Podcasts about mahk

When worlds collide, do consumers benefit? The hosts weigh in on Lunchly, the much hyped new Lunchables competitor launched by uber influencers and entrepreneurs Mr. Beast, Logan Paul and KSI. They also highlight unusual collaborations between fashion and consumer brands, and reach for healthy soups and shots. Show notes: 0:25: LOUIE-ville? Church Time. The Kids Are Not Alright. Breakfast Totes. Maker's Mahk. The Perfect Collab. – Ray returns from Kentucky and gets schooled at home, before the hosts highlight the Taste Radio Meetup on September 25 and an interview with serial entrepreneur Jeff Church at the event. They then turn their attention to Lunchly and whether the brand's positioning as a healthier alternative to Lunchables holds water. Ray also reports on his experience visiting the Maker's Mark distillery and the launch of the bourbon brand's new cellar aged expression; Jacqui praises Heyday's new soups; and the Newton-based hosts munch on a new line of crunchy, spicy cookies and sip on cold-pressed juice shots and guayusa-infused energy drinks. Brands in this episode: Suja, Lunchly, Prime, Feastables, Jimmy Dean, Klondike, Good Humor, Popsicle, Maker's Mark, Momofuku, Sunnie, Lunchables, Milk Bar, Momofuku, Heyday Canning, Sofresco, Ability Energy

“Koş” diyorlar sana hep. Koşuyorsun sen de. Zarlarına cıva katılmış bu yarışın hileli olduğunu biliyorsun elbette. Doğmuş olmakla biliyorsun bunu. Senin için en iyi seçeneğin “koşmamak” olduğunu zaten çoktan fark etmişsin. Koşuyorsun yine de. Şöyle düşünüyorsun çünkü: “Koşmasam ne olacak ki? Hem zaten tanıdığım herkes koşuyor. Hem zaten koşmazsam, hileli olduğunu bilsem de, yarışı birinci bitirme şansım olmaz. Asıl hile, yarışı kazanmak için koşmanın şart olduğunu düşündürmeleridir belki de. Yanlış söyledim. Asıl hile bir yarışın içinde olduğumuzdur yanılgısıdır belki de. Yine yanlış söyledim. Asıl hile yarışmanın kendisidir belki de. Başka bir şey anlatacaktım aslında. Yusuf, zindanda rüyasını yorumladığı o mahkûma şöyle demişti: “Kısa süre sonra suçsuzluğun anlaşılacak. Yeniden eski makamına kavuşacaksın. Sarayda Mısır firavununun maiyetine gireceksin. Rüyanın tevili budur.” Kısa süre sonra o mahkûmun suçsuzluğu anlaşılmış, hakkında salıverilme emri verilmişti. Zindandan çıkarken Yusuf'a sımsıkı sarılmış, ona “rüyanın tevili doğru çıktı, dile benden ne dilersen” demişti. Yusuf, bir anlığına boş bulunup “Mısır firavununun yanında tekrar işe başladığında ona benden bahsedersen sevinirim” diye cevap vermişti. Mahkûm zindandan çıkınca Yusuf'un aklı başına geldi ama ne fayda. İş işten geçmiş, istediğini Allah'tan değil de kuldan istemenin onu duçar edeceği cezaya boyun eğmekten başka çaresi kalmamıştı. Tam yedi yıl unuttu mahkûm Yusuf'u. Tam yedi yıl zindanda kaldı Yusuf. Dünya unutmaktan ve zindandan ibaret oldu böylece. Başka bir şey anlatacaktım aslında.

Atilla Yeşilada ile merakla beklenen ve çok tartışılan vergi reform paketinin içeriğini ve olası etkilerini konuştuk. Ortak ile Haftanın Sorusu'nda "Enflasyon zirve yaptı mı?" ve "Nvidia hissesi almak için geç mi kaldık?" sorularını yanıtladı. Ekonominin neden yavaşlamadığı, artan et fiyatları ve ekonomik büyüme ile enflasyon arasındaki ilişkiyi de anlattı. İyi dinlemeler...

Merriam-Webster's Word of the Day for June 6, 2024 is: moxie • MAHK-see • noun Moxie can refer to courage and determination (aka nerve), energy and pep (aka verve), or know-how (as, say, reflected in one's oeuvre). // They showed a lot of moxie in questioning their company's policy. // She clearly doesn't need coffee to start her day full of moxie. // The lead actor's musical moxie inspired the addition of a serenade at the close of the play's first act. See the entry > Examples: “When your journalistic beat consists of providing helpful tips on how to win games, people naturally assume that you are an expert at playing them. That's not always true, but I like to think that I make up for it with moxie and a reasonably consistent positive attitude.” — Deb Amlen, The New York Times, 29 Jan. 2024 Did you know? If the idea of a carbonated bevvy flavored with gentian root makes you thirsty to wet your whistle, then you've got some moxie, friend! Lowercase moxie—which today is a synonym of both nerve and verve—originated as uppercase Moxie, as in Moxie Nerve Food, a patent medicine and tonic invented by Dr. Augustin Thompson and sold in New England in the 1870s. Within a decade, when it was clear his drink wasn't really medicinal, he carbonated Moxie and marketed it as a kind of 19th-century energy drink with a “delicious blend of the bitter and the sweet.” The soft drink and its advertising slogans (among them Make Mine Moxie!) eventually caught on around the country. The beverage was even a favorite of Charlotte's Web author E. B. White, who wrote, “Moxie contains gentian root, which is the path to the good life.” The semantic jump from “a drink that gives you energy” to “energy” itself is as natural as a good advertising campaign. By 1930, moxie had acquired its earliest modern sense referring to vim and pep.

