Podcasts about medine'ye

  • 11PODCASTS
  • 43EPISODES
  • 11mAVG DURATION
  • 1MONTHLY NEW EPISODE
  • Dec 28, 2023LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about medine'ye

Latest podcast episodes about medine'ye

Yeni Şafak Podcast
Yusuf Kaplan - Bir destan olarak Mehmet Âkif ve Türkiye'nin trajedisi ve umut ışığı

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 28, 2023 4:37


Mehmet Akif Ersoy'un hayat hikâyesi, bu ülkenin yaşadığı ya da bu ülkeye yaşatılan bütün savrulmaların ve travmaların, umutların ve korkuların, direnişlerin ve diriliş gayretlerinin hikâyesidir. Bizim trajedimizin sarkastik boyutlar kazanan umut dolu, her şeye rağmen umudunu yitirmeyen hüzünlü, acıklı bir hikâyesi... Mehmet Akif'in hikâyesi yok oluş mevsiminde destansı bir direnişin ve gelecek vadeden zorlu bir dirilişin hikâyesi... Üç kıtadan nefes alan, üç kıtada derin izler bırakan, dünyayı avucunun içine alarak haykıran, nefesi bütün kıtalardan iz taşıyan, ruh taşıyan bir medeniyet öncüsünün ve savaşçısının ölüm kalım hikâyesi. Nerede olursa olsun, bütün zorluklara göğüs germesini, bütün zorbalıklara direnmesini bilen bir inanmış ve adanmış adamın hikâyesi. Mehmet Akif, aşkın, tutkunun ve inancın şairidir. Zamanları ve mekânları aşan bir hakikat aşkının, kabına sığmaz bir hakikat tutkusunun ve bütün varlığa kol kanat geren, bütün varlığı duyan, koruyup kollayan, çağları aşan çağlaya çağlaya akan aziz, leziz büyük bir inanç ırmağının şairi. Akif, inanmış ve adanmış bir adamdı: İnancının ve adanmışlığının şiddeti ve derecesi o kadar yüksekti ki, bütün insanlığın yükünü omuzlarında hissediyordu. Elbette ki, emperyalistlerin işgal ederek tarumar ettikleri bütün İslâm beldelerindeki mazlum Müslümanların acılarını, çığlıklarını yürekten hissediyordu. Emperyalistler ruhsuzdu ve çok acımasızdı. Her yere tecavüz ediyorlar, her yeri işgal ediyorlar, her şeyi kirletiyorlardı. Dünya yangın yerine dönmüştü. Emperyalistler bütün kıtalara, bütün medeniyetlere diz çöktürmüşlerdi; Müslüman dünya, özellikle de Osmanlı coğrafyası direniyordu emperyalist tecavüze ve saldırıya hem de dört bir cephede Trablusgarp'tan Kafkaslar'a, Afrika'nın içlerinden Yemen'e, Kırım'a, Şam'a, Medine'ye ve Kudüs'e kadar... Mehmet Âkif yılmaz bir direniş cengaveri, yıkılmaz bir diriliş eri, yorulmaz bir varoluş neferiydi. Osmanlı emperyalistlere karşı dört bir cephede direnen tek medeniyetti. Dünyanın % 60'ından fazlasını kontrol eden İngilizler, Osmanlı'nın çocuklarının direnişleri karşısında şaşkına dönmüşlerdi. Direnişi kırmak ve mümkünse direnenleri yok etmek gerekiyordu. Bunun için her yolu denedi aşağılık İngilizler! Osmanlı'yı parçalayarak Osmanlı'da içerden bir etnik, mezheb, siyasî kaos çıkarmak için uzun soluklu hazırlıklar yaptılar. Mehmet Akif Ersoy, İslâm'ın diriltici ruhunu, medeniyetimizin kuşatıcı ufkunu iliklerine kadar yaşadı; onun için karış karış Osmanlı coğrafyasında, Balkan coğrafyasında, Anadolu coğrafyasında bu ruhu ve ufku hayata ve harekete geçirmek için dolaştı durdu hiç durmadan... Mehmet Akif, bu milletin direniş, diriliş ve varoluş destanını yazdı ölümsüz eseri İstiklâl Marşı ile. Akif, kendi direniş, diriliş ve varoluş destanını milletin destanına dönüştürmeyi başarmıştı. İstiklal Marşı, bu ülkenin direniş, diriliş ve varoluş destanıdır. Çilesi çekilerek ve bedeli ödenerek yazılmış benzersiz bir destandır o. Millî mücadelede bu ruhu ve ufku şaha kaldırdı. Ama sonra kurulması için büyük emek sarf ettiği yeni düzen, Akif'i kara listeye aldı, ona ülkesinde cehennem hayatı yaşattı!

Mevlana Takvimi
ARSLANIN DİŞİSİ DE ARSLANDIR - 26 ARALIK 2023 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Dec 26, 2023 2:35


Muavvez kızı Rubeyyi (r.anhâ)'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Biz kadınlar Nebî (s.a.v.) ile beraber gazâda bulunurduk, mücâhidlere su verir ve onlara hizmet ederdik. Yaralıları ve şehidleri Medine'ye naklederdik.” Şehidleri ikişer üçer bineklere yükledikten sonra müslüman kadınlar onları defnedilecekleri kabrin yanına kadar getirir bırakırlardı. İçlerinde Ümm-i Atıyye ve Nesîbe (r.a.e.) gibi kadınlar da o muhite ve o zamana göre cerrahî ve tedavi usulüne vâkıf olup yaralılara hizmet ederlerdi. Enes bin Mâlik (r.a.) der ki: “Uhud harbinde halk inhizâma (yenilgiye) uğrayıp dağıldığı bir zamanda ki Resûlullâh (s.a.v.)'in yanında yalnız on iki kişi sebat etmişti. Bu çok tehlikeli harb gününde gördüm ki Ebû Bekir (r.a.)'in kızı ve Resûlullâh (s.a.v.)'in ailesi Hz. Âişe (r.anhâ) ile anam Ümm-i Süleym (r.anhâ) asker arasında sür'atle arkalarında kırbalarla su taşıyorlar, yaralıların ağızlarına döküyorlar, kırbalar boşalınca son derece çeviklik ile geri dönüp tekrar acele ile su yetiştiriyorlardı.” Enes İbn-i Mâlik (r.a.)'den rivayete göre: “Ümm-i Süleym (r.anhâ), Huneyn hezîmeti sırasında yanında taşıdığı hançerini göstererek: “Ben bunu bugün için edinmiştim. Hele müşriklerden birisi bir kere yanıma yaklaşsın, bununla karnını deşerim” demiştir. Bir rivayete göre yine Ümm-i Süleym (r.anhâ) cihad meydanında en kahraman mücâhidlerden bile öne geçerdi. Huneyn gazasında saflar bozulup da hezimet baş gösterdiği sırada Ümm-i Süleym (r.anhâ) hançerini çekip sebat etmişti. Eli hançerli bu arslan bir kere Peygamber (s.a.v.)'e bakmış ve: “Ya Resûlullâh! Ben bozgunluk yapıp yanından dağılanları da muharib müşrikler gibi öldürmek isterim” demişti de Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz: “Ey Ümm-i Süleym! Allâh bize yetişti ve zafer ihsân etti” demişti. (Hz. Mahmûd Sâmî Ramâzanoğlu (k.s.), Ashab-ı Kirâm, s.168)

