Podcasts about rumlar

  • 38PODCASTS
  • 71EPISODES
  • 29mAVG DURATION
  • 1MONTHLY NEW EPISODE
  • Dec 31, 2024LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about rumlar

Latest podcast episodes about rumlar

Ahşaptan Betona, Mecidiyeden Jetona
İstanbul Rumlarının Yortu hazırlıkları

Ahşaptan Betona, Mecidiyeden Jetona

Play Episode Listen Later Dec 31, 2024 23:30


Kış hazırlıkları içerisindeki İstanbul Rumlarının Yortu hazırlıklarına göz atıyoruz.

Ahşaptan Betona, Mecidiyeden Jetona
İstanbul Rumlarının Yortu hazırlıkları

Ahşaptan Betona, Mecidiyeden Jetona

Play Episode Listen Later Dec 31, 2024 23:31


Kış hazırlıkları içerisindeki İstanbul Rumlarının Yortu hazırlıklarına göz atıyoruz. 

Yeni Şafak Podcast
Yusuf Dinç - Sermayedar geliştirirken neden yerli milli bağları kopartıyoruz?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 5, 2024 5:09


Türkiye'nin en derin sorunu yerli-milli sermaye sorunudur. Bu sorunun kökenine inmemiz lazım. Kökenine inmek ve çözmek lazım. Sermayedar geliştirirken yerlilik millilik kaygımız kıvamını hiç bulamadı. Osmanlı'dan beri bulamadı. Önce Museviler, sonra onlar gidip Rumlar, sonra Rumlar da gidip Ermeniler sermayedar olarak öne çıktı. Bunlar bugünkü anlamıyla vatandaş olduklarından yerli-milli değillerdi demiyorum ama yükünü tutan gitti işte. Türklerin genel karakteri devletin şerefli pozisyonlarında olmaktan başkasını kendisine layık görmüyordu. (Bugün de hala biraz böyledir.)

Yeni Şafak Podcast
AYŞE BÖHÜRLER - Ötekine Yapması Gerekeni Söyleme Alışkanlığı

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 6, 2024 5:57


Rum bir arkadaşım, “Benim hangi iltifatla büyüdüğümü biliyor musun?” diye sormuştu. “En entelektüel arkadaşlarımın, ‘Ben Rumlarla büyüdüm' demesiyle…” (Rumları senden iyi tanırım iç sesiyle). Ben de ona, “Benim teyzem de başını örterdi ama...” iltifatına hayli mazhar olduğumu söylemiştim. (Sadece yaşlı kadınların başörtülerinin mazur görüldüğü iç sesiyle...) Kendisinden olmayanı onaylanmak için nasıl olması gerektiğini öğütleyen ifade biçimlerinin içinde mizah taşıdığını düşünmüşümdür hep. Hayatımda hiç seküler birine nasıl seküler olması gerektiğini söylemedim. O, seçtiği yolu zaten benden iyi biliyordur diye düşünürüm. Fakat bizim kaderimiz mi böyle, yoksa kimliğimizi yeterince ifade edemiyor muyuz bilmiyorum ama daima bizim seçtiğimiz yoldan gitmeyenlerin bize nasıl inanmamız gerektiğini öğretmelerine muhatap olmuşuzdur. Ertuğrul Özkök; Sibel Eraslan ve benim yazılarımızla ilgili yazdığı yazıda onlardan biri olmaya devam ettiğini gösterdi. Ertuğrul Özkök bu ülkenin yakın tarihinde “başbakan seçebilecek” kadar büyük bir gücün sahibi olarak tanınır. Gerçekte öyle değildiyse bile en azından bu algının yerleşmesine bizzat kendisi yardımcı olmuştur. İyi bir örnek verebilirim; 1998 yılında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel bir gazeteci grubuyla yurt dışına çıkmıştı. Seyahat boyunca Ertuğrul Özkök'ün fotoğrafları her zamanki gibi Cumhurbaşkanı'ndan çok daha fazla ilgi çekmişti. Heyet döndüğünde Yeni Yüzyıl gazetesinin manşeti şöyleydi: “Ertuğrul Özkök yurda döndü.” Zamanın Başbakanı Tansu Çiller istediği için bıyığını kesen ve aynı zamanda Tansu Çiller istemediği halde mayolu fotoğraflarını yayınlayan şakacı birinden söz ediyoruz. Tıpkı Ertuğrul Özkök gibi ben de zaman zaman çeşitli sorular sorarım kendime? Ahmet Kaya yaşıyor olsaydı ve zaman zaman Kürt şarkıcılara ilgisini yazan bugünkü Ertuğrul Özkök'ü görseydi, ona ne sorardı? Özkök hiçbir şeye kızmaz, kin tutmaz, yeni şartlara kolayca uyum gösterir. Ve her zaman iyi yerler edinir. İktidar değiştiğinde AK Parti Genel Merkezi'nin önünde Erdoğan tarafından kabul edilebilmek için gece çok geç saatlere kadar usanmadan beklediğini hatırlarım. Bu arada Özkök'ün yazısında en hoşlandığım bölüm, kuşkusuz Eraslan'ı ve beni kahraman bulduğu satırlardı. Bizi kahraman olarak tanımladığı için değil, bu takdirden hiç haberimiz olmadığı için… Çünkü sözünü ettiği dönemde Özkök'ün değil bizi kahraman bulmak, bir insan hakları mücadelesi verdiğimizi düşündüğünden bile haberimiz yoktu. Zamanın ruhuna uyarak, bu düşüncesini kamuoyundan titizlikle saklamıştı. Çok merak ediyorum; acaba AK Parti bu kadar güçlü bir iktidar olmasaydı yine aynı iltifatlara mazhar olacak mıydık?

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Rum Suresi 1-20 Tefsiri Ali Kucuk N084 M030

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later May 18, 2024 57:59


*30 RUM SÛRESİ MEALİ 1-20 N084 M030 Mekke'nin sonlarına doğru nazil oldu. 60 Ayettir. Putperest İran'lılara karşı ehli kitap Rumların başarısı müminleri sevindirdiği anlatılmakla, bizlere de mesaj verilmekte. Eşimiz, dillerimiz, renklerimiz her şeyimiz Rabbin varlığını, birliğini anlatmakta. Bol verdiğinde şükretmemiz, az verdiğinde sabretmemiz gerektiği anlatılmakta. Tarihi eserlerin araştırılması ve gerçeklerin ortaya çıkması ve ibret almamız istenmekte. Kendi malımıza ortak istemediğimiz gibi, Allah'ın da mülkünde ortağı olmadığı, önemle vurgulanmakta. Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı ile. 1 Elif Lâm Mîm. 2 Rumlar yenildiler. 3 Bu yenilgiden sonra onlar, en yakın bir yerde galip gelecekler. 4 Birkaç sene içinde, önünde sonunda emir Allah'a aittir. O gün mü'minler sevinecekler. 5 Allah'ın yardımına (sevinecekler). O dilediğine yardım eder. O Aziz'dir, Rahîm'dir. 6 Bu, Allah'ın va'didir. Allah va'dinden dönmez. Ancak birçoğu bilmezler. 7 Onlar, dünya hayatının görünen tarafını bilirler. Onlar âhiretten gafildirler. 8 Onlar, kendi kendilerine düşünmediler mi ki, Allah gökleri ve yeri ve ikisi arasında olanları hak (hikmet) ile ve belirli sûreyle yaratmıştır. Şüphesiz insanlardan birçoğu Rablerine kavuşmayı inkâr ederler. 9 Yeryüzünde dolaşıp onlardan öncekilerin akıbetinin nasıl olduğuna bir bakmazlar mı? Onlar, kendilerinden daha kuvvetli idiler. Yeryüzünü kazıp bunlardan daha çok imar ettiler. Onlara peygamberleri beyyinelerle geldiler. Allah onlara zulmetmedi. Ancak onlar kendilerine zulmettiler. 10 Sonra Allah'ın âyetlerini yalanlamaları ve o âyetlerle alay etmeleri sebebiyle kötülük yapanların sonu çok kötü oldu. 11 Allah önce yaratır, sonra onu (âhirette eski haline) döndürür, sonra da O'na döndürülürsünüz. 12 Kıyamet saati geldiği gün, suçlular ümitlerini keserler. 13 Allah'a ortak koştuklarından onlara şefaatçı da yoktur. Ortak koştukları (putları) nı da inkar edeceklerdir. 14 Kıyamet saati geldiği gün, onlar, darmadağın olurlar. 15 İman edip, salih amel işleyenler, onlar bir bahçede ağırlanırlar. 16 İnkâr edip âyetlerimizi ve âhiretteki buluşmayı yalanlayanlara gelince, işte onlar azabın içine getirilecekler. 17 O halde akşama erdiğinizde, sabaha kavuştuğunuzda tesbih Allah'adır. 18 Günün sonunda da, öğleye geldiğinizde, de ki göklerde ve yerde hamd O'na aittir. 19 O diriyi ölüden çıkarır, ölüyü diriden çıkarır. Öldükten sonra yeryüzünü O diriltir. İşte siz de böylece çıkarılacaksınız. 20 Sizi topraktan yaratması O'nun âyetlerin (mucizelerin) dendir. Sonra birden siz, (her tarafa) yayılan insanlar oluverdiniz. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/rum-suresi-1-20-tefsiri-ali-kucuk

Cevheri Güven
CÜBBELİ AHMET BELGESELİ

Cevheri Güven

Play Episode Listen Later Apr 30, 2024 52:43


CÜBBELİ AHMET BELGESELİ Cübbeli Ahmet isimli Ahmet Mahmut Ünlü çok çarpıcı bir hayata sahip. Silahların patladığı, lüksün oluk oluk aktığı, taht savaşlarının yaşandığı, devletle iç içe, kasetlerin patladığı bir hayat bu. İsmailağa ya da Çarşamba cemaati devlet tarafından Rumların yoğun olduğu bölgeye yerleştirildikten sonra biçilen misyonda çeşitli güçlerin eli hep bu cemaatin üzerinde oldu. Şuan cemaati ele geçirmek için üç ana güç mücadele içerisinde. Cübbeli burada bir aktör değil, bu güçler arasında dönüşümlü olarak kullanılan bir figür. Lider adaylarının öldürüldüğü bu kavga, hiçbir zaman kolay olmadı. Cübbeli Ahmet'in hayatı, bir bedende taşıdığı iki adam, renkli kişiliği, skandalları ve içine girdiği karışık ilişkileriyle hayatının tam biyografisi-belgeseli...

Yeni Şafak Podcast
ÖMER LEKESİZ - PEYGAMBERLER NESEBİMİZ, SEFERİMİZ VE MENZİLİMİZDİR

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Feb 17, 2024 5:26


Önceki yazımızda meallerini zikrettiğimiz iki ayete (Hucurat 49/13; İsra 17/15), şunları ilave etmeliyiz: “Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz.” (İsra 17/15) “İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah'ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah'tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.” (Rad 13/11) Bu ayetlerdeki emirlerin terki ve belirlenen hadlerin aşılması, diğer bir söyleyişle “şeylerin hakikatlerine uygun davranmak” şeklinde tanımayabileceğimiz adaletin Hak ve halk yönünden bozulması tek başına zulüm demek olduğundan, Allah fert ya da kavim olarak bu zulmü işleyenleri -Allah'ın affını talep etmedikleri, bilakis kötü hallerindeki azgınlıkta inat ettikleri takdirde- cezasız bırakmaz. Dolayısıyla her fert ve her kavim kendi karar ve eyleminin rehinidir; kendi niyet ve fillerindeki kötülüğe karşı kötülüğün ya da iyiliğe karşı iyiliğin Allah tarafından (dünyada ya da ahirette ya da ikisinde birden) verilmesi O'nun el-Hakem, el-Adl sıfatları gereğince zorunludur. Tarihimizi kuran ikinci esasın yani nübüvvetin hakikati ilkin burada ortaya çıkar. Allah insana insanlığını, Kendisi'nin ortağı bulunmayan tek bir ilah oluşunu, ferdi ve toplumsal yayıştaki ilahi kuralları tebliğ etmek üzere gönderdiği peygamberlerle yeniden ve yeniden hatırlatır. Kavimler peygamberlere ve getirdiklerine iman ettikleri takdirde kurtuluşu, onları inkar ettikleri takdirde ise cezalandırılmayı kendi adlarına satın almış olurlar. İşte peygamberlerle tanımlı ve iki yönlü satın alış, (peygamberler, kavimler ve devirler itibariyle) bizim insanlık tarihimizi teşkil eder. Bu tarihi, tabanıyla eş olan kenarların her birine diğer kenara paralel olacak şekilde doğru parçalar çizildiğinde yine ikizkenar üçgenler elde edilmesi özelliğine sahip bulunan ikizkenar üçgen benzetmesiyle açacak olursak, tümü ed-Din'e ait olan bu üçgenin tepe noktasında Hz. Âdem ile Havva, içindeki ikizkenar üçgenlerde de onun şeriatını hem tekrarlayan hem de yenileyen diğer peygamberler yer alır. Peygamberimiz Aleyhisselâm ise onların tamamını ihata eder. Kur'an'da insan neslinin devamı ve dolayısıyla boyların ve kabilelerin taksiminde iki peygamber işaretlenmiştir: Hz. Nuh (a.s.) ile Hz. İbrahim (a.s.) Hz. Nuh'un kavmi helak edildiğinden “Onun (Nuh'un) neslini yeryüzünde kalanlar kıldık.” (Saffat 37/77) ve “Ona denildi ki: ‘Ey Nuh! Sana ve seninle birlikte bulunanlardan birçok ümmete bizden esenlik ve bereketlerle (gemiden) in. Daha birtakım ümmetler de olacak ki, biz onları (dünyada) yararlandıracağız. Sonra da bizden kendilerine elem dolu bir azap dokunacak.' (Hud 11/48) mealindeki ayetlerle hem İlahi bir vaat iletilmiş hem de yukarıda arz ettiğimiz şekliyle sünettulâhtaki işleyiş hatırlatılmıştır. Neslinin yer yüzünde kalanlardan kılınması nedeniyle Hz. Nuh ikinci ata olarak nitelenir ve Mesudî'nin Mürûc ez-Zeheb'inde (Trc.: D. Ahsen Batur, Selenge Yayınları, İstanbul 2014) detaylı bir şekilde anlattığı üzere hepimiz onun torunlarıyız. Zira gemiden Ham, Sam ve Yâfes adlı oğullarıyla birlikte inen Hz. Nuh, yeryüzünü bunlar arasında bölüştürmüştür. Oğullara göre bölgelerin ve kavimlerin taksimi (Taberi, Mesudî, Belazurî ve İbnü'l-Esîr'e göre) şöyledir: Ham: Nil'in batı ülkeleri; Siyahilerin atasıdır. Sam: Yemen, Hicaz, Suriye, Nil, Fırat, Dicle, Seyhan ve Fuyşun ırmağına kadar olan yerler; İrem, Araplar, Farslar, Amâlikler, Ken'anîler, Âd, Semûd, Cürhüm ve Rumların atasıdır. Yâfes: Feyşun ülkeleri; Türkler, Hazarlar ve Ye'cûc-Me'cûclerin atasıdır.

