Podcasts about elhamd

  • 15PODCASTS
  • 56EPISODES
  • 9mAVG DURATION
  • 1MONTHLY NEW EPISODE
  • Apr 5, 2025LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about elhamd

Latest podcast episodes about elhamd

Mevlana Takvimi
CENNETE İLK GİRECEK ZÜMRE-05 NİSAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 5, 2025 2:48


Hâkk (c.c.): “İnsanoğlu başıboş bırakıldığını mı zannediyor.” (Kıyâmet s. 36) buyuruyor. Bu dünyaya koyun gibi yiyip içip uyumaya gelmedik. Kulluk mükellefiyetimiz var. Yoksa kırık çömleğe döneriz. Ne tekrar toprak ne de yeniden çömlek oluruz. Yine Kur'ân-ı Kerîm'de: “Siz zanneder misiniz ki abes yaratıldınız” (Mü'minûn s. 115) buyuruluyor. İşe yaramayan yaşlı sığırları salıverirler. Bizim de bu durumda olmamamız lâzımdır. Boynumuzda kulluk halkası var. Cenâb-ı Hâkk, insanı mükerrem sıfatla yaratmış ve onu en büyük şerefle süslemiştir. İnsan “Ahsen-i Takvim” üzere yaratılmıştır. Bu yaratılmışların en şereflisi olan insan, sayısız nimetlere gark edilmiştir. Râbbül âlemin ayet-i kerîme'de; “Nimetlerimi tek tek saymak isteseniz, saymakla bitiremezsiniz.” (İbrahim s. 34) buyuruyor. Elhamdülillah, Hakk Teâlâ Hazretlerinin maddî ve manevî birçok nimetleri içinde yüzüyoruz. Bu yüzden bol bol Allâh (c.c.)'a hamdetmeliyiz. Râbbimiz, Kur'ân-ı Kerîm'de; “Eğer şükrederseniz ziyadeleştiririm (artırırım).” (İbrahim s. 7) buyuruyor.Cenâb-ı Hâkk'a bir defa duâ ve yakarışta bulunmak ve hamdetmek bütün dünya nimetlerinden üstündür. Çünkü dünya nimetleri geçici, Cenâb-ı Hâkk'ı zikir bakidir. Burada Cenâb-ı Hakk'ı zikirle ve ona hamd ile meşgul olanlar yarın kıyamet gününde altı yerde Cenâb-ı Hâkk'a hâmdedeceklerdir; 1. “Ey günâhkârlar bugün mü'minlerden ayrılın.” (Yâsîn s. 59) fermanı ile mahşer günü mücrimler, salihlerden ayrıldıkları zaman, 2. Mizanda sevâbları günâhdan ağır gelip beraat ettikleri zaman, 3. Sırat köprüsünü geçtikleri zaman, 4. Ebedî hayat suyu ile yıkandıkları zaman, 5. Cennete dahil oldukları zaman, 6. Hâkk (c. c.)'un mükemmel güzelliğini gördükleri zaman. Hakk cümlemizi bu ihsanlara mazhar olan kulları zümresine ilhâk buyursun (Âmîn). (Hz. Mahmud Sami Ramazanoğlu, Tasfiye-i Kalb ve Tezkiye-i Nefs,S.1)

Yeni Şafak Podcast
İSMAİL KILIÇARSLAN - Sahi kimdi patron?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Feb 2, 2025 4:43


Kimsenin beni tanımayacağı bir yerde… Herkesin herkese kimse olduğu bir yerde demek istiyorum belki de… Dilim dışarıda “ya dafi, ya mani, ya Allah” diyerek gözyaşı döktüğüm bir dem için yaşayıp gideyim mi? Yahut şu: “Elhamdülillah veşşükrülillah.” Yahut şu: “Ya baki entelbaki.” Arkamdan “adamın biri varmış” desinler. Adamın adını bilmesin kimse. Öyle yok olayım ki hatta, “adamın biri varmış” dediklerinde kimse merak etmesin adımı. Sadece belki o mecliste bir kul “iyi adammış ama” diye geçiriversin içinden. İnsan bunun için yaşayıp bunun için ölmek dururken başka ne için yaşayıp başka ne için ölmeli ki zaten?

Mevlana Takvimi
FATİHA SURESİNDEKİ İNCELİKLER - 20 OCAK 2025 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jan 20, 2025 2:36


Hz. Peygamber (s.a.v.) Cenâb-ı Allâh'ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Salât Suresi'ni (Fâtiha) kulum ile aramda ikiye bölüştürdüm. Kul, besmeleyi okuduğunda Cenâb-ı Allâh: “Kulum beni zikretti” der. Kul, “Elhamdülillahirâbbi'l-alemin” dediğinde, Cenâb-ı Allâh, “Kulum bana hamdetti” der. Kul “Er-rahmani'r-rahim” dediğinde, Cenâb-ı Allâh: “Kulum bana tazim etti” der. Kul: “Mâliki yevmi'd-din” dediğinde, Allâh: “Kulum beni yüceltti” der. Diğer bir rivayette de, “Kulum işlerini bana havale etti” der. Kul, “İyyake na'budu” dediğinde, Cenâb-ı Allâh: “Kulum bana ibadet etti” der. Kul, “İyyake nesteîn” dediğinde ise, Allâh: “Kulum bana tevekkül etti” der. Diğer rivayette, kul “İyyake na'budu veiyyake nesteîn” dediği zaman, Allâh: “Bu benimle kulum arasındadır” der. “İhdine's-sırata'l-müstakîm” dediğinde de “Bu kulumundur. Kuluma dilediği vardır, verilecektir” der.” Cenâb-ı Allâh'ın: “Fâtiha Suresi'ni kulum ile aramda ikiye bölüştürdüm” sözü, şer'î hükümlerin dayanağının, mahlûkatın faydasına olan şeyleri gözetmek olduğunu gösterir. Nitekim O (c.c.): “Eğer iyilik yaparsanız, kendiniz için yapmış olursunuz, kötülük yaparsanız, yine kendinize yapmış olursunuz.” (İsrâ s. 7) buyurmuştur. Çünkü kulun en önemli işi, kalbini, önce rubûbiyyet bilgisiyle, sonra da ubûdiyyet bilgisiyle aydınlatmasıdır. Çünkü o, bu söze riayet etmek için yaratılmıştır. Nitekim Allâhü Teâlâ: “Cinleri ve insanları, ancak bana ibâdet etsinler diye yarattım.” (Zâriyat s. 56) buyurmuştur. (Fahruddîn Er-Râzî, Tefsîr-i Kebîr Mefâtîhu'l-Ğayb, c.1, s.377-378)

Mevlana Takvimi
ALLÂHÜ TEÂLÂ'YA HÂMD - 05 OCAK 2025 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jan 5, 2025 2:26


Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Meşrû' işlere Allâh'a hamd ile başlanmazsa hayır ve bereketi kesilir.” “Allâh'a hamdetmek şükrün başıdır. Allâh'a hamdetmeyen bir kul O'na şükür etmemiştir.” “Cenâb-ı Hakk'ı senâ için elhamdülillâh demek, yâhûd Allâh'a hamd etmek zikirlerin efdalidir.” “Cenâb-ı Hakk'a en çok şükür edeniniz, insanlara teşekkürde kusur etmeyeninizdir.” “Allâh'a hamd ile başlanmayan herbir söz kesiktir.” “Cennete ilk girecek zümre «Hammadûn» zümresidir; yani Cenâb-ı Hakk'a çok hamdedip çok şükredenler.” “Hiçbir tarafı müstesnâ olmamak üzere bütün dünyâ ümmetten sâdece bir adama verilse ve sonra bu kimse ‘Elhamdülillâh' dese, muhakkak ki bu ‘Elhamdülillâh' bütün hepsinden daha kıymetli, daha efdal olurdu.” Cenâb-ı Hakk, insanı mükerrem sıfatla yaratmış ve onu en büyük şerefle süslemiştir. İnsan “Ahsen-i Takvim” üzere (en güzel sûrette) yaratılmıştır. Bu en şerefli mahlûku sayısız nimetlere gark etmiştir. Râbb'ül âlemin Âyet-i Kerîme'de; “Nimetlerimi tek tek saymak isteseniz, saymakla bitiremezsiniz.” (İbrâhîm s. 34) buyuruyor. Elhamdülillâh, Hakk Te'âlâ Hazretleri'nin maddî ve manevî birçok nimetleri içinde yüzüyoruz. Bu yüzden bol bol Allâh (c.c.)'a hamdetmeliyiz. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyuruyorlar: “Cenâb-ı Hakk'ın ni'metlerine hamd ü senâ, insanı ni'metin zevâlinden, elden çıkmasından emîn kılar, korur.” Not: Şükür, gelen bir nimet karşılığı memnuniyet göstermektir. Hamd ise herhangi bir nimet karşılığı olmaksızın yapılan senâdır. (Hz. Mahmûd Sâmi Ramazânoğlu (k.s), Tezkiye-yi Nefs, Tasfiye-yi Kalb, 2-3.s.;Duâlar ve Zikirler 69-

Yeni Şafak Podcast
İSMAİL KILIÇARSLAN - Kamalizm'i de ikmal ettik elhamdülillah

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 27, 2024 5:41


Uzun uzun anlatacak değilim. Kısadan söyleyeyim: Bugün Türkiye'yi a noktasından b noktasına selamet içerisinde, toplumsal barış içerisinde, bir arada yaşama kültürü içerisinde götürmek isteyen her sağlıklı politik hareketin tek, bir tek ajandası olmalıdır: “Bir akıl dışılık ideolojisi, bir akıl tutulması olan Kamalizm'i bertaraf ederek Türkiye'ye temiz, ışıklı, tehlikesiz bir sayfa açmak.” Niçin böyledir bu? Çünkü Kamalizm bir oligarşik tiranlık biçimidir. Türkiye'nin bütün noktalarına, adına “Türkiye'yi durdurmak” diyebileceğimiz şekilde sirayet ederek memleketi “biz ve ötekiler” şeklinde karpuz gibi bölmüştür. Kendisine düşen dilimin getirdiği konforla kendisine benzemeyen herkesi ve her şeyi yerle yeksan etme yoluna gitmiştir. Bugün Türkiye'de Anadoluların, düşük gelirlilerin, Kürtlerin, Alevilerin, Sünnilerin, azınlıkların, köylülerin yaşadığı bütün “ontolojik sıkışmalar”ın icat edicisi de, müsebbibi de, sürdürücüsü de Kamalizm'dir. Bu, burada bir durmasın. Bunu biraz geliştirelim. Yönünü İngiliz odaklı emperyalist tecrübenin emir ve talimatlarına dönmüş, Türkiye'yi hem içeride hem de dışarıda bütün iddialarından vazgeçirmiş, mübarek ve muhteşem Kurtuluş Savaşı'mızda birlikte hareket ettiği tüm toplumsal kesimleri kazıklamış, Türkiye'nin tutulabilecek bütün köşelerini tutmuş, modernleşmeden naylon çorapla Cumhuriyet balosunu anlamış Kamalizm, arkasına sığındığı Mustafa Kemal kartıyla toplumu lal etmiş, canı her istediğinde seçimle gelmiş iktidarları darbeyle devirmiş, ekonomiyi ve toplumsallığı gönlünce dizayn etmiş bir saçmalıktır. Dümdüz, apaçık konuşmak gerekirse 23 yıldır AK Parti'nin bu akıl dışılık ideolojisini yenmesini, tarihin çöp tenekesine yollamasını umut ediyorum. Fakat sanırım bu artık bu boş bir hayalden ibaret. Yalan yok. AK Parti, 2002-2008 arasında bu hesaplaşmayı yapamayacağını pekala biliyordu. 2008 sonrası eline bir fırsat geçtiğini hissetti ancak bu sefer de memleketin başına gelmeyen kalmadı. Biz de hep “dur bakalım, sıra nasılsa Kamalizm'e de gelir” diyerek bekledik. 15 Temmuz sürecinden sonra ben “tamam işte, tam sırası artık” demiştim. Ama sıranın Kamalizm'e gelmesini bir yana bırakalım, 15 Temmuz süreci sonrası Kamalizm, bence kendisinin de hiç ummadığı şekilde “prime dönem” diyebileceğimiz bir dönem yaşamaya başladı.

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Ankebut Suresi 46-69 Tefsiri Ali Kucuk N085 M029

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later May 25, 2024 58:10


*29 ANKEBÛT SÛRESİ 46-69 MEALİ N085 M029 Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı ile. 46 Ehli Kitapla en güzeliyle mücadele et. Ancak onlardan zulmedenler hariç. Şöyle söyleyin: "Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim ilahımız da, sizin ilahınız da birdir. Biz O'na teslim olmuşuz." 47 Böylece sana da kitap indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz Ona (Kur'ân'a) iman ederler. Bunlardan (müşriklerden) da Kur'ân'a iman edenler vardır. Ayetlerimizi ancak kâfirler inkâr eder. 48 Bundan (Kur'ân'dan) önce sen, herhangi bir kitap okumuş değildin. Sağ elinle de onu yazmış değildin. (Eğer okuyup yazsaydın) o zaman batıl peşinde koşanlar şüphe ederlerdi. 49 Hayır, Kur'ân, ilim verilenlerin gönüllerinde apaçık âyetlerdir. Bizim âyetlerimizi ancak zalimler inkâr eder. 50 Dediler ki; "O'na Rabbinden mu'cizeler indirilmeli değil miydi?" De ki: "Mu'cizeler ancak Allah'tandır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım." 51 Onlara okunan bu kitabı sana indirmemiz, onlara (mu'cize olarak) yetmiyor mu? Şüphesiz bunda iman eden kavim için bir rahmet ve öğüt vardır. 52 De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla iman eden ve Allah'ı inkâr edenlere gelince, işte onlar zarara uğrayanların ta kendileridir. 53 Senden azabı çabukça istiyorlar. Eğer belirlenmiş bir sûre olmasaydı, elbette azap onlara gelirdi. Elbette (azap), onlar farkına varmadan ansızın geliverecek. 54 Senden azabı çabucak istiyorlar. Şüphesiz, cehennem kâfirleri kuşatmıştır. 55 O gün azab, onları üstlerinden, ayaklarının altından kaplar ve Allah (onlara): "Yaptıklarınızı tadın" der. 56 Ey iman eden kullarım, şüphesiz Benim yeryüzüm geniştir. Ancak Bana ibadet edin. 57 Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz. 58 İman edip salih amel işleyenleri elbette altından ırmaklar akan Cennetteki köşklere, ebedi kalmak üzere yerleştireceğiz. (Salih) amel işleyenlerin mükâfatı ne güzel. 59 Onlar ki, sabreden kimselerdir ve yalnız Allah'a tevekkül ederler. 60 Nice hayvanlar vardır ki, rızkını taşıyamaz. Onlara da size de Allah rızk verir. O her şeyi işiten ve her şeyi bilendir. 61 And olsun ki onlara "gökleri ve yeri kim yarattı, Güneşi ve Ayı kim emri altında tuttu? diye sorsan; "Elbette Allah" derler. Öyleyse nasıl da döndürülüyorlar? 62 Allah, kullarından dilediğine rızkı bolartan, dilediğine de daraltan Allah'tır. Şüphesiz Allah her şeyi bilir. 63 Eğer onlara; "gökyüzünden yağmuru indirip onunla öldükten sonra yeryüzünü dirilten kimdir?” diye sorsan, elbette "Allah" derler. "Elhamdülillah" de. Onların çoğu akletmezler. 64 Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Şüphesiz gerçek hayat âhiret yurdundakidir. Keşke bilselerdi. 65 Gemiye bindiklerinde, dini yalnız Allah'a halis kılarak dua ettiler. Ancak onları karaya çıkardığımızda hemen şirk koşarlar. 66 Onlara verdiğimiz (nimetler)e nankörlük etmeleri için (ortak koşarlar). Faydalansınlar bakalım. Yakında (gerçeği) bilecekler. 67 Çevrelerindeki insanlar çarpılıp, kapılırken; (Mekke'yi) güvenli ve korunmuş kıldığımızı görmediler mi? Batıla iman ediyorlar da, Allah'ın nimetlerini inkâr mı ediyorlar? 68 Allah'a yalan iftira eden ve kendine gelen hakkı yalanlayandan daha zalim kim var? Kâfirler için Cehennemde kalacak yer mi yok? 69 Uğrumuzda cihat edenlere elbette yollarımızı göstereceğiz. Muhakkak Allah, ihsan yapanlarla beraberdir. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/ankebut-suresi-46-69-tefsiri-ali-kucuk

bir nevi defter
Tesettürü bırakan influencerlar bize ne anlatıyor? 6. Bölüm

bir nevi defter

Play Episode Listen Later Apr 17, 2024 44:03


Hem hassasiyetle hem de kararlılıkla konuşmamız gereken bir konuydu, Elhamdülillah.

