POPULARITY
Batı Şeria'nın Ceba kasabası yakınlarında, 16 Şubat 2012 Perşembe günü meydana gelen bir trafik kazası, Filistin tarihinin en büyük trajedilerinden birine dönüşmüştü: Râmallah taraflarına pikniğe gitmek için yola çıkan anaokulu çocuklarıyla öğretmenlerini taşıyan otobüs bir kamyonla çarpışmış, kaza sonucunda 10 çocukla bir öğretmen yaşamını yitirmişti. Otobüsün yan yatarak alev alması bilançonun artmasına sebep olurken, cesetlerin bazıları tanınmayacak derecede yanmıştı. Ölen çocuklar 4 ila 6 yaşlarındaydı. Kazada yaralanan en az 30 çocuk ise Filistin ve İsrail'deki çeşitli hastanelere kaldırılmıştı.
Yerel Saat başlıyor, halkın gündemi Yerel Saat'te tartışılıyor… Van'dan Diyarbakır'a Trabzon'dan Antalya'ya neler konuşuluyor? Ceren Deniz'in moderatörlüğünde Gazete Duvar temsilcileri halkın gündemini Yerel Saat'te aktardı… Yerel Saat'te bu hafta siyasi gerginliklerin gölgesinde futbol, Vanspor'un Elazığ'da uğradığı saldırının yankıları ve Antalya'da kültür turizmine ayrılan aslan payı bütçeleri konuşuldu
Otobüste önümde oturan baba kız olduğunu tahmin ettiğim iki kişi bindiklerinden bu yana konuşuyorlardı. Adamın uzun konuşmasından, kızın da sıkıldığını gösterir tarzdaki hareketlerinden, babanın kızına nasihat ettiği anlaşılıyordu. Uzun sürmedi otobüsteki karşılıksız tek yanlı muhabbet. Kız sesini biraz yükselterek, “Yeter baba, yargı dağıtma” diyerek babasını susturdu. Baba sustu, kız önüne döndü, telefonuyla ilgilenmeye devam etti.
Her hafta Canlı Yayında sinema ve televizyon gündemini konuşuyoruz, ilgimizi çeken konuları tartışıyoruz.00:00 | Giriş07:30 | My Favourite Cake12:00 | Caught by the Tides 18:20 | Slow Horses 4. Sezon 22:28 | Disclaimer 5. Bölüm 24:20 | The Substance Chat Tepkiler30:40 | Ankara Film Festivali'nde Ne İzleyelim? 35:00 | 21. Yüzyılın En İyi 10 Komedi Filmi1:20:40 | Timothée Chalamet Yarışması 1:26:10 | Jared Leto İstanbul'da Otobüse Bindi 1:06:30 | Sinema Gündemi: Haber Turu2:14:10 | Ev Köşesi: Sahip Olmaktan Memnun Olduğumuz Şeyler 2:18:50 | Haftanın Klasiği: Naked (1993)
Bugün Ceki ve Gürer ile birlikte toplu taşımanın güvenliği, ücretleri, sosyal alan ve iletişim yaratma gücü gibi konulardan konuşup, alternatif ve rakipleri üzerine değerlendirmeler yaptık. İyi dinlemeler
Ceki ve Gürer ile toplum taşıma ücretleri, devlet destekli yapısı, otobüs ve metro gibi kullanımların kentsel dönüşüme etkisi gibi konularda konuştuk. Barselona'dan Stockholm'e pek çok farklı şehirde yaşanılan farklı deneyimleri paylaştık. Keyifle dinlemeler!
Otobüsün içinde, saniyelerin neredeyse bir saat olarak hissedildiği psikolojik zamanın kaydı altında, öylece duruyoruz. Yeni yolcuların gelmesini mi bekliyoruz yoksa her fırsatı kendine yontan bazı yolcuların, verilmemiş moladan bütün bencillikleri ile istifade ettikleri zamanı nihayete erdirmeleri için sabır mı kuşanıyoruz, bilmiyorum. Biraz önce Kütahya Garı'ndan binmiş olan iki yolcunun sesini duyuyorum. Konuşarak yerlerine gittikleri için o iki sese dikkat kesilmiş, adamların yaşlarının 70 civarı olmasına rağmen 1901 doğumlu dedemin sesini ve kelimelerini ödünç almış bir eda ile konuşmalarını zihnim kayıt altına almaya cehdetmişti.
Canlı yayında ilgimizi çeken haber ve videoları yorumluyoruz, boş yapmak için fırsat kolluyoruz.
