız, biz de sizin yaptıklarınızdan sorulmayacağız." 26 De ki "Rabbimiz hepimizi bir araya toplayacak, sonra aramızı hak ile açacak. O açandır, her şeyi bilendir. 27 De ki: "Allah'a ortak kattıklarınızı bana gösterin. Hayır (yoktur). O Allah güçlü, hükmünde hikmet sahibi olandır.” 28 Biz, seni bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Ancak insanların bir çoğu bilmezler. 29 "Eğer doğru iseniz, bu va'd ne zamandır" derler. 30 De ki: "Size öyle bir günün va'di vardır ki, siz ondan bir an geri kalamazsınız, bir an öne de geçemezsiniz." 31 Kâfirler: "Biz bu Kur'ân'a da inanmayacağız, bundan önceki (kitap)lere de inanmayacağız" dediler.Zalimler Rablerinin huzurunda tutuklu dururken, birbirlerine laf atışlarını bir görsen. Zayıf sayılanlar büyüklük taslayanlara: "Siz olmasaydınız, muhakkak biz mü'min olurduk." derler. 32 Büyüklük taslayanlar zayıf sayılanlara; "Size hidâyet geldi de, ondan sonra sizi hidâyetten biz mi alıkoyduk? Hayır, siz suçlu idiniz" diyecekler. 33 Zayıf sayılanlar da, büyüklük taslayanlara: "(işiniz) gece gündüz tuzak kurmaktı. Siz bize Allah'ı inkâr etmemizi ve Allah'a ortaklar koşmamızı emrediyordunuz" derler. Azabı gördüklerinde içlerinden pişman olurlar. Biz de kâfirlerin boyunlarına (ateşten) halkalar takarız. Onlar ancak yaptıklarından başkasıyla cezalandırılmazlar. 34 Biz hangi ülkeye peygamber göndermişsek, oranın kodamanları: "Biz, size gönderileni inkâr ediyoruz" dediler. 35 Ve "Biz malca ve evlatça da çoğuz, biz azap olunmayız" dediler. 36 De ki: Muhakkak benim Rabbim dilediğine rızkı bol verir ve (dilediğine) kısar. Ancak insanların bir çoğu bilmezler. 37 Mallarınız ve evladınız sizi bizim huzurumuza yaklaştıramaz. Ancak iman eden ve salih amel işleyenler (yaklaşır). İşte onlar için kat kat mükâfat vardır. Onlar (cennette) odalarda güven içindedirler. 38 Bizim âyetlerimizi geçersiz kılmak için koşanlara gelince; işte onlar da azabın içinde hazır tutulacaklar. 39 De ki: "Muhakkak benim Rabbim, kullarından dilediğine rızkı bol verir, (dilediğine) kısar. Siz hayırdan neyi verirseniz O, onun yerine başkasını verir. O, rızk verenlerin en hayırlısıdır. 40 O gün hepsini bir araya toplar, sonra Meleklere "Size tapınanlar bunlar mıydı?" derler. 41 Melekler: "Seni tesbih ederiz. Sensin bizim velimiz, onlar değil, Belki onlar cinlere tapınıyorlardı. Onların çoğu onlara (cinlere) iman etmişti" derler. 42 İşte o gün birbirinize fayda veya zarar vermeye gücünüz yetmeyecek. Biz de o zalimlere: "yalanladığınız azabı tadın" diyeceğiz. 43 Onlara apaçık âyetlerimiz okunduğunda "Bu, sizi atalarınızın taptıklarından alıkoymak isteyen bir adamdır" dediler. Ve yine (Kur'ân için) "Bu, uydurulmuş bir iftiradır" dediler. Onlara hak geldiğinde "Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir" dediler. 44 Halbuki biz onlara okuyacakları kitaplar vermemiştik, onlara senden önce bir uyarıcı da göndermemiştik. 45 Bunlardan öncekiler de (peygamberleri) yalanlamışlardı. Onlara verdiğimizin onda birine bunlar ulaşmadı. Peygamberleri mi yalanladılar. Beni inkâr nasılmış (görün). 46 De ki: "Size ancak bir tek öğüt vereceğim: "Allah için çifter çifter veya teker teker ayağa kalkın, sonra düşünün. Arkadaşınızda (peygamberimizde) hiçbir delilik yoktur. O ancak şiddetli bir azabdan önce, sizin için bir uyarıcıdır.

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Sebe Suresi 1 21 Tefsiri Ali Kucuk N058 M034

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Mar 14, 2024 57:58


SEBE' SURESİ 1-21 N058 M034 Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı ile. 1 Hamd, göklerde ve yerde olanların hepsi kendisine ait olan Allah'a aittir. Hamd, âhirette de O'na aittir. O, her şeye hikmetle hükmedendir ve her şeyden haberdardır. 2 Yeryüzüne gireni ve ondan çıkanı, gökyüzünden ineni ve gökyüzüne çıkanı bilir. O Rahîm'dir, Ğafur'dur. 3 Kâfirler: "Bize kıyamet gelmeyecektir" dediler. De ki "Hayır, gaybı bilen Rabbime yemin olsun ki, o kıyamet size muhakkak gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığında hiçbir şey O'ndan gizli kalmaz. Bundan (zerreden) daha küçüğü de, daha büyüğü de apaçık bir kitabın içindedir.” 4 (Kıyametin gelmesi) iman edip, ameli salih işleyenleri mükâfatlandırmak içindir. İşte onlar için mağfiret ve güzel bir rızk vardır. 5 Ayetlerimizi geçersiz kılmak için çalışanları da cezalandırmak için (kıyamet gelecektir). İşte onlar için acı veren pis bir azap vardır. 6 Kendilerine ilim verilenler, Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu, Aziz ve Hamid olanın yoluna ilettiğini görürler. 7 Kâfirler dediler: "Size, parça parça edildikten sonra, yeni bir yaratılışla diriltileceğinizi haber veren adamı gösterelim mi? 8 “Acaba o, Allah'a yalan mı uydurdu, yoksa onda bir delilik mi var?” (dediler). Hayır, âhirete inanmayanlar azabda ve uzak bir sapıklığın içindedirler. 9 Onlar, gökyüzünde ve yerde önlerini ve arkalarını görmüyorlar mı? Dilersek onları yere batırırız ve gökyüzünden üzerlerine parçalar düşürürüz. İşte bunda, (Rabbine) yönelen her kul için ibret vardır. 10 And olsun, biz Davud'a tarafımızdan bir üstünlük verdik, "Ey dağlar, Onun (Davud)la beraber tesbih edin (dedik ve Kuşlara da (tesbih etmelerini söyledik.) Ona demiri yumuşattık. 11 Geniş zırhlar yap, dokumasını ölçülü yap. Salih amel yapınız. Şüphesiz ben, yaptıklarınızı görürüm. 12 Rüzgarı da Süleyman'ın emrine verdik. Onun sabah gidişi bir aylık, akşam dönüşü bir aylık (mesafedir). Biz, ona erimiş bakırı su gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerin bir kısmı onun önünde (emrinde) çalışırdı. Onlardan kim emrimizden çıkarsa, ona çılgın azaptan tattırırdık. 13 Onlar (cinler), Süleyman'a köşklerden, heykellerden, havuzlar gibi çanaklar ve sabit kazanlardan dilediğini yaparlardı. Ey Davud ailesi, şükrediniz, kullarımdan şükreden çok azdır. 14 Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimizde, onun öldüğünü, ancak onun değneğini yiyen ağaç kurdu gösterdi. Süleyman yere düşünce ortaya çıktı ki; eğer cinler gaybı bilmiş olsalardı, bu alçaltıcı azap içinde kalmazlardı. 15 Sebe'lilerin yurdunda onlar için ibret vardır. Biri sağda, diğeri solda iki bahçeleri vardı. (Onlara:) Rabbinizin rızkından yiyin ve ona şükredin. İşte güzel bir ülke ve çok bağışlayan bir Rab. 16 Fakat onlar yüz çevirdiler. Biz de onlara Arim selini gönderdik ve onların iki bahçelerini; acı meyveler, ılgın ağacı ve birazda sidr ağacı bulunan iki (harap) bahçeye çevirdik. 17 Nankörlükleri sebebiyle onları işte böyle cezalandırdık. Biz nankör olmayana ceza verir miyiz? 18 Onlarla (Sebe'lilerle) içinde bereket kıldığımız şehirler arasında art arda şehirler meydana getirdik. Aralarında düzenli seferler belirledik. "Buralarda gecelerde ve gündüzlerde güven içinde yürüyün" (dedik). 19 Bunun üzerine onlar: "Rabbimiz, yolculuk yaptığımız şehirlerin arasını uzaklaştır" dediler ve kendilerine zulmettiler. Biz de onları masallaştırdık ve paramparça ettik. İşte bunda çok sabreden ve çok şükreden için ibretler vardır. 20 Yemin ederim ki, İblis onlar hakkındaki zannını gerçekleştirdi. Onlar uydular. Ancak Mü'minlerden bir gurup uymadı. 21 İblisin onlar üzerinde hiçbir otoritesi yoktu, ancak âhirete iman edenle, âhiret hakkında şüphe içinde olanı ayırd etmek için (İblise fırsat verdik). Rabbin her şeyi koruyandır. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/sebe-suresi-1-21-tefsiri

