Podcasts about kur'an kerim'in

  • 10PODCASTS
  • 71EPISODES
  • 13mAVG DURATION
  • 1MONTHLY NEW EPISODE
  • Feb 3, 2024LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about kur'an kerim'in

Latest podcast episodes about kur'an kerim'in

Yeni Şafak Podcast
İsmail Kılıçarslan - “Kitaba el bastın başkanım”

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Feb 3, 2024 5:52


Malumumuzdur ki Anadolu'da “üzerine yemin edilen” en kutsal nesne kitabımız Kur'an-ı Kerim'dir. Anadolu tabiriyle söyleyecek olursak “kitaba el basan” kişi, ettiği yeminin gereğini hayata geçirebilmekle mükellef hisseder kendini. Yemin konusu sır tutmaksa o sır tutulur, bir taahhüdü yerine getirmekse o taahhüt yerine getirmek ilaahir. O bakımdan söylemeliyim ki AK Parti'nin seçim beyannamesinde yer alan “Gerçek Belediyecilik Yemini” isimli yemin en çok metinde son cümle olarak yer alan “namusum, şerefim ve Kutsal Kitabımız üzerine yemin ederim” ibaresiyle çekti dikkatimi. Buraya döneriz. Takip edenler olmuştur gündemi. Bir vakittir kamuoyunda bir talep olarak “Belediye başkanları da vazifelerine yemin ederek başlasın” cümlesi dolaşımdaydı. AK Parti bu talebi dikkate almış olmalı ki seçim beyannamesinde bir yemin metnine yer vermiş. Görünen o ki AK Partili belediye başkan adayları, seçilmeleri halinde bir yemin töreni düzenleyecekler ve ilgili yeminle başlayacaklar vazifelerine. Bunu önemsedim. Benim gibi pek çok seçmenin de önemseyeceğini düşünüyorum. Saf değilim elbette. Dünyanın hiçbir yemininin yönettiği beldeye ihanet edecek, kamunun kaynaklarını israf edecek, şehrine hizmeti eşit ve adaletli şekilde dağıtmayacak adamı durduramayacağını biliyorum. Ancak yeminini bozduğunda kendisini seçen seçmenin “kitaba el basmıştın namussuz herif” diyeceğini biliyor olmanın baskısı da epeyce iş görür bence. Gelelim yemin metnine. Çok temel vurguları var metnin. Doğruluktan ve dürüstlükten ayrılmama, anayasa ve yasalara bağlı kalma, ayrımcılık yapmama, dezavantajlı kesimleri gözetme, belediye hizmetlerinden herkesin yararlanmasını sağlama gibi vurgular öne çıkıyor. Bazı vurguları “spesifik” bulsam da metnin epeyce olgun bir yemin metni olduğunu düşünüyorum. Tabii, Kamalistler henüz metindeki “Kutsal Kitabımız üzerine yemin ederim” cümlesini fark etmemiş olabilirler. Muhtemelen seçilen AK Partili belediye başkanları fiziki olarak Kur'an-ı Kerim'in (yahut başka dindense kendi kutsal kitabının) üzerine ellerini koyarak edecekler yeminlerini. Bunun Kamalistleri şey etmeme ihtimali sıfıra yakın. 22 yıldır İran, Suudi Arabistan, hatta Malezya olmayan Türkiye'nin laiklikten uzaklaştığını falan öne sürerek bir kampanya patlatacaklardır. Çünkü bu yeminin ve yemin etme biçiminin laiklik ilkesiyle hiçbir bağlantısı olmadığını anlamayacak kadar uzaklar konudan. Bekleyelim, görelim.

bir baz kur bast saf benim anadolu ancak bunu arslan kerim smail takip tabii ak parti muhtemelen kitaba kur'an kerim'in ak parti'nin
Kur'an Mealleri
89. FECR suresi Hasan Basri Çantay sesli Kur'an meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Jan 21, 2024 2:48


Fecr Suresi (Arapça: سورة الفجر), Fecr Suresi, Kur'an-ı Kerim'in otuzuncu bölümünde yer alan seksen dokuzuncu suredir ve Mekki surelerinden biridir. Fecr, surenin ilk ayetinde Allah'ın yemin ettiği şafak anlamına gelir. Ad Kavmi'nin, Semud ve Firavun kavminin tarihine, onların bozgunculuk ve isyanlarına değinmekte ve insanların ilahi bir imtihandan geçtiğini bildirmektedir; Ancak bazı insanlar Allah'ın nimetini unuttukları için bu imtihanda başarısız olurlar. Fecr Suresi, İmam Hüseyin (a) Suresi olarak da anılmakta olup, hadislerde "emin nefs" anlamı, son ayetlerinde İmam Hüseyin (a) olarak tanıtılmaktadır. Rivayet edilen hadislerde, kim bunu on gece okursa Allah onu bağışlar, geri kalan günlerde okursa, Kıyamet gününde nur onun yanında olur. Fecr Suresi, İmam Hüseyin'in (a) şu anki türbesinde (H. 1391'de kurulan) kazınmış surelerden biridir. Fecr Suresi Fecr Suresi, ilk ayette Allah-u Teâlâ'nın fecre (tan yerinin ağarması ve şafak) yemin etmesinden dolayı bu adı almıştır. “Ve'l Fecr” : Tan yerinin ağarmasına andolsun. Fecr Suresi'nin ayet sayısı, Kufe karilerine göre 30, Basra karilerine göre 29, Hicaz karilerine göre 32 ve diğer bazı karilerin görüşlerine göre ise, 33'dür. Ancak birinci görüş daha meşhurdur. Sure 139 kelime ve 584 harften oluşmaktadır. Mekke'de nazil olan bu sure, Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 89. ve iniş sırasına göre ise, Kur'an'ın 10. suresidir. Lafız ve hacim bakımından Mufassal surelerden olup, Evsat sureleri grubundandır. Ayrıca yeminle başlayan surelerin on altıncısıdır. (Birinci ayetten dördüncü ayete kadarki bölümde 5 önemli konuya yemin edilmiştir.) Konuları Fecr Suresi'nde "Ad kavmi" ve aynı şekilde "İrame zati'l İmad" (yüksek sütunlu sarayları olan İrem'e), "Semud" ve "Firavun" kavimlerinin akıbetine ve onların işlemiş oldukları fitne ve tuğyanlara işaret edilmiştir. Ayrıca insanın ilahi huzurda nimetlerle imtihana tabi tutulduğu hatırlatılmaktadır. Daha sonra imansız insanların bu ilahi imtihanda başarısızlıklarının nedenin beyan etmekte ve imansızların cehennemin eserlerini görünce yaptıklarını hatırladıkları, ancak bu hatırlamanın gecikmiş ve faydasız olduğu güne, yani ceza (kıyamet) gününe işaret edilmektedir. Fecr Suresi'nin sonunda ise, "Nefsu'l Mutmeinne"ye (Ey huzura kavuşan can!) hoşnut olarak Rabbine dön ve artık (seçkin) kulların içine katıl ve cennete gir denmektedir

ve allah tan la f ey ayr kur daha ancak basra kerim birinci sesli mekke suresi hasan basri mekke'de kur'an kerim'in
Hizmetten
En Büyük Kayıp, Kazanma Kuşağında Kaybetmedir! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jan 7, 2024 8:19


En büyük kayıp, kazanma kuşağında kaybetmedir. Kaybedenler zaten kaybediyordur, Allah kurtarsın; fakat, mü'minlerin kaybetmesi çok acıdır. *Şeytan, bir parça dahi olsun iyilik düşünmeyen, tamamen fesada kilitlenmiş ve kötülük duygularıyla dopdolu bir varlıktır. Cenâb-ı Hakk'a başkaldırdığı andan itibaren o, insanın en büyük düşmanı olmuştur. Şeytan ve insî-cinnî yardımcıları beşere en büyük zararı verebilmek için öncelikle insanlara en faydalı olan şahısları hedef alır ve onlara hücum eder. Bu hususla ilgili bir menkıbe anlatılır: Ehl-i dünya veya bînamaz bir insan camiin bahçesinden geçiyormuş. O esnada elinde bir sürü gem olan birisini görmüş. Yanına sokularak kim olduğunu sormuş. O da, “Ben şeytanım!” diye cevap vermiş. Bu sefer elindeki gemlerin ne işe yaradığını sormuş. Bunun üzerine şeytan: “Şu camide gönlünü Allah'a vermiş âbid insanlar var. Dışarıya çıktıklarında, onları o atmosferden uzaklaştırıp kendi peşimden sürüklemek için bu gemleri elimde tutuyorum.” demiş. Adam kendisi için de bir gemin olup olmadığını merak etmiş ve şeytana, “Benim gemim hangisi?” diye sormuş. Şeytan, “Senin için geme lüzum yok ki, sen zaten küçük bir işaretle arkamdan koştura koştura geliyorsun!” demiş. *Şeytan, bir kısım kimselerin etrafında kötü bir atmosfer oluşturur; orada laubalîlik estirir, bâtılı tasvir ettirir, nefret hislerini alevlendirir ve insanın mahiyetindeki şehevî, gazabî duyguları harekete geçirir; böylece ağına düşürdüğü o şahısların bakışlarını bulandırır, başlarını döndürür. Evet, o vesveselerini sürekli üfler durur; onun insî borazanları da o üflemeleri yaldızlı sözlerle ve diyalektiklerle sese dönüştürürler. Aldatmak için yaldızlı (içi bozuk, dışı süslü ve aldatıcı) sözler söylerler. Yani vahyeder gibi seri bir ima ve işaretle öyle süslü, yaldızlı sözler telkin ederler ki, bunların sadece dışındaki süsüne bakanlar aldanır ve onların şeytanlıklarına meftûn olurlar. Bu açıdan da insî cinnî şeytanlardan gelebilecek hücumlara karşı latifelerimizi güçlendirmemiz, onlardaki nefsanî/şeytânî tuzaklara tepki gücünü artırmamız ve bu konuda Kur'an-ı Kerim'in talim buyurduğu üzere Allah'a sığınmamız gerekmektedir: وَقُلْ رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَنْ يَحْضُرُونِ “Sen de ki: Ya Rabbî! Şeytanların vesveselerinden, onların yanımda bulunmalarından (atmosferimi kirletmelerinden) Sana sığınırım!” (Mü'minûn Sûresi, 23/97-98) Nitekim, “Kur'ân okumak istediğin zaman, o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.” (Nahl Sûresi, 16/98) mealindeki ayet-i kerime, İlahi Beyan'dan tam istifade edebilmenin bile öncelikle istiâzeye bağlı olduğunu ifade etmektedir. Bu video 20/10/2013 tarihinde yayınlanan “Girdili-Çıktılı Aktarmalar ve Suizan Virüsü” isimli bamtelinden alınmıştır.

Hizmetten
His Felcinin Sebepleri | 20.08.2007

Hizmetten

Play Episode Listen Later Nov 29, 2023 36:20


Soru: Bazılarımız itibarıyla dünkü hassasiyetlerimizi bugün kaybetmekte olduğumuz ve bir ölçüde duyarsızlaştığımız görülüyor. Tanıma bahtiyarlığına erdiğimiz ulvî hakikatleri herkese duyurmaya gayret ederken farkında olmadan başkalarına benzemeye başlıyoruz. Bu hal, hizmet dairesinin genişlemesine ve dünyaya açılmasına nazaran normal mi karşılanmalıdır, yoksa nasıl değerlendirilmelidir? -Kur'an hizmeti hesabına yapılan bütün hayırlı faaliyetler Allah'ı daha iyi tanımak ve O'nun marifetinin hasıl ettiği heyecanı her gün daha canlı duymak içindir. Şayet, yazıp çizdiğimiz şeyler ve yapıp ettiğimiz işler bizi marifet yolunda bir-iki adım daha ileri götürmüyorsa, onların hepsini bir çukura dökmek ve üzerine de taşlar yığmak gerekir. Çünkü, o zaman işin şeklî ve surî yanını öne çıkarmış, özünü ve ruhunu unutmuşuz demektir. (02.05) -“Heyecan yorgunluğu” ve “his felci” sözleri hangi manalara gelmektedir? (02.31) -Allah yolunda yürüyenler marifet, aşk ve iştiyakın sarhoşları olmalıdırlar; fakat, maalesef bugün çokları alkışların sarhoşu oluyorlar. (03.01) -İnsan nasıl çarpılır; kaç türlü çarpılma vardır? (03.33) -“Ben” diyenler rahmet kapısından içeri giremezler. Nitekim, birisi kapıya vurup “Kim o?” sualine muhatap olunca “Ben ben” dediği için Allah Rasûlü ona kapıyı açmamış ve onu içeriye almamıştır. (05.50) -Gerçek dava adamının dünya düşüncesi ve maddî-manevî beklentisi olmaz; bir insan dinine hizmet karşılığında bir beklentiye ve korunup kollanması gerektiği mülahazasına girerse, o kudsî vazifeyi kirletmiş sayılır. (08.33) -Amerika'da kariyer yapanlar arasında takdire şayan biricik insan kim? (11.03) -İslamiyet helal ve haramdan ibarettir; helal-haram bilmeyen bir kimse “Ben Allah'a ve ahirete inanıyorum!” diyorsa, yalan söylüyor demektir. (11.32) -Vatana-millete hizmet ediyor olmak hizmet müesseselerinden yiyip içmeyi helal kılmaz; ahirete inanan insan hakkı olmayan bir şeye asla el uzatmaz. (12.42) -Senelerce talebe okuttum ama karşılığında bir çay bile beklemedim; talebeye ait yemekten bir kaşık olsun yemedim. Hatta öz kardeşlerimin evinde yediğim yemeğin dahi parasını verdim. Hakkım olmayan bir şeyi yemekten ve ötede onun hesabını verememekten korktum. (15.57) -Osmanlı, bir mefkure topluluğuydu. Osman Gazi hazretleri yoklukta varlık cilvesi gösterdi; Fatihleri, Yavuzları, Kanunileri netice veren bir nesil yetiştirdi ama kendisi bir çadırda ruhunu Allah'a teslim etti. (18.39) -Dünyanın dört bir yanına giden ilk sevgi kahramanları da bu beklentisizliği ve mefkûre ruhunu ortaya koydular. (19.12) -Herhalde bana bir mağaraya çekilip hayatımın geri kalan kısmını orada geçirmek düşüyor!.. (20.24) -Biz gerçekten müslüman mıyız? (24.58) -Şefkat Peygamberi'nin (sallallahu aleyhi ve sellem) bizim hakkımızdaki endişesi neydi? (26.42) -Kur'an-ı Kerim'in füruata ait meselelerde detaya girmesinin ve tavzihte bulunmasının hikmetlerinden biri… (29.16) -Rasûl-ü Ekrem Efendimiz'in zahidâne hayatı, mütevazı hane-i saadeti.. Zübeyr Gündüzalp gibi Kur'an talebelerinin hasbîlikleri.. ve halimiz!.. (30.31)

Yeni Şafak Podcast
HAYRETTİN KARAMAN - HANGİ BİLGİ, HANGİ İLETİŞİM ÇAĞI

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 26, 2023 7:44


Üçüncü bin yıla (niçin üçüncü bin de daha fazla veya daha eksik değil, buna kim ne hakla karar veriyor?) girerken bilgi ve iletişim kelimelerine/kavramlarına fazlaca vurgulama yapılmakta, hatta çağa “bilgi-iletişim çağı” ismi verilmektedir. Çağa damgasını vuracağı iddia edilen bu bilgi, dini ve metafiziği dışlayan, değeri ve gerçekliği beşeri bilgi araçlarının ulaşabildiği sınırda tutan, bunun ötesini -en azından şimdilik- yok sayan bilgidir. Bu bilgi, kaynağının kaynağını irdelemeyen, başı ve sonu devre dışı bırakan, içe değil, dışa yönelen bir bilgidir. Buna rağmen “hayatta en hakiki mürşit” vasfına layık görülmekte, dinlerin ve aşkın rehberliklerin yerine teklif edilmektedir; bu noktadan itibaren bilim, bilimciliğe dönüşmekte, onun da ümmeti ve kulları oluşmaktadır. İslâm'a göre bilgisizliğin (cahilliğin) en kötüsü Allah ve hak din ile ilgili olan bilgisizliktir. İletişimsizliğin en berbadı da kulun, Allah'a yönelik iletişimsizliğidir. Hakiki Ma'bûd'u tanımamış, ona iman ve kulluk edememiş, hak dini bilmemiş olan topluluklar “bilgisizlik (cahiliyye) toplulukları”dır. Bu bilgisizlik ve ilgisizliğin zararı ebedidir, sonucu bedbahtlıktır. Madde âlemi ile ilgili bilgisizlik de zararlıdır, matlup değildir, ancak bunun zararı geçicidir, en fazla dünya hayatı ile sınırlıdır. En değerli bilginin taşıyıcısı ve en önemli iletişimin rehberi olan Allah Resulü (s.a.) bilginin önemine ve gerekliliğine dikkat çektiği gibi şöyle de buyurmuştur: “Allah'ın adıyla başlamayan her önemli iş güdüktür, amaca ulaştırmaz”. Buradan hareketle İslâm ilminin kül, çağdaş bilginin cüz (hem de çok küçük bir parça) olduğunu ifade etmek mümkündür. İslâm ilmi kâinatı kuşatır, onu öğrenmeye ve keşfetmeye âşıktır, ancak İslâm âlimi burada kalmaz, ötelere geçerek varlığın ve bilginin kaynağını keşfetmek, O'nunla iletişim kurmak ister, asıl maşuku da budur. Kendini ve çevresini bildikçe, tanıdıkça Rabbini tanıyacağı, O'na keyfiyetsiz olarak vasıl olacağı düşüncesi ve inancı içinde büyük bir vecd ile ilme, bilmeye, bilgiye yönelir. Allah'ın varlığının ve sıfatlarının, gönderdiği dinin hak ve gerçek olduğunun “gözlem ve deney yoluyla elde edilen” delilleri, Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle “âyetler”dir. Bu âyetler insanın kendi varlığında başlar, madde âleminin sonuna kadar devam eder (Fussilet: 41/53). İslâm insanının/âliminin önünde iki bilgi kaynağı vardır: Birisi yetebildiği yere kadar bilgi üreten gözlem, deney ve tefekkür, diğeri bunların erişemediği yerde başvuracağı vahiy ve ilham (Allah'tan gelen doğrudan bilgi). İslâm insanı, Allah'ın “Oku” emrine uyarak hem Kur'an'da âyetler okur, hem de keşfine çıktığı kâinatta.

Kur'an Mealleri
79. Naziat suresi (Arapça: سورة النازعات), KHMK Hasan Basri Çantay sesli meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Oct 27, 2023 4:30


Nazi'at Suresi (Arapça: سورة النازعات), ilk ayette Allah-u Teâlâ'nın naziata (Andolsun (kâfirlerin ruhunu) şiddetle söküp çıkaranlara) yemin etmesinden dolayı bu adı almıştır. Bu sure lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden; yani Kur'an-ı Kerim'in kısa surelerindendir. Yeminle başlayan surelerin on üçüncüsü olan Naziat Suresi'nde, beş yemin birbiri ardınca zikredilmektedir. Naziat Suresi, ilk ayette Allah-u Teâlâ'nın naziata yemin etmesinden dolayı bu adı almıştır. Vennazi'ati ğarka; (tercüme: Andolsun (kâfirlerin ruhunu) şiddetle söküp çıkaranlara). Bu surenin ayet sayısı Kufe karilerinin görüşüne göre 46 ve diğer karilerin görüşüne göre ise, 45'dir; ancak ilk görüş daha meşhurdur. Sure 133 kelime ve 553 harften ibarettir. Mushaf'taki sırasına göre yetmiş dokuzuncu ve iniş sırasına göre ise, seksen birinci suredir. Sure Mekke'de nazil olmuştur. Bu sure lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden; yani Kur'an-ı Kerim'in kısa surelerinden ve Nebe Suresi'nden sonra 30. cüzün başlarında yer almaktadır. Yeminle başlayan surelerin on üçüncüsü olan Naziat Suresi'nde, beş yemin birbiri ardınca zikredilmiştir. Konuları Hz. Musa'nın (a.s) hikayesi, Firavun'un bu dünya ve diğer dünyadaki akıbeti, ceza gününün kesin vuku bulacağı, o günde insanların durumu ve insanın bu dünyadaki ömrünün ahiret hayatına göre çok kısa ve değersiz olduğunu hatırlatmak, bu surenin konularından bazılarıdır.

nazis bu allah kur naziat arap kerim sesli suresi hasan basri kur'an kerim'in
Hizmetten
Melekût Âlemi-2 | Melek ve Ruh | 10 Mart 1978, Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Oct 23, 2023 90:52


• Her şey aklın terkib ve tahlilinden ibaret değildir. • Mümin fizikötesi hadiselere göre hayatına istikamet verebilir mi? • İnsan etrafında olup bitenleri nasıl değerlendirmelidir? • Melekleri inkârın neticeleri nelerdir? • Meleklerin varlığının ispat edilmesi. • Kur'an-ı Kerim'in 100 ayetinin haber vermesi. • İlim adamlarının medyumların vs müşahedeleri. • Ruhun misallerle ispatı. • Temessülat âlemi nedir? • Uzaktan kumanda ile tedavi mümkün müdür? • Allah'ın inayeti her şeyi kazandırabilir. • Kendinden geçme ve kendini aşma nasıl olur? • Allah'ın (cc) rızası tüm işlerin anahtarıdır. • Razı oldukları Allah, melekleri yardıma gönderir. • Bedir savaşında meleklerin yardımı.

mart allah raz kur melek kerim uzaktan lemi fethullah g ruhun kur'an kerim'in
Hizmetten
Güçlü bir gelecek bekliyorsanız... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Oct 16, 2023 6:47


