POPULARITY
#acıtatlımayhoş Aylin Öney Tan, Japonların ünlü soba makarnasını, çok sevilen ‘udon' makarnasını anlatıyor. Ramen makarna için ise, “sadece makarna değil, bambaşka bir şey” diyor.
#acıtatlımayhoş Aylin Öney Tan, Japonların ünlü soba makarnasını, çok sevilen ‘udon' makarnasını anlatıyor. Ramen makarna için ise, “sadece makarna değil, bambaşka bir şey” diyor.
Bu bölümde, Japonya seyahatimde keşfettiğim mutluluğun, huzurun ve uzun yaşamın sırrını sizlerle paylaşıyorum.
1. Dünya Savaşının en önemli olaylarından Rusya'da yaşanan Kızıl Devrim'i (Bolşevik Devrimi) anlattığımız serinin 6. bölümünde, yine Rusya tarihinin derinlerine dalıyoruz. Çarlık Rusya Devletinin son çarı 2. Nikolay, tahta çıkıyor. Rus tarihinin en kritik yıllarında tahta çıkan 2. Nikolay, çağdaşları gibi mantık evliliği değil büyük bir aşk evliliği yapar. Alman asıllı Hesse Prensesi Alix'e olan aşkı mutlu sonla biter. Hükümdarlığın gereği olan taç giyme törenleri (Coronation) ise bir felaketle sonuçlanır. Tarihe "Khodynka Tragedy" (Hodinka Faciası" olarak geçen olayla çarın hükümdarlığı ilk kez sorgulanmaya başlar. Avrupa'da artık dengeler değişmiştir. Rusya, 2. Wilhelm'in uyguladığı Weltpolitik siyaseti sonucu Alman İmparatorluğu'yla yollarını ayırmış, Fransa'yla ittifak olmuştur. 2. Nikolay ise kuzeni 2. Wilhelm tarafından birçok kez tehdit edilir. Manipülasyona açık bir tabiata sahip olan 2. Nikolay, Wilhelm'in de katkılarıyla gözünü Uzakdoğu'ya çevirir. Parçalanmakta olan Çin'de, Maliye Bakanı Sergei Witte'nin başlattığı politikayla kendini göstermeye başlar. Fakat Uzakdoğu'nun efendileri arasına bir Asya devleti de eklenmiştir. İmparator Meiji'nin reformlarıyla büyük güçler arasına girmeye aday olan Japonya, Rusya'nın Uzakdoğu faaliyetlerinden rahatsızdır. İki devlet, 1900'lü yıllara gelinirken karşı karşıya gelmek üzeredir. Liaotung Yarımadası, Port Arthur Limanı derken Rusya gözünü Mançurya ve Kore'ye diker. Artık iki devlet, karşı karşıyadır. 1904 yılında Japonlar, 37 yıl sonra ABD'ye karşı yapacağı Pearl Harbor Baskınına benzer bir baskını Rusya'ya yapar. Tarihe 1904-1905 Rus-Japon Savaşı olarak geçen hadise, Rusya için sadece bir Uzakdoğu felaketi olarak kalmaz. 1917 yılında gerçekleşecek Kızıl Devrimin adeta bir fragmanı olacak 1905 Devrimine zemin hazırlar. Keyifli seyirler dilerim. Beğenmeyi, paylaşmayı ve yorum yapmayı lütfen unutmayın. Sevgiler. Müzikler: @epidemicsound Kaynakça; Simon Sebag Montefiore - The Romanovs 1613 - 1918 Rusya İmparatorluğu'nun Çöküşü; Harp Yahut İhtilal (1881 1917) - Onur Önol - Onur İşçi XIX. Yüzyıl Siyasi Tarihi - Fahir Armaoğlu Rusya'nın Kısa Tarihi - Paul Bushkovitch Rusya Tarihi - George Vernadsky Rusya; Ortaçağ'dan Sovyet Devrimi'ne - Kezban Acar Kanalımızı desteklemek ve ek içeriklere ulaşmak için; https://www.youtube.com/channel/UCPlTdUoi8jAjEdk1wf5cQug/join
Derdimi yazının sonunda anlatacağım ama önce uzun bir girizgâh yapmam lazım. Türkiye'deki Arap düşmanlığının en belirgin nedeni, seküler ve oligarşik Kamalistlerin Batılı efendilerine “Biz de Araplardan nefret ediyoruz, bizi de aranıza alın, bizi de kulübünüze kabul edin” ezikliğidir. Hayranlık beslediği, “gelişmiş” bulduğu Batı'ya yaranmak için her şeyi ama her şeyi yapabilir bir Kamalist. Hani Avrupa Yakası dizisinde “Ben de Nişantaşılıyım, bende de panik atak var” diyerek kendisini “o sınıfa” ait hissetmek için çabalayan bir karakter vardı ya. Seküler ve oligarşik Kamalizmin ürettiği Arap nefreti de tam böyledir. Sorsanız, hiçbiri ırkçı değildir ha. Kategorik olarak hiçbir ırktan nefret etmezler güya. Ama işte Türkiye'nin doğusunda sevdikleri bir tane millet yoktur. Belki biraz Japonlar. Çünkü kendilerinin yapamadıklarını bir şekilde Japonlar yapmış, iki atom bombasıyla geliştirdikleri eziklik onları “Amerikan uydusu” haline getirmiştir. “Haysiyetini satan adama Dilber denir” hakikatini haykırsak aleyhimize mahkeme açılır da “Filistinli diye toprağını satan adama denir” yalanını dolaşıma sokmak alkışlanır mesela memlekette. Seküler ve oligarşik Kamaliste sorsan gurur duyar elbette Kurtuluş Savaşı'nı kazanmış olmamızdan. “Tam olarak düşmanına benzemek istediğin bir savaşı kazanmış sayılır mısın?” diye sorsak verecek cevabı yoktur ama. Bir de tabii şu meşhur “Araplar bizi arkamızdan vurdu” yavesi var. Doğru. İngilizlerin tasallut ve tavassutuyla bize ihanet eden Araplar olmuş. “İyi de, Arapların ihanetini planlayan,1915'te seni bir'e kadar kırmak üzere Çanakkale'ye asker döken İngiliz'e niye kategorik olarak düşman değilsin, hatta hayransın da Arap'a kategorik olarak düşmansın?” sorusuna nasıl cevap versin ezik Kamalist. Dahası, “Ülkeni işgale yeltenen Yunan'a, sana isyan etmiş Bulgar'a, ‘Türklerle hesabımızı göreceğiz' çığlıkları atan Sırplara kategorik olarak düşman değilsin de niye Araplara düşmansın?” sorusunu sorsak hepten mavi ekrana düşerler. Yanlış anlaşılmasın. “Yunan'a, Bulgar'a, Sırp'a kategorik olarak düşmanlık edelim” demiyorum. Kamalist miyim de edeyim bu saçma sapan lafı? Ben, “Arada masum olanları vardır” diye kategorik olarak Yahudi'ye bile düşmanlık etmiyorum. “Siyonistler gebersin” diyorum. Gelelim bu seküler ve oligarşik, az gelişmiş Kamalistlerin Türk bayrağı sevgisine. Kocaman ama kocaman bir yalandır o da. Suriye'de “kimin planladığı çok açık” olan Türk bayrağı yakma provokasyonuna efelenirler elbette. En büyük numaralarıdır “sıfır risk alarak efelenmeleri.” Ama iş, neredeyse 15 yıldır açıktan Türk bayrağına hakaret eden, düğününü derneğini askerimizi öldüren Suriye'nin bayrağıyla yapan terörle iltisaklı ve üstelik Türk vatandaşı Nusayri çetelerine gelince “çokoprens almaya” giderler.
