Podcasts about hristiyan

  • 56PODCASTS
  • 163EPISODES
  • 19mAVG DURATION
  • 1MONTHLY NEW EPISODE
  • May 8, 2025LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about hristiyan

Latest podcast episodes about hristiyan

Yeni Şafak Podcast
Ali Saydam - Aşk, her eve lazım…

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later May 8, 2025 7:33


Aslında bütün dinlerin ortak kavramlarındandır: Aşk… Dört çeşidi olduğundan söz edilir; 1. İlahi aşk, 2. Memleket aşkı, 3. Aile, dost, insana karşı aşk, 4. Karşı cinse duyulan aşk… İslamiyet'te vardır… Hele de tasavvufta… Hinduizm'de mebzul miktarda bulunur… Hele de Hindistan'da… Farklı inanç ve uygulamaların bir arada bulunduğu büyük bir dini çeşitliliğe sahiptir, dünyanın en büyük dinlerinden dördünün, yani Hinduizm, Budizm, Jainizm ve Sihizm'in doğum yeridir Hindistan… Ayrıca hatırı sayılır bir Müslüman ve Hristiyan nüfusa sahiptir…

Genç Derneği
Hristiyan Topraklarında Gözlerden Yaşlar Akıtan Sahabe | Örnek Nesil B02

Genç Derneği

Play Episode Listen Later Mar 5, 2025 19:37


Mekke'de gördükleri zulüm karşısında Habeşistan'a hicret eden Müslümanlar, adil hükümdar Necaşi'nin himayesine sığındılar. Ancak Kureyş, onları geri almak için elçiler gönderdi. Necaşi, tarafları dinlemek istediğinde, Müslümanları temsilen Ca'fer bin Ebi Talib (r.a.) söz aldı ve Kur'an'dan Meryem Suresi'ni okuyarak İslam'ı anlattı. Bu sözler karşısında Necaşi ve saraydaki din adamları gözyaşlarını tutamadılar. Kral, Müslümanları teslim etmeyi reddetti ve onları koruması altına aldı. Tarihin en etkileyici anlarından birini sizler için seslendirdik. Daha fazlası için Genç Podcast'i takip etmeyi unutmayınız ✨ #HabeşistanHicreti #CaferBinEbiTalib #İslamTarihi #Kur'an #Adalet #GençPodcast

Sözler Köşkü Kitaplığı
Hz. İsa Aslında İslam'ı Anlatıyordu, Eski Hristiyan Müslüman Oldu! - Sözler Köşkü

Sözler Köşkü Kitaplığı

Play Episode Listen Later Jan 3, 2025 24:53


Merhaba Arkadaşlar, Bugünkü podcastimizde Sorduk konseptimizin bu bölümünde eski hristiyan Paul Williams'ın müslüman olma hikayesini sizler için derledik. Keyifli dinlemeler...

Yeni Şafak Podcast
TAHA KILINÇ - Tan yeri ağarırken…

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 15, 2024 5:11


Alman İmparatoru I. Otto'nun 953'ün sonbaharında Kurtuba'ya elçi olarak gönderdiği Gorzeli rahip ve diplomat John, Endülüs Emevî Hilâfeti'nin bu görkemli başkentine ayak bastığında acaba neler hissetmişti? O dönemde nüfusu 250 bine ulaşan Kurtuba, Avrupa'nın en büyük şehri; Konstantinopolis ve Bağdat'la birlikte dünyanın en kalabalık üç metropolünden biriydi. Camilerinin, hamamlarının, saraylarının ve kütüphanelerinin şöhreti her yere yayılmıştı. Muntazam caddeleri pırıl pırıl, sokakları da geceleri bile aydınlıktı. Avrupa'nın dört bir yanından Hristiyan gençler, İslâm kültürüne karşı derin bir hayranlık içinde, başlarına sarıklar sararak Kurtuba'ya akın ediyor, şiir meclislerine katılarak Arapçalarını ilerletiyordu.

Bir bakışta
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın öldürülmesi sonrası bölgede durum ne?

Bir bakışta

Play Episode Listen Later Sep 28, 2024 20:55


Lübnan Hizbullahı, liderleri Hasan Nasrallah'ın dünkü İsrail hava saldırılarında hayatını kaybettiğini açıkladı. Nasrallah'ın öldürmesi bölgede nelere yol açabilir? Anadolu Ajansı Ortadoğu Haberleri Müdürü Turgut Alp Boyraz ile konuştuk.

Yeni Şafak Podcast
TAHA KILINÇ - Oxford'un merkezi

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Sep 14, 2024 5:27


Tarihî kabristanlarda bir mezarı ararken, bazen uzun vakitler geçebiliyor. Oxford'un kuzeyindeki Wolvercote Mezarlığı'nda çok şükür böyle olmadı. Aradıklarımızı, elimizle koymuş gibi bulduk: J.R.R. Tolkien (1892-1973) ve Albert Habib Hourani (1915-1993). Tolkien'e dair merakım “magazin” seviyesindeydi, ama Hourani'nin kabrinin başında hürmetle ve muhabbetle durdum. Lübnanlı Hristiyan bir ailenin oğlu olarak İngiltere'de dünyaya gelen Albert H. Hourani, gençlik yıllarında “köklerini aramak üzere” Ortadoğu'ya dönmüştü. Beyrut'ta yaşadığı dönemde Filistin meselesine derin bir sadakatle bağlanan Hourani, Siyonist işgale ve onun hamisi İngiliz yönetimlerine karşı tavrını erkenden netleştirdi. 1946'da Filistin'e gönderilen soruşturma komisyonunda görev aldı, Yahudilere karşı Arapları güçlü biçimde savundu. 1951'den 1979'da emekliye ayrılıncaya kadar Oxford Üniversitesi'nde Ortadoğu tarihçisi olarak ders veren Hourani, hem Doğu'ya dair önyargıları ve yanılgıları tashih etti hem de birbirinden önemli metinler kaleme aldı. Hourani'yi dönemindeki tarihçilerden ayıran en önemli özelliklerinden biri, Osmanlı İmparatorluğu'na yaklaşımda benimsediği müspet tavırdı.

EKSEN
‘AFD ile Hristiyan Demokratların birlikte davranabileceği yeni bir büyük koalisyon pişiriliyor'

EKSEN

Play Episode Listen Later Sep 4, 2024 84:12


Osman Çutsay'a göre Almanya'da Hristiyan Demokratlar ve AFD arasında sağ koalisyon döneminin yaratılabilmesi için çalışmalar başladı. Sosyalizmsiz kalan Almanya'nın yönetilme sorunu yaşadığının altını çizen Çutsay, Sahra Wagenknecht hareketinin katıksız bir sol ve sosyal demokrat çizgiyi benimsediğini ve karşılık bulduğunu ifade etti.

Yeni Şafak Podcast
TAHA KILINÇ- Yıkımdan sonra…

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Sep 4, 2024 5:07


Haçlıların bugünkü Ortadoğu'yu tamamen işgal ettiği zaman diliminde (1097 ve sonrası) yaşamış olmayı tasavvur ettiniz mi hiç? İznik'te, Urfa'da, Antakya'da, Trablusşam'da, Halep'te, Marratu'n-Nu'mân'da, Humus'ta, Şam'da, Kudüs'te, Akkâ'da kılıçtan geçirilen binlerce Müslüman… Yağmalanan zenginlikler, yakılan kütüphaneler, yok edilen mimarî eserler… Hristiyan barbarların eline geçen İslâm medeniyetinin nice nadide beldesi… O zamanlarda yaşasaydık, muhtemelen artık tarihin sonunun geldiğinden, kıyametin bütün alametlerinin belirdiğinden ve İslâm coğrafyasının bir daha asla ayağa kalkamayacağından dem vuracaktık.

Yeni Şafak Podcast
İHSAN AKTAŞ - İSRAİL DEVLETİ DEVLET OLMA MEŞRUİYETİNİ KAYBETTİ

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 10, 2024 5:46


"Bugün Gazze'de ABD ve İsrail ortaklığı ile bir okul bombalandı 100 Müslüman Filistinli hayatını kaybetti ve bu bilgi, tarihe çok sıradan bir istatistik veri olarak geçti." Varlığını ve meşruiyetini sapık kehanetlere bağlamış bir terör örgütü ile karşı karşıyayız. Kendilerinin seçilmiş ırk olduğuna inanan ve diğer insanların Amâlek, yani "hayvanımsı" varlıklar olduğunu varsayan bir sapıklıkla yüz yüzeyiz. Orta Çağ Hristiyanları haklı mıydı? Kaderin cilvesine bakın ki, bugün Yahudilerin Müslüman, Hristiyan ve diğer din mensupları için yaptıkları tanımlamaların aynısını, asırlar boyu Hristiyanlar Yahudiler için yapmıştı. Yahudilerin tarihine kısaca bir göz atacak olsanız, bugün Filistinlilerin yaşadığı zulmün benzerini, Avrupa'nın birçok başkentinde Yahudiler yaşamıştır. İşin en ilginç yanı da tarih boyunca Yahudilere insanlık dışı muamelede bulunanların Hristiyanlar olmasıdır. Richard Sennett'in "Ten ve Taş" adlı kitabında, "Shakespeare tiyatrosunda kardinallerin, Yahudi tüccarlara iyi davranmasını teşvik ederken, sokaktaki Hristiyanlar Yahudilerin yarı insan, yarı hayvan olduğuna inanmaya devam ediyordu." Batıda Yahudiler için, "maddi ve manevi bütün hastalıkların onlardan kaynaklandığına inanılırdı." Bu sebepten dolayı Babil sürgünü, Atina sürgünü, Roma sürgünü, Paris sürgünü, Londra sürgünü ve liste uzayıp gider. Ayrıca Hristiyanlar 4 konuda Yahudilerden kuşku duyup nefret etmişlerdir: 1. Yahudiler Hz. İsa'yı öldürmüşlerdir. 2. Tefecilik ve faizcilik yapıyorlardı 3. Bebekleri kaçırıp ayinlerde kanını içme sapıklıkları. 4. Maddi ve manevi hatalıkların “veba” dâhil Yahudilerden yayılması. Yahudilerin Hristiyanlarla olan imtihanı, Hollywood yapımı Hitler katliamları ile zihinlerde yer bulmaktadır. Hem Hristiyanlar hem de Yahudiler, Yahudi düşmanlığının gelecek kuşaklara bir gelenek olarak devredilememesi için konunun Hitler'in soykırımcılığı ile sınırlı kalmasından memnunlar. Bu durum oldukça ince düşünülmüş, üzerine büyük siyaset inşa edilmiş bir paradigmaya dayanıyor. Siyonistler, dünya hakimiyetini Hristiyanlardan gelebilecek tehlikelere karşı oluşturmuşlardır. Bir Yahudi hiçbir zaman bir Hristiyan'a güvenmez, onları ancak köleleştirerek rahat ederler. Biden, ağır tonajlı bombaları İsrail'e vermekte kısa bir süre tereddüt edince Netanyahu, "Söz veren Yahudi değilse, o söze güven olmaz" mealinde bir tweet attı.

Yeni Şafak Podcast
İHSAN AKTAŞ - Ya Gavura Teslim Olacağız Ya Da Büyük Bir Imparatorluk Kuracağız

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 4, 2024 5:29


Uzun zamandır kafamı meşgul eden bir konu vardı: İsrail'in Gazze'de uyguladığı soykırım karşısında İslam ülkelerinin duyarsızlığı. Bu konu, daha bir önemli hale geldi. Arap-İsrail savaşlarından sonra uzun yıllar Arap devletleri, meşruiyetlerini ABD'den aldıkları korumanın dışında Filistin davasına verdikleri destekle sağlıyordu. Hangi devlet başkanı Filistin'e ne kadar yardım etti, kim Filistinlilere ev sahipliği yaptı, kim Arafat'a diplomatik alan açtı; bütün bunlar Arap devletlerinin halklar nezdinde meşruiyetini sağlıyordu. Diğer taraftan, bütün dünyada sağ-sol çatışmalarında ve entelektüel ortamlarda taraf olmanın anlamı; sol Filistin'den yana, sağ ya da ABD'nin safında olanlar İsrail'den yana tutum takınıyordu. ABD'nin Ortadoğu eyaleti olan İsrail, aynı zamanda kurmuş olduğu Siyonist tekelle ABD'nin de yöneticisi. Bu yaklaşımı birkaç cümleyle açmak lazım. Siyonist Yahudiler dünyada finans gücünü elinde bulunduruyor; bu tekel medya ve ticaret tekelini doğuruyor ve bu iki tekel doğrudan ABD siyasetini zapturapt altına alıyor. Bugün Demokrat Parti ve Cumhuriyetçi Parti'nin kongre üyelerinin %80'i İsrail lobi şirketleri tarafından yönetilip denetlenmektedir. - Kongre üyesi İsrail'e karşı çıkarsa bir daha seçilemez. - Sinema sanatçısı İsrail aleyhine bir cümle kurarsa hayatı kararır. - Ünlü bir şarkıcı Siyonizm çıkarlarına ters gelen bir cümle kurarsa sahne alamaz. - Bir gazete ya da gazeteci Siyonist çete hakkında bilgi veremez. - İsmail Haniye suikastı ile ilgili BBC'de haber yoktu; düşünsenize, dünya bu haberle çalkalanıyor. Ortaçağ'da Engizisyon ve Papalığın kontrol altına almış olduğu Hristiyan kitleler bugün Yahudilerin boyunduruğu altında hiçbir konuda hak sahibi değiller. Müslüman ülkelerin diktatörler eliyle yönetilmesi ve sürekli işgale uğramalarından dolayı ABD ve İsrail sistematik bir şekilde işgali derinleştirirken, özellikle Suudi Arabistan, BAE, Ürdün bu savaşta İsrail'in safına geçmiş durumda ve kendi halklarının ne düşündüğü hiçbirisinin umurunda değil. Osmanlı Devleti bir yıkım ihtimali ile karşı karşıya gelince, devleti var etmek için yeni fikir akımları oluşturmuş; Yusuf Akçura'nın tasnif ettiği üç tarzı siyaset bütün yönleriyle tartışılmış ve taraftar bulmuştur. İslamcılık, milliyetçilik ve batıcılık bugün Türkiye Cumhuriyeti siyaseti içerisinde canlı bir şekilde yaşamaya devam etmektedir. Zaman zaman birisi, zaman zaman öteki, zaman zaman üçü birlikte siyasetimizde etkili olmaktadır.