Kendisine, “Sen hep maziden bahsediyorsun; sen bir harabîsin; gözün mazidedir, âtî değilsin…” diyenlere karşı Yahya Kemal, “Ne harabîyim ne harabatîyim / Kökü mazide olan âtîyim!” diye cevap vermiştir. Evet, bugünü değerlendirmek için dünü bilmek iktiza etmektedir. Güçlü bir gelecek bekliyorsanız sağlam bir kökünüzün olması lazımdır. *Geçmişsiz bir gelecekten bahsedilemez. Geçmiş bir kök gibidir. Gelecek onun üzerinde ser çekmiş, budak salmış ve yayılabilme ölçüsünde yayılabilmiş bir ağaç gibidir. Mutlaka kökümüzle irtibatımızı korumamız lazımdır. Ruh ve mana kökü diyoruz buna; hususiyle bizi biz yapan değerlere.. Üstad Necip Fazıl “Bu milleti gerçek millet yapan İslam'la tanışması olmuştur.” derdi. Biz bir yönüyle o blokaj üzerinde Allah'ın izni inayetiyle gökdelenler gibi yükselmişiz. Değişik dönemlerde devletler muvazenesinde bir muvazene unsuru olmuş ve sözümüzü âleme dinletmişiz. Kur'an-ı Kerim'den Enfes Bir Misal *Geçmişi olmayanların, sağlam bir geçmişe ve geçmiş blokajına bina edilmeyen şeylerin geleceği olması söz konusu değildir. Onlar âtîsiz insanlardır; her şeyi bugüne ve şartlara göre yaparlar. *Kur'an-ı Kerim'in şu teşbihleri sağlam blokaja dayanıp istikbal vad eden ya da köksüzlüğe yenilip kuruyup giden nesiller açısından da değerlendirilebilir: أَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلاً كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ أَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّمَاءِ تُؤْتِي أُكُلَهَا كُلَّ حِينٍ بِإِذْنِ رَبِّهَا وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ وَمَثَلُ كَلِمَةٍ خَبِيثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَبِيثَةٍ اجْتُثَّتْ مِنْ فَوْقِ الْأَرْضِ مَا لَهَا مِنْ قَرَارٍ “Görmedin mi Allah nasıl bir benzetme yaptı: Güzel söz, kökü yerin derinliklerinde sabit, dalları ise göğe doğru yükselmiş bir ağaç gibidir ki Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Düşünüp ders çıkarsınlar diye Allah insanlara böyle temsiller getirir. Kötü söz ise, gövdesi toprağın üstünden kolayca çıkarılabilen, kökleşip yerleşmeyen değersiz bir ağaca benzer.” (İbrahim, 14/24-25) Bu video 07/06/2015 tarihinde yayınlanan “Tarih Şuuru ve Sulh Ruhu” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

Hizmetten
Nereden başlayacağınızı çok iyi belirlemeniz lazım! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Sep 14, 2023 7:46


Bir diğer hayati mesele de üslupta tedrîcîliktir: Tedrîc; adım adım, azar azar, derece derece ilerlemek manasına gelir. Hadiselerin yavaş yavaş, mertebe mertebe, zaman zaman ve belli bir vakte bağlı şekilde cereyan etmesine “tedrîciyye” (tedrîcîlik) adı verilir. Tedrîcîlik, Kur'an-ı Kerim'in tenzil keyfiyetinin ve Efendimiz'in tebliğdeki üslubunun da önemli bir derinliğidir. *Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) beşerin efendisi olduğu gibi, İnsanlığın Efendisi'nin sözleri de insan sözlerinin efendisidir. O'nun lâl u güher gibi dudaklarından dökülen kelimeler gönülleri fetheder. Fakat o Söz Sultanı söyleyeceklerini tek fasılda söylememiştir; insanları rehabilite ede ede hakikatleri dile getirmiştir. Mesela, içki dört fasılda yasak edilmiş; kati yasak da Bedir'den sonra gelmiştir. *Her mefkure kahramanının, kainatta bir nizam dahilinde meydana gelen hâdiselerden ders alması, sebep ve netice münasebetini gözetmesi ve eşyâ arasında bulunan tertibe riayet etmesi gerekir. Bu ilahî ahlakın, Kur'an-ı Kerim'in ceste ceste inen ayetlerinde ve İnsanlığın İftihar Tablosu'nun tebliğ metodunda da kendisini gösterdiğine dikkat etmesi icap eder. Evet, emir ve yasaklar, bir başka ifade ile teklifî hükümler birden bire değil, belli zaman aralıkları ile nazil olmuştur; ilahî emirlerden önce adeta kalb ve kafalar rehabilite edilerek her şeyi kabule hazır hale getirilmiştir. Mürşit ve mübelliğler de dile getirecekleri hususlarda bu tedrîcîliğe riayet etmelidirler. *Çok önem arz etmeyen veya ehemmiyet arz eden esasa nispeten nisbî önemi bulunan meseleleri öne çıkardığınız zaman tepki alırsınız, reaksiyonlarla karşı karşıya kalırsınız. Bu itibarla da, nereden başlayacağınızı çok iyi belirlemeniz lazım. Onun için Hazreti Pir, daha ziyade iman mevzuunu işliyor, namaz gibi ibadet u tâati nazara veriyor. Bu video 30/08/2015 tarihinde yayınlanan “Tebliğde Dört Esas” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

Yeni Şafak Podcast
Bülent Orakoğlu - İsveç'te Kur'an-ı Kerim yakan provokatörün örgüt bağlantısı ortaya çıktı

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 11, 2023 5:49


Daha önce de Kur'an-ı Kerim'in yakıldığı İsveç'te benzer görüntüler kaydedilmiş, İsveç polisi, bir cami önünde Kur'an-ı Kerim yakılmasına izin vermişti. Aslen Iraklı olan İsveç vatandaşı 37 yaşındaki Selwan Momika, 28 Haziran'da polis koruması eşliğinde üzerine domuz pastırması koyduğu Kur'an-ı Kerim'i yaktı. İsveç'te Kur'an-ı Kerim yakarak tepki çeken Irak uyruklu Salvan Momika'nın İran destekli Şii Haşdi Şabi çatısı altındaki İmam Ali Tugayları'na bağlı İsa İbn Meryem Tugayı'nın eski üyesi olduğu ortaya çıktı. 2014 yılında terör örgütü DEAŞ'ın Musul'u işgal etmesinin ardından Haşdi Şabi'ye bağlı İsa İbn Meryem Tugayı üyesi olan Momika'nın savaş bölgesinde askeri kıyafetlerle çekilen görüntüleri, İsveç'teki eyleminin ardından sosyal medyada gündem oldu. Momika ayrıca Haşdi Şabi güçlerinin desteğiyle «Süryani Şahinleri» adlı milis gücü kurdu. Musul'un kurtarılmasının ardından Süryani Birliği Partisi kuran Momika, tehdit aldığı gerekçesi ile Irak'ı terk ederek Almanya'ya sığınmacı olarak başvurdu. Momika başvurusunun reddedilmesi üzerine

Mevlana Takvimi
AYIN İKİ PARÇAYA BÖLÜNMESİ - 26 MAYIS 2023 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later May 26, 2023 2:40


Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in mucizelerinden biri, ayın iki parçaya bölünmesidir. Bu mucize Kur'an-ı Kerim'in şehâdetiyle de sabittir. “Kıyâmet yaklaştı ay ikiye bölündü. (Müşrikler peygamber efendimizden bir mucize göstermelerini istemeleri üzere, Ay'ın ikiye bölünmesi olayı gerçekleşti.) Onlar bir mucize görseler bile, yüz çevirip: Bu devam edegelen bir sihirdir diyecekler” (Kamer s. 1-2) Ebû Naim (r.a.) Delailül Nübüvve adındaki eserinde şöyle diyor: “İbn-i Abbas (r.a.) şu sözleri naklediyor: Velid bin Muğire, Ebû Cehil, El as bin Vail, El Esver bin Muttalib ve Nadir bin Haris gibi müşriklerin bulundukları bir topluluk, Resûlullah (s.a.v.)'in etrafında toplanarak, “eğer söylediklerin doğru ise bize Ay'ı iki parçaya böl” dediler. Resûlullah (s.a.v.) de Allâh (c.c.)'un izniyle Ay'ın ikiye bölünmesini istedi ve Ay ikiye bölündü.” Kezâ Buhari ve Müslim'de, Ay'ın ikiye bölünmesi olayını Hz. Enes (r.a.)'den nakil ve rivâyet ederler. Tirmizi'de bu olayı İbn-i Ömer (r.a.)'den nakleder. Rahmetullah El-hindi (r.âleyh), İzharulhak adındaki kitabında Fıreşne tarihinin onbirinci bölümünde diyor ki: “Hindistanda bulunan Milibar eyaleti halkının, ayın ikiye bölündüğünü bizzat gördüklerini kaydeder.” Bazı müşrikler ve onların hayranları çağdaş kafalılar, Peygamberimiz (s.a.v.)'in mucizeleri hakkında, müslüman halkın kafalarında şüphelerin meydana gelmesi için, “eğer ayın ikiye bölünmesi hikayesi doğru olsaydı, bütün dünya tarihleri bu olayı yazacaktı” demektedirler. Bu bedbahtlar, ay tutulmasının da dünyanın her tarafında görülmediğini bilmezler mi? Herkesin bildiği gibi ay tutulması olayı da dünyamızın bazı bölgelerinde görüldüğü halde birçok yerlerinde görülmemektedir. (Mehmet Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Akaidi, s.142)

Hizmetten
O, münafığın ta kendisidir! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later May 11, 2023 7:22


Bu video 03/01/2016 tarihinde yayınlanan “İman Zaafı ve İslam'ın Gurbeti” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Dindar olmayan olmayabilir; “Ben laikliği Fransızların anladığı manada anlıyorum!” diyenler diyebilirler. Onların da kendi düşünce ve inanç dünyalarına göre bir hayatları vardır. Onlara bir şey demeye hakkımız yoktur. Fakat bazı kimseler “din” dedikleri, “Hazreti Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in yolu” dedikleri, “Hulefa-yı Raşidîn'in yolu” dedikleri halde onu tahrip ediyorlarsa, buna hakları yoktur. Beddua etmek tabiatıma uygun değil ama diyeceğim; Allah, böylelerinin kollarını, kanatlarını kırsın!.. Çünkü Müslüman göründükleri ve “Onu ikâme edeceğiz, toplumun temel düşüncesi haline getireceğiz; herkes ona göre yaşayacak!” dedikleri halde, şayet haram-helal tefrik etmiyorlarsa, gırtlaklarına kadar levsiyât içinde yaşıyorlarsa, bohemlikten sıyrılamıyorlarsa, fuhşiyâtı “mut'a nikâhı” adı altında tecviz ediyorlarsa, hatta bazıları itibarıyla bunu Kur'an-ı Kerim'in tefsiri içine sokmaya çalışıyorlarsa, bunlar öyle korkunç tahribâttır ki, zannediyorum, kâfirler bu ölçüde bir tahribâtta bulunmamışlardır. *Onun için, bu işe gönül vermiş insanlara düşen vazife, oturup kalkıp hep dinde takviyeye gitmek ve iman zaafını bertaraf etmektir. Hakiki mü'min, bir arpa ağırlığında haramı, bilerek ağzına koymaz. Şayet bir arpa ağırlığında haramı ağzına koyuyorsa, millete hizmet unvanı altında bir kısım çıkarları hedeflemişse, bir yönüyle hizmetini o türlü menfaatlere bağlamışsa ve bunlara rağmen “Ben Müslümanım!” diyorsa, yeminle diyeyim bunu, o münafığın ta kendisidir. Zaten hizmetlerini şahsî menfaatlerine bağlamış kimselerinin kalıcı bir şey ortaya koymaları mümkün değildir. Değil ihya hareketini gerçekleştirmeleri ve millete faydalı olmaları, ortaya kalıcı bir şey koymaları dahi mümkün değildir. Onlar dün koyuyor gibi oldukları şeyleri daha sonraki tahribat ahlaklarıyla yerle bir ederler.

Hizmetten
Allah zalimi imhâl eder! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later May 2, 2023 4:27


Bu video 20/04/2020 tarihinde yayınlanan “ZULÜM, SALGIN ve RAMAZAN” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/zulum-... Günümüzde içinde bulunduğumuz bir kısım dâhiyeler, belâlar, musibetler… Hani başta birilerinin zulmüne maruz kalma, haksızlıklara maruz kalma… Bunları görmezden gelmek çok zordur. Ama elden geldiğince görmezden gelmeye çalışmalı; meseleyi Allah'a havale etmeli. Allah, âdil-i mutlaktır. Böyle, “Falan size şunu yaptı, filan size bunu yaptı!” Kalkıp böyle herkese kendinize göre bir ceza vermeye kalkarsanız, yerinde olmaz o bir kere, siz o cezayı veremezsiniz. Bazen o ceza, o kadar büyüktür ki, siz onu vermeye kalktığınız zaman, daire-i Ulûhiyete müdahale etmiş olursunuz, saygısızlıkta bulunmuş olursunuz. Bir de insanî kıvamınız açısından, insanî ufkunuz açısından o cezayı veremezsiniz. Herkes karakterinin gereğini sergiler. Karakteri kötülüklere açık bir insana, zorla iyilik yaptırtamazsınız; bir kere yaptırtsanız bile, bir başka zaman yine karşınıza kötülük duyguları ile çıkar; bir defasında belki insanca davranır, on defa karakterine göre hareket eder. Dolayısıyla, o türlü şeyler ile meşgul olduğunuz zaman, meşgul olacağınız şeyleri ihmal etmiş olursunuz. Bu türlü böyle dünyaya ait dertler olan şeyler ile çok meşgul olmamalı. Vardı, hani bir vecizede vardı: “Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur!” Bence dünyaya ait hiçbir meseleyi dert edinmemek lazım; nasıl olsa gelip-geçicidir bunlar. Onlara ehemmiyet verir, onları gözünüzde büyütürseniz, onların altında kalır ezilirsiniz. Elden geldiğince o mevzuda temkinli olmalı ve görmezden gelmeli onları. Karakterlerinin gereğini yapıyor… كُلٌّ يَعْمَلُ عَلَى شَاكِلَتِهِ “Her insan kendi seciye ve karakterine göre davranır.” (İsrâ, 17/84) يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا عَلَيْكُمْ أَنْفُسَكُمْ لاَ يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ “Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltmeye bakın! Siz doğru yolda olduktan sonra sapanlar size zarar veremez.” (Mâide, 5/105) “Kendinize bakın!” diyor Kur'an-ı kerim. Kendi kusurlarınızı görmeye çalışın. Falan size zulmettiği zaman bile, “Acaba biz, Rabbimize karşı vazife ve sorumluluklarımızın hangisinde kusur yaptık ki, Cenâb-ı Hak, birilerini bize musallat etti!” Şu virüsü musallat eder Allah, zelzeleyi musallat eder, fay kırılmasını musallat eder, çekirgeyi musallat eder, güvercini musallat eder, eder eder, Allah celle celâluhu. Ancak Allah'ın (celle celâluhu) “imhal”leri vardır; “ihmal”leri değil, “imhal”leri vardır. Mehil verir, Erhamü'r-Râhimîn'dir O (celle celâluhu), Rabbü'l-âlemîn'dir. Herkes böyle bir kusur işlediğinde onu hemen cezalandırırsa, yeryüzünde -yine Kur'an-ı Kerim'in değişik yerlerde farklı ifadelerle beyan buyurduğu gibi- yürüyen bir tane canlı kalmaz. Evet, çünkü herkes şöyle-böyle bir günah işler, bir zulümde bulunur. Dolayısıyla Allah onu cezalandırınca, o gider; şunu cezalandırınca, o gider; bunu cezalandırınca, o gider; hiç kimse kalmaz. Oysaki öyle değil. Allah'ın (celle celâluhu) imhalleri vardır ki insan kendine gelsin, aklını başına alsın, o kusurdan vazgeçsin, sevaba yönelsin, arınmaya koşsun, Allah (celle celâluhu) da onu bağışlasın, affetsin. اَللَّهُمَّ إِنَّكَ عَفُوٌّ كَرِيمٌ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنَّا، يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ * اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا، يَا غَفَّارُ، يَا سَتَّارُ، اِغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا كُلَّهَا، وَاسْتُرْ عُيُوبَنَا كُلَّهَا “Allahım, şüphesiz Sen affetmek şanından olan Afüvv, ikram u ihsan denince akla gelen yegâne Kerim'sin; affetmeyi çok seversin. Bizi affeyle, ey Erhamerrahimîn. Bizi yarlığa, merhamet buyur bize. Ey Gaffâr, ey Settâr, günahlarımızın tamamını mağfiret buyur; bütün ayıplarımızı setreyle.

Kur'an Mealleri
83. Mutaffifin Suresi ( Arapça: سورة المطففين), Hasan Basri Çantay sesli Kur'an meali KHMK

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Apr 28, 2023 3:48


Mutaffifin Suresi (Arapça: سورة المطففين), "Mutaffifin" kelimesiyle başlamasından dolayı bu adla adlandırılmıştır. Lafız ve hacim bakımından Kur'an'ı Kerim'in “Mufassal” surelerindendir. Mutaffifin Suresi'nin ilk ayetinden üçüncü ayetine kadarki bölümünde, ölçü ve tartıda başkalarının hakkının eksik verilmesinin haram ve büyük günahlardan sayıldığını belirten, fıkhi bir hükme işaret edilmektedir. Mutaffifin Suresi adını, ilk ayetinde geçen “Mutaffifin” kelimesinden almıştır; “Veylu'n li'l-Mutaffifin” (tercüme: Ölçü ve tartıda başkalarının hakkını eksik verenlerin vay hâline!) Bu sureye “Tatfif” Suresi de denmiştir. “Mutaffifin” ismi fail ve “Mutaffaf” kelimesinin çoğuludur ve “Tatfih” mastarından türemiştir. Özellikleri Mutaffifin Suresi 36 ayettir ve ayetlerinin sayısı noktasında görüş farklılığı bulunmamaktadır. Sure 169 kelime ve 751 harften ibarettir. Mushaf'taki sırasına göre 83. ve iniş sırasına göre ise, Kur'an-ı Kerim'in 86. suresidir. Sure, Mekke'de nazil olmuştur. Bu sure lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerdendir. Konuları Mutaffifin Suresi'nin ilk ayetinden üçüncü ayetine kadarki bölümünde, ölçü ve tartıda başkalarının hakkının eksik verilmesinin haram ve büyük günahlardan sayıldığını belirten, fıkhi bir hükme işaret edilmiştir. Bu surede mead, ölümden sonraki diriliş ve ahiret hayatının özelliklerini belirtmenin yanı sıra, “ebrar” ve mukarrebleri (iyileri) ve “fuccar” ve mücrimleri (kötüleri) tanıtarak, bu dünyada kâfirlerin alaycı bir şekilde müminlere gülmelerine ve kıyamette ise, müminlerin kâfirlere güleceğine değinilmektedir

bu la f kur arap kerim sesli mekke suresi hasan basri mekke'de kur'an kerim'in
Kur'an Mealleri
82.İnfitar suresi khmk Hasan Basri Çantay sesli Kur'an meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Apr 21, 2023 2:10


İnfitar Suresi (Arapça: سورة الإنفطار), birinci ayetinde göğün yarılması manasına gelen “infitar”dan bahsettiği için bu isimle anılmıştır. Bu sure lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden; yani Kur'an'ı Kerim'in kısa surelerinden olup, “İza” ile başlayan “Zamaniye Surelerinin” dördüncüsüdür. Mekke döneminde Nâziât sûresinden sonra nâzil olmuştur, on dokuz âyettir. İnfitar Suresi, birinci ayetinde göğün yarılması manasına gelen “infitar”dan bahsettiği için bu isimle anılmıştır; “İze's-Semau'n-Fetarat” (Gök yarıldığı zaman). Bu surenin diğer ismi olan “İnfetarat” kelimesinin kökü ve mastarı ise “İnfitar”dır. Bütün müfessirlerin ortak görüşüne göre 19 ayetten oluşan İnfitar Suresi, 81 kelime ve 333 harften ibarettir. Mushaf'taki sırasına göre 82. iniş sırasına göre ise Kur'an-ı Kerim'in 82. suresidir. Sure, Mekke'de nazil olmuştur. Bu sure lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden; yani Kur'an'ı Kerim'in kısa surelerinden olup, “İza” ile başlayan “Zamaniye Surelerinin” dördüncüsüdür .İnfitar Suresi'nde, kıyametin vuku bulması, şartları ve alametleri beyan edilmektedir. Ayrıca insanları “ebrar” (iyiler) ve “fuccar” (kötüler) olarak iki gruba ayırıp, her iki grubun akıbet ve makamları hakkında söz etmekle birlikte, değerli yazıcıların (meleklerin) her insanın amellerini (Kiramen katibîn) yazdığına değinmektedir. Fâsılaları ت، ك، م، ن، هـ harfleridir. Adını ilk âyette geçen “yarılmak” anlamındaki infitâr kelimesinden alır. Sûrenin nazmı ve âyetleri arasındaki insicam bir defada nâzil olduğu izlenimini vermektedir. Sûrenin ilk bölümünde (âyet 1-5) yer ve gökle ilgili bazı kıyamet olayları tasvir edilerek göğün yarılacağı, yıldızların etrafa saçılacağı, aradaki engeller kaldırılarak deniz sularının birbirine karıştırılacağı ve kabirdekilerin dışarıya çıkarılacağı belirtilir. İkinci bölüm (âyet 6-8) kınama üslûbunun ağır bastığı soru ifadesiyle başlamaktadır: “Ey insan! Seni kerem sahibi rabbine karşı aldatan nedir?” Hz. Peygamber'in, Übey b. Halef veya Velîd b. Mugīre hakkında nâzil olduğu belirtilen bu âyeti okuduktan sonra, “Onu cehaleti aldattı” dediği nakledilir (Kurtubî, XIX, 245). Sorunun ardından, gerektiği şekilde şükretmeyen insana kendisini en güzel şekilde yaratan rabbine karşı sorumlulukları hatırlatılır. Sûrenin daha sonraki bölümünde (âyet 9-16) inançsızların yalanlamalarına dikkat çekilir. Âhiret sorumluluğu üzerinde durularak yazıcı meleklerin (Kirâmen Kâtibîn) kişinin yaptıklarının hepsini kaydettiği ve iyilerin cennete, kötülerin cehenneme gidecekleri ifade edilir. Daha sonra hesap gününün büyüklüğü tasvir edilir, Hz. Peygamber'e yöneltilen soru cümleleriyle âhiret gününün dehşeti tekrar vurgulanır ve herkesin bütün gücünden soyutlandığı o günde yalnızca Allah'ın emrinin geçerli olduğu belirtilir (âyet 17-19). İnfitâr sûresi, Resûl-i Ekrem'in cemaatle kılınan namazlarda okunmasını tavsiye ettiği sûreler arasında yer almış, Nesâî'nin zikrettiği bir hadise göre (“İftitâḥ”, 70) Muâz b. Cebel'in bir gün kıldırdığı yatsı namazını çok uzatması üzerine Resûlullah, “Fitne çıkarmayı mı arzu ediyorsun ey Muâz? Sebbihi'sme rabbike'l-a‘lâ, ve'd-duhâ, ize's-semâün fetarat sûreleri neyine yetmiyor?” demiştir. Hz. Peygamber'in, İnfitâr sûresinde tasvir edilen kıyamet sahnelerinin dehşetine işaret ederek, “Kıyamet gününü kendi gözleriyle görmek isteyen kimse Tekvîr, İnfitâr ve İnşikāk sûrelerini okusun” (Tirmizî, “Tefsîr”, 81); “Beni Hûd, Vâkıa, Kıyâme, Mürselât, ize'ş-şemsü küvvirat (Tekvîr), ize's-semâün şekkat (İnşikāk) ve ize's-semâün fetarat (İnfitâr) sûreleri ihtiyarlattı” buyurduğu rivayet edilmiştir (Abdürrezzâk es-San‘ânî, III, 368). İnfitâr sûresinin fazileti hakkında rivayet edilen (meselâ bk. Zemahşerî, IV, 229), “Kim İnfitâr sûresini okursa Allah onun için gökten inen her yağmur damlası ve her kabir sayısınca bir iyilik yazar” anlamındaki hadisin uydurma olduğu kabul edilmiştir (Muhammed b. Muhammed et-Trablusî, I, 1036).