Yeni Şafak Podcast
YUSUF KAPLAN - Ramazan Medeniyeti - I: Orucun Benzersizliği

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Mar 10, 2024 6:55


Bu yıl da Ramazan'ı çok buruk karşılıyoruz. Gazze'de kan gövdeyi götürüyor. Doğu Türkistan'da ve Hindistan'da Müslüman kıyımı bütün hızıyla sürüyor… Allah (cc) bu zalimleri kahr u perişan eylesin, biz Müslüman toplumlara da basiret ve ümmet şuuru nasip eylesin! Ramazan'da Gazze'deki ve diğer beldelerdeki Müslüman katliamının sona erdirilmesi için ne gerekiyorsa yapılmalı. Ramazan'ın manevî havasını bütün Müslümanlar, mazlum kardeşlerimiz iliklerine kadar soluyabilmeli. Ramazan'ı doyasıya yaşayacağımız günlere kavuşmak dileğiyle, diyorum. Ramazan'ı bir medeniyet olarak düşünüyorum. Bu konuda yıllardır yazıyorum. Ramazan, kişinin bilme, bulma ve olma yolculuklarının gerçeğe dönüştüğü manevî bir iklim. Medeniyet de zihinde, mekânda ve zamanda insan yeşertme ve yetiştirme yolculuğu. Bu konuları çok yazdım. Orucun benzersizliği, oruç ayı boyunca insan yeşertme yolculuğunun enlemesine ve boylamasına, enfüste ve âfâkta gerçekleşmesine imkân tanıyor. Bu ramazan bütün ramazan medeniyeti yazılarımı derli toplu yayınlamak istiyorum. Bu arada Üsküdar Bağlarbaşı Kültür Merkezi'nde MTO (Medeniyet Tasavvuru Okulu) olarak Ramazan boyunca her Çarşamba teravihten sonra saat 21.30'da Ramazan Medeniyeti başlıklı hasbihalimiz olacak. Bütün kardeşlerimize açık olacak hasbihallerimiz.   ALLAH'IN BENZERSİZLİĞİ İLE ORUCUN BENZERSİZLİĞİ   Bütün ibadetlerin her birinin kendine özgü özellikleri, güzellikleri vardır. Namaz, kişinin içini onararak dış dünyasını inşa eder. Zekât, kişinin dışını, çevresini onararak iç dünyasını inşa eder. Orucu anlatmak sanıldığından da zordur. Oruç, bütün ibadetlerin özü ve özeti gibidir; dahası, bütün ibadetlerin özellikleri ramazan ayı boyunca oruçta özetlenir. Neresinden bakarsanız bakın, oruç, diğer ibadetlerden pek çok bakımdan ayrılan benzersiz bir ibadettir. Orucun benzersizliği, kolayca geçiştirilecek türden bir özellik değil. Orucun benzersiz olması ile Allah'ın “benzersiz” (misilsiz) olması arasında yakîn, derûnî bir irtibat var. Şûrâ sûresinin 11. âyet-i celîlesinde Rabbimizin benzersizliği, “O'nun benzeri / misli bir şey yoktur” (Leyse kemislihî şey'un) ifadesiyle dile getirilir. Allah'ın eşi, ortağı, benzeri yoktur. Ramazan orucunun benzersizliği ile Allah'ın benzersizliği arasındaki bu hayatî irtibat, hem “Ramazan” kelimesinde, hem de “oruç / savm, sıyam” kelimesinde kendini gösterir. “Ramazan”, Allah''ın (cc) isimlerinden biridir. Ve Allah'ın “Es-Samed” ism-i şerifiyle aynı anlama gelir: Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir. Allah, beslenmekten münezzehtir.   UZAKLAŞARAK YAKLAŞMAK...   Oruç, tek kelimeyle, “tutmak” demektir. Biraz daha deşmek gerekirse, oruç, kişinin kendisini yeme, içme, cinsî münasebet gibi bütün beşerî eylemlerden uzak tutması, tenzih etmesi, dolayısıyla ilâhî mertebelere ulaşması, yakınlaşması anlamına gelir. Başka bir ifadeyle, oruç, beşerî özellikleri terk etmek, böylelikle ilâhî özelliklerle donanarak Allah'a yaklaşmak ve yükselmek demektir. Nitekim oruç âyetinin (Bakara-185) hemen ardından gelen 186. âyette Rabbimiz, oruç ibadetiyle birlikte, oruçlunun Rabbine nasıl yakınlaştığını, bu “yakınlık, yakınlaşma”

Yeni Şafak Podcast
ÖMER LEKESİZ - Bin Bir Yönlü Okumalar

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Mar 9, 2024 5:01


YediHilal Derneği'nin 2016'dan bu yana yapa geldiği “edebiyat ve aksiyon adamlarının kitaplarını medrese usulüyle okutma” faaliyetinin yenisi geçtiğimiz çarşamba günü, Rami Kütüphanesi'nde yapılan bir toplantı ile başlatıldı. YediHilal'in kültür faaliyetini omuzlayan pırıl pırıl gençlerin hazırladıkları bu toplantıya, derneğin -mütevazılığı ve çalışkanlığıyla gönüllerde yer eden- Genel Başkanı Samet Paçacı'nın misafirleri olarak sanat-edebiyat muhitimizden birçok dost ve arkadaşla birlikte katıldık. YediHilal'deki yeni okuma döneminin de hayırlara vesile, katılacak olanların zihinlerinin aydınlık, hayırlı düşüncelerinin bereketli olmasını temenni ediyorum. Derneğe maddi manevi katkıda bulunanlara, kültür faaliyetlerini yönetenlere teşekkür ediyorum. Rabbimiz ecirlerini artırsın. Konu “okuma” olunca yapılacak ilgili faaliyetlerin sayısından çok daha fazla bir eylem tarzından söz etmiş oluruz. Zira, Rabbimizin zikrettiğimiz manada birer kanal olmayı nasip ettiği mahdut sayıdaki kişiler hariç, büyük çoğunluğumuzun okumayla başının hoş olmadığı aşikardır. Ama İslam toplumunun ferdi olmakla taraftarı olduğumuz iman anlayışının söz konusu olumsuzluğu aşmamız bakımından bizi farklı kıldığının da şuurundayız. Şöyle ki, Peygamberimiz'e inzal edilen ilk ayetin “oku” olması ve bu okumanın bir yazıyı ya da kitabı yüzünden okumanın, diğer bir söyleyişle İngilizcedeki “to read”in fevkinde bir genişliğe, çeşitliliğe sahip bulunması, Müslüman olmayanlara göre bizim için değerli bir imkan ve üstünlüktür. Bu bağlamda tefekkürden teemmüle, nazardan basirete, gözden kalbe, bilmekten idrak etmeye… doğru açılarak süreklileşen, varlık hakkında Rabbimizin ve Peygamberimiz'in; varlığın bizzat kendisinin, hakikatinin, formunun, renginin… verdiği bilgilerle gerçekleşen her okuma, -karae / to read olarak okumak da dahil- bizim erkimizi, ilmimizi ve Rabbimizle olan irtibatımızı güçlendirmektedir. Ancak, YediHilal'in yeni okuma listesinden de fark edileceği üzere, camiamızda okumaktan ilk maksat kitap ve “insanı iyi tanıma” saikiyle de en çok edebiyat türündeki kitapları okumaya yöneliktir. Ki, bu aynı amanda normal bir durumdur. Zira, gençlere talim ve terbiyeleri esasında okumayı sevdirerek benimsetmek temenni ve tavsiye olunur ve faraza bu bağlamda insan nefsinde yerleşik bulunan şiddet / zulüm fenomeni, insanı tanıma tahtında tarihî ya da kurmaca olgular ve olaylar silsilesinin nakli içinde hikâye, masal… türlerinde yazılarak iletildiğinde, gençlerin bunları daha çok severek okuyacaklarına ve anlayacaklarına inanılır.

Kur'an-i Kerim Tefsiri
En'am Suresi 128-134 Tefsiri

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Mar 1, 2024 60:27


EN'AM SÛRESİ 128-134 N055 M006 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile 128 Hepsini bir araya topladığı gün: "Ey cin topluluğu, insanlardan birçoğunu kandırdınız." der. Cinlerin insanlardan olan dostları, "Rabbimiz, biz birbirimizden yararlandık. Ve senin, bizim için koyduğun vaktin sonuna ulaştık" diye cevap verirler. Allah şöyle buyurur. "Yeriniz ateştir, Allah'ın diledikleri hariç orada ebedi kalacaksınız." Şüphesiz Rabbin, Hakim'dir, her şeyi bilendir. 129 İşte böyle yapmaları sebebi ile, zalimlerin bir kısmını diğerinin üzerine musallat ederiz. (Bak, Enfal 53) 130 "Ey cin ve insan topluluğu, size ayetlerimi anlatan, karşılaşacağınız bugün hakkında sizi uyaran, sizin aranızdan peygamberler gelmedi mi?" Dediler ki: "Biz kendi aleyhimize şahidiz." Onları dünya hayatı aldattı. Kâfir oldukları konusunda kendi aleyhlerine şahitlik yaptılar. 131 İşte böylece, haksız yere, halkı gafil şehirleri Rabbin (Peygamber göndermeden) helâk etmez. 132 Herkesin yaptığına göre dereceleri vardır. Rabbin, yaptıklarından gafil değildir. 133 Rabbin, zengindir. Rahmet sahibidir. Dilerse sizi götürür, sizden sonra dilediğini getirir. Sizi bir başka kavmin soyundan getirdiği gibi. 134 Size vaad olunanlar muhakkak gelecektir siz engelleyemezsiniz. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/enam-suresi-128-134-tefsiri

Yeni Şafak Podcast
ÖMER LEKESİZ - İnsanlıkta Taksim Nesebe, Bağ Tevhide, Tasnif Ümmete, Üstünlük Takvaya Göredir

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Feb 19, 2024 5:25


Nesebimizin ve insanlık seferimizin peygamberlerle başlaması Hz. Nuh'un oğullarından birinin şirkte inat ederek gemiye binmeyip suda boğulmasına ve Hz. Nuh'un üzüntüyle bu evladını da ailesine etmesi üzerine -Peygamberimiz Aleyhisselam'ın ümmetini de kapsayan- şu haddi beraberinde getirmiştir: “Allah, ‘Ey Nuh! O, asla senin ailenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O halde, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben, sana cahillerden olmamanı öğütlerim' dedi.” (Hud 11/45) Bu had nedeniyledir ki, Peygamberimiz Aleyhisselam, (Hz. Nuh ile Hz. İbrahim arasında) “Ad ve Semud kavimlerini, Ress halkını ve bunların arasında pek çok nesilleri de helak ettik.” (Furkan 25/38) mealindeki ayete işaret ederek, nesep bilginlerinin yalan söylediklerini haber vermiş (Belazurî), böylece onun terbiye edişiyle bizim tarih anlayışımız insanlığın taksiminde nesebe, bağında tevhide, tasnifinde ümmete/şeriata, üstünlükte takvaya göre şekillenmiştir. Mezkur haddi ve tarih anlayışını takip ederek, şimdi Kur'an'da insan neslinin devamı ve dolayısıyla boyların ve kabilelerin taksiminde zikredilen ikinci peygamber olarak o Hz. İbrahim'i konuşabiliriz. İbnü'l-Esîr' göre Hz. İbrahim'in şeceresi İbrahim b. Tarâh b. Nâhur b. Sâruğ b. Erğû b. Fâlağ b. Gâbir b. Şâlâh b. Kaynân b. Erfahşed b. Sam b. Nuh'tur. Modern zaman araştırmacıları –örneğin, Mendenhall- Hz. İbrahim'im Amorî olduğunu belirterek şu tarihleri, kavimleri ve soyları zikreder: Yıllar: M.Ö. 2600 – 1800 Topluluğun adı: Amorîler. Hareketi: Orta Arabistan'dan göç; Akad Hanedanlığı (Eski Akad), Anarşi devri, Ur III Hanedanlığı, Amori Handanlığı ile Sumu-Abu ve Sumu-İlu hakimiyeti; Hammurabi'nin Sumu-Abu'ya varisliği. Ahmet Susa da Tarihte Araplar ve Yahudiler adlı kitabında (Trc.: D. Ahsen Batur), Kenaniler, Amoriler, Akkadlar ve Heksoslar'ın Arap Yarımadası'ndan Bereketli Hilal'e göç ettiklerini; bunların Suriye, Lübnan, Filistin, Irak ve Mısır'a yöneldiklerini, Suriye ve Irak'a gidenlerin Fırat'ı hedef aldıklarını; “Amâlik-Amorî” şeklindeki kullanımıyla bunları Akkad kralı Sargon'un imparatorluğuna katarak, bu imparatorluğun yıkılmasıyla Mezopotamya'da küçük devletlerin kurulduğunu, sonra bunların birleşmesiyle I. Babil sülalesinin kuruculuğunda Eski Babil Krallığı'nın doğduğunu; bu sülalenin ise ikinci Sami göç dalgasındaki Amâlik-Amorîler'e mensup olduğunu belirtir. Benzer ve farklı çok sayıdaki başka rivayetleri de gözeterek, Hz. İbrahim'in kavmi hakkında şu sonuca ulaşmamız mümkündür: Amâlik, Amorî ya da Akkadlar'ın bir kısmı kıtlık, taun vb. nedenlerle ana yurtları olan Orta Arabistan'dan Mezopotamya, Anadolu ve Mısır'ı da içine alan geniş bir coğrafyaya göç etmiş, burada Amorî, Babil vb. adlarla çeşitli imparatorluklar kurmuşlardır. Muhtemelen M.Ö. 1800'lü yıllarda Harran'da doğan Hz. İbrahim, Amorî devletinin zayıflamasıyla birlikte Filistin'e göç ederek, bugün kendi adıyla anılan el-Halil'e yerleşmiştir. Kur'an'da Hz. Nuh'un müşrik oğluyla ilgili haddin, bu kez Hz. İbrahim'in müşrik babasıyla ilgili olarak tekrar tahkim edildiğini görüyoruz: "Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle. Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana babamı ve inananları bağışla.' Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor. O gün başlarını dikerek (çağırıldıkları yere doğru) koşarlar. Gözleri kendilerine bile dönmez, kalpleri de bomboştur.