Hizmetten
İftar, Sahur ve İtikaf | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Apr 1, 2024 4:10


Bu video 03/05/2019 tarihinde yayınlanan “RAHMET, ÜMİT VE BEREKET AYI RAMAZAN” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... İftar vaktinin ayrı bir neşvesi var. Aç-susuz duruyorsunuz; dudaklarınız kurumuş, bir yudum suya, “Bir olsa da!..” falan diyorsunuz. Sonra, iftar edeceğiniz zaman, Cenâb-ı Hakk'ın nimetinin kadr u kıymetini bilme söz konusu. لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَأَزِيدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ إِنَّ عَذَابِي لَشَدِيدٌ “Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size arttırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, benim azabım pek şiddetlidir.” (İbrahim, 14/7) “Şükrederseniz, nimetimi artırırım Ben!” Şimdi Ramazan-ı şerifte, o bir bardak suyun kadri/kıymeti biliniyor. Orada öyle bir şükrediyorsunuz ki siz, hâlen en azından… “Elhamdülillah yâ Rabbi! Sen, bu suyu yaratmışsın.. su ile benim ağzımdaki münasebeti yaratmışsın.. yutağımdaki münasebeti yaratmışsın.. vücudumdaki münasebeti yaratmışsın.. vücudumda suya ihtiyacı yaratmışsın Sen.. ve ben, bütün bunları hissediyorum, onu yaratmışsın!..” İnsan bunları düşünmeyince zannediyorum gâfilâne yaşıyor demektir. İnsandaki tefekkür, tedebbür, tezekkür, taakkul meseleyi böyle ele almayı iktiza eder. Şayet, bir iftar vaktinde, iftar, bunları düşündürüyorsa sana, bu da çok önemli bir husustur. Sahura kalkıyorsun; gece, uykunu terk ediyorsun. Hele şimdiki dönemde, Terâvîh kılacaksın; yorgun-argın, vakit bulabilecek misin, bulamayacak mısın; iki saat uyuyacak mısın, uyumayacak mısın?!. Fakat o tatlı uykudan, yumuşak döşekten, sımsıcak yorganın altından sıyrılarak, sahura kalkacaksın, yemek yiyeceksin orada. Fakat senin kendi rahatını terk etmen, belki ailevî rahatını terk etmen, onlarla münasebetini terk etmen… Bunlar öyle fedakârlıklardır ki, Cenâb-ı Hak nezdinde neye tekâbül eder, bilemezsiniz. Bir de “itikâf” var; bu da Türkiye'de çok unutulan ibadetlerden birisi. Bunlar yapılıyor fakat büyük ölçüde kadavrası yapılıyor; işin hakikati ile yapılan şey arasında numara-drop uygunluğu yok. Bir de “itikâf” var; Ramazan'ın son on gününde, mescitlerde kalma şeklinde. Ama bugün bu ya hiç yok, ya o kadar azalmış ki, zannediyorum bunu değil başkaları imam da yapmıyor, müezzin de yapmıyor, Diyanet mensubu da yapmıyor, müftü efendi de yapmıyor, vaiz efendi de yapmıyor. “Oruç tutmak, yeter!” diyorlar; inşallah oruç tutuyorlardır, “Oruç tutmak, yeter!” falan diyorlar. Evet, bir de itikâf var; tamamen o Hak dostlarının halvet hayatları gibi bir şey, itikâf. Bütün dünya ve mâfîhâdan içindekilerden sıyrılmak.. tamamen “görülüyor olma” mülahazasına kendini salmak; o akıntıya kendini salmak.. “Acaba görüyor olma mülahazası nasıl bir şey? Mir'ât-ı ruhuma nasıl aksedecek benim?” Hep o sevda ile koşmak… İtikâfa da böyle bakmalı!.. Orada, az yeme, az içme, hayrete varma, fânî olma, O'nu (celle celâluhu) bulma… İtikâf… Bu da biraz daha fazla sıkıntılara katlanarak, meseleyi farklı şekilde değerlendirme…

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Lokman Suresi 20-34 Tefsiri

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Mar 13, 2024 57:12


LOKMAN SURESİ 20-34 N057 M031 Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı ile. 20 Görmediniz mi? Allah, göklerdeki ve yerdekileri emrinize verdi. Size açık ve gizli nimetlerini bolca verdi. İnsanlardan bir kısmı ise bilgisi olmadan, yol göstereni bulunmadan, aydınlatan bir kitabı olmadan Allah ile tartışıyor. 21 Onlara "Allah'ın indirdiğine uyun" denildiğinde "Biz, babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız" dediler. Ya şeytan onları alevli azaba çağırmışsa? 22 Kim iyilik yaparak yüzünü Rabbine teslim ederse, muhakkak sağlam bir kulpa sarılmıştır. İşlerin sonucu Allah'a aittir. 23 Kim inkâr ederse, onun küfrü seni üzmesin. Onların dönüşü bizedir, biz onlara yaptıklarını haber vereceğiz. Şüphesiz Allah, göğüslerdeki özü bilir. 24 Onları (Dünyada) biraz faydalandırırız, sonra büyük bir azaba sürükleriz. 25 And olsun, eğer onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, elbette "Allah" derler. "Elhamdülillah" de, onların bir çoğu bilmezler. 26 Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'a aittir. Şüphesiz o Allah, zengindir hamde layıktır. 27 Eğer, yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, denizler mürekkeb olsa, ondan sonra yedi deniz de yardıma gelse Allah'ın kelimeleri tükenmez. Şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir, her şeye hükmedendir. 28 Sizin yaratılmanız da, âhirette diriltilmeniz de, bir tek can gibidir. Şüphesiz Allah her şeyi işiten her şeyi görendir. 29 Görmedin mi? Allah geceyi gündüze katıyor, gündüzü geceye katıyor ve Güneşle Ay'ı emrine amade kılıyor. Her biri belirli bir zamana kadar akıp gidiyor. Allah yaptıklarınızdan haberdardır. 30 İşte bu, Allah'ın hak olmasından ve O'nun dışında yalvardıklarının batıl olmasındandır. Şüphesiz o Allah yücedir, büyüktür. 31 Görmedin mi? Allah'ın âyetlerini size göstermek için gemi, denizde Allah'ın nimetiyle yüzüp gidiyor. İşte bunda çok sabredip şükredenler için ibretler vardır. 32 Dalgalar, onları gölgeler gibi bürüdüğünde (korkudan) dini yalnız O'na has kılarak Allah'a yalvarırlar. Onları karaya çıkarıp kurtardığında, onlardan bir kısmı orta yolu tutar. Ayetlerimizi ancak gaddar nankörler inkâr ederler. 33 Ey insanlar, Rabbinizden sakının. Babanın oğula, oğulun babaya hiçbir fayda sağlamayacağı o günden korkun. Şüphesiz Allah'ın va'di hakdır. Dünya hayatı sizi aldatmasın, o aldatıcı sizi Allah ile de aldatmasın. 34 Şüphesiz kıyamet saatinin bilgisi Allah katındadır. Yağmuru O indirir. Rahîmlerde olanı O bilir. Yine hiçbir nefis, yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir nefis nerede öleceğini bilmez. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir, herşeyden haberdardır. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/lokman-suresi-20-34-tefsiri

Mevlana Takvimi
ALLÂHÜ TEÂLÂ'YA HÂMD - 02 OCAK 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jan 2, 2024 2:56


Hâmd, övmek ve güzellikle vasfetmektir ki, kemâl sıfatlarla sıfatlanmış Allâhü Te‘âlâ'dan başkasına yapılmaz. Peygamberimiz (s.a.v.) bir Hadîs-i Şerîflerinde: “Elhamdülillâh, şükrün başıdır.” ve “Cenâb-ı Hâkk'ın nimetlerine hamd-ü senâ, insanı nimetin zevâlinden (azalmasından, elden çıkmasından) emîn kılar (korur).” buyurarak hâmdetmenin önemini vurgulamıştır. Çünkü şükür; lisân, kalp ve dış azalarla olunca, lisân da bunu daha çok ortaya çıkarır ve daha delâlet edici olur. Hâmd'in her derece ve mertebesi, Allâhü Teâlâ içindir. Çünkü O (c.c.), her güzelin aslıdır. Zirâ yaratma ve kudret verme bakımından hepsi ondandır ve O (c.c.)'a aittir. Her şey O (c.c.)'un yaratmasıyla ortaya çıkar. Her bir cemâl ve kemâl, Allâhü Teâlâ'nın yanında erir, yok olur. Yani mahvolup gidicidir. Allâh (c.c.)'a dönücüdür. Allâhü Teâlâ: “Allâh'ı; hâmd ile tesbîh etmeyen, hiçbir şey yoktur.” (İsrâ s. 44) buyurmuştur. Âyet, Taberî tefsirinde şöyle açıklanmıştır: “Yedi gök, yer ve onlarda bulunan varlıklar Allâh (c.c.)'u tesbîh ve tenzîh ederler. Aslında hiçbir şey yoktur ki hâmd ile Allâh (c.c.)'u tesbîh etmesin. Ne var ki siz onların tesbîh etmesini anlamazsınız. Şüphesiz ki Allâh (c.c.), çok yumuşak davranan ve çok afvedendir. Bütün mevcudâtın kendi lisânlarıyla ve kendi hâlleriyle Allâh (c.c.)'u tesbîh ettikleri gibi, hayvanlar da kendi lisânlarıyla Allâh (c.c.)'u tesbîh ederler. Ebû Hureyre (r.a.)'den Resûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurdukları rivâyet edilmiştir: “Allâh'a hâmd olsun, cümlesi ile başlanmayan her önemli iş bereketten kesiktir.” Hz. Enes (r.a.)'in rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte ise Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Şüphesiz Allâh, bir yiyecek yiyip de kendisine hâmd eden kulundan mutlaka râzı olur.” (Muhammed Hâdimî (k.s.), Berîka, c.1, s.32-41)

TR724 Podcasts
Ahmet Kurucan | İkiyüzlülük ve hırsızlığa ‘Elhamdülillah' denilen ülke: Türkiye | 01.11.2023

TR724 Podcasts

Play Episode Listen Later Nov 1, 2023 5:41


Ahmet Kurucan | İkiyüzlülük ve hırsızlığa ‘Elhamdülillah' denilen ülke: Türkiye | 01.11.2023 by Tr724

Yeni Şafak Podcast
İHSAN AKTAŞ - Osmanlı'nın mirası, Türkiye'nin geleceği: Türkler, Kürtler, Araplar

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Sep 25, 2023 6:09


İnsanlığın başına modern Batı medeniyetinden daha büyük bir bela gelmemiştir. Batılı sömürge imparatorluğu bilgiyi, teknolojiyi, siyaseti, medyayı, ellerindeki bütün değerleri kendi milletlerinin refahı, geri kalan milletlerin sefaleti için kullanmışlardır. İşgal ettikleri toprakları sömürmeleri yetmezmiş gibi bu ülkeleri siyasi olarak istikrarsızlaştırmışlar, hatta onların sınırları içinde 100 yıl sonra çıkacak savaşlar planlamışlardır. Bu amaçla çıkarılan yüzlerce sorundan birkaçı şunlardır:  Arap ülkelerinin arasına hançer gibi sokulmuş İsrail devletinin varlığı,  Pakistan ile Hindistan arasındaki Keşmir sorunu,  İran ile Arap ülkeleri arasında Basra Körfezi'ndeki adalar ihtilafı,  Türkiye ile Suriye arasındaki Hatay sorunu (bu mesele bitti Elhamdülillah),  Afrika topraklarının doğrudan işgali, kesintisiz sömürüsü,  Asya ülkelerinin tamamının yüzyıllar süren işgali ve sömürüsü.

Genç Derneği
Hüsrev Hatemi - Yaşlandıkça Elhamdülillah Demeyi Öğrendim

Genç Derneği

Play Episode Listen Later Aug 24, 2023 10:50


Hüsrev Hatemi - Yaşlandıkça Elhamdülillah Demeyi Öğrendim by GENÇ Podcast

land elhamd
Hizmetten
Zalim ne yaparsa yapsın! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jul 20, 2023 6:07


Zalim ne yaparsa yapsın; her şey yok olsa, “Vira Bismillah!..” der, yeniden başlarız!.. *Bir şart-ı âdî olarak vifak ve ittifakınız bu muvaffakiyetlere bir vesile teşkil etmiş olabilir. Birliğiniz, beraberliğiniz, kenetlenmeniz, bünyân-ı marsûs gibi birbirinize bağlanmanız tevfik-i ilahinin vesilesi olması açısından, Allah sağanak sağanak tevfikini başınızdan aşağıya yağdırmıştır. *Bu açıdan gezerken, otururken, kalkarken, hiç durmadan “Elhamdülillah alâ külli hâl…” desek, yine de bu büyük nimetin şükür, hamd ve senasını yerine getirmiş olamayız. *Duyguda, düşüncede, histe, ihsasta ve ihtisasta bu mülahazayı koruduğumuz sürece Cenâb-ı Hak kim bilir daha ne lütuflarda bulunacaktır. *Bakmayın şimdi muhalif esen rüzgarlara.. tsunamiye dönüşen dalgalara.. zalimlerin hayhuyuna.. mazlumların iniltisine… Takılmayın bunlara!.. Allah sizinle beraberse, bunların hepsi çok yakın zamanda savrulup gidecektir hazan yemiş yapraklar gibi!.. *Hazreti Sâdık u Masdûk (aleyhi ekmelüttehâyâ) buyurur ki: “Allah zalime mehil üstüne mehil verir; fakat bir kere de onu derdest etti mi, artık iflah etmez.” *Kaldı ki, bugün birileri her şeyi yok etseler; hizmet yuvalarını seddetme gayreti içine girenler tam tehcîre, tenkîle, ibâdeye, ta'yire, tahfîfe giderek düşündükleri şeylerde başarılı olsalar; meleklerin alkışladığı bütün hayır müesseselerini kapatsalar; Anadolu insanının samimiyet zemini ve samimiyet kuvve-i inbâtiyesinde neşv ü nema bulan bu hizmeti bütünüyle yok etseler, Allah'ın izni ve inayetiyle, bu işe gönül vermiş insanlar “Vira Bismillah!..” der, yeniden başlar ve üç beş sene sonra meseleyi aynı kerteye ulaştırırlar. Bu video 18/10/2015 tarihinde yayınlanan “Emanet” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

Kerem Önder
Camilere kavuştuk elhamdülillah - Davutpaşa Camii sohbeti / 28.06.2020 / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Mar 17, 2023 7:28


Camilere kavuştuk elhamdülillah - Davutpaşa Camii sohbeti / 28.06.2020 / Kerem Önder Web / https://keremonder.com Facebook / http://www.facebook.com/kereminden Instagram / http://www.instagram.com/kerem_onder Instagram / http://www.instagram.com/ihramcizader... Twitter / http://twitter.com/keremonder1 Podcast / https://anchor.fm/keremonder

Hizmetten
Ayaklara zincir vurulsa... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Feb 24, 2023 9:11