Decoverse hakkında detaylı bilgi almak için: Tıklayın * Instagram: @ortamlardasatilacakbilgi Twitter: @OrtamlardaB * Reklam ve İş birlikleri için: ortamlardasatilacakbilgi@gmail.com *Bu bölüm "Decoverse" hakkında reklam içerir*
Osmanlı Hanedanı'nın Türkiye'den sürgün edilmesinden sonra Suriye'ye yerleşen Sultan Abdülhamid Han'ın torunu Şehzade Mehmed Abdülkerim Efendi'nin sıra dışı yaşam öyküsü. Şehzade'nin yolu Suriye'de nasıl Japonlarla kesişti? Japonlar neden Orta Asya'da bulunan Türk unsurlarla ilgileniyordu? Şehzadeyi neden Doğu Türkistan'da kurulması planlanan yeni devletin başına geçirmek istediler? Japonlar Şehzade'nin Halife ünvanını da taşımasını neden istiyordu? Japonların kurduğu bu emperyal plana Türkiye nasıl müdahale etti? Şehzade Japonya'da hangi faaliyetlerde bulundu? Sovyetler Birliği ve Türkiye'nin baskısıyla neden Amerika'ya kaçmak zorunda kaldı? Şehzade New York'ta nerede yaşadı? Şehzade'nin trajik ölümünün acı hikayesi. Şehzade'nin New York'taki bilinmeyen bağlantıları. Bu ve bunun gibi pek çok ilginç detayları ile “Şehzade Mehmed Abdülkerim Efendi”nin bilinmeyen hikayesi içeriğimizde. #osmanlı #abdulhamidhan #sultanabdulhamid #abdulhamithan #payitahtabdülhamid #gdhtarih #gdhtv #şehzade #padişah
dünyada kutuplaşma hareketi hızlandı. AB Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen'in Davos'ta verdiği “kutuplaşmanın değil, dayanışmanın hâkim olması gerektiği,” mesajına rağmen... İlk defa doğru bir cümle kurdu ama dediği başka yaptığı başka örneğinden ibaret. Von der Leyen'in çıkışına Çin delegasyo-nundan “çoktaraflı-lığın tanımı nedir?” sorusuyla cevap geldi. Açıkçası Avrupa ortada kaldık derken, Çin kaçınılmaza doğru ilerlediğini ikrar ediyor. Gerçeğin yüzeye çıkan kısmı bunlar. Askeri cepheler anlamında bariz bir kutuplaşma henüz görünmüyor olabilir. Sonuçta Çin mesela, İran ve Pakistan'ın ikisinin birden dost ülke olduğunu söyledi. Filistin'de iki ülkeli çözüm taraftarları ağırlıkta. Avrupa Birliği nihayet Kızıldeniz denkleminin hedefinin kendisi olduğunu anlayıp Husilere karşı 27 ülkesiyle bir ortak operasyon gücü kurguluyor. Hasılı herkes yalnız ve tarafsız görünüyor ama içten içe askeri kutuplaşma formülleri de gelişiyor. Ekonomik olaraksa kutuplaşma kendini gizlemiyor. İyiden iyiye görünürlük kazandı. Ortaya çıkan fotoğrafın genel görünümünden birtakım notlar paylaşmak istiyorum. Çin'den sene başından bu yana 12 milyar dolar yabancı sermaye çıktı. Nitelikli gayrimenkullerde %30'a kadar fiyat düşüşleri var. Hong Kong piyasaları 20 yılın en düşüğüne geriledi. Rusya, Suudi Arabistan'ı geçip Çin'in en büyük enerji tedarikçisi konumuna geldi. Avrupa ve ABD'nin Tayvan'dan geçtiği siparişler yavaşladı. İtalyan tahvil faizi ile Alman tahvil faizleri arasındaki fark kapanmaya başladı. Almanlar AB'den çıkmayı benimseyen bir siyasi açılımla tanıştı. ABD kur manipülasyonu gözlem listesine Çin, Singapur, Malezya, Vietnam ve Tayvan'ın yanı sıra Almanya'yı da yazdı. Hindistan borsası rekor kırdı. İsviçre Hindistan'la 16 yıl süren müzakerelerin ardından serbest ticaret anlaşması imzaladı. Modi, Hindu faşistler tarafından yıkılan tarihi caminin olduğu yere yapılan Hindu tapınağını “yeni bir çağ başlıyor,” sloganıyla açmaya hazırlanıyor. Vietnam rekor cari fazla verdi, Macaristan'la ikili işbirliği geliştiriyor. Bulgarlar Euro'yu resmi para olarak kullanmaya hazırlanıyor. Dünya faiz indirimini tartışırken borsası 33 yılın zirvesindeyken Japonlar faiz artırımına hazırlanıyor. Avrupa piyasaları en büyük haftalık düşüşünü yaşadı. İngiltere'de
Büyük devletler, geniş teşkilatlı imparatorluğumuzu inşa edecek ne zaman bıraktılar, ne de sükûnet! Bize de hiç olmazsa on senelik bir sulh tanınsa Japonların (Meiji devriminin başlangıcından beri) o kadar methedilen terakkîlerini biz de yapabilirdik. Onlar Avrupalıların pençelerinden uzak olduklarından, bize nazaran bahtiyardırlar, emniyet içinde yaşamaktadırlar. Maalesef biz, tam Avrupalı sırtlanların geçiş yerine çadırımızı kurmuşuz.” Sultan II. Abdülhamid, 33 yıllık uzun saltanatının özeti mahiyetindeki bu cümleleri sarf ederken, aslında Türkiye'nin kaderine dair en esaslı tespitlerden birini de tarihin kayıtlarına geçiriyordu. Avrupalı sırtlanların geçiş yeri... Herhalde içeride ve dışarıda yaşanan onca şeyin, atlatılan badirelerin ve çekilen sıkıntıların hepsini toplasak, sebep hanesine bu ibareyi yazmak yeterli olurdu. Yüz küsur sene önce geçerli olan ölçüler, bugün de -belki hatta daha fazla biçimde- geçerli ve gündemimizde. Türkiye'nin neyi temsil ettiğini, bölgemizde ve İslâm dünyası içinde nerede durduğunu, dışarıdan bakanların bizde ne gördüğünü kavramak, geleceğe en sıkı biçimde hazırlanmanın da başlangıç noktasını oluşturuyor. Bunu anlamayan insanların ağzından duyduğumuz şu türden cümleler ise, içerideki imtihanımızın bir başka boyutu: “Bizim Ortadoğu'da ne işimiz var?” Cümleye farklı coğrafyaların isimlerini yazarak, ifadeyi sonsuz biçimde değiştirebilirsiniz. Mantık aynı olduğundan, netice de fark etmeyecektir. Hepsinde niyet aynı yere çıkıyor: İslâm coğrafyasıyla ve Müslümanlarla zinhar aynı kareye girmek istemeyen, zihninden ve kalbinden oraları çoktan söküp atmış, İslâm'ı ve Müslümanları her türlü kötülüğün, geriliğin ve utancın kaynağı olarak gören bir zihniyet bu. Böyle bir bakış açısını mantıklı ve makul bir zeminde ikna etmek de maalesef mümkün görünmüyor. Kendimizi ve gelecek nesillerimizi korumaya odaklanacağız. Geçtiğimiz günlerde, Âkif'in “Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor / Bir hilâl uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor” dizelerinde anlattığı o tertemiz evlatlarımızdan 12'si şehadete yürüdüğünde, Türkiye içinden bazı kesimlerin başlattığı çirkin bir “şehadet” tartışması, bu durumun en güncel ve pratik tezahürü oldu. Şehit ailelerine galiz biçimde saldıranların yanında, şehitliğin bizatihi kendisine kin kusanları da gördük. Dillerinde terörün tanımı bile belirsizleşmiş sosyal medya maymunlarının kanaat önderliğine soyunduğu ülkemizde, bizi biz yapan her türlü değere savaş açan bir karakter yapısıyla karşı karşıyayız.
Pirinç Tanesi Sekiz yaşındaydım. Rahmetli babaannem, pirinç ayıklıyordu. Bir pirinç tanesi yere düştü. Babaannem, eğildi ve pirinci aramaya başladı. “Aman babaanne!” dedim. “Bir pirinç tanesi için bu kadar çaba harcamaya, yorulmaya değer mi?” Rahmetli ilk defa bana kızdı. “Sen oturduğun yerden bilmeden konuşuyorsun.” dedi. “Hiç pirinç üretilirken gördün mü? İnsanlar ne kadar zorluk çekiyorlar. Bir pirinç tanesinde kaç insanın alın teri var biliyor musun?” diye çıkıştı. On dokuz yıl evveldi. Stockholm'e gitmiştim. Bir otele yerleştim. Sabahleyin, tıraş olmak için banyoya gittim. Aynanın yanında ilginç bir not gördüm. “Lütfen tıraştan sonra jiletinizi çöpe atmayın! Yanda bir kutu var, oraya bırakın. Bir tek jiletle dahi olsa, İsveç çelik sanayisine yardımcı olun.” Doğrusu hayretler içinde kaldım. Çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir. Birçok eşya üzerinde “İsveç çeliğinden yapılmıştır.” diye yazardı. İşte o ülke, kullanılmış tek bir jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor, ona sahip çıkıyor, gelen turistlere rica yollu uyarıda bulunuyordu. İsviçre'de zaman zaman radyolar, televizyonlar, gazeteler insanlara uyarıda bulunur: Şu tarihte, şu saatte, görevliler gelecek. Okumadığınız kitap, dergi, gazete, kâğıt varsa kapınızın önüne koyun. İsviçre'nin kalkınmasına yardımcı olun. Fazla ağaç ziyanına engel olun. Japonlar son derece sade, basit ve mütevazı yaşayan insanlardır. Evlerini gereğinden fazla eşyalarla doldurmazlar. İhtiyaçları neyse onu alırlar. Vaktiyle Japon ekonomisi bozulur. İç ve dış borçlar çok artar. Zamanın başbakanı meclisi toplar. Kürsüye çıkar ve durumu insanlara anlatır: “Bugünden itibaren, Japonların iç ve dış borçları son kuruşuna kadar ödenmeden, pirinçten başka bir şey yemeyeceğim. Şu üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim.” Başbakan, dediklerini yapar, Japonya'da israftan uzak durma kampanyası başlatılır. Japonya bütün borçlarını öder. Bizler de maddi durumumuz ne olursa olsun ailemiz ve ülkemiz için israftan kaçınmalıyız.