KALBİ GAVUR TARAFINDA! 01.08.2014 Yeni bir tür çıktı burda, Kalbi gavur tarafında! Namazı, orucu var da, Kalbi gavur tarafında! Küfre karşı süt ve liman, Omurgasız, kof bi saman. Adı, 'ılımlı müslüman!'; Kalbi gavur tarafında! Keyfe düşkün, helal yetmez, Malboro'dan feda etmez. Kolasına laf söyletmez, Kalbi gavur tarafında! Ilım, mılım, neyin nesi? Mahkûmiyet kâfilesi. Yahûdinin projesi, Kalbi gavur tarafında! Susuz çölün kör koyunu, Rüyâ, Peygamber oyunu! Ne bu diyalog kamyonu? Kalbi gavur tarafında! Akıl gitti, vaat doldu, Her başı bir bela buldu. Koca Mısır esir oldu; Kalbi gavur tarafında! Tıpış, tıpış yürü bana, Aslına dön, öfkem sana! Ya bu Suud kimden yana? Kalbi gavur tarafında! Kerem Önder

Saadet Partisi'ni CHP'nin payandası haline getirenler, her seçim öncesi Tayyip Erdoğan'ın nasıl Erbakan düşmanı olduğu, nasıl Erbakan'a kötülük yaptığı tezviratını gündeme taşıyor. Yaklaşan 31 Mart seçimleri öncesi, bu kez çok daha ileri bir iddiayla Saadet'in lideri Temel Karamollaoğlu sahne aldı. Temel Bey'e göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2006 yılında rahmetli Erbakan'ı hapse attırmak için çok büyük uğraş göstermiş. KRT televizyonunda Karamollaoğlu aynen şu ifadeleri kullandı: "Erbakan Hoca, 2006 yılında hapse mahkûm olduğunda Tayyip Erdoğan, polisle evini kuşattırdı. Hapse attırmak için büyük bir gayretin içine girdi. Çünkü mahkûm olmuştu. Evinden alacak... Hocamızı ilzam etmek için, kötü göstermek için hapse attıracaktı. Evi kuşatıldı. O zaman Allah rahmet eylesin Hasan Kalyoncu, bizim eski Gaziantep İl Başkanımız. AK Parti'nin kuruluşunda da yer almıştı. Tayyip Erdoğan'a gitti. 'Eğer Erbakan'ı tutuklarsan burayı senin başına yıkarım. Ben siyaseten seni yaşatmam' dedi. Onun üzerine Tayyip Bey ev hapsine çevrilmesini sağladı. Ve arkasından da Abdullah Gül Bey, Cumhurbaşkanı olduktan sonra Erbakan Hocamızın affını kendisi gerçekleştirdi. Yani Erbakan Hoca siyasi hayata Abdullah Gül'ün bu affıyla dönebildi. Arkasından 2010 yılındaki seçimlerde Saadet Partisi'nin Genel Başkanı oldu." ERBAKAN'A VE MUHAFAZAKÂRLARA YAPILAN ZULÜMLERE ŞAHİDİZ Hafızalar taze, yaşı 40 ve üzeri olanlar o günleri çok iyi hatırlıyor. 28 Şubat sürecinde nelerin yaşandığını, kimlerin kime ne kötülükler ettiğini hepimiz biliyoruz. Dönemin Başbakanı rahmetli Necmettin Erbakan başta olmak üzere muhafazakâr insanlara nasıl zulümler yapıldığını birçoğumuz yaşadığı için, birçoğumuz da bizzat şahit olduğu için biliyor. En önemlisi, zalimleri çok iyi tanıyoruz. O zalimlerin bugünkü uzantılarını da çok iyi biliyoruz. Ama konumuz bu değil. Erdoğan'ı sevmeyebilirsiniz, siyaseten nefret de edebilirisiniz. Ama böyle bir iftirayı nasıl atabilirsiniz?.. Erdoğan'ın Erbakan'ı hapsettirmek için özel gayret sarf ettiğini nasıl söylersiniz?.. Birincisi, Kayıp Trilyon Davası'ndan yargılananların bir kısmı Abdullah Gül gibi AK Parti'de siyaset yapıyordu. İkincisi, dönemin yargısı aynı zamanda AK Parti'yi de hedef almıştı. Mahkûmiyet kararı veren Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ömer Yılmaz Çamlıbel, AK Parti Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ü dokunulmazlığı dolayısıyla yargılayamadığı için isyan ediyordu. Vural Savaş 1997'de Refah Partisi'ne kapatma davası açtı. Başında Yekta Güngör Özden'in bulunduğu Anayasa Mahkemesi, Refah Partisi'ni kapattı. Yine Vural Savaş'ın itirazıyla Refah Partisi'nin Hazine yardımı geri istendi. Partinin harcama belgelerini beğenmeyen dönemin yargısı, Anayasa Mahkemesi'nin yetkisinde olan siyasi partilerin hesaplarını inceleme yetkisini gasp ederek, soruşturma başlattı. Yetkisiz mahkeme Necmettin Erbakan ve 68 arkadaşını haksız bir şekilde mahkûm etti.