Uzun bir dersten çıkmıştı. Hava soğuk ve pusluydu. Puslu da değil düpedüz kirliydi, kurum yağıyordu sanki havadan. Trafik yine tıkanmıştı, arabaların camlarından kederli insan yüzleri sabit nazarlarla dışarı bakıyordu. Bir ahmak ıslatan biteviye yağıyordu. Ellerini ağabeyinden kendisine intikal eden gocuğun cebine soktu, sırtını kamburlaştırdı. Beyazıt'a doğru yürümeye başladı. Hoca uzun bir “okunacak kitaplar listesi” yazdırmıştı. Bu listedeki kitapların bir kısmını kendisi daha önceden keşfetmişti. Kıymetli yazarlarımızın kıymetli eserleri. Lakin biri hariç ötekileri alamamıştı. Onu da sergiden edinmişti, üçte bir fiyatına. Derin bir nefes aldı, içini geçirdi. Kitaplara ulaşmak gittikçe zorlaşıyordu. Güç bela sığındığı bir arkadaş evinde kalıyordu. Şehrin kıyıcığında, kendisi gibi Anadolu'dan gelmiş birkaç arkadaş, bir göz oda bulmuşlardı zorlukla. Islak odunlar, tüten bir soba, yıkanmamış çamaşırlar, yemek nöbeti, kuru-pilav. Kuru neyse de pilav yapmayı öğrenememişti bir türlü, her seferinde lapa oluyordu ve bir gürültüdür kopuyordu odada. Bir kot pantolon bir milyona fırlamıştı. Ayakkabıcı vitrinlerinde ne botlar vardı oysa. Botlar da milyonun üzerinde. Gel gelelim “fukaralık edebiyatı” yapmak bir kararname ile yasaklanmıştı. Kimseye derdini açamıyordu, hele eve yazmak. O, hiç... Bir yandan paralı eğitim tartışılıyordu. Bu cepheden olanlar devletin eğitim yükünün altından kalkmasının artık mümkün olmadığını söylüyor, üniversitelerin özelleştirilmesini istiyor, eğitime ancak bu şekilde bir kalitenin getirilebileceğini savunuyordu. Hocaların da canına tak demiş olmalı ki, yürümeye başlamışlardı işte. Bir taksi hayli yakın geçti, üzerine kara- sıvaşık su sıçrattı. Taksinin ardından sövmek, bağırıp çağırmak geçti içinden. Bir an. Takati yoktu. Başını iki yana sallamakla yetindi. Yaşlı, gün görmüş insanlar gibi hissetti kendini. Midesi kazınıyordu. Şöyle sıcacık bir çorba içebilse, bir soba başına oturup biraz ısınabilse. Otobüs durağında kızlı-erkekli bir küçük kalabalık, neşeli devinimlerle kıpırdıyordu. Bakımlı saçlar deri çantalar, gün yüzü görmemiş yüzler, muhallebi çocukları. Şimdi onlar buradan doğru Beyoğlu'na çıkar, sıcak salonlarda sıcacık salepler içer, AKM'ye veya tiyatroya gider, birlikte son açılan sergileri gezerlerdi. Paralı eğitime karşı çıkanlar bunun fırsat eşitliğine aykırı olduğunu, parası olanlara avantaj sağlayacağını, diplomaların parayla satılacağını ileri sürüyorlardı. Ara yerde kalanlar ise öğrencilerin katkı paylarının artırılmasını, ödeyebilecek olanlardan bu payın alınmasını, ödeyemeyenlere ise devletin burs vermesini istiyordu. Bir de vakıf üniversiteler meselesi açılmıştı. Şu anda devletin bunlara katkısından söz ediliyordu. Ulan, şunlardan birine kapağı atabilsek, diye düşündü delikanlı. Sonra birden meyus oldu. Doğum yerini, anasını-babasını, bitirdiği mektepleri, bildiği lisanları falan soracaklardı elbette. Mülakata girecekti. Yarışa yüz metre geriden başlamıştı o. Geçilecek kulvar hakkında da bilgisi yoktu. “Okumak senin neyine be oğlum” dedi, “herkes okuyacak diye bir kaide yok ya, bir iş bulup çalışaydın...” İyi de, nerde o iş?.. Üniversiteyi kazanıp büyük şehre okumaya giderken, mahalle arkadaşları, işte o “senin neyine okumak” diye yarışı terk edenler, ardından gıpta ile bakıyor “Vay be gidiyorsun ha, yakında dönüp gelince bizi tanımazlıktan gelme sakın ha!” diye takılıyorlardı. Onlar orada ne yapıyor şimdi acaba?.. Küçük esnaflık, berber kalfalığı, belediyede temizlik işçiliği veya talihi yaver gidenler için Rusya'da, Orta Doğu'da inşaat işçiliği... Çarşıkapı'nın kalabalığına katıldığında yağmur hızlanmıştı. Ayakkabıları su çekiyordu. Delikanlı ömrü de işte öyle geçip gidiyordu. Birden oralardaki vakıf medreselerden birinin duvarı üzerinde bir hana takıldı. “Üniversite Meselesi” tartışılıyordu içeride. Islak saçlarını eliyle düzelterek girdi.
Ellili altmışlı yıllar boyunca Erzincan'da tek bir cinayet işlendi. Kahveci Yaşar'ı vurmuşlar ama sebebi anlaşılamamıştı. Aynı yıllar boyunca evimizin kapısını açık bırakır yatardık. Şimdi bir masal bu. Kimse inanmaz. Ama öyle idi. Hırsızlık olmazdı. Hırsız eve girse de çalacak bir şey bulamazdı. Mahallede kimsenin evinde mobilya yoktu. Beyaz eşya yoktu. Ne market vardı ne AVM. Koca şehirde bir tek taksi vardı. Köse'nin taka Pleymouth'u. Parası olan düğünlerde gelin arabası diye tutardı, ardında yirmi otuz fayton. Trafik kazası yoktu. Otomobile düşmanlığım buradan geliyor galiba. Yine “nostalji” yapıyor diyecekler. Hayır. Ben ömür boyu hep ileriye baktım. Yazdığım kitaplar değil, yazacaklarım önemlidir. Sokak korkusu ihtilallerden, sıkıyönetimlerden, ideolojik kavgalardan, gençlerin birbirini gündüz gözü kurşunlamaları ile başladı. Yazlık sinemalar kapandı, gece dışarı çıkmak mesele oldu. Bu zinciri “terör”e kadar uzatabiliriz. Artık emniyette değiliz. Otobüste, metroda, mitingde, düğünde, okulda, toplantıda, hattâ sokakta tedirginiz. Her gördüğümüz sahipsiz çantadan, poşetten, tipini beğenmediğimiz adamdan şüpheleniyoruz. Acele ediyor, kapağı eve dar atıyoruz. Sonra pencereye dayanıp çocuklarımızı bekliyoruz. Sağ-selamet eve dönsünler diye. Büyük fotoğraf “terör”ün dedesidir. Dehşet dengesi. Nükleer başlıklı binlerce füze. Kimyasal silahlar. Dünyayı yerle bir edecek “üçüncü savaş”.
Komedyen yazar Deniz Alnıtemiz bu bölümde, yakında gerçekleşecek tek kişilik gösterisinin çekiminden, eski tabirlerden, yapay zeka ve beslenmeden bahsediyor. İyi dinlemeler.
