Podcasts about halihaz

  • 19PODCASTS
  • 41EPISODES
  • 13mAVG DURATION
  • ?INFREQUENT EPISODES
  • May 17, 2025LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about halihaz

Latest podcast episodes about halihaz

NTVRadyo
Herkese Sanat - 43.Bölüm - İstanbul'un ilk tiyatroları

NTVRadyo

Play Episode Listen Later May 17, 2025 20:22


Kültürel Miras Ve Koruma: Kim İçin? Ne İçin?
Belgrad Ormanı'nda “Milli Park” olursa doğal orman “muhafaza” edilemez!

Kültürel Miras Ve Koruma: Kim İçin? Ne İçin?

Play Episode Listen Later Dec 31, 2024 25:36


23 Aralık 2024'te Belgrad Ormanı'nda yer alan Bentler, Neşetsuyu, Kömürcü Bendi tabiat parkları ile Bahçeköy ve Kurtkemeri giriş kapılarının işletmesi İBB'den alındı ve İBB personeli o gün tahliye edildiler. Aynı günlerde, bazı medya kanallarında Belgrad Ormanlarının bir kısmının Milli Park ilan edilmesi için girişimler bulunduğu yazıldı. Halihazırda “muhafaza ormanı” statüsüne sahip Belgrad Ormanı'nın bir kısmının “milli park “ilan edilmesinin sonuçları ne olur, 2013 yılında Belediyelere verilen Tabiat Parklarını işletme hakkı bugün neden gerekçe gösterilmeden geriye alınıyor, bu soruları Doç. Dr. Cihan Erdönmez ile konuşuyoruz.  

Kültürel Miras Ve Koruma: Kim İçin? Ne İçin?
Belgrad Ormanı'nda “Milli Park” olursa doğal orman “muhafaza” edilemez!

Kültürel Miras Ve Koruma: Kim İçin? Ne İçin?

Play Episode Listen Later Dec 31, 2024 25:36


23 Aralık 2024'te Belgrad Ormanı'nda yer alan Bentler, Neşetsuyu, Kömürcü Bendi tabiat parkları ile Bahçeköy ve Kurtkemeri giriş kapılarının işletmesi İBB'den alındı ve İBB personeli o gün tahliye edildiler. Aynı günlerde, bazı medya kanallarında Belgrad Ormanlarının bir kısmının Milli Park ilan edilmesi için girişimler bulunduğu yazıldı. Halihazırda “muhafaza ormanı” statüsüne sahip Belgrad Ormanı'nın bir kısmının “milli park “ilan edilmesinin sonuçları ne olur, 2013 yılında Belediyelere verilen Tabiat Parklarını işletme hakkı bugün neden gerekçe gösterilmeden geriye alınıyor, bu soruları Doç. Dr. Cihan Erdönmez ile konuşuyoruz.  

Yeni Şafak Podcast
Abdullah Muradoğlu - Seçimi hangi Amerika kazanacak?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 3, 2024 5:19


5 Kasım'da Amerikalılar sadece ABD Başkanını seçmeyecekler, Temsilciler Meclisi tümüyle, Senato'nunsa üçte biri yenilenecek. Halihazırda Cumhuriyetçiler Temsilciler Meclisi'ni dar bir farkla kontrol ediyorlar. Senato'daysa Demokratlar sadece iki koltuk fazlasıyla çoğunluktalar. Cumhuriyetçiler'in Temsilciler Meclisi'nde yine dar bir farkla çoğunluğu sağlayacakları söyleniyor. Senato seçimlerinde de Cumhuriyetçiler Demokratlar'dan biraz daha şanslı görünüyorlar. Cumhuriyetçiler'e kıyasla Demokratlar'ın muhafâza etmeleri gereken koltuk sayısı daha fazla. Sekiz Senato koltuğununsa çok rekabetçi bir yarışa sahne olması bekleniyor.

Mitolojik Hikayeler
Muskerryli Sculloge'un Oğlunun Hikayesi | Güneş Mitleri

Mitolojik Hikayeler

Play Episode Listen Later Nov 2, 2024 9:28


Muskerry'nin en zengin adamı olan bir köylü ölür ve ardından mirasına oldukça farklı bir karakterdeki oğlu konar. Genç adam, babasının tüm birikimlerini kumar ve av partilerine harcarken kendini bir anda iflasın eşiğinde bulur. Ancak talihi, gizemli bir druidle karşılaşmasıyla değişir. Kendi elleriyle oyun oynayan ve sonsuz bir kumar bağımlılığıyla lanetlenmiş bu eski druid, genç adamı hem ödüllendiren hem de büyük bir maceraya sürükleyen bir anlaşmaya çeker. Sonrasında kahramanımız kumara ve içkiye olan tutkusundan sıyrılıp sevginin ve sadakatin rehberliğinde bambaşka bir yola adım atmaktadır. Neden bu gün bu hikayeye yer verdim? Bir süre "güneş mitleri" konusunda araştırma yapıyorum. Halihazırda bu irlanda masalında kahramanın druid ile ışık kılıcı sayesinde zafere ulaşması söz konusu. Yani karanlık ve aydınlığın savaşı söz konusu. Doğal olarak buna "güneş miti" diyebiliriz. iyi dinlemeler.

COSMO Köln Radyosu
Almanya'nın 2025 başbakan adayları - Kim daha şanslı?

COSMO Köln Radyosu

Play Episode Listen Later Sep 27, 2024 22:56


Seçimlere bir yıl kala Almanya'da başbakan adayları netleşti. Halihazırdaki şansölye Olaf Scholz yine SPD adına yarışa girecek. CDU/CSU'nun adayı Friedrich Merz anketlere göre önde gidiyor. Yeşiller'den yarışa katılmasına kesin gözüyle bakılan Robert Habeck'in ise şansı düşük. "Ancak 2025'e kadar çok şey değişebilir" diyor duayen gazeteci Ahmet Külahçı. Peki göçmenler için hangi aday daha ideal? Yanıtlar Gökçe Göksu ve Erkan Aslan'ın hazırladığı bu bölümde Von Gökce Göksu.

Yeni Şafak Podcast
ABDULLAH MURADOĞLU - Amerika gerçekten ateşkes istiyor mu?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 27, 2024 5:06


Bir savaş makinesi olarak İsrail'in kontrol düğmesi ABD'nin elinde. ABD düğmeye basarak İsrail'i durdurabilir. ABD bunu yapmak yerine, bir taraftan İsrail'in soykırım yapmasına imkân tanıyan askerî, malî ve diplomatik desteği sürdürüyor, diğer taraftan da ateşkes istiyormuş gibi davranıyor. Bu politika Netanyahu'ya istediğini yapmaya devam etme cesareti veriyor. . ABD gerçekten istemiş olsaydı, İsrail'in düğmesine basarak Netanyahu'yu ateşkes ve rehine anlaşması yapmaya her şekilde icbar ederdi. Eğer Netanyahu, gücün kendisinde olduğu vehmine kapılarak bildiğini okumaya devam ederse, ABD'nin desteği olmadan ayakta kalamayacağını bilen “Siyonist müesses düzen” ordusuyla, yargısıyla, medyasıyla, istihbarat ve güvenlik kurumlarıyla Netanyahu'yu alaşağı etmekten kendini zerre miskal sakınmazdı. İsrail'in ABD'nin kendisinden gerçekten yapmasını istediği şeyleri yapmaktan geri durduğu bir vaka şimdiye kadar yaşanmış değil. İsrail'in askerî-sivil bürokrasisi ve siyasî elitleri gücün nerede olduğunu biliyor. İsrail ‘Amerikan İmparatorluğu'nun gücünü kullanarak ayakta kalan bir varlık. ABD'deki “İsrail Lobisi”nin temel işleviyse işlerin bu minvalde gitmesini sağlamak. İsrail'le “istisnai ilişki” Amerikan müesses nizamı, Askerî-Endüstriyel Kompleksi ve İsrail'deki askerî- sivil bürokrasi arasında yürüyor. Ne ki bir süredir ABD'de işler pek yolunda gitmiyor, iki partili İsrail destekçiliği giderek güç kaybediyor. ‘Amerikan İmparatorluğu'nun kimi zaman ve durumlarda İsrail'e ‘gerçek efendi'nin kim olduğunu göstermesinin sebeplerinden biri, bu. Halihazırda ABD İsrail'e “ben sana topu atacağım, sen de bu topu taca çıkaracaksın” diyor. Biden Yönetimi'nin ateşkes ve rehine anlaşmasına yönelik girişimleri tam da bu şekilde yürüyor. ABD bu şekilde olmasını istememiş olsaydı, Gazze'de alenen soykırım yapan İsrail'e silah ve para akıtmaya devam etmez, Doğu Akdeniz'e uçak gemileri de göndermezdi. Demek ki ABD için, İsrail'in kalıcı bir ateşkes anlaşmasına razı edilmesinin zamanı henüz gelmedi. İsrail Ordusundan emekli olan Tümgeneral Yitzhak Brick Kasım 2023'te kendisiyle yapılan bir röportajda İsrail'in ABD'ye askerî bağımlılığını şu sözlerle özetliyordu: “Tüm füzelerimiz, mühimmatımız, hassas güdümlü bombalarımız, tüm uçaklarımız ve bombalarımız, hepsi ABD'den geliyor. Musluğu kapattıkları anda savaşmaya devam edemezsiniz. Hiçbir kabiliyetiniz yok. Herkes ABD olmadan bu savaşı sürdüremeyeceğimizi anlıyor. Nokta.”

Yeni Şafak Podcast
ABDULLAH MURADOĞLU - Demokratlar Yol Ayrımındalar

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 8, 2024 4:31


ABD Başkanı Joe Biden, Kasım'daki seçimlerde Donald Trump'ı yenemeyeceği, Başkan seçilse dahi bu görevini sağlıklı şekilde yerine getiremeyeceği gerekçesiyle adaylıktan çekilmesi yönünde bir baskıyla karşı karşıya. Demokrat cephede bu baskının gerekçesi, 81 yaşındaki Biden'ın bilişsel, duyusal ve fiziksel donanımın yetersiz olduğu kanaatine dayandırılıyor. Biden ise çekilmesi için öne sürülen tüm gerekçelerin sağlam olmadığını savunuyor. “Senato Demokratları” Biden'ı desteklemeye devam ederken Temsilciler Meclisi Demokratları ise ayak sürüyorlar. Şimdiye kadar sadece beş Demokrat vekil Biden'a “adaylıktan çekil” çağrısı yapmıştı. Ancak Biden'ın adaylıktan çekilmesini isteyenlerin sayısı bu beş Vekille sınırlı değil. ABD medyasına yansıyan bilgilere göre Pazar günü Temsilciler Meclisi'nin komitelerinde görev yapan Demokrat Vekiller ile Meclis Grubu'nun lideri Hakeem Jeffries arasında bir görüşme gerçekleşti. Bu kapalı görüşmede Vekiller Biden'ın adaylıktan çekilmemesi halinde Beyaz Saray'ı ve Senato'daki çoğunluklarını kaybedebileceklerini söylemişler. Görüşmeye katılan Vekillerin çoğuysa ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in aday olmasını istiyor imiş. Trump'ın Beyaz Saray'a geri dönmesi, yanı sıra Cumhuriyetçiler'in hem Meclis ve hem de Senato'da çoğunluk gücünü elde etmeleri Demokratlar'ın en büyük kâbûsu. ABD Yüksek Mahkemesi'nde muhafazâkâr yargıçların çoğunlukta olması da cabası. Demokratlar Yasama, Yürütme ve Yargı'nın Cumhuriyetçiler'in kontrolü altında olması halinde Amerika'nın şekil değiştirmesinden korkuyorlar. Bu yüzden Demokratlar cephesinde, Biden'dan ve Trump'tan daha genç ve daha cazip bir adayın yarışması daha doğru bir seçenek olarak görülüyor. Halihazırda Biden'ın Başkan adaylığı Demokratlar için bir krize dönüşmüş görünüyor. Bu krizin çözümünün anahtarıysa Biden'ın elinde. Biden kendi isteğiyle çekilmediği takdirde Demokratlar'ın başka bir adayla yola devam etme ihtimalleri çok zayıf. Bazı Demokrat stratejistlerse Biden'ın çekilmesi ve Kamala Harris'i desteklemesi halinde bu krizin felakete dönüşmesinin engellenebileceği görüşündeler. Demokratlar cephesinde sadece Harris değil daha başka isimler de telaffuz ediliyor. Ancak Harris'in adaylığı en pratik çözüm olarak görülüyor. Bunun sebeplerinden birisi de Başkanlık Seçim Kampanyası için toplanan bağışlar. Seçim Kampanyası finansmanıyla ilgili mevzuat gereğince kampanya fonlarına sadece Biden ve Harris'in erişim hakkı var. Biden, Harris lehine çekildiğinde kampanya fonları kaldığı yerden sorunsuz şekilde devam edebiliyor. Harris dışında bir isim aday olur ise “Biden-Harris Kampanyası”nın fonlarını kullanamayacak. Kampanya parası parçalara bölünerek daha çok Senato ve Temsilciler Meclisi için yarışan adaylar için harcanacak. Yeni Başkan adayı bu paranın sadece çok küçük kısmını kullanabilecek. Yeni bir adayın birkaç ay içinde tatmin edici ölçekte fon oluşturması ve kampanyasını sil baştan örgütlemesiyse çok çok zor görünüyor.

