Podcasts about kalabal

  • 73PODCASTS
  • 125EPISODES
  • 22mAVG DURATION
  • 1MONTHLY NEW EPISODE
  • Apr 28, 2025LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about kalabal

Latest podcast episodes about kalabal

Merak Listesi
Zevkli Bir Hayat: Dünyadan 10 Küçük Sır

Merak Listesi

Play Episode Listen Later Apr 28, 2025 20:27


Hayatın gerçek tadı nerede saklı?İtalyan zarafetinde mi, Japon kusurlarında mı, yoksa Bolivya'nın toprağında mı?Bu bölümde, dünyanın dört bir yanından gelen yaşam felsefeleriyle, keyifli ve anlamlı bir hayatın ipuçlarını keşfediyoruz.Belki de cevap, sadece "daha yavaş" ve "daha birlikte" olmaktan geçiyor...Birlikte yola çıkalım mı?Wings'li olmak için tıklayın: --Bölüm akışı:(00:00) Giriş(00:38) Dolce far Niente(01:15) Festina Lente(03:15)  Sprezzatura(04:30) Wabi Sabi(06:25) Wings'e başvurmak için tıklayın.(07:49) Shinrin-Yoku(09:53) Wu Wei(11:40) Hygge(12:34) Ubuntu(14:10) Mitákuye Oyás'iŋ(14:55) Kalabalık yalnızlık(15:20) Buen Vivir - Sumak KawsayBu bölümde Wings reklamı bulunmaktadır.

Hayat Bazen
4-3. Kalabalık Yalnızlık

Hayat Bazen

Play Episode Listen Later Mar 28, 2025 50:17


Benim için yalnızlık bir zorunluluk ve bir seçimdir. Düşüncelerimin berraklaşması için yalnız kalmalıyım. Ama bazen, en büyük yalnızlığı insanın en sevdiği insanların ortasında hissettiğini fark ederim. Söylenmeyen kelimeler, anlaşılamayan duygular, paylaşılamayan hüzünler… İşte gerçek yalnızlık budur. Bu bölümde konuğumuz Virginia Woolf

Unutmadan Söyleyeyim
Bölüm 24: Kalabalık Yalnızlık: 14 Şubat Özel

Unutmadan Söyleyeyim

Play Episode Listen Later Feb 13, 2025 20:09


Herkese merhabalar. Bu bölümde 2024 yılının kelimesi seçilen "kalabalık yalnızlık" kavramını ele alacak şekilde neden yalnız kalmayı tercih ettiğimizi, bunun evlilik istatistiklerine nasıl yansıdığını ve sağlıklı bir ilişki sürdürebilmenin makul yollarından bahsettim. Keyifli dinlemeler!

Tartan Kafalar
Kalabalık Yalnızlık

Tartan Kafalar

Play Episode Listen Later Feb 8, 2025 19:03


Kendi içinde paradoksal bir ifade olarak; ‘kalabalık yalnızlık'…TDK tarafından düzenlenen ve yaklaşık 1 milyon kişinin katıldığı halk oylamasıyla 2024 yılı için seçilen kelime/kavram, “kalabalık yalnızlık” olmuş.Teknolojinin hayatımızda edindiği yer, her gün biraz daha artıp insanlarla iletişime geçmek bu kadar kolaylaşmışken nasıl oluyor da yalnızlıklarımız daha da derinleşiyor?Buna sebep; azalan merak mıdır, kapitalist sistemle artan bireyselleşme midir veya teknoloji midir? Belki de hepsi ve daha fazlası…Yapılan çalışmalar yalnızlığın duygusal, fiziksel, bilişsel etkilerinin ne denli ciddi boyutlara erişebileceğini gösteriyor. Nitekim, dünya çapında saygın tıbbi bir dergi olan The Lancet, yalnızlığı bir halk sağlığı problemi ve epidemisi olarak tanımlarken, Birleşik Krallık'ta ve Japonya'da kurulan Yalnızlık Bakanlıkları, yalnızlık konusunun etkilerinin ne derece ciddi olabileceğini açıkça gösteriyor.‘İnsanoğlu sosyal bir varlıktır' diye boşa demiyorlar. :)#tartankafalar #tartankafalarpodcast #podcast #yalnızlık #kalabalıkyalnızlık #tdk #tdksözlük #paradoks #thelancet #küreselleşme #dijitalleşme #teknoloji #teknolojiveyalnızlık #bilişsel #covid #karantina #anksiyete #depresyon #kaygı

SBS Turkish - SBS Türkçe
Kuzey Bölgesi hapishanelerindeki aşırı kalabalık, personel ve tutuklular için olumsuz sonuçlar doğuruyor.

SBS Turkish - SBS Türkçe

Play Episode Listen Later Feb 5, 2025 5:08


Kuzey Bölgesi'nin artan hapishane nüfusu yeni bir rekor kırdı. 4.500'den fazla insan artık hapishanelere ve polis gözetim evlerinde üst üste yaşıyor. Polis ve adalet savunucuları, aşırı kalabalığın ve uzun süreli kilitlenmelerin hem memurlar hem de mahkumlar üzerinde olumsuz etki yarattığını söylüyor.

Yakın İlişkiler
Hiç Kalabalık İçinde Yalnız Hissettiğin Oldu mu?

Yakın İlişkiler

Play Episode Listen Later Dec 26, 2024 22:04


TDK 2024 yılının kavramı olarak "kalabalık yalnızlık"ın belirlendiğini duyurdu geçtiğimiz günlerde. Peki ne demek bu kalabalık yalnızlık? Yakın İlişkiler'in bu bölümünde Psikolog Dr. Gizem Sürenkök kalabalık yalnızlık kavramını derinlemesine inceliyor ve ardından bu durumdan mustarip olanlara öneriler sunuyor.------- Podbee Sunar -------Bu podcast, Muhiku hakkında reklam içerir.Yılbaşı ruhunu yansıtan şık hediye kutuları Muhiku'da!

Yeni Şafak Podcast
SAMED KARAGÖZ - Kalabalıkta yalnız mıyız?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 25, 2024 3:42


Türk Dil Kurumu (TDK), Ankara Üniversitesi İletişim ve Uygulama Merkezi (İLAUM)la yaptığı işbirliğiyle yılın kelimesini seçti. 2024 yılı için oylamaya değer 7 kelime/kavram söz konusuydu. “Kalabalık yalnızlık”, “merhamet”, “yabancılaşma”, “algoritma”, “yozlaşma”, “yapay zekâ”, “dijital yorgunluk” Böylelikle yıllardır İngilizce'nin en önemli kaynağı olan Oxford Sözlüğü'nün yapmış olduğu yılın kelimesi uygulaması Türkçe için TDK tarafından gerçekleşmiş oldu.

Cordoba Platosu
72.Bölüm-2024 TDK Kalabalık-Yalnızlık

Cordoba Platosu

Play Episode Listen Later Dec 24, 2024 11:24


TDK'nin araştırması hayatımızı ne kadar etkiler?

Yeni Şafak Podcast
YUSUF DİNÇ - Durun ey kalabalıklar, kapitalistleşiyoruz!

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 1, 2024 6:40


Kapitalistleşiyoruz. Yani yalnız başına hayatta kalınabileceği düşüncesi hala az ama gitgide daha çok kişiyi sarıyor. Birbirimizle ve çevremizle bu yüzden rekabet ediyoruz, ettiriliyoruz. Oysa dayanışmamız lazım. Bugün Türkiye'den teorik olarak bir Syriza çıkması gerekiyor ama bunun yerine Türk tipi sosyal demokrasi, IMF vaadiyle üstelik, avucunu ovuşturuyor. Bu teori iki yönden tartışmalıdır.

VOA Türkçe
Cumhurbaşkanı Erdoğan BM Zirvesi'ne kalabalık bir heyetle katılacak – 19 Eylül - Eylül 19, 2024

VOA Türkçe

Play Episode Listen Later Sep 19, 2024 29:58


Dünya liderleri BM Zirvesi için New York'ta buluşacak; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 21 Eylül'de New York'ta olması bekleniyor. Lübnan Sağlık Bakanlığı İsrail'in saldırılarında 20 kişi öldüğünü 450 kişinin de yaralandığını açıkladı. Beyrut'ta İsrail'in saldırısında ölenlerin cenaze törenleri vardı. VOA Türkçe'den Hediye Levent son gelişmeleri Beyrut'tan aktardı. ABD'de haftalık işsizlik başvuruları son dört ayın en düşük seviyesine gerilerken Fed'in faiz indirimi piyasaları nasıl etkiledi?

Sapien Podcast
Yalnızlık iyi bir şey midir? İnsan yalnız kalmalı mıdır? | Sinan Canan ile Büyük Sorular

Sapien Podcast

Play Episode Listen Later Sep 15, 2024 14:37


Yalnızlığın gerçekten ne anlama geldiğini hiç düşündünüz mü? Bu konuyu Profesör Doktor Sinan Canan ile Büyük Sorular'da derinlemesine ele aldık.

Anlat Eren
Gerçek Zenginlik

Anlat Eren

Play Episode Listen Later Sep 14, 2024 7:03


Çok eskilerde bir padişah ile kızı varmış. Padişah'ın kızı çok iyi at biner, çok iyi koşarmış. Prenses bir gün evlenmeye karar vermiş. Lakin bir şartı varmış. Evleneceği kişi çok zengin olacak ama tüm serveti bir mendilin içine de sığacakmış. Bunu haber alan şehzadeler ve prenseler saraya gelmişler ve mendillerini Prenses'in önünde açmışlar. Mendillerin içinden neler mi çıkmış. Tapular, altınlar, mücevherler... Ancak Prenses bunların hiçbirinden etkilenmemiş. Çünkü bu mal mülkün hepsi bir gün bitebilirmiş. Gerçek zenginlik ne yazık ki hiçbir talibinde yokmuş Prenses'i. O da tüm taliplerini geri çevirmiş. Aradan günler, aylar geçmiş. Bir gün saraya bir delikanlı gelmiş. Prenses ile evlenmek istediğini ve çıkınını göstermek istediğini söylemiş delikanlı. Delikanlının pek etkileyici bir görünüşü yokmuş, fakat yine de büyük bir kalabalık saraya toplanmış. Kalabalıktakiler delikanlının görünüşü ve kıyafetleriyle kendi aralarında alay ederken Padişah herkesi susturmuş ve delikanlıya çıkınını açmasını buyurmuş. Delikanlı çıkınını yavaşça açmış. İçinden bir de ne çıksın. Bir makas...

Yeni Şafak Podcast
MEHMET ŞEKER - Susan köy

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Sep 10, 2024 5:27


Diyarbakır'da kaybolan Narin, 19 gün sonra ölmüş hâlde bulundu. Resmî kayıtlara göre, Türkiye'de bir günde ortalama 32 çocuk kayboluyor. Kalabalık bir ekip tarafından Narin aranırken, 608 çocuk daha kaybolmuş demektir. Ne kadarı bulunacak, kaçı öldürülecek?