Reis daha dün söyledi. Daha önce defalarca söylediğini dün tekrar söyledi. Ne mi dedi? “Büyüklük taslayanlar kaybetmeye mahkûmdur.” dedi. Kime söylüyor bunu? Boşluğa mı? Nedense kimse üstüne alınmıyor. Ne hikmetse herkes bir başkasına bakıyor. Peki, o bir başkası kim? Hiç kimse! AK Parti'de siyaset yapanların sorunu da bu işte! Millet onların kibrinden şikâyet eder. Kendilerine karşı büyüklük tasladığını iddia eder. Reis kalkar defalarca kibri ve kibir erbabını eleştirir. Hatta kendi yol arkadaşlarına yönelik genel anlamda söylenmesi gerekeni söyler. Ama nedense o yol arkadaşlarından hiç kimse Reis'in bu dediklerinden alınmaz. Hiç kimse o sözlerin kendisine yönelik olduğunu kabul etmez. Dahası ve tuhafını söyleyeyim: En fazla kibir konusunda eleştirilenler Reis'in o sözlerini bayrak haline getirip kullanırlar. Sanki o sözler başkaları için söylenmiştir.

Ateşkesin dördüncü ve son günü. Yarın ne olacak, İsrail Gazze'yi yeniden durmaksızın bombalayacak ve soykırıma aynı şekilde devam edecek mi, bilmiyoruz? Esir takasları sorunsuz bitti. Hamas, üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. İsrailli siviller teslim edilirken Hamas'ın kendilerine ne kadar iyi davrandığını, insanca muamele gördüklerini her halleriyle belli ettiler. Takas konusunda psikolojik üstünlük Hamas'ta görünüyor. Gazze'deki insanî durum ne aşamada peki? Dört günlük ateşkes şartlarından biri olan acil yardım konusunda neler yaşandı, içeriye temel ihtiyaç malzemeleri sokulabildi mi? Bu soruların cevaplarını günlerdir Mısır'da çalışmalar yapan Türk Kızılayı ve AFAD'dan almak mümkün olacaktı. Refah Sınır Kapısı'ndan içeriye bir tır daha sokabilmek için bölgede yoğun çaba gösteriyorlar. Kızılay Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz'ın Ramallah'ta olduğunu ve Gazze'ye giren yardımları organize ettiğini öğrendim. Kendisiyle telefonda görüntülü olarak görüştük. AFAD ile kurdukları koordinasyon merkezindeydi. Büyük bir telaş ve gayretle çalışırlarken 10 dakikasını ayırdı ve aşağıdaki önemli notları kendisinden edindim. KUZEYE SADECE 50 TIR SOKABİLDİK Çatışma öncesi dönemde, Gazze'ye günde ortalama 500 tır ticari mal girişi gerçekleşirken, saldırılar başladığından bu yana günde birkaç tır ancak girebilmiş. Ateşkesle birlikte birkaç gündür Gazze'nin geneline günde 200 tır girişine izin verilmiş. Normal dönemlerdeki günlük ihtiyacın çok altında. Kızılay Başkanı Fatma Meriç Yılmaz, 50 gün süren katliamlardan sonra, Gazze'nin kuzeyine de ilk defa yardım ulaştığını söyledi. Sadece 50 tır ve ihtiyacın çok altındaymış. İsrail, işgalin yolunu açmak için Gazze'yi fiilen ikiye bölmeyi hedeflediği ve aralıksız bombaladığı kuzeydeki Gazzelileri bölgeyi terk etmeye zorladığı için o bölgede durum çok ağır. İsrail'in ateşkesten sonra güneyde sıkışan halkı da hedef alacağına dair korkunç bilgiler dolaşıyor. Fatma Hanım şunları söyledi: “Kuzeye gitmesi için ikinci 50 tırı anında hazırladık ama sevkiyat konusunda İsrail'in baskıları devam ediyor. Dışarıdan gelen yardımlar Mısır Kızılay'ında toplanıyor. Mısır Kızılayı da Refah Kapısı'nda Filistin Kızılay'ına teslim ediyor. İçerideki dağıtımları gerçekleştiren büyük oranda Filistin Kızılayı. Kuzey tarafına ulaşabilecek 5 farklı kapı olduğu halde Ürdün sınırı gibi 4 kapıyı birden kapatan İsrail, en küçük kapı olan Refah'a mecbur bırakıyor. Bu da dağıtımın önündeki büyük engel.” 50 KİŞİ BİR ODADA BARINIYOR

Ozan Şakar ve Irmak Akman, Kimin Ekonomisi'nde ekonominin çok konuşulmayan başlıklarını farklı bir bakış açısıyla ele alıyor. İkili Kimin Ekonomisi programının bu haftaki bölümünde Türkiye'de hızla eriyen orta sınıfı mercek altına alıyorlar. Türkiye'de orta sınıf nasıl gelişti? Cumhuriyet sonrasında hangi kırılmalar yaşandı? 2000'li yıllarda nasıl ve neden çöktü? Şakar ve Akman tüm bu soruların yanıtlarını detaylı bir şekilde ele alıyor. İyi seyirler...

