Podcasts about pkk'ya

  • 13PODCASTS
  • 54EPISODES
  • 21mAVG DURATION
  • 1EPISODE EVERY OTHER WEEK
  • Feb 11, 2024LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about pkk'ya

Latest podcast episodes about pkk'ya

Yeni Şafak Podcast
AYDIN ÜNAL - DEM'DE İÇ ÇATIŞMA

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Feb 11, 2024 4:07


DEM Parti içinde bir süredir sessiz ve derinden yapılan tartışmalar, Başak Demirtaş'ın aday adayı olması ve Selahattin Demirtaş'ın son açıklamalarıyla artık görünür hale geldi ve bir iç çatışmaya dönüştü. Çatışmanın iki tarafı var: Kandil ve Selahattin Demirtaş. Kandil'in ABD güdümünde ve bölgede ABD ile İsrail'in çıkarları için kullanılan bir terör aparatı olduğu konusunda artık kimsenin şüphesi yok. 14-28 Mayıs seçimlerinde hem Kandil'in hem de DEM Parti'nin durdukları yer de bu aparat olma halini bir kez daha teyit etti. 14 Mayıs seçimlerinde DEM parti (o zamanki ismiyle Yeşil Sol Parti), “yukarıdan gelen talimatla” Kemal Kılıçdaroğlu'na tam destek verdi. Bu ittifak, seçmenin DEM Parti'ye tepki göstermesi ve oyların erimesiyle sonuçlandı. 28 Mayıs'taki ikinci tura gidilirken DEM'in 14 Mayıs'tan ders alarak kenara çekilmesi beklenirdi ama yapmadı. Kılıçdaroğlu'nun ırkçılık üzerine kurduğu propagandaya rağmen destek devam etti. Ümit Özdağ ile yapılan ittifak dahi DEM'i rahatsız etmedi. ABD-İsrail çıkarları doğrultusunda Kürt ulusalcılığını istismar eden PKK ile yine ABD-İsrail çıkarları doğrultusunda Türk ırkçılığını kullanan, önce Arap, sonra Filistin düşmanlığını öne çıkararak Kürt düşmanlığını arka plana saklayan Ümit Özdağ arasında bir ittifakın DEM'i rahatsız etmesi de zaten mümkün değildi. Siyaset mühendisliği bir kez daha işe yaramadı, 28 Mayıs'ta Kürt seçmenin Kılıçdaroğlu'na tepkisi daha da büyüdü. Şimdi 31 Mart seçimlerine giderken, özellikle de İstanbul'da, Kandil'in tercihi gayet tabii Ekrem İmamoğlu olacaktır. Zira ABD-İsrail tercihi bu yöndedir ve Kandil de bu tercihi talimat olarak alacaktır. Bu talimatın, DEM üzerinden sahaya nasıl yansıyacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. DEM'in İstanbul'da aday çıkarmış olması, Ekrem İmamoğlu'na destek vermeyecekleri anlamına gelmiyor. Önümüzdeki günlerde desteklerini formüle edeceklerdir. DEM içindeki çatışmanın ikinci tarafı Selahattin Demirtaş. Selahattin Demirtaş, cezaevinde bulunmanın PKK'ya karşı sağladığı güvenle olsa gerek, bir süredir Kürt siyasi hareketinin meşru zemine çekilmesi, şiddetle arasına net bir çizgi çizebilmesi, yerlileşmesi, Türkiyelileşmesi için üstü kapalı ya da açık, bazen ürkek, bazen cesur mesajlar veriyor.

Yeni Şafak Podcast
SÜLEYMAN SEYFİ ÖĞÜN - İSVEÇ'E EVET DEMEK; BAZI İNTİBA VE TESPİTLER

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 24, 2024 6:16


Nihâyet beklenen gün geldi. TBMM'de İsveç'in NATO'ya üyeliği oylandı ve kâhir bir ekseriyetle kabûl edildi. Mesele basit olarak bir NATO devletinin, başka bir devletin NATO'ya kabûl edilmesini onaylanmasının çok ötesinde. Bu karârın esaslı bir kırılma olduğunu ve Türkiye'nin yakın geleceğini doğrudan alâkadar eden bir niteliği olduğunu baştan idrâk etmek gerekiyor. Bunu sonraki yazımda ele almayı planlıyorum. Bugün sâdece bâzı intibâ ve tespitlerimi ortaya koyacağım. Başlangıçta Türkiye, İsveç ve Finlandiya'nın müracaatının onaylanması husûsunda kendisine verdiği inisyatifi târihsel bir fırsat olarak algıladı. Türkiye Cumhûriyeti ile NATO'nun jeopolitiklerinin 1990'ların başından beri yaşamakta olduğu kesin kopuşun muhasebesini masaya taşımak niyetinde olduğumuzu açıkça ortaya koyduk. Bunda da son derecede haklıydık. NATO, güney komşularımız olan Irak ve Sûriye coğrafyalarını hallaç pamuğu gibi atmış, doğrudan Türkiye'nin varlığını tehdit eden bir PKK devletinin hemen sınırlarımızın başladığı yerde kurulmasını destekleyen ve özendiren bir jeopolitik ve jeostrateji tâkip etmekte ısrarlıydı. Bunu bir hayli geç idrâk ettiğimizi kaydetmeliyiz. Türkiye ile NATO arasındaki ilişkileri sarsan ilk ciddî şokları daha 1974 Kıbrıs Harekâtında ve Haşhaş meselesinde NATO ve ABD tarafından yediğimiz ambargolar sırasında hissettik. Ama bu tecrübeler bizi, 1990'larda NATO'nun komşu coğrafyalarımızı darmadağın etmek yolundaki plânının en büyük adımlarından olan Çekiç Güç harekâtlarına, NATO ezberlerimiz üzerinden uzun seneler boyunca destek vermekten alıkoymadı. PKK'nın münferit bir terör hareketi olduğunu düşünüyor; bunun uluslararası bir plânın parçası olduğunu idrâk edemiyorduk. PKK'ya destek veren Fransa ve Almanya'nın siyâsetlerini, “Canım bunlar Türkiye'yi zâten sevmezler; o sebepler terörü destekliyor” kabilinden yüzeysel değerlendirmelerle, kırgınlık ve kahırlanmalarla geçiştirdik. Askerlerimizin başına çuval geçirilip kelepçelenerek teslim alınmasını, Muavenet gemimizin vurulmasını şaşkınlıkla karşılıyorduk. Zihnimizin bir köşesinde bunların ârızî hâdiseler olduğu, gelip geçeceği yolunda sâbir bir düşünce vardı. Ama en beteri, Turgut Özal'ın “Bir koyup üç alırız” lâfında olduğu gibi, ABD'nin komşumuza saldırmasını Türkiye'nin büyümesi için bir fırsat olarak görmekti. Bunun ileri adımını 2010'lardaki Arap Baharı esnâsında da yaşadık. 2009 Davos ve One Minute çıkışı Türkiye'yi Arap sokağında çok prestijli hâle getirdi. Ama Arap Baharı tabloyu değiştirdi. Arap Baharı'nın doğurduğu dalgaların üzerinde sörf yaparak Türkiye'yi Ortadoğu'da yeniden patron yapacağını zannettik. Arap Baharı'nın nihayette bir NATO işi olduğunu, Arap kamuoylarının evvelâ gazını alıp, NATO'ya arıza çıkaran BAAS rejimlerinin tasfiye edilerek, akabinde NATO'ya sadâkatle çalışacak yeni idârelerin kurulmasıyla alâkalı olduğunu da göremedik. En hazini, 1974'de Kıbrıs müdahalemizi desteklemiş ve uçaklarımızın uçuşunu sağlamakta bize hayâtî bir destek vermiş olan Kaddafi'ye karşı düzenlenen saldırılara katılmamızdı. Hatâ üzerine hatâ yaptıran siyâsetlerdi bunlar. Neticede Katar ve kısmen Libya hâriç tutulacak olursa, tekmil Arap dünyâsından koptuk. Bugün Türkiye husûmeti ile hareket eden çok sayıda Arap devleti ile muhatâbız. 1 Mart Tezkeresi hâdisesinde bir refleks göstererek tepkimizi verdik. Zâten ondan sonrası geldi ve Türk-NATO münâsebetleri düzelmek bir tarafa, her geçen sene daha da kötüleşti. Komşumuz Yunanistan tepeden tırnağa silâhlandırılırken Türkiye adım adım NATO'dan dışlanıyordu. Hava savunma sistemi vermediler. S 400'leri Rusya'dan almamız büyük bir hâdise hâline geldi. Cezâ aldık. Türkiye'yi F35 programından çıkardılar. 2009'dan başlayarak ambargolar gelmeye başladı... NATO güdümlü 15 Temmuz ise cerahati patlatan hâdiseydi. Artık NATO jeopolitikası ile Türkiye'nin menfaatlerinin kesin bir şekilde ayrıştığı gün gibi ortadaydı.

Yeni Şafak Podcast
YAHYA BOSTAN - ABD'DEN PKK'YA GARANTİ VE ANKARA'NIN KARARI

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 18, 2024 5:18


kuzey Irak'ta terör örgütü PKK'nın iki hafta arayla düzenlediği terör saldırıları yeni ve sert bir dönemin habercisi. Düğüm çözüldü, bıçak kemiğe dayandı. Bu saldırıların arkasında ABD'nin PKK'ya verdiği garanti var. Ankara tabloyu gördü, yanıtını verdi. Bu yazıda ABD garantisine, Ankara'nın aldığı karara, Talabani'nin neden gündeme geldiğine odaklanacağım. Önce kısa bir arkaplan.. Türkiye'nin Şam'la diyalog kurma kararı bölgede ABD lehine kurulan statükoyu bozdu. Böyle bir anlaşma hayata geçerse ABD'nin Suriye'de kalması imkansız hale gelecekti. Bunun üzerine ABD yeni bir oyun planı kurdu. Suriye ve Irak'ın kuzeyinde geçişkenliği artıracak, askeri varlığını tahkim edecek, bölgeyi PKK ve Talabani üzerinden kontrol edecekti. ABD Genelkurmay Başkanı Milley bu kapsamda Suriye'nin kuzeyinde teröristlerle buluştu. (ABD'li Generalin Gizli Ziyaretinin Deşifresi, Mart 2023) Bunu yaparken Ankara-Şam normalleşme sürecini İran'la birlikte sabote ettiler. Süreç tıkandı. ABD, bölgedeki varlığını terör örgütü PKK üzerine kuruyordu. İran'la da içli dışlı olan terör örgütünden sadakat bekliyordu. PKK da karşılığında ABD'den Türkiye'nin terör elebaşlarını hedef alan nokta operasyonlarına (ve Suriye'deki varlığına) ilişkin koruma garantisi istedi. (ABD'li General Teröristle Neyin Pazarlığını Yaptı, Mart 2023) Bu sırada Kuzey Irak'ta düşen ve teröristleri Suriye'den Irak'a götüren bir helikopter ABD'nin bölgede kurmaya çalıştığı yeni oyunu deşifre etti. Bafel Talabani sobelendi. Ankara Süleymaniye'ye hava sahasını kapattı. (Şeytan Üçgeninde Düşen Helikopter, Mart 2023) ABD-PKK pazarlıklarının sürdüğü sırada, Irak'ın Süleymaniye kentinde PKK'lı terörist Mazlum Abdi'ye (Brett McGurk ve Bafel Talabani'nin dostudur) operasyon düzenlendi. Abdi şans eseri kurtuldu. (Nisan 2023) Daha fazla detaya boğmayayım. Gelinen noktada TSK ve MİT'in etkili operasyonlarıyla terör örgütü elebaşları ard arda öldürüldü. PKK da ABD'ye “Bizi korumuyorsunuz” eleştirilerini açıktan dillendirmeye başladı. ABD-PKK pazarlığının 2023'ün Eylül ayında sonuçlandığı anlaşılıyor. PKK bundan sonra düğmeye bastı. 1 Ekim'de Ankara'da İçişleri Bakanlığı'na yönelik terör saldırısı bu garantiye duyulan güvenle düzenlenmiştir. ABD, 5 Ekim'de Suriye'de “Askerlerime çok yaklaştınız” diyerek Türk SİHA'sı düşürmüş ve PKK'ya “Sözümü tutuyorum” mesajı vermiştir. (Elebaşlara yönelik Türk operasyonlarını durduramamıştır, o ayrı.) Kuzey Irak'ta düzenlenen terör saldırıları da -İsrail teşvik etse bile- yine bu güvenceye dayanır. Şimdi Ankara'nın buna yanıtına odaklanalım. Ankara ABD'nin Suriye-Irak hattında kurmaya çalıştığı terör eksenini kırmak için Bağdat'la -önemli mesafe kat edilen- bir diplomasi trafiği yürütüyor. Bu kapsamda 5 ay gibi kısa bir sürede masaya Kalkınma Yolu Projesi kondu. Bağdat ve Ankara'da, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın yaptığı toplantılar sonrası Irak, terör örgütü PKK'yı yazılı bir metinde ilk kez “Tehdit” olarak niteledi. (Aralık 2023) (Kalkınma Yolu'nu dinamitlemek için bundan sonra da çok sayıda aktör tarafından çok sayıda girişim gerçekleşecektir.) Bu işin bir boyutu. Diğer boyutunda terörü kaynağında kurutma stratejisi devam ediyor. ABD'nin, terör örgütüne verdiği garanti de ortada. Peki, ne olacak?

Yeni Şafak Podcast
Tamer Korkmaz - Teröristan'ı kurmak isteyenler, sadece Güç'ten anlar!

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 16, 2024 3:32


Kuzey Irak'ta 9 şehit daha verdiğimiz saldırıları PKK'lı teröristlere yaptırtan devletin azılı düşmanımız ABD olduğu gerçeği, herkesin bildiği sır!  Aynı bölgede 20 gün arayla yapılan her iki saldırıda da, ABD'nin tandemi İsrail terör devletidir. Gazze Savaşı'nda sahada fevkalade ağır bir yenilgi yaşayan Soykırım İkilisi, PKK'yı Türkiye'ye saldırtıyor.  YPG-PKK'nın Suriye'deki (Kamışlı ve Deyrizor) kamplarında ABD askerlerinin yaptırdığı tatbikatların ardından... PKK'lı teröristler, CIA ve MOSSAD unsurlarınca Irak'ın kuzeyinde sahaya sürüldü. Amerikan uydularının da, PKK'nın hizmetinde olduğunu ekleyelim!  “Müttefikimiz” olduğuna dair büyük yalan uzun yıllardır ısrarla tekrarlanan Haydut ABD, maşası PKK ile “istihbarat paylaşımı” yapıyor.  İsrail, Türkiye'nin MOSSAD ajanları ve köstebeklerine yönelik operasyonuna PKK eliyle karşılık veriyor. TERÖRİSTAN DEVLETİ Ankara “Hangi sebeple olursa olsun, güney sınırlarımız boyunca Teröristan kurulmasına izin vermeyeceğiz” dedi. -Peki, bu Teröristan'ı “İkinci İsrail” misali kurmak isteyen kim? -El Cevap: ABD!  Ankara, artık bu gerçeği üstü kapalı şekilde veya dolaylı olarak değil, açıkça söylemelidir. NATO'nun lokomotif devleti Haydut ABD'nin riyakârlığı, cümle âleme “ayan beyan” gösterilmelidir. Bu mevzuda, mebzul miktarda kanıt var!  Dahası... ABD & İsrail terör üretim tandemi, sadece güçten anlar! Türkiye, bunun gereğini yapmakta daha fazla gecikmemelidir. Yani, düşmanların anladığı dilden konuşmak şarttır! VAŞİNGTON PORTAKALLARI “Bölgede yalnızlaştık! PKK'ya karşı ABD'yi yanımıza çekmeliyiz!” gibi akla ziyan, trajikomik analizler fışkırtanlar... Ankara'yı, Washington'a eklemleme kafasındalar!  PKK'lı teröristlerin aslında ‘Amerikan Askerleri' olduğu ortada iken... Böylesine işbirlikçi ve de teslimiyetçi lakırdılar hezeyandır.  Şu ibretlik örneği de not edelim: PKK terörünü yorumlaması için hala daha “uzman” diye ekranlara çıkarılan bir emekli tümgeneralin; yakın geçmişte “Suriye'nin kuzeyinde laik PYD olsun” dediğini unutmuyoruz!  Bu şahsın “Laik PYD” dediği PKK'lı teröristleri; Haydut ABD, Mehmetçiğe saldırtıyor... O vakit, bu emekli tümgeneralin de aslında “Bir tür Yanki/Amerikan askeri” olduğu ortaya çıkıyor! Aynen, 15 Temmuz darbe girişimini yapan FETÖ'cü subaylar gibi! HAÇLI-SİYONİST TEHDİDİ