Bugün 29 Ekim 2023 Pazar #doğatakvimi
169.Bölümde İkigai kavramını konuştuk. Dünya Trendleri + ile yeni keşiflerle dolu bir dünyaya hoş geldiniz!" Her yeni bölümde ilham verici hikayeler ve değerli bilgilerle dolu bir yolculuğa çıkıyoruz. (00:00) - Açılış (00:32) - Bu sabah yataktan kalkma sebebiniz neydi? (01:07) - İkigai nedir? How to İkigai - https://www.youtube.com/watch?v=pk-PcJS2QaU Okinawa - https://en.wikipedia.org/wiki/Okinawa_Island İkigai: Japonların Uzun ve Mutlu Yaşam Sırrı - https://www.goodreads.com/book/show/37536045-i-kigai?ac=1&from_search=true&qid=N5hZObsvNA&rank=1 Karate Kid - https://www.imdb.com/title/tt0087538/ (02:30) - Okinawa ve İkigai arasında nasıl bir ilişki var? (03:43) - İkigai hangi unsurları içeriyor? (05:10) - İkigai'ni bulmanın önemi! (06:26) - İkigai'ni keşfettikten sonra neler yapmalısın? (07:35) - Son sözler (07:53) - Kapanış Sosyal Medya Hesaplarımız; Twitter - https://twitter.com/dunyatrendleri Instagram - https://www.instagram.com/dunya.trendleri/ Linkedin - https://www.linkedin.com/company/dunyatrendleri/ Youtube - https://www.youtube.com/c/aykutbalcitv Goodreads - https://www.goodreads.com/user/show/28342227-aykut-balc aykut@dunyatrendleri.com Bize Bağış Yapmak Patreon hesabımız - https://www.patreon.com/dunyatrendleri
Bugün 24 Haziran 2023 #manolya Yeryüzündeki en eski bitkilerden manolyaların çiçeklenme zamanı. Çinliler, Japonlar manolyanın çiçeklerini ilaç olarak kullanır, yapraklarından yemek, kerestesinden mobilya yapar. #doğatakvimi
İkinci Dünya Savaşı'na giden yıllar... Japonya, basit bir "sahte bayrak" olayını (Mukden Olayı) bahane göstererek 1931 yılında Mançurya'yı işgal eder. Ülke merkezinden uzak olan bu bölgede, Kwantung Ordusuna bağlı, resmi adı “Salgın Önleme ve Su Temini Departmanı” olan gizli bir birim kurar. Daha sık olarak 731. Birim adıyla anılan ve kimyasal ve biyolojik silah deneyleri için oluşturulan bu yerin başında, II. Dünya Savaşı'nın sonunda korgeneral rütbesine kadar yükselecek Shirō Ishii vardır. Aralarında Japonya'nın önde gelen bilim insanlarının da olduğu 10.000 civarında personelin yer aldığı 731. Birim ve ona benzer ünitelerde, 1933-1945 yılları arasında korkunç insan deneyleri ve biyolojik silah geliştirme çalışmaları yürütülür. İlk günden son güne kadar işin başında olan Shirō Ishii'ye bağlı bu yapılara “Ishii Ağı” adı verilir. Shirō Ishii Shirō Ishii zengin bir ailenin çocuğudur, el bebek gül bebek büyür. Fotoğrafik bir hafızası vardır, önüne ne konursa sular seller gibi ezberler; öğretmenlerinin daima favorisi olur. “Dur” diyen olmayınca, kabardıkça kabarır; sonraki yıllarda çevresindekiler tarafından “küstah ve kibirli bir çocuk” olarak hatırlanır. Shirō Ishii Kyoto İmparatorluk Üniversitesi'nde tıp okur, 1921'de askeri tabip olarak orduya katılır. Askeri Hastane'deki başarıları üstlerinin dikkatini çeker, 1924'te uzmanlık eğitimi için Kyoto İmparatorluk Üniversitesi'ne geri döner. Burada garip huylarıyla çevresini rahatsız eder; petri kaplarında yetiştirdiği bakterilerle “arkadaşlık ettiğini” söyler, gecenin bir saati yaptığı laboratuvar çalışmalarıyla üniversitenin düzenini alt üst eder. 1925'te rütbe alarak orduya geri döner. Japon biyolojik silah programının oluşturulması gerektiği inancıyla, 1928'de Birinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa ve Amerika'da biyolojik ve kimyasal savaş alanlarındaki gelişmelerinin etkileri üzerine kapsamlı araştırmalar yapmak için iki yıllık bir Batı turuna çıkar. Ishii'nin seyahatleri oldukça başarılı geçer, ordu komutanları adını sıkça anar olurlar. Evet alkol sorunları vardır, ara ara da zimmetine para geçirir; ama “Bu kadar kusura da takılmamak lazım” der geçerler. Tabi ki altta yatan neden başkadır; “kullanışlı” olacağını anlar, adını koyacakları zamanı beklerler. 1 Ağustos 1936'da 731. Birim'in başına geçer. Bu tesislerde Ishii ve adamları, canlı deneklere veba fareleri aracılığıyla hastalık bulaştırır, zorunlu gebelikler, anestezi olmadan canlı viviseksiyonlar ve kasıtlı soğuk maruziyetiyle donmalara neden olmak gibi türlü işkenceleri; “büyük hedefleri” için gözlerini kırpmadan uygularlar. 731. Birim 1925'te imzalanan Cenevre Protokolü, biyolojik ve kimyasal silahların kullanımını açıkça yasaklamıştır. Haliyle Japonlar, biyolojik silah geliştirmekle ilgili her ne yapacaklarsa, bunu gizli yapmaları gerektiğine karar verirler. Japonya, 1931'de Çin anakarasını istila eder. Böylece biyolojik silah üretilecek tesis için doğru yeri bulduklarını düşünürler: Kendi topraklarından uzak ve “deneylerde” kullanılacak insanların kolay bulunabileceği, Mançurya. 1932'de Tokyo'daki Japon Ordusu Askeri Tıp Okulu'nda kurulan Salgın Önleme Araştırma Laboratuvarı'nda, sonraki adıyla Ishii Ağı'nın ilk adımları atılır. 731. Birim, araştırma laboratuvarının uzantıları olarak oluşturulan birkaç gizli, bağımsız birimden ilkidir. Böyle bir birimin başına getirilebilecek en uygun ismin Shirō Ishii olduğuna karar verirler. Sonuç olarak; Güney Mançurya Demiryolu üzerinde, Harbin'in 100 kilometre güneyinde yer alan bir köyde yer alan bir hapishane ve deney kampı olan Zhongma Kalesi'nde Birim kurulur. Tokyo'da yemek lekeleri ve sigara külüyle kaplı kırışık üniforması ve yerlerde sürünen subay kılıcı ile dikkat çeken Ishii; Mançurya'da bambaşka bir adama dönüşür, jilet gibi üniformasıyla “hayalindeki” işi keyifle yapar. Zhongma'ya getirilen mahkumlar arasında; adi suçlulardan siyasi mahkumlara kadar çeşitli nedenlerle tutuklanan insanlar yer almaktadır. Mahkumlar,
Bugün ‘'Para Nasıl Biriktirilir?'' Konusunu ele aldık. Japonların para biriktirme tekniği, 50 30 20 kuralı gibi farklı para biriktirme stratejilerinden de bahsettik. Ayrıca biriktirdiğiniz parayı enflasyona karşı korumak için ''Yatırım Nasıl Yapılır?'' ve ‘'Enflasyon ile Nasıl Mücadele Edilmeli'' gibi konulara da değindik. Keyifli seyirler.