Emek ve Özgürlük İttifakı'nda yer alan TİP'in 940 bin oy almış olması, TİP ve YSP listelerinden sosyalist milletvekillerinin meclise girmesi, seçimler bağlamında kayda değer ve önemli sonuçlardır. Ancak bu sonuçları kolaylıkla Türkiye'de sosyalizmin ve sınıf mücadelesinin başarı hanesine yazamayız. Seçimde izlenen ve ne yazık ki artık bir strateji halini almaya başlamış olan taktikler bağlamında bakıldığındaysa, solun seçimde yanlış bir yol tuttuğu çok açıktır. TİP uzun zamandır ilk kez dikkati çeken bir performans göstermiştir ama bu, düzenin sol yamacında durmayı kabul eden, sermayenin ve emperyalizmin kırmızı çizgilerine basmamaya özen gösteren bir tür “iyi çocuklar” imgesiyle kazanıldığında sosyalizmin gelişmesine hizmet etmek bir yana, düzenin de önümüzdeki dönemin bütün sarsıntılarında yükselebilecek tepkileri massetmek için kullanacağı, hatta kullanmayı tercih bile edebileceği bir mecranın doğması anlamına gelebilir. Ayrıca TİP'in oylarının işçi sınıfının güçlü taburlarının değil daha ziyade modern küçük burjuvazinin ve eğitimli yarı-proleterlerin ağırlık taşıdığı bölgelerde (Kadıköy, Beşiktaş, Bakırköy vb.) dikkat çekici şekilde yoğunlaşması, partinin gelecekte gelişmesinin bu katmanların hâkimiyeti altına gireceğine işaret etmektedir. Bu gelişme TİP'in düzen içinde massedilmesi sürecini hızlandıracaktır. Dolayısıyla TİP'in burjuva parlamentarizmi sınırları içindeki başarısı sınıf mücadelesinde işçi sınıfı ve emekçi halkın siyasi bir kazanımı olarak değerlendirilemez. Sosyalist Güç Birliği bir bütün olarak aldığı oy oranlarıyla sosyalist partilerin daha önceki seçimlerde görülenlere benzer bir tablo ortaya çıkarmıştır. Düzen siyasetinin Cumhur ve Millet İttifakı etrafında kutuplaştığı ve kitlelere hâkim olduğu bir ortamda sosyalistlerin devrimci bir programla büyük oy oranlarına ulaşması zordur. Kitleler çıkarları bu tür bir devrimci programda da olsa devrimci bir yükselişin ya da sınıf mücadelesinde olağanüstü bir canlılığın olmadığı koşullarda düzen siyaseti içinde ehven-i şer aramaya pekâlâ yönelebilmektedir. Ancak SGB'deki esas sorun, sermaye düzeniyle ve emperyalizmle kökten hesaplaşan bir devrimci programla kitlelerin karşısına çıkmamasıdır. SGB bağımsız bir Cumhurbaşkanı adayı çıkarmayarak sosyalist bir odağı kitlelerin karşısına siyasal bir alternatif olarak çıkarma yönelişinden de en baştan vazgeçmiştir. CHP'nin sağa kayışından, siyasal İslam'la işbirliğine yönelmesinden dolayı doğan siyasi boşluğu laikliğin radikal savunusuyla doldurmayı strateji olarak benimseyen yaklaşım tam bir başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Öyle ki SGB, politikasının tüm ağırlık merkezini düzen içi ama radikal bir laiklik temasına oturtarak ikna ettiği kesimleri kendisine çekeceği yerde Millet İttifakı'na yöneltmiştir. Denebilir ki SGB bileşenlerinin radikal laiklik propagandasına ikna olan kesimler, şu ya da bu şekilde laikliğin pratik bir güvencesi olarak gördükleri CHP ve İyi Parti'nin merkezinde olduğu ittifaka yönelmiştir. HDP'nin çatısı altında girdiği Yeşil ve Sol Parti'nin oyları ciddi bir gerilemeye işaret etmektedir. Bu gerilemenin TİP'in ayrı girmesiyle açıklanamayacağı açıktır. YSP tek liste olarak girdiği bilhassa Kürt illerinin tamamında ve seçime girdiği tüm seçim bölgelerinde oy kaybetmiştir. Elbette ki HDP istibdadın kapatma tehdidi altında seçime YSP çatısı altında girmiş, kadroları seçim sürecinde tutuklanmış ve çalışmaları yoğun baskı altına alınmıştır. Ancak bu da açıklayıcı değildir. Kürt halkının çoğunluğunu oluşturan emekçi ve yoksul kesimlerden uzaklaşan, sömürgeci burjuvaziyle uzlaşmayı içeren bir radikal demokrasi yönelişi, sürekli bir yeni açılım süreci beklentisiyle Cengiz Çandar gibi düzenin sembol isimlerine yer açan siyasi hat başarısız olmuştur.

