POPULARITY
Tamı tamına 42 yıl olmuş tanışalı. Bir ömür sayılır. O tarihte D. Mehmet Doğan, 35 yaşındaydı. Başkanı olduğu Yazarlar Birliği kurulalı dört yıl olmuştu. Yazarlar Birliği, Bakanlar Kurulu kararı ile 1985'te Türkiye Yazarlar Birliği adını aldı. 1981 yılında yayınladığı Büyük Türkçe Sözlük, neredeyse her yıl bir baskı yaparak bugüne ulaştı. Sözlük yazmak kolay olmasa gerek. Her kalem erbabının altından kalkabileceği bir iş değil. Sabır, bilgi, titiz çalışma ister. O yüzden ona kelimelerin Mehmet Ağabeyi dersek yanlış olmaz. * Bir gün rahmetli Emine Işınsu “Gel seninle bir yere gidelim” dedi ve Yazarlar Birliği'ne gittik. Kızılay'da küçük bir daireydi. Mehmet Ağabeyi ziyaret ettik. Işınsu “Burası Yazarlar Birliği değil, Erkek Yazarlar Birliği” diye takılmış ve niye kadın yazarlar olmadığını sormuştu. O da gülümseyerek ve yakasız gömleğinin iki yakasını bir araya getirerek cevap vermişti. Demirel'in meşhur “Petrol vardı da biz mi içtik?” sözüne benzer bir açıklamaydı. * Çok sık görüşemezdik ama Mehmet Ağabey, her zaman sevdiğim saydığım ve çalışma temposuna hayran olduğum biriydi. Vefatından bir gün önce Güray Süngü, Mustafa Sarı ve Fahri Tuna ile Süleymaniye'de buluştuğumuzda Mehmet Ağabeyin sağlığı hakkında konuşmuştuk. Mustafa Hoca pek iyi olmadığını söyledi. Ertesi gün vefat haberini aldık. Cenabı Allah rahmet eylesin. Taceddin Dergâhı, bir sevdiğimizi daha bağrına bastı. * Bazı programlarda bir araya geldik. Seyrek olarak Ankara'ya gittiğimizde yanına uğradık. Birkaç gezide buluştuk. 70. yaşında ona karşı vefa göstermek anlamına gelen bir programda bulunmakla da kendimi bahtiyar sayarım. * Yedi sene önceydi. 2017 Kasım'ında “Kültüre adanmış bir ömür: D. Mehmet Doğan ile İstanbul'da iki gün” başlıklı program, İstanbul Kültür A.Ş. ile TYB İstanbul Şubesi tarafından düzenlenmiş ve İl Millî Eğitim Müdürlüğünce de desteklenmişti. Nurullah Genç, Sadık Yalsızuçanlar, A. Ali Ural, Bekir Soysal, Muzaffer Doğan, Mustafa Özçelik, Şeref Akbaba, Recep Garip, Bahtiyar Aslan, Özcan Ünlü, Mehmet Şeker, Fahri Tuna, Selvigül K. Şahin, Mehtap Altan, Zeynel Beksaç, Bünyamin Yılmaz, Yakup Çelik gibi
D. Mehmet Doğan Hakk'ın rahmetine kavuştu. Mekânı cennet olsun. Ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. Onu ilk nerede tanıdığıma dair aradığım zihnî surette, 1978 yılındaki Ankara'nın Hatay sokağı öne çıkıyorsa da, onu çok daha önce gıyaben tanıdığıma eminim. Zafer çarşısındaki Dergâh kitabevinden, Hareket dergisinin IV. (Ocak 1966-Mart 1977) döneminden mesela… Bir de Batılılaşma İhaneti (1975) adlı ilk kitabı var elbette. '80 kuşağını, resmî tarihe karşı güçlü bir sivil itirazın en etkili ilk cümleleriyle buluşturan o Batılılaşma İhaneti… Tanışmamızda Hatay sokağın daha fazla öne çıkması sanırım, Başkan Odası'ndaki çalışma masasında kimileri açık duran onlarca sözlüğü hatırlamamdan olsa gerektir. Doğan'ın şahsında Batılılaşma İhaneti'ni milli bir kimliğin, bir münevverane duruşun beyanı olarak alırsak, Doğan Büyük Türkçe Sözlüğü'nü de inkılap veya devrim gibi süslü kelimelerle tanımlı olarak sistemin alfabe değişikliği ve onu izleyen kavmiyet diline dönme savaşının hasarlarını giderme şuuru ve iradesi şeklinde değerlendirebiliriz. Hatay sokağın öne çıkmasını zikrettiğim değerlendirmenin de etkisiyle daha önce yazmıştım. Demişim ki, “Benim iş yerim Ataç sokağındaydı. Yazarlar Birliği ise Hatay sokakta bulunuyordu. Yıl 1978-79. Öğle paydoslarının çoğunda Mehmet Çırık'la, Mevlüt Ceylan'la ya da merhum Ramazan Dikmen'le oraya takıldığımızı hatırlıyorum. Elbette oraya takılmaktan maksat D. Mehmet Doğan'la dar zamanda da olsa konuşmak içindi. Birliğe varır varmaz, onun uygun olup olmadığını düşünmeksizin hemen odasına girer, oturur ve ondan birkaç güzel cümleyi aklımızın bir köşesine yazmanın gayretinde olurduk. Mehmet Ağabey'i geniş masasının üstünde açılmış onlarca sözlüğün, ciltli kitapların içinde bulmamız ise alıştığımız bir durumdu.” Hem söz konusu hatırası hem dil şuuru ve iradesi cihetinden Doğan Büyük Türkçe Sözlük ilk basımının yapıldığı 1981 yılından son basımına kadar hep takibimde olmuştur. Zira o yeni kuşakların dil-kültür-edebiyat zevkiyle yetişmesine neden olan sözlüktü. Uydurukçacılığın gemi azıya aldığı, kültürel dilin imhası için kabile diliyle yazılan sözlüklerin dayatıldığı, Osmanlı Türkçesi'ndeki sözlüklerin tu-kaka edildikleri, sahaflardan bile kovuldukları bir zamanda çıka gelmişti "Doğan Büyük Türkçe Sözlük." Yaşamayanlar bilemezler o yılları. Bilenlerse Doğan Büyük Türkçe Sözlüğün aynı zamanda söz konusu duruma karşı asil bir itiraz olduğunu çok iyi bilirler. Doğan'ın şahsen kendisine, dil gayretine ve sözlüğüne duyduğum muhabbetten olsa gerek, 23. Basımı (2011) vesilesiyle yazdığım yazıda, onun yeni basımında "Kültürel Türkiye Türkçesi" esasında Osmanlı Türkçesi'nin alfabesini de ihtiva etmesini umduğumu söylemeye cesaret edebilmiştim. Nihayet, Osmanlıca Yazılışlı Doğan Büyük Türkçe Sözlük adıyla yayımlanan - Doğan'ın kıymetli imzasının da yer aldığı- 2020 tarihli 26. basımıyla söz konusu umudum da yerini bulmuş oldu.
DALTONLAR-2 / ÖLÜRSÜNÜZ OĞLUM Daltonlar, Barış Boyun, Volkan Reçber ve diğer hızlı gruplar... Cihan Ekşioğlu'na karşı hazırladıkları suikastin tüm detayları. Mehmet Ağar, Bilal Erdoğan ve oligark Botir Rahimov'un dahil olduğu bir hikaye. İddianamedeki detaylarla Daltonların farketmeden çarptıkları büyük kaya... Daltonlar Grubunu bekleyen son... Sedat Peker'in "ölürsünüz oğlum" sözü, Daltonlar için nasıl yürüyecek...
