POPULARITY
Tutkunun İzinde: Kierkegaard ve Modern Anlamsızlık" "Kaos ve Kimlik: Varoluşun Derinliklerinde" "Zihnin Filtresi: Bilgi, Tutku ve Anlam Arayışı" "Kierkegaard'ın Aynası: Kendini Bulma Yolculuğu" "Anlam Krizi: Modern Dünyada Var Olmak" "Pasif Gözlemciden Tutkulu Yaşamcıya" "Bilgi Tuzakları ve Hayatın Anlamı" "Sessizliği Dinlemek: Felsefe ve Tutku Üzerine" "Kimim Ben? Modern İnsanın Arayışı" "Varoluşun Yankıları: Kendine Yolculuk" "Düşünsel Felç ve Tutkunun Gücü" "Estetik Felçten Eyleme: Hayatı Kucaklamak" "Hayatta Kalmak Değil, Yaşamak!" "Toplumun Gölgesinden Kendi Işığına" "Felsefeyle Derinleşen Hayat" "Anlam, Tutku ve Varoluş Üzerine" "Girard ve Kierkegaard: Arzular ve Anlamın Peşinde" "Kendine Dönüş: Varoluş Felsefesinin Rehberliği" "Modern Dünyada Filtrelenmiş Yaşamlar" "Sokrat'ın Filtreleri, Kierkegaard'ın Tutkuları"
Suriye'de Baas Partisi'nin askerî darbeyle iktidara geldiği 1963 yılından itibaren, Sünnî ulemânın temelde üç sınıfa ayrıldığı söylenebilir: 1) Farklı sâiklerle ve derecelerde de olsa, rejimi destekleyenler, 2) Rejime mesafesini koruyanlar, hatta zaman zaman açıktan muhalefet edenler, 3) Sessizliği ve siyasî meselelerden tümüyle uzak durmayı seçenler. Birinci sınıfta dinî bürokrasinin üst düzey memurlarıyla onlara bağlı ekipler var. Bunlara ilaveten, normalde müstakil bir çizgide yürürken rejimle birlikte olmayı maslahata uygun bulanlar da mevcut.
"Meditasyon: Ne Değildir?" Meditasyon neden transa geçmek veya ritüel olarak algılanıyor? Sosyal medya meditasyon hakkında hangi yanlış algıları besliyor? "Meditasyonun Acı Gerçeği: Rahatsızlıkla Yüzleşmek" Meditasyon neden duygusal açıdan acı verici bir süreç olarak tanımlanıyor? Meditasyon sırasında ortaya çıkan rahatsızlıkla nasıl başa çıkabiliriz? "Pozitifliği Aşmak: Meditasyonda Tüm Duygulara Yer Açmak" Neden sadece mutluluğa odaklanmak meditasyon sürecini engelleyebilir? Meditasyon, olumsuz duygularımızla yüzleşmemize nasıl yardımcı olabilir? "Zihnin Sesi: Meditasyon Sırasında Sessizliği Bulmak" Beynimizde sürekli konuşan sesin meditasyonda amacı nedir? Düşünceleri nasıl susturup zihinsel sakinlik elde edebiliriz? "Meditasyonda Nefesin Gücü: Bilinçli Farkındalık" Nefes almayı izlemek neden meditasyonun temel taşlarından biri? Nefes farkındalığı, günlük hayatımızdaki kaygıları nasıl azaltabilir? "Meditasyon ve Duygusal Zeka: Öfke ve Hüzün Öğretmenlerimiz" Öfke ve hüzün meditasyonda nasıl bilge öğretmenler haline geliyor? Duygusal zekayı geliştirmek için meditasyon nasıl bir araç olabilir? "Bilinçaltıyla Yüzleşmek: Meditasyonun Gizli Kapıları" Bilinçaltı duygularla yüzleşme olmadan meditasyon neden yetersiz kalır? Bastırılmış duygularla yüzleşmek, ruhsal büyümeye nasıl katkıda bulunur? "Marcus Aurelius ve Meditasyon: Düşüncelerin Gücü" Marcus Aurelius'un meditasyon anlayışı günümüzde nasıl uygulanabilir? Düşüncelerimizin yaşam kalitesini belirlemesi meditasyonla nasıl ilgilidir? "Fiziksel Temizlikten Ruhsal Arınmaya: Meditasyona Hazırlık" Fiziksel temizlik ritüelleri meditasyon için neden önemlidir? Zihinsel hazırlık için hangi nefes teknikleri kullanılmalı? "Bilim ve Meditasyon: Beynin Yapısını Değiştiren Bir Süreç" Meditasyonun beyin üzerindeki fiziksel etkileri nelerdir? Amigdalanın küçülmesi meditasyon sırasında nasıl gerçekleşir ve bu ne anlama gelir?
Bir, Bağdat'da yaşananlar ve Irak'ın kuzeyinde yaşanacaklar, yeni küresel jeopolitiğin Türkiye'ye sunduğu riskler ve fırsatlar manzumesinde ilk hayata geçecek öge gibi duruyor… İki, yıllar içinde uzun uzun anlatıldığında intibak edemeyen görsel akıllar, belki kontrastlar üzerinden anlayabilirler; Cumhurbaşkanı Bağdat'ta artık eskisi gibi olmayacak Ortadoğu'nun imzalarını atarken, Almanya Cumhurbaşkanı Erdoğan dönene kadar ‘döner keserek' bekliyordu… Üç, On yıllardır ABD/İngiltere/İsrail'in zulmü altında inleyen bölgenin, milyonlarca vatandaşını kaybetmiş, hâlâ da bölünme tehlikesi yaşayan ülkesi Irak'ta çıkış ışıklarından biri yanarken, ‘kandiller' sönüyor… Dört, En dikkat çekici olan-ki, ‘fırsatlar ve riskler' derken, Irak'ta fırsatı değerlendiriyoruz değil, fırsatı iyi yönetmeye soyunuyoruz, aksi halde riskler bekliyor anlamındadır-‘onların sessizliğidir'! ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İsrail hatta Rusya'nın sessizliğini şu aşamada “kabullenme” sayabiliriz ama “sindirme” değildir! Beş, Irak maalesef, hâlâ ABD'nin, işgal demeyelim, etkisi altında bir ülkedir. “Koalisyon artık gitsin” diyen Bağdat, diğer üyeleri gönderebilmiş ama Amerikan varlığının çözümünü yine zamana bırakmıştır… Altı, Keza ülkede Tahran'ın nüfuzundan bahsederken de dolgunluğu, eti-butu konusunda eksiksiz tarifimiz, “haa, demek öyle” diyeceğimiz idrakimiz yok… Yedi, son iki maddeyi saymamızın nedeni, dördüncü maddedeki sessizliği kulak kabartarak, göz kırpmadan takip gerektiğinin ikazıdır!..