Bu bölümde konuştuğumuz konulara ait bağlantılar: Satışları düşen Tesla personel sayısında yüzde 10'luk azalmaya gidiyorVolkswagen'in elektrikli otomobil satışları hızla düşüyor: Avrupalılar neden benzine geri dönüyor? Dünya Mutluluk Endeksi: Finlandiya yedinci kez dünyanın en mutlu ülkesi; Türkiye kaçıncı sırada? Yunan adalarına giden Türk turistlerin sayısı üçe katladı; diğer adalar da aynı uygulamayı istiyorYapay zeka ile hayatımıza giren 5 yeni meslekKaplamasız yapışmaz tavaKakao kıtlığının sebebiNew York metrosu 90 gün için AI'e emanetHelsinki Otobüs Terminali Teorisi
Şöyle bir manzara düşünün… Top, penaltı noktası civarında… Kaleci çıkmış, 18'in dışında bir yerlerde… Savunma dökülüyor; orta sahada kalakalmış… Top, üfleseniz bile kaleye kendi kendine gidecek. Oyuncu hamle yapacağına, arkasını dönüp kaptanı çağırıyor: “Kaptan! Koş gel! Şu golü atıver!” Genelde tüm Türkiye'de, özellikle de İstanbul'da AK Parti ve CHP açısından durum aşağı yukarı böyle… CHP'nin bütün çivileri çıkmış; çözülmüş… Yönetim sapır sapır dökülüyor… İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, önce Ekrem İmamoğlu'nun ‘adamı' diye karşı çıkılan Karşıyaka Belediye Başkanı'nı, bu kez de kendine saygısızca davranıldığı gerekçesiyle büyükşehir belediye başkanlığı için desteklemeyeceğini, yani Merkezi ve Genel Başkanı ‘takmadığını' ayan beyan ifade ediyor. Kalkıyor, İstanbul'da İmamoğlu'nun yanında sahneye çıkıyor, kendisine yoğun bir destek veriyor. Ekrem Bey de onu yere göğe sığdıramıyor. Halkımızın bu gibi durumlar için kullandığı çok hoş bir söz vardır: “Tut kelin perçeminden…” Cumhuriyet'in koskoca kurucu partisinin Grup Başkanvekili ve Milletvekili Afyonkarahisar'da belediye başkanlığına aday gösteriliyor. Otobüsün üzerinde konuşurken; eğer başkan seçilirsem kapımız, DEM hariç bütün partilere açık olacak, diyor. Genel Başkan Özel'de bir telaş: “Dili sürçmüştür.” Hanımefendi hemen cevap veriyor: “Dilim sürçmedi, sözlerimin arkasındayım.” CHP Eş Başkanı İmamoğlu İstanbul'dan gürlüyor: “Ya kendine başka bir iş bulsun ya da başka bir parti…” CHP içindeki ‘üçlü iktidar savaşı' bütün hızıyla devam ediyor. 550 delegeyi şimdiden ‘ayarladığı' iddia edilen Kılıçdaroğlu koltuğu geri alıp “Buradayım be! Buradayım!” demeye hazırlanıyor. CHP'lilerin %62,4'ü de öyle olmasını istiyormuş zaten (bkz. AREDA'nın “Sosyometre” araştırması)…
Bir arkadaşım vardı. Zayıf ü nizar değildi, bilakis gürbüz biriydi. Uzun zamandır görüşemedik ama anlattığı bir şey var ki yıllardır hep aklımdadır. Küçüklüğünde herkesi ve her şeyi, kendisi için sanırmış. Yalnızca kendisi için... Sahip olduğu oyuncaklar gibi. Derdi ki “Annem, benim annem. Babam, benim babam. Günün birinde bir kardeşim olması gerektiğini düşünmüşler, kardeşim dünyaya gelmiş. Lunaparka gidip çarpışan arabalara binmemi istediklerinde elimden tutup götürürlerdi. Nasıl sevinirdim. Beni çok sevdiklerini bilirdim. Yağmur yağınca bilirdim ki benim yağmuru görmem gerekmiştir. Görmem, tanımam için yağmıştır yağmur. Kar da aynı şekilde. Hayattaki her şeyi kendi açımdan görür, benim için olduğunu sanırdım. Başlayan ne varsa benim içindi, biten ne varsa benim için. Otobüse bineceğim zaman, o otobüsü birisi kullanacaktı elbette. Çünkü benim bir yere gitmem gerekiyordu. Ağaç çiçek açıyorsa, ağacın çiçek açtığını görmem içindi. Dallarda kirazlar, erikler olgunlaşıyorsa, benim kiraz ve erikleri görmem ve onları canım istediği anda ve istediğim kadar yiyebilmem içindi. Bir kedi yanıma yaklaşıp bacağıma sürtünüyorsa, benim kediyi görmem, bilmem gerektiğindendi. Bir köpek kuyruğunu sallayıp yanıma yaklaşıyorsa, bir çocuk olarak benim köpekle oynamam, onu tanımam içindi. Okula gittiğimde öğretmeni de kendim için görevli biri sandım. Sınıftaki arkadaşlar da bana arkadaşlar lazım olduğu içindi elbette. Çünkü sınıfta tek başıma olmam, hiç de mantıklı değildi. Bana bir öğretmen ve arkadaşlar gerekliydi. Güneşin doğuşunu ve batışını da aynı şekilde anlardım.” Bir nevi Truman şov filmi... Diyebiliriz ki “Toraman şov”. Fakat yaş ilerleyince durum değişmiş. Günlerden bir gün ‘aydınlanma' yaşamış. Bir zaman sonra annesinin, kardeşi için de anne olduğunu fark etmiş. Yağmur bir tek onun için yağmıyormuş meğer. Öğretmen, bütün sınıfın öğretmeniymiş. Güneş yalnızca onun güne başlaması için doğmazmış, herkes içinmiş. Dünyadaki milyarlarca insanla ilgiliymiş. Işık saçarken, herkese eşit davranırmış.
bir adam (sarhoş), iki konuş bir düşün & buca fuck distribütörü
Dürüste edilen küfürler, hayatımdaki atlar, Sıradaki sıradan, Güzel Cadı, Yeni teknolojiye temkinli yaklaşmak, Şiyir şiyir dedin başımın etini yedin, Ödüle koşana çelme atmak, Dudullu'da Brat Pitt ile karşılaşmak, Evrimle g.tte g.t cebi çıkması, Zayıf yaşlı adamın günahları, Polisler ile yaşadığım gerilim, Arkadaşa ayıp olmasın diye bungee jumping yapmak, Yaramaz çocuk, Otobüs dayısının sabrı konuları kıyasıya konuşuldu.
2024 arefesindeki harika bölümümüzde, otogar-otobüs-dinlenme tesisi üçgeninde geçen hayatları ve muavinlik hayallerimizi, pişmaniye hediye getiren arkadaş samimiyetsizliğini ve minibar kullanımındaki zihinsel bariyerimizi 10 adımda kırma yollarını derinlemesine inceledik.