Yeni Şafak Podcast
Turgay Yerlikaya - PKK terörü ve siyasetin konumu

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 28, 2023 6:06


Pençe Kilit Harekatı bölgesinde yaşanan çatışmalar sonucunda ortaya çıkan tablo, PKK'nın yeniden gündem olmasına neden oldu. 1984 yılından bu yana farklı formlarda karşımıza çıkan PKK terörü, etnik ayrılıkçı karakteri nedeniyle farklı tartışmaları da beraberinde getirmektedir. Güvenlik bürokrasisini aşan ve bugün farklı düzeylerde karşımıza çıkan tartışmalar, problemin çözümünü de zorlaştıran bir etken. Terör örgütünün özellikle Batılı ülkelerdeki diasporası ve bu ülkelerden aldıkları kurumsal destek, sorunun sınır aşırı boyut kazanmasında etkili olmaktadır. Son dönemde uluslararası destekle iç savaş sonrasında Suriye'nin belirli bölgelerinde etkili olan PKK, eylemlerine devam etme motivasyonunu sürdürmektedir. Örgütün uluslararası desteği sorunun sınırlarını genişletirken Türkiye içerisindeki siyasi destek de sorunun niteliğini değiştirmektedir. Hatırlayacak olursak PKK'ya destek veren siyasi partilerin kapatıldığı ve örgütün siyasi desteğinin sonlandırılmaya çalışıldığı dönemler olmuştur. Örgütün siyasi desteği ile ilgili süreç yönetimi son olarak HDP üzerinden gündeme gelmiş ve Yargıtay Başsavcılığı, 7 Haziran 2021'de HDP'nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesinde dava açmıştır. AYM, 21 Haziran 2021'de iddianamenin kabulüne oy birliğiyle karar vermiş ve hem parti hem de birçok siyasetçi ile ilgili belirli yaptırımlar talep etmiştir. Parti kapatma ve siyasi yasak konusu, sorunun çözümünü mümkün kılmasa da konunun siyasal düzlemde tartışılmasını beraberinde getirmektedir. Nitekim belirli yaptırımlara konu olma ihtimali olan partilerin başka bir parti üzerinden yedeklendiği ve yoluna bu şekilde devam ettiği görülmektedir. Son günlerde aynı siyasi çizgiyi sürdüren DEM Partisi'nin terör eylemlerine yaklaşımı, sorunun çözümü anlamında kat edilen mesafeyi yok saymaktadır. DEM Partisinden yapılan açıklamalara bakıldığında daha somut görülen bu tutum, Türkiye'nin hem içeride hem de dışarıdaki enerji yoğunlaşmasını etkilemekte ve sorun olarak adlandırılan olgunun çözümünü imkansızlaştırmaktadır. Türkiye'nin özellikle demokratikleşme paketleri ile ortaya koyduğu çaba, sorunun çözümü anlamında kullanılan demokratik kanalların nasıl istismar edildiğini de göstermektedir. 7 Haziran seçimleri sonrasında demokratik temsil imkanı yerine Hendek terörünü teşvik edenlerin siyaset alanını nasıl zehirlediği ortada. Bugün de benzer bir eğilim üzerinden demokratik temsil yerine PKK terör örgütü ve liderinin özgürleştirilmesi sürecine harcanan çaba, doğrudan terörün desteklenmesi anlamına gelmektedir. AK Parti hükümetlerinin farklı formlar denemek suretiyle kat ettiği mesafeyi de anlamsızlaştırmaya dönük bir tutum sergileyen siyasetçiler, muhatabın kendileri olmadığını da net biçimde göstermektedir. ULUSLARARASI TECRÜBE

Yeni Şafak Podcast
AYDIN ÜNAL - TERÖRLE 40 YIL... SONUÇ?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 28, 2023 5:03


PKK Terör Örgütü ilk kanlı eylemini 1984 yılında yapmıştı. 40 yıldır terörle yaşıyoruz. 40 yıldır her boyutuyla terörü konuşuyoruz. Makalelerde, konferanslarda, panellerde, toplantılarda, gazetelerde, dergilerde, televizyonlarda, köy kahvelerinde, sohbet ortamlarında, her yerde her platformda her mecrada terörü analiz ediyoruz. Terörle mücadelede hemen her yöntemi de denedik. 90'larda anti demokratik ve hukuk dışı yöntemlere de başvuruldu, 2000'lerde özgürlük- güvenlik dengesi gözetildi. Askeri, siyasi, iktisadi, diplomatik, kültürel her yola başvuruldu. Farklı ülke tecrübelerinden yola çıkarak diyalog bile sınandı. Sınır ötesi operasyonlar yapıldı, sınıra duvar örüldü, kalekollar yapıldı, güvenlik sistemlerimiz modernleştirildi, savunma sanayiimizdeki gelişmelerle, özellikle İHA-SİHA teknolojisiyle etkili mücadele de yapıldı. Sonuç? PKK Suriye'nin kuzeyinde devletleşmeye başladı ve geçen hafta da 12 askerimizi şehit etti. 40 yılın bize öğrettiği şu: Terörü bitirmenin yegâne yolu, terörü kaynağında kurutmaktan geçiyor. Biz terörün kaynağını kurutamıyor, kaynağı besleyen kanalları tıkayamıyoruz. Bugün şunu çok net biliyoruz: ABD ve bazı Avrupa ülkeleri, PKK terörüne açıktan ya da gizliden, doğrudan ya da dolaylı destek veriyorlar. Hatta ABD, her ne kadar inkâr edermiş gibi yapsa da, Suriye'nin kuzeyinde PKK'ya açıktan destek veriyor, lojistik sağlıyor. Daha ilk terör eyleminde çözümün bu olduğu biliniyordu; bugün de biliniyor. Ama hiçbir hükümet bunu göze alamıyordu. Bugün bunu göze alabilecek güçlü bir devletimiz, güçlü bir hükümetimiz var. ABD ve o bazı Avrupa ülkelerine karşı net, kararlı, keskin bir tavır almadığımız sürece bu terör bitmeyecek. Her ne yaparsak yapalım bitmeyecek. Tek çözüm, teröre kol kanat geren bu ülkelere karşı bütün bedellerini göze alarak kararlı bir duruş sergilemektir. Savaş mı? Gerekirse bu dahi göze alınabilir. 40 yılda 50 binden fazla insanın öldüğü, trilyonlarca doların kaybedildiği bir sorunu çözmek için atılacak her adımın arkasında millet fedakârca ve sapasağlam duracaktır. BİR GARİP TABELA 12 Eylül 1980 sonrasında Diyarbakır Cezaevi'nde yapılan işkence ve insanlık dışı muameleyi incelemek amacıyla, 2016 yılında, kendisi de bir mağdur olan Mardin Milletvekili Sayın Orhan Miroğlu ile birlikte “Diyarbakır Cezaevini İnceleme Alt Komisyonu” kurmuş, çok sayıda tanığı şaşkınlıkla, üzüntüyle, kimi zaman da gözyaşlarıyla dinlemiştik. Komisyon çalışmalarını tamamladığında bende oluşan kanaat şuydu: 12 Eylül cuntası bütün Kürt muhalif hareketleri Diyarbakır Cezaevi'ne toplamış, bunları PKK çatısı altında birleştirmiş, PKK'ya da tepe tepe kullanacağı bir koz, bir hikâye vermişti. PKK'nın kuruluşunda, Abdullah Öcalan'dan daha çok, Diyarbakır Cezaevi İç Güvenlik Komutanı Yüzbaşı Esat Oktay Yıldıran'ın katkısı olmuştu. Keşke yargılanabilseydi ama 1988 yılında PKK tarafından öldürüldü. Geçen hafta İzmir'de bir okula Esat Oktay Yıldıran ismi verildi. Tam bir akıl tutulması. Neyse ki hata fark edildi ve tabela indirildi. Yıldıran'ı kahraman olarak gören var mıdır bilmiyorum ama onun kasıtlı ya da cahilce yöntemleri olmasa, PKK'nın bazı Kürtleri de istismar edecek bir hikâyesi olmayacaktı. Yakın tarihi cesaretle sorgulamazsak gerçekle yüzleşemez, sorunları çözemeyiz.

Yeni Şafak Podcast
Bülent Orakoğlu - Pentagon ve Batı'nın eli kanlı maşası PKK'ya terör örgütü diyemeyen CHP'nin...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 27, 2023 6:14


TBMM'de grubu bulunan siyasi partilerden AK-Parti, MHP, İYİ Parti ve SAADET Partisinin “ortak bildiri” yayımlayarak imza altına aldığı “PKK terörüne karşı birlik” vurgulu metne Ulu Önder Atatürk'ün kurduğu CHP ile PKK terör örgütünün siyasi uzantısı DEM(HDP) imza atmadı. Peki ne olmuştu da bu kadar zıt kutuplar ABD ve Batı destekli PKK terörüne karşı bir araya gelebilmişlerdi. Yolunu şaşıran şüphesiz Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında teröre destek vermekten hakkında kapatma cezası istenen HDP ve yeni adıyla DEM Partisi değildi. Yolunu şaşıran 31 Mart'ta sandıktan tek başına çıkamayacağını düşünen CHP'nin yeni Eş Başkanları Özgür Özel ve İstanbul Büyükşehir Başkanı Ekrem İmamoğlu'ydu. CHP'nin eş Başkanları Özel ve İmamoğlu Türkiye Cumhuriyeti'nin Beka'sını göz ardı ederek ABD ve Batı destekli PKK/DEM örgütü ile ittifak kurmak için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nca PKK terör örgütünün siyasi uzantısı olarak telakki edilen DEM örgütü ile iş birliği ve İttifak içinde olmaktan bir endişe duymuyorlardı. Kapalı kapılar arkasında PKK terör örgütünün siyasi uzantısı DEM örgütüne ne tavizler vermişlerdi. Bu konuda haber almada güvenilir bazı yazarlarımız Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisine (DEM) yalnız İstanbul'da değil Ankara, Aydın ve Antalya'da İlçe Başkanlıkları verilmesi konusunda görüşmeler yapıldığını iddia etmişlerdi. Ayrıca DEM Partisi'nin İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'na destek karşılığında Esenyurt ve Sultangazi Belediye Başkanlıkları verilmesi konusunun gündemde olduğu iddia edilmişti. CHP Eş Başkanı Özel'in terör örgütüne ait ‘medya haber'de ‘verdiği gündem yaratan görüntüleri ve açıklamaları PKK/DEM partisi ile yapılması planlanan ittifak ve iş birliğini bozacağı nedeniyle Meclis bildirisini imzalamadığı anlaşılıyor! TBMM'de terör örgütü PKK'nın kınandığı bildiriye CHP imza atmadı. Bu durum, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in PKK'ya bağlı medya organlarıyla ve PKK'nın siyasi ayağı Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi ile içli dışlı olmasını akıllara getirdi. Kuzey Irak'taki Pençe-Kilit harekat bölgesinde terör örgütleri tarafından düzenlenen hain saldırıda 12 askerimizin şehit olmasının ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi›nde (TBMM), AK Parti, MHP, İYİ Parti ve Saadet Partisinin imzaladığı bildiri yayınlandı. PKK terör örgütünün saldırılarının “Terör ve şiddet hiçbir zaman hedefine ulaşamayacaktır” sözleriyle kınandığı bildiriye CHP ve DEM (HDP) partileri imza atmadı. Ulu Önder Atatürk'ün kurduğu CHP'nin, terör örgütü PKK'yı kınayamaması büyük tepkilere neden olurken, partinin kimlerle yol aldığı da tekrar gözler önüne serilmiş oldu. Bununla beraber, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in geçmiş süreçte katıldığı bir canlı yayın da tekrar gündeme geldi. Özgür Özel, terör örgütüne ait “Medya Haber” isimli televizyon kanalına katılarak yeni anayasa çalışmalarına dair değerlendirmelerde bulunmuştu. Özel'in içli dışlı olduğu Medya Haber isimli oluşum askerimizin şehit edildiği saldırılara dair, “İşgalci Türk ordusuna Urfa, Mardin ve Hakkari'de darbe” yorumunda bulundu!.. PKK-HDP/DEM EŞ BAŞKANI TERÖRİST TUNCER BAKIRHAN TÜRK MİLLETİNİ TEHDİT ETTİ. KÜRT SORUNU DEVAM ETTİKÇE TEKİRDAĞLI DA TRABZONLU'DA RAHAT OLMAYACAK? Terör örgütü PKK'nın siyasi uzantısı konumundaki PKK-HDP/DEM örgütünden peş peşe skandal sözler gelmeye devam ediyor. Teröristbaşı Öcalan'a “özgürlük” çağrılarının yapıldığı PKK-HDP/DEM örgütünün Eş Başkanı terörist Tuncer Bakırhan yaptığı yeni açıklamada Türk Milletini tehdit etti. Terörist Tuncer Bakırhan yaptığı açıklamada “Kürt sorunu devam ettikçe Tekirdağlı da Trabzonlu da rahat olmayacak. Ne Dersim'de ne Türkiye'de umut demokrasi olur” sözleriyle terör örgütü PKK'nın argümanlarını tekrarladı. Aslan, daha da ileri giderek Öcalan'ın özgürlüğü için herkesin sorumluluk alması gerektiğini de söylemişti. CHP'nin yeni Eş Başkanı Özgür Özel'de bu terörist yapı ile ittifak'ı bozmamak adına bu terörist yapı Eş Başkanını ziyaret etmişti.

Yeni Şafak Podcast
Aydın Ünal - Terörle verilen mesaj

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 25, 2023 4:09


Gazze soykırımının sadece insani ve İslami bir mesele olmadığının, aynı zamanda Türkiye'nin güvenliğini ve bağımsızlığını yakından ilgilendiren milli bir mesele olduğunun altını ısrarla çiziyoruz. İki gecede 12 Mehmed'imizin şehit edilmesini, denkleme ABD ve İsrail'i dâhil etmeden okumak mümkün değildir. ABD'nin bölgemizde 3 terör örgütünü kuruluşlarından bugüne açıktan desteklediğini fark etmeyen kaldı mı? İsrail terör devleti, PKK ve FETÖ bölgemizde ABD çıkarlarına hizmet veriyorlar. ABD İsrail'e desteğini hiç çekinmeden zaten ifade ediyor. PKK ile Suriye'nin kuzeyinde açık ve resmi işbirliği yapıyor. FETÖ elebaşını ve teröristleri hem ABD'de, hem de kendisine hizmet ettiği ülkelerde açıktan koruyor ve kolluyor. Her 3 örgütün, İsrail, PKK ve FETÖ'nün, aynı patronun elemanları olarak bölgede kardeş kardeş geçindiklerini, kimi zaman aleni, kimi zaman gizliden işbirliği yaptıklarını da biliyoruz. Örneğin FETÖ'cülerin İsrail'e olan aşkları; örneğin PKK'nın İsrail'in güvenliğini tesis edecek biçimde Suriye kuzeyinde yerleşme çabası bunun ispatı değil midir? Ya da içerdeki siyasi uzantıların tavırlarına bakın: PKK uzantısı partinin ABD ve İsrail aleyhine tek cümle kurmadığını görürsünüz. CHP'nin uzunca bir süredir FETÖ kontrolünde PKK'ya yakınlaşması da, HAMAS'a terör örgütü demesi de bundandır. Diplomasinin dili açık ve keskin değildir ancak bizim sırtımızda yumurta küfesi yok, açıktan söyleyelim: PKK ya da FETÖ sorunu ABD, İsrail (ve tabii ki Avrupa) hesaba katılmadan çözülemez. İçerde ve dışarda bütün uzantıları ve ilişkileriyle teröre karşı böyle bir konseptle mücadele kaçınılmazdır. Kemal Kılıçdaroğlu'nun, PKK ve FETÖ desteğini de arkasına alarak, Demirtaş'a özgürlük isteyerek yüzde 48,5 oy alabilmesi sosyolojinin de alarm verdiğini göstermektedir; oradaki sorun da mutlaka dikkate alınmalıdır. On iki askerimizin şehit edildiği son terör eylemi Türkiye'nin başta Gazze olmak üzere bölgesel meselelerdeki haklı duyarlılığına bir gözdağıdır. Gazzeliye kurşun sıkanla Mehmetçiğimize kurşun sıkan el aynı eldir. Bunu görmeden bağımsız olmak da, terörün kökünü kurutmak da mümkün değildir. Kemalizm nedir?