Yeni Şafak Podcast
KADİR ÜSTÜN - UKRAYNA'YA AMERİKAN YARDIMININ KADERİ

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Feb 15, 2024 5:46


ABD'nin Ukrayna'ya yardım akışını tehlikeye atan iç siyasi çekişmeler yeni bir aşamaya ulaştı. Sınır güvenliği sağlanmadan Ukrayna'ya yardıma destek vermeyeceğini ilan eden Cumhuriyetçiler, Biden'ın sınır güvenliği konusundaki tavizlerini yeterli bulmamışlardı. Daha doğrusu Trump'ın talebi doğrultusunda başkanlık seçimlerinde göçmenlik krizini kullanabilmek için meseleyi yokuşa sürmüşlerdi. Özellikle Temsilciler Meclisi'nde kabul gören bu stratejinin Senato Cumhuriyetçileri tarafından reddedildiğini gördük. 95 milyar dolarlık bir yardım paketini geçiren Senato, Ukrayna, İsrail ve Tayvan'a yardım konusunda topu Trumpçı Cumhuriyetçilere atmış oldu. Temsilciler Meclisi sınır krizini bahane ederek bu yardım paketini reddederse Rusya-Ukrayna savaşında da yeni bir döneme girilmiş olacak. Amerika'nın Kasım seçimlerine kadar ‘savaşa devam' ile ‘diplomatik çözüm' arasında bir tercih yapmaktan kaçınan ve mevcut durumu ‘idare' etmekle yetinen bir politika izlemesi şaşırtıcı olmayacak. SINIR GÜVENLİĞİ TARTIŞMASI Temsilciler Meclisi Sözcüsü Mike Johnson'ın İsrail'e 14 milyar dolarlık yardımı da içeren Ukrayna paketini gündeme alması, sınır güvenliği meselesinde taviz almadan Biden'ın istediğini vermek anlamına gelecektir. Amerikan sınırı yerine Ukrayna'nın güvenliğini öncelediği eleştirilerinin alıcısı zaten çok. Ayrıca Biden'la uzlaşı Trump'ın isteklerinin ve seçim stratejisinin de göz ardı edilmesi anlamına gelecektir. Bazı Cumhuriyetçi temsilciler İsrail'e yardımın riske atılmaması gerektiğini söyleyerek yardım paketine destek verebilir. Paketin siyasi pazarlıklarla bir şekilde geçirilmesi sağlanırsa, Trump'ın etkisi kısmen kırılmış olacak. Bunun önündeki en büyük engel de Johnson'ın tasarıyı gündeme almayı reddetmesi. Bu durumda Cumhuriyetçilerin önünde iki seçenek var: Ukrayna'ya yardım paketini Trump'ın seçim kampanyasına endeksli bir biçimde reddetmek veya İsrail'e yardımı bahane ederek Ukrayna'ya yardıma devam etmek. İki durumda da sınır güvenliği konusunda bir şey yapılmamış olacak ve temsilciler kendi seçmenlerine bu konuda hesap vermek zorunda kalacak. Dahası geçmiş seçimlerde gördüğümüz gibi Trump'ın gazabına uğramaları da cabası olacak. Cumhuriyetçi Parti'de hakimiyetini büyük oranda tesis etmiş olan Trump'ın merkeze yakın isimleri kontrol etmekte güçlük çektiğini İç Güvenlik Bakanı Mayorkas'ın görevden alma sürecinde gözlemledik. İlk oylamada merkez Cumhuriyetçi temsilcilerin ikna edilememesiyle görevinde kalan Mayorkas, daha sonra Trumpçıların baskıları sayesinde görevdeyken azil sürecine tabi olan ilk bakan olarak tarihe geçti. Trump'ın partideki ağırlığının bu seviyeye gelmesi, Ukrayna'ya yardım paketinin de ciddi tehlikede olduğunu gösteriyor. AMERİKAN DESTEĞİNİN ANLAMI Ukrayna'ya Amerikan yardımının kesilmesi, Batı ittifakını canlandırma iddiasındaki Biden için büyük bir darbe olur. Halihazırda geçen sene geçirilen yardım paketlerinin akışları devam ettiği için altı ayla bir sene ‘idare edecek' durumda olan Ukrayna'nın ateş gücünün şimdiden düştüğünü biliyoruz. Cephede savaşan askerler mühimmatlarını idareli kullanmaya çalışırken bir yandan da zırhlı araç yedek parçası konusunda şimdiden sorun yaşamaya başladı. Rusya'ya karşı ilerleyemeyen Ukrayna'nın Amerikan yardımından mahrum kalması önümüzdeki aylarda gerilemesi sonucunu dahi getirebilir. Sahada

Yeni Şafak Podcast
ABDULLAH MURADOĞLU - "SAVAŞ" MI KAZANDI, "BARIŞ" MI?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 23, 2024 5:09


eklendiği gibi 13 Ocak'taki Tayvan'da Başkanlık seçimlerini iktidardaki “Demokratik İlerleme Partisi”nin(DPP) adayı Lai Ching-te kazandı. Bu sonuçtan Çin mutsuz, ABD ise mutlu oldu. Ne ki “DPP” Tayvan Meclisindeki çoğunluğunu kaybetti. 113 üyeli Mecliste 52 vekil kazanan “Kuomin-tang(KMT)” ise “DPP”nin önüne geçti. “KMT”ye yakın iki bağımsız aday da Meclis'e girdi. “DPP 51” vekille ikinci, “Tayvan Halk Partisi” ise 8 vekille üçüncü parti oldu. Diğer yandan Tayvanlı seçmenlerin yüzde 60'ının Lai'ye oy vermediğini belirtmek gerekiyor. Meclis'te değişen dengeler sebebiyle Lai'nin istediği yasaları çıkarması için her iki partiyle uzlaşması gerekiyor. Böylece “Tayvan Halk Partisi” Mecliste “anahtar parti” rolü kazandı. Pekin'in Başkanlık seçimlerini kazanmasını umduğu “Kuomintang” seçim kampanyasını “Barış istiyorsan KMT'yi, savaş istiyorsan DPP'yi seç” söylemiyle sürdürmüştü. Ancak Lai'nin Başkan Tsai Ing-Wen'in “Çin ile gerilimi yönetme, ABD ile bağları sıkılaştırma” politikasını devam ettirmesi bekleniyor. Mevcut durumda bile Tayvan-Pekin ilişkisi ziyadesiyle gergin. 13 Ocak seçimlerinden sonra bir gelişme daha yaşandı. Pasifik'teki ada ülkelerinden “Nauru” Tayvan ile diplomatik ilişkisini kestiğini açıkladı. Bu karar Pekin'in Tayvan'ı diplomatik olarak tecrit etme girişimlerinin yeni bir halkasıydı. Nauru hariç, 2016'dan bu yana 9 ülke Tayvan ile ilişkisini kesti. Halihazırda Vatikan dahil, sadece 12 ülke Tayvan'ı tanımaya devam ediyor. Çin ile rekabetinde Tayvan'ı sıçrama tahtası olarak gören ABD bile Tayvan'ı diplomatik olarak tanımıyor. “Soğuk Savaş” döneminde “Sovyetler Birliği”nin etrafındaki çemberi daraltmak için Pekin'le yakınlaşan ABD, 1971'de BM'den çıkarılan Tayvan'ı resmen ortada bırakmış idi. ABD'de Çin'in en erken 2027'de, en geç 2030'da Tayvan'ı işgal edeceğine dair bir kampanya yürütülüyor. Amerika'daki Çin karşıtı şahinler, Pekin'in Tayvan adasını işgal etmek için askerî gücünü ABD ile baş edebilecek düzeye getirmeye odaklandığını savunuyorlar. Şahinlere göre mevcut durumda bile Çin donanması ABD donanmasıyla savaşacak güce ulaşmış bulunuyor. Trump döneminde “Ulusal Güvenlik Danışmanı” olarak görev yapan Robert O'Brien 14 Aralık 2023'te “National Review”da yayınlanan bir yazısında “Amerikan Kongresi”ndeki iki partinin yeni donanma gemilerinin inşası için mutabakata varmalarını şiddetle tavsiye ediyordu. Çin'e kıyasla ABD donanmasının çok vahim durumda olduğuna dikkat çeken O'Brien şöyle diyordu: “Deniz gücü ve deniz güvenliği için kritik öneme sahip bir sektörde Çin'in dünya lideri olmasına izin verdik. ABD derhal kamu ve özel gemi inşa kapasitesini yeniden canlandırmalıdır. Eğer bunu yapmazsak, Çin hiç şüphesiz Tayvan'ı işgal etme tehdidini gerçekleştirecek, Çin Donanması Güney Çin Denizi'ni kontrol edecek, birinci ada zincirindeki sulara hakim olacak, ABD ve müttefiklerine meydan okuyacaktır.” ABD için mesele Tayvan değil. Tayvan, ABD'nin Çin ile “Büyük Güç Rekabeti”nde jeo-politik ve jeo-ekonomik unsurlardan sadece birisi. Asıl mesele, Çin'in ekonomik-askerî yükselişini durdurmak. ABD'nin temel politikası, küresel hegemonik konumunu tehlikeye atabilecek bir rakibin ortaya çıkmasını engellemek. Bu bağlamda Çin, ABD için ‘seçilmiş düşman' rolünde.

Yeni Şafak Podcast
KADİR ÜSTÜN - TRUMP'I DURDURMAK MÜMKÜN MÜ?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 2, 2024 5:24


Eski Başkan Trump'ın aday adaylığının engellenmesi çabaları, Maine Eyalet Sekreteri Shenna Bellows'un aldığı kararla yeni bir boyut kazandı. Kasım 2024 seçimlerinde Amerikan başkanının mahkemeler tarafından mı yoksa halk oyuyla mı seçilmesi gerektiği tartışmasına daha önce değinmiştim. Bu tartışmanın temelinde Trump'ın 6 Ocak olaylarındaki rolü itibariyle ABD'ye bir başkaldırı eylemi içerisinde olduğu ve 14. madde gereğince aday olamayacağı tezi var. Buna dayanarak Colorado Eyalet Yüksek Mahkemesi'nin verdiği karar Trump'ın seçim pusulasında yer almasını engelliyordu. Maine eyaletinden gelen karar aynı teze dayanıyor ancak burada bir mahkeme kararından ziyade daha açıktan bir siyasi müdahale olarak görülebilecek eyalet sekreterinin kararı var. 14. madde çabalarının kaderi Anayasa Mahkemesi tarafından alınacak karara bağlı olacak ancak Maine eyaletindeki idari karar gibi pusula dışı bırakma hamlelerinin Trump'ın siyaseten işine yaradığı söylenebilir. Trump'ın adaylığı konusunda 14. maddenin işletilmesinin önündeki en ciddi engellerden biri eski Başkan'ın 6 Ocak olaylarında oynadığı rolün hukuki bir süreçle net biçimde ortaya konulmamış olması. Halihazırda Özel Savcı Smith'in yürüttüğü soruşturma Trump'ın söylem ve eylemlerinin devlete karşı kalkışma olup olmadığını ortaya koyabilir. Ancak böyle bir hukuki süreç nihayete ermeden Trump'ın 6 Ocak kalkışmasının parçası olduğu ve dolayısıyla 14. madde üzerinden adaylığının engellenmesi gerektiği tezinin siyasi olduğu algısı güçleniyor. Trump'ın seçmene derin devlet ve Demokratların iş birliği yaparak kendisine karşı bir komplo içinde olduğu anlatısının alıcısı milyonlar var. Bu kitlelerin bir kısmı ne olursa olsun zaten Trump'a destek verecek. Diğer bir kesim ise Trump'ın kalkışmaya katıldığının hukuken sabit bulunmasından etkilenebilir. Mahkemenin sabit bulduğu bir mahkûmiyet olmadığı şu anki durumda, Trump'ın seçime girmesinin engellenmesi çabalarının siyasi hamleler olduğu algısı güçlenmiş oluyor. Hukuki ve idari süreçlerin kendisini durdurma konusunda senelerdir sonuçsuz kaldığı göz önünde bulundurulduğunda, Trump'ın liderliğinin farklı dinamikler tarafından beslendiğini unutmamak gerekiyor. Cumhuriyetçi Parti içindeki sisteme tepkili Trumpçı tabanın adeta bir kült şeklinde hareket etmesi, Trump'ın adaylığını kaçınılmaz kılan faktörlerin en önemlisi olarak öne çıkıyor. Bunun yanı sıra 2016 ön seçimlerinde gördüğümüz gibi parti içindeki bölünmüşlük ve bunun yansıması olarak çok sayıda zayıf adayın ortaya çıkması Trump'a karşı tek aday üzerinde uzlaşılmasını imkânsız hale getiriyor. Medyanın gündeminde kalma konusunda da uzman olan Trump, en son göçmenlerin ‘Amerika'nın kanını zehirlediği' şeklindeki Hitlervari söylemiyle öne çıktı. Meksika sınırındaki göçmen krizini aşırı söylemler üzerinden siyasi fırsata çevirme konusunda mahir olan Trump, Biden'ın bu konudaki zayıf görüntüsünden de yararlanmayı başarıyor. Demokratların elindeki hukukun ‘illegal göç' konusunda bir şey yapmayıp Trump'ı engelleme derdinde olduğu algısının Cumhuriyetçi tabanda karşılığı olduğunu söylemek mümkün.