Bu bölümde Magarsus, Karanlık Gece ve Uykusuz Bir Rüya Salim gibi duraklar yaparak sene başında Sessizliği Vurun adlı kitabını yayımlayan Berkay Ateş'in gezegenini keşfetmenin tadını çıkarıyoruz. Tiyatro D22 günlerinden başlayan sohbet 24 Şubat'ta Bant Mag. Havuz / Bina'da kaydedildi. Hazırlayan ve sunan: Okan Urun / Müzik, ses tasarım, kurgu, edit: Ekin Sanaç
Başarıya ve başarısızlığa giden bütün yollar sürekli yapım halindedir; Taşlarını biz döşeriz. Tarih kitapları Gazze soykırımını böyle yazacak; 57 İslam ülkesinin 5 ayda verdiği destek Gazzelileri ayakta tutan bir tutam yabani ot kadar olmadı. Ancak işgalci İsrail'in soykırımında yalnız bırakılan sadece Gazzeliler olmadı. Boykotla siyonist sermayeye karşı savaşan dünyanın merhamet sahibi tüm insanları şirketler ve devletler tarafından yalnız bırakıldı. Yemen ve Güney Afrika gibi birkaç devletin çabaları da yetmedi. ** “Çocukları öldür destek bizden” diyen küresel şirketleri boykot etmek için yerli alternatif ürün arayan kadınlar, erkekler ve çocuklar neden yalnız bırakıldı? Çünkü yerli şirketlerin birçoğu göbeklerinden küresel şirketlere bağlı. Birçoğu ünlü marka ve zincirlerin taşeronu. Küresel sermaye tezgahını bütün dünyada yavaş yavaş kurmuş. Azgınlığı cesaretinden değil. Açıktan aleni ve alçakça biçimde çocuk ve insanlık katili israili desteklemesi kurduğu tezgâha olan güvencinden. ** Bütün dünyada kendisine rakip çıkabilecek yerli markaları ya öldürmüş ya da kendine taşeron veya küçük ortak yapmış. Bankacılık ve finansta, modada, tekstilde, kimyada, kozmetikte, deterjanda, gıdada, medyada kısacası ekonominin iplerini eline geçireceği bütün alanlarda tekelci sermaye kendi düzenini oluştururken biz uyumuşuz. Bizi güncel siyasetle, kardeş kavgalarıyla, mezhep ayrımıyla meşgul etmişler. Bizi Türk Kürt, Alevi, Sünni, laik, şeriatçı tarzı ikili çatışmalarla aklımızı ve gönlümüzü bağlayarak iş dünyasına hâkim olmuşlar. Yani siyonist sermayenin küresel işgali 100-150 yıl öncesine kadar gidiyor. ** Nasreddin Hoca, komşularının sürekli kendisini eleştirmesine dayanamayarak, “Yahu eve giren hırsızın hiç mi suçu yok” dediğinde haksız olduğunu biliyordu muhtemelen. Hırsızın suçu ortada ama hırsıza fırsat vermek ona imkân sağlamak da en azından suça teşvik olarak görülmeli. Hocanın fıkrada vermek istediği ders de belki buydu. Bütün suçu hırsıza yüklersek, tedbirin, önlemin bir anlamı kalmaz ki bunun doğru olmadığını biliyoruz.
Rekorları iptal edilen Zafer Algöz, sessizliğini bozdu. | 177.Bölüm by Zafer Algöz Can Yılmaz
Geçen ay başında hastaneye yatırılan ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin haftalar sonra Pentagon'da basına açıklamalarda bulundu. Fransa'da çiftçi sendikaları görüşmelerde somut adım atılması üzerine protestoları askıya aldı. Avrupa'daki eylemlerden son haberler. AB liderleri Ukrayna'ya 54 milyar dolar tutarında yeni yardım yapılmasını oybirliğiyle kabul etti. ABD Kongresi internette çocuk istismarına savaş açtı. Kongre Komisyonunda hedefte teknoloji CEO'ları vardı. ABD'de işçi verimliliği yıllık bazda yüzde 3,2 arttı
Ahmet Can ve Murat Can Zedcast'in bu bölümünde toplumun ve bireyin duyarsızlığı üzerinden kendi düşüncelerini tartıştılar
Philips'in sunduğu Teras Noir'in yeni bölümünde Meriç Aral ve Efe Tunçer'in konuğu, oyuncu ve yazar Berkay Ateş. Program, Berkay Ateş'in yeni kitabı Sessizliği Vurun'a ayrılan okuma seansıyla başlarken, kitabın sahneye aktarılmasına dair derinlikli sohbetlerle devam ediyor. Programda, günümüzde tiyatro yapmanın meşakkatli yolculuğundan dem vuruluyor ve Berkay Ateş'in voleybol bilgisinin sınandığı Quiz bölümüyle kapanış yapılıyor.
Philips'in sunduğu Teras Noir'in yeni bölümünde Meriç Aral ve Efe Tunçer'in konuğu, oyuncu ve yazar Berkay Ateş. Program, Berkay Ateş'in yeni kitabı Sessizliği Vurun'a ayrılan okuma seansıyla başlarken, kitabın sahneye aktarılmasına dair derinlikli sohbetlerle devam ediyor. Programda, günümüzde tiyatro yapmanın meşakkatli yolculuğundan dem vuruluyor ve Berkay Ateş'in voleybol bilgisinin sınandığı Quiz bölümüyle kapanış yapılıyor.
