POPULARITY
Karahanlıların İslâmiyeti kâbul etmesi, Türk tarihinin dönüm noktalarından biridir. Türkler, taze bir kuvvet olarak İslâmiyetin yayılmasında ve gelişmesinde büyük roller oynadıkları gibi, kültür ve uygarlık hareketlerine de katılarak İslâm kültür ve uygarlığına ortak oldular. XI. yy.'da Türkler de İslâm kültür ve edebiyat çalışmalarına bütün varlıkları ile katıldılar. XI. yy. ikinci yarısında, Karahanlılar devrinde, Türk-Müslüman kültür ve edebiyatı tamamen teşekkül etti. Fakat bu hiçbir zaman Türk'ün karakterini değiştirmedi. Çünkü Türklerin çok canlı ve sağlam bir kültürleri vardı. Türkler Yesevîlik, Bektaşîlik ve Mevlevîlik gibi tarikâtlar kurarak din hayatına bir canlılık ve hareket getirdiler. Doğu Karahanlılar, devletlerini İslâm olmayan bir bölgede kurduklarından buralarda pek çok cami, mescit, medrese, han, hamam vb. yaptırmışlardır. Fakat bunların çoğu bize kadar gelememiştir. Türkistan'da taş ve ağaç yok gibidir. Bu yüzden Karahanlılar yapılarını kerpiçten, özellikle tuğladan yaparlardı. Tuğladan yapı yapmak usulünü Karahanlılar geliştirdiler. Batı Karahanlılar Maveraünnehir'de İran-İslâm kültürünün yaygın olduğu yerde kuruldu. Buhara ve Semerkant, İslâm dünyasının iki namlı kültür merkezi idi. Bu yüzden Batı Karahanlılar İran-İslâm kültürünü benimsediler ve geliştirdiler. Doğuda ise durum daha değişikti. Karahanlı'dan önce Doğu Türkistan'da Uygur ve Çin kültürü yaygındı. Doğu Karahanlıların devlet dili Türkçe idi. Resmî işlerde ve halk arasında Uygur alfabesi kullanılıyordu. Bu yüzden Doğu Türkistan'da Türk Dili, edebî dil halini almış ve gelişmişti. Türk-İslâm medeniyetinin ilk orijinal örneklerini Karahanlılar verdiler. (Çağatay Uluçay, İlk Müslüman Türk Devletleri.s.29-30)
"Şəhər adamı" verilişinin qonağı rəssam Mahizər Sadıqlı ilə İtaliyada Azərbaycan rəssamlarının iştirakı ilə keçirilən "Art of Cultural Diplomacy- Art for Peace" sərgisindən bəhs etdik.
Det är dags att prata igenom 2025 års resetrender vad gäller specifika resmål, länder, destinationer och färdsätt. Hur ser trenderna ut framöver enligt statistik och spaningar från vänner, bekanta och poddlyssnare – och vart reser vi själva helst under 2025 om vi får välja fritt? Vi ser helt klart Japan som en stor snackis i år och vi märker också att Sri Lanka har fått ett uppsving. Uppenbarligen fortsätter även våra ”klassiker” att locka, trots alla uppmaningar om att välja […] The post 127: Att resa 2025 (resmålen och länderna) first appeared on Att resa-podden. Inlägget 127: Att resa 2025 (resmålen och länderna) dök först upp på Att resa-podden.
Gırnata Nasrîlerinin son hükümdarı Ebû Abdullah XII. Muhammed 2 Ocak 1492 günü şehri Katolik Hristiyanlara teslim ettiğinde, Endülüs'te artık ezan sesi duyulan herhangi bir Müslüman belde kalmamıştı. Sonraki 500 yıl boyunca Gırnata -bugünkü adıyla Granada- ezan sesine hasret bir şekilde yaşadı. Nihayet 2003'te ibadete açılan bir camiyle bu hasret sona erdi. Hem de Elhamra Sarayı'nın tam karşı yamacında, vaktiyle Müslümanların yaşadığı Albeyzin mahallesinde. Resmî adıyla Gırnata Ulu Camii'nin oldukça ilginç bir hikâyesi vardı:
L'essentiel des nouvelles le 11 septembre 2024---Kamala Harris a dominé son premier débat face à Donald TrumpDes infirmières vont camper jour et nuit devant l'Assemblée nationaleMichael Sabia estime que Québec a donné trop de mégawatts aux sociétés étrangèresMélanie Joly soutient qu'Israël n'utilisera aucune arme canadienne à GazaSelon des économistes de Desjardins, le plan du gouvernement fédéral pour la construction de nouveaux logements, annoncé plus tôt cette année, ne suffira pas à combler la demande et ainsi rendre le marché immobilier plus abordable pour les ménages.Investissement Québec est redevenue rentableDes gens d'affaires canadiens s'opposent à la taxe sur les services numériques Après de nombreux reports, la fusée de la mission Polaris Dawn, de la société américaine a finalement décollé.L'entreprise chinoise Huawei a lancé le premier téléphone au monde qui se plie en trois.Doté de 3 écrans et de 2 charnières, le Mate XT se plie en forme de Z.Lorsqu'il est entièrement étendu, sa largeur atteint 26 centimètres.Ce téléphone sera vendu en Chine à un prix d'environ 3800 $.C'est plus de trois fois le prix du iPhone 16, lancé quelques heures plus tôt.--- Détails sur ces nouvelles et autres nouvelles: https://infobref.com S'abonner aux infolettres gratuites d'InfoBref: https://infobref.com/infolettres Voir comment s'abonner au balado InfoBref sur les principales plateformes de balado: https://infobref.com/audio Commentaires et suggestions à l'animateur Patrick Pierra, et information sur la publicité-commandite de ce balado: editeur@infobref.com Hébergé par Acast. Visitez acast.com/privacy pour plus d'informations.
Diyarbakır'da kaybolan Narin, 19 gün sonra ölmüş hâlde bulundu. Resmî kayıtlara göre, Türkiye'de bir günde ortalama 32 çocuk kayboluyor. Kalabalık bir ekip tarafından Narin aranırken, 608 çocuk daha kaybolmuş demektir. Ne kadarı bulunacak, kaçı öldürülecek?
Granskar medier och journalistik. Går bakom veckans rubriker och spanar i framtidens medielandskap. Lyssna på alla avsnitt i Sveriges Radio Play. Hur kan medier påstå att Borås är ett av Europas hetaste resmål?Förra veckan publicerade Göteborgsposten en artikel med rubriken: “Borås sticker ut – sjunde hetaste resmålet i Europa”. Det var en publicering som tittade på statistik från den europeiska statistikmyndigheten Eurostat över bokade övernattningar via alternativa bokningskanaler som booking.com, Airbnb och Tripadvisor. Och i den här statistiken stack Borås ut som en av de städer som sedan 2018 ökat mest i Europa.Frågan är hur det kommer sig att flera redaktioner tyckte att det här räckte för att dra den hisnande slutsatsen att Borås är ett av Europas hetaste turistmål? Erik Petersson är reporter.Allt mer branschprat om gamla e-tidningenSenaste tiden har det pratas allt mer om en ny stjärna på dagstidningarnas himmel. Eller egentligen om en med digitala mått urgammal. Det handlar nämligen om e-tidningar – den där digitala versionen av en papperstidning i form av en PDF-fil som fram till nyligen mest legat och dammat på mediehusens sajter, men som den sista tiden verkar uppleva en ny vår.Lasse Truedson har pratat med tidningsfolk om den här primitiva sortens digitaltidning som just nu kanske är det modernaste av allt.Nischmedier för branschfolkDet har blivit dags för ännu ett avsnitt i vår serie om nischade tidskrifter i vårt nischade program om medier. Vår reporter Robin Jonsson har den här veckan undersökt en av få fungerande affärsmodeller i tidskriftsbranschen, nämligen att berätta initierat för branschfolk om den egna branschen.Har du hört eller sett något som du tycker vi borde kika på tipsa oss
-- . Nûçeyên giring yên Swêdê îro 12.03.2024 ji vê podkasta beê kurdî yê Radyoya Swêdê. Pêşkêşker: Newzad HirorîDerhêner: Lorîn Îbrahîm Berzincî
Tam 1 sene önce bugün, saat 04.17'de Türkiye acıyla sarsıldı. Kahramanmaraş merkezli depremler 11 ili etkiledi. Resmî verilere göre 53 bin 537 kişinin hayatını kaybetti. Bu bölüm Türk Eğitim Vakfı ile birlikte ulaşıyor. TEV, eğitimlerini yarıda bırakma riskiyle karşı karşıya kalan afetten etkilenen öğrencilere dikkat çekmek amacıyla Geri Döneceğiz filmini yayınladı. Deprem bölgesinde, temel eğitim seviyesinde her 5 öğrenciden 1'inin afetten etkilendiğinin altını çizen TEV, Geri Döneceğiz Burs Fonu ile öğrencilerin ayrılmak durumunda kaldıkları yuvalarına daha güçlü bir şekilde geri dönebilmelerini hedefliyor. Geri Döneceğiz Burs Fonu'na destek olarak daha fazla öğrenciye ulaşılmasını sağlayabilirsiniz.
Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep ve Adıyaman başta olmak üzere 11 ilde yıkıcı etki yapan 6 Şubat depreminin üzerinden bir yıl geçti. Resmî açıklamalara göre yıkılan bina sayısı 37 bin, hayatını kaybedenlerin sayısı 50 bin 783, depremde yaralananların sayısı 107.204 olarak belirtilmiştir. Bu depremde ailesini ve yakınlarını kaybedenler, evleri, ekmek kapıları yıkılanlar için hayatın normale dönmesi mümkün değil. Ancak bu bir yıl içinde depremin yaralarının sarılması için yapılması gerekenlerin ve yapılabileceklerin de halen uzağındayız. Kapitalistlerin ve istibdadın yargısı katillerden hesap sormuyor Katliama dönüşen depremde sorumluluğu olan müteahhit ve yapı sorumluları arasında 323 kişi tutuklandı. Ancak bir yıl dolmadan pek çok tahliye kararı da geldi. Yargılamalar “olası kast” suçlaması ile gerçekleştirilmiyor. Sorumluların “olası kast” ile cinayetten yargılanmaları, bu kişilerin emsal niteliğinde cezalandırılmalarını sağlayabilmek açısından önemli bir talep. Adıyaman'da Kıbrıslı genç sporcuların ölümü dolayısıyla ailelerin adalet arayışının kamuoyuna yansıdığı İsias Otel davası bu açıdan önemli bir mücadele alanı. Ayrıca deprem ile ilgili görülen yargılamalarda alışılageldiği üzere, izin ve denetimlerden sorumlu yöneticiler hakkında ve enkaz kaldırma ve arama kurtarma konusunda ihmali olanlar yargılanmıyor. Nurdağı Belediye Başkanı Ökkeş Kavak dışında tutuklanan bulunmuyor. Kalıcı konutlar inşa edilmedi, çadır ve konteyner kentleri sel götürdü Hükümet daha insanlarımız enkazın altındayken yeni konutların inşasına dair projeleri açıklamaya başlamıştı. Bir yıl içinde büyük bir kısmının teslim edileceği söylendi. Ancak bir yıl boyunca sürekli teslim tarihi açıklayan iktidar bir türlü konutları bitirip teslim etmedi. Yeni konutlar bir yana, konteyner ve çadır kentlerde en temel yaşam koşulları dahi sağlanamadı. Yaz ayları geçtikten sonbahar ve kış ayları başladıktan sonra sıklıkla görülen su baskınları başlı başına bir afete dönüştü. Enkaz kaldırma çalışmaları tüm uyarılara rağmen usulüne uygun yapılmadığı için depremzede halk uzun süre kanserojen asbest maddesine maruz bırakıldı. Kapitalistler yıktı, katletti, kâr etmekten vazgeçmedi! 6 Şubat'ta deprem sarstı ama depremden etkilenen milyonlarca insanımız kapitalist sistemin enkazı altında kaldı. Kapitalist sistemin rant ve kâr mantığı ile inşa ettiği şehirler, emekçi halkın başına yıkıldı. Devletin açtığı bağış kampanyasını reklam fırsatı olarak gören kapitalistler 146 milyar lira bağış yapacağını vadedip sadece 85 milyar lira ödedi. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya bu paranın da 56,5 milyarının depremzedeler için harcandığını açıkladı. Geri kalan paranın akıbeti meçhul. Deprem sabahı borsada kağıtları tavan yapan inşaat ve çimento şirketleri bir yıl boyunca kârlarını katlamaya devam etti. Örneğin daha yıl bitmeden Nuh Çimento kârlarını 2 katına çıkardığını, Oyak Çimento da net kârını 2,5 kat arttırdığını borsaya bildiriyordu. Depremden yerli ve yabancı para babaları da kâr etti. Devlet bütçesinden 2023 yılında 762 milyar lira deprem için harcandı. 2024 bütçesinden de 1 trilyon lira ayrıldı. Devletin kaynaklarının depreme öncelik verilerek harcanmasına kimsenin itirazı olamaz. Ama devletin önceliği deprem ve depremzede olmadı. 2024'te bütçenin önceliği 1,2 trilyon lira ile yine faiz oldu! Deprem sarstı sistem yıktı! Sistemi yıkmadan ayağa kalkamayız! Depremin bir yılı bize felaketin depremden çok, insan hayatını değil rant ve kârı öne çıkaran kapitalist sistemden geldiğini gösterdi. Bu deprem ne ilkti ne de son olacak. Bu depremin yaralarını sarmak ve ayağa kalkmak için, gelecek depremlerin katliama dönüşmesine engel olmak için bu sisteme karşı mücadele etmeliyiz. Sorumlulardan hesap sorulmasını istibdadın yargısına bırakmadan halk olarak takip ve talep etmeliyiz. Kentleri, sermayeye kâr ve rant sağlayacak şekilde değil, emekçi halka sağlıklı ve güvenli bir yaşam sağlayacak şekilde inşa edecek bir işçi emekçi iktidarı için mücadele etmeliyiz.
BUCKLE UP! Det är dags för finalen i vår tidsrese-serie Tillbaka till urtiden! Lite sorgligt (men vi misstänker att det kan komma skäl att även i framtiden prata om saker som hände för apamånga miljoner år sedan). Det här är även avsnittet när vi svarar på frågan Hur blev nästan hela Sveriges berggrund till? Så ni fattar att det inte gick att hålla nere historien till under en timme. Superautentiska ljudeffekter kommer från färgkritor, och ritar gör vårt underbara husband Mattias Granbom. Den som vill rita Sverige och/eller en pung med oss kan hitta printbar PDF på instagram! Varning för att ritardelen börjar först cirka en halvtimme in i avsnittet - chilla. Resmålet är vår längsta eon hittills: från 2,5 miljarder år sedan till 0,5 miljarder år sedan. Med löfte om att vi kanske förenklar en del. Hur förändrades jordens plattektonik efter "den varma bergskedjeveckningen" under arkeikum? Och vad har det med Mattos brödbakning att göra? Vilka var med och bevittnade detta? Vi träffar urtidsdjur som man kan tänka sig som blobb-mjukisar. Svintidiga eukaryoter, det äldsta kända multicellulära livet!! Syret ersatte metan som det mest populära grundämnet i atmosfären - helt revolutionerande eller en jordens största katastrof? Onödiga geologi-begrepp: sessila vs. bentiska organismer. Avsnittet utspelar sig i Bagarmossen (bagis-gnagis) och bakgrundsljuden står Indra och redaktionens nyaste medlem för, Astrid, tidigare känd som Bubbis. Och snöplogen!
Resereporter Johan Gunnarsson gästar Martina och delar med sig av tips på resor. Han snackar om Irland, Skottland och om Belfast, in och lyssna!
Balkan seyahatimizi Seyfullah Yiğit kardeşimizin kaleminden yazmaya devam ediyoruz... Balkanların incisi Ohri yolundayız. Ohri gölünden inci çıkarılıp işleniyor. İncileri meşhurdur Ohri'nin. Ancak inciden dolayı Ohri'ye, Balkanların incisi denmiyor. Şehrin kendisi de hakikaten inci gibi zarif ve güzel bir şehir. Otobüsümüzle inciler şehri Ohri'ye doğru yol alıyoruz Makedonya'nın bereketli Vardar Ovalarının arasından... ovaların bitiminden sonra Mavrano Dağına tırmanıyoruz otobüsümüzle... Mihmandarımız, elinde mikrofonla anlatıyor Makedonya'ya dair önemli bilgileri... kulağım, Süleyman kardeşte, gözlerim ise, Boyacının (Mutlak Varlık) muntazam kâinat sergisinde... Henüz gün ağarmamış. Ağaçlara... dağlara... otlara... gökyüzüne bakıyorum... temaşa ediyorum insanın açılmış hali olan kâinatı... ne kadar güzel yaratılmışlar... ne kadar da uyumlular... bu kadar zıt renklerin iç içe bu kadar güzel ve uyumlu durmaları ne kadar da leziz... güzellerin güzelliğinde güzelliği yaratan Mutlak Varlık, o güzelliğe müştakları da yaratır hakikatine gark olmak ne kadar büyük bir nimet... Süleyman kardeşimizden devam edelim. Balkan insanları çok rahat. Sabahları dükkanlar 10:00'da açılır. Öğlen 12:00'de mola verilir. Sonra 13:30'da dükkân açılır akşam 19:00'a kadar. Mesai genel olarak böyledir. Çok yoğun ve stresli bir çalışma yok Balkanlar'da. Türkiye'deki yoğunluk ve koşuşturmayı burada aramayın, biz rahat insanlarız diyor mihmandarımız. Şöyle düşündüm şimdi: Bizimde Türkiye gibi bir ağabeyimiz olsa belki biz de rahat olabilirdik! Makedonya'nın nüfusunun çoğunluğunu Müslüman Arnavutlar oluşturuyor. Yetkililer bunu bildikleri için uzun bir süredir nüfus sayımı yapmıyorlar. Ancak, devlet yönetiminde hâkim olan güç Makedonlar. Dolayısıyla Müslümanlar hâlâ azınlıktalar. Arnavutlar çocuklarını üçten sonra saymaya başlıyorlarmış. Nedenini ise esprili bir şekilde Süleyman kardeş şöyle anlatıyor: Çünkü Tayyip Erdoğan en az üç çocuk dediği için... Makedonya'daki Müslümanların ekserisi esnaflık yapıyor. Resmî dairelere alınmıyorlar. Bu sebeple Müslüman esnaflardan vergi alınmıyor. Bu durum bilinirse, fırsata dönüştürülebilir. Ticareti ele geçirebilir Müslümanlar. Ekonomik güç çok önemli. Bu gücü Müslümanlar ele geçirebilirler. Bu anlamda olumlu. Ekonomik güçle siyasî iktidara da baskı kurulabilir. Müslüman nüfusun fazla olması, ekonomik güçle birlikte Müslümanların elini güçlendirebilir. Makedonya, kendisini Yugoslavya'nın devamı olarak görüyor. Dolayısıyla çok dilli bir eğitim sistemi var. Üniversiteye başlamadan bir talebe 6-7 dil öğrenebilir. Makedonca, Hırvatça, Boşnakça, Arnavutça, İngilizce, Türkçe vs. Üniversite için bir sınav yok. İsteyen istediği bölümü okuyabiliyor. Ben bile hukuk okudum diyor mihmandarımız. Ancak resmî kurumlarda iş bulmak zor, bunun için Süleyman kardeş, avukatlık yerine rehberlik yapıyor.
EMEKLİ VE MEMURUN BELİNİ KIRACAKLAR...RESMİ ENFLASYON GERÇEĞİNİN YARISI...KABUS GELİYOR...