Yeni Şafak Podcast
ABDULLAH MURADOĞLU - DAHA FAZLA REKABET, DAHA FAZLA JEOPOLİTİK...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 1, 2024 5:17


Dünyanın değişen güç dengeleri küresel sistemde köklü reformları zorunlu kılıyor. Ancak ABD küresel sistem üzerindeki hegemonyasından vazgeçmek istemiyor. Dünya 2024'e “Büyük Güç Rekabeti”nin yeni bir soğuk savaş eşliğinde şekillenmesiyle birlikte giriyor. ABD ve Batı'nın dünya ekonomisi içindeki payları giderek azalırken, Çin'in ve orta güçlerin paylarıysa giderek artıyor. Halihazırda ABD dünyanın birinci ekonomisi, ancak Çin bir adım gerisinde. Hatta satın alma gücü bakımından Çin ABD'yi geçmiş bulunuyor. ABD ve Batı'nın “finansal” tabanlı ekonomik modeliyse küresel sınırlarına dayanmış durumda ve gidecek yeri kalmadı. Oysa 30 yıl kadar önce, Sovyetler Birliği'nin tarih sahnesinden çekilmesiyle birlikte Batılı elitler, “tarihin sonu”nu ilan etmiştiler. Bu görüşe göre bir model olarak “BATI” insanlığın ulaştığı son noktaydı. ABD'nin tek baskın güç olduğu ara dönemin bir yanılmasa olduğu çıktı. Sovyetler'in tasfiyesinden sonra Batı'nın kusurları da ortaya çıktı. Uluslararası şirketlerin üretimlerini Çin başta olmak üzere Asya ülkelerine kaydırmaları kapitalizmin merkez ülkelerinde çok ciddi ekonomik ve sosyal sorunlara yol açtı. ABD'de Trump'ın siyasi bir figür olarak yükselişi, İngiltere'nin “AB”den çıkışı bu sorunların derinleştiğinin göstergesiydi. Yanı sıra Avrupa'da aşırı Sağ yükselişe geçti ve ana akım partileri bile dönüştürmeye başladı. Bütün bu emareler ABD ve Batı'nın ekonomiden kaynaklanan güçlerinin azalmasıyla ilgili. Gelinen noktada, ABD'de “finansal tabanlı stratejik plânlama”dan “ulusal teknoloji tabanlı strateji plânlama”ya geçiş konusunda ciddi tartışmalar yaşanıyor. Liberal ekonominin küreselleşmesinden ABD'nin artık zarar gördüğüne ilişkin tartışmalar Amerikan iç siyasetinin başlıca konusu oldu. Nitekim liberal küreselleşmenin savunucusu olan Biden Yönetimi bile Trump'ın Çin'e karşı, hatta Avrupa Birliği'ne karşı çıkardığı gümrük tarifelerini iptal etmek bir yana devam ettirmek zorunda kaldı. Trump döneminde ABD çok taraflı “Trans-Pasifik Ortaklığı Anlaşması”ndan (TPP) çekilmişti. Biden Yönetimi bu anlaşmaya da geri dönemedi. 2020'de Başkan seçilen Joe Biden, Obama'nın “Hint-Pasifik” odaklı politikasını ilerletmek istedi. ABD'nin Afganistan'dan çekilmesi, keza İsrail'in Arap ülkeleriyle sözde ‘İbrahimî Anlaşmalar' yapmasını sağlayarak Ortadoğu'da işleri yoluna koymak bununla ilgiliydi. Trump'ın başlattığı İbrahimî Anlaşmalar süreci, ABD'nin sözde taahhüt ettiği “iki devletli çözüm”ün daha derin bir uykuya yatırılmasını içeriyordu. Biden'ın Hindistan-Körfez-İsrail merkezli Avrupa'ya açılan bir koridor inşa etme girişimi de Hint-Pasifik politikasının ürünü. Hamas'ın 7 Ekim'de gerçekleştirdiği operasyonlar hem İbrahimî Anlaşmaları bağlamında ‘Filistin devleti'nin ölüm uykusuna yatırılmasını, hem “Avrupa koridoru” girişimini akamete uğrattı. Gazze'de İsrail'in yürüttüğü soykırım savaşıysa, ABD'nin jandarmalığını yaptığı sözde kurallara dayalı liberal uluslararası sistemin ne kadar çürük temellere dayandığını ifşa etti

MADpodcast
Aşırı Sıcağın Şakası Olmayan Etkileri: Sıcak Dalgasından Kaçmak | Tuğba Uçar

MADpodcast

Play Episode Listen Later Dec 11, 2023 22:11


İklim krizi genellikle 20-30 yıl sonra hayatımızı kötü etkileyecek bir risk olarak algılanıyor. Peki durum gerçekten böyle mi? Halihazırda gündelik hayatta iklim krizi nasıl etkilere yol açıyor? Sıcak dalgalarını toplumun farklı kesimleri nasıl deneyimliyor? Bu soruları araştırdığımız “Ev İçi Isı Konforu” projemiz kapsamında yeni bir podcast serisiyle karşınızdayız: “Aşırı Sıcağın Şakası Olmayan Etkileri”.Yurttaşların sıcaktan etkilenme deneyimlerini görünürleştirmeyi amaçladığımız bu serinin ilk bölümünde proje katılımcılarımızdan Tuğba Uçar ile 14-15 Temmuz 2023 aşırı sıcak döneminde yaşadıkları üzerine sohbet ettik. İklim göçü, betonlaşma, mahalle kültüründeki eski sosyalleşme/serinleme pratiklerini ele aldık.Mekanda Adalet Derneği - - - - - Görünürlük Beyanı: IMPETUS projemizi destekliyor. IMPETUS, 101058677 numaralı hibe sözleşmesi kapsamında Avrupa Birliği'nin Horizon Europe araştırma ve inovasyon programı tarafından finanse edilmektedir. Bununla birlikte, ifade edilen görüşler ve fikirler yalnızca yazar(lar)a aittir ve Avrupa Birliği'nin veya Avrupa Araştırma Yürütme Ajansının (REA) görüşlerini yansıtması gerekmez. Bunlardan ne Avrupa Birliği ne de hibe veren makam sorumlu tutulamaz.

MADpodcast
Aşırı Sıcağın Şakası Olmayan Etkileri: Yazın Açık Havada Tarlada Çalışmak | Yusuf Kahveci

MADpodcast

Play Episode Listen Later Dec 11, 2023 14:27


İklim krizi genellikle 20-30 yıl sonra hayatımızı kötü etkileyecek bir risk olarak algılanıyor. Peki durum gerçekten böyle mi? Halihazırda gündelik hayatta iklim krizi nasıl etkilere yol açıyor? Sıcak dalgalarını toplumun farklı kesimleri nasıl deneyimliyor? Bu soruları araştırdığımız “Ev İçi Isı Konforu” projemiz kapsamında yeni bir podcast serisiyle karşınızdayız: “Aşırı Sıcağın Şakası Olmayan Etkileri”.Yurttaşların sıcaktan etkilenme deneyimlerini görünürleştirmeyi amaçladığımız bu serinin ikinci bölümünde İstanbul Çeperi'nde Toprağa Dönüş video serimizi izleyenlerin hatırlayacağı Akasya Tarım'dan Yusuf Kahveci ile sıcakların çalışma süreçlerini nasıl etkilediği üzerine sohbet ettik. Sıcak çarpması, topluluk destekli tarım, ve süreçte karşılaştıkları diğer zorlukları ele aldık.Mekanda Adalet Derneği- - - -Görünürlük Beyanı: IMPETUS projemizi destekliyor. IMPETUS, 101058677 numaralı hibe sözleşmesi kapsamında Avrupa Birliği'nin Horizon Europe araştırma ve inovasyon programı tarafından finanse edilmektedir. Bununla birlikte, ifade edilen görüşler ve fikirler yalnızca yazar(lar)a aittir ve Avrupa Birliği'nin veya Avrupa Araştırma Yürütme Ajansının (REA) görüşlerini yansıtması gerekmez. Bunlardan ne Avrupa Birliği ne de hibe veren makam sorumlu tutulamaz.

Dünya Trendleri
Dijital Bankacılık ve Geleceğin Finans Dünyası - Konuk: Av. Dr. Davut Gürses

Dünya Trendleri

Play Episode Listen Later Dec 7, 2023 32:48


186.Bölümde Av. Dr. Davut Gürses konuğum oldu. Çalışma hayatına serbest avukatlık ile başlayan Gürses; sırasıyla, banka müfettişliği, yasal uyum sorumlusu, hukuk müşaviri ve bölüm müşaviri olarak bankalarda/finans sektöründe çalışmıştır. Halihazırda, kurucusu ve ortağı olduğu PACTA Hukuk Bürosu'nda mesleki çalışmalarına devam etmektedir. Kendi alanında bir çok kitap yayınlamıştır. Son kitabı "Dijital Bankaların Faaliyet Esasları ile Servis Modeli Bankacılığı'' hakkındadır. ING Katkılarıyla...   Bu bölüm ING KOBİ DİJİTAL hakkında tanıtım içerir. (00:00) - Açılış (01:25) - Av. Dr. Davut Gürses'i tanıyoruz. (02:24) - Yeni nesil finans ve hukuki konulara nasıl bakıyor? (03:27) - Dijital bankacılığın geleneksel bankacılık sisteminden nasıl farklı olduğunu ve neden bu kadar popüler hale geldiğini açıklar mısınız? (06:18) - Gelecekte dijital bankalar nasıl görünecek? Klasik banka şubeleri yok olur mu? (10:18) - Dijital bankaların faaliyetlerini düzenleyen ve denetleyen hukuki çerçeve hakkında genel bir açıklama yapar mısınız? (12:55) - Dijital bankalar, müşteri verilerini nasıl korur ve gizliliği nasıl sağlar? Bu konuda hangi hukuki düzenlemeler geçerlidir? (20:52) - Müşterilerin dijital banka hesaplarını güvende tutmak için kullanılan kimlik doğrulama yöntemleri hakkında konuşabilir misiniz? (25:20) - Farklı ülkelerdeki hukuki düzenlemelerin dijital bankacılık üzerindeki etkileri hakkında nasıl düşünüyorsunuz? (31:28) - Kitap önerileri Dijital Bankalar - https://www.dr.com.tr/Kitap/Dijital-Bankalar/Huseyin-ocal/Egitim-ve-Sinav-Kitaplari/Akademik-Kitaplar/Diger/urunno=0002009058001 Hukuki Açıdan Dijital Bankacılık ve Servis Modeli Bankacılığı - https://www.onikilevha.com.tr/yayin/2569/hukuki-acidan-dijital-bankacilik-ve-servis-modeli-bankaciligi (32:13) - Kapanış Av. Dr. Davut Gürses - https://www.linkedin.com/in/av-dr-davutgurses/ Sosyal Medya takibi yaptın mı?   Twitter - https://twitter.com/dunyatrendleri Instagram - https://www.instagram.com/dunya.trendleri/ Linkedin - https://www.linkedin.com/company/dunyatrendleri/ Youtube - https://www.youtube.com/c/aykutbalcitv Goodreads - https://www.goodreads.com/user/show/28342227-aykut-balc   aykut@dunyatrendleri.com Bize bağış yapıp destek olmak için Patreon hesabımız – https://www.patreon.com/dunyatrendleri

Yeni Şafak Podcast
Kadir Üstün - Gazze krizinde Biden'ın öncelikleri

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 11, 2023 4:51


Hamas'ın İsrail'e saldırıları sonrasında ABD'nin İsrail'i uluslararası arenada koruyan ve destekleyen tavrının devamını görmek şaşırtıcı olmadı. Biden yönetimi İsrail'in kendini savunma hakkına sahip olduğunu ve bu ülkeye tam destek verdiğini açıklamanın yanında, ABD'nin bir savaş gemisini bölgeye gönderdi. Savaş gemisi sevkinin çatışmaların bölgesel bir savaşa dönmesi durumunda ABD'nin müdahale etmekten çekinmeyeceği mesajını verdiği açık. Ancak aynı zamanda bunu bir önleyici adım olarak da görmek mümkün zira Biden başkanlık seçimine bir yıl kala İran'la bölgesel bir çatışmaya gidecek bir yoldan kaçınmak istiyor. ABD'nin İran'la esir takası anlaşması sağlamasından birkaç hafta sonra gerçekleşen Hamas saldırısı, Biden yönetimini zor duruma sokuyor. Halihazırda Cumhuriyetçiler tarafından İran'a gidecek 6 milyar dolarlık fon yüzünden ağır eleştiri alan Biden, İsrail'e destek verirken İran'la çatışmaya gidecek bir tırmanıştan kaçınacaktır. İran'ın bölgede ABD'ye fazlaca maliyet üretebileceğinin farkında olan Biden yönetiminin İran'ın Hamas saldırılarında rolü olup olmadığının bilinmediği yönündeki açıklamaları da bu minvalde değerlendirilmeli. Biden yönetiminin İran'ı hedefe koyma lüksü olmadığını söylemek mümkün. Biden'ın Ortadoğu barışı için güçlü çaba göstermemiş olması bu konuda Netanyahu'dan umudu kestiğinin en önemli işareti olmuştu. İsrail iç siyasetindeki gelişmeler dolayısıyla endişe belirten Biden, Netanyahu'yu Washington'a davet etmek istemediğini belli etmişti. Tekrar seçildiği takdirde İran'la nükleer anlaşma yapmak istediğinin en somut göstergesi de 6 milyar dolarlık esir takası anlaşması olmuştu. Ukrayna'ya yardımda zorlanan Batı ittifakının lideri olarak İran'la bölgesel bir mücadelenin maliyetinin farkında olan Biden, İsrail'in Gazze operasyonlarının öngörülemez bir bölgesel çatışmaya dönüşmesini istemeyecektir. NETANYAHU'NUN AÇMAZLARI İsrail'de sertlik yanlılarının sesi güçlenirken Netanyahu yönetimi savaş söyleminin gereğini yapmak zorunda hissediyor. Ancak Gazze'yi yerle bir etmeye kalkması durumunda çatışmanın Lübnan'daki Hizbullah'ı da denkleme sokması söz konusu olabilir. İsrail'in Hizbullah'la çatışmayı göze alması hem iki cephe açması hem de İran'ı çatışmanın içine çekmesi anlamına gelebilir. Bu yüzden operasyonlarını en azından şimdilik Gazze'yle sınırlandırmak zorunda kalabilir. Hamas'ın elinde yüksek sayıda rehine olduğu için İsrail'in Gazze'ye saldırılarında ölçülü olması gerekecektir. Mevcut durumda İsrail'in ülke içinde birlik görüntüsü verme ihtiyacı Netanyahu'nun siyasi olarak en azından kısa vadede işine gelecektir. İsrail içinde sertlik yanlıları Hamas'a şimdiye kadar fazla tolerans gösterildiğini savunuyor. Netanyahu'nun ülke içinde yargının yapısını değiştirme çabasının İsrail halkını böldüğünü ve bunun dış düşmanları unutturduğunu söyleyen bu isimler durumun sakinleştiği aşamada siyasi hesaplaşmaya gireceklerinin sinyallerini veriyor. Dolayısıyla Netanyahu önümüzdeki aylarda bir yandan Hamas'a sert cevap vermek, bir yandan esirlerin takasını sağlamak, bir yandan da yaşananların hesabını vermek zorunda hissedecek görünüyor.

