Podcasts about elinde

  • 41PODCASTS
  • 77EPISODES
  • 15mAVG DURATION
  • 1EPISODE EVERY OTHER WEEK
  • Oct 12, 2024LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about elinde

Latest podcast episodes about elinde

Yeni Şafak Podcast
Ersin Çelik - Beyzbol sopalı ve süveterli o adam…

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 12, 2024 8:09


Sahne şöyle: Elinde beyzbol sopası olan adam, bir kadını öldüresiye dövüyor. Darbelerini diz kapaklarının altına indiriyor. Kemik sesleri geliyor. Kadın feryat ettikçe vuruyor. Adam öfkeden deliye dönmüş. Duruyor. Sopa elinde bağırmaya başlıyor: “Bu evden çıkmayacaksın. Yok öyle yeni bir hayat falan. Benim sana sunduğum hayatı yaşayacaksın.”

Mevlana Takvimi
RESÛLULLÂH (S.A.V.)'İN DOĞUMU - 04 EYLÜL 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 4, 2024 2:51


Osman b. Âs (r.a.)'in annesi Fâtıma-i Sakîfe (r.anhâ) anatıyor: “Ben o gece Hz. Âmine'nin yanındaydım. Yeryüzünde benzeri görülmemiş bir güzellik ortaya çıkarak gökteki bir yıldız dünyanın dört bir yanına ışıklar saçtı. Oda içinde birçok meşale yandı zannettim. Çünkü o saadet yıldızı, koca bir nur ile doğdu. Amine'den bütün âleme bir nur yükseldi ki yerle gök arasında nurdan başka bir şey görünmedi. O gece Hz. Âmine'nin gözünün önünden perde kalkmış ve yeryüzünde üç sancak görmüş ve bu sancaklar yeryüzünün tamamını aydınlatmıştı. Biri doğuya, diğeri batıya, bir diğeri de Kâbe-i Muazzama'ya dikilmiş. Âlemin ışığı Hz. Peygamber (s.a.v.), gün gibi doğup yeryüzü seccadesine alnını koyduktan sonra mübarek iki elini kaldırmış ve duâ etmiştir. Bunu Hz. Âmine görmüş ve nakletmiştir. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, varlık âlemini süsleyince, birinin elinde gümüş bir ibrik, yanındakinin elinde zümrüt renkli dört köşe bir leğen, bir diğerinin elinde bir top beyaz kumaş olmak üzere güzel yüzlü üç kişi peyda oldu. Elinde leğen olan, “Bu leğenin dört köşesi, dünyanın dört bucağıdır. Ey Allâh'ın Habibi (s.a.v.), hangi yeri istersen işaret buyur” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.), mübarek elini leğenin ortasına koydu. Böylelikle gizli perdenin gerisinden Hz. Peygamber (s.a.v.) Kâbeyi seçince, “Biz de Kabe'yi ona mesken kıldık” şeklinde bir ses duyuldu. Daha sonra elinde leğen olan güzel yüzlü zat, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in bedenini leğenin içine koydu. Yanındaki ibrik taşıyan kişi de su döktü. Yedi defa yıkadıktan sonra elinde kumaş olan arkadaşlarına verdiler. O kişi, şeref beşiğindeki nazik Efendimiz (s.a.v.)'i beyaz renkli kumaşla sararak bir saat kadar kucağında tuttu. Aklın anlayamayacağı bir takım garip sözler söyledikten sonra, “Ey Muhammed, müjde olsun ki peygamberlerin ilim hazineleri size ihsân edildi; fetih ve zafer anahtarları da sizin sağlam ellerinize verildi. İnsanların kalpleri sizin heybetiniz ve büyüklüğünüzden dolayı korku ve çekingenlikle dolmuştur” diyerek kayboldular. (Eyüp Sabri Paşa, Mahmudu's Siyer, s.45-46)

Yeni Şafak Podcast
ÖMER LEKESİZ - Yazarın Görevi

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 28, 2024 5:08


Gazzâlî'nin (rahimehullah) yazı nazariyatıyla ilgili görüşlerinden hareketle, son üç yazıda zikrettiğimiz tüm kavramlara ve ıstılahlara, Allah ile kulu arasındaki bağa yani Allah ile başlayıp Allah ile biten ya da Allah ile bitip, Allah ile başlayan akışa mahsus söylediklerimize yetkin bir örnek olarak, İbnü'l-Arabi'nin (rahimehullah) Fusûsu'l- Hikem'in kendisine nasıl ve neden verildiğine dair besmele, hamdele ve salveleden sonra yaptığı şu açıklamaya bakabiliriz. “Muhakkak ben mübeşşirede Resûlüllah'ı (as) gördüm (raeytü). O bana 627 senesi Muharrem'inin son günlerinde, Şamda irâe olundu. Elinde bir kitap vardı. Bana ‘Bu, Fusûsu'l-Hikem kitabıdır, onu al ve insanlara çıkar. Bundan yararlansınlar' diye emretti. Ben de ‘Biz emr olunduğu gibi Allah Teâlâ'yı, Resûlü'nü, yöneticilerimizi dinler ve itaat ederiz; nitekim biz böyle emr olunduk' dedim. Böylece amacı tam olarak anladım, Resûllah'ın emrettiği tarzda bu kitabın ibrazı için niyetimi temizledim, herhangi bir ekleme ve çıkarma yapmaksızın bu kitabı insanlara ulaştırmak için kastımı arındırdım.  Ve bu kitabı insanlara ulaştırırken (ibraz ederken) ve diğer bütün hallerde beni üzerinde Şeytan'ın tasallutu olmayan kulları arasına katmasını Allah'tan niyaz ederim. Parmaklarımın yazdığı ve lisanımın söylediği ve kalbimin üzerine şamil olduğu her şeyde bana korunmuşluk yardımıyla (te'yid-i'tisamiyye), münezzehlik makamından gelen aktarımını (ilkâ-i Subbuhiyye) ve ruhani üflemesini tahsis etmesini dilerim. Bu işi yaparken mütehakkim değil, mütercim olayım. Ta ki kalp ve müşahede sahibi ehlullahtan ona vakıf olan kimse, onun nefsani amaçlardan uzak olan mukaddeslik makamından geldiğine tam olarak kanaat getirsin. (Çünkü) nefsani amaçlarda gerçekle yanlış birbirine karışmıştır. Ve umarım ki, Hak Teâlâ duamı dinleyip, seslenişimi kabul eyleye. Şimdi ben ancak bana ilka olunan (kalime atılan) şeyi ilka ederim. Ve ben bu kitap içinde, ancak benim üzerime onunla nazil olan şeyi inzal ederim. Halbuki ben nebi değilim, resul de değilim; ama vârisim ve ahiret (iyiliğim) konusunda harisim.” Daha önce değindiğimiz üzere ilahî meşiyet ve her kime vermişse ona büyük bir hayrın eriştiği hikmet esasından bakarak, resul ya da nebî olup olmadığı bildirilmeyen Hz. Lokman'ın (as) hikmete mazhar olması bunun başkaları için de mümkün olabileceğini göstermektedir. Kaldı ki, İbnü'l-Arabî de Fusûs'un kendisine cisim halinde bir kitap olarak verildiğini söylememekte, bilakis bunun için ilka ve ruhaniyet kelimelerini kullanmaktadır.

Yeni Şafak Podcast
MEHMET ŞEKER - Giderayak bombayı patlatayım derse

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 23, 2024 3:05


Pek de uzak olmayan bir gelecekte bu manyaklardan birinin tepesi atacak yahut tansiyonu düşecek, şekeri çıkacak ve nükleer savaşı başlatacak sanki. Gerginlik gittikçe büyüyor ve o melanet ‘nükleer' kelimesi sıkça telaffuz ediliyor. Manyak kelimesine kimse takılmasın. İkide bir nükleer tehdit savuranlara başka ne diyebiliriz? * Ayrıca o kelime, manya hastalığına tutulmuş kişi anlamına geliyor. Manya'sı olana manyak denir. Anlamına bakarsak şunu görürüz: Abartılı ve aşırı davranışlar sergileyen, maniye yakalanmış hasta. Mecaz: Gülünç, garip, şaşırtıcı davranışları olan kimse. Hakaret yollu söylenince: Aptal, çılgın, dengesiz, deli anlamlarında bir seslenme sözü. * Ülkesinde nükleer füzeleri olanlardan hangisi son bir iki yıl içinde tehdit savurmadı? Çok azdır. Rusya'da bildiğim kadarıyla farklı zamanlarda bu konuda üç kişi konuştu. Putin, Lavrov, Medvedev. Konunun ciddiyetini anlatmak için, ülkelerini en üst seviyede savunacaklarını bildirmek için, her ne için olursa olsun, nükleer güçlerinden bahsettiler. * Elinde basılı menü bulunmayan esnaf lokantasındaki garsonun “Bugün bizde şu yemekler var” diye sayması gibi davranıyor lider bilinen koca koca adamlar. Onlardan biri Kuzey Kore'nin başı Kim oğlu Kim… Diğeri de Baydın elbette. “Giderayak öyle bir şey yapayım ki” diyebilir… “Dünya beni düşmelerimle, boşlukla tokalaşmalarımla hatırlamasın da ülkesini korumak adına üçüncü dünya savaşını başlatan adam olarak tarihe geçeyim.” * Biri düğmeye basınca (Kırmızı olduğunu tahmin ettiğimiz nükleer silahların düğmesinden bahsettiğimiz açık. Fakat mavi olsa ne yazar?) diğer taraftaki hedef ülke, birkaç dakika içinde durumdan haberdar olacak ve o da kendi elinin altındaki düğmeye basarak uzun menzilli füzelerini fırlatacaktır. Orası aşikâr. Nükleer füzeler havada karşılaşınca selâmlaşacaklar ve sonra hedeflerine doğru yola devam edecekler. Gökyüzünde çarpışıp birbirini yok etmeleri söz konusu değil. Ki öyle bile olsa, nükleerin etkisi yayılmaya başlar ve gittikçe genişler. * Komşuda pişer, bize de düşer hesabı, ister istemez biz de etkileniriz. O zaman, şairin dediği gibi, “Gelişimiz teker tekerdi, gidişimiz cümbür cemaat” diyemeden dünyaya veda ederiz. Yeryüzünün bütün keten helvaları yandı demektir. Dünyaya veda etmek mesele değil, er geç olacak da… Nükleere maruz kalıp sakatlanmak, çarpık çurpuk vaziyete gelip sürünmek, hiçbir insanın isteyeceği, makul göreceği, “Olur böyle şeyler, ne yapalım birader” diyeceği bir durum değil. Allah korusun. Bu satırları sıcak havaların etkisiyle durup dururken yazmıyoruz. Baydın, ordusuna “nükleer savaşa hazırlık” talimatı verdi ve bu da “bir şekilde” basına yansıtıldı da ondan.

FOX Haber
Sahipsiz canlıların kaderi AYM'nin elinde...

FOX Haber

Play Episode Listen Later Aug 16, 2024 75:35


Çalar Saat, samimi ve dürüst habercilik anlayışıyla Türkiye'nin dört bir yanından derlediği haberleri izleyicilerle buluşturup ülkenin nabzını tutmaya devam ediyor. Türkiye'nin lider sabah haber programı Çalar Saat NOW'da! Bizi sosyal medyadan takip edin: Facebook: https://www.facebook.com/nowhaber Twitter: http://www.twitter.com/NOWhaber Instagram: https://www.instagram.com/nowhaber.tr/ Podcast: https://anchor.fm/now-haber

Yeni Şafak Podcast
SÜLEYMAN SEYFİ ÖĞÜN - Ekonomi ,siyâset Ve Nüfûs

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 5, 2024 6:09


70'li senelerin sonlarıydı. Artık hayâtta olmayan bir büyüğüm ile sohbet ediyordum. Elinde İngilizce yazılmış “Dünyâ Nüfûsu” başlıklı bir kitap vardı. Sorduğumda bana, “Önümüzdeki asrın en büyük sorunu bu olacak” demişti. O zaman çok yadırgamış, hattâ küçümsemiştim. Meğer ne kadar haklı ve öngörülüymüş.. Kapitalist toplumlar eşitsizliğin hüküm sürdüğü sınıflı toplumlardır. Dolayısıyla toplumsal hayâtlarda sınıf çatışmaları da kaçınılmazdır. Bu çatışmaların sermâye-emek çelişkisine dayandığı da ezber bir bilgidir. Sınıfsal mücâdelelerin çok yoğun ve keskin yaşandığı 19.Asırda Marx'ın da içinde bulunduğu bâzı sosyalist ideologlar, bunun târihsel bir fırsat olduğunu düşündüler. Aşırı bir çıkarsamaydı bu. En başta da, tahlil seviyesinde hayâtın maddî yapılarına öncelik veren kendi metodlarına aykırıydı. Maddi unsurların belirleyiciliğini vurguladıktan sonra, târihin değiştirici gücü olarak ideolojik - siyâsal mücâdele gibi gayrımaddî yapıların seferber edilmesinden başarı beklemek gibi mantıkî bir hatâydı. Nitekim Paris Komünü'nde olduğu üzere ,modern devletlerin bürokratik ve silâhlı güçlerini kullanan kapitalist sınıflar işçi sınıfı hareketlerini ezmekte son derecede başarılı oldular. Gâliba atlanan sermâye-emek çelişkisinde, emeğin sistemin nesnesi olduğunun atlanmış olmasıydı. İkinci derin çelişki ise Marx'ın antikapitalizminin zannedildiği kadar antikapitalist olmamasıydı. Marx temelde, kapitalizmin üzerinde yükseldiği sanâyinin ve teknolojinin insanlığı geliştiren çok ileri bir târihsel adım olduğuna inanıyordu. Sosyalist bir toplum olsa olsa, kapitalizmin bağrından, onun sağladığı târihsel bir fırsat olarak tezâhür edebilirdi. Bu da yine mantıkî bir hâta olarak ,sanayi ve teknolojiyi ,o çok kaçındığı formel mantığa çok uygun olarak kapitalizmden ayrıştırması mânâsına geliyordu. Hâlbuki, eşyânın rengi nasıl ondan ayrılamazsa, sanâyi ve onu besleyen bilim ve teknolojinin târihi de kapitali,zmden ayrıştıştırılamazdı. Nitekim kapitalist dünyâ ile bilim, teknoloji ve sanayileşme yarışına girişen pratik sosyalizmin, evvelâ Sovyetler Birliği'nde, daha sonra da Çin'de olduğu üzere kapitalizme kolayca evrilmesi de bu sebeple oldu. Marx, kapitalizmi, tekmil kurum ve kuruluşlarıyla toptan yıkmak isteyen Bakunin vd anarşistleri entelektüel olarak gelişmemiş buluyordu.

Yeni Şafak Podcast
GÖKHAN ÖZCAN - Gazze'den capcanlı yayınlar

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 21, 2024 4:25


Gazze'de yıkıntılar arasında kısmen de olsa ayakta kalmış bir bina… Bombalar camı çerçeveyi indirmiş ama pencere yerinde, bej perdeleri de duruyor hatta. Pencereden harap olmuş Gazze'ye dalıp gitmiş gözlerle bakan orta yaşlı bir baba… Elinde beyaz porselen bir fincan… Muhtemel ki yıkıntılar arasından bulup çıkardığı çayını ya da belki kahvesini yudumluyor. Hemen yanında sekiz dokuz yaşlarındaki oğlu… O çekimi yapan kameranın farkında, gülümsüyor ve sağ eliyle zafer işareti yapıyor. Ajansların geçtiği çok dokunaklı bir fotoğraf bu… Yakıp yıkılmış, tarumar edilmiş bir şehrin asla yıkılmayan, dimdik ayakta insanlarına dair unutulmayacak bir kare… Ve bir video… Gazze'nin insanlarının yıkıntılar arasında hayata nasıl sımsıkı tutunduklarını gösteren hızlandırılmış çekimler… Kameraya el sallayan bir delikanlı… Elinde bir değnek… Nasıl olmuşsa ayakta kalmış evlerinin kapı önünü temizliyor. Evin kadraja girmeyen kısımları da sağlam mı? Zayıf ihtimal… Ama o delikanlının yüreği sapasağlam, gülümsüyor. Yine aynı videoda başka güleç yüzlü çocuklar da var. Yıkıntıların molozları arasında oluşturduğu küçük tarha sıraladığı yaralı çiçekleri suluyor onlardan biri. Bir başkası, üç beş tahtayı birbirine çakıp naylonlarla kaplayarak oluşturulmuş minik bakkalda bulabildiği şeyleri satıyor. Yine öyle derme çatma oluşturulmuş berber dükkânında tıraş oluyor bir diğeri… Baharatçı, oyuncakçı bile var o derme çatma dükkânlar arasında… Ayakkabı tamir edenler, buzlu içecek, yanında çörek, kurabiye satanlar… Nasıl bulunmuş bu malzemeler, nasıl denkleştirilmiş, ne hikâyeler var kim bilir ardında? Ne hayatlar var kim bilir dolu dolu yaşanmış, o yıkıntıların altında? Ayakta kalan direkler arasına gerili ipte renk renk çocuk çamaşırları göze çarpıyor, kurumaya bırakılmış. Adalet yok, insaf yok, merhamet yok, su yok, ekmek yok, ilaç yok Gazze'de! Ama bütün aydınlığıyla güneş, çamaşırları kurutacak tatlı Akdeniz yeli ve o çamaşırları yeniden kirletecek dünya güzeli çocuklar, yani hayat, yani güzellik, yani umut yerli yerinde… Ne çok şey anlatıyor tek bir kare değil mi? Tarumar edilmiş, aç, susuz, yalnız ve çaresiz bırakılmış bir şehrin yerinden sökülemezliği hakkında.