Büyük Balkan seyahatimizin sonuna doğru yaklaşıyoruz... Seyahatimiz son derece verimli, ruh dolu bir hava içinde geçiyor. MTO'nun ruhunu burada hissediyoruz ilişkilerimize kadar. MTO'daki sınırları aşan ve küre ölçeğine yayılan kardeşlik ruhunu... Bugün Arnavutluk'tayız. Seyfullah Yiğit kardeşim Arnavutluk'un soğuk, dondurucu ve ruhsuz havasını, özlü bir ifadeyle komünizmle birlikte yaşadığı ruh üşümesini nasıl hissettiyse öylece anlatıyor bize... Güzel bir pazar yazısı... Keyifli ve zihin açıcı okumalar... Arnavutluk'un Elbasan şehrine doğru bordo renk otobüsümüzle seyir halindeyiz... Otobüsümüze alışmıştık. Bir aidiyet duygusu oluşmuştu. Evimiz gibi olmuştu. Hiçbir yerde iki gün üst üste konaklamıyorduk. Ancak bordo renk otobüsümüz hep aynıydı. Her yere onunla gidiyorduk. Renginden dolayı rahat bulunuyordu. Evet, bakın otobüsümüz, şu bordo renk olan büyük otobüs şurada diyebiliyorduk. Bu arada hâlâ 15 Kasım Çarşamba günündeyiz sevgili okuyucu. Ohri Gölüne merhaba dediğimiz gündeyiz yani. Günlerimiz uzun ve bereketli geçiyor... Yolumuz uzun. Elbasan, Tiran ve İşkodra son durak olacak. Dolayısıyla mihmandarımız yorulacak. Elinde mikrofon anlatıyor henüz Arnavutluk'a varmadan Arnavutluk'u... yazı dizisini takip edenler bilir ama biz yeni takipçiler için tekrar edelim. Mihmandarımız Süleyman da bir Arnavut. Ancak kendisi Makedonya'nın başkenti Üsküp'te ikamet ediyor. Dolayısıyla Arnavutluk'la ilgili söyleyeceği çok şey var. Enver Hoca döneminde Arnavutluk, komünizm rejiminden çok çekmiş. Müslüman bir millet olan Arnavutların bütün değerleri silinmiş. Çok yara almışlar. Enver Hoca bir silindir gibi geçmiş Müslüman Arnavutluk'un üzerinden. Enver Hoca döneminde sabah 6'dan akşam 18.00'e kadar mesai var. Para alıyorlar ancak parayı harcayacak bir yer yok. İhtiyaçlar devlet tarafından veriliyor. Odalara dolduruyorlar aldıkları paraları. İnanç neredeyse yok durumuna getirilmiş. Tanıdığı öğretmenler anlatmış mihmandarımıza. İbadet yerlerinin yıkılışını talebelerine izletiyorlarmış. Düşünün yani. Talebelerin inançlarının değersiz olduğunu göstermek için bunu yapmışlar. İbadet yerlerine ihtiyaç yok inancını yerleştirmek için. Bir nesil böyle yok edilmiş. Kurban bayramlarında 60 kurban kesilir. Ancak fıkıh, din İslâm yok! Durumun vahameti ortada. Bu kadar zulüm altında doğal olarak Arnavutluk'un dini değerlerinde, hayatında ciddi aşınmalar olacak, olmuş da. Hem çok komik hem de çok hazin bir hatıra anlatayım mihmandarımızın ağzından. Turgut Özal, Arnavutluk'un başkenti Tiran'a gelir. Tiran meydanında resmî kurumlar birbirine çok yakındır. Özal, kurum ziyaretleri yaparken, bir kurumdan çıkıp diğerine giderken ezan okuyorlarmış. Böylece defalarca ezan okumuşlar Arnavutlar. Özal'ı her gördüklerinde ezan okuyorlarmış. Ne kadar dindar olduklarını göstermek istiyorlarmış Özal'a. Ancak bu yaptıklarıyla dinden ne kadar uzaklaştıklarını göstermişler. Bu durum, zalim Enver Hoca'nın mirasıydı. Türkiye'nin, zamanında yaptığı fabrikaların varlığının hâlâ devam ettiğine de değinmiş olalım. Enver Hoca'nın döneminde, Arnavutluk dünyaya kapatılmış. İzole edilmiş. Kuzey Kore gibi.
https://www.youtube.com/c/NutSpor?sub_confirmation=1 NutSpor'a abone olmak için tıklayınız ⬆️ KEYFİ ➡️ https://www.youtube.com/playlist?list=PLxXHfiAXdAdkYmrQfTbhr-7pw4lHhl8nJ YENİLSEN DE YENSEN DE ➡️ https://www.youtube.com/playlist?list=PLxXHfiAXdAdlMfYOJmHe3fNVrU5DWTtty KISA VİDEOLAR ➡️ https://www.youtube.com/playlist?list=PLxXHfiAXdAdlJLCMGLUkIUXhiy1xp7sn4 Şampiyonlar Ligi'nde ve Avrupa Ligi'nde çekilen kuraları ve eşleşmeleri, Premier Lig'de Lider olan Arsenal'i, Manchester City'nin Crystal Palace'a karşı olan sürpriz puan kaybı, Liverpool'un Manchester United engelini aşamadığı, ve sonu olaylı biten Aston Villa - Brentford maçını, Bundesliga'daki liderlik yarışını, Bayern Münih'in Stuttgart karşısında rahat galibiyeti ve sezona damga vuran Harry Kane'i, Lider Leverkusen'in yine çok rahat bir galibiyet aldığı Frankfurt maçını, ve Avrupa'da göze çarpan maçlar olan Real Madrid - Villarreal maçı, Lille-Psg maçı, Braga - Benfica maçını, ve son olarak da bu hafta içi oynanacak olan fikstürdeki maçları Koray Gök, Hüseyin Kıyıcı ve Ahmet Atasoy Tottiler Messiler'de konuşuyor. Tottiler Messiler her salı yeni bölümüyle NutSpor'da. Sosyal Medya Hesaplarımız;
