POPULARITY
Kültür meseleleri üzerine yazarken her iş dönüp dolaşıp onun taşıyıcı kolanlarından birisi olan dile geliyor. Yaşadıklarımızı hikâye edemiyoruz, duygularımızı anlatamıyoruz derken de, ayrıştık derken de, karşı tarafı anlayamıyoruz ya da onlar bizi anlayamıyor derken de yine konular hep Türkçeye dayanıyor. Batı merkezli düşünce ve tarih anlatımının vesayetine karşı koymak için de Türkçe hayati bir öneme sahip. Türkçenin zayıflaması bugünün en önemli konuları haline gelen tüm kültür konularının zayıflaması ile yakından alakalı. Dil değişimi hayata yansırken, hayatın değişimi de dile yansıyor. Türkçenin tarihine dair izleri Göktürk Kitabeleri'nden itibaren görsek de sistemli olarak Türkçeye dair gramer ve kuralları ilk defa 11. yüzyılda Kâşgarlı Mahmud kaleme alıyor. Dîvânu Lugâti't-Türk'te yazı dilinin dil bilgisi kurallarını ve söz varlığını toplayıp, Türk topluluklarının ağız özelliklerini hem ses hem de söz varlığı bakımından ayrıntılı biçimde ele alıyor. Bu girişten sonra Türkçenin resmi dil olma hikâyesini biraz aktarmak istiyorum. 13. yüzyılda Karamanlı Mehmet, yapıtlarını Farsça ve Arapça yazan aydınların çoğunlukta bulunduğu Konya'da 1277 yılında şöyle diyordu: “Bugünden sonra Divân'da, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır.” 1876 tarihli Kanun-i Esasi ise ‘resmi dil' başlıklı bir madde içermiyor, ancak üç maddede Türkçe ile ilgili düzenleme getiriyor. Kamu görevlisi olabileceklerde aranan şartların düzenlendiği 18. Madde'de, “devletin lisanı resmisi olan Türkçe” ifadesi kullanılmış. Madde şöyle diyor: “Tebaai Osmaniyenin hidematı devlette istihdam olunmak için devletin lisanı resmisi olan Türkçeyi bilmeleri şarttır”. Resmi dil Türkçeyi bilmek Meclis-i Mebusan'a üye seçilebilmeyi düzenleyen maddede de yer alıyor. Ayrıca “Heyetlerin (Meclis-i Umumi'nin her bir dalının) müzakeratı Iisanı Türki üzere cereyan eder ... " denilerek meclisteki görüşmelerin Türkçe yapılacağı belirtiliyor.
Anadolu'da Osmanlı Devleti'nden önce bir başka devlet, Türkiye Selçukluları hüküm sürmüştür. Bunlar, haçlı ordularını perişan etmiş, Bizanslılar'ı yenilgilere uğratmışlardır. Anadolu Selçuklu Devleti'nin dünyadan ecelleri ile, yahut suikast neticesinde veya savaşlarda şehid düşerek ayrılan sultanları, devletin başkenti Konya'nın meşhur Alâeddin Tepesi'ndeki Selçuklu hanedanına mahsus türbeye defnedilirlerdi. Türbede 19. asrın son senelerinden itibaren defalarca restorasyon yapılmış ama tamirler pek bir işe yaramamış, Selçuklu mimarisinin nefis bir örneği olan mekân gün geçtikçe daha da perişan hâle gelmişti. Tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı, türbede 1943 ve 1944'te yapılan restorasyonlar sırasında mezarların açıldığını, kemiklerin karmakarışık halde çuvallara konup bir köşeye bırakıldığını, köpeklerin çuvalların içindekileri kaptıklarını ve kemiklerin ertesi gün Alâeddin Tepesi'nin değişik yerlerinden toplanıp sandukalara karışık şekilde konduğunu yazmıştır. Konya'da mezarların açılması ve kemiklerin dört bir yana saçılması hadisesinin bir benzerini sekiz asırdan fazla bir zaman önce de yaşamıştık ama arada ufak bir fark vardı: O zaman mezarları açanlar biz değildik, Haçlı ordularıydı! Şimdi, yapılması gereken tek bir iş vardır: Beden bütünlüklerine kavuşturulan Selçuklu hükümdarlarının ve diğer hanedan mensuplarının toprakla buluşmaları. Unutmayalım: Osmanlı padişahları tarihimizde ne kadar mühim yer işgal ediyorlarsa, kemiklerine vaktiyle büyük saygısızlık ettiğimiz bu hükümdarlar da Türkiye'nin aynı makamında oturmuşlardır! Dolayısı ile kendimizi bu hükümdarların ruhlarına ve hatıralarına affettirebilmemiz için eski mekânları olan ve Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün restore ettiği Alâeddin Tepesi'ndeki türbede toprağa verme ameliyesini biran önce en üst düzeyde devlet töreni ile ve bütün dinî gerekleri yerine getirerek yapmak, bugün bizim için artık bir vecibedir! (www.haberturk.com)
Nereden çıktı bu “hilâfet” tartışması, yine darbe mi yapmak istiyorlar? Üç gündür kendime yönelttiğim soruya yanıt arıyorum. Açık kaynaklar, arşivler, manşetler bazı önemli işaretler veriyor. “Konya, Sincan ve Galata ne alaka?” diyenler olacaktır. Konya'da 6 Eylül 1980 günü düzenlenen “Kudüs'ü Kurtarma” mitingi ve Sincan'da 31 Ocak 1997 akşamı yapılan “Kudüs Gecesi” programlarından sonra yaşananlar, ilginçtir ki 1 Ocak 2024 sabahı Galata'daki tarihi Gazze buluşması üzerine oluşturulan suni gündeme tesadüf ediyor. Türkiye'de ne zaman Kudüs ve Filistin meseleleri üzerine yoğun hassasiyet gösterilse, buna paralel sokaklarda İsrail ile Amerika karşıtı protestolar düzenlense, “içeride” farklı gelişmeler yaşanmış. Görüyoruz ki yaşanmaya da devam ediyor. Önce Konya'yı hatırlayalım... İsrail'in Kudüs'ü 1980 yılının Temmuz ayında ebedi başkent ilan etmesi üzerine, Milli Selamet Partisi, Necmettin Erbakan'ın öncülüğünde 6 Eylül günü, Konya'da “Kudüs'ü Kurtarma” yürüyüşü düzenlemişti. Konya Belediyesi'nin organize ettiği ve 25 bin kişinin beklendiği mitinge 100 bine yakın insan katılmıştı. Ancak mitingde İstiklal Marşı okunurken küçük bir grubun ayağa kalkmaması kamuoyunda infiale neden olmuş, sarıklı, cübbeli insanların çokluğu ve de ellerdeki Kelime-i Tevhit bayrakları dönemin medyası tarafından “şeriat provası” olarak yansıtılmıştı. Hürriyet gazetesi 7 Eylül günkü haberinde mitingde üzerinde Arapça yazılı yeşil bir bayrak açıldığını ancak Türk bayrağının yürüyüş boyunca kapalı tutulduğunu iddia etmişti. Dönemin CHP Konya İl Başkanı, “Kıyafet yasasına aykırı şekilde giysilerle hareket etmeleri devleti hiçe saymaktı. Devlet, daha önce Konya'da olmalıydı” açıklamasını yapmıştı. Mitingten 6 gün sonra da 12 Eylül darbesi gerçekleşmişti. Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren anılarını kaleme aldığı kitabında, Konya'daki Kudüs mitingi için “31 Mart Vakası provası” nitelemesi yapmıştı. Konya mitinginin, 12 Eylül Darbesi'nin gerekçelerinden biri olduğunu ise dönemin Genelkurmay II. Başkanı Orgeneral Haydar Saltık şöyle açıklamıştı: “Konya Mitingi, 12 Eylül'e gelinmesinde bardağı taşıran son damla olmuştur.” Neyse ki arşivler var, bugüne dair birçok iz ve işaret kayıt altına alınmış. 28 Şubat darbesinin simgesi olan Sincan'da da Kudüs merkezli benzer kurgu çıkıyor karşımıza. Milli Gazete'nin 17 Ocak 2010 tarihinde yayınladığı, “Darbenin Yolu ‘Kudüs‘ten Geçiyor” başlıklı haberden alıntılayarak devam edeyim: “Sincan'da önceki senelerde de geleneksel olarak yapılan Kudüs Gecesi 31 Ocak 1997'de düzenlendi. Gecede Filistin'deki ‘intifada‘yı canlandıran bir de oyun sergilendi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve DGM Başsavcılığı Kudüs Gecesi ve geceyi düzenleyen RP‘li Belediye Başkanı Bekir Yıldız hakkında 2 Şubat 1997'de ayrı ayrı soruşturma açtı. Birçok çevrede askerlerin ‘uyarısı' olarak algılanan ve kamuoyunun belleğinde 28 Şubatı ‘sembolize' eden Sincan‘dan tankların geçmesi, hemen bu olayın ardından geldi.” Milli Gazete'nin 13 yıl önceki haberine önemli bir ekleme yapayım. Sincan'daki gecede sahnelenen, Kudüs'teki direnişi anlatan tiyatro oyununda rol alan belediyenin salon görevlisi Selçuk Öz tutuklanmış ve 4 ay Ulucanlar Cezaevi'nde kalmıştı. Bakın çok uzak bir zaman değil, Kudüs için sanat yapanları bile hapse attılar. Dahası var. Şu bilgiler de Cumhuriyet gazetesinden: Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, Sincan'dan tankların geçtiği gün Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız'ı görevden uzaklaştırdı. Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, “Dini siyasete alet etmek isteyenler hem suç, hem günah işliyor” açıklaması yaptı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı “Türk Silahlı Kuvvetleri laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmez bütünlüğü uğrunda her türlü görevi yapacak azim ve kararlılığa sahiptir” dedi.