In the ever-evolving quest for effective cancer treatments, researchers are continuously exploring innovative combinatorial approaches that exploit the vulnerabilities of malignant cells. In a new study, researchers Benigno C. Valdez, Apostolia M. Tsimberidou, Bin Yuan, Yago Nieto, Mehmet A. Baysal, Abhijit Chakraborty, Clark R. Andersen, and Borje S. Andersson from The University of Texas MD Anderson Cancer Center unveiled a promising synergistic strategy for combating pancreatic cancer (a cancer known for its resistance to conventional therapies). On June 3, 2024, their research paper was published in Oncotarget's Volume 15, entitled, “Synergistic cytotoxicity of histone deacetylase and poly-ADP ribose polymerase inhibitors and decitabine in pancreatic cancer cells: Implications for novel therapy.” Full blog - https://www.oncotarget.org/2024/07/25/novel-triple-drug-combination-to-fight-pancreatic-cancer/ Research paper DOI - https://doi.org/10.18632/oncotarget.28588 Correspondence to - Apostolia M. Tsimberidou - atsimber@mdanderson.org Video short - https://www.youtube.com/watch?v=zwZVrAsdgE8 Sign up for free Altmetric alerts about this article - https://oncotarget.altmetric.com/details/email_updates?id=10.18632%2Foncotarget.28588 Subscribe for free publication alerts from Oncotarget - https://www.oncotarget.com/subscribe/ Keywords - cancer, decitabine, HDAC inhibitors, pancreatic cancer, PARP inhibitors, synergistic cytotoxicity About Oncotarget Oncotarget (a primarily oncology-focused, peer-reviewed, open access journal) aims to maximize research impact through insightful peer-review; eliminate borders between specialties by linking different fields of oncology, cancer research and biomedical sciences; and foster application of basic and clinical science. Oncotarget is indexed and archived by PubMed/Medline, PubMed Central, Scopus, EMBASE, META (Chan Zuckerberg Initiative) (2018-2022), and Dimensions (Digital Science). To learn more about Oncotarget, please visit https://www.oncotarget.com and connect with us: Facebook - https://www.facebook.com/Oncotarget/ X - https://twitter.com/oncotarget Instagram - https://www.instagram.com/oncotargetjrnl/ YouTube - https://www.youtube.com/@OncotargetJournal LinkedIn - https://www.linkedin.com/company/oncotarget Pinterest - https://www.pinterest.com/oncotarget/ Reddit - https://www.reddit.com/user/Oncotarget/ Spotify - https://open.spotify.com/show/0gRwT6BqYWJzxzmjPJwtVh MEDIA@IMPACTJOURNALS.COM
Devlet içinde uzun süredir devam eden bir hesaplaşma var. Bu hesaplaşma, devlet içindeki gruplaşmaların basit bir koltuk kavgası ya da çekişmesi olarak görülebilecek düzeyi çoktan aştı. Darbe girişimi, kalkışma iddiaları havada uçuşuyor. Yerel seçimlerden önce Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Yargıtay arasında ortaya çıkan krize, yerel seçimlerin ardından Ayhan Bora Kaplan mafyatik suç örgütü davasıyla polis teşkilatı ve MİT'in de dahil olduğu yeni bir kriz daha eklendi. MHP'nin üst düzey yöneticilerinin adının geçtiği Sinan Ateş cinayeti davası da Cumhur İttifakı içinde her an büyük ve yıkıcı bir deprem üretebilecek bir fay hattı niteliğine kavuştu. Yüksek yargıda kavga ertelendi, Can Atalay hapiste kaldı Bu süreç yaşanırken iki tarafın üzerinde en kolay anlaştığı konu, TBMM marifetiyle Can Atalay'ın dokunulmazlığının kaldırılması ile meselenin en azından kısa vadede yüksek yargının tasarruf alanından çıkartılması olmuştur. CHP'sinden İyi Partisi'ne düzen muhalefeti bu süreçte bir süre itirazda bulunduysa da hızla Can Atalay'ı unutmuş ve unutturmuştur. Oysa Can Atalay'ın partisi TİP, bu süreçte CHP'den başlayıp İyi Parti dahil Millet İttifakı partilerini gezerek “ortak strateji” üretmek için yoğun bir çaba sarf etmişti. Ayhan Bora Kaplan üzerinden Yerlikaya-Soylu kavgası: Kavga yatışıyor, pisliklerin üzeri örtülüyor! Kriz, iktidarın kendi iç mekanizmalarıyla soğutulurken, bu soğutma faaliyetinde Ali Yerlikaya da başat bir rol oynadı. Ayhan Bora Kaplan davası vesilesiyle ortaya saçılan ve iktidarın kalbine kadar uzanan kirli ilişkilerin ise şimdiden üstünü örtmeye başladılar. Sinan Ateş cinayeti bir iç hesaplaşmadan çok daha ötesidir Nihayet eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesiyle ilgili siyasi cinayet davası da Cumhur İttifakı'nın içinde büyük bir fay hattı oluşturmuş durumda. İşçi sınıfı tehlikeyi görmelidir. Geçmişten bugüne NATO kontrgerillasıyla iç içe olan bu faşist teşkilatın elinde Kemal Türkler gibi öncü sendikacıların, işçilerin, Kürtlerin, gençlerin kanı vardır. Mesele bir iç hesaplaşmanın açığa çıkarılması değildir, faşizm işçi sınıfının ve ezilenlerin karşısındaki en büyük tehdittir. İşçi sınıfının ve ezilenlerin sorunu, rejimin çatışan gruplarıyla değil, istibdad rejiminin kendisiyledir! Tüm bu gelişmeler bize rejimle ilgili çok somut bazı gerçekleri gösteriyor. Öncelikle bize izletilen bir düzen siyaseti tiyatrosu var. Halka sandığa gidip AKP'ye ya da CHP'ye oy vermekle bir şeylerin değişeceğine ya da iktidarın bu oylarla belirlendiğine dair koca bir yalan söyleniyor. Gerçek ise başka. Mevcut iktidar bir yarı-askeri rejime dayanıyor. İktidar, kimin kaç oy aldığına göre değil, kimin bu rejim içinde poliste, jandarmada, orduda ve bunlara ek olarak sokaklardaki mafyatik yapılar ve faşist çetelerden oluşan paramiliter örgütler üzerinde daha etkin olduğuna göre belirleniyor. Bu iktidar mücadelesinde iktidar ve muhalefet iç içe geçmiş durumda. Bazen bu kavga sertleşiyor. Ama biliyorlar ki Mehmet Ağar'ın deyimiyle tuğla çekilirse duvar yıkılır. Tuğlayı çekmeden, duvarı yıkmadan aralarındaki hesaplaşmayı yürütüyorlar. İşçi sınıfı ve emekçi halkımız bu gerçeği görmeli ve hangi çıkar çatışması dolayısıyla ortaya çıktığına bakmaksızın, gün yüzüne çıkan her gerçek kırıntısının peşinden gitmeli. İşçi sınıfının ve emekçi halkın bağımsız bir siyasal odağı kurulmalı, iktidarıyla muhalefetiyle bu düzenin pisliğine bulanmış siyasete bel bağlamadan tuğlayı çekmek ve duvarı yıkmak için bağımsız bir mücadele yürütülmeli.