Yeni Şafak Podcast
İSMAİL KILIÇARSLAN - Bu bir savaş ilânıdır

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 30, 2024 4:56


Paris Olimpiyatlarının açılış töreninde sergilenen “LGBT performansı”, hemen bütün dünyanın gündemine oturuverdi. Macron, “bizim vergilerimizi bu saçmalıklara harcadıklarına inanamıyorum” diyen milyonlarca Fransız vatandaşının aksine, “Fransa budur” diyerek aslında meselenin ne olduğuna dair bir işaret fişeği de yakmış oldu. Tören boyunca ortaya çıkan diğer rezalet görüntüler bir yana, Hristiyan dünya için çok büyük bir sembolojisi ve doğal olarak semiyolojik anlamı olan “İsa'nın Son Yemeği” tasvirine yapılan LGBT suikastı bir yanaydı bence. Çünkü o görüntüler yepyeni bir sembolik alan, bir semiyoloji üretti. O rezilliğin işaret ettiği yer, öyle alelade bir “trans bireyler vardır, onlara saygı duyacaksınız” zevzekliği değildir. Böyle düşünen, yani meseleyi “LGBT ideolojisi” ekseninde sınırlı zanneden herhangi birinin bu mücadeleye başlama şansı bile yoktur. Derdimi biraz geriden alayım. Vaktiyle kabaca “insan, Tanrı'yı yenebilir” fikriyle hareketlenen ve müesses kilise nizamıyla savaşıyormuş gibi yapıp aslında insana bütün hırs ve haz alanlarını sınırsız kılmayı hedefleyen reform, Rönesans ve aydınlanma süreci deneyiminin yirmi birinci yüzyılın başında gelip dayandığı yer şudur: “Tanrı'yı dünyadan bütünüyle kovarak yepyeni bir insanlık inşa etmek.” Bu “yeni insanlık”, konturlarını küresel kültür endüstrisinin belirlediği, yepyeni bir emperyalist deneyimi içerisinde barındıran ve temel olarak dünya nüfusunun kontrol altına alınarak azaltılmasından kaynakların merkeze doğru akmasını garanti altına almaya kadar pek çok ajandası olan bir kavramsallaştırmadır. O “merkez” eskiden Batılı ülkelerdi malum. Şimdiyse küresel ölçekli şirketlerin oluşturduğu bir konsorsiyum. LGBT ideolojisi, bu “yeni insanlık yaklaşımı”nın sadece bir göstergesi. Azınlıkların çoğunluklara fiziksel ve sosyolojik tahakkümü, multikulturalizm görünümlü monokültür dayatmaları, milletlerin birbirine benzeşimi, öğretilmiş duyarlılıklar, faizli finans düzenine tam teslimiyet gibi daha pek çok dalı budağı var bu yaklaşımın. “Şeytanın ideolojisi” desek sezadır bu yeni ideolojik yaklaşıma. Macron “Fransa budur” derken ne dediğini, hangi merkeze nasıl hizmet ettiğini, neyi hedeflediğini adı gibi biliyor. Bir bakıma ülke olarak kalmak isteyen ülkelerle ülkeleşmiş şirketler arasındaki amansız mücadelede ülkesini o büyük konsorsiyuma haraç mezat satıyor. Hangi sözleri aldığını elbette bilmiyorum ama bazı sözler aldığından eminim. Zelenski şebeleği, Kanada'nın bisiklete binen dangalağı falan bir şekilde idare edilebilir güçlerdi ama Fransa'nın “bu işin merkezi artık benim” manasına gelecek bir açıklama yapması az şey değildir. Tam tamına bir savaş ilânıdır hatta.

Yeni Şafak Podcast
SAMET KARAGÖZ - Öncü Bir Sanatçı: Bill Viola

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 17, 2024 2:35


Birçok kişi ilk etapta eleştirse de sanat her zaman teknolojik gelişmeleri yakından takip eder. Bugün klasik sayılan eserlerin de dönemin son teknolojik gelişmeleri kullanılarak ortaya çıktığını sanatla yakından ilgilenmeyenler bilmezler. Günümüzde dijital sanat, özellikle de yapay zekâ kullanılarak oluşturulan sanat eseri bir çok kişi tarafından temelden eleştirilirken bu hususun hep göz ardı edildiğini düşünüyorum. Sanat teknolojiyle iç içedir çünkü sanat yenilik peşindedir. Yeni olanı takip eder. Bugün yaşadığımız dijital devrimin kökleri ve dijital sanat dediğimiz hareket 60lı, 70li yıllara kadar götürülebilir. Çünkü Batı'da bu tarihlerde bilgisayarlar yavaş yavaş yaygınlaşmaya başladı. Bunun farkına varan sanatçılar da bu alanın ilk örneklerini verdiler. Sıklıkla eleştirilen bir başka husus da video sanatına yöneltildi. Resim varken bu tarz bir üretimin olmadığı iddia edildi. Bu akımın en önemli isimlerinden ve hatta kurucusu olarak Koreli Nam Jun Paik kabul edilir. Paik'in üretimlerini görüp hayran kalan isimlerden biri de Amerikalı Bill Viola'dır. 2019 yılında Borucan Contemporary'de kapsamlı bir solo sergisi açılan Bill Viola geçtiğimiz günlerde hayatını kaybetti. Öncü bir sanatçıydı. Video sanatını bugün artık yeni medya sanatı dediğimiz alana taşınmasında büyü katkısı oldu. Viola'nın eserlerinde duygular, insan deneyimleri, doğaüstü ve bilinç altı gibi dünyanın her yerinde geçerli olabilen uluslararası konular sıklıkla yer alır. Viola eserlerinde yavaş çekim ve görüntü manipülasyonuna sıklıkla yer verir. Viola kariyeri boyunca Zen Budizmi, Hristiyan mistisizmi ve İslam tasavvufundan ilhamlar alarak eserler üretti. Benzer şekilde Ortaçağ ve rönesans sanatındaki bazı estetik yaklaşımları eserlerine aktardı. Bu dönemlerde dini resimler ya kamuya açık kilise veya şapeller için yapılıyordu ya da kişilere özel üretiliyordu. İşte Viola bu kişilere özel üretimin estetik yaklaşımını eserlerine aktardı. Eserlerinde dülaist bir yaklaşım benimsedi. Yani iyi varsa kötü de olmalı, şık varsa karanlık da olmalı, yaşam varsa ölüm de olmalı. Bu yaklaşımı eserlerinde baskın olarak görmek mümkündü. Bu bağlamda eserlerini kavramsal ve görsel olarak iki ana kategoride değerlendirmek de mümkün. Hatta bazı eserlerinde bu ikisinin birleşimi de yer almakta.

Yeni Şafak Podcast
SÜLEYMAN SEYFİ ÖĞÜN - Bir suikast teşebbüsünün derinlikleri

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 15, 2024 6:34


Rahmetli Alev Alatlı ile hem berâber yaptığımız programlarda, hem de kendi aramızda tatlı tatlı tartışırdık.(Doğrusu o günleri çok özlüyorum). Tuhaf olan, bu farklılıkların, pek çok insanın mesele etmediği mevzularda olmasıydı. Belki de tartışmalarımız ne kadar uzlaşmazlığa savrulsa da aramızdaki abla-kardeş hukûkunun bundan miskâl-i zerre zarar görmemesinin sebebi de buydu. Belki de onca zıtlıklara rağmen bizi seneler boyu dost kılan, başkalarının mesele etmediği bâzı meseleleri mesele edinmiş olmamızdı. Elbette üzerinde hemfikir olduğumuz mevzular da vardı. Bunlardan birisi de, ABD'nin katkısız cumhûriyetçi olduğu, buna mukâbil Amerikan demokrasisinin bir yanılsamadan ibâret kaldığı tespitiydi. Modern dünyâda cumhûriyetçilik bir burjuva tasarımıdır. Burjuvaların zihniyet iklimi bir sıkışmışlığı yansıtır. Bu sıkışmışlık modern toplumsal işbölümünde burjuvaların ortada yer almasından kaynaklanır... Bir tarafta târihsel-kültürel iddialarıyla donanımlı ve burjuvaları sonradan görmüşlükle (par venu) küçümseyen egemenler olarak aristokrasi vardır. Diğer tarafta ise burjuvaların bağrından çıktıkları geniş alt veyâ halk kesimleri (populus) yer almaktadır. Burjuva dünyâ, emek ve gayretleri istidatlarla birleştiren bireysel başarı hikâyelerine dayanır. Burjuvalar kendilerini gerçekleştirmiş başarmış, bilhassa meslekler dünyâsında tutunum sağlamış bireylerdir (selfmade man). Bu başarılar ve beceriler burjuvaların, atalarıyla müftehir olan aristokratlardan farklı olarak yeni bir şeref anlayışına sâhip olmalarına yol açmıştır. Bu yeni şeref anlayışından beslenen ve özgüven kazanan burjuvalar atavist aristokratlara karşı kültürel bir avantaj da sağlamış oluyorlardı. Burjuvanın târih görgüsü kaçınılmaz ve bilinçli olarak sığ ve yüzeyseldir. Her zaman günceli, tecrübî somutluğu vurgular. Dahası, geleceği kutsar. Aristokratların donmuş târihçi iddialarının aksine onlar çok daha dinamik bir boyut kazanmışlardır. Buradan fişeklenen burjuva entelektüalizminin kuvvetli bir kanadı olan farmasonikler, büyüleyici söylemler üzerinden kurgusal hikâyeler geliştirdi. Cumhûriyetçilik işte tam da bu iklimin meyvesiydi. Bu büyüleyici fikir ve söylemler, aşağıdakilere, Hristiyan kurtuluş müjdesinin yerini alan dünyevî yeni bir kurtuluş müjdesi sunuyordu.

Yeni Şafak Podcast
İhsan Aktaş - Gazze Soykırımı karşısında İrlanda farkındalığı

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 4, 2024 5:54


İsrail, son yedi aydır Gazze'de, orta çağ Hristiyan devletlerinin ve Hitler'in Yahudilere yaptığına rahmet okutacak bir soykırıma imza attı. Bu vahşet karşısında, dünyada nefes alan her insan bir sınavla yüzleşti. Bu sınav, başlı başına bir insanlık sınavıydı. Devletler bu sınav karşısında kimliklerini ortaya koydular. Devletlerden bağımsız olarak siyasetçiler de kimlik ve kişiliklerini sergilediler. Medya organlarının ne kadar özgür olup olmadığı anlaşıldı. Halklar bazında bazı milletler topyekûn tavır takındı. ABD, İngiltere ve Almanya başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinin Siyonizm kuşatması altında olduğu ayan beyan ortaya çıktı. Devlet başkanlarının ve parlamenterlerin özgür olmadıklarını gördük. Ülkemizdeki bazı kişilerin reflekslerinden Siyonizm etkisinin ulaşmadığı kara parçasının kalmadığını fark ettik. Arap ülkelerinden Mısır ve Katar dışında hiçbir devletin etki üretme kapasitesinin kalmadığını yeniden öğrendik. Özellikle Suudi Arabistan Krallığı'nın dış politika etkisinin ne kadar zayıf olduğunu test etmiş olduk. Çin ve Rusya oldukça temkinli tutum takındılar. Oysa Ukrayna savaşı ve Filistin mukayesesi, Rusya için bir nefes alma imkânı sunabilirdi. Çin ise Doğru Türkistan meselesinin gündem olmaması için bu soykırıma sessiz kalmayı tercih etti. Ancak Tayvan konusunda Batı bloğu ile karşı karşıya kalacak ve bu ikircikli tavrı dünya kamuoyunun dikkatinden kaçmayacak. GAZZE SOYKIRIMI DÜNYADA NELERİ DEĞİŞTİRDİ:

Yeni Şafak Podcast
ÖMER LEKESİZ - Tradisyonel Irfanın Neresindeyiz?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later May 24, 2024 4:47