XIV. yüzyıl başlarında Anadolu Türk hekimliğinin hiç kuşkusuz en büyük ismi Hacı Paşa veya asıl ismiyle Celalettin Hızır'dır. İlk ve temel eğitimini Konya'da yapıp medrese mezunu olduktan sonra ilim tahsili için Mısır'a girmiş ve Kahire'de Kalavun hastanesinde hekim olarak çalışmıştır. Birgi'de vefât etmiştir. Hacı Paşa son derece hareketli bir dönemde yaşamış, başarılı bir fikir adamı ve büyük bir hekim olarak uzun süre etkisini sürdürmüştür. İslâm bilim ve düşüncesini son parlak döneminde yaşamış ve İslâm bilim ve düşüncesine yeni bir soluk getiren bilim adamlarından biridir. Tıbba dair eserlerinin başında şüphesiz kaleme aldığı “Şifaü'l-eskâm” ve “Devaü'l-âlâm” adındaki Arapça eseri gelir. Bu eserdeki en belirgin nitelik, verdiği bilgilerin açık ve kesin ifadelerle kurulmasıdır. Bu eserde zatürre (pnömoni) bahsinde bu hastalığın klinik arazı pek güzel tarif olunmuştur. Bir diğer eseri Kitabü't-ta'lim'de hekimlerin kıyafetinin düzgün olmasından ve hastaya karşı davranışlarından, sanatın icrası esnasında riâyet edilmesi lazım gelen bazı ahlaki konulardan bahsetmiştir. Bu yönü ile Hacı Paşa, Razî'den beri gelişen deontoloji ve tıbbi ahlak kavramının sürekliliğini temsil etmektedir. Hacı Paşa'nın Arapça eserleri arasında Kitabü's-saade ve'l-ikbal'de soğuk, rutubet ve kuruluğun sağlığa etkisiyle başlayan kitap, nabız ve idrarı ve idrarın çeşitli hastalıklarda aldığı nitelikleri anlatır. Anadolu Türk hekimliği açısından önemli bir eserdir. Hacı Paşa ile Osmanlı hekimliğinde klasik dengeler sistemi yani kâinatın dört unsuru olan hava, su, toprak ve ateşin dengesini temel alan Hılt dengesi belirlenmektedir. (Prof. Dr. Aykut Kazâncıgil, Osmanlı'da Bilim ve Teknoloji, s.93-95)
Sezai Karakoç Üstadımızın vefatının sene-i devriyesi vesilesiyle Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği “Uluslararası Sezai Karakoç Günleri”nin hem düzenleme komitesinde hem de konuşmacısı olunca 4 gün sürecek program vesilesiyle buraya, şehre geldim. “Programın ilk gününde konuşan birbirinden kıymetli 11 konuğun ortaklaşa vurgusu neydi?” diye sorarsanız bana, cevabım “Kudüs” olurdu. Bu, burada bir dursun. Türkiye'de “Kudüs” meselesi, 1900'lerin başından bugünlere süregiden başat bir duyarlılık. Kutsal mabedimizin 1940'lardan itibaren işgal edilmeye çalışılmasıyla giderek artan bu duyarlılığın taşıyıcı isimlerini ve bu duyarlılığın tarihi gelişimini anlamak, Filistin ve Kudüs konusundaki toplumsal refleksimizin bugününü de anlamaya yarayacak bence. “Osmanlı münevveri” dediğimiz ve Osmanlı ülkesini “bir bütün olarak önemseyen” insan tipinin Kudüs'e yaklaşımı “bir ilimiz daha elimizden gitmesin” yaklaşımı olmamış. Onlar, Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın ne denli önemli ve simgesel yerler olduğunu “doğal olarak bilen” insanlar oldukları için bu kaybı son derece hayati bir mesele olarak ele almışlar. Mekke'nin, Medine'nin ve Kudüs'ün düşüşünü İstanbul'un, payitahtın düşmesiyle bir tutmuş adamlar bunlar. Üstelik Osmanlı'nın dağılmasını engellemek için çözümü İslam'da, Türklükte, Batı'da, seküler hayat tarzında, modernleşmede falan görüyor olmaları bu duyarlılığı göstermelerine engel teşkil etmemiş. Bütün farklılıklarını bir yana bırakıp Kudüs ve Aksa konusunda çok benzer bir hissiyat geliştirmişler. 1923-1950 arası, yani genç Türkiye Cumhuriyeti kurulup memleketin yönü bütünüyle Batı'ya ayarladığında ve tüm Arap âlemi tümüyle Türklere düşman olarak kodlandığında bile memleketin idarecileri de, aydını da Kudüs ve Aksa meselesine belirgin bir duyarlılık göstermiş. Mustafa Kemal'in de, dönemin diğer siyasal aktörlerinin de Filistin'de olan bitene kayıtsız kalmadığını görmek mümkün. 60'lardan 70'lere doğru gelindiğinde üç farklı damar çıkmış ortaya memlekette. İslamcı-dindar ana damar, bilhassa yetiştirdiği parlak edebiyatçılar ve düşünce adamları üzerinden Kudüs ve Aksa duyarlılığını yaygınlaştırma çabasına girişmiş. Sol-sosyalist ana damar ise o dönemde Filistin davasının yürütücülüğünü sol-sosyalist gelenek sürdürüyor diye “Filistin davası” etrafında kenetlenmiş bir politik duyarlılık geliştirmiş. Bir de seküler-Kamalist ana damar var tabii. Bu ana damar, kendi politik köklerinin bu konuda geliştirdiği refleksi de inkâr ederek “aman bana ne” noktasına ilerlemiş. Bu dönemde Necip Fazıl'ın, Sezai Karakoç'un, Nuri Pakdil'in ve diğer dindar edebiyat ve düşünce insanlarının Filistin, Kudüs ve Aksa konusunda müthiş bir duyarlılık gösterdiğini söylemek mümkün. Bilhassa 70'lerin sonuna doğru Necmettin Erbakan ve liderliğini üstlendiği Milli Görüş hareketinin Kudüs ve Aksa konusunda son derece önemli çalışmalar yaptığını, 12 Eylül Darbesi'nden hemen önce Konya'da, Cumhuriyet tarihinin en büyük eylemlerinden birinin “Büyük Kudüs Mitingi” adıyla yapıldığını da hatırlayalım.
Hafızamız yok zannediyorlar. O yüzden “savaşı Filistin tarafı başlattı” yazacak, yazabilecek kadar alçalıyorlar. Savaşı başlatanın Filistin tarafı olmadığını biliyorlar. Savaşı başlatanın Filistin tarafı olmadığını biliyoruz. Savaşı başlatanın Filistin tarafı olmadığını bildiğimizi de biliyorlar üstelik. Ama yine de soysuzlaşmış zihinleriyle yüzümüze baka baka “savaşı Filistin tarafı başlattı” diyorlar. Müslüman Türkiye'de doğmuş olmanın iliklerinde hissettikleri utancıyla, gâvura yaltaklanır, gâvurdan yana olurlarsa belki gâvur bunlara köpeğe atar gibi biraz kemik atar zannıyla dünyanın gördüğü en korkunç zulmü, en korkunç devlet terörünü, en aşağılık saldırıları “aklımıza sığdırmaya” çabalıyorlar. 20. yüzyılın başından itibaren İngiliz ve Amerikan emperyalizminin tam desteğiyle Filistin coğrafyasında adım adım köpekleşerek yüzbinlerce Filistinliyi “çocuk, yetişkin, kadın, yaşlı” diye ayırmadan sistematik şekilde katleden Siyonist hayvanları savunmaya kadar gerilettiler işi. “Tamam, anladık, gavursunuz” dese bunlara bir Siyonist köpek, zevkten dört köşe olacaklar. Unuturuz zannediyorlar. O yüzden utanmadan, arlanmadan, hiçbir haysiyet kırıntısı taşımadan şunu söylüyor mesela Nuray Mert: “Türkiye'de İslamcılar eskiden Filistin meselesine sahip çıkmazdı. Anarşist faaliyetler olarak görürdü. Ne zaman ki Hamas Filistin'in temsiliyetine soyundu, İslamcılar o zaman ilgi göstermeye başladı.” Bize Necip Fazıl'ın, Sezai Karakoç'un, Nuri Pakdil'in ve daha nicesinin kazandırdığı bir duyarlılıktı “Aksa ve Filistin” duyarlılığı. Necmettin Erbakan Hoca öğretti bize Siyonistlerden nefret etmeyi. 6 Eylül 1980 günü “biz daha büyüğünü yapana kadar”, Türkiye'nin gördüğü en büyük “Kudüs Mitingi”ni Konya'da, Erbakan ve yoldaşları tertip etti. Lanetli 80 darbesine 6 gün, Hamas'ın kurulmasına 7 yıl vardı daha. Dahası, İslamcı bir babanın oğlu olarak hayatımda aldığım ilk kartpostal, üzerinde Marksist Leyla Halid'in olduğu Aksa kartpostalı idi. Hıristiyan Marksist George Habaş'ı hiç kimseler tanımazken İslamcılar selamlıyordu. Niçin unutalım? Nuray Mert'in iki binli yıllarda Tophane'de “masa masa dolaşıp” İslamcı gazetecileri, yazarları dönüştürmeye çabaladığını, bunu başaramayınca öfkeden deliye dönüp İslam'ı, Müslümanları aşağılamaya giriştiğini de unutmadık mesela. “Görevi tamamlayamamış olmanın öfkesiyle” bugün yanına dünyanın bütün kirli odaklarının fonladığı Ruşen Çakır'ı da alıp “ne yapsak da Türkiye'nin Müslümanlığına zarar versek” diye inleyerek uğraştığını da unutmayacağız mesela. 80 darbesini takip eden günlerde Osman Kavala ve kirli yapılanmasının Türkiye'deki solcuları Amerika'nın, Brüksel'in kucağına nasıl oturttuğunu; pek çok Marksist'in, pek çok sosyalistin “bardak” haline nasıl getirildiğini; bu devşirilmiş solcumsuların Filistin davasına destek olmaktan nasıl vazgeçip İsrail savunuculuğuna nasıl sıvandığını nasıl unutmadıysak, bu yaptıklarını da unutmayacağız. Bizi aptal zannediyorlar. Savaş hakkında, Filistin hakkında, İsrail hakkında, İran hakkında, Hamas hakkında, FKÖ hakkında bir tek kendileri bir şeyler biliyor, biz asla herhangi bir şey bilmiyoruz zannediyorlar. BBC'nin, CNN'nin, bilmem hangi zıkkımın Siyonist çete tarafından hazırlanılan haberlerini, iyi İngilizceleri ile berbat Türkçelerine tercüme etmeyi gazetecilik zanneden bu topluluk, “analiz kasma”yı, analiz kasarken de emperyalist efendilerine yaltaklanmayı yaşamaya devam etmenin tek yolu sayıyorlar. Biz tarihin doğru tarafında durmayı her türlü analizden de, bu topluluğun emperyalist efendilerinden de üstün tuttuğumuz için aptal zannediyorlar bizi.