Bu video 07/02/2016 tarihinde yayınlanan “RUHÂNÎ LEZZET ve ENGİN ŞEFKAT” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Şefkat Peygamberi'nin (sallallâhu aleyhi ve sellem) tattıklarını insanlığa da tattırmak için Mir'aç'tan bile dönmesi eşsiz bir îsâr ve fedakârlıktır. *İnsanlığın İftihar Tablosu, kendisini himaye eden amcası ve çok sevdiği zevcesi Hazreti Hatice Validemiz'i kaybettiği “hüzün senesi”nde, “Habib-i Zîşanım, tasalanma! Ebu Talib'i ve Hatice'yi aldım ama Ben varım.” manasına gelen ilahî bir davet almış; hem bedeni hem de ruhuyla Cenâb-ı Hakk'ın mi'râcına mazhar olmuştu. “Kâb-ı Kavseyni ev Ednâ – İki yay aralığı kadar ya da daha yakın” tabiriyle Kur'an'da anlatıldığı üzere, imkân-vücub arası bir noktaya ulaşmıştı. *Şefkat Peygamberi (aleyhissalâtü vesselam) Efendimiz, melekût âlemini seyerân eylemiş, daha sonra urûcunu, nüzulle taçlandırmış ve ümmetini Cenâb-ı Hakk'a götürmek için geri gelmiştir. Büyük velilerden Abdülkuddüs Hazretleri demiştir ki: “Hazreti Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) Mi'râç'ta gökler ötesi âlemlere gitti, Sidretü'l-Müntehâ'ya ulaştı, Cenâb-ı Allah'la konuştu. Fakat Cennet'in câzibedâr güzellikleri O'nun başını döndüremedi, bakışlarını bulandıramadı. Döndü, ümmetinin arasına geri geldi. Allah'a yemin ederim, eğer ben oralara gitseydim, o mertebelere ulaşsaydım, geriye dönmezdim!..” Bunu değerlendiren bir büyük zât ise, “işte nebi ile veli arasındaki fark” diyerek önemli bir hakikate işaret etmiştir. *Peygamber Efendimiz'in bu tercihi -Kalbin Zümrüt Tepeleri'nde- “îsâr-u îsârillâh” sözleriyle ifade edilen hâldir; apaçık hususî mazhariyetlere bile birer mahmil bularak, ücret ve huzûzât vaktinde bütün mevhibeleri nisyana gömüp, sadece ve sadece O'nu duyup, O'nun varlığının ziyasının gölgesi olduğunu hissetmektir ki, “Akrabü'l-Mukarrabîn”in yoludur. Bu mânâda, Hazreti Şeref-i Nev-i İnsan ve Ferîd-i Kevn ü Zaman bir îsâr kahramanıdır. O'nun gökler ötesi âlemlerden, dönüp insanlar arasına inmesi, duyup tattıklarını ümmetine de tattırmak için müşriklerin eziyetlerine maruz kalacağı bir yolu seçmesi hiç kimseye nasip olmayan bir “îsâr” derecesi; ümmeti adına Cennet'ten çıkıp cehennemlere gözyaşı salması, salıp bütün insanları dilemesi de hiç kimsenin tasavvur bile edemeyeceği bambaşka bir îsâr derinliğidir. Damlanızı derya, zerrenizi güneş kılma yolunda yürüyorsunuz; bu yolda her musibete katlanmaya değer!.. *Günümüzün zalimleri yaptıkları zulümleri bin kat katlasalar, sizin için işin sonu Cennet, rü'yet, rıza ve Rıdvan olduğuna göre, öpüp başınıza koymanız lazım. Elhamdülillah, Cenâb-ı Hak bizi peygamberlerin ve selef-i salihînin yolunda, o yüce ve evrensel mefkûremizi ikâme etme istikametinde yürütüyor. Sizi ve arkadaşlarınızı ama ihtiyârî ama cebrî hicretlere zorlamak suretiyle, dünyanın dört bir yanına açılmanızı sağlıyor. Kendi dünyanızda şöyle böyle ektiğiniz ve başağa yürüyecek hale getirdiğiniz filizleri, fideleri dünyanın dört bir yanına da taşıyacaksınız; hâristanları, (diken tarlalarını) gülistanlar, bostanlar, bağistanlar haline getireceksiniz. Cenâb-ı Hak bunun için dört bir yana salmışsa, sizi çok önemli bir hizmette istihdam buyuruyor demektir. *Kendinize bakarken “Allah Allah!.. -Hazreti Pîr'in ifadesiyle- Nefis cümleden ednâ, vazife cümleden a'lâ. Bunlar nasıl oluyor da bize gördürülüyor. Biz kendimizi onbaşı bile görmedik. Onbaşı görmedik ama sanki Allah müşîrlere gördürdüğü vazifeyi bize de gördürüyor. Bu, Allah'ın lütfunun enginliği. Nasıl oluyor da böyle oluyor? İnşaallah istidrac değildir.” *İstidrac, ekstra nimetlerin sağanak sağanak başından aşağıya yağması sonucunda bir insanın kendisini bir şey zannederek şirazeden çıkmasıdır; nimetleri kendi hakkı gibi görerek küstahlaşıp adım adım azaba yürümesidir. Bazen kendini emirü'l-mü'minin görmesi, bazen kendini kutup görmesi, bazen kendini gavs görmesi, bazen kendini mehdî görmesi, bazen kendini mesîh görmesi gibi -hafizanallah- kendini haydutluklara salmasıdır.

Hizmetten
“Düstur - U Nübüvvet ‘Kuvvet Haktadır, Hak Kuvvette Değildir ' Der M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jan 9, 2023 8:11


Bu video 10/04/2016 tarihinde yayınlanan “Meşru Siyaset ve Makyavelist Politikacılar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Raşit Halifeler ve onların yolunda yürüyenler meşru siyaseti temsil etmiş ve Makyavelizm'e asla başvurmamışlardır. *Hazreti Osman (radıyallahu anh) da tevazu ve mahviyette ondan geri değildi. Önce Mekke'nin, daha sonra da Medine'nin en zenginlerinden olan ve Mute Hareketi'ne hazırlanılırken beş yüz deveyi yüküyle beraber İslam'a bağışlayan bir insandı. Fakat öyle bir mahviyet ve tevazu içindeydi ki, halife olduğu dönemde Mescid-i Nebevî'de kumdan bir döşek ve yastık yaparak öyle yatıyordu. Şehit edildiği esnada baraka gibi çok basit bir hanede bulunuyordu. İstese o da yaptırabilirdi ama onun yalıları, villaları, sarayları yoktu. *Hazreti Ali efendimizin, halife olduğu dönemde hükmettiği cihan bir yönüyle şimdiki Türkiye kadar yirmi idi. Fakat o iki kat elbiseye sahip değildi. Uzun zaman kuyulardan su çekip evlere su taşıyarak geçimini sağlamıştı. Merhum Seyyid Kutub “El-Adaletü'l-İctimaiyye fi'l-İslam” adlı eserinde diyor ki: “Hazreti Ali kış günlerinde yazlık elbise ile tir tir titriyordu. Yaz günlerinde de bazen kışlık elbiseyle buram buram ter döküyordu. Çünkü iki kat elbisesi yoktu.” Odun Taşıya Taşıya Omuzları Yağırlaşan Bir Peygamber Kızı.. ve Ekmeğini Zeytinyağına Bandırarak Karnını Doyuran Bir Halife *Hazreti Fatıma annemizin odun taşıya taşıya omuzları yağırlaşmış, değirmen çevire çevire elleri nasır bağlamıştı. Bir gün Efendimiz'e gelip o nasırlı ellerini göstermiş, “Ya Rasûlallah! Tahammülfersa oldu, artık götüremiyorum! Bize de ganimetten…” demişti. Peygamber Efendimiz, “Eve gidin, beni orada bekleyin” cevabını vermişti. En sahih hadis kitaplarında nakledildiğine göre, mübarek annemiz hadisenin devamını şöyle anlatıyor: “Gece olmuştu, biz yataktaydık. Efendimiz gelince, ayağa kalkmak istedik, ‘Olduğunuz gibi kalın' dedi. (Detayına kadar anlatıyor annem; diyor ki) Ayağının serinliğini göğsümde hissetim! Buyurdular ki, ‘Ben size istediğinizden daha hayırlı bir şey söyleyeyim mi? Yatağa girmeden önce 33 defa Subhanallah, 33 defa Elhamdüllilah, (33 veya) 34 defa da Allahu Ekber deyin, bu sizin için daha hayırlıdır!'” *Raşit Halifeler'in beşincisi sayılan Ömer bin Abdülaziz devletin başında bir emanetçi memur gibi durmuş; hazinenin dolup taştığı bir dönemde kendisi zeytinyağına ekmek bandırarak iftar ve sahur yapmıştır. Halası “Yeğen, hani abim zamanında bana bir şey veriliyordu?!.” deyince, “Halacığım, benim şahsi malım yok ki sana vereyim; ben ekmeğimi zeytinyağına banıp yiyorum!” cevabını vermiştir.

Hizmetten
Çünkü iki kat elbisesi yoktu... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jan 5, 2023 8:17


Bu video 10/04/2016 tarihinde yayınlanan “Meşru Siyaset ve Makyavelist Politikacılar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Raşit Halifeler ve onların yolunda yürüyenler meşru siyaseti temsil etmiş ve Makyavelizm'e asla başvurmamışlardır. *Hazreti Osman (radıyallahu anh) da tevazu ve mahviyette ondan geri değildi. Önce Mekke'nin, daha sonra da Medine'nin en zenginlerinden olan ve Mute Hareketi'ne hazırlanılırken beş yüz deveyi yüküyle beraber İslam'a bağışlayan bir insandı. Fakat öyle bir mahviyet ve tevazu içindeydi ki, halife olduğu dönemde Mescid-i Nebevî'de kumdan bir döşek ve yastık yaparak öyle yatıyordu. Şehit edildiği esnada baraka gibi çok basit bir hanede bulunuyordu. İstese o da yaptırabilirdi ama onun yalıları, villaları, sarayları yoktu. *Hazreti Ali efendimizin, halife olduğu dönemde hükmettiği cihan bir yönüyle şimdiki Türkiye kadar yirmi idi. Fakat o iki kat elbiseye sahip değildi. Uzun zaman kuyulardan su çekip evlere su taşıyarak geçimini sağlamıştı. Merhum Seyyid Kutub “El-Adaletü'l-İctimaiyye fi'l-İslam” adlı eserinde diyor ki: “Hazreti Ali kış günlerinde yazlık elbise ile tir tir titriyordu. Yaz günlerinde de bazen kışlık elbiseyle buram buram ter döküyordu. Çünkü iki kat elbisesi yoktu.” Odun Taşıya Taşıya Omuzları Yağırlaşan Bir Peygamber Kızı.. ve Ekmeğini Zeytinyağına Bandırarak Karnını Doyuran Bir Halife *Hazreti Fatıma annemizin odun taşıya taşıya omuzları yağırlaşmış, değirmen çevire çevire elleri nasır bağlamıştı. Bir gün Efendimiz'e gelip o nasırlı ellerini göstermiş, “Ya Rasûlallah! Tahammülfersa oldu, artık götüremiyorum! Bize de ganimetten…” demişti. Peygamber Efendimiz, “Eve gidin, beni orada bekleyin” cevabını vermişti. En sahih hadis kitaplarında nakledildiğine göre, mübarek annemiz hadisenin devamını şöyle anlatıyor: “Gece olmuştu, biz yataktaydık. Efendimiz gelince, ayağa kalkmak istedik, ‘Olduğunuz gibi kalın' dedi. (Detayına kadar anlatıyor annem; diyor ki) Ayağının serinliğini göğsümde hissetim! Buyurdular ki, ‘Ben size istediğinizden daha hayırlı bir şey söyleyeyim mi? Yatağa girmeden önce 33 defa Subhanallah, 33 defa Elhamdüllilah, (33 veya) 34 defa da Allahu Ekber deyin, bu sizin için daha hayırlıdır!'” *Raşit Halifeler'in beşincisi sayılan Ömer bin Abdülaziz devletin başında bir emanetçi memur gibi durmuş; hazinenin dolup taştığı bir dönemde kendisi zeytinyağına ekmek bandırarak iftar ve sahur yapmıştır. Halası “Yeğen, hani abim zamanında bana bir şey veriliyordu?!.” deyince, “Halacığım, benim şahsi malım yok ki sana vereyim; ben ekmeğimi zeytinyağına banıp yiyorum!” cevabını vermiştir.

Hizmetten
Zalimler aleyhinizdeyse, yürüdüğünüz yol doğrudur | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Dec 16, 2022 10:39


Bu video 24/04/2016 tarihinde yayınlanan “Yürüyün Şeytan ve Avenesine Rağmen!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/canli-... Hazreti Üstad, “Mühim ve büyük umûr-u hayriyenin çok muzır mânileri olur. Şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşır.” diyor. Evet, eğer hayırlı işlerin arkasındaysanız, şeytan ve onun cinnî-insî dostları sizinle de mutlaka uğraşacaklardır. Ebu'l-Leys Semerkandî, “Tenbîhü'l-Gâfilîn” isimli kitabında, Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtü vesselam) “Senin dünyada en büyük düşmanın kimdir?” diye sorunca, Şeytan'ın “Sensin” dediğini anlatır. Çünkü iblisin oyunlarını bozanların başında İnsanlığın İftihar Tablosu vardır. *Şayet hak yoldaysanız, şeytan ve avenesinin karşınıza çıkması meselesi Kur'ânî bir realitedir. Bunu çok iyi bilen Sahabe efendilerimiz, normal şartlarda insanın ürkeceği, korkacağı ve telaşa kapılarak ne yapacağını şaşıracağı yer ve hallerde bile حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ deyip metafizik gerilime geçmişlerdir. *Kur'an ve Sünnet ile kendinizi test ettikten, dünya adına herhangi bir hedef arkasında koşmadığınızı bir kere daha gözden geçirdikten ve kendinizi ciddi bir nefis muhasebesine tâbi tuttuktan sonra “Elhamdülillah, yürüdüğümüz yol, günde kırk defa tekrar ederek ‘Allahım, bizi sırat-ı müstakîme hidayet buyur' deyip dilediğimiz, Nebilerin, sıddıkların, şehitlerin, salihlerin yürüdüğü yol.” diyebiliyorsanız.. bir diğer taraftan da şayet dini ve diyaneti özüyle benimseyememiş, sindirememiş, içselleştirememiş, dini dünyasını mamur kılma adına kullanan zalimler aleyhinizdeyse, yürüdüğünüz yol doğrudur. Bu iki delilin pozitif olanını sağ tarafınıza alın, diğerini de sol yanınıza; Allah'ın izni ve inayetiyle, birer asâ gibi dayanın onlara; hiç tereddüt etmeden ve hızınıza hız katarak, Allah'ı sevdirme adına koşun dünyanın dört bir bucağına!..

Hizmetten
Hak yolcusunun, şeytan ve avenesiyle karşılaşması Kur'ânî realitedir | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Dec 15, 2022 9:13


Bu video 24/04/2016 tarihinde yayınlanan “Yürüyün Şeytan ve Avenesine Rağmen!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/canli-... Hazreti Üstad, “Mühim ve büyük umûr-u hayriyenin çok muzır mânileri olur. Şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşır.” diyor. Evet, eğer hayırlı işlerin arkasındaysanız, şeytan ve onun cinnî-insî dostları sizinle de mutlaka uğraşacaklardır. Ebu'l-Leys Semerkandî, “Tenbîhü'l-Gâfilîn” isimli kitabında, Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtü vesselam) “Senin dünyada en büyük düşmanın kimdir?” diye sorunca, Şeytan'ın “Sensin” dediğini anlatır. Çünkü iblisin oyunlarını bozanların başında İnsanlığın İftihar Tablosu vardır. *Şayet hak yoldaysanız, şeytan ve avenesinin karşınıza çıkması meselesi Kur'ânî bir realitedir. Bunu çok iyi bilen Sahabe efendilerimiz, normal şartlarda insanın ürkeceği, korkacağı ve telaşa kapılarak ne yapacağını şaşıracağı yer ve hallerde bile حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ deyip metafizik gerilime geçmişlerdir. *Kur'an ve Sünnet ile kendinizi test ettikten, dünya adına herhangi bir hedef arkasında koşmadığınızı bir kere daha gözden geçirdikten ve kendinizi ciddi bir nefis muhasebesine tâbi tuttuktan sonra “Elhamdülillah, yürüdüğümüz yol, günde kırk defa tekrar ederek ‘Allahım, bizi sırat-ı müstakîme hidayet buyur' deyip dilediğimiz, Nebilerin, sıddıkların, şehitlerin, salihlerin yürüdüğü yol.” diyebiliyorsanız.. bir diğer taraftan da şayet dini ve diyaneti özüyle benimseyememiş, sindirememiş, içselleştirememiş, dini dünyasını mamur kılma adına kullanan zalimler aleyhinizdeyse, yürüdüğünüz yol doğrudur. Bu iki delilin pozitif olanını sağ tarafınıza alın, diğerini de sol yanınıza; Allah'ın izni ve inayetiyle, birer asâ gibi dayanın onlara; hiç tereddüt etmeden ve hızınıza hız katarak, Allah'ı sevdirme adına koşun dünyanın dört bir bucağına!..