Kur'an-i Kerim Tefsiri
En'am Sûresi 53-65 Tefsiri

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Feb 18, 2024 80:21


EN'AM SÛRESİ 53-65 N055 M006 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile 53 "Allah aramızdan şunlara mı nimeti layık gördü?" demeleri için bir kısmını diğer bir kısmıyla imtihan ettik. Allah şükredenleri daha iyi bilen değil midir? 54 Ayetlerimize inananlar sana geldikleri zaman "Size selâm olsun. Rabbimiz, kendi üzerine rahmeti yazdı. Sizden kim bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra tevbe eder ve durumu düzeltirse muhakkak O, Gafur'dur, Rahim'dir" de. 55 Suçluların yolunun açıklanması için ayetleri işte böyle açıklarız. 56 De ki: "Allah'tan başka yalvardıklarınıza kulluk yapmaktan ben men olundum." De ki: "Ben sizin heva (kanun)larınıza uymam, o takdirde ben sapıtmış olurum ve ben doğru yolu bulanlardan olmam." 57 Ben, Rabbim'den olan apaçık bir delil üzerineyim. Siz onu yalanladınız acele ettiğiniz (azap) benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah'a aittir. Allah gerçeği anlatır ve O, ayırd edenlerin en hayırlısıdır. 58 De ki: "Eğer acele ettiğiniz şey benim yanımda olsaydı iş benimle sizin aranızda şimdiye kadar bitirilmişti. Allah zalimleri daha iyi bilir." 59 Ğaybın anahtarları O'nun yanındadır. Onları O'ndan başkası bilemez karada ve denizde olanları O bilir. Düşen her yaprağı O bilir. Yerin karanlıklarındaki taneyi, yaş ve kuru hiç bir şey yoktur ki apaçık bir kitapta olmasın. 60 Geceleri sizi öldüren (uyutan), gündüzün ne iş yaptığınızı bilen O'dur. Sonra belirlenmiş sûre tamamlanması için orada sizi dirilten O'dur. Sonra dönüşünüz O'nadır. Sonra yaptıklarınızı O size haber verecektir. 61 Kullarının üzerinde Hakim O'dur. Size koruyucular gönderir. Sizden birine ölüm geldiğinde elçilerimiz O'nu öldürür, O'nlar elden kaçırmazlar. 62 Sonra onlar, gerçek Mevlaları olan Allah'a döndürülürler. İyi bilin ki hüküm O'na aittir ve O, hesap görenlerin en çabuğudur. 63 De ki: "Gizlice yalvarıp yakararak "Eğer bizi buradan kurtarırsa elbette biz şükredenlerden olacağız" diye O'na dua ettiğinizde karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır?" 64 De ki: "O'ndan ve bütün sıkıntılarınızdan sizi Allah kurtarır. Sonra siz yine Allah'a ortak koşarsınız." 65 De ki: "Sizin üstünüzden ve ayaklarınızın altından üzerinize azap göndermeye, sizi partilere ayırmaya, birbirinize acıyı tattırmaya gücü yeten O'dur." Bak, anlasınlar diye ayetleri nasıl açıklıyoruz. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/enam-suresi-53-65-tefsiri

Kur'an-i Kerim Tefsiri
A'raf Suresi 170-175 Tefsiri N039 M007

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Feb 15, 2024 58:29


A'RAF SURESİ 170-175 MEALİ N039 M007 Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. 170- Kitaba sımsıkı sarılan ve namazı dosdoğru kılanlara gelince, şüphesiz biz, ıslah edenlerin ecrini zayi etmeyiz. 171- Hani dağı, bir gölgelik gibi üzerlerine kaldırmıştık da onlar üzerlerine düşüverecek zannetmişlerdi. "Size verdiğimizi kuvvetlice alın ve içindekileri düşünün. Umulur ki sakınırsınız..." 172- Hani Rabbin, Adem oğlunun sırtlarından zürriyetlerini almış ve kendilerine şahit kılmıştı. "Ben, sizin Rabbiniz değil miyim" (demişti de) "Evet, (sen bizim Rabbimizsin) şahidiz" demişlerdi. Kıyamet gününde "Biz bundan habersizdik" demeyesiniz diye. (Dünyaya gelen ve gelecek olan her insanda İslâm'ın mührü Rabbimiz tarafından vurulmuştur.) --- zıhar 173- Veya "Daha önce babalarımız Allah'a ortak koşmuşlardı, biz de onlardan sonra gelen nesiliz; batıl işler yapanların yüzünden bizi helâk mı edeceksin" demeyesiniz diye (şahit tuttuk). 174- İşte biz, ayetleri böyle açıklarız. Umulur ki (sapıklıklarından) dönerler. 175- Onlara, kendisine ayetlerimizi verdiğimiz (Bel'am) kişinin haberini oku. O kişi bu ayetlerden ayrıldı da şeytan onu (kendine) uydurdu ve azgınlardan oldu. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/araf-suresi-170-175-tefsiri-ali-kucuk

Hizmetten
Sana hakkıyla ibadet edemedik ey Ma'bûd | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Sep 22, 2023 9:25


*Konumumuza göre bir tavır belirlemeye ihtiyacımız var; yoksa hiç farkına varmadan Cenâb-ı Hakk'ın ekstradan lütuflarını kendimize mâl etme gibi bir hataya düşmüş olabiliriz. Vifak ve ittifaka sağanak sağanak gelen tevfîk-i ilâhîyi, şahsî kabiliyetlerimize ve istidatlarımıza nisbet etmeye kalkarız. Bu da bir yönüyle şirk sayılır, ondan sakınmak lazımdır. Oysaki üzerimizdeki ilahi ihsanlar, vifak ve ittifak mevzuunda gösterilen cehde Cenâb-ı Hakk'ın ayrı bir lütuf tecellisidir. Üstad Hazretleri de “Vifak ve ittifak, tevfîk-i ilâhînin vesilesidir.” diyerek bu hususa dikkat çekmektedir. Sana Hakkıyla Kulluk Yapamadık!.. *Cenâb-ı Hakk'ın bu fevkalâdeden lütufları karşısında bize düşen vazife, oturup kalkıp sürekli “eşşükrulillâh” ve “elhamdülillah” demektir. Aslında, biz sabahtan akşama kadar ibadet yapsak, her gün yüz rekât namaz kılsak, bir gün oruç bir gün yeme şeklinde savm-ı Dâvud veya aralıksız olarak savm-ı visal tutsak ve her sene hacca gitsek, yine de “مَا عَبَدْنَاكَ حَقَّ عِبَادَتِكَ يَا مَعْبُودُ – Sana hakkıyla ibadet edemedik ey Ma'bûd” demeliyiz. *Cenâb-ı Hakk'ın lütufları karşısında aklımıza “Bir şeyler yaptık” mülahazası geldiği zaman hemen o düşüncenin başını “mâ abednâ”, “mâ arefnâ”, “mâ hamidnâ”, “mâ şekernâ”, “mâ sebbahnâ” (ibadetin, marifetin, hamdin, şükrün, tesbihin hakkını veremedik) duygusuyla ezmeliyiz. “Ey ibadete layık yegâne Ma'bud, Sana hakkıyla ibadet edemedik!.. Ey bütün mahlûkat tarafından bilinen Rabbimiz, Seni bilinmesi gereken ölçüde bilip tanıyamadık!.. Ey her dilde meşkûr olan Rabbimiz, Sana gereğince şükredemedik! Ey yerde ve gökte her varlık tarafından adı anılan ve tesbih edilen Rabbimiz, şanına lâyık zikr u tesbihi yapamadık!” deyip O'na gerektiği gibi kullukta bulunamadığımızı, O'nu hakkıyla bilemediğimizi, ululuğu ölçüsünde zikredemediğimizi ve şükür vazifesini tam yerine getiremediğimizi avaz avaz ilan etmeliyiz. Bu video 23/08/2015 tarihinde yayınlanan “Hal ve Ümit” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

Hizmetten
Allah'ın adaletine inanıyorum! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Aug 29, 2023 5:30