Yeni Şafak Podcast
TAHA KILINÇ - Umut buluşmaları

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 31, 2024 4:48


İnsan şöyle etrafına ve dışarıya doğru açılarak nihayet İslâm coğrafyasının tamamına baktığında, bazen bütün umudunu yitirecek hale gelebiliyor. Sanki her şey sürekli kötüye gidiyormuş ve buna karşılık hiçbir şey de yapılamıyormuş gibi bir his, bütün benliği sarabiliyor. Böyle zamanlarda ben, her şeye rağmen heyecanını koruyan, ıslah iradesini muhafaza eden ve ümitsizliğe düşmemek için birbirine sımsıkı tutunan insanların arasına koşuyorum. Onlarla beraber olduğumda tazeleniyorum, yola devam etme iradem çelikleşiyor ve gönül dünyam istikbale dair müjdelerle doluyor. Ağustos ayı içinde, Türkiye'mizin üç farklı şehrinde parçası olduğum üç ayrı buluşma, bende yine aynı duyguları uyandırdı: 18 Ağustos Pazar sabahı, İslâm Toplumu Millî Görüş (IGMG) Gençlik-Üniversiteliler birimi tarafından her yıl düzenlenen yaz atölyelerinin beşincisine katılmak üzere Bursa'daydım. Kalabalık ve meraklı bir dinleyici kitlesiyle, Uludağ Üniversitesi'nde sabah saat 09.00'dan öğlen 12.00'ye kadar Suriye ve Lübnan'ı konuştuk. Bilâdüşşâm'ın bu iki mühim ülkesine dair yaptığım sunumların ardından, genç arkadaşların sorularını cevapladım. Suriye ve Lübnan deyince, Filistin başta olmak üzere etrafındaki coğrafyayı da konuşmadan geçemezdik elbette. Böylece Bilâdüşşâm'ın tamamına uzandık. IGMG'nin yaz kampları, Avrupa'nın farklı bölgelerinde yaşayan genç Müslümanların bir araya geldiği ve çeşitli alanlarda eğitim aldığı sıkı bir program. Sorulan soruların kalitesi de katılımcıların ufkundaki derinliği açıkça gösteriyordu zaten. 21 Ağustos Çarşamba günü, Ramazan Kayan Hocam'ın nazik davetiyle, İnsan ve Değer Hareketi'nin “İslâmî Hareketlerin Paradigma Arayışı Sempozyumu” için Malatya'ya geçtim. “İslâm Dünyası ve Müslümanların Durumu” başlığıyla, dört gün sürecek olan sempozyumun ilk konuşmasını ben yaptım. Kadınlı-erkekli farklı yaşlardan yüzlerce katılımcının heyecanı, yaz sıcağına rağmen salonu doldurmakta gösterdikleri samimiyet ve seçilen konuların çeşitliliği yanında, İnsan ve Değer Hareketi yönetiminin “ümmet” çizgisinde gösterdiği sebat, insanın içinde bahar uyandıracak cinstendi. Malatya, Türkiye'de İslâmî hareketlerin tarihi açısından müstesna bir yere sahip. Havaalanı yolunda, Malatya'nın geçmişine doğru yolculuğa çıkarken, rahmetli İsmail Hatip Erzen'i (1882-1968) anmadan edemedik. Siirtli bir ulema ailesine mensup olan Erzen, İslâmî ilimler eğitimini Ezher'de tamamlamış, Türkiye'nin farklı il ve ilçelerinde müftülük yaptıktan sonra, nihayet 1951'de Malatya'ya tayin edilmiş. 1960'a kadar süren Malatya Müftülüğü sırasında, kendisini tanıyan herkesin ilmine, takvasına, ihlasına ve tevazuuna şehadet ettiği Erzen Hoca şehirde ciddi bir İslâmî uyanışa vesile olmuş. Erzen'i rahmetle anarken, “İyi yetişmiş bir kişi bile, bir beldenin çehresini değiştirebilir” düsturunu tekrar hatırladık.

Genel Sesler Podcast
Kalabalıklar İçinde Yalnız Hissetmek

Genel Sesler Podcast

Play Episode Listen Later Jul 5, 2024 21:20


Bazen çevremiz insanlarla doludur. Arkadaşlarımız, ailemiz, sevgilimizi vardır ama yine de bir parçamız yalnız hisseder. Bir türlü bilemeyiz bunun nedenini. Kendimizi suçlarız. Neden yalnız hissediyorum diye sorgularız. İşte bu bölümde size yanıtlar ve çözümlerle geldim. Şimdiden keyifli dinlemeler :) İlham Postası bültenine kayıt ol: ⁠https://open.substack.com/pub/genelsesler?r=jttw9&utm_medium=ios⁠ Kitap kulübüne katıl: ⁠https://superpeer.com/bilgesen/collection/kitap-kulubu-felsefe-edebiyat-ve-psikoloji-uzerine-okumalar⁠ Bölüm ayrıntıları: (02:49) Kendimi kalabalıkta yalnız hissettiğim o zamanlar (04:00) Sosyal acı (05:12) Sosyal acının panzehiri (09:52) Gerçek bağlar kuramamak (13:15) Benmerkezcilik vs. fazla vericilik (15:17) Kendimizi koruma içgüdüsü yalnızlığı nasıl tetikler? (18:05) Sözün özü Beni Instagramdan takip edin: ⁠https://www.instagram.com/genelseslerpodcast/⁠ Bana yazın: info@genelsesler.com (Gelen mailleri okumaya bayılıyorum)

Yeni Şafak Podcast
KADİR ÜSTÜN - Demokrat Parti Başkanlığı Trump'a Hediye Edecek Mi

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 2, 2024 5:27


Başkan Biden'ın en hafif ifadeyle ‘endişe verici' tartışma performansı Demokrat Parti içinde son zamanların en hareketli dönemini yaşatıyor. Tartışma öncesindeki kamuoyu yoklamalarında yarışın başa baş gittiği ve Biden'ın bir atak yapması gerektiği görülüyordu. Trump salıncak eyaletlerin çoğunda hata payı içerisinde de olsa önde görünüyordu ve Biden'ın yarışın dinamiğini değiştirecek bir hamle yapması şart olmuştu. Biden tartışmadaki kötü performansıyla bu hamleyi Trump lehine yapmış oldu. Şimdilerde Demokrat Parti içinde adeta kazan kaynıyor ancak Biden'ın kendi isteğiyle çekilmemesi durumunda çok fazla yapılabilecek bir şey görünmüyor. Biden adaylığında ısrar ederse parti mecburen anti-Trump kampanya üzerinden zafere ulaşmaya çalışacak ancak bu senaryoda başkanlığın Trump'a hediye edilmesi şaşırtıcı olmayacak. Tarihi Münazara Anları Amerikan siyaseti uzmanları bu tür münazara programlarının başkanlık seçimlerinin sonucunu tahmin etmede yanıltıcı olabileceğini söylüyor. Ancak bir yandan da tartışma sırasında yaşanan bazı tarihi anların adayın imajı açısından kritik etki yaratabildiği de biliniyor. George W. H. Bush'un tartışma sırasında saatine bakması bu tür anlara örneklerden biri sayılabilir. Ronald Reagan'ın Walter Mondale ile tartışmasında Reagan'a başkan olmak için fazla yaşlı olup olmadığı sorulduğunda ‘rakibinin toyluğunu onun aleyhine kullanmayacağını' söyleyerek rakibinin tecrübesizliğini öne çıkaran tarihi bir cevap vermişti. Trump'ın hukuk sisteminin başında olmamasının ülke için bir şans olduğunu söyleyen Hillary Clinton'a cevabı ise ‘hapiste olurdun' olmuştu. Bu ‘tarihi anlar' seçimlerin sonucunu belirlemese de seçim atmosferinin ruhunu yansıtan kritik gelişmeler olarak tarihe geçiyor. Biden'ın Trump'la tartışmayı kabul edip etmeyeceği bile şüpheli olduğu bir dönemde toplamda üç tartışmaya çıkmayı kabul etmesi ve bunların ilkinin daha adayların resmen kesinleşmediği Haziran'da yapılacağının açıklanması Biden kampanyasındaki kaygının bir ifadesiydi aslında. Biden ekonomideki olumlu sinyallere rağmen enflasyon ve göçmenlik üzerinden kan kaybederken özellikle yaşı ve zihinsel dinçliği ile ilgili soru işaretlerini ortadan kaldırmakta güçlük çekiyordu. Trump'la tartışmaktan korkmadığı imajını vermeye çalışan Biden kampanyası tartışmanın formatının seyircisiz olmasında ısrar etmişti. Kalabalıklar önünde donup kalma sahnelerinin Biden'ın demans belirtisi olduğu teması Cumhuriyetçi kanallarda bol bol işleniyordu. Seyircisiz tartışma ısrarının sebebi bu olabilir ancak Trump'ın kalabalıkların tepkisine göre performansının artmasının önlenmesi de amaçlanmış olabilir. Biden kampanyası tartışmanın zamanlaması ve formatını kontrol ederek Biden'ın disiplinli bir şekilde mesajını vereceğini ve Trump'ın kendi kendine zarar vereceğini hesap etmiş olmalı. Biden'ın tartışma performansı bu planların suya düştüğünü gösterdi. Biden'ın yaşadığı tutukluklar ve ne söylediğinin anlaşılmadığı anlar en kritik münazara anları listesinde şimdiden ilk sıralarda yerini aldı.

COSMO Köln Radyosu
Gençler kendini neden yalnız hissediyor?

COSMO Köln Radyosu

Play Episode Listen Later Jun 19, 2024 19:54


Yalnızlık denince akla genelde yetişkinler veya yaşlılar gelir. Oysa Bertelsmann Vakfı'nın bir araştırmasına göre gençlerin neredeyse yarısı aynı şekilde kendini yalnız hisediyor. Kalabalıklar içinde yalnız olmak, sosyal medyada onlarca arkadaşa sahipken, dertleşecek bir dost bulamamak gençler için büyük bir sorun. Yalnız olmak ne tür duygulara ve problemlere yol açıyor? Yalnızlıktan kurtulmak nasıl mümkün? Bunları psikiyatr Dr. Derya Şahin ile konuştuk. Mikrofonda Gökçe Göksu ve Erkan Aslan var Von Gökce Göksu.

Mor Alev MESAJLAR
Başkalarının Enerjisi ve Siz

Mor Alev MESAJLAR

Play Episode Listen Later Jun 13, 2024 15:02


Sevgili Bilge Baykuşlar, önümüzde uzun bir bayram tatili var. Kalabalık yerlere gidecek olanlarınız var, akrabalarınızla buluşacak olanlarınız var... Eh, bazen de o akraba buluşmaları ya da tatiller beklendiği gibi neşeli ve sevgi dolu olmak yerine gergin olabilir. Ama siz bunu yaşamak zorunda değilsiniz. Nerede olursanız olun, ister evinizde tek başınıza, ister sevdiklerinizle kalabalık bir tatil yerinde veya geniş ailenizle buluştuğunuz ortamlarda, belki trafikte ya da haberleri okurken, enerjinizin düştüğünü, birilerinin davranışlarına bozulduğunuzu hissettiğinizde, Meleklerin buna çözümü var. Dinleyin. :) Sezon 2 Bölüm 79 Dinlemek yerine okumak ya da enerjisi mesaja uygun, özenle seçilmiş görselleri görmek, bahsedilen bağlantılara ulaşmak için https://moralev.com/  Meditasyonlar, yöntemler ve zamansız makaleler için https://moralev.com/  Mor Alev'le bireysel olarak çalışmak içinse https://moralev.com/hizmetler/ Mor Alev'i Instagram'dan takip etmek için: ⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠@moralev1111⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠

SBS Turkish - SBS Türkçe
Kuzey Kıbrıs cumhurbaşkanı Avustralya'da

SBS Turkish - SBS Türkçe

Play Episode Listen Later May 23, 2024 4:01


Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı (KKTC) Ersin Tatar 22 Mayıs 2024 Çarşamba geç saatlerde Melbourne havaalanına indi. Kalabalık bir Kıbrıs Türkü grubunun karşıladığı Tatar yoğun temaslarda bulunacağını söyledi.