Hizmetten
Münafıklar Her Zaman Zelildir! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Nov 6, 2023 7:37


Zulme Uğrayıp Ezilirken Dahi Aziz ve Üstünsünüz!.. *Ayet-i kerimede ifade edildiği gibi; {وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَنْتُمُ الْأَعْلَوْنَ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ} “Gevşeklik göstermeyin, tasalanmayın; eğer iman ediyorsanız üstünsünüz.” (Âl-i Imrân, 3/139) Tasalanmayın, gevşekliğe kendinizi salmayın! Allah'a imanınız tamsa, üstün sayılırsınız. Ezilirken dahi, başına basılırken dahi, zulme uğrarken dahi, gadir yaşarken dahi, nefyedilirken dahi, istintaka tabi tutulurken dahi, mahkemeye gönderilirken dahi, tahkim emirleri verilirken dahi, olmadık şeylere muhatap olurken dahi, sen azizsin. Esas, senin başına basan Nemrutlar, Şeddadlar, Sezarlar, Napolyonlar, zelil olanlar onlardır. Zillet Allah karşısında zillettir. Allah karşısında O'na kul olma şeref ve itibarını koruyabiliyorsanız, O'na kulluk sayesinde değişik şeylere kulluktan sıyrılabiliyorsanız, zilletten sıyrılmış ve izzeti ihraz etmiş sayılırsınız. İzzet Allah'a aittir, Rasûlullah'a aittir ve O'na intisab etmiş mü'minlere aittir. İzzet Allah'ın, Rasûlünün ve Mü'minlerindir; Münafıklar Her Zaman Zelildir *Kur'an-ı Kerim, kendilerini aziz, mü'minleri zelil sayan münafıkları şöyle anlatır: {يَقُولُونَ لَئِنْ رَجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ} “Hem derler ki: ‘Medine'ye bir dönelim; göreceksiniz aziz olan, zelil olanı oradan dışarı atacaktır.' Oysa, izzet, Allah'ın, Rasûlünün ve mü'minlerindir. Ne var ki münafıklar bunu bilmezler.” (Münâfikûn, 63/8) *Mü'minler azizdir; çünkü değişik kulluklardan sıyrılmışlardır; makama kulluktan, imkâna kulluktan, güce kulluktan, rahata kulluktan, korkuya kulluktan, dünyada ebedi kalmak gibi tul-i emele kapılma duygusundan sıyrılmışlardır. Allah'a gerçek kulluk, bütün kulluklardan sıyrılmaya bağlıdır. Bu türlü kulluklardan sıyrılmayanlar “Ene Abdullah – Ben Allah'ın kuluyum!” dedikleri zaman bile hafizanallah başka bir yalan söylüyorlardır. *Cenâb-ı Allah sizi böyle bir izzetle aziz ve payidar kılmışsa bence alacağınız bir şey kalmamıştır. Allah'a intisaptan daha büyük paye, Hazreti Rasûl-ü Zişan'a intisaptan daha büyük bir mansıp yoktur. Varsın bu uğurda Cenâb-ı Allah sizi bir imtihandan başka bir imtihana, bir sürgünden başka bir sürgüne, Amerika'dan Çin'e, Çin'den Maçin'e.. nereye sürgün ederse etsin!.. Bu intisabı devam ettiriyorsanız, hep kazanma kuşağında yaşıyorsunuz demektir. Bu video 31/05/2015 tarihinde yayınlanan “Nifakın Güdümündeki Marazlı Kalbler” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

Hizmetten
Zulme Uğrayıp Ezilirken Dahi Aziz ve Üstünsünüz! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Nov 3, 2023 4:35


Zulme Uğrayıp Ezilirken Dahi Aziz ve Üstünsünüz!.. *Ayet-i kerimede ifade edildiği gibi; {وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَنْتُمُ الْأَعْلَوْنَ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ} “Gevşeklik göstermeyin, tasalanmayın; eğer iman ediyorsanız üstünsünüz.” (Âl-i Imrân, 3/139) Tasalanmayın, gevşekliğe kendinizi salmayın! Allah'a imanınız tamsa, üstün sayılırsınız. Ezilirken dahi, başına basılırken dahi, zulme uğrarken dahi, gadir yaşarken dahi, nefyedilirken dahi, istintaka tabi tutulurken dahi, mahkemeye gönderilirken dahi, tahkim emirleri verilirken dahi, olmadık şeylere muhatap olurken dahi, sen azizsin. Esas, senin başına basan Nemrutlar, Şeddadlar, Sezarlar, Napolyonlar, zelil olanlar onlardır. Zillet Allah karşısında zillettir. Allah karşısında O'na kul olma şeref ve itibarını koruyabiliyorsanız, O'na kulluk sayesinde değişik şeylere kulluktan sıyrılabiliyorsanız, zilletten sıyrılmış ve izzeti ihraz etmiş sayılırsınız. İzzet Allah'a aittir, Rasûlullah'a aittir ve O'na intisab etmiş mü'minlere aittir. İzzet Allah'ın, Rasûlünün ve Mü'minlerindir; Münafıklar Her Zaman Zelildir *Kur'an-ı Kerim, kendilerini aziz, mü'minleri zelil sayan münafıkları şöyle anlatır: {يَقُولُونَ لَئِنْ رَجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ} “Hem derler ki: ‘Medine'ye bir dönelim; göreceksiniz aziz olan, zelil olanı oradan dışarı atacaktır.' Oysa, izzet, Allah'ın, Rasûlünün ve mü'minlerindir. Ne var ki münafıklar bunu bilmezler.” (Münâfikûn, 63/8) *Mü'minler azizdir; çünkü değişik kulluklardan sıyrılmışlardır; makama kulluktan, imkâna kulluktan, güce kulluktan, rahata kulluktan, korkuya kulluktan, dünyada ebedi kalmak gibi tul-i emele kapılma duygusundan sıyrılmışlardır. Allah'a gerçek kulluk, bütün kulluklardan sıyrılmaya bağlıdır. Bu türlü kulluklardan sıyrılmayanlar “Ene Abdullah – Ben Allah'ın kuluyum!” dedikleri zaman bile hafizanallah başka bir yalan söylüyorlardır. *Cenâb-ı Allah sizi böyle bir izzetle aziz ve payidar kılmışsa bence alacağınız bir şey kalmamıştır. Allah'a intisaptan daha büyük paye, Hazreti Rasûl-ü Zişan'a intisaptan daha büyük bir mansıp yoktur. Varsın bu uğurda Cenâb-ı Allah sizi bir imtihandan başka bir imtihana, bir sürgünden başka bir sürgüne, Amerika'dan Çin'e, Çin'den Maçin'e.. nereye sürgün ederse etsin!.. Bu intisabı devam ettiriyorsanız, hep kazanma kuşağında yaşıyorsunuz demektir. Bu video 31/05/2015 tarihinde yayınlanan “Nifakın Güdümündeki Marazlı Kalbler” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

Hizmetten
Sen mi yoksa ümidin mi yüreksiz! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Sep 21, 2023 9:15