Lu Beuaté'nin katkılarıyla hazırladığım Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nın bu haftaki konuğu Özgün Bastırmacı. 1981 yılında Konya'da doğan Özgün, İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünde okudu, ardından aynı bölümde yüksek lisans yaptı. Uzun yıllar inşaat sektöründe çalıştıktan sonra işi bırakıp şifa yolculuğuna başladı. Yin yoga eğitmeni, nefes terapisti ve reiki master olan Özgün'ün paylaşımlarını ve çalışmalarını https://www.instagram.com/ozguncecen/ Instagram sayfasından takip edebilirsiniz. Anadolu'nun Şifacı Kadınları'na konuk olan Lu Beauté markasının yaratıcısı sevgili Aylin İmren Çarıkçı ile yaptığımız sohbeti https://open.spotify.com/episode/4LlA9RIjyq85V8XmTWYhid Spotify üzerinden dinleyebilir, Aylin'i daha yakından tanıyabilirsiniz :) Ayrıca Lu Beauté'nin %100 doğal kişisel bakım ürünlerini https://lubeaute.com.tr web adresinden inceleyebilir, Lu Beauté'yi https://www.instagram.com/lubeauteofficial/ Instagram sayfasından takip edebilirsiniz. ***** Lu Beauté'nin severek kullandığım Summer Shine anti-aging nemlendirici kremi içeriğindeki mürverle antioksidan etki yaratıyor. Hiç bir sentetik madde içermeyen, %100 doğal özel formülüyle cildi besleyen bu harika kremi https://lubeaute.com.tr adresinden inceleyebilir, dilerseniz 31 Ağustos 2023 tarihine kadar geçerli olacak ASK20 kodunu kullanarak %20 indirimli alabilirsiniz. Ayrıca lubeaute'nin instagram sayfasını takip ederseniz hem cildinizle ilgili bilgilere ulaşır hem de cildinize uygun ürünleri inceleyebilirsiniz. Lu Beuaté ile "Kalbinin Işığını Tenine Yansıt" :) ***** Yeni bölümleri izlemek için kanala abone olabilir, bildirimleri açabilirsin :) https://www.youtube.com/c/DidemMollaoglu Yazılarımı ve yolculuklarımı takip etmek istersen; https://www.instagram.com/didemmollaoglu/ ***** Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı aynı zamanda Spotify ve Apple Music'den podcast olarak dinleyebilirsin. https://open.spotify.com/show/312t5k7BqvGSv7c9l88Y6Z https://podcasts.apple.com/tr/podcast/anadolunun-şifacı-kadınları/id1519077215 ***** Ben Kimim? 2016'da tüm eşyalarını satarak çıktığı yolculukta henüz kendine doğru bir yolculukta olduğunu bilmiyordu. Ta ki yuvasından binlerce kilometre uzaklıkta Anadolu onu çağırana kadar. Yuvasına dönüşüyle birlikte kendi şifa yolculuğu başladı. Çünkü bir ağacın yeşermesi için önce köklerinin iyileşmesi gerektiğini biliyordu ve kökleri bu kadim topraklardaydı. Çıktığı bu yolculukta Maya Şamanizmden yogaya, yogadan tasavvufa uzanan farklı ilimlerin peşinden gitti, birçok eğitim aldı. Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı konuk ettiği bir podcast yapan Didem kendi deyimiyle Aşk'ı arayan bir aciz kul, yolcu. ***** Light Of Daytime by Vlad Gluschenko | https://soundcloud.com/vgl9 Music promoted by https://www.free-stock-music.com Creative Commons / Attribution 3.0 Unported License (CC BY 3.0) https://creativecommons.org/licenses/by/3.0/deed.en_US
Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bugün Konya'daydı. Kılıçdaroğlu, vatandaş ve esnaf ile temaslarda bulundu, Mevlana Türbesi'ni ziyaret etti ve iftar buluşmasına katıldı. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhur İttifakı'na katılım teklifini Yüksek Seçim Kurulu'na ittifak belgelerinin sunulmasından dakikalar önce kabul eden ve cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilen Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan'ı ziyaret etti. Yeniden Refah'tan yapılan açıklamada ziyaretin “nezaket ziyareti” olduğu belirtildi. Gökçe Çiçek Kösedağı'nın sunduğu “Güne Bakış”ta, Medyascope Ankara Temsilcisi Hıdır Göktaş ile Kılıçdaroğlu'nun Konya temaslarını, gazeteci Sedat Bozkurt ile seçimlerde adaylık ve Meclis aritmetiği tartışmalarını, Medyascope muhabirleri Ayşegül Karagöz, Ufuk Çeri, Cansu Timur ve Özgecan Özgenç ile Kırklareli, Bursa, Gümüşhane ve Elazığ'dan seçim izlenimlerini konuştuk. Editör: Egemen Gök
Deprem haberini aldığında Kahramanmaraş Pazarcık'a bağlı köylerinde yaşayan kuzenlerinden haber alamayan Batıgül Tunç, hemen İzmir'den yola çıktı. Yoğun kar nedeniyla Konya'da yolun kapalı olması nediyle 9 saat beklediklerini söyleyen Batıgül hanım, eğer yol açılsaydı kuzenlerimi kurtarabilirdik diye konuştu.
Erdoğan: 60 gün ne zaman bitiyorsa seçim günüdür .../ Altılı masa şubatta açıklar mı?.../ İmamoğlu, 15 şehirlik Anadolu turuna çıkıyor.../ Kuraklığın korkutucu boyutu: Ocak ayında tarla sulanıyor!.../ Konya'da barınakta köpeğin öldürülmesi davasında ödül gibi ceza.../ EYT'de şubatta yasa, martta maaş.../ AKP'den seçim öncesi yeni hamle: Borç yapılandırması geliyor.../ TOBB: Aralık ayında kapanan şirket sayısı yüzde 177,3 arttı.../ Almanya, Ezidi Soykırımı'nı tanıdı... Gündemin öne çıkan gelişmelerinden derleyerek hazırladığımız Kısa Dalga Bülten Başlıyor
Konya'da, lise son sınıf öğrencisi 17 yaşındaki G.A.'ya, okulunun müdürü Harun Avcu'nun, derslerinde başarılı olduğu için 'Seni Milli İstihbarat Teşkilatı'na memur olarak alacağız' vaadiyle kandırıp, tanıştırdığı elektrik ustası Ahmet Mandal'ın gü...
Konya'da özel bir hastanede görevli enfeksiyon uzmanı doktor D.U., iddiaya göre yakın arkadaşı olan gence HIV testi yaptırdı. Test sonucunun pozitif çıktığını söyleyerek arkadaşına 2.5 yıl AIDS ilacı kullandırdı. Doktorun çelişkili ifadelerinden ş...