Op Hoop van Zegen
#9 - 'Geest van autisme, eruit!'

Op Hoop van Zegen

Play Episode Listen Later Apr 1, 2024 27:36


Elinde (14) heeft autisme en wordt ieder weekend door haar ouders naar een zorgboerderij gebracht. De eerste jaren had ze het daar erg naar haar zin, maar de sfeer veranderde. De eigenaresse van de zorgboerderij wordt steeds geloviger en neemt de kwetsbare kinderen, zonder dat hun ouders dat weten, mee naar genezings- en bevrijdingsdiensten van onder andere Tom de Wal. Tijdens de diensten bidt Tom ook om mensen te bevrijden van autisme. Elinde en haar moeder vertellen hun heftige verhaal. Wil je reageren? Mail dan naar podcast@omroepbrabant.nl. Deze podcast is gemaakt door Sanne Hoeks, Ilse Schoenmakers en Loes Krabben. Eindredactie: Maarten Kortlever. Tegelontwerp: Michiel Kon. Audio-afwerking: Ronnie van Overveld. In deze aflevering is het nummer Zwart Wit van Herman Boon te horen en het nummer De wapenrusting van God van Stichting Opwekking.

Kısa Dalga Podcast
Bülten | Servetin yüzde 40'ı, en zengin yüzde 1'in elinde

Kısa Dalga Podcast

Play Episode Listen Later Mar 29, 2024 12:11


Gündemin öne çıkan gelişmeleri Demet Bilge Erkasap'ın hazırlayıp sunduğu ‘Bülten'de...

RADYO GERÇEK
GECE - Kargo☆Yarına Kalan Şarkılar #kargo #gece

RADYO GERÇEK

Play Episode Listen Later Feb 8, 2024 16:27


Gece grubundan Gökçe Balaban, Şairin Elinde yorumlarının hikayesini anlatıyor.

Yeni Şafak Podcast
Süleyman Seyfi Öğün - Aşınan denklemler

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Feb 1, 2024 6:03


ABD Ortadoğu'yu idâre edemez hâle geldi. Sâdece Ortadoğu'yu değil, hâkimiyet iddiasında olduğu çok sayıda coğrafyayı da. Buna ABD Hegemonyasının çöküşe geçmiş olması da diyebiliriz. Çöküşün derinlerdeki sebepleri üzerine bu köşede çok şey yazmış olduğumu biliyorum. Onun için buraya girmeyeceğim. Ama kabaca, belli başlıklar altında hatırlayacak olursak, 1970'lerden başlayarak sermaye ve emek verimliliğinde yaşadığı kayıplar, buna mukabil vergiler ve ücretlerdeki mâliyet artışları, üretimin ucuz mâliyetli coğrafyalara kayması ABD ekonomisini aşındırmaya başladı. ABD bunu telâfi etmek ve alışageldiği üzere dünyânın artığını çekebilmek için kontrolsüz bir finansal büyümeye gitti. Basılan paralar verimlilik kaybına uğrayan ekonomisine dönmedi ve emlâk, borsa ,bono piyasalarında büyük balonlar oluşturarak ciddî krizlere yol açtı. (Bu balonlar elyevm şişmeye devâm ediyor). İlân edilen büyüme ve istihdam rakamlarına aldanmayalım. Bunların içi boş. Elinde kalan son üstünlüklerden birisi olan hi-tech sâhasındaki üstünlüğü de kaybetti. ABD'yi canavarlaştıran ve sağa sola saldırtan dinamik de bu oldu. Biden'ın, ABD'nin dönüşü olarak ilân ettiği süreç tam da budur. Gelin görün ki işler hiç de plânlandığı gibi gitmedi. Evet, kafa dengi Birleşik Krallık ile berâber Rusya'yı ve Rusya-Ukrayna savaşını bahane ederek , NATO'yu pekiştirdiler. AB'yi, Avro bölgesini, hiç değilse belli bir zamân zarfında sıkı bir şekilde kontrolleri altına aldılar. Aslında bu “başarı”, eğer başarıysa , Trump devrinde ihmâle uğrayan ve Macron tarafından “beyin ölümünün gerçekleştiği “ iddia edilecek derecede zayıflayan , imparatorluk ağındaki sert çekirdeği oluşturan NATO'yu ihyâ etmekle alâkalıydı. Buna Pasifik'de Japonya, Güney Kore, Filipinler ve Avustralya'yı da alan AUKUS'u dâhil edebiliriz. Bu aslında Demokrat Parti bünyesinde faaliyet gösteren bir Neocon projesiydi. Niyetleri,

Yeni Şafak Podcast
YUSUF KAPLAN - KARADAĞ'DAN KOTAR'A BALKANLAR'I YAŞATAN RUHUN İZİNİ SÜRMEK...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 7, 2024 9:14


dünle ve başka yerlerle, yer yer silkleyici karşılaştırmalar yapmamıza imkân tanıyan Büyük Balkan Seyahatimizi Seyfullah Yiğit kardeşimizin kaleminden sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz...  İşkodra'dan Karadağ ülkesine doğru yine yollardayız. İşkodra'da Hasan Rıza Paşa'yla derin nefes aldığımı ifade edeyim. Ruhum doydu ve hatta taştı. Dün İskodra'da, Balkanlar'da, Afrika'da mazlumları yalnız bırakmadık, canımız pahasına direndik ve onları koruduk, destan yazdık. Bugün de Gazze'de bütün insanlığın haysiyetini koruyan destansı bir direniş ortaya koyuyoruz. Dün olduğu gibi yarın da insanlığın haysiyetini yalnızca biz, yalnızca inanmış ve adanmış Müslümanlar koruyabilir hakikatini ispat ediyoruz bütün dünyanın gözü önünde. İşkodra'da yazdığımız destanı Gazze'de yeniden yazıyoruz hamdolsun. Karadağ, Avrupa'nın çamaşır makinesidir, diyor mihmandarımız. Avrupa'nın bütün kirli parası Karadağ'da aklanır. Bu sebeple çok zengindirler. Elinde mikrofon yine anlatıyor akıcı bir üslupla Mihmandar Süleyman, doğuştan rehber doğmuş sanki. Kabiliyetli ve işinde mahir biri. KARADAĞ'IN ZENGİNLİKLERİ VE YOKSULLUKLARI Karadağ, Sırbistan'dan ayrılıp bağımsızlığına kavuşunca Sırbistan'ın denize çıkışı kalmamış. Bu aslında Karadağ'ın aleyhine bir durum. Yarın bir gün bir kargaşa çıksa Balkanlar'da Sırbistan yeniden denize çıkmak isteyecektir. Yani Balkanlar kaynayan bir kazandır demek istiyoruz. Mihmandarımız konuşurken Karadağ'daki ilk durağımız “zenginler adasına” tepeden bakacak bir konumda durduk. İşte burası zenginler adası dedi, mihmandarımız. Bilinçli olarak fotoğraf çekmedim zenginler adasında. Sizi merak etmiyorum demek istedim. Zenginler adasını meşhur eden Tito. Nasıl bir komünistse artık! Burası küçük bir yer. 100 yıl önce fakirlerin balık tutarak yaşadıkları bir yerken şimdi sadece zenginlerin kaldığı bir yere dönüştürülmüş. Bence güzel bir yer değil. Hiçbir esprisi yok. Hatta şöyle bir yorum yaptım. Burası 100 yıl önce yoksul ama gönlü zenginlerin yaşadıkları bir yerken şimdi zengin ama gönlü yoksulların, bencillerin yaşadığı bir yer haline dönüşmüş. Kendilerinden başka kimseyi almıyorlar. Büyük büyük paralarla zenginlerin birbirine hava atıp caka sattıkları bir yer. Üstelik dünya nüfusunun yarısından fazlası açlık sınırındayken bu yerlerde ultra lüks sefih, ruhsuz hayatlar yaşanıyor.

Yeni Şafak Podcast
YUSUF KAPLAN - MOSTAR'A DİRİLİŞ RUHUYLA YAPILAN ÇOK LEZİZ BİR YOLCULUK...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 7, 2024 8:47


Bosna yolunda, derin sohbete dalıyoruz.. Balkanları bekleyen tehlikeleri konuşuyoruz derinlemesine... Seyfullah Yiğit kardeşim aktarıyor gözlemlerini bir kez daha...  Bosna-Hersek yolundayız... İyi de, Bosna nasıl yazılacak? Bosna'yı yazmak o kadar kolay değil. Bosna, Balkanların hem ruhu hem de şuuru çünkü. Bosna'da çok derin bir nefes aldık. Bosna'nın ruhu ruhuma girdi adeta. Kaç ay geçti Saray Bosna'dan ayrılmamız üzerinden ama ben hâlâ oradayım. Bilge Adam Aliya'nın mütevazı kabrindeyim. Ama kabirde değilim! O mütevazı kabirle verilen mesajın neşvesindeyim. İnsan mezar başında neşve haline bürünür mü? Yazacağız dostlar yazacağız. Hem de ne neşve... şimdilik sadece bir giriş olsun istedik. Her biri birbirinden güzel insanlar olan seyahat arkadaşlarımızla Bosna-Hersek yolundayız... Baş mihmandarımız tabiî ki çok kıymetli ve çok müşfik ustam Yusuf Kaplan... ustamla seyahat etmek gerçekten çok güzel bir nimet. Çok cömert bir mütefekkir. Kendisini kapatmıyor. Elinde ne varsa bütün cömertliğiyle sunuyor. Kıymetli fikirlerini paylaşmaktan bir an olsun geri durmuyor. Bu yönüne gıpta ediyorum Ustamın. Balkanlar... iskân politikalarıyla ve dervişlerin güzel ve örnek yaşantısıyla İslâm oluyor. Ancak Sırplar ve Hırvatlardan çok az Müslüman olan var. Problem de buradan kaynaklanıyor. Bu iki halkın Müslüman olmayışı özellikle Sırpların İslâm'dan uzak durması, Balkanların kaynayan bir kazan olması durumunu netice veriyor. Yusuf Kaplan yine bütün cömertliğiyle ikram ediyor değerli fikirlerini... Hristiyanların kilisesi var ama Hristiyanlık yok. Hristiyanlıkta birey kavramı sekülerizmi geçmiş durumda. Hocamız devam ediyor. Avrupa şehirlerinin hepsinde kitapevleri vardır. Lokal tarihi vitrine veren kitapevleridir bunlar. Ancak burada da şöyle bir sıkıntı var. Bu vitrinler tarihi korur, tamam. Ancak aşırıya gidildiğinde de sizi sığlaştırır. Dengeyi tutturmak çok önemlidir. İlk durağımız Mostar olacak. Mostar derken herkesin aklına şehrin adını aldığı Mostar Köprüsü geliyor. Yusuf Kaplan'ı bordo otobüsümüzün en arkasında yer alan masamızda yeniden misafir ediyoruz. Okuma üzerine sohbet ederken Mustafa abi, Yusuf Hoca'dan ilhamla şu üç kavramı paylaştı. Tefrika, Taassup ve Tarafgirlik. Bunlardan da uzak durmalıyız diyerek güzel bir katkı yaptı Mustafa abi. Yusuf Hoca'nın ifade ettiği 3 T'nin açılımı ise şöyle: İslâm medeniyeti ilk asırda, ilk ortaya çıktığı dönemlerde bütün medeniyetlerle temasa geçip, onlardan alabileceği ne varsa alıyor yani TEVARÜS (öğrenme) ediyor. İslâm medeniyeti, ikinci asırda beslendiği birikimi kendine mal ediyor yani TEMELLÜK (özümseme) gerçekleşiyor. Bu aşamalardan sonra üçüncü aşamada ise, İslâm medeniyeti beslendiklerini bir sistem haline getiriyor, yani TEMESSÜL ediyor (örnekliyor). İslâm dünyası üçüncü asırda bütün dünyaya meydan okuyor. Bu, tarihte oldu. Hem de iki defa! Tekrardan niye olmasın ki? Ustamın burada anlattıklarının detaylı açıklamaları son çıkan ve benimde NEFİS olarak değerlendirdiğim “Okuma Nedir?” kitabında var. Şiddetle tavsiye edilir. Burada bunu yazmamın sebebi de insanlarımıza faydalı olmak. Bilenler bilir. Yusuf Kaplan'ın şan, şöhret, para ve pul gibi şeylerle işi olmaz. Kravatlı bir derviştir Ustam Yusuf Kaplan...

Yeni Şafak Podcast
YUSUF KAPLAN - BÜYÜK BALKAN SEYAHATİ: ARNAVUTLUK'UN YAŞADIĞI RUH ÜŞÜMESİ

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 24, 2023 6:36


Büyük Balkan seyahatimizin sonuna doğru yaklaşıyoruz... Seyahatimiz son derece verimli, ruh dolu bir hava içinde geçiyor. MTO'nun ruhunu burada hissediyoruz ilişkilerimize kadar. MTO'daki sınırları aşan ve küre ölçeğine yayılan kardeşlik ruhunu... Bugün Arnavutluk'tayız. Seyfullah Yiğit kardeşim Arnavutluk'un soğuk, dondurucu ve ruhsuz havasını, özlü bir ifadeyle komünizmle birlikte yaşadığı ruh üşümesini nasıl hissettiyse öylece anlatıyor bize... Güzel bir pazar yazısı... Keyifli ve zihin açıcı okumalar...  Arnavutluk'un Elbasan şehrine doğru bordo renk otobüsümüzle seyir halindeyiz... Otobüsümüze alışmıştık. Bir aidiyet duygusu oluşmuştu. Evimiz gibi olmuştu. Hiçbir yerde iki gün üst üste konaklamıyorduk. Ancak bordo renk otobüsümüz hep aynıydı. Her yere onunla gidiyorduk. Renginden dolayı rahat bulunuyordu. Evet, bakın otobüsümüz, şu bordo renk olan büyük otobüs şurada diyebiliyorduk. Bu arada hâlâ 15 Kasım Çarşamba günündeyiz sevgili okuyucu. Ohri Gölüne merhaba dediğimiz gündeyiz yani. Günlerimiz uzun ve bereketli geçiyor... Yolumuz uzun. Elbasan, Tiran ve İşkodra son durak olacak. Dolayısıyla mihmandarımız yorulacak. Elinde mikrofon anlatıyor henüz Arnavutluk'a varmadan Arnavutluk'u... yazı dizisini takip edenler bilir ama biz yeni takipçiler için tekrar edelim. Mihmandarımız Süleyman da bir Arnavut. Ancak kendisi Makedonya'nın başkenti Üsküp'te ikamet ediyor. Dolayısıyla Arnavutluk'la ilgili söyleyeceği çok şey var. Enver Hoca döneminde Arnavutluk, komünizm rejiminden çok çekmiş. Müslüman bir millet olan Arnavutların bütün değerleri silinmiş. Çok yara almışlar. Enver Hoca bir silindir gibi geçmiş Müslüman Arnavutluk'un üzerinden. Enver Hoca döneminde sabah 6'dan akşam 18.00'e kadar mesai var. Para alıyorlar ancak parayı harcayacak bir yer yok. İhtiyaçlar devlet tarafından veriliyor. Odalara dolduruyorlar aldıkları paraları. İnanç neredeyse yok durumuna getirilmiş. Tanıdığı öğretmenler anlatmış mihmandarımıza. İbadet yerlerinin yıkılışını talebelerine izletiyorlarmış. Düşünün yani. Talebelerin inançlarının değersiz olduğunu göstermek için bunu yapmışlar. İbadet yerlerine ihtiyaç yok inancını yerleştirmek için. Bir nesil böyle yok edilmiş. Kurban bayramlarında 60 kurban kesilir. Ancak fıkıh, din İslâm yok! Durumun vahameti ortada. Bu kadar zulüm altında doğal olarak Arnavutluk'un dini değerlerinde, hayatında ciddi aşınmalar olacak, olmuş da. Hem çok komik hem de çok hazin bir hatıra anlatayım mihmandarımızın ağzından. Turgut Özal, Arnavutluk'un başkenti Tiran'a gelir. Tiran meydanında resmî kurumlar birbirine çok yakındır. Özal, kurum ziyaretleri yaparken, bir kurumdan çıkıp diğerine giderken ezan okuyorlarmış. Böylece defalarca ezan okumuşlar Arnavutlar. Özal'ı her gördüklerinde ezan okuyorlarmış. Ne kadar dindar olduklarını göstermek istiyorlarmış Özal'a. Ancak bu yaptıklarıyla dinden ne kadar uzaklaştıklarını göstermişler. Bu durum, zalim Enver Hoca'nın mirasıydı. Türkiye'nin, zamanında yaptığı fabrikaların varlığının hâlâ devam ettiğine de değinmiş olalım. Enver Hoca'nın döneminde, Arnavutluk dünyaya kapatılmış. İzole edilmiş. Kuzey Kore gibi.