Acı, tatlı, mayhoş
Kutlama ve eğlencelik hedik

Acı, tatlı, mayhoş

Play Episode Listen Later Nov 15, 2023 2:54


#acıtatlımayhoş Buğday birçok kültürde yeni bir başlangıcı kutlamanın aracı. Anadolu'da "diş hediği", Ermeni sofrasında yılbaşında "anuş abur" gibi. Anadolu kültüründe kış gecelerinde de "eğlencelik hedik" yapılır. Aylin Öney Tan'la buğday hikayeleri - Buğday, Anadolu kültüründe "aşurelik buğday" dediğimiz haliyle çok kullanılıyor. Kışın bazen "eğlencelik hedik" olarak haşlanır, tuzlu veya tatlı yenir. Genelde hayatın önemli bir döngüsünü vurgulamak anlamı vardır, genelde başlangıcı vurgular. Örneğin aşure, Muharrem ayı başında, yani İslami takvimin birinci ayında yapılır. "Diş buğdayı" da, bebeğin ilk dişinin çıkmasıyla, mamadan katı gıdaya geçişinde yapılır. Ermeniler, noel ve yılbaşında mutlaka aşure benzeri "anuş abur" yaparlar. Kıbrıs Türkleri, yılbaşında bir nevi hedik gibi olan "golifa" yaparlar. Golifa da diğerleri gibi mutlaka paylaşılır. Rumlar ise cenazede helva gibi "koliva" yaparlar. Haşlanmış buğday hepsinde yeni bir döngüyü, yeni bir hayatı veya yeni bir başlangıcı kutsamayı sembolize eder.

NTVRadyo
Acı Tatlı Mayhoş - Kutlama ve eğlencelik hedik

NTVRadyo

Play Episode Listen Later Nov 15, 2023 2:53


#acıtatlımayhoş Buğday birçok kültürde yeni bir başlangıcı kutlamanın aracı. Anadolu'da "diş hediği", Ermeni sofrasında yılbaşında "anuş abur" gibi. Anadolu kültüründe kış gecelerinde de "eğlencelik hedik" yapılır. Aylin Öney Tan'la buğday hikayeleri - Buğday, Anadolu kültüründe "aşurelik buğday" dediğimiz haliyle çok kullanılıyor. Kışın bazen "eğlencelik hedik" olarak haşlanır, tuzlu veya tatlı yenir. Genelde hayatın önemli bir döngüsünü vurgulamak anlamı vardır, genelde başlangıcı vurgular. Örneğin aşure, Muharrem ayı başında, yani İslami takvimin birinci ayında yapılır. "Diş buğdayı" da, bebeğin ilk dişinin çıkmasıyla, mamadan katı gıdaya geçişinde yapılır. Ermeniler, noel ve yılbaşında mutlaka aşure benzeri "anuş abur" yaparlar. Kıbrıs Türkleri, yılbaşında bir nevi hedik gibi olan "golifa" yaparlar. Golifa da diğerleri gibi mutlaka paylaşılır. Rumlar ise cenazede helva gibi "koliva" yaparlar. Haşlanmış buğday hepsinde yeni bir döngüyü, yeni bir hayatı veya yeni bir başlangıcı kutsamayı sembolize eder.

Yeni Şafak Podcast
Yaşar Süngü - İyi ki Üsküdar var

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 15, 2023 4:34


19. yüzyıl sonlarında İstanbul'un nüfusu 1 milyon civarındaydı. 1885-86 nüfus sayımına göre yüzde 44 Müslüman, yüzde 18 Rum, yüzde 17 Ermeni, yüzde 5 Yahudi nüfus vardı. Yüzde 15'i ise yabancı ve bilinmeyen grubunda yer alıyordu. Bunların çoğunlukla Levantenler, yabancı tüccarlar ve misyonlar olduğunu tahmin edebiliriz. İstanbul her zaman kozmopolit bir dünya kentiydi. Müslüman nüfusun çoğunluk haline gelmesi, Birinci Dünya Savaşı sonunda yaşanan göçler ve olaylardan sonradır. 1914 nüfus sayımına göre Üsküdar'a bir göz atalım: Müslüman: 70.447, Rum: 19.832, Ermeni: 13.296, Yahudi: 6.836. Sosyal ve ekonomik hayat açısından baktığımızda; İstanbul genelinde Müslümanların yüzde 25,4'ü, Rumların yüzde 36,8'i, Ermenilerin yüzde 43'ü, Yahudilerin yüzde 31'i, Latinlerin yüzde 47,5'i ticaret ve sanayi ile uğraşıyordu. Bankacılık ve Borsa ile uğraşanların yüzde 95'ten fazlası yabancıydı. Bütün ülkede toptancı tüccarların yüzde 15'i, perakendecilerle birlikte sayarsak yüzde 25'i Müslüman Türk'tü. 1700 yılına ait bir belgede o tarihte sınava alınan tabip adaylarından beşinin Müslüman, beşinin Rum, on üçünün Yahudi olduğu görülüyor.  2003 yılında Üsküdar Belediyesi'nin öncülüğünde başlayan Üsküdar sempozyumları 2023 yılında da aynı verimlilikle devam ediyor. İlk sempozyumun koordinatörlerinden rahmetli Kemal Kahraman'ın 20 yıl önceki konuşmasında anlattıklarına bakalım; Hagop Mıntzuri'nin “Emirgan'daki Fırın Gitti” adlı hikayesinin bir bölümünde şöyle geçiyor: “Delirdin mi Nahabetyan? ‘Şarap başına mı vurdu' dedi Arhanyan. Nahabetyan'ın bacanağı olurdu. Zimar'daki Boğosyan'ın kızlarını almışlardı ikisi de. Arhanyan, Üsküdar'daki Şatır, Yeniçeşme, Kızlarağası, Tekkekapı fırınlarının sahibiydi. Ertesi sabah Nışan, Sılo'yu Üsküdar'a götürdü. Oradaki çarşının fırınlarını bizim yukarı köylüler işletirlerdi.”  Uluslararası bilim dünyasında adı ilk Türk atom mühendisi olarak geçen Üsküdarlı Profesör Ahmet Yüksel Özemre “Ah Üsküdar Ah” adını verdiği hatıra kitabında çocukluğundaki Üsküdar çarşısını anlatıyor. 1935 doğumlu olduğuna göre 1940-45 yıllarındaki Üsküdar'dan şöyle bahsediyor hocamız; Sobacı Levon Efendi, Kırtasiyeci Davit efendi, tuhafiyeci Dirdat efendi, eczacı Moiz efendi, eczacı Toma gibi birçok isme rastlıyoruz. Bu şahıslarla ilgili çocukluk anıları önemli belgeler niteliğinde. Üsküdar'ın en işlek tuhafiye dükkanlarının sahipleri şöyle sıralanıyor: Tekfor Efendi, İstepan Efendi, Zare, Haçik, Süleyman bey ve Şerafettin bey. Eczacı Moiz Efendi, İsrail kurulduktan sonra bu ülkeye göçüyor, daha sonra pişman oluyor ama İstanbul'a dönemiyor. 1935-55 yılları arasında İstanbul'daki en ünlü yayınevlerinden İnkılap Kitabevi kurucunun Garbis Fikri olduğunu öğreniyoruz. Özemre hoca 1927 yılı Üsküdar'ına ait bir olayı şöyle naklediyor. Komiser Hulusi Bey bir ev almak ister. Doğancılar'da Manastırlı İsmail Hakkı Sokak'taki bahçeli ev için 50 lira peşinat isterler. Hulusi Beyin 50 lirası yoktur. Üsküdar Çarşısı'ndan üzüntüyle geçerken, Manifaturacı Tekfor efendi, Hulusi beyi zorla dükkanına davet eder. Olayı öğrenince, çekmecesinden 50 lira çıkarıp ona verir; “Bunu lütfen ev hediyesi olarak kabul et” der. Bugün böyle bir komşuluk kendini mütedeyyin hakiki Müslüman olarak görenler arasında bile kalmadı.

Yeni Şafak Podcast
Bülent Orakoğlu - ABD'nin rüşvetçi ve casus senatörü Türk düşmanı Bob Menendez'i hangi güç...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 2, 2023 3:57


Yunan ve Ermeni lobilerine yakınlığı ile bilinen Türk düşmanı Bob Menendez ve eşinin merkezinde yer aldığı casusluk ve rüşvet skandalı ABD basınına bomba gibi düştü. Rüşvet aldığı gerekçesi ile ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanlığı'ndan geçici olarak ayrılan Menendez'in ‘casusluk' iddiası ABD gündemini sarsarken Yunan basınında ise tek gündem yine F-16'ların Türkiye ye satılıp satılmayacağı olmuştu. The Toc, Menendez'in istifasının Yunan ve Ermeni lobiler için ürpertici olduğunu öne sürdü. Modern Türkiye üzerine çalışan Brooklyn Koleji Profesörü Luis Fishman'ın açıklamalarına yer verilen haberde, O, Türkiye'nin Washington'daki en ateşli büyük rakiplerinden biri, F-16'ların satışını engelliyor. Bu Biden'ın işini kolaylaştıracaktır.” ifadeleri yer aldı. Flight Gr. İsimli haber sitesi “Menendez'in istifa kararı alması, Yunanistan ve Kıbrıs Rumları için büyük bir kayıp, bizi bu kadar destekleyen başka bir senatör yok. Erdoğan, Menendez'in istifasıyla zafer elde etti” yorumunda bulundu. ERDOĞAN'DAN, TÜRKİYE VE ABD DIŞİŞLERİ BAKANLARININ İŞ BİRLİĞİ YAPMASI MESAJI Öncelikle Türk İstihbaratı'nın duayen isimlerinden Mahir Kaynak'ı rahmetle anarken önemli bir istihbarat jargonunu ya da bir tespitini bir kez daha tekrar etmek isterim. Mahir Kaynak'ın şahane bir tespiti vardır: “Bir olay olduğunda, olayın failini bulmak istiyorsanız; olayın sonucunun kime yaradığına bakın. Bu olay kimin işine yarar? Bunu bilirseniz, bu işi kimin yaptığını da bilirsiniz.” Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Nahçıvan dönüşü uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada Türkiye karşıtlığı ile bilinen Bob Menendez ve eşinin Mısır'a ve aracılara imtiyaz sağlamak için ABD aleyhine casusluk yaparak binlerce dolar rüşvet aldığının ortaya çıkmasının ardından F-16 sürecinin hızlanabileceğine dikkat çekerek “Şimdi bu durumu fırsata dönüştürmekte fayda var. Bu konuda ABD'den artık net bir yanıt bekliyoruz.” şeklinde konuşmuştu. Başkan Erdoğan “Bizim, F-16'larla ilgili bu konuda en önemli sıkıntılarımızdan biri de ABD'li senatör Bob Menendez'in ülkemiz aleyhine faaliyetleriydi. Dolayısıyla, Dışişleri Bakanı'mız Hakan Fidan şu anda bu süreci yakından takip edecek. Zaten ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan üç-dört gün önce Amerika'da görüştüler. Bu görüşmeler hala devam ediyor.

Dünya Mirası Adalar
68. yıldönümünde 6-7 Eylül olayları

Dünya Mirası Adalar

Play Episode Listen Later Sep 5, 2023 27:15


68. yıldönümünde 6-7 Eylül olaylarını ve bugüne etkilerini İstanbullu Rumların Evrensel Federasyonu Başkanı Ord. Prof Nikolaos Uzunoğlu ile konuşuyoruz.

Mevlana Takvimi
KÜFÜR TEK MİLLETTİR - 06 AĞUSTOS 2023 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Aug 6, 2023 3:07


Acaba bize hiçbir dayanakları olmadan soykırım yaftalaması yapan ABD, AB, Rusya ve diğerleri, hiç tarihlerine baktılar mı? Çünkü tarihin yazdığı kadarıyla bu ülkeler soykırım bataklığında yüzmekteler. Bunların hiçbirinden söz edilmezken, 1915 tarihli tehcirin birçok ülke parlamentosunda soykırım olarak tanınmasının temelinde art niyet vardır! Kaldı ki 1915-1916 yıllarında 702 bin Osmanlı (Türk ve diğer müslümanlar) yer değiştirmiştir. 1500'lü yıllarda Afrika'dan ABD ve hıristiyan batı ülkelerine zorla götürülen milyonlarca Afrikalı'nın durumu soykırım tehciridir. Yola çıkarılanların üçte biri yolda ölmüştür. Ermeni tehciri tedbirsel tehcirdir. Ölenlerin sayısı en fazla 80 bindir. Birinci Dünya Savaşında Osmanlı hastalık sebebiyle 400 bin kayıp vermiştir. 1918'de İtalya'nın hastalık sebebiyle kaybı 178 bindir. Ölen 80 bin Ermeni'nin çoğu hastalık, gerisi açlık, eşkiya saldırısı ve yorgunluk sebebiyledir. Ermenilerin Doğu Anadolu'da katliam yaptığı 20 yer ve 100'den fazla toplu mezar vesikalarla sâbittir. Osmanlı tehcir esnasında Ermenilerin korunması için yanlarına jandarma vermiştir. Türkiye'deki arşivler soykırım iddialarını çürütmeye yeter de artar bile. Geçmişte Çarlık Rusya, sadece 1.5 milyon Çerkes'i Osmanlı topraklarına sürdü ve sürgün esnasında 500 bin kişi öldü. Rusya'nın Dağıstan, Çeçenistan, Abhazya ve diğer bölgelerdeki soykırımı 1.5 milyona dahil değildir. Neden hiçbir ülke Rusya'yı kınamıyor ve soykırım kararı almıyor? ABD'nin Kızılderili soykırımı dünya tarihinin en büyük soykırımıdır. Kaldı ki Osmanlı'nın “Millet-i Sadıka”sı olan Ermenileri, Osmanlı'ya isyâna teşvik eden ABD'li misyonerler ve onların açtığı okullardır. 1913'te ABD, 163 kilise, 450 okul açmıştır. 2. Dünya Savaşında ABD, 150 bin Japon asıllı ABD vatandaşını 6 bölgede kamplarda hapsetti. Evlerinden ve işlerinden yıllarca ayırdı. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Çekoslovakya, 3.5 milyon Alman'ı sürdü. Sürgün sırasında 243 bin Alman öldü. Rumlar, 1974 öncesinde Kıbrıs'ta soykırım yaptı. (Necati Özfatura, Basından Seçmeler)