Suudi Arabistan'da yapılması planlanan Galatasaray-Fenerbahçe derbisi yapılmadı, ikikülüp maç yapmadan geri döndü. Peki buraya nasıl geldik, 25. bölümde konuştuk: Arabistan'da Final Kimin Planıydı? Divanların İtirazına Rağmen Yönetimler Neden Evet Dedi? Bir Final Kaç Milyon Lira? Maça Çıkanlar Hacı Mı? İstiklal Marşı Değil Atatürk'ü İstemiyorlar Federasyon Arabulucu Mu? Yayıncı Kuruluştan Maç Önü Analizleri TFF ve 2 Kulübün Ortak Açıklaması Kupa İkiye Bölünsün Hamit'in Kıyafeti, Merih'in Sessizliği
Ülkemizde İsrail'i İsrailliler kadar savunanlar var evet. Sayıları az değil hatta görünenden çok çok fazlası olduğunu söyle-yebiliriz. Hatırla-yın, 7 Ekim günü ve sonrasındaki iki hafta boyunca İsrail'e fikren teslim olmuş zihniyet, memleketin gündemine hâkim olmak istiyordu. Hamas'ın Aksa Tufanı baskınları sonrasında “İsrail bunun intikamını çok ağır alacak” diyerek 45 gündür süren vahşetin kapılarını aralayanlar sıraya dizilmişti. “Toprak sattılar” yalanı üzerinde günlerce tepindiler ve merhamet duygularını peşin peşin gömdüler. Yüreği Tel Aviv'de atanların çokluğuna ilk başlarda çok şaşırmıştım. Mesela Fatih Altaylı, Oğuzhan Uğur, Nevşin Mengü, Can Ataklı ve Ümit Özdağ'ın şahsi gayretlerini -kendileri dahil- kimseler inkâr edemez. Bütün temsil ve kamuoyu güçleriyle İsrail'i savundular. İsrail'i savunmak tabii ki suç değildi. “Şimdilik” bir yaptırımı da yok. Ancak müeyyidesi olmayacağının garantisi yok. Hatta tüm dünyadan yükselen tepkilere bakarsak İsrail şimdiden, geniş ve farklı coğrafyalarda vicdanlara mahkûm edilmiş durumda. Sadece İsrail değil, başta Amerika ve Avrupa devletleri, toplumlar üzerinde telafisi mümkün olmayan ağır hasarlar bıraktılar. Vicdanları derinden yaraladılar. Kapanmaz yaralar açtılar. Medeniyet inşa etme iddiasındaydılar, itibarları yerle bir oldu. İmajları dağıldı. Zihinlerde artık bebek katili ülkeler ve liderler olarak kodlandılar. Özellikle de genç kuşaklar, modern dünyaya sıfırdan ve çok farklı bir gözle bakmaya başladılar. Bu vicdan dalgası doğal olarak Türkiye'de de yükseliyor. Lakin büyük oranda mütedeyyin kesimin sergilediği net duruş, toplumun tamamına sirayet etmiş değil. İsrail'i savunan ya da Filistin'i savunmaktan imtina eden, Gazzeli bebekleri görmezden gelen seküler kesimde direniş var. Kim üzerine alınırsa alınsın, ancak daha nereye kadar direnebilirler bilmiyorum? Çok geç kaldılar. İnsanlık sahnesinin perdesi aralanırken, sahne gerisinde kalanlar hesaplarında yanıldılar. İsrail'in gücüne ve Amerika'nın dayatmalarına boyun eğmeleri bir yana daha zelil bir duruş gözleniyor. Soykırıma uğrayan bir halkın sesi olmayı mevcut siyasi görüşleriyle çelişkili bulanlar, Gazze'ye dair iki çift laf etmeyi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti ile aynı tarafta durmak olarak görüyorlar. İsrail'i eleştirmenin ve bir şekilde karşısında durmanın Hamas'ı desteklemek anlamına geleceğini düşünüyorlar. Buradaki çıkmazları ise dindar, aşırı, yobaz, gerici gördükleri Müslümanlarla aynı cepheye düşmüş olmaktan korkmaları. 1960'larda Filistin davasıyla yakından ilgilenen, Filistin Kurtuluşu Örgütü kamplarında eğitim alan, İsrail'e karşı çatışırken ölen solcular yok artık. Bağımsızlık mücadele-lerinden, kültürel işgale direnişlerden ve temel olarak sahip oldukları anti-emperyalist düşünceden arınıp emperyalizme teslim olmuş bir solculuk inşa edildi. Dahası, pahalı semtlerin, mekanların müdavimi olmuş, lüks yaşam ve marka bağımlısı özgürlüğü kendi yaşam biçimiyle sınırlayan, nihayetinde de CHP ve türevi partilere oy verdiği için kendisini solcu sayanlardan bahsediyorum. Bu kesim az değil. Fazlalar. Aksine ülke kamuoyunu belirleme güçleri ellerinde. Sinema sektörüne, dizi ve reklam piyasasına hükmediyorlar. Sosyal medyayı domine etme ve devasa etkileşim güçleri var.
Kutlukhan Kutlu ile Hayal Mahmuru'nda güncel konulara, sinema tarihine ve sektöre dair konuşuyoruz.
Bu programda yalan da yok algı da! Gündem masaya yatırılıyor, arka planlar detaylıca analiz ediliyor. Net Bakış'ın 11 Eylül 2023 tarihli bölümüne; Güvenlik Politikaları Uzmanı Mete Yarar, Nedim Şener ve İletişim Uzmanı Ali Saydam ve konuk oldu. 6:40 CHP'de EOKA'lı kutlama 11:44 Cehalet mi, hata mı, Kılıçdaroğlu'na operasyon mu? 15:35 CHP savunmadığı paylaşıma kulp uydurma çabasında mı? 16:46 Kılıçdaroğlu skandalı umursamazlıkla mı örtmeye çalışıyor? 28:36 CHP EOKA'lı teröristleri, Türk mücahitlerle nasıl karıştırdı? 31:58 CHP skandal videoda hafızasının kurbanı mı oldu? 44:54 CHP'de krizleri asıl kaynağı ne? 48:27 CHP kaybettiği değerlerini nerede arıyor? 54:58 Tanrıkulu'ndan TKS'ya iftira 1:00:34 Sezgin Tanrıkulu'nun TSK ile derdi ne? 1:08:27 Kılıçdaroğlu: TSK bizim göz bebeğimiz 1:19:13 TSK'yı itibarsızlaştırma çabası kimlerin işine yarıyor? 1:27:30 TSK neden hep hedefte? 1:28:34 Söz konusu TSK'ya iftira olunca elitlerin sesi neden çıkmıyor? 1:48:49 Akşener nasıl bir oyun oynuyor? 2:01:48 Ermenistan yeniden savaş mı istiyor? #tanrıkulu #tsk #kılıçdaroğlu Serhat İbrahimoğlu ile Net Bakış her pazartesi 20.45'te TVNET'te.
Seçimlerin ardından Türkiye siyasetindeki sessizliğin hafta sonu bozulması bekleniyor. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Afyonkarahisar'da yurttaşlara seslenecek. Halkların Demokratik Partisi (HDP) ise kongreye gidiyor.