Yeni Şafak Podcast
AYDIN ÜNAL - VELEV Kİ TERÖR ÖRGÜTÜ OLSUN

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 14, 2023 5:03


İsrail, Gazze'de yürüttüğü soykırımı “HAMAS'ın terör örgütü olduğu” ve “terörle mücadele ettiği” yalanlarıyla meşrulaştırmaya çalışıyor. Bu kara propaganda, İsrail'e gönüllü ya da para karşılığı uşaklık yapan etki ajanlarının da gayretleriyle -ki bunlardan bazıları Türkiye'de bakanların şarap masalarında dahi ağırlanıyor- küresel ölçekte bir miktar karşılık da buluyor. HAMAS'ın bir terör örgütü olmadığını, Filistin ve Gazze'nin bağımsızlığı için haklı, meşru bir müdafaa yaptığını, HAMAS eylem yapmasa bile İsrail'in yavaş ya da hızlı Filistin topraklarını işgal ettiğini, HAMAS'ın etkin olmadığı Batı Şeria'da hukuksuzluğun, vahşetin, hırsızlığın, işgalin, cinayet, katliam ve soykırımın sürdüğünü, Filistinlilere yaşam hakkı tanınmadığını, Filistinlilerin tek özgürlüğünün “ölüm şeklini seçmek” olduğunu, HAMAS'ın her eyleminin topraklarını, vatanını, en temel insan ve yaşam haklarını korumak için olduğunu ve daha nice gerekçeyi burada defalarca sıralamıştık. Fakat bir kere de meseleye muhalif cepheden bakalım ve HAMAS'ın bir terör örgütü olduğunu varsayalım. Velev ki HAMAS bir terör örgütü olsun, mücadelesi böyle yapılabilir mi? “Terörle mücadele ediyoruz” diyerek 2,5 milyon insanın yaşadığı daracık bir kara parçasına 2 atom bombası gücünde mühimmat atılabilir mi? Ayrım gözetmeksizin bebekleri, çocukları, hastaneleri, okulları, ambulansları, doktorları, gazetecileri hedef almak meşru sayılabilir mi? Türkiye 40 yıldır terörle mücadele ediyor. Geçmişte kimi hatalar yapılmış olsa da teröristle sivili ayırmak için en başından itibaren büyük bir hassasiyet gösteriliyor. Gerek Türkiye içinde, gerek sınır ötesi operasyonlarda bir tek sivilin burnunun kanamaması için azami dikkat sarf ediliyor. Örneğin Hendek operasyonlarında, güvenlik güçlerimize korkakça saldırıp sivillerin arasına saklanan, sivillerden de korkutarak ya da gönüllü destek bulan teröristlere karşı bile çok dikkatli operasyon yapıldı. Elinde silah olmayan, terörist olduğu kesinleşmemiş kimse hedef alınmadı. Bütün bu hassasiyete rağmen Batı ve Batılı kuruluşlar deyim yerindeyse Türkiye'nin ensesinde boza pişirdiler. Teröristlerle sivillerin ayrıştırılması konusunda sürekli beyanat verdiler. Türkiye'nin açıklamalarından ziyade terör örgütünün açıklamalarını ciddiye alarak, Diyarbakır'da teröristler tarafından vurulan Tahir Elçi'nin polislerce vurulduğu iddiası gibi yalanlar, kara propaganda üzerinden Türkiye'yi suçladılar. Uludere'de olduğu gibi bazen hatalar yapıldığında dünyayı ayağa kaldırdılar. Avrupa Birliği'nden Avrupa Komisyonu'na, Birleşmiş Milletler'den Uluslararası Af Örgütü'ne, basın örgütlerine kadar hepsi Türkiye'nin üzerine geldiler. Bu yalanlara dayanarak Türkiye'ye silah ambargosu uygulanmasına kadar işi götürdüler. Velev ki HAMAS bir terör örgütü olsun, velev ki İsrail terörle mücadele ediyor olsun; nerede o ilkeler? Nerede o uluslararası antlaşmalar, uluslararası hukuk? Nerede o insan hakları beyannameleri? Nerede o yaptırımlar, ambargolar? Türkiye'nin terörle haklı, meşru ve güvenlik-özgürlük dengesini de azami gözeten mücadelesini dillerini dolayanlar, “Terörle mücadele ediyor” diyerek İsrail'in soykırımına, vahşetine, hukuksuzluğuna, tamamı faili meçhul cinayetlerine, suikastlarına göz yumuyorlar.

Yeni Şafak Podcast
Nedret Ersanel - İpleri elinde tutan kimse yok!..

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 13, 2023 5:16


Bunu sindirelim önce... Dünya jeopolitiği boşlukta sallanıyor... ‘Güvende hissetmeme' duygusu verebilir bazılarına. Ama onlar başından beri bu topraklarda kendilerini oynatacak ipleri, ‘Puppet Master' olarak da hep büyük güçleri aradılar... Türkiye'de bu ipler kesiliyor. Boşluğa düşüyorlar. Onların ‘kaos' dedikleri ipsizlik. Kaos yayıldıkça düşüşleri hızlanacak... Cumhurbaşkanı'nın, ‘daha adil bir dünya mümkün ama ABD ile değil' atağı, bu tahayyülün ‘Ankara stratejisi' olarak uygulandığını gösteren sayısız işaretlerden biri mi? Ve bu açıklamadan iki gün sonra, ‘Başkan Biden Erdoğan'ı arayacak' mealindeki haberlerin muştuladığı ne? JEOPOLİTİĞİN İHTİYAÇLAR PİRAMİDİ!.. ‘Amerikasızlık ihtiyacı' Türkiye'de hep konuşuldu ama gerçekleşme ihtimali bir o kadar korkutucu bulundu. Hâlâ da korkuyorlar. Bu yüzden, son umut tutunabildikleri her Batı vaadine, muhtemel ziyaretine deli gibi sarılıyorlar... Mesela bir tanesini savaş uçaklarının alımında izliyoruz; Amerika'nın F-16'ları vermek zorunda olduğunu, çünkü Ukrayna'da Rusya'nın kazanacağının anlaşıldığını, bunun da Avrupa'da, askerî yükseliş/yığınak/tahkimat ve dahi stratejik müttefik ihtiyacı doğuracağını kestiriyorlar... Kiev'in kaybetmek üzere olduğunu kabullenmek elbette aşama ve sonrasını da tuttursalar bile aslında yaptıkları, ‘iplerini yukarı bakarak çekiştirmek'! KORKUYOR MUSUNUZ, KORKUTUYORLAR MI? Madem böyle bir projeksiyon var, geliştirelim; Diyelim, Rusya gerçekten kazandı; doğal sonucu olarak Kiev iktidarı düştü, komşular pay için üşüştüler (!), hepsinden önemlisi ABD/NATO siyaseten yenilmiş oldu... Avrupa'nın kapılacağı paniği hayal edebiliyor musunuz? Daha yeni, Almanya Genelkurmay Başkanı, “kendimizi savunacak bir gücümüz yok” açıklaması yaptı. Berlin de bu konu ciddi mesele. Tabii bu açıklamanın, Almanya Savunma Bakanı Pistorius'un “Ukrayna'nın müttefiki değiliz” sözlerini takiben geldiğini hatırlatalım. Korku Avrupa'ya yayılıyor; hafta sonu da Belçika yöneticileri, “bir saldırı olsa üç saat sonra kendimizi taş atarak savunmak zorunda kalırız” diye askeri durum raporu vermişti! (Korkuyu, Newsweek'in 10/12 tarihli ‘NATO ally fears Russian Invasion and possible defensive war' makalesinde ellerinizle tutabilirsiniz.)

Yeni Şafak Podcast
ERSİN ÇELİK - İSRAİL'İ NELER BEKLEMELİ?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 11, 2023 6:09


Bugün 12 Aralık 2023. ‘Gazze Soykırımı'nın 66'ncı günündeyiz. Katledilen sivillerin sayısı 20 bine ulaştı. Aralarında 8 binden fazla çocuk var. İsrail'in ağır bombardımanlarıyla tamamen yıkılan bina sayısı 50 bine yaklaştı. O enkazlarda binlerce sivilin cesetleri olduğu biliniyor. Gazze ölüm kokuyor. Cenazeleri defnedecek yer kalmamış durumda. 8 milyar dünyalı, izliyoruz Gazze'yi. “Elden ne gelir?” sorusu çok eskide kaldı. Anladık ve çaresizliğimizle yüzleştik. Ancak İsrail tam olarak bunu istiyor. Bizi yaşarken öldürmek, çaresizliğe mahkûm etmek istiyor. Önceki yazıda da vurgulamıştım, “Gazze acı eşiğimiz oldu” ve İsrail tüm insanlığı gücüyle baskı altına alma deneyleri yapıyor. Üzerimizdeki psikolojik baskıya boyun eğersek ve böyle devam ederse; tükenmiş, refleksleri zayıflamış ve denemelerinden sonuçlar alamamış toplumlara dönüşeceğiz. Gazze'yi bombalarken, izleyicilerini de yavaş yavaş öldürüyor İsrail. Yani soykırımdan beri, kalan bizler de saldırı altındayız. Ne yapacağız peki? Günlerdir sorguluyorum. Gazetecilik mesleğine lanet ederek düşünüyorum. Merhum Başbakan Necmettin Erbakan'a atfedilen, “İsrail laftan anlamaz. İsrail ancak güçten anlar” sözü bugün tüm gerçekliği ile karşımızda duruyor aslında. Şunda çok net olmalıyız: İsrail laftan anlamıyor. Kulaklarını tüm dünyaya kapatan cani bir devlet İsrail ve tüm gücüyle Gazze'yi yok ediyor. Şundan da eminiz ki İsrail ancak güçten anlar. İsrail'i ancak bir güç durdurabilir. Ancak şunu da gördük ki: “O güç” gerçekten yok. Ya da “o gücü” kendisinde görmüyor dünyanın geri kalanı. Elinde atom bombası olan İsrail, Noah Harari gibi fikir haysiyetsizleri aracılığı ile böylesi korkunç bir katliama imza atabileceğinin suflelerini verdirdi. Harari'nin geçtiğimiz ay, Japon televizyonunda yaptığı o onursuz konuşma tüm dünyaya, önüne dikilecek devletlere ve liderlere yapılmış en büyük tehditti. Gördüğümüz kadarıyla bir tek Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ey İsrail sende atom bombası, nükleer bomba var ve bununla tehdit ediyorsun” diyerek İsrail'in asıl amacının ne olduğuna dikkat çekti. İnsanlık bir korku duvarına çarpıp duruyor. Bu duvarı aşmamız gerekiyor. İsrail'e karşı en az Gazze halkı kadar korkusuz, Gazzeli kadınlar gözü kara, Gazzeli çocuklar kadar cesur ve Gazzeli mücahitler kadar cihat şuuruyla hareket etmeliyiz. En azından oturduğumuz yerden, sosyal medyadan ahkâm kesmenin ötesine geçmeliyiz. Madem İsrail güçten anlıyor, o zaman bu gücün inşa edilmesi gerekiyor. Atom bombası yapmaktan bahsetmiyorum tabii ki. Gazze'ye atom bombası atmayı düşünecek kadar gözü dönmüş İsrail'e, bundan sonrasını zindan edecek bir bilinç ve korkusuzluk iklimi inşa etmeliyiz. İsrail nasıl tüm insanlığı ‘Holokost Endüstrisi' ile tahakküm altına almıştı. Özellikle Amerika ve Avrupa halkları 75 yıldır Filistin'de süregelen vahşeti göremeyecek kadar kör edilmişti. Bir kırılma başladı aslında. Gazze, Hamas'ın 7 Ekim'deki Aksa Tufanı harekâtıyla hiç olmadığı kadar sınırlarını genişletti. Filistin halkının haklı ve kahramanca mücadelesi küresel intifadanın kapılarını aralıyor.

Yeni Şafak Podcast
Mehmet Şeker - Netanyahu ile birlikte Baydın da yargılanmalı

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 5, 2023 2:50


Kafalardaki soru: İsrail, Hamas'ı bitirebilir mi? Gönüllerdeki soru: Hamas, İsrail'i bitiremez mi? Gazze'deki herkesi Hamas üyesi kabul eden İsrail, Hamas'ı bitireceğini söylerken, orada yaşayanların hepsini öldüreceğini de ilan etmiş oluyor. Onlara göre bu bir hesap işi. “50 günde 15 bin kişi öldürdüysek, geri kalanı için ne kadar zamana ihtiyacımız var?” Veya “Bu kadar Gazzeli öldürmek için şu kadar bomba kullandıysak, hepsi için ne kadar bomba gerekir?” İsrail, hesap yapmada iyi olabilir ama bu konu “hesap işi” değil.  Elinde ne kadar bomba olursa olsun, ABD fazladan ne kadar bomba gönderirse göndersin, ne kadar güce sahip olursan ol... Bunlar bir anda aleyhine dönebilir. Dönecektir de Allah'ın izniyle.  İsrail, Hamas mensuplarını canavar gibi göstermek için elinden geleni yaptı. Yine de başaramadı. Plan ters döndü. Hamas'ın elinde rehin tutulan İsrail vatandaşları serbest bırakıldıklarında sağlıklı, mutlu görünüyor. Gülerek tokalaşıyorlar ayrılırken. El sallıyorlar. Sarılıp kucaklaşıyorlar. Yeterli görmeyip dönüyor ve tekrar sarılıp öpüyorlar. Hem hüzün, hem mutluluk var. Sevdiklerinden ayrılan insanlar gibi davranıyor her biri. Çok iyi misafir edildiklerini, kendilerine iyi bakıldığını söylüyorlar. Bu nasıl esirlik diyesi geliyor insanın. Asla kötü davranmamışlar onlara.  Bir de İsrail'in bıraktığı gençlere, çocuklara bakın. İşkence görmüşler, dayak yemişler, bilinçleri zarar görmüş, bazılarının eli kolu kırılmış, çoğu boşluğa bakıyor. Sevinebilmekten bile uzak durumda hepsi. Bu manzaraları görüp mukayese edenler hemen “Kim terörist?” sorusuna cevap aramaya başlıyor. İsrail'in propaganda silahı geri tepti. Artık, dünyada herkes gördü teröristin kim olduğunu.