Program Adı: Bundesliga 101 Bölüm: Dünya Kupası 2 Program İçeriği: 22/23 Sezonu Dünya Kupası İkinci Programı Ana Başlık: Bundesliga 101 22/23 Sezonu Dünya Kupası 2.Bölüm | Bundesliga'nın Japonları | Jude Bellingham ve İngiltere | Gvardiol'un Yükselişi | Reyna'nın Durumu | Lindstrom ve Danimarka Program Detayı: -Dünya Kupası'nda oynayan Bundesliga oyuncularını konuştuk. -Form durumu iyi olsa bile forma giymeyen oyunculara yer verdik. -Almanya'nın Kosta Rika karşısındaki şansını masaya yatırdık. Konuşmacılar: Öner Tavtay - Gencer Konur #Bundesliga101 #DünyaKupası #Almanya #JudeBellingham #İngiltere #JoskoGvardiol #Hırvatistan #GiovanniReyna #JesperLindstrom #Danimarka
E-Bülten'e kaydolmak için tıklayın Stres Azaltma Serisinin bu haftasında Japonların Shinrin - Yoku yani Orman Banyosundan bahsettim. Orman banyosu çevirisinin yanı sıra bir diğer anlamı da ormanda nefes almak Doğayı bir rahatlama aracı olarak nasıl kullanabileceğimize bilimsel veriler eşliğinde değindim. Bölümünde bahsettiklerim sırasıyla: Shinrinyoku Nedir? Orman Banyosu nasıl uygulanır? Yeşil Rengin psikoloji üzerindeki etkisi? İrlanda'da bir köy evinde yaşarken doğadan öğrendiklerim Ağaçların Bilgeliği ve nöro-psikolojik etkileri Ağaçlar Stres Azaltmaya Nasıl Yardımcı Olur? Ormana ya da doğaya gidemiyorsak evde uygulanacak tüyolar Bireysel Mindfulness Koçluğu ücretsiz ön görüşme için aşağıdaki form
Susam hayatımızın her alanında var. Dünya mutfaklarında da susamın çok yaygın kullanımı olduğunu görüyoruz. Özellikle hamur işleri ve ekmeklerde çok kullanılıyor. Örneğin Meksika'nın toplam susam üretiminin %75'ini Amerika'daki bir hamburger zinciri ekmeklerinin üstünde kullanmak için alıyormuş. Bizde küncülü helva olarak bilinen susamlı kıtır helvalar ise pek çok Asya ülkesinde var. Örneğin Hindistan'da bizim Gaziantep küncülü helvasının neredeyse tıpa tıp aynısı yapılıyor. Bu arada pek çok bölgede susama küncü dendiğini de hatırlatalım. Tariflerimiz ise çok pratik. Çocuklara sağlıklı atıştırmalık olarak susam kaplı kuru meyve misketleri ve susam kaplı tavuk. Bir de Japonların ünlü susamlı tuzu gomashio tarif var ki, çorbalara, salatalara, yemeklere serpmelik, her evde bulunması gereken türden.
Susam hayatımızın her alanında var. Dünya mutfaklarında da susamın çok yaygın kullanımı olduğunu görüyoruz. Özellikle hamur işleri ve ekmeklerde çok kullanılıyor. Örneğin Meksika'nın toplam susam üretiminin %75'ini Amerika'daki bir hamburger zinciri ekmeklerinin üstünde kullanmak için alıyormuş. Bizde küncülü helva olarak bilinen susamlı kıtır helvalar ise pek çok Asya ülkesinde var. Örneğin Hindistan'da bizim Gaziantep küncülü helvasının neredeyse tıpa tıp aynısı yapılıyor. Bu arada pek çok bölgede susama küncü dendiğini de hatırlatalım. Tariflerimiz ise çok pratik. Çocuklara sağlıklı atıştırmalık olarak susam kaplı kuru meyve misketleri ve susam kaplı tavuk. Bir de Japonların ünlü susamlı tuzu gomashio tarif var ki, çorbalara, salatalara, yemeklere serpmelik, her evde bulunması gereken türden.
Manavgat Altın Susamı altın gibi sarı rengi, yüksek yağ oranından ötürü üstün lezzeti ile gerçekten farklı bir ürün. 1450'lerde Manavgat tımar defterlerinde kayıtlı tahinhanelerden alınan vergiler not edilmiş. Türkiye'nin farklı köşelerinde örneğin Adana ve Manisa'da da susam yetişiyor. Fethiye'nin Gökova susamı da çok meşhur. Antik dönemlerden beri bu bölgenin susamı çok aranır bir ürünmüş. Günümüzde ise Japonlar bizim kalite susamların peşinde. Manavgatlı susam ve tahin üreticisi Mustafa Fettahoğlu farklı bölge susamlarını ithal edilenlerle karşılaştırıyor ve bizim yerli susamın kalitesinin farkını anlamaya çalışıyor. İlginç olan biz ürettiğimiz susamın %75'ini yurtdışına, ağırlıklı olarak Japonya'ya satıyoruz, ama yurt içinde tükettiğimiz susamın %75'ini dışarıdan Afrika veya Hindistan'dan alıyoruz. Bu gerçekten anlaması zor bir çelişki. Yerli ürün daha kaliteli ama onu kaptırıyoruz, biz ise daha hesaplı ama tadı bizimkine denk olmayan ile idare ediyoruz.
Manavgat Altın Susamı altın gibi sarı rengi, yüksek yağ oranından ötürü üstün lezzeti ile gerçekten farklı bir ürün. 1450'lerde Manavgat tımar defterlerinde kayıtlı tahinhanelerden alınan vergiler not edilmiş. Türkiye'nin farklı köşelerinde örneğin Adana ve Manisa'da da susam yetişiyor. Fethiye'nin Gökova susamı da çok meşhur. Antik dönemlerden beri bu bölgenin susamı çok aranır bir ürünmüş. Günümüzde ise Japonlar bizim kalite susamların peşinde. Manavgatlı susam ve tahin üreticisi Mustafa Fettahoğlu farklı bölge susamlarını ithal edilenlerle karşılaştırıyor ve bizim yerli susamın kalitesinin farkını anlamaya çalışıyor. İlginç olan biz ürettiğimiz susamın %75'ini yurtdışına, ağırlıklı olarak Japonya'ya satıyoruz, ama yurt içinde tükettiğimiz susamın %75'ini dışarıdan Afrika veya Hindistan'dan alıyoruz. Bu gerçekten anlaması zor bir çelişki. Yerli ürün daha kaliteli ama onu kaptırıyoruz, biz ise daha hesaplı ama tadı bizimkine denk olmayan ile idare ediyoruz.
ABD ve Çin arasındaki “Büyük güç rekabeti”nde “Tayvan” en ciddi parlama noktası. Bu iki gücün nükleer silahlara sahip olmasıysa rekabetin en tehlikeli yanına işaret ediyor. Biden Yönetimi Çin'in askerî yollarla müdahale etmesi durumunda Tayvan'ı koruyacağını çeşitli şekillerde ifade etmişti. Söylemek, yapmaktan kolay tabii ama “risk” her zaman mevcut. Tayvan üzerinden bir çatışmanın ABD ve Çin arasında “topyekun savaş”a dönüşebileceği, hatta iki güçten birinin “duruma göre” nükleer silahlara başvurabileceği bile yazılıp çiziliyor artık. Kuşkusuz, sınırlı bir savaş durumunda dahi kazanmaya çalışmak için nükleer silah kullanmanın cazibesi ve tehlikesi resme dahildir. 1945'de Japonlar masaya oturmaya hazır oldukları halde ABD kendi şartlarını dikte etmek için iki Japon şehrine atom bombası atmıştı. Washington merkezli “Neocon” kuruluşlardan “American Enterprise Institute(AEI)” tarafından bu yıl “Tayvan'ı Savunmak” başlıklı bir kitap yayınlandı. Kitapta Hal Brands ve Michael Beckley imzalı makalede, “karşılıklı garantili yıkım” içeriyor olsa bile nükleer silahların büyük bir ABD-Çin savaşını hızlandırabileceği ihtimali değerlendiriliyordu. Bu yazarlara göre ABD ve Çin arasında bir savaş başladığında en az üç yoldan biriyle “nükleer silah” kullanılabilir. Birincisi, hangi taraf kaybediyorsa, savaşın gidişatını değiştirmek için taktik nükleer silah kullanmaya meyledebilir. Kaybeden taraf olması durumunda, Çin'in nükleer silah kullanma ihtimali ABD'den daha fazla. İkincisiyse, çatışma uzadıkça, iki taraf da ezici bir yıpratma savaşını sona erdirmek için nükleer silah kullanabilir. Nükleer tetiği ilk çeken tarafın büyük ve geri döndürülemez bir avantaj elde edebileceğine dair bir kanaat güçlü bir teşvik olabilir. Son olarak, iki taraf da, savaşın tırmanmasının büyük risk olduğu düşüncesiyle diğerinin nükleer seçeneklerini sınırlandırmak için nükleer silaha başvurabilir. ABD ve Çin arasında daha önce de “nükleer misilleme” tartışmaları yaşandı. 2005'de Ulusal Savunma Üniversitesi'nde görev yapan General Zhu Chenghu gazetecilerin sorusu üzerine Çin'in, Tayvan ile muhtemel çatışmasında ABD tarafından saldırıya uğraması durumunda nükleer silahlarla karşılık verebileceğini söylemişti. Chenghu, “Eğer ABD, füzelerini ve diğer mühimmatlarını Çin'in saldırı menziline çekerse sanırım biz de nükleer silahla karşılık vermek zorunda kalırız” diye konuşmuştu. Çin'in orta bölgelerinde birçok kentin yıkılmasına hazır olduklarını belirten Chenghu, “Tabii bu arada Amerikalılar da yüzlerce kentlerinin yıkılmasına hazırlanmak zorunda kalacak» demişti. ‘Kişisel görüşleri'ni ifade ettiğinin altını çizen General Chenghu Çin ile ABD'nin savaşmayacağından emin olduğunu da söylemişti.