BUFFALO, NY- June 5, 2024 – A new research paper was published in Oncotarget's Volume 15 on June 3, 2024, entitled, “Synergistic cytotoxicity of histone deacetylase and poly-ADP ribose polymerase inhibitors and decitabine in pancreatic cancer cells: Implications for novel therapy.” Histone deacetylase inhibitors (HDACi) can modulate the acetylation status of proteins, influencing the genomic instability exhibited by cancer cells. Poly (ADP ribose) polymerase (PARP) inhibitors (PARPi) have a direct effect on protein poly (ADP-ribosyl)ation, which is important for DNA repair. Decitabine is a nucleoside cytidine analogue, which when phosphorylated gets incorporated into the growing DNA strand, inhibiting methylation and inducing DNA damage by inactivating and trapping DNA methyltransferase on the DNA, thereby activating transcriptionally silenced DNA loci. In this new study, researchers Benigno C. Valdez, Apostolia M. Tsimberidou, Bin Yuan, Yago Nieto, Mehmet A. Baysal, Abhijit Chakraborty, Clark R. Andersen, and Borje S. Andersson from The University of Texas MD Anderson Cancer Center explored various combinations of HDACi and PARPi +/− decitabine (hypomethylating agent) in pancreatic cancer cell lines BxPC-3 and PL45 (wild-type BRCA1 and BRCA2) and Capan-1 (mutated BRCA2). “[...] we explored various combinations of HDACis and PARPis, with or without decitabine, in pancreatic cancer cell lines.” The combination of HDACi (panobinostat or vorinostat) with PARPi (talazoparib or olaparib) resulted in synergistic cytotoxicity in all cell lines tested. The addition of decitabine further increased the synergistic cytotoxicity noted with HDACi and PARPi, triggering apoptosis (evidenced by increased cleavage of caspase 3 and PARP1). The 3-drug combination treatments (vorinostat, talazoparib, and decitabine; vorinostat, olaparib, and decitabine; panobinostat, talazoparib, and decitabine; panobinostat, olaparib, and decitabine) induced more DNA damage (increased phosphorylation of histone 2AX) than the individual drugs and impaired the DNA repair pathways (decreased levels of ATM, BRCA1, and ATRX proteins). The 3-drug combinations also altered the epigenetic regulation of gene expression (NuRD complex subunits, reduced levels). “This is the first study to demonstrate synergistic interactions between the aforementioned agents in pancreatic cancer cell lines and provides preclinical data to design individualized therapeutic approaches with the potential to improve pancreatic cancer treatment outcomes.” DOI - https://doi.org/10.18632/oncotarget.28588 Correspondence to - Apostolia M. Tsimberidou - atsimber@mdanderson.org Sign up for free Altmetric alerts about this article - https://oncotarget.altmetric.com/details/email_updates?id=10.18632%2Foncotarget.28588 Subscribe for free publication alerts from Oncotarget - https://www.oncotarget.com/subscribe/ About Oncotarget Oncotarget (a primarily oncology-focused, peer-reviewed, open access journal) aims to maximize research impact through insightful peer-review; eliminate borders between specialties by linking different fields of oncology, cancer research and biomedical sciences; and foster application of basic and clinical science. Oncotarget is indexed and archived by PubMed/Medline, PubMed Central, Scopus, EMBASE, META (Chan Zuckerberg Initiative) (2018-2022), and Dimensions (Digital Science). To learn more about Oncotarget, please visit https://www.oncotarget.com and connect with us: Facebook - https://www.facebook.com/Oncotarget/ X - https://twitter.com/oncotarget Instagram - https://www.instagram.com/oncotargetjrnl/ YouTube - https://www.youtube.com/@OncotargetJournal LinkedIn - https://www.linkedin.com/company/oncotarget Pinterest - https://www.pinterest.com/oncotarget/ Reddit - https://www.reddit.com/user/Oncotarget/ Spotify - https://open.spotify.com/show/0gRwT6BqYWJzxzmjPJwtVh MEDIA@IMPACTJOURNALS.COM
Frankfurt'un en kalabalık sokağında başlatılan Ramazan ışıklandırması, başka kentlere de yansıdı. Müslümanlar genellikle bunu olumlu karşılarken, Hristiyan Almanlar'ın tepkisi daha çok olumsuz, çoğu çekincesini dile getiriyor. Radikal Müslümanlar ise ışıklandırmalar, takvim, mum, masa örtüsü gibi metalarla kutlanan Ramazanın, dolayısıyla İslamın popüler kültüre ait olup bozulmasından endişe ediyorlar. WDR Cosmo Türkçe, ışıklandırma inisiyatifini başlatan Frankfurt Belediyesi Meclis üyelerinden Mehmet Ağatay'a girişimini ve nasıl karşılandığını sordu. Mikrofonda Elmas Topcu ve Gökçe Göksu var. Von Gökce Göksu-Eberl.
Seguimos descubriendo "La playlist de Maika Makovski". Esta semana, canciones que nos llegan de Turquía. Escuchamos: Yali Yali (Nese Karabocek), Sari Çizmeli Mehmet Aģa (Baris Manço), Pepita de Majorca (Dario Moreno), Ursus (Mohama Saz), Şimarik (Tarkan) y Hal Hal (Nazan Şoray).Escuchar audio
Gazeteciler Sedat Bozkurt ve Çağrı Sarı, Politi-Cast programında siyaset gündemini masaya yatırdı. Siyasette kulis haberciliği değil, bilgiye dayalı gerçekleri öğrenmek isteyenler için... Muhalefete muhalefet eden siyaset biçimi... İYİ Parti Erdoğan'a karşı mı yoksa işini mi kolaylaştırıyor? Siyasette abla- kardeş ilişkisi.. Özgür Özel'in DEM Parti'ye dair iddiaları... DEM Parti'ye yöneltilen 'AKP ile görüşüyor musunuz' sorusundaki ısrar... CHP'de 'akraba, eş, dost' aday gösterildi... Erdoğan karşıtlığı muhalefetin kitlesini konsolide eder mi? CHP 1994 seçimindeki gibi bir süreç yaşayabilir... Tansu Çiller'in normal bir ülkede sokağa bile çıkamaması gerek... Mehmet Ağar yeniden sahnede...
#sedatpeker #BoğaçKaanMurathan #mafya Sedat Peker'in yerine yeni biri projelendirildi. Peker'in yetiştirdiği ama sonra hasım oldukları biri. Mehmet Ağar başta olmak üzere bu projenin sahiplerinin planı ve projelendirmesi hakkında tüm detaylar. Yeni Sedat Peker'e nasıl bir hikaye oluşturdular ve bu hikayeyi sokaklarda nasıl satıyorlar... Tüm detaylar bu videoda...