Banu Avar ile Yorum
KIBRIS BARIŞ HAREKATI ve BUGÜN! - 20 Temmuz 1974

Banu Avar ile Yorum

Play Episode Listen Later Jul 20, 2023 6:39


KIBRIS BARIŞ HAREKATI ve BUGÜN! - 20 Temmuz 1974 Neredeyse yarım asır geçti üzerinden, yıl 1974 Türkiye Kıbrıs'taki katliama dur dedi. Adaya asker çıkardı. Harekâttan önce başkent Lefkoşa ortasından ikiye bölünmüştü. Magosa ve kırsal alanlardaki Türkler tam anlamıyla kuşatma ve tecrit altında yaşıyordu. Seyahat EDEMİYORLARDI. Ticaret ve üretim Rumların kontrolündeydi. Büyük yoksulluk ve yokluk içindeydiler. Baskınlar, suikastlar, adam kaçırmalar, dayak, şiddet, işkence ‘ADİ VAKA' SAYILIYORDU.Batılı devletler, 300 yıllık Osmanlı idaresinin ardından Kıbrıs'ın bir Rum adası olması için büyük gayret gösterdiler. Amerikan Başkanı Roosevelt, bu adayı elinde bulunduran gücün, Ortadoğu Kafkaslar ve Balkanları kontrol edeceğini söylemişti.YILLAR SONRA BİR BAŞKA AMERİKAN BAŞKANI BUSH “ORTADOĞUNUN ANAHTARI KIBRIS'TADIR” DEMİŞTİ.Avrupa Birliği Belgelerinde tek bir Cumhuriyetin adı geçmekteydi: Kıbrıs Cumhuriyeti! Adayı Rumlar temsil edecekti.Adanın yarısı Avrupa Birliği Hukuku ihlal edilerek Birliğe alınmış ve bir bütün olarak kabul edilmişti. “Sınırlar Arasında” belgeselini yaparken çeşitli ülkelerin en üst düzey yetkililerine aynı soruyu sormuş hep aynı sessizlikle karşılaşmıştım.“Avrupa Birliği Yasalarına göre problemli ülkeler birliğe kabul edilemez ama Kıbrıs'ta bu böyle olmadı. Sorunları olan iki toplumlu bir adanın bir tarafı birliğe kabul edildi. Bu AB Yasalarının ihlali anlamı taşımıyor mu?” diye soruyordum.Onlar da “evet hımmmm iç sorunlar var…” diyorlardı. Konuşma bitiyordu.İç sorunu yaratan kendileriydi. İç sorun yaratmak için elinden geleni yapan Karen Fogları, Desotoları ananları nasıl unuturuz!Yakın tarih, Kıbrıs'ta nasıl bir kumpas kurulduğunun örnekleriyle dolu!1960'ta tarihin ilk bağımsız ‘Kıbrıs Cumhuriyeti' kuruldu. Kurulduktan sadece 3 yıl sonra Cumhurbaşkanı Makarios, Türkleri ‘azınlık' durumuna düşüren teklifi hazırladı.Kendi devletinin anayasa mahkemesini yok sayarak Türklerin alınmadığı bir parlamento oturumunda teklifi onaylattı.Birleşmiş Milletler, Rum yönetimini ödüllendirerek Kıbrıs'ın meşru hükümeti olarak tanıdığını açıkladı.Türklere ölümlerden ölüm beğen politikası 1974'e kadar sürdü. Türkiye adadaki katliama müdahale etti. Rauf Denktaş sık sık şu cümleyi tekrarlardı: BATI ‘Barış Harekâtı'nı AFFETMEDİ!Tıpkı Kurtuluş Savaşı'nı unutamadıkları gibi!15 Kasım 1983'de, KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ kuruldu. Ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bu devleti ayrılıkçı bir hareket olarak tanımladı!

Socrates Dergi
Geri Dönüyoruz #46 | Bizans'tan Çıkış

Socrates Dergi

Play Episode Listen Later Jul 4, 2023 44:02


Geri Dönüyoruz'un 46. bölümünde Mahir Ünsal Eriş ve Töre Sivrioğlu, daha önce açtıkları Bizans dosyasını kapatmak üzere bir araya geliyor. Bizans ile barışçıl ilişkiler, Türkler ile Rumlar arasındaki fikri temaslar, Bizans-Osmanlı evliliklerinin siyasi ve tarihsel anlamı, Şeyh Bedrettin'in Gemistos Plethon ile arkadaşlığı, Fuat Köprülü'nün Osmanlı ve Bizans arasındaki bağ ile ilgili yorumları ve daha fazlası bu bölümde.

Geri Dönüyoruz
Geri Dönüyoruz #46 | Bizans'tan Çıkış

Geri Dönüyoruz

Play Episode Listen Later Jul 4, 2023 44:03


Geri Dönüyoruz'un 46. bölümünde Mahir Ünsal Eriş ve Töre Sivrioğlu, daha önce açtıkları Bizans dosyasını kapatmak üzere bir araya geliyor. Bizans ile barışçıl ilişkiler, Türkler ile Rumlar arasındaki fikri temaslar, Bizans-Osmanlı evliliklerinin siyasi ve tarihsel anlamı, Şeyh Bedrettin'in Gemistos Plethon ile arkadaşlığı, Fuat Köprülü'nün Osmanlı ve Bizans arasındaki bağ ile ilgili yorumları ve daha fazlası bu bölümde.

Bilgisel
32: İstanbullu Rumlar ile Lefter'in Dramatik Hikâyesi

Bilgisel

Play Episode Listen Later Jan 16, 2023 12:08


Bilgisel'in bu bölümünde, ölümünün 11'inci yılını andığımız Lefter Küçükandonyadis'in hikâyesine ortak oluyoruz. Ordinaryüs'ün Büyükada'da başlayan öyküsünü, İstanbullu Rumların yaşadığı trajedilerin ekseninde ele alıyoruz. Hazırsanız, başlayalım.------- Podbee Sunar ------- Bu podcast, GetirAraç hakkında reklam içerir. GetirAraç'ı indirmek ve ilk kullanımda 500 TL indirimden faydalanmak için, tıklayın. Bu podcast, Hiwell hakkında reklam içerir. Hiwell'i indirmek ve "pod10" koduyla %10 indirimden faydalanmak için tıklayın. See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Ahşaptan Betona, Mecidiyeden Jetona
Pendik bir kıyı köyü iken nasıl bir yerdi?

Ahşaptan Betona, Mecidiyeden Jetona

Play Episode Listen Later Jun 14, 2022 25:42


Pendik bir kıyı köyü iken nasıl bir yerdi? Rumlar, Fransızlar, kıyı gazinoları ve diğer şeyler...

Ahşaptan Betona, Mecidiyeden Jetona
Pendik bir kıyı köyü iken nasıl bir yerdi?

Ahşaptan Betona, Mecidiyeden Jetona

Play Episode Listen Later Jun 14, 2022 25:42


Pendik bir kıyı köyü iken nasıl bir yerdi? Rumlar, Fransızlar, kıyı gazinoları ve diğer şeyler...

Yeditepe Fatih Dergisi
ON YEDİ TILSIMLI SÜTUN

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later May 30, 2022 7:09


Evliya Çelebi, Seyahatname adlı eserinin ilk cildinde İstanbul'u anlatır. Kendine has üslubuyla, kurgu ve gerçeği harmanlayarak oluşturduğu mitsel anlatıda İstanbul'da yer alan on yedi sütundan ve bunların tılsımından bahseder. Evliya Çelebi'ye göre doğaüstü güçleri olan bu alametlerin hem İstanbul hem de bu şehir halkı üzerinde etkileri büyüktür. Hastalıkları, salgınları, doğal afetleri önler, insan ilişkilerini düzenlerler. Evliya Çelebi, anlatısını Madyan oğlu Yanko ve Kral Vazendon isimli iki kurgusal karakter üzerinden oluşturur. İlk tılsımlı alamet olarak, üzerinde Yanko'nun şehri fethetme tasvirleri yer alan Avratpazarı'ndaki (bugünkü Haseki) sütundan bahseder. Günümüzde artık yerinde olmayan bu sütunun tepesinde şehirde kıtlık yaşanmasını önleyen peri yüzlü güzel bir mermer heykel vardır. Rivayete göre heykelin feryadı bütün kuşları etrafında toplar ve yüz binlercesi yere düşer. Düşen bu kuşlar İstanbullu Rumlar tarafından toplanır ve yenir. Heykel, Hz. Muhammed'in doğumu esnasında mucizevi şekilde yerle yeksan olmuştur. Ki bu hadise, Evliya Çelebi'nin anlatısı içerisinde başka tılsımlara da etki etmiştir. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yeditepe-fatih/message

Akbank Sanat
Hey! Beyoğlu - Beyoğlu'nda 19. Yüzyıl

Akbank Sanat

Play Episode Listen Later May 20, 2022 64:54


Yapılar, Mimarlar, Hikâyeler Moderatör: Cem Sorguç Canlı etkinliği içerisinde kendisinde ifade bulan yapılar, ara mekânlar ve insanlar üzerinden mimari, gündelik hayat, meşgale, vaka ara kesitinde mekânsal ve beşeri bellek kazıması. Günümüzün görünür görünmez kodlarını açmaya, geçmiş ile gelecek, eski ile yeni kopukluğunu varsayan bir retoriğe karşın bir bütünselleştirme gayreti. Beyoğlu'nda 19. Yüzyıl Konuşmacı: Dr. Pınar Erkan Galata ve Beyoğlu'nun kentsel gelişimi, Rumların Beyoğlu'na gelişi, gayrimüslimlerin eğitim ve kültür yapılarının kentleşme sürecine etkileri.

Kıraathane
Merin Sever, Hülya Ekşigil, Silva Özyerli, Aylin Öney Tan, Burkay Adalığ, Gülşah Şenkol - Geçmişten Günümüze İstanbul Lezzetleri

Kıraathane

Play Episode Listen Later May 14, 2022 123:32


"Bugün İstanbul'da yenmeyen yemek mi var? Evet, bir “İstanbul mutfağı” var, ama İstanbul'un lezzet haritası sadece İstanbul mutfağından ibaret mi? Nasıl ki eskiden beri İstanbul'da olan Rumlar, Ermeniler, Yahudiler ve bu şehre göçen ilk Türkler, Kürtler, Süryaniler, Araplarla birlikte Arnavutlar, Çerkesler, Boşnaklar; Selanik, Girit, Makedon, Bulgaristan, Lübnan, Suriye göçmenleri ve ülkenin her şehrinden gelmiş cümle insan olarak İstanbul'da yaşıyorsak, mutfaklarımız da bizle birlikte İstanbul'da yaşıyor. Bugün nereli olursa olsun İstanbul'da yaşayan her İstanbullu Karadeniz'in pidesini, Antep'in lahmacununu, Konya'nın etliekmeğini biliyor. Çünkü İstanbul, asla sadece İstanbul değil; aynı zamanda Anadolu ve Balkanlar; Müslüman, Ortodoks, Katolik, Aşkenaz, Sefarad, Romanyot ve daha nicesi… İşte bu kitapta bunu yapmak amacımdı, sıkıştırılan kalıpların dışında, İstanbul'da yenen ne varsa ona değebilmek; bu sofrada sunulan her şeyi kapsamak, dışlamamak..."Yukarıdaki cümleler, İBB Kültür A.Ş. tarafından yayımlanan, Geçmişten Günümüze İstanbul Lezzetleri kitabını derleyen yayıncı, yazar Merin Sever'e ait. Bütün bu zenginlik ve bu zenginliğin, biraradalığının yarattığı gastronomik etkileşimler üzerine, Merin Sever'in yanı sıra, kitapta yazı ve söyleşileriyle yer alan lezzet uzmanlarından Hülya Ekşigil, Silva Özyerli, Aylin Öney Tan ve Burkay Adalığ ile Gülşah Şenkol'un moderatörlüğünde yaptığımız çevrimiçi sohbeti burada dinleyebilirsiniz. Unutmayın, mutfak ve lezzet konuşmak, aynı zamanda kültür ve tarih konuşmaktır.