Mesele Ekonomi
Türkiye'de servet uçurumu: Borsanın %91'i yatırımcıların %3'ünün elinde! | Kimin Ekonomisi

Mesele Ekonomi

Play Episode Listen Later Oct 8, 2023 20:44


Ozan Şakar ve Irmak Akman, Kimin Ekonomisi'nin bu bölümünde Türkiye'deki servet ve gelir eşitsizliğini ele alıyor. Türkiye'deki gelir ve servet eşitsizliğinin neden ve nasıl sorularının cevabını arayan ikili, Borsa İstanbul'a dair de çok önemli istatistikler paylaşıyor.İyi dinlemeler...#ekonomi #vergi #borsa

Yeni Şafak Podcast
Mehmet Şeker - Sakın bize gelmeyin

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 6, 2023 2:42


Gündemde iki baba konu var. Biri sınır ötesi harekât, diğeri yeni anayasa. İkisi de kırk küsur yıllık mesele. O harekât her şekilde yapılacak. Şimdi diğer konuya bakalım. Hâlen geçerli olan Anayasa, yamalı bohçaya döndü. 12 Eylül eseri. Görünüşte herkes şikâyetçi. Darbecilerin elinden çıkmış bir Anayasa'ya mecbur kalmaktan memnun kesim yok güya. Pek çok maddesi değiştirilse de ortak kanaat şu: Sıfır kilometre, sivil bir anayasa ihtiyaç.  Bizim bir komşu teyze vardı. Şaziment Teyze. Kıyafetleri eskidikçe yama yapardı. Terzilerin artık parçaları onun gözünde değerliydi. Dallı, çiçekli, kareli, düz farketmeden. Rengi bile önemsizdi. Elinde alelusul teğeller, makineyle geçmesi için komşusunun kapısını çalardı. “Ha guzum, şunu bir güzel tıkırdatıver.” Asla yenisini almazdı. Parası olmadığından değil, harcamaya kıyamadığından. Yama üstüne yama yaptıkça yine eskir, yıpranırdı. Orijinal kumaşın hangisi olduğu ilk bakışta anlaşılmazdı.  Anayasa, Şaziment Teyzemizin kıyafetlerine döndü. O çoktan öldü ama bir kesimde onun anlayışı hayatta. Artık şart olduğu düşünülen sivil anayasa geniş bir mutabakatla hazırlanmak isteniyor. Herkesin görüşü önemli. Meclis'te grubu olsun olmasın, bütün görüşlere kulak verilecek. Fakat şimdiden kapıyı kapatanlar var. Hem de ana muhalefette! Ne diyorlar? “Sakın bize gelmeyin.” Hani darbecilerin elinden çıkmış olmasından şikâyetçiydiniz? Yeni, sivil bir anayasa gerekliydi? “Kapıyı bile çalmayın, açmayız!”  Gelmeyin, istemeyiz diyene de ısrar edilmez ki. Zorla görüş almaya çalışmak, insanlığa aykırı. Onların çok daha mühim işleri var. Anayasa da neymiş? “Ana ana” der, “yasa” diyemez bu arkadaşlar. En önde gidenin, daha önce defalarca böyle söylemişliği vardır. Terbiyesizliğe varana kadar hem de. Geçici kekemelik numarasıyla nezaketsizliğe varmış, edep sınırını aşmıştı. Unutmadık. Nuh deyip Peygamber diyemeyenler tayfası. İnadı tuttu mu, çimento bile diyemez.  En önemli meseleleri, kurultayda kim seçilecek? Bütün dertleri bu şimdi. Esasen, her zamanki çerçeve bundan ibaret. Sorulunca “İsteyen herkes genel başkanlık için aday olabilir” diyor hazret. Yeter ki şartları uygun olsun. Herkes aday olabilir. Ne var ki kendisinden başkası seçilemez. “Satılan malı geri alırım fakat parasını iade etmem” diyen satıcı gibi. Şakacı.  Kurultay bitince dönüp diğerlerine diyecek ki “Ben size aday olamazsınız demedim... Genel başkan olamazsınız demeye getirdim. İşte gördünüz, sonuç değişmedi.” Kasa her zaman kazanır derler. Siyasetteki karşılığı şudur: Kurulu düzenin sahibi, düzeni düzeneği kendine göre kurmuştur.

Yeni Şafak Podcast
İsmail Kılıçarslan - Kalem düşmanın elinde

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 3, 2023 4:01


Önce Şirazlı Sadi'den seneler önce okuduğum ve hayal meyal hatırladığım o meşhur hikâyeyi nakledeyim. Hikâye bu ya. Adamın biri şeytanla karşılaşmış. Bakmış ki şeytanın tasvir kitaplarında anlatılan, hamam kapılarına resmedilen simasıyla uzaktan yakından alakası yok. Eli yüzü düzgün, endamı yerinde, boyu uzun, bayağı yakışıklı biriymiş şeytan. Sormuş adam: “Seni öyle anlatıyorlar ki boynuzunla, kuyruğunla, kıpkırmızı renginle, kör gözünle dünyanın en çirkin yaratığı olarak bekliyordum karşımda seni. Oysa senin oldukça düzgün bir tipin var. Nedir bunun hikmeti?” Şeytan, cevap vermiş: “Aslında benim görünüşüm hep böyleydi. Ancak biliyorsun ya, insanlar bana kızgın. Âdem'i cennetten kovdurdum kovduralı öfkeliler bana. O yüzden beni çirkin, berbat biri olarak tanımlayıp tasvir ediyorlar. Anlayacağın, kalem düşmanın elinde.” Antalya Film Festivali'nin iptaliyle sonuçlanan süreçte de, Hilal Nesin'in Karabağ'dan burunları bile kanamadan ve kendi istekleriyle giden Ermenilere berbat sesiyle yaktığı ağıtta da, dünyaca ünlü oyuncu Mel Gibson'ın Ermeni diasporasına destek verirken salladığı yalanlarda da aklımda hep bu hikâye ve son cümlesi vardı: “Kalem düşmanın elinde.” Bilinen şeydir: Tanımlamazsanız, tanımlanırsınız. Tarif etmezseniz, tarif edilirsiniz. Çerçevelemezseniz, çerçeve içine alınırsınız. Antalya Film Festivali'nin iptaline giden süreci ele alalım mesela. Kanun Hükmünde isimli ve açık açık FETÖ, dolayısıyla terör propagandası yapan belgeselin yarışmadan çıkarılması neticesinde festivalin jüri üyeleri o meşhur “sanat sansürlenemez” zırvasına sığınıp festivalden çekildiklerini bildirdiler. Demet Akbağ'ından Ayşegül Aldinç'ine, Sema Kaygusuz'dan Ezel Akay'ına kadar jürinin içinden tek bir kimse çıkıp da “yahu bu operasyon çocukları, bu P.İ.Ç üyeleri 15 Temmuz'da yüzlerce insan öldürdü, az kala memleketi Amerika'ya satacaklardı, bunun propagandasına alet olmayalım” demedi. Niye demediler? Çünkü “kalem düşmanın elinde” de ondan. Bir an olsun Türkiye'den, memleketten, memleketin insanından yana olmak akıllarının ucundan bile geçmiyor da ondan. Ama kabahat onların mı, söyleyin bana. Hayır, kabahat kesinlikle onların değil. Kabahat, 22 yıldır memleketi yönetenlerin. “Tanımlama üstünlüğü”nün kendilerine geçmesiyle, hele bunu kültür üzerinden başarmakla hiç ilgilenmediler. Hiçbir zaman ilgilenmediler. 2002'de yetiştirilmeye başlayan çocuklar şu an Türkiye'nin kültür hayatını domine edebilir, dünyaya 15 Temmuz'da olan bitenin hakikatini onlarca film, yüzlerce belgesel, yüzlerce kitap ve sanat etkinliği ile duyurabilirlerdi mesela. Öyle yapsalardı bu operasyon çocuklarının belgesel diye yaptığı propagandanın esamisi okunmazdı.

Yeni Şafak Podcast
Hayrettin Karaman - Filistin'e nasıl yardım edilebilir?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Sep 24, 2023 4:57


Filistinlilerin yurtlarındaki tarihi varoluşları milattan öncesine kadar uzanmaktadır. Yahudiler Mısır'dan göç ederek bu topraklara geldiklerinde (M.Ö. 12. yüzyıl) orada yaşayan halklar arasında Filistinliler de vardı. Hz. Ömer'in fethinden itibaren Filistin toprakları İslâm hâkimiyetine girdi ve hâkim nüfus da bugün adına Filistinliler dediğimiz Müslümanlaşmış Araplar oldu. Diğer halklar gibi Yahudiler de Osmanlı döneminin sonuna kadar bu topraklarda huzur ve adalet içinde yaşadılar, göçlerle çoğaldılar. Her şeye rağmen 1947 taksim planında bir milyon Filistinli Müslümana karşı beş yüz bin Yahudiye toprakların yarıdan fazlası verildi. Hazırlıklı Yahudi kıtaları, Arapların parçalanmışlık ve dağılmışlıklarından yararlanarak ve arkalarına Amerika, İngiltere gibi destekçileri de alarak, 1948'de Filistinlileri -ülkenin yüzde yetmişine ulaşan- topraklarından sürüp çıkardılar, bunu yaparken hiçbir meşrûiyyet ölçüsüne dayanmadılar, hiçbir uluslararası kural ve karara uymadılar. 1967'de ise Gazze ve Batı Şeria'da (Filistin'in yaklaşık onda birinde) sıkışmış olan Filistinlileri buradan da sürdüler, yerlerini işgal ettiler ve kalanları da yönetimleri altına aldılar. Dağılmış, birbirine düşmüş, her birinin yönetimi halktan kopmuş, belli bir ideolojinin -ve bu ideolojiyi temsil eden dünya gücünün- dümen suyuna girmiş İslâm ülkeleri bu olup bitenler karşısında ya hissiz ve ilgisiz yahut da aciz kaldılar. Bir avuç Filistinli zulme ve yok edilmeye karşı direndi, direniyor. FİLİSTİNLİ DİRENİŞÇİLER “NİÇİN DİRENDİLER?” İnsan tabiatı, hukuk, ahlâk, dinler, “İsrail'in yaptıkları karşısında direnmeyi, boyun eğmemeyi gerektirdiği, hatta emrettiği için” direndiler. Siyonist İsrail ülkede, sulh ve adalet içinde kendine de bir yurt edinmenin peşinde değildi. Onun amacı Fırat'tan Mısır'a kadar uzanan bölge içinde yalnızca Yahudilere ait bir yurt edinmek ve bu yurt içinde başka hiçbir bağımsız, insan haklarına sahip insan grubunu barındırmamak idi. Bu amaç karşısında binlerce yıldan beri bu topraklarda yaşamış Filistinli ya yok olacak yahut da direnecekti. Direnmeye karar verildi. Elinde yumruğu, tırnağı ve taşından başka silahı yoktu. Eğer silah bulabildiyse, bu da, İsrail'in elindeki gelişmiş silahlara karşı birkaç küçük el silahı, bomba ve modası geçmiş küçük, kısa menzilli füze idi. Filistinli işte bu imkânsızlıklar içinde direndi, direniyor. Her şeye rağmen İsrail'i korkutuyor, rahatsız ediyor, âdil bir barışa zorluyor... Elli yıldan beri Filistinlinin Siyonistlerden neler çektiğini bilmeyen, İsrail'in etkili propagandasına aldanmış, gaflete hatta hıyanete düşmüş birçok Müslüman, direnen Filistinlileri ayıplıyor, zulümden ve aldatmacadan ibaret olan barışa razı olmasını istiyor, direnişte kullandığı yöntem ve araçları normal -hatta tarihi- şartların kurallarına göre değerlendiriyor, sorguluyor ve mahkûm ediyorlar. Genel olarak da insanoğlunda kanıksama psikolojisi var; bu yüzden artık, hemen her gün Siyonistlerin, Filistin'de bir veya daha fazla evi yıkması, birkaç masumu öldürmesi, yakalayıp hapsetmesi, kolunu bacağını kırması... sıradan bir haber gibi gelip geçiyor.

Trend Topic
317: Trend Spor: Milli Takımda İpler Kimin Elinde?

Trend Topic

Play Episode Listen Later Sep 23, 2023 24:12


Trend Spor'da bu hafta Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın Avrupa'da aldığı sonuçları konuştuk. Temsilcilerimizin Avrupa mesaisine ek olarak da A Milli Erkek Futbol Takımı'nda Stefan Kuntz'un yerine Montella'nın teknik direktörlüğe getirilmesini değerlendirdik. Keyifli dinlemeler!------- Podbee Sunar ------- Bu podcast Salus hakkında reklam içerir.Sağlığınıza gereken önemi Salus'la verin. Psikolog, fizyoterapist ve diyetisyenlerle görüşüp, içerik dünyasını keşfetmek için buradan Salus'un websitesini ziyaret edebilirsin. TERAPI10 koduyla %10 indirimden hemen faydalanmak için şimdi buradan app'i indirebilirsin.Bu podcast TAKK hakkında reklam içerir.Günlük kişisel bakımını TAKK'a bırak. Çünkü TAKK, senin için gerçekten önemli olan şeylere odaklanırken hayatındaki seçenek karmaşasını filtrelemene yardımcı olur. Buradan TAKK'ı keşfedebilirsin.Bu podcast techcareer.net hakkında reklam içerir.Ücretsiz bootcamplere katılmak, eğitimlerle seviye atlamak veya teknoloji alanında iş bulmak istiyorsan, hemen şimdi buradan techcareer.net'e üye ol, kariyerini yükseltSee Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Hasan Basri Budak İle Kendine Gel

Merhaba sevgili dostum ben Hasan Basri Budak. Bu hafta da bizi kendimize getireceğine inandığım bir podcast hazırladım.Senin Elinde. Ruhumuza ışık olması niyeti ile paylaşıyorum. Keyifli dinlemeler.Become a supporter of this podcast: https://www.spreaker.com/podcast/hasan-basri-budak-ile-kendine-gel--5728974/support.

Gerçek gazetesi
Başyazı: Bu düzenden alacaklıyız! Haklarımızı vermeyecekler alacağız! (Temmuz 2023)

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Jul 9, 2023 4:45


Erdoğan'ın seçime giderken ülkeyi bir borç batağına soktuğunu seçimlerden sonra da alacaklıların kapıya dayanacağını söylemiştik. Teker teker gelmeye başladılar. İlk gelen NATO oldu. Daha resmi sonuçlar bile açıklanmadan NATO'nun istediği asker gücü Kosova'ya yollandı. Ardından uçaklar Almanya'daki NATO tatbikatına gönderildi. Hükümet açıklandı. Hazine ve Maliye, Batı emperyalizminin gözdesi İngiliz Mehmet'e, Merkez Bankası Amerikan bankalarından transfer edilen Gaye Erkan'a teslim edildi. İngiliz Mehmet ilk ziyaretini TÜSİAD'a yaptı. İşçisine lira ödeyip malını dövizle satan büyük patronlar adına Tuncay Özilhan ve turizm patronları değersiz Türk lirası istedi. Merkez Bankası kuru baskılamasın dedi. Dolar kuru 26'yı geçti. Patronların kasaları doldu. Alacaklılar Erdoğan'ın yeni iktidar döneminde istediklerini bir bir alıyorlar. Peki ya emekçi halk? Emekçi halkın payına hayat pahalılığı ve işsizlik düşüyor. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu'nun (ITUC) yayınladığı endekse göre Türkiye 149 ülke içinde işçi hakları açısından en kötü 10 ülke arasında yer alıyor. Asgari ücret zamları senede iki defa yapılıyor artık. Ama asgari ücret bir türlü açlık sınırını aşmıyor. Giderek daha fazla işçi asgari ücretli haline geliyor. Kamu emekçilerine ve emeklilere yapılan zamlar da aynı şekilde yapıldığı gibi enflasyon karşısında eriyor, buhar olup uçuyor. Elinde paranın gücünü bulunduranlar hükümetten istediklerini alırken işçi ve emekçinin haklarını savunabilmesinin tek yolu örgütlü olmaktan ve üretimden gelen gücünü kullanmaktan geçiyor.

Yeni Şafak Podcast
İsmail Kılıçarslan - Aynaya, kendine

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 8, 2023 4:08


Sen bize bakma. Biz de gideriz meyhaneye amma ki şerhoşluk için değil zinhar. Ayılmaya gideriz biz meyhaneye. Elinde cam kadehiyle gelen saki bize şarabı verince serabı terk eder de hakikatin koynunda gecelemeye azm ve cezm ve kast ederiz. “Eya saki” diye ünlediğimizde şol aşkın şarabıyla gelen saki tımar eder yaralarımızı da içimizin atları dörtnala salınır ovalarda. “Yandım” dedikçe doldurur saki. Yanmak biliriz amma kanmak bilmeziz. Güneşin ilk ışıkları meyhanenin kıynaşık kapısından süzülmeye başlayanda derdimizi unutmayız, haşa. Hatta bir dua salarız ellerimizi açıp. Deriz ki “derdimizi artırasın ki serhoşluğumuz artsın. Serhoşluğumuz arta ki derdimiz çoğala.” Sen bize bakma. Biz de severiz halimizce. Halimizce bir Süleyman değilsek de Asaf'ın mikdarın biliriz. Belkıs'ın yurdu, otağı, hanesi gönlümüzün ne yanına düşer, sezeriz. Gözdür Belkıs'ın gözü. Sözdür bizim sözümüz. Süzüle süzüle akanı yaş sanırsın sen şimdi. Değildir. Onun ne olduğunu bilmeyen âşık da değildir hakikatte. Mağarada gördüğü gölgeyi gerçek zanneden zavallının haline benzer o bahtsızın hali ki baka da ibret alasın. Sen bize bakma. Biz de gideriz meydana. Aşkın bazarında bazuyu kenara koyup yüreğimizi