“Eski zamanda bir sıbyan mektebinde çocuklar yaramazlık yapmışlar. Muallim de kızıp bağırırken yoldan geçen bir ârif-i billah hazret bunu duymuş. Sıbyan mektepleri mâlumunuz fevkânî olur, yani sıfır kotunda olmaz. Altta çeşme falan olur, üst kata çıkılır, tek sınıftır zaten. Bakmış hoca asabî, küçüklere elif cüzü okutuyor. Onu yatıştırmış “ne yaptılar?” demiş. Çok yaramazlık yaptılar, ders çalışmıyorlar diye mukabele etmiş hocaefendi. Hazret Bismillah demiş, hocanın gözünü mesh etmiş. Hoca bakmış ki istikbali görüyor. “Bunlar kömürcü, külhanbeyi, arabacı olacak çok zorlama, hepsinin kaderi belli. Fatiha'yı bilsinler yeter. Bu, imam olacak, üzerinde dur. Kıraatini düzeltsin. Kader öyle yazılmış.” demiş. Ben bu hikayeyi işittim, kırk sene akademide tatbik etmeye çalıştım. Çok da güzel oldu.” Öyle şey olur mu, istikbali nasıl görmüş, bu haksızlık değil mi gibi sorularla meşgul olmaktan hisseden behredar olmaya imkan bulamayan akıllılara, akıl ihsan eden Allah'tan aşk niyaz eder, kıssanın içindeki hikmeti idrâk ile inceden bir âh çeken gönüllere muhabbetle selam ederiz. Prof. Dr. Sa'düddîn Ökten Bey Hocam bir sohbetinde anlatıyorlar bu menkıbeyi. Duydum, yüzümde bir tebessüm, içimde bir sızı, kalakaldım öyle. Pek çok meselede olduğu gibi maarif mevzuunu da batıdan ithal çarelerle hale yola koymaya çalışıyoruz ve ne yapsak olmuyor. Öyle yirmi sene, yüz sene filan değil, Tanzimattan bu yana deva bulamadık bu derde. Nasıl bulacağız ki? Burada kaybettiğimizi iki buçuk asırdır orada arıyoruz. Nasıl anlatacağımıza kafa yormaktan neyi anlatmamız gerektiğine gelemedik bir türlü. Finlandiya'da eğitim sistemi şöyle, Japonlar da böyle, Avrupalılar şöyle yapınca böyle oldu, bunlarla meşgul oluyoruz. Batının iyi yaptığını almayalım mı? Hayır mevzu o değil! Hikmet müminin yitiği, alırız, alalım elbet. Ama dönüp bir mazimize, kendimize, kalbimize de bakalım. Ölüme ve hayata bakışımız, hâdisâtı yorumlayışımız, liyakatimiz olmasa da teklif ve iddiamız, tefekkürümüz; iyiyi, güzeli ve doğruyu tarif edişimiz batı insanından farklı bizim. Biz ve öteki kavgası değil ifade etmeye çalıştığım. Bize öteki yok zira! Bütün medeniyetler birbirlerinden bir şeyler alırlar, verirler, yorumlarlar, kendilerinden katar, kıvam tuttururlar, bu alışveriş olmadan olmaz, bilirim. İtirazım, antik Yunan çiçeğinin Roma sütunlarına işlenmesine değil; Avrupa resminin birebir ve kötü bir kopya ile evimizin duvarına asılmaya çalışılmasına! Başkasının kelimesiyle kendimizi tarif etmeye, kavramıyla tefekkürümüzü inşâ etmeye, elin kurduğu gök kubbenin altında kendimiz olmaya çalışıyoruz ama olmuyor. O şapka ne yapsan bu kafada durmuyor. Balıkları uçurmaya çalışıyor eğitim sistemimiz, kuşlara yüzme öğretemediği için hayıflanıyor. Katmerli yanlışlar kumpanyası! Denizi bizim eylemenin çarelerini bulmakla, gökyüzünü bizim mavimize boyamanın derdine düşmekle başlamalı işe. Sonra arkası gelir. Kuşu tarif ederiz ve balığı. Kimin kuş kimin balık olduğunu fark etmeye başlarız. Kuşun işinin uçmak balığın marifetinin yüzmek olduğunu anlarız. Hangi kuş nereye yuva yapar, hangi balık hangi suda yüzer öğreniriz. Sonrası gelir. Merhum Seyyid Ahmed Arvâsî Hoca Van'ın bir köyüne öğretmen olarak atandığı vakit köyün ileri gelen ihtiyarları, hocaya 'müellim bey' diye hitap ediyorlarmış. Muallim değil, müellim. Muallim talim eden demek malum; müellim, elem veren. Hoca hüsn-ü zan sahibi, güzel adam, dilleri dönmediği için böyle diyorlar diye düşünmüş. Birkaç ay sonra aynı ihtiyarlar kendisine 'muallim bey' demeye başlayınca işin aslı anlaşılmış. Kendisinden önce o köye gelen öğretmenlerin yanlışlarını görüp bezen ihtiyarlar bir elem veren daha geldi hesabına inceden bir alayla 'müellim' diyorlarmış meğer. Hocayı tanıyınca, farkını görünce, hakkı teslim edip 'muallim' demeye başlamışlar.
Turkish Stories for Learner Turkish MEDYANIN GÜCÜ DÜNYAYI SARSAN TÜRK MUCİT Hüseyin Cahit Fırat, buluşu Ankaferd için birçok ülkenin teklif ettiği milyar dolarları elinin tersiyle itti. Kanı saniyeler içinde durduran, bu özelliğiyle yüzyılın buluşu olarak nitelendirilen Ankaferd, Türk malı damgasıyla piyasaya çıktı. İstanbul'da yaşayan 1952 Malatya doğumlu Fırat'ın şifalı bitkilere karşı özel bir merakı var. Ankaferd, Fırat'ın bu ilgisi ve kan kaybından ölümlere çare bulma düşüncesiyle ortaya çıkmış. Her türlü dış kanamayı durduran Ankaferd, 30 yıla yaklaşan bir çalışmanın sonucu. Ankaferd, henüz ruhsat aşamasındayken Fırat'a pek çok yabancı kuruluş, inanılmaz teklifler sunmuş. Bu teklifler arasında her türlü isteklerinin karşılanması, sınırsız para ve binlerce metrekarelik çalışma alanları var. Hüseyin Cahit Bey ise bu tekliflerin hiçbirini kabul etmemiş. İlk Türk patentli ilaç olarak tarihe geçen Ankaferd'in tıpta devrim yapması bekleniyor. İNSAN GİBİ GÖRÜNÜYOR; AMA ... 5 yaşındaki bu kız çocuğunu görenler donup kalıyor. Japon bilim adamları, insana en yakın robotu geliştirdi. 5 yaşındaki bir kız çocuğu görünümünde tasarlanan robot, ancak çok dikkatli bakıldığında kendisini ele veriyor. Donuk yüz ifadesiyle bilim-kurgu filmlerinden fırlamış gibi görünen robot, Japonların yeni nesil insansı robotlarının ilk temsilcisi... Esnek silikon deriye sahip robot, hareketleri ve çevreyle etkileşiminde insana benzemesi için çok sayıda alıcı ve motorla çalışıyor. Hareket eden, söylenenleri anlayan, konuşabilen ve insan gibi gözlerini kırpabilen bu robot, bugüne kadar üretilen robotlar arasında gerçeğe en yakın olanı. Bakıma muhtaç yaşlılara kolaylık sağlamak amacıyla üretilen robotun insanların işini kolaylaştıracağı belirtiliyor. EVE DÖNÜŞ YOLUNU ŞAŞIRIP BREZILYA'YA ULAŞAN PENGUENLER PATAGONYA YOLUNDA Atlas Okyanusu'nun güneyinde yollarını kaybedip Brezilya sahillerine çıkan yüzlerce penguenin eve dönüş yolculuğu başladı. Brezilya hükümeti yüzlerce pengueni hem havadan hem de denizden ana vatanları Patagonya'ya taşıyor. Penguenler, her yıl Patagonya'nın soğuk sularından kuzeye doğru yiyecek avına çıkıyorlar. Ama yolunu şaşıran penguenlerin bazılarının yolculuğu hiç de alışık olmadıkları bir yerde, Brezilya sahillerinde son buluyor. Haziran ayından beri bine yakın penguen Rio sahillerine çıktı. Penguenlerin sayısındaki artış kadar kat ettikleri mesafe şaşırtıcıydı. Penguenler, üç bin kilometre yüzmüştü. Ne yazık ki hepsi şanslı değildi. Neredeyse yarısı yolculuk sırasında hayatını kaybetti. Hayatta kalanlar ise hayvan bakım merkezlerinde tedavi edildi. Penguenler eve dönüyor bugünlerde. Bir kısmı kargo uçağıyla bir kısmı da gemiyle Patagonya'ya taşınıyor. Hâlâ yolculuğa çıkabilecek kadar sağlıklı olamayanlar ise bir sonraki seferi bekleyecek. Uzmanlar penguenlerin bu davranışlarına sebep olarak yiyecek bulma isteğini gösteriyor. Bunda iklim değişikliğinin ya da deniz kirliliğinin etkisinin olup olmadığı ise bilinmiyor.