TBMM'nin açılış günü 1 Ekim sabahı Ankara'nın orta yeri Kızılay'da bomba sesi duyuldu. Ardından silah sesleri. Hedef İçişleri Bakanlığı idi. İki polis yaralandı. Teröristin biri üzerindeki bombayı patlattı, havaya uçtu. Diğerini polisler vurdu. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşma metinlerine ikişer paragraf ekledi. Erdoğan'ın “Kulaklardan hiç eksik olmasın” dediği “Bir gece ansızın gelebiliriz” sözünü, bir şarkıdan ibaret zanneden kimse yoktur herhâlde. Saldırının pazar günü sabah saatlerinde yapılması, ayrı bir anlam taşıyor olsa gerek. Terör örgütü, kalabalığın olmadığı vakti seçerek, ne kadar iyi niyetli (!) olduğunu göstermek istedi belki. Saldırının asıl hedefi iki polisi yaralamak ve Meclis açılış törenindeki konuşmaların metninde bir değişiklik yaptırmak değildir. Muhakkak bir mesaj vardır. Yakında İçişleri veya Savunma Bakanlığı camından içeri atılan taşa sarılı bir kâğıtta şunlar yazacak muhtemelen: “Gördünüz, ne kadar insancılız. Pek çok sivilin öleceği bir zamanda da saldırabilirdik. Niyetimiz sadece bir uyarıda bulunmak ve yapmayı düşündüğünüz sınır ötesi operasyondan vazgeçmenizi sağlamak.” Tükenişe geçmiş terör örgütünün bu tür yakarışlarının bir karşılığı, bir anlamı, bir kıymeti olmaz. Yakarış kelimesine takılmayın. Terör örgütünün yakarışı da böyle olur tabii, adam öldürerek, polise saldırarak, kendi elemanlarını patlatarak, havaya uçurarak. Arabasını gasp ettikleri kişiyi de öldürmüşler. Aracını istediklerinde direndiyse, “Ben kendimi patlatacağım, sen ne diyorsun?” düşüncesiyle basmıştır kurşunu gözü dönmüş terörist. Şimdi burada Cumhurbaşkanı'nın sözünü tekrar etme gereği var mı? Artık içeride olduğu kadar dışarıda da herkes biliyor o şarkıyı. ABD'li komutanların gide gele yol etmesi de kurtarmaz. O harekât mutlaka yapılacak. Sadece, hangi gece ve tam olarak hangi noktaya yapılacağı belli değil. Orası da sürpriz olsun. Ansızın olacağı kesin. Haset erbabı, payına düşenle yetinsin. İSTEDİĞİ TAM DA BUYMUŞ İsveç'te bir kişi daha, aklınca, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı protesto etti. Daha önce de Kur'an-ı Kerim yakmıştı aynı kişi. Resmî makamlardan izin alıyor, sonra çakmağı çakıyor. Her ne yakacaksa tutuşturuyor. Sonrası da rutin, öncesi gibi. Çevredekilerden alkış, değerli dost ve müttefiklerimizden destek, Türkiye'den kınama. “İstediğim tam olarak buydu” dedi o protestocu. İsveç'in NATO'ya girmesine karşı olduğunu ve bu yüzden böyle bir eylem yaptığını söyledi. E biz de karşıyız. Niye yakıyorsun Erdoğan'a benzettiğin oyuncağı? Öp de başına koy. Ters manyel, düz manyel uğraşma.
Pazartesi -17 Temmuz- akşamı Rabat ve Tel Aviv'den arka arkaya ve karşılıklı yapılan açıklamalar, İsrail'in şimdiye kadar temkinli yaklaştığı bir meselede artık açıkça tavır almaya karar verdiğini gösteriyordu: Benyamin Netanyahu hükümeti, Fas'ın Batı Sahra bölgesinde on yıllardır sürdürdüğü hak iddiasını resmen tanımış, hatta bunun pratik bir ispatı olarak Batı Sahra'nın fiilî başkenti Dahla'da konsolosluk açma niyetinde olduğunu belirtmişti. İsrail tarafı ayrıca, belirlediği bu yeni pozisyonu Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere bütün uluslararası mahfillere tebliğ edecek, bundan sonraki siyasetini de bu çerçevede yürütecekti. Fas, en büyük dış politika “takoz”larından birini oluşturan Batı Sahra meselesinde, 2020'de İsrail'le barış anlaşması imzalayarak dönemin ABD Başkanı Donald Trump'ı yanına çekmeyi başarmış, Beyaz Saray söz konusu anlaşmaya mukabil Batı Sahra'daki Fas egemenliğini resmen tanımıştı. Amerikan siyaseti, o zamana kadar Batı Sahra krizinde tarafsız bir konumda durmayı yeğliyordu. Ancak Trump'ın “tüccar” bir yaklaşımla tarafları birbirine doğru iteklemesi ve hızlıca el sıkıştırması, yeni bir oldubitti ortaya çıkarmıştı. İsrail, şimdi aradan üç yıl geçtikten sonra Trump'ın adımlarını takip ediyor, böylece Fas yönetiminin aldığı siyasal riski kendi lisanıyla ödüllendiriyordu. Batı Sahra, 1975'te İspanyolların bölgeden çekilmesinden sonra, hızlı bir şekilde Fas ve Moritanya tarafından istila edilmişti. Moritanya bilahare “hakkından” feragat ettiğini açıklasa da, Fas'ın Batı Sahra üzerindeki sahiplik iddiası o tarihten günümüze hâlâ gündemde. Fas siyasî, ekonomik ve askerî yönden Batı Sahra'ya yığınak yapmayı sürdürürken, Cezayir'in açık desteğini alan Polisario Cephesi'nin “bağımsızlık mücadelesi” de eş zamanlı olarak devam ediyor. Fas, Arap Birliği ve Afrika Mağrib Birliği gibi oluşumlara Polisario Cephesi'ni dâhil ettirmemeyi şimdiye dek başardı. Ayrıca, aralarında ABD, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Bahreyn ve Zambiya'nın da bulunduğu 20'den fazla ülkeyi Batı Sahra'ya diplomatik temsilcilikler açmaları için ikna etti. Geçtiğimiz yıl -oldukça şaşırtıcı biçimde- İspanya'yı kendi tarafına çeken Rabat, şimdi İsrail'in açık desteğiyle Batı Sahra konusunda diplomatik bir başarı daha kazanmış görünüyor. Ancak... İsrail'in gösterdiği yakınlığın ve dostluğun Fas'ın önüne koyduğu fatura giderek ağırlaşıyor. Fas'ın Cezayir'le zaten problemli olan ilişkileri, “İsrail faktörü”nün devreye girmesiyle içinden çıkılmaz hale geliyor. Cezayir bir yandan Fransız etkisini üzerinden atarak yeni bir millî kimlik inşa etmenin mücadelesini verirken, diğer yandan da Filistin meselesinde Arap dünyasında her geçen gün daha aktif bir siyaset takip ediyor. Fas, “Batı Sahra'yla Filistin davasını değişmiş” görünmekten kaçınmaya çalışsa da, bu konudaki eleştirilerden kurtulamıyor. İsrail'in Fas'a verdiği destek, Mağrib coğrafyasında kösteğe dönüşüyor. Öte yandan, Fas-İsrail ilişkileri elbette Batı Sahra bağlamında kurulan bir işbirliğinden ibaret değil. Resmî rakamlar, 1948'den günümüze 280 binden fazla Yahudi'nin Fas'tan İsrail'e göç ettiğini gösteriyor. Bugün İsrail'de yaşayan Fas kökenli Yahudilerin sayısı bir milyona yaklaşmış durumda. Faslı Yahudiler, kültür ve geleneklerini İsrail'de yoğun biçimde yaşatıyor. Örneğin düğünlerde kadın-erkek hepsi Fas yerel kıyafetlerine bürünüyor, erkekler başlarına kırmızı fesler takıyor, Arapça müzik eşliğinde dans etmekten hiçbiri gocunmuyor. İsrail'de siyaset, din, sanat, kültür ve spor sahalarında ülke çapında şöhrete ulaşan çok sayıda Fas kökenli Yahudi bulunuyor.
I detta avsnitt gästas vi av Mikael från Motorhome Adventure på Youtube. Mikael har ju fått en förändrad livssituation efter sin frus bortgång. Vi pratar om detta men också massa husbilsliv. Mikael presenterar dessutom avsnittets kommaframöl för nästan 100:-. I restipset tar Micke och Nilla med oss till Glommen. Robban och Jeanette har bott i sin plåtis för 1:a gången. Hur gick det? Boktips, mattips och drinktips blir det också. Glommen: http://www.glommensbatklubb.se/gasthamnen/ Kommaframmat: Pankopanerad fetaost Torka av fetaosten lite så den är torr först innan paneringen. Panering: 1 dl vetemjöl 1 ägg 1 dl panko ströbröd 0,5 dl rapsolja kan serveras med granatäpplekärnor och ringla lite honung över om man gillar det. Skär fetaosten i mindre bitar eller så stor bit man vill ha (jag brukar dela en bit i två delar). Doppa först i mjölet sedan i ägget och sist i panko ströbrödet Stek sedan i oljan tills paneringen fått fin färg. Man kan steka i panna på grillen eller muurikkan eller så klart även inne i husbilen. Elmia Husvagn Husbil https://www.elmia.se/husvagn/ Rabattkod till Kosta lodge: Husbilspodden Detta ger dig 20% i rabatt. Gå in på adressen för att boka https://kostalodge.se/staellplats/ Följ gärna Stora Husbilspodden på Facebook, där hittar du också länkarna till bland annat restipsen. Våra Husbilsresor kan du också följa på Youtube https://www.youtube.com/@VaraHusbilsresor , Facebook och Instagram https://www.instagram.com/varahusbilsresor/ . Våra NYA podkompisar Jeanette & Robban
I veckans flåsiga och svettiga podd fortsätter Elina Pahnke rapportera från Berlin. Hon har noterat hur Tyskland försöker deala med sin historiska skuld och undrar vad skulden gör med en rörelse. Dessutom intervjuas konstnären Adam Broomberg, som blev gripen av polisen efter demonstration mot Israels ockupation av Palestina. Lizette Romero Niknami undrar varför vi pratar så mycket om klassresor och så lite om det klasslösa samhället. Klippning: Igloon studio
Carl-Johan och Johan samtalar kring Baltikums moderna historia från kalla kriget till idag. Carl-Johan ger även tips på resmål i länderna i Baltikum.
- Radyoya Swêdê bea kurdî
Özgür Türesay'la Osmanlı'nın Fransızca resmî gazetesi “Le Moniteur Ottoman” ve gazetenin yayın yönetmeni Alexandre Blacque Bey üzerine konuşuyoruz.
O Podcast’in yeni bölümünde gündem epey yoğun. Resmî olarak açılan ödül sezonundan NBR, NYFCC, LAFCA sonuçlarını ve Altın Küre adaylarını konuşup üstüne The White Lotus’un ikinci sezonuna uzandık. Kapanışı yapmadan da bir dönemin açılışını temsil eden She Said ve bir dönemin kapanışını/geldiği yeri temsil eden TÁR hakkında sohbet ettik. 02:12 Sight & Sound listeleri 05:09 ... #907: Tarafsız Bölüm yazısı ilk önce Oscar Boy üzerinde ortaya çıktı.
Vår resereporter Johan Gunnarsson gästar studion och tipsar om resmålen som ger härlig julstämning, både i när och fjärran!