Yapay Zekadan Masallar
Eylül ve Denizkızı Hüma’nın Arkadaşlık Hazinesi

Yapay Zekadan Masallar

Play Episode Listen Later Apr 30, 2023


Bu masallar yapay zekaya yazdırılıp seslendirilmiştir. Siz de ücretsiz olarak bir çocuğa özel masal yazdırın: https://s.cagrisarigoz.com/masal Eylül ve Denizkızı Hüma’nın Arkadaşlık Hazinesi Bölüm 1: Deniz Kıyısındaki Buluşma Bir güzel gün, mavi gökyüzü, güneşli hava ve deniz kumlu sahilin üzerinde dalgalarla şakalaşırken Eylül, arkadaşı Elifnaz ile deniz kenarında oynamaya karar verdi. İkisi de denizin tüm güzelliklerini ve sonsuz dalgalarıyla birlikte geçirecekleri keyifli bir yaz gününün hayallerini kuruyordu. Eylül ve Elifnaz, erken saatlerde deniz kıyısına geldiler ve güzel bir yerde şezlonglarını açarak günlerini planlamaya başladılar. Güneşin altında güzellikle parlayan denize bakarken Eylül, sürekli olarak bir yandan sahilde güzel ve renkli kabuklar topluyor, diğer yandan da hayallerini paylaşıyordu. Elifnaz, Eylül’ün coşkusuyla daha da heyecanlanıyor ve kendini denizin kollarına bırakmayı hayal ediyordu. Derken öğle saatlerine yaklaştı ve Eylül ile Elifnaz acıkmaya başladı. Eylül, “Şimdi ne yesek iyi olurdu değil mi?” dedi ve Elifnaz gülerek ona katıldı. İkisi de sırt çantalarında yiyecek ararken, Eylül’ün gözleri uzaktaki bir şeye takıldı. Elinde bir dürbünle denize bakan yaşlı bir balıkçı, tuhaf bir şekilde hareket ediyordu. Eylül, ne olduğunu anlamak için Elifnaz’a dürbünü gösterdi ve ikisi de balıkçının ne yaptığına bakmaya başladılar. Balıkçı, denizde bir şeyler arıyormuş gibi görünüyor ve endişeli bir tavırla başını sağa sola çeviriyordu. Eylül ve Elifnaz, merakla onu izlemeye devam ettiler. Birden, yaşlı balıkçı bir şey bulmuş gibi sevinçle bağırdı ve hızla o yöne doğru yüzerek gitti. Eylül ve Elifnaz, yaşlı balıkçının peşinden gitmeye karar vererek denize girdiler. İkisi de hızla balıkçının peşinden yüzdü ve nihayet onun yanına geldiler. Balıkçının etrafında, deniz kumlu sahilin tam ortasında, bir denizkızı vardı! Denizkızı mavi ve yeşil pulları, uzun altın sarısı saçları ve gülümseyen yüzüyle gerçekten büyülüydü. Bölüm 2: Denizkızı Hüma ile Tanışma Eylül ve Elifnaz, denizkızının güzelliği karşısında büyülenmiş bir şekilde ona bakarken, denizkızı onlara doğru yüzerek geldi ve şöyle dedi: “Merhaba! Ben Hüma, denizkızıyım. Siz insanlarla tanışmak istiyorum ve size denizlerin güzelliklerini göstermek istiyorum.” Eylül ve Elifnaz, heyecanla Hüma’yla tanıştılar ve denizlerin güzelliklerini keşfetmeye hazır olduklarını söylediler. Hüma, onları güzel bir mercan resifine götürdü ve denizin sakin sularında özgürce oynamalarına izin verdi. Eylül ve Elifnaz, denizlerin sakinliğinden ve renkli balıkların eşsiz güzelliğinden büyülendiler. Hüma, Eylül ve Elifnaz’a denizlerin gizemlerini ve deniz canlılarının yaşamlarını anlattı. İkisi de, Hüma’nın bilgisi ve deneyimi karşısında hayran kalmıştı. Eylül, “Denizlerin ne kadar güzel ve büyülü olduğunu hiç fark etmemiştim! Hüma, seninle daha fazla vakit geçirmek istiyoruz. Başka neler gösterebilirsin bize?” dedi. Hüma, gülümseyerek, “Tabii, daha pek çok şey var gösterebileceğim! Sırada, Arkadaşlık Hazinesi’ni görmeye ne dersiniz?” dedi. Bölüm 3: Arkadaşlık Hazinesi Eylül, Elifnaz ve Hüma, deniz kıyısı boyunca yüzerek Arkadaşlık Hazinesi’nin saklı olduğu gizli bir mağaraya ulaştılar. Bu mağara, büyülü bir güzellik ve sürprizlerle doluydu. Denizkızı Hüma, Eylül ve Elifnaz’ı içeri davet etti ve onlara Arkadaşlık Hazinesi’ni gösterdi. Hazine, arkadaşlar arasında paylaşılan sevgi, neşe ve maceraların değerli anılarından oluşuyordu. Hazine sandığında bir sürü fotoğraf, mektup ve küçük hediyeler vardı. Eylül ve Elifnaz, bu hazinenin değerini anladılar ve ne kadar önemli olduğunu kavradılar. Denizkızı Hüma, Eylül ve Elifnaz’a, arkadaşlık hazinesini korumaları ve değerli anıları biriktirmeye devam etmeleri gerektiğini söyledi. İkisi

Cevheri Güven
Erdoğan'ın elinde rehin mi- - Editör Masası

Cevheri Güven

Play Episode Listen Later Apr 12, 2023 70:07


#muharremince #seçim #dışgüçler Adem Yavuz Arslan, Tarık Toros, Levent Kenez ve Metin Yıkar gündemin konuşulmayanlarını Editör Masası'nda ekranlarınıza taşıyor. Listelere giremeyenler itiraflara başladı. Aytun Çıray fişlemeci çıktı Erdoğan'ın kaybetmesinden korkan 'muhalif'ler Muharrem İnce Erdoğan'ın elinde rehin mi?

Unsal Unlu
Erdoğan'ın elinde bir tek medya kaldı.

Unsal Unlu

Play Episode Listen Later Mar 23, 2023 26:35


Ve eski medyası işe yaramadığı için yeni medya ittifakına yeni isimler gerek... Üstelik bu yeni isimlerin işi, eskilerden daha zor çünkü elde parlatılacak bir şey yok, varsa yoksa savunma... #erdoğan #seçim Jenerik müziği: Rahman Altın

Mevlana Takvimi
SÜRGÜNDEKİ OSMANLI HANEDANI-2 - 03 MART 2023 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Mar 3, 2023 3:05


Sürgündeki hanedan üyeleri maişetlerini temin edebilmek için çalışmak mecburiyetinde kaldılar. Ancak bir meslek ve kariyerleri yoktu. Bu insanlar, herhangi bir iş yapmak için yetiştirilmemişti. Şehzâdeler askerdi ki bu da ecnebi bir memlekette hiçbir kıymet ifade etmiyordu. Sermayeleri bulunmadığı için iş kuramayan hanedan ferdlerinin resmî vazife almalarına da diplomatik münâsebetlerin bozulabileceği tehdidi ile Ankara mâni oldu. Çoğu haymatlos (vatansız) olduğu için, birkaç lisân bildikleri halde, tahsilleri olsa bile, her mesleği icra etmeleri kanunen mümkün değildi. Memuriyete girmelerini, zenginlerle evlenmelerini Ankara engellemeye çalışıyordu. İsmin ve askerlik diplomasının işe yaramadığı gurbette, para getirecek tek şey, bir enstrüman çalmaktı. Nice şehzâdeler, kafelerde çingene çalgıcılar gibi çalgıcılık yaparak ekmek parası temin etmeye çalıştılar. Kantarcılık, hamallık, taksi şoförlüğü, mezarlık bekçiliği, müzede biletçilik, seyyar satıcılık, bulaşıkçılık yaparak maişetini çıkarmaya çalışan hanedan efrâdı çoktur. Elinde avcundakini satıp tüketen Ayşe Sultan, “Allâh, sabredenlerle beraberdir” meâlindeki “İnnallâhe maassâbirîn” âyet-i kerimesini eliyle beze işler, oğlu bunları geceleri sokaklarda ve metroda satardı. Yaşlılar bunu da yapamadılar. Gençler, olur olmaz evliliklere razı oldu. Gece pazarlardaki çürük meyve ve sebzeleri toplayan hanedan ferdleri vardı. Bunu herkesten saklarlar; kimsenin kendilerine acımasını istemezlerdi. Nitekim “kaplan sırtı için en tahammül edilmez yük, merhâmettir.” Çocuklar, ayağı büyüdükçe ayakkabılarının ucu kesilerek idare ederdi. Şehzâde Ahmed Nuri Efendi, bir parkta açlıktan ölmüş olarak bulundu. Şehzâde Abdürrahim Efendi, sefâlete dayanamayarak intihâr etti. Mediha Sultan'ın belediye yardımı ile geçinen torunu Hadice Sâmi de bu sıkıntılar sebebiyle pencereden atlamak suretiyle hayatına son verdi. Nâciye Sultan hatıralarında der ki: “Yabancı başka hanedanlar, sürgün ihtimâlini düşünerek, memleket dışında ihtiyaçlarını sağlayacak tedbirleri almış olabilirlerdi. Biz ise, hâriçte ihtiyat parası bulundurmayı hiçbir zaman aklımızdan geçirmemiştik...” (Prof Ekrem Buğra Ekinci, Sürgündeki Hanedan)

TR724 Podcasts
Soylu'nun elinde çok büyük dosyalar var Editör Masası ADEM YAVUZ ARSLAN TARIK TOROS METİN YIKAR LEVENT KENEZ - 30 Kasım 2022

TR724 Podcasts

Play Episode Listen Later Dec 1, 2022 70:48


#Soylu #Hablemitoğlu #Cemaat Editör Masası'nda #AdemYavuzArslan, #TarıkToros, #LeventKenez ve #MetinYıkar gündemin konuşulmayanlarını masaya yatırdı. 00:00 Giriş 01:10 Suriye'ye harekat çok mu elzem? 07:20 Şehit sayıları gizleniyor mu? 23:00 Ekonomi, seçim sonucunu belirler mi? 37:03 Seçim tarihi Mart sonu, Nisan başına mı çekilecek? 42:27 Demirtaş'ın Öcalan'la görüşmek istedi. Neden? 49:16 Erdoğan, Soylu'dan vazgeçebilir mi? 01:02:34 Hablemitoğlu iddianamesinden zoraki eklemlenen iki ismi çıkar, al sana buz gibi Ergenekon

Yeni Şafak Podcast
ABDULLAH MURADOĞLU - Seçimlerin kaderi “Latinler”in elinde..

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 7, 2022 5:00


ABD'de bugün yapılacak ara seçimlerde “Temsilciler Meclisi”nin tamamı, “Senato”nun ise üçte biri yenilenecek. Birçok eyalette ise valilik seçimlerinin yanı sıra eyalet meclisi seçimleri yapılacak. Bu seçimler de son derece kutuplaşmış bir siyasî iklim içerisinde gerçekleşiyor. Halihazırda Demokratlar “Beyaz Saray”ı, “Temsilciler Meclisi”ni ve “Senato”yu kontrol ediyorlar. Ancak her iki Meclis'te “Demokratlar” ile “Cumhuriyetçiler” arasındaki fark çok dar. Anketler Cumhuriyetçiler'in “Temsilciler Meclisi”nde çoğunluğu sağlayacaklarını, “Senato”da ise Demokratlar'ı zorlayacaklarına dair sinyaller veriyor. Ara seçimler 2024'teki Başkanlık seçimlerinin kaderini etkileyeceği için taraflar arasında kıyasıya rekabet yaşanıyor.

alternatif peron
Sofuluk satıyorsun, elinde boy boy tesbih... - Mehmet Akif Ersoy

alternatif peron

Play Episode Listen Later Nov 1, 2022 0:51


Hizmetten
Var mı bu mevzuda “ben!” diyen? | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Sep 22, 2022 7:14


Bu video 30/10/2016 tarihinde yayınlanan " VUSLAT İŞTİYÂKI VE TEMİZ KALBLERİN NİYAZI" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... “Benim bayramım Sana kavuştuğum gündür!..” Hazreti Ömer (radıyallahu anh), bir gün coşup O'na (sallallâhu aleyhi ve sellem) karşı sevgisini ifade ettiğinde, “Yâ Rasûlallah, Sen'i, kendimden başka her şeyden fazla seviyorum!” demişti. Gerçekten öyledir. Fakat meseleyi o andaki ufka bağlı, o andaki kalbin tarassuduna bağlı olarak anlamak lazımdır ki bunun manası şudur: “Çok rahatlıkla ben eşimi, çoluk-çocuğumu, evlatlarımı Sana kurban edebilirim!” Hazreti Ömer, Rasûl-i Ekrem Efendimiz'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) karşı dile getirdiği böyle bir ifadeye, böyle bir itirafa mukabil beklediği cevabı almıyor. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) kemâl-i ciddiyetle meselenin hakikatini vurguluyor; “Yâ Ömer! Beni kendinden de artık sevmedikçe hakiki imanı elde etmiş olamazsın!..” diyor. Var mı bu mevzuda “ben!” diyen?!. “Ben, Seni aile efradımdan, dünyamdan, mal u menâlimden çok daha fazla seviyorum! Öyle ki ölümü, bir şeb-i arûs gibi bekliyorum. Ama izin henüz Sen'in tarafından çıkmadığından dolayı, ‘emre itaatteki incelik'e bağlılık içinde Sen'den ferman geleceği âna kadar bu zehir-zemberek firkate, bu dâüssılaya katlanmaya çalışıyorum. Yoksa, derdim Sen'sin. Benim bayramım Sana kavuştuğum gündür!..” Kaç insan gösterebilirsiniz böyle söyleyebilecek olan?!. Kendi dünyanızda.. serkârlarınızda.. zâviyeleri tutanlarınızda… Hazreti Ömer, o zaman kükrüyor; “Yâ Rasûlallah! Şu andan itibaren, içimin sesi, Sen'i nefsimden de artık seviyorum!..” diyor. O nasıl bir tabiat ve nasıl bir fıtrat ise, hemen, birden bire bir amudî yükseliş ortaya koyuyor. Dikey yükseliş demek; kavsî değil, ufkî değil, amudî yükseliş; birden bire. Bu, Hazreti Ebu Bekir gibi kimselerde, Hazreti Ömer gibi kimselerde, Hazreti Ali gibi kimselerde, Hazreti Osman gibi kimselerde, Hazreti Hâlid gibi kimselerde (radıyallahu anhüm ecmaîn) görülüyor. Birkaç senede ihsan ufkuna erenler olduğu gibi yıllarca kâmil imandan nasipsiz gezenler de var. Hazreti Hâlid'in Peygamber Efendimiz'le mevcudiyeti üç sene. O ne kazanımdır?!. Cennetleri peyleyebilecek bir ufku ihraz ediyor. Evet, vefat ederken arkada bıraktığı şey, sadece sırtına binip savaştığı atı, kullandığı kırılmadık kılıcı. (Elinde yalnızca Yermük'te on beş tane kılıcın kırıldığından bahsederler.) Ve bir de oku ile yayı. Onun için, Hazreti Halid ruhunun ufkuna yürürken başında bulunan Sa'd b. Zeyd hazretleri diyor ki: عَاشَ حَمِيدًا، مَاتَ فَقِيدًا “Hazreti Halid, herkesin övdüğü bir kumandan olarak yaşadı, İslam'ın bir yitiği olarak gitti.”

Yeni Şafak Podcast
İsmail Kılıçarslan - Ruşendil

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Sep 10, 2022 4:13


“Onlar cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler. Karşılıklı olarak onların üzerine yaslanırlar. Çevrelerinde, ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dolaşırlar. Kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle.” Hayır. Size bunu ispat edemem. İkna da edemem sizi. Hatta “inanıp inanmamak size kalmış” diyerek konuyu kapatabilirim kendi adıma. Ama size yemin ederim ki orada, sıcaklığın belki kırk dereceyi gördüğü o Akdeniz şehrinde, şehrin ekabirinin o standart nezaket ziyaretinde zaman durdu benim için. Yemin ederim durdu zaman ve ben tam olarak şöyle hissettim: Zaman bir daha akmasa, bu durduğu yerde dursa ve ben buradan doğruca hesap vereceğim güne gitsem gözüm hiçbir şekilde arkada, dünyada, geride bıraktıklarımda kalmaz. Anlatamayacağımı bile bile anlatmayı deneyeceğim size. “Şuraya da bir uğramanızı çok isteriz” dediler şehrin ekabirine. Ben de Allah biliyor ya, “bakalım orada ne varmış” diye merak ettiğimden değil, şehrin sıcağından klimalı bir ortama geçebilmenin derdiyle takip ettim kalabalığı. Anlatamayacağımı bile bile anlatmayı deneyeceğim size. Onu gördüğümde aslında çok da etkilendiğimi söyleyemem. Ben onu gördüm ama o beni görmedi bu arada. Dedim ya, ben de onu gördüğümde çok etkilenmedim. Kalbim ısındı birden ama işte o kadar. Sonra bir şey oldu. Sesini duydum onun. Anlatamayacağımı bile bile anlatmayı deneyeceğim size. Sesini duyduğumda şöyle hissettim. Elinde bir ok olsaydı ve beni tam kalbimden, tam alnımın ortasından vursaydı da olurdu. Dahası eline incecik bir neşter alsa ve ciğerimi yavaş yavaş kanasın diye yaralasaydı da olurdu. Beni oracıkta teslim alsa ve ilmeği boynuma geçirseydi de olurdu. Ama bütün bunlardan çok daha önemli bir şey oldu. Sesini duydum onun. Dağların karını eritecek sesini duydum. Savaş başlatacak ve bütün savaşları bitirecek sesini. Zaman, tam orada durdu işte. Gelip boynuma ustura misali dayanan sesiyle zamanı durdurma gücünü elinde bulunduran bir süper kahraman gibi durdurdu zamanı. Bunu size ispat edemem ama Hacer annemizin suya “akma, akma” demesine benzer bir etki vardı sesinde. Zamanı durdurma gücü vardı sesinin. Anlatamayacağımı bile bile anlatmayı deneyeceğim size. Şöyle oldu. Öğretmeni “son çalıştığımız yeri oku bakalım” dedi Ecrin'e. Ecrin, önündeki beyaz sayfalı, kabartmalı kitaba parmağını yerleştirdi ve okumaya başladı. Cevherle işlenmiş bir tahta dönüştü sırası, o okumaya başlayınca. Breille alfabesiyle yazılmış Kur'an'da parmakları ilerleyen Ecrin, Vakıa Suresi'ne sesiyle can verirken durdu zaman. Zaman tekrar akmaya başladığında yani Ecrin Vakıa'dan okumayı bitirince aklıma gelen ilk kelime “ruşendil” oldu. Ruşendil, yani kalbiyle gören. Görme engelli, kör, âmâ değil. Ruşendil. Görmek için bir çift göze ihtiyaç olmadığının ispatı olarak oradaydı ve zamanı durdurma gücü vardı Ecrin'in. “Ya hepimizin kalbini gördüyse” diye endişe ettim birden. “Ya benim kararmış, yıpranmış, tükenmiş kalbimi gördüyse” diye endişe ettim.