Fenerbahçe otobüsünün bir sniper tarafından vurulması olayı (4 Nisan 2015) halen “faili meçhul!” Tetikçi, sekiz yıldır bulunamadı, sırra kadem bastı... Gelgelelim, aslında faili meşhur! -Nasıl, yani? Araklı'daki saldırı noktasında görevli bekçiden başlayıp, saldırı gerçeklerinin hasıraltı edilmesini sağlayan emniyetçi şahıslara... Oradan dosyaya bakan savcı ve de hâkime kadar alayının FETÖ şüphelisi olması ve bunların çoğunun meslekten ihraç edilmesi yeterince fikir veriyor! Fenerbahçe otobüsünün vurulması, 3 Temmuz 2011'deki Şike Kumpasının (Made in FETÖ) devamı niteliğinde bir saldırıydı. Takım otobüsünü kullanan şoförün yaralanmasına karşın aracı durdurmayı başarması, büyük bir faciayı önlemişti. Otobüs saldırısı, lider takımın sezon sonunda dördüncü yıldızı ezeli rakibine kaptırmasına yol açmıştı. Asıl mevzu ise çok daha derinde idi. BÜYÜK KAOS PLANI Türkiye, 7 Haziran 2015'te seçime gidiyordu ve “Törkiş Gladyo” lokomotif örgütü FETÖ eliyle “Kaos” planlamıştı! Otobüs saldırısından sadece dört gün önce Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın şehit edildiğini hatırlayalım. Aynı gün, Türkiye çapında elektrik sabotajı da yapılmıştı. Üç saldırı da, seçimlerin sonucunu etkilemek üzere düzenlenen derin mi derin operasyonlardı. PARALEL'İN KRİPTOLARI Otobüs saldırısını gerçekleştiren tetikçisinin veya azmettiricisinin yahut organizatörünün yakalanamayışının... FETÖ'nün halen daha Faal Kripto unsurları sayesinde olduğunu tahmin etmek güç değildir. Bu minvalde, son dönemdeki en çarpıcı ve ibretlik örnek... Vatan Partisi'nin Genel Sekreteri Özgür Bursalı'nın tam isabetle “deşifre ettiği” Şırnak Üniversitesi bünyesindeki FETÖ'cü yapılanmadır. Bu hadisede “üniversite rektörünce himaye edilen” Paralel İmam Bedirhan Önem'in tutuklanması Aydınlık'ın ısrarlı yayınlarıyla mümkün olabildi. Rektör Mister Alkış'ın firari FETÖ İmamı Şerif Ali Tekalan'a ‘Sadakat Mektubu' gazetenin çarpıcı haberleri ile ortaya çıktı. Paralel Rektörün “Üniversitedeki 330 personelin 190'ı Hizmet'e bağlıdır” diye not düştüğü de belgelendi.
Balkan seyahatimizi Seyfullah Yiğit kardeşimizin kaleminden yazmaya devam ediyoruz... Balkanların incisi Ohri yolundayız. Ohri gölünden inci çıkarılıp işleniyor. İncileri meşhurdur Ohri'nin. Ancak inciden dolayı Ohri'ye, Balkanların incisi denmiyor. Şehrin kendisi de hakikaten inci gibi zarif ve güzel bir şehir. Otobüsümüzle inciler şehri Ohri'ye doğru yol alıyoruz Makedonya'nın bereketli Vardar Ovalarının arasından... ovaların bitiminden sonra Mavrano Dağına tırmanıyoruz otobüsümüzle... Mihmandarımız, elinde mikrofonla anlatıyor Makedonya'ya dair önemli bilgileri... kulağım, Süleyman kardeşte, gözlerim ise, Boyacının (Mutlak Varlık) muntazam kâinat sergisinde... Henüz gün ağarmamış. Ağaçlara... dağlara... otlara... gökyüzüne bakıyorum... temaşa ediyorum insanın açılmış hali olan kâinatı... ne kadar güzel yaratılmışlar... ne kadar da uyumlular... bu kadar zıt renklerin iç içe bu kadar güzel ve uyumlu durmaları ne kadar da leziz... güzellerin güzelliğinde güzelliği yaratan Mutlak Varlık, o güzelliğe müştakları da yaratır hakikatine gark olmak ne kadar büyük bir nimet... Süleyman kardeşimizden devam edelim. Balkan insanları çok rahat. Sabahları dükkanlar 10:00'da açılır. Öğlen 12:00'de mola verilir. Sonra 13:30'da dükkân açılır akşam 19:00'a kadar. Mesai genel olarak böyledir. Çok yoğun ve stresli bir çalışma yok Balkanlar'da. Türkiye'deki yoğunluk ve koşuşturmayı burada aramayın, biz rahat insanlarız diyor mihmandarımız. Şöyle düşündüm şimdi: Bizimde Türkiye gibi bir ağabeyimiz olsa belki biz de rahat olabilirdik! Makedonya'nın nüfusunun çoğunluğunu Müslüman Arnavutlar oluşturuyor. Yetkililer bunu bildikleri için uzun bir süredir nüfus sayımı yapmıyorlar. Ancak, devlet yönetiminde hâkim olan güç Makedonlar. Dolayısıyla Müslümanlar hâlâ azınlıktalar. Arnavutlar çocuklarını üçten sonra saymaya başlıyorlarmış. Nedenini ise esprili bir şekilde Süleyman kardeş şöyle anlatıyor: Çünkü Tayyip Erdoğan en az üç çocuk dediği için... Makedonya'daki Müslümanların ekserisi esnaflık yapıyor. Resmî dairelere alınmıyorlar. Bu sebeple Müslüman esnaflardan vergi alınmıyor. Bu durum bilinirse, fırsata dönüştürülebilir. Ticareti ele geçirebilir Müslümanlar. Ekonomik güç çok önemli. Bu gücü Müslümanlar ele geçirebilirler. Bu anlamda olumlu. Ekonomik güçle siyasî iktidara da baskı kurulabilir. Müslüman nüfusun fazla olması, ekonomik güçle birlikte Müslümanların elini güçlendirebilir. Makedonya, kendisini Yugoslavya'nın devamı olarak görüyor. Dolayısıyla çok dilli bir eğitim sistemi var. Üniversiteye başlamadan bir talebe 6-7 dil öğrenebilir. Makedonca, Hırvatça, Boşnakça, Arnavutça, İngilizce, Türkçe vs. Üniversite için bir sınav yok. İsteyen istediği bölümü okuyabiliyor. Ben bile hukuk okudum diyor mihmandarımız. Ancak resmî kurumlarda iş bulmak zor, bunun için Süleyman kardeş, avukatlık yerine rehberlik yapıyor.