iv mu bu allah nes onu xix ey res hz abd ayr seni muhammed kur daha mug kir kerim ekrem sesli peygamber mekke suresi fitne sorunun hasan basri peygamber'in mekke'de kur'an kerim'in
Hizmetten
İslamın tüm meseleleri akla ve mantığa uygun mudur? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Apr 15, 2023 4:17


İslamın tüm meseleleri akla ve mantığa uygun mudur? 00:52 -- İslam'ın her meselesi makul ve mantıkîdir 02:10 – İlmin ulaştığı nokta ile Kur'an-ı Kerim'in söylediği şeylerin birleştiğini göreceğiz 03:18 – Allah kendi kelamında kâinatı, insanı ve kâinat-insan münasebetini anlatıyor 04:12 – Allah Kur'an-ı Kerim'de ferman-ı sübhânî olarak ne buyurmuşsa akıl, kalp, ruh hiçbir zaman onlarla mütenakız düşmeyecektir

allah slam mant kur kerim uygun fethullah g kur'an kerim'in
Kur'an Mealleri
81. Tekvir Suresi (Arapça: سورة التكوير), Hasan Basri Çantay KHMK sesli Kur'an meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Apr 14, 2023 2:26


81. Tekvir Suresi (Arapça: سورة التكوير), Kur'an-ı Kerim'in Mekki surelerinden olup, Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 81. iniş sırasına göre ise Kur'an'ın 7. suresidir. Bu sureye, ilk ayetinde Tekvir'den (güneşin kararması-dürülmesi) bahsedildiği için Tekvir Suresi adı verilmiştir. Tekvir Suresi Küçük resim oluşturmada hata: Dosya eksik Anlamı Dürmek Başka İsmi "Kuvvirat" Sınıfı Mekki Nüzul Sırası 7 Sure Numarası 81 Cüz30 Sayısal Bilgiler Ayet Sayısı29 Kelime Sayısı104 Harf Sayısı434 Kıyametin özelliklerini anlatarak başlayan bu surede, kıyametin gerçekleşmesinden önce hilkat âleminde vuku bulacak değişiklikler ve Allah Resulünün (s.a.a) “Resul-ü Kerim”; yani Cebrail'le yaptığı görüşme konu edilmektedir. İsimleri Tekvir Suresi, ilk ayetinde güneşin kararması ve dürülmesine (Tekvir) değinildiğinden dolayı bu adı almıştır. Fiili mazi olan “Kuvvirat” kelimesi “Tekvir” mastarından türemiştir ve bundan dolayı da bu surenin ikinci ismi olarak zikredilmiştir. Özellikleri Tekvir Suresi, 29 ayet, 104 kelime ve 434 harften ibarettir. Mushaf'taki sırasına göre seksen birinci, iniş sırasına göre ise yedinci suredir. Sure Mekke'de nazil olmuştur. Bu sure lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden; yani Kur'an-ı Kerim'in kısa surelerinden olup, 30. cüzün ilk hizbinin sonlarında yer almaktadır. “İza” ile başlayan “Zamaniye Surelerinin” üçüncüsüdür. Surenin dört ayetinde yemin edilmiştir. “Fela uksimu bilhunnes.” (tercüme: Hayır, yemin ederim geri kalıp gizlenenlere.) “Elcevarilkunnes.” (tercüme: O akıp-akıp gizlenenlere) “Velleyli iza 'as'as.” (tercüme: Ve geçmeye başladığı dem geceye.) “Vessubhi iza teneffes.” (tercüme: Ve nefes almaya başladığı zaman sabaha.) Konuları Kıyametin özelliklerini anlatarak başlayan bu surede, kıyametin gerçekleşmesinden önce hilkat âleminde vuku bulacak değişiklikler ve Allah Resulünün (s.a.a) “Resul-ü Kerim”; yani Cebrail'le yaptığı görüşme konu edilmektedir.[1

bu ve kur fela arap kerim sesli suresi hasan basri kur'an kerim'in
Kur'an Mealleri
79. Nazi'at Suresi (Arapça: سورة النازعات) Hasan Basri Çantay sesli Kur'an meali KHMK

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Apr 9, 2023 4:30


Nazi'at Suresi (Arapça: سورة النازعات), ilk ayette Allah-u Teâlâ'nın naziata (Andolsun (kâfirlerin ruhunu) şiddetle söküp çıkaranlara) yemin etmesinden dolayı bu adı almıştır. Bu sure lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden; yani Kur'an-ı Kerim'in kısa surelerindendir. Yeminle başlayan surelerin on üçüncüsü olan Naziat Suresi'nde, beş yemin birbiri ardınca zikredilmektedir. Naziat Suresi, ilk ayette Allah-u Teâlâ'nın naziata yemin etmesinden dolayı bu adı almıştır. Vennazi'ati ğarka; (tercüme: Andolsun (kâfirlerin ruhunu) şiddetle söküp çıkaranlara). Bu surenin ayet sayısı Kufe karilerinin görüşüne göre 46 ve diğer karilerin görüşüne göre ise, 45'dir; ancak ilk görüş daha meşhurdur. Sure 133 kelime ve 553 harften ibarettir. Mushaf'taki sırasına göre yetmiş dokuzuncu ve iniş sırasına göre ise, seksen birinci suredir. Sure Mekke'de nazil olmuştur. Bu sure lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden; yani Kur'an-ı Kerim'in kısa surelerinden ve Nebe Suresi'nden sonra 30. cüzün başlarında yer almaktadır. Yeminle başlayan surelerin on üçüncüsü olan Naziat Suresi'nde, beş yemin birbiri ardınca zikredilmiştir. Hz. Musa'nın (a.s) hikayesi, Firavun'un bu dünya ve diğer dünyadaki akıbeti, ceza gününün kesin vuku bulacağı, o günde insanların durumu ve insanın bu dünyadaki ömrünün ahiret hayatına göre çok kısa ve değersiz olduğunu hatırlatmak, bu surenin konularından bazılarıdır.[1

nazis bu allah hz kur arap kerim sesli suresi hasan basri kur'an kerim'in
Kur'an Mealleri
78. Nebe' Suresi (Arapça: سورة النبأ), KHMK Hasan Basri Çantay sesli Kur'an meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Apr 3, 2023 4:06


Nebe' Suresi (Arapça: سورة النبأ), adını ikinci ayette geçen “Nebei'l Azîm” kelimesinden almıştır. Lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden; yani kısa surelerden olup, Kur'an-ı Kerim'in son cüzünde (30. cüzünde) yer almaktadır. İşte bundan dolayı bu cüz bu surenin ismiyle (amme cüzü) meşhur olmuşturNebe Suresi, ikinci ayette geçen “Nebei'l Azîm” (kıyamet haberi) kelimesinden söz ettiği için bu adı almıştır. Bu sureye “Amme yetesaelûn” cümlesiyle başlamasından dolayı “Amme” ve “Tesaelu” suresi de denmiştir. Bu surenin dördüncü ismi ise (bu surenin 14. ayetinde geçen) “Mu'sirat”tır. Özellikleri Nebe Suresi'nin ayet sayısı Mekke ve Basra karilerine göre 40 ve bazı karilere göre ise, 39'dur; ancak birinci görüş daha meşhurdur. Sure 174 kelime ve 797 harften ibarettir. Mekke'de nazil olan bu sure Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 78. ve iniş sırasına göre ise, Kur'an'ın 80. suresidir. Lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden; yani kısa surelerden olup, Kur'an-ı Kerim'in son cüzünde (30. cüzünde) yer almaktadır. İşte sırf bundan dolayı bu cüz bu surenin ismiyle (amme cüzü) meşhur olmuştur. Konuları Nebe Suresi, büyük bir haber ve hadise hakkında; yani kıyametin vuku bulması ve onun azameti noktasında bir soruyla başlamaktadır. Sure insanları iyi amellere, yüce makamlara ve ebedi cennete teşvik etmek için, takva ehlinin yeri olan cennetin ve sayısız nimetlerinin özelliklerini anlatmakla birlikte, cehennem azabı, şiddeti ve ehlinin pişmanlığını hatırlatarak son bulmaktadır.[1]

mu bu la f kur basra arap nebe kerim sesli amme mekke suresi hasan basri mekke'de kur'an kerim'in
Kur'an Mealleri
77. Mürselat Suresi (Arapça: سورة المرسلات), KHMK Hasan Basri Çantay sesli Kur'an meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Mar 4, 2023 4:10


Mürselat Suresi (Arapça: سورة المرسلات), “Mürselat” kelimesiyle başlamasından dolayı bu adı almıştır. Bu surenin en belirgin özelliklerinden birisi, bir ayetinin (O gün, yalanlamakta olanların vay haline!) sure genelinde tam 10 kez tekrarlanmasıdır. Mürselat Suresi Küçük resim oluşturmada hata: Dosya eksik AnlamıGönderilenlerBaşka İsmi"Uref"SınıfıMekkiNüzul Sırası33Sure Numarası77Cüz29Sayısal BilgilerAyet Sayısı50Kelime Sayısı181Harf Sayısı841 v t e İsimleri Mürselat Suresi, ilk ayetinin “Mürselat” kelimesiyle (tercüme: Andolsun birbiri ardınca gönderilenlere.) başlamasından dolayı bu adı almıştır. Bu surenin diğer ismi yine ilk ayette geçen “Uref” tir. Özellikleri Mürselat Suresi bütün müfessirlerin ortak görüşüne göre 50 ayet, 181 kelime ve 841 harften ibarettir. Mushaf'taki sırasına göre yetmiş yedinci ve iniş sırasına göre ise, otuz üçüncü suredir. Sure, Mekke'de nazil olmuştur. Lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden; yani Kur'an-ı Kerim'in kısa surelerinden olup, 29. cüzün son kısımlarında yer almaktadır. Ayrıca yeminle başlayan (ilk beş ayeti) surelerin on ikincisidir. Mürselat Suresi'nin edebi özelliklerinden biri, bir ayetinin (O gün, yalanlamakta olanların vay haline!) sure genelinde tam 10 kez tekrarlanmasıdır. Kıyametin gerçekleşeceğinin vurgulanması ve vuku bulma alametleri, Allah'ın beşere verdiği nimetlerin zikri, mücrim ve takva sahiplerinin özellikleri ve her ikisinin akıbeti bu surenin konularından bazılarıdır.[1

bu allah la f ayr kur arap kerim sesli mekke suresi hasan basri mekke'de kur'an kerim'in
Kur'an Mealleri
74. Müddessir Suresi (Arapça: سورة المدثر),KHMK Hasan Basri Çantay sesli meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Mar 4, 2023 6:07


Müddessir Suresi (Arapça: سورة المدثر), Kur'an-ı Kerim'in Mekke'de nazil olan surelerinden olup, Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 74. ve iniş sırasına göre ise, Kur'an'ın 14. suresidir. Bu sureye, Allah Resulüne (s.a.a) hitapla “Ya eyyuhe'l Muddessir” kelimesiyle başladığından dolayı “Müddesir” adı verilmiştir. Müddessir Suresi Küçük resim oluşturmada hata: Dosya eksik AnlamıÖrtünüp, BürünenBaşka İsmi-SınıfıMekkiNüzul Sırası4Sure Numarası74Cüz29Sayısal BilgilerAyet Sayısı56Kelime Sayısı256Harf Sayısı1036 v t e Hitapla başlayan Muhatabat surelerinin onuncusu olan sure, lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden; yani Kur'an-ı Kerim'in kısa surelerindendir. 56 ayetten oluşan Müddessir Suresi bazılarına göre 55 ayettir; ancak ilk görüş daha meşhurdur. Müddessir Suresi 256 kelime ve 1036 harften ibarettir. Mekke'de nazil olan Müddessir Suresi, Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 74. ve iniş sırasına göre ise, Kur'an'ın 4. suresidir. Bu sure, hitapla başlayan ve “Muhatabat” diye bilinen surelerin onuncusudur. Lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden; yani Kur'an-ı Kerim'in kısa surelerinden olup, 29. cüzde yer almaktadır. Ayrıca bu surede üç yemin ayeti (32 ila 34 ayetler; ay, gece ve sabah vaktine and edilmiştir) bulunmaktadır.

bu la f ayr kur arap kerim sesli mekke suresi hasan basri mekke'de kur'an kerim'in
Hizmetten
"Hasetçiden daha fazla mazluma benzeyen bir zalim bilmiyorum" | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jan 16, 2023 8:48


Bu video 08/05/2016 tarihinde yayınlanan “Islah Yolu ve Güzergâhtaki Gulyabânîler” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Hizmet gönüllülerinin aslî vazifesi, basiretlerdeki tabiî, nefsânî ve şeytânî kataraktların ameliyatını yapmaktır. *“Hizmet” dediğimiz bu harekete kendini adamış insanlara düşen vazife, birer göz hekimi gibi insanların gözlerindeki perdeyi kaldırmaya çalışmak; tabiî, nefsânî ve şeytânî kataraktları ameliyat ederek onların her şeyi, görmeleri gerektiği gibi görmelerini sağlamaktır. Denebilir ki, enbiya-ı izâmın, sahabe-i kiramın, tebe-i tâbiîn-i fihâmın, sonra da müçtehitlerin ve müceddidlerin vazifesi de budur. Buna isterseniz emr-i bi'l-mâruf, nehy-i ani'l-münker diyebilirsiniz. *İ'la-i kelimetullahın ve tebliğin özünü “iyiliği emretmek, kötülükten menetmek” sözleriyle hulasa ettiğimiz “emr-i bi'l-maruf, nehy-i ani'l-münker” vazifesi oluşturur. *Allah'ın adının gönüllere nakşedilmesi, İslâm dininin şanına uygun bir biçimde yüceltilip anlatılması mânâsına gelen “i'lâ-i kelimetullah”, bir mü'minin en önemli vazifesi ve esas itibariyle peygamber mesleğidir. Eğer, Allah nezdinde ondan daha kutsal bir vazife olsaydı, Cenâb-ı Hak en seçkin kullarını o vazifeyle gönderirdi. Oysaki Allah Teâlâ, peygamberlerini i'lâ-i kelimetullah vazifesiyle görevlendirmiş ve sürgünlerin, hapishanelerin, hakaretlere maruz kalmaların, işkencelerin, idam sehpalarına götürülmelerin, hatta şehit edilmelerin çokça görüldüğü bu kutsal yola sevk etmiştir. Kur'an-ı Kerim'in üslubuna bakılacak olursa, tergîb ile terhîbin her zaman birbirini takip ettiği görülecektir. *İrşad mesleğinde tebşîr ve inzâr çok önemli iki husustur. Tebşîr, isabetli bir yolun neticesinde insanın içinde beşaşet hâsıl edebilecek, bişaret sayılabilecek bir şey söyleme demektir. İnzâr da eğri yolun encamında insanın başına gelebilecek kötülüklerden o insanı sakındırma manasına gelir. Tebşîr aynı zamanda tergîb (teşvik etme, isteklendirme, imrendirme) ifade etmektedir; inzâr ise terhîb (uyarma, tedbir aldırma, uzaklaştırma) vazifesi görmektedir; bunlardan ilki recâya, ikincisi havfe bakmaktadır; birinde ümitlendirme, diğerinde ise, sakındırma vardır. *Aslında, Kur'an-ı Kerim'in üslubuna bakılacak olursa, tergîb ile terhîbin her zaman birbirini takip ettiği görülecektir. Uzun surelerde makta'ların (belli bir meseleyi ele alan daha kısa bölümlerin) birisinde imrendirme ve teşvik ihtiva eden bir mevzudan bahsediliyorsa, genellikle öbüründe uyarma, tedbir aldırma ve kötü akıbetten alıkoyma manalarını da barındıran bir konu anlatılmaktadır. Hatta peşi peşine gelen kısa sureler arasında da aynı münasebet söz konusudur; önceki surede özendirme varsa, sonrakinde sakındırma bulunmaktadır. *Başka bir açıdan, irşad mesleği, bir yandan arıtma (tahliye – التخلية) diğer taraftan da süsleme (tahliye – التحلية) vazifesidir. Önce nefsi, öfke, inat, bencillik, kıskançlık, hased, kin, nefret ve sair şerre sebep temayüllerden arındırmak; daha doğrusu onların yönlerini hayırlı işlere çevirmek lazımdır. Daha sonra da güzel sıfatları ve güzel ahlakı ruha mal etmek, böylece onu süslemek, ziynetli hale getirmek gerekmektedir. *Rasûl-i Ekrem Efendimiz, rehberliği zaviyesinden dualarında “tahliye” (التخلية) talebinde de bulunmuştur. Mesela, Aleyhissalâtü Vesselam Efendimiz'in sıkça tekrar ettiği dualarından biri şöyledir: اللَّهُمَّ بَاعِدْ بَيْنِي وَبَيْنَ خَطَايَايَ كَمَا بَاعَدْتَ بَيْنَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ اللَّهُمَّ نَقِّنِي مِنْ خَطَايَايَ كَمَا يُنَقَّى الثَّوْبُ الْأَبْيَضُ مِنْ الدَّنَسِ اللَّهُمَّ اغْسِلْنِي مِنْ خَطَايَايَ بِالثَّلْجِ وَالْمَاءِ وَالْبَرَدِ “Allah'ım, mağrib ile maşrıkı (batı ile doğuyu) birbirinden uzaklaştırdığın gibi beni de hatalarımdan uzak tut. Allah'ım, beyaz elbisenin kirden arınması gibi beni de hatalarımdan temizle. Allah'ım beni karla, suyla ve dolu ile (yıkanmış elbise gibi) hatalarımdan arındır.”

Hizmetten
Türk-İslam sentezi ne demektir ve makul müdür? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jan 15, 2023 5:27


Türk-İslam sentezi ne demektir ve makul müdür? 1:57 İslam Kur'an-ı Kerim'in pratik hayata mal olmasıdır. 4:06 Tüm mazimiz tamamen İslam'a mal olmuştur.

slam kur kerim fethullah g kur'an kerim'in
Hizmetten
Belki "Hizmet" dediğimiz bu hareket... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jan 11, 2023 9:20


Bu video 08/05/2016 tarihinde yayınlanan “Islah Yolu ve Güzergâhtaki Gulyabânîler” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Hizmet gönüllülerinin aslî vazifesi, basiretlerdeki tabiî, nefsânî ve şeytânî kataraktların ameliyatını yapmaktır. *“Hizmet” dediğimiz bu harekete kendini adamış insanlara düşen vazife, birer göz hekimi gibi insanların gözlerindeki perdeyi kaldırmaya çalışmak; tabiî, nefsânî ve şeytânî kataraktları ameliyat ederek onların her şeyi, görmeleri gerektiği gibi görmelerini sağlamaktır. Denebilir ki, enbiya-ı izâmın, sahabe-i kiramın, tebe-i tâbiîn-i fihâmın, sonra da müçtehitlerin ve müceddidlerin vazifesi de budur. Buna isterseniz emr-i bi'l-mâruf, nehy-i ani'l-münker diyebilirsiniz. *İ'la-i kelimetullahın ve tebliğin özünü “iyiliği emretmek, kötülükten menetmek” sözleriyle hulasa ettiğimiz “emr-i bi'l-maruf, nehy-i ani'l-münker” vazifesi oluşturur. *Allah'ın adının gönüllere nakşedilmesi, İslâm dininin şanına uygun bir biçimde yüceltilip anlatılması mânâsına gelen “i'lâ-i kelimetullah”, bir mü'minin en önemli vazifesi ve esas itibariyle peygamber mesleğidir. Eğer, Allah nezdinde ondan daha kutsal bir vazife olsaydı, Cenâb-ı Hak en seçkin kullarını o vazifeyle gönderirdi. Oysaki Allah Teâlâ, peygamberlerini i'lâ-i kelimetullah vazifesiyle görevlendirmiş ve sürgünlerin, hapishanelerin, hakaretlere maruz kalmaların, işkencelerin, idam sehpalarına götürülmelerin, hatta şehit edilmelerin çokça görüldüğü bu kutsal yola sevk etmiştir. Kur'an-ı Kerim'in üslubuna bakılacak olursa, tergîb ile terhîbin her zaman birbirini takip ettiği görülecektir. *İrşad mesleğinde tebşîr ve inzâr çok önemli iki husustur. Tebşîr, isabetli bir yolun neticesinde insanın içinde beşaşet hâsıl edebilecek, bişaret sayılabilecek bir şey söyleme demektir. İnzâr da eğri yolun encamında insanın başına gelebilecek kötülüklerden o insanı sakındırma manasına gelir. Tebşîr aynı zamanda tergîb (teşvik etme, isteklendirme, imrendirme) ifade etmektedir; inzâr ise terhîb (uyarma, tedbir aldırma, uzaklaştırma) vazifesi görmektedir; bunlardan ilki recâya, ikincisi havfe bakmaktadır; birinde ümitlendirme, diğerinde ise, sakındırma vardır. *Aslında, Kur'an-ı Kerim'in üslubuna bakılacak olursa, tergîb ile terhîbin her zaman birbirini takip ettiği görülecektir. Uzun surelerde makta'ların (belli bir meseleyi ele alan daha kısa bölümlerin) birisinde imrendirme ve teşvik ihtiva eden bir mevzudan bahsediliyorsa, genellikle öbüründe uyarma, tedbir aldırma ve kötü akıbetten alıkoyma manalarını da barındıran bir konu anlatılmaktadır. Hatta peşi peşine gelen kısa sureler arasında da aynı münasebet söz konusudur; önceki surede özendirme varsa, sonrakinde sakındırma bulunmaktadır. *Başka bir açıdan, irşad mesleği, bir yandan arıtma (tahliye – التخلية) diğer taraftan da süsleme (tahliye – التحلية) vazifesidir. Önce nefsi, öfke, inat, bencillik, kıskançlık, hased, kin, nefret ve sair şerre sebep temayüllerden arındırmak; daha doğrusu onların yönlerini hayırlı işlere çevirmek lazımdır. Daha sonra da güzel sıfatları ve güzel ahlakı ruha mal etmek, böylece onu süslemek, ziynetli hale getirmek gerekmektedir. *Rasûl-i Ekrem Efendimiz, rehberliği zaviyesinden dualarında “tahliye” (التخلية) talebinde de bulunmuştur. Mesela, Aleyhissalâtü Vesselam Efendimiz'in sıkça tekrar ettiği dualarından biri şöyledir: اللَّهُمَّ بَاعِدْ بَيْنِي وَبَيْنَ خَطَايَايَ كَمَا بَاعَدْتَ بَيْنَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ اللَّهُمَّ نَقِّنِي مِنْ خَطَايَايَ كَمَا يُنَقَّى الثَّوْبُ الْأَبْيَضُ مِنْ الدَّنَسِ اللَّهُمَّ اغْسِلْنِي مِنْ خَطَايَايَ بِالثَّلْجِ وَالْمَاءِ وَالْبَرَدِ “Allah'ım, mağrib ile maşrıkı (batı ile doğuyu) birbirinden uzaklaştırdığın gibi beni de hatalarımdan uzak tut. Allah'ım, beyaz elbisenin kirden arınması gibi beni de hatalarımdan temizle. Allah'ım beni karla, suyla ve dolu ile (yıkanmış elbise gibi) hatalarımdan arındır.”