TIME Magazine har sagt sitt. Travrondens podcast Hansson & Lindberg är den viktigaste podden vi har! Eller?
Den brittiske poeten Philip Larkins litteratur är läst och älskad. I brev och biografier framkommer mindre smickrande sidor, som till exempel rasism. Men när hans brev till livskamraten Monica Jones publicerades nyanserades bilden något. Jan Norming har läst. ESSÄ: Detta är en text där skribenten reflekterar över ett ämne eller ett verk. Åsikter som uttrycks är skribentens egna. Ursprungligen publicerad den 18 mars 2011.För en tid sen stod en notis i engelska The Guardian. En okänd kärleksdikt av poeten Philip Larkin hade hittats i en skokartong. Dikten låg instucken i ett gammalt, tummat internkuvert. Föremålet för Larkins ömma känslor var Betty Mackereth. Han var bibliotekarie på universitetet i Hull och hon var hans sekreterare.Till notisen fanns ett foto. Larkin sitter i sina hornbågade glasögon lutad mot en pelare av betong. Bakom honom står en cykel. Är det hans? Jag vet att han cyklade och på omslaget till diktsamlingen The Whitsun Weddings finns också en cykel. Whitsun betyder pingst. Det är en tunn bok i vitt och olivgrönt med hård pärm, jag hittade den hos Blackwells i Oxford. Den ser ut som en sådan där liten skolradioutgåva från femtiotalet.Larkin är läst och älskad i England. Föra året hade han varit död ett kvartssekel. Hans dikter är ofta rimmade bilder av engelskt liv och kynne. Jag vill fånga, tolka och bevara livet som det ter sig, skriver Larkin i ett tidigt brev till sin livskamrat Monica Jones. Kanske bevara i meningen konservera, som att lägga in frukt eller syra grönsaker, och noggrant anteckna innehållet på etiketterna.Det får mig att tänka på Tomas Tranströmers dikt Decemberkväll från 1972. Här kommer jag den osynlige mannen, kanske anställd av ett stort Minne för att leva just nuJag tänker mig att det är Larkin som kommer på sin cykel. Och samma svävande exakthet finns i hans dikter, små sakliga och gåtfulla stycken om att dricka te, åka tåg och gå i kyrkan, allt det där som finns och sen inte finns, som skingras och försvinner som rök ur våra liv. Om ingen minns åt oss.I samband med 25-årsminnet av diktarens död utkom nyligen Letters to Monica, ett urval av hans korrespondens med Monica Jones. Philip Larkin föddes 1922. Som ung bibliotekarie kom han 1946 till universitet i Leicester där jämnåriga Monica Jones föreläste i engelsk litteratur. Båda hade examen i ämnet från Oxford, han vid St Johns, hon vid St Hughes. Men i Oxford möttes de aldrig.På omslaget ser man de bägge. De är på semester. Det är mitten av femtiotalet. Hela sitt långa förhållande åker de regelbundet på semester. Tillsammans planerar de resrutter. Larkin beställer biljetterna, kollar tidtabeller och bokar hotell. Andra har äktenskap, barn, hushåll och ekonomi ihop. De har sina semestrar. Så kallade semestrar, skriver den elake Martin Amis i en anmälan av boken. Resmålen var inte alltför vidlyftiga. Hope you got my letter from Pocklington, citerar Amis.Larkin var en motvillig semesterfirare. Semestern som koncept, hävdade han, bygger på en huvudsakligen kvinnlig föreställning om att allt blir bättre i Venedig eller Frinton. Själv stannade han helst hemma. Hela sitt vuxna liv försörjde han sig som bibliotekarie, de sista trettio åren i Hull, en håla vid Nordsjön med låga moln, dis, dimma, fukt och frånlandsvind, en perfekt plats för utövare av den speciella sorts misantropi som var Larkins.Men här är de alltså på Sark, en av kanalöarna intill den franska kusten, hav och obruten horisont, ett bukoliskt landskap med bräkande får och en varm bris. Omslagets foto är svartvitt. Det är en fin dag av skuggorna att döma. I fonden ett band av kobbar och skär. Hon sitter och han står, rygg mot rygg, hon i solglasögon, han med kikaren i händerna, hon med en ryggsäck av smärting, han barfota i sandalerna, hon ser ut mot havet, han in mot land, de är så unga, redan så ensamma och så vita i solen.Kanske är semestrarna hans offer. Hennes är i så fall större. Hon vill gifta sig, kanske ha barn. Det vill inte han. Eller törs inte. Kan inte bestämma sig. Så det blir som det blir. Varje gång frågan kommer upp skyller han på sitt skrivande och hon fogar sig, han får dåligt samvete och hon förebrår sig, han tröstar henne och hon honom, prisgivna åt varandra. Red ut det, den som kan.I nästan fyrtio år försökte de, skrev och skrev, Philip skickade mer än 1 421 brev och 521 kort, inalles cirka 7 500 sidor. Hon postade säkert lika många. Någon borde ge ut dem i urval, Letters to Philip. Här finns bara några få brottstycken av Monicas brev återgivna i finstilta fotnoter.Varför har du alltid mer tid för andra än för mig, undrar hon, och ber genast om ursäkt, intill förtvivlan resonabel. I ett annat fragment framgår att hon är djupt sårad av hans affärer med andra kvinnor, särskilt när hon blir varse att han tagit med en dikt om en av dem i The Whitsun Weddings. Fast han lovat. Hennes behärskning är hjärtskärande. Samtidigt som han skrockar något om hur ogärna han ser att hon träffar en PhD i åttkantiga glasögon, någon som var i Rom förra året.Philip Larkin och Monica Jones bodde aldrig ihop, förutom hans sista år. Ett kort tag kom de att dela adress och leva i något som liknade ett äktenskap. Hon fick bältros och flyttade in efter en sjukhusvistelse. Larkin dog först. Enligt hans önskemål maldes dagböckerna ner till makulatur under överinseende av hans sekreterare. I brev till Monica hade han betackat sig för illvilliga levnadstecknare. Hon bodde ensam kvar. På sexton år gick hon knappt utanför dörren. Efter Monicas död hittade man högarna av brev. Den digra samlingen köptes av Bodleian Library i Oxford.Deras brevväxling ger begreppet resonemangsförhållande en ny innebörd. Här avhandlas allt, också sånt som inte blir sagt när de ses, i varandras närhet är de valhänta, blyga, försagda. Det är lättare att komma till tals i breven, tonen är stundtals ömsint och kärleksfull, de leker och tumlar runt som kattungar i texten. Båda har en fäbless för Beatrix Potter och hennes sagovärld. Larkin illustrerar breven med små teckningar i trubbig blyerts. Han är sälen och hon är kaninen. Dear bun, inleder han sina depescher.De kommenterar politik och boxning, cricket och litteratur, han rådgör löpande med henne om sina dikter, hon är uppskattande men inte okritisk. Som korrekturläsare är hon omutlig och säger ifrån. Det kan gälla stilen i stort, enstaka ordval eller ett tveksamt demonstrativt pronomen. De skriver om böcker och författare, levande och döda, skvallrar och baktalar, få finner nåd inför deras ögon. Philip som redigerar Oxford Book of Twentieth Century English Verse, anförtror henne vad han tycker, att det mesta är skräp, ingen som är född efter 1930 kan skriva, Ted Hughes klarar sig med knapp nöd.Andra råkar värre ut. Who cares about asses like Blake or bores like Byron? Några duger, Thomas Hardy alltid, W. H. Auden för det mesta, John Betjeman åtminstone ibland, Kingsley Amis för gammal vänskaps skull, Barbara Pym, Shakespeare förstås, är det inte underbart att han finns och är engelsk och att vi är engelska, tänk om du var tjeck, oupphörligt knorrande, och jag en jänkare som skrev på en avhandling om vattenmetaforer hos Pound.De klagar ständigt över sakernas tillstånd, vädret, krämpor, huvudvärk, hösnuva, matsmältning, sprit, brist på pengar, Larkins morsa, tristess, tråkiga historier, grannar som grälar eller spelar fel musik för högt, något atonalt som låter som en färja på väg ut ur en pianofabrik.Med åren blev Larkin a grumpy old man enligt principen om att aldrig underskatta sanningshalten i en djupt rotad fördom, fast så värst gammal blev han inte, och sin språkliga skärpa tappade han aldrig, heller inte sin osvikliga blick för tillvarons mer absurda sidor. Han är emellanåt rätt underhållande och klarsynt i sin grinighet.Letters to Monica är en text full av koder, förkortningar, tecken, medvetna felstavningar, omskrivningar, ordlekar, ett partitur för två ensamma röster. Idag bär jag de gula strumporna du gav mig. Ikväll tog jag en stor G & T, synd på citronerna annars. De dricker för mycket, var och en på sitt håll. Åren går och man undrar hur hon har det, Monica Jones, när breven glesnar och han får medalj av drottningen, går på fest hos Faber & Faber eller träffar sina älskarinnor.When it comes to women, I fucking give you up, skrev en gång Kingsley Amis till Larkin. I Amis roman Lucky Jim från 1954 får en av figurerna, Margaret, låna drag av Monica. Det är ett infamt porträtt. Larkin slutade inte umgås med vännen för det. Föga ridderligt mot Monica kan man tycka. Om han med tiden fick svårare att fördra Amis berodde det på annat. Framför allt var det Amis obestridliga talang för ett bekymmersfritt leverne som väckte hans harm, eller möjligen förtäckta avund. Åtminstone om man får tro Marin Amis, Kingsleys son.