Otobüs kötüydü, çok kötü. Ne demek o, bir otobüs kötü olabilir mi? Yahu anlasanıza, yani delik deşik, her yanı vuruk, mermi yarası ve rengi atmış. Dışarda bir ayaz, bir ayaz, parmak kesiyor. Otobüs buz tutmuş yolda ilerliyor. Çocuk en arka camı hohlayarak açıyor, yola bir pencere açıyor yanında annesi. Çocuğun korku dolu gözleri, nereye gidiyoruz? Köpeği otobüsün ardından koşuyor. Çocuk sanki köpekle konuşuyor. Annesi yanında, gencecik kadın, genç yaşta çökmüş. Kim bilir neler neler görmüş. Evi, ailesi arkada kalıyor. Bahçe kapısı önünde bir ihtiyar kadın ile bir ihtiyar adam. Arkalarından su döküyorlar ve okuyorlar. Kadının gözünde yaş kalmamış. Kocası cephede savaşıyor, nedense haber yok. Kadın sadece dişlerini sıkıyor ve kanatıyor. O iki ihtiyarla otobüsün arası açılıyor. Açılıyor ve sonra ikisi de kayboluyor. Uzaklardan top sesleri geliyor. Orada değildim diyorsun. Yalan söylüyorsun. Elin ayağın, her yanın kan kokuyor. Biliyor musun bu koku çıkmaz. Keşke ölsem dersin, toprağa gömülüp çürüsem. Hıh! Yine kaybolmaz koku, toprağı dahi kokutur. Kanlı topraklar lafı buradan geliyor işte. Orada değildim diyorsun, yalan söylüyorsun. Geceydi, karanlıktı, bütün bunlar bahane. Yüzüne kan sıçramış, kan sıçramış gömleğe. Gömlek beyaz, kan kırmızı. Hani şahit deme. Uzaklarda bir mitralyöz işliyor. Genç gölgeler birer birer toprağa düşüyor. Düşerken kelime-i şehadet getiriyorlar. İşte şahit. Böyle şahit olmaz diyorsun. O zaman vicdanı çağırsınlar. Ormanı, yaprakları, geceyi çağırsınlar. Vicdan nedir, sen onu biliyor musun? Vicdan, Cenab-ı Hak'ın kalbimizdeki sesidir, bunu biliyor musun? Ama sende kalp var mı, ondan şüpheliyim işte. Herkes kalbi bir et parçası sanır, büyük yanılgı. Yine bahar geldi, her yanda gelincikler. Her yan çimen çiçek, bir de mezar taşları. Uzayıp giden beyaz mezar taşları. Bir kadın elinden tuttuğu çocuğu ile, bir o taşa, bir bu taşa gidiyor. Mezarlığı baştan ayağa dolaşıyor. Sonunda çöküp kalıyor. Oğlanın elinde bir gelincik. Bir yaşlı kadın gelip kaldırıyor kadını. Mezarlık yine sessiz, yine rüzgârın ilâhîsi. Mustafa Kutlu, Fırtınayı Kucaklamak, Dergâh Yayınları, 2019.
Alper Çelik, Ömür Okumuş ve Nuri Çetin ile varyantlı hususlara yolculuk
00: 38 Otobüsün içinde kılınan namazda bu üç farz (Kıble, Kıyam, Secde) gitmektedir 1: 12 Uzun yolculuklarda Namaz… 01: 49 Namazı vaktinde kılmak farzdır, vaktinde kılmamak da büyük günahtır 02: 30 Uzun yolculuklarda Namaz… 03: 59 İnsan, vaktini seyahatine ayarlarsa, seyahati vaktine değil. Ona göre aksatmadan namazını kılabilir
Atakum Belediyesi başkanı sayın Cemil Deveci, Gıda Bankası Atamarket, Hasan Ali Yücel Gençlik Merkezi, Özgecan Kadın Danışma Merkezi, Katık Otobüsü ve sokak hayvanlarına dair yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi vermek için konuğumuz oldu.
Otobüs ikramlarındaki tercihlerimiz, hızlı tren ve tarlalar, uçak bileti almak için doğru pencere, Doğu Ekspresi, Susurluk ayranı, İZBAN, Togg, Muhtar Kent… / Editing: Emre Ceylan Nevzat Can Ünsal'ın tek kişilik gösterilerine bilet almak için: https://linktr.ee/nevzatcanunsal
Sevin Okyay ile #CinayetMasası'nda bu hafta; Woodstock'a Son Otobüs adlı kitap var. Ama bu bildiğiniz Woodstock değil...
Hayalet Pekin Otobüsü olarak bilinen Çin'in 375 nolu gece yarısı otobüsü, duyabileceğiniz en ilginç ve korkutucu olaylardan biridir. Uzakdoğu ve Asya'ya ait en popüler şehir efsanelerindendir. Hatta oradan çıkıp batıya yayılmıştır. Onu diğer şehir efsanelerinden ayıran şeyse gerçek olma ihtimalinin varlığıdır. İnternette bu olayın gerçekten yaşandığını iddia eden bir sürü insana rastlayabilirsiniz. Peki o gece otobüste neler olmuştu? Anlatılan dehşet verici olaylar gerçekten yaşanmış mıydı? Bence şimdi tüm soruları bir kenara bırakın ve korkuyu iliklerinize kadar hissedeceğiniz bu ürkütücü otobüsün hikayesine kulak verin. Sonra da neye inanacağınıza kendiniz karar verin. İyi dinlemeler...Cem'den Dinle YouTube: https://www.youtube.com/c/CemdenDinleInstagram: cemdendinleİletişim & İşbirliği: cemdendinle@gmail.comFon Müziği / Music: Myuu https://www.youtube.com/user/myuuji
“Siz içeri girince herkes susuyor, oda sessizleşiyor. Otobüs durağındaki okul çocukları siz geçerken gülüyor. O önemli zarf, önceden açılmış. Telefonda garip cızırtılar var. Kalbiniz güm güm atıyor. Avuç içleriniz terliyor ve dünya vites değiştiriyor. Biri peşinize düşmüş. Düşmemiş mi?” Tiffany Watt Smith'in "Duygular Sözlüğü"nün izinden gidiyoruz. Geldik P harfine.. Paranoya.. Türkiye'de paranoya yaşamak için sebepler çok dedik, ama belki de yüzleşemediklerimizden bir kaçış hikayesidir diye de ekledik. Sohbetimize bekleriz.