Norveçli hukukçu, yazar ve maceracı Erling Kagge'nin sessizliğin peşinden gittiği serüvenine eşlik ederek başlıyoruz bu bölüme. Sessizliği nasıl kaybettik, nerede bulabiliriz ve sessizlik bize neler sağlıyor soruları bölümün içine her an sirayet ediyor. Haruki Murakami'nin iradesi ile birlikte koşuyor, sessizlik meditasyonunda kayboluyor, sabahların kokusunu içimize çekiyor, John Cage'in 4'33 eseri ile mutlak sessizliğin mümkün olup olmadığını irdeliyor ve elbette Charlie Chaplin ile birlikte sessizliğin evrensel dilini konuşuyoruz. Hadi gelin bu bölümde sizinle birlikte biraz sessiz olalım! --- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/iyiki/message
Ordan Burdan'ın yeni bölümünde sizlerle ikas ve hayata dair nasıl başarılı olduğumuzdan, ikas tarafında rakiplerimizden ne gibi farklarımız olduğundan, gelecek hedeflerimizden, ekip ruhumuzdan ve doğru ekip nasıl kurulur? konularından bahsederken yine farkımızı gösterip, hiçbir şirketin yapamadığını yaparak ikas'ın cirosunu açıkladık. ⚡️
Toplum yolunda olanlar konuşmayı çok sevmeyen ya da sessiz sakin insanları hep çok kolay sindirebileceğini düşünür. Ama bu bir toplum yanılgısıdır. Sessizlik ve sakinlik biz kendi yolunda olanların üzerinde çalışması gereken bir konu. Çünkü ancak dilimizi, zihnimizi ve kalbimizi sakin tutabildiğimiz zaman, onları kontrol edebildiğimiz zaman maksimum gücümüzle harekete geçebiliriz. Seni sinirlendiren ya da senin önüne çıkan engel her neyse sessiz ve sakin bir biçimde saldır ona. Yık ve geç. Sessizliğimizi ve sakinliğimizi koruyabilme hakkında konuştuk bu hafta. Kendi yolunda olmak engelleri yıkan olmaktır... --- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/kendi-yoluna-giden-adam/message
Kemal Can yeni bir 5 Soru 10 Cevap videosuyla karşınızda. Kemal Can'ın gündeminde bugün seccade tartışması var. Bugün bu sorulara cevap arıyoruz: İktidarın saldırgan propaganda üslubunun gerekçesi ne? “Seccade tartışması” neyin göstergesi ve neye yol açar? İktidarın agresif kampanyasının ikincil hedefleri neler? “Ayrı liste”, AKP-MHP arasında bir gerilimin işareti mi? İlerleyen haftalarda seçim atmosferi nasıl şekillenecek?
Tam da beklediğim gibi “anlamlı bir sessizlik” ile karşılandı “Bu toz topraktan ne çıkabilir?” başlıklı yazım. İslam'ın bu verili dünyaya ne söyleyebileceği meselesini, üstelik sertçe konuşmaya çabaladığım bu yazımın karşılaştığı bu sessizliği iki temel hususa bağlıyorum. Birincisi ve en önemlisi, tüm dünyada 20. Yüzyıl boyunca Müslüman-dindar kimliğin entelektüel yükünü çekmeye cesaret etmiş İslamcıların an itibariyle kendi konfor ve iktidar alanlarını sorgulamaktan vazgeçmiş olmaları. Bu, bir noktaya kadar anlaşılabilir geliyor bana. Zira “yokluk ve imkansızlık” bir imtihan biçimiyse “varlık ve iktidar” da bir imtihan biçimidir. Varlığın ve iktidarın “toz görmemesi” için bazen bu imtihanda başarısız olmak kaçınılmaz bir kader gibi tezahür edebiliyor. Ta ki başarısızlık mukadder olsun ve döngü tekrar “yokluk ve imkansızlık” aşamasına ilerlesin ve böylece imtihan sürsün. Sessizliğin ikinci nedenini de anlıyorum elbette. Nedir ikinci neden? Çok net ifade edebilirim ki “korku”dur. Dışsal bir korku değil bu. “Toz toprak İslam'ı”nın oluşturduğu bezdirici atmosferin korkusu. “Beni de linç ederler”den başlayıp “beni de aşağıya, seviyelerine çekerler”e kadar uzanan bir atmosfer bu. Tabiri caizse nice koçyiğitler, etkileşim manyağı din simsarlarının linç kampanyalarına maruz kaldı. Söz alıp meydana çıkacak adam korkmasın ne yapsın? Derdini anlatana kadar “kafir” damgasını yiyip “ocak dışı” ilan edilen onlarca hocayı, alimi, akil adamı görüp kuşe-i uzletine çekiliyor insanlar. Toz toprak İslam'ının temsilcileri 2022 yılında neredeyse iki güne bir “linç kampanyası” gerçekleştirdiler. Ve dikkat isterim, gözlerini diktiklerini de devirdiler. “Yahu biraz makuliyet” diye yalvaran insanların seslerini şirretlikleri, iftiraya yatkınlıkları ve köylülükleriyle kestiler. Şunun adını yerli yerince koyalım. Bugün Türkiye'de “din dili” dediğimiz meseleyi nobran, şirret ve nezaketsiz insanlar belirliyor. Ellerine silah almamış olmaları onları “tehlikesiz” kılmıyor üstelik. İtibarına, şerefine, haysiyetine düşkün insanlar “bana bulaşmasınlar da ne olursa olsun” pozisyonuna geriliyorlar ister istemez. Denemesi bedava. Bir aklı başında hoca çıkıp “yahu kardeşler, tarihselcilik bir okuma biçimidir ve bugün İslam'ın bazı meselelerinin anlaşılmasında oldukça işe yarayabilir. Türkiye'de ‘tarihselciyim' diye dolaşan insanların aşırı kalitesizliğine bakıp bu imkânı elden kaçırmayalım” desin bakalım, neler geliyor başına? Zındıklıktan kafirliğe neler neler... Bu, burada bir dursun.