Kur'an Mealleri
67. Mülk (Tebareke) suresi. Hasan Basri Çantay meali 29 cüz. Sayfa 561 KHMK sesli meal

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Dec 5, 2022 6:32


Mülk Suresi (Arapça: سورة الملك), ilk ayette geçen “mülk” kelimesinden dolayı “Mülk Suresi” adını almıştır. Fakat çeşitli diğer isimleri de bulunmaktadır. Bu surenin farklı unvanlarla isimlendirilmesinin sebebi, bu sureyi okuyan ve amel edenleri cehennem azabından koruyacağından ve ateşin bedenlerine ulaşmasına engel olacağından dolayıdır. İsimleri Bu sureye, birinci ayette geçen “Mülk” kelimesinden (Bütün mülk ‘‘mutlak egemenlik'' elinde olan Allah, bereket kaynağıdır ve O'nun her şeye gücü yeter.) dolayı “Mülk Suresi” adı verilmiştir. Kur'an-ı Kerim'in bazı sureleri başladığı ilk kelimeyle adlandırıldığı gibi, bu sure de “Tebareke” kelimesiyle başladığı için “Tebareke” Suresi olarak da adlandırılmıştır. Bu surenin diğer isimleri ise şunlardan ibarettir: “Mani'a” engelleyen, “Vakiye” önleyen, “Munciye” kurtarıcı ve “Menna'e” aşırı önleyendir. Mülk Suresi'nin farklı unvanlarla isimlendirilmesinin sebebi, bu sureyi okuyan ve amel edenleri cehennem azabından koruyacağından ve ateşin bedenlerine ulaşmasına engel olacağından ötürüdür. Özellikler Mülk Suresi 30 ayet ve bazılarına göre ise, 31 ayettir; ancak birinci görüş meşhurdur. Mekki olan bu sure Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 67. ve iniş tertibine göre ise, Kur'an'ın 77. suresidir. Lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden olan Mülk Suresi, yaklaşık yarım hizbdir ve 29. cüzün başında bulunmaktadır. Konuları Mülk Suresi, mutlak kudret, hükümranlık ve egemenlik elinde olan Allah'ı tebrik ve tahsin ile başlamaktadır. İkinci ayette, amel bakımından kimin daha iyiyi seçeceği, ilahi imtihan doğrultusunda ölümü ve hayatı yarattığını, 9. ayette ise cehennem bekçilerinin cehennem ehline “dünya hayatında sizin için bir uyarıcı gelmedi mi?” diye sorduklarında, onların teessüfle; “bize gerçekten bir uyarıcı geldi, fakat biz yalanladık” dediklerini zikretmektedir.[1 Mülk Suresi'nin İçeriği[2] İkinci Nişane Kuşların gökyüzünde uçması Ayet 19İnsan hayatı ve cihan üzerinde Allah'ın tedbir ve egemenliğiBirinci Söz Evren üzerinde Allah'ın egemenliğinin delilleri Ayet 1-5İkinci Söz Allah'ın rububiyetine inancın insanın alın yazısında ki etkisi Ayet 6-14Üçüncü Söz İnsan hayatında Allah'ın tedbir nişaneleri Ayet 15-30Birinci Delil Dünyanın sürekli olarak Allah'ın inayetine bağımlılığı Ayet 1Birinci Konu İlahi rububiyeti inkâr edenlerin cezalandırılma sebepleri Ayet 6-11Birinci Nişane İnsanın faydalanması için dünyanın hazırlanması Ayet 15-18İkinci Delil İnsan hayatı ve ölümünün hekimane yaratılışı Ayet 2İkinci Konu İlahi rububiyete inananların mükâfatı Ayet 12

meal bu allah la f mani konu kur fakat kerim menna sesli suresi ayet hasan basri kur'an kerim'in
Yeni Şafak Podcast
Hayrettin Karaman - Uyuşturucu Kaçakçılığı ve Ticaretinin Cezası

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 20, 2022 5:02


Soru …Kur'an'da uyuşturucu maddelerin haram ve yasak olduğuna dair bir ayet yok, hadislerde de yok; şu halde neye dayanarak uyuşturucu haramdır diyorsunuz ve bunun ticaretini yapanlara ceza verilmesini meşru görüyorsunuz? Cevap Böyle bir soruyu aklı ve vicdanı yerinde olan bir kimsenin sormasını mümkün görmüyorum, ama yine de bilgi tazelemek için bir cevap yazmayı uygun gördüm. Uyuşturucu maddeleri, tıbbi zaruretler dışında kullanmak üzere üretmek, alıp satmak, bulundurmak hemen bütün ülkelerde yasaklanmıştır. Uyuşturucu alışkanlığı, insanı insanlığından çıkaran, onu uyuşturucuya esir eden, bağımlı hale getiren bir iptiladır. Bu alışkanlıkla mücadele etmek bütün insanların başta gelen ödevleri olmalıdır. İnsanlara bu ölçüde zarar verme pahasına para kazanmak bir insanlık suçudur. Bu suçun da kendi ağırlığına uygun bir cezası olmalıdır. Hangi cezanın uygun olduğu ve ceza yanında ne gibi eğitici tedbirlerin alınması gerektiği konusu yıllardır tartışılmakta, çeşitli ülkelerde farklı cezalar ve tedbirler uygulanmaktadır. Kur'an-ı Kerim'in nazil olduğu çağda, özellikle Arap yarımadası ve yakın çevresinde insanlar uyuşturucuyu bilmiyorlar, keyif verici ve sarhoş edici olmak üzere alkollü içki ve bilhassa şarap kullanıyorlardı. Kur'an ve Sünnet insanın hayatını, sağlığını, aklını tehdit eden, bunlar için tehlike teşkil eden nesnelerin vücuda alınmasını yasakladığı gibi malın korunmasını da emretmiş, boş, faydasız, zararlı sarf mânâsında israfı şiddetle kınamıştır. Uyuşturucu kullanımı da bu genel yasaklama çerçevesine girmektedir; çünkü kullanan kimselerin akıl, ruh ve beden sağlığını bozmakta, kamu düzenine zarar vermekte, yeni nesilleri dejenere etmekte ve malın boş yere ve zararlı sonuçlar verecek şekilde harcanmasına sebep olmaktadır. Şu halde İslâm'a göre de uyuşturucu kullanımı, alım-satımı, üretimi, bulundurulması mutlaka önlenmelidir. Önleyici tedbir olarak eğitim başta gelmekle beraber kötü niyetli, merhametsiz, hırslı, insanlık düşmanı üretici ve kaçakçılara da caydırıcı cezalar uygulanmalıdır. İslâm'da (şeriatta) cezalar hadler, kısas ve tazîr şeklinde üç nevidir. Hadler suç ve ceza olarak ayetler ve hadislerle belirlenmiştir; bunların içinde uyuşturucu ile ilgili bir suç yoktur. Kısas, öldürme ve yaralama suçlarında uygulanmaktadır. Bu iki nevi suçun dışında kalan suçlar tazîr çerçevesine girmekte, takdiri, tarifi ve cezası ümmetin temsilcilerine (yöneticilere, ulü'l-emre) bırakılmış bulunmaktadır. Temsilciler meclisi konuyu görüşecek, toplu içtihat yoluyla bir çözüm paketi getirecektir. Bunun içinde ceza da bulunacak, bu ceza içtihat yoluyla şeriata dâhil edilecektir. İçtihat yoluyla şeriata dâhil edilen diğer hükümler gibi bunda da ümmetin ihtilaf etmesi, farklı cezaların teklif edilmesi tabiidir. Bu durumda devlet başkanı ve temsilciler, kabul edilen kanun çıkarma usulüne göre hangi cezayı kanunlaştırmaya karar vermişlerse ülkede o ceza uygulanacak ve bu ceza şeriata (İslâm) uygun görülecektir. Bu cezanın ölüm (idam) olması da mümkün ve caizdir.

bu kur hangi bunun arap kerim karaman cezas uyu hadler kur'an kerim'in
Hizmetten
Bırak onları, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Nov 11, 2022 7:21


Bu video 28/08/2016 tarihinde yayınlanan "EZİYETLER, HÜZÜN VE İLAHÎ EMİRLER" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://herkul.org/bamteli/bamteli-ez... “Sen afv yolunu tut.” وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ “Örf ile emret!” (A'râf, 7/199) Yani, onların da yadırgamayacağı, aklın da maruf bulacağı, aynı zamanda vicdan-ı selim'in “evet!” diyeceği, hiss-i selim'in “evet!” diyeceği şeyleri onlara söyle!.. وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ “Kendini bilmez cahillerden de sarf-ı nazar eyle!..” Burada عَن, bu'd-i mücâvezet içindir, “i'râz et, yüz çevir!” demektir. Câhillerden, elden geldiğince, sarf-ı nazar edin!.. Çünkü, sürekli onlara döner, onlara bakar, onlara kulak verir, onları dinler, hep bir şeyleri onlarda okumaya çalışırsanız, çok rahatsız edici şeyler gelir çarpar size.. onlardan gelen şimşekler, çarpar. Dolayısıyla da, esas konsantre olmanız gereken meseleye konsantre olamazsınız.. hizmetinizde aksamalara sebebiyet verirsiniz. Onun için Hazret-i Pîr-i Mugân, “Çoktan beri elime gazete almıyorum, başkalarından duydum!” diyor Lahikalar'da. Neden? Çünkü o dönemde de, aynen zift medyası gibi, hep iftiralar, tezvirler savuruyorlar. Onlarla meşgul olunca, Kur'an-ı Kerim'in içine, deryalara derinlemesine dalan bir dalgıç gibi, dalıp da oradan inci-mercan çıkarmak mümkün olmaz. Benim kafam, sokakta ayağa düşmüş laflarla meşgul olduğu takdirde, ben konsantre olmam gereken hususlara yoğunlaşamam; im'ân-ı nazarda bulunmam gerekli olan şeyler -bir yönüyle- tâlî derecede kalır. Oysa iki elimiz var, dört elimiz dahi olsa, esas, sarılıp ikame etmeye çalıştığımız dâvâya yetmez! Diyor ya: “İki elimiz var. Eğer yüz elimiz de olsa, ancak nura kâfi gelir. Topuzu tutacak elimiz yok!” Önemli ölçüler bunlar. Bu açıdan da, “Falan şöyle demiş! Filan böyle demiş!” Bütün bunlar güft ü gû'dan ibarettir. (Daha “dırdır”ı tekrar etmem, sizi rahatsız eder; “güft ü gû” da Farsça; o da aynı manaya geliyor, Türkçemize geçmiş; “güft ü gû”, “dedikodu”.) Böyle dedikodularla iştigal ederseniz, zihin dünyanız, düşünce dünyanız, tefekkür dünyanız, bunlarla işgale uğrar; dolayısıyla yapmanız gerekli olan şeylerde değil de sermayeyi orada kullanmış olursunuz. Bir-iki insan, elden geldiğince tashih adına, tavzih adına, tekzip adına, tazminat adına, o türlü densizce lafları, güft ü gû'yu takibe vazifelendirilebilir; onlar takip ederler tâ umumun hakkı yenmesin.. kuzu-koyun kurda kaptırılmasın.. ve bu arada “ezhân-ı nezîhe” de onların telvisâtıyla kirlenmesin. Bu maksatlarla bir-iki insan meşgul olabilir. Aksi halde, herkes televizyonda, İnternet'te, şimdi telefonlarda, o türlü levsiyâta dalarsa, zannediyorum, nezîhata dalmaya fırsat kalmaz.. nezîhâtın hakkı, nazîfâtın hakkı çiğnenmiş olur. Ona meydan vermemek için, وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ “Cahilin cehlinden i'râz et!” (A'râf, 7/199) deniyor. Evet, anonim bir söz vardır; çok eskiden, tâ on sekiz yaşımdayken, bir daktilocudan duymuştum. Eskiden avukatların yerinde onlar dilekçe filan yazarlardı. Bir süre Artova'da kalmıştım, orada böyle bir dava vekili vardı, görüşüyordum, ondan kulağımda kalmış; o levhalara da yazdım onu, kendi elimle: “Câhil ile etme ülfet, aklının miktarı yok / Sırtı çullu, kendi merkep, boynunun yuları yok!” Sâdi-i Şirâzî de Gülistan'ında der ki: “Sohbet-i bâ nâdan, alâmet-i nâdânist.” Yani; câhillerle sohbet etmek, câhillik alametidir. Yine Türk şiirimiz içinde vardır: “Nâdan ile sohbet, zordur, bilene / Zira nâdan, söyler ne gelirse diline!” Câhillerinin laflarının durumu bu ise, bunlarla meşgul olmak, füzûliyatla iştigal sayılır.

Masaldan Erdeme
Melekleri Öğreniyorum - Çocuk Masalı

Masaldan Erdeme

Play Episode Listen Later Oct 21, 2022 3:30


İlkokul dönemi çocukları için melekleri en basit nasıl anlatabilirim derseniz, çocuğunuzla birlikte izleyebileceğeniz kısacık videomuz tam size göre. Ayrıca önce melek sevgisi ve sonrasında da ölüm korkusunu engellemek için Azrailın (a.s) da bir melek olduğu küçük bir şiirle vurgulandı. Bu videomuz Kur'an Ansiklopedim serisinin ilk masalı. Bu seride Kur'an'da geçen kavramları böyle minik bilgiler ve şiirlerle evlatlarımıza tanıtarak Kur'an-ı Kerim'in anlamıyla ilk tanışıklıklarına vesile olabilmektir duamız. Faydalı seyirler

bu ayr kur kerim masal kur'an kerim'in kur'an'da
HABERTURK.COM
İnşirah Suresi

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Oct 10, 2022 9:21


İnşirah Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 94. suresidir ve 8 ayetten oluşur. Mekke döneminde inmiştir ve açılmak, genişlemek anlamı taşır. İnşirah Suresi okunuşu sık sık yapılır; çünkü bu sure ile insanın sıkıntılarının giderildiği ve kalbinin ferahladığı...

kur kerim irah mekke suresi kur'an kerim'in
Hizmetten
“Ahmaklara dair yazılmış kitaplar” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Oct 6, 2022 4:16


Bu video 16/10/2016 tarihinde yayınlanan " MEHDÎ, MESÎH VE KÂİNAT İMAMI (!)" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Hem muvaffakiyetleri Hizmet erlerinden bilerek şirke düşüyor hem de rekabet hissiyle günahlara giriyorlar. Arkadaşlarım şahit, geçen gün de konuşurken, “Bakın bu yapılan meselelerin onda birini kendimize mal etmeyelim, Cenâb-ı Hak lütfetmeyince olmaz!” dedim. مَا شَاءَ اللهُ كَانَ، وَمَا لَمْ يَشَأْ لَمْ يَكُنْ (Allah neyin olmasını dilerse, o olur; O'nun dilemediği/olmamasını dilediği de olmaz.) Sabah-akşam, Efendimiz'in vird-i zebanıdır. Ve biz de onu okuyoruz. Ama bunu hiç okumamış olan insanlar, bilmeyebilirler. Sizin aklınıza -inşaallah- “Biz yaptık!” diye şirk işmâm eden bir laf gelmemiştir, inşâallah. İnşâallah gelmemiştir; gelmişse, istiğfar etmek lazım, tevbe etmek lazım. “Sen, bunları lütfettin.. Hepsi Sen'den, hepsi Sen'den!” Kur'an-ı Kerim'in dediği gibi; قُلْ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ اللهِ “(Ey Rasûlüm) de ki: Hepsi Allah'tan.” (Nisa, 4/78) Şimdi, Allah'tan olan bu şeyleri, insanlar, bir kere şirke girerek, sizden bildiler. Tamamen siz yapıyorsunuz gibi görmekten dolayı, şirke girdiler. Biz, kendimizden bilince, nasıl kapalı bir şirke girme ihtimali var; onlar da sizden bilmek suretiyle farkına varmadan şirke giriyorlar. Birinci günahları, bu. İkincisi de, rekabete girdiler. Hazreti Yunus Emre adına değişik yerlerde lokaller açtılar, dil kursları açtılar. Bir yerde işin başındaki arkadaştan dinlemiştim; 19 tane mi 20 tane mi olmuştu? Onu çekemediler, aldılar işin başından; ismini söylemiyorum, aldılar; sonra 9'a mı ne düştü o. O da sadece 5-10 tane insana dil öğretme. Öyle değil; milyonlarca insana, bir yönüyle, kendi dilinizi sevdirme ve aynı zamanda “kendi dillerini ve başka dilleri, Almanca, İngilizce, Fransızca öğretmek suretiyle, onları “dünya insanı” haline getirme, kendi dünyaları adına. Ve orada kendini sevdirme, Allah'ın izni ve inayetiyle. Ricâl-i devletin çocukları oralara konacak şekilde bir câzibeye ulaştırma, Allah'ın izni ve inayetiyle. Nitekim bu mevzuda, çekemeyenlerden bir tanesi, geçenlerde diyor ki: “Ricâl-i devletin, bakanların çocuklarını da alıyorlar, orada okutuyorlar; gelecekte o çocuklar, babalarına karşı darbe yapsınlar diye!” Böyle bir mülahazanın bir kıymet-i harbiyesinin olup olmadığını “ahmaklara dair yazılmış kitaplar”da araştırmak lazım. Sözlüklerde, ansiklopedilerde bulamazsınız böyle bir şey. Evlatlarını bir okula koyacaklar; yetişsinler, onlara karşı darbe yapsınlar!.. Bence karşınızdaki mantık bu ise, esasen mantık adına iflas etmişler demektir. Öyleyse, o iflas etmişlik karşısında, zerre kadar tereddüde düşmeden, daha yiğitçe, Hamzavâri yürüyün!.. Yolunuz, Allah yolu; yolunuz açık olsun! Durmadan, dinlenmeden yürüyün!.. Neticede İnsanlığın İftihar Tablosu'na (sallallâhu aleyhi ve sellem) “ihlas” merdiveni ile, “rıza” merdiveni ile ulaşacaksınız. Cenâb-ı Hakk'ın cemâl-i bâ kemâlini müşahedeye ve O'nun tarafından “Ben, sizden râzıyım!” iltifatına mazhar olacaksınız.

HABERTURK.COM
İnşirah Suresi

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Sep 29, 2022 7:04


İnşirah Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 94. suresidir ve 8 ayetten oluşur. Mekke döneminde inmiştir ve açılmak, genişlemek anlamı taşır. İnşirah Suresi okunuşu sık sık yapılır; çünkü bu sure ile insanın sıkıntılarının giderildiği ve kalbinin ferahladığı...

kur kerim irah mekke suresi kur'an kerim'in
HABERTURK.COM
Maun Suresi

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Sep 29, 2022 10:18


Namaz kılmak, İslam'ın farz ibadetleri arasındadır. Maun suresi de namazda okunan surelerden birisidir. Maun suresi okunuşu, “Eraeytellezi yükezzibü biddîn” şeklinde başlar. Kur'an-ı Kerim'in 107. suresi olan Maun suresi, ceza ve ve mükâfat günün ...

kur maun kerim namaz suresi kur'an kerim'in
Hizmetten
Allah da biliyor, kirâmen kâtibin de... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Sep 19, 2022 3:54


Bu video 06/11/2016 tarihinde yayınlanan " DEFİNEYE MÂLİK VİRÂNELER VE ÇAĞIN GARABETİ" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Cennet'e ancak Hakk'ın rahmeti ve fazlıyla girilir; bununla beraber, vesilelik açısından kurtuluşumu aranızda sıradan bir fert olmaya bağladığımı Allah biliyor. Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle, فَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ * وَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ “Her kim atom ağırlığı bir hayır yaparsa, onun mükâfatını görür; Allah (celle celâluhu), onun karşılığını verir! Kim de atom ağırlığı kötülük yapmışsa, onun cezasını görür!” (Zilzâl, 99/7-8) Atom ağırlığı, molekül ağırlığı veya elektron ağırlığı. “Zerre” deniyor; en küçük parça; “cüz-i lâ yetecezzâ” sözüyle ifade ederlerdi; “artık parçalanmayan şey” olunca, biraz elektron gibi. Onun da altında bir şey var, iyonlar ve eter, bizim dilimize felsefe yoluyla “esir” olarak geçen şey. Evet, hâlâ mevcudiyeti münakaşa mevzuu. O kadarcık şey bile olsa, Allah, iyiliğin mükâfatını, kötülüğün de cezasını verir. Ceza vermemesi, rahmetinin vüs'atine emanet, fazlına emanet. “Fazl” kelimesinde vüs'at kullanılmamış; fakat Efendimiz “fazl” kelimesini kullanmış; kendisinin dahi Allah'ın lütfuyla, fazlıyla Cennet'e gireceğini belirtmiştir. Evet, kendi Cennet'e girişini bile, o “fazl”a bağlamıştır: وَلاَ أَنَا، إِلاَّ أَنْ يَتَغَمَّدَنِيَ اللهُ بِرَحْمَةٍ مِنْهُ وَفَضْلٍ“Ben bile, amelimle cennete giremem! Ancak, Allah'tan bir rahmet ve fazl ile sarıp sarmalanırsam ancak onunla girebilirim!” buyurmuştur. Demek ki, ekstradan bir bakış, bir teveccüh, bir iltifat. Zât-ı Ulûhiyet'in insanlara bu şekildeki teveccühlerini beşer arasındaki muameleler ile ifade etmek, onu daraltmak sayılır. Fakat bir misal teşkil etmesi açısından “ulûfe-i şâhâne” diyebilirsiniz. Padişahların cömertliklerini sergiledikleri yerde, layık olan olmayan herkes toplanır oraya. Sizlere “atayâ-i şâhanede bulunulduğu gibi, benim gibi kıtmirlere de “Madem bunlarla beraber gelmişsin, al, sen de al!” falan denilir.