Hizmetten
1960'lı yıllarda, İzmir'de üçüncü "Kamp" | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Nov 9, 2022 6:25


Bu video 05/01/2020 tarihinde yayınlanan "“GENÇLER VE EMÂNET”" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Kamplarda/kitap okuma programlarında geçirilen o alabildiğine duygulu ve aydınlık dakikalar, bilhassa ibadet, tesbihat, sohbet ve müzakere esnasında, beraberliğin de kazandırdığı sinerji ile, öylesine derinleşir ki, insan âdeta uhrevîlerle kucaklaşıyor gibi olur. Ben, 1960'lı yıllarda, İzmir'de üçüncü kampı yaptım. Fakat üçüncü kampta bile bu kadar insanımız yoktu ve bir tek yerde kamp yapılıyordu. Bu da Cenâb-ı Hakk'ın sizin sa'y ve gayretinize ihsan ettiği bir başarı, bir lütuftur. Evet, kendi ülkemizde, Müslüman olan insanlar… Ben idareci idim Kestanepazarı'nda; oranın iki yüz talebesi vardı. Demek ki onu da götürememişim. Dıştan gelenleri vardı; çadırlarda bir kamp yapılıyordu. Fakat Cenâb-ı Hakk ihsan etti; şimdiki kamplar herkesin iştirak edeceği şekilde, modern şartlara uygun; yeme, içme, yatma… Size tuhaf gelir de -mesela- ilk iki kampta yemeği de ben yapıyordum. Altmış talebe, yetmiş talebe, yüz talebe; yemeği de ben yapıyordum. Dün de birisi hatırlattı, latife-vâri söyledim: Sütlaç yaptığım zaman, çadırımın önünde oturuyordum; kazanla getirip koyuyorlardı. Kepçeyi elime alıyordum, onlar da kendi çanaklarını ellerine alıp geliyorlardı. Ben onların çanaklarına birer kepçe sütlaç atıyordum; اِشْرَبِ الْحَلِيبَ، صَلِّ عَلَى الْحَبِيبِ (sallallâhu aleyhi ve sellem) diyordum. Onların da hoşuna gidiyordu: “Süt iç; Allah Rasûlü'ne salât u selâm oku!” Modernizasyon, bu meseleyi daha bir yaşanır, daha bir yapılır hale getiriyor. Ne anne ne baba ne de talebeler bu mevzuda ürkmüyorlar, irkilmiyorlar. Elhamdülillah… Bir de bu kadar insan… Ama bu bütünü değil bu işin; değişik eyaletlerde arkadaşlar aynı programı yapıyorlar; buradaki, halkadaki arkadaşların her birisi de bir yere gitti, hâlâ gidiyorlar, bir yerlere gidiyorlar. Ee bence Müslümanlığın güzelliğini, Allah Rasûlü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) getirdiği din sisteminin güzelliğini burada sergileme, burada gösterme, çok önemli bir şey. Evet, sizin bu insanlarınız… Genç, ihtiyar, küçük, büyük… İşte zannediyorum ortaokul talebesi, bazıları lise talebesi, üniversite talebesi, sizin dediğiniz gibi… Bazen gözümün ısındığı insanlar da var. Belki herkes o kıvamda o işe hâhişkâr olmayabilir; fakat o sinerji, herkesi o çizgiye getirebilir. Beraber olma… Namazın cemaat ile kılınmasının meşruiyeti… Hatta Ahmed İbn Hanbel gibi bir âlimin “Namazın rükünlerinden” sayması onu… Ve onun bir diğer kavli de onun vâcib olması, cemaatin vâcib olması.

Hizmetten
“Hakiki mü'min, görüldüğü yerde, Allah'ı hatırlatandır ” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Oct 17, 2022 5:03


Müslümanların birkaç asırlık en büyük yitiği, dinî hayatı şekle boğmayan hal âbideleri ve temsil kahramanlarıdır. Demiş ki Büyük Adam (Hazreti Bediüzzaman): “Tatmaya izin var, doymaya yok” (“… O meyveler, nümunelerdir; tatmaya izin var, tâ asıllarına talib olup müşteri olsun; yoksa, hayvan gibi yutmaya izin yoktur.” Sözler, s.61). Teşekkür için de, tadıp doymama bir esastır. Tıka-basa yediğiniz zaman, midede ne havaya yer kalır, ne suya yer kalır, ne de şükre yer kalır. Çünkü arkasından gelirse, gaflet gelir; esner durursunuz. Amma Allah'ın nimetini tadarsanız kuvve-i zâkia ile, hâlâ içinizde yeme arzusu ve isteği vardır; “Allah'ım! Bu yemekler ne güzelmiş! Bu içecekler ne güzelmiş! Bu soğuk su ne güzelmiş!” dersiniz. Bunları değerlendirip takdir etme, bir yönüyle mizana vurma, “Tat alma hissi, lisan, dil, dudak… Ne yerinde şeylermiş bunlar!” deme, bütün bunları icmâlen bile olsa, mülahazaya alma, öyle derin şükürdür ki, bunların hepsi gider, gider, gider, şu arşa ulaşır: لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَأَزِيدَنَّكُمْ “Eğer şükrederseniz, Ben de nimetimi artırırım.” (İbrahim Sûresi, 14/7) Ne var ki, midesi için yaşayanlarda bunlar olmaz.. bedenî zevklerini takib eden insanlar için bunlar olmaz.. dünyayı ebedî gören insanlar için bunlar olmaz.. tevehhüm-ü ebediyetle sarhoş olan, tûl-i emel ile mest u mahmur yaşayan insanlar için bunlar olmaz… Bunlar, “basiret”e, Cenâb-ı Hakk'ın lütfudur. Her zaman “uyûn-u sâhire” (göz kırpmadan, sürekli O'nu kollayan veya O'nun tarafından kollandığı mülahazasıyla yaşayan insanlar) için söz konusudur. Namazında, niyazında, kıyamında, rükûunda ve secdesindeki haliyle dıştan bakan bir insana “Bu adam Allah'a inanıyor görünüyor!” dedirten kullar için bahis mevzuudur. Hani bazılarımız, -biraz da kendime benzetiyorum, Allah affetsin- elleri duada ama “O nasıl yapıyor, bu nasıl yapıyor?” dercesine sağa-sola bakıyor. Peygamber Efendimiz, namazda etrafa bakınmaya, göz ucuyla olsun çevreye bakıp durmaya “şeytanın, insanın namazından çaldığı şeyler” manasına “ihtilâs-ı şeytan” buyuruyor. Şeytan, başkalarını kullanıyor, “Bir miktar da bana!” diyor, “Hepsini Allah'a verme!” diyor, “Azıcık böyle yap, bir miktar da bana ver!” diyor. O da mahrum etmiyor şeytanı; onun da gönlü hoş olsun diye şeytana veriyor. Hâlbuki اَلْمُؤْمِنُ إِذَا رُؤِيَ ذُكِرَ اللهُ “Hakiki mü'min, görüldüğü yerde, Allah'ı hatırlatan insandır.”; oturuşunda, kalkışında, kıyamında, rükûunda, secdesinde, mâbede girdiğinde benzinin renk atmasında, bakışının bulanmasında Allah'ı hatırlatan; dilden, dudaktan, beyandan öte “bir beyan insanı”dır, “Allah'ı hatırlatan insan”dır, “hâl âbidesi”dir, “temsil kahramanı”dır. Firdevsî'nin destanı ölçüsünde destanlarla anlatamayacağınız şeyleri, bir kereliğine öyle birini görmekle hissedersiniz. Zannediyorum, içinize oturur her şey; “Elhamdülillah, demek böyle insanlar da varmış!” dersiniz. Belki bizim, birkaç asır evvel yitirdiğimiz, hasretini çektiğimiz şey de o; “hâl âbideleri”, “timsal kahramanları”, “temsil kahramanları”. https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

MyMecra Podcast
Tarikatların 4 Direği Vardır - B55 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

MyMecra Podcast

Play Episode Listen Later Aug 7, 2022 36:52


Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde Serdar Tuncer ile birlikte sizlere Bağdat'tan sesleniyor. Dinle Neyden'in bu bölümünde başlıca şunlar konuşuldu; Serdar Tuncer: Böyle bir akşamda böyle bir mekanda olmak çok güzel değil mi? Ömer Tuğrul İnançer: Elhamdülillah. Allah bu nimetin de kadrini bilip şükrünü eda etmeye muvaffak etsin. yani Hz. Abdülkadir'in avlusunda... Lisan yetmez... Serdar Tuncer: Ne kadar olmuştu ilk geldiğinize? Ömer Tuğrul İnançer: İlk 1974. İkincisi 1984 işte harpler filan dönemi. Allah göstermesin. Serdar Tuncer: 2050 gibi bir daha gelelim ama inşallah :) Ömer Tuğrul İnançer: Olmayacak duaya amin demek pek adet olmasa da yine dua duadır. Amin :) Serdar Tuncer: Böyle cıvıl cıvıl aileler, çocuklar, yaz günü ve hazret hale çekiyor. Bu saatte bu insanları kim getiriyor ki? Mermerden başka şey yok zahiren... Ömer Tuğrul İnançer: Hazretin muhabbetinin sirayeti. Çünkü muhabbet hep söylüyoruz su gibidir. Aşağıdan yukarı çıkmaz, yukarıdan aşağıya akar. O bizi sevmezse biz onu sevemeyiz. Bütün bu çoluk cocuk şuurlu şuursuz hepsi muhabbetten geliyorlar. Başka böyle temiz, elverişli yer yok mu koca Bağdat'ta... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Mevlana Takvimi
İŞE SAĞ ELLE BAŞLAMAK VE YEMEK - 25 TEMMUZ 2022 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 25, 2022 2:52


Peygamberimiz (s.a.v.); abdest ve gusülde, ayakkabısını giymekte ve taranmakta, mümkün oldukça, hep sağdan başlamayı sever, bir şey alacağı zaman, sağ eli ile alır, bir şey vereceği zaman, sağ eli ile verir ve başlayacağı her şeye sağdan başlardı; “Sizden biriniz, ayakkabısını giyeceği zaman, giymeğe sağdan başlasın! Ayakkabısını çıkaracağı zaman da, çıkarmağa soldan başlasın! Ayakkabı giyilirken, sağ ayak, ayakların evveli, ayakkabı çıkarılırken de, sağ ayak, ayakların âhiri olsun!” buyururdu. Abdullah b. Ömer (r.a.)'in bildirdiğine göre, Peygamberimiz (s.a.v.); “Sizden biriniz, yemek yiyeceği zaman, sağ eli ile yesin. Birşey içeceği zaman da, yine sağ eli ile içsin. Çünkü, Şeytan, sol eli ile yer ve sol eli ile içer!” buyurmuştur. Seleme b. Ekvâ (r.a.)'in, babasından rivayetine göre, Peygamberimiz (s.a.v.), bir adamın, yanında, sol eli ile yemek yediğini görünce, ona; “Sağ elinle ye!” buyurdu. Adam “Buna gücüm yetmiyor, sağ elimle yiyemiyorum!” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.); “Gücün yetmesin! Bunu, sağ eli ile yemekten, ancak, kibir ve gururu men etmektedir!” buyurdu. Bundan sonra, adam, bir daha elini ağzına kaldıramaz oldu. “Sizden biriniz, bir şey içerken, kabın içine solumasın!” buyurmuş, yiyeceklerin ve içileceklerin içine solunmasını yasakladığı gibi altın ve gümüş kablarda yeyip içmeyi de, kesin olarak yasaklamıştır. Peygamberimiz (s.a.v.), su içerken, bir bardak suda iki üç kere nefes alır ve; “Bu, daha yararlı ve daha kandırıcıdır” buyurur. “Sizden biriniz, bir şey içeceği zaman, bir solukta içmesin.” “Develer gibi, bir solukta içmeyiniz! İki veya üç solukta içiniz! Sonra, içeceğiniz zaman (Bismillah!) ve ağzınızı su kabından kaldırdığınız zaman da “Elhamdülillâh!” deyiniz!” buyurmuştur. Nevfel b. Muâviye “Resûlullâh (s.a.v.), bir şey içerken üç kerre nefes alırdı. Evvelinde Yüce Allâh'ın ismini anar, besmele çeker, sonunda da, “Elhamdülillâh” diyerek hamd ederdi” demiştir. (M. Asım Köksal (k.s.), İslâm Tarihi, c.2, s.402-410)

Hizmetten
Cinnet hummalarından kurtulmanın yolu | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jul 12, 2022 7:53


Bu video 05/02/2017 tarihinde yayınlanan "MAHPUSLAR, MAZLUMLAR, MUHÂCİRLER VE HİMMET" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Şu enâniyet asrında cinnet hummalarından kurtulmanın yolu, nazar dağınıklığına düşmemek ve her işi Allah için işlemektir. Bazen, farkına varmadan, gerçek kalbî derinliğimizin üstünde “görünme arzusu”, kendimizi duyurma isteği olabilir içimizde. Allah'a kendimizi ifade etmek istediğimiz zaman, kendimizi başkalarına duyurma gibi bir niyet de bulunabilir ki, bu nefis dürtüsü, bir ruhî rahatsızlık ve hastalık sayılabilir. O, insanı, Allah'a yakın olması gerektiği yerde, Allah'tan uzaklaştıran bir şey olur. “Muradın, âleme duyurmak ise, Bana duyurmak değilse, Benim nezdimde onun hiç kıymeti yoktur!” der, onu yüzünüze çarpar, öbür tarafta. Ne ediyorsanız ediniz, ne diliyorsanız dileyiniz, Allah için işleyişiniz. Allah için başlayınız, Allah için görüşünüz, Allah için konuşunuz. Allah için geziniz, Allah için seyahat yapınız, Allah için hicret ediniz. Allah için veriniz, Allah için infak ediniz. Allah için ölünüz, öldürürlerse. İşkence ederlerse, Allah için o işkenceye katlanınız!.. Eğer O'na gönlünüzü vermişseniz, belâ-i dertten âhh etmeden, o ızdıraplar karşısında bile sadece O'nun mülahazasıyla oturmalı, O'nun mülahazasıyla kalkmalısınız. (Dediğim bu şeyleri Üstad Bediüzzaman söylemişti, biraz değişik şekilde ifade ettim.) O'nu görmek, O'nu bilmek, O'nu dillendirmek, O'na bağlı olarak oturup-kalkmak, -hatta- O'na bağlı olarak yemek, içmek… “Sana karşı kulluğumu yapabilmek için, ben şu şeyleri yiyorum! Sen'in verdiğini duymak için yiyorum! Verdiğin şeyler karşısında kuvve-i zâikama verdiğin şeyden ötürü “Elhamdü lillah!” (اَلْحَمْدُ لِلَّهِ) demek için.. yutulacak bir şey olduğunda, yutaktan dolayı “Elhamdü lillah!” (اَلْحَمْدُ لِلَّهِ) demek için.. hazmedilecek şey olduğunda, -Mide, hazım sistemi, hazmedilecek şey; riyazî mülahazalar açısından meseleye bakınca, ihtimal hesaplarına göre bunların hepsi yüzde bir, binde bir ihtimaldir.- hazımdan dolayı “Elhamdü lillah!..” Bütün bunları düşünerek, “Sana hamd etmek için ben bunu yutuyorum; mideme indiriyorum!” demek.. “Allah için giyiyorum!” demek.. İstirahat ederken de “Sen'in için kalkıp kemâl-i ubudiyetle Sana teveccüh etmek için yatıyorum. Vazifemi bihakkın yerine getirmek için dinleniyorum, istirahat ediyorum!” demek… Rabbim, bu mevzuda yapmamız lazım gelenleri yapma konusunda gerekli olan iktidarı lütfet! Başkalarının güç, kuvvet ve iktidarına bizi mecbur etme, mahkûm etme! Başkalarına kul-köle haline getirme! Aczimizi, fakrımızı, zaafımızı bize duyur/hissettir ama onları Sana ifade etme mülahazasıyla duyur ve hissettir! Her şeyi Sen'de görelim, Sen'de bilelim, Sen'de duyalım, Sen'den alalım; dolayısıyla Sen'i konuşalım, Sen'i müzakere edelim, “Sohbet-i Cânân!” diyelim. O'na hasr-ı nazar etmezseniz, nazar dağınıklığına uğrarsınız; nazar dağınıklığına uğrar ve konsantre olmanız gereken mevzuya konsantre olamazsanız. Bütüncül bir nazarla bakamazsınız, analizlerinizde falsolar yaşarsınız, tahlillerinizde falsolar yaşarsınız ve başarılar yolunda hezimetten hezimete yuvarlanırsınız. Dağılmadan, her şeyi O'na müteveccihen götürmek lazım.