Yeni Şafak Podcast
Abdullah Muradoğlu - Asya-Pasifik'te ‘statüko'yu kim bozmak istiyor?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 1, 2023 4:06


Çin'i “varoluşsal tehdit” olarak gören Washington, Pekin'in ABD'yi küresel sahnedeki ayrıcalıklı yerinden etmek istediğini de savunuyor. Pekin ise ABD'nin Çin'in ekonomik yükselişini durdurmaya odaklandığını düşünüyor. Dünyanın en büyük iki ekonomisi arasında yaşanan rekabet, “Yeni Soğuk Savaş” olarak tanımlanıyor. “Yeni Soğuk Savaş” nitelemesini kabul etmeyen ABD'nin, “eski Soğuk Savaş”ın oyun kitabını Çin ile “Büyük güç rekabeti”ne uyarlamaya çalıştığıysa gözden kaçmıyor. ABD'nin şimdi “Hint-Pasifik” olarak etiketlediği “Asya-Pasifik”te Çin'i askerî olarak çevrelemeye yönelik ittifak girişimleri, eski Soğuk Savaş döneminde uygulanan “Sovyetler Birliği'ni çevreleme stratejisi”yle benzeştiriliyor. Bir süredir ABD Başkanı Joe Biden ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping arasında bir iletişim kopukluğu yaşanıyor. İki ülkenin Savunma Bakanlarını da kapsayan kopukluğun en önemli sebeplerinden birisiyse, ABD'nin Tayvan'ı silahlandırma girişimleri. Tayvan, ABD'nin Çin ile Yeni Soğuk Savaşı'nın en kritik bağlantısı ve kaldıraç unsuru haline geldi. ABD Tayvan'ın Çin'in parçası olduğunu resmen kabul ediyor. Çin'in ikinci en büyük ekonomi olmasıyla birlikte ABD'nin Tayvan politikası değişmeye başladı. ABD “Tek Çin” politikasına bağlı olduğunu taahhüt etmesine rağmen, Tayvan'a ilişkin girişimleri Pekin'i rahatsız edecek düzeylere ulaştı. Biden Yönetimi Çin ile “Başkan'dan Başkana” iletişim ve diyalog kurmak için bir süredir girişimlerde bulunuyor. Pekin ise Biden Yönetimi'nin söylemleriyle eylemleri arasındaki bariz çelişkiler sebebiyle bu girişimleri geri çeviriyor. Halihazırda ABD ve Çin arasında giderek derinleşen bir “güvensizlik krizi” yaşanıyor. Krizin kısa sürede çözülmesiyse zor görünüyor. “The Atlantic” dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Jeffrey Goldberg geçtiğimiz Perşembe günü ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Goldberg Blinken'a “Şu anda ABD ve Batı'nın demokratik çıkarları için Rusya mı daha büyük bir tehdit yoksa Çin mi?” sorusunu yöneltiyordu. Soruya verdiği cevapta Blinken, Çin'in askerî, ekonomik ve diplomatik kapasitesinin yanı sıra dünyanın dört bir yanındaki varlığıyla uluslararası sistemi şekillendirmeye çalışmak konusunda Rusya'dan çok daha büyük bir kabiliyete sahip olduğunu vurguluyordu. Blinken'ın cevabı medyada “Çin ABD için en büyük tehdit” olarak yer buldu. Çin'in askerî, ekonomik ve diplomatik olarak dünyada “hakim güç” olmak istediğini öne süren Blinken, “Bu amaca ulaşmak için ne yaptığına bağlı olarak da işler bir yöne, ya da başka bir yöne kayabilir. Ama bence temelde Çin'in, Şi Cinping'in peşinde olduğu şey bu” diyordu. Çin'in liberal olmayan bir dünya düzeni istediğini belirten Blinken, ABD'nin şekillendirmeyi umduğu dünyanın Çin'in tercih edebileceği dünyadan çok farklı göründüğünü söylüyordu. Blinken, ABD'nin Asya-Pasifik'teki müttefik ağını genişletme ve pekiştirme çabalarında başarılı olduğunu savunuyor. Yeni Delhi'deki “G-20 Zirvesi”nden hemen sonra ABD ile Komünist Parti yönetimi altındaki Vietnam arasında “Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması” imzalanmıştı. Blinken'a göre anlaşma pek çok açıdan olağanüstü ve yakın tarihin en sıra dışı hikâyelerinden biriydi. Blinken anlaşmanın kısmen Çin ile ilgili endişelerden kaynaklandığını itiraf ediyordu. Blinken “Stratejik Ortaklık Anlaşması”nın Vietnamlıların ABD ile güçlü ve daha kapsamlı bir ortaklığa sahip olma arzusunu yansıttığını belirterek, “Vietnam'da olağanüstü bir enerji, olağanüstü bir girişimci genç sınıfı, inanılmaz derecede genç bir nüfus görüyorsunuz ve bunlar ABD'ye ilgi duyuyorlar. Bu da tarihin olağanüstü, fevkalade bir değişimi” diyordu. Çin'in Tayvan'la ilgili statükoyu değiştirmek için ortalığı karıştırmaya çalıştığını, ABD'ninse müttefikleriyle birlikte ‘statüko'yu korumak istediğini öne süren Blinken şöyle diyordu:

Yeni Şafak Podcast
Mehmet Metiner - Değişim dediğiniz şey nedir söyler misiniz?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 13, 2023 4:47


Değişim büyülü bir kelime. Bilen bilmeyen, hakkı olan olmayan herkesin diline pelesenk ettiği bu kelime, akıbeti rüzgar tarafından belirlenen yaprak misali. Siyasal alana taşındığında bu kelimenin kifayetsiz muhterisler tarafından nasıl suistimal edildiğini gördüğümüzde bu güzel kelime adına elbette üzülüyoruz. Baksanıza, değişime evvela kendilerinden başlaması gereken mebzul miktarda kişiler, kendilerini bir yere taşımak için değişim kelimesini nasıl da siyasi bir suikast silahı olarak kullanmaya başladılar. Herkes değişim demeye başladı. Başarısızlıkları tescilli olanlar da, bugüne değin hiç bir başarısı olmayanlar da...  Sahi nedir değişim? Bir başarısızlığın hemen ardından gündeme taşınan değişimin içinde ne var? Sadece başarısız olan kişiyi değiştirmek mi, yoksa onu başarısız kılan zihinsel paradigmayı değiştirmek mi? En geniş anlamda sormak lazım: Değişim isteyenler değişim adına ne vadediyorlar? Başarısızlığın ana sebeplerinin nereden kaynaklandığını eni-konu tespit etmeden başarısızlığı bir kişiye fatura edip hesaplaşma süreci başlatanların evvela kendilerine bakılmasında yarar vardır. Bakmak lazım elbette. Değişim isteyen kişiler gerçekte geçmişlerinde başarı öyküsü olan kimseler midir veya halihazırda yürüttükleri görevlerinde takdire şayan bir başarının altına koyan kimseler midir? Değişim iddiası, inandırıcılık ister. Gerçekten başarılı bir dününüz veya bugününüz varsa iddianız kabul görür. Değilse kişisel ihtiraslarınızın kurbanı olduğunuz varsayılır. Halihazırda yürüttüğünüz görevlerinizde değişim adına gözle görülür bir fark ortaya koyamamışsanız, çok büyük iddialarla girdiğiniz bir seçimde de yenilmişseniz, o vakit değişim iddianız, siyasal yeni bir kliğe dönüşmenizi sağlar ama sizi toplum nezdinde güvenilir kılmaz. Dahası, kendi partinizde baş olmayı başarsanız bile toplum sizi kendine baş kılmaz. Dolayısıyla baş olarak girdiğiniz ilk seçimdeki yenilgiden sonra sizin başkasına yaptığınızı değişim iddiası üzerinden bu kez birileri size yapar. Bazı partilerdeki durum bundan ibaret. Değişim isteyenler de aslında niçin değişim istediklerini veya neyi değiştirmek istediklerini bilmezler. Sadece bir başarısızlığın ertesinde doğan siyasal boşluğu kendi şahsi iktidarları için kullanmak isterler. İhanetle gelen, ihanetle gider. Değişim iddiasıyla gelen, dahası partisini iktidara taşıyamazsa koltuğu bırakacağını söyleyen kişi, girdiği her seçimde yenilmesine rağmen, en fenası partisini küçültmesine rağmen sözünde durmaz, koltuğunu bırakmaz, hatta aslında yenilmediğini, kazanımla çıktığını iddia eder. Çevresini değiştirerek yoluna devam kararı alır. Kendisiyle birlikte değişimin gerçek-leşeceğini ve partisinin de iktidara taşınacağını söyleyen kişi, gün gelir kendisi de aynı taleple karşı karşıya kalır. Dün kendisinin elindeki o güçlü değişim silahı artık kendisine yönelmiştir. Değişim iddiası o yüzden bir bumerang gibidir. Dün sizin elinizde başkasının başını düşürmeye yarayan o büyülü kelime, bugün sizin başınıza yönelmiş bir silaha dönüşür.

Yeni Şafak Podcast
Abdullah Muradoğlu - Torba yasa Cumhuriyetçiler'i böldü..

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 24, 2022 4:42


117. Amerikan Kongresi'nin “Temsilciler Meclisi” ve “Senato” kanatları 1.7 trilyon dolarlık Bütçe Tasarısı'nı onayladı. Oylamalardan hemen önce Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski'nin Washington'ı ziyaret etmesi ve ABD Kongresi'nde konuşması dikkat çekiciydi. “Torba Yasa” Ukrayna'ya 45 milyar dolarlık yardımı da içeriyor. Böylece Ukrayna savaşının başlangıcından bu yana ABD yardımlarının miktarı neredeyse 100 milyar dolara yaklaştı. ABD Başkanı Joe Biden'ın imzalamasıyla birlikte yürürlüğe girmesi beklenen tasarı Senato'da 18, Temsilciler Meclisi'ndeyse 9 Cumhuriyetçi'nin desteğini aldı. Halihazırda Demokratlar 435 üyeden oluşan Meclis'te 5 sandalye fazlasıyla çoğunluktalar. Demokratlar'ın kontrol ettiği Senato'daysa durum 50'ye 50 şeklinde. Kasım seçimleriyle Cumhuriyetçiler 9 sandalye fazlasıyla

Yeni Şafak Podcast
ABDULLAH MURADOĞLU - Seçimlerin kaderi “Latinler”in elinde..

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 7, 2022 5:00


ABD'de bugün yapılacak ara seçimlerde “Temsilciler Meclisi”nin tamamı, “Senato”nun ise üçte biri yenilenecek. Birçok eyalette ise valilik seçimlerinin yanı sıra eyalet meclisi seçimleri yapılacak. Bu seçimler de son derece kutuplaşmış bir siyasî iklim içerisinde gerçekleşiyor. Halihazırda Demokratlar “Beyaz Saray”ı, “Temsilciler Meclisi”ni ve “Senato”yu kontrol ediyorlar. Ancak her iki Meclis'te “Demokratlar” ile “Cumhuriyetçiler” arasındaki fark çok dar. Anketler Cumhuriyetçiler'in “Temsilciler Meclisi”nde çoğunluğu sağlayacaklarını, “Senato”da ise Demokratlar'ı zorlayacaklarına dair sinyaller veriyor. Ara seçimler 2024'teki Başkanlık seçimlerinin kaderini etkileyeceği için taraflar arasında kıyasıya rekabet yaşanıyor.

Yeni Şafak Podcast
Abdullah Muradoğlu - Amerikan seçimlerinde Trump faktörü

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 23, 2022 4:38


ABD'de 8 Kasım'da yapılacak olan “ara seçimler” için kıyasıya bir mücadele söz konusu. Ara seçimlerde Temsilciler Meclisi'nin tamamı, Senato'nun ise üçte biri yenilenecek. Yanı sıra bazı eyaletlerdeyse valilik seçimleri yapılacak. Sadece bir dönem Başkanlık yapan Donald Trump, 2024'te yeniden seçilmek için ara seçimlerden bir “zafer” çıkarmak peşinde. İkinci dönem için Başkanlık seçimlerini kaybeden Başkanlar genellikle aktif siyaseti bırakmalarına rağmen Trump'ın Cumhuriyetçi Parti üzerindeki nüfuzunu daha da pekiştirdiği söylenebilir. Trump, Başkanlığı döneminde kendisine “sadakat” göstermeyen Cumhuriyetçi vekilleri yeniden seçtirmemek için çalışıyor. Trump'ın hedefinde Başkanlıktan azledilmesine ilişkin oylamalarda aleyhinde oy kullanan Vekiller var. 2020 seçimlerinin çalındığına dair iddialara destek vermeyen Cumhuriyetçi Vekiller, Senatörler ve Valiler de Trump'ın hedefindeydi. Temsilciler Meclisi için Trump'ın desteklediği adayların büyük kısmı ön seçimleri kazandılar. Trump Senato adaylıklarındaysa daha düşük bir performans gösterdi. Trump, Senato eski liderlerinden Mitch McConnell başta olmak üzere “Ana Akım Cumhuriyetçiler”le de savaş yürütüyor. Hatta Trump, McConnell ve eşini hedef alan mesajlar yayınladı. McConnell'ın Tayvan doğumlu eşi Elaine Chao, Trump'ın kabinesinde Ulaştırma Bakanıydı. Chao, 6 Ocak 2021'de ABD Kongresi'nin Trumpçı gruplarca işgal edilmesine tepki olarak istifa etmişti. Trump, Senato Cumhuriyetçileri'nin lideri McConnell ile 6 Ocak'tan bu yana görüşmedi. Trump döneminde Başkan Yardımcısı olan Mike Pence ise genellikle “Trumpçı” bir çizgi izlemekle birlikte 2020 seçimlerinin sonuçlarını bozmaya yönelik girişimlere rağbet etmedi. Pence'in yanı sıra, 2020 seçimlerini meşru gören Cumhuriyetçi vekiller, senatörler, Valiler Trumpçılar tarafından “hain” veya “sahte Cumhuriyetçi” olarak etiketlendiler. Ara seçimler için adaylık yarışlarına da Cumhuriyetçiler arasındaki bu “iç savaş” damgasını vurdu. Trump'ın hedefi “Temsilciler Meclisi” ve “Senato”da daha geniş tabanlı destek elde etmek. Yukarıda ifade ettiğim gibi Trump “Temsilciler Meclisi” için hedefini tutturmuş görünüyor. Kamuoyu araştırmaları Cumhuriyetçiler'in Temsilciler Meclisi'nde çoğunluğu kazanacakları, Demokratlar'ın ise Senato'da çoğunluklarını koruyacakları yönünde sinyaller veriyor. Halihazırda Demokratlar Temsilciler Meclisi'nde çok az bir farkla çoğunluktalar. 100 üyelik Senato'da ise Cumhuriyetçiler ve Demokratlar 50'ye 50 olarak temsil ediliyorlar. ABD Başkan Yardımcısı Senato Başkanlığı görevini de üstlendiği ve kritik oylamalarda oy kullanabildiği için Senato'nun kontrolü Demokratlar'ın elinde. Demokratlar daha avantajlı görünseler bile Senato'yu kontrol etme gücünü kaybetmeleri ihtimal dahilinde tabii. Cumhuriyetçiler'in ABD Kongresi'nin iki kanadında çoğunluğu kazanmalarıysa Biden'ı çalışamaz hale getirecektir.