İsterseniz yemin bile edebilirim. Neden? Çünkü Allah'ın adaletine inanıyorum! Ne kadar inanıyorum? O'nun varlığına inandığım gibi.. Hazreti Ruh-u Seyyidi'l-Enâm'ın nübüvvetine inandığım gibi.. Kur'an'ın Allah'tan geldiğine inandığım gibi.. Râşid Halifeler'in hak olduğuna inandığım gibi inanıyorum!.. Yemin bile edebilirim. Şiddetli bir fırtına ile devrilen ağaçlar gibi bir bir, üst üste devrilecekler. Hazana maruz yapraklar gibi savrulup gidecekler. Kendilerini bir şey görenler, yapraklar gibi toprağa gübre olarak dökülecekler!.. *Keşke onlar giderlerken, sizin içinizde kendilerine bir Fatiha okuma ve bir “İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn” deme duygusu oluştursalardı!.. Keşke bu kadar kalbî irtibat köprülerini kursalardı ve siz onları hayırla yâd etseydiniz!.. Yâd etseydiniz de İnsanlığın İftihar Tablosu'nun şu beyanına uygun içinizden gele gele hareket edebilseydiniz. Edemeyeceksiniz, zorlanacaksınız. “Ölmüş gitmişlerinizin iyi ve güzel yanlarını yâd edin, kötülüklerini sayıp dökmekten sakının!” Fakat çok zorlanacaksınız!.. Sövmüşler, saymışlar, üzerinize zift püskürtmüşler. Bunları birer birer gördüğünüz zaman bir kere daha, muktezâ-yı beşeriyet, tabiatınızdaki tepki, harekete geçecek. Sürekli içinizde reaksiyon hissi duyacaksınız. İşte o zaman iradenin hakkını kullanarak, bütün o olumsuz, negatif duyguları baskı altına almakta zorlanacaksınız. *Evet, Kur'an'ın talim buyurduğu, “Rabbimiz!.. Bizi ve bizden önce iman etmiş bulunan bütün (Din) kardeşlerimizi bağışla ve iman edenlere karşı kalbimizde herhangi bir kötü duygunun uyanmasına meydan verme. Rabbimiz, muhakkak ki Sen, şefkati pek engin, (bilhassa mü'minlere karşı) hususî rahmeti pek bol olansın.” şeklindeki duayı onlar hakkında yapmak, bu âlicenapça duyguyu yakalamak için çok zorlanacaksınız. Dövene elsiz, sövene dilsiz ve gönülsüz gerek!.. *Fakat o gün de o iç tepki ve reaksiyonlarınızı, iradenin hakkını vermek suretiyle baskı altına alacak, onlar hakkında katiyen kötü düşünmeyecek, tel'inde bulunmayacak ve “Hakkımızı helal etmedik!” demeyeceksiniz. Sizin sinelerinizin de bu duyguyla attığına hükmetmek istiyorum. *Dövene elsiz, sövene dilsiz ve gönülsüz gerek. Hazreti Mesih, “Sağ tarafına bir tokat vururlarsa, dön bir tokat da sol tarafına vursunlar!” buyurur. Tokat atana tokatla mukabelede bulunma! Kendi hıncını alsın orada. Nedameti yaşayacak odur: “Yahu hiçbir şey demedi, ne insanmış meğer abide şahsiyetmiş.” Eğer iki tokat yemekle birini hizaya getirebileceksen, onu denemek lazım. Bu video 13/09/2015 tarihinde yayınlanan “Fitneler Asrı ve Sulh Çizgisi” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

Hizmetten
O'nunla münasebeti kavi tutmak lazım! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later May 19, 2023 9:10


Bu video 27/12/2015 tarihinde yayınlanan “Dünyaya Tapanların Çağı” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Türkçe de söyleyebilirsiniz Arapça da; aynı mazmun çerçevesinde daha başka hususlar da katabilirsiniz; fakat bütün istekleriniz şu noktada temerküz etmeli: اللّهُمَّ تَوَجُّهَكَ وَنَفَحَاتِكَ وَأُنْسَكَ وَقُرْبَكَ وَمَعِيَّتَكَ وَحِـمَـايَـتَـكَ وَرِعَايَتَكَ وَكِـلَاءَتَـكَ وَنُـصْـرَتَـكَ وَحِفْظَكَ وَحِصْنَكَ الْحَصِينَ وَحِـرْزَكَ الْحَصِينَ وَالنُّـصْـرَةَ عَلَى أَعْدَائِنَـا مِنَ الْإنْسِ وَالْجِنِّ وَالْغُولِ وَالْغُولَةِ وَالسَّاحِرِ وَالسَّاحِرَةِ وَخَالِصَ الْعِشْقِ وَالْإشْتِيَاقِ اِلَى لِقَائِكَ وَاِلَى لِقَاءِ حَبِيبِكَ وَأَحِبَّائِكَ أَبَدَ الْآبِدِينَ وَدَهْرَ الدَّاهِرِينَ “Allahım, sevgi ve rahmetle bize teveccüh buyurmanı; ilâhî nefhalarınla, ötelerden esintilerinle gönlümüzü şâd kılmanı; dostluğun, yakınlığın ve yüce şanına yaraşır şekildeki beraberliğinle bizi yalnızlıklardan kurtarmanı; vekilimiz olarak bizi gözetip kollamanı, hıfz u sıyanetinle korumanı, aşılmaz manevî kalelerinin ve sağlam sığınaklarının içine almanı; yardımınla destekleyip insanlardan, cinlerden, türlü türlü habis ruhlardan, erkek veya kadın sihirbazlardan olan düşmanlarımıza karşı zafere ulaştırmanı diliyoruz. Her şeyden öte Zâtına karşı gönülden aşk u alaka, Sana kavuşma iştiyakı, Habîbine (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve sevdiklerine vuslat arzusu talep ediyoruz. Bunları ebedî, zaman üstü, zamanı aşkın olarak istiyoruz.” *Cenâb-ı Hakk'ın lütufları karşısında aklımıza “Bir şeyler yaptık” mülahazası geldiği zaman hemen o düşüncenin başını “mâ abednâ”, “mâ arefnâ”, “mâ hamidnâ”, “mâ şekernâ”, “mâ sebbahnâ” (İbadetin, marifetin, hamdin, şükrün, tesbihin hakkını veremedik!) duygusuyla ezmeliyiz. “Ey ibadete layık yegâne Ma'bud, Sana hakkıyla ibadet edemedik!.. Ey bütün mahlûkat tarafından bilinen Rabbimiz, Seni bilinmesi gereken ölçüde bilip tanıyamadık!.. Ey her dilde meşkûr olan Rabbimiz, Sana gereğince şükredemedik! Ey yerde ve gökte her varlık tarafından adı anılan ve tesbih edilen Rabbimiz, şanına lâyık zikr u tesbihi yapamadık!” deyip O'na gerektiği gibi kullukta bulunamadığımızı, O'nu hakkıyla bilemediğimizi, ululuğu ölçüsünde zikredemediğimizi ve şükür vazifesini tam yerine getiremediğimizi avaz avaz ilan etmeliyiz. *O'nunla münasebeti kavi tutmak lazım. Dünyanın cazibedar güzellikleri baş döndürebilir. Hatta inanıyor gibi görünen insanlar bile bütün kalbleriyle dünyaya bağlı olabilirler. Hafizanallah, dünyayı seviyor, onu her şeye tercih ediyor ve bu açıdan da yanılıyor olabilirler. Yanılmamanın yolu, günde yüz rekât namaz kılsak ve yüz bin defa tesbih u takdis u tebcil u takdirde bulunsak da yine vazifemizi yerine getiremediğimize inanmamızdır. “Senin hakkını eda edemedik ey Mabûd-u Mutlak, ey Maksud-u bi'l-istihkak!” hissiyle dolu olmamızdır. Belki böyle bir mülahaza, rahmet-i ilahiyeyi harekete geçirerek bizim kulluk adına bıraktığımız boşlukları da doldurur ve öbür tarafta çok önemli, tam, hatta etemm teveccühlere mazhar oluruz. “Onlar dünya hayatını bile bile âhirete tercih ederler.”

Hizmetten
“Ey Allah'tan korkmayan Tiranlar!“ | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Mar 10, 2023 9:01


Bu video 17/01/2016 tarihinde yayınlanan “ALLAH'ADIR TEVEKKÜLÜMÜZ, İTİMADIMIZ!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *Biz Allah'a tevekkül ettik; elinizden geleni ardınıza koymayın!.. *Kur'ân-ı Kerim en korkunç hadiseler karşısında dahi peygamberâne duruşu pek çok misalle anlatır. Bu cümleden olarak; “Onlara Hz. Nuh'un ibret dolu kıssasını (özetle) anlat: O, halkına şöyle demişti: “Ey halkım! Eğer mevcut konumumla aranızda bulunmam ve Allah'ın âyetlerini okuyup onlarla öğüt vermem size ağır geliyorsa, şunu bilin ki ben, yalnızca Allah'a güvenip dayandım. Siz de bir araya gelip, bana karşı nasıl bir yol izleyeceğiniz konusunda anlaşın ve Allah'a ortak tanıdıklarınızı da yardımınıza çağırın. Böyle yapın ki, sonra keşke şöyle yapsaydık, böyle yapsaydık demeyesiniz! Sonra da, bana hiç mühlet vermeden, hakkımdaki hükmünüzü hemen uygulayın!” (Yunus, 10/71) *(Hazreti Nuh aleyhisselam gibi derim.) Ben, yalnızca Allah'a güvendim, dayandım. Bir araya gelip, bana karşı nasıl bir yol izleyeceğiniz konusunda anlaşın ve ortaklarınızı da yardımınıza çağırın. Bütün hilelerinizi, komplolarınızı toplayıp üzerime gelin. İçinizde bir ukde kalmasın; ‘Şunu da yapsaydık!' demeyecek şekilde, neyiniz varsa, bütün imkanlarınızla gelin ey Robespierre'ler, ey Yezid'ler, ey Haccac'lar, ey Allah'tan korkmayan Tiran'lar!.. *Seyyidinâ Hazreti İbrahim ve ona inananlar Allah'a tevekküllerini şöyle dile getirmişlerdir: “Ey Yüce Rabbimiz, biz yalnız Sana güvenip Sana dayandık. Bütün ruh u cânımızla Sana yöneldik ve sonunda Senin huzuruna varacağız. Ey Ulu Rabbimiz, bizi kâfirlerin imtihanına (baskı, zulüm ve işkencelerine) mâruz bırakma, affet bizi; şüphesiz Sen Azîz ve Hakîm'sin.” (Mümtehine, 60/4-5) *Hazreti İbrâhim, “Rabbim Sana tevekkül oldum, Sana yöneldim, inâbe ettim; sonuçta varış da zaten Sanadır.” diyor. Kendisine karşı komplo ve tuzak fasit dairelerinin birbirini takip ettiği dönemde bütün Nemrut'lara, Robespierre'lere, Yezid'lere karşı meydan okurcasına dimdik duruş örneği sergiliyor. Adeta sonraki nesillere “İşte böyle durun, Allah böyle durmaktan razı oluyor.” diyor. *O tertemiz soluklardan bir başkası (Hazreti Şuayb aleyhisselam) aynı duruşu şu ifadelerle seslendiriyor: “(Siz ne yaparsanız yapın, ne derseniz deyin) biz, Allah'a güvenip dayandık. Ey Rabbimiz! Bizimle şu halkımız arasında hükmünü ver ve hakkı ortaya koy; hiç şüphesiz Sen, gerçeği en doğru ve en hayırlı biçimde ortaya koyansın.” (A'râf, 7/89) O da içini Allah'a karşı böyle döküyor ama dimdik duruyor, eğilmiyor: Allah'a tevekkül oldum, işimi O'na tevekkül ettim. Allahım benimle kavmim arasında fatih Sensin, müfettihu'l-ebvâb Sensin; çöz, açılmayan kapıları çöz, paslanmış bu kilitleri çöz, bir ferec, bir mahreç lütfet!.. Tasalanmayın; Allah bizimle beraberdir!..