Bugün bültende, Ankara JİTEM davasında aralarında Mehmet Ağar ve Korkut Eken'in de olduğu tüm sanıklar hakkında çıkan beraat kararı yer alıyor. Buna ek olarak ise Uluslararası Booker Ödülü'nün yeni sahibi ve Nuri Bilge Ceylan'ın yeni filmi Cannes Film Festivali'nde izleyiciyle buluşması da bültende. Bugünün bülteni Reeder hakkında reklam içermektedir. Türkiye'nin yeni nesil teknoloji markası Reeder'ın toplumun kalkınması için kadınların hayatın her alanında rol alması gerektiği farkındalığıyla hareket ederek T.C. Millî Eğitim Bakanlığı ile hayata geçirdiği Kızlar Kodlar projesi hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
#seçim #leventgöktaş #hüdapar Erdoğan ilk turda yanına Hüdapar'ı almıştı, ikinci turda yanına Levent Göktaş'ın temsil ettiği gücü aldı. Aslında birbirinden farklı görünen tüm "derin abiler" Erdoğan'la aynı hizada buluştular ve maskeleri düştü. Doğu Perinçek, Soner Yalçın, Mehmet Ağar, Devlet Bahçeli, Alaattin Çakıcı, Hizbullah ve şimdi de Levent Göktaş.... Bu seçim tüm maskelerin düştüğü bir seçim oluyor. Hizbullahı savunan Hüdapar'ın ne olduğunu anlatmak için size İzzettin Yıldırım'ın katledilmesi olayını anlatacağım. BENİ TAKİP EDEBİLİRSİNİZ:
"Sarı çizmeli Mehmet Ağa" deyiminin anlamı nereden geliyor, hiç merak ettiniz mi? O halde dinleyin!
Delilerin Delisi Videoda Bir isim Düzeltme Trabzon Bam Bölge Adliyesi Başkanı Fatih Aksoy^^ 4.Video- Bu Videomuzun Adı 40 HARAMİLER #delilerindelisi Süleyman Soylu, Mehmet Ağar, Tolga Ağar, Ruşen Ekşi, Veysel Kadayıfçıoğlu, Metin Güneş, Mevlüt Çavuşoğlu, Egemen Bağış, Mustafa Doğan İnan, Nihat Özdemir, Nurettin Canikli, Hayati Yazıcı, Şaban Yılmaz, Tolga Ağar, Mücahit Arslan, Ali ihsan Arslan, Alican Kerimoğlu, Alp Delimollaoğlu, Murat Sancak, İzzet Yıldızhan, Mehmet Akarca, Osman Gökçek, Melih Gökçek, Köksal Öztürk
Sedat Peker'e dokundum Mehmet Ağar'dan cevap geldi
Mevcut iktidarın boğazına kadar battığı yolsuzluk ve rüşvet bataklığını, mafyayla iç içe girmiş devlet ilişkilerini, kontrgerilla cinayetlerini ifşa eden bir kampanya tam gaz devam ediyor. Son dönemde ortaya dökülen pislikler, iddialara adı karışan bazı Cumhurbaşkanlığı danışmanları aracılığıyla külliyeye doğru uzanmaya başlıyor. İlk dönemde bu iddialar bir suç örgütü liderinin iddialarıdır diyerek Süleyman Soylu ve Mehmet Ağar gibi isimlere sahip çıkan ve ardından karşı saldırıya geçen iktidar şimdi biraz daha fazla sıkışmış gözüküyor. Cumhurbaşkanından görevden affını isteyenlerin sayısı artmaya başladı. Affını isteyenler terfi bekliyor Sermaye Piyasaları Kurulu (SPK) eski başkanı Ali Fuat Taşkesenoğlu ile birlikte adı borsa yolsuzluğuna karışan Cumhurbaşkanı danışmanı Serkan Taranoğlu ve yine adı rüşvet, kara para aklama ve muhabbet tellallığı iddialarına bulaşan Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu üyesi Korkmaz Karaca sağlık sebepleriyle görevlerinden aflarını istediler. Yargılanmayacaklarını düşünüyorlar. Yargılamaya soruşturmaya kalkan olursa başka örneklerde olduğu gibi Adalet Bakanı'nın yönettiği Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu tarafından sürüleceğine inanıyorlar. Yıllar önce Bakara suresiyle alay edip, halkın dini duygularını istismar etmekle övündüğü bir telefon görüşmesi basına yansıyan Egemen Bağış'ın görevden affedildikten sonra şimdi Prag Büyükelçiliği ile ödüllendirilmiş olması, bu kişilere de benzer şekilde terfi edebileceklerini düşündürüyor. Devletin tepesinden başka yönde bir davranış olacağına dair herhangi bir emare de henüz görülmüyor. Geleceğimiz için “temiz eller” değil “nasırlı eller” gerek! Pislikleri ortaya saçanların kim olduğu ve hangi çıkarla bunu yaptıkları emekçi halk için önemlidir ama hiçbir şey gerçeğin üzerine gidilmesine mâni değildir. Çünkü emekçi halkın çıkarları sadece hakikatin ortaya çıkmasındadır. Kirli pazarlıkta yeri de olmayan çıkarı da bulunmayan emekçi halktır. Dolayısıyla hepsi gitsin diyecek ve tüm suçluları yargılayacak olan bir iktidar da emekçi halka dayanmak zorundadır. Bunun için sermayeden, devletten ve emperyalizmden bağımsız bir işçi sınıfı odağının siyasette var edilmesi zorunludur. Zincirli meclisten ve güdümlü yargıdan medet umulamaz. Türkiye geçmişte örnekleri çokça olan yalan ve riya dolu “temiz eller operasyonları” ile değil işçinin emekçinin kirli, paslı, nasırlı ellerinin siyaset masasına yumruk vurmasıyla temizlenebilir. Düzen dikiş tutmuyor devrimci siyaset gerek Sadece suçlular değil yasamasıyla, yürütmesiyle, yargısıyla bu kirli düzenden nemalanan ve bu düzeni aklayan herkes, örneğin üç maymunu oynayan milletvekilleri de, “emir kuluyuz” diyerek suçlara ortak olan memurlar da, yetkili ve sorumlu olduğu halde harekete geçmeyen savcılar da, TÜSİAD'çısı MÜSİAD'çısıyla tüm bu pisliğin içinde kasalarını dolduran patronlar da yargılanmalıdır. Düzen dikiş tutmuyor. Devrimci bir siyaset gereklidir. Türkiye'yi temize çıkaracak olan zincirsiz bir Kurucu Meclis ve emekçi halkın adaletidir!
Kendine Has Babylon Soundgarden uzun bir aradan sonra şehre geri dönüyor. 28-29 Mayıs tarihlerinde onlarca müzisyenin katılımıyla gerçekleşecek festivali Pozitif'ten Elif Cemal ve Mehmet Ağaoğulları'yla konuşuyoruz.
9 HAZİRAN 2021 DÜNYA TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR 68 - Roma İmparatoru Neron intihar etti. 1928 - Avustralyalı pilot Charles Kingsford Smith, uçağıyla ilk kez Büyük Okyanus'u aştı. TÜRKİYE TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR 1617 - Sultan I. Ahmet tarafından İstanbul'da adıyla anılan meydanda 1609-1616 yılları arasında Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa'ya yaptırılan Sultanahmet Camii ibadete açıldı. 1950 - Adnan Menderes, Demokrat Parti Genel Başkanlığına seçildi. 1980 - Altı ay içinde sekizinci kez devalüasyon yapıldı; Türk lirasının değeri yüzde 5,5-8,8 arasında düşürüldü. BUGÜN DOĞANLAR 1672- Rus Çarı Büyük Petro, dünyaya geldi. 1781 - İngiliz makine mühendisi (ilk buharlı lokomotif olan "Rocket"i tasarlayan) George Stephenson, doğdu. BUGÜN ÖLENLER 373 Suriyeli Deakon, din öğretmeni, teolog ve yorumcu, Suriyaniler Babası Efrem hayatını kaybetti. 1870 - İngiliz yazar Charles Dickens, vefat etti.