Yeni Şafak Podcast
HASAN ÖZTÜRK - Kâbe'den ayrılık, Mescid-i Nebevi'ye kavuşma vakti

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 11, 2022 3:57


MEKKE Nihayetinde hacı olduk. Arafat'ta Diyanet İşleri Başkanımız Prof.Dr. Ali Erbaş'ın Esmaül hüsna ile kurduğu o muhteşem duaya amin diyerek... Arafat'tan Müzdelife'ye oradan Mina'ya... Sonrasında Cemarat'a akarak... Bayram sabahı ulaştığımız Kabe'de yaptığımız ziyaret tavafı ve say ile hacı olduk. Elhamdülillah! 2004'te ve 2015'te Arafat dönüşü Mina'da yaşanan izdihamla yüzlerce hacı hayatını kaybetmişti. O telaş, o hengame o kalabalık bu kez yoktu. Çünkü daha önceleri 3 milyonu aşkın insan Arafat'ta buluşup, Kabe'ye doğru akarken bu yıl covid sonrası yeni kotalar nedeniyle Suudi Arabistanlılarla birlikte toplam 900 bin kişi hacı oldu. Rakamın azlığı ve olağan üstü tedbirler hamdolsun bir izdiham ya da olumsuzluğa yol açmadı. Kabe'deki bazı olumsuz uygulamalar ise bayramın birinci günü iki önemli Kabe görevlisinin görevden alınmasıyla kısmen aşılmış oldu. Say'daki sıkışıklık yeni düzenleme ile aşıldı. Hac, zor bir ibadet. O yüzdendir ki Hazreti Peygamber, “Haccımı kolaylaştır” diyerek dua etmiştir.

Askıda Kitap
Namaz Sonunda Ne Okunur?

Askıda Kitap

Play Episode Listen Later Feb 22, 2022 0:52


Her farz nemâzı kılınca, Âyet-el-kürsî okumağa çalışmalıdır. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Farz nemâzlarından sonra Âyet-el-kürsî okuyan kimse ile Cennet arasında, ölümden başka mâni' yokdur). Beş vakt nemâzdan sonra, sessizce, otuzüç kerre kelime-i tenzîh (Sübhânallah) ve otuzüç kerre tahmîd (Elhamdülillah) ve otuzüç def'a tekbîr (Allahü ekber) ve en sonra, bir kerre (Lâ ilâhe illallahü vahdehu lâ şerîke leh, lehülmülkü velehül hamdü yühyî ve yümît ve hüve alâ külli şey'in kadîr) demelidir ki, hepsi yüz olur. Tam İlmihal Se`âdet-i Ebediyye | Sayfa : 111

Mevlana Takvimi
EN'AM SÛRESİNİN NÜZÛLÜ - 22 OCAK 2022 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jan 22, 2022 3:09


Âyet-i kerîme'de şöyle buyrulur: *“Bütün hamd-ü senâ Allâhü Teâlâ'yadır ki gökleri ve yeri O yarattı. Karanlıkları ve nûru inşâ etti. (Fakat bu âyet ve delilleri, bu kudreti gördükten) Sonra da, kâfir olanlar, yine Rablerine putlarını müsâvî (eşit) tutarlar.” (En'am s. 1)* Allâhü Teâlâ'nın En'am sûresine “Elhamdülillah” diye başlaması, kullarına hamdi öğretmek içindir. Yâni; “Göklerle yeri yaratan Allâh (c.c.)'a hamdedin!” demek istemiştir. Göklerle yerin hassaten zikredilmesi, bunlar kullara görünen en büyük mahlûklar ve pek çok ibretlerle faydaların toplandığı yer oldukları içindir. Enes (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: *“Bana En'âm'dan gayri bir sûre bir defada nazil olmadı. Ve Şeytânlar bu sûre için toplandıkları kadar hiçbir sûre için toplanmamışlardı. Bu sûre bana Cibril ile mâiyetinde elli bin melek olduğu hâlde gönderildi. Onu kuşatmışlardı. Sûreyi bir düğün debdebesiyle getirdiler. Havuza su koyar gibi göğsümde kararlaştırdılar. Allâhü Teâlâ, bununla beni ve sizi öyle izaz etti ki, artık bundan sonra ebediyen dalâlette bırakmaz. Bunda müşriklerin bütün hüccetlerinin ibtâli ve Allâh'ın bozulması imkânsız bir va'di vardır.”* Muhammed İbn-i Münkedir'den de rivâyet edildiğine göre, En'âm sûresi nâzil olurken, birlikte, ufku kapatacak kadar melekler de, tesbih ve tahmîd ederek, inmiş, bunu gören Resûlullâh (s.a.v.): *“Sübhâne rabbiye'l-azîm”* diye secdeye varmışlardır. Yine merfûân rivâyet edilir ki: *“Kim En'âm sûresini okursa, o gün ve gecesi yetmiş bin melek O'na salât eder.”* buyurulmuştur. Süddî ve Vâkidî'ye göre: Âyet-i kerîmede karanlıkdan murâd; gece, nurdan murâd da; gündüzdür. Mâamafîh birçok mûfessir, zulmet ve nûru daha geniş ma'nâda almışlar, gece ve gündüzü, küfür ve îmân, cehâlet ve ilim; dalâlet ve hidâyet olarak tefsir etmişlerdir. *(Ayıntabî Mehmed Efendi, Tibyân Tefsiri, c.2, s.5-6)*

Mevlana Takvimi
ALLÂHÜ TEÂLÂ'YA HÂMD - 2 OCAK 2022 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jan 2, 2022 3:16


Hâmd, övmek ve güzellikle vasfetmektir ki, kemâl sıfatlarla sıfatlanmış Allâhü Te‘âlâ'dan başkasına yapılmaz. Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîflerinde: “Elhamdülillâh, şükrün başıdır” ve “Cenâb-ı Hâkk'ın nimetlerine hamd-ü senâ, insanı nimetin zevâlinden (azalmasından, elden çıkmasından) emîn kılar (korur)” buyurarak hâmdetmenin önemini vurgulamıştır. Çünkü şükür; lisân, kalp ve dış azalarla olunca, lisân da bunu daha çok ortaya çıkarır ve daha delâlet edici olur. Hâmd'in her derece ve mertebesi, Allâhü Teâlâ içindir. Çünkü O (c.c.), her güzelin aslıdır. Zirâ yaratma ve kudret verme bakımından hepsi ondandır ve O (c.c.)'a aittir. Her şey O (c.c.)'un yaratmasıyla ortaya çıkar. Her bir cemâl ve kemâl, Allâhü Teâlâ'nın yanında erir, yok olur. Yani mahvolup gidicidir. Allâh (c.c.)'a dönücüdür.Allâhü Teâlâ: “Allâh'ı; hâmd ile tesbîh etmeyen, hiçbir şey yoktur” buyurmuştur. (İsrâ s. 44) Âyet, Taberî tefsirinde şöyle açıklanmıştır: “Yedi gök, yer ve onlarda bulunan varlıklar Allâh (c.c.)'u tesbîh ve tenzîh ederler. Aslında hiçbir şey yoktur ki hâmd ile Allâh (c.c.)'u tesbîh etmesin. Ne var ki siz onların tesbîh etmesini anlamazsınız. Şüphesiz ki Allâh (c.c.), çok yumuşak davranan ve çok afvedendir.Bütün mevcudâtın kendi lisânlarıyla ve kendi hâlleriyle Allâh (c.c.)'u tesbîh ettikleri gibi, hayvanlar da kendi lisânlarıyla Allâh (c.c.)'u tesbîh ederler. Ebû Hüreyre (r.a.)'den Resûlullâh (s.a.v.)'in şöyle buyurdukları rivâyet edilmiştir: “Allâh'a hâmd olsun, cümlesi ile başlanmayan her önemli iş bereketten kesiktir.” Hz. Enes (r.a.)'in rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte ise Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Şüphesiz Allâh, bir yiyecek yiyip de kendisine hâmd eden kulundan mutlaka râzı olur.” Muhammed Hâdimî (k.s.), Berîka, c.1, s.32-41)

MyMecra Podcast
Göz Ruhun Penceresidir, Yalan Söylemez - B46 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

MyMecra Podcast

Play Episode Listen Later Jan 1, 2022 25:51


Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde Serdar Tuncer'in sorularını cevaplıyor. Dinle Neyden'in bu bölümünde başlıca şunlar konuşuldu; Serdar Tuncer: "Dinle neyden kim hikâyet etmede Ayrılıklardan şikâyet etmede Şerha şerha eylesün sinem firâk Eyleyem ta şerh-i derd-i iştiyâk" Efendim, Dinle Neyden'e hoşgeldiniz, safalar getirdiniz. Bu defa bir değişiklik olsun istedik. Değişikliğin tek sebebi var; fakir hani isminizin kimin isminin hizasına yazıldığı önemlidir, kimin yanında durduğunuz mühimdir ya Dinle Neyden'in sahibinin yanında durmak, yanında görünmek benim için kıymetli o böyle bir tarihlere not düşsün, bir vesika halini alsın diye bugün maalesef bendenize de katlanmak durumunda kalacağınız bir Dinle Neyden programı yapacağız... Şimdi bir soru sormam lazım aslında da sunucuların sorması gereken onu sormayacağım çünkü asıl soracağım soruya mani bi şey yapmış olurum o zaman... Afiyette misiniz diye soracağım, nasılsınız demeyeceğim. Ömer Tuğrul İnançer: Elhamdülillah. Elhamdülillahi ala külli hal. Ne kadar başımıza ne sıkıntı gelirse gelsin biraz Kısas-ı Enbiya okuyan, biraz Hz. Fuzuli'nin Hadikatü's Süeda'sını okuyan şükrünün ne kadar çok artması lazım geldiğini inşallah idrak eder. Hiç bir Peygamberin çektiği belayı çekmiyoruz! Peygamber! Daha ötesi yok... Hacı Bayram-ı Veli Efendimiz buyuruyorlar ki; "Bir velinin başının uzanacağı en yüce nokta bir Nebi'nin ayak ucudur." Çünkü Nebi, Peygamber vahiye mazhar. Bundan daha yükseklik yok ama Hz. Adem'den (a.s) itibaren Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya'sı en yani daha kolay takip edilebilir bir kitap veya Hadikatü's Süeda yani sadece değil kendi çoluk çocuğu Evlad-ı Resul'ün çektikleri dünyada... Bunların hiç biri bizim başımızda yok onun için bu kadar şikayet nankörlük olur. Madem ki programın adı Dinle Neyden biz de Mesnevi-i Şerif'ten örnek verirsek birinci ciltte daha nankörlükten, nankörün zararının sadece kendisine dokunmayacağını, etrafına da sirayet edeceği hakkında Hz. Musa (a.s) kavminin hazır Kudret helvası ve Bıldırcın kebabı yerken işte bakla isteriz, soğan isteriz, sarımsak isteriz... Efendim, o münasebetsizlikle isteyenler azınlıkta diğer çoğunluk razı ama o az miktarda olan nankörler yüzünden hepsi birden aynı cezaya çarptırılıyorlar. Ceza ne? Ben size emeksiz rızık veriyordum şimdi rızkınızı emeğe bağladım! İşte nankörlük bugün çok, şükürsüzlük çok... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

MyMecra Podcast
Nimetin Artsın İstiyorsan Şükret! - B41 - Dinle Neyden | Ömer Tuğrul İnançer

MyMecra Podcast

Play Episode Listen Later Dec 20, 2021 18:20


Ömer Tuğrul İnançer Dinle Neyden'in bu bölümünde "Şükür" kelimesini anlatıyor. Ömer Tuğrul İnançer bu bölümde başlıca şunları söyledi; Efendim malumunuz sohbetler nasılsın, iyi misin ile başlar... Bendeniz burada bu konuşmaları yapabildiğime göre iyiyim elhamdülillah. Siz de seyretmek için vakit ayırdığınıza göre siz de iyisiniz elhamdülillah. Ve sohbete başladığımızda nasılsın, iyi misinin cevabı genellikle çok şükür, elhamdülillah filan cevaplar genellikle böyledir. Bi dert filan varsa o biraz sonra gelir. Bu aslında çok güzel bir toplumsal adetimiz. Herkeste olmasada çok yaygın çünkü biz şunu biliriz; "Elhamdülillahi ala külli hal" Her halimizde Allah'a hamd ederiz. Neden? Aldığımız nefes onun sayesinde de öyle bir varlığız ki biz insan olarak, bu sözü konuşurken bile aldığımız nefes diye menfaatimizi ortaya koyuyoruz. Sevgili kardeşlerim, nefes almadan ne kadar durabilirizi hep denemişizdir, mesela su altında ne kadar nefes almadan durabiliyoruz da hiç deneyeniniz var mı acaba nefes aldıktan sonra vermeden ne kadar durabiliyoruz?... Aslında mesela sorduk nasılsın, iyi misin? Çok şükür nefes alıyoruz... Sade nefes alırsan patlarsın, vermende lazım... Ve müteakip nefesi alabilmek için bir evvel aldığını vermen lazım. Arz edebildim mi inceliği?... Ama şükür halimize... Şükür, bizi o hali yaşatanlara teşekkür mahiyetinde bir sözcüktür ve zaten Araplar teşekkür olarak kullanmazlar şükran diye kullanırlar aynı şey... Yine aynı kökten gelmek üzere Pakistan, Hindistan, Bangladeş müslümanları yani Urduca konuşan müslüman kardeşlerimiz şükriyan derler yani şükürler demek o bizim çok şükür gibi... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Kardelen
Vefat eden çocuğu veren de onu Cennete alan da Allah'tır; ayrılık dahi geçicidir [Risale-i Nur - 64 | 17. Mektup - 2]