Kerem Önder
Allah'a en çok yaklaştıran şey? - Mektubat, 85. Mektup / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Dec 22, 2022 47:40


Allah'a en çok yaklaştıran şey? - Mektubat, 85. Mektup Bu mektûb, mirzâ Fethullah-i Hakîme yazılmışdır. Sâlih işleri yapmak ve nemâzları cemâ'at ile kılmak lâzım olduğu bildirilmekdedir: “Allahü teâlâ, sizi, beğendiği işleri yapmağa kavuşdursun! İnsana önce i'tikâdını, îmânını düzeltmek lâzımdır. Bundan sonra, sâlih, yarar işleri yapmak lâzımdır. İbâdetlerin hepsini kendinde toplayan ve insanı Allahü teâlâya en çok yaklaşdıran yarar şey, nemâzdır. Peygamberimiz “aleyhissalâtü vesselâm”, (Nemâz dînin direğidir. Nemâz kılan kimse, dînini kuvvetlendirir. Nemâz kılmayan, elbette dînini yıkar) buyurdu. Nemâzı doğru dürüst kılmakla şereflenen bir kimse, çirkin kötü şeyler yapmakdan korunmuş olur. Ankebût sûresinin kırkbeşinci âyetinde meâlen, (Doğru kılınan nemâz, insanı fahşâdan ve münkerden muhakkak uzaklaşdırır) buyuruldu. İnsanı kötülüklerden uzaklaşdırmayan bir nemâz, doğru nemâz değildir. Görünüşde nemâzdır. Bununla berâber, doğrusunu yapıncaya kadar, görünüşü yapmayı elden bırakmamalıdır. Büyüklerimiz “rahmetullahi aleyhim ecma'în”, (Bir şeyin hepsi yapılamazsa, hepsini de elden kaçırmamalıdır) buyurdu. Sonsuz ihsân sâhibi olan Rabbimiz, görünüşü hakîkat olarak kabûl edebilir. [Böyle bozuk nemâz kılacağına, hiç kılma dememelidir. Bu sözü din düşmanları çıkarmışdır. Böyle bozuk kılacağına doğru kıl demelidir. Bu inceliği iyi anlamalıdır.] Nemâzları cemâ'at ile ve huşû' ve hudû' ile kılmalıdır. Çünki, insanı dünyâda ve âhıretde felâketlerden, sıkıntılardan kurtaracak ancak nemâzdır. Mü'minûn sûresi başındaki âyet-i kerîmede meâlen, (Mü'minler herhâlde kurtulacakdır. Onlar, nemâzlarını huşû' ile kılanlardır) buyuruldu. Tehlike, korku bulunan yerde yapılan ibâdetin kıymeti kat kat dahâ çok olur. Düşman saldırdığı zemân, askerin ufak bir iş görmesi, pekçok kıymetli olur. Gençlerin ibâdet etmeleri de, bunun için dahâ kıymetlidir. Çünki, nefslerinin kötü isteklerini kırmakda ve ibâdet etmek istememesine karşı gelmekdedirler. Eshâb-ı Kehf, bir hicret yaparak din düşmanları arasından çıkdıkları için şerefli oldular. Peygamberimiz “aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vettehıyyât” bir hadîs-i şerîfde, (Fitnenin, fesâdın çoğaldığı zemânda ibâdet etmek, hicret ederek benim yanıma gelmek gibidir) buyurdu. Görülüyor ki, din düşmanlarının güçlük çıkarması, ibâdetlerin şerefini artdırmakda, sevâbı katkat çoğalmakdadır. Zarar yapmak istemeleri, müslimânlar için fâideli olmakdadır. Dahâ ne yazayım? Oğlumuz şeyh Behâeddîn, Allah adamları ile görüşmekden sıkılıyor. Zenginlerle, dünyâya düşkün olanlarla bulunmak istiyor. Onlarla düşüp kalkmanın, insanı felâkete götüreceğini anlıyamıyor. Onların yağlı, tatlı yemeklerinin zehr gibi gönlü öldüreceğini, ahlâkı bozacağını düşünemiyor. Amân, amân kötü arkadaşlardan kaçınız! İnsanın dînine, îmânına saldıran tatlı dilli, güler yüzlü korkunç düşmanlara aldanmamak için, çok uyanık olunuz. Sahîh olan hadîs-i şerîfde “alâ masdari-hessalâtü vesselâm”, (Mal ve mevki sâhiblerine, malı için, makâmı için alçalan kimsenin dîninin üçde ikisi gider) buyuruldu. Mal için, mevki kazanmak için, islâm düşmanlarına eğilenlere, dinlerinden, ibâdetlerinden vaz geçenlere yazıklar olsun! Sonsuz ni'metleri, se'âdetleri, birkaç günlük eğlence için elden kaçırıyorlar.” Kaslarını geliştirmekten çok aklını geliştirmeye odaklan. Çünkü dünyayı değiştirenler, kasları şişkin olanlar değil aklı keskin olanlardır. “Mümin kul namaza durduğunda günahları başının üzerine konulur. (Namazın harekâtı esnasında) bu günahlar, hurma ağacının yapraklarının sağa-sola dağılıp döküldüğü gibi, dağılıp dökülür." (Taberanî, el-Kebîr-şamile- 6/44)

Kerem Önder
Dünyanın en güzel duası! / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Dec 22, 2022 44:25


“İnsanlardan, “Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver” diyenler vardır. Bunların ahirette bir nasibi yoktur.” “Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru” diyenler de vardır.” “İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir.” (Bakara 200-202) "İnsanlardan bazısı şöyle der: Rabbimiz, bize dünyada ver" buyurmuştur. Bu, ne güzel bir tertiptir! Çünkü nefsi köreltmek ve onun karanlıklarını yok etmek için ibadetin önce yapılması gerekir. İbadetten sonra, kalbi nurlandırması ve orada Allah'ın celâl nurunun tecelli etmesi için, Allah'ı zikriyle meşguliyetin gelmesi gerekir. Zikirden sonra ise, kişi dua ile meşgul olur. Çünkü dua ancak, kendisinden önce zikir olduğu zaman kemâle erer. Nitekim Hz. İbrahim (a.s)'den de, zikri öne alarak, "Beni yaratan O'dur. Beni hidayete eriştiren de O'dur" (Şuara, dediği; daha sonra da, "Ya Rabbi, bana hüküm ve hikmet ihsan et ve beni salihlere kat" (Şu'ara, 63) diye dua ettiği nakledilmiştir. Bunu iyice anladığın zaman deriz ki: Cenâb-ı Hak, duâ edenlerin iki kısım olduğunu beyân etmiştir: Duaları sadece dünyayı istemeye yönelik olan kimseler... Duaları hem dünyayı, hem ahireti istemeye yönelik olan kimseler... Bu iki kısmın dışında, duaları sadece ahireti istemeye yönelik olan bir üçüncü kısım daha vardır. Fakat âlimler bu şekilde dua etmenin meşru olup olmadığı hususunda ihtilâf etmişlerdir. Çoğunluk böyle bir duanın meşru olmadığı görüşündedirler. Çünkü insanoğlu başkasına muhtaç ve zayıf olarak yaratılmıştır. O, tek başına dünyanın elemlerine ve âhiretin meşakkatlerine katlanamaz. Bundan dolayı onun için en uygun yol, dünyanın ve âhiretin bütün şerlerinden Rabbisine sığınmaktır. Keffâl, Tefsir'inde, Enes (r.a)'den, Hz. Peygamber efendimizin, hastalık kendisini iyice yiyip bitirmiş bir kimsenin yanına girerek, onu ziyaret ettiğini ve ona, "Bundan önce nasıl dua ediyordun?" diye sorduğunu, o adamın da, "Allah'ım, bana ahirette vereceğin cezayı dünyada iken hemen ver" diye dua ediyordum" dediğini, bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s)'in, "Sübhânallah! Sen, bu hastalığa katlanamazsın. Şöyle dua etseydin ya: "Ey Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, antette de iyilik ver, ve bizi cehennem ateşinin azabından koru" dediğini nakleder. Hz. Enes (r.a) sözüne şöyle devam eder: "Hz. Peygamber (s.a.s) o adama duada bulundu, adam hemen şifâ buldu." Bil ki Cenâb-ı Hak, şayet insan bedenindeki tek bir damara veya tek bir saç telinin köküne acı musallat etse, insan ne yapacağını şaşırır ve bu acıdan dolayı Allah'a itaat ve zikir ile meşgul olmaktan mahrum olur. Gerek dünyası, gerek âhireti hususunda Allah'ın rahmetine ihtiyaç duymayacak olan kimdir? Böylece duayı sadece âhirete yönelik yapmanın caiz olmadığı ortaya çıkmış olur. Alimler, Hak Teâlâ'nın, duayı sadece dünyaya yönelik yaptıklarını bildirdiği kimselerin kimler olduğu hususunda ihtilâf etmişlerdir: Bazı alimler, bunların kâfirler olduğunu söylemişlerdir. Nitekim İbn Abbas (r.a)'dan rivayet edildiğine göre, müşrikler vakfe yaptıkları zaman, "Allah'ım, bize rızık olarak develer, sığırlar, koyunlar, köleler ve cariyeler ver" diyorlar, fakat tevbe etmiyor, mağfiret talebinde bulunmuyorlardı. Çünkü onlar ölümden sonra dirilişi ve âhiret hayatını inkâr ediyorlardı. Enes (r.a)'den rivayet edildiğine göre ise, onlar şöyle diyorlardı: "Allah'ım, bize yağmur yağdır ve düşmanımıza karşı bize yardım et." İşte Cenâb-ı Hak, bu kısımdan olan bir kimsenin, ahirette bir payı olmadığını, yani onun için orada hiç bir ikramın, nimetin ve sevabın bulunmayacağını haber vermiştir.