Åtskilligt har sagts om Larkins dystra tillvaro, och om motsättningen mellan liv och dikt, de till synes vattentäta skotten. Men jag tänker att det ena hör ihop med det andra, och att det har med hans ambivalens att göra, hans vacklan, det dubbla seende som berikar hans konst men föröder hans liv.Å andra sidan, vad vet vi? Kanske njöt han i hemlighet av att skrubba skjortkragar, tvätta lakan, klippa gräs, av sina eviga stuvningar och persikor på burk, sina stunder med The Archers i radion, en halv flaska sherry till Händels Water Music, cykelturerna i Hull med omnejd, två stora gin och tonic medan Sidney Bechet snurrade på skivtallriken, kanske njöt han så skamlöst att han var tvungen att beklaga sig, och som sagt förmågan att förvandla ledan till skön dikt hade han, som i Home is so Sad, Days, Church Going och den oändligt sorgsna Take One Home for the Kiddies.Men vad vet vi? Vad vet vi om varandra, om varandras liv? Ingenting, inte ett vitten, inte ens när vi tror oss veta, inte ens när vi vet, vet vi.Jan NormingLitteratur: Larkin, Philip: Letters to Monica Edited by Anthony Thwaite, Faber and Faber och Bodleian Library Larkin, Philip: The Whitsun Weddings, Faber and Faber Larkin, Philip: Collected Poems, The Marvell Press och Faber and FaberLarkin, Philip: Döden är ett moln, dikter i urval, översättning av Olle Thörnvall, Ellerströms förlagLänkar: Diskussionssida om och med Philip Larkins nyupptäckta dikt, Dear JakeThe Poetry Archive, med inläsningar av Philip Larkin Programledare: Fredrik Pålsson fredrik.palsson@sr.se Producent: Lena Birgersdotter lena.birgersdotter@sr.se
Modern dünyâda siyâset, çok sıcak bir alan olarak tezâhür etti. Kadim feylozof Aristo'nun, zamânında, site nüfusunun çok küçük bir azınlığını meydana getiren “erkek-özgür” yurttaşların imtiyâzı olarak yücelttiği siyâset, modern dünyâda, “eşitlik” değeri üzerinden yeniden yorumlanıyor; ulusların ve sınıfların katılımına açılıyordu. Siyâsetin târihsel olarak var olan âletleri, daha da geliştirilecek, dünyâ, insanın mutluluğu ve refâhı için değiştirilecekti. Buna bağlı olarak siyâset ve ümit duygusu, derin bir heyecan üzerinden birleşti. Bu süreci ateşleyen ve derinleştiren, üretim ekseninde yükselen sanayi toplumu olmuştur. Ulus ve ister sermâye, ister emek açısından bakılsın, sınıflar açısından, ekonomik değerleri üretiyordu. O hâlde, siyâset, ulus ve sınıfların hakkıydı. Artık eskisi gibi sâdece devlet seçkinlerine âit olamazdı. Bu kadarı bile yurttaşların damarlarını tutuşturmaya yetiyordu. Nitekim 19. asır, o güne kadar siyâset dışı bırakılmış ne kadar toplumsal unsur varsa, onların siyâsete iştahla katılma irâdesi gösterdiği bir asır olmuştur. 20. asıra, bilhassa II. Genel Savaş sonrasına gelindiğinde, süreci taşıyan üretim toplumlarında tuhaf bir şey yaşanmaya başladı. Siyâsete dâir alâka hatırı sayılır bir şekilde düşüyordu. Tuhaflık şuradaydı: Artık siyâsal temsil ve siyâsal katılımın önündeki engeller kaldırılmış, demokratik kurum ve kuruluşlar İsviçre saati gibi çalışmaya başlamıştı. Daha ne isteniyordu ki? Dedelerin, babaların uğruna kanlarını döktükleri amaçlar hayâta geçirilmiş, garanti altına alınmıştı. Gelin görün ki, üretim toplumlarının, bilhassa da baby boomer nesli, siyâsete alâkasını hızla kaybediyordu. İşçi sınıfları hatırı sayılır bir refah artışı sağlamış, orta sınıflaşmıştı. Artık Marx'ın çağrısı manâsını kaybetmekteydi. Hepsinin “kaybedecek” bir şeyleri vardı. İşçi sınıflarının tercihi, daha iyi bir dünyâ için gayrete gelmekten uzaklaştı; güçlü garantilerle donatılmış bir rutinleşmenin ve refahın keyfini sürmek oldu. Stalin Sovyetizmi ise Bolşevik Devrimi'nin ilk başlarda uyandırdığı heyecânı söndürmek için elinden geleni yapıyordu. Resmî ve gayrı insânî uygulamalarıyla, heyecan bir tarafa, Batılı üretim toplumlarında nefret uyandırıyordu. Çin Devrimi, Lâtin Amerika'da yaşananlar ise, meselâ 1968'lilerde olduğu gibi heyecân doğursa da, bu ârızîydi. LSD bu heyecânı bambaşka yerlere sürükledi. Sistem, muhalefetin üstesinden geliyordu. Daha iyi bir dünyânın kurulması ideali, daha o günlerde sönümlendi. Batı dışı dünyâda, bilhassa sömürgeciliğin tasfiyesi sürecinde, siyâsetin halâ âteşin olduğu düşünülebilir. Bu düşünce de yanlıştır. Yaşanan süreçler, partitokrasiler veyâ bürokrasilerin kontrolüne girdi; resmîleşti ve yavanlaştı. Süreçlere istikâmet kazandıracak ideolojik yapılar ise alabildiğine dejenere oldu. Batı'da, siyâsete dâir alâkaların yerini daha çok, yeteri kadar yıpratıcı olan çalışma şartlarını rehabilite edecek siyâset dışı entelektüel ve başta her nev'i mistisizm olmak üzere kültürel alâkalar alıyordu. Aslında yaşanan diğerkâmcılığın sönümlenmesiydi. Meslâ Batılı bir münevverin gözünde Hindistan, kadınların, çocukların ağır bir sömürüye mâruz kaldığı, kast sisteminin doğurduğu insanlık dışı uygulamaların yaşandığı, alabildiğine fakir bir memleket değil, guruların cirit attığı, ruhsal kurtuluşun mümkün olduğu rengârenk bir diyârdı.
Turkish Stories for Learner Turkish HEPİMİZ BİR GÜN YAŞLANACAĞIZ İhtiyar adam tapu dairesinden çıkarken sevinçliydi. Oturduğu evin tapusunu, oğlunun üzerine kaydettirmişti. — Biz öldükten sonra bir sürü işlemle uğraşması gerek. Ne diye eziyet çeksin yavrum. Oğlunun kendisini neredeyse zorla doktora götürüşü aklına geldi. — Ne kadar çok ısrar etmişti. Sağlığıma verdiği önem kadar, ziyarete de önem verse ya! Evine yaklaşınca yine durgunlaştı. — Bakalım hanım ne diyecek? Gelin gelip gitmiyor diye biraz kırgın ama... Düşünceler içinde zili çalarken, güler yüzlü olmaya çalıştı; hanımı kapıyı açtı. Gülümsemesini bozmamaya çalışarak hanımına: — Nasılsın hanım bugün bakalım? Kadının durgun yüzünde acı bir tebessüm dolaştı: — Köyü özledim birden bey! İhtiyar adam bir an yüzüne baktı hanımının. — Sen köyü pek sevmezdin! Geçen sene bir ay kalalım demiştim de “Ben torunlarımı özlerim.” diye tutturmuştun. Kadın, yüzünü çiçeklere doğru döndü: — Ne bileyim ben, düşündükçe bunalıyorum buralarda. İnsan çocukluğunun geçtiği yerleri özlüyor. Ağaçların altında, bahçelerde yürümeyi özlüyor. — Hanım, bunca yıllık eşimsin hâlâ seni tam anladım diyemiyorum. Bir gün köye gitmem diye tutturuyorsun, bir gün de hemen gidelim diye. Dur da bugün ne oldu anlatayım. Kadın, endişeyle baktı kocasına: — Ne oldu, oğlanı mı gördün? — Yok canım, nereden göreyim! Koltuğuna oturdu, koynundaki tapu kâğıdını çıkardı. — Bu nedir, biliyor musun? — Hayırdır? — Hanım, yarın ne olacağı belli olmaz. Vademiz gelir de ölürsek, oğlumuz kapı kapı uğraşmasın diye evin tapusunu onun üzerine yaptım. Hanımının tepkisini beklerken, onun yüzündeki acı gülüşü gülümseme sandı. Hanımı fısıldar gibi söylendi: — Oğlumuz da bugün buraya gelmişti, öğleden önce. Hanımının elindeki kapta suyu bitmişti; ama o çiçekleri sular gibi yaparak masadaki kâğıdı gösterdi: — Şu kâğıdı getirmiş. İhtiyar adam, hanımının sesinde bir titreme hissetti; ama emin olamadı. İçindeki sevinci kaybetmemeye çalışarak masadaki kâğıda uzandı. Bir mahkeme kararı olduğunu gördü. İhtiyar adam, yakın gözlüğünü çıkardı ve içinden yavaş yavaş okudu. “Yaşı ilerlediği ve akli dengesi yerinde olmadığı doktor raporuyla tespit edilmiştir. Bütün mal varlığının oğlu tarafından idaresine karar verilmiştir.” Resmî kâğıt, yaşlı adamın ellerinden yavaşça yere kaydı. Başını yere eğdi, kâğıda boş boş bakmaya başladı. Hanımı, gözlerini sildikten sonra çiçeklerin başından ayrılıp yanına geldi. Eşinin titreyen ellerini tuttu. İhtiyar adam, oğlunun neden kendini doktora götürdüğünü anlamıştı. Yüreğindeki sızıyı bastırmaya çalışarak: — Yarın mı gidelim diyordun? — Sen bilirsin bey. — Eşyaları bir taksiye atarsak, son otobüse yetişiriz. — Olur... Köyde zaten iyi kötü eşya var. Ben hemen hazırlanırım. — Hazırlan. Şu kâğıdı da tapuyla beraber masaya koyuver, oğlan gelince aramasın. İhtiyar adam içinden düşünüyordu: “Dünya fani, Allah yar.”
I detta avsnitt drömmer sig Helena-Magdalena och Benny bort till fjärran resmål. Platser de har i sitt hjärta och nya platser de vill uppleva. Inspireras av deras berättelser om fantastiska platser. Benny har sitt hjärta i Rom och Helena-Magdalena i Aten men de har även andra platser de älskar att besöka.Producerat av Silverdrake FörlagRedaktör: Marcus Tigerdraakemarcus@silverdrakeforlag.sewww.silverdrakeförlag.se See acast.com/privacy for privacy and opt-out information.
Nâbi'den Şeyh Gâlib'e, Bâki'den Fuzûli'ye nice müstesna değerimizin en güzel şiirleri ile günümüze ve gönlümüze taşınacağı Hayati İnanç ile 'Can Veren Pervâneler' programında... Discord https://discord.gg/gpyGxZW4As Ahmet Çadırcı https://ahmetcadirci.com/podcast/
Günaydın. TÜİK, dördüncü çeyrek iş gücü istatistiklerini duyurdu. Gazeteciler Barış Pehlivan ve Murat Ağırel, serbest bırakıldı. Novak Djokovic, aşı durumu hakkında açıklama yaptı. Bugünün bülteni Alternatif Bank destekleriyle ulaşıyor. Fotoğraf: AFP/Getty Images
Det är resereporter Johan Gunnarsson som gästar studion och tipsar om weekendresor och äventyr du kan unna dig i vår – utan att lämna Sverige! Vad sägs om att besöka en vingård till exempel eller varför inte ta en tur till underjorden?!