Yeni Şafak Podcast
Yasin Aktay - ABD himayesinde PKK ve İsrail'in terör kardeşliği

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 25, 2023 6:32


Geçen her 5 dakikada bir çocuğun soykırımcı Siyonist çetenin bombalamaları altında parçalanarak can verdiği bir dünyada ilgilenilecek daha önemli bir konu olmasa gerek. Ama işin giderek daha acı veren boyutu, bir defa olduğunda bütün dünyayı ayağa kaldıracak, başka herhangi bir konuyla ilgilenmeyi askıya aldıracak boyutlarda kötülükler, insanlık suçları her gün her saatte işlendikçe hayatın bir rutini haline geliyor. Hastanelerin bombalanması, çocukların, yaşlıların, kadınları, sivillerin hedef alınarak, taammüden barbarca katledilmesi giderek olağanlaşıyor. Kahredici aşinalıklar, alışkanlıklar acıyla, vahşetle uğraşan yanlarımızı aşındırıyor, dünyada en olmayacak şeyleri dünyanın en olağan şeyleri olarak karşılamaya alıştırıyor bizi. İsrail Hamas'ı yok etmek üzere giriştiği kudurmuş saldırıları her geçen gün çıtayı daha da yükselterek devam ettiriyor. Ona karşı bütün dünyada bir vicdan ayaklanması da her geçen gün daha da artarak devam ediyor. Ama bunların hiçbiri kudurmuş İsrail'i durdurmaya yetmiyor. Belki İsrail'e karşı, ilişkide olduğu dünya içinden en açık en yüksek seste eleştiriyi Türkiye yaptı şimdiye kadar, ama bu eleştiriler, bu sert kınamalar ve eleştiriler İsrail'i durdurmaya yetmedi. Hatta bu iki eylem biçimi de birbirine alışmış, birbiriyle beraber yaşamaya ayak uydurmuş olarak devam ediyor. Yani soykırımcı İsrail Türkiye'nin veya dünya halklarının protesto hareketlerini, söylemlerini, piyasa deyimiyle, satın almış bulunuyor, yani umursamıyor artık. Cüretkarlığını besleyen, destekleyen ABD'den başkasının ona dur diyemeyeceğini biliyor. O yüzden aslında muhatabın İsrail değil ABD olması daha doğru. Gazze'deki soykırımın asıl sorumlusu, suçlusu ABD'dir. Öyle olmasa, bunca çocuk-yaşlı-kadın-sivil ölümünden başka bir sonuç vermeyen İsrail operasyonlarının biriktirmiş olduğu insanlık suçlarını durdurma adına yapılan “ateşkes” çağrılarına neden karşı çıkıyor? Çocuk ölümlerine yol açan kudurmuş İsrail saldırılarının devam etmesini isteyen ABD. Dolayısıyla İsrail'in mukadder başarısızlığının faturasını ödeyecek olan da ABD olacaktır. Dünyanın her yanında İsrail'in soykırımına karşı harekete geçen bir vicdan ayaklanmasına şahit oluyoruz. Dün İstanbul ve Ankara'da Sivil Toplum Platformunun düzenlediği Büyük Gazze Yürüyüşlerinde asıl saldırganın ABD, İsrail'inse onun tetikçisi olduğuna dair çokça slogan atıldı, vurgu yapıldı. Yürüyüşün en çarpıcı yanı iki gün önce PKK'nın Kuzey Irak'tan yaptığı saldırılarla 12 askerimizi şehit etmesine karşı da bir tepkiyle birleşmesiydi. Gazze'de işgalciyi aciz duruma düşüren direnişe dünyada artan destek İsrail'i ve onun sahibi ABD'yi çıldırtıyor, kudurtuyor. Bu çılgınlıkla giriştikleri saldırılarla Hamas'ı yok etme hedefinden her geçen gün daha fazla uzaklaşıyor ve hıncını sivillerden, çocuklardan alıyor. İsrail projesinin önemli bir enstrümanı olarak çalışan PKK'yı saldırtarak bir hıncın da Türkiye'den alınmak istendiğini anlıyoruz. Gazze için yürüyen kalabalıklar bunu aynen böyle anlıyor ve PKK terörünü İsrail'in Gazzelilere karşı yürüttüğü barbarca saldırılarla özdeşleştiriyorlar. İçimizdeki çok bilmişler istedikleri kadar Türkiye ile Filistin arasına mesafeler koymaya kalkışsın ne İsrail ne de ABD ve dolayısıyla ne de PKK bu mesafeyi görmüyor, onlar doğrudan ilgili görüyor. İsrail Gazzeliyi vurdukça Türkiye vurulmuş oluyor, Türkiye PKK'ya vurdukça da canı yanan İsrail oluyor.

Yeni Şafak Podcast
İSMAİL KILIÇARSLAN - BUNDA ANLAMAYACAK NE VAR ACABA?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 25, 2023 5:08


Gazze'deki çocuklarımızı kimler niçin öldürüyorsa kahraman askerlerimizi de onlar, aynı sebeple öldürüyor! Gazze'deki mücahitler nereyi nasıl savunuyorsa kahraman askerlerimiz de orayı öylece savunuyor!” Bugünkü cümlelerim bunlar olsun ve hemen söyleyeyim: Bu cümlelerde anlaşılmayacak hiçbir şey yok. Anlaşılmayacak hiçbir şey yok ama yine de “memur emeklisi Kamaliste anlatır gibi” anlatayım. Diyelim ki “Büyük İsrail Haritası” isimli akıl dışı haritadan ve İsrail isimli hayvanlık organizasyonunun bütün operasyonlarını, bütün katliamlarını bu haritayı hayata geçirmek için yaptığından habersizsin. Bu olabilir çünkü senin dillere destan cehaletini bilmeyen yok. Diyelim ki şehit edilen 12 aslanımızın intikamını almak için TSK'nın yerle bir ettiği petrol sahalarının PKK'ya Amerikalılar tarafından verildiği bilgisinden de habersizsin. Bak bu da olabilir çünkü jeoloğu tarihçi zannediyorsun en nihayet, nereden bileceksin petrol sahalarını kimin kime verdiğini. Diyelim ki İsrail'in her düzeyde politikacısının, her düzeyde medyacısının ve her düzeyde etki ajanının aslanlarımızı şehit eden alçak PKK'ya müteşekkir kaldığını, dahası son derece askeri ve stratejik hedefleri yerle bir eden, sivil öldürmeyen Türkiye Cumhuriyeti'ni “Kürtleri öldürmekle hatta onlara soykırım uygulamakla” suçladığını da duymadın. Geçen seçimi Kılıçdaroğlu'nun yüzde 60 ile kazanacağına inanmış insansın, bunu da çok görmem sana. Fakat hiç olmazsa “Meclis'te grubu bulunan dört partinin teröre karşı imzaladığı ortak bildiriyi CHP'nin niçin imzalamadığını” biraz olsun düşünerek bulabilirsin değil mi Gazze'de çocuklarımızı öldürenlerin askerlerimizi şehit edenlerle aynı insanlar olduklarını. Çok karmaşık bir bağlantıdan, çok karışık bir işten söz etmiyorum. Hamas'a terörist diyen Özgür Özel, PKK'ya terörist denilen bir iradeyle ortaklaşmak yerine DEM'in bulanık sularına dümen kırdıysa anlayalım ki orada bir “İsrail korkusu” vardır. Bilmediğiniz şey ise şu: Korkunun ecele faydası yok bey abi.

Yeni Şafak Podcast
YAHYA BOSTAN - FENOMENLER, KARA PARA VE TERÖRÜN FİNANSMANI

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 30, 2023 6:24


Batı medyası büyük bir hayranlıkla anlatıyor. Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) ekonomik dönüşümü, bölgesel meselelere yaklaşımı irdeleniyor. Haberler Dubai'nin ev sahipliğini yapacağı BM İklim Değişikliği Zirvesi (COP28) bağlamında çıkıyor. Zirveye dünyanın dört bir yanından 70 bin kişi katılacakmış. Yarım ağız gündeme getirdikleri konu ise “BAE'nin Batı yaptırımlarına karşı kayıtsızlığı.” BAE, Batı'nın Rusya, Çin ve İran yaptırımları konusunda esnek bir politika izliyor. The Economist'e göre İran petrolünü satan da Rus milyarderlere kapılarını açan da BAE'ymiş. Ancak bunu pek sorun etmiyorlar. Yaptırım konusu politiktir çünkü. Dışpolitikada ABD'nin çizdiği çerçeve içerisinde hareket ederseniz yaptırımlardan muaf olabilirsiniz. Eğer “sorun” çıkaran, itiraz eden, memleket çıkarı peşinde koşan bir dış politika tercih ederseniz yaptırımlar hatırlanır ve ikili ilişkilerde gündem maddesi yapılır. ABD'nin Terörizm ve Mali İstihbarattan Sorumlu Hazine Müsteşarı Brian Nelson'un tam da bu konjonktürde - Suriye'nin kuzeyinde yaşanan gerilim ve Gazze konusu gündemdeyken- Türkiye'ye geliyor olması önemli. Nelson'un ekibi ziyaret öncesi medyaya bazı bilgiler sızdırarak kamuoyu oluşturmaya çalıştı. Sızdırılan haberlerden gündemlerinde Rusya ve Hamas konusu olduğu anlaşılıyor. Trajikomik bir tabloyla karşı karşıyayız. Çünkü ortada yanlış bir şey varsa bunu yapan Türkiye değildir, ABD'dir. Nelson'un Türkiye'ye geleceğinin anlaşıldığı gün ortaya çıkan bir haber de bunun kanıtıdır. Haber şu: ABD'nin Suriye ve Irak'taki üslerinden 2020-2022 yılları arasında yüz milyonlarca dolarlık gelişmiş askeri ekipmanın çalındığı ortaya çıktı. Çalınan ekipman arasında (envanter dışına çıkarılarak terör örgütüne verilen de diyebiliriz) altına bomba monte edilerek muharip özellik kazanabilecek ticari İHA'lar ve Javelin füze rampaları da var. Terör örgütü PKK'ya 715 milyon dolarlık silah yardımında bulunan, yıllık ortalama 1,5 milyar dolar (Araştırmacı Ömer Özkızılcık'ın hesaplaması) petrol geliri hediye eden ABD'nin bazı gelişmiş ekipmanları da “çalındı” bahanesiyle örgüte el altından teslim ettiği anlaşılıyor. Bu mesele daha çok su kaldırır. İşlemeye devam edeceğiz.

Yeni Şafak Podcast
Ali Saydam - Sınıfta kaldınız!

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 16, 2023 5:13


Hani kendilerine, İngilizce'deki NGO'dan (Non-Governmental Organizations) tercüme STK (Sivil Toplum Kuruluşu) diyen örgütler, doğru adıyla ‘çıkar grupları' (interest groups) var ya... Nerede bunlar? Hani bunlar siyasi partiymiş gibi pozisyon alıp; yoldu, köprüydü, millet bahçesiydi, havalimanıydı, hükûmetin yaptığı ve yapmak istediği ne varsa karşı çıkar, kendilerini sürekli gündemde tutarlardı ya... Nerede bunlar? Hani, evrensel hukuk, insan hakları, eşitlik, bireysel özgürlükler dendiği zaman mangalda kül bırakmazlardı... Nerede bunlar? Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kimyasal silah kullandığını iddia edip PKK'ya omuz veren tabip birlikleri nerede? Ülke itibarına suikast düzenlercesine Türkiye'de hukuk, adalet sisteminin çöktüğünü iddia eden barolar nerede? Her ihaleyi, her yatırımı, her atılımı mahkemelere taşıyıp durdurmaya çalışan, yalan yanlış yakıştırmalarla, çarpıtmalarla milleti galeyana sürüklemek isteyen mühendis, mimar odaları, şehir planlamacıları nerede? Gazze'de olan biten bunları hiç mi ilgilendirmiyor? “Köy yanıyor kız saçını tarıyor” tavrıyla; hayatın, her türden yaşam alanının, hastanelerin, içme suyunun, barınma ve gıda ihtiyacının yok edildiği, hakkın, hukukun yerle bir olduğu Gazze'yi, Filistinlileri hiç mi umursamıyorlar? “Ortada kuyu var, yandan geç” misali kıytırıktan “Kınıyoruz... Lanetliyoruz...” gibi soyut ifadelerle değil, pek çok konuda kopyaladıkları Batı'dan etkilenip hiç olmazsa sürekli bir protesto hareketini başlatamaz ve kendi uzmanlık alanlarıyla ilgili çözüm yolları üretilmesine yönelik bir haslet sergileyemezler miydi? Bugün İngiltere halkı, hükûmetinin hâlâ netleşememiş tavrına rağmen, sokaklarda 100 binlerce insanla yürümeyi başarıyor... Ha keza Fransa da öyle... Macron bu yüzden 180 derece tavır değiştirmedi mi? ABD bile halk baskısı nedeniyle ateşkesi, hastanelerin korunmasını savunur hâle gelmedi mi? Bütün dünyada hukuk, tıp, mimarlık, mühendislik alanındaki ‘çıkar grupları'nın kahir çoğunluğu, meslek ahlaklarının gereği, sürdürülebilir bir şekilde pozisyon alırken bizimkilerin Gazze kıyamına bakıp saçlarını taramaları ne kadar da iç acıtıcı... Ne kadar da ikiyüzlü! Bölgeye gönderilmek üzere yola çıkarılan ve içinde sahra hastaneleri, çok sayıda ambulans, tıbbi destek ve çeşitli insani yardım malzemesinin bulunduğu geminin iletişimi konusunda da içimiz bir hayli acıdı... Ne gidiyor, nereye gidiyor, ne olacak, bu boyutta bir yardımı başka yapan var mı?.. Sadece Türkiye kamuoyuna değil, tüm dünyaya etraflıca anlatılmalıydı... Başarılan az buz değil, cesaret, vicdan ve güç isteyen bir hamledir; hakkı verilmelidir. Ülkemizin laf değil, hizmet ürettiğini, destek ürettiğini Sayın Cumhurbaşkanı'nın etkili politikalar sergilediğini ve bunun için bazı bakanların çırpındığını biliyoruz. Ancak, bizce iletişim savaşının topyekûn verilmesi gereken bir dönemdeyiz. Sınıfta kalmaya kimsenin hakkı yok... Günün sözü “Hem dersini bilmiyor hem de şişman herkesten...” Ülkü Tamer

Yeni Şafak Podcast
Hüseyin Likoğlu - Sınır namussa, “Tezkereye hayır” nedir!

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 11, 2023 4:37


Türkiye yarım asırdır sınırlarının ötesinde yuvalanan bir terör örgütüyle mücadele ediyor. PKK'nın sınırlarımızın dışındaki ilk varlık yeri Suriye'dir. Elebaşı Öcalan, Bekaa Vadisi'nde Hafız Esed'in himayesinde örgütü şekillendirdi. Amerika Birleşik Devletleri'nin 1991 yılında Irak'a saldırmasıyla başlayan 1. Körfez Savaşı'nın ardından PKK'nın Irak'a geçme serüveni başladı. ABD'nin Irak'ın kuzeyinde istikrarsızlaştırdığı bölge PKK için büyük bir alan açtı. ABD, Bağdat'tan kopardığı 36. paralelin kuzeyini sözde Saddam Hüseyin'in müdahalesinden korumak için bir güç oluşturdu. Adına Çekiç Güç denilen askeri oluşum, PKK'nın Irak'taki varlığına şemsiye oldu. Terör örgütü PKK, Çekiç Güç'ün himayesinde, Kandil başta olmak üzere Kuzey Irak'ta kamplar kurdu, mağaralarda yaşam alanları oluşturdu. Çekiç Güç aynı zamanda insan gücüyle taşınamayacak silahların nakliye işini de yaptı. ABD, helikopterlerle hem silah hem de teröristleri Türkiye'nin sınırları karşısındaki dağlara taşıdı. PKK, Irak'ın kuzeyinde oluşturduğu kamplardan, uzun yıllar sınır karakollarımıza saldırılar düzenledi. Şırnak'ta kurtarılmış alanlar oluşturmaya kalkıştı. Aktütün, Çukurca isimleri hafızalarımızda hâlâ acı olaylarla yer alıyor. Türkiye, sınırlarının ötesinde var olan terör yüzünden yıllarca acı olaylar yaşadı. Sınır ötesi operasyonlar ancak günübirlik yapılıyordu. ABD'nin tehditleri yüzünden yarım bırakmak zorunda kaldığımız sınır ötesi harekâtlarımız oldu. “TERÖRİSTLERİ BULUNDUKLARI YERDE İMHA ET” Türk Silahlı Kuvvetleri içine sızan Fetullahçı teröristlerin, PKK'yı koruduğunu yıllar sonra öğrendik. 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin ardından TSK'nın FETÖ'cü hainlerden temizlenmesiyle birlikte, terörle mücadelede yepyeni bir konsept oluştu: “Teröristleri bulundukları yerde imha et.” Teröristleri bulundukları yerde imha edebilmek için, kamplarının olduğu ülkelere ordumuzun girebilmesi gerekiyordu. Bunun için de sınır ötesi operasyonlara izin veren tezkerelerin Meclis'ten geçmesi gerekir. 15 Temmuz'dan kısa bir süre sonra terör örgütü DEAŞ'a yönelik sınır ötesi Fırat Kalkanı Harekâtı gerçekleştirildi. Sınırlarımızdaki teröristler temizlendi. Oluşturulan tampon bölge ile DEAŞ'ın ülkemizde bir daha eylem yapmasının önüne geçildi. Ardından yapılan Zeytin Dalı Harekâtı'yla Afrin ve çevresi PKK'dan temizlendi. Daha sonra da Barış Pınarı Harekâtı'yla Fırat'ın doğusunda PKK'ya büyük bir darbe indirildi. Yine o bölgede tampon alan oluşturuldu. Bu üç harekâtın ardından oluşturulan tampon bölgelerde binlerce Mehmetçik görev yapıyor. Bu sayede teröristler sınırlarımıza yaklaşamıyor. Hem sınırlar güvene alındı hem de teröristler bulundukları yerlerde imha ediliyor. Mehmetçik iki yıldır Irak'ın kuzeyinde büyük bir alanda ve PKK'nın en önemli kamplarının bulunduğu yerde operasyonlar gerçekleştiriyor ve fiili bir tampon bölge de Kuzey Irak'ta oluştu. CHP DE HDP GİBİ HAREKET EDECEK!