Hizmetten
Sen bizimle berabersen, bütün âlem karşımızda olsa ne ifade eder! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Nov 29, 2022 5:00


Maruz kaldığınız bütün densizliklere rağmen, Allah'a tevekkül edip mü'min karakterinin gereğini sergileyin!.. *Zamanın ürpertici, başımıza balyozlar gibi inici hadiselerini gördüğümüzde, Hazreti İbrahimvârî, رَبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ diyoruz. “Ey Yüce Rabbimiz, biz yalnız Sana güvenip Sana dayandık. Bütün ruh u cânımızla Sana yöneldik ve sonunda Senin huzuruna varacağız.” Sen bizimle berabersen, bütün âlem karşımızda olsa ne ifade eder!.. *Başkalarının başka şekildeki tavır ve davranışları, mü'minin tavrını değiştirmeye bâdî olmamalıdır. Mü'min, nasıl inanıyorsa, nasıl düşünüyorsa, nasıl hareket ediyorsa, elli türlü hadiseyle ve gâileyle karşı karşıya kalsa da yine onu değiştirmemelidir. O, üslubunu bir karakteri koruma hassasiyeti içinde korumalıdır. *Başkaları, şirazeden çıkmış, eczâsı dağılmış bir kitap gibi veya bağı kopmuş, taneleri sağa sola saçılmış bir tesbih gibi olabilirler; ne dediklerini ve nasıl hareket etmeleri gerektiğini bilmez şekilde densizlikler içinde bulunabilirler. Fakat siz, bin tane densizlikle karşı karşıya kaldığınız zaman bile onun onda biri ölçüsünde dahi densizliğe düşmemelisiniz. Aleyhinizde bin tane yalan atmış, bin tane iftirada bulunmuş ve bin türlü yolla efkârı size karşı ifsat etmeye çalışmış olsalar da, onlar ne yaparlarsa yapsınlar, siz bu şeytânî yolları denemeye kalkmamalı ve hep mü'mince davranmalısınız. https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

Hizmetten
Onlar, “yalancı”ların tâ kendisidir... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Nov 16, 2022 6:00


Bu video 14/08/2016 tarihinde yayınlanan "“DERDİ DÜNYA OLANIN DÜNYA KADAR DERDİ OLUR!..”" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... “Ey kalbleri evirip çeviren Allahım! Bizim kalblerimizi de dininde sabitleyip perçinle!..” Nâm-ı celîl-i Muhammedî'nin dört bir yanda şehbal açması istikametinde koşan insanlar, şahısları veya aileleri adına, tırnak ucu kadar maddî bir çıkarı hedefleyerek bu işi yapıyorlarsa, onlar, “yalancı”ların tâ kendisidir, “kezzâb”ın tâ kendisidir, dini adına iddia ettikleri şeyler adına “müfteri”nin tâ kendisidir; “hâin”in tâ kendisidir; “gaddâr”ın tâ kendisidir. Bu duruma düşmemek için, din-i Mübin-i İslam'a hizmet adına, kalblerinizi tertemiz tutmalısınız. İnşallah bugüne kadar temiz tutmuşsunuzdur. Dine hizmet adına, dünyevî beklentilere girmemişsinizdir. “Benim de bir dikili taşım olsun!” şeklindeki çirkin, menhus, mülevves, merdud beklentiye girmemişsinizdir. Girmemiş, dişinizi sıkmış katlanmış iseniz şayet, bundan sonra da Cenâb-ı Hak, bu sebatınızı katlayarak devam ettirmeye sizleri muvaffak eylesin. Ancak böyle olduğunuz takdirde, siz, hâlis, muhlis, muhlas, mülhemûn ve müştâkûn ilallah olursunuz. Aksine, din-i Mübin-i İslam'ı güneşin doğup battığı her yere götürmeye çalışırken “Bizim de bir tane yalımız, villamız olsun!” diyorsanız, yemin bile edebilirim, etmeyeceğim; ama “yalancı”sınız, “kezzâb”sınız. İşte bu duruma düşmemek için, samimiyet, ihlas ve vefa, her zaman korunmalı!.. اَللَّهُمَّ اجْعَلْنَا مِنْ عِبَادِكَ الْمُخْلِصِينَ اَلْمُخْلَصِينَ اَلرَّاضِينَ اَلْمَرْضِيِّينَ اَلصَّافِينَ اَلْمُحِبِّينَ اَلْمَحْبُوبِينَ اَلْمُسْتَقِمِينَ اَلصَّادِقِينَ اَلْعَاشِقِينَ، اَلْمُشْتَاقِينَ إِلَى لِقَائِكَ وَإِلَى لِقَاءِ حَبِيبِكَ وَأَحِبَّائِكَ، أَبَدَ اْلآبِدِينَ وَدَهْرَ الدَّاهِرِينَ “Allahım bizleri ihlasla hareket eden, Senin inayetiyle ihlastan asla ayrılmayan, razı olduğun ve razı kıldığın, kötülüklerden arındırıp en güzide insanlar arasına kattığın, gönülden seven ve sevilen, istikamet üzere yürüyen, sıdk u sadakat ehli, Sana âşık ve kavuşmaya müştak, Habibine ve sevdiklerine vuslat için can atan, zaman sürüp gittikçe ve ebediyen böyle olmaya da istekli ve azimli kullarından eyle!..” Allah'ım! Bizi bu çizgiden ayıracaksan, şu anda hepimizin canını al, yarını gösterme. Bu duyguyla yaşadık, bu duyguyla yaşama mevzuunda kararlı olmak lazım. Allah sizi öyle sâbit kadem eylesin! İnsanlığın iftihar Tablosu'nun sözüyle ve Kuran'ın öğrettiği duayla bu konuyu noktalayalım: يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوب، ثَبِّتْ قُلُوبَنَا عَلَى دِينِكَ؛ يَا مُصَرِّفَ الْقُلُوب، صَرِّفْ قُلُوبَنَا إِلَى طَاعَتِكَ “Ey kalbleri evirip çeviren Allahım! Bizim kalblerimizi de dininde sabitleyip perçinle!.. Ey kalbleri halden hale koyan Rabbimiz, kalblerimizi ibadet ü tâatine yönlendir!”

Hizmetten
İnanan insan, kıvamına göre bir duruş sergilemelidir!.. | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Nov 14, 2022 6:56


Bu video 14/08/2016 tarihinde yayınlanan "“DERDİ DÜNYA OLANIN DÜNYA KADAR DERDİ OLUR!..”" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Allah herkesin Rabbidir ve Halîm'dir; bir kısım hikmetlerle zalimleri imhâl eder ama asla ihmal etmez!.. وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللهُ النَّاسَ بِمَا كَسَبُوا مَا تَرَكَ عَلَى ظَهْرِهَا مِنْ دَابَّةٍ وَلَكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى Her zalim, zulmünün cezasını hemen görse, her nankör nankörlüğünün cezasını hemen görse, her gaddâr gaddarlığının cezasını hemen görse, yeryüzünde hiç kimse kalmaz; siz de, biz de. “Zulüm” nedir? Hak olmayan bir şey irtikâp etmek, bir yönüyle adalete ters davranmak, Cenâb-ı Hakk'ın “Hakk” ismine bir yönüyle karşı çıkmak demektir. Hakk'ı ayaklar altına almak demektir. Eğer büyük-küçük herkes, hemen yaptığı zulmün karşılığında Allah tarafından cezasını görse, yeryüzünde debelenen hiçbir şey kalmaz; aslan gider, kaplan gider, panter gider, dübb gider; insan gider, insan olmayan gider; herkes yaptığı zulmün cezasını görür, ânında.. Ama Allah (celle celâluhu) Rabbü'l-âlemîn'dir, O “Halîm”dir. Onun için Müslümanların, ilk dönemde, akla hayale gelmedik ciğersûz ta'ziblere, tenkillere, zulümlere, haksızlıklara maruz kaldıkları zaman, Hazreti Ebu Bekir, bu tablo karşısında, bir taraftan Allah'a saygısını, bir taraftan da Cenâb-ı Hakk'ın âdet-i sübhâniyesini seslendirme adına مَا أَحْلَمَكَ يَا رَبَّنَا “Ne kadar da halîmsin Sen, Rabbimiz!..” demiştir. Siz başka şeyler de söyleyebilirsiniz: مَا أَصْبَرَكَ يَا رَبَّنَا “Ne kadar da sabırlısın Sen, Rabbimiz!”; مَا أَكْرَمَكَ يَا رَبَّنَا “Ne kadar da kerimsin Sen, Rabbimiz!”; مَا أَعْدَلَكَ يَا رَبَّنَا “Ne kadar da âdilsin Sen, Rabbimiz!” Hemen herkesi yaptığı fenalık karşılığında, derdest edip cezalandırmıyorsun.

Hizmetten
"Neden bunca dert, bela karşısında, ciddî bir ses yok" | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Sep 24, 2022 8:09