Yeni Şafak Podcast
Ömer Lekesiz - Halifenin bir gözünü çıkarmak

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later May 9, 2022 4:50


Aşağıdaki hikâyeyi Casim Avcı, İslam-Bizans İlişkileri (610-847) adlı kitabında (TTK Yayınları, Ankara 2020), İskenderiyeli Melkî Hıristiyanlardan Sa'id b. Batrik'in (ö. 940) et-Târihü'l-Mecmû'undan nakletmiş: “Kudüs'ü Patrik Sophronios'tan teslim aldıktan sonra Hz. Ömer Medine'ye dönerken, Ebû Ubeyde b. Cerrâh Humus'a ve oradan da Kınnesrîn'e kadar ilerler. Kınnesrîn Patriği ile Ebû Ubeyde arasında yapılan bir yıllık anlaşmada, bu süre içerisinde isteyenlerin Herakleios idaresindeki Bizans topraklarına gitmeleri, kalanların ise zimmî statüsünde muamele görmeleri kabul edilir. Ayrıca patriğin teklifi üzerine, Rumlar ve Müslümanlardan her bir kesimin karşı tarafın topraklarına geçmemesi için oluşturulan sınırın ortasına, bir sütun dikilir. Rumlar bu sütuna, Herakleios'u tahtta otururken tasvir eden bir resim yaparlar. Ancak bir gün sütuna yakın bir yerde binicilik

Osman Sungur Yeken
Müslümanlara Ambargo, İşkenceler ve Habeşistan Hicreti (Bölüm 5) | O'nun Yolu Aşkın Yolu

Osman Sungur Yeken

Play Episode Listen Later Apr 7, 2022 32:26


5. Bölümde Müslümanların Habeşistan'a hicreti, Habeş Kralı Necaşi ve Ebu Zer el-Gıfari'nin iman edişi, Rumlar ve Persler'in Savaşını Osman Sungur Yeken anlatıyor. Ramazan'da her gün 23.00'da O'nun yolu aşkın yolu diyoruz (sav). Bu Ramazan Peygamberimizin hayatını öğrenip Ramazanı dolu dolu geçirmek için videoları kaçırmayın. Hadi bu haberi sen de herkese duyur ve bir kişinin daha Peygamberimizi (sav) tanımasına vesile ol. Unutma sebep olan yapan gibidir. Abone olmak için tıklayın ► http://goo.gl/g7eq9L​​ Osman Sungur Yeken'in kitaplarını instagram üzerinden nüve design sayfasından temin edebilirsiniz. Detaylı bilgi için 0551 231 01 43 numaraları telefondan iletişime geçebilirsiniz. nuve.design ► https://www.instagram.com/nuve.design/

Banu Avar ile Yorum
#76 - KIBRIS KAHRAMANLARI : Bereketçiler ve Mukavemetçiler

Banu Avar ile Yorum

Play Episode Listen Later Feb 12, 2022 3:00


KIBRIS KAHRAMANLARI : Bereketçiler ve Mukavemetçiler Youtube'dan İzleyin: https://youtu.be/NYEVNiLWvdE 13 Şubat Kıbrıs Türk Federe Devleti'nin kuruluşunun 47. yıldönümü. Ne badirelerden geçti Kıbrıs! Ve ‘Kıbrıslı Türkler nasıl bir direnişin kahramanıdır' genç kardeşlerimle bir kez daha paylaşmak isterim. Kıbrıs Türklerine bir cumhuriyet armağan eden bereketçilerin ve mukavemetçilerin lideriydi Rauf Denktaş. Onlar kimler miydi? Anlatalım… Ada İngiliz sömürgesiydi. İngiliz baskısı ve kanlı operasyonları halkı inletiyordu. Önce Rumlar silahlandı. 1955'de ada halkı ayaklandı ve İngilizler geleneksel İngiliz anahtarını devreye soktu. Neydi o? Böl ve yönet! O güne kadar sorunsuz yaşayan iki halk düşman edildi. Türklerde ‘taksim', Rumlarda ‘enosis' düşüncesi yerleşti! Yunanistan Kıbrıs'a tanklar toplar yığdı. Köylerde kıyım başladı… Türkler köylerden göç etmeye zorlandı. Ada her gün ölümlere sahne oldu. İşte bereketçiler böyle bir ortamda doğdu! ‘Bereketçi' Vehbi Mahmutoğlu'yla bir Kıbrıs seyahatimde tanıştım. Köylerini nöbetleşe beklemeye başlamışlardı. Koca köyde tek bir tabanca bir de av tüfeği vardı. Rum askeri enselerindeydi. Silah lazımdı, getirmek kolay değildi. Hiç unutmuyorum şöyle demişti: “İngiliz bizi yakalasa idam edilirdik. Rum yakalasa kurşuna dizerdi.” 1958 Ağustos'unda “Türk Mukavemet Teşkilatı” kuruldu. Dr. Fazıl Küçük ile birlikte Rauf Denktaş teşkilatın başındaydı. Silah lazımdı, kayık lazımdı, silah sevkiyatı için Türkiye kıyılarına ulaşmak şarttı. Küçücük sandallarla 24 saatte Türk kıyılarına ulaşmışlardı. Anamur, Tarsus, Taşucu'ndan bereket yani ‘silah' bulup geri dönüyorlardı. Türkiye kıyılarına vardıklarında da her şey kolayca hallolmuyordu. Yakalanıp soruşturmaya alınıyorlar, kim olduklarını ispatlamak için günlerce uğraşıyorlardı. Geri dönerken İngiliz sahil botlarına yakalanmamak için motoru durdurup saatlerce kürek çekerek kutsal emanetlerini çanak denilen evlere ulaştırıyorlardı. Eski tüfek Kıbrıslılar bereketçiliği bana şöyle anlatmışlardı: “Getirdiğimiz silahlar gömülürdü. Onlar bereketti! Getirene de “bereketçi” denirdi.” Anlattığı ikinci bir kurtuluş savaşı destanıydı. Banu AVAR

Gündeme Dair Her Şey
Kıbrıs'tan Gündeme Yansıyanlar

Gündeme Dair Her Şey

Play Episode Listen Later Feb 5, 2022 14:45


Editörümüz Burç Tunçer, KKTC'den Siyasal İletişim Danışmanı Uğraş Beratlı'ya sordu.

Gündeme Dair Her Şey
ABD'siz EastMed Doğu Akdeniz'de Dengeleri Değiştirdi

Gündeme Dair Her Şey

Play Episode Listen Later Jan 20, 2022 7:36


Hizmetten
Kur'an'ın Altın İkliminde |Kur'an-ı Kerim Hutbe-18| Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Nov 12, 2021 13:04


"Kur'an'ın Altın İkliminde" isimli bu vaaz serisinin hutbelerinde Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, Kur'an-ı Kerim ile alakalı tüm konuları enine boyuna değerlendiriyor. Bu bu hutbede şu konular anlatılıyor: Kuran'ın yıllar önce Rumlar hakkında verdiği gaybi haber. #hocaefendi #fethullahgülen #kuran

Acı, tatlı, mayhoş
Koliva tarifi

Acı, tatlı, mayhoş

Play Episode Listen Later Nov 9, 2021 3:05


#acıtatlımayhoş Bizdeki irmik helvası gibi Rumlar da cenaze töreninde koliva yapıyor. Gürcüler de benzer bir tatlı yapıyor. Aylin Öney Tan'dan dinleyin #podcast

NTVRadyo
Acı Tatlı Mayhoş - Koliva tarifi

NTVRadyo

Play Episode Listen Later Nov 9, 2021 3:04


#acıtatlımayhoş Bizdeki irmik helvası gibi Rumlar da cenaze töreninde koliva yapıyor. Gürcüler de benzer bir tatlı yapıyor. Aylin Öney Tan'dan dinleyin #podcast

Hizmetten
İmanda Yakîn Ufku | Süleymaniye 13 | 19 Mayıs 1991 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Sep 19, 2021 100:00


Bu videoda Fethullah Gülen Hocaefendi'nin 19 Mayıs 1991 tarihinde İstanbul Süleymaniye Camii'nde verdiği “İmanda yakîn ufku” konulu vaazı seyredeceksiniz... • İman, insan için hayati bir güç kaynağıdır • “Yakîn”in mânâsı.. Yakîn: Aksine ihtimal vermeyecek şekilde inanılması gerekli olan şeylere inanmak ve Allah'tan gelen her şeyi riyazi kat'iyetin ötesinde kabul etmek demektir • Yakîni hayatımıza hakim kılmak gerektiği.. Yakîne ulaşmayanların kendilerini, evlâd u iyallerini ve karşılarına çıkan gaileleri aşamayacakları, makam ve mansıptan geçemeyecekleri • Yakînin en küçüğü bile kalbi nurlandırır.. “Allah Teâlâ, rızasını ‘yakîn'de kılmıştır.” (hadis) • ‘Yakîn' ve ‘ilim' arasındaki münasebet • Yakîne ulaşmak, sağlam bir bakış açısı ve âfâkî-enfüsî tefekkürle (istidlal, kâinat kitabını didik didik etmek) mümkündür • “Yakîn” yolunda devam eden insan, bir süre sonra delilleri geride bırakarak ihsan sırrına ulaşır.. “İhsan, Allah'ı görüyor gibi ibadet etmendir. Sen O'nu görmesen de O, seni görüyor ya!” hadisi • “Her kim bir kötülük işlerse, mutlaka onun karşılığını görür.” (Zilzâl sûresi 99/8) âyeti inince Hz. Ebû Bekir'in (r.a.) “Neredeyse belimin kırıldığını hissettim.” demesi.. Hz. Ömer'in (r.a.), bu âyetten sonra “Kim kötülük eder veya günah işleyerek nefsine zulmeder de sonra Allah'tan af dilerse, Allah'ı gafur ve rahim (affı ve merhameti bol) bulur.” (Nisâ sûresi, 4/110) âyeti ininceye kadar yemeden içmeden kesildik.” demesi • Yakîne uyanan insanlar, Allah'tan gelen her va'de inanırlar. Bu konuda Hz. Ebû Bekir'in (r.a.), Fârisîler karşısında hezimete uğrayan Rumların, bir süre sonra toparlanıp Fârisîlere galebe çalacaklarını bildiren âyet nâzil olunca Allah'ın vaadinin gerçekleşeceği konusunda bir müşrikle bahse girmesi ve bahsi kazanması • Allah'ın vaadine itimatları sonsuz olan Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in (r.anhümâ), orduları savaşa gönderirken askerlere “Allah içinizden iman edip salih amel işleyenlere kesin olarak vaad eder ki: Daha önce mü'minleri dünyada hâkim kıldığı gibi onları da hâkim kılacak.” (Nûr sûresi, 24/55) âyetini okumaları • Yakînin mertebeleri: ilme'l-yakîn, ayne'l-yakîn ve hakka'l-yakîn • Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) Beyt-i Makdis'e gittiği kendisine nakledilen Hz. Ebû Bekir'in (r.a.) “Bunu eğer O söylüyorsa doğrudur.” deyip hemen Resûlullah'ı (sallallahu aleyhi ve sellem) tasdik etmesi • Yakîne eren insanlar, bütün dağdağalardan ve endişe verici durumlardan kurtulurlar. Bu kimseler cehenneme konulsa, orada bile cennet hazları duyarlar • Yakîne ulaşan insanlar, hayatı istihkar eder, ölümü hafif görür ve dünyanın cazibedâr güzelliklerine takılıp kalmazlar.

Banu Avar ile Yorum
#61 - Kabotaj Bayramı Özel

Banu Avar ile Yorum

Play Episode Listen Later Jun 30, 2021 3:04


Avrupa'nın en uzun sahil şeridi bizim,toplam 8272 kilometre uzunluğunda bir sahil ! Ama kullanılamayan bir sahil. Üç tarafı deniz olan ülkemizde Osmanlı İmparatorluğu döneminde denizlerimizde şehir hatları vapurlarından tutun da tüm yük ve yolcu taşıma hakları yabancılara aitti. Osmanlı devleti, yabancı devletlere KAPİTÜLASYON hakkı vererek tüm taşıma haklarını yabancı bandıralı gemilere devretmişti. Yani kıyıları, karasuları göl ve akarsularında yürüttüğü tüm denizcilik faaliyetlerini, yani kabotaj hakkını devretmek zorunda kalmıştı. Türklere deniz ticareti de, yolcu taşımacılığı da, kendi karasularını kullanmak da yasaktı! Gemiler eski ve küçüktü. Yapılmış liman yoktu. Limanlar ve deniz taşımacılığı büyük oranda yabancı şirketlerin elindeydi. 1923'te önce denizcilikle ilgili yönetim yapılanması gerçekleştirildi. 11 Nisan 1926'da Kabotaj Kanunu kabul edildi. 1 Temmuz 1926'da Kabotaj Hakkı yasalaştı! 1923 yılında, yelkenliler dahil 34 bin ton olan deniz taşıma gücü, 1927'de 130 bin tona çıkarıldı. 1933 ‘de çıkarılan bir yasayla deniz taşımacılığının büyük bölümü ve limanların tümü devletleştirildi. 1937'de Denizbank kuruldu, özel taşımacılığa son verildi. 80 yıl sonra denizlerde Osmanlı Kapitülasyon şartlarına geri dönülmüştür! Yük ve yolcu taşıması yabancı bandıralı gemilerle yapılmaktadır. Yabancı bayraklı gemilerle taşımacılık özendirilmiş, Türk bayrağıyla işletmecilik zulüm haline getirilmiştir. Hemen hemen tüm limanlarımız yabancıların eline geçmiştir. Güney sahillerinde İngiliz, Alman, Fransız şirketlerinin hükmü sürmektedir. Denizbank artık bizim değildir. Hani 1923‘te İzmir İktisat Kongresinde ticaret erbabı bir manifesto yayınlamışlardı ve şu sözleri etmişlerdi ya “Yabancı sermayeli firmalar, Ermeni ve Rumları kullanarak sahillerimizde çalışıp, kemiklerimizi emerek, paramızı alıyorlar!'' 100 yıl önce böyle demişlerdi. Durum yine o merkezdedir. Kabotaj Bayramını gerçekten kutlayacağımız günlere diyelim.