Yeni Şafak Podcast
Yusuf Dinç - Routes İstanbul'a geliyor

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 17, 2022 4:34


Dünyada havacılığın en önemli etkinliklerinden birisi olan Routes World 2022 Konferansı'nı takip ediyorum. Las Vegas'taki etkinliğin kapanışında konferans, 2023 için törenle Türkiye'ye devredilecek. Havayolu işletmeciliğinin 4000 profesyoneli önümüzdeki sene bu ay İstanbul'da olacak. İşbirliklerini geliştirmek için önemli bir atılım imkânı bulunacak. Birinci elden, 2013 yılında yine Las Vegas'ta düzenlendikten sonra havalimanının performasını katladığını öğrendik. Hem THY hem İGA İstanbul Havalimanı mevcut performanslarını geliştirmek için 2023 konferansıyla önemli adım atmış olacak. Fuar süresince İstanbul Havalimanı standına duyulan ilgi de bunu gösterdi. Hem sektörün parlayan yıldızı olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başyapıtım diye adlandırdığı İstanbul Havalimanı'nın zihinlerdeki konumu da başkaydı. ACI verilerine göre pandemi havacılık sektörünü hacim bakımından 20 yıl geriye götürmüş durumda. Sektör, 2019 yılı performansının yarısından fazlasını 2020 yılında kaybetmiş. 2021 yılında kaybın bir kısmı telafi edilse de sektör %40 geride. 2022 için küresel ölçekteki belirsizlikler nedeniyle kaybın 4'te birinin geri kazanılamayacağı hususunda herkes hemfikir. İstanbul içinse hikâye farklı. Hala 2019'un %18 gerisinde ama dünyaya göre çok daha hızlı toparlanıyor. Sağlık altyapısı, işlerin pandemi sürecinde korunmasına dönük politikalar tanıtılması ve yatırımın zamanlaması bu toparlanmada İGA CEOsu Kadri Samsunlu'ya göre belirleyici oldu. Sektörün 2040 yılında bugünkünün iki katına çıkacağı düşünülüyor. Büyük potansiyeliyle İstanbul Havalimanı'nın bir havacılık merkezi olarak 2040'tan önce buralara çıkmış olacağı öngörülüyor. Halihazırdaki altyapı da bunun için yeterli. İstanbul Havalimanı'ndan ayda 100 binden fazla uçuş gerçekleşiyor. Yani günde 3000, dakikada 2 uçuş oluyor. Havalimanı günlük 200 bin civarı yolcu tarafından kullanılıyor. Yani mevcut kapasitesini kullandığında İstanbul Havalimanı'ndan dakikada 4 uçuş gerçekleşecek ve 500 bine dayanan yolcu günlük olarak limandan hizmet alacak. Bu süreçte havalimanının teknoloji adaptasyonu da artacak. Yapay zeka ile uçuş ve yolcu sayısı artışına rağmen süreçlerin etkinliği korunacak. Açıkçası ben vizyoner bir yaklaşımın İstanbul Havalimanı'nın ilk gününden bu yana korunarak geliştirildiğini anlıyorum. 15 yıl içinde yıllık 200 milyon yolcu gibi sektörün tahayyülünün çok ötesindeki bir hedefe ilerleniliyor. Tabii tüm bu çerçeve THY'nin yükselen performasından ve geliştirdiği paydaşlıklardan bağımsız okunamaz. THY'nin önümüzdeki süreçte bu hedeflere uyumlu olarak büyüyeceği düşünülüyor. Bu daha fazla THY yatırımı demek. Diğer taraftan kapasitenin bir bölümünün diğer havacılık işletmelerince karşılanacağı bekleniyor. Halen 79 yolcu ve 21 kargo taşımacısı İstanbul Havalimanı'nı kullanıyor. İGA yeni kullanıcıların dahil olmasının ve kapasitenin gerçekleştirilmesinin stratejilerini yapıyor. Şimdilik 20 ilave yolcu ve 11 ilave kargo taşımacısının daha portföye kazandırılmasının çalışmaları yapılıyor. Routes World'e bu bakımdan hayli anlam yükleniyor. Tüm bu çerçeve İstanbul vizyonunun kanal, turizm, liman, finans merkezi gibi bileşenleri ve Türkiye'nin tümüne yayılan vizyon yatırımlarıyla beraber düşünülünce ulaşılamaz hedefler değil gibi geliyor. İstihdama yapacağı ilave katkı ve yolcu başı 30 EUR civarı olan uçuş payı hariç tesis içi hizmetlerden geliriyle bu hedeflerin ekonomi için ne denli önemli olduğunun da farkında olmak lazım. İGA'nın kamuya aktaracağı toplam 25 milyar dolarlık gelirle yapılacak yatırımların da hem Türkiye'ye hem İstanbul Havalimanı ve THY'ye yapacağı katkıyı da göz önünde bulundurduğumu söylemek isterim. Altyapı yatırımlarından elde edilecek gelirler, yeni altyapı yatırımları için Bakan Adil Karaismailoğlu'nun vizyonunun önemli bir parçası. İstanbul Havalimanı'nın tek eksiği olan metronun tamamlanmasıyla transit yolcu sayısının artması ve bunun şehir ekonomisine yapacağı katkı vesaire de cabası.

Medyascope.tv Podcast
Türkiye'nin Suriye politikası: 11 yılda ne oldu?

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Aug 12, 2022 47:25


Editör: Sahra Atila Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 13. Büyükelçiler Konferansı'nın kapanışı dolayısıyla düzenlenen basın toplantısında Suriye konusuyla ilgili açıklama yaptı. Çavuşoğlu “Rejimle muhalifleri bir şekilde barıştırmamız lazım, bağlantısızlar toplantısında da Suriye Dışişleri Bakanı ile ayaküstü sohbetim oldu” dedi. Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada ise “Bu çerçevede, Türkiye sahada ateşkesin muhafaza edilmesinde ve Astana ve Cenevre süreçleri vasıtasıyla Anayasa Komitesi'nin kurulmasında öncü rol oynamış, muhalefete ve Müzakere Heyetine siyasi süreçte tam destek vermiştir. Halihazırda, rejimin ayak sürmesi nedeniyle bu süreç ilerlememektedir. Sayın bakanımızın dün ifade ettiği hususlar da buna işaret etmektedir” ifadeleri yer aldı. Güne Bakış'ta bu akşam Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhat Güvenç ve Medyascope yorumcusu Aydın Selcen, Türkiye'nin Suriye politikasını değerlendirdi. Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3bYsyJ8

Yeni Şafak Podcast
Abdullah Muradoğlu - Kissinger fena çarpıttı!

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 19, 2022 4:23


Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş neredeyse 4 aya ulaştı. Savaşın ne zaman, hangi şartlarda son bulacağı konusundaki belirsizlik ise sürüyor. Batı'dan gelen yardım ve silah desteğine rağmen Ukrayna ordusu kan kaybediyor, Rusya ise Ukrayna'nın doğusunda ve güneyinde toprak kazanımlarını artırıyor. ABD ve İngiltere'nin Ukrayna'da savaşın uzamasından yana olduğu biliniyor. Halihazırda Biden Yönetimi'nin tutumunda ciddi bir değişiklik görünmüyor. ABD'de Ukrayna meselesinde dış politika seçkinleri arasında keskin farklılıklar olduğuna daha önceki yazılarımda değinmiştim. “Gerçekçiler” olarak bilinen bazı stratejistler “NATO”nun Doğu'ya genişlemesinin ABD'nin ulusal çıkarlarıyla çeliştiğini savunurken, Liberal ve Neocon şahinlerse bu görüşlere çok sert tepki gösteriyorlar. ABD'de” Real-politikçiler”in duayeni olarak görülen 99 yaşındaki Henry Kissinger ise 23 Mayıs'ta Davos'ta gerçekleşen “Dünya Ekonomik Forumu”nda yaptığı konuşmada Ukrayna'nın Rusya ile uzlaşması gerektiğini savundu. Richard Nixon'ın Başkanlığı döneminde Ulusal Güvenlik Danışmanı ve Dış İşleri Bakanı olarak görev yapan Kissinger ABD'nin Çin ile diplomatik ilişkisinin mimarıydı. “Soğuk Savaş” döneminde kurulan bu ilişki, Sovyetler Birliği'ni çevreleme politikasının ürünüydü. ABD'nin halihazırda en yaşlı ve en kurnaz stratejisti olan Kissinger şimdi de Rusya'nın Çin'in Avrupa'daki en ileri karakolu olmaması gerektiğini savunuyor. Bu yüzden Kissinger Ukrayna ile Rusya'nın 24 Şubat öncesindeki pozisyonlarına dönmelerini salık veriyordu. Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski ise 1938'de İngiltere ve Fransa'nın Hitler'e verdikleri tavizleri hatırlatarak “Kissinger'ın takvimi 2022 değil, 1938 gibi görünüyor” diye konuştu. Aslında Kissinger öteden beri Ukrayna'nın kendi haline bırakılmasını savunuyor. Rusya yanlısı milislerin Şubat 2014'de Kırım'ın kontrolünü ele geçirmelerinden sonra “Washington Post”ta kaleme aldığı yazısında Kissinger, Ukrayna'nın NATO'ya katılmaması gerektiğini savunuyordu. Kissinger'a göre Ukrayna ne “Doğu”nun ne de “Batı”nın bir diğerine karşı ileri karakolu olmamalıdır. Tam aksine Ukrayna'nın Doğu ve Batı arasında köprü işlevi görmesi gerektiğini savunan Kissinger, Ukrayna'nın da Finlandiya gibi “tarafsız” olmasını tavsiye ediyordu. Kissinger'ın Davos konuşmasına en sert tepkilerse ABD'deki Neoconlar'dan ve Liberal Şahinler'den geldi. ABD'nin en yakın müttefiki olan İngiltere'de de tepkiler çok sertti. Kissinger'ın Davos konuşması İngiliz medyasında kalın harflerle manşetlerdeydi. Amerika'nın yaşlı tilkisi belki de kişisel tarihinde ilk kez Batı'da bu denli şiddetli tepkinin hedefi oluyordu. Rusya'ya yaptırım uygulanmasına destek vermeyen ülkelerdeyse Kissinger'e övgüler yağdı. Örnek vermek gerekir ise, Dubai merkezli İngilizce “Gulfnews” gazetesinin yayın yönetmeni Muhammed Almezel 13 Haziran'da kaleme aldığı yazıda Rusya ile uzlaşma arayan Avrupalı liderlerin Kissinger'den esinlendiklerini belirtiyordu. Almezel, ABD'nin baskısı altında olan Avrupa Birliği'nin kafası karışmış politikasının Rusya ile Ukrayna arasında arabuluculuk kabiliyetini zayıflattığını vurguluyordu. Almezel “AB” liderlerinin baskıları göğüsleyerek Kissinger'ı dinlemeleri halinde kıtalarına tarihi bir iyilik yapmış olacaklarını da belirtiyordu. Amerika'da nüfuzlu askerî stratejistlerden Edward Luttwak ise Ukrayna'da her iki tarafın da tehlikeli bir çıkmaza girdiklerini belirtiyordu. Luttwak'a göre çıkmazdan kurtulmanın tek yolu, “Luhansk” ve “Donetsk”te halk oylaması yapılmasıdır. Halk oylamanın sonuçlarını iki tarafın da kabul etmesi gerektiğini belirten Luttwak, Rusya'nın Kırım'dan ise asla vazgeçmeyeceğini söylüyor. Luttwak, ABD ve Batı'nın yardımlarının Ukraynalılar'ın sahada savaş kazanması için yeterli olmadığını, dolayısıyla Kiev'in de bu çıkmazdan kurtulmak isteyeceğini belirtiyor.

Yeni Şafak Podcast
Abdullah Muradoğlu - Latin Amerika'da güç rekabeti..