Bu video 30/10/2016 tarihinde yayınlanan " VUSLAT İŞTİYÂKI VE TEMİZ KALBLERİN NİYAZI" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... “Ey Rabbimiz, ey Rabbimiz, kalblerimizi temizle ve bizi kurtuluşa erdir!..” Cيَا رَبَّنَا يَا رَبَّنَا، طَهِّرْ قُلُوبَنَا، نَجِّنَا demeliyiz. Böyle kardeşlerimiz hakkında da olabilir. Çünkü farkına varmadan, Cenâb-ı Hakk'ın ihsanları ölçüsünde, o ihsanlara göre bir tavır belirleyememe olabilir. Bu da esasen, bir nevi münasebetsizlik ve saygısızlık olur. Hani nasıl Ezvâc-ı tâhirât için de deniyor: يَا نِسَاءَ النَّبِيِّ مَنْ يَأْتِ مِنْكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِ “Ey Peygamber hanımları! İçinizden kim (Rasûlullah'a eza etme, gıybette bulunma, birine iftira atma vb.) çirkinliği aşikâr bir günah işlerse, onun cezası iki kat verilir.” (Ahzâb, 33/30) Mecelle'deki disipline göre بِحَسَبِ الْمَغْنَمِ اَلْمَغْرَمُ “Elde edilen ganimet ölçüsünde altına girilen risk ve meşakkat de artar veya azalır.” Peygamber hânesi, vahyin sağanak sağanak yağdığı bir yer. Öbür tarafta da beraber olacaksınız. O'nun mübarek mahiyeti, bakışı, insanın içindeki buz dağlarını eritiyor… Dolayısıyla, bir yönüyle, “Bu kadar avantajlara karşılık, siz hâlâ o mevzuda çok küçük bir inhirafta bulunursanız, bilmelisiniz ki onun kat kat cezasını çekersiniz!” deniliyor. Şimdi, kardeşlerimiz içinde de, hakikaten nezâhet-i kalbiyelerini, ruhiyelerini, hissiyelerini, sırriyelerini koruyan insanlar çoktur. Fakat hani حَسَنَاتُ اْلأَبْرَارِ، سَيِّئَاتُ الْمُقَرَّبِينَ “Ebrâr adına iyilik kabul edilen bir fiil, daha ileri seviyede bulunan mukarrabîn için günah sayılabilir.” hakikati açısından, acaba Cenâb-ı Hakk'ın eltâf-ı sübhaniyesi ölçüsünde, tam ona denk, ona mukabil, gerekli olan hassasiyeti göstermişler midir? Sen kendin için dedin, ben de kendim için diyeyim. Her zaman da diyorum: Benim yerimde, bu Hizmet'te, bunca arkadaşın içinde, bir başkası olsaydı, kim bilir bu Hizmet kaça katlanırdı?!. Evet, insan kendine öyle bakmalı. Fakat öbürleri için, kardeşlerimiz için “Kalbleri kirlenmiş bunların, levsiyâtla mâlemâl, onların kalblerini de bu türlü şeylerden temizle!..” gibi mülahazalara girdiğimiz zaman, hiç farkına varmadan suizanna girmiş oluruz. Belki elimizde olmayarak, beklediğimiz canlılığı göremediğimizden, heyecanı göremediğinizden, hafakanı göremediğimizden dolayı, bazen böyle suizan esintileri esebilir kafamızda. Böyle kızıl kıyamet kopuyor, yangınları yangınlar takip ediyor; insanlar bir çağlayana salmışlar kendilerini, nereye gittikleri belli değil; böyle, hedefsiz yürünüyor, pusulasız yürünüyor… Bunlar karşısında, bir insanda hâlâ biraz insanî heyecan, kardeşlik şefkati, insanlık mürüvveti harekete geçmiyorsa, hâlâ insanlar canlı cenâzeler gibi davranıyorlarsa, elimizde olmayarak, kafamızda bir kısım suizan esintileri olabilir. Belki o zaman da hemen geriye bir adım atıp “Belki ben yanılıyorum ya Rabbî!” demek gerekir.

Hizmetten
Harabât ehline hor bakma | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Sep 18, 2022 9:38


Bu video 06/11/2016 tarihinde yayınlanan " DEFİNEYE MÂLİK VİRÂNELER VE ÇAĞIN GARABETİ" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... “Harabât ehline hor bakmayın; defineye mâlik virâneler var!..” Nice derbeder gibi görünen kimseler vardır ki, onların içleri define doludur. Bu hakikati İbrahim Hakkı Hazretleri bir şiirinde şöyle ifade eder: “Harabât ehline hor bakma Şâkir / Defineye mâlik viraneler var!..” Bu da bizdeki hüsn-ü zannın blokajlarından birisi sayılır. Falanı derbeder, perişan, yıkık-dökük, sürüm sürüm görünce, hemen onun hakkında olumsuz bir hükme varma!.. “Hakkı, gel, sırrını eyleme zâhir, Olayım der isen, bu yolda mâhir, Harabât ehline hor bakma Şâkir, (büyük oğlu) Defineye mâlik virâneler var!..” Hazreti Hızır ile Hazreti Musa kıssasında da defineye mâlik bir viraneden bahsedilir. Antakya'da olduğu söylenir, Allahu a'lem. Hızır ile Musa (aleyhimesselam) sergüzeştisi içinde, vak'ayı noktalayan husus, mâil-i inhidam olan bir duvarın düzeltilmesi. O mâil-i inhidam duvarın altında babaları tarafından saklanmış hazine var. “Harabât ehline hor bakma Şâkir / Defineye mâlik virâneler var!..” Derbeder, perişan, mukassî gördüğünüz nice kimseler vardır ki, hiç belli değil, bakarsınız bin velinin kalbî ve ruhî hayatını, sırrî hayatını, hafâ-ahfâya ait ufkunu, vicdanının enginliğinde taşıyor. Rasat ediyor edilmezleri; görüyor görülmezleri; duyuyor duyulmazları; biliyor ufkumuzun idrakinden âciz olduğu şeyleri… Evet, biz, مَا عَرَفْنَاكَ حَقَّ مَعْرِفَتِكَ يَا مَعْرُوفُ “Ey bütün mahlûkat tarafından bilinen Rabbimiz, Seni bilinmesi gereken ölçüde bilip tanıyamadık!..” diyeduralım.. مَا عَبَدْنَاكَ حَقَّ عِبَادَتِكَ يَا مَعْبُودُ “Ey ibadete layık yegâne Ma'bud, Sana hakkıyla ibadet edemedik!..” diyeduralım.. مَا حَمِدْنَاكَ حَقَّ حَمْدِكَ يَا مَحْمُودُ “Ey herkes tarafından hamd u sena ile yâd edilen Mabud-u Mutlak, Sana hakkıyla hamd edemedik.” diyeduralım.. مَا شَكَرْنَاكَ حَقَّ شُكْرِكَ يَا مَشْكُورُ “Ey her dilde meşkûr olan Rabbimiz, Sana gereğince şükredemedik!..” diyeduralım.. مَا سَبَّحْنَاكَ حَقَّ تَسْبِيحِكَ يَا سُبْحَانُ “Ey yerde ve gökte her varlık tarafından adı anılan ve tesbih edilen Rabbimiz, şanına lâyık zikr u tesbihi yapamadık!” diyeduralım.. مَا قَدَرْنَاكَ حَقَّ قَدْرِكَ يَا اَللهُ الْحَيُّ الْقَيُّومُ، يَا اَللهُ اْلأَحَدُ الصَّمَدُ، يَا اَللهُ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ “Ey Hayy, Kayyûm, Ehad, Samed, Rahman, Rahim Allah'ımız, zâtını, esma ve sıfatını, nimet ve lütuflarını hakkıyla takdir edemedik!..” diyeduralım. (Antrparantez; Zâtî ismini, izafeten çok defa bu kelimelerle yeniden isimlendirdiğinden dolayı, onları betahsis zikrettim, zikrediyorum.) “Biz O'nu (celle celaluhu) hakkıyla takdir edemedik!..” diyeduralım… Çokları -bir yönüyle- o takdirin, o tahmîdin, o teşekkürün, o irfanın çağlayanları içinde sonsuza doğru bir yelken açmışlar ki, deryaya varacakları mukadder, tebahhur edecekleri (yani “fenâfillah-bekâbillah” olacakları) mukadder, rahmete dönüşmeleri mukadder, başımızdan aşağıya rahmet gibi sağanak sağanak boşalacakları mukadder. Bazıları da öyle…

Hizmetten
Ehl-i dünya da kat'iyen buna inanmayacaktır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jul 28, 2022 10:18


Bu video 22/01/2017 tarihinde yayınlanan "İTİRAFÇI KILIKLI MÜFTERÎLER VE MEDRESE-İ YÛSUFİYE" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Durması gerekli olan yerde duran ve hep sâbit-kadem olanlar sonunda mutlaka kazanacaklardır!.. Bazıları böyle sarsılabilirler ama sâbit-kadem olanlar kazanacaktır. Kur'an-ı Kerim beyhude demiyor: رَبَّنَا لاَ تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنْتَ الْوَهَّابُ “Ey bizim kerîm Rabbimiz, bize hidâyet verdikten sonra kalblerimizi kaydırma ve katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz bağışı bol olan vehhâb Sensin Sen!” (Âl-i Imrân, 3/8) “Ey Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra, zeyğ'e uğratma, kalbimizi kaydırma, hidayette sâbit-kadem eyle!” demenin yanı sıra, günde nafilelerle kırk defa, teheccüd namazıyla kırk sekiz defa, evvâbîn namazıyla elli küsur defa, kuşluk namazıyla altmış defa, اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ “Allah'ım, bizi, dosdoğru yola (nebîlerin, sıddîklerin, şehitlerin, salihlerin yoluna) hidayet eyle! O yolda sabitkadem eyle! O yolda derinleşmeye muvaffak eyle!” niyazını tekrarlıyoruz. O hidayetin değişik konumda olan insanlara göre manaları bunlar: “Hidayet eyle! Hidayette sâbit-kadem eyle! Hidayette derinleştir! Muzaaf hidayetten mük'ab hidayete, mük'ab hidayetten mük'ab der mük'ab hidayete ulaştır! Huzuruna kirlenmiş olarak çıkma fırsatı verme bize!..” Günde elli defa, altmış defa böyle diyen bir insan, onda sâbit-kadim olmalı ve başa gelen o şeylere de katlanmalı!.. Ashâb-ı Uhdûd, katlanmış. Benim canım Efendim, Hazreti Ruhu Seyyidi'l-enâm, en-Nuru'l-Hâlid katlanmış. Kâinat, O'nun yüzü suyu hürmetine yaratılmış. Biz bunu söylerken, bazıları, bazı densizler buna itiraz edebilirler. Hadis olur-olmaz, ayrı mesele fakat manası, mazmunu doğrudur onun. أَوَّلُ مَا خَلَقَ اللهُ نُورِي “Allah'ın ilk yarattığı, benim ruhumdur (veya nurumdur).” diyor. Bir yönüyle, أَوَّلُ مَا خَلَقَ اللهُ الْعَقْلُ “Allah'ın ilk yarattığı, akıldır.” “Akl-ı küll”, O (sallallâhu aleyhi ve sellem). İlm-i İlahîde ilk defa, taayyüne eren esasen, O'nun (sallallâhu aleyhi ve sellem) ruhudur. Dolayısıyla O'nun varlığı, bir “ille-i gâiyye”dir. Nizamî ifadesiyle, “Peygamberlik manzumesi, O'nun adına bestelenmiştir; hükmü, -kafiye gibi- sonunda gelmiştir.” Taayyün-i evveldeki durumu itibariyle, seyyidina Hazreti Mesih'in ifadesine göre," benden sonra gelecek ve ismi Ahmed olan… “ (Saff, 61/6) Sallallâhu aleyhi ve sellem. Bin canımız kurban olsun. “Ahmed” kelimesi, “gayr-ı munsarıf”; aktivitesini henüz icrâ buyurmuyor, dolayısıyla “tenvin”den münezzeh. Tenvinden münezzehiyet, bir yönüyle henüz aksiyon durumuna geçmemiş demektir. Ama “Muhammedun”, o munsarıf bir kelime; dünyaya geldikten sonra dedesi, farkına varmadan belki, O'na “Muhammed” ismini koyuyor. مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللهِ Çünkü O (sallallâhu aleyhi ve sellem) artık gökten gelen mesajları temsil eden, imandan sonra aksiyonun bir numaralı temsilcisi, bir numaralı “hâl kahramanı”dır. Peygambere “kahraman” denmez fakat bir evsaf olarak söylenebilir.