Ekonomist Atilla Yeşilada, Zor Görev'in bu haftaki bölümünde Bakan Nebati'nin büyük bir başarı olarak sunduğu "Türkiye Ekonomi Modeli"ni değerlendirdi. Ayrıca seçimlerde olası bir Erdoğan zaferinin ekonomiyi nasıl etkileyeceğini de anlattı. İyi dinlemeler... #seçim #dolar #atillayeşilada

Sesli Köşe-Orhan Bursalı-'Yargı adalet ve vicdan sınavında: Beraat mi mahkûmiyet mi...'

Birgül Yangın Aslanoğlu'nun Devrik Cümlelerin Mahkûmu adlı öyküsünü dinleyin. Debbağ adlı kitabından. Hece Yayınları.

Bütün medeniyetler sıradağlar gibi dizilen, esen sert rüzgârların önünde savrulmayan, bütün mevsimlere dayanıklı, bütün kültürlerden beslenmesini bilen yürek ülkesinin çocukları öncü kuşakların omuzlarında yükselir.  Burada elitizm filan yapmıyorum. Alakası yok!  İlk defa fiilen değil ama zihnen işgal edilen, celladına âşık edilen yabancılaşmış aydınlarının marifetleriyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya Türkiye! Bu yok oluşu, yürekleri yangın yerine dönen, dünyayı ve İslâm'ı iyi bilen parlak öncü kuşaklarla durdurabiliriz ancak.

Büyülü ve karmaşık kokusuyla yüzyıllardır pek çok kültürde, ruhani ritüellerde ayrıcalıklı yer edinmiş ama bugün parfüm endüstrisinde moda olduğu için yok olma tehdidiyle karşı karşıya olan Öd ağacının hikayesini konuşuyoruz.

Bu video 29/01/2017 tarihinde yayınlanan "HİZMET'İN ALTI ESASI" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Şevk-i Mutlak: Hazreti Pîr'in yolu. Ne kadar açık?!. Ne kadar net?!. Ne kadar kulun acz ve zaafına yakışır, numarası-drobu uyar bir şey?!. Ne kadar O'nun azametine muvafık bir gerçek, bir hakikat?!. “Allah, Allah! Ben bu kadar âciz, bu kadar fakir olduğum halde, böyle çağlayanlar gibi her şey; niam-ı İlahiye akıyor karşımda. Artık niye ye'se düşeceğim?!. Niye bu mevzuda inkisâr yaşayacağım ki?!. Şevk içinde hep götüreceğim bunu, götürmeye çalışacağım!.. -İşte biraz evvel ifade edildiği gibi- “meyelân”, “meyelândaki tasarruf”, “kader denk” deyip yürüyeceğim, Allah'ın izni ve inâyetiyle. Madem damlayı derya yapıyor, zerreyi Güneş yapıyor O; o zaman, şevksizlik bende Allah'a karşı saygısızlık olur. Hep şevk içinde olmalıyım!.. Şu anda bile… Balyozlar başımıza inip-kalksa, zindan kapıları ardına kadar, kale kapıları gibi açılsa, insanın en önemli hukukunu ifade eden usûl-i hamse ayaklar altına alınsa da… Bazı usûliddin ve usûl-i fıkıh uleması, usûl-i hamseye bir de “hürriyet”i ilave ediyorlar. Hazreti Pîr de hürriyet üzerinde ısrarla duruyor: “Ben ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam.” diyor. Öyleyse “usûl-i hamse” değil, bir de hürriyet, “usûl-i sitte”. Evet, haklar elinizden alınacak.. insanî haklardan mahrum edileceksiniz.. hatta çok yerde Allah'a karşı yapmanız gerekli olan vazife-i ubudiyette zorlanacaksınız.. belki abdest alma imkanı bulamayacaksınız.. zikr u fikirde bulunduğunuz zaman, rahatsızlıklarını izhar edecek, engellemeye çalışacaklar… 12 Mart'ta (1971) biz hapishanedeyken, arka koğuşta, böyle şu kadarcık bir yeri namaz kılmak için ayırmıştık. Mahkûmların bir kısmını da bizden ayırmış, o koğuşa koymuşlardı. Dizlerimizi ahşap olan o yere vurunca, şikâyet ettiler hemen. Orada, hapishanede, -“tutuk evi” diyorlar- tutuk evinde subaylara şikâyet ettiler; “Dizlerini hızlı yere vuruyorlar, bir de cehrî namazlarda âşikâre okuyorlar; اَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ اَلرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ diyor, açıktan okuyorlar; biz, diğer koğuşta rahatsız oluyoruz!” “Ye's öyle bataktır ki; düşersen boğulursun. Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun! Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar; Me'yûs olan ruhunu, vicdânını bağlar.” … “Ey dipdiri meyyit, ‘İki el bir baş içindir.' Davransana, eller de senin, baş da senindir! His yok, hareket yok, acı yok… Leş mi kesildin? Hayret veriyorsun bana; sen böyle değildin. Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz? Kendin mi senin, yoksa ümidin mi yüreksiz?” (Ruhun şâd olsun, Âkif!..) Katiyen ye'se düşmemeli, inkisâr yaşamamalı; acz u fakra o kadar eltâf-ı Sübhâniyede bulunan Allah'ın o eltâf-ı Sübhâniyesi karşısında, hiçbir şey yokmuş gibi davranmalı!.. Oraya girenlerin o etrafa tebessüm yağdırmalarına benzer şekilde… Tebessüm yağdırarak gidiyorlar zindana!.. Arkadan ellerine kelepçe vurmuşlar, sanki kaçacaklar gibi!.. Sırf hakaret olsun diye!.. Bir yönüyle onları aşağılamak için; bir yönüyle de onları tahrik etmeye matuf, “bir şey yapsınlar” diye!.. Fakat çok şükür, melek ruhu taşıyan o insanlar, “mülk”ten ve “milk”ten daha ziyade “melekût”a müteveccih olan o insanlar, gülerek mukabelede bulunuyorlar.