SBS Turkish - SBS Türkçe
Türklerin ev sahipliğinde Avustralya'nın en kalabalık sabah çayı

SBS Turkish - SBS Türkçe

Play Episode Listen Later May 15, 2024 9:14


NSW Türk Dayanışma Derneği, Kanser Konseyi'nin düzenlediği Australia's Biggest Morning Tea etkinliğinin 30'ncu yılını Türk misafirperverliği ile kutluyor. SBS Türkçe'ye konuşan dernek yöneticilerinden Figen Karahan, kanserin bir şekilde herkesin hayatına dokunduğunu söylüyor...

Merak Listesi
Akıllı İnsanlar Neden Mantıksız Olur?

Merak Listesi

Play Episode Listen Later May 14, 2024 19:48


Bazen bir ilişkinin yürümeyeceğini ilk anda biliyoruz ama ilişkiyi sürdürmek için çabalıyoruz, kendimizden veriyoruz... Bazen bir işte mutlu olmadığımızı, yaşadığımız mobbinge değmediğini biliyoruz, stres artıyor ama istifa etmeyi başaramıyoruz... Kötü yeme alışkanlığı yüzünden kilo alıyoruz, esnekliğimizi kaybediyoruz, bize kötü geldiğini anlıyoruz ama yemek alışkanlığımızı değiştiremiyoruz... Neden akıllı insanlar olarak mantıksız davranıyoruz? Seçimlerimiz mantıktan uzak olsa da bu seçimleri yapmaya devam ediyoruz. Bu bölümde zihnimizin kıvrımlarını biraz gıdıklayalım ve bu merakın peşine düşelim. Bölüm akışı: (0:00) Meraklı sorular (3:00) Mantıksız şeylere mantık bulmaya çalışıyoruz (5:15) Neden bize iyi gelmeyen kötü etkileyen alışkanlığı devam ettiriyoruz? (8:30) Bilişsel uyumsuzluk (10:35) Toksik ilişkiden çıkamamak mantıklı mı? (13:30) İş hayatındaki rasyonalize etme çabamız (14:55) Kalabalıkların Bilgeliği  (15:50) Aşkolog Dilara'nın verdiği örnek --- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/meraklistesi/message

Yeni Şafak Podcast
ERDAL TANAS KARAGÖL - Yerel Yönetimlerden Beklentiler

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Mar 31, 2024 3:15


Dün gerçekleşen yerel seçimler için, siyasi partilerin seçim öncesi açıkladıkları beyannamelerinde önemli vaatler öne çıktı. Kısaca bir bakacak olursak; DEPREME HAZIRLIK Dün yapılan 31 Mart yerel seçimleri için kullanılan kampanyalarda depreme hazırlık özellikle İstanbul seçimleri için öne çıkan önemli konuların başında geldi. Başta İstanbul'da olmak üzere Türkiye'deki deprem gerçeği nedeniyle depreme hazırlık yapılması yani risksiz konutlarda yaşamak için artık somut adımların atılması zamanı gelmiştir. Bu kapsamda, bir yandan kentsel dönüşüm ile eski yapıların yenilenmesi diğer yandan geç kalmadan mevcut tüm yapıların gözden geçirilmesi en hayati konuların başında gelmektedir. TRAFİK MESELESİ Yerel yönetimlerin özellikle büyükşehirlerde altyapı yatırımlarına ve başta da trafik sorununu çözme adına ciddi altyapı yatırımlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Trafiğin rahatlatılması için İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde yeni metro hatların hayata geçirilmesi ve otopark sorunu gibi konuların çözülmesi zorunlu bir tercih haline gelmiştir. Kalabalık nüfusa sahip birçok şehirde de altyapı sorunları ile karşılaşılmaması için geç kalmadan bu yatırımların gerçekleştirilmesi önem arz etmektedir. SOSYAL YARDIM VE SOSYAL HİZMETLER Diğer yandan, yerel yönetimlerin ulaşım, su, kanalizasyon gibi gerçekleştirecekleri temel altyapı yatırımların yanında meslek eğitimi, sosyal hizmet, konut, istihdam, kültür ve daha birçok alanda sunacağı kamu hizmetleri bulunmaktadır. Yerel yönetimler, sunacakları bu hizmetler ile hem sorumluluklarını yerine getirecek hem de yerelde halkın siyasete katılımını teşvik edeceği beklenmektedir. Bununla beraber, yerel yönetimlerin başta uygulanan sosyal politika uygulamaları için daha çok kaynak ayırmaları ve hedef kitleyi genişletmeleri beklenmektedir. Sosyal politika uygulamaları hedef kitlesinde çocuklar, gençler, yaşlılar, kadınlar, ihtiyaç sahihi kişiler, engelliler, öğrenciler ve daha birçok kesimin olması nedeniyle yerel yönetimlerin sorumlulukları artmaktadır. SOSYAL YARDIMLARDA DÜZENLEME İHTİYACI Son yıllarda sosyal yardımlar ve sosyal hizmetler yerel yönetimlerin önemli gündem konularının başında gelmektedir. Özellikle hükümetin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları (SYDV) aracılığıyla ihtiyaç sahibi kişilere verdiği sosyal yardımlar nedeniyle yerel yönetimlerin de sosyal yardım vermesi sosyal yardımlarda mükerrerliğin olmamsı için yerel yönetimleri ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları (SYDV) arasında iletişimin olması önemlidir. Aksi halde yerel yönetimler tarafından verilecek sosyal yardımların mükerrerlik ve dolayısıyla ortaya çıkacak kaynak israfı ve verimlilik kaybı gibi sorunlar sosyal yardımların hedef kitleye ulaşmasını da engelleyecektir. Bu karmaşıklığı ve başta da yerel yönetimler-SYDV arasında ortaya çıkacak sorunu

Yeni Şafak Podcast
YAHYA BOSTAN - Avrupa'da PKK, Rusya'da DEAŞ

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Mar 29, 2024 5:55


Terör örgütü PKK yandaşları geçtiğimiz günlerde Avrupa sokaklarında terör estirdi. Kalabalık gruplar halinde dolaşarak Türk vatandaşlarına, işyerlerine ve araçlarına saldırdı. İlk olay Belçika'da, iki ayrı şehirde yaşandı. Almanya Hannover'deki Türk Başkonsolosluğu binasına baltalarla saldırı girişimi oldu. Terör yandaşlarının PKK'lı Firaz Korkmaz'ın Türkiye'ye iadesini engellemek amacıyla Charles De Gaulle Havalimanı'nda Fransız yetkilileri hedef alması da ibretlikti. Bu provokatif girişimler üzerine Dışişleri Bakanlığı Brüksel ve Berlin nezdinde girişimlerde bulundu. Söz konusu ülkelerde yaşayan Türk vatandaşlarının sağduyusu, ilgili ülke güvenlik güçlerinin müdahalesiyle olaylar büyümeden sona erdi. Peki, Avrupa'nın göbeğinde neler oluyor? Kaynaklarımı yokladım. Yapılan bazı yorumları aktarayım: Terör örgütü PKK, yaşadığı kan kaybını Avrupa'da huzursuzluk çıkararak telafi etmeye çalışıyor. Avrupa'da Türk düşmanlığı üzerinden safları sıklaştırmaya çabalıyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın söylediği gibi “PKK köşeye sıkıştıkça, yıllardır onlara müsamaha gösteren ülkelerde terör estiriyor.” BRÜKSEL'DEN ŞAŞIRTICI ÇIKIŞ Ben Avrupa sokaklarındaki bu terör hareketlenmesini Türkiye'nin Irak'la yaptığı müzakerelere bağlıyorum. Ankara önümüzdeki aylarda Irak'ın kuzeyine kapsamlı bir operasyon düzenleyeceği sinyalini verdi. ABD'nin bölgeden çekileceği söylentileri de yayılıyor. Bu tablo terör örgütünü tedirgin ediyor. Örgüt Avrupa sokaklarını karıştırarak dikkat çekmeye, kendisini gündem haline getirmeye çalışıyor. Ancak işler bu kez istediği gibi gitmiyor. Bunu Avrupalı yetkililerin tutumundan anlıyoruz. Belki de ilk kez Avrupalı isimler terör yandaşlarını kollayan genel tutumlarından farklı davrandılar. Belçika Başbakanı Alexander De Croo “Terör örgütü olarak sınıflandırılan PKK gibi bir örgüte sempati gösterisi yapmak ve provokasyonda bulunmak tolere edilemez” dedi. Bu önemlidir. Yapılan analizlere göre NATO'ya üyelik sürecinde Ankara'nın baskısıyla İsveç'te PKK aleyhine çıkarılan yasalar diğer Avrupa başkentlerini de pozisyonlarını değiştirmeye zorluyor. Ve elbette Rus tehdidi, Avrupalıları Ankara ile daha fazla konuşmaya, Türkiye'nin hassasiyetlerini dikkate almaya itiyor. DEAŞ MOSKOVA SALDIRISIYLA NEYİ ENGELLEDİ? İsrail'in sıkıştığı bir konjonktürdü. ABD, Netanyahu yönetimine Refah'a saldırmaması için baskı yapıyordu. Netenyahu'nun amacı çatışmayı kasımdaki ABD seçimlerine kadar sürdürmek ve Trump Başkan olursa Gazze'deki işgali kalıcılaştırmaktı. Daha önce ABD'nin Netanyahu'yu göndererek ellerini yıkamak istediğini yazmıştık. Washington'un planı İsrail lehine bir anlaşmayla iki devletli çözümü sağlamak, Tel Aviv'in bölgesel güvenliğini konsolide etmek ve dikkatini Çin'e odaklamaktı. (Bir hatırlatma: ABD'nin bölgeden çekilme konusunda güçlü işaretler verdiğini, bu süreçte DEAŞ'la mücadelede Ankara'dan destek isteyeceğini yazmıştık.)

Genel Sesler Podcast
Mizacın Kuzeyi ve Güneyi: İçe Dönüklük ve Dışa Dönüklük

Genel Sesler Podcast

Play Episode Listen Later Mar 20, 2024 30:32


Yalnız başıma vakit geçirmekten hoşlanıyorum, tuhaf mı? Kalabalıklar beni yoruyor, neden diğerlerini yormuyor? Anlamlı sohbetleri havadan sudan konuşmalara tercih ediyorum. Gürültülü mekanlar benlik değil, yoksa yaşlandım mı? Eğer aklınızdan bunlara benzer şeyler geçiyorsa siz yüksek ihtimalle bir içe dönüksünüz. Ve bu bölüm de kendinizden çok şey bulacağınıza eminim. Şimdiden keyifli dinlemeler :) Kitap Kulübüne Katıl: https://superpeer.com/dashboard/collections/list/scheduled  ******* Bana yazın: genelsesler@gmail.com --- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/bilge56/message

Merak Listesi
Ezgi Hoşcan ile Kırılganlığın Gücü

Merak Listesi

Play Episode Listen Later Mar 12, 2024 55:30


“En yakınımızdakiler bizi çok yalnız hissettiriyor, kayıp hissettiriyor.” “Kırılganlık güç ve bir lüks. Kırılganlık yaşadığımın göstergesi...” Bu bölümde konuğum edebiyatla beslenen klinik psikolog Ezgi Hoşcan. Ezgi ile kırılma noktalarından, yalnızlıktan, kendini keşfetmekten, kendin olabilmekten ve kırılganlıktan konuştuk. Yorumlarınızı bekliyoruz. Bölüm Akışı: (0:00) Giriş (1:55) Ezgi Hoşcan neler yapmaya çalışıyor? (5:55) Kalabalıklar içindeki yalnızlığı fark etmek (7:30) “En yakındaki ekipte bu kadar yalnızız ama büyük sularda bu kadar beraberiz.” (10:00) Kendimize kör olmadan nasıl uzaktan bakabiliriz? (13:50) Zamanını ve hayatını başkasına emanet etmek  (15:20) Avrupa Yakası Osman ve Aslı (16:50) Kırılganlığı nasıl tanımlıyor? (20:00) Ezgi'nin yaşadığı kırılma anı (24:00) Kendin olmaya başlamanın etkisi (28:00) Kendine Ait Bir Oda - Ezgi Hoşcan  (29:00) Ezgi'nin Sınırsız ülkesi nasıl bir yer? (33:00) Başladığın yere, farklı birisi olarak gelebilmek...  (37:50) Ezgi'yi heyecanlandıran şey nedir? (41:30) Kısa bir özet (43:30) Yolda olmak, yolu sevmek... (49:10) Bölümü dinleyenler için düşünceler --- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/meraklistesi/message

Yeni Şafak Podcast
İsmail Kılıçarslan - Attan inmeyesüz!