Ashab-ı Kirâm'ın İman ve Ümidi *Allah Rasûlü'nün hayat-ı seniyyeleri ümit tablolarıyla doludur. Mesela, Hendek Müdafaası. Mü'minler karşısında teker teker tutunamayacaklarını anlayan kavim ve kabileler, Hicret'in 5. senesinde bir araya gelip tek vücut olmaya ve bu defa bütün güçlerini bir merkezde toplayıp Medine'ye öyle hücum etmeye karar vermişlerdi. Rasûl-ü Ekrem (aleyhissalâtü vesselam) Efendimiz, durumdan haberdar olunca, ashabını toplamış, harp tekniği hakkında onlarla istişare etmiş, değişik teklifler arasında Hazreti Selman-ı Farisî'nin fikri Peygamber Efendimiz'in düşüncesine muvafık gelince düşmanın taarruz etmesinin muhtemel olduğu yerlere hendekler kazılmasına ve böylece müdafaa harbi yapılmasına karar verilmişti. *Rehber-i Ekmel Efendimiz, ashabıyla beraber hendek kazmaya başlamıştı. Bir aralık büyükçe bir kaya çıkmıştı karşılarına; Ashab-ı Kiram'dan güçlü kuvvetli insanlar bile o kayayı parçalayamamışlardı. Onlar, en küçük dertlerini dahi Allah Rasûlü'ne söylerlerdi; bu büyük kayayı da O'na haber verdiler. İnsanlığın İftihar Tablosu, manivelası elinde geldi ve onunla taşı parçalamaya başladı. O, manivelasını indirdikçe taştan kıvılcımlar fışkırıyor.. ve sanki aynı esnada Allah Rasûlü'nde de vahiy ve ilham kıvılcımları çakıyordu. Her vuruşta bir müjde veriyordu: “Bana şu anda Bizans'ın anahtarları verildi. İran'ın anahtarlarının bana verildiğini müşâhede ediyorum… Bana Yemen'in anahtarları verildi; şu anda bulunduğum yerden San'â'nın kapılarını görüyorum.” *Hazreti Sâdık u Masdûk Efendimiz, asla parçalanmaz gibi görülen büyük devletlerin fethini müjdelediği o esnada karşısındaki 24.000 kişilik tam donanımlı düşman ordusuna karşı sadece 3.000 Müslümanla müdafaa harbine hazırlanıyordu. Fakat dünyevi ölçüler açısından insanı dehşete düşürmesi beklenen o anki şartlar Peygamber Efendimiz'i tesiri altına alamadığı gibi, mü'minlerin de ancak imanlarını artırıyordu. İman ve ümit idi bu. Böyle bir atmosfer içerisinde, İnsanlığın İftihar Tablosu, dünyanın iki süper gücünün tarumar olacağı bişaretini veriyordu, Allah'ın bildirmesiyle. O yüksek imanıyla, o bütün insanlığa dağıtılsa herkesin Firdevs'e girmesine yetecek kadar mükemmel imanıyla bişaret veriyor ve sahabe-i kiram efendilerimiz de o iman ve ümitle şahlanıyorlardı. Sen mi yoksa ümidin mi yüreksiz!.. *Ümitle uzun yollar aşılır; ümitle kandan irinden deryalar geçilir ve ancak ümitle dirliğe ve düzene erilir. Ümit dünyasında mağlup olanlar, pratikte de yenilmiş sayılırlar. Kim bilir, belki de hasımlarınız sizi ye'se atıp ellerinizi kollarınızı bağlamak için uğraşıyorlardır. İnşaallah, siz Kur'an'ın ve evrensel insanî değerlerin elmas düsturlarına sarılarak, insanların gönüllerini fethetme mevzuunda sarsılmayan bir ümitle, hep ileriye doğru yürüyeceksiniz. Allah'ın izni ve inayetiyle, içteki hasetçileri aşacaksınız; dıştaki muhtemel tehlikelere ve badirelere de takılmadan yol alacaksınız. *Merhum M. Akif'in ifadeleriyle noktalayalım: “Ey dipdiri meyyit! ‘İki el bir baş içindir.' Davransana… Eller de senin, baş da senindir! Kurtulmaya azmin, niye bilmem ki süreksiz? Kendin mi senin, yoksa ümidin mi yüreksiz?” Bu video 23/08/2015 tarihinde yayınlanan “Hal ve Ümit” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

Mevlana Takvimi
MÜ'MİNLERİN ANNELERİNDEN HZ. ZEYNEP BİNTİ HUZEYME (R.ANHÂ) - 08 AĞUSTOS 2023 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Aug 8, 2023 2:56


Zeynep binti Huzeyme (r.anhâ) annemize “Ümmü'l-Mesâkin; yoksulların annesi” denirdi. Cahiliye devrinde bile böyle tanınırdı. O, Arabistanın en güçlü kabilelerinden olan Âmir İbni Sa'sa' kabilesine mensuptu. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz hicrî üçüncü yılda İslâm'ı anlatmak için Âmir İbni Sa'sa' kabilesine bir grup tebliğ eri göndermişti. Bunlar hâince pusuya düşürülüp kılıçtan geçirilince bu kabile ile müslümanların arası bozuldu. İki Cihan Güneşi (s.a.v.) Efendimiz, bu büyük ve güçlü kabile ile düşmanlığın devam etmesini istemedi ve aradaki ilişkilerin düzelmesine vesile olacak bir fırsat bekledi. Zeynep binti Huzeyme (r.anhâ) dul kalınca evlenme teklifinde bulundu. Bu teklifi kabul eden Hz. Zeynep (r.anhâ) Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ile nikahlanarak Mü'minlerin annesi olma şerefini elde etti. Hz. Zeynep (r.anhâ) 626 m. senede otuz yaşlarında iken âhirete göç etti. Cenâze namazını bizzat Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz kıldırdı. Bakî kabristanına defnedildi. MÜ'MİNLERİN ANNELERİNDEN HZ. MEYMÛNE (R.ANHÂ) Hz. Meymune (r.anhâ), Hz. Abbas'ın hanımı olan Ümm-i Fadl'ın kızkardeşi idi. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, hicretin yedinci senesi Hayber'in fethinden sonra, Zilkade ayında, umre niyeti ile yola çıktı. Cuhfe'de bulunduğu sırada Hz. Abbas (r.a.) ile buluşunca, Hz. Abbas (r.a.), “Ya Resulallah! Meymune binti Hâris dul kaldı. Onu kendine hanımlığa alsan olmaz mı” diye teklifte bulundu. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Mekke'de umreyi tamamladıktan sonra, Medine'ye dönerlerken Şerif mevkiine gelince, Hz. Meymune (r.anhâ) ile nikâhlandı. Hz. Meymune çok hayır yapar, ibadette bulunurdu. Dinî emir ve yasaklara da son derece dikkat ederdi. Hz. Aişe (r.anhâ) onun hakkında buyurmuştur ki: “Meymune bizim hepimizden fazla Allâhü Teâlâ'dan korkan ve sıla-i rahmi, yani yakın akrabaları gözeten bir hanım idi.” Hz. Meymune (r.anhâ) 671 senesinde Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ile nikahlandığı yerde vefât etti. (M. Yusuf Kandehlevî, Hayatu's-Sahabe, s.216-221)

Mevlana Takvimi
HİCRET-İ NEBEVÎ - 20 TEMMUZ 2023 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 20, 2023 2:48


Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Mekke-i Mükerreme'den Medîne-i Münevvere'ye hicreti seniyyeleri, İslâm Târihi'nin en büyük bir hadisesidir ki bu hâdiseyle başlayan tarihe hicrî takvim denir. Bir taraftan Evs ve Hazrec kabileleri fevc fevc imâna gelmekte idi ve bir taraftan Medîne-i Münevvere'ye hicret eden Ashâb-ı Kirâm (r.a.) peyderpey orada toplanmakta idi. Din-i İslâm, Medîne-i Münevvere'de kuvvet bulmaya başladı. Ebû Cehil'in rey'i üzerine Peygamberimiz (s.a.v.)'i öldürmeye karar verdiler. Allâhü Teâlâ, Cebrâil (a.s.) vasıtasıyla Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimize Ebû Bekir Sıddîk (r.a.) ile hicret etmesini buyurdu. Resûl-i Zîşân (s.a.v.), Ebû Bekir Sıddîk (r.a.) ile beraber Allâh (c.c.) Hazretlerinin emri irâdesiyle Mekke'den hicret buyurdu. Üç gece Cebel-i Sevr'de kaldıktan sonra her ikisi, kılavuz olarak ücretle tutulan Abdullah bin Ureykıt ile beraber 500 km.'lik yolları geçtiler ve düşmanların şiddetli takibine rağmen Medîne-i Münevvere civârına sekiz günde vardılar. Peygamberimiz (s.a.v.)'in Medine'ye girişini bir Yahudi: “Ey Ehl-i İslâm! Beklediğiniz Zât işte geliyor!” diye herkese müjde vermiştir. Nebi (s.a.v.) ve Hz. Ebubekir (r.a.) Nebi (s.a.v.)'in doğdukları gün olan Rebi'ul Evvel ayının 12'nci gününde Medîne-i Münevvere'ye vâsıl olmuşlardır. Hicret-i Peygamberî (s.a.v.), târihin seyrini değiştiren mühim bir hâdisedir. İslâm güneşinin Medîne-i Münevvere ufuklarında bütün meş'aleleriyle parlayarak, arzın her tarafını aydınlatmaya başlaması bu hicretten sonra başlar. Bu feyizli ve bereketli günün, her müslüman tarafından kutlanması ve müslüman kardeşler arasında tebrîkleşilmesi dinî bir borçtur. Bu hicretle doğan İslâm Devleti 30 yıl gibi çok kısa bir zamanda Endülüs'ten Çin'e kadar, cihânın en kıymetli mıntıkasında insanları; dîn ve vicdan hürriyetine, sulh-u sükûna kavuşturmuştur. (Hz. Mahmûd Sâmî Ramazânoğlu (k.s.), Hz. Ömer (r.a.), s.18-19)

Mevlana Takvimi
İLK MÜSLÜMANLARDAN HZ. ZÜBEYR (R.A.) - 10 TEMMUZ 2023 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 10, 2023 2:30


Hz. Zübeyr (r.a.) zeki ve özgüveni olan bir kişiliğe sahipti. Müslümanlık ortaya çıkınca süratle hak din İslâm'a yöneldi, tereddütsüz ve korkusuzca müslüman olduğunu ilan etti. O sıralarda 15 yaşlarında bir gençti. Hz. Zübeyr (r.a.) ilk müslüman olanların dördüncüsü veya beşincisi idi. Zübeyr (r.a.) müslüman olduktan sonra, İslâm davetine karşı çıkan ailesinin ileri gelenlerinin katı işkencelerine maruz kaldı. Rivâyet olunduğuna göre amcası onu bir hasıra sarmış, hasırın etrafından içeriye duman salmıştı. Hasırın içerisinde bulunan Zübeyr (r.a.) neredeyse boğulacaktı. O, bu işkenceyi çekerken kendisine: “Muhammed'in dinine küfret işkenceden kurtul” diyorlardı. O buna şöyle cevâp veriyordu: “İmândan sonra küfre dönüş yoktur! İnancım uğrunda göreceğim her işkence bana hafif gelir.” Amcası onun eski dinine dönmesinden ümidini kestiği için Zübeyr (r.a.)'i serbest bıraktı. Hz. Zübeyr (r.a.) önce Habeşistan'a, sonra Medine'ye hicret etti. Hz. Peygamberin hicret ettiği sıralarda Zübeyr (r.a.) Şam taraflarında ticaretle meşguldü. Rivâyet olunur ki, ticaretten dönerken hicret yolunda Hz. Peygamber (s.a.v.) ile karşılaşan Hz. Zübeyr (r.a.), Resûlullâh (s.a.v.)'e ve Hz. Ebû Bekir (r.a.)'e beyaz birer elbise giydirmişti. Hz. Zübeyr (r.a.) uzun ömürlü oldu. Hz. Ömer ve Hz. Osman (r.a.e.) dönemlerinde pek çok geniş fetihler ve Resûlullâh (s.a.v.) zamanında Arap yarımadasının genişlediğini gördü. Yönetici olmaktan kaçındı. Asla bir yönetim görevi kabul etmediği gibi, vergi ve haraç işleriyle ilgili bir memuriyet de almadı. Onun hayatı, Allâh (c.c.) yolunda savaş ile ticaret arasında geçmiştir. (Muhammed Mütevelli Şaravî, Cennetle Müjdelenen On Sahâbî, s.144-145)

Hizmetten
Mü'min, doğru karşısında geri adım atabilmelidir! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jul 4, 2023 6:03