Cumhurbaşkanı bir suç örgütü liderinin açıklamalarını dikkate alanlara ateş püskürüyor . Ama esas yapılması gereken iddiaları araştıran bir komisyonun oluşturulması!!! Bundan şiddetle kaçınılıyor. Peker eski İçişleri Bakanı'nın oğlunun evinde çıkan para kasalarından giriyor, ünlenivermiş gazetecilerin mafya otellerinde beleş tatillerinden çıkıyor! O gazeteciler birden sırra kadem basıyor. Ortalık toz duman! Mehmet Ağar'ın Yalıkavak Marina'daki benzin istasyonunda mazot kaçakçılığını yönettiğini iddia ediyor, Süleyman Soylu ile ilgili iddiaları arşa değiyor. Medya patronlarının Türk milletinin milyarlarca lirasına ne şekilde el koyduğunu belgeliyor. Yetkililer susuyor. Demokratmış gibi yapan ülkelerden birinde olsak (Almanya İngiltere vs) en azından bir soruşturma komisyonu bağırsakları temizlermiş gibi yapardı. En azından birilerini yerinden oynatır belli bir kesimi rahatlatırdı. Burada o da yapılamadı. Bu bölümde Roma'dan bu yana devam eden mafyokrasiden bahsedeceğiz. Dinleyin...
Dans cette semaine en Turquie nous avons sous-titré trois extraits des vidéos du parrain du crime organisé Sedat Peker, qui accuse Erkan Yıldırım (le fils de l’ex premier ministre Binali Yıldırım) et Mehmet Ağar (ex ministre de l’intérieur) d’implications dans du narcotrafic. Il aussi donné sa version des assassinats de Kutlu Adalı et de Uğur Mumcu. Quand à Recep Tayyip Erdoğan, il a été critiqué sur ses propos concernant Meral Akşener.
Suç örgütü lideri Sedat Peker'in ve kardeşi Atilla Peker'in, Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı'nın öldürülmesinin arkasındaki isim olarak işaret ettiği Korkut Eken, Atilla Peker ile Kıbrıs'a gittiklerini doğrulayıp cinayet iddiasını reddederken, Adalı'nın gazetesi Yeni Düzen, Abdullah Çatlı'nın da Adalı'nın öldürüldüğü sırada olay yerinde olduğunu yazdı. İddiaya göre, olay yerinde bir dördüncü isim daha vardı.Yeni Düzen gazetesi yazarı Kanal Sim Genel Yayın Yönetmeni Sami Özuslu, dönemin Mağusa Adli Şube Amiri olan Tema Irkad'ın, Kutlu Adalı cinayetinde Çatlı ve 4'üncü bir kişinin daha bulunduğu yönündeki iddialarını yorumladı.Konuşa Konuşa'da Gülten Sarı'nın konuğu olan Özuslu, iddialarla ilgili değerlendirmelerde bulundu ve, "Kutlu Adalı cinayeti üzerinden 25 yıl geçti. O dönemle ilgili travmaların tamamını tekrar yaşıyoruz. Ortaya çıkan itiraflar ve ifadelerle cinayetin nasıl aydınlatılamadığı sorusuna yanıtım çok basit: Aydınlatılmak istenmedi, çünkü çok önemli mevkilere kadar ulaşabilecek bir planlı cinayetti bu" dedi.Özuslu şunları söyledi:"Kıbrıs Türkler bu tür infazları geçmişte de yaşadı. Dün yeni bir bilgi ortaya çıktı. Susurluk'tan sonra bu cinayeti Abdullah Çatlı'nın işlediği yönünde bir konsensus oluşmuştu. Çünkü, Kutlu Adalı'nın Kıbrıs'ta ordunun envanterinde olmadığı söylenen Uzi marka silahla öldürüldüğü tespiti vardı. Aynı yıl sonunda, kumarhaneler kralı Ömer Lütfü Topal cinayetinde de bu silahın kullanıldığı ve üzerinde de Abdullah Çatlı'nın parmak izleri olduğu söylendi. Ancak bu Susurluk'tan sonra, yani Abdullah Çatlı'nın Mehmet Özbay isimli kişi olduğu tespit edildikten sonra ortaya çıktı. Geçen aya kadar, 'cinayeti Abdullah Çatlı işledi, Çatlı da öldü ve dosya kapandı' diye bir bakış açısı vardı.Dosya şimdi yeniden açıldı. Tema Irkad'ı yakından biliyordum. Polisken de çok cesur işler yapıyordu. Emekli olduktan sonra da, yazılar yazarak olayların üzerine gitti. Bunlardan biri de Kutlu Adalı cinayetiydi. Bu nedenle çok baskı gördü, evi, arabası yakıldı. Silahlı çatışma yaşadı. Çok büyük baskı gördü. Komutanlarla tartışmaya girdi.Ama dün anlattığı hikaye, 2017 yılında kendisine yapılan bir itiraftan kaynaklandı. Dedi ki Irkad, 'Olay yerinde en az dört kişi vardı. Oradaki üç ismin, Abdullah Çatlı, Çatlı ile gelen Türkiye'den gelen ve tetiği çeken genç bir adam olduğunu söyledi ve diğeri de Hüseyin Demirci idi. O da birkaç yıl önce öldü. Demirci, 'Ben öldürmedim Adalı'yı' diyordu.Atilla Peker'in söylediklerinden sonra, artık orta yerde Türkiye'de isimler var. Kimler var: Mehmet Ağar, Atilla Peker ve Korkut Eken. Bunlara Galip Mendi ve yardımcısı Enver diye biri eklendi. İsimler artmaya devam ediyor.Mendi cinayetin işlendiği dönemde, burada albay olarak ve Sivil Savunma Teşkilatı başkanı idi. 2000 yılında Güvenlik Kuvvetleri Komutanı olarak geri döndü. Çok net. Mendi, AİHM'de ifade verdi. 17 yargıcın karşısına çıktı. Son bir haftada ortaya çıkan, Korkut Eken ve beraberinde Peker'in geldiğini yeni öğreniyoruz. Çatlı'yı biliyorduk da kendileri bunu hiç söylememişti. Mendi'nin o dönem AİHM'e bu bilgiyi vermediğini, sakladığını öğreniyoruz.Cevap verilmesi gereken soru şu: Korkut Eken, özel harekatçı bir MİT görevlisi olarak neden yanında Atilla Peker gibi birini getirsin ki. Atilla Peker bir devlet görevlisi değil ki..."