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Feb 26, 2024 5:21


Tarihçilerin anlattığına göre 1389 yılındaki Kosova Muharebesi, bir imparatorluk olma yolunda hızla ilerleyen Osmanlı'nın en zorlu duraklarından biri olmuştur. Kalabalık bir Balkan ordusu ile 8 saat boyunca kılıç şakırdatan Osmanlı açısından savaşın dönüm noktası, o sıralarda yaman bir şehzade olan Yıldırım Bayezid'in bütün savaş alanını sağdan sola geçerek o esnada zor durumda bulunan ordunun sol kanadını toparlaması olmuştur. Malumunuzdur. Bir Sırp suikastçısı, savaş bittikten sonra Murat Hüdevandigar'ı hançerlemiş, padişah savaş meydanında ruhunu teslim ederek şehit düşmüştür. Rivayet odur ki, son nefesinden hemen önce oğlu Yıldırım'a tavsiyeler veren, ardından kelime-i şahadet getiren Murat Hüdevandigar'ın ölmeden önceki son sözü “Attan inmeyesüz” olmuştur. Murat Hüdevandigar, şüphe yok ki bu son cümlesini büyük bir tecrübenin içinden söylemişti. Dedesi Osman'ın tabiri caizse “bir evlek” olan topraklarını babası Orhan sadece 33 yılda Ankara'dan Rumeli'ye değin genişletmişti ve bunu “attan inmeden” başarmıştı. Murat Hüdavendigar ise, 30 yıl süren saltanatında Osmanlı Devleti'nin sınırlarını Antalya'dan Macaristan'a uzanan geniş bir araziye yaymıştı. Tabii ki “attan inmeden…” Bunu biraz geriden alayım. Biz, yani başta Osmanlı olmak üzere tüm Müslümanlar attan ineli beri, merhameti de, vicdanı da, adaleti de başkalarından arar hale geldik. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin, Cenevre Sözleşmesi'nin, Birleşmiş Milletlerin, Lahey'in, Brüksel'in merhametine kaldık geldiğimiz nokta itibarıyla. Mesele sadece bununla kalsa “neyse” deyip geçeriz belki de ama mesele sadece bununla sınırlı değil. Attan indik ineli, düşmanlarımızın asla mağlup edilemeyeceğine dair bir tutukluk, eziklik, cesaretsizlik biçimi de geliştirdik. Üstelik bunu, düşmanlarımızla mücadele etmenin değil de onları yenmenin üzerimize farz olduğunu düşünerek, bu zihinsel sapmayı da ta iliklerimize kadar hissederek hayata geçirdik.

Easy Turkish: Learn Turkish with everyday conversations | Günlük sohbetlerle Türkçe öğrenin

Bu bölümde, yalnız yaşamak mı yoksa biriyle yaşamak mı sorusunu masaya yatırdık. Onur, Berkin ve Emin birbirinden farklı düşüncelerle bu soruya yanıt aradı. Peki sizce, sosyalleşmek bir antidepresan mıdır? Interactive Transcript and Vocab Helper Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership Show Notes '30 Day Challenge'a nasıl katılırım? (https://www.easyturkish.org/membership) '30 Day Challenge' hakkında detaylı bilgi (https://youtu.be/2WG7O2UsiGc?si=jGqelTw2I3EvgpFF) ABD'de yalnız yaşama oranı (https://gitnux.org/living-alone-statistics/) Türkiyede tek kişilik hanelerin oranı (https://tr.euronews.com/2023/07/30/aile-yapisi-ve-konut-5-evden-birinde-tek-kisi-yasiyor-tek-kisilik-haneler-8-yilda-yuzde-73) En çok yalnız yaşayan insanın olduğu ülke Norveç ve bu oranın en düşük olduğu iki ülke Afganistan ile Pakistan (https://wearesololiving.com/countries-solo-households-commonplace/) Transcript Intro Emin: [0:22] Herkese merhaba. Easy Turkish Podcast'in yeni bölümüne hepiniz hoş geldiniz. Bugün Onur ve Berkin'le beraberiz. Öncelikle Onur'la başlayalım. Nasılsın Onur? Onur: [0:30] Teşekkür ederim Emin. İyiyim. Sen nasılsın? Emin: [0:32] Ben de iyiyim. Berkin sen nasılsın? Berkin: [0:35] Ben de iyiyim. Teşekkür ediyorum. Herkes iyidir umarım. Emin: [0:38] Umarız. Bugün üç kişi beraberiz. Yalnız değiliz. Hep beraberiz. Bölümümüzün konusu bugün birazcık yalnızlık temalı olacak. Kimileri için belki depresif sayılabilecek bir bölüm olabilir ama tabii madalyonun bir de diğer yüzü var. Onu da konuşacağız. Yalnız yaşamak mı, birileriyle beraber yaşamak mı? [0:54] Bölümümüzün konusu "Yalnız yaşamayı mı tercih ediyoruz? Yoksa hep beraber yaşamayı mı tercih ediyoruz? Birileriyle beraber yaşamayı mı tercih ediyoruz?" şeklinde olacak. Evet Berkin, bölüm senin fikrindi, seninle başlayalım. Sen bu konuda nasıl düşünüyorsun? Tercihin ne yönde? Berkin: [1:11] Çok açık ve net şekilde söyleyeyim: Ben birileriyle yaşamayı tercih ediyorum Yani yalnızlıktan çok zevk alan bir insan değilim. Tabii ki insanın kendiyle baş başa kalacağı anlar olmalı ve oluyor da... Ama genel olarak kalabalıktan ve birileriyle olmaktan mutlu oluyorum. Tamam? (Teşekkür ederiz.) Pardon geri alıyorum. Ben yalnız yaşamak istiyorum. Emin: [1:41] Peki hayatında hiç yalnız kalmak istediğin dönem olmuyor mu? Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership

Psikososyal
Ağzı Kapalı Balık Oltaya Takılmaz!

Psikososyal

Play Episode Listen Later Dec 12, 2023 15:36


Susmak mı zordur yoksa konuşmak mı? Kalabalıklara konuşmayı, sahnede olmayı pek sever insan ancak kendi sahnesinde var olmuş mudur hiç? Kendi mikrofonunu alıp, içeriye seslenmiş midir ki! Çok konuşmanın marifet olmadığını, susma erdeminin farkını ve hedeflerin mahremiyetini anlattığımız yolculuğumuzun yeni durağında oltalardan kaçınmayı anlatıyoruz. Mail: ⁠⁠⁠⁠⁠⁠erdi.tiryaki@gmail.com

Yeni Şafak Podcast
Fatma Barbarosoğlu - Seküler cenaze törenlerine “Zengin Ölüsü” üzerinden tanıklık...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 24, 2023 6:50


Her ünlü ölümünden sonra Yunus Emre'nin şu dizelerinde donup kalıyorum bir müddet: Bir garip ölmüş diyeler/ Üç günden sonra duyalar/Soğuk su ile yuyalar/ Şöyle garip bencileyin. Postmodern zamanlarda hiçbirimiz ölümden ibret almaya, kendi sonumuzu görmeye talip değiliz. Ama en çok da ünlü cenazelerinde ölüm kendinden başka her şeyin hatırlatıcısı oluyor. Kalabalığın içinde kameranın görebileceği bir yere yerleşmek isteyenler, tabuta sarılıp kameralara el sallayanlar, cenaze arabasında selfi çeken imamlar vs. Geçen hafta Metin Uca'nın yakılmak istediğine dair vasiyetine rağmen cenaze namazının kılınması bazı dindarları, cenaze namazı kılınmasını protesto eden iki kişinin protestosu da bazı sekülerleri ÜZDÜ. Hâl böyle olunca bazı okuyucularım Aslında O Ölmedi kitabıma atıfla bu konuda yazıp yazmayacağımı sordu, sosyal medya üzerinden. “Modernlerin arzu ettiği cenaze törenine kavuşmasını engelleyen nedir?” diye soranlar olduğu gibi, son zamanlarda bazı kesimlerde “yakılma modası”nın neden yaygınlaştığını soranlar da oldu. “Yakılma modası” tabirini kullanacak kadar yaygın bir yakılma talebinin olup olmadığından haberdar değilim. Bütün değişimler dünden yarına olmuyor. Dindar halkın, “dini bütün olmayanların” cenaze törenlerine gönülsüzce katıldığına dair yakın çevremizde bile tanık olduğumuz hikâyeler vardır. Peki halkın modern cenaze törenlerine dair duygu ve düşünceleri nasıldı? Modern cenaze töreni deyince ne anlamamız gerekiyor? Bu sorunun cevabını bulabileceğimiz en iyi metinler şüphesiz edebî metinlerdir. Mesela Suat Derviş'in “Zengin Ölüsü” adlı hikâyesi, geleneksel ile “asri”nin, cenaze üzerinden konumlanışını çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. 16 Şubat 1937'de Tan gazetesinde yayımlanmış olan hikâye, kocasının cenaze arabasının arkasından giden Şekûre'nin dilinden aktarılıyor: “Bana da zorla siyahlar giydirdiler ve başıma siyah tüllü bir şapka geçirdiler, cenaze arabasının arkasından giden otomofillerden birine oturttular. Sağımda karalar giymiş kaynanam, solumda kara tüllere bürünmüş büyük görümcem... Giden biz miyiz, bizim Rum terzi madam, kocasının cenazesinin peşine mi düşmüş farkında değilim.” Modern bir aileye gelin gitmiş olan Şekûre “Karı kısmı zangoç gibi, mortacı gibi cenaze arabasının arkasından gider mi?” diye şaşırsa da kibar sınıfın adetine uymaya mecbur tutulmuştur. Fakat bu mecburiyetten, Avrupalıları taklit etmekten hoşnut değildir Şekûre. En çok da kibarlar acısını göstermez hükmünden rahatsız olmakta, civan gibi kocasının ardından doya doya ağlayamadığına dertlenmektedir.