Kobraların gündeminde bu hafta; Türkiye'nin en çok dinlenen şarkıcıları, haberlerden kaçınan Avrupa ülkeleri, kimsenin kabusu olamayan Gaye Su Akyol, başları belaya giren Onlyfans içerik üreticileri, kurduğu doktorluk tezgahıyla Ayşem Özkiraz, İstanbul''un yeni taksileri, İçişleri Bakanlığı'nın soruşturma başlattığı Nilüfer Belediyesi'nin LGBT merkezi, şiddete maruz kalan doktorlar, altılı masa hakkında yorum yapan Hamza Dağ, İşveçli gazeteciye şov yapan İbrahim Kalın, Hürriyet'in şok eden zam manşeti, üç harfli marketler tartışması, Ahmet Hakan'ın kararsızlığı, ruhsal iyilik korumak için çalışma başlatan Aile Bakanı Derya Yanık, Akşener'e çiçek veren öğretmen, ekonomi programını açıklayan Kılıçdaroğlu ve açıklamaları, ilkokul çocuklarının yoksulluğu, Altılı Masanın anayasa taslağı, açıklanan yeni yoksulluk oranları, Meral Akşener'in konuşmasını kesen TRT, Uygur Türkleri'nin eylemi var. Cumhurbaşkanı köşesinde; hakaret sayılmayan sözcükler, cumhurbaşkanının ziyaret müjdesi ve Konya'da gençlerle buluşması var. Yeni bölüm yayında! Kobralara destek olmak için : http://kreosus.com/kobrakobrapodcast Twitter: http://twitter.com/kobrapod Instagram: http://instagram.com/kobrakobrapodcast
Kobraların gündeminde bu hafta; Türkiye'nin en çok dinlenen şarkıcıları, haberlerden kaçınan Avrupa ülkeleri, kimsenin kabusu olamayan Gaye Su Akyol, başları belaya giren Onlyfans içerik üreticileri, kurduğu doktorluk tezgahıyla Ayşem Özkiraz, İstanbul''un yeni taksileri, İçişleri Bakanlığı'nın soruşturma başlattığı Nilüfer Belediyesi'nin LGBT merkezi, şiddete maruz kalan doktorlar, altılı masa hakkında yorum yapan Hamza Dağ, İşveçli gazeteciye şov yapan İbrahim Kalın, Hürriyet'in şok eden zam manşeti, üç harfli marketler tartışması, Ahmet Hakan'ın kararsızlığı, ruhsal iyilik korumak için çalışma başlatan Aile Bakanı Derya Yanık, Akşener'e çiçek veren öğretmen, ekonomi programını açıklayan Kılıçdaroğlu ve açıklamaları, ilkokul çocuklarının yoksulluğu, Altılı Masanın anayasa taslağı, açıklanan yeni yoksulluk oranları, Meral Akşener'in konuşmasını kesen TRT, Uygur Türkleri'nin eylemi var. Cumhurbaşkanı köşesinde; hakaret sayılmayan sözcükler, cumhurbaşkanının ziyaret müjdesi ve Konya'da gençlerle buluşması var. Yeni bölüm yayında! Kobralara destek olmak için : http://kreosus.com/kobrakobrapodcast Twitter: http://twitter.com/kobrapod Instagram: http://instagram.com/kobrakobrapodcast
Altılı Masa yarın (28 Kasım) dokuzuncu toplantısını yapacak. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e geçişle ilgili anayasa değişiklikleri teklifinin kamuoyuna duyurulacağı toplantı merakla bekleniyor. AKP ise bugün Büyük İstanbul Buluşması'nı gerçekleştiriyor. Siyasetbilimciler Gülçin Karabağ, Edgar Şar ve Alphan Telek ile avukat Gürkan Çakıroğlu, haftanın ön plana çıkan siyasal başlıklarını değerlendirdi.
Şebnem Korur Fincancı hakkında 7,5 yıla kadar hapis istemiyle iddianame…/ Konya'da barınakta köpek ölümü: Burası barınak değil hapishane… / Sağlık bakanı duyurdu: HPV aşısı için hazırlık var… / İstiklal Caddesi'nde yasaklar… / Katar'dan Türkiye'ye 10 milyar dolar… / Kürtaj tasarısı Fransa Meclisi'nden geçti … Gündemin önemli gelişmeleri Demet Bilge Erkasap'ın hazırladığı bültende…
Özgürüz Radyo Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, canlı yayında Konya'da hayvanlara uygulanan işkenceyi, muhalefetin durumunu, Akşener'i tutuklama planını değerlendiriyor, sizden gelen soruları yanıtlıyor.
İddiaya göre, Konya'da, 15 yaşındaki bir çocuğun, evinin müştemilatında kazara tetiğe basması sonucu saçmaların isabet ettiği bir arkadaşı hayatını kaybetti, bir arkadaşı ise yaralandı
Konya Akşehir'de TIR ile otomobilin kavşakta çarpıştığı feci kazada 1 kişi hayatını kaybetti, 1 kişi ağır yaralandı
İstanbul Bağcılar'da annesini katlettikten sonra evi ateşe vermek isteyen şüpheli adliyeye sevk edildi. Mahkeme, şüphelinin tutuklanmasına karar verdi. Başörtüsü kurallarına uymadığı gerekçesiyle ahlak polisleri tarafından gözaltına alınan ve gözaltındayken hayatını kaybeden 22 yaşındaki Mahsa Amini'nin ölümü, ülke genelinde protestolara yol açmıştı. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve yargı erki başkanının uyarılarına rağmen İranlılar, 10 gündür sokakta ve protestolarına devam ediyor. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Konya'da, partisinin MYK toplantısına başkanlık etti. CHP lideri Kılıçdaroğlu, IŞİD'in 2016 yılında yakarak öldürdüğü askerlerden Fethi Şahin'in ailesini Konya'daki evlerinde ziyaret etti. Gökçe Çiçek Kösedağı'nın sunduğu “Güne Bakış”ta, Medyascope muhabirleri Ayşegül Karagöz ve Rona Şenol ile Bağcılar'daki cinayeti, antropolog ve yazar Prof. Dr. Tayfun Atay ile İran'daki protestoları, Ankara Enstitüsü Araştırma Direktörü Osman Sert ile “Kılıçdaroğlu aday olacak mı?” tartışmalarını konuştuk. Editör: Egemen Gök
Konya'da bir kişi, servis aracı olarak kullandıkları kamyonette seyir halinde oldukları sırada abisine küfür ettiği gerekçesiyle mesai arkadaşını tabancayla vurdu. Hastaneye kaldırılan yaralı şahıs, hayatını kaybetti.
Konya'da trafikte başlayan yol verme tartışması kanlı bitti. Şüpheli şahıs, kavganın ardından kendisini evine kadar takip eden otomobildeki kişilere ateş açtı. Olayda kurşunların isabet ettiği 2 kişi hayatını kaybetti, 3 kişi yaralandı. Polis ekip...
Konya'da, işlettiği kantinde yalnız başına kahvaltı yaparken boğazına simit parçası kaçan Bahri Uyar, kendi yaptığı Heimlich manevrasıyla hayatta kaldı. Önce ne yapacağını bilemediğini belirten Uyar, "5-10 saniye geçti, sonra ilk yardım kursu aklı...
Konya'da düğün salonunda gelin ve damat tarafları arasında "Neden ilk bizim şarkımızı çalmadın?" meselesinden tartışma çıktı. Tartışma bir anda kavgaya dönüştü. Çok sayıda polis ekibinin müdahalesinin ardından taraflar kısa sürede ayrılırken, geli...
Konya'da sürücüsünün 'dur' ihtarına uymayıp kaçarken otomobiliyle çarptığı mahalle bekçisinin uyarı ateşinde mermi isabet eden otomobildeki genç boksör Hasan Tekin ağır yaralandı. Olayın ardından gözaltına alınan bekçi tutuklandı
Tarihte ilk defa insan bütün insanlığın ve varlığın mezarını kazacak kadar azmanlaştı, tanrılaşmaya kalkıştı, bütün insanlığı ve yerküreyi geri dönüşü imkansız büyük bir ontolojik felaketin, çıkmaz sokağın eşiğine fırlattı. Tarihte ilk defa sadece Batı uygarlığı bir düğmeye basarak bütün insanlığı yok edecek, yerküreyi küle çevirecek minyatür silahlar üretti; cismi küçük, cürmü büyük ölümcül silahlar. İnsanı ve dünyayı toza çevirecek ayartıcı, estetik ölüm makinaları! İNSANLIĞA VE VARLIĞA SALDIRI! Böylesine bir yıkım ve tahribat psikozunu sadece Batı uygarlığının geliştirdiğini görüyoruz. Sözgelişi, kadîm Çin medeniyeti, barutu icat ettiğinde, barutu bir silah olarak, insanı öldürecek bir alet olarak kullanmayı düşünmedi bile. Barutu, sadece festivallerde, törenlerde, bayramlarda kullandı. Başka bir ifadeyle, barutu insan ya da canlı öldürme aracı olarak değil, bir eğlence, bir hoşça vakit geçirme aracı olarak geliştirmiş ve kullanmıştı kadîm Çin medeniyeti. Tarihte, bütün insanlığı ve yerküreyi tek bir düğmeye basarak yok edecek silahları geliştirme başarısı sadece Batı uygarlığına ait. İnsanın insanlığını yok edecek ontolojik saldırının sadece pratik yüzü bu. İşin teorik, felsefi boyutu ise bu pratik sonucu doğuran temelleri attı: Tanrı fikri'nin yitirilmesi, insanın tanrı katına yükseltilmesi, insanın azmanlaşmasına, dünyayı cehenneme çevirecek ürpertici yıkımlara imza atmasına imkân tanıdı. Tanrı fikrini yitiren bir insanın dünyayı cehenneme çevirecek azmanlıklara soyunmasından daha doğal ne olabilirdi ki? İSLÂM MEDENİYETİ'NİN GELECEĞİ... İslâm medeniyeti de, küresel ölçekte yaşanan bu teorik ve pratik yok oluş felaketinin izdüşümlerini yaşıyor iki asırdır. Ve İslâm tarihi boyunca karşı karşıya kaldığımız ikinci büyük medeniyet krizinin eşiğinden geçiyor. İnsanlığı hem entelektüel olarak hem de pratik olarak yok olmanın eşiğine getiren seküler-kapitalist Batı uygarlığının hem kendisinin yaşadığı hem de bütün dünyaya şu ya da bu şekilde hâkim olduğu insanlığa yaşattığı küresel medeniyet krizine karşı direnebilen, diriliş imkânları geliştirebilen ve yeniden insanlığın insanca yaşayabileceği bir dünyanın inşa edilebileceği özgüvenine ve cesaretine sahip olduğunu gösterebilen tek coğrafya, Müslüman medeniyet coğrafyası. Müslümanlar, her ne kadar tarihlerinin en zorlu dönemlerinden birinin eşinden geçiyor olsalar da Batı uygarlığının insanlığa insanlığa ve varlığa yaptığı saldırıya karşı teorik ve pratik olarak direnen, çıkış yolları geliştirebileceğini gösterebilen tek coğrafya Müslüman entelektüel coğrafya yine. Çin medeniyeti, kapitalizim tarafından teslim alındı, özgün bir medeniyet fikri sunarak direnme, toparlanma imkânları bitirildi. Keza Hint medeniyeti de kapitalizim tarafından kuşatıldı, kurucu kaynakları kurutuldu. İslâm medeniyeti, her ne kadar tarihinin en büyük ikinci medeniyet krizini yaşıyor olsa da kurucu kaynakları sapa sağlam yerinde durduğu için Müslümanların her an yeniden toparlanarak tarihin akışını değiştirecek ve insanlığı sahili selamete çıkaracak büyük bir medeniyet yürüyüşü gerçekleştirebilmeleri her zaman mümkün.