İzafi bir sarsıntının her şeyi allak bullak ettiği, bir insan olması yönüyle kalb-i nebevînin inkisara uğrayabileceği, pek çok gönlün de rencide olduğu esnada Allah (celle celâluhu) çok yumuşak bir emirle meselenin yeniden meşveret edilmesini emretmişti: Habib-i Edibim! Sen zaten katı kalbli, hırçın ve haşin olamazsın, değilsin. Öyle olsaydın bu insanlar zaten Senin etrafında kümelenip savaş meydanına kadar gelmez, etrafında hiç toplanmaz ve dağılır giderlerdi. Ey Habib-i Edibim! Bir de onların içtihat hataları oldu. Dolayısıyla فَاعْفُ عَنْهُمْ Sen affet onları! وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ Ve onların affedilmeleri için Allah'tan mağfiret dile! *Kur'ân-ı Kerim'in, إِنَّمَا اسْتَزَلَّهُمُ الشَّيْطَانُ بِبَعْضِ مَا كَسَبُوا “Yaptıkları bazı şeylerden dolayı şeytan onların ayağını kaydırdı.” (Âl-i İmrân, 3/155) ifadelerinden de anlaşılacağı üzere, Efendimiz'in çevresindeki o seçkin sahabî topluluğu yaptıkları içtihatta hata etmişlerdi. Âyet-i kerimede, yapılan hata için “iktisap” değil de, “kesp” tabirinin kullanılması da, hatanın bir içtihat hatası olduğunu göstermektedir. Evet, okçular tepesindeki sahabe efendilerimiz, emre itaatteki inceliği kavrayamamışlardı ve neticede muvakkat bir hezimet yaşanmıştı. Fakat, her şeye rağmen Cenâb-ı Hak istişareyi emretmişti: وَشَاوِرْهُمْ فِي الْأَمْرِ Meseleyi bir kere daha meşveret masasına yatır, müzakereye arz et ve yapılması gerekeni etrafındaki insanlarla bir kere daha görüş!.. *Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), yaşanan bu muvakkat hezimeti zafere çevirmişti. Düşünün ki, Uhud'un hemen akabinde Ebû Süfyan, ordusunu toplamış ve Mekke'ye doğru yola koyulmuştu. Fakat bir ara müşrik ordusu içerisinde Müslümanları tamamen yok etmek için Medine'ye yeniden hücum fikri ortaya atılmıştı. Bu esnada Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ilahi emir gereği ashabıyla yine meşverette bulunmuş, onların gönüllerinin itminanla dolmasına vesile olmuş ve Uhud'a katılan ashabıyla müşrik ordusunu takibe koyulmuştu. Arkadan yara-bere içinde Müslümanların geldiğini gören Ebû Süfyan ise, “Geriye dönüp de yeniden başımıza iş açmayalım. Elde ettiğimiz bu zafer gibi bir şeyle gidip Mekkelileri sevindirelim.” diyerek tekrar Müslümanların karşısına çıkmaya cesaret edememişti de Mekke'nin yolunu tutmuştu. Mü'min kendisinin rağmına olsa da mutlaka hakka boyun eğmeli ve doğru karşısında geri adım atabilmelidir!.. *Görüleceği üzere, İnsanlığın İftihar Tablosu meşverete riayet ederek kendi düşüncesinden tabiri caizse geriye adım atıyor. Bize ne olmuş ki bir kısım doğrularımızdan geriye adım atmayalım?!. Bu, başka insanlara saygı göstermenin, onların da doğru düşünebileceğini ve o düşüncelerin de bir işe yarayabileceğini kabul etmenin ifadesidir. Bu video 22/11/2015 tarihinde yayınlanan “Hakkın Hatırı Âlîdir!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

Yeni Şafak Podcast
Hayrettin Karaman - Bayram ve mutluluğun paylaşımı

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 25, 2023 5:30


Hz. Peygamber (s.a.) Medine'ye hicret buyurunca burada yerleşmiş topluluğun yılda iki bayramları olduğunu öğrendi, sonra “Allah size (Müslümanlara) onlardan daha hayırlı iki bayram lütfetti” diyerek Ramazan ve Kurban bayramlarını ilan etti. Böylece mezkûr iki bayram, Müslümanların şiarları; sancak, bayrak, ezan, cuma gibi belirleyici, tanıtıcı alametleri arasına girdi. Diğer sembollerin, şiarların içine nasıl güzellikler, iyilikler yerleştirilmiş ise bayramlarımızın da içine böyle güzel davranışlar, ibadetler, yardımlaşmalar, sıla-i rahimler yerleştirilmiş, böylece bayramlara dini, sosyal, ekonomik, ahlâkî fonksiyonlar yüklenmiştir. Aşkın boyutundan günlük hayatımıza ve maddi menfaatimize kadar uzanan bayram bereketi karşısında bizim tavrımız ne oluyor, geçmişlerimiz ne yaparlardı, biz ne yapıyoruz? Bayramı, yukarıda özetlenen maddi ve manevi mahiyeti, bereketi, rahmeti içinde idrak eden, böyle algılayan ecdadımız, günlerce evvelinden bayram hazırlığına girişirlerdi. Herkes kendi imkânına göre gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra bayram gününü bekler, ilk günün gecesinden itibaren bayramın rahmet ve neş'esine girerdi. O rahmet kanatları ile günlük, adi, bencil hayatından ayrılarak yükselir, Tek Bir Allah'ın Son Peygamberi'nin tek bir bütün olan ümmetinin katına ulaşır, damlanın deryasına kavuşması gibi bir vuslat neş'esi yaşardı. Çocuk, genç, yaşlı, hasta, sağlıklı, fakir, zengin herkes bu neş'eden bir nasip alırdı. Çocukluk ve ilk gençliğimizde böyle idrak edilen, böyle yaşanan bayramlar son yıllarda değişti; şüphesiz bayramlar değil, çağdaşlaşan Müslümanlar değişti. Bizde çağdaşlaşma Batı örneğinde gerçekleştiği için maddi ve ferdî fayda ön plana çıktı, diğeri ve başkasıyla ilişkiler soğudu, faydacılık, hazcılık ve özgürlük sevdası insanımızı yalnızlaştırdı, yabancılaştırdı. Bu değişimden her şeyimiz gibi bayramlarımız da etkilendi. Şimdilerde bayram hazırlığı “bir kaçış” hazırlığı oldu; çaresizler ve imkânsızlar dışında herkes bayram günlerini, yakınlarından uzak bir köşede geçirmenin yol ve çarelerini arar, bulur hale geldi. Ne ziyafet, ne ziyaret, ne sıla-i rahim, ne yardımlaşma, hatta ne de ibadet... Bunlar olmayınca da bayram olamayacağı için bayramlarımız gitti, onların yerine tatiller geldi. Biz ezanımız, cumamız, bayramımız, selamımız, kelime-i tevhid, hamd ve şükürlerimizle Müslümanız. Bunlar hayatımızdan gittikçe kabuğumuz değişir, kabuğumuz değiştikçe içimiz de değişerek başkalaşırız. Başkaları terkediyor, değiştiriyor, uzaklaşıyor diye aynısını yapmak şuurlu Müslümanlara yakışmaz; onlar iman ve ibadetleri kadar şiarları konusunda da hassas olmak durumundadırlar. Gelin selamlaşalım, ziyaretleşelim, engelimiz yoksa cemaate devam edelim, besmeleyi, kelime-i tevhid, hamd ve şükrü dilimizden düşürmeyelim, bayramlarda eş, dost, tanıdık ve bildiklerle olalım; bayramlaşalım, sevgi, rahmet ve nimeti paylaşalım; evet bunları yapalım ki Müslümanlığımız zayi olmasın, bize yüklenen emaneti bizden sonraki nesillere olduğu gibi teslim edebilelim.

Mevlana Takvimi
ALLÂH RESULÜ (S.A.V.)'İN ŞAİRİ KA'B B. MÂLİK (R.A.) - 22 ARALIK 2022 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Dec 22, 2022 2:13