Vi går igenom kvalet till allsvenskan, Pawel Cibickis dom, Milos Milojevic-härvan och lite annat smått och gott!
Cover-2'nun yeni bölümünde Arda Namlı, Arma Kaynar ve Devlet Karaz, NFL normal sezonunun son bir ayına girilirken playoff resmini değerlendirdi ve önümüzdeki haftanın maçlarını tahmin etti. İyi dinlemeler!
Mattias Hargin är en av Sveriges främsta alpinskidåkare som har sett mycket av vad världens alpina orter har att erbjuda. Mattias tar oss igenom sin karriär, vi pratar om skillnaderan mellan OS och VM och hur det är att resa runt i världen och tävla. Framföraltt tar han oss igenom sina 5 favorita alpina resmål, från extrema åk i Japan och Alaska till allt som alperna har att erbjuda. Lyssna på Mattias och inspireras inför din nästa skidresa! See acast.com/privacy for privacy and opt-out information.
Boba ya da bubble seveni sevmeyeni bileni bilmeyeni ile uzakdoğunun renklerinden ve dünyaya ihraç ettiği “kültür” öğelerinden biri. Ben on yıl çok anlamadan içmiştim bu da onun hikayesi
4 Ağustos 2021 / Prof. Dr. İbrahim Öztürk ve Prof. Dr. Eser Karakaş ile Özgür Düşünce. -Türkiye alevlere teslim oldu... İktidar ülkenin ciğerlerini yakan yangınları söndürmede çaresiz kaldı... -Bu çaresizlik tablosu ne anlama geliyor? -20 yıllık AKP iktidarı ömrünü tamamladı mı?
Äntligen är den här! Poddius Castus efterlängtade sommarspecial! För första gången är alla fyra poddmedlemmar med och presenterar varsitt resmål på temat antiken. Vi rör oss från grekiska öar med sol och getter till den antika världens ände med regn och fejkon. Däremellan gör vi även uppehåll hos en romersk kejsare som inte visste hur man byggde litet. Korka upp vinet och hacka en melon, för somrigare än så här blir det inte!
Resmî gazete haberi
MediaMarkt'ın destekleriyle yayınladığımız Potacast'in 468. bölümünde Orkun Çolakoğlu ve Kaan Kural, Adam Silver'dan gelmeyen oy pusulalarını doldurup 2020-21 NBA sezon ödüllerini dağıtıyorlar. Sayın Başkan'a çağrımızı yineledikten sonra, sezonun son haftasında play-in yarışındaki dengeleri ve olası play-off senaryolarını konuşuyoruz. (04:35) MVP (17:30) MIP (25:25) ROY (28:30) DPOY (32:45) 6th (36:30) COY (43:40) Sezon sonunda play-in ve play-off dengeleri
MediaMarkt'ın destekleriyle yayınladığımız Potacast'in 468. bölümünde Orkun Çolakoğlu ve Kaan Kural, Adam Silver'dan gelmeyen oy pusulalarını doldurup 2020-21 NBA sezon ödüllerini dağıtıyorlar. Sayın Başkan'a çağrımızı yineledikten sonra, sezonun son haftasında play-in yarışındaki dengeleri ve olası play-off senaryolarını konuşuyoruz. (04:35) MVP (17:30) MIP (25:25) ROY (28:30) DPOY (32:45) 6th (36:30) COY (43:40) Sezon sonunda play-in ve play-off dengeleri
MediaMarkt’ın destekleriyle yayınladığımız Potacast’in 468. bölümünde Orkun Çolakoğlu ve Kaan Kural, Adam Silver’dan gelmeyen oy pusulalarını doldurup 2020-21 NBA sezon ödüllerini dağıtıyorlar. Sayın Başkan’a çağrımızı yineledikten sonra, sezonun son haftasında play-in yarışındaki dengeleri ve olası play-off senaryolarını konuşuyoruz. (04:35) MVP (17:30) MIP (25:25) ROY (28:30) DPOY (32:45) 6th (36:30) COY (43:40) Sezon sonunda play-in ve play-off dengeleri
İşten çıkış yasa ve nakliye ücretsiz izin desteği iki ay daha uzatıldı
Erkam Tufan - UTANMAZLIĞIN RESMİNİ ÇİZEBİLİR MİSİN ABİDİN? #ÖzlemZengin #Gergerlioğlu #AKP #Erdoğan by Bahar Solukları
Ne Mutlu Eşitim Diyene konferans serimiz Roni Margulies'le devam ediyor. Türk'ün tanımı nedir? Kim Türk'tür, kim değildir? Resmî söyleme göre, “Türk” etnik/ırksal bir kavram değildir, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan, vatandaş olan herkes Türk'tür. Ancak bu resmî söylemin kenarlarından zaman zaman başka bir şey sızar, vatandaşların bazılarının tam da Türk olmadığı, vatandaş olmayan bazı grupların ise “soydaş” olduğu ağızlardan kaçar. Bu konuşmada, 1923'ten beri devletin derinliklerinde “Türk” ifadesinin etnik/ırksal bir temele dayandığı ve bu devletin bu anlamda Türk olmayanların ayrıntılı kayıtlarını tuttuğu iddia ediliyor.
Odağımızdakiler'in bu bölümü ile geçiş dönemi adaletinin gelişimi ve amaçlarına bir giriş yaparak geçiş dönemi adaletinin dört temel ayağı olan ceza adaleti, hakikat arayışı, onarım ve kurumsal reforma dair resmî mekanizmaları konuşuyoruz. Bu bölüm ile aynı zamanda Geçiş Dönemi Adaleti serimizi başlatıyoruz. Görüşlerinizi bizimle sosyal medya hesaplarımız üzerinden #DEMOStanSesler etiketi ile paylaşmayı unutmayın! #GeçişDönemiAdaleti #Cezasızlık #Hakikat #Onarım #KurumsalReform Açık Toplum Vakfı, Bir Daha Asla! Geçmişle Yüzleşme ve Özür, 2013 Democratic Progress Institute, Geçiş Dönemi Adaleti Önündeki Engeller ve Fırsatlar: Hakikat ve Uzlaşma Komisyonları, 2013, https://www.democraticprogress.org/wp-content/uploads/2012/10/TRC-Paper-Turkish.pdf International Center for Trasitional Justice, Geçiş Dönemi Adaleti Hakkında (çev. Hafıza Merkezi), https://hakikatadalethafiza.org/hafiza-merkezi-hakkinda/gecis-donemi-adaleti-hakkinda/ Uluslararası İnsan Hakları Hukukunun Ciddi İhlalleri ile Uluslararası İnsancıl Hukukun Ağır İhlallerinin Mağdurlarının Başvuru ve Onarım Hakkına Dair Temel İlke ve Esaslar (çev. Güley Bor), 2005, https://www.failibelli.org/wp-content/uploads/2020/07/Uluslararas%C4%B1-I%CC%87nsan-Haklar%C4%B1-Hukukunun-Ciddi-I%CC%87hlalleri-ile-Uluslararas%C4%B1-I%CC%87nsanc%C4%B1l-Hukukun-1.pdf Müzik: Front Runner - Blue Dot Sessions Bu podcast Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği (festr.org) desteğiyle hazırlanmaktadır.
Thomfors, hemmagjord korv och externa bussresor.
Vi pratar om roliga minnen från våra tidigare resor och kommer även med lite idéer på bra resor inför denna sommar.
Dün servis edilen bir habere göre salgın önlemlerine göre 7 kişinin binmesi gereken bir minibüse 35 mevsimlik tarım işçisinin bindirildiği ortaya çıktı. Türkiye’de milyonlarca mevsimlik işçi yaşıyor. Resmî istatistiklerde gözükmeyen, aç kalmamak için mevsimlik olarak çalışmak zorunda olan bu emekçiler, şekerpancarından ayçiçeğine, çaydan kayısıya, fındıktan narenciyeye kadar soframıza gelen pek çok ürünün üretim sürecinde bulunuyorlar. TKP’nin Sesi bültenindeki Günün Yorumu, hiçbir sosyal güvenceleri, sigortaları, emekli maaş alma hakları olmayan mevsimlik işçilerin sesi oluyor. Tarımı ve işçileri piyasanın acımasız ellerine bırakmış iktidara karşı işçilerin birlik olmasının önemi ve sosyalizmin mevsimlik işçiler açısından da önemi vurgulanıyor.
Youtube Konu Belli kanalı Podcast serisi #7
Dünyanın en büyük spor camiası Los Angeles Lakers'ın konuşulduğu podcastimiz Malibulu Mekansızlar yayında! Koray Gök ve Okan Şenol'un hazırladığı menü ise şöyle: (1:00) Kobe Bryant'ı andık (12:00) All Star arasına kadar Lakers (22:00) Trade deadline ve buyout piyasasında yapılmayan hamleler :( (34:00) Playoff resmi (36:00) Fikstür değerlendirmesi (40:00) Soru-cevap-kapanış. İlginize teşekkürler, iyi dinlemeler!
Vi pratar som vanligt om allt som är en del av Det Goda Livet. Pengar, Investeringar, Ekonomi, Lyx, Resor, Relationer, Karriär och Hälsa. I det här avsnittet kör vi som vanligt ett nyhetssvep och går igenom vad som hänt på finansmarknaderna under jul och nyår. Vi berättar även om månadens resmål, Ecuador. Trevlig lyssning önskar Daniel & Robin. Vår hashtag är #aldrigmerekorrhjulet och du hittar oss på både Facebook och Instagram. Vill du ställa en fråga till oss kan du mejla oss på info@poddendetgodalivet.se och www.poddendetgodalivet.se.
Från Stonehenge till en bargata i Berlin. Martina får besök av rese-experten Johan Gunnarsson som har några riktigt sköna tips inför höstens weekendresor!
I månadens avsnitt är Emma på semester med familjen, så Nakadai har plockat in sin gode vän Daniel Norman för att snacka litegrann om just semestrar. Vilka spelvärldar skulle vara intressanta att resa till och varför?
I vårt tionde avsnitt får vi ta del av Marias och Lindas reflektioner om landet Israel. De berättar om vilka platser de besökte och om hur det var att delta i en gruppresa. Programmet innehåller också reflektioner som berör oss som inte ännu sett Israel.