Aşağıda arz edeceğimiz hususların doğru anlaşılabilmesi için yazı başlığımdaki tradisyon ve irfan kelimelerini ana hatlarıyla açıklamam gerekmektedir. Latince traditio, nakil-teslim, it'a-intikal, ders-tedrisat, nakil-rivayet, tarih-kulaktan kulağa intikal / tarihi an'ane… demek. Mustafa Namık Çankı'dan aktardığım bu açıklamadaki her bir teriminin ayrıca açıklanmaya muhtaç oluşundan da anlaşılacağı üzere tradisyon, tradisyonel ve taradisyonalizm olarak çok yönlü bir kelimenin, kavram ve bir tefekkür tarzına mahsus nazariyatın karşımıza çıktığı aşikardır. burada bunların hepsine değinemeyeceğime göre, Çankı'nın açıklama tahtında başvurduğu nakil, taklit, mütevatir, an'ane, haber-i sadık… kelimelerine onun Büyük Felsefe Lûgat'ından (Haz.: Recep Alpyağıl, 2021 ) bakılmasını önererek, taradsiyonalizm terimi için de Hüseyin Yılmaz'ın şu tanımlamasıyla yetinelim: “Gelenekselcilik: Latince tradition kelimesi, bir başkasına aktarmak, teslim etmek, birine vermek anlamlarına gelen tradere fiilinden türemiştir. Yine bu kelimeden türeyen traditio da aktarım anlamının yanı sıra eğitim ve öğretim anlamına da gelmektedir. Gelenek kelimesi günlük dildeki bilinen anlamlarının ötesinde Gelenekselci Ekol tarafından daha kapsamlı şekilde adeta yeniden tanımlanmıştır. Buna göre gelenek demek bir anlamda aktarım demektir. Aktarmak hem önceden varolanı korumak hem de aktarılmış olana sahip çıkmak anlamlarına geldiği için iki yönlü işlemekte ve bir tür yenilenmeyi de ima etmektedir.” (Dinler Tarihinde Tradistonel Prespektif – Ezeli Hikmet ve Dinler, 2003) İrfan ise, lûgatta “bilmek, tanımak, ikrar etmek” (TDV İA), ıstılahta “Hak taliplerinin Hakkı tanımak ve ona ulaşmak için seçtikleri yol ve yordam” demektir. (Seyyid Cafer Seccâdî, Tasavvuf ve İrfan Terimleri Sözlüğü, 2007) Bilgi anlamıyla marifetin salt irfan tanımıyla tasavvufi bir ekol haline gelmesi Molla Sadrâ (ö. 1050/1641) iledir. Şîa ulemânın desteğiyle İran devletinin tasavvuf okullarını yasaklaması üzerine Molla Sadrâ kendi eğitimini böyle isimlendirmiş ve kelime, marifet olarak yerleşikliği nedeniyle de yaygın bir kullanım kazanmıştır. Bu bağlamda Gelenekselciliğin özellikle Batılı Müslüman entelektüellerce müstakil bir ekol olarak yeniden işlenmesi Tradisyonel irfan tamlamasına da zemin oluşturmaktadır. Zira irfan şeriatlar (Yahudi, Hristiyan, İslam irfanı), medeniyetler (Doğu, Batı irfanı) ve bölgeler (Hind İrfanı, Isfahan İrfan Ekolu) itibariyle ayrımlara muhatap olabilmektedir. Bizim zamanımızdaki Gelenekselcilik “Batı modernliğine geleneksel perspektiften yöneltilmiş tüm tepkileri kapsamaktadır. (…) Batı modernizmine alternatif olarak sunulan Genelekselci Ekol, ilk bakışta kendi içinde belirsizlikler barındırıyor gibi görünmektedir. (…) Ekolün kurucusu René Guénon, ekolün kuramsallaşmasında ve yaygınlaşmasında önemli katkıları olan Frithjof Schuon ve ekolün günümüzdeki en önemli temsilcisi Seyyid Hüseyin Nasr, İslâm dinine mensup olmalarına rağmen, Ananda K. Coomaraswamy ve Julius Evola gibi başka dinlere (…) mensup isimlerin ekol içinde yer almaları; Guénon'un büyük düşünce gelenekleri arasında ayırım yapmaması ve Schuon'un ‘dinlerin aşkın birliği' tezini savunması çeşitli soruları gündeme getirmektedir. Ayrıca Gelenekselci Ekolün tasavvuf anlayışının, dinler arasındaki inanç sınırlarını esnettiği gözlemlenmekte ve belli bir dinin amentüsünün üzerinde dinler-üstü bir inanç sisteminin bulunup bulunmadığı, dolayısıyla ortada teolojik bir sorun olup olmadığı sorularını akla getirmektedir. Bu teolojik sorunsalın yanı sıra, Gelenekselcilik söz konusu olduğunda, önemli sosyolojik ve felsefi sorular da gündeme gelmektedir.” (Modernizm ve Gelenekselcilik Arasında Din, edt.: Şamil Öçal – Cevat Özyurt, 2013) Bu duruma yazı başlığımız olan sorudan baktığımızda

ERKAM RADYO
Yüzakı-Yahudi Hristiyan Siyonizminin Kökündeki Bela Dinde Aşırılık

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later May 8, 2024


SESLİ DERGİ
Yüzakı-Yahudi Hristiyan Siyonizminin Kökündeki Bela Dinde Aşırılık

SESLİ DERGİ

Play Episode Listen Later May 8, 2024


Yeni Şafak Podcast
MAHMUT AY - 29. Yazı Gazze'de Bayram İstanbul'da Matem!

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Apr 8, 2024 7:25


Bayramın tadını oruç tutanlar çıkarırmış. Matemin büyüğünü de, kaybı büyük olanlar yaşarmış. Mübarek ramazanın hitamına geldik. İki gün sonra bayram… Bayramı en çok kimler hak etti dersiniz? Elbette ki orucu her manasıyla tutanlar. Aylardır, “tek dişi kalmış canavar suretindeki medenî dünya”nın gözleri önünde, kendilerini “uydurdukları tanrılarının seçkin kulları, diğer bütün milletleri ise, kendileri için yaratılmış kölecikler güruhu” olarak gören; dahası, “ataları Yakub'un, tanrıları ile güreşip onu yendiğine” inanan narsist şizomanik bir milletin kurduğu terör devletinin en ağır silahlarla en acımasızca saldırdığı Gazzeliler, bir aydır değil, sekiz aydır oruç tutuyorlar. Hem de yalnız açlık ve susuzluktan ibaret olan oruç değil. Evsizlik orucu, yurtsuzluk orucu, evlâtsızlık orucu, eşsizlik orucu, ana-babasızlık orucu, sahipsizlik orucu… İşte gerçek orucu onlar tuttu ve onlar hak ettiler bayramı. Onlara yapılan bu zulmü çaresizce seyreden, bir şeyler yapmak istese de yapamayan bizler ise, matemin büyüğünü yaşayacağız. İki milyarlık İslâm âlemi olarak “ümmet” bilincini, “vahdet” şuurunu ve “kuvvet”imizi kaybedişimizin matemini… Yeni Selahaddinler, yeni Fatihler yetiştiremeyişimizin matemini… İşte bu sebeple; aylardır orucun her türlüsünü bütün asaletleriyle tutan Gazzeliler hak ettiler bayramın tadını çıkarmayı. Bizse, kaybettiklerimizin büyüklüğü nispetinde hak ettik derin yasımızı tutmayı. Peki, ya -sözüm ona- medenî dünyaya ne demeli? Özellikle son dört asırdır, kendilerini dünyanın efendileri olarak gören, olanca kibirleriyle dünya milletlerine bilim, felsefe ve ahlâk öğretmenliği yapan, rönesansıyla, hümanizmasıyla, aydınlanmasıyla çıktığı yolun nihayetinde “tarihin sonu”nu getirdiğini, insanlığın yükselebileceği nihâî zirveyi yakaladığını iddia eden küstahlık ve kibir âbidesi medenî dünya… Kendini insancıl ve adil, ötekini barbar ve zalim gören medenî dünya… Gazze'de masum bebeler katledilirken, neredeydi bu medenî dünya? Sessiz ve tarafsız bile kal(a)madı. Bebekleri, kadınları, hastaneleri, ambulansları bombalayan katillerin yanında yer aldı. Hem de sadece siyasetçileriyle değil, yaşayan en büyük düşünürler olarak gösterilen sözde filozoflarıyla da… Ne demişti Cemil Meriç? “Çağdaş Avrupa'nın en ‘insancı' filozoflarına bir göz atın, hepsi şiddete âşık… Kıyıcılık kanında var Avrupalı'nın” (Bu Ülke, s. 207). Ey medenî dünya! Biz doğuluları vahşi barbar, biz Müslümanları potansiyel terörist olarak gören ve gösteren sözde medenî dünya! Şunu iyi bil ki, bugün Gazze'de uygulanan katliamın bir benzeri, -olmaz ama hadi farz edelim ki- nüfus kayıtlarına göre yüze doksan dokuz nokta bilmem kaçı sözde Müslüman olan bir ülkenin, kimliğinde “Müslüman” yazan liderleri tarafından bir Hristiyan ya da Yahudi toplum üzerinde uygulansaydı, yine aynı şekilde karşı çıkardım. Çünkü –sizin beğenmediğiniz- inancım bunu gerektiriyor, o inancın beslediği insanlığım bunu emrediyor. Ah medeni dünya! Sen değil misin; kıta kıta dolaşıp ülkeleri, milletleri sömüren! Sen değil misin; iki tane dünya savaşı çıkarıp milyonları katleden? Dünyayı bilmem kaç yüz defa yok edebilecek potansiyele sahip atom bombaları üreten… Her gün daha ölümcül silahlar icat eden ve bu silahları satmak için masum insanların ülkelerinde savaşlar çıkarıp onları katleden? Sen değil misin, “Demokrasi getireceğim.” diye yakıp yıkıp işgal ettiğin ülkelerin doğal kaynaklarını hortumlayan? Sen değil misin, güya tanrıyı öldürüp yerine kocaman bir nefs tanrısı yaratan? Sen değil misin, post- moderniteyi icat edip hiç bir değer bırakmayan? Sen değil misin, aileyi kendine engel görüp, her türlü aracınla aile kurumunun kökünü dinamitleyen? Sen değil misin; bütün dünyayı pazarın, bütün insanları müşterin haline getiren? Sen değil misin, sosyal medyayı her türlü mahremiyetin çiğnendiği bir ahlâk mezbeleliğine çeviren?

Oradan Buradan Bilgi
Oruç ve Diğer Dinler

Oradan Buradan Bilgi

Play Episode Listen Later Mar 23, 2024 16:33


*Bahai dininde oruç*Budizm dininde oruç*Hristiyan dininde oruç*Hinduizm dininde oruç*Caynizm dininde oruç*Yahudi dininde oruç*Mandeizm dininde oruç*Taoizm dininde oruçInstagram: https://www.instagram.com/oradanburadanbilgi/Twitter: @oradanburadanb*Reklam ve İş birlikleri için: oradanburadan7@gmail.comKAYNAKLAR*https://bahaitr.org/* https://www.christianity.com/bible/9-reasons-fast-other-than-swimsuit-season.html* https://www.nedenisa.com/hristiyanlikta-oruc/* Yahudilikte Oruç – Doç. Dr. Muhammet TARAKÇI* https://acikders.ankara.edu.tr//SABİÎLİK.docx* "History of the Fast". Archived from the original on 27 December 2014. Retrieved 2016-02-14.* Conte, Jeanne (2001). Lenten Reflections. Nova Publishers. pp. 4–5. ISBN 978-1-56072-737-8.*Tevrat*İncil

Yeni Şafak Podcast
Aydın Ünal - Allah bize yeter… O ne güzel dosttur!