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 12, 2022 4:53


Ö nceki Pazar yazımda Çin'in Güney Pasifik'teki ada ülkelerine yönelik çok taraflı anlaşmaları içeren ‘jeo-diplomatik' hamlelerine yer vermiştim. Yanı sıra Avustralya'nın ABD'nin “Hint-Pasifik politikası” çerçevesinde Çin'in hamlelerini püskürtmeyi amaçlayan girişimlerine değinmiştim. ‘Yükselen Çin' ABD için baş edilmesi elzem olan birinci öncelikli jeo- ekonomik hasım. Yükselen Çin'in etkisiyse Avrasya ile sınırlı değil. Çin'in, Afrika ve Latin Amerika'daki diplomatik hamleleri ve yatırımları yerleşik küresel egemen ABD'nin radarına çoktan girdi. ABD Latin Amerika'yı “arka bahçesi” olarak görüyor. 1823'te ABD Başkanı James Monroe tarafından ilân edilen “Monroe Doktrini” kıta dışı bir gücün kendi sistemini ‘arka bahçe'ye sokma girişimini doğrudan ABD'yi hedef alan bir girişim olarak görüyor. ABD'nin batı yarım küresindeki emperyalist-kapitalist genişlemesinin ifadesi olan bu Doktrin Latin Amerika'da 19. Yüzyıldan 21. Yüzyıla kadar uzanan müdahaleleri ve darbeleri meşrulaştırma aracı oldu. Latin Amerika halklarının hafızasında darbelerin ve işgallerin sebebiyet verdiği felaketlerin anılarıysa hâlâ canlı. Haiti'lilerin dediği gibi, “darbeyi vuran unutur, yarayı taşıyan hatırlar”. Latin Amerika'da ibre 2000'lerden itibaren Çin'e dönmeye başladı. Çin'in alt kıta ile ticareti 2002'de yaklaşık 18 milyar dolar idi. Bu rakam 2021'de 449 milyar dolara ulaştı. Rakamın 2035'de 700 milyar doları geçeceği tahmin ediliyor. Halihazırda Çin, Latin Amerika'nın büyük ekonomileri için en büyük ticaret ortağı. Çin'in Latin Amerika'da büyüyen etkisi Pekin'in “Tek Çin” politikasına diplomatik desteği de artırıyor. Birçok Latin Amerika ülkesi Tayvan'dan uzaklaştı. Uzun lafın kısası, alt kıta, ABD ve Çin arasındaki küresel güç rekabetinin alanı oldu. 6-10 Haziran günleri arasında ABD'nin Los Angeles şehrinde “ Amerikalar Zirvesi gerçekleşti. Zirvenin ana teması “Sürdürülebilir, Dayanıklı ve Adil Bir Gelecek İnşa Etmek” olarak ilân edilmişti. Zirve'nin gündemindeyse Göç, Gıda Güvenliği ve İklim Değişikliği öne çıkarılmıştı. Analizcilere göreyse Zirve, Çin'in Latin Amerika'da giderek büyüyen ayak iziyle ilgiliydi. İlki 1994'de ABD'nin Miami şehrinde gerçekleşen “Amerikalar Zirvesi” bugüne kadar Latin Amerika'nın beklentilerine cevap vermedi. ABD'nin Latin Amerika'ya üstenci bakışıysa pek değişmedi. ABD'nin Çin'in ekonomik nüfuzunu kırmaya yönelik girişimleriyse sonuç vermedi. ABD'nin Çin'in yatırım ve kredi hamlelerinin Latin Amerika'yı borç tuzağına doğru çektiği yönündeki propagandası da tutmadı. Zira Latin Amerikalılar bildikleri “Borç Tuzağı”nın ABD'nin askerileştirilmiş neo-liberal politikalarının ürünü olduğunu çok çok iyi hatırlıyorlar. Venezuella'nın meşhur lideri Hugo Chavez 2009'da Trinidad-Tobago'da gerçekleşen Zirve'de ABD Başkanı Obama'ya Uruguaylı yazar Eduardo Galeano'nun “Latin Amerika'nın Kesik Damarları” başlıklı kitabını hediye etmişti. Galeano Avrupalı sömürgeci güçlerin kıtanın 500 yıllık yağmalanmasının hikâyesini anlatıyordu. Bu 500 yılın yaklaşık 200 yılından ise ABD sorumluydu. Galeano kitabında ABD'nin Latin Amerika'ya sözde yardım çabaları içinse ”bizi felçli insan yapanların şimdi bize tekerlekli sandalye vermeye hakkı var mı” diye soruyordu.

Yeni Şafak Podcast
Bülent Orakoğlu - Türkiye'nin Suriye'ye yeni bir harekatı durumunda ABD ve Rusya anlaşacak mı?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later May 31, 2022 6:43


Türkiye, Kuzey Suriye'ye yapacağı yeni askeri harekat ile 2019 yılında Amerika ve Rusya'nın ayrı ayrı yaptıkları mutabakata uymayarak PKK/PYD terör örgütünü Suriye sınırında kendi kontrolleri altındaki bölgelerden 30 kilometre derinliğe çekmemeleri nedeni ile meşru müdafaa hakkını kullanacak. Zira bu süreçte PKK/YPG terör örgütü ABD'nin açık, Rusya'nın örtülü destekleriyle Suriye topraklarının yaklaşık üçte birini işgal etmişti. YPG/PKK terör örgütü Suriye'nin kuzeyindeki Azez, Mare, Bab, Cerablus, Afrin, Tel Abyad ve Rasulayn ilçelerini sık sık ağır silahlarla özellikle sivilleri hedef alıyor. Teröristler eylemlerinde ABD ve Rus yapımı roketatar ve havan toplarının yanında TOW füzesi, Çok Namlulu Roket Atar (ÇNRA), Katyuşa ve Grad Füzesi gibi gelişmiş ağır silahlar kullanıyor. Örgütün sivilleri hedef alan terör saldırılarında Türkiye sınırına 18 kilometre uzaklıktaki Halep'in Tel Rıfat ilçesi, sınıra 30 kilometre uzaklıktaki Halep'in Münbiç bölgesi ile sınırdaki Aynularab (Kobani) ilçesi öne çıkıyor. Nitekim örgüt, bu bölgeleri terör saldırılarında üs olarak kullanıyor. YPG/PKK'lı teröristler, mutabakatlara göre çekilmesi gerek bölgelerden, Fırat Kalkanı Harekatı, Zeytin Dalı Harekatı ve Barış Pınarı Harekatı bölgelerinde emniyeti sağlayan Türk güvenlik güçlerini hedef alıyor ve muhalif savaşçıların mevzilerine sızma girişimlerinde bulunuyor. YPG/PKK TERÖR ÖRGÜTÜ BU SALDIRILARI ABD BAŞTA OLMAK ÜZERE NATO ÜLKELERİNİN SÖZDE MÜTTEFİKLERİMİZİN(!) SİLAHLARIYLA GERÇEKLEŞTİRİYOR Türkiye, başta ABD olmak üzere NATO üyelerinin çoğunun ikiyüzlülüğüne rağmen terörle mücadelede, meşru, hukuki ve ahlaki duruşunu bozmuyor. Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliği gündeme geldiğinde aynı tutarlı tavrını korudu. Diğer NATO ülkelerinin de terör örgütü PKK ve FETÖ'ye destek vermemesi konusunda uyarılarda bulundu. Ancak müttefik gibi görünen ABD, Almanya başta, NATO ülkelerinin büyük bir kısmı gerçekte terör örgütleri ile ittifak halindeler. ABD'nin terör örgütü YPG/PKK'yı açıktan desteklemesi, terör örgütüne yeni nesil ağır silahlar ve lojistik ve eğitim desteği vermesi Türkiye'ye S-400 alımı nedeniyle yaptırım uygulaması nasıl 'müttefik' sorusunu sormamıza neden oluyor? ABD TÜRKİYE'NİN GÜVENLİK BÖLGE OLUŞTURMA STRATEJİSİNE NEDEN KARŞI? Türkiye 2016 yılından bu yana 911 kilometreyi aşan Suriye sınırı boyunca uzanan 30 kilometre derinliğinde bir güvenli bölge oluşturmaya çalışıyor. Bu amaçla 24 Ağustos 2016'da Fırat Kalkanı, 20 Ocak 2018'de Zeytin Dalı, 9 Ekim 2019'da Barış Pınarı, 27 Şubat 2020'de Bahar Kalkanı Harekâtı yapıldı. Bu askeri harekatlarla Türkiye ulusal güvenliğini tehdit eden terör koridorlarını parçalamıştı. Türkiye'yi terör örgütleriyle kuşatma planı yapan NATO müttefikimiz ABD'den başkası değildi. Türkiye, 9 Ekim 2019'da Suriye'nin kuzeyinde başlattığı Barış Pınarı Harekatı esnasında ABD ve Rusya ile ayrı ayrı mutabakatlar yaptı. BPH'nin 8'inci gününde dönemin ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence'in Türkiye ziyaretinde, Amerikan tarafı, örgütün sınırdan 20 mil (yaklaşık 32 kilometre) güneye çekileceği sözünü verdi ancak Washington yönetimi bu taahhüdünü yerine getirmedi. Rusya da Ekim 2019'da Türkiye ile BPH sırasında vardığı mutabakatla terör örgütünü Tel Rıfat ve Münbiç'ten tüm unsurlarıyla çıkarmayı taahhüt etti. Moskova yönetimi ayrıca, M4 yolu üzerinde ve BPH sahası dışında kalan alanda teröristlerin sınırdan itibaren 30 kilometre dışarı çıkartılacağı teminatını verse de bu sözlerini yerine getirmedi. Halihazırda terör örgütü YPG/PKK, söz konusu mutabakatlara rağmen belirlenen sınırlardan ve bölgelerden çekilmeyerek işgalini sürdürüyor. Üstelik terör örgütü .

Yeni Şafak Podcast
Abdullah Muradoğlu - Bir tazı, iki tavşan..

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Apr 3, 2022 4:32


Amerikan dış politika elitleri arasında Çin ve Rusya'yı “ikiz tehdit” olarak gören ciddi bir eğilim söz konusu. Bu bağlamda “Liberal Enternasyo- nalistler” ile “Neoconlar”ın bakış açıları şahin bir çizgide çakışıyor. Dış politikada “Real politikçiler” veya “Realistler” olarak bilinen kesimler ise bu görüşlere bir hayli mesafeliler. Hem Liberal Enternasyonalistler ve hem de Neoconlar, “Realistler”e adeta savaş açtılar. Hedefe konulan ilk isimlerden biriyse, yıllar önce NATO'nun Doğu'ya Genişlemesini eleştiren siyaset bilimci Prof. John Mearsheimer olmuştu. Diğer yandan sıkı Trumpçı Cumhuriyetçiler özellikle “Rusya” konusunda kendilerini “Neoconlar”dan ve “Merkezci-Cumhuriyetçiler”den ayrıştırıyorlar. Benzer bir ayrışma “Demokrat Parti”nin ana akım Merkezci kanadıyla daha Sol'daki kanatları arasında da yaşanıyor tabii. “Demokrat Parti” ve “Cumhuriyetçi Parti”nin merkezci kanatları arasındaysa Rus ve Çin karşıtlığı konusunda ciddi bir çelişki söz konusu değil. Kendilerini Trumpistlerden, Merkezci Cumhuriyetçilerden ve “Neoconlar”dan ayıran “Ulusal Muhafazâkârlar” ise ABD'nin Çin ve Rusya ile yeni Soğuk Savaşı'na karşılar. Bu kesime göre “Rusya” Avrupalıların çözmesi gereken bölgesel bir sorundur, Çin ise, ABD için doğrudan bir tehdit oluşturmuyor. Çin ve Rusya'yı küresel düzenin önde gelen iki büyük çözücüsü olarak gören şahinler ABD'nin her iki güce karşı aynı anda savaş vermesi gerektiğini savunuyorlar. Buna göre Washington ve müttefikleri Rusya ve Çin'i aynı anda caydırabilecek, gerekirse yenilgiye uğratabilecek eş-zamanlı savunma stratejisi geliştirmelidirler. “Amerikan Askeri-Endüstriyel Kompleksi”yle bağlantılı Şahinler, Biden Yönetimi'nin ulusal savunma stratejisini biçimlendirmek için yoğun bir çaba harcadılar. “Foreign Policy” dergisinde Şubat'ta Matthew Kroenig tarafından yayınlanan bir yazı şahinlerin bakış açısını çok açık şekilde yansıtıyordu. Kroenig, 2020'de Oxford Üniversitesi tarafından yayınlanan “Büyük Güç Rekabetinin Dönüşü: Antik Dünyadan ABD ve Çin'e Otokrasiye Karşı Demokrasi” başlıklı kitabıyla da tanınıyor. Halihazırda Atlantik Konseyi Scowcroft Strateji ve Güvenlik Merkezi Direktör Yardımcısı görevi yapan Kroenig, “Foreign Policy” dergisindeki makalesinde Washington'un Çin ve Rusya ile ayn anda savaşa hazır olmak zorunda olduğunu savunuyordu. Kroenig bu yargısını yazısının başlığına kadar taşımıştı. ABD'nin Avrupa ve Hint-Pasifikler arasında bir seçim yapmasının hata olacağını savunan Kroenig Washington ve müttefiklerinin Rusya ve Çin'i aynı anda caydırabilecek ve gerekirse yenilgiye uğratabilecek eşzamanlı bir savunma stratejisi öneriyordu. Kroenig'e göre ABD ve Batılı müttefikleri küresel GSYİH'nın yaklaşık yüzde 60'ına sahip oldukları için Rusya ve Çin'e karşı askeri güç dengesini lehlerine sağlayacak durumdalar. Askeri harcamaların eski Soğuk Savaş dönemindeki oranları yakalaması gerektiğini savunan Kroenig, ABD'nin rakiplerinin yerel avantajlarını dengelemek için nükleer silahlara daha fazla güvenebileceğini bile ifade ediyordu. Yeni Soğuk Savaş'taki karşı güçlerin öncekinden çok daha tehlikeli olduklarını savunan Kroenig, ABD'nin eski Soğuk Savaş taktik kitabından yararlanmasını salık veriyordu. Yazarın, Biden Yönetimince ABD Kongresi'ne sunulması geciktirilmiş olan 2022 Ulusal Savunma Strateji Belgesi'ni etkileme çabası gözden kaçmıyordu.

Hayata Dair Sohbetler
Ne Haldeyiz?

Hayata Dair Sohbetler

Play Episode Listen Later Jan 14, 2022 52:41


Bölüm 57: Almanya bizi neden kıskanıyor? Ölünün arkasından konuşulur mu? Muta nikahı tarifeleri... Halihazır, arzuhal, behemehal, hasbihal, her halükarda, ilmihal... "Hal"in her halini ve tüm kelime anlamlarını konuşurken ülkenin ve dünyanın hali ne olacak konusuna da değinen Ali İsmet ve Murat sosyoloji, din ve diğer kavramlar üzerinden ne halde olduğumuzu tartışıyorlar. Canlı Yayın Tarihi: 4 Şubat 2021

Yeni Şafak Podcast
Abdullah Muradoğlu - Daha İyi Bir Dünyaya Uyanmak..