Zirvelerin zirvesi' olarak lanse edilen ‘NATO Liderler Zirvesi'nin tarihi yaklaştıkça, ittifak üyeleri ve ‘sahiplerinin' İsveç ve Finlandiya'nın üyeliğine ilişkin hayal kırıklıkları artıyor... Batı'nın en ‘maskulen'/silahlı örgütü NATO'nun sesi Jens Stoltenberg'in hafta başında yaptığı “illa bu zirvede üye olmaları şart değil” mealindeki açıklamaları ‘incelmeyi' gösteriyor... Aynı Stoltenberg tam bir ay önce iki ülkenin adaylık başvurularını, “kaçırılmaması gereken tarihi bir an” olarak selamlamıştı... Bu ricatı, Türkiye'nin haklı taleplerinin karşılığı, yıllardır çektiği acıların ‘intikamı' olarak daha duygusal bir pencereden izlemek isterseniz kimse size karşı çıkamaz. Ama yaşanan stratejik gerçeklik daha iridir!.. ««« Rusya, Şubat'ın son haftası savaşa girişmeden evvel, yılbaşında Batı'dan bir takım güvenlik garantileri istemişti hatırlayacaksınız.. Yani savaşın nedeni Batı'nın sürekli Moskova'nın üzerine üzerine gitmesiyse, alev aldığı yer, Rusya'nın ‘NATO'nun daha fazla genişlememesi' talebiydi. Bunun karşılığı/cevabı ise işte İsveç ve Finlandiya'nın ittifaka katılımının sağlanması, NATO'nun inadına genişlemesidir! Hülasa, Türkiye'nin tepeden tırnağa haklı gerekçeleri cepte ama bunun stratejik bağlamdaki karşılığı şudur; Ankara, ABD/NATO'ya, Ukrayna savaşında aslında nerede durduğunu göstermiş oldu. Kaldı ki, Türkiye'nin savaşın sorumluluğunu Batı'ya yükleyen resmi açıklamaları da ortada. Ukrayna-Rusya arasında İstanbul'da gerçekleşen müzakerelerin neredeyse barışa bağlanacağı an ABD ve İngiltere tarafından bozulduğunu defalarca ihsas eden Türkiye'dir... Türkiye, Ukrayna'daki Batı politikalarını alenen eleştiriyor. Rusya-Ukrayna arasında arabuluculuk yapmasının nedeni diplomatik prestij toplamak değil. Ukrayna savaşının neden-sonuç ilişkilerini iyi biliyor Türkiye ve buradan doğan negatif siyasi ve ekonomik çıktıları önlemeye çalışıyor. Yine anımsayalım, bu iki ülkenin NATO'ya katılımı ABD tarafından; “tam desteğimize sahipler” denerek karşılanmıştı. Şimdi gelinen noktayı NATO ve ABD'nin görmemesi mümkün mü? Peki, Washington ne hissediyor? Sessizliğini herhalde gözlemliyorsunuz. Yutkunmaya çalışanlar da olur o suskunluk... Türkiye'nin tavrına karşı öyle vurdumduymaz ve rahattılar ki, Ankara'nın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ilk açıklamalarına, mesela, “başvuruları izliyoruz ama olumlu fikre sahip değiliz”e bakmadılar bile. ««« Türkiye tavrını ortaya koyarken elbette hassas terazileri kullandı. NATO ve ABD'nin karşı adımlarını kestirmeye çalıştı, Montrö'yü iki tarafa da işletti, Suriye harekâtını sadece uygun şartlar nedeniyle değil, ‘yardımcı unsur/pekiştirici' olarak geliştirdi. İttifak'ın diğer yarısı Avrupa başkentlerindeki gizli gündemleri, ABD'ye, İngiltere'ye bakışlarını anladı, Almanya- Fransa-İtalya üçgenini gördü. Liderler Zirvesi'nin öncülü olan NATO Savunma Bakanları Toplantısı'nda Türkiye'yle çok sayıda görüşme yapıldı. Onlarca ülke Savunma Bakanı Akar'la buluştu. Dikkat çekici olanlardan biri de Türkiye-İngiltere-Ukrayna masasıdır. Küçük ittifak olarak savaşın ilk haftalarında kurulan, İngiltere-Polonya-Ukrayna hattı anımsandığında, Londra'nın savaşın devamı ve Moskova'nın haddinin kesinlikle bildirilmesi yolundaki güçlü arzusu bilindiğinde kıymeti daha anlaşılır. Keza, Berlin'de yapılan, ABD-Fransa-İngiltere-Almanya-Türkiye oturumu da sıralamada önemlidir. Tıpkı, Kalın- Sullivan görüşmesi gibi. Bu müzakerelerin ezici ağırlığının İsveç-Finlandiya dosyası, NATO olduğunu söyleyebiliriz. Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, “iki ülkeden de Türkiye'nin haklı beklentilerinin karşılandığı somut adımlar görmeden, terörizmle mücadele ve savunma sanayii işbirliği konusunda paradigma değişikliğine gidileceğine dair yazılı taahhütler verilmeden süreçte ilerleme sağlanamayacağını” söylemesinden de ‘heyecanlananlar' var.
Sordu birisi: “Çöl neresidir?” Oturdu yerde yekindi meclistekilerden biri. Acelesi varmış gibiydi. “Çöl” dedi, “üzerinde yaşadığımız yerdir. Kaktüslerin, develerin, vahaların ve kumun olduğu yerdir çöl.” Bir başkası daha tumturaklı bir cevap vermek için araladı dudaklarını: “Çöl diye insanın yolunu bulmak için yıldızlardan başkasına güvenemediği yere derler.” Bir başkası kişisel hale getirdi işi: “Çöl benim çocukluğumdur. Uzun sürmüş yalnızlığımdır” dedi. Sessizliğin ardından gözler o ünlü çöl bilgesine, o hayatını düşünmek ve ibadet etmek arasında iki eşit parçaya bölmüş, yüzü kum yenikleriyle yıllanmış o pirifaniye döndü. Gülümsedi bilge. “Çöl” dedi, “içinden çıkamadığımız yere derler, yaşadığımız yere değil. Ya sen dersin bu suale Mecnun?” Mecnun, başını, ilmeklerinin tanelerini saydığı Berberi dokuması kilimden hiç kaldırmadan cevapladı bilgenin sorusunu: “Çöl diye Leyla'nın olmadığı yere derler Şeyhim.” Bizim aceleci güldü bu cevaba. “Sen de” dedi Mecnun'a, “bütün suallerin cevabını Leyla ile veriyorsun yahu. Yok mu Leyla'dan başka lafın?” Mecnun, başını kaldırmadı sayıp durduğu ilmeklerden. “Ben” dedi, “şu kilimin ilmeklerinin en güzelini arıyorum buraya oturduk oturalı. En güzelinin hangisi olduğuna karar verdiğimde ona ‘Leyla ilmeği' adını vereceğim. Benim Leyla'dan başka zikrim mi var ki sorulan soruya Leyla'dan başka bir fikirle cevap vereyim?” İlerden biri laf attı: “Yahu rahat bırakın Mecnun'u. O, babasının kabilesiyle Leyla'nın kabilesi savaşa tutuşmuşken bir yandan Leyla'nın kabilesi savaşı kaybetsin diye kılıç sallıyormuş aslanlar gibi, bir yandan da ‘bu savaşı inşallah Leyla'nın kabilesi kazanır' diye dua ediyormuş.”