Kur'ân'ı koruyan, Yüce Allâh'ın kendisidir. Öyle ki her büroda, her arabada, her evde, hatta bazı hanımların gerdanlarında, hemen her yerde Kur'ân'a rastlıyoruz. Bazen Kur'ân'a inanmayanlar bile Kur'ân'ın süslenmesinde olmadık emekler harcıyorlar. Bakıyorsun bir Alman, Kur'ân'ın tamamını bir sayfaya yazmış ve süslemiş. Belki de bu işi yapan kişi hayatı boyunca Kur'ân'ı okumuş değildir. Yine bakıyorsun Japonlar öyle Kur'ân'lar basıyorlar ki sanat şaheseri. Niçin diğer kitaplara bu emeği vermezler diye soracak olursan, deriz ki, onlar bu işe musâhhar kılınmışlardır. Bir büroda, arabada ya da bir evde Kur'ân-ı Kerîm bulduğunda bu yerlerin sahibine soruyorsun: “Bu Kur'ân'ın emirlerine riâyet ediyor musun? Gereği gibi namaz kılıyor musun?” Sana vereceği cevap belki “hayır” olacaktır. “O halde neden Kur'ân'ı evinde bulunduruyorsun?” diye soracak olursan, sana vereceği bir cevap bulamayacak veya bereketiyle bereketlenmek için diyecektir. Bundan şunu çıkarıyoruz: Günlük hayatımızda Kur'ân'ın mesajından gafil kalmamız, Kur'ân'ın korunmasıyla uyum içerisinde olan bir davranış değildir. Bazen müslüman olmayan kişilerin bile Kur'ân'ı koruyup onu üzerlerinde taşıdıklarını görüyoruz. Ya da Kur'ân'ın emirlerine riâyet hususunda bir titizlik göstermeyen bir kimsenin çok sayıda Kur'ân'a sahip olduğunu görüyoruz. İşte Yüce Allâh, böylece Kur'ân'ı koruyanın kendisi olduğunu bize göstermek istiyor. Kur'ân'la amel çizgisi azaldıkça, onu koruma çizgisi daha da artıyor. Çünkü Kur'ân'la amel etmeye mükellef olanlar, kullardır, ama onu koruyan Yüce Allâh'tır. (Muhammed Mütevelli Şaravi, Kur'ân Mucizesi, s.33)
"Kültür & Tarih Sohbetleri" programının 243. bölümünde Cengiz Özdemir ve Ozan Sağsöz'ün konuğu olan Koç Üniversitesi'nden araştırmalarına devam eden Dr. Esra Gökçe Şahin, Japonlar'ın geleneksel komedi tiyatrosu Rakugo'yu anlattı.
Japonların “Ah”ı tuttu Batı'da denizaltı çatlağı krize dönüştü. Avusturalya ABD ve Birleşik Krallık ile anlaştı, Fransa ile anlaşmasını çöpe attı. Geçmişte Fransa için Japon teknolojisini elinin tersiyle iten Avusturalya ne yapmak istiyor? Teknoloji ve siyaset perspektifinde bu tercihin anlamı ne? Savunma uzmanı Arda Mevlütoğlu Beşte Beş'te yanıtlıyor.
✔️Çinli Xiaomi, Apple'ı geçti ✔️Korsan yazılım İsrail'den ✔️Yerli malı Comodo myDLP'den veri koruma için kapsamlı çözüm ✔️Japonlar internet hızı rekorunu kırdı ✔️Amazon'a müşteri güvenliği için dava ✔️YouTube canlı yayına 3 yeni özellik Can Birsay'la #TeknoN
Aşı ile oluşturduğumuz antikorlar bizi nasıl koruyor? Japonların yüzde 80'i Olimpiyatlar'ın ülkelerinde düzenlenmesine karşı, toplumun sadece yüzde 6'sı aşılı. Sağlık çalışanları arasında Sinovac aşısı kullanımı COVID-19'u ağır geçirenlerin sayısında azalma olduğunu gösteriyor. Avrupa'da çocuk ve adolesanlarda COVID-19 oranları çalışmasının ayrıntıları.
3 HAZİRAN 2021 DÜNYA TARİHTE BUGÜN YAŞANANLAR 1839 - Çin'in "Humen" limanında İngiliz tacirlerden ele geçirilen 1.2 milyon kg afyon Çinli yetkililerce imha edilince, Birleşik Krallık bunu bir savaş nedeni saydı (casus belli) ve böylelikle "Birinci Afyon Savaşı" başlamış oldu. 1889 - Kanada topraklarını bir okyanustan diğerine kadar kateden "Kanada Pasifik Demiryolu" tamamlandı. 1889 - Dünyanın ilk uzun mesafeye elektrik taşıyan güç hattı tamamlandı. Willamette Falls'daki güç istasyonundan Portland, Oregon'un kent merkezine kadar olan hattın uzunluğu 14 mildi. 1892 - İngiliz futbol takımı olan Liverpool kuruldu. 1942 - Midway deniz savaşı başladı. İki gün süren savaşta, Japonlar ağır kayıplar verdiler ve Japonların Pasifikteki ilerleyişi durduruldu. 1965 - Edward Higgins White, uzayda yürüyen ilk Amerikan oldu. 1976 - "Avrupa Komünizmi" deyimi, ilk kez İtalyan Komünist Partisi lideri Enrico Berlinguer tarafından kullanıldı. TÜRKİYE TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR 1912 - İstanbul'un İshakpaşa semtinde çıkan yangında, bin 111 ev, 118 dükkân, altı cami, üç hamam ve beş okul kül oldu. 1925 - Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (Güncel Türkçesi: İlerici Cumhuriyet Partisi), Bakanlar Kurulu kararıyla kapatıldı. 1964 - Futbolun 'Ordinaryüs'ü Lefter Küçükandonyadis, Fenerbahçe - Beşiktaş arasındaki jübile maçıyla futbola veda etti. BUGÜN DOĞANLAR 1870 - Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Türk yazar ve şair Ahmet Hikmet Müftüoğlu, dünyaya geldi. BUGÜN ÖLENLER 1963 - Türk şair ve oyun yazarı Nâzım Hikmet Ran hayatını kaybetti. 1964 - Türk asker, siyasetçi ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 3. Genelkurmay Başkanı Kazım Orbay, vefat etti. 2016 - Amerikalı profesyonel boksör - Muhammed Ali vefat etti.
Japonya serisinin biraz da uzun olan son bölümünde Japonya'daki milliyetçilik, eğitim sistemi, animeler, kültür endüstrisi, yalnızlık dramı ve aşk bu muhafazakar toplumun aşk hayatı üzerine lafladık. Güzel dinlemeler
Japonlar hakkinda epey belirgin bir prototip vardir. Ahlakli, caliskan, saglikli ve geleneksel toplum olmalar gibi. Peki cidden rusvet alan her bakan istifa ediyor mu ya da ahlaksizlik eden bir japon harakiri ile hayatini sonlandiriyor mu? Ne kadar cinsiyetciler, ne kadar caliskan ve yalnizlar? Toplumsal baskinin hayli etkin oldugu Ada'da bireysellesen hayatlar ne kadar yalniz? Diger uzak dogu ulkelerinden farklari neler? Ya oyun endustrisi, mangalar, tuketim, geysalar? Daldan dala atlayarak cok keyifli bir sohbet ettik.