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 2, 2022 4:23


20. yüzyılın ilk yarısı iki dünya savaşıyla, geri kalan ikinci yarısıysa “Soğuk Savaş” ve “vekalet savaşları”yla geçti. Bu uzun 40 yıl 1980'lerin sonlarında Sovyetler Birliği'nin havlu atmasıyla son buldu. Ne ki insanlık daha iyi bir dünyaya uyanamadı. Soğuk Savaş'ın örttüğü birçok sorun ifşâ oldu. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra servet ve gelir dağılımındaki eşitsizlik giderek arttı. Neo-liberal finansal düzen 1997 ve 2007'de küresel ölçekte mali krizlere yol açtı. “Finansal kapitalizm” tarafından sarmalanan dünya ekonomisi hâlâ 2007-2008 krizinin etkisi altında bocalıyor. Aslında “neo-liberalizm” bitmiş bir hikâye ama bu hikâyenin anlatıcıları ölü atı kırbaçlamaya devam ediyorlar. Öyle anlaşılıyor ki, yeni bir hikâye uyduruluncaya kadar zırhlı bir kadavra halindeki neo-liberalizme “diri” muamelesi yapılacak. Halihazırda dünyamız “gemisini kurtaran kaptan” güdülenmesiyle “neo-merkantilizm” denen eski modele doğru evriliyor. Birçok uzman 16. ve 17 yüzyıl ekonomilerine damgasını vuran neo-Merkantilizmin liberal kapitalist sistemin içerisinde saklı şekilde yaşamaya devam ettiğini savunmuştular. Kapitalist dünya sisteminin “Merkez” ülkeleriyle “Çevre” ülkeleri arasındaki eşitsizliğin bir sebebi de buydu tabii. “Ezel” dizisinin 38. bölümünde kabadayı Ramiz Karaeski kumarhaneci Jilet Ahmet'in iş tutuş raconunu “parayı bir tuhaf dağıtırdı, ne varsa elinde, gene döner dolaşır onun elinde kalırdı” diye özetliyordu. “Kumarhane Kapitalizmi” olarak da nitelenen Liberal kapitalist sistem de Jilet Ahmet raconuyla çalışıyor. Dünya ekonomisinden elde edilen artık finansal değer, dönüp dolaşıp Merkezlere dönüyor. 2022'ye 'Yükselen Çin' ve 'Yerleşik Güç Amerika' arasındaki 'Yeni Soğuk Savaş'ın naralarıyla girdik. Küresel ekonomik sistem içerisinde palazlanan Çin bir yeni merkantilizm modeli olarak görülüyor. Ne var ki Amerika'da Trump döneminden itibaren neo-merkantilizme yelken açtı. Liberal demokrasinin muhafızlığına soyunan Amerika derin bir demokrasi krizi yaşıyor. ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşlarıysa küresel jeo-ekonomik savaşın kılıç şakırdatmalarıdır. Frank Herbert'in efsanevi bilim-kurgu romanından sinemaya aktarılan “Dune: Çöl Gezegeni” filmi yeni merkantilizmin vahşi doğasının nasıl göründüğünü anlamak için öğretici olabilir. Bir eleştirmense “Dune: Çöl Gezegeni” filmini 1966'da gösterime giren ünlü Amerikan kovboy filmi “İyi, Kötü ve Çirkin”e atıfla “İyi, Kötü ve Baharat” başlığıyla yorumlamayı seçmişti.

Yeni Şafak Podcast
Yasin Aktay - Yeni Maarif Ve İstihdam Meselelerimiz

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 11, 2021 6:05


Türkiye'de üniversiteleşme oranının son yıllarda kaydetmiş olduğu artış, yüksek eğitim alanında eskiden fazlasıyla mustarip olduğumuz bir açığın kapatılması yönünde alınan bir tedbirin mübalağası seviyesine gelmiş durumda. Halihazırda 8 milyonu aşmış olan üniversite öğrencisi sayısı bütün gelişmiş ülkelerin de ilerisine gittiğimiz tuhaf bir endeks ortaya koymaktadır. Tuhaflık elbette artan üniversite öğrencisi sayısının ülkenin sosyolojik gelişiminin ve ihtiyaçlarının ötesine geçmiş olmasında. Üniversite öğrenci sayısının nüfusa oranla Almanya, İngiltere ve ABD'den daha fazla olması bir açıdan övgüye değer bir şey olabilir ama bir başka açıdan hızla tedbir almayı gerektiren başka sorunların da göstergesidir. Gerçi bazı karşılaştırmaları yaparken hem Türkiye'nin hızla gelişen bir toplum ve ekonomi olduğunu hem de genç nüfus oranının da diğer ülkelere nazaran daha fazla olduğunu da gözönünde bulundurmak gerekiyor. Almanya gibi genç nüfusun iyice azaldığı bir ülkede öğrenci sayısının 3 milyon gibi düşük bir seviyede olması ayrıca Almanya'nın yükseköğretim konusundaki özel politikasına veya uyguladığı modele bağlanmalı. Bu yönden Almanya ve ABD arasında dahi ciddi farklar vardır. Aslında bizim bu noktaya nereden geldiğimizi hatta neden geldiğimizi hatırladığımızda hedefe ulaşıp orayı aşmış olduğumuzu söyleyebiliyoruz bugün. Çıkış noktasında, yani bundan 20 yıl öncesine kadar üniversiteye kabul neredeyse açıktan ideolojik ve sınıfsal aidiyet konusu olarak görülüyor ve öyle uygulanıyordu. Üniversite sayısı sınırlı, kontenjanları her yıl yükseköğretime başvuranların çok azını karşılayabilecek düzeydeydi. Bu yüzden talebi kısmak için ağır sınavların yanısıra kontenjanların kapasitelerin de altında tutulması, başörtüsü yasağı ve katsayı uygulamaları da seçme ve yerleştirmede örtük kriterlerin işlemesini sağlıyordu. 2002 yılında üniversite sınavlarına giren 1 milyon 700 binden sadece 135 bini yerleşebiliyordu mesela. Geriye kalanlar ne halleri varsa onu görmeye terkediliyordu. Her yıl yüksek öğretim talebinde bulunup alamayan gençler istihdam dünyasında eğitim seviyelerine göre iş bulabiliyordularsa ne ala, ancak bu da aslında mümkün olmuyordu. Üniversiteye giremeyenler umutsuz ve çaresiz işsizler olarak hayata atılıyorlardı.

Acilci.Net Podcast
Acil Serviste Deksmedetomidin Kullanımı

Acilci.Net Podcast

Play Episode Listen Later Oct 18, 2021 7:41


Acil servis pratiğimizde sedasyon ve analjezi önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle yoğun bakımlarda sıklıkla kullanılan ve acil serviste de kullanımı yaygınlaşan ajanlardan biri olan deksmedetomidin hakkında yazmak istedim. Keyifli okumalar! Etki Mekanizması Selektif bir alfa-2 reseptör agonisti olan deksmedetomidin, sempatik sinir uçlarından noradrenalin salınımını azaltır ve sempatolitik etki gösterir. Sedatif etkisini ise beyin sapında yer alan locus coeruleus üzerinden yapar. Analjezik etkilerini de merkezi sinir sistemi ve medulla spinalisteki alfa-2 reseptörleri üzerinden gösterir.​1​ Doz Ülkemizde kullanılan preparatların ‘terapötik endikasyonlar' kısmında, deksmedetomidinin yoğun bakım ünitelerinde tedavi esnasında başlangıçtan itibaren entübe edilmiş ve mekanik olarak ventile edilen hastaların sedasyonunda endike olduğu ve 24 saati aşmayan sürelerde sürekli infüzyon şeklinde uygulanması gerektiği bilgisi yer almaktadır. Yükleme dozu 10 dakika içinde 1.0 mikrogram/kg'dır. Halihazırda entübe edilmiş ve sedasyon altındaki hastalarda, 0.7 mikrogram/kg/saat şeklinde başlangıç infüzyon oranı ile deksmedetomidine geçiş yapılabilir ve bu doz istenilen sedasyon düzeyine ulaşılacak şekilde 0.2-1.4 mikrogram/kg/saat doz aralığında ayarlanabilir. ​2​​3​ Başlıca özellikler: Karaciğerde metabolize edilir. (KC yetmezliğinin derecesine bağlı doz ayarlaması gerekebilir. Böbrek yetmezliğinde doz ayarlaması gerekmez.)Dağılım yarı ömrü yaklaşık 6 dk'dır.Hipotansiyon ve bradikardi yapabilir.Bolus dozu hipertansiyonu indükleyebilir.Solunum depresyonuna neden olmaz.Yaşlı hastalarda (>65 yaş) doz azaltımı düşünülmelidir.Gebelik kategorisi C'dir.Kontraendikasyonlar: Allerji, ileri kalp bloğu (2. ve 3. derece), kontrolsüz hipotansiyon, akut serebrovasküler durumlar  Çalışmalar 1624 erişkin hastayı kapsayan ve yedi çalışmanın dahil edildiği bir sistematik derlemede​4​, yoğun bakımdaki mekanik ventile hastalarda deksmedetomidin etkinliği ile propofol, midazolam ve lorazepam gibi sık kullanılan sedatifler karşılaştırılmış ve deksmedetomidinin mekanik ventilasyonun ortalama süresini %22 kısalttığı (%95 GA %10-%33; dört çalışma, 1120 katılımcı, düşük kaliteli kanıt) ve sonuç olarak yoğun bakımda kalış süresini %14 azalttığı (%95 GA %1-%24; beş çalışma, 1223 katılımcı, çok düşük kalitede kanıt) gösterilmiştir. Dahil edilen tüm yan etkiler arasında en sık bradikardi görülmüş ve insidansında iki kat artış gözlenmiştir (RR 2.11; %95 GA 1.39-3.20; altı çalışma, 1587 katılımcı, çok düşük kalite kanıt). 99 çalışmanın dahil edildiği 6833 hastanın randomize edildiği ve trakeal entübasyon sırasında hemodinamik yanıtlar üzerine deksmedetomidinin etkilerini plasebo ile karşılaştıran bir reviewde, deksmedetomidin grubunda sistolik kan basıncı (−21.8 mmHg (%95 GA -26.6 ila -17.1, p

Gerçek gazetesi
Koronavirüs'ün ilacı: Yaygın test, yüksek oranda aşılama

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Sep 8, 2021 4:29


Koronavirüs'ün ilacı: Yaygın test, yüksek oranda aşılama Koronavirüs hız kesmeden hasta etmeye ve can almaya devam ediyor. Günlük vaka sayıları 20 binin üzerine çıktı, ölümler ise 250'nin üzerinde seyrediyor. Virüsün yayılmasını ve ölümleri durduracak en etkili yöntem, Gerçekgazetemizde hep vurguladığımız gibi, nüfusun en az %85'ini olabildiğince hızlı şekilde aşılamanın (toplumsal bağışıklığa ulaşılmasının) yanı sıra, vaka ve ölüm sayıları sıfırlanana kadar maske-mesafe önlemlerinin uygulanmasını sağlamak, topluma yaygın PCR testi yapıp hastaları tespit etmeye ve bu kişileri karantina- izolasyona almaya devam etmek. Aşılama yavaş, test sayısı az Hükümet, bu gerçeğe rağmen aşılamada ve diğer önlemleri uygulamada kötü bir sınav veriyor. Maske-mesafe önlemleri ne iş yerlerinde ne de günlük hayatta uygulanıyor. Yapılan PCR test sayıları tespit edilen vaka sayısına göre hâlâ yetersiz. Çünkü ne kadar çok aşı yaparsak enfekte olmuş kişileri tespit etme ihtimalimiz o kadar artar. Aşılamada da durum farklı değil. Tam aşılanmış (en az iki doz) kişilerin tüm nüfusa oranı yalnızca %46. Günlük 1. doz aşılama sayımız (hiç aşı olmamış kişilerin aşılanması) 200 binin üzerine çıkamıyor. Günlük bu hızla gittiğimizi varsaysak bile, toplumsal bağışıklığa ulaşmamız için önümüzde en iyi ihtimalle 9 ay daha var demektir. PCR testi kâr için değil, işçinin sağlığı için yapılmalı Hükümetin yeni bir genelgesi ile artık aşı olmayan işçilerden haftalık zorunlu PCR testi istenmesine karar verildi. Sağlık Bakanlığının mevcut Koronavirüs Test Rehberi'nde PCR testinin ücretsiz olarak yapılabilmesi için kişinin belirtisinin (ateş, tat-koku kaybı gibi) olması şartı aranıyor. Herhangi bir şikâyeti olmayan işçiye zorla yaptırması istenen PCR testinin ücretinin işçiden alınmasının yolu açılmış oldu. Halihazırda özel hastanelerin fahiş fiyatlarla (250 TL civarı) test yaptığı biliniyor. Hastalığın tanısı amacıyla kullanılan PCR testini, özel sağlık kuruluşlarına kâr kapısı haline getirecek bu uygulamadan hükümet derhâl vazgeçmelidir. Ayrıca PCR testi işçiye ceza olarak uygulanamaz. Hükümet kendi üzerindeki sorumluluğu işçiye yüklemektedir. Koronavirüs Test Rehberi derhâl güncellenmelidir. İşçilere hiçbir şart aranmaksızın, düzenli aralıklarla, ücretsiz PCR testi yapmak hükümetin pandemi döneminde başlıca görevidir. Aşı tereddüdünü kır, yaygın test yap Hükümet aşı tereddüdü duvarına çarpmış durumdadır. Aşılama hızı arttırılamamaktadır. Tereddüdün başlıca sebebi bizzat bu süreci yönetemeyen, başlarda aşı tedariğinde sorunlar yaşayınca skandal açıklamalarla salgın ve aşı yönetimini eline yüzüne bulaştıran hükümettir ve başta onun sağlık bakanıdır. Bu nedenle aşılarla ilgili her türlü tereddüdün ortadan kaldırılması için hükümetin her türlü çabayı sarf etmesi, elindeki bilimsel verileri açıklaması ve toplumdaki her bir bireyi aşı olmaya ikna etmesi gerekmektedir. Ancak toplumsal bağışıklık sağlanana kadar riskli gruplar (işçiler, öğretmenler, öğrenciler, sağlık çalışanları, 65 yaş üstü kişiler, kronik hastalığı olanlar vb.) başta olmak üzere topluma yaygın PCR testi yapmak, testi pozitif çıkanları 14 gün izolasyona almak, bu kişilerle yakın temasta bulunmuş kişileri 14 gün karantinada tutmak elzemdir. Bu uygulamanın dünyadaki en parlak örneğini, salgının başından beridir Çin vermektedir. Aşılamada toplumsal bağışıklığa henüz ulaşmamış olmakla beraber tespit edilen her bir hastaya karşılık o kentin tamamına birkaç gün içinde test yapmakta (on milyonlarca), böylece hastalık başını kaldırmadan ezmektedir. Bu yöntemle Nisan 2020'den beri Çin'de Koronavirüs'ten yalnızca 4 (dört) kişi ölmüştür. Topluma yaygın, hızlı, ücretsiz, kaliteli ve güvenilir PCR testi! Aşı tereddüdünü ortadan kaldırın, aşılama hızını arttırın! Süreci başından beri yönetemeyen hükümet ve onun sağlık bakanı istifa!