Suç örgütü lideri Sedat Peker'in ve kardeşi Atilla Peker'in, Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı'nın öldürülmesinin arkasındaki isim olarak işaret ettiği Korkut Eken, Atilla Peker ile Kıbrıs'a gittiklerini doğrulayıp cinayet iddiasını reddederken, Adalı'nın gazetesi Yeni Düzen, Abdullah Çatlı'nın da Adalı'nın öldürüldüğü sırada olay yerinde olduğunu yazdı. İddiaya göre, olay yerinde bir dördüncü isim daha vardı. Yeni Düzen gazetesi yazarı Kanal Sim Genel Yayın Yönetmeni Sami Özuslu, dönemin Mağusa Adli Şube Amiri olan Tema Irkad'ın, Kutlu Adalı cinayetinde Çatlı ve 4'üncü bir kişinin daha bulunduğu yönündeki iddialarını yorumladı. Konuşa Konuşa'da Gülten Sarı'nın konuğu olan Özuslu, iddialarla ilgili değerlendirmelerde bulundu ve, "Kutlu Adalı cinayeti üzerinden 25 yıl geçti. O dönemle ilgili travmaların tamamını tekrar yaşıyoruz. Ortaya çıkan itiraflar ve ifadelerle cinayetin nasıl aydınlatılamadığı sorusuna yanıtım çok basit: Aydınlatılmak istenmedi, çünkü çok önemli mevkilere kadar ulaşabilecek bir planlı cinayetti bu" dedi. Özuslu şunları söyledi: "Kıbrıs Türkler bu tür infazları geçmişte de yaşadı. Dün yeni bir bilgi ortaya çıktı. Susurluk'tan sonra bu cinayeti Abdullah Çatlı'nın işlediği yönünde bir konsensus oluşmuştu. Çünkü, Kutlu Adalı'nın Kıbrıs'ta ordunun envanterinde olmadığı söylenen Uzi marka silahla öldürüldüğü tespiti vardı. Aynı yıl sonunda, kumarhaneler kralı Ömer Lütfü Topal cinayetinde de bu silahın kullanıldığı ve üzerinde de Abdullah Çatlı'nın parmak izleri olduğu söylendi. Ancak bu Susurluk'tan sonra, yani Abdullah Çatlı'nın Mehmet Özbay isimli kişi olduğu tespit edildikten sonra ortaya çıktı. Geçen aya kadar, 'cinayeti Abdullah Çatlı işledi, Çatlı da öldü ve dosya kapandı' diye bir bakış açısı vardı. Dosya şimdi yeniden açıldı. Tema Irkad'ı yakından biliyordum. Polisken de çok cesur işler yapıyordu. Emekli olduktan sonra da, yazılar yazarak olayların üzerine gitti. Bunlardan biri de Kutlu Adalı cinayetiydi. Bu nedenle çok baskı gördü, evi, arabası yakıldı. Silahlı çatışma yaşadı. Çok büyük baskı gördü. Komutanlarla tartışmaya girdi. Ama dün anlattığı hikaye, 2017 yılında kendisine yapılan bir itiraftan kaynaklandı. Dedi ki Irkad, 'Olay yerinde en az dört kişi vardı. Oradaki üç ismin, Abdullah Çatlı, Çatlı ile gelen Türkiye'den gelen ve tetiği çeken genç bir adam olduğunu söyledi ve diğeri de Hüseyin Demirci idi. O da birkaç yıl önce öldü. Demirci, 'Ben öldürmedim Adalı'yı' diyordu. Atilla Peker'in söylediklerinden sonra, artık orta yerde Türkiye'de isimler var. Kimler var: Mehmet Ağar, Atilla Peker ve Korkut Eken. Bunlara Galip Mendi ve yardımcısı Enver diye biri eklendi. İsimler artmaya devam ediyor. Mendi cinayetin işlendiği dönemde, burada albay olarak ve Sivil Savunma Teşkilatı başkanı idi. 2000 yılında Güvenlik Kuvvetleri Komutanı olarak geri döndü. Çok net. Mendi, AİHM'de ifade verdi. 17 yargıcın karşısına çıktı. Son bir haftada ortaya çıkan, Korkut Eken ve beraberinde Peker'in geldiğini yeni öğreniyoruz. Çatlı'yı biliyorduk da kendileri bunu hiç söylememişti. Mendi'nin o dönem AİHM'e bu bilgiyi vermediğini, sakladığını öğreniyoruz. Cevap verilmesi gereken soru şu: Korkut Eken, özel harekatçı bir MİT görevlisi olarak neden yanında Atilla Peker gibi birini getirsin ki. Atilla Peker bir devlet görevlisi değil ki..."
The accusations levelled by the exiled mafia boss Sedat Peker regarding the Turkish deep state activities, political assassination of a Cypriot journalist and many other shocking revelations paint a very complicated picture for Turkey regarding its ruling coalition. The series of video revelations by Peker indicate that the Turkish state apparatus has been overtaken by several crime rings and mafia bosses at the same time, Ahval editor-in-chief Yavuz Baydar said in his Hot Pursuit podcast on Thursday. More than 100 million people, in Turkey and abroad, have locked eyes on the seven hour-long videos Peker released throughout May to understand both the current clash between the mob boss and Turkish interior minister Süleyman Soylu, and some of the past mysterious events Peker appears to be spilling beans on. Baydar said that Soylu had been instrumental in recent years in a plot to rise within the party with the help of “certain people tied to the underground world” including ruling Justice and Development Party (AKP) deputy Tolga Ağar, whose father Mehmet Ağar served as both the chief of police and interior minister in previous governments. Peker promised to set off further waves of political tsunami in a series of tweets on Wedneesday. The mobster’s allegations and threats seem to have rattled Turkish President Recep Tayyip Erdoğan and his government, as Peker starts to show signs that he could change direction and target the president directly.
Kobraların gündeminde bu hafta; Gezi direnişinin yıldönümünde açılan Taksim Camii, enine boyuna derinlemesine Sedat Peker ve anlattıkları, Mehmet Ağar, Uğur Mumcu, Binali Yıldırım ve oğlu, Venezuela'daya giden test kitleri, alınamayan peynirler, bu tartışmalara karıştırılmak istenen kadınlar, Sedat Peker'in iddiaları araştırılsın önergesini reddeden meclis, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Habertürk Tv deki “cevapsız sorular” programına katılan ve 143 dk boyunca iddiaları yanıtlayan Süleyman Soylu, bu dönemde yaşanan faili meçhul cinayetler, Güldal Mumcu, hedef ülkemiz, huzurumuz diyen Bahçeli, 23 dolar eden 200 lira, sokağa çıkma yasağı ihlallerinden toplanan paralar, şok eden ve artık tolere edemediğimiz açıklamalarıyla Derya Yanık, sürekli değişen aşı takvimi, seçim barajının düşürülmesini isteyen Akp, Kılıçdaroğlu'nu yanlış anlayan Fahrettin Altun, takdir toplayan açıklamasıyla Ekrem İmamoğlu, havaalanına taşınması planlanan tarihi eserler, Cumhurbaşkanı köşesinde; Meral Akşener'in Rize gezisi ile ilgili açıklamalar yapan Erdoğan, göreceğimiz daha kötü günlerimiz ve Beşiktaş'a yapılması planlanan camii var. Yeni bölüm yayında!
The accusations levelled by the exiled mafia boss Sedat Peker regarding the Turkish deep state activities, political assassination of a Cypriot journalist and many other shocking revelations paint a very complicated picture for Turkey regarding its ruling coalition.The series of video revelations by Peker indicate that the Turkish state apparatus has been overtaken by several crime rings and mafia bosses at the same time, Ahval editor-in-chief Yavuz Baydar said in his Hot Pursuit podcast on Thursday.More than 100 million people, in Turkey and abroad, have locked eyes on the seven hour-long videos Peker released throughout May to understand both the current clash between the mob boss and Turkish interior minister Süleyman Soylu, and some of the past mysterious events Peker appears to be spilling beans on.Baydar said that Soylu had been instrumental in recent years in a plot to rise within the party with the help of “certain people tied to the underground world” including ruling Justice and Development Party (AKP) deputy Tolga Ağar, whose father Mehmet Ağar served as both the chief of police and interior minister in previous governments. Peker promised to set off further waves of political tsunami in a series of tweets on Wedneesday. The mobster’s allegations and threats seem to have rattled Turkish President Recep Tayyip Erdoğan and his government, as Peker starts to show signs that he could change direction and target the president directly.