Bibliyoterapi
S3E5: Yalnızlığı Öğrenmenin Faydaları

Bibliyoterapi

Play Episode Listen Later Oct 21, 2023 45:31


Bibliyoterapi'nin bu bölümünde Aslı ve Tuna, yalnızlığı öğrenmenin faydalarından bahsediyor.Aslı ve Tuna'ya bibliyoterapi@podbeemedia.com mail adresinden yazabilirsiniz.Kitaplar;Büyülü Dağ - Thomas MannÇılgın Kalabalıktan Uzak - Thomas Hardy Tatar Çölü - Dino Buzattiİnsan İnsana - Doğan Cücenoğlu------- Podbee Sunar ------- Bu podcast, GetirAraç hakkında reklam içerir. GetirAraç'ı indirmek ve ilk kullanımda 500 TL indirimden faydalanmak için, tıklayın. Bu podcast, Hiwell hakkında reklam içerir. Hiwell'i indirmek ve "pod10" koduyla %10 indirimden faydalanmak için tıklayın. See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

TR724 Podcasts
Levent Kenez | Gezi'deki kalabalık nerede? | 29.09.2023

TR724 Podcasts

Play Episode Listen Later Sep 29, 2023 5:21


Levent Kenez | Gezi'deki kalabalık nerede? | 29.09.2023 by Tr724

Yeni Şafak Podcast
Mehmet Şeker - Alemci Mustafa

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 14, 2023 3:36


Sözün başında belirtelim, şapka mühim. İster insanda, ister yazıda olsun, gerektiği yerde şapka kullanmak, gerekmediği yerde kullanmamak zorundayız. Alemci dedik, çünkü kastımız alem. Şayet âlemden bahsedecek olsaydık, şapka şartına uyardık. ‘Alem'in iki anlamı var dilimizde. İlki, bayrak. Daha yaygın anlamı ise minâre, kubbe, sancak direği gibi şeylerin tepesinde bulunan, hilâl, ayyıldız ya da lâle biçiminde metal tepelik. Türkülerde de geçer: “Minârenin alemi / Kara kaşın kalemi / Sana güzel dedimse / Yak mı dedim âlemi?”  ‘Âlem' denildiğinde ise kastedilen, yeryüzü ve uzayda var olan şeylerin tümü. Bir başka ifadeyle evren, acun, dünya, cihan. Bunun hâricinde biyolojide “organizma sınıflandırma derecesi” anlamına gelirmiş. Din açısından bakınca, mevzu çok daha genişler ve derinleşir. On sekiz bin âlemden bahsedildiğini hatırlarsak, bu konuda konuşup yazabilmek için, epeyce dirsek çürütmek gerektiği aşikâr. Bizim burada bahsettiğimiz alem, minâre ve câmi kubbelerinin tepesindeki metal parça.  Kalabalık bir ekiple veya üç beş kişiyle gittiğimiz gezilerde Mustafa Cambaz fotoğraf çekmek için koşturup dururken, çoğu zaman gruptan ayrılır, çıkılmaz sanılan tepelere kalelere tırmanır, bir usulünü bulup minârelere çıkar, inilmez sanılan köprülerin ayaklarına inerdi. Bir gezide Mustafa elinde koca bir alemle çıka geldi. Alemin boyu bir metreden fazlaydı. Kocaman gülüşle yaklaşırken “Alemci oldum, alemci” dediğini bugün gibi hatırlıyorum. Hangi şehrin, hangi ilçesi olduğunu belirtmeyelim, merkezdeki büyük câmi etrafındaki sıra dükkânlardan birinde tek başına çalışan ihtiyar bir usta görmüş. Arastadaki dükkânın önünde ve içinde boy boy alemler dizilmiş hâldeyken fotoğraflarını çekmiş. Tezgâhında çalışan usta ile sohbet etmiş.  Ustanın tek başına olmasından etkilenmiş Mustafa. Yanında bir kalfa veya çırağının olmaması, artık kimsenin çıraklığa heves etmemesi, herkesin okumaya merak salması üzerine konuşmuşlar. “Zaten yakında kapatacağım dükkânı” demiş usta. “Belki haftaya, belki gelecek ay. Yoruldum artık.” Memleketteki tek alemci olduğunu da söylemiş ki en çok bundan etkilenmiş bizimki. Üzülmüş. “Bundan sonra kim yapacak peki bunları?” “Ne bileyim! Kim yaparsa yapsın. Benden artık bu kadar. Yoruldum, yaşlandım.”

TR724 Podcasts
Akılsız Ve Ahlaksız Bir Kalabalığa Karşı Mülayimler Uzlaşısı [Mehmet Efe Çaman]

TR724 Podcasts

Play Episode Listen Later May 5, 2023 8:35


Akılsız Ve Ahlaksız Bir Kalabalığa Karşı Mülayimler Uzlaşısı [Mehmet Efe Çaman] by Tr724

Yapay Zekadan Masallar
Bir Arkadaşlık Hikayesi: Genç İrisi Uygar ve Manisa Macerası

Yapay Zekadan Masallar

Play Episode Listen Later Apr 23, 2023


Bir Arkadaşlık Hikayesi: Genç İrisi Uygar ve Manisa Macerası Bölüm 1: Aile Tatiline Doğru Bir gün, Manisa’ya aile tatiline giden genç irisi Uygar, heyecanlıydı. Çünkü Uygar, bu tatil sırasında yeni arkadaşlar edinmeyi çok istiyordu. Ailesiyle birlikte yola çıktıklarında, önlerinde uzun ve eğlenceli bir macera olduğunu düşünüyordu. Uygar’ın ailesi, Manisa’ya vardıklarında, güzel bir evde konaklamaya karar verdiler. Evlerine yerleştikten sonra aile, şehri keşfe çıkmak istedi. Uygar, bu sırada yeni arkadaşlar edinmek için sabırsızlanıyordu. Aile, şehirde bir süre dolaştıktan sonra, güzel bir parka geldi. Uygar, burada arkadaş edinme şansının daha yüksek olduğunu düşündü ve ailesinden izin alarak parkta oynamak istediğini söyledi. Ailesi de Uygar’ın bu isteğini kabul etti ve parkta oynamasına izin verdi. Bölüm 2: Yeni Arkadaşlar ve Maceraya Başlama Uygar, parkta oynamaya başladıktan sonra, çevresindeki çocuklarla tanışmak için cesaretini topladı. İlk önce, Kamuran adlı bir çocukla tanıştı. Kamuran, Uygar’ın irisi olduğunu görünce çok şaşırdı ve onun hikayesini merak etti. Uygar, Kamuran’a kendisi hakkında anlattı ve arkadaş olmayı teklif etti. Kamuran da bu teklifi kabul etti ve ikisi hızlıca arkadaş oldular. Kamuran, Uygar’ı diğer arkadaşlarıyla tanıştırmak istedi ve onu Irmak, Kıvanç ve Çağan ile tanıştırdı. Uygar, bu çocuklarla da arkadaş oldu ve birlikte eğlenceli vakit geçirmeye başladılar. Aralarında hızla güçlü bir arkadaşlık bağı oluştu. Bir gün Uygar ve arkadaşları, parkta oynarken, Manisa’da yaşayan diğer çocuklarla büyük bir aile tatili düzenlemeye karar verdiler. Bu tatil sırasında, yeni yerler keşfetmek, maceralar yaşamak ve arkadaşlıklarını daha da güçlendirmek istiyorlardı. Bölüm 3: Kalabalık Aile Tatili ve Maceranın Sonu Uygar ve arkadaşlarının planladığı kalabalık aile tatili sonunda geldi. Aileleri de bu tatil fikrine sıcak baktılar ve çocuklarına katılmalarına izin verdiler. Manisa’nın güzelliklerini keşfe çıkan çocuklar, bu süre zarfında başlarına gelen olaylardan birlikte dersler çıkarttılar. İlk olarak, Uygar ve arkadaşları, Manisa’nın tarihi ve doğal güzelliklerini keşfettiler. Bu sırada, birbirlerine yardımcı olmayı, paylaşmayı ve birlikte çalışmayı öğrendiler. Ayrıca, doğayı ve tarihi değerleri korumanın önemini de kavradılar. Daha sonra, çocuklar bir köy ziyareti gerçekleştirdiler. Köyde yaşayan çocuklarla tanışan Uygar ve arkadaşları, onlarla da arkadaş oldular. Köy çocukları, Uygar ve arkadaşlarına köyde nasıl yaşadıklarını, tarım ve hayvancılıkla uğraşmayı öğrettiler. Bu sayede çocuklar, şehirde yaşayan çocuklar olarak, köyde yaşamanın zorluklarını ve güzelliklerini anladılar. Kalabalık aile tatilinin sonunda, Uygar ve arkadaşları bir macera parkına gittiler. Burada, zorlu parkurlar ve oyunlarla karşı karşıya kaldılar. Bu oyunlar sayesinde, birlikte eğlenmenin, iş birliği yapmanın ve birbirlerine güvenmenin önemini öğrendiler. Aile tatili sona erdiğinde, Uygar ve arkadaşları, birbirlerine veda etmek zorunda kalsalar da, bu tatil sayesinde güçlü arkadaşlık bağları kurduklarını ve birçok değerli ders öğrendiklerini biliyorlardı. Öğretici Yönü: Bu masal, çocuklara arkadaşlık, yardımlaşma, paylaşma, doğayı ve tarihi değerleri koruma, iş birliği ve güven gibi değerleri öğretirken, aynı zamanda eğlenceli bir macera hikayesi sunmaktadır. Çocuklar, Uygar ve arkadaşlarının yaşadığı deneyimlerden kendi yaşamlarına dair dersler çıkarabileceklerdir.

Anlat Eren
Sabuncunun Oğlu

Anlat Eren

Play Episode Listen Later Feb 26, 2023 10:51


Bir varmış, bir yokmuş. Eski zamanlarda, İran'da, çok yoksul Sabuncu Abdullah ile oğlu yaşarmış. Yaptığı sabunlar siyah ve büyükmüş. Bu yüzden de pek sabun satamazmış. Bir gün, Sabuncu'nun oğlu Ahmet çarşıya çıkmış. Hava o kadar sıcakmış ki, nehrin yakınındaki çınar ağaçlarının altına oturmuş. Kalabalıkmış. Çevresine bakınırken birden bir aslan görmüş. Zincirleri bir adamın elindeymiş. Adam, herkese yüzlerini duvara dönmelerini, kimsenin krala bakmamasını söylemiş. Atın üzerinde İran kralı ihtişamıyla oturuyormuş. Kral'ın tahterevanında bir kız inmiş. Tam bu sırada aslan, kendisini tutan adamın elinden kurtulup çevreye saldırmaya başlamış...

Kısa Dalga Podcast
Yasaksız Meydan / 25 Kasım: 'Her polis şiddetinden sonra daha fazla kalabalıklaşıyoruz'

Kısa Dalga Podcast

Play Episode Listen Later Dec 16, 2022 18:03


Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga işbirliğinde hazırlanan Yasaksız Meydan'da Zeynep Duygu Ağbayır, bu hafta konuğu Tülay Korkutan ile 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü barışçıl gösterilere yapılan müdahaleleri konuşuyor.