Yeni Şafak Podcast
İsmail Kılıçarslan - “Yeter” demenin vakti gelmedi mi?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 7, 2023 5:07


Her zaman olan bir kez daha oldu. “Kürtleri temsil ediyoruz” yalanıyla buldukları her iktidar ocağının kucağına oturan emperyalizmin mayın eşekleri bir kez daha derin bir hayal kırıklığı ve panik havasıyla “foşik TC bizi vuruyor, emperyalist efendilerimiz imdada yetişmiyor” türküsü çığırmaya başladılar. Bence bu emperyalizmin mayın eşeklerinin çok iyi anlayıp bile isteye safa yattıkları yer şurası. Gölgesinde serinledikleri emperyalist efendiler bu aptallara bir ülke armağan etmenin derdinde değiller. Hiçbir zaman olmadılar. Türkiye'yi, Irak'ı, Suriye'yi ve nispeten İran'ı “istim üzerinde” ve “karışıklığa hazır” tutmanın bir yolu olarak bu aptallara mayın eşekliği yaptırıyorlar. Bir gram fazlası değil. Zaten Kürdün çocuğunu kandırıp emperyalizmin askeri haline getiren, bundan da neredeyse sadistik bir zevk alan bu aptallar sürüsünün hak ettiği de bir gram fazlası değil. Bunlarla işi bittiğinde bir sümük mendili gibi kenara atıyor bunları emperyalistler ve bunlar da başlıyor yeniden o berbat türküye: “Foşik T.C bizi vuruyor.” Aslına bakarsanız PKK'ya da, harf azgını PKK uzantısı örgütlere de, “PKK'nın siyasi yapılanması” YSP'ye de başından beri “aklı eren herkes” ilgili uyarıları yaptı, yapmaya da devam ediyor. “Ne Türkiye, ne Suriye, ne de bölgede çıkarı dışında hiçbir insani ilke tanımayan emperyalistler sizin hayalini kurduğunuz şeyin gerçekleşmesine izin vermez” denildi bunlara. “Bugün yaptığın terör, ortaya koyduğun tedhiş, öldürdüğün masum insanlar... Hiçbiri yanına kalmaz” da denildi. Dinlemediler. Her zaman yaptıklarını yapıp, Kürdün ölmesinden yahut ölüme gönderilmesinden hayvani bir çıkar, korkunç bir gelir, muazzam bir iktidar devşirmeye giriştiler. Hatırlayın, dünya kamuoyunu gaza getirip “Arap öldürmek isteyen” sadist ruhlu, hastalıklı Avrupalı tiplerin tamamını Suriye'ye davet edip onlara “canlı hedefe ateş edebilecekleri bir poligon” yarattılar Rojova'da. “Yapmayın”ı duymadılar, “etmeyin”i dinlemediler. “Bugün öldürttüğünüz bu insanlar, emperyalist efendileriniz ve yanınızda güya özgürlük savaşçısı gibi takılan bu sadist ruhlu pislikler sizi yalnız bıraktığında size cehennemi yaşatırlar” denilmedi mi bunlara? Denildi. Geçtik “aklı eren insanlar”ın uyarılarını, bir Kürt kadının “hani bizim öldürülmemize izin vermeyecektin, neredesin gavat Amerika?” seslenişi bile akıllarını başlarına almalarına yetmedi Şimdi Türkiye “üçüncü taraflar karışmasın” diyerek balyoz gibi indi ya PKK'nın tepesine. Bu mayın eşekleri bütün umutlarını Amerika'nın Türkiye'yi ekarte etmesine bağlamış durumdalar. Bir de İHA düşürülünce bu mayın eşekleri “aha Amerika foşik TC'ye savaş açacak” havasına girdiler bile. Bitmek tükenmek bilmez şekilde “başkasının gücünden medet ummaya” devam ediyorlar. Türkçede bu şaşkınlık ve eziklik psikolojisine çok uygun gerdekli merdekli bir deyim var ama yazamam buraya. Şurası çok net, çok kesin. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kamuoyuna ilan ettiği şekliyle Tel Rifat'ta, Cizire'de, Derik'te 30 hedefi yerle bir etmiş durumda. Bu operasyonların ne kadar süreceği, kaç hedefin daha yerle bir edilip kaç mayın eşeğinin daha canının cehenneme gönderileceği ise başkasının değil, sadece Türkiye'nin bileceği, karar vereceği bir iş. Dengeleri gözetip operasyonları kısa kesmek de uhdesinde, “dengelerin canı cehenneme” deyip terörün bütün bileşenlerini dilediği gibi yok etmek de uhdesinde Türkiye'nin. Türkiye ve ordusu bu operasyonu dilediği gibi yürütedursun, biz bu esnada “bir ağlamadığı kalan” Sezai Temelli'nin şu açıklamasını okuyalım dilerseniz: “Bu saldırıları bir kez de ben kınamak istiyorum. Sivil ölümlerine yol açan bu saldırılar bizzat Dışişleri Bakanlığı tarafından tescillendi. Her yeri hedef alacağız dedi. Dolayısıyla burada sivilleri kadınları çocukları gözetmeyen bir saldırı stratejisini izleyeceklerini söylediler. Olan Kürt halkına, Kürt çocuklarına oluyor çünkü hedef Irak ve Suriye Kürdistan'ıdır.”

Yeni Şafak Podcast
Yahya Bostan - Terör saldırısının tüm yönleriyle deşifresi

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 4, 2023 5:17


1 Ekim Pazar sabahı, TBMM'nin açıldığı gün, Ankara'da İçişleri Bakanlığı'na yönelen terör saldırısıyla ilgili önemli soru, bilgi ve analizler var. Teröristlerin nereden geldiği, Ankara'ya nasıl ulaştığı, saldırıyı nasıl gerçekleştirdiği, terör örgütünün asıl amacının ne olduğu merak ediliyor. Yeni bir saldırı dalgasıyla karşı karşıya olup olmadığımız soru işareti. Ankara'da bu soruların yanıtını aradım. KİM BU TERÖRİSTLER? Saldırıda etkisiz hale getirilen iki teröristten birinin kimliği belirlendi. Saldırganlardan birinin adı Kanivar Erdal kod adlı Hasan Oğuz. 1996 doğumlu. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Terör örgütü PKK'ya küçük yaşlarda katılmış katılmış. Terör örgütünün çocukken örgüte kattığı, beynini yıkadığı bir canlı bomba. Herhangi bir kaydı yok. Son görüldüğü yer Suriye'nin kuzeyi. Öldürülen diğer teröristin kimlik tespit çalışması sürüyor. Muhtemelen yabancı uyruklu. İki terörist de örgütün sözde Ölümsüzler Taburu'nda görevli. Örgütün bu birimi canlı bombalardan oluşuyor. Örgüt genellikle kanser hastalarını ya da küçük yaşta örgüte katarak beynini yıkadığı isimleri bu birimde kullanıyor. (Yeni Şafak'ın daha önce manşetine taşıdığı ABD'nin Çocuk Askerleri haberi daha fazla önem kazandı.) Sonuç: Saldırıyı gerçekleştiren yapı, terör örgütü PKK'nın Suriye kolu YPG'dir. Adres orasıdır. ANKARA'YA NASIL GELDİLER? Geldikleri yer Suriye'nin kuzeyi. Beraberinde taşıdıkları silah ve patlayıcıları sınırdan kara yoluyla geçirmeleri pek mümkün değil. Paramotor kullandıkları, Adana bölgesine indikten sonra kırsal alan üzerinden Kayseri'ye geldikleri tahmin ediliyor. İşte burada şehit veteriner Mikail Bozlağan ile karşılaşıyorlar. Altı ay önce baba olan Bozloğan bölgede sevilen, yardımsever bir isim. Ailesi ve çevresiyle ilişkileri güçlü. Teröristler yardım bahanesiyle durdurdukları Bozlağan'ı katlederek aracını gasp ediyorlar. Bu olay cumartesi akşamı saat 22.00 sularında oluyor. Daha sonra teröristler Ankara'ya yöneliyor. Yakalanmamak için ana yollardan uzak duruyorlar. NASIL ETKİSİZ HALE GETİRİLDİLER?

Yeni Şafak Podcast
Ayşe Böhürler - Dünyanın kaynanası İsveç

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 14, 2023 4:10


İsveç için ben değil Avrupalılar “dünyanın kaynanası” diyor. Dünyadaki algısı bu şekilde olan İsveç'in Avrupa kimliği içinde yeri farklı. Biz ise daha çok İsveç'i terör örgütü PKK'ya geçit veren demokrasisi, giderek güçlenen aşırı sağı, İslam karşıtı eylemlere sahne olması gibi başlıklarla tanıyoruz. Şimdi NATO üyeliğinin TBMM'de onaylanması halinde stratejik ortağımız olacak. Ancak İsveç'i çok da tanımadığımızı bir kez daha fark ettik... Geçen hafta ziyaretime gelen ve ilk Avrupa tarihi profesörümüz olan Pınar Ülgen'in üniversitelerimiz neden “Avrupa tarihi bölümü açmıyor?” sorusunu İsveç üzerine yaşanan gelişmelerle birlikte çok anlamlı buluyorum. Avrupa Birliği savaşı önlemek iddiasıyla kurulmuştu. Churchill'in ifadesiyle “birbirine karşı korkulardan emin olmak” fikrini merkezinde taşıyordu. Siyasi geleceği ne olacak sorusu elbette tartışılabilir. Ancak tüm bunların ötesinde Avrupa halkalarını tarihi, inançları ve kültürüyle daha iyi tanımamızı sağlayacak üniversitelerimizde

Kısa Dalga Podcast
Nasıl Oldu 7: FETÖ'ye kapıları kim açtı, ihale nasıl Kılıçdaroğlu'na kaldı?

Kısa Dalga Podcast

Play Episode Listen Later May 25, 2023 31:52


14 Mayıs seçim sonuçlarının belki de en önemli belirleyicisi, “Kılıçdaroğlu, FETÖ'ye, PKK'ya kapıları açacakmış” inanışı oldu. Artıbir Araştırma Genel Müdürü Hüseyin Çalışkaner, bu inanışın nasıl oluştuğunu ve seçmenin tercihlerinde etkisini anlatacak.  Ersan Atar hazırladı ve sundu...

VOA Türkçe
"Türkiye'nin Kendini Savunma Hakkı Var" - 22 Kasım - Kasım 22, 2022

VOA Türkçe

Play Episode Listen Later Nov 22, 2022 27:23


Türkiye'nin Irak ve Suriye'nin kuzeyine yönelik hava operasyonlarının ardından Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby Türkiye'nin güneyindeki terör tehdidine vurgu yaparak Türkiye'nin kendini savunma hakkı olduğunu söyledi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, Suriye'de ve Irak'ta gerilimin azaltılması çağrısında bulunarak, Irak'ın egemenliğini ihlal eden her türlü askeri eyleme karşi çıkmaya devam ettiğini bildirdi. ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı da Türkiye ve Kürtler arasındaki çatışmanın istikrari tehdit ettiğini belirtti. Önümüzdeki haftalarda ABD'deki yük trafiğinin yüzde 30'unu karşılayan demiryolları işçileri grev hazırlığında. Amerikalılar salgın ve zor ekonomik koşullar altında Şükran Günü'ne hazırlanıyor. NATO'ya üye olabilmek için Türkiye'nin veto engelini kaldırmasını bekleyen İsveç'in dişişleri bakanı Tobias Billström, PKK'ya yönelik sert açıklamalar yaptı. OECD, son ekonomik görünüm raporunu açıkladı, küresel ekonomi ve Türkiye ekonomisi açısından önümüzdeki yıl için karamsar bir tablo çizdi. Ayrıntılar Stüdyo VOA'da

Yeni Şafak Podcast
Yasin Aktay - Yenilenmiş Bir Millet Tasavvuru İçinde Kürtler

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 19, 2022 6:21


İstiklal Caddesi'ndeki menfur terör eyleminin ardından ortaya çıkan bir gerçek PKK'nın kendi eylemlerinin amacını, hedeflerini belirleme konusunda bile kendisine ait bir inisiyatifi kalmamış olduğudur. Açık konuşalım, yıllardır kendini Kürt davasına adanmış bir hareket olarak tanımlayan bir örgütün sivil hedeflere yönelik böyle bir eylemde bulunmakla Kürtlere nasıl bir fayda temin etmeyi düşünmüş olabilir? Bırakınız Kürtleri, diyelim pusulasını iyice şaşırmış bir örgüt olarak PKK böyle bir eylemle kendini de çok zora sokmaktan başka bir sonuç elde edemeyecekti. Hesapsız, kitapsız bir eylem ancak gözünü intikam hırsı bürümüş, hiçbir rasyonel düşünme melekesi kalmamış insanların işi. Örgütün son yıllarda devletin teröre karşı başarılı mücadelesiyle aldığı ağır darbeler dolayısıyla bir intikam hırsıyla yanıp tutuştuğunu bilmeyen yok, ancak bu bile sonucu aleyhine dönecek böyle bir eylemi yaptırır mı? Patlamada hayatını kaybeden o küçücük masum çocuklar bir lanet olup üzerlerine çökmez mi? Evlatlarını kaybeden anne babalar adına başta Kürtler bu eylemi nefretle lanetlemez mi? PKK'NIN EYLEM İRADESİ KALMIŞ MI? Katıldığım bir yabancı TV'de bu eylemi yaptığı kesinleşmiş olan PKK'nın bu eylemi yapma gerekçesinin bulunmadığı sorusunu, “siz PKK'yı hala Kürtlerin davasını umursayan bir örgüt mü sanıyorsunuz?” diye ters bir soruyla cevapladım. PKK'nın bu eylemleri kendi adına yapma lüksü ve iradesi kalmamış durumda. Suriye'de bütün dünyanın gözü önünde 10 bin tır dolusu silahını ve bilumum istihbarat ve lojistik desteğini aldığı ABD'nin bütün bu desteği insani yardım olarak yaptığını ve PKK'yı kendi haline istediği gibi eylem yapabilen bir örgüt olarak bırakacağını kimse beklemiyordur herhalde. Bu kadar silahı ve parayı veren aklı da yol haritasını da bütün ayrıntılarıyla belirler. Başka türlüsü düşünülemez. O yüzden PKK'nın yaptığı her eylemden ABD'yi veya PKK'ya aleni destek veren başka güçleri sorumlu tutmaktan doğal bir şey olamaz. Bu noktada artık PKK'nın bu eylemle ne yapmaya çalıştığını sormak abes kaçıyor. Doğru soru: PKK'ya bu eylemi yaptıranlar ne yapmaya, ne demeye çalışıyor? Aslında PKK'nın Kürt sorunuyla ilgisinin olmadığı bizzat Abdullah Öcalan'ın “İnkar biterse isyan da biter” sözünü söylemesinden sonra, Türkiye'de bizzat Erdoğan tarafından yönetilen devletin inkar politikasını bitirmesinden sonra isyanın devam etmesiyle tescillenmiştir. PKK terörüne devletin Kürt kimliğini ve varlığını inkar etmesini yıllarca mazeret olarak gösterdi. Gerçek şu ki, böyle bir inkâr da vardı ve bu Türkiye'nin dayandığı tarihi, manevi ve kültürel geleneğe de uygun değildi. Ondan bir sapmaydı ve dar bir ulus-kimlik inşasının beraberinde getirdiği ilkel bir anlayışa dayanıyordu. Erdoğan liderliğinde AK Parti bu ilkelliği baştan beri görüyordu, asla PKK terörüne bir taviz olsun diye değil, tamamen kendi millet tasavvuru adına bu inkâr politikalarına son verdiği halde PKK bahanesi elinden alınmış olmanın hırçınlığıyla terörünü daha da artırdı.