Kur'an Mealleri
30. RÛM Suresi ( سورة الروم) Hasan Basri Çantay KHMK sesli meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Jun 29, 2021 18:34


Rum Suresi, ilk ayetlerinde, İranlılarla yapılan savaşta yenilgiye uğrayan Hazar bölgesinde bulunan Göktürkler ve Hürmüz boğazı bölgesinde bulunan Kaşkayıların da müttefiki oldukları Rumların (Bizanslılar) tekrar galip gelecekleri anlatıldığından, sureye bu ad verilmiştir. Yani Türkler de galip gelecektir, diyor sure. 60 ayettir. Mekke'de, İnşikak Suresi'nden sonra inmiştir.  Rum Suresi, çok önemli bir gayb olayını haber vererek başlar. Bu olay, Bizanslılarla İranlılar arasında meydana gelecek savaşta, Bizanslıların galip geleceği olayıdır. Olay, Kur'an'in haber verdiği gibi meydana gelmiştir. Bu olay, Hz. Muhammed'in (s.a.a) getirdiği vahyin doğruluğunu gösteren en açık delillerden ve Kur'an'ın en büyük mucizelerindendir. Hacim olarak mesani surelerden ve bir hizip kadardır.[1] Kavramlar Surede “faizden uzak durulması”, “yakınların ve yoksulların elinden tutulması” ve “malda hakkı olanlara hakkının verilmesi” gibi konulara değinilmiştir. Bazı ilahî yasa ve kanunlara yer verilmiştir. Örneğin, çift konusu, insanlar arasında olan fıtri rahmet ve sevgi, gece ve gündüz, renkler ve dillerin farklılığı, ölü toprağın yağmurla yeniden dirilmesi, yeryüzü ve göklerin dengesi, fitne ve fesadın ortaya çıkmasında insan amellerinin etkisi, anlaşmazlık, ikiye bölünme ve ziyanların din ve toplumdaki zararlarına da işaretler edilmiştir.[2] Meşhur Ayet Fıtrat Ayeti فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا فِطْرَةَ اللَّهِ الَّتِي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا لَا تَبْدِيلَ لِخَلْقِ اللَّهِ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ Artık, yüzünü tam doğru dine döndür, Allah'ın ilk yarattığı selâmet haline ki insanları, o tabîî halde, selâmet halinde yaratmıştır; Allah'ın yaratışı, dîn, değiştirilemez; budur en doğru dîn ve fakat insanların çoğu bilmez. (Rum Suresi / 30) Rum Suresi 3. ayet-i kerime “Fıtrat Ayeti” olarak meşhurdur. Zira insanların yaratılış türevini ve ilahi fıtratı ele alarak, insanın dine ve Allah'a doğru yönelmesini, içten gelen fıtri bir özellik olarak bilmektedir. Fazilet ve Özellikleri Allah Resulü'nden (s.a.a) şöyle bir hadis-i şerif nakledilmiştir: Her kim, Rum Suresi'ni okursa, gök âlemi ve yer âlemi arasında Allah'ı tesbih eden tüm meleklerin on kat fazlasınca, ona iyilik ve hasane verilir; gündüz ve geceleyin kaybettiği her şeyi tekrardan elde eder. [4] “Sevabu'l Amal” kitabında İmam Sadık'tan (a.s) şöyle bir rivayet nakledilmiştir: Ramazan ayının 23. gecesinde Rum ve Ankebut surelerini okumanın sevabı, cennettir. İmam Sadık (a.s) rivayetin devamında şöyle buyurdu: Bu iki surenin, Allah katında çok büyük bir değere sahip olduğuna eminim. [5] İmam Ali'den (a.s) şöyle bir rivayet nakledilmiştir: Her kim, ilkindi vakti 17 ve 18. ayet-i kerimeleri 3 kez okursa, her iyi ve hayır işi yapmaya muvaffak olur; her şer ve kötü iş de onun üzerinden kaldırılır ve her kim, sabahları bu ayet-i kerimeleri 3 kez okursa, aynı şekilde bereketinden faydalanır. [6] Yine aynı şekilde, Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) bir hadis-i şeriflerinde Rum Suresi 17 ve 18. ayet-i kerimeleri okuyana cennet vaat etmiştir

Ahval
Orhan Kemal Roman Armağanı’nın yeni sahibi Herkül Millas oldu

Ahval

Play Episode Listen Later Jun 3, 2021 39:08


#HerkülMillas #OrhanKemal #AileMezar Orhan Kemal’in ailesi ve Everest Yayınları’nın birlikte düzenlediği "Orhan Kemal Roman Armağanı"nın bu sene sahibi Herkül Millas oldu. Herkül Millas'a ödülü getiren eseriyse “Aile Mezarı” adlı romanı. "Orhan Kemal Roman Armağanı" için Nazım K. Öğütçü, M. Nuri Gültekin, Çimen G. Erkol, Adnan Özyalçıner, Tahir Şilkan, Yıldız Ecevit ve Seray Şahiner’den oluşan seçici kurul bu yıl 55 eseri değerlendirdi. Ödülü Herkül Millas’ın Aile Mezarı adlı romanına veren seçici kurul gerekçesini şöyle açıkladı: Uzun yıllardır zorlu politik, ideolojik ve tarihsel koşullarda halklar arasındaki dostluğu öne çıkaran ve yakın tarihte izler bırakmış acılarda insani trajedilerin benzerliklerini ele alan Herkül Millas’ın Türkiye’den ayrılmak zorunda kalan İstanbullu Rumları konu edinen ‘Aile Mezarı’ romanını, bugün hâlâ yakıcı bir sorun olan farklılıklarla bir arada yaşama konusunu canlı gözlemlerle ve etkileyici bir anlatımla birleştirmesi; bu konuyu, ötekileştirme ısrarı, önyargı, çokkültürlülük gibi evrensel meselelerle iç içe geçirerek başarılı bir şekilde işlemesi ve aidiyet tartışmasının nesilden nesile nasıl dönüştüğünü, ailenin farklı görüşler arasındaki gel-gitlerini gösteren bir dramatik kurgu ile anlatması nedeniyle ve yazarın bugüne kadarki yapıtları ve birikimini göz önünde bulundurarak.” Agora'da Evren Dede'nin konuğu Aile Mezarı adlı romanıyla Orhan Kemal Roman Armağanı’nının sahibi Herkül Millas oldu.

Agora
Orhan Kemal Roman Armağanı'nın yeni sahibi Herkül Millas oldu

Agora

Play Episode Listen Later Jun 3, 2021 39:08


#HerkülMillas #OrhanKemal #AileMezarOrhan Kemal'in ailesi ve Everest Yayınları'nın birlikte düzenlediği "Orhan Kemal Roman Armağanı"nın bu sene sahibi Herkül Millas oldu. Herkül Millas'a ödülü getiren eseriyse “Aile Mezarı” adlı romanı."Orhan Kemal Roman Armağanı" için Nazım K. Öğütçü, M. Nuri Gültekin, Çimen G. Erkol, Adnan Özyalçıner, Tahir Şilkan, Yıldız Ecevit ve Seray Şahiner'den oluşan seçici kurul bu yıl 55 eseri değerlendirdi. Ödülü Herkül Millas'ın Aile Mezarı adlı romanına veren seçici kurul gerekçesini şöyle açıkladı:Uzun yıllardır zorlu politik, ideolojik ve tarihsel koşullarda halklar arasındaki dostluğu öne çıkaran ve yakın tarihte izler bırakmış acılarda insani trajedilerin benzerliklerini ele alan Herkül Millas'ın Türkiye'den ayrılmak zorunda kalan İstanbullu Rumları konu edinen ‘Aile Mezarı' romanını, bugün hâlâ yakıcı bir sorun olan farklılıklarla bir arada yaşama konusunu canlı gözlemlerle ve etkileyici bir anlatımla birleştirmesi; bu konuyu, ötekileştirme ısrarı, önyargı, çokkültürlülük gibi evrensel meselelerle iç içe geçirerek başarılı bir şekilde işlemesi ve aidiyet tartışmasının nesilden nesile nasıl dönüştüğünü, ailenin farklı görüşler arasındaki gel-gitlerini gösteren bir dramatik kurgu ile anlatması nedeniyle ve yazarın bugüne kadarki yapıtları ve birikimini göz önünde bulundurarak.”Agora'da Evren Dede'nin konuğu Aile Mezarı adlı romanıyla Orhan Kemal Roman Armağanı'nının sahibi Herkül Millas oldu.

Artı Tv
Ezo Özer ile ODAK | Derya Eğer Cinayet Rumlar Tarafından Işlendiyse Galip Mendi Nasıl General Oldu

Artı Tv

Play Episode Listen Later Jun 1, 2021 56:46


Ezo Özer ile ODAK | Derya Eğer Cinayet Rumlar Tarafından Işlendiyse Galip Mendi Nasıl General Oldu by Artı TV

Kerem Önder
Dünyanın En Alçak Yerini Bildiren Ayet? / 25.05.2021 / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later May 30, 2021 59:42


غُلِبَتِ الرُّومُۙ “Rumlar yenildi” فِىٓ أَدْنَى ٱلْأَرْضِ وَهُم مِّنۢ بَعْدِ غَلَبِهِمْ سَيَغْلِبُونَ “Yerin en yakınında. Onlar mağlubiyetlerinden sonra muhakkak ki, galip olacaklardır” فِى بِضْعِ سِنِينَ ۗ لِلَّهِ ٱلْأَمْرُ مِن قَبْلُ وَمِنۢ بَعْدُ ۚ وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ ٱلْمُؤْمِنُونَ “(Bu da) birkaç yıl içinde (olacaktır). Onların bu yenilgilerinden önce de sonra da emir Allah´ındır ve o gün müminler, sevineceklerdir” بِنَصْرِ ٱللَّهِ ۚ يَنصُرُ مَن يَشَآءُ ۖ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ “(Bu da) Allah´ın yardımıyla (olacaktır). Allah dilediğine yardım eder, galip kılar O çok güçlüdür, çok merhamet edicidir” (Rum 2-6) Yerin en alçak kısmında savaştılar diyor. En alçak kısmı bilmesi için bütün dünya zeminini bilmesi lazım !Son Peygamber bunu bilemez her yere bakmış olması lazım. Allah ona yerin en alçak kısmını bildirdi “Bu sûrenin başında da bir mucizeden bahsedilmektedir. Bu da, gaybtan (istikbalden) haber vermedir. Dolayısıyla dinleyen uyansın, onu bûtûn kalbiyle dinlemeye yönetsin, böylece de o mucize .kendisine söylensin ve zihninde yer etsin diye, başına, manası bilinmeyen harfler getirilmiştir Binâenaleyh onlar mağlub olduktan sonra gâlib geldiklerine göre bu, bu işin Allah'ın emriyle olduğuna delâlet eder. İşte bundan ötürü kendi güçsüzlükleri üzerinde tefekkür etsinler ve bu işin orduları sayesinde değil Allah'ın emriyle olduğunu hatırlasınlar diye, "bu yenilmelerinden sonra..." ifadesi zikredilmiştir. Hak Tealâ'nın, "Arapların diyarına en yakın yerde" tabiri alabildiğine güçsüz olduklarına işaret etmek için getirilmiştir, yani, "Onların güçsüzlükleri, düşmanlarının Hicaz yoluna .(topraklarına) kadar ulaşıp, onlar beldelerinde iken, onlara gelip kırıp geçirme noktasına varmıştır Sonra galip geldiler, tâ Medayin'e ulaştılar ve orada Rûmiyye (kalesini) kurdular, böylece bunca .zaaftan sonra bu parlak zafere kavuşmalarının, sırf Allah'ın yardımı ile olduğu ortaya çıktı Bu ayet nazil olunca, Hazret-i Ebu Bekir, Rum'un gâlib geleceğini (kâfirlere) söylemiş, Ubeyy b. Halef ve diğer kâfirler de bunu yadırgamış, uzak bir ihtimal görmüşler. Hazret-i Ebu Bekir ile iddiaya gidip üç seneye kadar bu işin olması hâlinde, on deve üzerinde bahse tutuşmuşlardı. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Ebu Bekir'e (......) üçten ona kadar sayılan ifade eder. Dolayısıyla sen ona karşı hem devenin sayısını, hem zamanın (yılların) sayısını artır" buyurdu. Böylece Hazret-i Ebu Bekir (radıyallahü anh) ile, Ubeyy b. Halef develerin sayısını yüze zamanı da yedi seneye çıkardılar ki bu, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Rumların .gâlib olma vaktini bildiğini gösterir Cenâb-ı Hak "Ogün mü'minler sevinecekler" buyurmuştur. Bu ifadeye, "Tıpkı müşriklerin Farslıların Rum'a gâlib gelişine sevinmeleri gibi, mü'minler de Rum'un Fars'a gâlib gelmesiyle sevinmişlerdir" manası verilmiştir. Ama doğrusu, mü'minler, kendileri, müşriklere gâlib geldikleri için sevinmişlerdir Zira Rumların gâlib gelmeleri, müslümanların Bedir'de müşriklere gâlib geldiği güne rastlamıştır Eğer ayetin muradı, bir önceki manadaki gibi olsaydı, bu uygun düşmezdi. Çünkü henüz o günde mü'minlere, Rumların gâlib geldiği, Farslıları kılıçtan geçirdiği haberi ulaşmamıştır. Dolayısıyla mü'minlerin bu husustaki sevinçleri o günden, daha sonra olmuştur.” Razi Tefsir

Tarihin Öteki Yüzü
Özel Harp Dairesi’nin Becerikli Çocuğu: Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT)

Tarihin Öteki Yüzü

Play Episode Listen Later May 28, 2021


1950’de Kıbrıslı Rumlar İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra pek çok ülkeye tanınan "kendi kaderini tayin" hakkı uyarınca bir plebisit yaparak Yunanistan’a bağlanmak istediğinde Türkiye hâlâ eski tavrını sürdürüyordu. Hatta 1949’da CHP’nin Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak, 1950’de ise DP’nin Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü “Türkiye ve Yunanistan arasında Kıbrıs diye bir sorun yoktur” diyerek Yunanlıların ve Rumların elini epeyce güçlendirmişlerdi. Aslında bunda şaşılacak bir şey yoktu; çünkü o yıllarda hem CHP’nin hem de DP’nin en önemli hedefi Batı bloğuna ve NATO’ya kabul edilmekti. Aynı arzu Yunanistan’da da olduğu için, taraflar suyu bulandırmak istemiyorlardı. Ancak “güvercin” Fuad Köprülü’nün yerine “şahin” Fatin Rüştü Zorlu’nun Dışişleri Bakanı olunca durum değişecekti. Rakiplerinin “sert, kırıcı, yabancı düşmanı, çok zeki” gibi sıfatlarla tanımladığı Zorlu ile birlikte Türkiye aktif biçimde “Taksim” politikasına yöneldi. Aslında bunun için uygun bir zamandı çünkü Mart 1955’de Türkiye, Irak, İran ve Pakistan arasında imzalanan Bağdat Paktı dolayısıyla ABD ve İngiltere, Türkiye’ye toleranslı davranıyorlardı.