Kardelen

Play Episode Listen Later Dec 2, 2021 19:56


https://www.youtube.com/watch?v=zsBAiTS9MMc ON YEDİNCİ MEKTUP İKİNCİ NOKTA Bir zaman, bir zât, bir zindanda bulunuyor. Sevimli bir çocuğu yanına gönderilmiş. O biçare mahpus, hem kendi elemini çekiyor, hem veledinin istirahatini temin edemediği için, onun zahmetiyle müteellim oluyordu. Sonra, merhametkâr hâkim ona bir adam gönderir, der ki: "Şu çocuk çendan senin evlâdındır. Fakat benim raiyetim ve milletimdir. Onu ben alacağım, güzel bir sarayda beslettireceğim." O adam ağlar, sızlar, "Benim medar-ı tesellim olan evlâdımı vermeyeceğim" der. Ona arkadaşları der ki: "Senin teessürâtın mânâsızdır. Eğer sen çocuğa acıyorsan, çocuk şu mülevves, ufunetli, sıkıntılı zindana bedel, ferahlı, saadetli bir saraya gidecek. Eğer sen nefsin için müteessir oluyorsan, menfaatini arıyorsan; çocuk burada kalsa, muvakkaten şüpheli bir menfaatinle beraber, çocuğun meşakkatlerinden çok sıkıntı ve elem çekmek var. Eğer oraya gitse, sana bin menfaati var. Çünkü padişahın merhametini celbe sebep olur, sana şefaatçi hükmüne geçer. Padişah onu seninle görüştürmek arzu edecek. Elbette görüşmek için onu zindana göndermeyecek, belki seni zindandan çıkarıp o saraya celb edecek, çocukla görüştürecek—şu şartla ki, padişaha emniyetin ve itaatin varsa..." İşte, şu temsil gibi, aziz kardeşim, senin gibi mü'minlerin evlâdı vefat ettikleri vakit şöyle düşünmeli: Şu veled mâsumdur; onun Hâlıkı dahi Rahîm ve Kerîmdir. Benim nâkıs terbiye ve şefkatime bedel, gayet kâmil olan inâyet ve rahmetine aldı. Dünyanın elemli, musibetli, meşakkatli zindanından çıkarıp Cennetü'l-Firdevsine gönderdi. O çocuğa ne mutlu! Şu dünyada kalsaydı, kimbilir ne şekle girerdi! Onun için ben ona acımıyorum, bahtiyar biliyorum. Kaldı kendi nefsime ait menfaati için, kendime dahi acımıyorum, elîm müteessir olmuyorum. Çünkü dünyada kalsaydı, on senelik muvakkat elemle karışık bir evlât muhabbeti temin edecekti. Eğer salih olsaydı, dünya işinde muktedir olsaydı, belki bana yardım edecekti. Fakat vefatıyla, ebedî Cennette on milyon sene bana evlât muhabbetine medar ve saadet-i ebediyeye vesile bir şefaatçi hükmüne geçer. Elbette ve elbette, meşkûk, muaccel bir menfaati kaybeden, muhakkak ve müeccel bin menfaati kazanan, elîm teessürat göstermez, meyusâne feryad etmez. ÜÇÜNCÜ NOKTA Vefat eden çocuk, bir Hâlık-ı Rahîmin mahlûku, memlûkü, abdi ve bütün heyetiyle onun masnuu ve ona ait olarak ebeveyninin bir arkadaşı idi ki, muvakkaten ebeveyninin nezaretine verilmiş. Peder ve valideyi ona hizmetkâr etmiş. Ebeveyninin o hizmetlerine mukàbil, muaccel bir ücret olarak, lezzetli bir şefkat vermiş. Şimdi, binden dokuz yüz doksan dokuz hisse sahibi olan o Hâlık-ı Rahîm, mukteza-yı ve hikmet olarak o çocuğu senin elinden alsa, hizmetine hâtime verse, surî bir hisse ile, hakikî bin hisse sahibine karşı şekvâyı andıracak bir tarzda meyusâne hüzün ve feryad etmek ehl-i imana yakışmaz, belki ehl-i gaflet ve dalâlete yakışıyor. DÖRDÜNCÜ NOKTA Eğer dünya ebedî olsaydı, insan içinde ebedî kalsaydı ve firak ebedî olsaydı, elîmâne teessürat ve meyusâne teellümâtın bir mânâsı olurdu. Fakat madem dünya bir misafirhanedir; vefat eden çocuk nereye gitmişse, siz de, biz de oraya gideceğiz. Ve hem bu vefat ona mahsus değil, umumî bir caddedir. Hem madem müfarakat dahi ebedî değil; ileride hem berzahta, hem Cennette görüşülecektir. ["Hüküm Allah'ındır." Mü'min Sûresi, 40:12.] اَلْحُكْمُ لِلّٰهِ demeli. "O verdi, o aldı. Elhamdü lillâhi alâ külli hal" deyip sabırla şükretmeli. …

Askıda Kitap
Hamd, Şükr, Nimet ?

Askıda Kitap

Play Episode Listen Later Nov 7, 2021 1:02


Elhamdülillah! Herhangi bir kimse, herhangi bir zemânda, herhangi bir yerde, herhangi bir kimseye, herhangi bir seyden dolayı, herhangi bir sûretle hamd ederse, bu hamd ve senâların, medhlerin hepsi, Allahü teâlânın hakkıdır. Hamd, bütün ni'metleri Allahü teâlânın yaratdıgına ve gönderdigine inanmak ve söylemek demekdir. Sükr, bütün ni'metleri islâmiyyete uygun olarak kullanmak demekdir. Ni'met, fâideli sey demekdir. Ni'metler, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarında yazılıdır. Ehl-i sünnet âlimleri, meshûr olan dört mezhebin âlimleridir. Herseyi yaratan, terbiye eden, yetisdiren, her iyiligi yapdıran, gönderen hep Odur. Kuvvet ve kudret sâhibi yalnız Odur. Tam İlmihal Seâdet-i Ebediyye | Sayfa : 3

MyMecra Podcast
Allah Bizimle Beraber de Biz Kiminle Beraberiz? - Çağrışımlar | Savaş Şafak Barkçin

MyMecra Podcast

Play Episode Listen Later Sep 7, 2021 17:10


Savaş Şafak Barkçin ile 'Çağrışımlar'... Bir ayağı bu topraklarda, diğer ayağı ile dünyayı ve medeniyetleri gezip bize oralardan haber verecek olan program bundan böyle My Mecra'da Pazartesi günleri yayında olacak. Zengin birikime sahip ve Cumhurbaşkanı eski başdanışmanlarından olan Savaş Şafak Barkçin tadına doyulmaz anlatımlarıyla her hafta farklı mevzuları derinlemesine ele alacak. Çağrışımlar'ın ilk bölümün başlıca şunlar konuşuldu; Serdar Tuncer: Savaş abi hoş geldin. Savaş Şafak Barkçin: Hoş bulduk merhabalar. Serdar Tuncer: Abi güzel bir seriye başlıyoruz nasipse. 'Çağrışımlar' diyeceğiz adına MyMecra'da. Öncelikle bizimle yürüdüğün için teşekkür ederiz. Savaş Şafak Barkçin: Rica ederim. Ben teşekkür ederim dostlarla bizi buluşturduğun için. Serdar Tuncer: Allah razı olsun ve nasılsın? Savaş Şafak Barkçin: Elhamdülillah... Yani hamd her hal ve şartta Allah-u Teala'ya aittir. Biz Allah-u Teala'ya bi kere var olduğumuz için şükrediyoruz yani o yüzden şu anda sevincim, kederim, sıkıntım, ferahlığımdan ziyade gerçekten ben var olmanın neşesini biraz yaşıyorum sanki yani elhamdülillah bu varlığı bize ikram eden, ihsan eden Allah'tır. Allah bizimle beraber de, biz de inşallah Allah'la beraber oluruz. Şu imanımıza bi dikkat etsek, Allah'la aramızı bi bulsak yani o araya çok çer-çöp döşemesek iyi olur. Benim çok sevdiğim bi arkadaşım var. Bu biraz tasavvufa falan mesafelidir. İşte aracılar der, tefeciler der falan ama tabi çok severiz birbirimizi... Bir gün beni aradı, bir makama atanmak istiyor Ankara'da. "Ya dedi Savaş dedi şunu arattırdım, bunu arattırdım, ona dedi söylettirdim, buna söylettirdim ula dedi hala olmadı benim işler." Dedim bana diyordun aracılar, tefeciler işe girdin diye bak dedim sen Allah'ın takdiriyle kendi arana kaç tane aracı dizdin. Bırak kardeşim bi kere de yani tamam gayretini yapmışsın, torpili de yapmışsın maşallah bırak bundan sonrası Allah'ın işi, olacaksa Allah takdir eder fakat biz sanki Allah-u Teala'ya haşa ve kella onu da bırakmaya pek güvenemiyoruz yani dimi?... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Hizmetten
Hiç durmadan iste! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Sep 1, 2021 4:36


#mizan​ #hocaefendi​ #fethullahgulen​ Bu video 06/08/2017 tarihinde yayınlanan "SÜFYÂNİYET ÇAĞI, TOPLUMSAL CİNNET VE HUKUK MÜCADELESİ" isimli bamtelinden alınmıştır. Yayının tamamını buradan izleyebilirsiniz:https://herkul.org/bamteli/bamteli-su... Hiç durmadan iste!.. Öyle bir kapıdan istiyorsun ki, O (celle celâluhu), Kendisinden isteyenleri geriye boş döndürmüyor. Evet, Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyuruyor: يُسْتَجَابُ لِأَحَدِكُمْ مَا لَمْ يَعْجَلْ “Acele etmezse, (sizden) herkesin duasına icabet buyurulur.” “Acele” nasıl oluyor? يَقُولُ: دَعَوْتُ (دَعَوْتُ) فَلَمْ يُسْتَجَبْ لِي “Der ki: Yalvarıyorum, yalvarıyorum, bir türlü arzu ettiğim şeye nâil olamıyorum!” Menkıbe ya, o büyüklere ait; Hazreti Cüneyd-i Bağdâdî bir şey için tam altmış sene Cenâb-ı Hakk'a yalvardı. Tam altmış sene… “Altmış sene sonra verdi bana onu!” diyor. Ama o yalvarmalar, dua olarak -Allah kapısında, o kapının tokmağına dokunma şeklinde, (أَجِبْ (اِسْتَجِبْ “İcabet buyur Allah'ım!” şeklinde- onun defter-i hasenâtına kaydoldu. Öbür tarafta, o defter teşhir edilince bir meşher-i a'zamda, “Allah Allah! Ne kadar çok istemiş, hiç durmadan! Hiç ümitsizliğe kapılmamış, ye'se düşmemiş; ümitsizliği mâni-i her-kemal bilmiş, bataklık görmüş; uzağında durmuş ye'sin/ümitsizliğin.” Çünkü yeis, kâfir sıfatıdır. وَلاَ تَيْئَسُوا مِنْ رَوْحِ اللهِ إِنَّهُ لاَ يَيْئَسُ مِنْ رَوْحِ اللهِ إِلاَّ الْقَوْمُ الْكَافِرُونَ “Allah'ın rahmetinden asla ümidinizi kesmeyin. Şurası bir gerçek ki, O'na inanmayan kâfirler güruhu dışında hiç kimse Allah'ın rahmetinden ümit kesmez.” (Yûsuf, 12/87) Evet, ümitsizlik kâfir sıfatıdır ama bazen mü'minde de bulunabilir. Çünkü her mü'minin her sıfatı mü'min değildir, bazı sıfatları kâfir olabilir; bazı kâfirlerin, mü'min sıfatları bulunduğu gibi. Bunu da o çağın bülbülü/andelib-i zîşânı söylüyor. Duamız: اَللَّهُمَّ لُطْفًا مِنْ لَدُنْكَ تُغْنِينَا بِهِ عَنْ أَلْطَافِ مَنْ سِوَاكَ “Allah'ım! Ulu Dergâhından bizlere öyle bir lütufta bulun ki, Sen'den gayrı bütün mâsivâdan gelebilecek iyilik ve lütuflardan bizleri müstağni kılsın!” Falandan/filandan utûfet bekleme, lütuf bekleme!.. Farkına varmadan, peylenmiş olabilirsin. İnsan hiç farkına varmaz, satılmış olur, peylenmiş olur. Sonra bu defa onların borazanı haline gelir. Onlar ne derlerse, onu yapar. Ama bir insanın eli hep Hak kapısının tokmağında ise, o asla satılmaz. “Subhânallah!..” ile, “Elhamdülillah!..” ile, “Allahu Ekber!..” ile o tokmağa dokunuyorsa… Fakat hadis-i şerifte önce “Allahu Ekber” ifade ediliyor: اللَّهُ أَكْبَرُ كَبِيرًا، وَالْحَمْدُ لِلَّهِ كَثِيرًا، وَسُبْحَانَ اللَّهِ بُكْرَةً وَأَصِيلًا İşte o tokmak, o; o dil, bu. Bununla o kapıda olduğunu ifade edeceksin!.. O'nun kapısı, her yerde, herkese açık.. O (celle celâluhu), mekandan münezzeh.. ne cisim, ne araz, ne cevher, ne mütehayyiz.. ne yer, ne içer, ne zaman geçer. Cümlesinden berîdir Allah! “Ne cism ü ne arazdır, ne mütehayyiz ne cevherdir / Yemez, içmez, zaman geçmez, berîdir cümleden Allah. // Tebeddülden, tagayyürden dahi elvân ü eşkâlden / Muhakkak ol müberrâdır budur selbî sıfâtullah.” (Erzurumlu İ. Hakkı Hazretleri) Densizler, nâdanlar, vandallar, birilerinin direktifi ile bazı şeyleri çarpıtarak, -hâşâ- Zât-ı Ulûhiyete zaman, mekan, tahavvül, tebeddül, tagayyür isnad ediyor gibi gösterseler bile, o türlü şeylerin rüyasına dahi “Bin defa estağfirullah!” deriz; rüyasına bile bin defa estağfirullah!..

Synergy Kendiyas
Epilepsi Hastalığı | Manevi Tedavi | Synergy Kendiyas |

Synergy Kendiyas

Play Episode Listen Later Aug 31, 2021 7:29


Selamünaleyküm. Çok sık bayılmalar sonucu epilepsi tanısı konulmuş. Tedaviler uygulayıp, birçok hocalara gidip muskalar yaptırmışlar fakat bayılmalarda azalma olmamış. Bayılmalar devam ederken, manevi tedavi ile tanışıp Şifa bulan 21 yaşındaki kardeşimizin sebeplerine bir bakalım. Bu vakada hem anne hem baba hem de kızımızın haklarını helal etmediği ve banyoda yapılan hatalardan dolayı sıkıntı yaşandığı tespit edilmiştir. Uzun süre kendine gelemediği sık sık yaşadığı bayılmalar vardı. Rahatsız olan kişi ,beş vakit namazını kılan ve Kur'an okuyan bir kişiydi. Allah razı olsun söylenenleri uygulamaya başladı. Her gece kılması gereken tövbe namazlarında helalliklerini ve hastalığına sebep konudan dolayı yapması gereken tövbelerini yaptı. Tedavisi de devam ettikçe bayılma sıklıkları ve süreleri azaldı. Elhamdülillah uzun zamandan beri bayılması olmuyor. Dinimizde dikkat etmemiz gereken banyo ve tuvalet adabı var. Bunlara değinecek olursak; tuvalete girmeden destur ve besmele çekilerek sol ayakla girip sağ ayakla çıkmak. Banyoya girerken de yine aynı şekilde sol ayakla girip sağ ayakla çıkmamız gerekir. Aynı zamanda banyomuzu yaparken çamaşırımızın üzerimizde olması önemlidir. Banyo ve tuvalette müzik dinlememek, konuşmamak, telefonla girmemek ve banyomuzu yaparken idrarımızı yıkandığımız yere yapmamamız gerekir. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hadis-i Şerifi dır. "Sizden biriniz banyo yaptığı yere idrar etmesin. Sonra bu idrar ettiği yerden abdest almasın. Vesvesenin çoğu bundan ileri gelir." (Tirmizî, tahâre 17; Nesâî, tahâre 6) #synergykendiyas #bayılma #manevitedavi #epilepsi Facebook: https://www.facebook.com/SynergyKendiyas İnstagram: https://instagram.com/synergykendiyas Youtube: https://www.youtube.com/channel/UC_xe-4OhrGjeQkX9dWA96fQ

Askıda Kitap
Namaz Tesbihatı?