Yeni Şafak Podcast
İsmail Kılıçarslan - Allah'ın belaları

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 14, 2022 3:54


Birinci grup “Allah'ın belaları” şunlardır: Taksim'de patlayan bombayı DAEŞ'in patlattığı haberi yaygınlaşınca “terörü kınama yarışına girişenler yahut sessizliğe bürünenler ile bombayı patlatanın PKK olduğunu duyunca terörü kınama yarışına girişenler yahut sessizliğe bürünenler.” Terör eylemini terör örgütüne göre değerlendiren herkes ama herkes “Allah'ın belaları” diyebileceğimiz insanlardır. DAEŞ, PKK, FETÖ ya da bir başka mayın eşeği topluluk, fark etmez. Terörü ama'sız, fakat'sız, lakin'siz kınayamayan herkes ama herkes umarım bir terör saldırısına muhatap olur ve cezasını bulur. Bizim güzel memleketimizde güzel insan sayısı ne denli fazlaysa it-yavşak takımı da o denli fazladır. PKK'ya toz kondurmayanını da bulursunuz, DAEŞ'e laf söyletmeyenini de bulursunuz, FETÖ'yü koruyanını da bulursunuz. Bizim memleketin talihsizliği “millet olmak bakımından bir vasatta buluşamamamız için elinden geleni ardına koymayan” çok sayıda insan topluluğunu sinesinde barındırmasıdır. İkinci grup “Allah'ın belaları”, bomba patlayınca “seçim kampanyası başladı” yazabilecek kadar alçalan körleşmiş gündelik politika köleleridir. Bunlar, yarın öbür gün politikada aktif rol oynasalar seçim kazanmak için insanları bombayla havaya uçurmayı denemekten kendilerini alıkoymayacak korkunç zihinli zavallılardır. Şecaat arzederken sirkatini söyleyen merd-i Kıpti misali, zihinlerinin o en karanlık, o en leş yerinden konuşmakta ve patlayan bombayı seçimle iliştirebilecek denli pasaklı zihinleriyle aramızda dolaşmaktadırlar. Üçüncü grup “Allah'ın belaları”, Türkiye'nin en küçük zaafını, ayağının en basit sürçmesini bekleyen emperyalist köpekler ve onların aşağılık yancılarıdır. Emperyalist köpekler böyle olayların ardından siyasetten, turizmden, ekonomiden ve benzeri yerlerden Türkiye'ye sniper atışı yaparlar ve onların aşağılık yancıları da ellerini ovuşturarak bu atışları sevinçle karşılarlar. Çünkü bütün dertleri Türkiye'nin “zaaflı, marazlı, düşkün, kötü durumda” olduğunu iddia edebilmektir. Dördüncü grup “Allah'ın belaları”, böyle anlarda prim kasmak, takipçi kazanmak, karışıklık çıkarmak, panik yaratmak gibi nedenlerle yalan yanlış, saçma sapan bilgiler paylaşmaktan, bunu topluma satmaktan imtina etmeyen ahlaksız, vicdansız takımıdır. Bu ahlaksız takım bir yandan yalan yanlış, saçma sapan bilgileri topluma sunmaktan hastalıklı bir zevk alırlar, diğer yandan da olaya dair yayın yasağı, sosyal medyaya erişim kısıtlaması falan gelince bunu “en temel insan haklarına aykırı” bulurlar. Bir de oradan feryat ederler. Öyle ahlaksız

Yeni Şafak Podcast
İsmail Kılıçarslan - Eril PKK dağda ödül dağıtıyor

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 1, 2022 5:48


Boğaziçi Film Festivali'nin ödül töreninde olanı biteni bütün Türkiye birkaç gündür konuşuyor. Yönetmen Özcan Alper aldığı ödülü TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı'ya üstelik “barış istediği için içeride olan” diye ithaf edince ve oyuncu Burak Haktanır da Özcan Alper isimli bu yönetmene “TSK'ya iftira atıyor o kadın” diye tepki gösterince, daha da üstelik bu olanlardan sonra sahneye çıkan ve olaya “Fransız kalmayı” bile başaramayan bir zanaatkar kızımız “ama bu dil çok eril, ne dediğinizi anlamıyorum” falan diye zırvalayınca mis gibi bir gündemimiz oldu. Öncelikle “bu böyledir” diyebileceğim bir şey söyleyeyim: Türkiye'de oyuncu, yönetmen bilmem ne takımı özel olarak “barış istiyoruz” diyorsa orada doğrudan bir “terör örgütleri adam öldürmeye devam etsin, biz de onlara destek vermeye devam edebilelim” çağrısı vardır. Bu konuda fikrim hiç değişmeyecek. Özcan Alper, Şebnem Korur Fincancı'nın “barış istediği için” tutuklanmadığını, Türkiye'yi PKK'ya karşı kimyasal silah kullanmakla suçladığını, bu suçlamanın bütünüyle PKK iltisakı ile yapıldığını tabiri caizse “domuz gibi” biliyor. Ancak Alper'in de bu iltisaktan beri olduğunu gösterir en küçük bir delil olmadığı için elimizde, buna pekala “örgüt içi dayanışma” gözüyle bakmamız gerekiyor. İşin burası böyle. Diğer yanı ise azıcık karışık. Bu yaşanan olaylardan sonra Boğaziçi Film Festivali adına bir açıklama yayınlandı. Açıklama, yanılmıyorsam Özcan Alper'e “ödül gecesi bu yaptığın hiç hoş olmadı taam mı?” demeye çabalıyor. “Yanılmıyorsam” diyorum, çünkü şişin yanmadığı, kebabınsa kesinlikle hasar almadığı rezalet bir metinle karşı karşıya bırakmış bizi düzenleme komitesi. Her zamanki gibi “fazladan temsil alanı bulmuş azgınlardan hörül hörül korkan ama devletin festivale sağladığı imkanlardan da mahrum kalmamaya çabalayan” bir siniklik, hatta bir zavallılık söz konusu. Bu beklendik bir şey. Başka bir “beklendik” şeyden söz edeyim şimdi size. Festivalin uzun sponsor listesinden. Öncelikle festivalin “destekleriyle” sponsorluğunu Turizm Bakanlığı üstlenmiş. Yani, festivale asıl parasını Turizm Bakanlığı aktarmış. Festivalin kurumsal iş ortağı TRT. Ana sponsorlar arasında ise Sinema Genel Müdürlüğü, Vakıfbank, THY ve Beyoğlu Belediyesi var. Global iletişim ortağı da Anadolu Ajansı. Şimdi işin bam teline gelelim. Festivalde Özcan Alper, Türkiye'yi kimyasal silah kullanmakla suçlamış, aslan gibi bir oyuncu kardeşimiz herife ağzının payını vermiş, bir zanaatkar şaşkın şaşkın “eril meril” demiş, festival komitesi yarım yamalak da olsa “olmadı yalnız bu iş” açıklaması yapmış, bütün Türkiye bu meseleye kilitlenmiş, Burak Haktanır bir gecede “alternatif bir yıldız” olarak parlayıp hak ettiği şekilde halkın kahramanı olmuş falan. Peki bu esnada aha bu festivalin parasını veren ve isimlerini saydığımız kurumlar ve onların temsilcileri ne yapmış dersiniz? Üşenmedim, tek tek kontrol ettim. Niçin üşeneyim ayrıca, işim bu. Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un, TRT Genel Müdürü Zahid Sobacı'nın, Erkin Yılmaz'ın adreslerini bulamadığım için Sinema Genel Müdürlüğü'nün, Vakıfbank CEO'su Abdi Serdar Üstünsalih'in adreslerini bulamadığım için Vakıfbank'ın, THY CEO'su Bilal Ekşi'nin, Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız'ın ve Anadolu Ajansı Genel Müdürü Serdar Karagöz'ün sosyal medya hesaplarına tek tek baktım. Bir umutla, hatta net bir beklentiyle “sponsorları oldukları festivalde yaşananlar hakkında bir söz almışlardır” dedim kendi kendime. Yanlış anlaşılmasın. Sponsorluklarını geri çekmelerini, esip gürlemelerini, aleme nizam vermelerini falan değil; şunu söylemelerini bekledim hiç olmazsa: “Kurumumuzun sponsoru olduğu film festivalinde yaşananları tasvip etmemiz mümkün değildir, üzgünüz. Gelecekte benzer olayların yaşanması durumunda sponsorluk kararımızı gözden geçireceğiz.”

TVNET
31 Ekim 2022 / Net Bakış -TSK'ya iftiradan rahatsız olmayanlar, ödül törenini şova dönüştürdüler

TVNET

Play Episode Listen Later Nov 1, 2022 122:05


Bu programda yalan da yok algı da! Gündem masaya yatırılıyor, arka planlar detaylıca analiz ediliyor. Net Bakış'a bu hafta Güvenlik Politikaları Uzmanı Mete Yarar, Gazeteci Yazar Nedim Şener, Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Likoğlu ve Dr. Masum Türker konuk oldu. Haktanır'ı şikayet edenler TSK'ya atılan iftira için neden sustu? Sözde sanatçılar, Haktanır'ın sahiplenilmesinden rahatsız mı oldu? Sanat camiasında kimler, neden terör seviciliği yapıyor? Ödül Fincancı'ya mı, Fincancı nezdinde PKK'ya mı? Kutuplaşmadan şikayet edenler, ayrıştırmaya mı çalışıyor? 61 yıllık hayalin gerçekleşmesini kimler sindiremedi? ‘Üretemezsiniz, satamazsınız ‘ diyenlere cevap TOGG'la geldi TOGG fabrikasının oluşturduğu istihdam, neden hazımsızlık yaptı? Açılışta edilen dua neden rahatsız etti? Kimler Türkiye'nin başarısız olması hayali ile yaşıyor? Sözde sanatçılar ülkesini savunan Haktanır'ı hedef mi koydu? Haktanır'ı şikayet edenler TSK'ya atılan iftira için neden sustu? #togg #tsk #şebnemkorurfincancı Serhat İbrahimoğlu ile Net Bakış her pazartesi 20.45'te TVNET'te.

Aposto! Altı Otuz
Aposto Altı Otuz | 27 Ekim Perşembe - "Yasaklı" bombalar, "kayıp göçmenler"

Aposto! Altı Otuz

Play Episode Listen Later Oct 27, 2022 9:45


Günaydın. Terör örgütü PKK'ya bağlı HSM Karargah Komutanlığı TSK'nın "yasaklı bombalar" kullandığını öne sürdü. TTB Başkanı terör örgütü propagandası yapma suçlamasıyla gözaltına alındı. Avrupa'ya yola çıkan 29 binden fazla göçmen hayatını kaybetti. Bugünün bülteni Alternatif Bank ile birlikte ulaşıyor. Fotoğraf: Masih Alinejad/Twitter

TVNET
3 Ekim 2022 /Net Bakış-Kılıçdaroğlu, Mersin terör saldırısındaki bilgileri kimden ve nasıl öğrendi?

TVNET

Play Episode Listen Later Oct 4, 2022 142:06


Bu programda yalan da yok algı da! Gündem masaya yatırılıyor, arka planlar detaylıca analiz ediliyor. Net Bakış'a bu hafta Güvenlik Politikaları Uzmanı Mete Yarar, Gazeteci Yazar Nedim Şener, Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Likoğlu ve İsmet Özçelik konuk oldu. CHP raporundaki terörist 'görevinin' başında CHP'nin sözde 'gazeteciler raporu' terörist dolu CHP PKK'lı teröristleri 'mağdur gazeteciler' olarak mı görüyor? CHP, neden teröristlere sahip çıkma çabasında? CHP'li Özgür Özel rezaleti aklama çabasında mı? CHP neden PKK'ya terör örgütü, teröriste terörist diyemiyor? PKK ve HDP, ABD'nin Türkiye'deki izdüşümü mü? ABD Rum ordusunu kime karşı eğitiyor? Köstebek mi var, başka bir operasyon mu? 2. tur buluşmada adaysız başladı, adaysız bitti CHP, hedef şaşırtarak gündem değiştirmeye mi çalışıyor? Kılıçdaroğlu kime, niye sesleniyor? Kılıçdaroğlu ilgi odağı mı olmaya çalışıyor? Gereksiz açıklamalar oy kaygısından mı? Akşener, Kılıçdaroğlu için partisini karşısına alır mı? Kılıçdaroğlu'nun yapacağı ABD ziyareti nasıl okunmalı? Kılıçdaroğlu başka ülkelerde geleceğini mi arıyor? Serhat İbrahimoğlu ile Net Bakış her Pazartesi 20.45'te TVNET'te.

Yeni Şafak Podcast
HÜSEYİN LİKOĞLU - Dilşah Kandil'de mi yaşıyor, kalbinizde mi?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Sep 30, 2022 5:26


Terör örgütü PKK'nın Mersin'de polisevine saldırısı sonrası CHP'lilerin takındığı tutum kesinlikle takdir edilmeyi hak ediyor! PKK'nın siyasi kanadı HDP ile kurdukları ilişkiye öyle inanmışlar ki, böyle bir saldırıyı PKK'nın yapmış olabileceğini akıllarının ucundan bile geçirmediler. Önce saldırının DEAŞ tarafından yapıldığı bilgisini yaymaya başladılar. Aslında ha DEAŞ ha PKK ama CHP, PKK'ya toz kondurmak istemiyordu. DEAŞ iddiası karşılık bulmayınca, bu kez “cinnet getiren bir kadın polis” yalanını sosyal medyaya sürdüler. Hava aydınlanınca ve görüntüler ortaya çıkınca, durum netleşince en parlak ‘fikir adamları' ortaya çıktı! CHP'nin seçkin kalemleri ve sözcüleri, PKK'nın AK Parti'ye kazandırmak için bu saldırıyı yaptığını dile getirmeye başladılar. İşte zurnanın zırt dediği yer tam da burasıdır. Evet, yanlış duymadınız: PKK, AK Parti'ye çalışıyormuş, bunların kafasına göre. Olayı da şöyle gerekçelendiriyorlar: “Bu eylem muhalefeti zor durumda bırakan bir eylem. Normal şartlarda PKK, HDP eliyle ittifakın bir parçası. Böyle bir eylem yapmaması gerekiyordu.” PKK'yı terör örgütü değil de bir düşünce ve analiz grubu gibi gören bu arkadaşlar, Kandil'den olağanüstü bir siyasi manevra bekliyorlar. İnce hesap yapan HDP'den alıştıkları gibi, ‘Yuvarlak Masayı' incitmeyecek, zorda bırakmayacak hassasiyet içinde olabileceğini düşünüyorlar PKK'nın.

normal bu dea asl chp hava olay pkk hdp evet mersin kandil ak parti mersin'de hdp'den pkk'ya pkk'n
HABERTURK.COM
MİT'in operasyonuyla Gara'da PKK'ya önemli darbe!

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Aug 9, 2022 0:16


MİT'in Irak'ın kuzeyindeki Gara'da düzenlediği operasyonla, terör örgütü PKK'nın sözde Gara lojistik sorumlusu Azad Yandı'nın da arasında olduğu 7 terörist etkisiz hale getirildi.

Yeni Şafak Podcast
Tamer Korkmaz - Sam Amca'sının robotları, bunlar...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 9, 2022 4:51


Türkiye'de ‘Roboski' diye bir yer yoktur. Olmamıştır. Olmayacaktır... Uludere'de yaşanan müessif hadiseden on bir sene sonra, helalleşme maskesi altında bölücü tezlere destek vermek aymazlıktır ve tabansızlıktır.” ««« MHP lideri Bahçeli, bu tam isabet sözleri CHP'nin Başı Mister Kemal'e söyledi. ««« Sam Amca'sının Türkiye'deki “Siyasal Robotu” Kılıçdaroğlu, 2011'de Uludere'deki bombardımanda hayatını kaybeden 34 kişinin ailelerini ziyaret etmişti. Şöyle demişti: “Roboskili aileler çok iyi biliyor ki, Bay Kemal bu katliamın faillerini ortaya çıkaracak. İşte helalleşme de o zaman olacak.” ««« Kemal Bey'de “demans” başlangıcı vardı. Yaşadığı bu problem biraz daha ilerlemiş gibi! Uludere'deki hadisenin perde arkasından FETÖ mensubu subayların çıktığını unutmuş görünüyor. PARALEL FAİLLER F-16 savaş uçaklarıyla PKK'lı oldukları “sanılan, varsayılan” sivil bir gruba yönelik bombardıman öncesinde... Sahte istihbarat raporlarının hazırlandığı epeyce sonra gün ışığına çıktı! Bunları hazırlayan subayların FETÖ üyesi oldukları belirlendi! ««« Uludere soruşturmasını takipsizlik kararı verip kapatan “Genelkurmay Askeri Savcısı Hâkim Yarbay” Mister Eski'nin... 15 Temmuz darbe teşebbüsünün ardından Genelkurmay Adli Müşaviri Paralel Köse'nin ekibinde olduğu ortaya çıktı. -Eski'yi, MİT TIR'ları soruşturmasından da hatırlıyoruz! ««« 15 Temmuz 2016 sonrasında tutuklanan Korgeneral Mister Köse... Uludere'de “tek çarenin bombardıman olduğu” hususunda görüş bildirip karar verici makamları ikna eden kişiydi! ««« Dahası var... Uludere soruşturmasının İki Numaralı şüphelisi olan KKK'lığı Lojistik Komutanı Korgeneral Mister Güvenç nerede karşımıza çıkmıştı? El Cevap: Paralel Yurtta Sulh Cuntasının 15 Temmuz'daki darbe listesinde TRT Genel Müdürü olarak yer alıyordu! BULMACA Peki, bütün bunlar ortaya çıkarken... Kılıçdaroğlu, “demans'ına iyi gelsin diye bulmaca çözmekle” mi, meşguldü? Yoksa “hava almak için” stratosfere falan mı çıkmıştı? PÜF NOKTASI Şayet, CHP iktidara gelirse... Mister Kemal'in KHK ile ihraç edilen FETÖ'cülere vaadi var, onları bürokrasinin kadrolarına geri alacak! ««« Helalleşme maskesi altında Uludere'de hayatını kaybedenlerin ailelerine “Failleri bulma!” sözü verdi, ya... Uludere bombardımanının suçluları olan FETÖ'cü subayları da “affederek” serbest bırakacağına göre, onların yerine uydurma failler bulacak demektir! KEMAL KURTARICIOĞLU Ezcümle... Bugünlerde Uludere'yi istismar eden Bay Kemal; mevzubahis ziyareti üzerinden, hem FETÖ'ye hem de PKK'ya “mesaj” yollamış oldu! ««« 2023 seçimini kazanmayı “Yüzde Yüz Garanti” görüyor, Robot-oğlu Kemal... Mutfakta kendi elleriyle hazırladığı siyasi bulmacasının “Soldan Sağa” ve “Yukarıdan Aşağıya” kısmında dokuz harfli aynı sözcük var: “-Kurtarıcı!”