Serbest Atış ve Atletizm Dünyası ortak yapımı Pistten İlhamlar'ın yeni bölümünde Şevket Furkan Erbay ve Yavuz Yavuz, Konya'da yapılan İslami Dayanışma Oyunları'ndaki atletizm yarışmalarından izlenimlerini ve Münih'te başlayacak olan Avrupa Atletizm Şampiyonası'nı konuştu.
İslami Dayanışma Spor Federasyonu ve İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin katılımıyla düzenlenen İslami Dayanışma Oyunları'nın beşincisi Türkiye'nin ev sahipliğinde Konya'da düzenleniyor. Anadolu Ajansı Spor Muhabiri Erkan Tiryaki Konya'daki atmosferi anlattı.
Siyasetbilimciler Edgar Şar, Sezin Öney, Özgün Emre Koç ve Anıl Kemal Aktaş Dördüncü Yol'un yeni bölümünde Konya'da görevi başında öldürülen Dr. Ekrem Karakaya'nın ardından hekimlerin başlattığı eylemleri, Sedat Peker'in Twitter üzerinden yaptığı yeni ifşaatları ve Demirtaş'ın yazısı ile Kılıçdaroğlu'nun helalleşme ziyaretleri üzerinden muhalefetteki son durumu konuştu. Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3z4tWD7
Konya'da kardiyolog Ekrem Karakaya, hasta yakını tarafından silahla öldürüldü. Tabipler Birliği cinayetin ardından grev kararı aldı ve iş bırakma eylemine çıktı. Türkiye'de son dönemde giderek artan doktor cinayetlerinin nedenini bu bölümde mercek altına alıyoruz.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Editör: Egemen Gök Konya'da Şehir Hastanesi'nde bir kişi, Kardiyoloji Uzmanı Ekrem Karakaya'yı tabancayla ateş ederek yaraladı. Saldırgan, ardından aynı tabancayla yaşamına son vermeye çalıştı. Konya Valisi Vahdettin Özkan, saldırıya uğrayan Doktor Ekrem Karakaya ve saldırgan M.A'nın yaşamını yitirdiğini açıkladı. Türkiye seçim atmosferine giriyor. Batı medyasında AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında çıkan “sinir bozucu fakat vazgeçilmez bir ortak” yorumları yapılıyor. Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “İğneyi kendimize batırmadan önümüze gelene çuvaldızı batırmanın kimseye yararı yok” ifadeleriyle ‘değişim' çağrısında bulundu. Döviz kurlarında hareketlilik sürüyor. Gün içinde dolar/TL 17,22 seviyesini, euro/TL de 17,68 seviyesini geçti. Yaklaşık iki buçuk yıldır kullanıma kapatılan ve atıl durumda bulunan Ankapark hakkındaki dava sonuçlandı. Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesi, Ankapark'ın tahliyesine ve Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne (ABB) devrine karar verdi. Gökçe Çiçek Kösedağı'nın sunduğu “Güne Bakış”ta, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Üyesi Dr. Kazım Doğan Eroğulları ile Konya'daki saldırıyı, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Vahap Coşkun ile Demirtaş'ın yazısını ve HDP'ye yönelttiği eleştirileri konuşacağız. Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3P7QrMn
Konya'nın Kulu ilçesinde cip ile motosiklet kavşakta çarpıştı. Kazada motosiklet sürücüsü yaralanırken, motosikletteki yolcu yaşamını yitirdi
Günaydın, perşembe sabahından herkese merhaba! Ben Gamze Elvan, Medyascope'un podcast'i “Güne Başlarken” ile karşınızdayım. Türkiye ve dünyanın gündemini, hava durumunu, ekonomide son verileri, yani güne başlarken bilmeniz gereken her şeyi size aktaracağım. O zaman, başlayalım!
Konya'da, ilerlemiş bir gecenin iyice yorgun dibinde o en olmadık sorunun cevabını arıyoruz iki arkadaş: İnsan insanın yurdu olabilir mi? Ağzındaki sıcak ve şekerli tadı dilinden, damağından, gırtlağından değil de yediği dikenli ottan geliyor zanneden devenin akciğerlerine dolan ve birazdan onu boğarak öldürecek kanından bahsetmemişiz henüz. Daha çok şöyle bir cümlenin etrafında dolanıyoruz: “Sende olmayan neyse onun yoksulusun en nihayet.” Yan masadaki delikanlı, karşısında oturan kızı bir şeye ikna etmeye çabalıyor o esnada. Duymuyoruz ve fakat anlıyoruz ikimiz de. Birlikte bir hayat geçirmek için doğru kişinin kendisi olduğunu ispat etmeye çalışıyor kıza. Kız, inanmaya çoktan razı, baygın, süzülmüş gözlerle dinliyor genç adamı. Şuna bağlıyoruz bu inanmışlığı nedense: Henüz inançlarını kaybetmek için çok genç. İnsandan umudunu kesmesine ve evini sadece sırtında taşıyan argın bir kaplumbağaya dönüşmesine birkaç hayal kırıklığı, birkaç kavga, birkaç kandırılmışlık hissi daha var. Belki bu sebeple bir çeşit hayranlık besliyoruz kıza. Birine inanmanın, dahası birine güvenmenin, güvenebilmenin imkân dâhilinde olduğunu düşünen bu süzülmüş ve baygın gözlü kızın dünyayı dilediği yere dönüştürebileceğine dair geliştirdiği inanca hayranlık duymaz da ne yapar insan? “Peki, şunu anlat o zaman” diyor arkadaşım o berbat kahveden bir yudum daha alarak, “Bu kahveden bir yudum daha alacağımı bilen Allah, niçin sorumlu tutsun beni kahve içmek suçundan?” Böyle oluyor her seferinde. Şaşmayan bir düzenekle kaybolan umudumuzu, yıkılan güvenimizi tazelemek için O'na, yüceler yücesine müracaat ediyoruz. Hiç yoktan zorlaştırıyoruz işi. Halbuki mesele basittir. Allah'a nasıl inanacağını seçmelidir insan. Oysa biz öyle yapmayız. Allah'a nasıl inanacağımızı seçmek yerine O'nu kendi fikirlerimize ikna etmek için didiniriz. “Sana inanıyorum ama benim fikirlerimi kabul edersen” dediğimizi fark etmeye de yanaşmayız hiç. “Tahayyülüne sığdırmaya kararlı olduğun birine inanabilir misin, onu de bana?” demek istiyorum arkadaşıma. O esnada yan masadaki kızın mutluluktan gözleri doluyor. Karşısındaki delikanlı, görevini yapmış erkeklerin o kendilerine mahsus huzurlu dinginliğiyle peçetelikten peçete çekip uzatıyor. Gözyaşları, mutlu ve uzun geleceklerinin teminatına dönüşüyor bir anlığına. O bir anın çok uzun süreceğini zannetmelerindeki saflığa da hayranlık besliyoruz. Elimizden başka ne gelir? “Burası” demek istiyorum arkadaşıma, “Burası insanın insana ikna olduğu yerdir usta. Burası insanın insana kıydığı yerdir. O yüzden insana iktidar alanı açacaksan onun seni ikna edeceği bir şey kalmadığına emin olduktan sonra yapacaksın bunu.” Sorusu bu değildi arkadaşımın, biliyorum. Ama benim cevabım bu işte. İnsanlar hangi soruyu sorarlarsa sorsunlar bana, sadece bildiğim cevapları verebilirim. Başkası gelmez elimden. Yine de söylemiyorum zihnimdeki cevabı. Sadece şu cümle dökülüyor dilimden: “Matematik kesinliklere inanmaya devam edersen yağmura inanmak için güç bulamazsın kendinde.”