Bu topraklarda yetişmiş en önemli edebiyatçılardan Zaven Biberyan'ın “tamamlanamamış” otobiyografisi Mahkûmların Şafağı nihayet Türkçede Aras Yayınları tarafından yayımlandı. Kitabı yayına hazırlayan Rober Koptaş ve yazar, denemeci Behçet Çelik ile Biberyan'ın dünyasına hem otobiyografisi hem külliyatı açısından yaklaşmaya ve çözümlemeye, Türkçe edebiyatla alışverişine yakından bakmaya çalıştığımız bu sohbetin moderatörlüğünü Mesut Varlık üstlendi.

Married at First Sight is back in Boston and ready for mess! Not a single one of these couples seems like they're going to work and for very obvious reasons, but here were are! Enjoy!Find me on social media, Patreon and more here! See acast.com/privacy for privacy and opt-out information.

Muğla'da boğularak öldürülüp, cesedi varilde yakılan Pınar Gültekin'in cinayet zanlısı Cemal Metin Avcı'nın yargılandığı davada, bugün 7'nci duruşma görüldü. Duruşmaya Gültekin'in ailesinin yanı sıra tutuksuz yargılanan sanıkların da katıldı. Mahk...

Sesli Köşe-Yazgülü Aldoğan-'AKP kaybetmeye mahkûmdur'

Afganistan'daki yirmi yıllık işgal, önceki akşam son Amerikan askerinin pardon teröristinin çekilmesiyle son buldu. ABD/Batı Putu yıkıldı. Fevkalade enteresan bir dönem başlıyor: Yaşayan herkes, önümüzdeki senelerde yerküremizin dört bir yanında muhtelif Batılı putların birer birer yıkıldığına tanık olacak!  Sovyetler Birliği'nin sonu; Afganistan'da Şubat 1989'da havlu atmasından iki yıl sonra gelmişti. ABD için ise Afganistan'dan çekilmesini “Sonun Başlangıcı” diye tanımlayan analizlere her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Taliban'ın ABD'yi nakavt edip Afganistan'a egemen olmasını “Barbarlık Çağına Dönüş” diye tanımlayanlar var. Asıl barbarlık, Amerika Birleşik Haydutlar Devleti'nin Afganistan'daki katliam ve işkence rejimi idi. Yirmi yılda üç buçuk milyon Afganlı sivilin kanlarını döken ABD işgalinden söz ediyoruz. Bebekleri, çocukları, kadınları, erkekleri, gençleri, yaşlıları ezcümle masum Afganları sırf Müslüman oldukları için taammüden katleden Amerikan Faşizmidir. Afganistan'da, sistematik işkencelerle de barbarlığın şahikasına çıktılar. Tüm bu barbarlıklarından, zalimliklerinden zinhar sorumlu tutulmadılar!  Haydut Amerikan Devleti, Afganistan'da sebep olduğu devasa felaketi inkâr etmeyi sürdürüyor.  ABD'nin içerideki muhipleri, yaltakçıları ise işaret parmaklarıyla Taliban'ı gösterirken yahut biteviye “Burkalı Kadınlara” zum yaparlarken... ABD'nin Afganistan'daki 20 yıllık katliam ve işkence düzenine tek laf dahi etmiyorlar. Barbar ve Gaddar Yanki'lerin; kadınlara ve kız çocuklarına yaptıkları muhtelif zulümleri de, o masumları kasten öldürdükleri gerçeğini de yok sayıyorlar! BİRLEŞİK İNSANSIZLAR Haydut Amerikan devleti, “İnsansız Hava Aracı” için Afganistan'ı test alanı gibi kullandı! CIA, 11 Eylül'den sadece iki ay sonra Kasım 2001'de bu ülkede İHA ile ilk katliamını yaptı. İşgal yıllarında “olmayan tehdide” karşılık, sayısız sivil kasten öldürüldü.  İHA'larla yapılan katliam, yirmi yıl boyunca devam etti. 2015 ile 2020 arasında; ülkede 13 binden fazla “İnsansız Hava Aracı” saldırısı düzenleyen ABD'nin 10 Bin Sivili öldürdüğüne dair bilgiler; Amerikan Araştırmacı Gazetecilik Bürosu'nun istatistiklerinde bile yer alıyor.