Hizmetten
“Gürûh-i encüme Nur ayetin tefsir eden Mehtâp!..” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jun 8, 2022 3:24


Allah sizi de öyle yıldızlar topluluğu yapsın; “nûrun ala nûr” olan bu yolda sabit-kadem eylesin!.. “Değildir hâle çıkmış cami içre kürsi-i vâzâ, Gürûh-u encüme Nûr ayetin tefsir eder mehtap!” Edebiyatla meşgul olanlar bilirler; Urfalı Nâbî'nin bu. Çok beğendiği bir nâsihin kürsüdeki durumunu anlatırken söylemiş. Ben onu alıp, bir yönüyle, o sözleri Efendimiz'e tevcih ediyorum, min gayri haddin. Kıtmîr'in tevcihine bakıp da, ona değer vermeyin siz, amma O'na çok yakışıyor: “Değildir hâle çıkmış…” “Hâl”, kamerin etrafındaki o parlak hâleye denir. “Değildir hâle çıkmış, cami içre, kürsi-i vaaza” Minber-i vaaza… “Gürûh-i encüm”e.. Yıldızlar topluluğuna… Allah sizi de öyle yıldızlar topluluğu yapsın, inşaallah!.. Yıldızlar topluluğu… أَصْحَابِي كَالنُّجُومِ، بِأَيِّهِمْ اِقْتَدَيْتُمْ اِهْتَدَيْتُمْ “Benim sahabîlerim yıldızlar gibidir; hangisine tutunursanız, hidayete erer, Bana ulaşırsınız!” “Gürûh-i encüme Nur ayetin tefsir eden Mehtâp!..” O Mehtâp, “Kamer-i Münîr”, yıldızlar topluluğuna Nûr ayetini tefsir ediyor: اللهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ Münevvirü's-semâvâti ve'l-Ard.. اللهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ اَلْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ اَلزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِنْ شَجَرَةٍ مُبَارَكَةٍ زَيْتُونَةٍ لاَ شَرْقِيَّةٍ وَلاَ غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللهُ لِنُورِهِ مَنْ يَشَاءُ وَيَضْرِبُ اللهُ الأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ “Allah göklerin ve yerin nûrudur. O'nun nûrunun misali, tıpkı içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. Lamba bir sırça (cam) içinde, o sırça da sanki parlayan incimsi bir yıldız! Bu lamba, ne yalnız doğuya, ne de yalnız batıya mensup olmayan kutlu, pek bereketli bir zeytin ağacından tutuşturulur. Bu öyle bereketli bir ağaç ki, nerdeyse ateş değmeden de yağ ışık verir. Işığı pırıl pırıldır. Allah dilediği kimseyi nûruna iletir, gerçeği anlamaları için insanlara böyle temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.” (Nûr, 24/35) نُورٌ عَلَى نُورٍ Allah, sizi “nûrun ala nûr” olan o yolda sabit kadem eylesin!.. يَا نُورَ النُّورِ، يَا مُنَوِّرَ النُّورِ، يَا مُصَوِّرَ النُّورِ، يَا مُقَدِّرَ النُّورِ؛ نَوِّرْ قُلُوبَنَا، نَوِّرْ عُيُونَنَا، نَوِّرْ أَبْصَارَنَا، نَوِّرْ عُقُولَنَا، نَوِّرْ كُلَّ شَيْءٍ لَنَا؛ يَا عَزِيزُ يَا جَبَّارُ، يَا جَلِيلُ يَا قَهَّارُ، يَا ذَا الْجَلاَلِ وَاْلإِكْرَامِ، يَا حَنَّانُ، يَا مَنَّانُ، يَا اَللهُ يَا هُو، يَا اَللهُ اْلأَحَدُ الصَّمَدُ، يَا اَللهُ الْحَيُّ الْقَيُّومُ، يَا اَللهُ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ؛ اِسْتَجِبْ دَعَوَاتِنَا، وَلاَ تُخَيِّبْ رَجَاءَنَا، وَلاَ تَرُدَّنَا خَائِبِينَ؛ آمِينَ، أَلْفَ أَلْفَ آمِينَ، وَصَلَّى اللهُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ وَسَلَّمَ (Ey nurların nuru.. ey nurları nurlandıran.. ey nurlara sûret ve şekil veren.. ey nurları takdir eden Rabbimiz!.. Kalblerimizi nurlandır.. gözlerimizi nurlandır.. basar ve basiretlerimizi nurlandır.. akıllarımızı nurlandır.. bizim her şeyimizi nurlandır!.. Ey Aziz, ey Cebbâr, ey Celîl, ey Kahhâr, ey Zülcelâli ve'l-ikrâm, ey Hannân, ey Mennân, ey Allah, ey Hû!.. Ey Ehad ü Samed Allah, ey Hayy ü Kayyûm Allah, ey Rahman ü Rahîm Allah!.. Dualarımızı kabul buyur!.. Beklenti ve ümitlerimizde bizi hüsrana uğratma!.. Sana açılan ellerimizi ve gönüllerimizi mahrum ve nasipsiz olarak geri çevirme!.. Âmin… Binlerce, milyon kere âmin!.. Efendimiz Hazreti Muhammed'e, O'nun güzîde ailesine ve Ashâb-ı Kirâmına salat ü selam edip bunu vesile kılarak talebimizi seslendiriyoruz Rabbimiz!..)

Hizmetten
Asra yemin olsun ki | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jun 2, 2022 5:07


Bu video 12/03/2017 tarihinde yayınlanan "İDEAL DÜNYANIN HAK ÜÇGENİ" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Allah sizi de öyle yıldızlar topluluğu yapsın; “nûrun ala nûr” olan bu yolda sabit-kadem eylesin!.. “Değildir hâle çıkmış cami içre kürsi-i vâzâ, Gürûh-u encüme Nûr ayetin tefsir eder mehtap!” Edebiyatla meşgul olanlar bilirler; Urfalı Nâbî'nin bu. Çok beğendiği bir nâsihin kürsüdeki durumunu anlatırken söylemiş. Ben onu alıp, bir yönüyle, o sözleri Efendimiz'e tevcih ediyorum, min gayri haddin. Kıtmîr'in tevcihine bakıp da, ona değer vermeyin siz, amma O'na çok yakışıyor: “Değildir hâle çıkmış…” “Hâl”, kamerin etrafındaki o parlak hâleye denir. “Değildir hâle çıkmış, cami içre, kürsi-i vaaza” Minber-i vaaza… “Gürûh-i encüm”e.. Yıldızlar topluluğuna… Allah sizi de öyle yıldızlar topluluğu yapsın, inşaallah!.. Yıldızlar topluluğu… أَصْحَابِي كَالنُّجُومِ، بِأَيِّهِمْ اِقْتَدَيْتُمْ اِهْتَدَيْتُمْ “Benim sahabîlerim yıldızlar gibidir; hangisine tutunursanız, hidayete erer, Bana ulaşırsınız!” “Gürûh-i encüme Nur ayetin tefsir eden Mehtâp!..” O Mehtâp, “Kamer-i Münîr”, yıldızlar topluluğuna Nûr ayetini tefsir ediyor: اللهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ Münevvirü's-semâvâti ve'l-Ard.. اللهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ اَلْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ اَلزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِنْ شَجَرَةٍ مُبَارَكَةٍ زَيْتُونَةٍ لاَ شَرْقِيَّةٍ وَلاَ غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللهُ لِنُورِهِ مَنْ يَشَاءُ وَيَضْرِبُ اللهُ الأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ “Allah göklerin ve yerin nûrudur. O'nun nûrunun misali, tıpkı içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. Lamba bir sırça (cam) içinde, o sırça da sanki parlayan incimsi bir yıldız! Bu lamba, ne yalnız doğuya, ne de yalnız batıya mensup olmayan kutlu, pek bereketli bir zeytin ağacından tutuşturulur. Bu öyle bereketli bir ağaç ki, nerdeyse ateş değmeden de yağ ışık verir. Işığı pırıl pırıldır. Allah dilediği kimseyi nûruna iletir, gerçeği anlamaları için insanlara böyle temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.” (Nûr, 24/35) نُورٌ عَلَى نُورٍ Allah, sizi “nûrun ala nûr” olan o yolda sabitkadem eylesin!.. يَا نُورَ النُّورِ، يَا مُنَوِّرَ النُّورِ، يَا مُصَوِّرَ النُّورِ، يَا مُقَدِّرَ النُّورِ؛ نَوِّرْ قُلُوبَنَا، نَوِّرْ عُيُونَنَا، نَوِّرْ أَبْصَارَنَا، نَوِّرْ عُقُولَنَا، نَوِّرْ كُلَّ شَيْءٍ لَنَا؛ يَا عَزِيزُ يَا جَبَّارُ، يَا جَلِيلُ يَا قَهَّارُ، يَا ذَا الْجَلاَلِ وَاْلإِكْرَامِ، يَا حَنَّانُ، يَا مَنَّانُ، يَا اَللهُ يَا هُو، يَا اَللهُ اْلأَحَدُ الصَّمَدُ، يَا اَللهُ الْحَيُّ الْقَيُّومُ، يَا اَللهُ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ؛ اِسْتَجِبْ دَعَوَاتِنَا، وَلاَ تُخَيِّبْ رَجَاءَنَا، وَلاَ تَرُدَّنَا خَائِبِينَ؛ آمِينَ، أَلْفَ أَلْفَ آمِينَ، وَصَلَّى اللهُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ وَسَلَّمَ (Ey nurların nuru.. ey nurları nurlandıran.. ey nurlara sûret ve şekil veren.. ey nurları takdir eden Rabbimiz!.. Kalblerimizi nurlandır.. gözlerimizi nurlandır.. basar ve basiretlerimizi nurlandır.. akıllarımızı nurlandır.. bizim her şeyimizi nurlandır!.. Ey Aziz, ey Cebbâr, ey Celîl, ey Kahhâr, ey Zülcelâli ve'l-ikrâm, ey Hannân, ey Mennân, ey Allah, ey Hû!.. Ey Ehad ü Samed Allah, ey Hayy ü Kayyûm Allah, ey Rahman ü Rahîm Allah!.. Dualarımızı kabul buyur!.. Beklenti ve ümitlerimizde bizi hüsrana uğratma!.. Sana açılan ellerimizi ve gönüllerimizi mahrum ve nasipsiz olarak geri çevirme!.. Âmin… Binlerce, milyon kere âmin!.. Efendimiz Hazreti Muhammed'e, O'nun güzîde ailesine ve Ashâb-ı Kirâmına salat ü selam edip bunu vesile kılarak talebimizi seslendiriyoruz Rabbimiz!..)