El-Begavî (r.âleyh), İsmail b. Ka'b b. Malik (r.âleyh)'ten şöyle rivâyet etmiştir: “Ka'b b. Malik (r.a.)'in künyesi cahiliye döneminde Ebû Beşir idi. Peygamber (s.a.v.) onu: “Ebû Abdullah” diye künyeledi. Hicretten önce Medine'de İslâmiyet'i kabul etti. 622 yılı hac mevsiminde Resûlullâh (s.a.v.)'i Medine'ye davet etmek üzere Mekke'ye giden Ensar (r.a.e.) heyetinde bulundu. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) onun şair olduğunu öğrenince memnuniyetini belirtti. Akabe Biatı'na katılmıştır. Bedir Savaşı'na katılamamış, Uhud ve daha sonraki savaşlara katılmıştır. Tebük Gazvesinden geri kalmıştır. Bu savaşla ilgili olarak tevbesi kabul edilen üç kişiden biridir. Bu sebeple hakkında âyet-i kerime nazil olmuştur. Peygamber (s.a.v.)'den ve Useyd b. Hudayr (r.a.)'den rivayette bulunmuştur. İbn Sirin (r.âleyh) dedi ki: “Ka'b b. Malik (r.a.), Devs kabilesinin İslâm'a girmesine sebep olan iki beyit söylemiştir” Buhari (r.âleyh), Ka'b b. Malik (r.a.)'in vefât tarihini zikretmeksizin Osman (r.a.)'e mersiyesini zikretmiştir. Hassan b. Sabit, Ka'b b. Malik ve Nu'man b. Beşir (r.a.e.) Ali (r.a.)'ın yanına girdiler ve Osman (r.a.) hakkında münazara ettiler. Ka'b b. Malik (r.a.), Osman (r.a.)'e mersiye okudu. Sonra onun yanından çıktılar ve Muaviye (r.a.)'in yanına gittiler. O da onlara ikrâmda bulundu. El-Begavi (r.âleyh) dedi ki: “Bana onun Muaviye (r.a.) zamanında Şam'da vefât ettiği bilgisi ulaştı.” (İbn Hacer el-Askalânî, el-İsabe (Seçkin Sahabeler), s.337-344)

Yeni Şafak Podcast
Mehmet Metiner - Büyük cihada dönüyoruz...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 2, 2022 5:44


Sokaklarda vuruştuğumuz o 80 öncesi yıllarda, fikirlerimizin az sloganlarımızın çok olduğu o kanımızın deli gibi aktığı yıllarda bir Peygamber hadisine anlam veremezdim. Çetin bir savaş sonrasında Medine'ye dönüş yolunda yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) arkadaşlarına şöyle diyordu: “Küçük cihattan büyük cihada dönüyoruz.” Küçük cihat dediği, cenk meydanındaki o kanlı vuruşmaydı. Kiminin şehit, kiminin gazi olduğu o kutsal savaşımdı. Peygamber işte ona küçük cihat diyordu. Benim anlamakta zorlandığım da tam buydu. Nasıl olurdu da sonu ölümle neticelenebilecek bir kutsal savaş, küçük cihat diye tanımlanırdı? Benim gibi dünyayı cenk meydanlarında vuruşarak küffarı devirdikten sonra ancak yeryüzüne İslam'ın hakim kılınabileceğine, yani cihadın en büyüğünün bu olduğuna inanan bir nesil için eminim ki bu Peygamber sözü ilk anda pek derin bir anlam ifade etmemiştir. Bir sözün anlaşılabilmesi için sadece anlama kapasitesinin değil, aynı zamanda sunanmışlıkların da gerekli olduğunu ilerleyen yaşlarımızda öğrenecektik elbet. « « « Büyüdük. Sınanarak büyüdük. Nefsimiz büyüdü. Nefsimizle büyüdük. Nefsimizle büyüdükçe kendimizi büyük, hatta en büyük sandık. Sınanmışlıklarla büyüdükçe öğrendik ki büyük cihat meğer her babayiğidin harcı değilmiş. Bu mübarek sözün anlamını öğrendiğimizde sınanmışlıkların bizde açtığı manevi yaralar da büyümüştü elbet. « « « Peygamberimizin büyük cihat dediği neydi peki? Nefisle mücadeleydi. Nefisle, yani kişisel ve dünyevi arzu ve isteklerle... Kuşkusuz her kişisel istek veya her dünyevi arzu düşman değildi. Nefsin bizatihi kendisi düşman değildi. Lakin nefsin azmanlaşması, toplumsal fesada ve son kertede fitneye yol açıyordu. Uzun boylu açıklamaların yeri burası değil elbet. Ama nefsimizle beraber büyüdükçe gördük ki kıskançlıklarla başlayıp kişisel güç ve iktidar devşirme oyunlarına varan hırslarımızla kendimizden başka bir şeye dönüşüyoruz. Suretimiz belki değişmiyor ama siretimiz başkalaşıyor. Dilimiz belki değişmiyor ama kalbimiz başka türlü atıyor. Hırslarımız akıllarımıza galebe çaldıkça yüreğimiz göçüp gidiyor. Nefsimiz büyüdükçe böbürlenmelerimiz artıyor. Kendimizi büyük gördükçe başkalarını küçük görmelerimiz çoğalıyor. Büyümek için başkalarını küçültmek gerektiğine inandıkça, belki büyüme imkanına kavuşuyoruz ama ruhen ve kalben küçülüyoruz, alçalıyoruz. Bilerek veya bilmeyerek fitnenin taşıyıcı aktörlerine dönüşüyoruz. Her şeyi sadece kendisi için isteyen ve her makama sadece kendisini layık gören mütekebbirlere dönüşüyoruz. Kendi nefsimiz için istediğimizi kardeşimiz için isteyen o hasbilikten uzaklaştıkça, önümüzde engel olarak gördüğümüz kardeşlerimizi türlü hesaplarla kıymaya çalışan canavarlara dönüşüyoruz. Bir makam ve iktidar uğruna kardeş katlini gerekli gören bir anlayış iklimine savruluyoruz. Birbirimizin ölü bedenlerine basarak yukarılara tırmanma, yani baş olma sevdasına kapılıyoruz. Birbirimizi yücelterek büyümek varken birbirimizi küçülterek büyümek yolunu seçtiğimizde, aslında kendimizle birlikte her şeyi, bizi biz yapan tüm değerlerimizi de yok ettiğimizin ayırdına varamıyoruz. Gıybetin, kardeşimizin ölü eti yemek anlamına geldiğini biliyoruz bilmesine de, nefsimiz baskın çıkıyor bize. Keşke sadece gıybetle yetinenlerden olsak diyorum. Gıybet yetmiyor gayrı bize, daha ötesine savruluyoruz, savruldukça da kendimiz olmaktan çıkıyoruz.

Hizmetten
“Kızım, Medine fakirlerinin hakkını size veremem" | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Nov 25, 2022 11:56