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Mar 11, 2024 5:10


Her yönden kuşatıldık. Hristiyan, Musevi, Siyonist, Budist, Hindu, Şamanist, ateist ve daha nicesi Müslüman düşmanlığında ittifak ettiler, güç birliği yaptılar. Şair Fuzuli'nin asırlar önce kim bilir hangi iç sıkıntısıyla yazdığı “Derd çok hemderd yok düşman kavî tâli' zebun” (Dert çok, derdi paylaşan yok, düşman güçlü, talih zayıf) dizeleri bugün ümmet-i İslâm'ın ortak sesi oldu. Evet, düşman güçlü, hem de çok güçlü. Çok paraları var… Afrika'nın elmaslarını, Amerika'nın altınlarını, Ortadoğu'nun petrolünü çaldılar. Ekmeği de emeği de sömürdüler. Ticaret yollarını tuttular. Yoksul bıraktılar, borç verdiler, faizle, tefecilikle daha da çok kazandılar. Dilediklerini büyütüyor, dilediklerini yok ediyorlar. Hırsla üretiyor, azgınlıkla tüketiyorlar. Hesabı bilinmez hazinelerin üzerinde oturuyor, suyun başında duruyor, paralarıyla köleler, ülkeler, zalim diktatörler satın alıyorlar. Çok güçlü silahları var… Karada, denizde, havada ölüm yağdıran, yenilmez gibi görünen orduları var. Bir düğmeye basıp insanlığı tümden yok edecek bombaları var. Bilimde çok güçlüler… İnsanlığın birikimini şeytanca hedefleri için tutsak ettiler. Üniversitelerinde sömürmenin ve öldürmenin ilmini çoğaltıyorlar. Dünyanın her yanından zeki çocukları devşirip, dönüştürüp yıkıcı emellerine alet ediyorlar. Hikmete açılan tüm kapıları kapatıyor, kendi şahsi çıkarlarına hizmet etmeyen bilgiyi bilgiden saymıyorlar. Kendileri gibi düşünmeyenlere tahammülleri yok. Bilgiyi de, bilimi de, akademiyi de esir almış durumdalar. Kültürde çok baskınlar… Kendi dillerini, inançlarını, yaşam tarzlarını, alışkanlıklarını, müziklerini, filmlerini bütün dünyaya dayatıyorlar. Televizyonları, radyoları, gazeteleri, kitapları, internet içerikleriyle en ücraya kadar ulaşıyor, beşikteki bebeklerimize, okuldaki çocuklarımıza kadar kültürlerini enjekte ediyor, bozuyor, çürütüyor, saptırıyor, kendilerine benzetiyorlar. Enformasyonda güçlüler… Bütün kaynakları kontrol ediyor, haberleri süzgeçlerinden geçiriyor, bazen sağır, kör, dilsiz oluyor, bazen pireyi deve yapıyorlar. Kurnazlar. Hem para kazanıyor, hem istihbarat topluyor, hem dönüştürüyor, etkiliyor, algıyla oynayabiliyorlar. Bir o kadar da zalimler… Gözlerini kırpmadan öldürüyor, toplu halde yok ediyor, soyları kırıyor, eziyor, işkence ediyorlar. Merhametleri, acımaları yok. İlkeleri, sınırları yok. Medeniyet görüntüsü altında her türlü barbarlığı büyütüp üzerimize boca ediyorlar.

Hizmetten
Günümüzün insanlarının yabancılaştığı şeyler.. | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jan 26, 2024 5:24


*Bir ayet-i kerimede Hazreti İbrahim'in şöyle dua ettiği anlatılır: وَاجْعَلْ لِي لِسَانَ صِدْقٍ فِي اْلآخِرِينَ “Bana sonrakiler içinde bir lisân-ı sıdk (ve bir yâd-ı cemîl) lütfeyle!” (Şuarâ Sûresi, 26/84) Hazreti İbrahim'in bu duası kabul olmuştur; nitekim o, Müslümanlar (hatta Hristiyan ve Yahudiler) nezdinde hep bir yâd-ı cemîl olarak anılmakta ve dualarla yâd edilmektedir. Rasûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz de öyle bir çizgide yaşamıştır ki O'nu hayırla anmamak mümkün değildir. Siz Allah rızasını gözeterek hizmet edin gidin, “Balık bilmezse Hâlık bilir” hakikati sizin için de cereyan edecek ve siz de yâd-ı cemil olacaksınız. (04:14) *Mahmud, yerde-gökte övülüp methedilen, sena edilen zât demektir. Bu unvan, Peygamber Efendimiz'in ismi olarak Kur'ân'da yer almasa da, ezan sonrası okuduğumuz duada geçtiği üzere Sünnet-i Sahiha'yla sâbit bir ism-i mübarektir. Makam-ı Mahmud, mutlak mânâda İnsanlığın İftihar Tablosu'na has, hamîdiyet ve mahmûdiyetin bir araya getirildiği ulvî bir makamdır. Şöyle ki O (sallallâhu aleyhi ve sellem) Cenâb-ı Hakk'a karşı yerine getirdiği hamdiyle hâmid, gökte ve yerde övülüp medhedilmesiyle de mahmuddur. Evet O, hamd u şükürle kullukta bulunmuş, kulluk yaptıkça Cenâb-ı Hak tarafından övülmüş, övüldükçe mütemadiyen kulluk yapmış, Allah O'nu medih, O da Allah'a hamd etmiş ve neticede övülme ve övgüye mazhar olma makamına ulaşmıştır. (06:50) *Allah Rasûlü'nü (aleyhissalatü vesselam) salat ü selamlarla anmamızın neticesi yine bize dönüyor. O'nun şefaat dairesi genişliyor. Himmetine koşanlar himmet-yab oluyor. Kevserinin başına koşanlar orada âb-ı hayat yudumluyor, ölümsüzlük iksiriyle ölümsüzlüğe eriyorlar. (07:10) *Günümüzün insanlarının yabancılaştığı bir şey: Kendi insanlığını duyma.. insanın Allah için var olduğunu duyma.. ötelere namzet olduğunu duyma… (07:45) *Muhterem Hocaefendi'nin işaret ettiği hutbede okunan yazı: “Yolda Kalanlar da Var” (Sızıntı-Nisan 1982-Başyazı) Bu video 07/10/2013 tarihinde yayınlanan “Mukaddes Mekanlar, Kutsal Zamanlar ve Mübarek Haller” isimli bamtelinden alınmıştır.

Yeni Şafak Podcast
ALİ SAYDAM - ÇELİŞKİ VE BERRAKLIK

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 1, 2024 5:16


KK'yı ve işgalci İsrail'in katliamını lanetlemek için Türkiye Gençlik Vakfı'nın (TÜGVA) öncülüğünde Millî İrade Platformu'na üye 308 STK'nın katılımıyla Galata Köprüsü'nden Karaköy ve Eminönü'ne taşan ‘tarihi buluşmayı' birkaç açıdan okuyabiliriz. Bir: 100 binlerin “Şehitlerimize Rahmet, Filistin'e Destek, İsrail'e Lanet” sloganıyla katıldığı buluşmada, bazı STK, meslek ve çıkar (interest) grupları, tavırlarını, tutarlılıkla sürdürdüler. Yürüyüşe katılmadılar... TTB, TMMOB, barolar, reklam ve halkla ilişkilerciler, bazı kadın örgütleri, bazı sendikalar... Bunlar herhâlde başka bir iradenin peşinden gidiyor olmalılar... Millî iradenin değil... İki: 1 Ocak'ta başta Hristiyan âlemi olmak üzere dünyanın büyük kısmı, bir önceki geceden kalacakları için mışıl mışıl uyusunlar diye tatil ilan edilirken, İstanbul halkının kahir çoğunluğu durmadı... Tavrını net bir şekilde ortaya koydu. Üç: Yahudi lobisinin, özellikle ekonomik açıdan hâkimiyetinin söz konusu olduğu ülkelerde bile yavaş yavaş ‘aykırı' sesler çıkmaya başladı. Fransa, İspanya, İngiltere, Güney Amerika gibi bazı ülke ve bölgelerde halk temelinde yükselen protestolar, hükûmetleri İsrail'in politikalarını eleştirmeye itti. Bu çerçevede bizim hükûmetin aldığı pozisyon tabii ki çok önemli... Dünyaya örnek olacak boyutta... Ancak, halk hareketleri, her zaman hükûmet hareketlerinden daha fazla etkili olmuşlardır. İnsanların tekâmül düzeyleri ve dünya görüşlerinin (Welthanschaung) sağlamlığı; çelişkilerin arttığı, diametral zıtlıklara dönüştüğü ortamlarda belirginleşir ve berraklaşır. İsrail'in Gazze katliamı da işte bu türden bir çelişkidir... Yani “Ak koyun kara koyun” böyle durumlarda kendini belli eder...

Yeni Şafak Podcast
AYDIN ÜNAL - DEJAVU YA DA KISIR DÖNGÜ

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 31, 2023 3:28


1. Bugün miladi takvimle yeni yılın, 2024'ün ilk günü ve biz yine İsrail terör devletinin Filistin soykırımını ve ülkemize yönelik bölücü terörü protesto etmek için meydanlardayız. Gazze'de ölen 20 binden fazla insanımızın, terör saldırılarıyla şehit edilen güvenlik güçlerimizin yasını tutuyoruz yine. Neyse ki imanımız var, umudumuz var; on yıllardır devam eden bu kısır döngünün bir gün kırılacağına inanıyoruz. 2. Bugün Hristiyan takvimiyle yeni yılın, 2024'ün ilk günü. Biz yine kısır, içi boş, anlamsız tartışmalarla giriyoruz yeni yıla. Dönüyor, dolaşıyor, bir kez daha 1940'lara demir atıyor, sembollerin, kişi kültünün, heykel fetişizminin uykusundan uyanıp faşizm ateşini harladığı anları yaşıyoruz. Yine Arap düşmanlığı, yine Arap düşmanlığı arkasına gizlenmiş Müslüman nefreti. Ankara'ya kadar batı topraklarımızı işgal edip soykırım uygulayan Yunanistan'a, İstanbul'u işgal eden, yüzbinlerce Anadolu evladını şehit eden İngiltere'ye, Maraş'a kadar gelen Fransız'a, Antalya'ya kadar gelen İtalyan'a hürmette kusur etmeyenlerin, “Araplar bizi sırtımızdan hançerledi” yalanıyla içlerindeki nefreti kustukları bir akıl tutulmasını tekrar ve tekrar ve tekrar yaşıyoruz. Yine istismar. Yine istismar üzerinden kutuplaştırma. Kürt, Arap vatandaşını rencide edecek kör bir ırkçılık, bölücülük. Türkiye'nin ruhunu hazmedemeyen ve kaybolmasını beklerken kendisini yenileyip duran karanlık bir cehalet, yobazlık, tutuculuk. Türkiye'nin hasımlarını sevindirecek, onların değirmenine su taşıyacak bir aymazlık. Ulusçuluk maskesi ardına gizlenmiş bir ihanet. Aynı, değişmeyen sloganlar, gelişmeyen fikirler, dönüşmeyen zihinler. 1940'larda takılıp kalmış bir eğitim müfredatıyla formatlanan, tornadan çıkar gibi mezun olan standart bir nesil. Bir türlü kırılmayan, yeni yılda, Türkiye'nin yeni yüzyılında da kırılacak gibi görülmeyen bir kısır döngü. Türkiye'nin ufkunu kaplayan kesif sis. Allah büyük ve milletin feraseti inşallah o sisi de dağıtır.

Sapien Podcast
Noel ve Yılbaşının Kökeni | Pelin Batu ile Her Şeyin Kökeni B14

Sapien Podcast

Play Episode Listen Later Dec 24, 2023 52:05


Tarihte kendine yer edinmiş her kültürde mevsimlerin geçişi ve Dünyanın canlanışı kutlanır. Eski Türk medeniyetlerinde Nardugan, İskandinav kültürlerinde Yule festivalleri, Hristiyanlarda Noel. Peki günümüze kadar uzanan adetler nereden geliyor? Noel Baba'nın kökeni nedir ve Aziz Nikolas ile ne ilgisi var? Hristiyan mezheplerinde farklılıklar gösteren Noel aslında ne anlama geliyor? Evlerimize koyduğumuz yılbaşı ağaçları ve süslemeler nereden çıktı? Tüm bu soruların ve çok daha fazlasının yanıtı Pelin Batu ile Her Şeyin Kökeni'nde.

Yeni Şafak Podcast
Fatma Barbarosoğlu - Moda ve vahşet!

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 15, 2023 6:22


I- Tam orta yerinden bir kez daha yırtıldı, “küresel köy”ün fotoğrafı. Bir tarafta katledilen çocukların acısı ile kavrulmuş milyonlarca insan... Diğer tarafta muktedirler. O muktedirler ki, katliama karşı sağır ve suskun ve fakat “Gazze'de soy kırım yaşanıyor” diyenlere karşı her an tetikteler. Üniversite hocalarını İsrail politikalarını eleştirdiği için sorguya çekmeyi göze alacak kadar hazır ve nazır “özgürlüğün beşiği” Amerikan senatosu. Altımızda yer sallanırken, üstümüzde gök bize her an Gazze'ye atılan bombaları hatırlatırken; bazıları, zevkinde sefasında yılbaşı kutlamaya hazırlanıyor. “Ne yesem, nereye gitsem” peşinde olanlar kendilerinden başka kimseyi görmüyor. Dünyanın ayağa kalktığı o reklam kampanyasını görünmez kılmak için seferber olacak kadar başka bir evrenden bakıyorlar olan bitene. İspanya merkezli, İsrail destekçisi küresel giyim markasının işlediği siyasi ve ahlaki suçun görseli ile karşılaşmamış olanlar için, dünyayı ayağa kaldıran o “reklam kampanyası”ndan bir kareyi tasvir edeyim. Tasvir edeyim ki kayıtlara geçsin. Matbu olarak basılı olmayan her şeyin elimizden alınma ihtimali var, “Dijital kıyamet senaryoları”na hazırlıklı olun diyen İngiltere hükümetinin vatandaşlarına mum ve pille çalışan radyo stoklama çağrısı, “ölüm” temalı reklam kampanyası ile eş zamanlı dolaştı sosyal medyada. “Başkalarına ölüm, yandaşlarına hayat sunan” kampanya fotoğraflarından bir kare: Harabe bir mekân. Yer yerinden oynamış. Harabenin içinde hesapta reklamı yapılan ceket ile pırıl pırıl sarışın model. Model, hayat-memat denklemi üzerinden ölüyü ve ölümü elinde tutan, korkusuz soğuk özne olarak aktarıyor muktedirin gücünü. Atılan bombalar “hedefi” vurmuş, duvarlar göçmüş, ne hikmetse duvardaki göçük İsrail'in işgal ettiği toprakların haritası olarak şekillenmiş, AMA “the Jacket”i sırtında olan sarışın manken pırıl pırıl, onca enkazdan üzerine tek bir toz zerresi konmadan tek koluyla, kefeni içinde bir beden taşıyor. Gazze'de katledilmiş evlatlarının minik bedenleri üzerine, kendi bedenlerini siper edercesine eğilen annelerin ters simetrisinde, “ceketin askısı” olan sarışın model, tek eliyle taşıyor kefenin içindeki bedeni. Böylece kefenin içindekini nesneleştirmiş olduğunu, bu ölüme ve bu ölene asla üzülünmemesi gerektiğini ilan ediyor. Gelen protestolar karşısında bu çekimlerin eylül ayında yapıldığını söyleyerek “imaj yönetimi, hasar denetimi” yapanlara şu basit soruyu soralım: Diyelim ki çekimler eylül ayında yapıldı. Peki, bu kampanya, Hristiyan kültüründe yeri olmayan kefen ile neyi ve kimi anlatıyor? Amerikalı kadın model, çekimin teması olan “ölüm”ü neden kefenli bedenler üzerinden aktarıyor? Gönderme sadece kefen üzerinden yapılmıyor. Jacket kelimesinin aynı zamanda bir şeyin tozunu atmak ve pataklamak anlamları üzerinden (dust someone's jacket: birine dayak atmak, pataklamak, k.d. tozunu almak, bkz. Zargan Sözlük) okunmasına davetiye çıkartacak şekilde sunuluyor.