Türkiye'de “Y” ve “Z” kuşakları olarak tanımlanan gençler, önceki jenerasyonlardan farklı olarak nelerle karşı karşıya? “Çalışırsan başarırsın” kuralı yok mu oldu? Türkiye'de sınıf geçişkenliği artık mümkün değil mi? X, Y, Z kuşağından vatandaşlar, iktisatçılar ve siyasetçiler yorumladı. Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü öğrencisi Alp Emeç, kişisel sosyal medya hesabından paylaştığı atasözü sebebiyle “cumhurbaşkanına hakaret” suçundan tutuklandı. Eski Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı ve AKP milletvekili Bülent Arınç, Konya'da yayın yapan Kanal 42'de Mücahit Enes Turbil'in sorularını yanıtladı. Arınç'ın AKP'li vekilleri eleştirmesi ve halkın ekonomik koşullarına dair yaptığı açıklamalar gündemin ilk sıralarına oturdu. Gökçe Çiçek Kösedağı'nın sunduğu “Güne Bakış”ta, İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi ve Medyascope yorumcusu Prof. Dr. Öner Günçavdı ile “orta sınıf”ın krizini ve jenerasyonların karşılaştığı ekonomik farklılıkları konuştuk. Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3EpQ8se
Kur'aân ayı Ramazân-ı Şerîf ayında, yakın tarihte olsun uzak tarihte olsun, Kur'ân'a veya Allâh (c.c.)'un indirdiği Hâkk Din'e ve Hâkk'ı tutanlara karşı olanların feci akibetlerine dair bir örnekten söz edeceğiz. Harf Devrimi'nin gerçekleştiği dönemde Latin harflerinin üstünlüğü konusunda açıklamalarda bulunan dönemin Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati Uğural'ın Konya'da düzenleyeceği konferans öncesi apandist patlaması sonucu ölmesi yıllardır ibretlik bir olay olarak anlatılır. Konya'da o dönemin tek gazetesi olan “Babalık Gazetesi” Başyazarı Haluk Nurbakî, Bay Necati ile ilgili bir anektotu yazısında şöyle anlatır: “Tarih 1928! Maarif/Milli Eğitim Bakanı Necati, Konya'ya gelmiş ve Latin harflerinin Kur'ân harflerine üstünlügünü (!) anlatmak üzere hazır edilen konferans, şehrin her yanına asılan ilanlarla duyurulmuştur. Bu ilanlarda; “Eski harflerle birlikte Kur'ân'ı tarihe gömdük” fecaati yazıyor ve konferansın ertesi gün saat 10:00'da verileceği belirtiliyordu. Akşam bir ziyâfet verildi, yemekten sonra Bay Necati ani bir apandist krizine yakalandı. Hemen hastaneye kaldırılıp ameliyat edildi. Gösterilen itinayı anlatmaya lüzum yok! Bütün hastane ve bütün Konya ayaktaydı! Haddini aşıp Kur'ân'a dil uzatan Bakan Necati, sözde kurtulmuştu! Fakat, ne çare ki gece yarısı imkansız denecek bir şey oldu... Bakan Necati'nin yatağı yan demirinden kırıldı ve hasta yere düştü. Ameliyat yeri patladı. Ertesi gün, konferansın yapılacağı saatte, saat 10:00'da öldü... Evet! Kur'ân'ı tarihe gömmek isteyenler, tarihin en kokuşmuş sayfalarina kendileri gömüldüler... Zira Hz. Allâh (c.c.) Kur'ân-ı Kerîm'de, “Muhakkak ki o Kur'ân'ı biz indirdik ve elbette onu biz muhafaza edeceğiz” (Hicr s. 9) buyuruyordu. (Zafer Dergisi, Sayı 213, 1994)
Seçimlerde 6 milyondan fazla genç ilk kez oy kullanacak. Siyasi partilerin gözü genç seçmende. Candan Yıldız'ın sorularını yanıtlayan CHP Gençlik Kolları Başkanı Gençosman Killik, gençliğin CHP'yi genç bulmadığını söyledi. Yüzüncü yaşını kutlayacak CHP'ye dair algının değişmesi için sahada daha da görünür olmaya çalıştıklarını ifade eden Killik, "Yavaş yavaş bu görüş değişiyor, gençlik kotası bu noktada önemli" dedi. CHP gençlik kollarının İstanbul'da kapı kapı dolaşarak İstanbul Modeli'ni hayata geçireceklerini ifade eden Killik "Önümüzdeki seçimlerde ilk defa oy kullanacak olan 6.3 milyon genç seçmene “Güç sende, senin elinde” mottosuyla kapı kapı gezerek dokunacağız. Biz onları sadece oyları alınacak bir kitle olarak değil, değişim konusunda rol alacak kişiler olarak görüyoruz" diye konuştu. Gençlerin en önemli taleplerinin özgürlük, liyakat ve adil paylaşım olduğunu ifade Gençosman Killik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun gençlere seslenen videoların karşılık bulduğunu belirtti. "Gençler siyaseti yaşlı buluyor. Siyasetin zenginleşmek için kullanılan bir kurum olmasından rahatsız diyen" Killik, gençlerin CHP'yi de genç bulmadığını ama algının yavaş yavaş değiştiğini söyledi. Kendisini "solcu" olarak tanımlayan Killik, "Konya'da büyüdüm. Sosyalizmin Alfabesi ve Gazap Üzümleri kitaplarını okuyarak dünya görüşüm değişti" diye aktardı. 19 Mart 2022 yayını
Konya'da müstakil evde meydana gelen patlamada bir kadın yaralandı. Patlamanın şiddetiyle savaş alanına dönen evin duvarı yıkılırken, evde bulanan 8 çocuk ise yara almadan kurtuldu
Konya'nın Seydişehir ilçesinde evlerinin balkonundan düşen 12 yaşındaki çocuk yaşamını yitirdi.
Mevlânâ Hazretleri, Müslim veyâ gayr-i Müslim herkese karşı yaptığı iyi muâmele ve güler yüz ile her tarafta, meşhûr oldu. O zamânlar İstanbul'da bulunan meşhûr bir nasrânî (hristiyan) papaz, merak edip Mevlânâ'yı görmek istedi. Yollara düşüp Konya'ya geldi. Konya'da yaşayan nasrânîler onu karşıladılar. Yolda giderken Mevlânâ'yı gördüler. Papaz sür'atle yetişip, Mevlânâ'ya çok ta'zim ve hürmet gösterdi. Papaz ve orada bulunan diğer hıristiyanlar, Mevlânâ'nın iltifâtı ve tevâzusu karşısında ve olgunluğu karşısında yanında dayanamayıp, Kelime-i şehâdet getirip Müslümân oldular. Mevlânâ Hazretleri'nin hasta kalblere şifâ olan kıymetli sözlerinden bazıları şunlardır: Buyurdular ki: “Ey bizi sevenler! Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) gittiği Ehl-i Sünnet yolundan yürüyüp bu yolu canlandırmalıdır. Allâhü Te‘âlâ'nın sevdiği ameller, ibâdetler ile, helâl yollardan çoluk çocuğunun ihtiyâçlarını kazanarak, râzı olunan kullar zümresine dâhil olmalıdır. Hep helâli istemeli, helâlinden yiyip helâlinden içmeli ve helâlinden giymelidir. Söylediklerimiz, dinlediklerimiz, düşündüklerimiz hep helâl olmalı. Her hareketimizi Nebî (s.a.v.)'in hâl ve hareketlerine uydurmalıyız. Herkes, bir san'ata sâhip olmalı ve din ilimlerini iyi öğrenmelidir. Talebelerimden bunu özellikle istiyorum. Bizim yolumuzda olanlara, kıyâmet günü yardımcı olur, yüzlerinin ak olmasına çalışırız. Ancak, edebe riâyet etmeyenler ve Ehl-i Sünnet yoluna muhâlefet edenler, kıyâmet günü bizi göremeyeceklerdir.” “Tenhâda yalnız kalınca da günâhtan sakınmalıdır.” “Az konuşmalıdır. Altı yerde dünyâ kelâmı ile meşgûl olmak uygun değildir. Bu konuşma yerleri: Mescidler, ilim meclisleri, ölü yanı, kabristanlar, ezân okunurken ve Kur'ân-ı Kerîm okunurkendir.” “Hakîkî bir âlime, rehbere teslim olmalıdır.” Not: İslâm'da çalgı aletlerinin çalınması ve dinlenmesi câiz görülmediğinden, bu tip fiilleri Hz. Mevlânâ (k.s.)'a isnad etmek doğru olmaz. Ayrıca kendilerinden yapılan sağlam rivâyetlerde bu tür şeylere rastlanmadığı, aksi rivâyetlerin 15. yüzyıldan sonra yayıldığı bilinmektedir. (İslâm Âlimleri Ansiklopedisi, c.8, s.147-193)