Bu video 25/05/2016 tarihinde yayınlanan “KİMİN PEŞİNDESİN?!.” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Hazreti Osman efendimiz ve emsali gibi… Hazreti Osman (radıyallahu anh) önce Mekke'nin, daha sonra da Medine'nin en zenginlerinden biriydi. Zengindi ama aynı zamanda Mute Hareketi'ne hazırlanılırken bir defada beş yüz deveyi yüküyle beraber İslam'a bağışlayan bir insandı. Diğer taraftan, öyle bir mahviyet ve tevazu içindeydi ki, halife olduğu dönemde Mescid-i Nebevî'de kumdan bir döşek ve yastık yaparak öyle yatıyordu. Şehit edildiği esnada baraka gibi çok basit bir hanede bulunuyordu. *Hulefa-i Râşidîn efendilerimiz kendileri beklentisiz ve zahidâne yaşadıkları gibi ailevî çıkar ve menfaat düşüncesinden de hep uzak kaldılar. Hazreti Ebu Bekir'in çocukları vardı; Muhammed ve Abdurrahman, oğullarından en çok bilinenler. Onlara birer kulübecik bıraktığına dair bir şey bilmiyorum. Ve meydan okuyorum: İşte siyer ve megazi kitapları, işte siz!.. İsterseniz gözünüzün içine bakan o ilahiyatçı hocalarınızı da alın, karıştırın; şayet onlar bir tek daire çocuklarına bıraktılarsa, gelin hepiniz birden yüzüme tükürün!.. *Hazreti Ali efendimizin, Hazreti Hasan efendimize bir kulübe bıraktığına dair bir şey gösteremezsiniz; Hazreti Hüseyin efendimize kulübe gibi bir ev bıraktığına dair bir şey gösteremezsiniz. Ganimetler geliyordu ama tamamı halkın ihtiyaçları için kullanılıyordu. Hazreti Fatıma validemiz, anamız, bütün evliyanın anası, kuyudan su çekmek suretiyle elleri nasır bağlamıştı. Hazreti Ali efendimizin omuzları da kova taşımaktan yağırlaşmıştı. Medar-ı maişetlerini öyle temin ediyorlardı. “Kızım, Medine fakirlerinin hakkını size veremem. Allah'tan kork ve Allah'a karşı vazifende kusur etme!..” *Hazreti Fatıma, bütün ev işlerini bizzat kendisi yapardı. Zaten, bütünü bir tek odadan ibaret olan bir hücrecikte kalıyorlardı. O hücrecikte, Fatıma ocağı yakar ve yemek pişirmeye çalışırdı. Çok kere, ateşi alevlendirmek için eğilip üflerken, ateşten çıkan kıvılcımlar benek benek elbisesini yakardı. Onun için elbisesi delik-deşik olmuştu. Yaptığı sadece bu değildi. Ekmek yapmak, evin ihtiyacı olan suyu taşımak da onun yüklendiği işlerdendi. Değirmen taşını çevire çevire eli nasır bağlamış, su taşıya taşıya da, Erzurumluların tabiriyle, sırtı “yağır” olmuştu. *Bu arada bir harp dönüşü Medine'ye esirler getirilmişti. Allah Rasûlü bu esirleri, müracaat eden Medine halkına dağıtıyordu. Hazreti Fatıma da, ev işlerinde kendisine yardımcı olabilecek bir hâdim (hizmetçi) istemek için babasına gitmiş, (bir rivayette) Efendimiz'in yanında oturanlardan hicap ederek hiçbir şey söyleyemeden evine dönmüştü. İnce kızının bir maksatla geldiğini anlayan Nebiler Nebisi oradaki maslahat hâsıl olduktan sonra kalkıp onun evine gitmişti. *Hazreti Fatıma anamız der ki: “Yatağa uzanmıştık ki, Allah Rasûlü çıkageldi. Ben ve Ali yataktan doğrulmak istediysek de O buna mâni oldu ve aramıza oturdu. Öyle ki sadrıma temas eden ayağındaki serinliği hissediyordum. Arzumuzu sordu. Ben durumu anlatmaktan hicap edince, Ali dedi ki “Ya Rasûlallah, değirmen taşı çeke çeke kızınızın elleri nasır bağladı, su taşıya taşıya omuzu yağır oldu, ev süpüre süpüre toz toprak içinde kaldı. Lütfederseniz yeni gelen esirlerden bir hizmetçi istiyoruz.”

Kur'an Mealleri
62. Cumca suresi KHMK Hasan Basri Çantay meali Kur'an

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Sep 25, 2022 3:48


Cum'a Suresi (Arapça: سورة الجمعة‎), lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerdendir. Ancak Mufassal sureler içinde de “Tival” surelerden sayılmakla birlikte, Allah'ı tesbih (سَبَّحَ لِلَّـهِ) ifadesiyle başlayan ve “Müsebbihât” diye bilinen yedi surenin beşincisidir. Bu surede Cuma namazı ve Cuma namazından sonraki amellerin adabı konu edildiğinden (9 ve 11. ayetler) Cuma Suresi olarak adlandırılmıştır.Bu sureye "Cumua" (mim harfi ötreli) ve Farsçada “Cum'a” Suresi denmektedir. Arapçada ise, mim harfinin cezimli (sukün) olması durumunda "Cuma namazının kılındığı haftanın son günü" anlamına gelmektedir. Bu surede Cuma namazı ve Cuma namazından sonraki amellerinin adabı konu edildiğinden (9 ve 11. ayetler) mim harfi ötreli olarak (Cumua) zikredilmiştir. 11 ayetten oluştuğu noktasında hiçbir görüş ayrılığı olmayan bu sure, 177 kelime ve 768 harften ibarettir. Medeni olan bu sure Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 62. ve iniş sırasına göre ise, Kur'an'ın 110. suredir. Cuma Suresi lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerdendir. Ancak Mufassal sureler içinde de “Tival” surelerden sayılmakla birlikte 28. cüzün hizblerinden bir kısmını teşkil etmektedir. Evrensel ve genel duaya işaret eden ve Allah'ı tesbih (سَبَّحَ لِلَّـهِ) ifadesiyle başlayan ve “Müsebbihât” diye bilinen yedi surenin beşincisidir. Cuma Suresi'ni okumanın fazileti hakkında, rivayetlerde şöyle denilmiştir: Allah-u Teâlâ, Cuma Suresi'ni okuyan herkese, Cuma namazına gelen ve gelmeyenlerin sayısınca 10 iyilik mükâfat verecektir. [12] Yada, Cuma Suresi'ni her Cuma akşamı okuyan kimse için, her iki Cuma arasında işlemiş olduğu günahlarının fidye ve keffaresi olacaktır. [13] Yine aynı şekilde Cuma günü sabah, öğlen ve ikindi namazlarında Münafikun Suresi ve Cuma Suresi'ni okumanın müstahap olduğu belirtilmiştir. [14] Yine aynı şekilde Cuma Suresi'nin okumanın fazileti hakkında, insanı korkudan ve şeytanın vesvesesinden koruyacağını nakledilmiştir. [15] Sanat Eserleri Cuma Suresi ve bazı ayet-i kerimeleri, İslami yapıtlara kitabe, yazıt, fayans ve çinilere işlenmiştir. İmam Rıza'nın (a.s) türbesinde Cuma Suresi, Ali Rıza Abbasi tarafından Sülüs hattıyla yazılmıştır. [16] Yine aynı şekilde Cuma Suresi Hz. Masume'nin (s.a) türbesinde 2. Şah Abbas revakındaki kubbeye kitabet edilmiştir. [17] Aynı şekilde Cemkeran Mescidi'nin fayans ve çinilerine işlenmiştir. [18] İshak b. Musa'nın türbesinde Feyz-i Kummi, Gencine-i Asar-i Kum, s 138. Bug'eyi Peygamberiye'de [19] dahi göze çarpmaktadır .Cuma namazı ve Cuma namazının farz oluşu hükmü bu surede belirtilmiş ve Cuma namazının ilk rekâtında bu surenin okunması müstehap olduğundan dolayı tavsiye edilmiştir. Cuma Suresi Allah'ı tesbihle, Allah'ı izzet ve hikmet sıfatıyla niteleyerek başlamakta, iş ve ticareti Cuma namazına tercih edenleri kınamayla, Allah'ın sevap ve ecrinin iş ve ticaretten daha iyi ve değerli olduğunu, rızık verenlerin en hayırlısının Allah-u Teâla olduğunu vurgulayarak son bulmaktadır.[1] İniş Sebebi: Ticaret Kervanı ve Namaz Kılanlar Cabir b. Abdullah Ensari'den şöyle bir rivayet nakledilmiştir: Allah Resulü (s.a.a) ile Cuma namazı kılıyorduk. O esnada ticaret kervanı geldi ve halk (Namaz kılanlar) kervana doğru perakende oldular. Sadece 12 kişi kaldı ve ben de onlardan birisiydim. Daha sonra şu ayet-i kerime nazil oldu (وَ إِذا رَأَوْا تِجارَةً أَوْ لَهْواً...:) Ve onlar, bir alış-veriş yahut eğlence görünce ona gidip dağıldılar ve seni ayakta bıraktılar; (Ayet/11). [2] Başka bir rivayetteyse şöyle nakledilmiştir: Medine'de açlık baş almış gidiyordu ve yiyecekler pahalanmıştı. Dehiye b. Halife'nin ticaret kafilesi Medine'ye girince, namaz kılan Müslümanlar onun kafilesine doğru koşuştu ve çok az sayıda kişi kaldı. Bu ayet-i kerime nazil olduktan sonra, Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: Eğer tüm Müslümanlar gitseydi, ateş onları sarıverirdi. [3] Nakledildiğine göre Peygamber Efendimizin (s.a.a) yanında sadece İmam Ali (a.s), Hz. Fatıma (s.a), İmam Hasan (a.s), İmam Hüseyin (a.s), Selman Farisî