Kısa Dalga Podcast
"SEDAT PEKER GEMİLERİ YAKTI"

Kısa Dalga Podcast

Play Episode Listen Later May 24, 2021 40:28


Sedat Peker, yayınladığı videolarda el yükseltmeye, izlenme rekorları kırmaya ve ülke gündemini sarsmaya devam ediyor. 7. Videoda yine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hedefte. Ancak Peker, Kutlu Adalı ve Uğur Mumcu cinayetinin ardında Mehmet Ağar ve Korkut Eken’in olduğunu, uyuşturucu kaçakçısı Behçet Cantürk, Hüseyin Baybaşin ve Savaş Buldan’dan para aldığını öne sürdü. 90’lardaki faili meçhullere dair de bir parantez açarken, Binali Yıldırım’ın oğlu Erkam Yıldırım’ın Venezuela üzerinden “yeni” uyuşturucu rotası”nu yönettiğini iddia etti.Mehveş Evin, mafya-polis-asker-işadamı-istihbarat ilişkilerini yıllardır takip eden araştırmacı gazeteci-yazar Cengiz Erdinç’le bu ağır iddiaları konuştu.İletişim Yayınları’ndan çıkan ve tekrar basımı beklenen “Overdose Türkiye”nin de yazarı olan Erdinç “Böyle ifşalar yapılınca soruşturmalar başlıyor, “babalar operasyonu” yapıldı deniyor çok azından sonuç çıkıyor. Şimdiye kadar ne öğrendiysek bu gibi çatışmalardan öğrendik. Çünkü bağımsız yargı yok. Gazeteciliğimizden de şüpheye düşüyorum” diyor. Peker gibi figürlere mafya da denilemeyeceğini, çünkü devletin aparatları olduğunu belirten Erdinç, Soylu’nun “gayrı nizami harp aparatı” demesinin aslında müthiş bir itiraf olduğunu vurguladı.Cengiz Erdinç ile Türkiye’deki uyuşturucu kaçakçılığının geçmişine, Bulgar mafyasıyla kurulan ilişkilerden “Rumların mallarına çökme” operasyonlarına da uzandık.* 1989’da İtalyan mafyasının eroin pazarından çekilmesiyle Türk, Kürt, Arnavut ve Sırpların çatışmaları bir dönüm noktasıydı. * Mehmet Ağar “Kürtlerden temizleme” vaadiyle geliyor ve cinayetler zinciri başlıyor. Behçet Cantürk’ten önce 42 kişi * Bundan 27 yıl önce, Hüseyin Baybaşin’in itirafları vardı, MİT raporuna girdi. Yenilir yutulur gibi değildi anlattıkları… Ağar’dan, yat limanlarından kaçakçılık yapıldığından o zaman anlatmıştı. * Savaş dönemleri zannedildiğinin tersine, bu işlerin kolaylaşmasını sağlar. * Sedat Peker’i kim kışkırttı ise bunları öngörüyor olmalıydı. Erdoğan’ın yanındaki “kötü”ler temizlenmek isteniyor dendi ancak bunu aşan bir durum var. Peker, Fas’a giderken gemileri yakmış belli ki. Geri dönmeyi düşündüğünü, bunun bir pazarlık olduğunu da sanmıyorum.

Ahval
Bir trajedinin 101'inci yıldönümü: Mayıs 1919'da Pontus / Karadeniz Rumlarına ne oldu?

Ahval

Play Episode Listen Later May 18, 2021 44:18


Bir trajedinin 101'inci yıldönümü: Mayıs 1919'da Pontus / Karadeniz Rumlarına ne oldu? by Ahval

DERSİMİZ TARİH
Bir trajedinin 101'inci yıldönümü: Mayıs 1919'da Pontus / Karadeniz Rumlarına ne oldu?

DERSİMİZ TARİH

Play Episode Listen Later May 18, 2021 44:19


Ahşaptan Betona, Mecidiyeden Jetona
1920'lerde Rumların gözünden Fener semti

Ahşaptan Betona, Mecidiyeden Jetona

Play Episode Listen Later May 5, 2021 27:23


1920'lerde Rumların gözünden Fener semti.

Ahşaptan Betona, Mecidiyeden Jetona
1920'lerde Rumların gözünden Fener semti

Ahşaptan Betona, Mecidiyeden Jetona

Play Episode Listen Later May 4, 2021 27:23


1920'lerde Rumların gözünden Fener semti.

Kıraathane
Foti Benlisoy - Türk Milliyetçiliğinin "Kök Ötekileri"

Kıraathane

Play Episode Listen Later Jan 26, 2021 70:15


Foti Benlisoy, Ne Mutlu Eşitim Diyene serimizdeki konuşmaya temel oluşturan makalesini şöyle özetliyor:"Rumlar, Ermeniler ve sair gayrimüslim ahali, Türk milliyetçiliğinin adeta bir 'kök-ötekisi' konumundadır. Türk ulusal kimliğinin inşa süreci gayrimüslim ahaliyle, bilhassa Rum ve Ermenilerle bir çatışma sürecine denk düşmüş ya da öyle deneyimlenmiş olduğundan bu topluluklar Türk ulusal kimliğinin kök ya da baş ötekisi olarak arketipik bir konum kazanmışlardır. Türk milliyetçiliği bu anlamda bir 'millet-i hâkime reaksiyonu' ürünüdür ve onun bu dinsel içeriği günümüze has bir yenilik değildir. Kısacası Müslüman milliyetçiliği Türk milliyetçiliğinin kuruluş momentine damgasını vurmakla kalmamış bazı zaman aralıklarında talileşmekle birlikte hâkim milliyetçilik formu olarak (elbette değişip dönüşerek) bugüne kadar gelmiştir."

Tarihin Öteki Yüzü
Futbol Sadece Futbol Değildir!

Tarihin Öteki Yüzü

Play Episode Listen Later Nov 27, 2020


Maradona'ya veda ederken Black Stockings, Cuma Ligi, Atina Olayı, Sivas-Kayseri Maçı Faciası ve El Salvador-Honduras Futbol Savaşı'nın hikayesi... Ayşe Hür: "Müslüman Türklere futbolu sevdirenler Osmanlı Devleti’nin tebaası olan Yahudiler, Rumlar, Ermeniler ve Levantenlerdi. Osmanlı ülkesindeki ilk futbol karşılaşması, 1875’te Selanik’te, 1880’lerde İzmir’de, 1890’larda ise İstanbul’da yapıldı. II. Abdülhamid’in gazabından kurtulmak için, 1901’de ilk futbol kulüplerini ‘Black Stockings’ (Siyah Çoraplar) adıyla kuran Müslüman Türkler, daha ilk maçlarında Rumlara karşı 4-1 yenik iken, ünlü jurnalci başı Ali Şamil ve adamlarına yakalandılar. Halk arasında ‘Pazar Ligi’ diye anılan 'Constantinople Football League' 1904’te oluşturuldu. Moda, Elpis ve Imogene takımlarının mücadelesinde ilk kupayı, İngiltere Sefaret gemisi tayfalarının takımı Imogene kaldırdı..."

TVNET
12 Ekim 2020 / Gündem Özel - Seçim sonuçları KKTC'nin geleceğini nasıl etkileyecek?

TVNET

Play Episode Listen Later Oct 13, 2020 143:04


Konuklar: Aygün Attar, Bülent Akarcalı, Hüseyin BüyükFırat, Sencer İmer ◼ Ermenistan ateşkesi ihlal etti, siviller yine hedefte! ◼ Seçim sonuçları KKTC'nin geleceğini nasıl etkileyecek? ◼ Rumların Maraş hazımsızlığı

Medyascope.tv Podcast
Brüksel Kafası (30): Kıbrıslı Rumlar’ın tutumu ve AB dış politikasında oybirliği sorunu

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Sep 25, 2020 25:04


Brüksel Kafası (30): Kıbrıslı Rumlar’ın tutumu ve AB dış politikasında oybirliği sorunu by Medyascope

DERSİMİZ TARİH
Ayşe Hür: 'Devletle ilintili gazeteler ve gazeteci görünümlü kişiler 6-7 Eylül'de rol aldı'

DERSİMİZ TARİH

Play Episode Listen Later Sep 6, 2020 34:54


Kıbrıs'ta Türk azınlığa saldırı planlandığı iddialarının ve Atatürk'ün Selanik'teki evinin 5 Eylül'de bombalandığının öne sürülmesinin ardından, 6-7 Eylül tarihlerinde İstanbul Beyoğlu'nda Rumların can, mal ve ırzlarına yönelik düzenlenen saldırılar yıl dönümünde yeniden anılıyor.6 Eylül akşamı, Taksim Meydanı'nda toparlanmaya başlayanlar, slogan ve afişlerle İstiklal Caddesi’ne doğru ilerleyerek Rum dükkanlarını tahrip etmeye başladı.Olaylar İstanbul’un her yanına yayılırken, saldırılar kısa süre sonra yerini dükkanların yağmalanmasına bıraktı. Saldırıya uğrayan ve yağmalanan işyerlerinin yüzde 59’u Rumlara, yüzde 17’si Ermenilere, yüzde 12’si ise Yahudilere aitti.Resmi kaynaklara göre, 6-7 Eylül Olayları bağlamında 4 bin 214 ev, bin işyeri, 73 kilise ve 26 okul tahrip edildi. İnsan hakları örgütü Helsinki Watch’a göre olaylarda 15 kişi hayatını kaybetti.'Dersimiz Tarih'te, Ahval Genel Yayın Yönetmeni Yavuz Baydar'ın konuğu tarihçi-yazar Ayşe Hür, saldırının meydana geldiği atmosferi ve yaşananları anlattı.

rum ay atat eyl sald resmi beyo gazeteci caddesi rumlar selanik yavuz baydar taksim meydan gazeteler ahval genel yay
Ahval
Ayşe Hür: 'Devletle ilintili gazeteler ve gazeteci görünümlü kişiler 6-7 Eylül'de rol aldı'

Ahval

Play Episode Listen Later Sep 6, 2020 34:53


Kıbrıs'ta Türk azınlığa saldırı planlandığı iddialarının ve Atatürk'ün Selanik'teki evinin 5 Eylül'de bombalandığının öne sürülmesinin ardından, 6-7 Eylül tarihlerinde İstanbul Beyoğlu'nda Rumların can, mal ve ırzlarına yönelik düzenlenen saldırılar yıl dönümünde yeniden anılıyor. 6 Eylül akşamı, Taksim Meydanı'nda toparlanmaya başlayanlar, slogan ve afişlerle İstiklal Caddesi’ne doğru ilerleyerek Rum dükkanlarını tahrip etmeye başladı. Olaylar İstanbul’un her yanına yayılırken, saldırılar kısa süre sonra yerini dükkanların yağmalanmasına bıraktı. Saldırıya uğrayan ve yağmalanan işyerlerinin yüzde 59’u Rumlara, yüzde 17’si Ermenilere, yüzde 12’si ise Yahudilere aitti. Resmi kaynaklara göre, 6-7 Eylül Olayları bağlamında 4 bin 214 ev, bin işyeri, 73 kilise ve 26 okul tahrip edildi. İnsan hakları örgütü Helsinki Watch’a göre olaylarda 15 kişi hayatını kaybetti. 'Dersimiz Tarih'te, Ahval Genel Yayın Yönetmeni Yavuz Baydar'ın konuğu tarihçi-yazar Ayşe Hür, saldırının meydana geldiği atmosferi ve yaşananları anlattı.

rum ay atat eyl sald resmi beyo gazeteci caddesi rumlar selanik yavuz baydar taksim meydan gazeteler ahval genel yay
Ahval
Aysu Basri Akter: Maraş’ın açılması da Kıbrıs sorununu çözmeyecek

Ahval

Play Episode Listen Later Aug 25, 2020 33:40


Kıbrıs'ta Rumların hak iddia ettiği kapalı Maraş ile ilgili Türk tarafı bölgenin tekrar açılması ve adanın ekonominisi kalkındırılmasını düşünüyor. Adada Maraş ile ilgili Rumların itirazları sürüyor. Evren Dede, Kıbrıs'ta Türk yönetimi Maraş'ı açacak mı ve açarsa ne zaman açılır sorularının gündemde olduğu bugünlerde konuyu ve Kıbrıs'ta devam eden cumhurbaşkanlığı seçim sürecini 360 Genel Yayın Yönetmeni gazeteci Aysu Basri Akter’e sordu. Aysu Basri Akter “Maraş'ın hemen açılması teknik olarak mümkün değil” dese de gerekli uzun yıllardır kullanılmadığı için harap durumda olan şehrin yeniden altyapısının bitirilmesi ile ancak 2028’de açılabileceğini öngörüyor. “Açalım dersek ve statüsünü değiştirip içine girersek yayınlanan bütün uzman raporları 2028-2030 arası açılabilir” yorumunda bulunan Aysu Basri Akter özellikle statü olarak Maraş’ın nasıl açılacağı konusunu sorguluyor ve şunları söylüyor: “Tabii ki Maraş’ı nasıl açacağımız önemli BM’nin onayı ve bu alanda yetkisi olmadan ‘Türk yönetimi altında KKTC toprağıdır’ diyerek Maraş’ı açmamız uluslararası ihtilaf çok daha turmandıracaktır.”

Agora
Aysu Basri Akter: Maraş’ın açılması da Kıbrıs sorununu çözmeyecek

Agora

Play Episode Listen Later Aug 25, 2020 33:41


Kıbrıs'ta Rumların hak iddia ettiği kapalı Maraş ile ilgili Türk tarafı bölgenin tekrar açılması ve adanın ekonominisi kalkındırılmasını düşünüyor. Adada Maraş ile ilgili Rumların itirazları sürüyor.Evren Dede, Kıbrıs'ta Türk yönetimi Maraş'ı açacak mı ve açarsa ne zaman açılır sorularının gündemde olduğu bugünlerde konuyu ve Kıbrıs'ta devam eden cumhurbaşkanlığı seçim sürecini 360 Genel Yayın Yönetmeni gazeteci Aysu Basri Akter’e sordu.Aysu Basri Akter “Maraş'ın hemen açılması teknik olarak mümkün değil” dese de gerekli uzun yıllardır kullanılmadığı için harap durumda olan şehrin yeniden altyapısının bitirilmesi ile ancak 2028’de açılabileceğini öngörüyor.“Açalım dersek ve statüsünü değiştirip içine girersek yayınlanan bütün uzman raporları 2028-2030 arası açılabilir” yorumunda bulunan Aysu Basri Akter özellikle statü olarak Maraş’ın nasıl açılacağı konusunu sorguluyor ve şunları söylüyor:“Tabii ki Maraş’ı nasıl açacağımız önemli BM’nin onayı ve bu alanda yetkisi olmadan ‘Türk yönetimi altında KKTC toprağıdır’ diyerek Maraş’ı açmamız uluslararası ihtilaf çok daha turmandıracaktır.”