Askıda Kitap

Play Episode Listen Later Jul 21, 2021 1:33


Hadîs-i şerîfde, (Her nemâzdan sonra, üç kerre, Estagfirullahel'azîm ellezî lâ ilâhe illâ huv el-hayyel-kayyûme ve etûbü ileyh okuyanın, bütün günâhları afv olur) buyuruldu. İstigfârdan sonra, Âyet-el-kürsî ve otuzüç kerre (Sübhânallah), otuzüç kerre (Elhamdülillah) ve otuzüç kerre (Allahü ekber) ve bir (kelime-i tehlîl) ya'nî (Lâ ilâhe illallah vahdehû lâ şerîke leh...) okumaları ve ellerini göğüs hizâsına kaldırarak, kendileri için ve bütün müslimânlar için düâ etmeleri de müstehabdır. Hadîs-i şerîfde, (Beş vakt farz nemâzdan sonra yapılan düâ kabûl olur) buyuruldu. Fekat düâ, uyanık kalb ile ve sessiz yapılmalıdır. Düâyı yalnız nemâzlardan sonra veyâ belli zemânlarda yapmak ve belli şeyleri ezberleyip, şi'r okur gibi düâ etmek mekrûhdur. Nemâzdan sonra, düâ bitince, elleri yüze sürmek sünnetdir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” nemâz içinde ve tavâfda, yemekden sonra ve yatarken de düâ ederdi. Bu düâlarında kollarını kaldırmaz ve ellerini yüzüne sürmezdi. Düânın ve her zikrin sessiz olması efdaldir. Tam İlmihal Se`âdet-i Ebediyye | Sayfa : 218

Mevlana Takvimi
ELBİSE GİYERKEN OKUNACAK DUÂ - 2 HAZİRAN 2021 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jun 2, 2021 2:18


Elbise giyerken, kişinin niyeti o elbiseyle Allâh (c.c.)'un emirlerini yerine getirmek ve avret mahallini, vücudunun örtülmesi gereken yerlerini örtmek olmalıdır. Kişinin niyeti asla insanlara gösteriş yapmak olmamalıdır. Aksi takdirde zarara uğrar. Elbise, ayakkabı veya buna benzer giyecekleri, insanlara karşı büyüklenmek için giyen kişi kendini zarara sokmuş olur. Fakat giydiklerini; kendini değerli göstermek veya dünyalık elde etmek için giymez de şeyhlere, din büyüklerine ve mevki-makâm sahiplerine hurmeten giyerse veya ehl-i sünnet mensuplarının itikadlarını kuvvetlendirmek, ilmin yayılması ve insanların ibâdete daha fazla yapışmaları niyetiyle giyerse, o zaman bu hareketi hayırlı bir iş ve âhirete ait bir amel olmuş demektir. Çünkü bu, doğru ve güzel bir niyet olup riyâ ve gösteriş değildir. Zira buradaki esas gaye âhirettir. Saîd b. Mâlik b. Sinan (r.a.) hazretleri buyuruyor ki, “Resûlullâh (s.a.v.), elbise, gömlek, ridâ ve sarık giydiği zaman şöyle derdi: “Allâhümme innî es elüke min hayrihî ve hayri mâ hüve leh. Ve eûzü bike min şerrihî ve şerri mâ hüve leh (Allâhım! Senden bunun ve bunda olanın hayrını ister, bunun ve bunda olanın şerrinden sana sığınırım).” Muaz b. Enes (r.a.) hazretleri buyuruyor ki; “Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim yeni bir elbise giyer ve “Elhamdü lillâhillezî kesânî hazâ ve razekamhi min gayri havlin minnî velâ kuvvetin (Bende güç-kuvvet ve takat olmadığı halde bana bunu giydiren ve beni bununla rızıklandıran Allâh (c.c.)'a hâmd olsun) derse, Allâh (c.c.) onun geçmiş günâhlarını affeder.” (Hâkim) (Huccetül İslâm İmâm Gazâlî (r.âleyh), Nasıl İyi Bir Kul Olunur?, s.81-82)

Mevlana Takvimi
HZ. FATIMA (R.ANHÂ)'NIN ALLÂH (C.C.)'U ZİKRETMESİ - 26 MAYIS 2021 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later May 26, 2021 2:32


HZ. FATIMA (R.ANHÂ)'NIN ALLÂH (C.C.)'U ZİKRETMESİ Hz. Alî (r.a.), Hanımı Hz. Fatıma (r.anhâ) annemizin bir menkıbesini anlatır: “O kendi elleri ile değirmeni çevirirdi. Bu yüzden elleri nasır bağlamıştı. Su kırbasını kendisi doldurarak getirirdi. Bu yüzden kırbanın iplerinden göğsünde izler meydana gelmişti. Evin her tarafını kendisi temizlerdi. Bundan dolayı elbisesi hep kirlenirdi. Bir defasında Peygamberimiz (s.a.v.)'e birkaç köle gelmişti. Ben Fatıma (r.anhâ)'ya “Git, sen de kendine hizmetçi iste, sana ev işlerinde yardımcı olsun” dedim. O Peygamber (s.a.v.)'in yanına gitti. Orası kalabalıktı. Fatıma (r.anhâ) çok utangaç olduğundan herkesin önünde babasından istemekten çekindi ve geri geldi. İkinci gün Peygamberimiz (s.a.v.) bizzat kendisi geldi ve “Fatıma, sen dün ne için gelmiştin?” buyurdu. Fatıma (r.anhâ) utandığından dolayı sustu. Ben; “Ey Allâh'ın Resûlü, bunun durumu şudur: Değirmen çevirmekten elleri nasır bağladı. Su kırbasını taşımaktan göğsünde iplerin izleri çıktı. Daima ev işlerini yaptığından elbiseleri kir içinde kalıyor. Ben dün kendisine, size hizmetçiler geldiğini, onun da bir tane hizmetçi istemesini söylemiştim. Onun için yanınıza gelmişti” dedim. Peygamber (s.a.v.): “Kızım sabret, Hz. Musa ve onun ailesinin on seneye kadar bir tek yatakları vardı. O da Hz. Musa'nın cübbesiydi. Geceleyin onu serer üzerine yatarlardı. Sen takva sahibi ol, Allâh (c.c.)'tan kork ve O'nun emirlerini yerine getir. Evin işlerini yapmaya devam et. Gece yatarken 33 defa Sübhanallah, 33 defa Elhamdülillah, 34 defa Allâhu Ekber de. Bu kelimeler hizmetçiden daha iyi şeylerdir.” dedi. Hz. Fatma (r.anhâ): “Ben Allâh ve O'nun Resûlü'nden razıyım” buyurdu. (Muhammed Zekeriyya Kandehlevî, Fezail-i A'mal, s.112

Askıda Kitap
Hac Sevabı İçin Dua!

Askıda Kitap

Play Episode Listen Later May 9, 2021 0:37


Birgün İbrâhîm aleyhisselâm buyurdu ki: (Elhamdü lillâhi kable külli ehad, vel hamdü lillahi ba'de külli ehad, el hamdü lillâhi alâ külli hâl.) Hak teâlâ hazretleri buyurdu: (Yâ Cebrâîl! Benim dostuma benden selâm söyle! O üç kelâmı üç def'a söyledi, ben azîmüşşân da, kırk def'a kabûl olunmuş nâfile hac sevâbını kendisine verdim. Her kim bu düâyı okursa, aynı sevâbı kendisine ihsân ederim.) İslâm Ahlâkı | Sayfa : 444

KronosPod
Hükûmetimiz dindardır, elhamdülillah!

KronosPod

Play Episode Listen Later May 4, 2021 20:00


Kronos Haber'de öne çıkan başlıklar...

elhamd
Askıda Kitap
Belalardan Korunmak İçin Dua!

Askıda Kitap

Play Episode Listen Later Apr 27, 2021 1:12


1- İhlâs, (Kulhüvallahü sûresi.) 2- Muavvizeteyn (ya'nî Kul e'ûzü birabbil felak ile Kul e'ûzü birabbinnâsi.) 3- Fâtiha-i şerîfe (ya'nî Elhamdülillahi sûresi.) Bu dört sûreyi akşam, sabâh üçer kerre okuyan, malını, canını, çoluk çocuğunu, bütün belâlardan muhâfaza etmiş olur. Bunlardan başka (Kulyâeyyühelkâfirûn) sûresini akşam, sabâh okuyan kimse, kendisini şirkden korumuş olur. Akşam, sabâh bu düâyı okuyan kimse, sihr ve zâlimlerin şerrinden ve belâlardan emîn olur. Düâ şudur: “Bismillâhirrahmânirrahîm, bismillâhillezî lâ yedurru ma'asmihî şey'ün fil erdı velâ fissemâi ve hüvessemîul'alîm.” İslâm Ahlâkı | Sayfa : 498 - 499

Askıda Kitap
Namaz Sonunda Nasıl Dua Etmeli?

Askıda Kitap

Play Episode Listen Later Apr 26, 2021 2:35


Elhamdülillahi Rabbil'âlemîn. Essalâtü vesselâmü alâ Resûlinâ Muhammedin ve Âlihî ve Sahbihî ecma'în. Yâ Rabbî! Kıldığım nemâzı kabûl eyle! Âhir ve âkıbetimi hayr eyle. Son nefesimde Kelime-i tevhîd söylememi nasîb eyle. Ölmüşlerimi afv ve magfiret eyle. Allahümmagfir verham ve ente hayrürrâhimîn. Teveffenî müslimen ve elhıknî bissâlihîn. Allahümmagfir-lî ve li-vâlideyye ve li-üstâziyye ve lilmü'minîne vel mü'minât yevme yekûmül hisâb. Yâ Rabbî! Beni şeytân şerrinden ve düşman şerrinden ve nefs-i emmârem şerrinden muhâfaza eyle! Evimize iyilikler, halâl ve hayrlı rızklar ihsân eyle! Ehl-i islâma selâmet ihsân eyle! Allahümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül'afve fa'fü annî. Yâ Rabbî! Hastalarımıza şifâ, dertli olanlarımıza devâ ihsân eyle! Allahümme innî es'elükessıhhate vel-âfiyete vel-emânete ve hüsnelhulkı verrıdâe bilkaderi bi-rahmetike yâ erhamerrâhimîn. Anama, babama ve evlâdlarıma ve akrâba ve ahbâbıma ve bütün din kardeşlerime hayrlı ömürler ve hüsn-i hulk, akl-ı selîm ve sıhhat ve âfiyet, rüşdü hidâyet ve istikâmet ihsân eyle yâ Rabbî! Âmîn. Velhamdü-lillâhi rabbil'âlemîn. Allahümme salli alâ..., Allahümme bârik alâ..., Allahümme Rabbenâ âtinâ... Velhamdü lillâhi Rabbil'âlemîn. Estagfirullah, estagfirullah, estagfirullah, estagfirullahel'azîm elkerîm ellezî lâ-ilâhe illâ huv elhayyel-kayyûme ve etûbü ileyh. Namâz Kitâbı | Sayfa : 140 - 141

Askıda Kitap
Ayetel Kürsinin Fazileti!

Askıda Kitap

Play Episode Listen Later Apr 6, 2021 1:19


Bekara sûresindeki (Allahü lâ ilâhe illâ hu...) âyetinin temâmına (Âyet-el kürsî) denir. Bu âyet-i kerîmeyi ihlâs ile okuyanın, insan ve hayvân haklarından mâ'adâ ve farz borçlarından başka günâhları afv olunur. Ya'nî tevbeleri kabûl olur. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimiz buyurdu ki: (Her kim farz nemâzı bitirir bitirmez yerinden kalkmadan bir kerre Âyetelkürsîyi okuyup, otuzüç kerre Sübhânallah, otuzüç kerre Elhamdülillah, otuzüç kerre Allahü ekber derse, hepsi doksandokuz olur. Bir kerre de Lâilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh lehülmülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr dese, Hak teâlâ o kişinin günâhlarını afv eder.) Allahü teâlâ hazretlerinin afv etdiği günâhlar, yalnız kendisi ile o kulu arasında olan, tevbe etmiş olduğu günâhlardır. İnsanların ve hayvânların haklarına tevbe etdikden sonra halâllaşmak da lâzımdır. İslâm Ahlâkı | Sayfa : 405

Hizmetten
Her şeye rağmen Elhamdülillah! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Apr 1, 2021 3:07


Cenâb-ı Hakk'a karşı -esasen- şükür ile mukabele etmeye imkân yok; çünkü şükür de bir ibadettir/nimettir esasen. “Sana nasıl şükredebilirim ki, اَلشُّكْرُ لِلَّهِ (Şükür Allah'a!) dediğim zaman bile, bana bir şey kazandırıyorsun; o bile şükür istiyor. Bir kere daha desem, o bile şükür istiyor; bir kere daha desem, o da şükür istiyor!” Her şeye rağmen, o esnada “Niye bu oldu?!.” gibi -böyle- Cenâb-ı Hakk'a hesap sorarcasına -hâşâ ve kellâ- O'nunla cedelleşmeye giriyor gibi bir tavır sergileme yerine, meseleyi kalb-i selîm havuzunda eriterek, kalb-i selim değirmeninde öğüterek onu, bir yönüyle işe yarar hale getirmek lazım. Başınıza gelen her şeyden dolayı, onu şükür ile karşılarsanız şayet, bir adım daha o Miraç'ta O'na doğru yaklaşmış olursunuz; bir adım daha O'na doğru yaklaşmış olursunuz. Tâbir-i diğerle, çoklarının kaybettikleri kuşakta meseleyi “kazanma kuşağı” haline getirmek lazım. İyiliklerden dolayı, doğrudan doğruya hamd, zeminine oturuyor. Fakat bir kısım olumsuz/negatif şeyler karşısında hamd ü senaya gelince… Onlara karşı da dişinizi sıkar sabrederseniz şayet, o da hamdi gerektirir. Yine hamd… Her şey zâil olup gittikten sonra, ortalık güllük-gülistanlığa döndükten sonra, hâristan birden bire kuruyup gittikten sonra, her şeyi ve her tarafı bâğistanların, bostanların sardığı bir dönemde neşelenmek, اَلْحَمْدُ لِلَّهِ عَلَى كُلِّ حَالٍ demek kolaydır. Fakat o belaların sağanak sağanak, musibetlerin sağanak sağanak yağdığı anda sabır, gerçek sabırdır. اَلصَّبْرُ عِنْدَ الصَّدْمَةِ الْأُولَى Hadisenin şokunun yaşandığı ânda dişini sıkıp katlanma demektir sabır. Milyonlarca, milyarlarca defa hamd ü senâ olsun Allah'a ki, sizi küfür ve dalalet içinde bırakmadı; işi-gücü yalan ve aldatma olan zalimlerin saflarına da katmadı! Bir yönüyle, zayıf insanların hemen isyan edecekleri veya şakaklarına -Hitler gibi- bir namlu dayayıp intihar edecekleri bir hadiseye maruz kalıyorsunuz. Azıcık dişinizi sıksanız, “Yahu hele bir teemmül edeyim ben bunu. Bu bana geldi; acaba benim arınmam ile alakalı bir şey miydi? Ne zaman?!. Promete gibi zincire vurulduğu zaman.. kırbaçlar altında inlediği zaman.. çırılçıplak edilip işkenceye maruz kaldığı zaman.. karıyı-kocayı birbirinden ayırdıkları zaman.. anneyi evladından ayırdıkları zaman.. yeni dünyaya gelmiş çocuk ile annesini hapse attıkları zaman… Bütün bu acı tablolar karşısında, bu acıları şeker ve şerbete çevirmek… اَلْحَمْدُ لِلَّهِ demek: “Elhamdülillah! Senin bize teveccühündür;

Askıda Kitap
Müminin 7 Hakkı

Askıda Kitap

Play Episode Listen Later Mar 17, 2021 0:40


Mü'minin mü'minde yedi hakkı vardır: Da'vetine gitmek, İyâdetine [Hasta olunca ziyâretine] gitmek, Cenâzesine gitmek, Nasîhat etmek, Selâm vermek, Bir zâlimin elinden kurtarmak. Aksırdıkda (Elhamdülillah) deyince, (Yerhamükellah) demek. Mü'minin hayrlısı, altı haslet bulunandır: İbâdet eder. İlm öğrenir. Fenâlık yapmaz. Harâmlardan sakınır. Kimsenin malına göz dikmez. Ölümü hiç unutmaz. İslâm Ahlâkı | Sayfa : 322

Askıda Kitap
Dilinden Düşürme!