Ahval
Suriye'de iktidarın ipleri Putin'in elinde

Ahval

Play Episode Listen Later Aug 24, 2022 11:43


Suriye'de iktidarın ipleri Putin'in elinde by Ahval

Ankara Rüzgarı
Suriye'de iktidarın ipleri Putin'in elinde

Ankara Rüzgarı

Play Episode Listen Later Aug 24, 2022 11:44


Anlat Eren
Kelimelerin Gücü (Hakan Mengüç'ün Kalbin Temizse Hikayen Mutlu Biter kitabından)

Anlat Eren

Play Episode Listen Later Aug 17, 2022 2:26


Köprünün başında bir adam dilenmektedir. Elinde tuttuğu kağıtta "Doğuştan kör." yazar. Oradan geçmekte olan usta bir yazar, adamın elinde tuttuğu tabelayı alır ve O'nun durumunu niteleyen başka bir cümle yazar ve sonra her şey değişir...

TR724 Podcasts
Tarık Toros | Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığının anahtarı kimin elinde? | 13.08.2022

TR724 Podcasts

Play Episode Listen Later Aug 13, 2022 4:43


Tarık Toros | Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığının anahtarı kimin elinde? | 13.08.2022 by Tr724

Medyascope.tv Podcast
Gündem: Medya – Büyük gözetim: İnternet kaydımız BTK'nın elinde

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Aug 5, 2022 34:29


Girdiğiniz internet siteleri, WhatsApp'ta kimlerle yazıştığınız ya da telefonlaştığınız, konum verileriniz ve daha fazlası, her saat başı Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'na bağlı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'na (BTK) gönderiliyor. Medyascope'tan Doğu Eroğlu, daha önce ortaya çıkan kitlesel gözetim faaliyetinin belgelerine ulaştı. Belgelere göre internet servis sağlayıcıları, bilgisayar ya da mobil cihaz üzerinden internete bağlanan tüm kullanıcıların trafiğini, her saat başı BTK'ya iletiyor. BTK'nın internet verilerini arşivlenmesi ne anlama geliyor? İnternet kaydımız neden BTK'nın elinde? Havada karada akreditasyon: İktidarın makbul gazetecileri Ceren Sözeri ve Can Ertuna, Gündem Medya'da değerlendirdi. Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3oZy29q

Haberler.com Haber Bülteni
8 Haziran 2022 Akşam Haberleri

Haberler.com Haber Bülteni

Play Episode Listen Later Jun 8, 2022 3:22


Hükümetten Yeni Kira Düzenlemesi, Buğday Koridoru İçin Kritik Görüşme,Terör Yuvalarına Kilit Vuruluyor, ABD Yapımı Silahlar Teröristlerin Elinde, İran'da Yolcu Treni Raydan Çıktı

HABER DİNLE
8 Haziran 2022 Podcast Akşam Haberleri

HABER DİNLE

Play Episode Listen Later Jun 8, 2022 3:08


Hükümetten Yeni Kira Düzenlemesi, Buğday Koridoru İçin Kritik Görüşme,Terör Yuvalarına Kilit Vuruluyor, ABD Yapımı Silahlar Teröristlerin Elinde, İran'da Yolcu Treni Raydan Çıktı --- Send in a voice message: https://anchor.fm/haluk-kurtuncuoglu/message

Yeni Şafak Podcast
Mehmet Metiner - PKK'ya karşı mısınız gerçekten?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 2, 2022 4:03


Yönetim merkezi Kandil olan bir örgüt var. Adı: PKK... Bu PKK'nın Türkiye, Irak, İran ve Suriye'de hem siyasi partileri var, hem de silahlı güçleri. Ayrıca her ülkede STK'ları ve medya organları var. Suriye'deki partisinin adı: PYD. Suriye'deki askeri/silahlı gücünün adı: YPG. Kandil'deki örgütün yöneticileri elinin altındaki militanları/elemanları görevlendiriyor. Kiminin eline silah veriyor, kiminin eline kalem, kiminin eline de siyaset kartı... Elinde silah olan terör yapıyor, düşman bildiği ülkeyle savaşıyor, vuruyor, öldürüyor, ölüyor. Elinde kalem olan bu örgütü “Özgürlük örgütü”, terör unsurlarını da “Özgürlük savaşçıları” olarak selamlıyor. Elinde siyaset kartı olanlar da Kandil'deki örgütü “Kürt halkının silahlı muhalefeti” olarak tanımlayıp terörün siyasetini ve propagandasını yapıyor. O örgütün silahlı unsurlarını da “özgürlük savaşçıları” olarak takdis ediyor. Şimdi soruyorum: Bu durumda Kandil'deki terör baronlarının talimatıyla elindeki silahla kan kusan ile Kandil'den talimatlı kalemşor ve siyasetçi arasında ne fark vardır? Herkes kendine Kandil'den verilen görevi ifa ediyor. Biri silahla, biri kalemle, biri de siyasetle. Şimdi açık açık soruyorum: PKK'nın Türkiye'deki siyasi partisi kimdir? Evet, Sayın Kılıçdaroğlu size soruyorum: PKK'nın ülkemizdeki siyasi ayağı kimdir? Hazır cevap verme moduna girmişken bu sorunun da cevabını verin lütfen. Bu soruyu Kemal Beye sormamın elbette sebebi var. Kemal Bey “Kandil'i yerle bir edeceğim” dedi Yozgat'ta. Böyle dediğine göre Kandil'deki örgütü “terör örgütü” olarak görüyor demektir. PKK'yı “terör örgütü” olarak görmemesi CHP açısından zaten kabulü imkansız bir durum. O yüzden bu yaklaşımı tek başına anlamlı ve değerli görmek mümkün değil. Asıl önemli olan şu: Kemal Bey Kandil'in talimatıyla kurulmuş, üst düzey yöneticileri dahil tüm siyasetçileri Kandil'den atanmış ve her koşulda Kandil'den gelen talimatlara göre hareket eden bir siyasi partiyi, yani PKK'nın siyasi ayağını nasıl görüyor? PKK'yı terör örgütü olarak lanetleyip PKK'nın partisini müttefik olarak selamlıyorsa, Kandil'in bizzat atayıp görevlendirdiği Demirtaş'a sabah akşam güzellemeler yapıyorsa işte orada durun denir. Burada kılıflanmış bir başka kirli ittifak yoksa bu tarz ikircikli bir tutum teröre başka türlü destek anlamına gelir. “PKK bir terör örgütüdür lanetliyorum” diyeceksiniz ama PKK'nın siyasi partisiyle söylem ve eylem birliğine gireceksiniz, işte bu en basitinden çelişkili bir tutumdur. En basitinden dedim nezaketen ama bence asıl gerçek tanımlama şudur: Kirli bir ittifak! Erdoğan'ı devirmek için sadece PKK'nın siyasi ayağıyla değil FETÖ'nün bilumum ayaklarıyla iş tutan bir siyaset, kirli bir Biden ittifakının öteki adıdır. Kemal Bey'in Suriye'nin kuzeyinde PKK terör unsurlarına yönelik askeri bir operasyona peşin peşin “iç siyaset malzemesi, siyasi saiklerle” diyerek karşı çıkması, gerçekte bu kirli ittifakın kılıflanmış halidir. Kandil'in askeri şubesine karşı çıkıp siyasi şubesine sonuna kadar destek vermek nasıl bir anlayışın gereğidir?

Medyascope.tv Podcast
Yeni seçim yasası tasarısı iktidarın elinde patlayabilir mi?

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Mar 15, 2022 20:17


Cumhur İttifakı'nın ortakları AKP ve MHP tarafından hazırlanan ve seçim yasalarında değişiklik öngören 15 maddelik yasa teklifi, dün Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı'na sunuldu. Teklifte yüzde 10'luk ülke geneli seçim barajının yüzde 7'ye düşürülmesi öngörülürken, seçim sürecinde cumhurbaşkanının devlet imkânlarını kullanarak seçim propagandası yapmasının önü açıldı. Yeni tasarı Cumhur İttifakı'nın milletvekili sayısını arttıracağı kesin mi? Yeni yasa tasarısıyla küçük partilerin önemi azalıyor mu? Muhalefet bu tasarıya karşı hangi stratejileri geliştirebilir? Ruşen Çakır yorumladı.

Gazete Duvar Podcasts
Duvar Özel… İkbal Dürre: Batı ve ABD'nin elinde Türkiye'yi taraf seçmeye zorlayacak kozlar var

Gazete Duvar Podcasts

Play Episode Listen Later Feb 24, 2022 12:40


DUVAR – Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. İkbal Dürre, Rusya'nın Donbass'ta başlattığı operasyonu Gazete Duvar'a değerlendirdi.

Medyascope.tv Podcast
Doğa Üründül yazdı: İş bilmez yöneticilerin elinde mezarlığa dönüşen stadyumlar – Hillsborough faciası

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Feb 4, 2022 12:54


Medyascope Podcast'ten herkese merhaba. Hafta Sonu Yazıları köşemizde yayınlanan yazılarımızın seslendirmesiyle karşınızdayız. Doğa Üründül'ün “İş bilmez yöneticilerin elinde mezarlığa dönüşen stadyumlar – Hillsborough faciası” başlıklı yazısını ben Volkan Kutluer sizler için seslendirdim. Beğenerek dinlemenizi umuyorum.

Banu Avar ile Yorum
#73 - Netflix,Disney... Eğlence Platformları Kimin Elinde?

Banu Avar ile Yorum

Play Episode Listen Later Jan 29, 2022 3:28


Netflix,Disney... Eğlence Platformları Kimin Elinde? | Banu AVAR Youtube'dan izlemek için : https://youtu.be/4kThd07wtuI Selamlar, bugün size büyük eğlence platformlarının bir numarasından bahsetmek istiyorum. Silicon Vadisin'de doğan Hollywood'da gelişen bir şirket Netflix. 200 milyona yaklaşan abone sayısına sahip, bu sayıyla dünyada 1. sırada. Netflix ve benzerleri mesela “Disney Plus” gibi platformlar artık televizyonun yerini alıyor. Yapay zekâ izlediklerinize göre izleyeceklerinizi önünüze seriyor. Netflix'in kurucusu ve CEO'su Reed Hastings, gençliğinde Amerikan hükümeti tarafından Afrika'ya ‘barış gönüllüsü' olarak gönderiliyor. (Barış gönüllülerini bir başka bölümde anlatacağız.) Hastings barış gönüllüsü olarak Swaziland'de yerlilere matematik öğretiyor. Memlekete dönüp Stanford Üniversitesine giriyor. “Bilgisayar Bilimleri” bölümünden mezun oluyor. Silikon Vadisi'ne kapağı atıyor. 1997'de DVD dağıtımı yapan bir şirket kuruyor. 10 yılda inanılmaz bir ivme kazanıyor, Bill Gates ile ortak işlere giriyor. Mikrosoft ve Facebook'ta yönetim kurulunda yer alıyor. 2013'den sonra Netflix kendi dizilerini çekmeye başlıyor. İlk yapımlarından biri “House Of Cards!” skandallarla dolu bir dizi… Esrar çeken bir Amerikan başkanı, Beyaz Saray'da cinsel fantaziler vs. 2016'da “Beyaz Baretler” adlı belgesel filmle yine adından söz ettiriyor. Belgeselin ya da propaganda filminin bütçesi Hollywood film bütçelerinin üzerinde! Biliyorsunuz, Beyaz Baretler Suriye'yi kan gölüne çeviren Amerikan ve İngiliz istihbaratının ortak çocuğu. Netflix vasıtasıyla dünyaya iyilik meleği olarak lanse edildi. Netflix dizilerinin en önde gelenleri kartel ve mafya dizileri… Ayrıntıları videodan dinleyebilirsiniz... Konuya devam edeceğiz…

Cevheri Güven
Erdoğan'ın elinde kalan son koz!!!-Savaş Genç

Cevheri Güven

Play Episode Listen Later Jan 25, 2022 16:44


Erdoğan'ın elinde kalan son koz!!!

Cevheri Güven
Elinde çekiç olan her şeyi çivi görüyor [Tarık Toros]-Sesli Köşe

Cevheri Güven

Play Episode Listen Later Jan 17, 2022 3:26


Elinde çekiç olan her şeyi çivi görüyor [Tarık Toros]

TR724 Podcasts
Tarık Toros | Elinde çekiç olan her şeyi çivi görüyor | 17.01.2022

TR724 Podcasts

Play Episode Listen Later Jan 16, 2022 3:18


Tarık Toros | Elinde çekiç olan her şeyi çivi görüyor | 17.01.2022 by Tr724

Artı Tv
Krizden Çıkışın Formülü Muhalefetin Elinde Mi? | Ayşe Yıldırım Ve Kemal Göktaş Ile Detay

Artı Tv

Play Episode Listen Later Dec 16, 2021 51:14


Krizden Çıkışın Formülü Muhalefetin Elinde Mi? | Ayşe Yıldırım Ve Kemal Göktaş Ile Detay by Artı TV

ay elinde kemal g
Yeni Şafak Podcast
Hasan Öztürk - Ömer Muhtar'ın gözlüğünü elinde bulunduran nesil, gereğini yaptıkça hırçınlaşanlar

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 6, 2021 5:00


100yılın sonunda her cephede savaş veren bir Türkiye, Anadolu coğrafyasından taştıkça içeride siyaset aparatıyla köşeye sıkıştırılıyor. Gündelik, politik çekişmeler, büyük mefkurenin önüne geçsin isteniyor. Bunun için siyasette hiçbir zaman yan yana bulunamayacaklar ne hikmetse sanki bir “emir” ile aynı hizada saf tutmuş görünüyor. Ortak hedefleri, “Dünya 5'ten büyüktür” düsturunun gereğini yapanın alaşağı edilmesi... Türkiye'nin durdurulması... Kendi başına karar alabilen bağımsız bir Türkiye yerine bağımlı bir Türkiye'nin tekrar ikame edilmesi. İçe kapanmış bir Türkiye hayali! AFRİKA'YI DİLİNE MECBUR BIRAKIP SÖMÜREN EMPERYALİZM Önceki gece. Televizyon kumandası elimde kanaldan kanala

Artı Tv
Koray Düzgören: Bütün Ipler MHP'nin Elinde | Celal Başlangıç Ile Artı Gerçek Bölüm 2

Artı Tv

Play Episode Listen Later Nov 20, 2021 55:29


Koray Düzgören: Bütün Ipler MHP'nin Elinde | Celal Başlangıç Ile Artı Gerçek Bölüm 2 by Artı TV

Mevlana Takvimi
CENÂB-I HÂKK'IN İKRÂMI: MEZİD GÜNÜ - 12 EKİM 2021 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Oct 12, 2021 2:48


Ebû Hüreyre (r.a.) diyor ki: “Günahkârın elindeki dünyalığa imrenilmesin. Onun peşinde amansız bir takipçi vardır ki, onun durumu şu âyetle anlatılır: “...Onların varacağı yer cehennemdir ki, ateşi yavaşladıkça biz onun alevini artırırız.” (İsra s. 97) Enes (r.a.) anlatıyor: “Resûlullâh (s.a.v.)'e Cebrail (a.s.) geldi. Elinde parlak bir ayna vardı. Aynanın ortasında da siyah bir benek bulunuyordu. Resûlullâh (s.a.v.) sordu: “Yâ Cebrail, bu beyaz ayna nedir?” Cebrail (a.s.) anlattı: “Bu ayna cumadır. Bu siyah nokta ise, cuma içindeki bir saattir. Sen ve ümmetin sizden evvelki ümmetlere bakarak değer kazandınız. O cuma içinde bir saat vardır ki, hangi mü'min o saatte, Allâh (c.c.)'dan bir iyilik dilerse, mutlaka, Allâhü Te‘âlâ onun duâsını kabul buyurur. Hangi kötülükten Allâh (c.c.)'a sığınsa, Allâhü Te‘âlâ onu o kötülükten korur. Cuma günü bizim gözümüzde günlerin efendisidir. Ahiret halkı ona “mezid günü” der.” Resûlullâh (s.a.v.) sordu: “Mezid günü nedir?” Cebrail (a.s.) şöyle anlattı: “Rabbin Firdevs cennetinde bir vadi yarattı. Orada miskten bir tepe vardır. Cuma günü olunca, o tepenin çevresi, nurdan minberlerle donatılır. O minberlere peygamberler çıkarlar. Ayrıca, yakut ve zebercedle süslü altın minberler de vardır. Bunlara da sâdıklar, şehitler ve sâlihler çıkarlar. Cennet köşklerinde oturanlar da iner, hâmd ve senâ ederler. Bu sırada Allâhü Te‘âlâ onlara şöyle buyurur: “Benden ne isterseniz, bugün isteyin.” “Senin rızânı istiyoruz” derler. Fakat Allâhü Te‘âlâ tekrar şöyle buyurur: “Sizden razıyım. Sizden razıyım ki, ihsan evime aldım. Benim size bir ihsanım daha var.” Bundan sonra, onlara zâtı ile tecelli eyler. Hepsi de O (c.c.)'u görürler. İşte mezid budur. Hem de fazladan ikramdır. Bu ikram karşısında onlara cuma gününden daha sevimli bir şey olmaz. (Ebu'l Leys Semerkandî, Tenbihu'l Gafilîn, s.71-74)

Tırnak ile, Diş ile: 1001 Şiir
Asırlar Elinde Bir Tesbih Gibi - Aşık Veysel

Tırnak ile, Diş ile: 1001 Şiir

Play Episode Listen Later Oct 3, 2021 1:29


"Asırlar elinde bir tesbih gibi, çeviriyor çarkı devran bakalım."