Yeni Şafak Podcast
SAMED KARAGÖZ - FİLİSTİN'İ SAVUNMAK

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 12, 2023 3:10


Bu tanımlamaları uzatmak mümkün. Filistin'i anlamak için çokça kitap okudum. Hem Türkiye'den hem de Filistinli birçok yazara başvurdum. Filistin ve Ortadoğu hakkında beni en fazla besleyen kitaplardan biri antisiyonist Yahudi yazar İlan Pappe'nin İletişim Yayınları'ndan çıkan Modern Ortadoğu Toplumsal ve Kültürel Bir Tarih isimli kitabı olmuştu. Bizde Ortadoğu maalesef hep savaşlarla anılıyor. Ortadoğu sanatıyla, edebiyatıyla, müziğiyle ilgilenen uzmanlarımız yok denecek kadar az. Bir toplumu anlamının yolunun edebiyatını, sanatını, müziğini yakından bilmekten geçtiğini düşünüyorum. Bunları bilmediğiniz, sadece tarihine aşina olduğunuz zaman yavan bir yaklaşımla karşı karşıya kalırız. Matrakçı Nasuh'u, Fuzuli'yi bilmeden Kanuni dönemini tam olarak anlamak mümkün değil. Filistin'in en önemli entelektüellerinden Edward Said'den de çok şey öğrendim. Bir ziyaretinde kendini tutamayıp İsrailli askerlere attığı taşla yerini çok iyi belli eden bir insandı Edward Said. Müslüman değil, Filistinli bir Hristiyan'dı. Filistin davasının dünya çapında gündemde kalmasına büyük katkıları oldu. Batının doğuda bakışını Oryantalizm başlıklı kitabında ele aldı ve kitap hâlâ bu konudaki ilk başvuru kaynağıdır. Anıları, söyleşi kitaplarıyla hem doğuya dair hem de batı sanatlarına dair pek çok konuyu derinlikli bir şekilde öğrenmek mümkün Edward Said'den. 20 yıl önce aramızda ayrılan Edward Said için bir anma toplantısı düzenleniyor. 15 Aralık Cuma akşamı Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi'nde düzenlenecek bu toplantıda aynı dönemde yaşadığımız için çok şanslı olduğumuzu düşündüğüm Alev Alatlı, Yasin Aktay, Cevat Özkaya ve Selçuk Türkyılmaz, Asım Öz'ün moderatörlüğünde bir araya gelecek. Günü saati müsait olmayanların daha sonra bu panelin YouTube kaydını mutlaka izlemelerini şimdiden hararetle tavsiye ederim. AMERİKA'DA BİR ŞEYLER OLUYOR Amerika'da sanat dünyasından önemli sesler her geçen gün Filistin'in yanında olmaya artarak devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde bir grup sanatçı ABD'nin İsrail'e askeri yardım sağlamasını protesto etmek amacıyla çalışmalarını Kongre'den fon alan Ulusal Sanat Galerisi'nden [National Gallery of Art] çekiyor. Sponsorlar, yazarların ateşkes çağrısı yapmayı planladıklarını öğrendikten sonra geçen ay Ulusal Kitap Ödülleri [National Books Awards] töreninden çekildi. Amerika'da birçok edebiyat etkinliği ya ertelendi ya iptal edildi. Müzeler birçok batı ülkesinde Filistin yanlısı protestoların mekânı haline geldi. Her gün bir başka sanatçı grubu açık mektup yayınlıyor, Filistin'in yanında İsrail'in karşısında olduğunu belirtiyor. Şüphesiz bunlar batıda ciddi kamuoyu oluşmasına ve bu oluşan kamuoyunun da devlet yöneticileri üzerinde bir baskı oluşturmasına neden olacağına inanıyorum.

Yeni Şafak Podcast
Yusuf Kaplan - Büyük Balkan Seyahati-5: Üsküp Meydanı'nda heykeller üzerinden medeniyetler savaşı!

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 26, 2023 4:42


Balkan seyahatimizin hüzün yüklü Aziz Üsküp ayağındayız: Heykeller üzerinden kültürler savaşı veya medeniyetler çatışması yaşanan Aziz Üsküp'ün tecavüze uğramış meydanında. Seyfullah Yiğit kardeşimin sürgit olgunlaşan kalemiyle seyahate sizleri de dâhil ediyoruz... Buyurunuz efendim...  Üsküp Meydanı'na adeta bir daire çizerek ulaşıyoruz. Sultan II. Murat Döneminde başlayıp Fatih Sultan Mehmet döneminde tamamlanan Taş Köprü'nün Müslüman/doğu tarafından otobüsle modern/Hristiyan tarafa geçiyoruz. Epey bir yürüdükten sonra Taş Köprüyle ayrılan modern-geleneksel sınırın batı tarafındaki meydana geldik. Meydana varmadan önce bir binanın üzerindeki afiş Yusuf Hocamızın dikkatini çekiyor. “Free Ukraine” afişini görüyoruz. Bu afişin yanında en az bu afiş kadar yer olduğu halde “Free Palestine” afişini göremedik, maalesef. Görseydik, evet diyebilirdik. Bu adamlar hak-hukuk yanlısı diye düşünürdük ama nerede o hakkaniyet. Batı zihniyeti ve ardılları sadece kendileri için özgürlük, eşitlik ve hukuk çığırtkanlığı yaparlar, başkaları onların umurunda değildir. İşte bu yüzden dünyayı cehenneme çevirdiler iki asırlık dünya hegemonyası kurdukları süreçte. Oysa İslâm medeniyeti, herkes için adalet ilkesiyle hareket eder. Varna nehri üzerine inşa edilmiş Taş Köprü ve köprünün doğusunda kalan Tarihi Üsküp Çarşısı, İslâm medeniyetinin ne denli kuşatıcı, kucaklayıcı ve nefes veren bir medeniyet olduğunu göstermeye yeterlidir. Köprünün batı kısmındaki ruhsuz yapılar... heykeller... ise batı medeniyetinin nasıl ruhsuz, şiddet yüklü, narsist bir uygarlık olduğunu resmediyor. Büyük İskender'in, “küçük heykelinin” önündeyiz. Üsküp meydanının batı tarafındayız yani. Meydandaki absürtlükler, neredeyse bağırarak şunu söylüyor adeta: Bizler “şizofreniz.” Bu kadar görgüsüzlük olur ancak, demekten insan kendini alamıyor. Heykellerin babası Büyük İskender heykeline gelinceye kadar yolun sağ ve solunda onlarca heykel gördük. Bunların neredeyse tamamı eşkıya! Osmanlıya başkaldırmış, soygunculuk yapmış haydutlar. Adamlar, haydutlar üzerinden bir tarihi bilinç oluşturmaya çalışıyorlar. Ulus devlet inşası süreci böyle bir şey zaten. Yalanlar üzerinden yeni bir kimlik inşa etme çabasıdır ulus devlet inşası. Bu meydanda heykeller üzerinden çevrilen tiyatro da bunu gösteriyor. Birkaç dakika heykellere baktıktan sonra, Ustam Yusuf Hoca, karanlığın içindeki ışığı görüp coştu yine, hem de ne coşuş... oysa henüz, az ötemizde akan coşkun Varna Nehrini görmemiştik. Belli ki coşkun akan Varna Nehri, asırlar öncesinden Fatih Sultan Mehmet'ten aldığı aşkın ruh halini, göndermişti kadim mirasımızı hakkıyla sahiplenen Yusuf Hoca'ya. Ustam hakikaten kabına sığmaz bir hale bürünmüştü. Savaş meydanında kılıç sallayan bir cengâver misali cümleler kuruyordu modern dünyanın ruhsuzluklarına karşı. Sağa, sola, arkasına dönüp bakıyor, keskin kavrayışlarını bir anda harmanlayıp sunuyordu bizlere... Sadece bizlere mi? Hayır. Bütün o meydana ve o meydanın “ruhunu” oluşturan bütün ruhsuzlara...

Yeni Şafak Podcast
İsmail Kılıçarslan - “Bir sabah gelecek kardan aydınlık”

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 26, 2023 4:31


Haberi okuyanlarınız vardır. Saraybosna'nın SDP'den yani Sosyal Demokrat Parti'den seçilen Belediye Başkanı Benjamina Karic Siyonistlerin hedefinde. Gazze'deki sivil ölümlerini kınayan ve belediye binasına İsrail bayrağının yansıtılmasını reddeden Karic'e Siyonist işadamı Amir Gross Kabiri, bir İsrail bayrağı ve bir not gönderdi. Notta “asla unutmayacağız ve affetmeyeceğiz” yazıyordu. Zannediyorum sırada Gazze'deki Siyonist işgale karşı çıkıp onu kınayan insanların yataklarına kesilmiş at kafası falan koymak var bu teröristler açısından. Karic'in sosyal demokrat olmasını vurgulamamın iki nedeni var. Birincisi, terörist İsrail asla kendisine şirk koşulmasını istemediği için değil Gazze'deki soykırım için İsrail'i doğrudan suçlayıp hedef alanları, “Hamas suçlu ama İsrail'in yaptıkları da hoş değil” diyenleri bile “yok etme, susturma, itibarsızlaştırma” listesine alıyor. İsrail'e karşı çıkanların Müslüman, Hristiyan, Yahudi, sağcı, solcu olmasını hiç mesele etmiyor. İkincisi de şu: Allah'a şükürler olsun ki dünyada sosyal demokrat siyaset geleneğinin içinde “fikir namusuna düşkün” insanların sayısı fazla da bizim Türkiye'deki gibi “aman bana ne” demiyor insanlar. Tehditleri de göze alarak doğru bildiklerini yapıp Gazze'nin yanında yer alıyorlar. Burada birkaç gün önce Barselona kent konseyinde muhteşem bir konuşma yapan Ada Colau'nun o şahane cümlesini hatırlayalım: “İnsan hakları görmezden gelinerek değil, taraf tutarak savunulur.” Şimdi bunu böylece yazdım ya. Bizim Türkiye'nin vasat altı sekülerleri mail kutumu, sosyal medyamı falan “çok seviyorsan Gazze'ye gidip savaşsana” mesajlarıyla dolduracaklar yine. 7 Ekim'den bu yana “kendilerini bir şekilde rahatlatma” konusunda destan yazıyor bizim nato kafa nato mermer sekülerler. Öne sürdükleri temel argüman ise şöyle: “Konuşup duruyorsunuz ama sizi hiç cephede görmüyoruz.” Bizi de kendileri gibi hafızasız sandıkları için bu cümledeki aptalca hatayı fark etmeyiz sanıyorlar. Aslında nasıl derler “çok da iyi biliyorlar” da bilmezden geliyorlar. 1980 yılında başlayan Afganistan cihadında yüzlerce Türkiyeli Müslümanın önce Rusya'yla, ardından ABD ile yapılan savaşta şehit olduğunu bilmezden geliyorlar. 1992'de başlayan Bosna cihadında yüzlerce Türkiyeli Müslümanın şehit olduğunu bilmezden geliyorlar. 1994'te başlayan Çeçen cihadında yüzlerce Türkiyeli Müslümanın şehit olduğunu bilmezden geliyorlar. 2010'da başlayan Suriye cihadında bilhassa Türkmenlerin cephesi olan Türkmen Dağı'nda, Alpaslan Tugayları'nın safında savaşan yüzlerce Türkiyeli Müslümanın şehit olduğunu bilmezden geliyorlar. Dahası, ellerindeki ABD yapımı silahlarla bu kardeşlerimizin bazılarını şehit edenlerin “maaşa bağlanmış” PKK'lılar, DHKP-C'liler olduğunu da saklamaya çalışıyorlar. Emperyalizmin mayın eşekliğini yapma işinin kendilerinde, insanların izzet ve şerefi için dövüşmenin Müslümanlarda olduğunu da gizlemek istiyorlar herkesten. Türkiye'de Müslümanlar, benim hatırladığım son 40 yılda, dünyanın hiçbir bölgesinde hiçbir cihattan kaçmadılar. “Canlarını Allah'a satmak” konusunda hiçbir korkaklık göstermediler.