Yeni Şafak Podcast
Yusuf Kaplan - Türkiye yeniden merkez ülke konumuna yükselme imkanını yakaladı...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 25, 2022 4:57


Rusların Ukrayna'yı işgaliyle başlayan süreç, bütün dünyanın ekonomik ve siyasî dengelerini alt üst etti, etmeye de devam ediyor. Rusya da, Ukrayna da dünyanın tahıl ambarı. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın derinleşmesi, dünyada da ülkemizde de ekonomilerin 1929-1930 ekonomik krizine benzer sarsıntılar geçirmesine yol açtı: Enflasyon tavan yaptı, faizler aldı başını gitti, insanların alım gücü düştü, sınıflar arasındaki makas açıldıkça açıldı... İki senedir korona hapishanesine tıkılan insanlık, hapishaneden salıverildi verilmesine de dışarı çıkan insanlar, ekonominin el yaktığını görünce şaşkına döndüler. YENİ KÜRESEL KRİZ KAPIDA... Korona hapishanesinden çıktı insanlar çıkmasına da, özgürlüklerine kavuşamadılar tam anlamıyla. Özgürlüklerini tehdit eden, çok yönlü yıkım yaşayan bir dünyayla karşılaştılar bir anda... Türkiye'de de ekonomi derinden etkilendi bu küresel travmadan. Zengin daha zengin, yoksul daha yoksul oldu; orta sınıf neredeyse yok oldu. Bu durum, sosyal barışın alarm zilleri çalmasına yol açabilir. Hükümetin, nefes alıp vermeleri zorlaşan dar gelirli inanımızın sorunlarıyla özellikle ilgilenmesi, ülkemizin selâmeti açısından hayatî önem arzediyor. Pandeminin yol açtığı küresel ekonomik buhranı biz de ülke olarak hissediyor olsak da, dış politikada son 20 yılın, belki de cumhuriyet tarihinin en parlak dönemini yaşıyoruz. Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, tecrübesi, birikimi ve risk alan cesur devlet adamlığı ile Türkiye'nin dış politikada yaptığı bu atılıma öncülük ediyor. Rusya-Ukrayna Savaşı patlak verdiğinde, Türkiye'nin arabuluculuk rolü oynaması taleplerine muhalefet partileri hep gülerek, alaycı bir dille yaklaşmışlardı. Oysa dış politika, millî bir meseledir, burada elde edilen başarı ya da başarısızlık bu açıdan özenle değerlendirilmelidir. TÜRKİYE YENİDEN MERKEZ ÜLKE KONUMUNA YÜKSELECEK... Türkiye, savaşın ilk haftasında, bütün dikkatleri üzerine çekecek diplomatik bir atak gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan bir haftada 30'a yakın devlet veya hükümet başkanıyla görüştü. Bu görüşmelerde bir fotoğraf karesi vardı ki, sadece o kare bile Türkiye'nin neden yeniden merkez ülke olması gerektiğini ve Türkiye'nin merkez ülke olabileceğini gözler önüne seriyordu: Başta Rusya ve Ukrayna temsilcileri olmak üzere, konuya taraf olan ilgili ülkelerin hepsi İstanbul'da bir masa etrafında toplanmıştı. Salona girince hepsi aynı anda ayakta alkışladılar Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı. Bu, basit bir hâdise değil. Bu süreç sürüyor, sürecek de. Aynı merkez ülke olma konumu, NATO toplantıları sırasında da ortaya çıktı Türkiye'nin: NATO toplantısına ilk defa Türkiye damgasını vurdu: İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyelik başvurularına Türkiye sözkonusu ülkelerin PKK'ya yardım ve yataklık yaptıkları gerekçesiyle engel koyunca bütün dikkatler üzerimize yoğunlaştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir yandan ABD Başkanı Joe Biden'la, öte yandan da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le art arda aynı anda görüşüyor. Şu şartlarda, şu kaotik küresel konjonktürde çok zor bu oysa. Ve bu, çok değerli bir konum. Bugün arabulucu konumdayız, yarın yönlendirici konuma yükseleceğiz inşallah yeniden... Uzatmaya gerek yok listeyi...

Yeni Şafak Podcast
Taha Kılınç - Ulupamir Kırgızları

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 23, 2022 4:39


Bu hafta içi Van-Bitlis-Siirt havalisinde yoğun tempolu bir seyahatteydim. 2007-2008 kışında askerliğimi Bitlis'te yaptığım için, hem hatıralarımı tazelemiş oldum hem de Tatvan'da doktorluk vazifesine devam eden Talha Karadoğan kardeşime verdiğim ziyaret sözümü tuttum. Van Kalesi'nde başlayıp Tatvan ve Bitlis'e uzanan, ardından Siirt ve Tillo'dan Saîd Nursî'nin doğum yeri olan Nurs köyüne doğru devam eden, nihayet Doğubayazıt'taki İshak Paşa Sarayı'nda son bulan gezimizin benim için en heyecan verici ayaklarından biri, Van'ın Erciş ilçesine bağlı Ulupamir köyüydü. Ulupamir, etrafındaki yerleşim birimlerinin hiçbirine benzemiyor. Zira burada yaşayan nüfusun tamamı Kırgız Türkü. Muhteşem bir tabiatın eşlik ettiği kıvrım kıvrım yolları kat ederek ulaştığımız Ulupamir, daha ilk adımdan itibaren farklı atmosferiyle insanı kendisine çekiyor. Yüzyılların ötesinden taşıyıp getirdikleri kültür ve geleneklerini hâlâ canlı biçimde yaşayan ve yaşatan Kırgızların, Van'ın bir köyüne gelip yerleşmelerinin hikâyesi ta 1916 yılına dayanıyor. Büyük zorluklarla ve zaman zaman acılarla dolu olan bu serüvenin ana duraklarını şöyle özetlemek mümkün: Birinci Dünya Savaşı patlak verince, Çarlık Rusyası, savaşın çok çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak için Orta Asya'daki Müslüman halkların yaşadığı bölgelere yönelmiş. Yaşı tutanları zorla askere alan Rus yönetimi, Müslümanların elinde ne varsa hepsini gasp etmeye kalkışmış. Maruz kaldıkları baskıyı sindiremeyen Kırgızlar, 1916'da kapsamlı bir isyan başlatmışlar. Tarihe “Ürkün Olayı” nâmıyla geçen bu sürecin sonunda, binlerce Kırgız öldürülmüş, binlercesi de vatanlarından sürgün edilmiş. Sürgünlerden bir kısmı, Afganistan'ın kuzeydoğusundaki 4,500 rakımlı Pamir Yaylası'na gönderilmiş. Rusların amacı, Kırgızların burada aşırı soğuktan ölüp gitmesiymiş. Yine de, kayıplara rağmen, Kırgızlar direnmeyi ve iklime uyum sağlamayı başarmış. 1979'da Afganistan Sovyetler Birliği tarafından işgal edildiğinde, Kırgızlara bir kere daha yol görünmüş. Savaş şartları ve Rusların kendilerine olan düşmanlığı sebebiyle, bu defa Pakistan'a göç etmişler. Ancak Pakistan'daki iklim şartları ve aşırı sıcaklar, Kırgız göçmenleri arasında ölümlere sebep olmuş. Kırgızların bu dönemdeki lideri Hacı Rahmankul, farklı ülkelerin büyükelçilikleriyle temas kurarken, ABD'den “Sizi Alaska'ya iskân edelim” teklifi gelmiş. Kırgızlar, “Dinimizi ve kimliğimizi kaybederiz” diyerek bu teklife sıcak bakmamışlar. Ardından, 1980 darbesini takip eden süreçte Türkiye ile temas kurulmuş. Kenan Evren, Pakistan'daki diplomatik temsilciğimiz üzerinden kendisine ulaştırılan iltica talebine sıcak bakınca, Kırgızların Türkiye yolculuğu başlamış. İlk önce Adana'nın yaylalarına yerleştirilen Kırgızlar, daha sonra ikiye ayrılarak Malatya ve Van'a sevk edilmişler. Van seçeneği, bizzat kendilerinin “Bizi Türkiye'nin soğuk bir yerine yerleştirin. Hayvancılık da yapabilelim” isteği üzerine gündeme gelmiş. Başbakan Turgut Özal'ın direktifiyle Van'ın Erciş ilçesine bağlı Altındere köyünde Kırgızlar için kalıcı konutlar inşa edilmiş. Malatya ve Van'daki bütün Kırgızlar daha sonra buraya toplanmış; köyün adı da -Kırgızların talebiyle- “Ulupamir” olarak değiştirilmiş. Kısa bir süre huzur ve esenlik içinde yaşayan Kırgızlar, 1990'ların başından itibaren PKK'nın baskılarıyla karşılaşmaya başlamış. Terör baronları, Kırgızlara açık çek vermiş: “Devlet buralarda hâkimiyeti sağlayamaz. Bizden yana yolun, rahat edin.” Kırgız Ak Sakallılar heyeti ise, halkları adına PKK'ya şöyle cevap vermiş: “Türkiye devleti, en zor zamanlarımızda bize kucak açtı. Biz bu devlete sırtımızı dönmeyiz.” Ulupamir halkına bilenen PKK, 1993'de köye büyük bir saldırı düzenlemiş. Köy ahalisi, bu saldırıyı savuşturmayı başarmış ve teröristleri Ulupamir'e sokmamış. Sonrasında da Ulupamir'in gençleri sürekli arazide nöbet tutarak ve devriye gezerek güvenliğin sağlanmasına katkıda bulunmuş.

Anadolu Ajansı Podcast
PKK Alman toplumu için güvenlik riski oluşturuyor

Anadolu Ajansı Podcast

Play Episode Listen Later Jun 17, 2022 6:58


PKK'nın terör örgütü olarak kabul edildiği Almanya'da federal sistemden kaynaklanan dağınıklığın da etkisiyle PKK'ya müsamaha gösteriliyor. Yazan: Prof. Dr. Osman Can Ünver

Bir bakışta
Almanya'da terör örgütü PKK varlığı

Bir bakışta

Play Episode Listen Later Jun 10, 2022 12:19


Almanya'da iç istihbarat servisi olan Anayasayı Korumu Teşkilatının 2021 raporunda, terör örgütü PKK'ya geniş yer verildi. Raporu ve terör örgütü PKK'nın Almanya'daki varlığını Anadolu Ajansı Berlin Muhabiri Cüneyt Karadağ ile konuştuk.

Yeni Şafak Podcast
Mehmet Metiner - PKK'ya karşı mısınız gerçekten?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 2, 2022 4:03


Yönetim merkezi Kandil olan bir örgüt var. Adı: PKK... Bu PKK'nın Türkiye, Irak, İran ve Suriye'de hem siyasi partileri var, hem de silahlı güçleri. Ayrıca her ülkede STK'ları ve medya organları var. Suriye'deki partisinin adı: PYD. Suriye'deki askeri/silahlı gücünün adı: YPG. Kandil'deki örgütün yöneticileri elinin altındaki militanları/elemanları görevlendiriyor. Kiminin eline silah veriyor, kiminin eline kalem, kiminin eline de siyaset kartı... Elinde silah olan terör yapıyor, düşman bildiği ülkeyle savaşıyor, vuruyor, öldürüyor, ölüyor. Elinde kalem olan bu örgütü “Özgürlük örgütü”, terör unsurlarını da “Özgürlük savaşçıları” olarak selamlıyor. Elinde siyaset kartı olanlar da Kandil'deki örgütü “Kürt halkının silahlı muhalefeti” olarak tanımlayıp terörün siyasetini ve propagandasını yapıyor. O örgütün silahlı unsurlarını da “özgürlük savaşçıları” olarak takdis ediyor. Şimdi soruyorum: Bu durumda Kandil'deki terör baronlarının talimatıyla elindeki silahla kan kusan ile Kandil'den talimatlı kalemşor ve siyasetçi arasında ne fark vardır? Herkes kendine Kandil'den verilen görevi ifa ediyor. Biri silahla, biri kalemle, biri de siyasetle. Şimdi açık açık soruyorum: PKK'nın Türkiye'deki siyasi partisi kimdir? Evet, Sayın Kılıçdaroğlu size soruyorum: PKK'nın ülkemizdeki siyasi ayağı kimdir? Hazır cevap verme moduna girmişken bu sorunun da cevabını verin lütfen. Bu soruyu Kemal Beye sormamın elbette sebebi var. Kemal Bey “Kandil'i yerle bir edeceğim” dedi Yozgat'ta. Böyle dediğine göre Kandil'deki örgütü “terör örgütü” olarak görüyor demektir. PKK'yı “terör örgütü” olarak görmemesi CHP açısından zaten kabulü imkansız bir durum. O yüzden bu yaklaşımı tek başına anlamlı ve değerli görmek mümkün değil. Asıl önemli olan şu: Kemal Bey Kandil'in talimatıyla kurulmuş, üst düzey yöneticileri dahil tüm siyasetçileri Kandil'den atanmış ve her koşulda Kandil'den gelen talimatlara göre hareket eden bir siyasi partiyi, yani PKK'nın siyasi ayağını nasıl görüyor? PKK'yı terör örgütü olarak lanetleyip PKK'nın partisini müttefik olarak selamlıyorsa, Kandil'in bizzat atayıp görevlendirdiği Demirtaş'a sabah akşam güzellemeler yapıyorsa işte orada durun denir. Burada kılıflanmış bir başka kirli ittifak yoksa bu tarz ikircikli bir tutum teröre başka türlü destek anlamına gelir. “PKK bir terör örgütüdür lanetliyorum” diyeceksiniz ama PKK'nın siyasi partisiyle söylem ve eylem birliğine gireceksiniz, işte bu en basitinden çelişkili bir tutumdur. En basitinden dedim nezaketen ama bence asıl gerçek tanımlama şudur: Kirli bir ittifak! Erdoğan'ı devirmek için sadece PKK'nın siyasi ayağıyla değil FETÖ'nün bilumum ayaklarıyla iş tutan bir siyaset, kirli bir Biden ittifakının öteki adıdır. Kemal Bey'in Suriye'nin kuzeyinde PKK terör unsurlarına yönelik askeri bir operasyona peşin peşin “iç siyaset malzemesi, siyasi saiklerle” diyerek karşı çıkması, gerçekte bu kirli ittifakın kılıflanmış halidir. Kandil'in askeri şubesine karşı çıkıp siyasi şubesine sonuna kadar destek vermek nasıl bir anlayışın gereğidir?

Haberler.com Haber Bülteni
9 Mayıs 2022 Akşam Haberleri

Haberler.com Haber Bülteni

Play Episode Listen Later May 9, 2022 4:37


Erdoğan'dan Suriyelilere Yönelik Açıklama, PKK'ya Üst Düzey Darbe: Ağrı Grubu Mağaraya Gömü, Suriye'nin Kuzeyinde Operasyon, İsviçre'de PKK Yandaşları Türklere Saldırdı, Batı'nın Başka Planları Var

HABER DİNLE
9 Mayıs 2022 Podcast Akşam Haberleri

HABER DİNLE

Play Episode Listen Later May 9, 2022 4:23


Erdoğan'dan Suriyelilere Yönelik Açıklama, PKK'ya Üst Düzey Darbe: Ağrı Grubu Mağaraya Gömü, Suriye'nin Kuzeyinde Operasyon, İsviçre'de PKK Yandaşları Türklere Saldırdı, Batı'nın Başka Planları Var --- Send in a voice message: https://anchor.fm/haluk-kurtuncuoglu/message

Banu Avar ile Yorum
#80 - Ukrayna Krizi'ne Nato Kafasıyla Bakanlar!

Banu Avar ile Yorum

Play Episode Listen Later Feb 22, 2022 3:57


UKRAYNA KRİZİNE NATO KAFASIYLA BAKANLAR! Youtube'dan İzleyin: https://youtu.be/U_Ud1SYA_sc Ortalık Batı gözlükleri̇yle Ukrayna meselesi̇ni̇ değerlendi̇renlerden geçIilmi̇yor. Türki̇ye çıkarlarını düşünen beyni̇ bulanmamış herkes şu gerçeği görür: Rusya çevreleniyor. Bu Türkiye'nin de çevrelenmesi demektir. Rusya'nın batı sınırlarının tümünde füze kalkanları, Nato ve Ameri̇kan üsleri̇ var. Rusya son NATO toplantısında bu durumdan rahatsızlığını di̇le geti̇rdi̇ ve istekleri̇ni̇ sıraladı. Yazılı garanti̇ İstedi̇. Ukrayna'ya büyük bi̇r si̇lah sevki̇yati var ve bu beni̇ tehdi̇t edi̇yor, dedi̇. 'Beni̇m için hayati̇ önemde olan Karadeni̇z'i̇n NATO deni̇zi̇ olmasına izi̇n vermeyeceğIim, dedi̇. Çin'le olan strateji̇k işbi̇rli̇ğİni̇n altını çizdi̇. 'Beni̇ tehdi̇t etti̇ğini̇z zaman seyretmekle kalmam, cevap veri̇ri̇ri̇m, Gürci̇stan ve Kırım'da bunu yaptım!', dedi̇. Bi̇zdeki̇ Nato ve Atlanti̇k aşıkları cellatlarına aşık olduklarını 15 Temmuzda bile anlayamadılar! 1992'de Nato tatbi̇katında Muavenet gemi̇mi̇zin Ameri̇kan füzeleri̇yle vurulmasından bi̇le ders çıkaramadılar. Kıbrıs Barış Harekatı'nda Atlanti̇kçileri̇n uyguladığı si̇lah ambargosu bi̇le aklımızı başımıza geti̇rmedi̇. Ameri̇ka ve Nato, Pkk'ya yüzlerce tır si̇lah gönderdi̇. Türki̇ye yine bi̇r şey demedi̇. 1949'da kurulan Nato, Avrasya'ya karşı güç konuşlandırmak için kurulmuştu. Tek taraflı bakışlar Türki̇ye'ni̇n aleyhi̇ne sonuçlara yol açar, bunu unutmayalım. Devamını videodan dinleyebilirsiniz...