HABERTURK.COM
Kafirun suresi

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Sep 17, 2022 10:51


Kur'an-ı Kerim'in 109. suresidir ve 6 ayetten oluşur. Mekke döneminde inmiştir. Kafirun, kelime anlamı olarak “inkârcılar” anlamına gelmektedir. Kafirun suresi adını, ilk ayeti kâfirlere hitapla başladığı için bu şekilde almıştır. Kafirun suresi o...

kur kerim kafirun mekke suresi kur'an kerim'in
HABERTURK.COM
Zilzal Suresi

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Sep 17, 2022 11:26


Kur'an-ı Kerim'in 99. suresidir ve 8 ayettir. Medine döneminde inmiştir. Adını, Türkçede zelzele anlamına gelen “deprem, sarsıntı” kelimesinden alır. Zilzal suresinin diğer bir ismi Zelzele suresidir. Zilzal suresi okunuşu sık sık araştırılır; çün...

kur kerim medine suresi kur'an kerim'in
HABERTURK.COM
İnşirah Suresi

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Sep 17, 2022 7:04


İnşirah Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 94. suresidir ve 8 ayetten oluşur. Mekke döneminde inmiştir ve açılmak, genişlemek anlamı taşır. İnşirah Suresi okunuşu sık sık yapılır; çünkü bu sure ile insanın sıkıntılarının giderildiği ve kalbinin ferahladığı...

kur kerim irah mekke suresi kur'an kerim'in
HABERTURK.COM
Fil Suresi

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Sep 17, 2022 14:04


Fil suresi, Kur'an-ı Kerim'in 105. suresidir ve 5 ayetten oluşur. Mekke döneminde inmiştir ve Elemtera suresi olarak da bilinir. Fil suresi okunuşu sık sık yapılır; çünkü bu surenin faziletleri ve faydaları bulunur. Fil suresi adını, ilk ayette ge...

fil kur kerim mekke suresi kur'an kerim'in
HABERTURK.COM
Fatiha Suresi

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Sep 17, 2022 18:38


Kur'an-ı Kerim'in ilk suresidir ve tamamı 7 ayetten oluşur. Mekke döneminde inmiştir. Kur'an'ın ilk suresi olduğu için adını “başlangıç” anlamına Fatiha kelimesinden almıştır. Fatiha suresi okunuşu farz ve sünnet namazlarında yapılır. Kısa olmasın...

kur kerim fatiha mekke suresi kur'an kerim'in
HABERTURK.COM
Kevser Suresi

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Sep 17, 2022 14:18


Kur'an-ı Kerim'in 108. suresidir ve 3 ayetten oluşur. Mekke döneminde inmiştir; ancak Medine döneminde indiği de rivayet edilir. Kevser suresi okunuşu sık sık yapılır; çünkü bu sure beş vakit namazda okunmasının yanı sıra faziletleri ve faydaları ...

kur kerim medine mekke suresi kevser kur'an kerim'in
HABERTURK.COM
Duha Suresi

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Sep 17, 2022 11:14


Kur'an-ı Kerim'in 93. suresidir ve 11 ayetten oluşur. Mekke döneminde inmiştir. Duha, kelime anlamı olarak “kuşluk vakti” demektir. Halk arasında “Vedduha Suresi” olarak da bilinir. Duha suresi okunuşu sık sık yapılır; çünkü bu surenin fazileti, f...

kur halk duha kerim mekke suresi kur'an kerim'in
HABERTURK.COM
Tebbet Suresi

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Sep 17, 2022 11:13


Kur'an-ı Kerim'in 111. suresidir ve tamamı 5 ayetten oluşur. Mekke döneminde inmiştir. Mesed suresi ve Leheb suresi olarak da bilinir. Tebbet suresi okunuşu sık sık yapılır; çünkü bu surenin fazileti ve faydaları olduğuna inanılır. Tebbet suresi a...

kur kerim mekke suresi kur'an kerim'in
HABERTURK.COM
Maun Suresi

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Sep 17, 2022 10:18


Namaz kılmak, İslam'ın farz ibadetleri arasındadır. Maun suresi de namazda okunan surelerden birisidir. Maun suresi okunuşu, “Eraeytellezi yükezzibü biddîn” şeklinde başlar. Kur'an-ı Kerim'in 107. suresi olan Maun suresi, ceza ve ve mükâfat günün ...

kur maun kerim namaz suresi kur'an kerim'in
HABERTURK.COM
Kadir Suresi

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Sep 17, 2022 11:07


Kur'an-ı Kerim'in 97. suresidir ve tamamı 5 ayettir. Mekke devrinde inmiştir. Kadir Suresi, Allah-u Teâlâ'nın birinci ayette Kadir gecesine işaret ettiğinden dolayı bu adı almıştır. Halk arasında “İnna Elzelna Suresi” olarak da bilinir. Kadir sure...

allah kur kadir halk kerim mekke suresi kur'an kerim'in
HABERTURK.COM
Tebbet Suresi

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Sep 3, 2022 11:13


Kur'an-ı Kerim'in 111. suresidir ve tamamı 5 ayetten oluşur. Mekke döneminde inmiştir. Mesed suresi ve Leheb suresi olarak da bilinir. Tebbet suresi okunuşu sık sık yapılır; çünkü bu surenin fazileti ve faydaları olduğuna inanılır. Tebbet suresi a...

kur kerim mekke suresi kur'an kerim'in
HABERTURK.COM
Maun Suresi

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Sep 3, 2022 10:18


Namaz kılmak, İslam'ın farz ibadetleri arasındadır. Maun suresi de namazda okunan surelerden birisidir. Maun suresi okunuşu, “Eraeytellezi yükezzibü biddîn” şeklinde başlar. Kur'an-ı Kerim'in 107. suresi olan Maun suresi, ceza ve ve mükâfat günün ...

kur maun kerim namaz suresi kur'an kerim'in
HABERTURK.COM
İnşirah Suresi

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Sep 3, 2022 7:04


İnşirah Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 94. suresidir ve 8 ayetten oluşur. Mekke döneminde inmiştir ve açılmak, genişlemek anlamı taşır. İnşirah Suresi okunuşu sık sık yapılır; çünkü bu sure ile insanın sıkıntılarının giderildiği ve kalbinin ferahladığı...

kur kerim irah mekke suresi kur'an kerim'in
HABERTURK.COM
Fil Suresi

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Sep 3, 2022 14:04


Fil suresi, Kur'an-ı Kerim'in 105. suresidir ve 5 ayetten oluşur. Mekke döneminde inmiştir ve Elemtera suresi olarak da bilinir. Fil suresi okunuşu sık sık yapılır; çünkü bu surenin faziletleri ve faydaları bulunur. Fil suresi adını, ilk ayette ge...

fil kur kerim mekke suresi kur'an kerim'in
HABERTURK.COM
Kafirun suresi

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Sep 3, 2022 10:50


Kur'an-ı Kerim'in 109. suresidir ve 6 ayetten oluşur. Mekke döneminde inmiştir. Kafirun, kelime anlamı olarak “inkârcılar” anlamına gelmektedir. Kafirun suresi adını, ilk ayeti kâfirlere hitapla başladığı için bu şekilde almıştır. Kafirun suresi o...

kur kerim kafirun mekke suresi kur'an kerim'in
HABERTURK.COM
Zilzal Suresi

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Sep 3, 2022 11:25


Kur'an-ı Kerim'in 99. suresidir ve 8 ayettir. Medine döneminde inmiştir. Adını, Türkçede zelzele anlamına gelen “deprem, sarsıntı” kelimesinden alır. Zilzal suresinin diğer bir ismi Zelzele suresidir. Zilzal suresi okunuşu sık sık araştırılır; çün...

kur kerim medine suresi kur'an kerim'in
Hizmetten
Adanmış ruhlar, hep azimetlerle amel etmeye çalışmalıdırlar! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jul 8, 2022 5:04


Bu video 19/02/2017 tarihinde yayınlanan "DERİN VE CANLI MÜSLÜMANLIK" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Hakka adanmış ruhlar, hep azimetlerle amel etmeye çalışmalıdırlar!.. Evet, dinin emirlerini azimetlere yürekten bağlılık içinde ölesiye bir gayretle yerine getirmek lazım. Ha, birilerinin o mevzuda kusuru var; sünneti ihmal ediyor; zevâid'de kusuru var, ihmal ediyor onu. O mevzuda onlara denecek şeyleri, usulünce, kaçırmadan, tenfîr etmeden, meseleyi bir ağırlık şeklinde onlara tahmil ediyor gibi tahmil etmeden anlatman lazım. Ama sana gelince, Hazreti Pîr'in de bir yerde işaret ettiği gibi, Şa'rânî'nin Mizân'ı zaviyesinden “azimetlerle amel etmek” hedefin olmalı. Mesela; Ebu Hanife hazretlerinin bir yaklaşımı var. Diğer üç imam, hatta onların dışında İmam Sevrî, Evzâî -bunlar da o devrin müctehidleri, onlar- öyle demiyorlar. Fakat Hazreti İmam-ı Hümam, “Mâ-i müsta'mel necistir!” diyor. Zuheylî -merhum- el-Fıkhü'l-İslamî isimli on ciltlik eserinde -onu da mütalaa etme imkânı olmuştu- diyor ki: “O Hazret, bir yerdeki bir tablo karşısında bunu söylemişti. Gerçekten biri, genel durumu itibariyle, şöyle idi de, onun vücudundan dökülen sular, dolayısıyla necisti; dolayısıyla mâ-i müsta'mel necisti!” Bununla beraber, Hazreti İmam-ı Hümam'ın talebeleri, Hazreti İmam-ı Hümam'ın mütalaasının o istikamette olduğunu söylüyorlar. Şimdi, herkes buna riayet etmeli mi, üzerine hiç suyu sıçratmamalı mı?!. Fakat bir imam bunu söylemişse, elden geldiğince “azimetle amel” odur. Abdestin kaç tane rüknü var; Kur'an-ı Kerim'in ifadesine göre; yüzünü yıkamak, kollarını yıkamak, başına mesh vermek, ayaklarını yıkamak; başa mesh edilmesi ve ayakların da yıkanması. Ama imamlardan bir tanesi “Niyet de abdestin esasıdır.” diyor. Biri de “Tertip esastır!” diyor, “Sıra ile yapmak lazım; evvela kollarını yıkayıp sonra yüzünü yıkadığın zaman, olmaz!” diyor. Şimdi, Şa'rânî'nin Mîzân'ına göre yapılması gerekli olan, o diğer mezheplerin farklılıklarını da nazar-ı itibara alarak meseleyi ağırlığıyla yüklenmektir. Kur'an'a gönül vermiş, dilbeste olmuş, kendi için yaşamayan, başkalarını yaşatmayı gâye-i hayal haline getirmiş insanlar, Allah ile münasebetlerini bu ölçüde bir derinlik içinde ele almıyorlarsa, tekkeleri işgal eden post-nişinler olsa da, sıfır oğlu sıfırdır. Camide gürleyen vaiz olsa da, sıfır oğlu sıfır; Diyanet'te belli merâtipte makamları ihraz etseler de -bağışlayın- sıfır oğlu sıfır!.. Evet… Vâkıa insanın, şahsı itibariyle kendisini sıfır görmesinde yarar var. Ama bu şekilde “sıfır olma”, ayrı bir mesele. Bu, Allah'ın bir mekridir, hafizanallah. Ve din bilgisi, din adına halkın onları dinlemesi meselesi de bir çeşit “istidraç”tır. Neden bu yarım yamalak bilgili insanları insanlar, insan diye, biliyor diye dinliyorlar?!. Onlar, dinliyorlar; o da farkına varmadan, -efendim- kendisini bir şey görüyor, zavallı, “istidraç”zede; kaybediyor, kazanma kuşağında. Selef, ne demişse, o meseleyi milimi milimine yaşamak… Kur'an'ı, Sünnet'i didik didik etmiş, hallaç etmişler, ona göre ahkâm-ı İlâhiyeyi ortaya koymuşlar, ârızasız-kusursuz. Cenâb-ı Hak, Firdevs'i ile hepsini sevindirsin!

Hizmetten
Milletimiz, tarih boyu böyle bir sığlığa maruz kalmamıştır | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jul 6, 2022 6:49


Bu video 19/02/2017 tarihinde yayınlanan "DERİN VE CANLI MÜSLÜMANLIK" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Mektep, medrese ve tekyenin birbirinden kopuşu yıkılışımıza sebebiyet vermiştir; belimizi doğrultmamız kalb/ruh hayatı, dinî ilimler ve fen bilimleri birlikteliğine bağlıdır. Zannediyorum, milletimiz, hayatında, tarih boyu böyle bir sığlığa maruz kalmamıştır. Bin senelik Müslümanlıkla tanışıklığı var: Tekvînî emirler hallaç edilmiştir; şunları, Kur'an-ı Kerim'in ayetlerini mütalaa ediyor gibi mütalaa etmişlerdir; otu, ağacı, yıldızı, Ayı, Güneşi… Sizin modern isimleriyle ifade ettiğiniz Fiziği, Kimyayı, Matematiği, Astrofiziği, Antropolojiyi, Ekolojiyi… Sizin Kur'an-ı Kerim'in ayetlerini tahlil ettiğiniz gibi tahlil etmişlerdir. Ve aynı zamanda Kur'an-ı Kerim'i de öyle derinlemesine kavramış, yüzlerce tefsir yazmışlardır. Biz sadece onlardan belki otuza yakınını müzakere ettik; Allame Hamdi Yazır'ın tefsirini ana kitap olarak baştan sona kadar okuduk; sonra da onun deyip demediği şeyleri görmek için, onun yanında yirmi küsur, otuza yakın tefsire arkadaşlar bakarak özetlediler; otuz tefsiri birden mütalaa etme imkânı oldu. Sorgulayacağınız bir şey yok. Bir şey var; belki, kendi zamanlarının renk ve desenini taşıyordu. Ona, esas günümüzün, bu zamanın yorumlarının ilave edilmesi, konjonktürün kazandırdığı şeylerin ilave edilmesi lazımdı. O da, bugün kolektif şuurla, ortak akıl ile yazılacak; “fünûn-i müsbete” ile beraber, “tekye ve zaviyenin varidatı”yla beraber, aynı zamanda “Kitab ve Sünnet bilgisi”yle beraber… Bunların hepsini hazmetmiş/sindirmiş bir “hey'et-i âliye”nin bir araya gelmesiyle ortaya koyacağı bir tefsir. Bu, tefsir mevzuuna/mazmununa saygının gereği… Bu, İslamiyet'e saygının gereği… Bu, Hazreti Ruh-u Seyyidi'l-Enâm'a saygının gereği… Bu, Kur'an'ı bize bir mesaj olarak gönderen Allah'a saygının gereği. Zira o “Kur'an, kâinat mescid-i kebîrinde kâinatı okuyor.” Hazreti Pîr'in ifadesi: “…Yoksa sus. Kâinat mescid-i kebirinde Kur'an kâinatı okuyor! Onu dinleyelim. O nur ile nurlanalım, hidayetiyle amel edelim ve onu vird-i zeban edelim. Evet, söz odur ve ona derler. Hak olup, Hak'tan gelip Hak diyen ve hakikati gösteren ve nuranî hikmeti neşreden odur.” Evet, yalnız sensin, ey Kur'an-ı Mu'cizü'l-Beyan!.. “Tekye ve zâviye”, İslam'ın kalbî ve ruhî hayat cihetinin temsil edildiği yerler, taklide emanet. “Kur'an ilimleri”, yine, mukallitlere emanet. “Fünûn-i müsbete”, başını almış, Pozitivizmin, Natüralizmin, Materyalizmin güdümünde, ayrı bir vadide; kendini bir çağlayana salmış ki, dışarıya çıkmaya ihtimali yok. Yeniden, bu üç esasın, üç temel disiplinin, (Tekye ve zaviye, Kur'an ilimleri, Fünûn-i müsbete); bunların inzimamı esas önemli. Bir vâhidi teşkil edecek zira bunlar, bir vâhidin farklı üç tane yüzünden ibaret. Fakat bunlar, Hicrî beşinci asırdan sonra birbirine yabancı hale gelmiş. “Tekye”, bir yerde, bir darlığın mahkûmu, emeklemeye durmuş. “İslamî İlimler”, farklı bir vadide, emeklemeye durmuş. “Fünûn-i müsbete”, başkalarının elinde kalmış, bize de onun taklidi düşmüş. Onlar, “Materyalizm!” demişlerse, o denmiş; “Pozitivizm!” demişlerse, o denmiş; “Natüralizm!” demişlerse, o denmiş; ötesinde bir şey söylenememiş.

Yeni Şafak Podcast
MUSTAFA KUTLU - Bu böyledir

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later May 31, 2022 5:04


Geçen yılın sonunda bu sütunda “Adını Koyalım” başlığı ile üç yazı yayımladım. Bu yazılar aslında benim öteden beri savunageldiğim fikirlerin tekrarı, özeti gibiydi. Bir inatçı ağaçkakan misali koca gürgenin delinmez gövdesinde bir delik açmak için hep aynı noktaya vuruyorum. Bundan vazgeçecek değilim. Dolayısıyla fikri takip ile düşüncelerimin son geldiği merhaleyi dile getirmeden önce aynı yazıları bu bahiste bir “Giriş” olarak yeniden yayınlayıp okurlara hatırlatacağım. (Rusya-Ukrayna Savaşı ve ucundan kıyısından ifade edilmeye çabalanan “Yeni Dünya Düzeni” bu hatırlatmaya kılıf hazırladı.) Aslında bu yaptığım iş “köşe yazısı” olmaktan ziyade “bir kitap”ın tefrika edilmesi gibidir. Gazete yazısının gelip geçici olduğunu biliyorum. Lakin okurlar arasında bu yazıları kesip saklayanlar var. (Gerçi çokları internetten takip ediyorlar ya, o başka.) Dolayısıyla “hep aynı şeyleri tekrar edip duruyor” denilmesine aldırmıyorum. Sonunda Üstad'ın dediği gibi “Surda bir gedik açılacak”. Yazıların ilerleyen bölümlerinde Kur'an-ı Kerim'in mukaddes ışığı bize yol gösterecek. Âyet meallerini ve bazı tefsir cümlelerini Elmalılı M. Hamdi Yazır'ın “Hak Dini Kur'an Dili” adlı eserinden aldığımı belirtiyorum.

Yeni Şafak Podcast
Serdar Tuncer - Mülteciler ve biz

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later May 6, 2022 4:36


Bir Türk hırsızlık yaptığı vakit bütün Türkleri, bir Kürt teröre bulaştığı anda bütün Kürtleri, bir Laz serserilik edince bütün Lazları hırsızlıkla, terörle, serserilikle yaftalayacaksak bir mülteci yanlış bir halt yiyince de bütün mültecileri aynı haltı yemekle suçlayalım. Bu insanların da iyisi, ahlaklısı, çalışkanı, temizi olduğu gibi berduşu, üçkağıtçısı, tembeli, ahlaksızı olabileceğini unutalım. Ve hep beraber bağıralım: Mülteciler defolsun. Rızkın insan daha dünyaya gelmeden evvel taksim edildiğine, kimin ne zaman, neyi, ne kadar ve nerde kazanacağına, nasıl yiyeceğine, bunları yazan kalemin daha ilk insan yaratılmadan evvel kırıldığına, mürekkebin çoktan kuruduğuna imanımız yoksa; mülteciler yüzünden kiralar arttı, hayat pahalandı, geçinemiyoruz diyelim ve hep beraber haykıralım: Mülteciler defolsun. Doğduğu topraklardan hicret etmek zorunda kalan bir Peygamberin ümmeti olduğumuzu, ensar ve muhacir kardeşliğinin ne manaya geldiğini, Medine'de efendimizi misafir eden zata İstanbul'umuzun ev sahipliği yaptığını bilmiyorsak, bilmezden gelmek işimize geliyorsa, yarın şefaat dilemek için huzuruna varmak gibi bir derdimiz yoksa o güzel mültecinin (s.a.s.) haydi hep beraber taleal bedru aleyna ilahisinin sözlerini değiştirelim ve nakaratı şu mısra ile bitirelim: Mülteciler defolsun! Vaktiyle Avrupa ülkelerine çalışmaya gidip ekmek parası derdine oraları mesken eyleyen kardeşlerimizin, evlerinin yakılması, camilerinin taşlanması, haklarının gasp edilmesi, çifte standarda maruz bırakılmaları, kara kafalı deyip aşağılanmaları kanımıza dokunmuyorsa, dahası giderek artan aşırı sağcı eğilimlerin onları evlerinden, barklarından, işlerinden güçlerinden ederek ülkelerinden kovmasına rızamız varsa bırakın mülteciler defolsun demeyi abartalım ve bir Kafka romanına dönsün ülke, hepimiz bir sabah Ümit Özdağ olalım. Kur'an-ı Kerim'in değil bir ayetini, bir tek harfini bile inkâr etmenin insanı imanından edeceğini biliyorsak ve ayetlerin okunup geçmek için değil hayat düsturu eylenmek için indirildiğinin farkındaysak fakat bu biliş ve farkındalığa rağmen imanımız umurumuzda değilse, Allah'ın ne dediği bizi ilgilendirmiyorsa; gelin “Muhakkak ki ancak inananlar kardeştir” ayet-i celilesini -muhalfarz ve hâşâ- inkar edelim ve gönül rahatlığıyla defedelim mültecileri! Nasip diye bir şeyden haberimiz, bereket diye bir şeye inancımız, “Sizin hayır sandığınız şeyde şer; şer bildiğinizde hayır vardır, Allah bilir siz bilmezsiniz” buyuran Rabbe imanımız; “Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” buyuran peygambere muhabbetimiz yoksa avazımız çıktığı kadar bağırmakla yetinmeyip sokaklara dökülelim, kovalım tüm mültecileri ülkemizden. Çin zulmünden kaçan bir Doğu Türkistanlı kardeşimizin, savaştan kaçan bir Suriyeli kardeşimizin, Taliban'dan kaçan bir Afgan kardeşimizin yerine bir anlığına kendimizi koyduğumuz vakit, sığındığımız ülkede mahzun ve garip günlerimizi geçirirken, o ülke vatandaşlarının bir kısmının içimizden bazılarının yediği haltlar sebebiyle ‘Türkler defolsun' demesine içerlemeyeceksek, biz geldik diye ülkelerinin fakirleştiğini düşünmeleri bizi kahretmeyecekse, sokaklarında bizimle karşılaşmaktan duydukları rahatsızlığı sosyal medyada küfür ve hakaretlerle paylaşmaları üzmeyecekse bizi, hep beraber yıkalım ortalığı: Hepimiz Bengi Başer'iz!