Radyo Tiyatrosu - Gece Sessizliğinde Çekiç Sesleri-Sesli Eserler --- Support this podcast: https://anchor.fm/ne-var-ne-yok/support
Close-Up'ın bu bölümünde Tuba Büdüş, Civan Serhat Çevik ve İrem Yavuzer usta yönetmen Jane Campion'un başyapıtı The Piano'yu masaya yatırıyorlar. Filmin karakterleri ve anlatısıyla başlayan sohbet, filmin tartışmalı kısımlarının konuşulmasıyla devam edip daha sonra meşhur "cezalandırma" sahnesinin irdelenmesiyle son buluyor. Keyifli dinlemeler!
"öyle sessiz sessiz oturacak mısın?” diye sordu biri. “Evet, çünkü söyleyeceklerim var!” dedi diğeri. Her şeyi sözlere indirgemek konusunda anlaşılmaz bir ısrar içindeyiz. Bu kapılıp gittiğimiz ve geri dönemediğimiz bir zihinsel alışkanlığa dönüştü giderek. Sözlerin ifade gücü olduğunu elbet inkar edemeyiz; ancak ifade ettiklerini sözlerin sınırlarıyla sınırladıkları da bir gerçek... İnsanın içinde ya da bazen iki insan arasında ya da hayatın kıyı köşesinde, beklenmedik anlarında bazen öyle şeyler olur ki, orada sözlerin ortaya atılması değil, aksine geri çekilmesi gerekir. Bazı şeyleri sözleri susturmadan aslıyla duyamaz, derinliğine işitemeyiz. Her şeyi sözlerde arama saplantısı, bizi bu anlam katmanlarından, bu hissetme derinliklerinden, bu özgürce çağrışımlardan mahrum bırakıyor. Sözlerin dört duvarı arasına kendimizi hapsediyor, anlamın sonsuz akışına kendimizi bırakamıyoruz. Hayatının küçük küçük anlarında, istisnai zamanlarında kendini serbest çağrışımlara, anlamın gür akışına kendini bırakabilenler, insanın iç dünyasından sonsuza doğru, sözlerin sınırlarına açılan ufuklar olduğunu keşfedebilir. Herkeste olan bir yetenektir bu. Sözlerin donukluğa mahkum sınırlarından kurtulup, kendinizi açık tutabilirseniz eğer bu serbestliğe... Şiirler, şarkılar, herkesi etkileyen, enginliğiyle hayrete düşüren sanat eserleri buradan doğar mesela. İçimizi tatlı tatlı ısıtan duygular, nice kilitli kapıları zorlanmadan açan ince, derin fikirler de öyle.
İpek Açar sessizliğini Müzik Habercisi'nde bozdu. Başarılı yorumcu Michael Kuyucu'ya 2021 yazında yayınlanan "Masal Kuşu" teklisini, "Nesilden Nesile" adlı projesini anlattı.Ayrıca İpek Açar;Kayahan bestelerini satın almak isteyenlerin ne yapmalı?Kayahan bestelerinin ve albümlerinin haklarını neden uzun süreliğine hiç bir firmaya vermedi?İpek Açar ve Alper Kömürcü Neden Kendi Müzik Şirketlerini Kurdular?Kayahan Tribute "II" Albümü Nasıl Yayınlanacak?
“Herkes İçin Ekonomi” programının 96. bölümünde Dr. Murat Kubilay, iktidarın seçmen nezdinde oy kaybetmesine rağmen daha önce uyguladığı ucuz ve bol kredi politikasını neden uygulayamadığını ve faizleri neden indiremediğini değerlendirdi.
1990'lar En Sevdiğimiz Filmler:Mehmet Sindel: Europa - Avrupa (1991)Blue - Mavi (1993)Truman Show - Truman Show (1998)Last Night - Son Gece (1998)Eyes Wide Shut - Gözleri Tamamen Kapalı (1999)Kemal Akçay:Silence of the Lambs - Kuzuların Sessizliği (1991)Chunking Express - Chunking Ekspresi (1994)The Usual Suspects - Olağan Şüpheliler (1995)Se7en - Yedi (1995)American Beauty - Amerikan Güzeli (1999)
Cuma günü “Sedat Peker sustu mu, susturuldu mu?” diye sorduğum calı yayından çok kısa bir süre sonra Peker sosyal medya hesabından cumartesi günü önemli açıklamalar yapacağını duyurdu ve gerçekten bir gün sonra merkezinde Prof. Burhan Kuzu'nun. olduğu, birçok kişi ve kurum hakkında iddiaların bulunduğu 50 tweet attı. Peker neleri göstermek istiyor ve biz bunları görebiliyor muyuz?
ABD Başkanı Joe Biden Çin ve Rusya'yı siber korsanları korumakla suçlamıştı geçenlerde. Biden, Nisan ayı ortalarında siber saldırılar düzenlemek ve diğer “düşmanca eylemlerde” bulunmakla suçladığı Rusya'ya bir dizi yaptırım da açıklamıştı. Ancak benzer suçlamaların odağında İsrail olduğunda ABD yönetimleri sessizliğe gömülüyor. Nitekim bir İsrail şirketi olan “NSO Group” tarafından üretilen “Pegasus” casus yazılımının 50 kadar ülkede kullanıldığı ortaya çıktığında da aynı sessizlik yaşandı. Casus yazılımının muhaliflerin, iş adamlarının, gazetecilerin, akademisyenlerin, sendikacıların, siyasetçilerin kişisel telefonlarını dinlemek için kullanılmıştı. Hedef alınanlar arasında Amerikalı gazeteciler ve işadamları da yer alıyor. Biden yönetimi “Uluslararası Af Örgütü” ve 16 basın kuruluşu tarafından kamuoyuna duyurulan küresel çaptaki “Pegasus skandalı”nı kınadı, ancak ne ülke adı, ne de şirket adı telaffuz edildi. Biden Yönetimi kapalı kapılar ardında İsrail'den iddiaların araştırılmasını istemekle yetinmiş. Yazılım birçok ülkede güvenlik örgütlerince satın alınmış. Tabii ki satışlar İsrail dostu yönetimlere yapılmış. Bu yönetimler de yazılımı siyasi rakiplerini ve muhalif gazetecileri dinlemek için kullanmışlar. 50 kadar ülkede onbinlerce telefon hedef alınmış. Listede en dikkat çeken iki ülke Meksika ve Hindistan idi. Narendra Modi Yönetimi dinleme iddialarını reddediyor, yazılımı satın alıp almadıklarına ilişkin sorularıysa cevapsız bırakıyor.