Kobraların gündeminde bu hafta; Gezi direnişinin yıldönümünde açılan Taksim Camii, enine boyuna derinlemesine Sedat Peker ve anlattıkları, Mehmet Ağar, Uğur Mumcu, Binali Yıldırım ve oğlu, Venezuela’daya giden test kitleri, alınamayan peynirler, bu tartışmalara karıştırılmak istenen kadınlar, Sedat Peker’in iddiaları araştırılsın önergesini reddeden meclis, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Habertürk Tv deki “cevapsız sorular” programına katılan ve 143 dk boyunca iddiaları yanıtlayan Süleyman Soylu, bu dönemde yaşanan faili meçhul cinayetler, Güldal Mumcu, hedef ülkemiz, huzurumuz diyen Bahçeli, 23 dolar eden 200 lira, sokağa çıkma yasağı ihlallerinden toplanan paralar, şok eden ve artık tolere edemediğimiz açıklamalarıyla Derya Yanık, sürekli değişen aşı takvimi, seçim barajının düşürülmesini isteyen Akp, Kılıçdaroğlu’nu yanlış anlayan Fahrettin Altun, takdir toplayan açıklamasıyla Ekrem İmamoğlu, havaalanına taşınması planlanan tarihi eserler, Cumhurbaşkanı köşesinde; Meral Akşener’in Rize gezisi ile ilgili açıklamalar yapan Erdoğan, göreceğimiz daha kötü günlerimiz ve Beşiktaş’a yapılması planlanan camii var. Yeni bölüm yayında! --- Support this podcast: https://anchor.fm/bosyapma/support
42 Dakika’nın bu özel bölümünde konumuz faili meçhullerle, uyuşturucu trafiğiyle, Çiller Özel Bürosuyla ve gündemin ortasına oturan sayısız iddiayla adı sürekli anılan, bütün bu olayların tam da göbeğinde olan bir isim: Mehmet Ağar. Onun üzerinden rutin dışına çıkan devleti ve o devletle yaşamaya mecbur kalan bizleri konuşacağız. Instagram: 42 Dakika
Programın perde arkasında neler yaşandı? Gazeteci İsmail Saymaz Son Tahlilde'de Onur Öncü'nün konuğu. Soruları sorduk, cevap alamadık. Ama cevabı da nasıl alacağız? Boğazına mı sarılalım, ne diyelim? Süleyman Soylu'nun Habertürk TV'deki heyeti 50 ila 100 arasındaydı. Reklam arasında Süleyman Soylu ile konuştuk. Soylu, ‘bir sürü soru sordun” dedi. Ben de dedim ki ‘soru sordum ama bir kısmını taş devrinden başlıyorsun' dedim. Süleyman Soylu Ak Parti içinde Tolfa Ağar ve Mehmet Ağar kliğini karşısına aldı...”
Sedat Peker, yayınladığı videolarda el yükseltmeye, izlenme rekorları kırmaya ve ülke gündemini sarsmaya devam ediyor. 7. Videoda yine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hedefte. Ancak Peker, Kutlu Adalı ve Uğur Mumcu cinayetinin ardında Mehmet Ağar ve Korkut Eken’in olduğunu, uyuşturucu kaçakçısı Behçet Cantürk, Hüseyin Baybaşin ve Savaş Buldan’dan para aldığını öne sürdü. 90’lardaki faili meçhullere dair de bir parantez açarken, Binali Yıldırım’ın oğlu Erkam Yıldırım’ın Venezuela üzerinden “yeni” uyuşturucu rotası”nu yönettiğini iddia etti.Mehveş Evin, mafya-polis-asker-işadamı-istihbarat ilişkilerini yıllardır takip eden araştırmacı gazeteci-yazar Cengiz Erdinç’le bu ağır iddiaları konuştu.İletişim Yayınları’ndan çıkan ve tekrar basımı beklenen “Overdose Türkiye”nin de yazarı olan Erdinç “Böyle ifşalar yapılınca soruşturmalar başlıyor, “babalar operasyonu” yapıldı deniyor çok azından sonuç çıkıyor. Şimdiye kadar ne öğrendiysek bu gibi çatışmalardan öğrendik. Çünkü bağımsız yargı yok. Gazeteciliğimizden de şüpheye düşüyorum” diyor. Peker gibi figürlere mafya da denilemeyeceğini, çünkü devletin aparatları olduğunu belirten Erdinç, Soylu’nun “gayrı nizami harp aparatı” demesinin aslında müthiş bir itiraf olduğunu vurguladı.Cengiz Erdinç ile Türkiye’deki uyuşturucu kaçakçılığının geçmişine, Bulgar mafyasıyla kurulan ilişkilerden “Rumların mallarına çökme” operasyonlarına da uzandık.* 1989’da İtalyan mafyasının eroin pazarından çekilmesiyle Türk, Kürt, Arnavut ve Sırpların çatışmaları bir dönüm noktasıydı. * Mehmet Ağar “Kürtlerden temizleme” vaadiyle geliyor ve cinayetler zinciri başlıyor. Behçet Cantürk’ten önce 42 kişi * Bundan 27 yıl önce, Hüseyin Baybaşin’in itirafları vardı, MİT raporuna girdi. Yenilir yutulur gibi değildi anlattıkları… Ağar’dan, yat limanlarından kaçakçılık yapıldığından o zaman anlatmıştı. * Savaş dönemleri zannedildiğinin tersine, bu işlerin kolaylaşmasını sağlar. * Sedat Peker’i kim kışkırttı ise bunları öngörüyor olmalıydı. Erdoğan’ın yanındaki “kötü”ler temizlenmek isteniyor dendi ancak bunu aşan bir durum var. Peker, Fas’a giderken gemileri yakmış belli ki. Geri dönmeyi düşündüğünü, bunun bir pazarlık olduğunu da sanmıyorum.
Organize suç örgütü liderliğinden hüküm giyen Sedat Peker, yurtdışından yayınladığı son videoda, 1993 yılında Türkiye’de gazeteci Uğur Mumcu ve 1996 yılında KKTC’de gazeteci Kutlu Adalı cinayetlerinin azmettiricileri Mehmet Ağar ve Korkut Eken’i işaret etti. Bu yayında, Kuzey Kıbrıs’ta yayınlanan ve Adalı’nın da yazarı olduğu YeniDüzen Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Cenk Mutluyakalı, Peker’in açıklamalarını ve Kutlu Adalı’nın 25 yıldır faili meçhul kalan cinayetiyle ilgili olayları değerlendirdi. Türkiye’nin etkin bir şekilde soruşturmadığı için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından tazminat ödemeye mahkum edildiği Kutlu Adalı cinayetinin, adaya Türkiye’den gelen unsurlarca işlendiğine dair zaten adada çok yaygın bir kanaat olduğunu hatırlatan Cenk Mutluyakalı, üstü örtülen bu olayla ilgili yeniden soruşturma açılabileceğini ancak sonuç alınabilmesi için Türkiye’nin işbirliği, emri ve onayı gerektiğini vurguladı.