Yeni Şafak Podcast
Süleyman Seyfi Öğün - Gazze işi büyürken

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 23, 2023 5:47


Gazze işi büyüyor. Üstelik plânlı bir şekilde. İsrâil için mesele artık HAMAS'ın bitirilmesi hedefi ile sınırlı olmaktan çıkmış görünüyor. Filistinlilerin Gazze'den sürülmesi, Gazze'nin topyekûn boşaltılması ve daha sonra gasbedilerek Yahudi yerleşimine açılması niyetinde olduklarını yolunda açıklamalar geliyor. Gazze de nihâi hedef değil. Bunu da büyüterek Batı Şeria'ya da yüklenecekler. Netanyahu'nun yardımcıları olan aşırılıkçıkçı, gözü dönmüş liderler bunu sağlamadan duracak görünmüyor. Bu toptan bir temizlik hareketi. Ne kadar mümkün, şimdiden kestirmek zor ama, bu azgınlaşmanın belli bir merhalede Kudüs'te varlık gösteren Hristiyan topluluklarını da içine alacak bir harekete dönüşme potansiyeli olduğunun emâreleri de yok değil. Birleşik Krallık ve ABD bu azgınlaşmayı kökten destekliyorlar. AB, başta Almanya ve Fransa olarak ekibi tamamlıyor. Kuvvet kümelenmeleri coğrafî ölçekte, Baltık, Doğu Avrupa ve Yunanistan'a uzanan bir hatta demir atmış durumda. Bu hat, güneyde, Doğu Akdeniz'de Girit üzerinden sağa doğru kıvrılarak Güney Kıbrıs, İsrâil üzerinden Levant coğrafyasına kavuşuyor. Bu sûretle İsrâil ile anlaşmış güdümlü Arap coğrafyasını, Körfezi de ele geçirmiş durumda. Diğer bir kol da Mısır bağlantılı olarak, arada sorunlu bir Libya ve arıza veren Cezâyir'i atlayarak Tunus ve Fas'a kadar genişliyor. Gazzecoust fitilin ateşlendiği yer. İsrâil, kendisi için mıntıka temizliği mânâsına gelen işi tamamladıktan sonra duracak değil. Sûriye'nin bir sonraki hedef olacağı âşikâr. Mutantan söylemlerin baskısından zihnimizi arındırarak düşünecek olursak bu plânların işlemesini engelleyecek bir potansiyelin mevcut olmadığını rahatlıkla görebiliriz. Evet, senaryo ve kurgunun bilhassa Birleşik Krallık'da mesken tutmuş olan finansal güçlerin ve onlarla berâber hareket eden askerî yapıların ve endüstrilerin başının altından çıktığı anlaşılıyor. Buna mukâbil ne Rusya ne de kendisinden daha fazla bekleneceği üzere İran Levant'da yaşanan gelişmelere dâhil olmak istemiyor. Rusya, İsrâil'in Sûriye'yi bombalamasına ses çıkarmıyor. Hava sistemleri İsrâil uçakları karşısında susuyor. Anlaşılıyor ki Rusya, İsrâil'in Ukrayna'ya destek vermemesi mukabilinde İsrâil'e Gazze ve Sûriye'de alan açıyor. İran ise HAMAS'ın Aksa Tufanı hârekâtının kendisi ile bir alâkası olmadığını daha ilk günden açıkladı. Akabinde ise Lübnan'da kendisine müzâhir Hizbullah ve diğer unsurların savaşa muhtemel dahlini engelledi.

Yeni Şafak Podcast
Hüseyin Likoğlu - Hepimiz ‘Amalek'iz

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 15, 2023 4:06


Geçtiğimiz hafta sonu bir işadamı arkadaşım aradı. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının nerelere varabileceğini sordu. Bölge savaşına dönüşme endişesini paylaştı. Sonra da endişelerinin nedenini anlattı. 1990'ların başında henüz ortaöğretim çağındayken ABD'ye dil eğitimine gitmişti. Teksas'ta yanında kaldığı aile fanatik bir Hristiyan'mış. Her pazar kiliseye gidiyormuş aile. Birkaç kez ailenin teklifi üzerine kendisi de gitmiş pazar ayinine. Bir gidişinde aile ayine geçince arkadaşım da çocuklar için ayrılan odaya girmiş. Odada dev bir dünya haritası varmış. Çocuklar nereli olduğunu sormuş. “Türk'üm” demiş, ancak çocuklar Türkiye'yi hiç duymamışlar. Harita üzerinde göstermesini istemişler. Arkadaşın göstermesiyle Türkiye'nin yerini gören çocuklar, Türkiye'yi içine alan bir daire çizerek, “Bu topraklar bizim. 5-6 yıl içinde buralarda büyük bir savaş olacak ve topraklarımızı geri alacağız” demişler! İsrail'in saldırılarıyla malum, televizyonlarda çokça tartışma programları başladı. Bu programlarda zaman zaman İsrail'in hak iddia ettiği Arz-ı Mev'ud topraklarını gösteren haritalar yayınlanıyor. İşte 30 yıl önce Teksas'ta bir kilisede çocuklar o haritayı işaret etmişti. Hatırladığı bu olay nedeniyle İsrail'in savaşı bölgeye yaymasından endişe ediyor arkadaşım. YAHUDİ VE HRİSTİYAN IŞİD'İYLE KARŞI KARŞIYAYIZ! Evet, dünya büyük bir dinci terör örgütü tehdidiyle karşı karşıya. Hem de sadece Yahudi dinci terör örgütü değil, aynı zamanda Hristiyan dinci terörüyle karşı karşıyayız. Gazze'de soykırımı Siyonist terör örgütü ile Evanjelist terör örgütü birlikte gerçekleştiriyor. 30 yıl önce “Bu topraklar bizim. 5-6 yıl içinde buralarda büyük bir savaş olacak ve topraklarımızı geri alacağız” diyen çocuklar, Evanjelik ailelerin çocuklarıydı ve muhtemelen bugün ABD'de karar alma süreçlerinde yer alıyorlardır. Amacına ulaşmış Yahudi ve Hristiyan IŞİD'iyle karşı karşıyayız. Bu iki terör örgütünün temel hedefi inandıkları Mesih'in yeryüzüne inmesi için gerekli zemini hazırlamak. Bunun için ne kadar çok çocuk öldürürlerse Mesih'in inme ihtimalini o kadar yüksek görüyorlar. Bu sapkın anlayışın asırlara sâri geçmişi var. 1096-1099 tarihleri arasında gerçekleşen ve Kudüs'te yine binlerce insanın katledildiği Birinci Haçlı Seferi aynı amaçlar için yapılmıştı. 1. Dünya Savaşı da aynı sapkın anlayışın neticesinde meydana gelmişti. İngilizlerin Filistin'i işgal etmesinin ardından bölgede bir İsrail devleti kurmak için gösterdiği gayretin nedeni de aynı sapkınlıktır.

Yeni Şafak Podcast
Ersin Çelik - Gazze Şeridi'ne bir halka olmak

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 12, 2023 4:16


Zor, içinden çıkılamaz zamanlarda yaşıyoruz. Modern çağda Müslüman olmak ağır mesuliyetler istiyor. Batılı devletler, Gazze'de yaşayan bir avuç Müslüman halkı yok etmek için birleşmiş durumda ve kimse onları durdurmuyor. Birlikte, ‘Hafıza' isimi programı yaptığımız İbrahim Ufuk Kaynak Hoca son yayında “Haçlılar bu kez Yahudi kılığında geldiler” tespitinde bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan da İstanbul'daki Filistin mitinginde Batı'ya seslenerek “Siz yeniden hilal-haçlı mücadelesi mi istiyorsunuz?” demişti. Bu, sadece soru değil. Bir tespit de değil, tam olarak teşhis etmektir. “Sizi görüyoruz, asıl amacınızı biliyoruz” saptamasıdır. Batılı devletler bir aydır bu teşhisi onaylıyor. Evet bu kez, Hristiyan orduları olarak değil de “Yahudi kılığında birleşmiş ordular” olarak geldiler ve Gazze Şeridi'ni hep birlikte abluka altına aldılar. Bu nedenle de İsrail'in Gazze'de katlettiği her sivilin, her bebeğin, her kadının kanlarının; Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, Kanada ve Belçika devletlerinin üzerine sıçradığından, liderlerinin elinin kana bulandığından “adımız kadar” emin olmalıyız. ‘Medeni Avrupa' tüm değerleriyle çöktü, Batı Gazze'de battı. Yasaklara, engellemelere rağmen ayağa kalkan ve meydanlara dökülerek “biz bu vahşetten beriyiz” diyen kendi halklarına hesap veremeyecekler. Onların bu baskıcı ve yasakçı tavırları protestoları besliyor, göz göre göre yalan söylemeleri, yalan haberler üzerinden algı yapmaları ilgisiz insanların bile ilgi duymasına, bilgi sahibi olup tepki vermesine neden oluyor. Diğer yandan kendi halkları zor durumdayken İsrail'e bebek öldürmesi için sınırsız kredi açılması büyük itirazların kapısını da açacak yakın zamanda. Bu açıdan dünyadan, özellikle Avrupa'dan gelen kitlesel gösteriler ve yayınlanan görüntülerin önemi çok büyük. Bu görüntüler bizi umutlandırıyor, insanlık adına mutlu ediyor, büyük bir kazanım olarak önümüzde duruyor. Ama diğer yandan bugüne dek Filistin konusunda ‘eylem' denilince, ‘tepki' denilince ilk akla gelen halkın Türkler olmasına rağmen dünyaya istediğimiz görüntüyü verebildiğimizden emin değilim. AK Parti'nin düzenlediği milyonluk Büyük Filistin Mitingi dışında meydanlarda istenen hareketlilik yok gibi. Bunda ne zaman bir Filistin eylemi söz konusu olsa polisle çatışmak niyetiyle gelmiş provokatörlerin derli toplu bir görüntü verilmesini engelleyen çıkışlarının da etkisi var kuşkusuz. Bunu değiştirmek için bir şey yapmalı diye düşünürken, insani yardım çalışmaları denilince akla ilk gelen isimlerden olan Yönetmen Tülay Gökçimen aradı bir sabah. “Bir şey yapalım artık, ne zamana kadar seyredeceğiz, neden evlerimizdeyiz, neden sürekli hareket halinde değil meydanlarımız” diye dert yandı. Nasıl bir şey yapabiliriz derken aklıma en masum, en etkili, en unutulmaz sivil eylemlerimizden biri olan ‘el ele' eylemi geldi. “Tülay abla, gel Edirnekapı'da buluşalım kaç kişi olursak olalım insan zinciri oluşturalım ve adına da ‘Gazze Şeridi' diyelim” dedim. Bu konuşma salı günü gerçekleşti. Sonrası bir maraton... Günlerdir hemen her ortamda ‘biz de bir şeyler yapmalıyız' diyen isimlerle WhatsApp grubu kuruldu. Tam olarak ne yapacağımıza karar verildi. Sözcümüz Tülay Gökçimen'in öncülüğünde; Bekir Develi, Ümit Sönmez, Esra Elönü, Nuriye Çakmak Çelik, Demet Tezcan, İsmail Halis, Sertaç Güngör, Süleyman Ragıp Yazıcılar, Merve Safa Likoğlu, Merve Gülcemal ve Mehmet Ali Aslan gibi temsiliyeti olan, etkileşimi yüksek isimler davetçi oldu.