Mevlana Takvimi
BATILI KAYNAKLARA GÖRE ESKİ TÜRKLER - 1 AĞUSTOS 2020 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Aug 1, 2020 2:27


“Avrupa'da ancak bazılarının çok uzun gayret ve çabalarla edinebildikleri nezaket ve tavır inceliklerine, ictimai sınıf ve yaşa bağlı olmaksızın, her Türk'te rastlarız. O kadar dürüst ve namusludurlar ki, başka türlü olunabileceğini düşünemediklerinden ve herkesi gibi sandıklarından daima aldatılırlar. Garanville Murray, 1878. Türk soyundan gelenler, Avrupalılarla ne kadar az temas etmişlerse o kadar mükemmel ve bozulmadan kalmışlardır. Edmond Dutemple Birbirlerine karşı dürüst ve müşfiktirler. Yemek yerken, kaç kere, yanlarından geçen bir fakiri sofraya çağırıp doyurduklarını gördüm. Biz bunu yapmazdık. Bertrandon de la Broquiere, 1433. Türk, evinde çalışkan, fakat ağırdır. Ama bu ağırlığı bazı Almanlardaki gibi hantallıktan ileri gelmez; ruhî kudret ve sükûnunun, kendine duyduğu derin bir itimadın ifadesidir. Cesar Vimercati, 1854. Türklerde yalancılık, cinayetçe hilekârlık yoktur. Hak yoldan ayrılanları yakmazlar. Padişahlarına tahtta kaldıkları müddetçe itaat ettikleri gibi Allâh'a da hiçbir engizisyona ihtiyaç olmadan mümin ve mutidirler. Lord Byron. “Eğer Türkler hakimiyetleri altına aldıkları milletlere, Hıristiyanların yaptığı gibi zorla kendi dinlerini kabul ettirmeye çalışmadı. Kur'an-ı Kerim'e uyarak, Büyük Friedriech'in meşhur sözünü söylemesinden asırlarca evvel, ‘Herkesin kendi usulünce ibadet etmesi'ne müsaade ettiler. Manevî cihetten İslâm ülkeleri Hıristiyan ülkelerinden çok daha iyi hayat şartları bahşetmiştir. Türklerde fıtrî iyilik tesir sahasını hayvanlara kadar teşmil etmekte. Türklerle Rumların karışık olarak bulundukları köylerde bir evin hangi tarafa ait olduğunu anlamak için eve girmeye lüzum yoktur; leyleğin damına yuva yaptığı ev, Türk evidir.” “Türkler hayatını kazanmak için lüzumu kadar çalışır. Para yığmak için hummalı bir şekilde çırpınmayı mânâsız ve gülünç bulur.” Hans Barth, Paris 1898. (Ahmet Djevad, Yabancılara Göre Eski Türkler)

Hırt
Bir empatik kelime oyunu denemesi: "Afedersiniz Ermeni"

Hırt

Play Episode Listen Later Jun 9, 2020 10:13


Bu hafta Hırt'ta Aris NALCI sosyal medyada başlatılan empatik kelime oyunu denemesi yapıyor. Azınlıklara karşı ayrımcılığı ele alan ve eleştiren 2014'teki bir makalenin öznelerini değiştirdiğimizde bile ne kadar güçlü bir anlam ifade ediyor onu görüyoruz. Bugüne kadar yazdığımız tüm makalelerde Ermeniler, Kürtler, Rumlar, Yahudiler ve Süryaniler Türk, Türkler de Ermeni olsa ne değişirdi. Hepimiz Ermeniyiz yerine hepimiz Türküz, Afedersiniz Ermeni yerine Afedersiniz Türk empatisinden neler öğrenebiliriz?⚡Bu program Podfresh bünyesinde yapılmaktadır.

Kısa Dalga Podcast
Paskalya bayramı: Eskiden, çok eskiden...

Kısa Dalga Podcast

Play Episode Listen Later Apr 11, 2020 23:37


Beril Eski, İstanbul’da Ermeniler ve Rumlar başta olmak üzere Hristiyan azınlığın kutladığı Paskalya bayramlarının dününü ve bugününü, yeme-içme uzmanı yazar Levon Bağış ve canlı tanıklarla konuşuyor:“İşte Rio karnavalı. Bu karnavalın çok şaşaalı bir versiyonu 1940’lara kadar İstanbul Tatavla’da yapılıyor.""Tatavla'da şaşaalı bir karnaval düzenlenirmiş oruç öncesi: Tatavla karnavalı. Meyhane ve birahanelerde sabahlanırmış. Etsiz mezeler tüketilirmiş. Pera Caddesi’nde toplanan maskaralar, bugünkü Kalyoncu Kulluk Sokak’tan Dolapdere’ye inerler, oradan Tatavla’ya çıkarlarmış. Sonra da Aya Dimitri Kilisesi’nin önündeki meydanda seyyar satıcılar, sokak müzisyenleri, akrobatlar, palyaçolar, laternacılar ve dönemin amatör itfaiyeci sınıfı “tulumbacılar” tarafından karşılanırlarmış.Gündüzleri kadın ve çocuklar, geceleriyse bıçkın ve müstehcenleri eğlerlermiş. Karanlık çöktüğünde atlar üzerinde Amazon denilen kadınlar karnaval yürüyüşüne katılır, kabadayıları onlara eşlik edermiş."

Karakutu Podcast
Karakutu Adalet Arayışı Seminerleri 6 | “64 kuşağı: Atina'da İstanbullu Rum Göçmenler & Niksar Rumları: Bellek ve Mekân

Karakutu Podcast

Play Episode Listen Later Apr 8, 2020 117:52


Hafıza Yolculuğu Programı kapsamında düzenlediğimiz Adalet Arayışı Seminerleri, Hakan Yücel’in “64 kuşağı: Atina'da İstanbullu Rum Göçmenler” ve Rüya Telli’nin “Niksar Rumları: Bellek ve Mekân” başlıklı sunumları ile devam ediyor! Hakan Yücel Kimdir? Hakan Yücel 1995’de Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden, 1998’de Siyaset ve Sosyal Bilimler Yüksek Lisans Programı’ndan mezun oldu. 2006 yılında EHESS’de, “Bir Mekansal-Kuşaksal Kimlik: İstanbul Gazi Mahallesi’nde Alevi Gençlik Kimliği” başlıklı doktora tezini savundu. Galatasaray Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Yücel’in gençlik ve kent sosyolojisi, Alevi kimliği, popüler kültür ve gayrimüslim azınlıklar üzerine yayınları bulunmaktadır. 2017 Ocak ayında İstos Yayın'dan çıkan "Rum Olmak, Rum Kalmak" (http://istospoli.com/book/Rum_Olmak_Rum_Kalmak) başlıklı derleme kitabının önümüzdeki haftalarda 2. baskısı yayımlanacaktır. Rüya Telli Kimdir? Rüya Telli Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu, aynı bölümde “1970 Sonrası Türkiye'de İskan Politikaları Ve Uygulamalarının Kültürel Sonuçları: Kayseri, Hoca Ahmet Yesevi Mahallesi (İskan Evleri) Örneği” başlıklı yüksek lisans tezini yazdı. Karakutu Derneği Adnan Ergeç Fonu'nan yararlanarak “Niksar Rumları: Bellek ve Mekân” isimli sözlü tarih projesini yaptı. Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Uygulamave Araştırma Merkezi tarafından 2017 Şirin Tekeli Araştırma Ödülü'ne layık görülen “Bir Bellek Mekânı Olarak Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nda Çalışan Kadınların Gündelik Hayatı” başlıklı çalışmayı Arzu İnan ve Sezen Çilengir ile birlikte yürütmektedir. Karakutu Adalet Arayışı Seminerleri nedir? Hafıza Yolculuğu Programı kapsamında, Türkiye’de ve dünyanın diğer ülkelerinde geçmişle yüzleşme ve adalet arayışı hareketlerine dair aktivist ve araştırmacı deneyimlerinin paylaşıldığı seminer dizisini kapsıyor. Çalışmalarımızla ilgili detaylı bilgi için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz: www.karakutu.org.tr

Hırt
Onun arabası var

Hırt

Play Episode Listen Later Dec 30, 2019 16:41


Noel'i Ermeniler ve Rumlar ve Katolikler neden farklı tarihlerde kutluyorlar? 24 Aralık - 6 Ocak tartışması yeniden... İstanbul'da artan kiralar ve Çalışma bakanlığının EZDİRMEDİĞİ (!) işçilerin yeni asgari ücreti... [Karşılaştırmalı] Ve Türkiye'nin motorSUZ İtalyan yerlisi arabası...

Gidişat
Fehim Taştekin: Erdoğan, NATO’da Türkiye’yi koz olarak masaya koyuyor

Gidişat

Play Episode Listen Later Dec 3, 2019 48:36


Fehim Taştekin ile bu hafta Libya ile yapılan Akdeniz anlaşması, Londra’daki NATO zirvesi ve Suriye’de yaşananları değerlendirdik. Gelinen noktada dış politika sıkıntılarını ayrıntılarıyla ele almaya çalıştık:“Fransa dahil Avrupa’nın kendi savunma mekanizmasını kurmaktan bahsedenlerin hiçbiri NATO’dan vazgeçebilecek durumda değil. Ortak Avrupa ordusu girişimleri başarılı olamazken kimse NATO’nun tabutuna çivi çakamaz. Trump’ın müttefikleri şamarlayan açıklamalarına rağmen ABD de Avrupa’yı dizayn eden ve yanında tutan bir müdahale aygıtından vazgeçemez.Ayrıca Doğu Avrupa ülkeleri başta olmak üzere AB içindeki pozisyonlarını ABD’ye borçlu olanlar var. Onlar sıkı NATO’cu. Atlantik ve Kara Avrupası arasındaki ‘kolaylaştırıcı’ organizatör faktör olarak İngilizlerin bugünlerde Brexit ile kendi dertlerine gömülmeleri iki yakanın uyumsuzluğunu derinleştiriyor. Ancak NATO’nun güncellenmesi sorunu çok daha gerçekçi. Fransa’nın başını çektiği bir taraf Avrupa’nın Çin tehdidiyle baş edemeyeceğini, bunun için Rusya’yı yanlarına almaları gerektiğine inanıyor. Ayrıca IŞİD gibi tehdide odaklanmak gerektiğini söylüyorlar.Erdoğan NATO’da tartışmalı hale gelen Türkiye ile ilgili sesleri bastırmak için masaya yeni kartlar ileri sürüyor. Özellikle S-400’le ilgili hamleleri önlemek için meseleyi NATO zeminine taşımaya çalışıyor. Çünkü NATO, Türkiye’nin kendi ağırlığını kullanacağı bir zemin. Nitekim Polonya ve Baltık ülkelerini koruma planını YPG’nin terör örgütü olarak tanınması şartına bağlayarak bloke etti.NATO’yu felç etme opsiyonuyla S-400’lerde elini güçlendirmeyi umuyor. Ayrıca IŞİD ile mücadelede Türkiye’nin çok kara deliği var. Bu konularda da üzerine gelinmesini istemiyor. Bu tutumuyla şu ana kadar Türkiye ile sorunu olmayan ülkelerle de sorunlu sayfalar açmış oluyor. Aynı zamanda Rusya’nın keyfini çıkaracağı bir duruma yol açıyor: Yani Türkiye sayesinde Rusya karşıtı blok felce uğruyor. Putin’in keyifle izleyeceği bir manzara. Ancak Erdoğan’ın bu manevrasının durumu idare etme kapasitesi de sınırlı. Bahara doğru hem Washington hem NATO tarafında bu hesaplar ters dönebilir.Libya ile anlaşma bir oyun bozma hamlesi ama hükmü yok.Doğu Akdeniz’de AKP yönetimi başarılı bir politika geliştiremedi. Rumlar 2003’ten itibaren Mısır, Lübnan ve İsrail ile münhasır ekonomik bölge anlaşmaları yaparken Türkiye bir dönem bağlam dışı kaldı, bir dönemden sonra da komşularla ilişkilerini dinamitlemekle meşgul oldu. Şimdi Rumlar ve Yunanlara karşı durumu tersine çevirmek için Libya ile deniz sınırlarını belirleyen bir anlaşma imzaladı. Fakat anlaşma savaşan bir tarafla yapıldı.Erdoğan diyor ki BM’nin tanıdığı hükümetle anlaştım, anlaşma meşrudur. Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni BM’nin tanıdığı doğru. Fakat burada silsile halinde sorunlar var: BM, Aralık 2005’te Fas’ta taraflar arasında imzalanan Suheyrat Anlaşması çerçevesinde kurulacak bir hükümeti peşinen tanımıştı. Fakat bu anlaşma yasal süreçlerde onaylanmadı.Anlaşmaya imza atanlar bile imzalarına sahip çıkmadı. Anlaşmaya göre kurulan hükümetin Temsilciler Meclisi’nden onay alması gerekiyordu, almadı. Ayrıca Temsilciler Meclisi uluslararası anlaşmaları onay makamı. Temsilciler Meclisi bu anlaşmayı tanımadığını ilan etti.Tobruk merkezli bloka göre, hükümetin anlaşma yapma yetkisi yok. Yani savaşan taraflar açısından anlaşmazlık büyük. Hangi taraf kazanırsa Türkiye ile ilişkiler o yöne gidecek. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de karşısına aldığı cephe büyüyor ve Trablus kanadıyla yapılan tartışmalı bir anlaşmayla bu durum düzeltilemez. Libya’da ABD ve Rusya da Tobruk güçlerinden yana ağırlığını koymaya başladı.”