Yeni Şafak Podcast
Yahya Bostan - Sahte bayrağı hangi el tutuyor?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 18, 2022 4:45


İstiklal Caddesi'nde sivil vatandaşlarımızı hedef alan bombalı saldırı yeni bir terör mekaniğinin Türkiye'ye karşı devreye sokulduğunu gösteriyor. Terör hareketlenmesi 26 Eylül'de Mersin Mezitli'deki polis evine yapılan saldırı ile başladı. Daha sonra “Türk Silahlı Kuvvetleri kimyasal silah kullandı” propagandası (ve benzeri ithamlar) ile devam etti. Son olarak İstiklal Caddesi kana bulandı. Bu mekaniğin neden harekete geçtiği, zamanlaması, arka planda hangi aktörün olduğu tartışıyor. Bir kaynağımın deyişiyle “FETÖ 15 Temmuz darbe girişimini neden yaptıysa, PKK da İstiklal Caddesi saldırısını o yüzden yaptı.” Örgüt eski yöntemlerle başarıya ulaşamadığı için elinde kalan tek enstrümanı kullanıyor. Sebebi güvenlik güçlerinin terör örgütüne yurtiçi ve yurtdışında kurduğu baskı. Örgütün Kuzey Irak'ta hareket alanı yok denecek kadar az. Kalabalık gruplarla sınırdan sızma, sınır karakollarına saldırma görüntüleri artık geçmişte kaldı. Lider kadro Sincar ve Mahmur'da dahi kendini güvende hissetmiyor. Teröristler tespit edildiği anda SİHA'lar tarafından vuruluyor. Örgüt bu yüzden tüm faaliyetlerini ABD'nin Suriye'de oluşturduğu güvenli alana kaydırdı. Ancak lider kadro burada da hedef alınıyor. İstiklal Caddesi saldırısını örgütün sözde istihbarat birimi organize etmişti. İşte o birimin iki numarası önceki ay Halep'te yapılan sessiz bir operasyonla etkisiz hale getirildi. Bu tablo örgütü çözülmeye zorluyor. Lider kadro, örgütü bir arada tutabilmek için sansasyonel saldırılara odaklanmış durumda. Bu kapsamda Suriye üzerinden sızma yöntemine başvuruluyor. Mersin'deki polisevi saldırısı da yine bu şekilde gerçekleştirilmişti. Bir süredir planlanan ve Kobani-Münbiç hattında yapılması tasarlanan nihai ve kapsamlı operasyonla benzeri saldırıların önüne geçileceği belirtiliyor. Şimdi gelelim saldırının beynelmilel boyutuna. Terör örgütünün elbette kendi gündemi var. Ancak örgüt dış desteğin devamı için kendi gündemini hami devlet/lerin gündemiyle örtüştürmek zorunda. Söz konusu PKK olunca akla ilk gelen hami aktör ABD oluyor. Sebebi PKK'ya verilen tırlar dolusu açık destek. Ancak bu, buzdağının görünen yüzü. Görünmeyen yüzünde daha derin bir işbirliği yatıyor. Örneğin İstiklal Caddesi'ndeki saldırıda kullanılan yöntemler ABD'nin terör örgütüne ileri istihbari operasyonel eğitim verdiğini gösteriyor. Örgütün kendisine ait olmayan unsurların sevk ve idaresinde kabiliyet kazanmasıyla ilgili yeni bir durum bu. Bir nevi sahte bayrak (false flag) uygulama kapasitesi. Bombalı saldırıyı gerçekleştiren Ahlam Albashir, Halep doğumlu. Kadın terörist ve beraberindekilerin Arap kimliği, İstanbul'daki evin Suriyelilere ait olması, saldırıda adli sicil kaydı olmayan unsurların kullanılması bu yeni durumla ilgili. Örgüt bu yöntemle Türkiye'de gizlenme, saldırıları başka örgütlere -özellikle DEAŞ'a- yıkabilme imkânı yakalıyor. Ancak bu saldırıyı PKK'nın düzenlediği su götürmez bir gerçek. Terörist Albashir dâhil, gözaltına alınan beş kişinin Suriye'deki PKK karargahıyla -bir telefon uygulaması üzerinden- görüşme yaptığı biliniyor. Bu noktada açımızı biraz değiştirelim. Çünkü PKK sadece ABD üzerinden okunamaz. Teröre hareket alanı açılmasında aslan payı ABD'nindir ancak örgüt birçok aktörle iç içe. Fransız mühendislerin PKK'lı teröristlere drone eğitimi vermesi, eski İRA mensuplarının YPS ile geliştirdiği işbirliği, Yunanistan'ın firari teröristlere kucak açması örgütün aynı anda birden çok tarafla çalışabileceğini gösteriyor.

T24 Podcast
Yan yana 9 tabut, 8'i çocuk; yangın Suriyeli aileyi yok etti

T24 Podcast

Play Episode Listen Later Nov 14, 2022 31:37


Bursa'nın Yıldırım ilçesinde bir apartman dairesinde çıkan yangında 8'i çocuk 9 Suriyelinin hayatını kaybetmesini değerlendiren EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz "Hani Suriyelilere para yağıyordu; soba yangınında ölenlerden ikisi çocuk işçi. Çocuklar, anneler eve yorgun geliyor, dikkat dağınıklığı yaşanmış olabilir" dedi. Babanın hem tekstilde günü birlik çalışarak hem de akşamları kağıt toplayarak evi geçindirmeye çalıştığını belirten Ercüment Akdeniz; "Kalabalık yoksul bir aile, çocuklardan ikisi de merdiven altı atölyede çalışıyormuş. Emek kenti olması nedeniyle Bursa'da resmi olarak 184 bin Suriyeli ikamet ediyor. Alt işlerde çocuk işçiler, Suriyeliler var. Öyle yerler var ki, dükkanlarda bir kaç aile birlikte yaşıyor, bodrum katlarda yaşıyor. Ana gövdeyi oluşturan yoksul Suriyelilerde sosyal ve sınıfsal bir değişim yok son 11 yılda. En kötü ve güvencesiz işlerde çalışıyorlar" diye konuştu.

Yeni Şafak Podcast
Mehmet Şeker - Nobel senin kedin olsun

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 7, 2022 3:36


Kalabalık toplanmış, hep bir ağızdan tempo tutarak bağırıyor: “Gü ray sün gü ray sün gü ray sün gü...” Çocuklar gelmiş, gençler gelmiş, koca koca adamlar, kadınlar, kızlar. Kıral, Gülperi, Karakol Bey, Zahir... Ölmemiş miydi o? Demek ölmeden gelmek istemiş. * Yayınevinin önü burası. Koca bir meydan. Kimine göreyse ufacık. Ama toplanan kalabalık hıncahınç doldurmuş. Kim kimden hangi hıncını alacak bilmiyoruz. Kitap için toplanmışlar oraya. Yeni çıkan “Büyük Irmaklardan Bile” için. Ben habersiz geldim, bu nümayişe rastladım, kendimi kalabalığın içinde buldum. Yazarını görmek istiyor, üstünde taze mürekkep kokusu olan kitabı elinden almak istiyorlar. Mümkünse imzalı. Mümkün olmasa da imzalı. Bağırmaları ondan. O kadar kalabalığa imza mı yeter? Üç günde bitmez. Geceli gündüzlü üç günde. * “Güray Süngü” diye tempo tutmak istiyorlar ama yuvarlayıveriyorlar söylemek istediklerini. Yazar orada değilmiş meğer. Ora bura aynı. Burada olsa kapıya pencereye çıkar, gülümser, hoş geldiniz dermiş. İşi varmış, başka bir yere gitmiş. İşe bak. Nolacak şimdi? Karıştım aralarına. Onlarla bir bağırmaya başladım. Beceremedim. Gü'leri birleştiremedim, kalabalığa uymadı sesim. Yayınevi görevlileri iyi adamlar. Kapının önüne koliler çıkarmışlar. Herkese yetecek kadar kitap var. Şükür. * Kalabalık arasından biri, çıtı pıtı, küçücük, elleri güvercin kafası kadar bir güzel kızcağız bağırdı. “İmzalı arasınlar, ulaşsınlar yazara.” O ne demek? Ödemeli arama vardı eskiden, arayana değil aranana yazardı, görüntülü aramayı da gördük hamdolsun da “imzalı arama” neyin nesi? Halkın gücü üstünde güç mü var dünyada? Herkes ona katılınca “ara ara” diye bağrışma başladı. Kalabalık arttı. Yaşlısı genci, uzunu kısası, şişmanı zayıfı, işsizi işlisi, hastası mastası herkes geldi. Topal var, Kör var, Korkor, Ana, Yamuk, daha kimler kimler. Karga ile ırmak Serinazman bile. Oranın dar olduğunu bile bile. İzdiham büyük. * Tezahürattan memnun yayınevi yetkilisi büyük kapıya çıktı, cebinden telefonu çıkardı, aradı yazarı. Az sonra yazar göründü ekranda, el salladı. Demek ki görüntülü aramış. Karar vermek için erken davranmamak gerek. Sonunu beklemek şart. Yoksa karar noksan olur, sade noksan olsa iyi, yanlış olur. İşte az sonra telefondan bir el çıktı ekrandan. Yazarın eli. Her kitaba imza attı. Kalabalıktaki herkesi tanıyordu. Hiçbirine adını sormadan imzaladı. Alan gitti, alan gitti. Ben de aldım imzalı kitabımı. “Uzun yolculuklar”dan bahsediyordu yazdığı iki satırda yol arkadaşım. Vay canına dedim, teşekkür ettim. Duydu herhalde, eliyle bay bay yaptı, konuşmadan kayboldu. * “Bir varmış, iki yokmuş. Sonra Rab bir daha yaratınca iki olmuş. İki olunca iki biri bilmez olmuş. Bu masal odur. Otur da dinle. Masal bitince sende ne kalırsa masalın anlattığı odur.” Böyle başlıyordu. Oturmadan masal dinlenmez, haklı. Sonra şöyle diyordu Gülperi'den bahsederken: “Güzeli kim sever? Herkes sever. Herkesin sevdiğini kim sever? Kimse sevmez. Çünkü kıskanırlar herkesin sevdiğini, eksiğini gediğini ararlar. Güzelmiş ama hiç konuşmaz, hiç gülmez, doğru düzgün yüzünü çevirip bakmaz, yürümezmiş de. Asmazmış da suratını ama. Ne der Ana? Mutsuzdu o. Cennetten düşmüş dünyaya, dünyaya cennetten düşen mutlu mu olur.” Çok yaşa yazarımız, ellerin dert görmesin. Nobel senin kedin olsun.