Son Tahlilde
Devlet, radikal unsurların elinde!

Son Tahlilde

Play Episode Listen Later Aug 25, 2021 19:25


Mevcut paradigma iflas mı etti? Akademisyen Yektan Türkyılmaz Son Tahlilde'de Onur Öncü'nün konuğu oldu!

venezuela radikal onur aday devlet mevcut elinde abdulkadir selvi okullar ne zaman venezuela maske cumhur ittifaku
Mevlana Takvimi
AÇIK YERLERDE RASTGELE OTURMAMAK - 21 AĞUSTOS 2021 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Aug 21, 2021 2:41


Efendimiz (s.a.v.)'in bizlere vasiyetlerinden birinde de, şer'î bir zaruret olmadan yollarda, cami ve mescidlerin önünde, evlerin dışarıyı gören açık yerinde, mescidlerin pencerelerinde ve benzeri yerlerde çökülüp oturulmaması buyurulmaktadır. Günümüzde birçok insanlar, bu ahde hıyanet etmektedir. Elinde sanatı olmayan, iş yapmayan, çalışmayan, bir ilim dalıyla uğraşmayan, ibâdet etmeyenlerin dükkânların önünde yollarda, mescid kapılarında tembel tembel oturup gelip geçenleri seyrettiklerini, ne iyiliği emrettiklerini ve ne de bir kötülüğü önlemeyi düşündüklerini görmekteyiz. Hatta çoğu defa oturdukları yerde önlerinden geçen bilginler, salih kişiler, sapıklar, zâlimler, cimriler gibi kimseler hakkında ve gıyabında dedikodu yaparlar, ileri geri konuşurlar ve söylemedikleri bir şeyi bırakmazlar. Cami ve mescidlerin önünden kalkıp gitmediklerinden böylece günâh üzerine günâh kazanmış olurlar. Şeyh Neccar oğlu Eminüddin (r.âleyh), bir dükkân veya bir mescidin kapısı önünde oturanlara şiddetle davranarak, “Mescidler insanların namaz kılmaları, Allâh (c.c.)'u anmaları ve insanların Allâh (c.c.)'un huzurunda bulunmaları için yapılmış özel binalardır. Allâh (c.c.)'un huzurunda, özel evinde oturmaya gücü yetmeyenler, çarşı ve pazara gitmelidir” derdi. İmâm Buhârî (r.âleyh) şu hadîsi anlatır: Resûlullâh (s.a.v.), “Sakın yollar üzerine oturmayın” buyurmuşlar. Efendimiz (s.a.v.)'in bu sözünü duyanlar, “Ey Allâh'ın Resûlü (s.a.v.)! Bizler için bundan istiğna mümkün değil, yollar bizim toplantı mahallerimizdir, oralarda (işlerimizi) konuşuruz” derler. Efendimiz (s.a.v.) onlara, “Ola ki oturmak zorundaysanız, o takdirde yola hakkını veriniz” buyurur. Oradakiler Efendimiz (s.a.v.)'e, “Yolun ne gibi hakkı vardır?” diye sorarlar. Efendimiz (s.a.v.): “Kişinin gözünü yumması, gelene geçene bakmaması, yolda gidip gelenlere zarar vermemesi, selâmı selâmla karşılaması, iyiliği emretmesi ve kötülüğü yasaklamasıdır” buyururlar. Allâh (c.c.) en doğrusunu bilir. (İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.1005-1006)

Yeni Şafak Podcast
Mehmet Metiner - Faşizmin Ayak Sesleri

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 29, 2021 5:08


İnsanoğlu bir tuhaftır. Bir o kadar da meçhul. Elinde güç yok iken Köroğlu kesilir. Güç sahibi olduğunda da Bolu beyi gibi ahkâm keser. İktidar erkine sahip değilken Pir Sultan kesilir, Sivas'ın Hızır Paşasının şahsında dönemin Osmanlı sultasına çemkirir durur. İktidar sahibi olduğunda da Hınzır Paşa'ya dönüşüverir. Bir insanın adamlığı da, ayarı da güç sahibi olduğunda anlaşılır. Zayıf ve güçsüz insanın tevazuu hiçbir anlam ifade etmez. Hiç kimsenin dikkatini dahi çekmez. Tevazu, güç sahiplerinin üstünde görülür. İktidar ve nam sahibi insanların tevazuu herkes tarafından görülür ve dahi alkışlanır. Faşizm bir büyüklenme/kibir ideolojisidir. Güç/iktidar aygıtıyla beslenir büyür. Sonuçta sahipleriyle beraber toplumların da yıkımına yol açar. Mussolini ve Hitler örneği ortada. Bir faşistin gözünde “yabancı” ve “düşman” başka ülkelere ait olanlarla alakalı bir tanım değildir. Kendi ülkesindeki, hatta yanı başındaki insanları da kendisi gibi düşünmediği ve kendisi gibi bir hayat tarzına sahip olmadığı için “düşman” gibi görür. Bu ülkede faşizm iki şekilde de görüldü/görülüyor: 1-Başka ülkelerden gelen, özellikle de Arap/Müslüman

NTVRadyo
Köşedeki Kitapçı - Doğu Ekspresi - Zorbaların Elinde

NTVRadyo

Play Episode Listen Later Jul 13, 2021 6:58


Esmiyor
İpler kimin elinde? Konuk : Yunus Emre Erdölen

Esmiyor

Play Episode Listen Later Jun 25, 2021 34:52


Esmiyor Podcast'in yirmi beşinci bölümünde konuğumuz Yunus Emre Erdölen ve ‘İpler kimin elinde?' diye soruyoruz. Farklı bölümlerde iklim değişikliğinin aslında politik bir konu da olduğundan defalarca bahsetmiştik ve meselenin uluslararası siyaset kısmından bahsetmemek olmazdı. Yunus Emre'ye özellikle ABD siyasetinde çok konuşulan ‘fosil yakıt lobileri'nin ne olduğunu ve nasıl hala varolduklarını, son yıllarda uluslararası politikada esen yeşil ve sürdürülebilirlik rüzgarlarını ve Joe Biden'ın yeşil politikalarının gerçekçiliğini ve etkisini konuştuk.Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Ahval
'Türkiye o kadar kötü durumda ki, elinde tek koz yok'

Ahval

Play Episode Listen Later Jun 15, 2021 52:16


Ahval Türkçe Editörü Ergun Babahan, Yektan Türkyılmaz ile birlikte sıcak gündem başlıklarını değerlendiriyor.

rkiye kadar elinde yektan t ergun babahan ahval t
Gidişat
'Türkiye o kadar kötü durumda ki, elinde tek koz yok'

Gidişat

Play Episode Listen Later Jun 15, 2021 52:17


Ahval Türkçe Editörü Ergun Babahan, Yektan Türkyılmaz ile birlikte sıcak gündem başlıklarını değerlendiriyor.

Ölü Yatırım
13 - Şiirbazın Sopası Elinde, Abrakadabra!

Ölü Yatırım

Play Episode Listen Later Jun 14, 2021 18:20


Şiir ve ergenlik... Hangisi daha kötü bilemiyoruz. Fakat şüphesiz ki en kötüsü ikisinin bir aradalığıdır. Bu bölümde Leyla, kendisiyle yüzleşmeye hiç hazır olmadığı bir anda lisede yazdığı erotik ve politik şiirlere rastlıyor. 15inde yazılmış ve 30 yaşında utanç veren bu şiirleri bölüm haline getirmeye karar veriyor. (ki 45 yaşına geldiğinde de bu podcastten de utanabilsin.) (^^) $iiRb@z (^^) şimdi oturum açtı... Keyifli dinlemeler.

Misli Hikayeler
Roswell Kazası - UFO Fenomeni

Misli Hikayeler

Play Episode Listen Later Jun 7, 2021 17:22


1947 yılının temmuz ayında, ABD'nin Roswell kasabasında, Mac Brazel adında bir çiftçi, tarlasının çer çöple kaplandığını görüyor. Elinde süpürgesi, viledasi söylene söylene temizlerken, çöp yığınının altında uzaylı buluyor.

MyMecra Podcast
Anlam Parçada Değil Bütündedir - Bertan Rona | Bakışlar

MyMecra Podcast

Play Episode Listen Later Mar 22, 2021 16:39


Bertan Rona ile “Bakışlar” düşündürmeye, düşündürürken sorgulatmaya kaldığı yerden devam ediyor. Bertan Rona bu bölümde “İkra ne demek?” sorusunu cevaplıyor. Her hafta farklı konuları ele alarak izleyicilerini farklı yolculuklara çıkaran Bertan Rona bu bölümde “İkra” kelimesine açıklık getiriyor. Bertan Rona, Bakışlar'ın bu bölümünde başlıca şunları söyledi; İkra, Hz. Peygamber'e gelen ilk emir, ilk vahiy. İkra oku demek fakat burada ilginç bir şey var Cibril'in oku vahyine, bunu dile getirmesine karşılık Hz. Peygamber'in verdiği cevap çok ilginç, burada Resulullah ben okuma bilenlerden değilim diyor. İlginç olan şey ne? O da şu, sokakta hiç tanımadığınız biri size birden bire oku dese ne dersiniz? Elinde de herhangi bir şey yok, size bir metin gösteriyor değil, kitap gösteriyor değil yani burayı oku demiyor elinde hiçbir şey yok sadece sizin gözlerinize bakarak oku diyor. Bu durumda siz şunu dersiniz, ne okuyayım? Fakat cevap böyle değil, Hz. Peygamber'in cevabı; ne okuyayım değil, ben okuma bilenlerden değilim şeklinde. Biz Cebrail ‘in (a.s) herhangi bir şekilde tablet, bir varak, bir deri, bir parşömen yani üzerinde yazı olan herhangi bir şey getirmediğini biliyoruz dolayısıyla buradan çıkaracağımız ilk sonuç Hz. Peygamber kesinlikle kendisinden neyi okumasının istendiğini biliyordu yani Cebrail ona oku dediği zaman, benim kanaatim neyi kastettiğini anlamıştı çünkü öyle olmasaydı ne okuyayım diye sorardı çünkü yazılı bir şey yok. Tabi uzun bir konu bu, biz doğrudan kelimeye gelelim, ikra meselesine gelelim. Ne demek? Oku demek, böyle biliyoruz. Bu anlamları arttıran bazı alimler olmuş vs… Fakat bu okumak, nasıl bir okumak? Burada önemli bir tespit şu, okumak söylemek anlamına da gelir. Türkçe açısından bakacak olursak mesela maval okuma bana ya da masal okuma, türkü okumak… Bu açıdan baktığımızda burada ki okumanın aslında söylemek anlamına geldiğini görürüz. Anlam içeriklerinden, demek ki bir tanesi söylemek… Öte yandan bir anlamı daha var o da davet etmek. Bunu da biliyoruz. Nerden biliyoruz? Meydan okumaktan biliyoruz. Aslında meydan okumak tabiri, kalıplaşmış bir ifade bu yani meydana çağırmak, hadi gel bakalım burası er meydanı diye davet etmek… Anadolu köylerinde bildiğim kadarıyla bazı yerlerde hala düğün için davetiye götüren kişiye okuyucu veya okutucu derler çünkü davetçi o aslında davet etmiş oluyor. Bu arada davet etmek çağırmaktır. Dikkat edin türkü çığırmak veya türkü çağırmak da diyoruz. Devamı videomuzda… Gelin, Beraber Yürüyelim...

Sesli Kitap (Canca Şeyler)
4. Mektup - Ümit Yaşar Oğuzcan - Sahibini Arayan Mektuplar

Sesli Kitap (Canca Şeyler)

Play Episode Listen Later Jan 7, 2021 2:44


Ümit Yaşar Oğuzcan - Sahibini Arayan Mektuplar - Dördüncü Mektup Seslendiren: Yusuf Can Gökkaya Müzik: @can_atilla_official - Hamamda İlk Gözyaşları (Akustik Cover) "Senden hiç ayrılmamak vardı. Zamanı durdurmak, bütün saatleri parçalamak vardı. İsyan içindeyim. Neydi bu çaresizlik? Bizi çepçevre saran bu dört duvar neydi ? Bir ara tanrıyı düşündüm, peygamberleri, dinleri,kitapları düşündüm. Boş inançlarımız mıydı çaresizliği yaratan ? O bizim eserimiz miydi ? Öyleyse neden bizden büyüktü, güçlüydü ? Bunca yıl neyi aramış, kimi özlemiştim ? Madem ki benim olmayacaktın neden seni karşıma çıkardılar ? Kim yaptı bunu ? Bu kötülükler kimin eseri ? Tanrının işi yok da bizi mi görsün ? Öyleyse kime inanacağız ? O kitaplar ki sabırdan bahsediyor. Ama ne kadar? Nereye kadar ? O dinler ki duadan bahsediyor. Kİme, niçin ve ne zaman ? o peygamberler hiç sevmediler mi? ben sana inanıyorum kitaplara değil. ben seni istiyorum. Dua değil,sabır değil. artık gideceksin, biliyorum, vakit geç oldu. Yatakta izin kalacak, havada kokun ve yastığın üzerinde bir iki tel saçlarından. Telaş içinde giyinmeye başlayacaksın. "Çoraplarında eğrilik var" diyeceğim, düzeltecekin. Dudaklarını boyarken, eğilip ensenden öpeceğim. İçin sevgiyle dolacak. Gözlerin ışıl ışıl "üzülme, üzülme diyeceksin , yine geleceğim" ya gelmezsen ? Hayır hayır geleceğine inanıyorum. Fakat yine gideceksin. Yine gideceğini bilmek kötü. Dayanılmaz bir şey bu. Hatırlıyorum, elini uzattın "Allahaısmarladık" dedin, gittin. Gözden kayboluncaya kadar baktım arkandan, sonra kapıyı kapattım, bir başka kapı açıldı yalnızlığa. yürüyemiyordum, oturamıyordum. Yattım, uyuyamadım. sanki yerçekiminden kurtulmuştum, boşluktaydım, ağırlığım kalmamıştı. Elinde, tam nabzımın üzerinde bir saat işliyordu her şeyden habersiz. Çıkardım, duvara çarptım, parçalandı ve durdu. fakat sadece saatin sesiydi kaybolan. yoksa zaman ilerliyordu."

kutsal inek
yazarak iyileşme üzerine.

kutsal inek

Play Episode Listen Later Jan 2, 2021 20:23


Spontane. Seçilen konu bu sefer iyileşmek ve yaz yazmak üzerine.    “Elbette bir gün daha iyi hissedeceğim ama şu anda varlığımın her bir parçası ağrıyor.”Duygularını düşüncelerinizi  kelimelere dökmek insanı iyileştirir.  Bu cesaret gerektirir; ritüel ve disiplin gerektirir.Yazarak deneyimlerde anlam bulma. Zihin yuvasını terk etmeden yolculuk edebilir. Zihin bazen çok uzak bir yolcudur. Elinde bir boya fırçası taşır. belki de sanatçının merhemi olur. Pis kanı akıttığı fırçası olur. Kimi zaman zihin bir mağarada saklanan yaratıktır zihin.Zihin, hiç konuşmayan bir pandomim sanatçısı gibidir. Zihin bir çift ayakkabı gibidir.Belki de hiçbiri değildir. Sonuç olarak, zihin bir gizemdir!  Lütfen onu tanımaya devam edin!