Amerika'nın Jonileri, Tomileri Afganistan'dan kaçıyor. Rambo ortalarda yoktu. Hiç görünmedi. ABD yenilince, NATO da yenilmiş oldu; dolayısıyla NATO askerleri de çekilme telâşında. “Bir an önce askerimiz Afganistan'dan çekilsin” diye tepinenler... Merak buyurmayın, günü gelince Mehmetçik de çekilir. Fakat siz hiç çekilmiyorsunuz, farkında mısınız? Her bota maydanoz olmayı bırakmadınız bir türlü. Biraz serinkanlı olun. Oradaki bütün askerlerimizi -vakti gelince- 24 saat içinde çekebilecek gücümüz olduğunu açıklayanlara itibar edin. Derken daha cümle bitmeden ilk kafilenin yola çıktığı haberi ulaştı. İşte dönüyorlar çeşmisiyahım. Çeşmibülbülüm. Siyah çeşmenin bülbülü.

Mahkûm edilmesi gereken bir yazardı Tarık Buğra. Öldürülmesi. Yok, edilmesi, yok sayılması gereken bir yazardı. Ama büyük Türkçesinin karşısında bunu yapamadılar.

DUVAR - Prof. Dr. İlhan Uzgel ve Dr. Mühdan Sağlam'ın hazırladığı Küresel Gündem'in bu bölümünde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Yunanistan gezisi sonrası bu ülke ile ilişkiler ve Türkiye'nin NATO zirvesi hazırlıkları ele alınıyor.

Merriam-Webster's Word of the Day for April 3, 2021 is: moxie • MAHK-see • noun 1 : energy, pep 2 : courage, determination 3 : know-how Examples: "On offense, the Giants need more speed, more talent, more explosive plays, more creativity, more power, more moxie. More everything." — Paul Schwartz, The New York Post, 21 Feb. 2021 "Ideally the Legislature, on a bipartisan basis, would summon the political moxie to allow robust competition between the research universities and the community colleges for baccalaureate degrees. If that's not possible, anything that allows a four-year degree to be independently offered by a community college is worth doing." — Robert Robb, The Arizona Republic, 19 Feb. 2021 Did you know? "Hot roasted peanuts! Fresh popcorn! Ice-cold Moxie!" You might have heard such a snack vendor's cry at a baseball game—if you attended it in the early 1900s. In its heyday, some claim that the soft drink named Moxie outsold Coca-Cola. The beverage was a favorite of American writer E. B. White, who wrote, "Moxie contains gentian root, which is the path to the good life. This was known in the second century before Christ and is a boon to me today." In quick time, moxie had become a slang term for nerve and verve, perhaps because some people thought the drink was a tonic that could cure virtually any ill and bring vim back to even the most lethargic individual.

Bir İdam Mahkûmunun Son Günü-Victor Hugo-Sesli Kitap --- Support this podcast: https://anchor.fm/ne-var-ne-yok/support

Erkam Tufan - BM'DEN TÜRKİYE'Yİ MAHKÜM ETTİRECEK RAPOR! erdoğan BM Suriye raporu son dakika haber by Bahar Solukları

İnsan Hakları Savunucusu, HDP Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, koronavirüsün patlak verdiği Silivri Cezaevi’ndeki son durumu anlatıyor. Daha önce bu konuda defalarca uyarılarda bulunduklarını hatırlatan Gergerlioğlu, tutuklu ve hükümlülerin yakınlarının büyük endişe yaşadıklarına dikkat çekiyor. “Son derece tedirgin mesajlar alıyorum. Mahkûm yakınları haber alamıyoruz, hastalık var, göz göre göre öldürecekler herkesi diyor” şeklinde kendisine ulaşan mahkum yakınlarının endişelerini aktaran Gergerlioğlu, Silivri Cezaevi’nin telefonlarının kilitlenmiş durumda olduğunu ve kimsenin yakınından haber alamadığını söylüyor.

İnsan Hakları Savunucusu, HDP Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, Kırıkkale’de bulunan Keskin Cezaevi’ndeki izlenimlerini anlatıyor. Cezaevindeki hak ihlalleri anlatan Gergerlioğlu, koğuşlarda kapasitelerin üzerinde tutuklu ve mahkûmların kaldığını belirtiyor. Gergerlioğlu’ya yaşadıklarını anlatan mahkûmlar, uyuz vakalarının berlirdiğini söylüyor.

Ahval editörü Ergun Babahan, gazeteci Fehim Taştekin ile İdlib’de bundan sonra yaşanabilecekleri konuştu.

Ahval editörü Ergun Babahan, gazeteci Fehim Taştekin ile İdlib’de bundan sonra yaşanabilecekleri konuştu.