Mevlana Takvimi
PEYGAMBER (S.A.V.) EFENDİMİZ'İN ÂZÂDLILARI - 5 Aralık 2019 Mevlana Takvimi

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Dec 2, 2019 2:59


Hz. Peygamber (s.a.v), köle ve cariyelerini bir müddet sonra âzâd ederdi ve onları kendi hizmetinde kalmak veya başka yere gitmek hususunda serbest bırakırdı. Vefat ettikleri zaman âzâd edilmemiş hiçbir köle ve cariyesi yoktu. Önce validesinden kendisine kalan Ümmü Eymen (r.a.) adındaki Habeşli cariyeyi âzâd etmişti. Fakat Ümmü Eymen (r.a.) yine hizmetlerinde kaldı. Sonra Hz. Hatîce (r.ânhâ), Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'e Zeyd bin Harise (r.a) adındaki köleyi hediye etti. Resûl-i Ekrem (s.a.v) onu da âzâd ederek, kendisine oğul yaptı ve “Cennetlik bir kadın almak isteyen, Ümmü Eymen ile evlensin” demiş oldukları için, Zeyd (r.a.), Ümmü Eymen (r.ânhâ) ile evlendi ve Usâme (r.a.) adında bir oğulları oldu. Hz. Peygamber (s.a.v.) onu da kendi evlâdı gibi severdi. Baba ile oğul her ikisi Resûl-i Ekrem (s.a.v)'in seçkin ashâbındandı. İkisi de sağlığında serasker olmuşlardı. Ümmü Eymen (r.ânhâ) da mübarek ve uğurlu bir kadındı. Uhud gazasında bulunarak, askerlere su yetiştirir ve yaralılara bakardı. Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in vefatından sonra Hz. Ebû Bekir (r.a.) ve Ömer (r.a.) onu ziyaret ederlerdi. Süheyb-i Rûmi (r.a.), Musul taraflarından olup, Rumlar oralarını yağma ettikleri zaman onu esir almışlar ve bedevilere satmışlardı. İbn-i Cecı'ân (r.a.) da onlardan alıp, Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'e göndermişti. İlk mûslüman olan seçkin ashâbdandı. Selmân-ı Fârisî (r.a.), İran ahalisinden olup, bir aralık esir düşerek bir Yahudiye satılmış ve Resûlullah (s.a.v) onu esaretten kurtarmıştır. O da mümtaz sahabelerdendir. Ebû Râji' (r.a.), Hz. Abbâs (r.a.)'in kölesi olup, onu Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'e bağışlamıştı. Hz. Abbâs (r.a.)'in mûslüman olduğunu müjdeleyince, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) onu âzâd etti ve yine âzâdlılarından Selmâ (r.ânhâ) ile evlendirdi. Bunlardan başka Resûlullah (s.a.v.)'in daha birtakım âzâd edilmiş köle ve cariyeleri vardı. Allâh (c.c.) hepsinden razı olsun. **(Ahmet Cevdet Paşa, _Peygamber (s.a.v.) Efendimiz_, s.325-326)**

Tarihin İzleri
MANZARA | Unutulmuş Tarih: Meryem Ana Kilisesi

Tarihin İzleri

Play Episode Listen Later Oct 15, 2019 4:13


1849 Yılında Rumlar tarafından ibadete açılmış olan 1924 Mübadele sonrasında terk edilmiş 1950-1983 yılları arasında bölgede Cezaevi olmaması sebebiyetiyle Cezaevi olan bu yapı şuan günümüzde kaderine terk edilmiş durumdadır hiç restore görmediği halde defalarca talan edilmiş kaçak kazılar yapılmıştır. Nevşehir Merkez Kale civarı "Kahveci Dağı" eteklerinde bulunan bu kilise restore edilmeye ve müzeye dönüştürülmesi gerekmektedir. bu bölgede yaşayan halkın bildiği ve tarihiyle meşhur kilisenin yani cezaevinin turizme kazandırılması yaşanmışlıklara saygıdır. instagram: https://www.instagram.com/tarihinizleri/ SoundCloud: https://soundcloud.com/tarihin-zleri Gmail: tarihinizlericoncact@gmail.com Twitter: https://twitter.com/tarihinizleritw Patreon: https://www.patreon.com/tarihinizleript Dailymotion: https://www.dailymotion.com/tarihinizleridl

Agora
Herkül Millas: 6-7 Eylül olaylarıyla asıl amaç gayrimüslimleri yok etmekti

Agora

Play Episode Listen Later Sep 5, 2019 33:17


Herkül Millas 6-7 Eylül Olayları'nda 15 yaşındaydı. İstanbul'da o lanet gece babasının dükkanı yağmalanırken evlerinin önüne gelenlerden korunmak amacıyla üst kattaki komşularına sığındılar."Babam terziydi, yağma ettikleri dükkanımızda bütün top kumaşları çaldılar, çalamadıklarını da keserek kullanılamaz hale getirdiler. Kumaşlar o gece elimizden gidince iflas etti babam... Sonra korku ve gelecek endişesiyle Türkiye'den Yunanistan'a göç ettik..." şeklinde anlatıyor yaşadıklarını.Millas, "Saldırılar başladığında endişeyle evde beklerken kapıcı kadın 'Burada gavur yok!' diyerek bizi kurtarıyordu.. Biz üst kata sığınmıştık, gerçi daha önce söylemişlerdi, eğer bir şey olursa bize sığınırsınız diye. Ancak babamı saklamak istemiyorlardı, sadece çocuk ve kadınları saklamak istediklerini belirtmişlerdi..." diyor.Agora’da ele aldığımız 6-7 Eylül Olayları hakkındaki podcast programında Türk-Yunan ilişkileri uzmanı Herkül Millas'ın, "Türkiye'de azınlıkların günlük hayatını zehir eden olaylar o kadar çok ki..." ifadesi, acı gerçeği tüm çıplaklığıyla yüzümüze vuruyor aslında.Aradan 64 yıl geçti ancak acılar unutulmadı. 6-7 Eylül Olayları, İstanbul'da yaşayan başta Rum olmak üzere gayrimüslim azınlıklara karşı 6-7 Eylül 1955'te gerçekleşen organize toplu saldırıydı. Türk derinlerinin planlayarak gerçekleştirdiği bu pogromda İstanbul'da gayrimüslimlere ait 4.214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel, bar gibi yerlerin bulunduğu 5.317 mekân saldırıya uğradı.6-7 Eylül Olayları sırasında Türkiye basını 11 kişinin öldüğü yazarken, kimi Yunan kaynakları felaket gecesi 15 kişinin can verdiğini belirtti. Zaman ilerledikçe o gece tecavüze uğrayan kadınların sayısının 60'ı geçtiği öğrenildi. Dr. Dilek Güven'e göre iise tecavüze uğrayan ve utanmalarından veya korkularından dolayı şikayette bulunamayan kadın sayısının gerçekte 400’e yakın olduğu tahmin edilmekte.Pogromun fitilini ateşleyen olay ise saldırılardan bir önceki gün Türkiye basınında çıkan ve Atatürk'ün Selanik'te doğduğu evin bombalandığı haberleri oldu. Oysa bomba olayı kurguydu. Atatürk'ün Selanik'teki evine bomba atan kişi Selanik Üniversitesi Siyasal Bilgiler fakültesinde okuyan Yunan vatandaşı Batı Trakya Türkü Oktay Engin'di ve aldığı talimatla bombayı attığı daha sonra ifşa olmuştu. Hatta bu inanılmaz gerçek yıllar geçtikçe daha belirgin hale geldi. Engin, Türkiye'de 22 Şubat 1992 - 18 Eylül 1993 tarihleri arasında Nevşehir Valisi yapıldı. Öte yandan o günlerde asıl konu Kıbrıs’tı. Adada Kıbrıs Rumlarının Kıbrıslı Türklere yaptığı zulümler gündemdeydi. 6-7 Eylül Pogromu'nun olduğu dönem Türkiye'de tirajı en yüksek Hürriyet gazetesinde "İstanbul'daki Rum azınlığın aralarında bağış toplayarak Kıbrıs Rumlarının ENOSİS çetelerine gönderdiği" haberi yapıldı. Bilerek ve isteyerek İstanbul’daki Rumlar da mesul tutuluyordu, Kıbrıs ve Yunanistan’daki Türklere karşı yaşananlardan...Olayların ardından, Türkiye'de yaşayan binlerce Rum, kendilerini düşman gören Türklerden korkarak ve İstanbul'da geleceklerinin olmadığını "düşünerek" Türkiye'den Yunanistan'a göç ettiler. Saldırılardan ciddi zarar gören Ermeni ve Yahudiler arasında da gelecek endişesi baş gösterdi. Bugün aradan geçen 64 yıl sonra bile o günleri yaşayanların anıları taze. Bir daha olmaması tek arzu. Ancak Millas bu konuda karamsar, daha doğrusu gerçekçi, “Ortaçağda bütün bir toplum cezalandırılırdı. Türkiye Ortaçağ’da kaldı, Ortaçağ’da yaşıyor...” diyor.Türk-Yunan ilişkileri uzmanı Herkül Millas'ın 6-7 Eylül Olayları'nı anlattığı Agora podcast programını, tarihin o karanlık yüzünü anladıkça, iç çekerek dinleyeceksiniz.

Ottoman History Podcast
II. Meşrutiyet İstanbul'unda Sosyalist Rumlar ve İşçiler

Ottoman History Podcast

Play Episode Listen Later Dec 7, 2018


Bölüm 392Stefo BenlisoySunucu: Önder AkgülPodcast'i indirFeed | iTunes | GooglePlay | SoundCloudBu bölümde Stefo Benlisoy ile II. Meşrutiyet döneminde Osmanlı sosyalist ve işçi hareketinin oluşumunu ve gelişimini konuşup Osmanlı'daki sosyalist grupların faaliyetlerini, yayınlarını, ve geliştirdiği siyasal perspektifleri incelemenin Osmanlı-Türkiye tarihini ve tarih yazımını anlamak açısından nasıl alternatif kanallar açabileceğine değindik. Özel olarak da Mayıs 1909’dan başlayarak İstanbul’da örgütlenmeye çalışan, Ergatis adlı bir gazete çıkaran, ağırlığını Rumlar’ın oluşturduğu Türkiye Sosyalist Merkezi örgütünü, bu örgütün İstanbul’daki işçilerle, imparatorluktaki diğer sosyalist çevrelerle ve uluslarası sosyalist hareketle ilişkilerini, ve ayrıca gazete sayfalarında feminizmin nasıl yer bulduğunu ele aldık.« Click for More »

Osmanlı Tarihi
II. Meşrutiyet İstanbul'unda Sosyalist Rumlar ve İşçiler

Osmanlı Tarihi

Play Episode Listen Later Dec 7, 2018


Bölüm 392Stefo BenlisoySunucu: Önder AkgülPodcast'i indirFeed | iTunes | GooglePlay | SoundCloudBu bölümde Stefo Benlisoy ile II. Meşrutiyet döneminde Osmanlı sosyalist ve işçi hareketinin oluşumunu ve gelişimini konuşup Osmanlı'daki sosyalist grupların faaliyetlerini, yayınlarını, ve geliştirdiği siyasal perspektifleri incelemenin Osmanlı-Türkiye tarihini ve tarih yazımını anlamak açısından nasıl alternatif kanallar açabileceğine değindik. Özel olarak da Mayıs 1909’dan başlayarak İstanbul’da örgütlenmeye çalışan, Ergatis adlı bir gazete çıkaran, ağırlığını Rumlar’ın oluşturduğu Türkiye Sosyalist Merkezi örgütünü, bu örgütün İstanbul’daki işçilerle, imparatorluktaki diğer sosyalist çevrelerle ve uluslarası sosyalist hareketle ilişkilerini, ve ayrıca gazete sayfalarında feminizmin nasıl yer bulduğunu ele aldık.« Click for More »

Kariyer Sohbetleri
Rıdvan Akar ile Gazetecilik

Kariyer Sohbetleri

Play Episode Listen Later Jul 19, 2017 49:14


Konuşmacımızın Özgeçmişi: 1961 Sivas doğumlu Rıdvan Akar, Gazi Üniversitesi İktisadî İdarî Bilimler Fakültesi'ni bitirdi. 1987'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü'nde yüksek lisansını tamamladı. Türk Haberler Ajansı, "Söz", "Ekonomik Panorama", "Tempo", "Milliyet" ve ATV'de çalıştı. M. Ali Birand ile birlikte 32. Gün Haber Programı'nda yayın yönetmenliği yaptı. M. Ali Birand ve Hikmet Bila'yla birlikte "Madalyon / Cumhuriyet'in Yabancı Tanıkları" ve "12 Eylül/ Türkiye'nin Miladı" belgesellerini hazırladı. CNNTürk Haber Müdürlüğünü de yapmış olan Akar, aynı televizyonda "Hayatın Tanığı" adlı belgesel programı ve "Habere Dair" adlı haber programını sunmuştur. Eserleri: Varlık Vergisi / Tek Parti Döneminde Azınlık Karşıtı Politika Örneği (1992) 12 Eylül / Türkiye'nin Miladı (M. A. Birand ve Hikmet Bilâ'yla birlikte) (1999) Aşkale Yolcuları - Varlık Vergisi ve Çalışma Kampları (1999) İstanbul'un Son Sürgünleri / 1964'te Rumların Sınırdışı Edilmesi (Hülya Demir'le birlikte) (1999) Bir Irkçının İhaneti (Akar'ın ilk romanı) (2002) İşini Bilen Bir Memur: Engin Civan / Bir Prensin Hisseli Hikâyesi (Jale Özgentürk'le birlikte) (2005) Lider Portrelerinde Türkiye (ed. Seyfi Öngider vd.) İ Poli ton Poleon / İstanbul Kentler Kenti Ömrümden Uzun İdeallerim Var (Suna Kıraç yazdı, Rıdvan Akar derledi) (2006) Karaoğlan (Can Dündar'la birlikte) (2006) Ecevit ve Gizli Arşivi (Can Dündar'la birlikte) (2008) Rıza Güral'ın Tornası (2011) Benim Kale'm / Sadık Özgür'ün Yaşam Öyküsü (2011) Beşiktaş'ın Dervişi Süleyman Seba (2014)

Açık Dergi
26 Şubat 2014: Tatavla Baklahorani Karnavalı

Açık Dergi

Play Episode Listen Later Feb 28, 2014 28:40


26 Şubat 2014: Tatavla Baklahorani Karnavalı Açık Dergi'de, tarihi 600 yıla uzanan, İstanbul kültürünün önemli ve kıymetli bir parçası olan ve 1941'de yasaklanan, İstanbullu Rumların bir yıllık ritüeli olan ve bu sene de önümmüzdeki Pazartesi günü, 3 Mart'ta -eski ismiyle adıyla Tatavla'da şimdiki adıyla Kurtuluş'ta- yapılacak maskeli, kostümlü Tatavla Baklahorani Karnavalı'nı konuşmak üzere konuğumuz Hüseyin Irmak konuğumuzdu.

Alla Mina Kamrater
61 - Rumlar

Alla Mina Kamrater

Play Episode Listen Later Oct 3, 2013 59:16


Gottfrid Svartholm Warg Medverkande: Martin Soneby, Fritte Fritzson, Johannes Finnlaugsso

Açık Dergi
22 Şubat 2012: Baklahorani Karnavalı

Açık Dergi

Play Episode Listen Later Mar 5, 2012 13:19


İstanbullu Rumlar beş asırdır baharın gelişini Baklahorani Karnavalı ile kutlardı, taa ki 1941 yılında yasaklanana kadar. Kökleri antik dönemlerin pagan geleneklerine dek uzanan Baklahorani Karnavalı, 70 yıla yakın bir aradan sonra 3 yıldır yeniden kutlanıyor. Açık Dergi'de Haris Rigas, Mihail Vasiliadis ve Alev Akşahin'le Baklahorani Karnavalı'nı konuştuk.

Ahşaptan Betona, Mecidiyeden Jetona
Pendik bir kıyı köyü iken nasıl bir yerdi? 1920'lerde Rumların gözünden Fener semti 26 Şubat 2014: Tatavla Baklahorani Karnavalı 22 Şubat 2012: Baklahorani Karnavalı 68. yıldönümünde 6-7 Eylül olayları