8 ŞUBAT 2021DÜNYA TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR1587 - İskoçya Kraliçesi Mary Stuart, kafası kesilerek idam edildi. 19 yıl hapiste kaldıktan sonra idam edilen Kraliçe Mary, Kraliçe I. Elizabeth'e suikast planlamakla suçlanıyordu. 1861 Güneyliler Amerikan Konfedere Devletini İlan Ederek Birlikten Ayrıldılar ABD'de köleliğin kaldırılmasını isteyen kuzey eyaletleri ile köleliğin kaldırılmasına karşı çıkan güney eyaletleri arasında gerginlik giderek arttı. Sonunda 11 güney eyaleti birlikten ayrılma kararı alarak Amerika Konfedere Devletini kurdular. Arkasından da kuzeye savaş açtılar.1904 - Japonların, Çin'in Port Arthur limanına sürpriz bir atak yapıp, Rus filosunu tahrip etmesi ve geçişine engel olması üzerine Rus-Japon Savaşı başladı.1922 - ABD Başkanı Warren G. Harding, ilk radyoyu Beyaz Saray'da tanıttı.1924 - İdam cezası: ABD'de idam cezasını gaz kullanmak suretiyle gerçekleştiren ilk eyalet Nevada oldu.1963 - Irak'ta, Abdüsselam Arif'in önderliğindeki "Baas"çı subaylar yönetimi ele geçirdi, Başbakan Abdülkerim Kasım öldürüldü.2005 - İsrail Başbakanı Ariel Şaron ve Filistin lideri Mahmud Abbas arasında, Mısır'da imzalanan bir antlaşma ile ateşkes sağlandı.TÜRKİYE TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR1921 - Antep'e, TBMM tarafından "Gazi" unvanı verildi.1935 - Türkiye Büyük Millet Meclisi 5. dönem seçimleri yapıldı. Türk kadını ilk kez seçme ve seçilme hakkını kullandı. Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) iktidarı devam ediyor. 17 kadın milletvekili ilk defa Meclise girdi. Ara seçimlerde bu sayı 18'e ulaştı. Bu dönemde kadın milletvekillerinin meclisteki 395 milletvekiline oranı yüzde 4,5 oldu. 1973 - Eski Millî Birlik Komitesi üyesi emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu ve 31 arkadaşının yargılanmasına başlandı. Cemal Madanoğlu ve arkadaşları, Millet Meclisi'ni feshederek Anayasa'nın tamamını veya bir kısmını değiştirmeye teşebbüsle suçlanıyorlardı. 2006 Danıştay ikinci dairesi 8 Şubat 2006'da verdiği bir karar ile okula geliş - gidişlerinde türban takan bir öğretmenin anaokuluna müdür yardımcısı olmasını sakıncalı buldu. Bu karar ileri de yapılacak olan Danıştay saldırısına da konu oldu.SANATTA BUGÜN2004 - Amerikalı şarkıcı Beyoncé, beş Grammy Ödülü kazandı.BUGÜN DOĞANLAR1828 - Fransız yazar Jules Verne dünyaya geldi. 1830 - Osmanlı'nın 32. Padişahı Abdülaziz doğdu. 1834 - Rus kimyacı Dimitri Mendeleyev doğdu 1906-Amerikalı fizikçi ve fotokopinin mucidi Chester Carlson, dünyaya geldi.1970 Türk gazeteci, sunucu ve yazar Cüneyt Özdemir dünyaya geldi. BUGÜN ÖLENLER 1265- İlhanlılar Devleti'nin kurucusu Moğol Hükümdarı Hülagû Han, hayatını kaybetti.1640 Bağdat Fatihi IV.Murat Vefat Etti2004 -Türk rock müziği sanatçısı, besteci, tiyatrocu ve sinema oyuncusu Cem Karaca hayatını kaybetti.2015 - Müzeyyen Senar, Türk Sanat Müziği sanatçısı
Dünyanın en iyi eğlence deneyimlerini yaşatan şirketlerinden Hasbro'da Japonya Pazarlama Direktörü olarak görev yapan Serkan Unal aslında benim tanımımla bir iş gezgini. Profesyonel hayatında Dubai, Londra, Frankfurt gibi şehirleri de deneyimleyen Serkan, 1.5 yıldır da Tokyo'da. Sohbetimizden kısa kısa:
Vody Talkstan yine dev hizmet: Danimarkalıların Hyggesi, Japonların İkigaisi varsa ülkemizin de Vody Talks Mutlu Yaşam Rehberi olacak. Vody Talks bu eksikliği gördü ve çalışmalarına başladı. Rehberin ilk bölümünde mutluluk nedir? Mutlu yaşam nedir? Ülkelerdeki mutluluk seviyeleri ve kültürlerini, mutluluk üzerine yapılan çalışmaları ve Vody Talks rehberi neleri içerecek, bunları dinleyebilirsiniz.
Japonların estetiği dünyadaki en zevkli şeylerinden biridir.Yemeklerine, bahçelerine, porselenlerine, kıyafetlerine bakın yeter.Japon Kültür Ögeleri;KintsugiKintsugi “altınla birleştirilmiş” anlamına gelir. Kırıp tabak, çanak, vazo vb. Objelerin altın, gümüş ya da platinin toz haline getirilip reçine olarak kullanılarak kırık parçaları birbirine yapıştırma sanatıdır.
Bu hafta Voltaire'in ünlü sözünden yola çıktık ve mükemmeliyetçiliğin köklerine doğru bir yolculuk yaptık. (03:28) Mükemmeliyetçilik Döngüsü (05:43) Körelten Eğitim Sistemi ve Hırslı Ebeveynler (11:34) İş Yerinde Mükemmeliyetçiler ve Taklitçi Sendromu (13:16) Sosyal Medya ve Reklamlardaki İllüzyon (16:40) Mükemmelin Bedeli (17:55) Kervan Yolda Düzülür mü? (21:11) Japonların Yoldayken Gelişme Felsefesi: Kaizen TWITTER & INSTAGRAM: @bumuyanipocast DESTEK: https://patreon.com/bumuyani MAIL: bumuyanipodcast@gmail.com WEB: https://bumuyanipodcast.com
Bu pop formülünü kullanarak günde 780$ kazan. İlham alınacak 1001 şey. Gemi batıyor İsmail abi. Ortalık karıştı. Japonlar kızmasın. Poplamış mısır. Helal gamlar gelmiştir. Kubilay’ın makyaj çantasında neler var? 10 000 abonede Uğur playlist'ini açıklayacak. Sanat insan içindir net. Michael Jordan ve Tiger Woods. Bu programda bahsedilen bütün kurum, kuruluş ve ülkeler hayal ürünüdür. Aksini idda eden k-popcudur. Kolik grubu müzisyenleri Ugur Dogan Yetim (Vokal) ve Arthur Kubilay Eginc (Bass) ile Podcast. Her Perşembe akşamı (Tabi Tabi) 20:00' da (08:00 PM CET). --- This episode is sponsored by · Anchor: The easiest way to make a podcast. https://anchor.fm/app
"Tahmin ediyorum, o halde varım." diyen Cenk ve Erdem Beyler'le, Japonların Kadim Beslenme Sırrı kitabı, Kara Şimşek dizisi ve kereviz üzerinden tahminler sizi bekliyor.
Dişleri temizlemek için bazı bitkilerden eldeedilmiş çubukların kullanılması ilk defa M.Ö.3500'lerin başlarında Babilliler döneminde görülmektedir. Eski Yunan ve Roma edebiyatınaait eserlerde diş ve ağız temizlenmesine yardımcı olmak için çiğneme çubuklarından bahsedilmektedir.1 Hipokrat (M.Ö. 355), diş temizliğiiçin bir çubuğa sarılmış yün topunu balın içinebatırıp dişlere sürülmesini tavsiye etmektedir.Romalılar ayrıca sakız ağaçlarından elde ettikleri macunları diş temizliğinde kullanmışlardır.2Eski Arap dünyasında, diş temizliğinde misvak kullanılmıştır.3 Japonlar "koyoji" ve Yahudiler "kesam" adında bir tahta çubuk kullanmışlardı. 1920'li yıllarda bile Amerika'nın bazıkırsal alanlarında, kızılcıktan yapılmış, dişleresürülen bir çubuk hâlâ kullanılmaktaydı.3 17.yüzyıl Çin ansiklopedisine göre, ilk diş fırçası1498'de Çin'de yapılmıştır.Peygamber Efendimiz'in dişleri sararmış olduğu halde yanına gelen sahabi efendilerimizidiş temizliği konusunda ikaz etmesi (Ahmed binHanbel, Müsned 1/214), “Misvak hakkında tavsiyelerimi size çok tekrarladım (Buhari, cuma 8; Nesei,Taharet 5; Ahmed bin Hanbel, Müsned 3/143; Darimi, Vudu18)” ifadesiyle tavsiyelerde bulunması ve “Cebrail (aleyhisselâm), misvak kullanmayı bana o kadarçok tavsiye etti ki misvak hakkında âyet inecekve misvak kullanmak farz kılınacak zannettim(İbni Mâce)” beyanlarıyla diş temizliğine çok önemverdiğini göstermiştir. Burada dikkatimizi çekenhusus diş temizliği için tavsiye edilen misvağınelde edildiği Arak ağacı (Salvadore persica)'nınbaşka ağaçlarda görülmeyen özelliklere sahipoluşu ve Peygamber Efendimiz'in de bizzat buağacı nazara vermesidir.Bir sünnet olarak Müslümanların hâlen kullanmaya devam ettikleri misvak alışkanlığınınilmin ve modern tıbbın ölçülerine göre ne gibitesirleri olduğunu göstermek için uzun yıllardan beri çalışmalar yapılmıştır. En son olarak2010 yılında İsveç'te Nobel mükâfatının verildiği Karolinska Enstitüsünde yapılan bir doktora çalışması bu konuda dünyaya verilen önemlibir mesajdır.4
Japonya'nın Ukrayna'daki yeni büyükelçisi Takaşi Kurai'nin tanışma resepsiyonu, ülkedeki iş, sanat, siyaset ve diplomasi dünyasının buluştuğu harika bir etkinliğe dönüştü. Şüphesiz güçlü ekonomisi, yardımsever dış politikası ve bu coğrafyada hayranlık duyulan mutfağı ile Japonya ve Japonlar, ülkemizde olduğu gibi Ukrayna'da da çok seviliyor.