Türkiye'nin Koronavirüsle Mücadelesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan Kabine Toplantısı Sonrası Açıklama Yaptı, Konya'da 5.1 Büyüklüğünde Deprem, Bakan Çavuşoğlu İranlı Mevkidaşı İle Görüştü, Sabiha Gökçen Havalimanı Uçuşlarında Bugün Azaltma Yapılacak, Trump 2024 Adaylığı İçin Konuştu: Açıklama İçin Kongre Ara Seçimlerini Bekleyeceğim, Soğuk Hava Geliyor: Sıcaklıklar Tam 12 Derece Düşecek --- Send in a voice message: https://anchor.fm/haluk-kurtuncuoglu/message
Konya'da 5,1 Büyüklüğünde Deprem, Eren Kış-1 Bestler-Dereler Operasyonu Başlatıldı, Ankara Merkezli 25 İlde FETÖ Operasyonu, Eski Tuğgeneral Atasoy'a 14 Yıl 2 Ay Hapis Cezası, Kocaeli'de Öğrenci Servisi Dere Yatağına Uçtu, Orman Şehitleri Anısına 50 Bin Fidan Toprakla Buluşturulacak, BM'den Yemen Açıklaması: 7.3 Milyon Kişi Barınmaya Muhtaç --- Send in a voice message: https://anchor.fm/haluk-kurtuncuoglu/message
Konya'nın Seydişehir ilçesindeki trafik kazasında 1 kişi hayatını kaybetti
Türkiye'nin Koronavirüsle Mücadelesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Afrika Ziyareti Sona Erdi, Diyarbakır'da Terör Operasyonu: 15 Tutuklama, FETÖ Ve DEAŞ Mensubu 3 Kişi Sınırda Yakalandı, Konya'da 7 Kişiyi Öldüren Sanığa 7 Kez Ağırlaştırılmış Müebbet, Van'da 4.1 Büyüklüğünde Deprem, Rusya'da Afganistan Toplantısı
Türkiye skandallarla ve kaos tehdidiyle bir belirsizliğe sürükleniyor olsa da ülkemizin önü açık. Türkiye'yi güncelin, siyasal'ın ayartıcılığından kurtarabilirsek ve daha köklü, kalıcı sorunlara odaklanırsak, günü kurtarma ucuzculuğundan kurtulup geleceği kurma, inşa etme zorlu ve verimli yolculuğuna çıkabiliriz. Dünyada yönünü ve yörüngesini yitiren ama neyi yitirdiğini bilemeyen tek toplum biziz. Dünya tarihinin yapılmasında kilit rol oynamış bir toplumun çocukları için züldür bu! Her ne sûretle olursa olsun, bu toplumun yılmaz çocukları, ülkenin uçuruma sürüklenmesinin önüne set çekecekler, ülkemizin ve coğrafyamızın önünü açacak asil ve uzun soluklu bir yolculuğa çıkmaktan çekinmeyecekler! Biz MTO (Medeniyet Tasavvuru Okulu) olarak uzun soluklu, yorucu, çileli ama sonuçta ruh sunan, önümüzü açan, umutlarımızı diri tutmamıza imkân tanıyan bir yolculuğa çıktık. Anadolu'yu dolaşıyoruz, Anadolu'nun ruhunu diri tutmaya çalışıyoruz. Üç haftadır yaptığımız yolculukların üçüncü seferinde iki medeniyet kurucu şehrimizde, Bursa ve Konya'da durduk, derin nefes aldık. Bursa da, Konya da bağrına bastı MTO'yu.
Politic Cast!in bugünkü programında Hacı Çevik ile "Konya'da Kürt mü Var?" başlıklı kitabını konuştuk. Keyifli Dinlemeler!
Merhum Ali Ulvi Kurucu'nun Türkiye'nin en çileli yıllarına ışık tutan ve beş ciltle nihayete eren hatıratını okurken beni sarsan iki bölüm olmuştu. Birincisi Medine-i Münevvere yolculuğu için ayrıldıkları Konya'da ilk durakları olan İstanbul'da kapısına kilit vurulmuş Ayasofya ile karşılaştıkları an diğeri de aşağıda alıntıladığım Merhum Celalettin Ökten Hoca'nın ilk imam hatip mektebinin açılması için çıktığı yolu, çektiği çileyi aktardığı sayfalardır... Belki 20 defa okumuşumdur ve çevremde onlarca kişiye de okutmuşumdur. Bugünlerde bir şekilde yeniden gündeme gelen İmam Hatip okulları üzerine söylenecek söz bence bu hatırattır. Daha fazla uzatmadan, Ali Ulvi Kurucu'nun hatıratının ikinci cildinden, -sadeleştirerek- sözü Celalettin Ökten Hoca'ya bırakıyorum: “Memleketimizde 1940'lı yıllarda, halkın ağzında dolaşan bir söz vardı: “Cenazelerimizi yıkayacak imam kalmayacak!” Bu söylentide doğruluk payı vardı. Bazı köylerde imam olmadığı ve ölenlerin yıkanıp gömülmesi için yakın köylerden imam gelmesinin beklendiği bilinen bir şeydi. Zaman geçtikçe, bu halin daha kötüleşeceği de belli idi... Hâlbuki asıl tehlike bu değildi... Cenazenin üzerine bir teneke su atarsın yahut bir havuza, bir göle batırırsın yıkarsın... Avam: “Cenazemizi yıkayacak hoca kalmadı.” der; hocalığı, cenaze namazından ibaret bilir... Fakat asıl tehlike şu idi ki: Milletin imanını yıkayacak, ruhunu yıkayacak, aklını yıkayacak hoca kalmamıştı; kalmayacaktı... Memleketin imanını yıkayan, koruyan, Mustafa Sabri Efendiler, Hamdi Efendiler, Naim Beyler, Akif Beyler, Ferid Beyler, İzmirli İsmail Hakkı Beyler gitmişti... Memleketin imanı gidiyordu. Memleket, sade cehaletin değil, küfrün istilâsına giriyor; küfrün silindiri altında eziliyor, eriyordu... Ne yapıp edip, küfrün kalesinde bir delik açmak için, bir İmam Hatip Okulu'nun açılmasına arkadaşlarla karar verdik... Elimde baston, rahatsız halimle trene bindim Ankara'ya gittim. O günün Maarif Vekili olan Tevfik İleri merhum, talebelerimden idi. Terbiyeli bir talebe idi. Beni unutmamıştı... Daha önce de onun tavassutu ile Başbakan Adnan Menderes‘in oğullarına Kur'ân-ı Kerîm okutmak, dinî bilgiler öğretmek için beni tâyin etmişlerdi. O işin de tek âmili Tevfik İleri idi. Adnan Bey'in oğullarının İstanbul'da olduğu günlerde, Hâriciye Vekili Fatin Rüştü Zorlu‘nun evine gider, çocuklara ders verirdim. Bunu herkes de bilmez.
Tottiler Messiler yeni bölümüyle yayında! Fritz Fassbender ve Koray Gök STSL'nin çift maç haftasını değerlendirdi, menümüz ise şöyle: (0:00) YouTube maceramız, InStat'ı kullanma deneyimimiz, yeni sezon Tottiler Messiler'e bakış (9:00) Sıcağı sıcağına FB-Giresun, FB'nin sıkıntısı yorgunluk muydu? Rossi, Berisha, İrfan, Mert Hakan (18:00) Sıcağı sıcağına Konya-TS, haftanın maçı, Uğurcan övdük (24:00) GS'nin krizi, Fatih Terim bu krizin neresinde, onunla bir çözüm mümkün mü, hem saha içine hem saha dışına detaylı bakış ve iç döküş (56:00) BJK-ADS, Zemin ve sakatlıklar dışında BJK'nin rakibi var mı? (1:09:00) Teşekkürler Erhan Çelenk, Bülent Uygun yine sezonu bitiremedi, Başakşehir kümede kalır mı? Anadolu'dan notlar (1:14:00) Haftanın fikstürü (1:17:00) Tüm sorulara cevaplar, kapanış. İlginize teşekkürler, iyi dinlemeler!
Muz Orta'nın yeni bölümünde; Şampiyonlar Ligi mesaisine çıkacak olan Beşiktaş, Konya'da savunmasına kurban giden Altay, savunma hatlarıyla sıkıntılı süreçler yaşayan Trabzonspor ve Galatasaray, son olarak da ilk puan kaybında dedikoduların esiri olan Fenerbahçe konuşuldu. Kaan, Özcan, Müjdat ve Tarık'ın hazır kıta olduğu bu yayın; Muz Orta'da beklenmedik bir dönemin habercisi konumundaydı. Sonraki dört haftada yer alamayacak olan Müjdat'ın minik vedasıyla kapanan Muz Orta, önümüzdeki haftalarda da fütüristik Süper Lig yorumlarında tam gaz devam ediyor. Yeni bölüm yayında!