Gerçek gazetesi
DİP Bildirisi: Asgari ücretli vergi dilimine giriyor patronların milyarlarca vergi borcu siliniyor!

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Aug 14, 2021 3:43


DİP Bildirisi: Asgari ücretli vergi dilimine giriyor patronların milyarlarca vergi borcu siliniyor! Asgari ücretli vergi dilimine giriyor patronların milyarlarca vergi borcu siliniyor: Yoksuldan alıp zengine veren vergi zulmüne son! Yoksulluk sınırının altındaki ücretler vergiden muaf tutulsun! Kapitalistlerin ödediği vergiler arttırılsın! Parababalarına servet vergisi! İktidar ekonomik krizin ve pandeminin faturalarını vergi yoluyla işçilerin sırtına yüklemeye devam ediyor. Alışılmış şekilde açlık sınırının altına düşen asgari ücrete çalışan emekçiler bile Ağustos ayı itibarıyla bir üst vergi dilimine geçtiler. Her ne kadar en düşük net ücret 2825 lira 90 kuruşun altına düşmese de hem fazla mesai ücretleri hiç oluyor hem de evli ve çocuk sahibi asgari ücretli emekçilerin AGİ farkları fiilen kaybolmuş oluyor. Halihazırda enflasyon karşısında eriyen alım gücü bir de vergi yükü eklenince iyice yok oluyor. Ekmeğini alınteriyle kazanan emekçiler yılın en az iki ayını devlete çalışıyor. Patronlar ise birçok muafiyetten yararlanarak, vergi borçlarını iktidara sildirerek, hiçbir zaman doğru dürüst vergi ödemiyorlar. Yetmiyor ücretlerimizden yapılan kesintilerle ve devlet payı adı altında yine emekçi halktan toplanan vergilerle oluşturulan işsizlik sigortası fonunu destek ve teşvik adı altında yağmalıyorlar. İktidar yoksuldan alıp zengine vermeye devam ediyor! İktidar yoksulun cebindeki üç kuruş parayı alıp zenginlere veriyor. Bir yanda Doğan Holding'i satın almak için devletin Ziraat Bankası'ndan çektiği 750 milyon dolarlık kredinin bir kuruşunu ödemeden zenginleşen Demirören, öte yanda maaşı eline geçmeden vergi adı altında maaşının önemli bir kısmına el konulan milyonlarca emekçi. Bir yanda son 15 yılda 2 milyar liralık vergi borcu silinen Cengiz Holding, öte yanda “kasada para yok” diyerek emeklilik hakkı gasp edilen milyonlarca EYT'li… Sadece 2021 bütçesinde “ulaştırma projelerine ilişkin trafik garantileri ve katkı ödemeleri” için 15 milyar lira; şehir hastanelerinde kira ve hizmet bedeli için 16,4 milyar lira, toplamda 31,4 milyar lira ayrılmış durumda. Bu paranın kaynağının büyük çoğunluğunu da yine emekçi halkın ödediği vergiler oluşturuyor. İşçinin emekçinin daha ücreti hesabına yatmadan kesilen “gelir vergisi tevkifatı”, şirketlerin ödediği kurumlar vergisinin neredeyse iki katı! En zenginin de en yoksulun da aynı oranda ödediği KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergiler devlet bütçesinin esas gelir kalemi olmaya devam ediyor. İşçi ve emekçi kardeş! Birlik ol! Örgütlen! Ayrı gayrı yok! Birleşik İşçi Cephesi var! Yaşadığımız vergi zulmünün sebebi siyasi iktidardır. İstibdad rejimi, yani patronların hizmetkârı olan baskıcı ve keyfi yönetim, milleti vergilerle soyup patronları ihya etmeye “devletin bekası” diyor! Bu yalanlara karnımız tok! Artık siyasette de işçi ve emekçinin yumruğunu masaya vurmak zorundayız. Bunun için de ayrı gayrı demeden, sendika ayrımı yapmadan, sendikalı sendikasız tüm işçi ve emekçilerle bir birleşik işçi cephesi inşa etmeliyiz! Milyonlarca işçi ve emekçi ailesi olarak bizler açlık sınırında yaşarken bizim vergilerimizle patronların sefa sürmesine müsaade etmeyeceğiz! Devletin görevi halkına asgari geçim koşullarını sağlamaktır; sermayeye vergi indirimi ve muafiyetler getirip yoksulluk sınırının altında yaşayan emekçi halktan vergi toplamak değildir! Yoksulluk sınırının altındaki ücretler vergiden muaf tutulsun! Temel ihtiyaçlarda KDV gibi dolaylı vergiler kaldırılsın! İşçiye emekçiye değil patronlara vergi! Şirketlerin vergi borcunun silinmesine hayır! Şirketlerden alınan kurumlar vergisi arttırılsın! Büyük servet sahiplerine artan oranda servet vergisi getirilsin! Vergi yüzsüzlerinin, kamu bankalarını soyanların şirketleri işçi denetiminde kamulaştırılsın!

Yeni Şafak Podcast
Abdullah Muradoğlu - Saygon Sendromu...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 28, 2021 4:44


Donald Trump Yönetimi'nin Şubat 2020'de “Taliban” ile yaptığı barış anlaşması Amerikan askerlerinin Afganistan'dan tahliye edilmesini içeriyordu. Kasım 2020'de Başkan seçilen Joe Biden anlaşmaya bağlı kalarak Eylül ayına kadar asker çekme işleminin tamamlanacağını ilân etmişti. Halihazırda çekilme işlemi sürüyor, diğer yandan ABD, Tacikistan ve Özbekistan başta olmak üzere Afganistan'a yakın ülkelerde askeri üs arayışlarını devam ettiriyor. Ancak ABD bu konuda ciddi bir ilerleme sağlayamadı. Pakistan Başbakanı

Yakın İlişkiler
Pandemi ve Stres

Yakın İlişkiler

Play Episode Listen Later Jun 20, 2021 26:17


Bu podcast yayınımızda pandemide yaşadığımız stresten bahsediyoruz. Pandeminin yarattığı stresle nasıl başa çıkılabilir ve pandeminin ilişkilerimize etkisi nasıl olur gibi sorulara yanıt veriyoruz. Sizin de pandemi stresi ya da karantinada kalma ile ilgili sorularınız varsa buyrun yayına! 01:14 Halihazırda stresli biriysek, karantinada kapalı kalmanın buna etkisi ne olur? 06:18 Romantik ilişkilerimizde, pandemi nedeniyle yaşadığımız stres ilişki memnuniyetimizi ne ölçüde etkiler? 09:27 Düzenimizin bozulmasının yarattığı stresle nasıl başa çıkabiliriz? 15:21 Gelecek ya da geçmişle ilgili negatif düşünce döngüsüne (ruminasyon) giriyorsak ne yapabiliriz? 19:14 Partnerimizle daha az görüşebiliyorsak ve negatif düşünce döngüsüne giriyorsak ne yapabiliriz? 22:28 Pandemi esasında birçok kötü habere maruz kalıyorken bu konuda streslenmemek için ne yapabiliriz? Website: www.yakiniliskiler.com Instagram: www.instagram.com/yakiniliskiler Facebook: www.facebook.com/yakiniliskiler Twitter: www.twitter.com/yakin_iliskiler Linkedin: https://www.linkedin.com/company/yaki...

DEĞER YARATMANIN FORMÜLÜ
Murat Ülkü ile Çocuklar İçin Felsefe

DEĞER YARATMANIN FORMÜLÜ

Play Episode Listen Later Jun 14, 2021 39:42


Bu hafta konuğum öğretmen Murat Ülkü.Dinleyicilerim eğitim konusuna ilgimi biliyorlar, bu bölümde de coşkulu ve idealist bir öğretmeni konuk ediyorum. Murat Hoca mesleğin ilk yıllarında öğrenmenin önemli bir bölümünün teneffüslerde gerçekleştiğini kavramış. O zamandan beri böyle anlarda çocuklara daha iyi ulaşabilmek için NLP,  yaratıcı drama ve P4C gibi alternatif/destekleyici eğitim metodları hakkında kendini geliştirmek için çalışmış. Halihazırda özel yetenekli öğrencilere eğitim veren Bilsem (Bilim ve Sanat Merkezi) Manisa Salihli'de görev yapıyor. Liderlik Atölyesi ve P4C (Çocuklar için Felsefe) uygulamalarını hayata geçiriyor. Çocuklar liderlik atölyesinde kendi hayatlarının lideri olmayı öğrenirken, P4C ile  felsefe eşliğinde (kendi ifadesiyle hem öğretmen hem öğrenci için) bir gelişim yolculuğuna çıkıyorlar. Murat Hoca okul dışında da seminerler ve youtube kanalıyla diğer okullardaki öğretmenlere ve öğrencilere ulaşıyor. Bu ilham verici ve tutku dolu yolculuğu kendisinden dinleyelim.Murat Ülkü'nün İnstagram profilihttps://www.instagram.com/p4c_muratulku/Murat Ülkü'nün YouTube kanalıhttps://www.youtube.com/channel/UCqDmKfPe5qJWp_JcKmL7qtQ

COSMO Köln Radyosu - Beiträge
Vakalarda düşüş, aşıda kaos

COSMO Köln Radyosu - Beiträge

Play Episode Listen Later May 28, 2021 3:42


Almanya'da bugün itibarı ile insidans sayısı 40’ın altına düştü. Ancak hala 3.000 hastanın yoğun bakımda tedavi gördüğü bildiriliyor. Federal hükümet dünya genelinde Covid 19‘a karşı aşı üretim kapasitesinin artırılması gerektiğini vurguladı. 7 Haziran’da aşı önceliklerinin kalkmasıyla, tatil sezonu öncesinde talebin karşılanamamasından endişe ediliyor. Halihazırda öncelikli grupta olmalarına rağmen aşı randevusu bekleyenler var. Kuzey Ren Vestfalya'da bugün 3 aşamalı önlemleri gevşetme planı yürürlüğe girdi. Tuba Tuncak'ın derlemesi.

Astrokronos Podcast
Astrokronos 26 Mayıs 2021 _ Yay Burcunda Ay Tutulması

Astrokronos Podcast

Play Episode Listen Later May 25, 2021 9:19


Ne olacak?Ay Tutulması bir dolunaydır. Güçlü bir dolunaydır. Bu nedenle yaşamımızda önemli bir dönüm noktasını gösterir. Aldığımız kararlar ya da yaşadığımız olay bizi bir konuda bir yol ayrımına getirir. Burada atacağımız adım önemlidir.Bu güney düğüm tarafında bir tutulma. Güney düğüm geçmişi kusar. Halihazırda merkür ve satürn de retro harekete geçeceği için bu etki daha güçlü bir şekilde karşımıza çıkıyor.Güney düğüm tutulmaları bir sayfayı kapatır. Bir tamamlanma, geride bırakma, vazgeçme etkisi görülebilir. Geçtiğimiz tutulmada yazarların yayınevlerinden ihraçları gündeme geldi. (Aralık 2020) Gözden düşmeler, desteği yitirmeler, ayrılıklar bu tutulmada karşımıza çıkacak konulardır.Yay burcu yurtdışı, eğitim, akademik konular, basın-yayın, felsefe, yolculuklar, havalimanlari, seyahat özgürlüğü, ekstrem sporlar, binicilik, dini mekanlar, konsolosluklar, ithalat-ihracat, reklâmcılık gibi konuları temsil eder. Bu alanlarda yaşamlarımızda bir konu artık netlik kazanacak ya da bir tamamlanma aşamasına gelecektir.Jupiter, tutulmaya kare açı yapıyor. Bu nedenle etki beklenenden büyük olabilir. Iyimserlik bu noktada bir handikaptır. Fazla özverili olmak, fazla toleranslı davranmak kayıplara neden olabilir.Faydalı çalışması mümkün mü? Geçmişle bağlantılı kişilerle kontak kurmak, bir yere geri dönmek, yarım kalmış bir eğitimi tamamlamak, birşeyden kurtulmak, birşeyi bırakmak, bir süre beklemenizi gerektirecek konular sağlıklı bir gelişim imkanı sağlayabilir.Burç yorumları Mayıs Ay Burç YorumlarındaÜyelerle yaptığımız seminerde haritanın analizine daha fazla yoğunlaştık. Bu seminerlerde bireysel haritalar üzerinden de soru cevap yapıyoruz. Katılmak isteyenler için seminerler üye dışına da açılmıştır. Etkinlikler sayfasından kayıt olabilirsiniz.Harita yorumlama atölyesine kaydı da aynı sayfadan yapabilirsiniz.astrokronos.com/etkinlikler

Fantastik Sever
Westworld S3B2 Muhabbeti

Fantastik Sever

Play Episode Listen Later Apr 19, 2020 15:41


Halihazırda geç kaldığım Westworld'e Muhabbetlerle tam gaz devam.

Günün ve Güncelin Edebiyatı
"Türk Romanında Moda ve Toplumsal Değişim (1923-1940)" kitabı: Çilem Tercüman ile söyleşi

Günün ve Güncelin Edebiyatı

Play Episode Listen Later Aug 9, 2018 24:47


Çilem Tercüman, 1977'de İstanbul'da doğdu. Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde 1999'da tamamladı. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yeni Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalı'ndan 2004 yılında yüksek lisans, 2011 yılında ise doktora derecesini aldı. Ahmet Rasim'in İstanbul'u (2008) ve İstanbul'un 100 Deyimi (2013) adlı kitapların yazarıdır. 2018 yılında Türk Romanında Moda ve Toplumsal Değişim (1923-1940) kitabını hazırladı.  Halihazırda İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde öğretim üyesidir.

Virgin Radio - Modern Sabahlar
Modern Sabahlar 174 B: 29.08.2016 Pazartesi | Norveç'den bir dostluk hikayesi: işte Cato'nun dostluğa verdiği değer... İyi kalpli insanlara en özelini soruyoruz ve cevap bekliyoruz: En son kime küstünüz, halihazırda kime / neden küssünüz?.

Virgin Radio - Modern Sabahlar

Play Episode Listen Later Aug 29, 2016 32:58