Hepimizin en büyük dertlerinden olan tembelliği Japonlar çok basit bir yöntemle çözmüş, bakalım neymiş?KreatifBiri.com için kaleme alan: Tuba
Anlamlı ve mutlu bir hayat için IKIGAI kavramından bahsediyorum ve kendi IKIGAI'ni nasıl keşfedebilirsin anlatıyorum.
Anlamlı ve mutlu bir hayat için IKIGAI kavramından bahsediyorum ve kendi IKIGAI'ni nasıl keşfedebilirsin anlatıyorum.
Şogunların dinlenmesini salık verdiği, Japon ekonomisinin candamarı podcast Muhabbet Teorisi'nde bu hafta Tevfik Uyar ve Kaan Öztürk, öykücü ve yazar Halil Babilli'yi konuk etti. En uzun canlı yayın rekoru da bu programda kırıldı (102 dk.). Cumartesi gecelerini Muhabbet Teorisi ile renklendirdik. Neler konuşuldu: Avustralya'da havalar nasıl? Japonların bilime olan ilgisi ve batı ile olan ilişkileri Bilimsel Yönetim VS Toplam Kalite Yönetimi Din ile bilimsel araştırma geleneği bağlantılı mıdır? Geleneksellik illüzyonu Yapay zekanın ekonomiye etkisi İnsan işgücü ve nüfusu etkilenir mi? Hümanizm nereye kadar dayanır? Bu düzen yerleşik mi? Bozulur mu? Transhümanizm? Üçüncü dalga: Atıklar savaş nedeni olur mu? Kapak resmi: Minamoto Yoritomo, Wikimedia Commons
Geçen defa değişik kök hücresi türlerinden, embriyonun kök hücrelerinin vücudunuzdaki tüm hücreleri nasıl oluşturduğundan ve 2012 yılı Nobel Ödülü'nün bu alanda araştırma yapan iki bilim adamına verildiğinden bahsetmiştim. 1960’lardan önce zannediyorduk ki, bir kök hücresi mesela bir deri hücresine bir kere dönüştü mü artık hep deri hücresi olarak kalır. Erişkin bir hücreyi pluripotent bir kök hücresine dönüştürmenin bir yöntemini bulsak, araştırmalar için embriyo bulmaya gerek kalmayacaktı. Şinya Yamanaka (Fotoğraf: Jun Sella / Flickr) John B. Gurdon, daha öğrenciyken, bunu yaptı. Döllenmiş bir kurbağa yumurta hücresinden çekirdiğini camdan bir pipet ile çıkardı. Daha sonra bir iribaşın bağırsaklarından birkaç hücre aldı, yine camdan bir pipet ile çekirdeğini çıkartıp bunu önceden boşalttığı yumurta hücresine aktardı. O çekirdek gelişkin bir iribaşınki olmakla birlikte, nasıl olduysa hücrenin saati başa sardı ve bağısaktan gelen DNA, normal bir iribaşın gelişme ve büyümesini sağladı. (Bu arada buna “klonlama” deniyor.) Gurdon, elindeki artık özelleşmiş olan erişkin bağırsak hücresini, bir şekilde bir iribaşın ihtiyaç duyacağı her tür hücreye geri dönüştürmüştü. Doktorasını 1960’ta aldıysa da araştırmasını ancak 1962’de, bağısaktaki DNA’nın normal kurbağaların oluşmasına yol açtığından emin olduktan sonra yayınladı. Dolly adlı koyunu duymuşsunuzdur, 1996 doğumlu, ilk klonlanan hayvan. Burada da bilim insanları benzeri bir iş yaptılar, özelleşmiş bir hücrenin DNA’sını, döllendikten sonra DNA’sı atılmış bir embriyoya aktardılar. Bu sefer bağırsak hücrelerini değil, meme bezi hücrelerini kullandılar - Koyunun adı da buradan geliyordu, Country şarkıcısı Dolly Parton’ın adından. Bu teknik kurbağalar ve amfibiler için zaten zorken memeli hayvanlar için daha da zorluydu: Bu yüzden Dolly’nin doğması 35 yıl aldı - Unutmadan, Dolly, 277 deneme içindeki tek başarıydı. 2012 Nobel Tıp veya Fizyoloji Ödülü'nü kazanan diğer bilim insanı ise Dr. Şinya Yamanaka. Yamanaka, erişkin hücreleri pluripotent kök hücrelerine dönüşecek şekilde programlamayı başardı. Ama bunun için camdan pipet değil, genler kullandı. Öyle genler var ki, embriyonik kök hücrelerinin diğer hücrelere dönüşmesini önlüyor. Bu genleri önce ehlileştirilmiş virüslere yerleştirip sonra o virüsleri yaşayan hücrelere musallat ederek canlı hücrelere aktarabiliyoruz. Dr Yamanaka 2006’da farklılaşmış deri hücrelerine bu genlerden 24 tanesini bulaştırdı, ve bir baktı ki bu farklılaşmış deri hücreleri artık aynı embriyonik kök hücrelerine benziyor. Ama Dr. Yamanaka bu genlerin pluripotent kök hücrelerini meydana getiren özgül dörtlü bileşenini bulana kadar çok çalıştı. Bu genlerin, memelilerin döllenmiş yumurtalarının zamanında henüz özelleşmeden, farklılaşmamış olarak kalmak için kullandıkları genler olduğu neredeyse muhakkak. Canlı hücrelere virüs bulaştırmanın bazı muhtemel sakıncaları var, o yüzden şimdilerde DNA’yı değiştirmeden bunu becerecek yöntemler üzerinde çalışılıyor. Bu pluripotent kök hücreleri, düzinelerce değişik türünün bir hücre bankasında saklanmasıyla yüzlerce değişik hastalığın tedavisinde kullanılabilir. Her seferinde kişiye özel hücreleri sıfırdan hazırlamaktansa, kullanıma hazır hücreleri depoda hazır bulundurmak hem para hem de zaman tasarrufu sağlayacak. Japonların kalıtım bilgisi birbirine çok benzediğinden, 75 tür hücrenin toplumun yüzde 80’inin tedavisine yeteceği tahmin ediliyor. Bunun için Yamanaka’nın hedefi 2020 yılı. O vakte kadar, bu hücreleri laboratuvarda tabaklara koyup gözleyeceğiz. Böylece artık sinir, kalp ve karaciğer hücrelerini etkileyen hastalıkların nasıl meydana geldiğini anlamaya başlayabileceğiz. Fibroblast adlı hücreleri sinir ve kalp hücrelerine çevirdik bile. Belki de Parkinson hastalığı ya da tip 1 şeker hastalığındaki gibi hasarlı veya kayıp hücreleri yenileyebileceğiz. Yani çevrecilerin değidiği gibi, çözüm "geri dönüşüm"de... Çeviren: Çağrı Yalgın; Seslendiren: Tevfik Uyar; Müzi...
KOKU'da bu hafta: Parfum nasil satilmaz?; Parfum satis elemanlari siseleri musteriye elletmemekle neler kaybettiklerinin farkindalar mi?; Ayni parfum uc farkli sisede sunulsa, aslinda ayni olduklarini anlayabilir miyiz?; Suskind'in karakterlerinden Giuseppe Baldini nasil parfum satardi?; Parfum satis elemaninin her soyledigine inanilmali mi?; Parfum satis elemanlari icin evrensel egitim sablonlari uretmek olasi midir?; Japonlar satin aldiklari parfumleri kullanirlar mi?; Ingilizler tuketiciye parfumden bahsederken "floral" (ciceksi) denilebilir mi?; Alman tuketiciye parfumden bahsederken "tierisch" (hayvansal) denilebilir mi?