Askıda Kitap

Play Episode Listen Later Mar 4, 2021 1:10


Her kişi, aşağıda yazılı yedi şeyi dillerinden kesmeyeler: Her işinde (Besmele-i şerîfeyi) diyeler. Her işi temâm edince, (Elhamdülillah) diyeler. Filân yere gideceğim dedikde, (İnşâallah) diyeler. Bir musîbet işitdikde, (İnnâ lillah ve innâ ileyhi râci'ûn) diyeler. Bir hatâ söylemiş ise, tevbe ve istigfâr eyleyeler. (Lâ ilâhe illallahü vahdehu lâ şerîke leh, lehül-mülkü ve lehülhamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr) kelime-i tayyibesine devâm edeler. (Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resûlüh) kelime-i şerîfesini çok söyliyeler. Bu ikisini dahî, gece ve gündüz çok okumalıdır: (Estagfirullah.) (Sübhânellahi vel-hamdülillahi velâ ilâhe illallahü vallahü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billahil'aliyyil'azîm.) İslâm Ahlâkı | Sayfa : 323

Mevlana Takvimi
ELBİSE GİYERKEN OKUNACAK DUÂ - 2 HAZİRAN 2021 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jan 2, 2021 2:18


ELBİSE GİYERKEN OKUNACAK DUÂ Elbise giyerken, kişinin niyeti o elbiseyle Allâh (c.c.)'un emirlerini yerine getirmek ve avret mahallini, vücudunun örtülmesi gereken yerlerini örtmek olmalıdır. Kişinin niyeti asla insanlara gösteriş yapmak olmamalıdır. Aksi takdirde zarara uğrar. Elbise, ayakkabı veya buna benzer giyecekleri, insanlara karşı büyüklenmek için giyen kişi kendini zarara sokmuş olur. Fakat giydiklerini; kendini değerli göstermek veya dünyalık elde etmek için giymez de şeyhlere, din büyüklerine ve mevki-makâm sahiplerine hurmeten giyerse veya ehl-i sünnet mensuplarının itikadlarını kuvvetlendirmek, ilmin yayılması ve insanların ibâdete daha fazla yapışmaları niyetiyle giyerse, o zaman bu hareketi hayırlı bir iş ve âhirete ait bir amel olmuş demektir. Çünkü bu, doğru ve güzel bir niyet olup riyâ ve gösteriş değildir. Zira buradaki esas gaye âhirettir. Saîd b. Mâlik b. Sinan (r.a.) hazretleri buyuruyor ki, “Resûlullâh (s.a.v.), elbise, gömlek, ridâ ve sarık giydiği zaman şöyle derdi: “Allâhümme innî es elüke min hayrihî ve hayri mâ hüve leh. Ve eûzü bike min şerrihî ve şerri mâ hüve leh (Allâhım! Senden bunun ve bunda olanın hayrını ister, bunun ve bunda olanın şerrinden sana sığınırım).” Muaz b. Enes (r.a.) hazretleri buyuruyor ki; “Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim yeni bir elbise giyer ve “Elhamdü lillâhillezî kesânî hazâ ve razekamhi min gayri havlin minnî velâ kuvvetin (Bende güç-kuvvet ve takat olmadığı halde bana bunu giydiren ve beni bununla rızıklandıran Allâh (c.c.)'a hâmd olsun) derse, Allâh (c.c.) onun geçmiş günâhlarını affeder.” (Hâkim) (Huccetül İslâm İmâm Gazâlî (r.âleyh), Nasıl İyi Bir Kul Olunur?, s.81-82)

Askıda Kitap
Namazdan sonra dua

Askıda Kitap

Play Episode Listen Later Dec 27, 2020 2:47


Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimiz buyurdu ki: (Her kim farz nemâzı bitirir bitirmez yerinden kalkmadan bir kerre Âyetelkürsîyi okuyup, otuzüç kerre Sübhânallah, otuzüç kerre Elhamdülillah, otuzüç kerre Allahü ekber derse, hepsi doksandokuz olur. Bir kerre de Lâilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh lehülmülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr dese, Hak teâlâ o kişinin günâhlarını afv eder.) Allahü teâlâ hazretlerinin afv etdiği günâhlar, yalnız kendisi ile o kulu arasında olan, tevbe etmiş olduğu günâhlardır. İnsanların ve hayvânların haklarına tevbe etdikden sonra halâllaşmak da lâzımdır. Habîb-i kibriyâ “sallallahü aleyhi ve sellem” diğer bir hadîs-i şerîflerinde buyurdu ki: (Hak teâlâ hazretlerinin zâtına mahsûs olarak üçbin ismi vardır. Bunların içinden terâzîde en ağır geleni “Sübhânallahi ve bi hamdihi sübhânallahil'azîmi ve bi-hamdihî”dir. Her kim, bunu nemâzdan ve tesbîhlerden sonra, on kerre okursa her harfine on sevâb verilir.) Sonra, imâm ve cemâ'at ile berâber kollarını, bir mikdâr ileriye uzatıp ve göğüs hizâsına kaldırıp, avuçları tam açık olarak semâya çevirip düâ et ve âmîn de. Düâ bitince ellerini yüzüne sürüp, “Velhamdü lillâhi rabbil âlemîn” de ve salevât ile Fâtiha-i şerîfe oku. İbni Âbidîn “rahime-hullahü teâlâ”, üçyüzkırkbir [341]. ci sahîfede diyor ki, (Nemâzdan sonra, düâ ederken, eller göğüs hizâsında ileri uzatılır. Avuçlar semâya karşı açılır. Çünki semâ, düânın kıblesidir. İki el birbirinden aralık tutulur. Düâdan sonra, iki eli yüze sürmek sünnetdir.) (Fetâvâ-yı Hindiyye) beşinci cildinde diyor ki, (Nemâzdan sonra düâ ederken kolları çeşidli şekllerde tutmak bildirildi. Bunlar arasında efdal olanı, avuçları semâya karşı açmak ve birbirinden uzak tutmakdır. Kolları göğüs hizâsına kaldırmak müstehabdır. Düâdan sonra iki eli yüze sürmek sünnetdir.)

Hadi Hayatını Aydınlat
HADİ HAYATINI AYDINLAT BLOG YAZILARI 1.9 MÜSLÜMANIZ TABİ Kİ DE..

Hadi Hayatını Aydınlat

Play Episode Listen Later Nov 16, 2020 13:01


İman ettik mi? Müslüman mısınız? Elhamdülillah dediniz değil mi? Peki tekrar sorayım size, siz de kendinize derinden bir sorun isterseniz, --- This episode is sponsored by · Anchor: The easiest way to make a podcast. https://anchor.fm/app

blog peki elhamd
Mevlana Takvimi
CUMA HUTBESİ - 7 HAZİRAN 2020 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jun 7, 2020 2:25


Hutbenin farzı ikidir: 1. Öğle vakti girdikten sonra okunmuş olmak, 2. Hutbede Allah'ı zikretmek. Hutbe okumak niyetiyle Elhamdülillah veya Lâ ilâhe ilallâh yahut Sübhânallah denilse farz yerine gelmiş olursa da hutbeyi sadece bu kadarla bitirmek mekruhtur. Hutbeyi, iki kısa hutbe olarak okumak (iki hutbe arasında oturmak) sünnettir. İki hutbeden hiç olmazsa birini okumak ise şarttır. Birinci hutbeyi, ikinci hutbeye göre daha yüksek bir sesle okumak müstehaptır. Hatibin, hutbe esnasında hutbenin dışında bir şey söylemesi mekruhtur. Cemaat hutbe esnasında yüzünü hatibe çevirmeli, susup okunan hutbeyi dinlemelidir. Hutbe okunurken, dinleyenlerin Peygamberimiz (s.a.v.)'e salavat okumaları dahi mekruhtur. Cemaat hutbe okunurken kolayına geldiği şekilde oturabilir. Fakat namazda oturur gibi oturmak müstehaptır. Hutbeyi, Cuma namazı için de şart olan buluğ çağında, erkek ve akıl sahibi kimseler dinlemiş olmalıdır. Hutbeyi dinleyenlerin, seferi veya hasta olması, sağır veya uyuyor olması hutbenin sahih olmasına zarar vermez. Hutbeyi tek kişi dinlese, daha sonra cemaat gelse ve cumayı kılsalar caiz olur. Cemaat Cuma Namazı'nı hutbesiz kılsa; veya hutbe Cuma namazından sonra veya vaktinden önce okunsa Cuma namazı bâtıl olur. Bu durumda vakti geçmeden Cuma namazı yeniden kılınmalıdır. Cuma namazını, hutbe okuyan kimseden başkasının kıldırması uygun değildir. Ama kıldırırsa caiz olur. Hutbeyi bir çocuğun okuyup namazı başka birisinin kıldırması caizdir. Namazla hutbe arasında (meselâ yemek yemek gibi) uzunca bir ara olmamalıdır. İbn-i Mes'ud (r.a.) buyuruyorlar ki: “Namazı uzun hutbeyi kısa tutmak, kişinin fıkıh derecesinin yüksekliğindendir.” (Muhammed Alaaddin b. İbn-i Abidin, _Üç Boyutuyla İslâm İlmihâli_, s.339-342)

FATİHA ÜZERİNE MÜLÂHAZALAR
8. “ELHAMDÜLİLLÂHİ RABBİ'L-ÂLEMÎN” ÂYET

FATİHA ÜZERİNE MÜLÂHAZALAR

Play Episode Listen Later Apr 19, 2020 21:57


rabb elhamd
FATİHA ÜZERİNE MÜLÂHAZALAR
9. “Elhamdülillâh” Kudsî Cümlesi ve İman Esasları

FATİHA ÜZERİNE MÜLÂHAZALAR

Play Episode Listen Later Apr 19, 2020 26:53


lill elhamd
Mevlana Takvimi
NAMAZI BOZAN BAZI ŞEYLER - 03 NİSAN 2020 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 3, 2020 2:32


Namaz içinde, kasten selâm vermek namazı bozar (yanlışlıkla selâm vermek bozucu değildir). Çünkü o ezkârdandır. Yâni namazın rükünlerinden değildir. Selâma karşılık vermek de namazın rükünlerinden olmadığı için namazı bozar. Bilâkis karşılık vermek konuşmak ve hitâplaşmaktır. Mutlak konuşmak (kelâm) namazı bozar. Gerek bu kasten olsun ve gerek sehven olsun, gerek az veya çok olsun bozar. Namaz içinde ızdırapla inlemek “âh-vâh etmek” namazı bozar. Yine, “oh” demek ağrıdan veya Cennet ve Cehennemi hatırlamaktan olursa, ikisinde de namazı bozar. “Üf” demek de namazı bozar. Namaz içinde, hastalıktan dolayı veya musibetten dolayı sesli ağlamak da namazı bozar. Namazda, Cennet ve Cehennemi hatırlamaktan dolayı ağlamak ise namazı bozmaz. Yine namaz içinde, özürsüz öksürmek, mecbur kalmayarak, hattâ sesi güzelleştirmek için, namazı bozar. Eğer öksürmekle ağızdan harf çıkarsa, meselâ elifin fethiyle “eh” gibi veya ötresiyle “ün” gibi, namazı bozar. Eğer musallînin (namaz kılan) boğazına tükürük ve balgam toplandığı için mecbur kalırsa, aksırmak gibi, namazı bozmaz. Her ne kadar konuşmak meydana gelirse de, aksırmak namazı kesmez. Çünkü mecburî olarak meydana gelir. Namaz içinde, aksıran kimseye teşmît eylemek de namazı bozar. Teşmît (Yerhamükellâh) “Allâh sana rahmet eylesin” demektir. Namazı bozmasının sebebi şudur: Çünkü bu insan sözündendir. Zira, bununla insanlar arasında hitaplaşmak meydana gelir. Eğer bu aksıran kimse veya işiten kimse (Elhamdülillah) “Allâh'a hamd olsun.” dese, namazı bozmaz. Çünkü örfe göre cevâp değildir. Eğer aksıran kimse, kendisi için (Yerhamükellâh) “Allâh (c.c.) sana rahmet eylesin.” dese, namazı bozmaz. Çünkü (Yerhamunillâh) “Allah bana rahmet eylesin.” menzilesindendir. Bu bakımdan namazı bozmaz. **(Molla Husrev, _Gurer ve Durer_, s.180-186)**

Mevlana Takvimi
HZ. MAHMUD SÂMİ RAMAZANOĞLU (K.S.)-6 - 11 Şubat 2020 Mevlana Takvimi

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Feb 11, 2020 2:26


Hz. Mahmud Sâmi (k.s.)'un hayatını manevi vazifelisi ve ihvana kılavuzu Muhterem Ömer Muhammed Öztürk'ün kâleminden yayımlamaya devam ediyoruz: Hz. Sâmi (k.s.), sâlih dostların birbirlerine olan yardımlarının kıyâmet günü de devâm edeceğinin tefsîrde beyân edildiğini sohbetlerinde sık sık anlatırlardı: Kıyâmet günü hesâba çekilen bir kulun seyyiâtı hasenâtına denk geliyor, meselâ, 1.000 seyyiesi (günâhı) varsa 1.000 de hasenesi (sevabı) var. Cenâb-ı Hakk Azze ve Celle Hazretleri o kuluna anne babana git bir hasene iste, verirlerse bana getir seni cennete dâhil edeyim buyuruyor. O kul mahşer gününün o sıkıntılı anında Allâh'ın lûtfu ile anne ve babasını bulup durumunu onlara anlatıyor. Onlar da evlâdım bugünkü günde biz kendimizi kurtaramadık ki sana bir faydamız olsun; sana bir şey veremeyiz, diyorlar. O eli boş olarak, mahzûn bir hâlde Hakk'ın huzûruna varıyor. Annem babam bana bir şey vermediler yâ Rabbi diye durumu arz ediyor. Bunun üzerine Hakk Te‘âlâ ve Tekaddes Hazretleri o kuluna: “Senin dünyâ hayatında benim rızâm için sevdiğin bir dostun yok mu idi?” diye soruyor. Cenâb-ı Hakk kulunun o anda hâtırına getiriyor ve evet yâ Rabbi, filân kulun ile biz dünyâ hayatında senin rızân için sevişirdik (birbirimizi karşılıklı severdik) diyor. Allâh (c.c.)'un lûtfu ile o dostunu bulup durumunu ona anlatıyor. Kardeşi cevâben diyor ki: “Ey kardeşim, ne kadar hasene istersen alabilirsin. Ben kendimi kurtaramadım, bâri sen kendini kurtar.” diyor. Hesâp veren kul, Cenâb-ı Hakk'ın huzûruna sevinçle geliyor ve durumu arz ediyor. Bunun üzerine sübhân olan Rabbimiz: “Yâ öyle mi; o böyle bir ızdırâblı gününde kardeşine acıyarak hasene veriyor; bense cevvâdü kerîmim, erhâ-mü'rrâhimînim, her ikinizi de affettim.” buyuruyor. Ne büyük tebşîrât-ı ilâhî. Elhamdü li'llâhi rabbî'l-‘âlemîn. Allâh (c.c.) cümlemize rızâsı için birbirimizi sevmeyi nasîb etsin (Âmîn).

Mevlana Takvimi
HAMDETMENİN FAZİLETİ - 3 Aralık 2019 Mevlana Takvimi

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Dec 2, 2019 2:23


Beş vakit namazın her rek'atinde okuduğumuz Kur'ân-ı Ke rimin Fatihası, hamd'le başlar. Hamd, Allah Teâlâyı, lûtf-ü ihsan buyurduğu sonsuz ni'metlerine karşı ta'zim ile anmak, övmektir. Allah, kullarına hiç bir karşılık beklemeksizin ni'metlerini bol bol ihsan eder. Ni'metleri sayılamıyacak kadar çoktur. Her faydalan dığımız nimet O'nundur, O'nun eseridir. Mademki öyledir, hamd ve şükür, ibâdet ve kulluk da O'na bizi yaratan, besleyen ve ko ruyan Rabbimize olur; başkasına olmaz. Hamdetmek, ta'zîm ile Cenâb-ı Hakk'ı anmak tâatin en üstü nüdür. Bir ni'mete karşılık, «Elhamdülillah» diyen bir kul, kaza nacağı bol sevâbla, ebedî hayra nail olur. Ezkâr-ı Nevevîde rivayet edildiğine göre: Âdem Aleyhisselâm demiş ki: «Yâ Rabbi! in'am ettiğin ni'metlerine karşılık bana Öyle bir şey öğret ki, bütün hamd ve tesbihleri kendisinde toplamış olsun.» Bunun üzerine, sabah, akşam üçer kere: «Elhamdülillâhi rabbil'â-lemiyn, hamden yüvâfî ni'amehû ve yükâfi meziydeh» (Allah'a, ni'metlerme yetecek, fazlasını hak edecek şekilde hamd ederim), de, buyurulmuştur. Şu kadar var ki, yerinde hamdetmesini de bilmek lâzımdır. Ve yalnız dünya ni'metleri, maddi ni'metler için değil, asıl dîn ni'metleri, manevî ni'metler için hamdetmelidir. Evliyadan Sırrı Sakatı bir gün: «Ben, bir kere hamdettiğim, elhamdülillah dediğim için otuz yıldan beri istiğfar ediyorum» demiş. «Niçin?» diye sormuşlar. Anlatmış: «Bağdad'ta yangın olmuş ve birçok dükkân yanmıştı. Bu sı rada yalnız benim dükkânımın yanmadığını haber verdiler. Ben de hamdettim. Hamdetmenin ma'nâsı sevinmekti. Âlemin dük kânları yandığı hâlde benimkinin yanmaması yüzünden hoşnud olmaktı. Halbuki dindaşlığın ve mürüvvetin hakkı sevinmemekti. Bu yüzden otuz yıldır, o günün hamdinden dolayı, tevbe ve istiğfar ile meşgulüm.» **(Ayıntâbi Mehmet Efendi, _Tibyân Tefsîri_, c. 1 s. 17-18)**