Avrupa Ne Konuşuyor?
Finlandiya: On binlerce terapi notu hackerların elinde

Avrupa Ne Konuşuyor?

Play Episode Listen Later Nov 5, 2020 18:46


Avrupa Ne Konuşuyor programımızda Finlandiya'da hacklenen terapi notları ve Avrupa'da asgari ücret tartışmaları var. ​​​​​​​

Sevan Nişanyan - Pazar Sohbetleri
İnternet Devletlerin Elinde Bir Silah Haline Geldi

Sevan Nişanyan - Pazar Sohbetleri

Play Episode Listen Later Sep 29, 2020 3:08


İnternet Devletlerin Elinde Bir Silah Haline Geldi

Mevlana Takvimi
ŞÂHİTLİĞİ KABUL EDİLMEYEN PADİŞÂH - 20 EYLÜL 2020 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 20, 2020 2:28


Osmanlı pâdişâhlarının dördüncüsü olan I. Bâyezîd Hân'a cesâret ve gözü pekliğiyle ün yaptığı için “Yıldırım” lakâbı verilmiştir. Yıldırım Bâyezîd, çevik, atılgan, cesûr, zamânının hâdiselerini kavramış iyi bir kumandan ve iyi bir sultandı. Âni olaylar karşısında soğukkanlılığını muhâfaza ederek karârını verir ve ordusunu süratle istediği yere sevk ederdi. Bu yüzden düşmanları çok ihtiyatlı davranırlardı. Ömrünü cepheden cepheye koşmakla geçirmiş Türklüğün ve İslâmiyet'in Rumeli'de yerleşmesini sağlamıştır. Adâleti çok meşhurdu. Her gün belirli bir zamanda herkesin kendisini görebileceği bir yere gelir ve dört bir yandan gelen tebaasının şikâyet ve arzûlarını dinler, haksızlığa uğrayanların haklarını derhâl iâde ederdi. Kâdıların hükümlerine kesinlikle karışmaz ve kimseyi de karıştırmazdı. Âlimlerin sohbetlerinde bulunur, onların Allâhü Te'âlâ'nın emir ve yasaklarını bildiren sözlerini canla başla kabul ederdi. Evliyâya çok hürmette bulunurdu. Osmanlı topraklarının her tarafında ilim yuvaları kurdu. Memleketin her tarafında câmi, mescit, dârüşşifâ, medrese, imâret ve misâfirhâneler yaptırdı. Bunlardan en meşhuru Bursa'da yaptırdığı Ulu Câmi'dir. Ayrıca bütün bu imâretler için geniş vakıflar kurdu. Yıldırım Bâyezîd Hân'ın bir mahkemede şâhidlik etmesi gerekiyordu. Pâdişâh mahkemeye geldi ve herkes gibi o da ellerini önünde bağlayarak ayakta bekledi. Devrin Bursa Kâdısı Molla Şemsüddîn Fenârî, dik dik Pâdişâh'ı süzdükten sonra şu hükmü verdi: “Senin şâhidliğin geçersizdir. Zira sen namazlarını cemâatle kılmıyorsun. Elinde imkân bulunduğu hâlde namâzlarını cemâatle kılmayan biri, yalancı şâhidlik edebilir demektir.” Bu ithâm karşısında herkes Yıldırım Bâyezîd'in hiddetlenmesini bekliyordu. Fakat o boynunu büküp mahkemeyi terk etti. Bu olaydan sonra sarayın yanı başına bir câmi yaptırdı. Namâzlarını cemâatle kılmaya başladı. (Rehber Ansiklopedisi, 2.c., 281-283.s.)

Kaybedenler Kulübü Yayın Kayıtları
Kaybedenler Kulübü - Çilingir Hikayesi

Kaybedenler Kulübü Yayın Kayıtları

Play Episode Listen Later Jun 12, 2020 20:35


K. Çaydamlı : 'Sizi cepten ararlar gecenin bi saati. 'Kapıda kaldım, anahtarımı unutmuşum, anahtarım içeride kaldı. Çok yalnızım, kapıyı açacak kimse de yok. Anahtarımın olduğu başka birisi de yok. O kadar yalnızım ki anahtarımı verdiğim birisi de yok. Anahtarım olan birisi vardı ama şu an onu aramaktansa sokakta yatmayı tercih ediyorum. Sizi aramak durumunda kaldım bu saatte. Lütfen yardımcı olabilir misiniz?' Çilingirlik yaptığım yıllarda senden seken telefonlar içerisinde öylesi öykülerle, öylesi hayatlarla, öylesi hikayelerle karşılaştım ki. Çok acayip, beni de çok etkileyen bir şeydi. Büyük bir telaşla aradı. 'Çok acil bir durumum var ve içeriye girmem lazım. Evime giremiyorum, evime girmem lazım. Arayabileceğim kimse yok. Eve girmem, acilen giyinmem ve hızla çıkmam lazım' dedi. 'Çok uzak bir noktadasınız. Tamam yardımcı olayım ama çok masraflı olur sizin için. Benim kaşem ayrı, buradan oraya gelmek ciddi şeyler' dedim. 'Ben öyle bir durumdayım ki bunu karşılamak zorundayım' dedi. Gerek kadının ses tonu, gerekse benim aldığım aile terbiyesi, belki de o sesten çıkıp bana saplanan 'punktum', belki geçmişimdeki çocukluğumdaki bir travmaya dokunmuş olması. Bilinçsiz biçimde, düşünmeden kabul etmeme sebep oldu. Hızla havaalanına hareket ettim. Havaalanına giderken de çok sık olmamakla birlikte kullandığım bir özel hava şirketini arayıp uçağı hazır etmelerini söyledim. Yaklaşık dört-dört buçuk saatlik uçuş sonrası..' M. Avunduk: 'Hangi şirketmiş bu?' K. Çaydamlı: 'Bizim şirket.' M. Avunduk: 'Hayır yani başkasının uçağına mı biniyorsun diyecektim?' K. Çaydamlı: 'Uçak konusunda çok hassasımdır. İndim. Çok da bilmediğim bir coğrafya, çok da bilmediğim bir lisan konuşuluyor. Fransızca. Çatpat ingilizcemle münasebet kurmaya çalışıyorum fakat kapı-duvar durumu var. Sonunda haritayı çıkarttım, haritadan işaret ettim. Anlaştık. Takımlarımı çıkarttım. Maymuncukları yani. Aslında o kadar kolay ki o kapıyı açmak. Bir an. Bir an kadar hızlı, bir an kadar algılanamayacak. Bir anı kadar da uzak aslında bir taraftan kapıyı açamayan için. O kadar uzak. Kapıyı açan için ise bir 'ı' harfinin eksikliği kadar hızlı bir şey. Elinde hissedersin bazı şeyleri. Mesela bir balık yakalarsın. Canlıdır elinde ve birden bırakır kendini. Ona hiç bakmadan hissedersin aslında artık ölü olduğunu. Ya da bir kedi yavrusu bulursun, annesi ölmüştür. Daha gözleri açılmamıştır. Yaşatmaya çalışırsın. Süt yaparsın, sulandırırsın, biberonla-damlalıkla ağzına verirsin. Gittikçe karnı şişer. Pamuk alırsın, ıslatırsın, poposuna-pipisine sürtersin. Çünkü annesi gözü açılmamış yavrunun dışkılamasını öyle sağlar. Asla senin verdiğin besin yeterli olmaz, yaptığın bakım yeterli olmaz ve bir gün yine garip ve yetersiz sıvıyla beslemeye çalışırken birden soğuduğunu hissedersin. Çok kırılırsın. Çok kırılırsın. Bir çilingirin açtığı kapı da böyledir aslında. Bir anda açılır ve birazdan öyle bir para isteyeceksindir ki bu kadar çabuk açılan bir kapı için para istemek utanç vericidir. Çünkü orada, o büyük telaş içerisinde evine girmeye uğraşan kadının her şeyi, her bedeli karşılayacak acizliği bir anda sorgulamaya dönüşebilir. Dolayısıyla açmakta zorlanıyormuş gibi davranırsın. Belki boştadır artık kilit elinin altında ve yeterince uğraştıktan sonra, uğraşıyormuş gibi yaptıktan sonra bırakır paranı ist.. Bunu yapamadım. Para ödemedi. Öyle bir bakıyordu ki. Açtım, içeri girdi büyük bir telaşla. Kapıda öyle kalakaldım. Bu da garip bir şey. Bir taraftan senin; yani bir yabancının, ama büyük bir iyilik yapmış yabancının orada olduğunun farkında olması, bir taraftan da öyle bir telaş içinde sana ilgi gösterememesi. Aslında o elektriği hissetmen, senin orada biraz naçar kalmış olman ama hiç de öyle olmaman. Telaşlı koşuşturma arasında hep dönüp gelen bakışları hissetmenden dolayı bir şey isteyemedim. Giyindi, inanılmaz güzelleşti.'

Mevlana Takvimi
ORUCU BOZAN ŞEYLER - 27 NİSAN 2020 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 27, 2020 2:33


Her oruç ki, ibadettir, başlamakla tamamlanması borç olur. Onun özürsüz bozulması ve iptâli günâhtır. Orucun bozulması ve iptâli (bozucu bir şeyle bozulması), onun şer'i hakîkati olan belli şeylerden kendini tutmayı ihlâl iledir. Başlanan oruç, Ramazan'ın edası olduğu takdirde özürsüz bozulmasına dünyevî ceza olarak kefaret dahi gerekir. Orucu bozan şeylerin başlıcası yeme, içme ve cinsî temasta bulunmaktır. Yeme ve içmenin alışılmış yiyecek ve içeceklerin yenilip içilmesine inhisarı olmadığı gibi, iki tarafa şâmil olan cinsî temasın da mu'tad (alışılmış) şekline inhisarı yoktur. İlâç nevinden olan şeylerin yenmesi veya içilmesi, gıda türünden olan şeylerin yenilip içilmesi gibi. Hattâ ne gıda ve ne de deva olmak üzere yeme ve içmeye elverişli olmayan şeyin bile yutulması imsake (kendini tutmağa) aykırı ve orucu bozucu olduğu gibi, hükne şırınga etmek, kulağa ilâç akıtmak, tütün içmek, enfiye çekmek, kusmak, dumanı boğaza, genize almak şeklinde tütsülenmek, cinsi temasta iki sünnet yerinin buluşması ve oynaşmakla meni inmesi de orucu bozucudur. Unutarak yemek, içmek, yutmak ve yine unutarak birleşmek bağışlanmıştır. Hatırlandıktan sonra devam edilmemek şartıyla orucu bozmaz. Hatâ kazayı gerektirir. Meselâ, mazmaza ederken boğaza kaçan su, orucu bozmakla kaza gerekir. Şunlar orucu bozmaz: 1. Öpmek. 2. İhtilâm (hamamcı) olmak. 3. Sabaha kadar cünüp kalmak. 4. Ağıza gelen balgamı yutmak. 5. Burnu içine inen yaşlığı çekip yutmak. 6. Kulağına su kaçmak. 7. Bir şey koklamak. 8. Elinde olmayarak boğazına duman, toz veya sinek girmesi. 9. Erkeklik uzvunun içine ilâç akıtmak, sonda salmak. 10. Göze sürme ve bıyığa yağ sürmek. 11. Ağıza alınan ilâcın tadı anlaşılmak. **(Hacı Mehmed Zihni, _Muhtasar Ni'met-i İslâm_, s.168-169)**

DijitalHayatTV
İnternetin Karanlık Yüzü: Deep Web | Bölüm25

DijitalHayatTV

Play Episode Listen Later Mar 16, 2019 68:42


İnternetin Karanlık Yüzü: Deep Web | #25 - 17.01.2019 Bilal Eren ve Cem Sünbül ile dijitalleşmenin hayatımıza etkilerini her hafta perşembe günü bir başka konuyla ele alan DijitalHayatTV YouTube/Facebook/Periscope canlı yayınımızda bugün Adli Bilişim ve Siber Güvenlik Uzmanı Halil Öztürkci ile internetin bilinmeyin yüzü Deep Web konusu ele aldık. - Deep Web Nedir? Dark Net Nedir? - Deep Web, Dark Web Farklı mı? - Karanlık İnternet Nedir? - Derin İnternet Nedir? - Derin İnternetin Tarihçesi Nedir? Deep Web Tarihçesi Nedir? - Deep Web Nasıl Çalışır? - Deep Web'in İnternetten Farkı Ne? Teknik Olarak Nasıl Çalışır? - Deep Web'in VPN'den Farkı Ne? - Deep Web İlk Kimler, Nasıl Kullandı? - Deep Web'e Neden İhtiyaç Duyuldu? - Deep Web bir Efsane mi? - Anonim Olmak Neden Önemli? - Bitcoin gibi Dijital Paralar, İlk Defa Deep Web'te mi Kullanılmaya Başlandı? - Deep Web, Amerika Ordusu ve İstihbaratı'nın Elinde mi? - Silk Road (İpek Yolu) Hikayesi Nedir? - Wikileaks Deep Web'ten mi Yayıldı? - Anonymous Grubu Deep Web'i Kullanıyor mu? - Hangi Gruplar (Terör Örgütleri, Suçlular, Yasadışı Gruplar vb.) Deep Web Kullanıyor? - Deep Web İçinde Neler Var? - Deep Web'e Nasıl Girilir? - TOR Nedir? (The Union Router) - TOR Nasıl Girilir? - TOR Tarayıcısını Kim Yaptı? - Deep Web Ne Kadar Güvenli? - Deep Web Kaç Seviye? - Hidden Wiki Nedir? Nasıl Girilir? - Deep Web'e Girmek Suç mu? - Deep Web İyi Şeyler İçin Kullanılamaz mı? - Deep Web Eğitimleri Var mı? Haftaya perşembe 20.30'da görüşmek üzere. Hem canlı hem de geçmiş yayınlarımız için tıklayın; YouTube: https://www.youtube.com/dijitalhayattv Facebook: https://www.facebook.com/dijitalhayattv Twitter: https://www.twitter.com/dijitalhayattv Web: https://www.dijitalhayat.tv

Çağlayan Dergisi
Efendim / 2018 Ekim

Çağlayan Dergisi

Play Episode Listen Later Oct 24, 2018 1:35


Bu can, bu ten Sana kurbandır Efendim, Nîm-nazar derdime dermandır Efendim; Fakîr Sana bendim.Atmosferin dâru'l-emândır Efendim, Teveccühün canlara candır Efendim; Elinde kemendim.Bulduklarımı Sende buldum Efendim, Kıtmîr'inim sayende oldum Efendim; Sana hep imrendim.Sensizlikle sarardım soldum Efendim, Gurbet dertleriyle yoruldum Efendim; Yoruldu menendim.Tut elimden yalnız bırakma Efendim, Sensizlik ateşine yakma Efendim;Bir hiçim ben kendim.Pür kusurum, kusura bakma Efendim, Yalnızlık zindanına tıkma Efendim; Çıkmaya yok fendim.M. Fethullah Gülen

Virgin Radio - Modern Sabahlar
Modern Sabahlar 622 A: 20.06.2018 Çarşamba | Apartmanda duyulan bir kavga ve elinde helvasıyla takipte olan bir yiğit.. Uyku fırtınası.. Elon Musk'ı ayağını yere vurduracak kadar sinirlendiren olay ne?.. Telefonlar bozuluyor, sebebi Dünya Kup

Virgin Radio - Modern Sabahlar

Play Episode Listen Later Jun 20, 2018 40:31


Virgin Radio - Modern Sabahlar
Modern Sabahlar 406 B: 09.08.2017 Çarşamba | İtalya'daki tiramisu savaşları... İlhan Şeşen'in elinde ne var?.. İlişkiye iyi başlamak, kötü başlangıçlardan uzak kalmak için iyi kalpli insanların ilk buluşma 'yaşanmışlıklarını'

Virgin Radio - Modern Sabahlar

Play Episode Listen Later Aug 9, 2017 39:48


Virgin Radio - Modern Sabahlar
Modern Sabahlar 208 A: 21.10.2016 Cuma | Pas geçme teknolojisi nedir ve nasıl 2 gün pas geçilir?.. Unkapanı piyasasını elinde tuttuğuna inanan Oktay... Dadaş mucite önce eleştiri hemen akabinde tam destek... Tropik balık coşkusu, vatoz balı

Virgin Radio - Modern Sabahlar

Play Episode Listen Later Oct 21, 2016 32:01