DAPF #294. Dark Angels & Pretty Freaks #Podcast #294 “Hall Mahk” Annaleis & Neil #Chat #Hallmark #Commercial, #AviationGin, #Oranges, #Pillow, Being #Sick, #Slippers,  5 Questions and so much more! DAPF #294. Dark Angels & Pretty Freaks #Podcast #294 “Hall Mahk”     Dark Angels & Pretty Freaks can be found: iTunes:   https://itunes.apple.com/us/podcast/dark-angels-and-pretty-freaks-podcast/id841657972?mt=2 Website:     http://www.darkangelsandprettyfreaks.com/ Facebook:  https://www.facebook.com/HAHvlog/ Twitter:       https://twitter.com/HAHvlog Pinterest:   https://www.pinterest.com/hahvlog/ Instagram: https://www.instagram.com/hahvlog/ Podcast:    http://darkangelsandprettyfreaks.libsyn.com/ Halos and Heathens Vlog! Please subscribe!!  https://www.youtube.com/halosandheathens Want some FREE DAPF stuff? Send us your address and we will send you some goodies! DarkAngelsAndPrettyFreaks@gmail.com  This video and podcast created with...   Logitech HD Pro Webcam C920, Widescreen Video Calling, and Recording, 1080p Camera, Desktop or Laptop Webcam https://amzn.to/2LCVHr1   Audio-Technica BPHS1 Broadcast Stereo Headset w/ Dynamic Boom Mic https://amzn.to/2NMUjDF     Mackie ProFX8 usb mixer http://amzn.to/2esJhTB Behringer Headphone amp http://amzn.to/2eu1Fvs

Plans, then blocking.

Dubbed the "Most controversial Bachelor in show history" Mr. Mahk joins the Caddyswag Show to discuss his rise to fame, Chevy Car Commercials, Chicks and Tom Brady. Check out all of Zebra Corners videos on YouTube! #Zebracorner #freshcoastlive

GUEST: MAHK THE BRIT, Kids Snack Pack, Greg Is A Man, Juicy Juice, MAHK THE BRIT, Snowballs And Laughs, British Off, The Queen, Marrying Into Royalty, Nibs And Pips, Crackers, Snacking, Shame Chips, Worst UK Songs, METRO PCS

GUEST: MAHK THE BRIT aka MARK HENTY, Voyeur vs. Peeper, Tinkers, Neigbor Sounds Of Love, Speaking American, Ball Talk, KJ And Hondo, Walmart And Fanny Packs, World Of Crazy, Hot Crazy Lady, At Least It Was An Exacto

  Marty's actions managed to divide us again. Some thought his choice to hand over the immunity idol made perfect sense, and others didn't hesitate to compare him to the famous ice cream scooper from Hell, Michigan. As expected Purple Kelly's first confessional was a resounding hit, enjoyed by one and all. Judd and NaOnka continued to polarize the fans, but most everyone supported Jane's private feast. For each episode, we provide 3 podcasts: an episode recap, an interview with the castoff and a chance for Survivor fans like yourself to sound off on what you saw and how you think the castaways are fairing in the game. Twenty one shared their thoughts on episode 7 and predictions for what we'll see next. We want to thank and acknowledge everyone who contributed to another great Listener Feedback show. This week we heard from: Jaimes, John, Saundra, Jennifer, Samantha, Mikey R, Shelley, Lil' Russ, Drew, Mark, Tyler, Jimmy, Luke, Fancy, Griffin, Mikeybear, Carolyn, Dee Dee, MikeK, Sandi and Paul We've got several ways you can reach us. You can call and leave a voicemail at 206-350-1547. You can record an audio comment and attach it or just type up a quick text message and send it to us via email at joannandstacyshow@gmail.com. Lastly, there's a link for comments on the web page here. You can click that link and post your thoughts out there for everyone to see. Ancient Voices 21 is out in iTunes as part of the new Survivor Themes Volume 2 collection. We really love the Unapproved version! 00:00 Date 00:04 Ancient Voices 21 Unapproved 00:35 Introductions 03:46 Jaimes from BC 05:14 Evil John from Houston 07:50 Saundra From Ontario Canada 08:47 Jennifer from Virginia 10:18 Samantha from California 12:17 Mikey R from Sydney, Australia 14:19 Shelley from Australia 15:17 Lil' Russ from Ohio 17:22 Drew G from Utah 19:15 Mahk from Massachusetts 20:02 Tyler from Utah 22:30 Jimmy from Nothern Virginia 25:19 Luke S from Utah 28:46 Fancy from California 30:13 Griffin from Vancouver 32:35 Mikeybear from Hackensack, NJ 34:44 Carolyn from the Beautiful Bronx 37:54 Dee Dee from Budapest 41:30 MikeK from SoCal 43:15 Sandi from Atlanta, GA 44:53 Paul from Louisiana 47:39 Wrap Up 50:10 Ancient Voices 21 Unapproved Links for Today's Show Paul's Visual Roster for Nicaragua Survivor Fans Podcast Fans group on Facebook JSFL Jeff Probst on Episode 7 at EW.com Dalton Ross on Episode 7 at EW.com The Lynn University Global Citizenship Memorial Fund Contact Info: Voicemail: 206-350-1547 Email: joannandstacyshow@gmail.com Survivor Fans Podcast P.O. Box 2811 Orangevale, CA 95662 Enjoy, Jo Ann and Stacy