TVNET
26 Ocak 2022 / Konuşmak Lazım - PKK'ya 'Kış Kartalı' Harekatı Darbesi

TVNET

Play Episode Listen Later Feb 3, 2022 138:43


Siyasete dair her şey, Türkiye'yi ilgilendiren her konu Konuşmak Lazım'da konuşuluyor. Konuşulmayanlar masaya yatırılıyor, uzman konuklar analizleriyle olaylara ışık tutuyor. #KonuşmakLazım'a bu hafta Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Mehmet Metiner, Terör ve Güvenlik Uzmanı Coşkun Başbuğ, Hukukçu-Yazar Rahim Er ve Hukukçu Akademisyen Prof. Dr. Celal Erbay konuk oluyor. ◾ PKK'ya '#KışKartalı' Harekatı ◾ 'Kış Kartalı' Harekatı'nın bölgesel önemi ne? ◾ Avrupa Konseyi'nden #Kavala kararı ◾ #İmamoğlu büyükelçiler ile neden görüşüyor? #gündem #siyaset #politika #haber Cüneyt Özdemir ile #KonuşmakLazım her Çarşamba 20.45'te #TVNET'te.

Medyascope.tv Podcast
AKP MKYK üyesi Abdurrahman Kurt anlatıyor | "İktidar Kürtlere küsmemeli"

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Jan 25, 2022 22:19


Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi ve eski Diyarbakır Milletvekili Abdurahman Kurt, çözüm sürecini bitirmelerinden dolayı AKP'nin, HDP ve PKK'ya kızgınlığının bütün Kürtlerle küsmesi ile sonuçlanmaması gerektiğini belirterek, “Buna yönelik zaman zaman bazı hatalar yapıldı ama şimdi AK Parti artık sahada bu ihaneti Kürt seçmenlere anlatarak gerçeği ortaya koymuştur” dedi.

HABERTURK.COM
4 ilde terör örgütü PKK'ya yönelik operasyon!

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Jan 4, 2022 0:20


Dört ilde terör örgütü PKK'ya yönelik operasyon gerçekleştirildi. Eş zamanlı operasyonlarda 8 şüpheli yakalandı.

Yeni Şafak Podcast
Mehmet Metiner - Ekonominin 15 Temmuz'u...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 24, 2021 5:23


15 Temmuz devam ediyor. 15 Temmuz'da askerleri marifetiyle amaçladıkları sonuca ulaşamayanlar başka yollara başvurdular. Suriye'nin kuzeyinde PKK'ya kurdurtmak istedikleri paralel devlet bunun ürünü. Doğu Akdeniz, Libya vb. krizler, asılsız gerekçeler üzerinden kabul edilen ambargolar... Dış politikada ülkemizi köşeye sıkıştırma hamleleri, ilh.. Bütün bunların hepsi 15 Temmuz'un rövanşını almak içindi. Ekonomimize yönelik saldırılar tam bir terör boyutuna ulaştırıldı. Kur üzerinden yapılan hamlelerle amaçlanan şey belliydi: Ekonomiyi çökertmek, Türkiye'ye siyaseten diz çöktürmek. İçerdeki vesayet odaklarını bu yüzden harekete geçirdiler. İçeridekiler güvensizlik ve korku iklimi oluşturmaya çalıştıkça kur hareketlendi. Döviz fırladıkça fırladı. TL'nin döviz karşısındaki değerinin düşmesiyle eş zamanlı olarak fahiş fiyatlarla vatandaşlarda geleceğe dair güvensizlik oluşturulmak istendi. Vatandaş bu güvensizlik, belirsizlik ve korku ikliminde, elinde avucunda ne varsa dövize yatırmaya başladı. Dövize talep arttıkça TL'nin değer kaybı arttı, içerde de fiyatlar adeta uçtu. EKONOMİ ÜZERİNDEN SİYASİ OPERASYON Amaçlanan şey, Biden'ın işaretlediği operasyonunun siyasi ayağını gerçekleştirmekti: Erdoğan'ı alaşağı etmek. Ne pahasına olursa olsun Erdoğan'ı sandıkta devireceğini açıklayan Biden değil miydi? Bu ekonomik kaos ve terör döneminde vatandaşlar sokaklara indirilecekti. Tepkiler ve protestolar örgütlü bir biçimde organize edilecekti. Nitekim PKK'nın Kandil'deki terör baronları bunun emrini verdiler. Hatta bu ülkenin kimi partilerinin adını açık açık zikrederek onlara kendi tabanlarını sokaklara indirme çağrısında bulundular. O partilerden birinin yöneticilerinden biri “sivil itaatsizlik” eylemlerinin başlayabileceğini söylemekten kaçınmadı. Bu kaotik ortamda erken seçim çağrıları üzerinden siyasal bir krizin de tetikçiliği yapılacaktı. Yani sokaklar üzerinden sandığa yansıyacak bir iktidar değişikliği sağlanacaktı.

Bir bakışta
Türkiye'nin son dönemde terör örgütü PKK'ya yönelik operasyonları ve örgüt içi çözülmeler

Bir bakışta

Play Episode Listen Later Nov 22, 2021 26:51


Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) Irak'ın kuzeyindeki operasyonunda etkisiz hale getirilen teröristler arasında PKK/KCK'nın kurucularından "Fuat" kod adlı Ali Haydar Kaytan'ın da bulunduğu tespit edildi. Biz de Türkiye'nin son dönemde terör örgütü PKK'ya yönelik operasyonlarını ve örgüt içi çözülmeleri Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Güvenlik ve Savunma Araştırmaları Direktörü Dr. Can Kasapoğlu'yla konuştuk.

Yeni Şafak Podcast
MEHMET ACET - İYİ Parti/HDP düellosu: Arkası gelir mi? İttifak zarar görür mü?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 3, 2021 4:05


Dün Meclis'te iki partinin, HDP ve İYİ Parti'nin Meclis grup toplantıları vardı ve bu toplantılar pek sık rastlanmayan bir söz düellosuna sahne oldu. Önce İYİ Parti Genel Başkanı sıfatıyla Meral Akşener konuştu, HDP/PKK ilişkisine dair kendisinden son dönemde ‘az duyulan' sözler sarf etti. Siirt'te bir HDP'linin “Burası Kürdistan” çıkışını hatırlatan Akşener, “Neye şaşırıyorsunuz, bu adam HDP'li. Biz HDP'yi terör örgütü PKK'nın yanında konumlandırıyoruz. ‘Kürdistan' söylemi kime ait? PKK'ya” ifadelerini kullandı. Bu konuşma bittikten hemen sonra HDP'nin grup toplantısı başladı. Partinin Eş Başkanlarından Mithat Sancar, Akşener'in bu sözlerine “Acizsiniz” diyerek cevap verdi: “İktidar ne kadar aciz ise, HDP'ye iktidar diliyle saldıranlar da o kadar acizdir. HDP şuradadır, buraya konumlanmıştır demek üretecek söz bulamamak, kendisine söylenen itirazları, eleştirileri hazmedememek demektir.”

bu ak mehmet pkk hdp gelir arkas neye meclis y parti siirt meral ak pkk'ya hdp'ye pkk'n
Yeni Şafak Podcast
Mehmet Metiner - CHP Kandil'in Sınavından Geçti...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 28, 2021 5:38


Kandil'den HDP'ye gönderilen talimat açıktı. Mealen denilen şuydu: “Seçimin kilit partisisiniz. Size muhtaçlar. O yüzden rolünüzü iyi oynayınız. Çantada keklik olmadığınızı gösteriniz. Tezkere konusunda CHP'yi açık tutum almaya davet ediniz. HDP'yi açıktan muhatap almayan ve tezkere konusunda da evet diyen bir CHP ile yol yürüyemeyeceğinizi aleni belirtiniz.” HDP bu talimat doğrultusunda tavrını net bir biçimde ortaya koydu. CHP'ye adeta siyasi bir ültimatom verdi. Başka bir deyişle rest çekti. Kandil'in HDP üzerinden CHP'ye gönderdiği mesajın taşıyıcı aktörlerinden biri olan HDP Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer'in attığı şu tivit her şeyi gayet iyi açıklıyordu aslında: “CHP tezkereye ‘Evet' diyecekse hiçbir Kürt, ‘CHP, daha iyidir' diye oy vermemeli.” CHP Kandil üzerinden HDP'ye, HDP üzerinden de kendisine yapılan bu uyarı üzerine pozisyonunu değiştirdi. 2015'ten itibaren Irak-Suriye tezkerelerine “Evet” diyen CHP bu kez “Hayır” diyeceğini açıkladı. Bu tavır, Kandil/HDP hattında olumlu karşılandı ve alkışlandı. HDP'NİN ÇİFTE STANDARDI HDP sınır dışına asker gönderilmesine “Savaş politikalarına hayır” gerekçesiyle karşı çıkıyor. Oysa gerçekte PKK'ya karşı Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyinde sürdürülen mücadeleden duydukları rahatsızlığın bir kılıfıdır bu. Türk ordusu DEAŞ'e karşı operasyon yaptığında buna karşı çıkmayan HDP'nin PKK söz konusu olduğunda “savaşa hayır” demesi manidardır. Daha manidar olanını söyleyeyim. HDP, PKK'nın elindeki Kobane'yi almak için DEAŞ saldırıya geçtiğinde Türkiye'nin askeri gücüyle müdahale etmesi çağrısında bulunmuştu. PKK ve PKK'nın elindeki kantonal yönetimi korumak için sınır dışına asker gönderilmesini istemişti. O zaman sormazlar mı: Sınır ötesine asker gönderilmesine prensipte karşı iseniz niye böyle bir istekte bulundunuz? Hatta bununla yetinmeyip Kandil'in açık talimatıyla milleti her yerde sokağa nasıl çağırdıklarını hatırlayınız. Bu çağrı üzerine Diyarbakır'da sokağa çıkan vandalların nasıl gencecik Yasin Börü'yle birlikte onlarca insanımızı katlettiklerini hatırlayınız. Demek ki HDP'nin asıl derdi PKK'yı korumak ve kollamaktır. “Savaşa karşıyız, barış istiyoruz!” sözleri birer kandırmacadan ibaret. Sahiden savaşa ve teröre karşı olmuş olsalardı ABD ve kimi bölge ülkeleri tarafından bir savaş/terör makinesi olarak kullanılan PKK'ya da karşı olduklarını açıklamaktan geri durmazlardı. Yapamazlar, zira PKK'nın emrindeki siyasi bir aparattan öte bir şey değiller.

Yeni Şafak Podcast
İbrahim Karagül - Türkiye "Osmanlı'nın Çöküşü" Gibi Çökecekti. Yeni Harita Çizilecekti.

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 14, 2021 6:42


Baştan beri temel slogan şuydu: Halep-Musul çizgisinin kuzeyindeki her güvenlik sorunu Türkiye'nin güvenlik sorunudur. İran sınırından Akdeniz'e kadar, bu kuşakta hiçbir terör örgütü barınamamalı. Hiçbir yabancı ülke yer almamalı. İkisinin varlığı da Türkiye için birinci ve en yakın güvenlik tehdididir. Suriye savaşının başladığı günlerde, bu kuşak üzerinde bir harita çalışması vardı. Savaşın şiddetine, kıyımlara ve yıkımlara göre herkes kendince pozisyon aldı. Ama esaslı mesele Suriye halkının özgürlüğü ve iradesi değildi. Türkiye'ye karşı en büyük cepheyi açma savaşıydı... Aslında geniş anlamda bir Suriye savaşı da değildi. Bölgesel bir harita planlamasıydı. Bu savaş Türkiye'ye karşı yüzlerce kilometre uzunluğunda bir cephe açmak için çıkarıldı. Aslında Türkiye ile savaşın ana cephesi olarak hazırlanıyordu. ABD ve Avrupa'nın DEAŞ'ı bölgeye taşıması, PKK'ya olağanüstü askeri destek vermesi, Türkiye'nin gözünü açtı. Mesele terör meselesi değildi. Güvenlik sorunu uluslararası bir güç savaşı haline gelmişti. ABD'nin PKK/YPG'ye yardımları bir “örgüt”e yardım değil, bir “devlet” yardımı niteliğindeydi. Afrin'de ve başka yerlerde PKK için NATO standartlarında mevziler, mühimmat depoları, cepheler inşa ediliyordu. Türkiye'yi küçültme planları Başlatılmıştı. Irak işgaliyle Suriye savaşı birbirinin devamıydı. Batı'nın bütün coğrafyadaki harita planlamaları tek bir proje üzerinden yürütülüyor, bu projede “Türkiye'nin de küçültülmesi” planlanıyordu. Bu yönüyle Suriye savaşı Türkiye savaşına, dünya savaşınra dönüşüyordu. Devamı gelecekti! Eğer 15 Temmuz darbesi başarılı olsaydı Türkiye cephesi açılacak, Türkiye'nin küçültülmesine başlanmış olacaktı. İran-Akdeniz arasındaki terör koridoru nasıl terör meselesi değilse, 15 Temmuz'daki FETÖ rolü de bir örgüt meselesi ile sınırlı değildi. Türkiye, Osmanlı'nın çöküşü gibi çökecekti. Yeni harita çizilecekti. Batı, 20 yüzyılda şekillendirdiği coğrafyayı yeniden formatlıyor, bütün haritaları kendi hakimiyet planlarına göre yeniden dizayn ediyor, onylıllardır yatırım yaptığı örgütleri sahaya sürüyor, küresel ölçekte söylem ve askeri hareketliliği buna göre organize ediyordu. Bu anlamda FETÖ ile PKK arasında hiçbir fark yoktu. Terör Koridoru da 15 Temmuz da aynı planın aşamalarıydı. Türkiye hem içeride hem Güney'de PKK/YPG ve DEAŞ'la, hem de, sistemi içeriden devirmeye çalışan FETÖ ile aynı anda mücadele ediyordu. Eğer 15 Temmuz başarılı olsaydı ve bu senaryo uygulanabilseydi Türkiye; “Osmanlı'nın yıkılışı gibi” bir çöküş ve dağılma yaşayacaktı. Ve bugün; Türkiye, Irak ve Suriye üçgeninde bambaşka devletler, haritalar görecektik.

Yeni Şafak Podcast
Bülent Orakoğlu - Fırat'ın Doğusunda ABD Şemsiyesi Altında Kürt Devleti Mi Yoksa Terörist Devlet Mi?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 12, 2021 5:46


Eğer ABD'nin eski Suriye Büyükelçisi Robert Ford Türkiye'ye karşı bir algı operasyonu veya 5'inci kol faaliyetleri içinde değilse Fırat'ın doğusunda PKK/PYD-YPG terör örgütünün rejime bağlı özerk yönetimden de facto bir Kürt devletine evrileceğini iddia etmiş. Hakikaten büyük bir iddiada bulunmuş. Bu yazılanları doğru kabul edersek demek ki ABD-Rusya ve Esad rejimi ile bu konuda bir anlaşmaya varılmış. Bu anlaşma aynı zamanda Amerika'nın Doğu Suriye'den ayrılmayacağının işaretlerini de taşıyormuş. Amerika ile Rusya arasında uzun zamandan bu yana Suriye'nin geleceği konusunda görüşmeler yapıldığına yönelik şimdilik asparagas mahiyette olduğunu düşündüğümüz haberler sosyal medya ve fonlanmış medyada dolaşıma sokuluyor. Büyük bir ihtimalle Türkiye ile Rusya'nın arasını açmaya yönelik bir çalışma yapılıyor. Aksi bile olsa Trump'un Aralık-2018 yılında Amerika'nın Suriye'deki askerlerini geri çekeceği açıklaması sonrasında yaşanan önemli gelişmeleri hatırlamamız elzem diye düşünüyorum. ABD VE TÜRKİYE FIRAT'IN DOĞUSU'NDA SAVAŞACAK MI? ABD/PKK ittifakının Suriye kuzeyindeki korsan kantonları birleştirme projesine, son 17 kilometre kala Fırat Kalkanı Harekâtı ile 'dur' diyen Türkiye, Ortadoğu'nun en büyük terör merkezine dönüşen Afrin'i de Zeytin Dalı ile temizlemesinin ardından bölgedeki en kritik hamleye hazırlanıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve SMDK'nın müşterek yapacağı 3. operasyon, Suriye iç savaşı ve DEAŞ aparatını kullanarak PKK'ya alan açan ABD ve destekçilerine 550 kilometrelik sınır şeridinde en büyük darbe olacak. Suriye ve Irak'la toplam 911 kilometrelik sınır hattına sahip olan Türkiye, güney sınırlarında ülkemizin bekasını tehdit eden terör yapılanmasını tümüyle yok etmek için Fırat'ın doğusuna operasyon yapacağı kararını en yetkili ağızdan açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “Fırat'ın doğusunu bölücü terör örgütünden kurtarmaya yönelik harekatımıza birkaç gün içerisinde başlayacağımızı ifade ettik, ediyoruz. Hedefimiz asla Amerikan askerleri değildir, bölgede faaliyet gösteren terör örgütü mensuplarıdır'' demişti.