Acilci.Net Podcast
Güney Kore Halloween Faciası ve Kalabalık Çökmesi Üzerine

Acilci.Net Podcast

Play Episode Listen Later Nov 2, 2022 7:41


Geçtiğimiz günlerde Güney Kore'nin Seoul Şehrinin Itewona bölgesinde Cadılar Bayramı kutlamalarında akıllara durgunluk veren bir felaket yaşandı. Pandemi sonrası bir etkinliğe katılmanın coşkusuyla 100.000 kişi, Güney Kore'nin Itewona adlı turistik bölgesindeki kutlamalara akın etti. Kalabalığın akışının kontrolden çıkmasıyla bir anda insanlar bir sokakta sıkışmış vaziyette mahsur kaldı. İnsanlar dev bir insan kitlesi halini aldı ve o kitleden çıkmak mümkün olmadı. Bu olay, 153 kişinin hayatını kaybetmesiyle, ve 133 kişinin yaralanmasıyla sonuçlandı. Peki Güney Kore'yi yasa boğan bu felaketin sebebi neydi? Bu durum izdihamdan farklı olarak “kalabalık ezilmesi” ve “kalabalık çökmesi” olarak adlandırılıyor ve tarihte de örnekleri mevcut. Kalabalık çökmesi nedir? Kalabalık çökmesi, bir bölgede çok yoğun bir kalabalık olduğunda ( > 5 kişi/m2), insanların vücudu birbirine temas halinde olup, birbirine itiş kuvveti uyguladığında ortaya çıkabiliyor. Bu kişilerden birinin düşmesi sonucunda, kişinin etrafındakilere uyguladığı itiş kuvveti kayboluyor ve çevresindekiler de adeta bir girdabın içine çekmesi misali düşen kişinin üzerine düşmeye başlıyor. Ve bu durum kitlede domino taşı benzeri etkiye yol açarak daha büyük bir girdapla sonuçlanıyor. Bu süreç, kalabalıktaki insanların birbirine temasıyla oluşan basınç rahatlayana kadar devam ediyor. Tabi bu girdapta altta kalanlar eziliyor, yaralanmalar ve asfiksi meydana geliyor. 2015'te Mekke'de Hac faaliyetinde 2000'den fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan Mina İzdihamı buna örnek verilebilir.  Kalabalık ezilmesi nedir? Daha yoğun insan kalabalığında (>9 kişi/m2), insanlar o kadar sıkışıyor ki, adeta insan yığını, bireylerin kendi iradesiyle hareket edemediği dev bir insan kütlesine dönüşüyor ve bu kütlenin içerisindeki insanlar nefes alamıyor ve asfiksi meydana geliyor. Bu tür kalabalık ezilmeleri, hareket halindeki bir kalabalık gitgide daha küçük bir alana yönlendirildiğinde veya bir engelle karşılaştığında (çıkmaz sokak veya kilitli bir kapı gibi) veya benzer yoğunlukta bir kalabalıkla birleştiğinde, kalabalığın önündekilere doğru ilettiği bir basınç dalgası ile meydana gelebiliyor. Bu tip ezilmelere örnek olarak Sheffield, Güney Yorkshire, İngiltere'deki Hillsborough faciası ve 2010'da Almanya, Duisburg, Kuzey Ren-Vestfalya'daki Love Parade faciası verilebilir.  Bakınız, Evrim Ağacı kurucusu ve baş editörü Çağrı Mert Bakırcı, bu durumu akışkanlar mekaniği ile nasıl açıklamış : Öncelikle, moleküllerin Brown hareketine kadar mikro düzeye inmek gerekiyor. Bakırcı, bunu bir bardak su örneği ile vermiş. Herhangi bir bardak içindeki oda sıcaklığındaki su molekülleri her bir saniye, birbirlerine 100 milyon kere çarpışmaktadırlar. Yeterli kinetik enerjiye sahip olan moleküller ise bardaktan dışarı çıkarak havaya karışır - buharlaşma gerçekleşmiş olur. Kinetik enerjileri dolayısıyla sürekli hareket halinde olan ve bu sırada birbirine çarpan moleküllerin bu rastgele ve kontrolsüz hareketine Brown Hareketi denmektedir. Bu örneğe göre, herkesin kendine ait alanının olduğu imkanlarda, on binlerce kişi müzik dinlerken bir sorun yoktur. Tıpkı Brown hareketi yapan moleküller gibi, oldukları yerde rastgele salınırlar veya birbirlerine hafifçe çarpıp bir o yana bir bu yana dönerler. Ancak kalabalık artıp insanlar sıkışmaya başladığında işler değişiyor. Burada da durum, suyun laminer akımdan türbülans akımına dönerek yarattığı basınç ile örneklendirilmiş. Laminer akım, su moleküllerinin aynı yöne doğru akmaya başlaması gibi düşünülebilir. Mesela, birbirleriyle etkileşime geçmeyecek şekilde kişisel alanı olan binlerce kişi, ileri doğru aynı hızda yürürse, bu laminer akıma benzetilebilir. Ama eğer akış düzeni bozulursa, yani moleküllerin birbirlerine göre hızı ve yönü kaotikleşirse, işler birden değişecektir. Buna, türbülans veya düzensiz akış denir. İşte bu kaotik hareket, ilerlemek için gereken basıncı artırdığı için, yıkıcı etkilere neden olabilir.

Yeni Şafak Podcast
Gökhan Özcan - Suçüstü

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Sep 25, 2022 4:18


Hayata veda etmeye hazırlanan yaşlıların, ömürlerinin baharındaki gençlere göre çok daha moralli ve sağlam durduğu bir dönemin içinden geçiyoruz. Aksi beklenir oysa. Gençlerin önünde uzun bir ömür var; yaşanacak kim bilir ne çok şey... Gelecek, bilinmezleri içindeki kötü ihtimallerle bir parça endişelendirebilir insanı. Ama önünüzde koca bir hayat varken, hayalleriniz ve umutlarınız bu endişelerin, kaygıların, korkuların üstünden rahatça atlatabilir sizi. İyi şeylere inanmaya ve heyecan verici ihtimallere kendini bırakmaya daha müsaittir çünkü insanın tabiatı. Oysa yaşlıların yolu kısalmış halde, takdir-i ilahi her an onları bu dünyadan alıp ebediyete götürebilir. Yaşanacak ne varsa iyi kötü yaşanmış, geride bırakılmıştır. Yaşanamayanların da bu saatten sonra yaşanması zordur. Uzunları yakarak yaşamaları mümkün değildir yaşlıların; kısa vadeli heyecanlar ve sevinçlerle bir şekilde günlerini geçirir, küçük mutluluklarla o günlerin içini doldurmaya çalışırlar. Bu küçük, solgun mutlulukların içinde bile bir parça hüzün bulunur ama mutlaka. İnsanın ilk baharı için muhtemel duygu durumu tablosunda umut ve heyecanın başı çekmesini bekleriz. Son baharı içinse bolca mahzunluk... Ama şimdilerde tablolar bu şekilde oluşmuyor. Gençlerin büyük ekseriyeti umutsuz, fazlasıyla kırılgan, hayatın hep daha kötüye gideceğine inanmış bir görünüm içinde... Kalabalıklar içinden seçtikleri küçük, gerçekten çok küçük ve yaşıt bir azınlık dışında hiç kimseyle iletişim içinde olmak istemiyor, insanî bağların gereği olan birtakım süreçlerden ölesiye sıkılıyorlar. Gelecek hakkında uzun vadeli bir beklentileri yok. Önlerindeki ilk sınavı başarılı bir şekilde atlatmak dışında önlerindeki uzun hayata dair bir hayal de kurmuyorlar neredeyse. Bunları, yaşanan hiçbir olumsuzluktan üstüne pay almaya yanaşmayan bir üslupla kaleme almama gayreti içindeyim. Böyle bir alışkanlığı, daha doğru söyleyişle bir ezberi var çünkü yetişkinler dünyasının. Önceki nesil pişkinliği içinde bir akla kara tablosu ortaya çıkarmak ya da gençleri kafadan mahkum etmek de değil derdim elbette. Aksine, içinde yaşadıkları bu karamsar ve kapalı dünyanın sorumlusu olarak da görmüyorum ben yeni nesilleri. Onlar bu yeni hayatın mağduru, kurbanı daha çok... Yetişkinler olarak onlara sunduğumuz zorunlu yaşama pratiğinin doğal sonucunu yaşıyor onlar. Altı yaşından yirmi beş, bazen otuz yaşına kadar süren bir zaman boyunca onları hayatın doğal seyrinden, sosyal dokusundan, insanî pratiklerinden koparıyor, dört duvar arasındaki bir dershanenin içine kilitliyoruz. Yapılan her yanlışın doğruları götürdüğü, umutları yıktığı, onlara geri alınması imkansız bedeller ödettiği bir mahkumiyet hayatı... Görme, öğrenme, öğrendiklerini kişiliğine katma, pişme, olgunlaşma ile geçmesi gereken yıllarını, hayatın pratikleriyle bağı çok tartışmalı ihtisas bilimlerine, bilinmeyenli formüllere, sayıların ve işaretlerin duyguları olmayan sebep ve sonuçlarına kurban veriyoruz. Onları ders çalışsınlar, test çözsünler, bilmem kaçıncı dilime girsinler, geride kalmasınlar diye vahşi ve kör bir yarışın figüranları haline getiriyoruz. Bir dünyada değil, bir dershanede yaşıyor, orada büyüyor, hayatla ilgili tek bir hava deliği bile olmayan bu dehlizde ölmeyecek kadar nefes alıp vererek 'ideal insan olmalarını bekliyoruz. Çoğu farkında bile değil öfkelerinin ya da bize karşı neden bu kadar tepkisel olduklarının. Ama öyleler ve bizi sevmekte haklı olarak zorlanıyorlar. Ve üstelik kızmakta da haklılar. Yaşlıların bile hayatla bağlarını ilk baharını süren bu gençlerden çok daha pozitif tutmasının sebepleri üzerinde düşünmeli, suçumuzu kabul etmeliyiz. Onlara yaşayabilecekleri bir yer bırakmadık ki biz! Sadece test çözmelerini, sınav kazanmalarını istedik. Bunu yapmaya da ısrarla, ihtirasla, gözü dönmüş bir biçimde devam ediyoruz.

MenEmen
Podcast'le gelen özgürlük-gerçek bir hikaye, tarihin en kalabalık konserleri listesi-101

MenEmen

Play Episode Listen Later Sep 22, 2022 39:23


Men-E-Men Stüdyo tarafından hazırlanan yüzbirinci bölüm sizlerle. İkinci yüzlük pakete başladık. Yüzüncü bölümümüzle ilgili geri dönüşleriniz ve tebrikleriniz için çok teşekkür ederiz. Bir sonraki kutlamamız 200. bölümde.

ef’yle kitap saati
Kalabalıkların içinde yalnızlaşmak

ef’yle kitap saati

Play Episode Listen Later Sep 14, 2022 16:24


Böyle Buyurdu Zerdüşt - Nietzsche

Bir bakışta
Libya'da neler oluyor?

Bir bakışta

Play Episode Listen Later Aug 29, 2022 15:43


Libya'nın başkenti Trablus'ta meydana gelen çatışmaları Trablus'taki Anadolu Ajansı Kuzey Afrika Koordinatörü Aydoğan Kalabalık ile konuştuk.

Turkish Stories
Örnek Davranış

Turkish Stories

Play Episode Listen Later Mar 1, 2022 1:42


Turkish Stories for Learner Turkish Örnek Davranış Son dersten çıkış zili yeni çalmıştı. Öğrenciler, okulun kapısından koşarak çıkıyordu. Evlerine gitmek isteyen öğrencileri, dışarıda kar ve soğuk karşılamıştı. Burcu, biraz ileride öğrencilerin toplandığını gördü. Kalabalığa hızla yaklaştı. Bazı arkadaşları, yaralı bir kuşu ayaklarıyla iterek uçurmaya çalışıyordu. Şaşkınlıkla “Ne yapıyorsunuz? Zavallı kuşa hiç mi acımıyorsunuz?” diye bağırdı.  Arkadaşlarının hepsi sessizce dağıldı. Burcu, korku ve acıdan kıvranan kuşu yerden aldı. Onu, üşümemesi için kollarının arasına alıp göğsüne bastırdı. Eve geldiğinde yaşadıklarını annesine anlattı. Birlikte kuşun yaralarını sardılar. Evin sıcak havası, verilen yiyecek ve su, kuşu kendine getirmişti. Bu güven içinde kuş rahatladı. Burcu ise, yeni arkadaşının durumunu düşünmekten sabaha kadar uyuyamamıştı. Bir hafta sonra kuşun çırpınmaya başlaması, uçmak istemesi Burcu'yu telaşlandırdı. İyileşen ve özgürlüğünü isteyen kuştan ayrılmak Burcu'ya çok zor geliyordu. Burcu'nun üzüldüğünü gören babası, “Kızım, eğer hayvanları seviyorsan onları doğal ortamından ayırmamalısın. Yoksa onlara iyilik değil, kötülük yapmış olursun.” dedi. Burcu, ertesi gün kuşu kendi elleriyle özgürlüğüne kavuşturdu.

Medyascope.tv Podcast
Esra Kaya Erdoğan ile kitabı "Bayağı Kalabalığız: Üniversiteli İşsizliği" üzerine söyleşi

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Sep 20, 2021 22:05


Bağımsız araştırmacı Esra Kaya Erdoğan ile kitabı “Bayağı Kalabalığız: Üniversiteli İşsizliği” üzerine konuştuk.