Yeni Şafak Podcast
ÖMER LEKESİZ - İstanbul Mushafı

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Apr 29, 2022 5:24


Önceki yazımda Kur'an-ı Kerim'in zihniyet, talim-terbiye, güzellik ve inşa cihetinden Müslüman sanatlarının merkezinde yer aldığını, Mushafın hüsn-i hattan başlayarak tezyin ve tezhibin ilk konusu olduğunu anlatmış, yine bu manada Kur'an'la nitelenen bir kitap sanatları sözlüğünün oluştuğundan söz etmiştim. Matbaacılık, yani kitapların seri üretimi Avrupa'da 1455 yılında başlamış, bundan 43 yıl sonra Osmanlı'ya gelmiştir. Türkçe kitapların basımı ise 1727 yılından kurulan ilk Türk matbaasında gerçekleşmiş ve böylece elyazması kitapların devri kapanmaya başlamıştır. Elyazması denildiğinde akla ilk gelen uygulama olarak hüsn-i hat, çok daha önceden selâtîn camiler yoluyla mimari yüzeye çıktığı ve bu yeni yapılan camilerde de sürdürülebildiği için, –Müslüman sanatları Batılı sanatlara olan yerli ilginin artmasına da bağlı olarak kısmi bir gerilemeye maruz kalmışsa da– Türkçe kitapların seri üretimden ilk başlarda çok fazla etkilenmemiştir.

Hizmetten
“Yazıklar olsun ona!” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Apr 20, 2022 9:06


Bu video 16/04/2017 tarihinde yayınlanan "ÖTELERE İŞTİYÂK VE PEYGAMBERÂNE ÎSÂR" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... “Peygamberin gözü kaymadı, şaşmadı, aşmadı da. Vallahi gördü, hem de Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü!” İnsanlığın İftihar Tablosu, Âyetü'l-Kübrâ'nın kendi hususiyetleriyle zuhûrunu müşâhede etti, ama asla gözleri kamaşmadı; kamaşmadı ve bütün gök ehlince “müşârun bi'l-benân” oldu. Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle, “O dem ki Sidre'yi bir feyiz sarıyor, sardıkça sarıyordu… Peygamberin gözü kaymadı, şaşmadı, aşmadı da. Vallahi gördü, hem de Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü!” (Necm, 53/16-18) Orada, gördüğü her şeyi doğru gördü. O güzellikler karşısında, kendisini yanlış yorumlamaya sevk edebilecek yanlış algılamaları olmadı. Cenneti, debdebe ve ihtişamıyla gördü, “vücûd-i necmî-i nûrânî”siyle, “vücûd-i hâkânî”siyle… Cismanî keyfiyet kazanıp öbür tarafta size sunulacak şey, o cennet, o cehennem şu anda da mevcut; belki mahiyet farklılığıyla mevcut. Şu anda, siz onu göremezsiniz; çünkü belki birisi bir zakkum-ı Cehennem tohumu halinde, öbürü de bir tubâ-i Cennet çekirdeği halinde. Ama Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) kendi vücûd-i necmî-i nûrânîsi, vücûd-i hâkânîsiyle gördü. Esasen, rüya değil, tahayyül değil, tasavvur değil ama farklı, tam kendine göre. O vücuda döndüğü zaman, o “tahavvül” mü diyelim, bir yönüyle, o “değişim” mi, “farklı değişim” mi diyelim; sofîlerin ifadesiyle, “fenâ fillah”, “bekâ billah/maallah” mı diyelim, o vücûd-i hâkânîsiyle, o âlemler, bütün debdebe ve güzelliğiyle meşher gibi O'nun (sallallâhu aleyhi ve sellem) önüne serildi. Neye baktı ise o engin bakışıyla, sadece bakma değil, gördü; her şeyi gördü. Her şey nasıl görülecekse, göz kaymadı, öyle gördü; onun hakkında nasıl bir mütalaada, nasıl bir analizde, nasıl bir sentezde bulunulacaksa, nasıl bir terkipte, nasıl bir tahlilde bulunulacaksa, öyle bulundu. Bir de çokları gibi Kadı Iyaz, “Şifâü'ş-Şerîf”inde ısrarla üzerinde duruyor, Aliyyü'l-Kâri de, Şifâ kitabı üzerine yazdığı şerhte Kadı Iyaz hazretlerinin mütalaalarına destek veriyor: Kaynak söylüyorum, erbâbı bilir bunları; “Cenâb-ı Hakk'ın cemâl-i bâ-kemâlini de gördü!” diyor. Ama şu, bir disiplindir: “Muhît, muhît olduğu aynı anda, muhât olmaz!” Onun için Kur'an-ı Kerim, esas, “ihâtâ”yı nefyetmekte: “Gözler O'nu idrak/ihata edemez, O'na ulaşıp O'nu göremez, fakat O bütün gözleri idrak eder, görür ve kuşatır. O, Lâtif (en derin, en görünmez şeylere de nüfuz eden)dir, Habîr (her şeyden hakkıyla haberdar olan)dır.” (En'âm, 6/103) Basarlar, O'nu ihata edemez, kuşatamaz! Çünkü bizim basarımız, bir yönüyle “muhât bir basar”dır, bize göredir; ne kadar engin bakarsanız bakınız, bize göredir. Oysaki O (celle celâluhu) nâmütenâhîdir, nâmütenâhî… Nasıl “Zât-ı Baht” dediğimiz Hazreti Zât-ı Kibriyâ, “nâ-kâbil-i idrâk”tir; aynı zamanda ihâta edilme mevzuunda da O, öyle ihata edilmez. Ama Efendimiz, o yüksek kabiliyet ve istidadıyla ve gözü kaymama kabiliyetiyle, Cenâb-ı Bârî hazretlerini de gördü; o baş döndürücü şeylere de şâhit oldu. Bir; böyle anlamak lazım. Bir de başınız öyle döner ki, işte “Bed'ü'l-Emâlî”de dendiği gibi; “Mü'minler, O'nu keyfiyetsiz ve kemmiyetsiz olarak görürler. Buna bir misal de getirilemez. O'nu gördükleri zaman da bütün Cennet nimetlerini unuturlar. ‘Allah görülmez' diyen Ehl-i İ'tizâl'e hüsran olsun!” (el-Ûşî, Bed'ü'l-emâlî s.50-54) Ehl-i İ'tizal, “Rü'yet”i kabul etmediklerinden dolayı, “Yazıklar olsun ona!” diyor.

Hizmetten
"Tıpkı ciltlerle kitap taşıyan merkebe benzer" | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Apr 14, 2022 8:22


Bu video 16/04/2017 tarihinde yayınlanan "ÖTELERE İŞTİYÂK VE PEYGAMBERÂNE ÎSÂR" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Sâdî-i Şirâzî diyor ki: “Ne kadar okursan oku, bilgine yakışır şekilde davranmadığın sürece, câhilsin demektir!” Bilginin tabiata mal edilmesi.. bilginin Allah'ın rızasını kazanma istikametinde bir dinamik haline getirilmesi.. bilginin insanı sürekli şarj etmesi ve aldığı bu enerji ile insanın hep “Hû” deyip O'na (celle celâluhu) doğru koşması… Bilgi, bunu yapmıyorsa, Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle, “… (Onların durumları) tıpkı ciltlerle kitap taşıyan merkebe benzer…” (Cuma, 62/5) Kur'an-ı Kerim ifade ettiği için, diyorum: Öyle biri, sayfaları, dosyaları, kitapları sırtında taşıyan bir merkûp gibidir!.. Bilginin, “marifet”e dönüşmesi… “Vicdan kültürü” haline gelmesi de diyebilirsiniz. Sonra onun orada kaynaya kaynaya kaymaklaşıp “muhabbet” haline gelmesi.. muhabbetin insanı çıldırtacak bir “aşk” haline gelmesi, insanın “aşk” deyip inlemesi.. sonra kaynaya kaynaya aşkın “iştiyâkullah/iştiyâk-ı likâullah” halini alması. Bu kaymak üstü kaymak, “akrebü'l-mukarrebîn”in işi. Hedef, o olmalı; insan, dünyevî işlerinde koşarken de hedefi o olmalı; uhrevî işlerde koşarken de hedefi o olmalı: “İştiyâk-ı likâullah”, Cenâb-ı Hakk'a mülâkî olma iştiyakı. İnsan, iradesiyle frenlemeli o arzuyu. Yani insan, “Keşke bir an evvel ‘şeb-i arûs' (vuslat günü/düğün gecesi) olsa; bir an evvel O'na (celle celâluhu) mülâkî olsam; bir an evvel bana ‘Kulum!' dediğini duysam, bir an evvel!.. O eşref-i mahluk olan, ekmel-i mahluk olan İnsanlığın Medâr-ı İftiharı Hazreti Seyyidü'l-enâm (sallallâhu aleyhi ve sellem) ile bir an evvel diz dize gelebilsem.. lâl ü gûher gibi dudaklarından dökülen inci-mercanı dersem.. kulak yoluyla kalbime indirsem.. ve onun zevki ile mest ve sermest olsam!..” demeli ama iradesiyle, “Hele dur biraz!.. Bu duyguyu, bu düşünceyi başkalarına duyurma gibi kutsal bir vazife de var!” düşüncesiyle o arzuyu frenlemeli. Senin o kavuşma arzusuyla yanıp tutuştuğun Efendimiz, Allah'a mülâkî olduktan sonra, O'nun cemâl-i bâ-kemâlini müşâhede ettikten sonra dünyaya döndü. Büyük çoğunluğun kanaati bu istikamettedir: Gördü!.. Süleyman Çelebi de Mevlîd'inin Miraç bahsinde “gördü”ye bağlar meseleyi. Gördü!.. Cennetin binlerce sene mesûdâne hayatı bir saat rüyet-i cemâline mukabil gelmeyen Cenâb-ı Hakk'ın cemâl-i bâ-kemâlini gördü. “Ben Sen'den hoşnudum!” iltifat-ı sübhâniyesini duydu. Ama döndü, geriye geldi; elinizden/elimizden tutmak için, o ufuklara bizi de ulaştırmak için. İşte dünyada kalınacaksa, bunun için kalınır. Yoksa… Kutsal bir vazifedir İstanbul'un fethi de. Nasıl olmaz ki?!. Efendimiz buyuruyor: “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan ve onu fetheden ordu ne güzel ordudur.” Fakat böyle bir vuslat arzusu.. iştiyâk-ı likâullah tutkusu.. “cinneti” de diyebilirsiniz.. o işin mecnunu olmak, mec-nu-nu… Mecnun, Ferhat, Vâmık gibi işin mecnunu olmak; esasen, onu şiddetle arzu etmek. “Burada kalma ne kadar zor yahu! Bir an evvel bir şeb-i arûs için kalbim hep çarpıyor, nabzımı tuttuğum zaman ‘Şeb-i arûs, şeb-i arûs, şeb-i arûs!..' diyor. Ama burada kalıp da bu duyguyu başkalarına duyurma gibi kutsal bir vazife var!” Evet, bu, “îsâr”ın zirvesidir.

MyMecra Podcast
Şeytan da İnsanı Cennete Götürür - B55 - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

MyMecra Podcast

Play Episode Listen Later Mar 23, 2022 19:07


Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Mağaraya Sığınan 3 Arkadaş" hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta darlık zamanında olduğu gibi genişlik zamanında da Rabb'ini anması gerektiğini bilenler... Sadece bilmem yeter mi? Yetmez. Bunun da hakkını verenler... Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam bir Hadis-i Şerif'lerinde buyuruyor ki; Genişlik zamanlarınızda yani rahat olduğunuz, keyfinizin gıcır olduğu her şeyin tamam olduğu, oh dediğiniz zamanlarda Allah'ı zikredin, Allah'ı anın. O anından kasıt nedir acaba? Namazınızı kılın, orucunuzu tutun, zekatınızı verin, tesbihatınızı yapın, emredilenleri yapın, Hakk'ı zikredin ki darlık zamanınızda da Allah sizi ansın. Allah kulunu nasıl anar? İşte dara düştüğü vakit imdadına yetişmesi Allah'ın kulunu anmasıdır. Bi' sıkıntısı, bi' haceti olupta el açtığında Mevla'nın onu lutfedivermesi Allah'ın kulunu anmasıdır. Allah'ta kulunu anar. "Siz beni anın ki bende sizi anayım!" Ayet-i Celile'si belki birazcıkta buna işaret etmektedir. Resul-ü Ekrem Efendimiz (s.a.v) bir gün Sahabe-i Kiram Efedilerimiz ile otururken onlara bir menkıbe anlatıyor... Hani bazen kıssalardan örnek verdiğinizde, menakıbtan bir şey anlattığınızda bazı bu işi çok bilmeyenler dönerler ve şöyle derler; ya kardeşim hep mi kıssa, hep mi menkıbe bu ne böyle! Menkıbe dini, kıssa dini falan... Bu hoş bir yaklaşım değildir. Şundan dolayı değildir; Cenab-ı Hakk Kur'an-ı Kerim'de menkıbe anlatmaktadır, kıssa anlatmaktadır. Hz. Yusuf'unu anlatır, Hz. Musa'sını anlatır, Hz. İbrahim'ini anlatır... Şöyle kabaca bir hesapla baktığınız vakit belki Kur'an-ı Kerim'in %70'i kıssalardan oluşmaktadır. Dolayısıyla kıssa anlatan birisi Allah-u Teala'nın Kur'an-ı Mübin'inde yaptığını yapmaktadır. Ve Resul-ü Ekrem Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam zaman zaman Sahabe-i Kiram Efedilerimize zaman zaman bir kıssa ile bir menkıbe ile geçmiş ümmetlerden birinin başına gelen bir iş ile bir doğruyu tarif eder. Bu da şu demektir; Kıssa anlatan birisi sadece Allah-u Teala'nın Kur'an-ı Kerim'de yaptığını değil aynı zamanda Resul-ü Ekrem Efendimiz'in (s.a.v) yaptığı bir şeyi de yapmaktadır... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...

Kur'an Mealleri
55. Rahmân Suresi (Arapça: سورة الرحمن) Hasan Basri Çantay Kur'an-ı Hakim Meal-i Kerim sesli meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Feb 12, 2022 7:27


sureye Esmaü'l Hüsna'dan olan kutsal ‘‘Rahman'' kelimesi ile başlandığından dolayı “Rahman Suresi” denmiştir. Surenin bir diğer adı da “Alaa”dır (nimetler anlamına gelen ‘‘A'la'' kelimesinin çoğuludur). Zira Allah, bu surede insanlara olan nimetinden bahsetmiş ve “A'la” kelimesi de 31 kez tekrar edilmiştir. [1] Surenin lakabı “Arusü'l Kur'an”dır. Bu lakaba, Peygamber Efendimiz (s.a.a) ve Masum İmamlardan (a.s) nakledilen rivayetler esasınca sahip olmuştur.Küfe ve Şam karilerine göre ayet sayısı 78 ve başka karilere göre ise, 77'dir. Ancak birinci görüş daha doğru ve daha meşhurdur. Sure 352 kelime ve 1648 harften oluşmaktadır. Mushaf'taki sırasına göre elli beşinci ve iniş sırasına göre ise, doksan dokuzuncu suredir. Sure, Medine'de nazil olmuştur. Hacim ve boyut olarak Mufassal surelerden ve tıval kategorisindendir. Yaklaşık yarım hizip kadardır. [7] Bu surenin özelliklerinden birisi de Medeni bir sure olmasına ve Medeni surelerin tipik özelliklerinden biri olan uzun sureler gibi olmasına rağmen, bu surenin ayetleri oldukça kısadır. Kur'an'ın en küçük ayeti (bir veya iki harften oluşan mukattaa harfler dışında) bu surenin 64. ayetidir ki yalnızca bir kelimeden (mudhemmetan= Her ikisi koyu yeşildirler) oluşmaktadır. [8] Bu surenin edebi özelliklerinden birisi de bir ayetinin (Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?) tam 31 kere tekrarlanmasıdır. Konuları Bu sure de Allah-u Teâlâ'nın yarattığı envai çeşit nimetlerini saymakta ve insanlardan adaletli olmaları, insaflı olmaları, insanların haklarına ihanet etmemeleri, terazide haksızlık yapmamaları ve ayrıca mead, yeniden diriliş ve yeniden dirilişin niteliği ele alınmıştır.[9] Rahman Suresi, Yüce Allah'ın dünya ve ahretteki nimetler mecmuasını saymaktadır. Başka bir deyişle Rahman Suresi, Yüce Allah'ın rahmaniyet sıfatını beyan etmektedir. [10] Rahman Suresi'nde işlenilen konuların içeriğini üç ana başlık altında ele alabiliriz: 1-Dünyevi nimetler: Bazı nimetlere işaret edilmesi, örneğin Kur'an-ı Kerim'in öğretilmesi, insan ve cinlerin yaratılması, ağaç ve bitkilerin yaratılması, gökyüzünün yaratılması, kanunların hâkim olması, yerkürenin sahip olmuş olduğu özellikler ile yaratılması, meyvelerin yaratılması, güzel kokulu gül ve çiçeklerin yaratılması, tuzlu ve tatlı denizlerin çakışması ve denizde varolan nimetler (1-30. ayetler). 2-Kıyametin kopması: Dünya nizam ve düzenlerinin dağılması, parçalanması ve kıyametin kurulması, kıyametin özellikleri, nasıl hesaba çekileceği, ceza ve cezalandırmalar (30 ve 31. ayetler) 3-Uhrevi nimetler: Cehennemliklerin çekeceği azaplara kısaca değinmenin ardından, iyi işler görenlerin nimetleri sayılıyor. Cennet nimetlerinden en önemlileri: Bağlar, pınarlar, meyveler, güzel ve vefalı eşler (31-78. ayetler). [11] İniş Sebebi Birçok müfessir bu surenin iniş sebebini, Kureyş müşriklerinin Allah'ın Rahman adının farkında olmadıklarından nazil olduğuna inanmaktadır. Kureyş müşrikleri, Furkan Suresi 60. ayet-i kerime (Onlara, secde edin rahmâna dendi mi, “rahmân da nedir ki” derler, “bize emrettiğine mi secde edeceğiz?”) nazil olduğunda, “Rahman da kim?” dediler. Allah-u Teâlâ, Kureyş müşriklerinin bu sözü karşısında Rahman Suresi'ni nazil etti. [13] Bazıları da İmam Sadık'tan (a.s) nakledilen bir rivayet esasınca, Rahman Suresi'nin Ehlibeyt (a.s) hakkında nazil olduğuna inanmaktadır. [14] İki Deniz ve el-Lü'lüü ve'l Mercan'dan Maksat Nedir İmam Sadık'tan (a.s) şöyle bir rivayet nakledilmiştir: Ayet-i kerimede bahsedilen iki denizden maksat, «مَرَ‌جَ الْبَحْرَ‌يْنِ يَلْتَقِيَانِ بَيْنَهُمَا بَرْ‌زَخٌ لَّا يَبْغِيَانِ: yani; Allah-u Teâlâ, iki denizi birbirleriyle çarpışması için akıcı kıldı. Aralarında bir engel olduğundan dolayı birbirine karışmayan iki denizden maksat, İmam Ali (a.s) ve Hz. Fatıma (a.s) dır. [15] «يَخْرُ‌جُ مِنْهُمَا اللُّؤْلُؤُ وَالْمَرْ‌جَانُ: ayet-i kerimesinde ki her iki denizden çıkan inci ve mercandan [16] maksat ise, İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin (a.s) dir. [17] Bu tefsir, Mecmau'l Beyan gib

Kur'an Mealleri
53.Necm Suresi (Arapça: سورة النجم) Hasan Basri Çantay KHMK sesli Kur'an Hakim Meali Kerim