NutSpor'a abone olmak için tıklayınız: https://www.youtube.com/c/NutSpor?sub_confirmation=1 Hasan Arda Kaşıkçı ve Koray Gök her hafta NutSpor'da ekranlarınıza konuk oluyor. Keyfi muhabbete ortak olmak için kanalımıza abone olmayı ve bildirimleri açmayı unutmayın...
Bugün ‘'Para Nasıl Biriktirilir?'' Konusunu ele aldık. Japonların para biriktirme tekniği, 50 30 20 kuralı gibi farklı para biriktirme stratejilerinden de bahsettik. Ayrıca biriktirdiğiniz parayı enflasyona karşı korumak için ''Yatırım Nasıl Yapılır?'' ve ‘'Enflasyon ile Nasıl Mücadele Edilmeli'' gibi konulara da değindik. Keyifli seyirler.
Gaziantep-Nizip Otoyolu'nda meydana gelen ve İHA muhabirleri Umut Yakup Tanrıöver ile Muhammet Abdulkadir Esen ile birlikte 16 kişinin hayatını kaybettiği otobüs kazasının bilirkişi raporuna Habertürk ulaştı. Otobüs şoförünün asli kusurlu olduğunu...
Kayseri'de yolcu otobüsü ile otomobil çarpıştı. Kazada 5 kişi yaralandı.
Yol ve Sürüş Güvenliği Uzmanı Mert İntepe kamyon, otobüs gibi ağır vasıta taşıtlarında "fren patlama" gibi bir durumun olmayacağını söyledi. İntepe, "Bir sürücü yolda dikkatini dağıtmışsa, tehlikeyi görmemişse, kafası başka yerdeyse ya da eğitimli...
Edirne'nin Keşan ilçesinde, kavşak yol ayrımında duraksayan yolcu otobüsüne arkasından gelen otomobil çarptı. Hurdaya dönen otomobildeki 2 kişi ağır yaralandı. Yararılar kaldırıldıkları hastanede müdahaleye rağmen kurtarılamadı
Çanakkale'nin Ezine ilçesinde direksiyon hakimiyetini kaybeden tur otobüsü su kanalına devrildi. Kazada 1 kişi ölürken, 54 kişi de yaralandı. Kazayla ilgili soruşturmanın sürdüğü öğrenildi
Cumartesi günü peş peşe gelen kazalar Türkiye'yi yasa boğdu. Katliam gibi kazalar neden oluyor? Otobüsler neden devriliyor? TIR'lar neden kontrolden çıkıyor? Nerede hata yapıyoruz? Esra Toptaş yazdı…
Afyonkarahisar'ın Sandıklı ilçesinde yolcu otobüsü şarampole devrildi. Kazada 1 kişi öldü, 10´u ağır, 30 kişi de yaralandı. Yaralılar hastaneye kaldırılırken, kazayla ilgili başlatılan soruşturma sürüyor
Antalya'nın Manavgat ilçesinde şehirlerarası yolcu otobüsünden inen bir kişi, arkadan gelen otomobilden yapılan silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Polis olay yerinden kaçan saldırganları yakalamak için çalışma başlattı
Bülent Korucu ve Mahmut Filizer, 19 Temmuz 2022 Salı günü medyada öne çıkan manşetleri, köşe yazılarını ve satır arasında kalmış haberleri MEDYADA BUGÜN'de ekranlarınıza taşıyor...
DPV Heath'ten Gönüllü Koordinatörü Fatma Ünal, Melbourne'un kuzeyinde Türkçe konuşan toplumun yoğun olarak yaşadığı Hume City ve Whittlesea bölgelerinde engelli ve yaşlıların ihtiyacını karşılamak için gönüllü olacak otobüs ve minibüs şoförleri aradıklarını söyledi.
Aslında ben bugün "ırk ve zeka" hakkında konuşmayı planlamıştım, “Aptallaşıyor muyuz” serisinin devamı olarak, ama konunun detaylarına dalınca ayrı bir bölüm çıktı. Irk kavramının tarihsel değişiminden başlayıp bilimsel bulgulara uzanacağız. Seriyi takip etmeyenler bile bunu tek başına dinleyebilirler.(Duyuru: Bunca bölümdür devam etmemi sağlayan en önemli şey, Patreon'dan irili ufaklı destek veren sizin gibi dinleyiciler. Bu destek doğrudan bana geliyor, normal reklam gelirleri ise (varsa o ay) yapımcımla paylaşılıyor. Ayrıca patronlara e-kitabım bedava, yoksa da buyrun: Safsatalar Ansiklopedisi Kısaltılmış Edisyon).Bölümler:(00:05) Han gezgini: Herkes kendini dünyanın merkezinde görür.(04:35) Yatay imparatorluklar.(07:50) Zanj ve Arap köle ticareti.(09:35) Ham'ın Laneti.(12:05) Reconquista ve saf kan.(13:05) Şeker kamışı tarihin akışını değiştiriyor.(13:55) Sublimus Deus: Kafir de olsa, yerli de insandır.(16:15) Plantasyon köleliği.(17:45) Aydınlanma sonrası her şeyi sınıflandırma merakı.(19:15) Monogenesis vs Polygenesis: Farklı ırkların kaynakları.(21:45) ABD nüfus idaresinin sürekli değişen ırk tanımları.(22:30) "Tek damla" kuralı.(23:30) UNESCO bildirisi: Hepimiz kardeşiz,.(24:50) Otobüste koltuk kapmaca.(25:30) Berlin Olimpiyatları ve Hitler'in selamı.(27:10) Irk mı etnisite mi?(29:15) Uzakdoğunun cilt beyazlatıcı krem aşkı.(31:45) Afrika'daki gen ve dil çeşitliliği.(33:25) Cheddar Man: 10000 yaşındaki İngiliz esmer güzeli.(35:10) Genetik açıdan ırk.(38:15) Sosyal inşa ne demek.(39:20) Genetik testlerin diskura etkisi.(41:20) Irk ve zeka.