Konya'da Yaşanan Irkçı Katliam | Veysel Ok Ile İnsan Hakları Ajandası by Artı TV
Konya'da Ermeni Mi Vardı | Aris Nalcı Ile Gamurç by Artı TV
Başyazı: Kardeş kavgasına karşı sınıf kavgası (Ağustos 2021) Orman yangınları dolayısıyla devletin aciz kalıp kalmadığı tartışılıyor. İstibdad rejiminin gayriresmi propaganda bakanı “devleti aciz göstermeye çalışıyorlar” diyor. Eğer durum böyleyse konuşmak, tivit atmak yerine devletin aciz olmadığını gösterirsiniz. Ama salgında, depremde, yangında ilk iş olarak IBAN numarası yayınlayanların halkı aciz olmadıklarına inandırması zordur tabii. Mesele orman yangınlarını söndürüp söndürememekle de sınırlı değil. Devlet, 10 milyon işsize iş bulabiliyor mu? Asgari ücret ve civarında çalışan bir 10 milyon işçiye daha bırakın yoksulluk sınırını açlık sınırının üzerinde ücret sağlayabiliyor mu? Türk parasının pul olmasını engelleyebiliyor mu? Devlet kadın cinayetlerini engelleyebiliyor mu? Kadınları şiddetten korumayı geçtik hayatta tutabiliyor mu? Devletin gücü Amerikan, Alman, İngiliz, Fransız tekellerinin Türkiye'deki fabrikalarında anayasayı uygulamaya yetiyor mu? Salgın boyunca yalancı çobana dönen devlet şimdi halkı aşı olmaya ikna edebiliyor mu? Aşı olmayanlar ölüyor, salgın bir türlü kontrol altına alınamıyor. Liste uzar gider… Tüm bunlar acizlik değildir de nedir? Orman yangınları sadece zincirin son halkası olmuştur! Bu düzen ve bu iktidar en temel yaşamsal ihtiyaçları karşılamaktan, iş ve aş sağlamaktan aciz! Sermayenin sömürüsünden, yerli yabancı tefecilere faiz ödemekten işçiye, emekçiye, köylüye bir şey kalmıyor çünkü. Bulabildikleri tek yol işsizliğin ve yoksulluğun getirdiği haklı öfkeyi Suriyeli ve Afgan göçmenlere, Kürde, Alevi'ye yönelterek saptırmak. Ezilenleri birbirine düşürmek. Konya'da bir Kürt ailesi toplu katliama uğruyor. Bu ırkçı katliamı komşu kavgası diye örtbas etmeye çalışıyorlar. Aman dikkat! Irkçılık ateşi orman yangınından bile hızla yayılır. Antalya Gazipaşa'da köylüler elinde pompalı tüfekle kimlik kontrolü yapıyor. Çünkü ormanları Kürtler yakıyor dediler. Kimlikte doğum yeri ve kütük dışında neye bakıyor olabilirler? Oysa orman katillerini nüfus cüzdanları değil banka hesapları ele verir! Yani tam tersi olması gerekli. Diyarbakırlı tarım işçisi ile Gazipaşa'nın yoksul köylüsü, orman yangınından bile rant elde etmeye çalışan gözü dönmüş sermayeye karşı el ele vermeli! Aynı şekilde Bursa'da Amerikan şirketinin sömürdüğü yerli işçi ile Antep'te kölelik koşullarında çalıştırılan göçmen işçi omuz omuza mücadele etmeli. İşçinin, emekçinin, yoksulun, ezilenin arasında ayrı gayrı olmamalı. İş, aş ve hürriyet için parolamız işçilerin birliği halkların kardeşliği olmalı. Kavgamız kardeş kavgasına karşı sınıf kavgasıdır. Bu kavganın zaferi, emperyalizmin, sermayenin ve istibdadın korkulu rüyası, emekçi halkın umududur.
Orman Yangınları Konusunda Siyasete Yer Olmamalı, Orman Yangını Kemerköy Termik Santrali'nin Tel Örgülerine Kadar Yaklaştı, Hava Araçları Sabahın İlk Işıklarıyla Havalanıp Gün Batımında Piste Dönüyor, Muğla'da Çıkan Yangınla İlgili Yakalanan 3 Zanlı Tutuklandı, Türkiye'nin Koronavirüsle Mücadelesi, Aşılamada Cuma Günü Normal Hızımıza Dönüyoruz, Konya'da 7 Kişinin Silahla Öldürülmesiyle İlgili Aranan Katil Zanlısı Yakalandı, Taliban'ın Silah Ve Mühimmat Deposu Bombalandı --- Send in a voice message: https://anchor.fm/haluk-kurtuncuoglu/message
Konya'da Dedeoğlu Ailesine Yönelik Saldırıların Arka Planında Ne Var? | Gündem Özel by Artı TV
Orman yangınlarını kim çıkartıyor? Olayın arkasında bir operasyon mu var? Türk Hava Kurumu gerçeği nedir? Bakan Pakdemirli mi THK mı haklı? PKK yakıyor söylemi, Konya'da öldürülen 7 Kürt olayının yangınlarla bağı var mı? Orman yangınları hakkında eyyamsız, olayın teknik ve siyasi yönüne ilişkin yoğun bilgiler eşliğinde yoğun bir analiz...
Saadet Partisi Diyarbakır İl Başkanı Abdurrahman Ergin, ülkede siyasete olan güvensizliğin en önemli nedeninin yaratılan korku imparatorluğu olduğunu belirterek, “Düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda bir korku imparatorluğu yaratılmış, bunu yıkmamız lazımdır” dedi. Son altı gündür çıkan orman yangınlarına ilişkin iktidarı eleştiren Ergin, kurumların ihmalinin olduğunu, bunun da kurumlarda ehliyet ve liyakat sahibi kişilerin görevlendirilmemesinden kaynaklandığını söyledi. Ergin, Türkiye'nin yangın söndürme uçağı alamayacak kadar aciz bir ülke olmadığını, yapılan israfların kesilmesi ile ekonominin de biraz düzeleceğini ifade etti. Konya'da yaşanan ırkçı saldırıyı da değerlendiren Saadet Partisi İl Başkanı Ergin, “Bugün toplum içinde ciddi bir kamplaşma ve kutuplaşma vardır. Bu durum telafisi olmayan yaralara yol açıyor. Yaşananlarda siyasetçilerin kullandığı dilin etkisi olduğunu görüyoruz” dedi.
“İki Satır” programının 80. bölümünde Hakkı Özdal ve Bahadır Özgür, Afgan mülteciler tartışması, orman yangınları ve Konya'da yedi kişilik bir ailenin katledilmesi olaylarının birlikte nasıl okunabileceğini ve bu olayların siyasi ve toplumsal olarak nelere işaret ettiğini konuştu.
Ezo Özer Ile Odak | Konya'da Irkçı Saldırı by Artı TV
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Konya'da meydana gelen katliama ilişkin ...
Ezo Özer Ile Odak | Konya'da Irkçı Saldırı (23.07.2021) by Artı TV
Gülçin Karabağ Politik Akademi'de bu hafta, Potsdam Üniversitesi Genel Sosyoloji ve Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet-Göç Çalışmaları anabilim dallarında doktora çalışmalarına devam eden Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü Araştırma Görevlisi Hacı Çevik ile kaleme aldığı “Konya'da Kürt mü Var? Orta Anadolu Kürtleri ve Kürtlerin Siyasallaşması” başlıklı kitabı üzerine konuştu.
Konya'da, sebze- meyve ve şarküteri ürünlerinin satıldığı `Kadınlar Pazarı´nda, bir pazarcının gıda ürünün bulunduğu buzdolabına girip o ana ait görüntüleri sosyal medyadan paylaşmasının ardından iş yeri sahibine Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdür...
Youtube Konu Belli Kanalı Podcast Serisi #196
Hatay'da Şehitler İçin Tören, Pençe-Şimşek Operasyonu Sürüyor, Türk SİHA'ları "Oyunu" Değiştiriyor, Ermeni İşgalinden Kalan Mayın Patladı, Konya'da 20 Metre Çapında Obruk Oluştu --- Send in a voice message: https://anchor.fm/haluk-kurtuncuoglu/message
Hatay'da Şehitler İçin Tören, Pençe-Şimşek Operasyonu Sürüyor, Türk SİHA'ları "Oyunu" Değiştiriyor, Ermeni İşgalinden Kalan Mayın Patladı, Konya'da 20 Metre Çapında Obruk Oluştu
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Bugün Toplanacak, Türkiye'nin Covid-19 İle Mücadelesi, Telafi Eğitiminde Karar Haftası, Çavuşoğlu: Atina'ya Pozitif Gündemle Gidiyoruz, Bazı Hükümlüler İçin Uygulanan Kovid-19 Salgını İzin Süreleri 2 Ay Uzatıldı, Yılbaşından Bu Yana 1162 Terörist Etkisiz Hale Getirildi, Konya'da 65 Metre Derinliğinde Obruk Oluştu
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Bugün Toplanacak, Türkiye'nin Covid-19 İle Mücadelesi, Telafi Eğitiminde Karar Haftası, Çavuşoğlu: Atina'ya Pozitif Gündemle Gidiyoruz, Bazı Hükümlüler İçin Uygulanan Kovid-19 Salgını İzin Süreleri 2 Ay Uzatıldı, Yılbaşından Bu Yana 1162 Terörist Etkisiz Hale Getirildi, Konya'da 65 Metre Derinliğinde Obruk Oluştu --- Send in a voice message: https://anchor.fm/haluk-kurtuncuoglu/message
Covid-19'un kaynağı konusunda yeni polemikler ortaya atıldı. İki haftada İzmir ve Konya'da yüzde 50; Adana, Samsun ve Ordu'da yüzde 100 vaka artışı var. Çin'den yarasalardan insana bulaşan yeni bir tür koronavirüs saptandı.