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Feb 11, 2022 7:54


Sure, “necm” kelimesi (yıldız veya yıldızlar) ve Allah'ın yıldızlara yemin etmesiyle başladığından dolayı bu adı almıştır. [1] Yeminle başlayan surelerin dokuzuncusudur. Aynı şekilde dört Azaim surelerin (secde edilmesi farz olan sureler) üçüncüsüdür. Son ayetinde (62. ayet) secde etmek vaciptir. [2] Farz Tilavet Secdesine Sahip Necm Suresi, içinde tilavet secdesi (Secde ayeti) olan 4 sureden biridir. [3] Tilavet secdesi farz olan surelere “Azaimi” (En üstün ) sureler denilmektedir. [4] Secde tilaveti olan sureleri okumanın hükümlerinden bir diğeri de cünüp şahsın, secde tilaveti olan sure ve ayet-i kerimeleri okumasının haram olmasıdır. [5] [6] Ayet sayısı bazı karilere göre 62 ve bazı karilere göre ise, 61 veya 60'dır; ancak birinci görüş daha doğrudur. Sure, 359 kelime ve 1432 harften oluşmaktadır. Mushaf'taki sırasına göre elli üçüncü ve iniş sırasına göre ise, yirmi üçüncü suredir ve Kur'an-ı Kerim'in 27. cüz'ünde yer almaktadır. [7] Sure, Mekke'de inmiştir. Hacim olarak mufassal surelerden ve tıval kategorisinde bulunmakta ve yarım hizip kadardır. [8] Bazılarının inancına göre, Necm Suresi, Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) Mekke'de aleni olarak, İslam'a davet etmeye başladığı zaman yüksek sesle ve aşikârca okuduğu ilk suredir. [9] İçeriği Bu sure Hz. Muhammed Efendimizin (s.a.a) miracına (5. ayetten 18. ayete kadar) değinmiş ve Peygamber Efendimizin (s.a.a) “Kavseyn” katından daha da yukarı dereceye çıktığını haber vermiştir (bunun ilk bölümü İsra Suresi'nde zikredilmiştir). Müşrik ve putperestlerin, hurafe içerikli inanç ve ibadetleri. Tövbenin istifade şartları. Allah'ın özel lütuf ve mağfireti. İnsan amellerinin her iki cihandaki neticesi. Geçmişte yaşamış bazı kavim ve toplulukların yaşantısından kesitler, surede sunulmaktadır.[10] Tarihi Rivayetler ve Öyküler Necm Suresi, 7-18. ayet-i kerimelerde Allah Resulü'nün (s.a.a) Miraç'a yükselme öyküsü beyan edilmiştir. Bu ayetlerde, Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) Sidretü'l Muntaha'ya ve Cennetü'l Me'va'ya yaklaştığına ve Yüce Allah'ın bazı nişanelerini gördüğüne işaret edilmektedir. Yine aynı şekilde 50-53. ayet-i kerimelerde Ad, Semud, Nuh ve Lut kavimlerinin helak edilişlerine işaret edilmektedir. Meşhur Ayetler وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى Ve kendi dileğiyle söz de söylemedi. Sözü, ancak vahyedilen şeyden ibaret. Necm Suresi / 3 ve 4) Tefsir-i Numune'ye göre, Allah Resulü (s.a.a) heva ve hevesiyle konuşmaz. Bu konu sadece Kur'an ayetleriyle sınırlı olmadığı gibi, Resulullah'ın sünneti olan ‘‘söylem ve eylem''ini de kapsamaktadır. [12] Bu esas üzere bazıları bu ayet-i kerimeyi, Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) Sünneti'nin muteber olduğuna delil ve kanıt olarak sunmaktadır. [13] Yine aynı şekilde Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) ismet makamını ve masum olduğunu ispatlamak için bu ayet-i kerime kullanılmaktadır. [14] El-Burhan Tefsiri'nde bu konu hakkında farklı rivayetler nakledilmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.a) İmam Ali'nin (a.s) menzileti ve halafiyeti hakkında konuştuğunda, bazıları Allah Resulü'nün (s.a.a) amcaoğlu hakkında heva ve havesiyle konuştuğunu söylediler. İşte bundan dolayı Necm Suresi'nin ilk ayetleri nazil oldu. [15] ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّى فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى Sonra yaklaştı, yakınlaştı. İki yay kadar kaldı araları, yahut daha da yakın. (Necm Suresi / 8 ve 9) Miraç olayını anlatan ayetler arasında 8. ve 9. ayet-i kerimeler, Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) Yüce Allah ile arasında olan mesafeden bahseden en meşhur ayetlerdir. Bazıları, Allah Resulü (s.a.a) ile araları ‘‘İki yay kadar kaldı'' cümlesinden maksadın Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile Cebrail arasındaki mesafenin olduğunu söylemişlerdir. [16] Bazıları da fasıla ve mesafeden maksadın, Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile Allah-u Teâlâ arasındaki ‘‘Manevi Şuhud'' olduğuna inanmaktadır. [17] وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى Ve gerçekten de insan, ancak çalıştığını elde eder. (Necm Suresi / 39) Tefsir'de şu şekilde beyan edilm

ge bu ve allah hakim baz kur sonra yine lut nuh arap kerim sesli cennet mekke suresi manevi ayet secde tefsir muntaha cebrail mekke'de kur'an kerim'in
Kur'an Mealleri
48. Fetih Suresi (سورة الفتح), Hasan Basri Çantay KHMK (Kur'an-ı Hakim Meal-i Kerim) sesli meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Jan 1, 2022 11:05


Mekke'nin fethinden bahsettiği için "Fetih Suresi" olarak isimlendirilmiştir. 29 ayetten oluşan surenin indiği yer hakkında farklı görüşler vardır. Ancak Medine'de indiği kabul edilmiştir. Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 48. ve nüzul sırasına göre ise, 112. suredir. Fetih SuresiAnlamıZafer, Galibiyet, FetihBaşka İsimleri-SınıfıMedeniNüzul Sırası111Sure Numarası48Cüz26Sayısal BilgilerAyet Sayısı29Kelime Sayısı560Harf Sayısı2509 v t e Fetih Suresi Mekke'nin fethini peşi sıra getiren Hudeybiye antlaşması ve Mekke'nin fethinden "açık fetih" diye bahsettiğinden dolayı da sureye "Fetih Suresi" denmiştir. Müslümanların şirk ve müşriklere nihai zaferini ortaya koyan Mekke fethi bu surede ele alınmıştır. Ayet sayısı tüm kari ve müfessirlere göre 29'dur. Kelime sayısı 560 ve harf sayısı ise, 2509'dur. Fetih Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 26. Cüz'ün de yer almaktadır. [1] Mushaf'taki resmi sırasına göre kırk sekizinci ve iniş sırasına göre ise, yüz on ikinci suredir. Sure Medine'de nazil olmuştur. [2] Fetih'ten Maksat "Fetih'ten maksat nedir ve hangi zaferdir?" noktasında, müfessirler arasında farklı görüşler bulunmaktadır. [3] Müfessirlerin birçoğu, özellikle Ebu'l Futuh-u Razi, Feyz-i Kaşani, "Fi Zilali'l Kur'an" kitabının yazarı ve yine aynı şekilde "el-Mizan" Tefsiri'nin yazarı Allame Tabatabai, Hudeybiye Antlaşması sonrasında Müslümanlara nasip olan zafere işaret ettiğine inanmaktalar. [4] Özellikle "Fetehna" «فتحنا» cümlesinin mazi fiili şeklinde kıraat edilmesi, Fetih meselesinin bu surenin ayetlerinin nazil olmaya başladığı esnada gerçekleştiğini göstermektedir. Hâlbuki o zaman diliminde Hudeybiye antlaşmasından başka bir şey yoktu. Öyleyse Fetih'ten maksat Hudeybiye antlaşmasıdır. Bir grup müfessir de özellikle "Tibyan Tefsiri'nin" yazarı Şeyh Tusi, "Keşşaf Tefsiri'nin" yazarı Zemahşerî, "Tefsir-i Kebir'in" yazarı Fahreddin er-Râzî ve "Mecmau'l Beyan Tefsiri'nin" yazarı Tabersi, fetih'ten maksadın Mekke'nin fethi olduğuna inanmaktalar. Bazı müfessirler de Fetih'ten maksadın Hayber Kalesi'nin fethi olduğuna inanmaktalar. [5] Bazıları ise, Fetih'ten maksadın İslam'ın tüm düşmanlarına karşı güçlü mantık, üstün kanıtlar ve aşikâr mucizeler yoluyla zafer kazanacağına işaret ettiğine inanmaktalar. [6] Bilahare bazıları da Fetih'ten maksadın tüm ilimlerin sırlarının, Allah Resulü (s.a.a) için açıldığına işaret ettiğine inanmaktalar. [7] Konuları "Fetihten" maksadın hangi zafer olduğuna dair müfessirler arasında farklı görüşler vardır. [8] Bu surede, gelecekte yaşanacak olan bazı konular açık ve net bir biçimde ortaya konmuş ve hepsi sonradan yaşanmıştır (1, 18, 19 ve 27. ayetler). Bu sure, devamlı olarak Müslümanların ve Hz. Peygamberin (s.a.a) yarenlerinin fetih ve zaferinden bahsetmekte; onların Mekke'ye gireceklerini ve hac ibadetlerini yapacaklarının müjdesini vermektedir. 18. ayetinde Müslümanların tarihi anlaşmalarından biri olan “Rıdvan Biatı”ndan bahsetmektedir. Sonunda (18. ayetinde) Hz. Resul-ü Kibriya'nın (s.a.a) vefalı ve imanlı ashabı tersim edilmektedir. Arap alfabesinin tüm harfleri bu ayette ve Al-i İmran Suresi'nin 154. ayetinde kullanılmıştır.[9] Tarihi Rivayetler ve Öyküler Hudeybiye barışında zafere işaret. 1-3. ayet-i kerimeler. Bazı Arapların talepleri ve Allah Resulü (s.a.a) ile beraberliği kabul etmemeleri. 11-17. ayet-i kerimeler. Rıdvan biati. 18. ayet-i kerime. Barış sonrasında müminler ile kâfirlerin Mekke'nin kalbinde savaşmamaları. 24. ayet-i kerime. Müminlerin kâfirler tarafından Mescid-i Haram'a girmelerinin ve kurban kesmelerinin engellenmesi. 25. ayet-i kerime. Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) Mescid-i Haram'a girişini rüyasında görmesi. 27. ayet-i kerime. Meşhur Ayetler Biat Ayeti Fetih Suresi'nin 18. ayet-i kerimesi, ‘‘Biat Ayeti'' veya ‘‘Rıdvan Biatı'' bu surenin en önemli ayetlerindendir. لَقَدْ رَضِيَ اللَّهُ عَنِ الْمُؤْمِنِينَ إِذْ يُبَايِعُونَكَ تَحْتَ الشَّجَرَةِ فَعَلِمَ مَا فِي قُلُوبِهِمْ فَأَنزَلَ السَّكِينَةَ عَلَيْهِمْ وَأَثَابَهُمْ فَتْحًا قَرِيبًا Ve andolsun

bar meal bu ve ka bir hakim baz hz haram kur ebu kerim razi sonunda sesli kelime mekke suresi ayet tefsir hasan basri kur'an kerim'in mescid tusi
Kur'an Mealleri
48. Esk HDKD orijinal Elmalı meali Feth Sûresi Hasan Basri Çantay KHMK sesli meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Jan 1, 2022 81:50


Fetih Suresi (Arapça: سورة الفتح), Mekke'nin fethinden bahsettiği için "Fetih Suresi" olarak isimlendirilmiştir. 29 ayetten oluşan surenin indiği yer hakkında farklı görüşler vardır. Ancak Medine'de indiği kabul edilmiştir. Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 48. ve nüzul sırasına göre ise, 112. suredir. Fetih SuresiAnlamıZafer, Galibiyet, FetihBaşka İsimleri-SınıfıMedeniNüzul Sırası111Sure Numarası48Cüz26Sayısal BilgilerAyet Sayısı29Kelime Sayısı560Harf Sayısı2509 v t e Fetih Suresi Mekke'nin fethini peşi sıra getiren Hudeybiye antlaşması ve Mekke'nin fethinden "açık fetih" diye bahsettiğinden dolayı da sureye "Fetih Suresi" denmiştir. Müslümanların şirk ve müşriklere nihai zaferini ortaya koyan Mekke fethi bu surede ele alınmıştır. Ayet sayısı tüm kari ve müfessirlere göre 29'dur. Kelime sayısı 560 ve harf sayısı ise, 2509'dur. Fetih Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 26. Cüz'ün de yer almaktadır. [1] Mushaf'taki resmi sırasına göre kırk sekizinci ve iniş sırasına göre ise, yüz on ikinci suredir. Sure Medine'de nazil olmuştur. [2] Fetih'ten Maksat "Fetih'ten maksat nedir ve hangi zaferdir?" noktasında, müfessirler arasında farklı görüşler bulunmaktadır. [3] Müfessirlerin birçoğu, özellikle Ebu'l Futuh-u Razi, Feyz-i Kaşani, "Fi Zilali'l Kur'an" kitabının yazarı ve yine aynı şekilde "el-Mizan" Tefsiri'nin yazarı Allame Tabatabai, Hudeybiye Antlaşması sonrasında Müslümanlara nasip olan zafere işaret ettiğine inanmaktalar. [4] Özellikle "Fetehna" «فتحنا» cümlesinin mazi fiili şeklinde kıraat edilmesi, Fetih meselesinin bu surenin ayetlerinin nazil olmaya başladığı esnada gerçekleştiğini göstermektedir. Hâlbuki o zaman diliminde Hudeybiye antlaşmasından başka bir şey yoktu. Öyleyse Fetih'ten maksat Hudeybiye antlaşmasıdır. Bir grup müfessir de özellikle "Tibyan Tefsiri'nin" yazarı Şeyh Tusi, "Keşşaf Tefsiri'nin" yazarı Zemahşerî, "Tefsir-i Kebir'in" yazarı Fahreddin er-Râzî ve "Mecmau'l Beyan Tefsiri'nin" yazarı Tabersi, fetih'ten maksadın Mekke'nin fethi olduğuna inanmaktalar. Bazı müfessirler de Fetih'ten maksadın Hayber Kalesi'nin fethi olduğuna inanmaktalar. [5] Bazıları ise, Fetih'ten maksadın İslam'ın tüm düşmanlarına karşı güçlü mantık, üstün kanıtlar ve aşikâr mucizeler yoluyla zafer kazanacağına işaret ettiğine inanmaktalar. [6] Bilahare bazıları da Fetih'ten maksadın tüm ilimlerin sırlarının, Allah Resulü (s.a.a) için açıldığına işaret ettiğine inanmaktalar. [7] Konuları "Fetihten" maksadın hangi zafer olduğuna dair müfessirler arasında farklı görüşler vardır. [8] Bu surede, gelecekte yaşanacak olan bazı konular açık ve net bir biçimde ortaya konmuş ve hepsi sonradan yaşanmıştır (1, 18, 19 ve 27. ayetler). Bu sure, devamlı olarak Müslümanların ve Hz. Peygamberin (s.a.a) yarenlerinin fetih ve zaferinden bahsetmekte; onların Mekke'ye gireceklerini ve hac ibadetlerini yapacaklarının müjdesini vermektedir. 18. ayetinde Müslümanların tarihi anlaşmalarından biri olan “Rıdvan Biatı”ndan bahsetmektedir. Sonunda (18. ayetinde) Hz. Resul-ü Kibriya'nın (s.a.a) vefalı ve imanlı ashabı tersim edilmektedir. Arap alfabesinin tüm harfleri bu ayette ve Al-i İmran Suresi'nin 154. ayetinde kullanılmıştır.[9] Tarihi Rivayetler ve Öyküler Hudeybiye barışında zafere işaret. 1-3. ayet-i kerimeler. Bazı Arapların talepleri ve Allah Resulü (s.a.a) ile beraberliği kabul etmemeleri. 11-17. ayet-i kerimeler. Rıdvan biati. 18. ayet-i kerime. Barış sonrasında müminler ile kâfirlerin Mekke'nin kalbinde savaşmamaları. 24. ayet-i kerime. Müminlerin kâfirler tarafından Mescid-i Haram'a girmelerinin ve kurban kesmelerinin engellenmesi. 25. ayet-i kerime. Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) Mescid-i Haram'a girişini rüyasında görmesi. 27. ayet-i kerime. Meşhur Ayetler Biat Ayeti Fetih Suresi'nin 18. ayet-i kerimesi, ‘‘Biat Ayeti'' veya ‘‘Rıdvan Biatı'' bu surenin en önemli ayetlerindendir. لَقَدْ رَضِيَ اللَّهُ عَنِ الْمُؤْمِنِينَ إِذْ يُبَايِعُونَكَ تَحْتَ الشَّجَرَةِ فَعَلِمَ مَا فِي قُلُوبِهِمْ فَأَنزَلَ السَّكِينَةَ عَلَيْهِمْ وَأَثَابَ

bar bu ka bir baz hz haram kur resi arap ebu kerim razi sonunda sesli kelime mekke suresi ayet orijinal tefsir hasan basri kur'an kerim'in mescid tusi
Kur'an Mealleri
39.Zümer Suresi (Arapça: سورة الزمر) Guraf suresi Hasan Basri Çantay KHMK sesli meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Sep 15, 2021 37:35


Zümer Suresi (Arapça: سورة الزمر) adını 71 ve 73. âyet-i kerimelerde geçen "Zümer" kelimesinden almıştır. "Zümer", zümreler, gruplar anlamına gelmektedir. Bu sureye "Guraf" da denilmektedir. "Oda ve köşk" manasına gelen bu kelime, surenin 20. ayetinde geçmektedir. Sure, 75 ayettir.Mekke döneminin ortalarında, Sebe Suresi'nden sonra inmiştir. Allah'ın rahmetinden ümit kesilmemesi gerektiğini belirten 53. ayetten itibaren, üç veya yedi ayetin, Medine döneminde indiği yönünde rivayetler bulunmaktadır. Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 39, iniş tarihine göre ise 59. suredir. Tanıtım Zümer kelimesi, (Gruplar) Kur'an'da her ikisi de bu surede olmak üzere iki kez geçmiştir (71. ve 73. Ayetlerde). Bu ayetler cennetliklerin, cennete götürülmesine ve cehennemliklerin ise cehenneme sürülmesine değinmektedir. Surenin bir diğer adı ise oda, köşk ve stant anlamına gelen “Guraf”tır. Bu kelime, iki kez bu surenin 20. Ayetinde geçmiştir. Buradaki maksat, cennetteki köşk anlamındadır. Surenin bir diğer adı “Suretü'l-Arap”tır. Zira surenin 28. Ayetinde, Kur'an; Arap sıfatıyla vasıflandırılmıştır.[1] İçeriği Ayet sayısı 75, bazı karilere göre 73 ve başka bir grup kariye göre ise 72'dir, ancak birinci görüş daha doğrudur. Kelime sayısı 1.180, harf sayısı ise 4.871'dir. Mushaf'taki resmi sıralamaya göre otuz dokuzuncu,[2] iniş sırasına göre ise elli dokuzuncu suredir. Sure, Mekke'de nazil olmuştur. Hacim olarak, mesani surelerden ve yarım cüz kadardır.[3] Bu sure'de; Tevhidin eserleri, Allah'ın çocuk edinmekten tenzih edilmesi, halisçe ibadet edilmesi, insanların ihtiyaç ve ıstırar durumunda Allah'a yöneldiği, ancak genişliğe ve huzura çıkıldığında gaflete düşüldüğü, mead ve yeniden dirilme olayı, kıyametteki mümin ve kâfirlerin durumları, akıl edenlerle akıl etmeyenlerin bir olmadığı gibi konulara temas edilmiştir. [4] Tefsir خَلْقٍ فِي ظُلُمَاتٍ ثَلَاثٍ Üç karanlık içinde yaratıştan yaratışa düşürür (Zümer Suresi / 6) Üç Karanlıktan Maksat: Allame Tabatabai, el-Mizan Tefsirinde [6] Ayetullah Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune'de [7] Şu şekilde açıklamada bulunmuşlardır: Kur'an-ı Kerim'de yer alan şu ayet-i kerimeden de (فی بطون امهاتکم) ‘‘Sizi analarınızın karınlarında'' anlaşılacağı üzere üç karanlıktan maksat; hamilelik döneminde ki anne karnındaki, rahimdeki ve Amniyotik kese'deki (bebeğin içinde bulunduğu su kesesi) karanlıktır. Ancak bazı tefsirciler, üç karanlıktan maksadın; Amniyotik kese (bebeğin içinde bulunduğu su kesesi) olduğu yönünde yorumlar yapmışlardır. Cenin, Amniyotik kesenin içerisindedir. Amniyotik kese, cenini korumak için üç kat kalın zarla kaplıdır. [8] Bu ayet-i kerimeden, Kur'an-ı Kerim'in mucizelerinden biri olarak bahsedilmektedir. Meşhur Ayetler  Nesih Hattıyla Yazılmış Zümer Suresi 7. Ayet-i Kerimesi  Hâkim Ganam'ın Sülüs Hattıyla Yazmış Olduğu Zümer Suresi 53. Ayet-i Kerimesi وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى ve hiçbir kimse, bir başkasının yükünü yüklenemez (Zümer Suresi / 7) Bu ayet-i kerime, İlahi adaleti anlatmaya çalışmaktadır yani; hiçbir kimse onu çok sevmesine rağmen, bir başkasının günahını üstlenmeye razı olamayacaktır. [9] الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُوْلَئِكَ هُمْ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ O kullarım ki sözü dinlerler de en güzeline uyarlar, onlar, öyle kişilerdir ki Allah, doğru yola sevk etmiştir onları ve onlardır aklı başında bulunanların ta kendileri. (Zümer Suresi / 17) Bu ayet-i kerime, Müslümanların farklı konularda özgürce düşünceye ve özgürce seçme hakkına sahip olduklarını beyan etmektedir. Ayet-i kerime, Müminlere başkalarının sözlerini mütalaa edip araştırma izni veriyor. İyice araştırdıktan sonra, seçmeleri gerektiğini belirtiyor. Bu ayet-i kerime, özgür düşünceyi teşvik ettiği için meşhur olmuştur. إِنَّكَ مَيِّتٌ وَإِنَّهُم مَّيِّتُونَ Şüphe yok ki sen de öleceksin ve onlar da ölecekler. (Zümer Suresi / 30) Ayet-i kerime, Allah Resulü'ne (s.a.a) hitaptır; Bu ayet-i kerime, ölümün genel anla

bu allah tan yaz oda kur hatt ancak karanl arap kerim zira sizi sesli kelime mekke suresi ayet buradaki suret tefsir hasan basri mekke'de kur'an kerim'in kur'an kerim'de
Yeni Şafak Podcast
FARUK BEŞER - Nasıl bir ‘Allah'a inanıyoruz?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 12, 2021 5:26


Yakınlarda çıkan kısa tefsirli mealimizde Kur'an-ı Kerim'in temel kavramlar için ayrı bir bölüm ayırmış olmamız sebebiyle; keşke Kuran'ın dolayısıyla da İslam'ın temel kavramlarını uzunca tek tek yazsanız diye bir teklif geldi. Bundan sonraki yazılarımda zaman zaman bunu denemeye çalışacağım. Tabii olarak da önce ‘Allah' lafzıyla başlamayı uygun buldum.