Bu bölümde gazeteci ve Göçmen Dayanışma Ağı aktivisti Meral Candan, 17. İstanbul Bienali'ne katılacak sanatçılardan Ahmet Öğüt ile belgesiz göçmenleri eğitmen olarak istihdam ederek güçlendirmeyi amaçlayan gezici öğrenme platformu “Sessiz Üniversite” üzerine sohbet ediyor. Ardından Cevat Çapan'ın kendi sesinden “Can Kulağıyla Dinlerken Sessizliği” adlı şiirini dinliyoruz. Oda Projesi zihnimizin her gün sünger gibi emdiği sesleri ve radyo mekânı algımızı inceliyor, Sevgi Soysal'ın “Venüslü Kadınların Serüvenleri” eseri de kaldığı yerden devam ediyor.
Gündemin öne çıkan başlıkların konuşulduğu Semra Alkan'la 40 Dakika'ya Gazeteci Kemal Göktaş konuk oldu.
Ahmet Faruk Ünsal: Erdoğan Ve Bahçelinin Sessizliği Sedat Peker'in Cümlesinde Gizli | Çetele 2. by Artı TV
Bir Kadın (109) - Feyza Akınerdem: "Çocukluğum 1980'lerin sessizliğinde geçti" by Medyascope
"Eğer Güneş olamıyorsan mütevazi bir gezegen ol." - Sessizliğin Sesi, H. P. Blavatsky. Arda Yaman kendi tefekkür hücresinde, kendi gündemleriyle hesaplaşıyor.
Abone olmak için: www.mundo.report Yeni bir Pazartesi'den günaydın! Bugün 17 Mayıs 2021. Hafta boyunca parçalı bulutlu ve sağanak yağışlı bir hava bizi bekliyor olacak. Dünyanın gündeminde Filistin ve İsrail arasındaki çatışmalar var. Dünya kamuoyunda şiddetin durdurulması için çağrılar artarken, Birleşmiş Milletler tarafların bir an önce müzakere masasına oturması için çağrıda bulundu. Ayrıca dünyanın birçok noktasında şiddetin durması için gerçekleştirilen eylemlerde Filistin ve İsrail bayraklarının yanı sıra, Türk bayrakları da dikkat çekti.Haftanın gündemine yön verecek konular;Kabine toplantısı çıktılarıNormalleşme yol haritasının ayrıntılarıFilistin konusunda diplomasi trafiğiBütçe dengesi raporuAylık tüketici güven endeksiMerkezi hükümet borç stoku açıklamasıBitcoin trend değişimiYoğun bir gündemi olacak haftaya başlıyoruz. Sessizliği bozacak şarkı listesi burada seni bekliyor.Keyifli bültenler, keyifli okumalar…
İsrail Savaş Uçakları Filistin İçişleri Bakanlığı Binasını Vurdu, Gazze'de İsrail Terörü Durmuyor: 136 Şehit, ABD'nin Sessizliği Katliamlara Yol Açtı, Şehit Yasin Özdamar'ın Cenazesi Memleketine Uğurlandı, Şehit Yasin Özdamar'ın Kanı Yerde Kalmadı, Türkiye'nin Covid-19 İle Mücadelesi, Ankara'da Traktör Kazası: 4 Ölü 18 Yaralı
İki usta isim, Nedim Şener ve Mete Yarar, Memleket Aşkına programıyla güncel yorum ve analizlerinin yer aldığı podcast..
Sedat Peker 'Omerta' sessizliğini bozdu! | Ayak Üstü [Bülent Korucu, Yüksel Durgut] by Tr724
Numenera: Boruların Sessizliği oyunu ardından entrika temalı oyunlar oynatırken dikkat edilmesi konuların diğer türlerden biraz daha farklı olduğunu fark ettik. Farkındalığımızın meyvesi bu bölümdür. İyi…
Önemli Açıklama: 90'ların en iyi filmlerinin sıralandığı bir bölüm değildir! Eğer isterseniz onu da yaparız, o ayrı :) Çılgın 90'lar partimizin en sevilen konularından birisi ile karşınızdayız efendim, neler mi var bu bölümde? The Matrix, Space Jam, Animatrix, Aslan Kral, Titanic, City of Angels, Batı Sineması, Braveheart, 90'lar Türk Sineması, Eşkiya, İstanbul Kanatlarımın Altında, Amerikalı, 6. his, Evde Tek Başına, Kuzuların Sessizli, Jumanji, Back to the Future, Batman! Bölüm çok uzun, dinleyemem derseniz, lütfen özetler için buraya tıklayın! Discord, Twitter, Instagram! Biz her yerdeyiz, merhaba demeye çekinmeyin! Bölüm içinde bahsettiğimiz, Türk Sineması podcast'ine Spotify ve Apple Podcast'ten ulaşabilirsiniz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Amerikan yönetimine ilişkileri düzeltmek istediğine dair açık mesaj yolladı. Ancak Amerikan başkanı Biden hala Erdoğan'ı aramış değil. Türk Amerikan ilişkilerinde reset olabilir mi? Başlıklar bu bölümde...
Rapçi Ezhel ve etnomüzikolog Mustafa Avcı, Hazal Özvarış’ın soruları eşliğinde bireysel adalet arayışını müzik üzerinden konuşuyor. Rap müziği çıkış noktası olarak alan bölümde, konuklar rapin bugüne neden ve nede damga vurduğunu Türkiye’nin müzik tarihiyle birlikte düşünüyor.***Sosyal medya hesaplarımızdan bize ulaşabilir, öneri ve yorumlarınızı iletebilirsiniz.FacebookTwitterInstagram
1980 ortalarında Sünni siyasal İslamcılığın yükselişine tepki olarak doğan ve bir ölçüde onun etkisinde gelişen Alevi hareketi uzun bir süredir sessiz bir şekilde yol alıyor. Neden böyle?