(42:00) Patreon teşekkürleri..Kaynaklar:Kitap: The Invention of Racism in Classical AntiquityMakale: What was ‘race' in ancient Rome?Podcast (Youtube): Fall of Civilizations - The Han DynastyMakale: The Strength and Structure of the Ancient Persian ArmyAkademik makale: East-West Orientation of Historical Empires and Modern StatesMakale: Sugar & the Rise of the Plantation SystemKitap: The Descent of Man (1871)Kitap: Man's Most Dangerous Myth: The Fallacy of RaceMakale: The 1936 Berlin Olympics and the Controversy of U.S. ParticipationMakale: The History of “White Skin” Beauty Standards in AsiaAkademik Makale: Africans More Genetically Diverse Than Rest of WorldMakale: Why does Africa have so many languages?Makale: Cheddar Man: Mesolithic Britain's blue-eyed boyMakale: Stanford Encyclopedia of Philosophy - RaceMakale: How Science and Genetics are Reshaping the Race Debate of the 21st CenturyAkademik Makale: Genetic Structure of Human PopulationsSee Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Turkish Stories for Learner Turkish TÜRK SİNEMASININ SULTANI TÜRKAN ŞORAY Türk sinemasının sultanı olarak bilinir. 1960 yılında henüz bir lise öğrencisiyken sinemayla tanışmıştır. Yarım yüzyıla yakın bir süre sinemayla iç içe yaşayan Türkan Şoray yüzlerce önemli projeye imza atmıştır. 28 Haziran 1945'te İstanbul'da dünyaya gelir. Babası Halit Şoray, Kafkasya kökenli bir polis memuru, annesi Meliha Hanım ise Trakya kökenli bir kadındır. Orta hâlli bir ailede yaşayan Şoray, anne ve babasının çalışması nedeniyle küçük kardeşi Nazan'a bakmak zorunda kalır. Çocukluğunu yaşayamayan ve kendi deyimiyle bir bebeği bile olmayan Şoray, Fatih Kız Lisesi'nde orta öğrenimine başlar. Geçimsizlik nedeniyle anne ve babası ayrılınca Karagümrük'te bir eve taşınırlar. Taşındıkları evin sahibinin kızı Emel, sinema filmlerinde oynayan bir kızdı. Bir gün Emel, Şoray'a "Hadi seni de film setine götüreyim." der. Bu teklifi aldığında henüz 15 yaşındadır. O gün film setine giderler. Kenarda bekleyen bu genç kız, yönetmen Türker İnanoğlu'nun dikkatini çeker. O gün çekimler ertelenir ve yönetmen, Şoray'ın annesi ile görüşmek için evlerine gider. Annesi ilk önce karşı çıksa da kızının zoru ile film teklifini kabul eder. Emel'in rolünü ona verirler. İşte o gün Türkan Şoray'ın sinema ile ilk tanışması gerçekleşir. Türkan Şoray; "Afacan", "Dikenli Gül", "Gönülden Gönüle", "Hatırla Sevgilim", "Otobüs Yolcuları", "Acı Hayat" gibi güldürü filmlerinde oynar. 1962'de çevirdiği "Acı Hayat" filmindeki rolü ile Antalya Film Festivali'nde en iyi kadın oyuncu ödülünü alır. Sinemadaki başarısını yurt dışına da taşıyan Şoray, geçtiğimiz yıllarda Roma Film Festivali'nden onur ödülü aldı. İtalyan RAİ televizyonu Türkan Şoray'ın belgeselini yaptı. Türkan Şoray, Türk sinemasının en sevilen aktrislerinden biridir.
Bu programda yalan da yok algı da! Gündem masaya yatırılıyor, arka planlar detaylıca analiz ediliyor. Net Bakış'a bu hafta Güvenlik Politikaları Uzmanı Mete Yarar, Gazeteci Yazar Nedim Şener, Yenilik Partisi Genel Başkanı Öztürk Yılmaz, Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Ali Saydam konuk oldu. İç kavga büyüyor Neden ‘vız gelip tırıs' gitmedi? Otobüse binmeden indiler mi? Karadeniz turundan ne umuyordu ne buldu? Kılıçdaroğlu gözdağı verdi, İmamoğlu rest çekti İmamoğlu neyi hesap edemedi? Kime rest çekti, kimden özür diledi? İmamoğlu'nun ‘adaylık' gezisi ters mi tepti? CHP seçmeni Kılıçdaroğlu'na nasıl bakıyor? Siyasette 2023 senaryoları Yine mülteciler, yine aynı oyun Yeni bir ‘kaos' oluşturma çabası mı? Ümit Özdağ'ın amacı ne, neye hizmet ediyor? Sığınmacıların geri dönüşü nasıl olacak? Mülteci provokasyonu hangi merkezden yönetiliyor? Serhat İbrahimoğlu ile Net Bakış her Pazartesi 20.45'te TVNET'te.
Bir yanda Özdağ-Soylu tartışması, öte yanda İmamoğlu'nun Karadeniz gezisi ve o malum fotoğraf. Geçtiğimiz günler siyaset arenası oldukça hareketliydi. Peki ilgisiz gibi görünen bu iki olay arasında, nasıl bir bağlantı var?Bu podcast, Decathlon hakkında reklam içerir.Decathlon Mayfest kapsamında 5 büyük şehirde gerçekleşecek olan (İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Antalya'da) ücretsiz ve sürpriz ödüllerle dolu spor etkinliklerine ev sahipliği yapıyor. Mayıs ayı boyunca atölye hizmeti veren Decathlon mağazalarında ücretsiz bisiklet check up hizmetinden yararlanabilir ve aya özel fırsat ürünlerini keşfedebilirsiniz.Decathlon Mayfest fırsatlarını detaylı incelemek için tıklayın.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Günün en sıcak ve çarpıcı gelişmelerini bulabileceğiniz FOX Ana Haber, deneyimli gazeteci Selçuk Tepeli'nin sunumuyla podcast yayınlarında sizlerle buluşuyor! FOX Türkiye Resmi Web Sitesi: www.fox.com.tr Facebook: https://www.facebook.com/foxhaber Twitter: http://www.twitter.com/FOXhaber