4 Mayıs 2019 Cumartesi günü Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği TÜRKEV’in katkılarıyla Dede Efendi Evi'nde gerçekleşen Türk Müziği Akademik Çevresi Bilim-Sanat Etkinlikleri'nin beşincisinde, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Onur Güneş Ayas, “Oryantalizm, Öz-Oryantalizm ve Türk Müziği” başlıklı bir sunum yaptı. SUNUM HAKKINDA Oryantalizm, Edward Said’e kadar “Batı”nın “Doğu” hakkında bilgi edinme çabalarını ifade eden bir kavramdı. “Doğu”nun “Batı” tarafından temsil edilmesinin yol açtığı iktidar ilişkisine ilk dikkat çekenlerden biri olan Said, Oryantalist söylemin toplumlar ve kültürler arasındaki eşitsiz ilişkileri nasıl meşrulaştırıp “Şark”ı susturduğunu başarıyla gösterdi. Ancak “Şarklılar” üretimine bizzat katılmazlarsa, bu söylemin nasıl meşruiyet ve hegemonya kazanacağını ve nasıl farklı şekiller alabileceğini açıklamayı ihmal etti. Batı dışı toplumların kendi “Doğu” ve “Batı” imgelerini yaratarak kimliklerini inşa ettikleri bu öznellik alanını ifade etmek için, daha sonra “kendini Şarklılaştırma” ve öz-oryantalizm (self-orientalism) gibi kavramlar üretildi. “Oryantalizm, Öz-Oryantalizm ve Türk Müziği” başlığını taşıyan sunum, Türkiye’deki müzik tartışmalarını bu kavramsal çerçeve içinde yorumlamayı amaçlıyor. Türkiye’nin modernleşme ürecine öncülük edenler bir yandan bazı oryantalist klişeleri içselleştirdiler, bir yandan da Batılı oryantalizmin Türkler hakkındaki önyargılarına karşı mücadele ettiler. Bu iki tutumu uzlaştırmak için Türklüğün Batıyla uyumsuz, istenmeyen, “Şarklı” görünen özelliklerinin yansıtılacağı bir “iç öteki” yarattılar. İdeal Türk kimliğini de bunun zıddı olacak şekilde tanımladılar. Türk müziğinin Doğu-Batı-Türklük üçgeninde yeniden tanımlandığı alaturka-alafranga tartışması bu söylemlerin en yoğun şekilde kullanıldığı alanlardan biri oldu. Resmî müzik politikalarına karşı çıkanlar bile tersinden de olsa aynı oryantalist şablonları yeniden ürettiler. Türk Müziği Akademik Çevresi’nin düzenlediği Bilim-Sanat Etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilecek olan etkinlik, müzik tartışmaları üzerinden bu şablonları tartışmak isteyenlere sesleniyor. Doç. Dr. Onur Güneş Ayas Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde, yüksek lisans ve doktorasını aynı üniversitenin Sosyoloji Bölümü’nde tamamlayan Güneş Ayas 2010 yılında Bakırköy Türk Musikisi Vakfı Konservatuarı’ndan mezun oldu. Çeşitli yayınevlerinde editör ve yayın yönetmeni olarak çalıştı. Sosyal bilimlerin farklı dallarında çok sayıda kitabın tercümesini ve editörlüğünü üstlendi. İlk kitabı Dostoyevski’de Batı Sorunu: Rus Ruhu ve Evrensellik adıyla 2010 yılında yayımlandı. Bunu Musiki İnkılabı’nın Sosyolojisi: Klasik Türk Müziği Geleneğinde Süreklilik ve Değişim (2014), Barbar Batı: Bir Aimé Césaire Kitabı (2015), Müzik Sosyolojisi: Sorunlar-Yaklaşımlar-Tartışmalar (2015) ve Müziği Boğan Gürültü: İdeolojinin Kıskacındaki Musiki (2018) adlarını taşıyan kitapları takip etti. Musiki İnkılabı’nın Sosyolojisi Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü ve Beyoğlu Belediyesi tarafından 2015 yılında “Yılın Türk Müziği Yazarı ve Kitabı” dalında Itrî Ödülü’ne layık görüldü. Etnomüzikoloji Derneği’nin kurucu üyesi olan Güneş Ayas, halen Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü’nde görev yapmaktadır.
Hans-Erik Lindström är präst och författare och har under Stilla veckan valt temat På liv och död för sina andakter. Temat för den här veckan är På liv och död. Det är den vecka då vi följer en mans vandring till sin död en långfredag, men också hans vandring till livet bortom denna död en påskdag. Hans vandring är också vår från död till liv Så möter man sitt allra sannaste jag. Äntligen. Man får liksom syn på den som man var ämnad att vara sitt original Guds avbild avklädd fasader och privilegier, roller och beteenden. Det handlar inte om identitetsupplösning, utan mer om ett fullbordande av den person man är och den personlighet man har. Man möter helt enkelt sig själv. Så kan de här slagen av erfarenheter hjälpa oss som aldrig haft några, att se och hoppas på det liv som ligger och väntar på andra sidan döden, ge kraft till att leva våra liv här på jorden så helt och fullt vi kan och med påskdagens tidiga morgonupplevelse känna mod och tillit till det som väntar Hans-Erik Lindström Text Uppenbarelseboken 21:4-6 Musik Schindlers list av John Williams Producent Marianne Greip Sveriges Radio Kronoberg liv@sverigesradio.se
Vi snackar mer ovanliga resmål med reseredaktören Johan Gunnarsson.
***Fettes Sorry für die Tonqualität*** In Folge 11 tauchen die Queens für euch in die Welt der Religionen ein. Dabei beleuchten wir die theoretischen Grundlagen des Buddhismus und Hinduismus, des Islams, des Christentums und des Judentums. Theoretisch sind wir in allen Religionen fündig geworden, inwieweit das “geschriebene Wort” in der Praxis umgesetzt wird, war uns bei der Recherche jedoch etwas unklarer. Zum Schluss stellen wir uns noch die Fragen ob Religionen dazu führen können und sollen, dass wir Menschen wieder mehr in Kontakt mit der Natur stehen und ob eine nachhaltige Entwicklung dadurch gefördert oder gehemmt wird? Vortrag Harald Lesch: https://leuchtpunkte.at/leuchtpunkte/talks/ CSR-Circle: http://www.csr-circle.at/ Resmüme Biofach in Nürnberg von Biorama: https://www.biorama.eu/biofach-2019-trends/ Fridays for Future: https://systemchange-not-climatechange.at/Veranstaltung/weltweiter-klimastreik-jetzt-nehmen-wir-die-zukunft-in-die-hand-fridays-for-future-vienna/ Insektensterben: https://orf.at/stories/3111089/ https://www.religionen-entdecken.de/ Islam - Öko-Dschiad von Ursula Kowanda-Yassin - https://www.residenzverlag.com/buch/oko-dschihad, Faire Moscheen - http://www.fairemoschee.de/was-ist-die-faire-moschee/ Buddhismus - http://www.buddhanetz.org/texte/umweltschutz.htm; https://www.zeit.de/2014/25/buddhismus-dalai-lama-tibet Hinduismuis - https://www.religionen-entdecken.de/lexikon/u/umweltschutz-im-hinduismus, https://www.dw.com/de/der-respekt-des-hinduismus-f%C3%BCr-die-natur/a-16730018, https://www.welt-sichten.org/artikel/19628/fleischkonsum-indien-die-kuh-bleibt-heilig Christenum - Laudato si von Papst Franziskus - https://www.dbk.de/fileadmin/redaktion/diverse_downloads/presse_2015/2015-06-18-Enzyklika-Laudato-si-DE.pdf Judentum - https://www.religionen-entdecken.de/lexikon/u/umweltschutz-im-judentum, https://www.deutschlandfunkkultur.de/juedische-gebote-du-sollst-die-umwelt-schuetzen.1079.de.html?dram:article_id=302554 Veranstaltungen 15. März - Weltweiter Klimastreik - https://systemchange-not-climatechange.at/Veranstaltung/weltweiter-klimastreik-jetzt-nehmen-wir-die-zukunft-in-die-hand-fridays-for-future-vienna/ 25. März - Ernährung zwischen Klimawandel und Medizin - https://vienna.carpe-diem.events/calendar/9295691-ern-hrung-zwischen-klimawandel-und-medizin-at-science-vhs-wien/ Lokaltipp: Dirt Water NGO Cafe - https://www.dirtwater.at/
Vi pratar som vanligt om allt som är en del av Det Goda Livet. Pengar, Investeringar, Ekonomi, Lyx, Resor, Relationer, Karriär och Hälsa. I det här avsnittet pratar vi om: - Lyssnarfråga - Vilket konto ska man välja för sina börsinvesteringar? - Dokumentärtips - Vitaminia: The sense and nonsense of vitamins - Månadens investeringscase - Månadens resmål Prenumerera på och recensera podden i: iTunes, Podcaster, Acast, Podbean, Soundcloud, Google Podcasts m.fl. Och glöm inte att tipsa alla dina vänner, kollegor och familj om Sveriges vassaste podcast! Spana gärna in våra sociala medier Facebook och Instagram samt anmäl dig också till vårt nyhetsbrev! Lyssnarfrågor samt påverka innehållet: info@poddendetgodalivet.se eller skriva under hashtaggen #aldrigmerekorrhjulet Hemsida: www.poddendetgodalivet.se