Selam Gençler! İçerden bi Bakış’ın bu bölümünde sizden gelen bir öneri olan The Silence of the Lambs – Kuzuların Sessizliği filmini konuşuyoruz! Bir “Baş Yapıt” olarak sınıflandırabileceğimiz bu film, R.ist.T.O. başta olmak üzere bir çoğumuzun sinema algısını etkilemiştir diye tahmin ediyoruz. Anlatım, karakter tasfiri ve oluşturma, world building, atmosfer, kamera [...]
Selam Gençler! İçerden bi Bakış’ın bu bölümünde sizden gelen bir öneri olan The Silence of the Lambs – Kuzuların Sessizliği filmini konuşuyoruz! Bir “Baş Yapıt” olarak sınıflandırabileceğimiz bu film, R.ist.T.O. başta olmak üzere bir çoğumuzun sinema algısını etkilemiştir diye tahmin ediyoruz. Anlatım, karakter tasfiri ve oluşturma, world building, atmosfer, kamera [...]
Sessizliğin gücü. Bazen hiçbir şey söylemeden, sessiz kalarak insanları etkileyebilirsin.
Sessizliğin gücü. Bazen hiçbir şey söylemeden, sessiz kalarak insanları etkileyebilirsin.
Ben orada mezarların önünde bir methiyeyi ezberden okumaya çalışırken sözcüksüzlük çeken bir konuşmacı gibi durdum. Nutkum tutulmuştu ama akan gözyaşlarım sözcüklerin yerini almıştı ve ruhum adına konuşuyordu. Bir süre düşünmeye yeltendiğimde ruhum karşı koydu, çünkü ruh karanlık çöktüğünde yapraklarını kapatan bir çiçek gibidir, gecenin hayali görüntüsüne güzel kokularını solumazlar. Sanki baskının kurbanlarını saklayan toprak o ıssız yerde kulaklarımı acı çeken ruhların hüzünlü ezgisiyle dolduruyor gibi ve beni konuşmaya teşvik ediyor gibi hissettim. Sessizliğin yolunda gittim ama eğer insanlar sessizliğin onlara ne dediğini anlasalar vadilerin çiçekleri gibi Tanrı'ya yakın olurlardı. Benim iç çeken ruhumun alevleri ağaçlara dokunsaydı, yerlerinden hareket edip güçlü bir ordunun askerleri gibi yürüyüp dallarıyla Emir'e karşı dövüşürlerdi ve manastırı o rahiplerin ve papazların başlarına yıkarlardı... Halil Cibran - Mezarların Çığlığı Seslendiren: Yusuf Can GÖKKAYA (@cancaseyler)
COVID-19'dan 4 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği Türkiye'de Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'a ayak basıp Kurtuluş Savaşı'nı başlatmasının 101'inci yıldönümü ve Gençlik ve Spor Bayramı, hiç olmadığı kadar sessiz kutlanıyor. Bu akşam ayrıca Kadir Gecesi. Avustralya, Türkiye ve Dünyadan tüm gelişmeler için dinleyin.
İlker Doğan | Sıfırlama sessizliği | 05.03.2020 by TR724 E-GAZETE
26.11.2019 -CHP tartışmasına 'Erken seçim hesabı' yorumu -ABD Bab ve Cerablus'ta cihatçıları vurdu
Sezon arası verdik. Yazın 3 günü neredeydik? Yola çıkıp yolda kaldık. Hepsi ve daha fazlası play tuşunun yanında. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/podcars-podcast/message
Sessizlik nedir? Sessizliğin her zaman bir anlamı var mıdır? Sessizlik yanlış yorumlanabilir mi? Sessizliği dikkatli dinlemeyi başaranlar neler duyar? Bahsettiğim kitap: Dört Anlaşma - Don Miguel Ruiz Yeni bölümlerden haberdar olmak için abone olmayı unutmayın... instagram: @gizemdemirel
Dünyanın en kısa fıkrası; iki kadın sessiz sessiz otuyorlarmış… Bitti! Devamını yazmayı unuttuğumu sanma diye bittiğini de ekledim. Fıkra gibi fıkra bence:)) Bir kadının sessiz kalabilitesi uzun süremez çünkü. İlla ki konuşur. Bilinçli bir susmanın nedeni ise erkeklerle doğru orantılıdır. Mutlak bir kızgınlık vardır orada. Vardır ve sessizlik çığlıklar yükseliyordur ortamda. Özetle bayım, bir kadın susuyorsa kork. Ve sen sevgili hemcinsim, yalnız değilsin. Sessizliğinin altında yatan gerçekleri gel bir dinle, çok iyi gelecek.Konuk: Zafer Şaşmazarkafonhikayeleri.podcast@gmail.comhttps://www.instagram.com/nilufer_sasmaz/ Support the show (https://open.spotify.com/show/7y3wrODRJ3L9ZxctFV84zC)
Her aralık sonu olduğu gibi üçer konu ile seneyi 'değer'lendirdik. Hani Nesnel öldü, Öznel artık kral diyorduk; n'oldu? Hem birbirimizle, hem de Time dergisi ile pişti olduk. Sessizliği Kıranların yılı — 2017.
#sessizlik #huzur #tranquility #seasound #blacksea #watersound #karadeniz #susesi #kefken #silence #therapy
9 Nisan 2015: Antoine Agoudjian / Sessizliğin Çığlığı, Bir Ermeni Hatırasının İzleri Fransız Ermeni fotoğraf sanatçısı Antoine Agoudjian'ın "Sessizliğin Çığlığı, Bir Ermeni Hatırasının İzleri" başlıklı fotoğraf sergisi Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin organizasyonuyla 22 Nisan 2015'te açılıyor. Agudjian ve çeviri için bize yardımcı olan Burçin Gerçek sergi öncesi Açık Dergi'de konuğumuz oldu.
9 Nisan 2015: Antoine Agoudjian / Sessizliğin Çığlığı, Bir Ermeni Hatırasının İzleri Fransız Ermeni fotoğraf sanatçısı Antoine Agoudjian'ın "Sessizliğin Çığlığı, Bir Ermeni Hatırasının İzleri" başlıklı fotoğraf sergisi Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin organizasyonuyla 22 Nisan 2015'te açılıyor. Agudjian ve çeviri için bize yardımcı olan Burçin Gerçek sergi öncesi Açık Dergi'de konuğumuz oldu.