MyMecra Podcast
Kalabalığa Sırtını Dönen Orkestra Şefi - Bertan Rona | Bakışlar

MyMecra Podcast

Play Episode Listen Later Sep 13, 2021 15:38


Bertan Rona Bakışlar'ın bu bölümünde oldukça ilginç bir konu başlığını ele alıyor: "Orkestrayı yönetmek istiyorsanız, kalabalıklara sırtınızı dönmek zorundasınız." Bertan Rona bu bölümde başlıca şunları anlattı; Efendim. bir söz okumuştum nerede okudum hatırlamıyorum aslında söyleyen kişinin adını da biliyordum da bazen böyle unutkanlık had safada oluyor bende. Şöyle demiş söyleyen kişi; "Orkestrayı yönetmek istiyorsanız, kalabalıklara sırtınızı dönmek zorundasınız." Bu bir benzetme tabiki. Burada insanın toplulukla ilişkisi yani cemiyetle ilişkisi öte yandan insanın ferdi olarak varlığı ya da bu ikisi arasında bir irtibat sağlayabilecek bir başka görünümü var mı? gibi sorular ya da sorunlar akla geliyor hemen tabiki. Şimdi, şunu söyleyelim; hakikat dediğimiz şey tevhid ilkesi üzerine kurulu aslında. Tevhid ne demektir? Bu çok çok uzun tartışılabilir... Zaman zaman bana soruluyor orkestra şefi gerçekten orkestrayı yönetiyor mu? Orkestra şefi olmasa ne olur? Size bilirkişi olarak söylüyorum, burada tevazu göstermeme gerek yok mesleğim bu olduğu için, uzun zaman icra ettiğim için söylüyorum; eserine göre değişir ama genellikle pek çok yapıtta orkestra şefi diyelim ki konserden ya da operada temsilden 5 dakika önce rahatsızlansa perde kapanır. Yani anons yapılır seyirciye efendim orkestra şefimiz rahatsızlandı, konser yapılamayacak. Demekki şef olmadan gerçekten olmuyor... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

MyMecra Podcast
Allah'ın Huzurunda Nasıl Muamele Görmek İstersin? - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

MyMecra Podcast

Play Episode Listen Later Apr 4, 2021 15:52


Serdar Tuncer ile “Biri Bir Gün” kendine has tarzıyla kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Serdar Tuncer "Onu da Sen Ağırla" hikayesini anlatıyor. Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta sarhoş bir adamın nasıl cennete gittiğinin hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer'in Biri Bir Gün 'de anlattığı hikaye; Günahkâr bir adamdı Ayık gezmezdi. Bütün bir köy halkı yaka silkiyordu adamdan. Ölse de bir kurtulsak diyorlardı. Bir karısı vardı adamın, bir de kendisi. Hiç çocukları olmamıştı. Köy halkı böyle bir adamın zürriyetinin olmadığına memnundu. Kadın ise adamın haline üzülse de ses çıkaramazdı. Otuz yıldır evliydiler. Döverdi, kızardı, her gün biriyle kavga ederdi. Ama kocasıydı işte, evinin erkeği idi. Adam iyice yaşlanmıştı artık. Öksürük nöbetleri uykusunu bölüyor, İki basamak merdiven çıksa nefes nefese kalıyor, titreyen elleriyle sigarayı zor sarıyordu. İyice zayıflamış, zaten kısacık olan boyuyla bir çocuk gibi kalmıştı. Kadıncağız ellerini açıp dualar ediyor, ahir ömründe olsun şu adamın hali biraz düzelsin diye yalvarıyordu Allah'a… Adam bir sabah evden çıktı fakat ertesi sabah oldu dönmedi… Tan yeri ağarırken kadın aramaya çıktı kocasını. Kim bilir nerede sızıp kalmıştı! Köyün üst tarafındaki çeşmenin başına gitti önce, orada içerdi adam, bulamadı. Yakındaki tarlaları aradı, Köyün dört bir yanına baktı, yoktu. Eve gelmiştir belki diyerek koşarak geri geldi. Hayır, dönmemişti. Güneş inmek üzereydi. Acele bir abdest aldı, namaza durdu. Duası bitmek üzereydi ki, kapının çaldığını duydu. Öksürüyor, eliyle göğsünü işaret ediyordu. Kadın koluna girdi kocasının, güç bela sedire kadar taşıdı. Uzandı adam. Karısının yüzüne baktı. Ağlıyordu. Doğrulmak ister gibi yaptı, Hakkını helal et? diyecekti. Lafının sonunu getiremedi, Başı yastığa düştü… Ölmüştü. Kadıncağız, kocasının başında epeyce bir ağlayıp feryat etti. Biraz kendine gelince gözlerini sildi, yemenisi bağladı. Kalktı, imamın evine gitti. -Hocam? diyebildi hıçkırarak. Bizimki söyleyemiyordu, ama imam efendi durumu anlamıştı. Kadının yüzüne baktı, köylü ne der diye düşündü, bocaladı. -O mendebur, bir kez bile caminin kapısından içeri girmedi, Kaldırmam onun cenazesini diyerek kapattı kapıyı. Kahroldu kadın. Nereye gitsem, ne yapsam diye düşündü. Kimseleri yoktu ki… Çaresiz, eve döndü. Yıkadı kocasını, sandıktan çıkardığı beyaz bir çarşafa sardı, omzuna aldı, mezarlığın yolunu tuttu. Caminin köşesinden dönerken, muhtar ve köylülerin kendisine doğru gelmekte olduğunu gördü. Bir kez daha düğümlendi boğazı, cenazesi omzundan kayarken dizlerinin üstüne çöktü, ellerini yüzüne kapatıp ağlamaya başladı. Hışımla yaklaştı muhtar: -Onu nereye götürüyorsun, dedi. Mezarlığa gömeyim deme sakın! Sağlığında biz çektik, bir de ölülerimiz çekmesin o herifin elinden? Kadın gözlerini çarşafın üstüne dikmiş, öylece duruyordu. Birden bağırmaya başladı, delirmiş gibiydi sanki. Kalabalık yanından korkuyla uzaklaşırken, cenazesini tekrar yüklendi, köyün dışına doğru yürümeye başladı. Kan ter içinde kalmıştı kadın. Artık adım atacak hâli yoktu…. Devamı videomuzda… Gelin, Beraber Yürüyelim...

İncil
Markos-8 (2:1-12)

İncil

Play Episode Listen Later Jun 25, 2020 8:06


Birkaç gün sonra İsa tekrar Kefarnahum'a geldiğinde, evde olduğu duyuldu. 2 O kadar çok insan toplandı ki, artık kapının önünde bile duracak yer kalmamıştı. İsa onlara Tanrı sözünü anlatıyordu. 3 Bu arada O'na dört kişinin taşıdığı felçli bir adamı getirdiler. 4 Kalabalıktan O'na yaklaşamadıkları için, bulunduğu yerin üzerindeki damı delip açarak felçliyi üstünde yattığı şilteyle birlikte aşağı indirdiler. 5 İsa onların imanını görünce felçliye, “Oğlum, günahların bağışlandı” dedi. 6-7 Orada oturan bazı din bilginleri ise içlerinden şöyle düşündüler: “Bu adam neden böyle konuşuyor? Tanrı'ya küfrediyor! Tanrı'dan başka kim günahları bağışlayabilir?” 8 Akıllarından geçeni hemen ruhunda sezen İsa onlara, “Aklınızdan neden böyle şeyler geçiriyorsunuz?” dedi. 9 “Hangisi daha kolay, felçliye, ‘Günahların bağışlandı' demek mi, yoksa, ‘Kalk, şilteni topla, yürü' demek mi? 10-11 Ne var ki, İnsanoğlu'nun yeryüzünde günahları bağışlama yetkisine sahip olduğunu bilesiniz diye...” Sonra felçliye, “Sana söylüyorum, kalk, şilteni topla, evine git!” dedi. 12 Adam kalktı, hemen şiltesini topladı, hepsinin gözü önünde çıkıp gitti. Herkes şaşakalmıştı. Tanrı'yı övüyorlar, “Böylesini hiç görmemiştik” diyorlardı.

Çağlayan Dergisi
Dua / 2018 Ağustos

Çağlayan Dergisi

Play Episode Listen Later Aug 7, 2018 5:04


Şehrin en kalabalîk caddesinde koştururcasînailerliyorduk. İnsanlar,iş çîkîşî evlerine dönüyorlardî. Buhîzlî akîş gözlerimi yoruyor, karîşançizgiler birbirine ekleniyordu. Yolun neresindeolduğumuzu, çevredeki binalardan anlîyordum.Akşam, şehrin ufkunu kîzîla çevirirkendolmuşu kaçîracak olmanîn telâşîyla ilerliyorduk.Hîzlî adîmlarîmîz, yüzümüzün kîzarîklîğî,kaşlarîmîzîn kîvrîmlarî telâşîmîzî ele veriyordu.Cadde uzun ve kalabalîk; vakit dar… Birtürlü dolmuş durağîna varamamîştîk. Hepsibizi bekliyormuş gibi yoldan birçok insan geçti,fakat bir sima dikkatimizi çekti. TülbendindeAnadolu'mun nakîşlarî, elinde sesine eşlik edentitremesi… Burnunun kîvrîmlarî, büyüyen küçülengözleriyle âdeta anacîğîm gibi bir teyzebelirdi yanîmîzda. Ne zaman fark ettim bu kadardetayî, bilemedim. Birkaç adîm bizimle birlikteyürüdü, durmayacağîmîzî anlamîş gibi attîkendini önümüze. Gitti geldi gözleri gözlerimeve şöyle dedi: “Allah size belâ, musibet vermeye.Çoluğunuz çocuğunuzla şâd olasîz. Daimbahtiyar olasîz.” Kelimeler sanki tepe oldu, aşamadîm.Yol durdu, sokak durdu… Dua büyüdügönlümde. Yanîmdaki öğrencilerim de durdu.Bu teyze sadaka istiyordu bizden. Ö kadar içten,o kadar bizden.“Bu Tacik teyze Türkçe dua etti. Gönlünüzdenne koparsa verin teyzeye.” “Hocam dolmuşukaçîracağîz.” “Bîrak evlâdîm şimdi dolmuşu.”-Zihnimde birkaç gün önce öğrencilere sadakaile ilgili söylediklerim. Önca sözün üstüne, dediğiniyapmamak korkuttu; durdurdu yolun ortasîndabeni. Teyzenin elleri titriyordu. Yüzünetam bakamadîm. Verdik gönlümüzden geldiğince.Yol yeniden hareketlendi, arabalar ve insanlaryürümeye, sesler tekrar duyulmaya başladî.Durağa geldiğimizde dolmuş kalkmîştî. Ön beşdakika sonra diğer dolmuş gelecekti. Bir öncekidolmuşu arzulamamîzîn sebebi daha geniş olmasîydî.“Kîsmet böyleymiş” deyip bir sonrakidolmuşa bindik.Kalabalîk kaybolmuş, şehir gürültüsüylegeride kalmîştî. Teyze ve duasî kalmîştîo tablodan zihnimde. Şehir görünmez olmuştu.Yolun az ilerisinde bir kalabalîk gördüm.Az sonra ne olduğunu daha net görmeye başlamîştîm.Yolun kenarînda bir dolmuş, üzerindedevrilen bir kamyon sebebiyle âdeta katlanmîşkâğît gibi olmuştu. Dikkatlice bakînca onun kaçîrdîğîmîzdolmuş olduğunu anladîm. “Hocam,bu bizim kaçîrdîğîmîz dolmuş.” “Hocam, iyi kikaçîrmîşîz dolmuşu.”Bizi durduran teyzeyi düşündümbir an; yüzünün kîvrîmlarînî, tülbendininnakîşlarînî, titreyen ellerine eşlik edenduasînî: “Allah size belâ, musibet vermeye. Çoluğunuzçocuğunuzla şâd olasîz. Daim bahtiyarolasîz.”