Yeni Şafak Podcast
Yasin Aktay - PYD'ye Destek Gerekçesi ABD'yi Gülünç Duruma Düşürüyor

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 9, 2021 4:20


ABD'nin Suriye konusundaki siyasetini karara bağlayan 13894 sayılı kararnamenin, yani tezkerenin bir yıl daha uzatıldığı açıklandı. Bizde yurtdışında askeri operasyon veya asker bulundurma uygulamaları Meclis'ten tezkere gerektiriyor. ABD'de mevcut bir kararın veya görevin süresinin uzatılması için başkanın kararı yetiyor. O yüzden ABD Başkanı Joe Biden daha önce çıkmış olan kararnamenin süresinin bu kararnameye gerekçe oluşturan acil durumun devam etmesi dolayısıyla kararname süresini uzatmaya karar verdiğini bizzat duyurdu. Oysa Suriye'deki ve Suriye'yle ilişkili durum hakkında 13894 sayılı kararnamede ilan edilen ulusal acil duruma 14 Ekim 2019'da yani eski Başkan Donald Trump zamanında karar verilmişti. Bu karar hem Suriye'deki hem de Suriye'yle ilişkili durumların, ABD'nin ulusal güvenliği ve dış politikasına alışılmadık ve olağanüstü tehdit oluşturduğu değerlendirmesi yapılmış ve bu tehditle baş etmek için “Uluslararası Acil Ekonomik Yetkiler Yasası” uyarınca ulusal acil durum ilan edilmişti. Aslında Suriye'de bu değerlendirmeleri yapan ve Amerikan siyasetine kılavuzluk eden akıl neticede Afganistan'daki değerlendirmeleri yapmış olan akıldan çok farklı değil. Bu aklın ABD'yi nereye götürüp sapladığı gün gibi göründüğü halde Biden'ın bu aklın kılavuzluğundan bir türlü kurtulamaması, bizim için olduğundan çok daha fazla ABD için çok vahim bir durum oluşturuyor. Tasası bize mi düşsün, ne hali varsa görsün diyeceğiz ama, bu işin sonucunda ABD'nin gördüğü zarar kadar bütün bölge halkları da ciddi zarar görüyor. ABD'nin ne kadar süper bir güç olsa bile bu gücün hızlı bir tükeniş sürecinde olması bile maalesef sadece kendisini ilgilendirmiyor, bölge halklarına da ciddi bir maliyeti oluyor. Bu kararı duyururken Biden'ın Türkiye hakkında yaptığı açıklamalar ve ithamlar ise ABD'nin tabi olduğu aklın, bu akılla bölgede ve Türkiye'de kimlerle nasıl kirli bir işbirliği içinde olduğunu da gösteriyor. Türkiye'nin Suriye içinde PKK'ya karşı operasyonlarının ABD'nin güvenliğini tehdit ettiğini söylerken, aslında kendi güvenlik hattını nasıl bir entrikayla ve ihanetle kurmuş olduğunu da ifşa etmiş oluyor. Kendi tasniflerine göre bile terör örgütü olan PKK'yı sadece bir isim değişikliğiyle evlatlığına alıp ona bir devlet çapında ordu kurdurtup en ağır silahlarla donatan ABD'nin bu yaptığı aslında kimsenin bilmediği bir sır da değil.

Yeni Şafak Podcast
Mehmet Metiner - Yeni Bir Çözüm Süreci Mi İstiyorum?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Sep 14, 2021 5:08


Geçen “HDP Kürtler için ne istiyor?” başlıklı yazımda HDP yöneticilerine bir takım sorular sormuştum. O sorulara beklediğim gibi cevap gelmedi. Cevap veremezler, zira her anlamda sıkıntı yaşarlar. Tane tane açıklayayım akıl sahipleri için. Kürtler için “ayrı bir devlet istiyoruz” deseler siyaseten çökerler. O yüzden bu seçeneği devre dışı bırakıyorum. “Anadilde eğitim istiyoruz”un yanına bir de “özerklik istiyoruz” deseler o vakit denilecek olan şudur: Bu talepleriniz siyasetin konusudur, silahın değil. Bu talepleriniz üzerinden siyaset yapabilirsiniz, toplumu ikna edip günün birinde iktidara geldiğinizde anasayal/yasal değişiklikler yapıp amaçlarınıza uygun bir düzen kurabilirsiniz, lakin bunun için ülkeye karşı silah kullanan bir terör örgütünün siyasi partisi olarak terörü meşrulaştıran bir yerde duramazsınız. “Ne zaman iktidara geleceğimiz belli değil, hatta gelip gelemeyeceğimiz belli değil, o yüzden bu taleplerimizi karşılamazsanız sırtımızı PKK'ya dayar, PKK'nın silahlarıyla amacımızı gerçekleştirmeye çalışırız” derseniz, işte o vakit siz meşru bir siyasal parti olmaktan çıkarsınız. Şunu söylemek bile gereksiz: Siyaset dışı tüm söylem ve seçenekler, özellikle de bir terör örgütünü aklayıcı ve arkalayıcı tutumlar yasal açıdan kurulmuş bir parti bile olsanız sizi demokratik meşruiyetin dışına çıkartır. HANGİ PKK, KİMİN PKK'SI? PKK'nın hangi amaçla dağa çıktığını ve bugün hâlâ hangi amaç için dağda bulunduğunu sormuştum. Bu soruya cevap vermek zor olmasa gerek. Zira PKK terör örgütünün başkanı Öcalan'ın verdiği cevaplar ortada. Bilmeyenler için hatırlatayım. PKK sadece Türkiye'yi değil İran, Irak ve Suriye'yi de içine alan bağımsız ve birleşik bir sosyalist Kürdistan kurmak için dağa çıkmıştı. PKK'nın önceliği ideolojikti. “Kürdistan”ın sadece PKK için bir toprak parçasından öte bir önemi yoktu. PKK kuruluştaki bu amacını süreç içinde revize etse de diğer parçalarla olan ilişkisini sürdürdü. İran, Irak ve Suriye'de kendi partilerini kurdu. Öcalan yakalandıktan sonra PKK'nın kuruluş amacı tümden farklılaştı. Öcalan ayrı devlet, federasyon ve özerklik gibi ilkel milliyetçi taleplerden vazgeçtiklerini, Kürt kimliği üzerindeki inkâr politikalarının sonlandırılması halinde isyanın da son bulacağını, istedikleri düzenin eşit vatandaşlık anlayışına dayalı cumhuriyet olduğunu “Ne inkâr, ne isyan/Demokratik cumhuriyet” sloganıyla duyurdu. Öcalan bu süreçte, Atatürk'ün “Ne mutlu Türk'üm diyene!” sözüyle ete kemiğe bürünen “Türk vatandaşlığı” tanımına da itirazlarının olmadığını, zira buradaki “Türk” tanımının etnik milliyetçi bir tanım değil kapsayıcı bir ulus tanımı olduğunu belirterek durduğu yeni yeri açıklamış oldu. Bu amaç, strateji ve söylem değişikliği silah yerine siyasetin ikame edileceği yeni bir döneme işaret ediyordu. Peki, ne oldu? AK Parti lideri Başbakan sıfatıyla inkârı sonlandırdı. Ama PKK silah bırakmadı. Tersine terörü derinleştirdi. HDP sırtını PKK'ya dayayarak siyaseti araçsallaştırmaya devam etti. PKK terörüne meşruiyetin ötesinde kutsallık atfetti. Demirtaş'la başlayan bu süreç ne yazık ki devam ediyor. İşin paradoksal yanı bir de şu: Bu ülkede CHP'nin bir inkâr sorunu olarak doğurup büyüttüğü “Kürt sorunu”nu statükocu çevrelerin derin direncine rağmen çözme cesaretini gösteren Erdoğan, HDP tarafından düşmanlaştırılırken nedense sorunun mimarı CHP azizleştirildi. PKK'nın Kandil'deki baronları Erdoğan'ı devirmek için HDP'nin önüne CHP ile ne yapıp edip ittifak yapma hedefini koydular.

Yeni Şafak Podcast
Mehmet Metiner - Kontrollü Yangın...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 2, 2021 5:37


Bu ülkede bir güruh var ki onlar ülkenin felaketinden memnuniyet duyarlar. Bu güruhun tek derdi vardır: Erdoğan düşmanlığı. “Erdoğan gitsin de ne olursa olsun, isterse ülke batsın!” diyen bir güruhtur bu. Bu güruhun içinden bazı gazeteciler vardır ki onlar açık açık Erdoğan'ın gitmesi için çok büyük bir sel veya yangın felaketinin olması gerektiğini bile söylemekten çekinmezler. Bu güruh, ülkemizin başta turizm beldeleri olmak üzere pek çok ilinde meydana gelen devasa yangın faaliyetlerinin PKK tarafından yapıldığını söyleyenlere karşı nedense ateş püskürüyorlar. “Fail” olarak PKK'yı gösteren yorumlar karşısında ateş püsküren bu PKK sever güruh ne yazık ki Erdoğan'a demediğini bırakmıyor. PKK'ya laf dokundurmayan, dahası PKK eleştirileri karşısında adeta rahatsızlık duyanlar, ülkedeki yangın felaketini siyasi amaçları doğrultusunda kullanmak için adeta yangın siyaseti izlemekten kaçınmıyorlar. İşin tuhaf ve üzücü yanı şu: “Bu işi PKK niye yapsın?” diye soran o güruh, nedense “Yandaşlara imar izni çıksın diye o yerler yakılıyor?” diyerek doğrudan Erdoğan'ı ve hükümetini suçlayıcı bir dil kullanmaktan kaçınmıyorlar. Yani fail olarak PKK'nın adı geçince anında rahatsızlık duyanlar, büyük bir memnuniyetle Erdoğan'ı bu şekilde vicdan ve iz'anla bağdaşmayacak bir şekilde suçlayabiliyorlar. 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi için “kontrollü darbe” diyenler şimdi de belli bir merkezden organizeli ve intikam amaçlı yapıldığı besbelli olan yangınlar için “kontrollü yangın” demeye başladılar. “Kontrollü darbe” için ürettikleri argüman şuydu: “Erdoğan kendi diktatörlüğünü tahkim etmek için kontrolü dahilinde bir darbe girişiminde bulundu.” Peki, “kontrollü yangın” için dedikleri ne? Aynen şu: “Yakılan yerleri imara açmak için.” 1982'de üç bakanlık arasında kanunla belirlenen turizmle ilgili yetkilerin bürokrasiyi ortadan kaldırmak amacıyla tek bir bakanlığın, yani konuyla ilgili Turizm Bakanlığı'nın uhdesine verilmesini “kontrollü yangın” söyleminin altlığı için kullanmaları hakikaten çarpıtmanın ötesinde hazin bir saflaşmanın ürünüdür. Ortada yeni bir kanun yok. Yeni bir kanunla verilen yetki yok. Geçmişte üç ayrı bakanlığa verilmiş yetkilerin tek bir bakanlıkta toplanması olayı var. Hadi o birileri için daha açık diyelim: Yanan yerleri yeni bir kanun çıkartarak ormanları yapılaşmaya açmak gibi bir durum asla söz konusu değil. Bu aleni gerçekliği çarpıtmaktan geri durmayanların “kontrollü darbeciler” güruhundan olmaları elbette dikkatten kaçmıyor. Yani bu güruhun alttan alta demek istediği şu: “Erdoğan iktidarı kendi yandaşlarına turizm beldelerinde imar izni sağlamak için ormanların bile bile yakılmasına göz yumuyor, bunun yasal altlığını da oluşturuyor.” Millet olarak yüreğimiz yanıyor bizim. Devletimiz tüm imkânlarını seferber etmiş durumda. Ama o birilerinin dediklerine ve yaptıklarına bakın hele! Bu mudur yurtseverlik, bu mudur milliyetçilik, bu mudur siyaset Allah aşkına? Yangından mal kaçırmaya kalkışan siyasetçiler “erken seçim” isteyecek kadar ileri gidebiliyorlar. Birileri “istifa” çığlıkları atmaya başlayabiliyor. Bu mudur muhalefet, bu mudur siyaset?

Banu Avar ile Yorum
#57 - Biden 'El' Biz 'Eldiven' !

Banu Avar ile Yorum

Play Episode Listen Later Jun 14, 2021 4:34


Biden iş başına gelişinin 5.ayında Erdoğan ile 40 dakika görüştü diye havaya sıçrayanlar var. Bu 40 dakikalık görüşmede hiçbir şeyin görüşülemediği ve en önemli 3 konuda her şeyin masada olduğu gibi durduğu açıktır. Erdoğan birkaç dakika evvel bu durumu açıklamıştır. Daha farklı bir şey de beklenemezdi. Birincisi Türkiye her şeyiyle ABD'ye borçlu hem de onyıllardır. O zaman da Amerika'nın PKK YPG ittifakına karşı en ufak bir yaptırım yapamıyor. Şikayet edip duruyor o kadar! Amerika da PKK'ya yardımı tanklarla da taçlandıracağını açıklayıveriyor. Bizimkilerde tıs yok! Hala Amerika'nın Büyük Kürdistan hayalinin vazgeçilemez olduğunu anlayamıyorlar! Biden-Erdoğan görüşmesini kısaca değerlendirdim...

joe biden amerika bu abd erdo daha pkk biden erdo pkk ypg pkk'ya
TVNET
10 Haziran 2021 / Akıl Odası - Pasifik'te Deniz Savaşları mı Başlıyor?

TVNET

Play Episode Listen Later Jun 11, 2021 125:53


Süleyman Seyfi Öğün, Avni Özgürel ve Taşansu Türker'in konuk olduğu #AkılOdası​​'nda bu hafta: ◾ #ABD hangi konularda #Türkiye ile çalışmak istiyor? ◾ 2030'da nasıl bir #NATO olacak? ◾ #Afganistan'da neler oluyor? ◾ Peşmerge #PKK'ya karşı harekete geçti, savaş ilan etti ◾ #İngiltere Dışişleri Bakanı: Kürt halkına desteğimiz sürecek ◾ #Rusya İngiltere'ye neden tepki gösterdi? #siyaset​​ #politika​​ #analiz​ #haber #gündem Nedret Ersanel ile #AkılOdası​ her Salı ve Perşembe 21.00'da #TVNET​'te.

Medyascope.tv Podcast
Erdoğan'ın Sedat Peker suskunluğu

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Jun 9, 2021 23:43


Her ne kadar bugünkü grup toplantısında “FETÖ'den PKK'ya şimdi de organize suç örgütlerine kadar yeminli millet düşmanlarının malzemelerini Meclis kürsüsüne taşımakta ısrar edenleri gördükçe ülkemiz adına üzülüyoruz” demiş olsa da Cumhurbaşkanı Erdoğan Sedat Peker'i doğrudan muhatap almamayı sürdürüyor. Bu onun gücünü mü gösteriyor, güçsüzlüğünü mü?

TVNET
7 Haziran 2021 / Net Bakış - MİT'ten PKK'ya 'Mahmur' Darbesi

TVNET

Play Episode Listen Later Jun 8, 2021 128:07


Net Bakış'a bu hafta​ Mete Yarar, Mücahit Birinci, Coşkun Başbuğ ve Öztürk Yılmaz konuk oluyor. ◼ Sözde üst düzey sorumlu öldürüldü ◼ #Suriye harekat bölgelerindeki teröristler etkisiz hale getirildi. ◼#KKTC'ye SİHA üssü dengeleri değiştirir mi? ◼Türkiye'nin #enerji hamleleri ◼ #Karadeniz'de yeni doğalgaz keşfi Serhat İbrahimoğlu ile Net Bakış her Pazartesi 21.00'da #TVNET'te.

Mete Yarar & Nedim Şener — Memleket Aşkına
#109 ABD'nin yeni yönetiminden PKK'ya, Ermenistan'a, Yunanistan'a sıcak mesajlar! ABD

Mete Yarar & Nedim Şener — Memleket Aşkına

Play Episode Listen Later Jan 27, 2021 64:55


İki usta isim, Nedim Şener ve Mete Yarar, Memleket Aşkına programıyla güncel yorum ve analizlerinin yer aldığı podcast..

Mete Yarar & Nedim Şener — Memleket Aşkına
#100 AİHM'nin Demirtaş kararı… Yarar ve Şener: Demokrasi diyenler, PKK'ya terör örgütü diyemiyor!

Mete Yarar & Nedim Şener — Memleket Aşkına

Play Episode Listen Later Dec 25, 2020 41:19


İki usta isim, Nedim Şener ve Mete Yarar, Memleket Aşkına programıyla güncel yorum ve analizlerinin yer aldığı podcast..

Mete Yarar & Nedim Şener — Memleket Aşkına
#079 Mete Yarar ve Nedim Şener'den orman yakan PKK'ya çok sert tepki: ‘A' çocukları…

Mete Yarar & Nedim Şener — Memleket Aşkına

Play Episode Listen Later Oct 13, 2020 35:01


İki usta isim, Nedim Şener ve Mete Yarar, Memleket Aşkına programıyla güncel yorum ve analizlerinin yer aldığı podcast..