“Sedat Peker’in açıklamaları dolayısıyla devlet-siyaset-örgütlü suç ilişkilerinin gündemdeki ağırlığı devam ediyor. Konu, devletin “meşru zor kullanma tekeli” ile yakından ilgili. Modern devlet, zor kullanma tekeline ancak hukuk düzeni içinde yani anayasa ile çerçevelenmiş bir düzene bağlı olarak sahip olabilir. Buna karşılık, geleneksel anlamda devletin meşruluğu, adalet içinde davranması ile mümkündür. Bunu anlatan metafor olarak “daire-i adalet”, devleti dünya bahçesinin duvarı olarak nitelemektedir. Türkiye’de modern devletin kuruluş süreci, geleneksel adalet anlayışıyla örülmüş duvardan, hukuk devleti duvarına geçiş olarak anlaşılabilirse, bu duvarın oluşmasındaki bir zafiyet bugünkü devlet-örgütlü suç ilişkisinde ortaya çıkmaktadır. Peker’in “Teşkilat-ı Mahsusa’nın sembolü yerde kalmaz” diyerek referans yaptığı bu zafiyet, devletin kendi içinde suç işleyen görevlilerin “cezasızlığı” ile de karşımıza çıkmaktadır. Devletin, kendi varlığını korumak için “istisnai” (olağanüstü) durumlarda hukuk dışına çıkabildiği doğrudur. Ancak modern devlette bu istisnai durumlar da hukukla düzenlenmektedir. Türkiye’nin sorunu, istisnai durumların istisna olmaktan çıkıp olağan dönemdeki hukukun üstünlüğünü de tahrip etmesidir. Peker’in iddialarının aydınlatılması bu açıdan önemlidir. Şimdi, geçmişte Uğur Mumcu cinayeti bağlamında Mehmet Ağar’a atfedilen ‘Bir tuğla çekilirse duvar çöker, altında kalırız’ sözünün üstüne gitmek ve bütün karanlık ilişkileri aydınlatmak zamanı değil midir? Tuğlayı çekmenin zamanı hala gelmemiş midir?” Prof. Dr. Levent Köker, Hukuk ve Demokrasi’de yorumluyor…
Sinema eleştirmeni, yazar ve gazeteci Mehmet Açar ile onun hem sinemayla hem de yazıyla, kültür sanat gazeteciliğiyle ilişkisini konuştuk. Ama dahası da var... Niye bazı tür filmler, bazı dönemlerde daha çok sevilir? Bilinç dışının-rüyaların sinemayla ilişkisi nasıldır? Popüler sinema bir ülke halkı hakkında neler söyler? Eleştiri kültürü, Türk sineması, çevrim içi platformlar ve sinema filmi gibi değerlendirilmesi gereken yeni dönem diziler... Keyifli bir yayın sizleri bekliyor.
Fikri Doğan'ın kaleminden bir Mehmet Ağar portresi...
Organize suç örgütü lideri bir başka deyişle mafya babası Sedat Peker, ailesine ve yakınlarına yönelik operasyonlar düzenlenmesi üzerine Youtube da peş peşe videolar yayınlamaya başladı. Sedat Peker geçmişte ve günümüzde iktidarlarla ilişkilerini itiraf ediyor ve operasyonlar nedeniyle tehditler yağdırıyor. Eski içişleri bakanı Mehmet Ağar ve şimdiki içişleri bakanı Süleyman Soylu Sedat Peker'in adını andığı politikacılar. Dubai'de olduğunu söyleyen Sedat Peker'in ortaya attığı iddialar tatışılıyor, ancak bir soruşturma açılmıyor. Audio : Rahmi Yıldırım ile söyleşi
Sedat Peker'in ağır suçlamaları karşısında yargı neden sessiz? Mehmet Ağar konuşunca daha da mı battı? Yalıkavak Marina'ya el koyanlar kimler? Mübariz Mansimov neden korkuyor? Ahval Genel Yayın Yönetmeni Yavuz Baydar, Türkçe editörü Ergun Babahan ve İngilizce editörü İlhan Tanır Editör Masası'nda konuşuyor.
Sedat Peker, Mehmet Ağar, Süleyman Soylu kavgası büyüyor | Çıkış Yolu, Ekrem Dumanlı, Levent Kenez by Tr724
Sedat Peker'in ağır suçlamaları karşısında yargı neden sessiz? Mehmet Ağar konuşunca daha da mı battı? Yalıkavak Marina'ya el koyanlar kimler? Mübariz Mansimov neden korkuyor? Ahval Genel Yayın Yönetmeni Yavuz Baydar, Türkçe editörü Ergun Babahan ve İngilizce editörü İlhan Tanır Editör Masası'nda konuşuyor.
Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen, suç örgütü lideri Sedat Peker’in açıklamaları, eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın Peker’in iddialara verdiği yanıt, ittifaklar ve erken seçim ihtimali ile ilgili Medyascope’un sorularını yanıtladı. Ekmen, Sedat Peker’in açıklamalarından sonra hem Türkiye Büyük Millet Meclisi hem Devlet Denetleme Kurumu hem de savcılıkların soruşturma başlatması gerektiğini söyledi. Mehmet Ağar’ın, “Biz görev almasak mafya çökerdi” açıklamasını da değerlendiren Ekmen, “Aslında ‘Biz çökmeseydik, mafya çökecekti’ demek istiyor. Bunu demesi ülkedeki kamu düzeninin ne kadar çöktüğünü gösteriyor. Maalesef Türkiye her açıdan 1990’lı yıllara döndüğünü gösteriyor” dedi.
Kimler kimlerle yan yana durumunu aşalı çok oldu. Devlet, kirli bir mafya ortaklığını yürütüyor. Sıradan kişilerden söz değil, orgenerallerden, bir dönem içişleri bakanı olanlardan ve şu sırada vekillik yapan mahdumlarından söz ediyoruz. Mehmet Ağar, Uğur Mumcu cinayetinden sonra bir tuğla çekersem, duvar yıkılır demişti. Artık tuğla değil de, kurdukları duvara hep birlikte yalpalıyorlar. Yıkıldı yıkılıyor.
Sesli Köşe-İsmail Saymaz-'"Mehmet Ağar'ın ricasıyla Pensilvanya'ya gittik"'
Organize suç çetesi lideri Sedat Peker'in açıklamalarını Ali Abaday ile Gündem-Siz'de değerlendiren Arzu Yıldız, Peker'in uyuşturucu konusunu açmasının kasıtlı olduğunu söyledi. "Uluslararası soruşturma konusu sadece uyuşturucuda olur" diyen Yıldız, bu açıklamalar ile Mehmet Ağar'ın artık uluslararası alanda uyuşturucu baronu olarak dosyalara geçtiğini öne sürdü.
Sedat Peker bu sabah Youtube’da yayınladığı “Derin Devletçiler, Pelikancılar; Bir Tripoda, Bir Kameraya Yenileceksiniz” başlıklı üçüncü videosunda Mehmet Ağar, oğlu AKP milletvekili Tolga Ağar ve Pelikancılar dediği gruba yönelik suçlamalarını sürdürdü. Peker’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’a saygı ve sevgisini vurgulamaya özen gösterdiği video Türkiye’deki “derin devlet” yapılanması hakkında yeni bilgi ve ipuçları sunuyor.
Bahadır Özgür, suç örgütü lideri Sedat Peker'in yayınladığı bir videoda Mehmet Ağar hakkında söylediklerini Medyascope’a değerlendirdi. Özgür, “Sedat Peker ve Mehmet Ağar ikilisi arasındaki çatışma, Azeri oligarkların Türkiye’deki yatırımlarının sadece suç ekonomisini ilgilendiren küçük bir kısmı. Burada iktidar ve siyaset ayağını da ilgilendiren milyarlarca dolar büyüklüğünde bir ağdan bahsediyoruz” şeklinde konuştu.