Yeni Şafak Podcast
Ersin Çelik - İnsanlığın yol ayrımı: Soykırım ve ötesi

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 5, 2023 5:19


Vicdanı olan, insanlığını yitirmemiş birisi, ‘Gazze için neler yapabilirim' sorusuna bugün itibariyle çok sayıda yanıt bulabilir. Çünkü yapacak, yapılabilecek çok fazla iş var. Ancak ‘Gazze için neler yapamazsınız?' sorusunun yanıtı bugün itibariyle tek bir kelimedir: Susamazsınız! Evet susamazsınız. Çünkü susarsanız, bu sessizlik, bu vurdumduymazlık, bu yutkunma İsrail'i desteklediğiniz anlamına gelir. İsrail'in artık 1 aya dayanan Gazze soykırımı karşısında gri alan kalmadı. Herkes şahit olduğu vahşet karşısında tarafını belli etmek zorunda. Gazze'de vurulan konvoylardaki bebeklerin kopan uzuvları yollara saçılırken ‘fakat' diyen, söze ‘ama Hamas' diye başlayan her kim olursa olsun doğrudan İsrail destekçisidir. Belki Siyonist değildir, Evanjelist değildir, Yahudi değildir, hatta Müslüman'dır ama eğer tavrı net değilse İsrail'den yanadır. Artık adını koymalıyız. Çünkü ahlaken çöken, tüm değerleri, inançları, kutsalları ve insanlığı ayaklar altına alan Batı'da bile vicdanlar patlamak üzere. Şunun da altını çizelim: Batı Gazze'de battı. İkinci Dünya Savaşı'ndaki akıl almaz vahşetlerin üzerine inşa edilen Avrupa Birliği'nin diktiği medeniyet elbisesi arkalı önlü, sağlı sollu yırtıldı. Hümanizm ambalajı patladı. Ancak asıl önemlisi şu ki; Gazze yok edilmeye direnirken, insanlığını yitirmeyenleri de kendine getiriyor. Gazze'de katledilen bebekler üç günlük hayatlarıyla, Müslümanlara çok ağır dersler veriyor. Gazze halkı İslam devletlerine, milletlere tokat üstüne tokat atıyor. Sadece Müslümanlara değil. Hristiyanlar, Siyonist olmayan Yahudiler ve Harediler de İsrail ile arkasındaki Batı'ya net tavır, hatta cephe alıyor. Batı'nın içinden dindirilmesi çok mümkün olmayan öfke seli akıyor. Son birkaç günden sayısız örnek sayabilirim. El Cezire dün bir haber geçti. Kaliforniya'dan İsrail'e gitmek üzere hazırlanan ABD askeri kargo gemisini engellemeye çalışan insanlar geminin merdivenlerine tırmanıyorlardı. Protestocuların röportajlarını izledim. Hiçbiri Müslüman veya Arap değildi. Hristiyan olduğunu söyleyen bir Amerikalı, İsrail'i mağdur gösteren Amerikan medyasında yazılanların doğruluğunu kontrol etmek için Instragram'daki konum etiketlerine tıklayarak İsrail'in farklı şehirlerinde yaşayanların son paylaşımlarına göz attı ve yaşadığı şok üzerine şöyle bir video çekti: “Siz mağdur değilsiniz, sahillerde, barlarda, partilerde keyif yaparken yanı başınızda soykırım yapılıyor.” Videosunu Yeni Şafak'ta da haber yaptığımız bir Yahudi kadın şöyle diyordu: “Yahudi'yim ve Siyonist bir ailede büyüdüm. Büyükbabam Holokost'tan sağ kurtulanlardandı. İsrail ulusunun iyiliğini düşünmek benim kanımda var. Ancak ben yine de Siyonist devletin zalim, şiddetli ve kötü olduğunu görebiliyorum. Siyonist bir aile tarafından yetiştirilen ben bile İsrail'le ilgili önyargılarımı aşabiliyorsam siz de yapabilirsiniz. İsrail'in şu an yaptığı şey bir soykırımdır.” Ülkemizdeki milyonlarca takipçisi olan ünlüler, fenomenler susarken, Romanyalı içerik üreticisi Nicole Jenes'in mizah videosundaki şu tespiti çok önemliydi mesela: “Romanya'yı işgale mi geldiniz? Unutmayın pasaport damgası size toprak vermiyor.”

Yeni Şafak Podcast
İhsan Aktaş - Batı Hristiyan dünyası Siyonizm kuşatması altında

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 5, 2023 4:05


Orta Çağ'da Batı-Hristiyan dünyası kilise ve din baskısı altında kalmıştı. Papalık, krallıklar, kilise engizisyonu, kitleleri din baskısı altında, inim inim inletiyordu. Modern bilimin ortaya çıkması, bilim-din tartışmaları, milliyetçilik, Protestanlığın doğuşu gibi etkiler sonunda, Batı dünyası topyekûn kiliseden bağımsızlığını ilan ederek din dışı bir toplum kurdu. Geleceklerini modern bilim, rasyonel hukuk ve devlet düzeni üzerinden yeniden şekillendirdiler. Batılı devletler, din-devlet ilişkilerini birbirinden ayırdılar, laiklik prensibi bütün Batı toplumlarında kabul görmüş ve din Batı'da yedek bir unsur olarak varlığını devam ettirmiştir. Vatikan, bir bakıma bu laik düzenin temsilcisi haline getirilmiş, etkisiz, temsili bir devlet konumunda kalmıştı. Orta Çağ Hristiyanlığının, Hristiyan toplumlar dışında, Müslümanlar ve Yahudilerle ilgili sorunları da vardı. Bu sorunlar itikat kaynaklı sorunlardı. Orta Çağ boyunca Kilise, Müslümanların putperest olduğuna inanmıştı, Yahudileri ise kendi peygamberlerini öldüren din mensupları olarak tanımlıyordu. Bu sebepten dolayı Müslümanları kentlerine kabul etmediler, Yahudileri ise kente kabul edip gettolara kapattılar. Orta Çağ boyunca yahşilerle ilgili inanç ve itikat şu şekildedir: Bütün belalar, kötülükler, mikroplar, maddi-manevi pislikler, Yahudilerden kaynaklanmaktadır. Bu sebepten dolayı Yahudiler, Batı kentlerinde yarı-hayvan, yarı-insan muamelesi görmüşlerdir. Bu sebepten tarih boyunca Yahudiler büyük sürgünlere maruz kalmış, dışlanmış, kıyıma uğramıştı. Babil sürgünü ile başlayan bu süreçte, 500 yıl önceki İspanya sürgününden sonra içeriği tartışmalı olmakla beraber Hitler'in Yahudi katliamı, sürgünlerin en “modern”i olanıydı. Yabancı düşmanlığı ve ötekileşme kültürü, Hristiyan Batı'nın Yahudilere uygulamalarından kaynaklanmaktadır. Aslında dip dalgada Yahudi düşmanlığı bütün Batı'da devam etmekledir. Medya ve modern Batı bu düşmanlığı Müslümanlara yönlendirerek Yahudiler aradan çıkarma gayreti içindedir. Buna karşılık, Müslümanlar nezdinde ise her üç din de ilahi din ve tek Allah'a ait olduğu için, Yahudiler ve Hristiyanlar, Müslüman şehirlerde hukuk içerisinde yaşama şansı bulmuştur. Bugün dahi, İsrail'in 75 yıllık zulümune karşın, bütün Müslüman ülkelerde en küçük bir dışlanma yaşamadan, rahat bir şekilde hayatlarını sürdürmektedirler. Geçtiğimiz günlerde Yahudi bir din adamı tam da bu durumdan bahsetti: “75 yıldır Müslümanlara yapmadık zülüm bırakmadık, fakat hala Müslüman ülkelerde Yahudiler olarak yaşamaya devam ediyoruz.” Evet bütün Müslüman ülkelerde Yahudiler yaşamaktadır.

Yeni Şafak Podcast
Mehmet Metiner - Ebabil kuşları yeryüzüne indiler...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 3, 2023 5:12


Yeni bir günün sabah ezanı okunuyor. Düşünüyorum, acaba Gazzeli o bir avuç Müslüman kardeşimiz yeni bir güne nasıl uyandılar! Daha doğrusu yeni bir gün acaba onlar için ne anlam ifade ediyor! Bir aya yakındır üzerlerine yağan ölüm bombaları karşısında Bedr'in Aslanları gibi direniyorlar. Tıpkı o imanla... Ganimet için vuruşmaya gidenler gibi cepheyi terk etmiyorlar, can korkusuyla gerisin geri kaçmıyorlar. Tersine öleceklerini bilerek savaşıyorlar. Korkuyu yenenlerdir onlar. Ölümü sahiden ölümsüzlük bilenlerdir onlar. Adları Ebu Ubeyde olan cengâverlerdir onlar. Modern Ebrehe'nin barbar ordularına karşı diz çökmeyenlerdir, korkup kaçmayanlardır onlar. Tam tersine askeri üsse dönüştürdükleri yer altından cesaretle fırlayıp o barbar sürülerinin tam teçhizatlı tanklarına karşı korkusuzca dikilenlerdir onlar, o tankları yerle bir edenlerdir, o tankların arkasına sığınan korkak siyonist askerlere kan kusturanlardır onlar, yüreklerine korku salanlardır onlar. Öldürülen askerlerin arasında canını ölüymüş gibi gösterip kurtulan o siyonist askerin tedavi gördüğü İsrail hastanesinden yaptığı sözlü açıklamaları dinlediğimde, yüreğine oturan ve gözlerinden dışarı taşan o korkuyu gördüm. “Karşımıza yerin altından ansızın biri çıktı!” diye başlayan ifadeler, tek bir mücahidin onlara nasıl kök söktürdüğünü ama en önemlisi yüreklerine nasıl bir korku saldığını gösteriyordu. İşte o zaman anladım ki ebabil kuşları yeryüzüne inmişler. Dişe diş, göze göz bir mücadelede o bir avuç mücahidin karşısında ABD destekli İsrail ordusunun nasıl zelil duruma düştüğünü görmek, günlerdir yaşadığımız o derin hüzne bir nebze sevinç serpiyordu. Düşünüyorum bu sabah vaktinde. Ebabil kuşlarını düşünüyorum. Hani Peygamberimizin henüz dünyaya gelmediği yıllarda Mekke'nin üzerine Kâbe'yi yıkmak amacıyla korkunç fil ordularıyla yürüyen Habeşistan'ın fanatik Hristiyan kralı Ebrehe'yi düşünüyorum. Nasıl bir kibirle gelip dayanmıştı Mekke'nin sınırlarına... Onun karşısına Peygamberimizin dedesi Abdulmuttalib çıkmıştı. O bölgede bulunan develerine el koyan Ebrehe'den develerini istemeye giden Abdulmuttalib'e şaşırmıştı Ebrehe. “Develerin sahibi benim, Kâbe'nin değil. O yüzden kendime ait olanı istemeye geldim. Kâbe'yi ise sahibi korur” mealinde cevap veren Mekke soylularından Abdulmuttalib'in hem o cesaretini hem de o derin ferasetini düşünüyorum. Sonra gökyüzünde ansızın beliren o ebabil kuşlarını düşünüyorum. Bir anda o ufacık ağızlarında taşıdıkları cisimleri yağdırarak Ebrehe'nin ordusunu geldiği gibi dönmeye, ama zelilce dönmeye mecbur eden o küçük cüsseli ebabil kuşlarını... Ebabil kuşlarını sahi hep gökyüzünde niye ararız ki biz? Gözlerini gökyüzüne dikmiş olanlar elbette bilmezler-anlamazlar ebabil kuşlarının Ebu Ubeydeler olarak yeryüzüne indiklerini.

Turkish Stories
Türkiye / Turkish Stories

Turkish Stories

Play Episode Listen Later Aug 23, 2023 5:32


Türkiye Cumhuriyeti, 1923 yılında kurulmuştur. İlk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'tür. Türkiye, çok farklı medeniyetlerin yaşadığı toprakların üzerine kurulmuştur. Yirmi civarında medeniyetin yaşadığı bu topraklar on bin yıllık bir geçmişin izlerini taşır. Çok sayıda cami, kilise, saray, tapınak ve antik tiyatro gibi tarihî yapılar Türkiye'nin sınırları içerisindedir. Türkiye, hem Avrupa hem de Asya kıtasında toprakları bulunan bir ülkedir. Türkiye'nin Asya kıtasında bulunan bölümüne Anadolu, Avrupa kıtasında bulunan bölümüne ise Trakya denir. Asya kıtası ile Avrupa kıtası; İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı ile ayrılır. Dünyada iki kıtada toprakları bulunan ülkeler sadece Türkiye, Rusya Federasyonu ve Mısır'dır. Türkiye, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkedir. Türkiye'nin güneyinde Akdeniz, batısında Ege Denizi, kuzeyinde Karadeniz ve kuzeybatısında bir iç deniz olan Marmara Denizi vardır. Türkiye'nin kuzeybatısında Yunanistan ve Bulgaristan, güneydoğusunda Suriye ve Irak, doğusunda İran, Ermenistan ve Azerbaycan'a bağlı Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti, kuzeybatısında ise Gürcistan vardır. Türkiye'nin nüfusu 75 milyondur. Türkiye, nüfus olarak Avrupa'da Almanya'dan sonra ikinci sıradadır. Dünyada ise on beşinci büyük nüfusa sahip ülkedir. Türkiye 814.578 kilometre karelik (km²) yüz ölçümü ile Rusya'dan sonra Avrupa'nın en büyük yüz ölçümüne sahip ülkesidir. Türkiye'de 81 il vardır. En kalabalık şehir 14 milyon insanın yaşadığı İstanbul'dur. İstanbul'un yarısı Asya'da, yarısı Avrupa'dadır. Dünyada iki kıta üzerinde toprakları olan tek şehir İstanbul'dur. İstanbul'dan sonra en büyük şehirler; Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Konya ve Antalya'dır. Türkiye'nin nüfusunun % 99'u Müslüman, % 1'i ise Hristiyan ve Yahudi'dir. Türkiye, ılıman iklim kuşağındadır. İlkbahar, yaz, sonbahar ve kış olmak üzere dört mevsim yaşanır. Türkiye'de irili ufaklı çok sayıda göl vardır. En büyük göl Van Gölü'dür. Daha sonra Beyşehir Gölü, Tuz Gölü ve Eğirdir Gölü gibi göller gelir. Türkiye'de çok sayıda nehir vardır. Türkiye sınırları içindeki en uzun nehir Kızılırmak'tır. Fırat, Dicle, Sakarya ve Yeşilırmak diğer uzun nehirlerden bazıları­dır. Nehirlerin üzerinde çeşitli barajlar kurulmuştur. Büyükten küçüğe doğru ilk akla gelebilecek barajlar; Atatürk, Keban ve Ilısu'dur. Türkiye'de birçok dağ vardır. Dağlar özellikle Türkiye'nin doğusundadır. En yüksek dağlar; Ağrı Dağı (5137 metre), Cilo Dağı, Süphan Dağı, Kaçkar Dağı ve Erciyes Dağı'dır. Türkiye bir turizm merkezidir. Türkiye'ye 2011 yılında 31 milyon 456 bin turist gelmiştir. Turistlerin en çok ziyaret ettiği iller; İstanbul, Antalya, İzmir, Nevşehir, Muğla, Denizli ve Mardin gibi illerdir. Türk mutfağının zenginliği dikkat çekicidir. Adana ve Urfa kebabı, döner, mantı, karnıyarık, köfte, pide, lahmacun, hamsi tava, yaprak sarması, bö­rek, baklava, kadayıf, sütlaç ve revani Türk mutfağı denince ilk akla gelenlerden bazılarıdır. Derleyen Murat Cuma