今回のゲストは、川野泰周さん。 <プロフィール> 川野泰周さんプロフィール 精神保健指定医・日本精神神経学会認定専門医・医師会認定産業医。 RESM新横浜、睡眠、呼吸メディカルケアクリニック副医院長。 1980年横浜生まれ。2004年、慶応義塾大学医学部医学科卒業。 臨床研修後、慶応義塾大学病院精神神経科、国立病院機構久里浜医療センターなどで精神科医として診療に従事。 11年より建長寺専門道場にて3年半にわたる禅修行。 14年より横浜にある臨済宗建長寺派・林香寺住職となる。 現在、寺務の傍ら都内及び横浜市内にあるクリニック等で精神科診療を行なっている。 うつ病、神経症、PTSD、睡眠障害などに対し、薬物療法と並び禅やマインドフルネスの実践を含む心理療法を積極的に取り入れた診療に当たっている。 また、ビジネスパーソン、看護職、介護職、学校教員、子育て世代の主婦などを対象に幅広く講演・講義を行っている。 書籍『悩みの9割は歩けば消える』(青春出版社) 『ぷち瞑想習慣』(清流出版) 『めんどうな心が楽になる』(牧野出版) 今回は、HASEが"現代の意識と瞑想"についてインタビュー。 是非、ダウンロードしてお聴き下さいね。 kikikomi_vol.256.mp3
今回のゲストは、川野泰周さん。 <プロフィール> 川野泰周さんプロフィール 精神保健指定医・日本精神神経学会認定専門医・医師会認定産業医。 RESM新横浜、睡眠、呼吸メディカルケアクリニック副医院長。 1980年横浜生まれ。2004年、慶応義塾大学医学部医学科卒業。 臨床研修後、慶応義塾大学病院精神神経科、国立病院機構久里浜医療センターなどで精神科医として診療に従事。 11年より建長寺専門道場にて3年半にわたる禅修行。 14年より横浜にある臨済宗建長寺派・林香寺住職となる。 現在、寺務の傍ら都内及び横浜市内にあるクリニック等で精神科診療を行なっている。 うつ病、神経症、PTSD、睡眠障害などに対し、薬物療法と並び禅やマインドフルネスの実践を含む心理療法を積極的に取り入れた診療に当たっている。 また、ビジネスパーソン、看護職、介護職、学校教員、子育て世代の主婦などを対象に幅広く講演・講義を行っている。 書籍『悩みの9割は歩けば消える』(青春出版社) 『ぷち瞑想習慣』(清流出版) 『めんどうな心が楽になる』(牧野出版) 今回は、HASEが"メンタルブロック"についてインタビュー。 是非、ダウンロードしてお聴き下さいね。 kikikomi_vol.255.mp3
今回のゲストは、川野泰周さん。 <プロフィール> 川野泰周さんプロフィール 精神保健指定医・日本精神神経学会認定専門医・医師会認定産業医。 RESM新横浜、睡眠、呼吸メディカルケアクリニック副医院長。 1980年横浜生まれ。2004年、慶応義塾大学医学部医学科卒業。 臨床研修後、慶応義塾大学病院精神神経科、国立病院機構久里浜医療センターなどで精神科医として診療に従事。 11年より建長寺専門道場にて3年半にわたる禅修行。 14年より横浜にある臨済宗建長寺派・林香寺住職となる。 現在、寺務の傍ら都内及び横浜市内にあるクリニック等で精神科診療を行なっている。 うつ病、神経症、PTSD、睡眠障害などに対し、薬物療法と並び禅やマインドフルネスの実践を含む心理療法を積極的に取り入れた診療に当たっている。 また、ビジネスパーソン、看護職、介護職、学校教員、子育て世代の主婦などを対象に幅広く講演・講義を行っている。 書籍『悩みの9割は歩けば消える』(青春出版社) 『ぷち瞑想習慣』(清流出版) 『めんどうな心が楽になる』(牧野出版) 今回は、HASEが"集中と心理"についてインタビュー。 是非、ダウンロードしてお聴き下さいね。 kikikomi_vol.254.mp3
今回のゲストは、川野泰周さん。 <プロフィール> 川野泰周さんプロフィール 精神保健指定医・日本精神神経学会認定専門医・医師会認定産業医。 RESM新横浜、睡眠、呼吸メディカルケアクリニック副医院長。 1980年横浜生まれ。2004年、慶応義塾大学医学部医学科卒業。 臨床研修後、慶応義塾大学病院精神神経科、国立病院機構久里浜医療センターなどで精神科医として診療に従事。 11年より建長寺専門道場にて3年半にわたる禅修行。 14年より横浜にある臨済宗建長寺派・林香寺住職となる。 現在、寺務の傍ら都内及び横浜市内にあるクリニック等で精神科診療を行なっている。 うつ病、神経症、PTSD、睡眠障害などに対し、薬物療法と並び禅やマインドフルネスの実践を含む心理療法を積極的に取り入れた診療に当たっている。 また、ビジネスパーソン、看護職、介護職、学校教員、子育て世代の主婦などを対象に幅広く講演・講義を行っている。 書籍『悩みの9割は歩けば消える』(青春出版社) 『ぷち瞑想習慣』(清流出版) 『めんどうな心が楽になる』(牧野出版) 今回は、HASEが"マインドフルネスのメカニズム"についてインタビュー。 是非、ダウンロードしてお聴き下さいね。 kikikomi_vol.253.mp3
Vi pratar som vanligt om allt som är en del av Det Goda Livet. Pengar, Investeringar, Ekonomi, Lyx, Resor, Relationer, Karriär och Hälsa. I det här avsnittet pratar vi om månadens resmål, hur det är att bo i ett undervattenshotell, oranga kuvertet och pensionen. Vi går också igenom månadens entreprenörstips, världens största solpark i Dubai och månadens hälsotips. Glöm inte att prenumerera på Det Goda Livet, så att du aldrig missar ett avsnitt. Anmäl dig också till vårt nyhetsbrev för att hålla dig ajour kring månadens boktips, investeringscase, hälsotips, entreprenörstips samt relationstips och månadens fakta eller åsikt. Kom ihåg att du kan vara med och påverka innehållet genom att maila oss på info@poddendetgodalivet.se eller skriv under hashtaggen #aldrigmerekorrhjulet i sociala medier.
Thomas och Tomas tipsar om resmål i en helt ny serie program hos ekiv! Först ut är vårt grannland i öst! Platser och saker det pratas om är bla Bar Moskva, Bar Corona, Fazer Café, Linnanmäki/Borgbacken, Helsingfors järnvägsstation och Eire. Det tipsas också om snabbmat och promenadstråk. Åk till Finland i sommar! #restips #finland #helsingfors … Fortsätt läsa 132. Resmål Finland Inlägget 132. Resmål Finland dök först upp på En Kvart i Veckan.
“Muhammed, Allah’ın Resûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde hâlinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir. İşte bu, onların Tevrat’ta ve İncil’de anlatılan durumlarıdır: Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin gibidirler. Allah, kendileri sebebiyle kafirleri öfkelendirmek için onları böyle sağlam ve dirençli kılar. Allah, içlerinden iman edip salih amel işleyenlere bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.” (Fetih 29) 54. Mektup Bu mektûb, yine nakîb seyyid şeyh Ferîde yazılmışdır. Bid’at sâhiblerini ve zararlarını, Eshâbı kirâmın büyüklüğünü bildirmekdedir: Allahü teâlâ, insanların Seyyidi “aleyhisselâm” hurmeti için, ecrinizi artdırsın. Kıymetinizi, derecenizi yükseltsin! İşlerinizi kolaylaşdırsın! Kalbinizi genişletsin! İnsana şükr etmiyen kimse, Allahü teâlâya da şükr etmez. Bunun için biz fakîrlerin, sizin ihsânlarınıza şükr etmemiz lâzımdır. Nasıl şükr etmiyelim ki, yüksek hocamızın, dünyâya nûr salmasına sebeb siz idiniz. Sizin arkanızdan, bizlere de, orada Hak teâlâyı istemek sırası nasîb olmuşdu. Sonra, (Büyüklerin ölmesi ile büyük sanıldım) dedikleri gibi, sıra bu fakîre gelince, şarkdan, garbdan, Hak âşıklarının, bu fakîrin yanına üşüşmesi, hep sizin yardımınız ile olmakdadır. Allahü teâlâ, size, bizim tarafımızdan sonsuz mükâfâtlar, en iyi karşılıklar ihsân buyursun! Fârisî beyt tercemesi: Vücûdümün her kılı, dile gelse de, şükr etmiş olamam, ni’metlerine! Allahü teâlâ mubârek ceddiniz, Peygamberlerin seyyidi hurmetine, sizi, dünyâda ve âhıretde, şânınıza yakışmıyan şeylerden muhâfaza buyursun! Âmîn. Mubârek sohbetinizden uzak düşdüm. Nasıl kimselerle konuşduğunuzu, kimlerin yazılarını okuduğunuzu bilemiyorum. Resmî ve husûsî görüşdüklerinizin, kimler olabileceğini düşünemiyorum. Fârisî beyt tercemesi: Ciğerleri yakan bu düşünce, uykumu kaçırdı her gün, Ki, kimin âğûşuna düşdün, rü’yâda kimi gördün? İyi biliniz ki, bid’at sâhibi ile konuşmak, kâfirle arkadaşlık etmekden, katkat dahâ fenâdır. Yetmişiki dürlü bid’at sâhibi vardır. Bunların içinden en kötüsü, Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” Eshâbına düşmanlık edenlerdir. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde, bunlara kâfir diyor. Sûre-i Fethin son âyetinde meâlen, (Senin Eshâbına kâfirlerin düşman olması için) buyuruldu. Kur’ân-ı kerîmi ve islâmiyyeti bizlere bildiren, Eshâb-ı kirâmdır. Onlardan biri kötü olursa, Kur’ân-ı kerîm, sağlam olmaz. İslâmiyyete güven kalmaz. Kur’ân-ı kerîmi, Osmân “radıyallahü anh” topladı. Osmân “radıyallahü anh” için, dil uzatılırsa, Kur’ân-ı kerîme dil uzatılmış olur. Zındıkların böyle i’tikâdlarından Allahü teâlâya sığınırız! Eshâb-ı kirâm arasındaki ayrılıklar, muharebeler, nefslerine uyarak değildi. Onların mubârek nefsleri, insanların en iyisinin “sallallahü aleyhi ve sellem” sohbetinde bulunmakla, kalbleri cilâlıyan sözlerini dinlemekle, tezkiye bulmuş, emmârelikden kurtulmuşdu. Nefslerinde, islâmiyyete uymıyan istek kalmamışdı. Şu kadar biliyoruz ki, Emîr “radıyallahü anh” haklı idi, Ona karşı duranlar hatâ etdi. Fekat, bu hatâları, ictihâdda yanılma idi. İctihâd hatâsı, fısk, günâh değildir. Hattâ, ayblamağa bile izn yokdur. Çünki, ictihâdda hatâ edene de, bir sevâb vardır. Evet, nasîbsiz Yezîd, Eshâb-ı kirâmdan değildi. Onun tâli’sizliğine karşı, kim ne diyebilir ki, hiçbir kâfirin yapmadığı işi, o bedbaht kimse yapmışdır. Ehl-i sünnet âlimlerinden ba’zısının, ona la’nete izn vermemesi, onun işini beğendikleri için değil, belki pişmân olmuş, tevbe etmişdir dedikleri içindir.