Kur'an Mealleri
31. Lokman Suresi (سورة لقمان) Hasan Basri Çantay KHMK sesli meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Jul 4, 2021 9:55


Kur'an-ı Kerim'in, 31. suresi olan Lokman Suresi, aynı zamanda Mekki surelerdendir. [1] Bazıları 27. ve 28. ayet-i kerimelerin Medine'de nazil olduğuna inanmaktadır. [2] Bu surede iki kez geçen “Lokman” ismi, başka hiçbir surede geçmemiştir. Lokman'ın oğluna hikmet, nasihat, öğüt ve tavsiyeleri 8 ayette (12. ayetten 19. ayete kadar) ele alınmıştır. Mukatta harflerle başlayan (elif-lam-mim) yirmi dokuz sureden on yedincisidir. “Elif-lam-mim” harfleri ile başlayan yedi “lamat” surelerden altıncısıdır. Mushaf'taki resmi sıralamaya göre otuz birinci ve nüzul sırasına göre ise, elli yedinci suredir. Ayet sayısı, Hicaz karilerine göre 33 ve başka karilere göre ise, 34'tür. Ancak ikinci görüş daha doğru ve meşhurdur.[3] Sure, 550 kelime ve 2171 harften oluşmaktadır. Kur'an'ın “Mesani” surelerinden olup, bir hizipten daha küçüktür.[4] Bu sure muttakilerin vasıflarını saydıktan sonra, inkârcı ve müstekbirlerin özelliklerini açıklamaktadır. Müşriklerden, gökleri korunaksız yaratan Allah karşısında, onların şeriklerinin ne yarattığı sorulmaktadır. Daha sonra ahlaki noktaları içeren Hz. Lokman hikâyesine yer verilmektedir. Surede Yüce Allah'ın varlığını, birliğini ve kudretini gösteren deliller, yüce Allah'ın bazı sıfatları, şükür, ana babaya iyilik konularına da değinilmiştir. Surede Kıyametin dehşetengiz durumu canlandırılmakta ve o gün hatta baba ve oğlun bile birbirlerine fayda sağlayamayacağı vurgulanmaktadır.[5] Bazıları, Allah-u Teâlâ'nın Rum Suresi'ni İslam Peygamberinin (s.a.a) Nübüvvetine delalet eden ayetlerle sona erdirdiğine ve hemen ardından Lokman Suresi'ni Kur'an'dan bahsederek başladığına inanmaktadır. [6]

bu allah baz hz kur daha elif ancak kerim medine sesli suresi ayet hasan basri kur'an kerim'in
Kur'an Mealleri
20. Ta-Ha suresi Hasan Basri Çantay sesli meali s.311 cüz 16

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Jun 7, 2021 28:15


Taha Suresi (Arapça: سورة طه), İsmini surenin başındaki "tâ-hâ" harflerinden (huruf-u mukattaa) almıştır. Bu sureye "el-Kelim" Suresi de denilir. Tâ-Hâ Suresi 135 ayettir. Başka İsmi Kelimullah (Allah'la sohbet eden) (Hz. Musa'nın (a.s) lakabı Kelim) Mekki Nüzul Sırası 45 Sure No 20 Cüz 16 Ayet Sayısı 135 Kelime Sayısı 1534 Harf Sayısı 5399 Bir önceki Meryem Suresi'nde Hz. Zekeriyya, Hz. Yahya, Hz. İsa, Hz. İbrahim ve Hz. Musa gibi on peygamberin hikayesi anlatılmıştı. Bu surede de adı geçen peygamberlerin hikayeleri daha ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır. Hz. Musa'nın (a.s) öyküsü, Allah'la doğrudan konuşabilmesi ve bu lakabı nasıl aldığına dair tüm ayrıntılar, bu surede ele alınmıştır. Mushaf tertibine göre yirminci, nüzul sırasına göre ise kırk beşinci suredir [1] İniş Sebebi ve Yeri Sure Mekki surelerdendir. Nüzul sırasına göre Peygamber Efendimiz'e (s.a.a) nazil olan kırk beşinci suredir. Bu sure Kur'an-ı Kerim'in bugünkü düzenek sırasına göre yirminci suredir ve Kur'an'ın on altıncı cüz'ün de yer almaktadır. Kufe karilerine göre ayet sayısı 135, Hicaz karilerine göre 134, Basra karilerine göre 130 ve Şam karilerine göre ise 140'dır. Birinci görüş daha doğru ve meşhurdur. Ayet Sayısı ve Diğer Özellikleri Kelime sayısı 1.534, harf sayısı ise 5.399'dur. Hacim açısından miun ve orta surelerdendir. Tam olarak yarım cüzdür. Mukatta harflerle başlayan on birinci suredir.[3] İçeriği Hz. Peygamber Efendimize (s.a.a) hitap eden bu sure, onun vazifesini belirtmektedir. Bu görevin onun için bir sıkıntı yaratmadığı ve aksine insanları davet etmesi gerektiği ve gerisinin Allah'ın elinde olduğu beyan edilmektedir. Herkesin dönüş noktasının O'na olduğu, insanların tekzip ve inkârının Peygambere bir zarar vermediği, her şeyde itidal ve orta yolun seçilmesi, dua ve ibadet edilmesi istenmektedir. Hz. Âdem'in (a.s) hikayesi, cennetten çıkarılma öyküsü, ilahî af ve hidayeti, Hz. Musa'nın (a.s) hikayesinin ayrıntıları, İsrailoğullarının buzağıya tapmaları ve Firavunun Hz. Musa (a.s) ile mücadelesi, büyücülerin olayı, Hz. Musa'nın (a.s) münacat ve duası gibi konular, bu surede ele alınmıştır. Hz. Âdem (a.s) ve Hz. Havva'nın (s.a) öyküsü, İblis'in vesvesesi ve her ikisinin de dünyaya gönderilmesi. Tarihi Rivayet ve Öyküler Hz. Musa'nın (a.s) hikayesi: Mukaddes Tuva vadisinde ateş görmesi, Allah ile konuşması ve Hz. Musa'nın (a.s) seçilmesi, Yed-i Beyza ve asanın ejderhaya dönüşme mucizesi, Firavun'u davet etme emri, Hz. Harun'un (a.s) Hz. Musa (a.s) ile birlikteliği, Hz. Musa'nın (a.s) Nil nehrine bırakılması, Hz. Musa'nın (a.s) Firavun'un sarayına ulaşması, Hz. Musa'nın (a.s) annesine kavuşturulması, Hz. Musa'nın (a.s) Kıbtiyi öldürmesi, Medyen'de ki yaşantısı, Firavun'a doğru gitmesi, Firavun ile konuşması, sihirbazlar ile karşılaşması, sihirbazların iman etmesi ve Firavun'un onları ölümle tehdit etmesi, İsrailoğullarının denizden geçmesi, Firavun ve taraftarlarının suda boğulması, İsrailoğullarına nimetlerin nazil olması, Samiri'nin buzağısı, kavmin Hz. Harun (a.s) ile konuşması, Hz. Musa'nın (a.s) Hz. Harun'a (a.s) itiraz etmesi ve Hz. Musa'nın (a.s) Samiri ile konuşması 9-98. Ayet-i kerimelerde işlenmektedir. Hz. Âdem'in (a.s) hikayesi: Meleklerin, Hz. Âdem'e secde etmesi ve İblisin başkaldırısı, Allah'ın İblis hakkında Hz. Âdem'i (a.s) uyarması, İblis'in vesvesesi ve yasak ağaçtan yenilmesi, Hz. Âdem (a.s) ve Hz. Havva'nın (a.s) yeryüzüne inmesi olayları 115-123. Ayet-i kerimelerde anlatılmaktadır. Meşhur Ayetler Hz. Musa'nın (a.s) duası, Taha Suresi 25-29. Ayet-i kerimeler. (قَالَ رَ‌بِّ اشْرَ‌حْ لِی صَدْرِ‌ی ﴿۲۵﴾ وَیسِّرْ‌ لِی أَمْرِ‌ی ﴿۲

Türk Kahvesi
Türk Kahvesi -Prof.Dr.Şaban Ali Düzgün

Türk Kahvesi

Play Episode Listen Later Apr 5, 2021 83:54


Türk Kahvesi'nin bu bölümünde Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelam Anabilim Dalı başkanı Prof.Dr.Şaban Ali Düzgün konuk oluyor. - "İnsan varlık ağının sahibi değil, bir parçasıdır." - "Postmodern dünyada çoklu doğrular var." - Dini düşüncede reform - İslam'da mutluluğun anlamı - Kur'an-ı Kerim'in değerler sisteminde kadın

Hizmetten
Nobel ödülü vermek lazım! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Mar 4, 2021 4:27


Bu video 07/04/2019 tarihinde yayınlanan "KONUMA İHANET“ isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamını buradan izleyebilirsiniz:http://herkul.org/bamteli/bamteli-kon... Şahsî sarsıntılar, şahsî kusurlara ve istikameti koruyamamaya verilmeli. “İyiliği Allah'tan, kötülüğü kendinden bil!” diyor Hazreti Pîr; Kur'an-ı Kerim'in bir ayetinin meali, farklı bir ifade tarzı ile söylenmiş oluyor: مَا أَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللهِ وَمَا أَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَ “Sana gelen iyilik/güzellik, Allah'tan; fenalık da nefsinden, senin sebebiyet vermendendir!” (Nisa, 4/79) Sana gelen güzellik, iyilik ve ihsanı, Allah'tan; olumsuz herhangi bir şeyi, negatif şeyi de kendinden bil!.. Şahsî hayatta bu mesele böyle olduğu gibi, sosyal hayatta da aynı ile söz konusudur; Hizmet Hareketi için de aynı şey söz konusudur. Bir problem -şayet- vâki ise, insanlar, onu kendilerinden bilmeliler. Kendilerinden bilmezler ise şayet, mesele onlardaki “tevbe”, “istiğfar”, “inâbe”, “evbe” duygusunu tetiklemez; dolayısıyla da oldukları yerde kalırlar, tepinir dururlar. Ama Allah (celle celâluhu) herkesi seviyesine göre mükâfatlandırır ve herkesi seviyesine göre cezalandırır. Çok önemli vazifeler ile istihdam buyurduğu bir zümrenin mükâfat veya cezası da ona göre olur. Ehl-i âhiret gibi görünen bizler… Bırakın ehl-i dünyayı, dünyaya tapanları; bir araba ile yetinmeyip iki tane, iki tane ile yetinmeyip üç tane, üç tane ile yetinmeyip on tane, on tane ile yetinmeyip yirmi tane, otuz tane… Bunlar, dünyaya tapan talihsiz bedbahtlar… Şeytan bile zil takıp oynuyordur onlar için; “Bunlar, işin doğrusu bu mevzuda beni geçti, ipi göğüslediler! Şeytanlar âleminden bunlara Nobel Ödülü vermek lazım!” diyordur. Fakat kendini tamamen Kur'an'a hizmete vermiş, adamış insanlara gelince… Fakat kendini tamamen Kur'an'a hizmete vermiş, adamış insanlara gelince… Bu mevzuda “adanmışlık” diyoruz: Benim derdim/davam tamamen İ'lâ-i Kelimetullah mülahazasına sahip bulunma… Hani, اَللَّهُمَّ أَعْلِ كَلِمَةَ اللهِ فِي كُلِّ أَنْحَاءِ الْعَالَمِ وَفِي كُلِّ نَوَاحِي الْحَيَاةِ وَاسْتَخْدِمْنَا فِي هَذَا الشَّأْنِ “Allah'ım! Zâtında yüksek ve pek yüce olan kelimetullahı, kelimetülhakkı, ‘Lâilâhe illallah Muhammedun Rasûlullah' hakikatini i'lâ buyur, onu dünyanın dört bir yanında ve hayatın her ünitesinde gökkuşağı gibi görülür ve herkes tarafından duyulur hale getir. Bizi bu vazifede istihdam buyur.” diyoruz. Allah'ım! Bu konuda beni de istihdam buyur!.. وَضَعْ لَنَا الْوُدَّ بَيْنَ عِبَادِكَ فِي السَّمَاءِ وَاْلأَرْضِ “Gökte ve yerdeki kulların arasında bizim için sevgi ve hüsnükabul vaz' et.” Yerde-Gökte benim için, bütün dünyalarda benim için ‘vüdd' vaz' et!.. وَاسْتَخْدِمْنَا فِي هَذَا الشَّأْنِ Bu hususta beni de istihdam buyur! İ'lâ-i Kelimetullah yapayım, başka hiçbir derdim olmasın! Evimin yolunu unutayım, çocuğumun çehresini unutayım, eşimin çehresini unutayım ama Seni hiç unutmayayım!.. Adanmış bir ruhun vasfı, bu. Ayrıcalıklardan yararlanmak için bu kanala katılın: https://www.youtube.com/channel/UCVgC...

Hizmetten
İktisadi Mülahazalar 3 | Ekonomik Düşünceler | 9.03.1979 | Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Dec 3, 2020 75:21


• İktisadî yapının oturtulacağı kaideler. • Kur'an-ı Kerim'in mukayese edilemeyecek hususiyetleri. • İnsandan mündemiç bütün duyguları ifrat ve tefritten koruyarak sırat-ı müstakime ulaşmak ancak Kur'an'ın koyduğu prensiplerle gerçekleşir. • Müslümanlığın Hıristiyanlık ve Yahudilikten ayrılan yönleri nelerdir? • İnsanın tam hür olması ne demek? • Müminlerin vasıfları nelerdir? • Uhud savaşının ertesi günü düşmanın üzerine yürüyen Ashab. • Başkasını Mabud-u Mutlak'ın yerine koyanların bir gün mutlaka yıkılıp gidecekleri. • Bir mümin peygamberini nasıl bilir? • Her kıymetli şey, uğrunda bir kısım fedakârlıklara sıkıntı ve meşakkate katlanmakla elde edilir. • Hicret meleğin alkış tutacağı bir yolculuktur. • Medine'de Müslümanların katlandıkları meşakkat ve Allah'ın gönüllerine itminan vermesi.

Konuşa Konuşa
Ertuğrul Günay: 'İktidarın Ayasofya istismarına ihtiyacı var çünkü...'

Konuşa Konuşa

Play Episode Listen Later Jun 4, 2020 18:21


Ayasofya Müzesi'nde İstanbul'un fethinin 567'inci yıl dönümünde Fetih Suresi okunması, 'Ayasofya camii mi yapılıyor' tartışmalarını yeniden alevlendirdi.Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da törene katılarak Fetih Duası'na eşlik etti ve Yunanistan'tan, 'Ayasofya müze kategorisinde' uyarısı geldi.Yunanistan'ın çıkışına Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun tepkisi ise sert oldu. Çavuşoğlu, "Ayasofya, Türkiye Cumhuriyeti'nin mülküdür ve fethedilmiştir. Sesini çıkarmaları saçmalık ve haddini aşmaktır! Kur'an-ı Kerim'in nerede ne zaman okunacağını biz Yunanistan'a mı soracağız" ifadelerini kullandı.Peki cami, kilise, müze tartışmalarının merkezinde olan Ayasoyfa nasıl oldu da birdenbire AKP iktidarının gündem maddelerinden birine dönüştü?Bu sorunun yanıtını, Konuşa Konuşa'ya katılan Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay ile aradık.

bu konu kur peki akp kerim ertu cumhurba yunanistan cumhuriyeti ayasofya turizm tayyip erdo kilise bakan mevl kur'an kerim'in cumhuriyeti'nin
GZT Podcast
Ramazan Yazıları 14 - Zekeriya Kurşun - Ramazan kültürü: Eski ve yeni kavramlar

GZT Podcast

Play Episode Listen Later May 6, 2020 7:32


Herkese merhabalar. Gzt podcast ekibinin hazırladığı, Nihayet Dergi'nin sponsoru olduğu “Ramazan Yazıları” podcast'ini dinliyorsunuz. Bugün hicri takvime göre 14 Ramazan 1441 Miladi takvime göre ise 07 Mayıs Perşembe. Ramazan ayı boyunca muhtelif yazarlardan en güzel ramazan yazılarını sizlerle buluşturuyoruz. Ramazan ayının Alem-i İslam'a ve bütün dünyaya sağlık, sıhhat, esenlik ve güzellikler bahşetmesini diliyoruz. Bugünkü yazımız Zekeriya Kurşun'un, 11 Haz 2018'de, Yeni Şafak Gazetesi'nde “Ramazan kültürü: Eski ve yeni kavramlar” başlığıyla yayınlanan yazısı. Bakalım ne demiş Zekeriya Kurşun. İbadet ayı olan Ramazan, orucu ile insanı ve insanlığı keşfettirir. Hidayet kaynağı olan Kur'an-ı Kerim'in nazil olduğu ay olması hasebi ile de “akletmek, düşünmek ve keşfetmek” için o yüce kitabı, usulünce daha fazla okutur ve anlamaya sevk eder. Ramazan, aynı zamanda mutlak bir paylaşım ayıdır. İnsandaki ihtirası törpüler, imkanı ve gücü oranında başkaları ile maddi ve manevi paylaşımı öğretir. Sonunda, kültürümüzde, bu kutlu günler bir kere daha yaşanır mı bilinmez diye, “İnşallah bizden hoşnut olmuştur” duasıyla uğurlanır. Ramazan aynı zamanda bir kültür ayıdır. Bütün Müslüman toplumlarda -ibadet hariç- farklı geçer Ramazanlar. Mesela Türkler, İslamiyet'i benimsedikten sonra, ibadetlerini İslami kuralların öngördüğü şekilde yaparken; gündelik hayatta yer alan bir de dini, özellikle de Ramazan kültürü geliştirmişlerdir. Ama ne kadar iç içe olursa olsun, zorunlu ibadet ile, bunun yanında gelişen dinî kültürü birbirine karıştırmamışlardır. Bunun en bariz örneği, herkese açık olan cami ile farklı meşreplere hitap eden tekkenin ayrı tutulmasıdır. Türk kültüründe, Hz. Peygamber'i anlatan en etkileyici metinlerinden olan Süleyman Çelebi'nin mevlidi, genellikle camilerde; musıkişinas mevlithanlar tarafından okunmasına rağmen; hiçbir zaman Kur'an'ın yerine konulmamıştır. Son yıllarda ülkemizde yeni bir Ramazan kültürünün geliştiğinde şüphe yoktur. Elbette yeni bir çağda, yeni bir yaşama tarzı ve yeni ihtiyaçlar ile gelişmeliydi Ramazan kültürü. Öyle de oldu. Çarşı, pazarlar, cadde ve sokaklar, salonlar, alanlar, yeni imkan ve anlayışlar ile Ramazan'ı yaşıyor. Bütün bunlar, bir gün ya kalıcı olup kültürel bir mirasa dönüşecek veya yeni şeyler ile yer değiştirip, unutulacaktır. Gelecek nesillerden beklenen ise bu deneyimlere ibadet değil, kültür tarihinin bir öğesi olarak bakmalarıdır. Peki biz geçmişten gelen birikime nasıl bakıyoruz? ESKİ KAVRAMLAR Günümüzde maalesef Ramazan kültürü konusunda bilgi ve kavram karmaşası yaşanmaktadır. Bu yüzden herkes bid'atını, hurafesini ve hatta keşif ve icadını eski kavramlara; özellikle Osmanlı dönemine dayandırmayı marifet saymaktadır. Oysa şimdilerde bilinmeyen bazı Ramazan kavramlarını gözden geçirip, bugünkü uygulamalar ile kıyaslayarak, bunların eskiyi ihya mı, yeniden inşa mı olduğunu anlamak mümkündür. Osmanlı asırlarında Ramazan ayının girmesi müneccimbaşının hesapları ile takip edilirdi. Ayı görmek (ru'yet-i hilal) mümkün olmazsa; hesap devreye girerdi. Ramazan'ın girdiğine şüphe kalmayınca da kadı ilamı ile ilan edilir ve meşihat tezkeresiyle kayıt altına alınırdı. Nitekim, Kadir Gecesi'nin ilanı, bir Osmanlı kültürü olarak Hırka-i Şerif ziyaretinin başlatılması da bu hesaba bağlıydı. ... Gzt podcast ekibinin hazırladığı, Nihayet Dergi'nin sponsoru olduğu “Ramazan Yazıları” podcast'ini dinlediniz. Bugün sizlerle Zekeriya Kurşun'un, 11 Haz 2018'de, Yeni Şafak Gazetesi'nde “Ramazan kültürü: Eski ve yeni kavramlar” başlığıyla yayınlanan yazısını paylaştık. Bir sonraki podcastimizde görüşmek dileğiyle, hoşçakalın.

Mevlana Takvimi
12 Kasım 2019 Mevlana Takvimi - KUR'AN-I KERİM ÜMMETİN ÖVÜNÇ VE ŞEREFİDİR

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Oct 30, 2019 2:37


Hz. Aişe (r.anhâ)'dan, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: **“Her şeyin kendisiyle övündüğü bir üstünlüğü vardır. Ümmetimin övünç ve şerefi ise Kur'an'dır.” (Hilye)** Bu Hadis-i Şerif'te insanlar babaları, dedeleri, sülâleleri ve buna benzer birçok şeylerle kendi şeref ve büyüklüklerini gösterirler. Benim ümmetimin iftihar kaynağı ise Allâh (c.c.)'un yüce Kelâmı olan Kur'an'dır denmek istenmiştir ki, onu okumak, onu ezberlemek, onu okutmak, onunla amel etmek kısaca onun her şeyi kendisiyle övünülmeye layıktır. Niçin olmasın ki, zira sevgilinin kelamıdır. Mevlâ'nın fermanıdır. Dünyanın en büyük şerefi dahi ona denk olamaz. Zaten dünyada bulunan bütün üstünlükler bugün olmasa bile yarın yok olacaklardır. Fakat Kur'an-ı Kerim'in şeref ve üstünlüğü ise devamlıdır, asla yok olmayacaktır. Kur'an-ı Kerim'in en küçük vasıflarının her biri, kendisiyle övünülmek için yeterlidir. Kaldı ki ondaki bütün vasıflar mükemmeldirler. Örnek olarak Kur'an'ın düzen ve ifade güzelliği, kelimelerin birbirine uygunluğu, sözlerin birbirine bağlantısı, geçmişte ve gelecekte olan hadiseleri bildirmesi, insanların (yanlış) iddialarını çürütmesi... Bir de dinleyenlerin Kur'an'dan tesir almaları, okuyanın hiç usanmaması da Kur'an'ın özelliklerindendir. Kur'an-ı Kerim'in bir sayfasını ezberleyiniz, iki yüz kere okuyunuz, dört yüz kere okuyunuz, ömür boyu okumaya devam ediniz (kalbiniz) hiç usanmayacaktır. Eğer (okuma esnasında) bir engel çıkarsa o geçicidir, hemen kaybolur. Ne kadar çok okursanız o kadar tazelik ve lezzet artacaktır. Bütün bunlardan sonra bir an kendi halimize de bir göz atalım. Kaçımız Kur'an hafızı olmakla iftihar ediyor veya birinin Kur'an hafızı olmasını onun şeref kaynağı olarak görüyoruz? Bize göre şeref ve iftihar yüksek diplomalarda, büyük unvanlarda, dünyalık makam rütbelerde ve öldükten sonra boşa gidecek olan mal ve mülktedir. **(Muhammed Zekeriyya Kandehlevi, _Amellerin Faziletleri_, s.212-213)**