Hizmetten
Vahşet! | 22.04.2007

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jul 20, 2023 22:04


Soru: Son senelerde özellikle bazı marjinal gruplar Türkiye'de misyonerlik faaliyetlerinin arttığını ve ülkenin elden gitmekte olduğunu dillendiriyor ve adeta din ve vatan sevgisini yanlış yorumlayan bir kısım saf kimseleri tahrik etmeye çalışıyorlardı. Nitekim, güzel vatanımız bu tahrikleri akla getiren ard arda cinayetlerle sarsıldı. Maalesef, geçen gün bu silsileye çok kanlı bir halka daha eklendi. Olup biten bu hadiseleri nasıl değerlendiriyorsunuz? -Malatya gibi güzel bir ilimizin adını çok çirkin şekilde gündeme getiren bu hadise düpedüz bir terördür! (00.44) -Bir mü'min, mü'min olduğu halde cinayet işleyemez. (02.08) -Dinimizde böyle bir vahşetin yeri asla yoktur! (04.07) -Bizim tarihimizde de böyle bir vahşilik mevcut değildir; aksine, “Ben Salahaddin'den insanlık öğrendim!” diyen düşman komutanı gibi, gayr-i müslimler bizim genel ahlakımızın destanını kesmek zorunda kalmışlardır. (05.10) -Bazıları sırf hasetlerinden, bazıları da hıyanet düşüncesiyle diyalog faaliyetlerine karşı çıktılar; hatta diyalog yolunu benimseyen samimi mü'minleri kilise evleri açmakla, İncil dağıtmakla ve misyonerlere yardım etmekle suçladılar, olmadık iftiralarda bulundular ve böylece bazı safdil kimseleri kışkırtmaya çalıştılar. (07.23) -İslam'ı terkedip Hristiyan olanlar gerçekten çok mu? Bu konuda resmi raporlar ve anketler ne diyor? (08.36) -Devletimiz hem ülkemizin hem de dinimizin itibarını korumak için içimizdeki azınlıkların korunması adına her türlü tedbiri almak zorundadır. (10.31) -“Derin”lerdeki kan dökme meyli (11.13) -Türkiye sevgisi nasıl olmalı? (13.25) -Utansın Efendimiz'i mahcup edenler!.. (15.09) -Aynı zamanda, böyle bir cinayet, yurtdışında yaşayan bütün vatandaşlarımızı tehlikeye atma manasına gelen büyük bir cürümdür! (15.39) -İncil dağıtılmasından rahatsız olan (!) kimseler muhataplarına Kur'an'ı ve İnsanlığın İftihar Tablosu'nu anlatmayı hiç denediler mi acaba? (17.54) -Diyalog yolu en katı kimselerin bile gönlüne girmek için yegane köprüdür; kendi değerlerine güvenenlerin başka dinlerin temsilcileriyle biraraya gelmekten korkmaları düşünülemez. (18.58)

Hizmetten
İslam'ı duymamış Hristiyan Cennet-Cehenneme girer mi? | Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jul 18, 2023 6:17


İslam'ı duymamış Hristiyan Cennet-Cehenneme girer mi? | Fethullah Gülen Hocaefendi by

Radyo Agos
Listelerde Ermeni vekil adayı olmayışı

Radyo Agos

Play Episode Listen Later Apr 8, 2023 69:08


Pakrat Estukyan ile Türkiye'nin ve Ermeni toplumunun gündemini, listelerde şu ana kadar Ermeni vekil adayı görünmeyişiyle ilgili tartışmaları konuşacağız. Hrant'ın Arkadaşları inisiyatifinden Bülent Aydın ile geçtiğimiz günlerde çok erken, çok zamansız kaybettiğimiz Dink Ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu'nu anacağız. Laki Vingas, deprem bölgesine yaptığı geziden izlenimlerini aktaracak, bölgedeki Hristiyan toplumun deprem gölgesindeki Paskalya hazırlıklarına değinecek.   

Çağlayan Dergisi
Bir Hristiyan Niçin Hazreti Muhammed'i Peygamber Olarak Görebilir?

Çağlayan Dergisi

Play Episode Listen Later Mar 2, 2023 2:40


Hizmetten
10.BÖLÜM | “Mahzun Yüreklerin Duası”- GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jan 20, 2023 25:14


Bu programda GÖNÜLLER SULTANININ (sav) hayatı görüntüler, fotoğraflar, haritalar, krokiler eşliğinde anlatılacak! Kainatı şereflendirmesinden ruhunun ufkuna yürüdüğü âna kadar bu şerefli hayat, kronolojik olarak siyer felsefesi eşliğinde ilgili kaynaklara müracaat edilerek sunulacak! Asr-ı Saadete yolculuğumuz devam ediyor. Bu hafta: ASRI SAADETE YOLCULUK DEVAM EDİYOR Bu bölümde: 1-Efendimize (sav) yalnızlığın sevdirilmesi ve Hira günlerinin başlaması 2-İlk vahyin gelişi 3-Hz Hatice'nin Efendimizi (sav) teselli edişi 4-Hristiyan alim Varaka ibni Nevfel'in Efenfimize (sav) anlattıkları 5-İslamın ilk ayetleri ve oku emrinin hikmetleri..

TVNET
Türk Kahvesi/Prof. Dr.Şinasi Gündüz-"Göbeklitepe'de din, sanat ve mimari yaşam var"

TVNET

Play Episode Listen Later Jan 17, 2023 76:28


Konuklarımızın hikayesini de ülkemizin hikayesini de konuşuyoruz. Türkiye'nin seçkin isimleri Türk Kahvesi'nde ağırlanıyor, samimi ve sıcak bir atmosfer evlerinize taşınıyor. Ayşe Böhürler pazar sabahlarını, Türk Kahvesi ile tatlandırıyor. Sanat ve entelektüel hayat üzerine değerlendirmeler, nostalji, mimari, tarih ve eski uygarlıklar üzerine birçok konunun konuşulduğu programda aradığınız her şeyi bulacaksınız. Türk Kahvesi'nde bu hafta konuğumuz Prof. Dr. Şinasi Gündüz 02:43 Göbeklitepe'nin dinler tarihindeki yeri 08:10 Sabiilik nedir? 09:50 Sabiiler kimlerdir, neye inanırlar? 14:10 Hristiyanlığın dinler tarihindeki yeri nedir? 20:30 Hristiyanlık nasıl ortaya çıkmıştır? 24:50 Pavlus, Hristiyanlık için neden önemlidir 26:10 Hristiyanlıkta yapılan teolojik tartışmalar 31:20 12 Havariler kimlerdir? 33:10 Hristiyanlık günümüze kadar nasıl şekillenmiştir? 39:00 Hristiyanlığın kaynakları nelerdir? 43:10 Hristiyanlık günümüze kadar nasıl şekillenmiştir? 45:50 Kur'an-ı Kerim ve İncil'de Hz. İsa 50:20 Mesih düşüncesinin Hristiyanlıktaki yeri nedir? 54:00 Siyonizm kavramı nedir? 58:30 Evanjelizm kavramı nedir? 1:03:20 Yahudi ve Hristiyan siyonizmi arasındaki ilişki nedir? 1:06:35 Satanizm ve Mitoloji ilişkisi #gobeklitepe #hristiyan #hzisa Ayşe Böhürler ile Türk Kahvesi her pazar 11.10'da TVNET'te.

Leverage Podcast
207: Deep Inner Game For A Successful Marriage w/ Hristiyan (Part 2)

Leverage Podcast

Play Episode Listen Later Nov 17, 2022 48:56


Show Notes: What made you want to get married/how did you meet your wife 0:01 Spirituality was an important connection 2:18 Whole body said yes in a new way. When the right one comes, you'll know 3:06 Shared common interests and personality traits 4:55 We seemed very compatible 5:30 In the end, both people got [...]

Leverage Podcast
207: Deep Inner Game For A Successful Marriage w/ Hristiyan (Part 2)

Leverage Podcast

Play Episode Listen Later Nov 17, 2022


Show Notes: What made you want to get married/how did you meet your wife 0:01 Spirituality was an important connection 2:18 Whole body said yes in a new way. When the right one comes, you'll know 3:06 Shared common interests and personality traits 4:55 We seemed very compatible 5:30 In the end, both people got […] The post 207: Deep Inner Game For A Successful Marriage w/ Hristiyan (Part 2) appeared first on Inner Confidence.

Leverage Podcast
206: Deep Inner Game For Dating Success w/ Hristiyan (Part 1)

Leverage Podcast

Play Episode Listen Later Nov 8, 2022 59:44


Show Notes: 3:59 – The “land of the free”, not so free? 5:00 – American youth seemed immature, closed off, and generally behind European youth… 6:45 – Why did you decide to stay in the US? 9:00 – How Robbie and Hristiyan met… 15:06 – How Hristiyan shocked everyone at his first pickup workshop… 16:12 [...]

Leverage Podcast
206: Deep Inner Game For Dating Success w/ Hristiyan (Part 1)

Leverage Podcast

Play Episode Listen Later Nov 8, 2022


Show Notes: 3:59 – The “land of the free”, not so free? 5:00 – American youth seemed immature, closed off, and generally behind European youth… 6:45 – Why did you decide to stay in the US? 9:00 – How Robbie and Hristiyan met… 15:06 – How Hristiyan shocked everyone at his first pickup workshop… 16:12 […] The post 206: Deep Inner Game For Dating Success w/ Hristiyan (Part 1) appeared first on Inner Confidence.

Sözler Köşkü Kitaplığı
Hristiyan Ülkede Doğan Çocukla Mekke'de Doğan Nasıl Eşit Olabilir İlahi Adalet Nasıl Oluyor - Fatih Yağcı

Sözler Köşkü Kitaplığı

Play Episode Listen Later Sep 21, 2022 11:37


Hristiyan Ülkede Doğan Çocukla Mekke'de Doğan Nasıl Eşit Olabilir İlahi Adalet Nasıl Oluyor - Fatih Yağcı

COSMO Köln Radyosu
Bavyera'da bitmeyen tartışma: Haç

COSMO Köln Radyosu

Play Episode Listen Later Jun 2, 2022 21:02


Federal Anayasa Mahkemesi bundan 27 yıl önce başta okullar olmak üzere resmi dairelerde duvarlara, Hristiyan dininin sembolü olan haç asılma zorunluluğunu kaldırmıştı. Ancak Bavyera Eyalet Başbakanı Söder, 2018'de bu uygulamayı zorunlu hale getirmeye başladı. Kiliseler de dahil olmak üzere pek çok sivil toplum örgütü Söder'e karşı çıktılar. Konu en yüksek Eyalet Idare Mahkemesi'ne kadar taşındı. Şimdi üst mahkeme son kararı verecek. COSMO TÜRKÇE tartışmanın izini sürdü. Von Gökce Göksu.

Acı, tatlı, mayhoş
Üç büyük dinde oruç

Acı, tatlı, mayhoş

Play Episode Listen Later Apr 19, 2022 3:15


#acıtatlımayhoş Aylin Öney Tan bugün Musevi inancında Hamursuz Bayramı, Hristiyan dininde de Paskalya Bayramı öncesinde perhiz notlarını anlatıyor.  

NTVRadyo
Acı Tatlı Mayhoş - Üç büyük dinde oruç

NTVRadyo

Play Episode Listen Later Apr 19, 2022 3:14


#acıtatlımayhoş Aylin Öney Tan bugün Musevi inancında Hamursuz Bayramı, Hristiyan dininde de Paskalya Bayramı öncesinde perhiz notlarını anlatıyor.

Medyascope.tv Podcast
Aydın Selcen yazdı: Hristiyan demokrat oluyor da, Müslüman…

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Jan 19, 2022 9:19


Medyascope Podcast'ten herkese merhaba. Hafta Sonu Yazıları köşemizde yayınlanan yazılarımızın seslendirmesiyle karşınızdayız. Aydın Selcen'in “Hristiyan demokrat oluyor da, Müslüman…” başlıklı yazısını ben Volkan Kutluer sizler için seslendirdim. Beğenerek dinlemenizi umuyorum.