Hizmetten
Seve seve, öbür tarafa yürüdü... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Sep 23, 2022 7:55


Bu video 30/10/2016 tarihinde yayınlanan " VUSLAT İŞTİYÂKI VE TEMİZ KALBLERİN NİYAZI" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... “Yâ Rasûlallah, artık Sana görünebilir miyim?!.” Allah Rasûlü, “Bana sık görünme; amcam Hamza'yı hatırlarım, içimde -elimde olmayarak- sana karşı bir rahatsızlık hâsıl olur!” demiş ona. Bir insan… Allah Rasûlü'nün inceliği açısından bunu düşüneceksiniz.. Hamza'nın fedakârlığı açısından düşüneceksiniz. Amca olması açısından düşüneceksiniz. Çocukluklarını beraber yaşamaları açısından düşüneceksiniz. Amcanın, yeğeninin dinine girmesinin çok zor olmasına rağmen, seve seve o dine girmesi açısından düşüneceksiniz. Bedir'in âbide şahsiyeti olması açısından düşüneceksiniz. Seve seve yurdunu-yuvasını terk edip Medine'ye hicreti açısından düşüneceksiniz. Ve Uhud'da şehâdeti açısından düşüneceksiniz. Allah Rasûlü, bütün bu mülahazalar ve daha niceleri zaviyesinden, “Bana sık görünme; amcam Hamza'yı hatırlarım…” (radıyallahu anhu elfe merrâtin) diyor. Ne kadar seviyorum bilemezsiniz onu, ne kadar, ne kadar… Ama bilmem, köpeğin sevmesi onun nezdinde bir kıymet ifade eder mi? Ashâb-ı Bedir'i okurken, her adı geldiğinde, “Sana kurban olayım!” geçiyor içimden, “Sana kurban olayım!” İşte Allah Râsulü de o mülahazalar ile, “Böyle çok sık görünme, hatırlarım, elimde olmayarak!..” diyor. Siyer ve menkıbe kitaplarında deniyor ki: O da bir fırsat yakalıyor, Hazreti Ebu Bekir döneminde. Yemâme şeytanı Müseylemetü'l-kezzâb, ilk fitne çıkaran insanlardan. Kitabü'l-fiten'de bahsedilen fitneleri, o dönem açısından, o dönem zaviyesinden, o döneme ait hususiyetleriyle, renkleriyle, desenleriyle temsil eden gaddâr u hattâr. “Kezzâb!” denmiş ona. Evet, Hazreti Vahşî tam bir fırsatını kolluyor. Kezzâb'ın saklanmak isteyip sığındığı bir yerde kendisini müdafaa ettiğini görüyor. Mızrağını -ki Hazreti Hamza'nın bağrına sapladığı mızrak diyorlar- Müseyleme'nin bağrına saplıyor. Sonra hemen orada yere kapanıyor. O zaman artık Efendimiz yeryüzünde yok. -Canım çıksın.- “Yâ Rasûlallah, artık görünebilir miyim Sana!” diyor. Hayatı böyle yaşama, böyle derin yaşama… Tûl-i emel ve tevehhüm-i ebediyyet, nice Harun görünümlüleri Kârun'laştırmıştır.

Yeni Şafak Podcast
HASAN ÖZTÜRK - Peygamber şehri Medine'ye veda ederken

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 14, 2022 5:49


MEDİNE Mekke şehirlerin anası, Medine Peygamber şehri. Mescidi Nebevi'de Efendimiz Hazreti Muhammed'in (as) başucunda Hicaz yazılarının sonuncusunu yazıyorum. Nasipse, siz bu satırları okuduğunuz anlarda memlekete varmış olacağız. ««« Mekke ile Medine arası bugünkü vasıtalarla bile 5-6 saat. Bu yolu 1400 yıl önce yanındaki en sadık dostu ile (Hazreti Ebubekir) yürüyen Peygamberimiz Yesrib'e ulaştığında, Ensar onu “Ayın on dördü doğdu üzerimize” diyerek karşılamıştı. O karşılamanın ardından Yesrib, Medine (şehir) oldu. Ve İslam medeniyeti bu şehirde Mescid-i Nebevi'nin etrafında yeşerdi.

bu ve ay medine peygamber mekke ehri medine'ye
Yeni Şafak Podcast
Ömer Lekesiz - Haccın metafiziği

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 4, 2022 5:02


H.1443/M.2022 yılının haccı için Müslümanlar Medine'ye ve Mekke'ye yöneldiler. Önümüzdeki perşembe günü ise Kabe'de toplanıp Arafat, Müzdelife ve Mina hattında hacca mahsus ibadetleri de ifa ederek hacı olma şerefine erişecekler. Zikrettiğim mekânlardan uzakta evde oturuyorken hac yazısı yazmanın, oraları tekrar görme süresinin uzamasıyla katlanarak artan bir özlemi dile getirmekten, ilgili anıları harekete geçirmekten ibaret olacağını bildiğim gibi, bu iki esasa tabi olarak yazmanın aslında kendini yazmaktan ibaret olacağının da farkındayım. Bu nedenle “Ben” demekten korunmak ve beni anlatmaktan kaçınabilmek maksadıyla, şimdi hac ibadeti için mübarek beldede bulunan kardeşlerimden Hacı İbrahim Canatan; gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Likoğlu; Albayrak

Mevlana Takvimi
MÜSLÜMAN OLAN 13. SAHABE: OSMAN B. MAZ'UN (R.A.) - 12 HAZİRAN 2022 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jun 12, 2022 3:03


Kureyş kabilesinin Benî Cumah koluna mensuptur. Hz. Ebû Bekir (r.a.) vasıtasıyla on üçüncü kişi olarak İslâmiyet'i kabul etti. Yine ilk müslümanlardan olan oğlu Sâib ve kardeşleri Kudâme, Abdullah ve Sâib (r.a.e.) ile beraber Birinci Habeşistan Hicreti'ne katıldı. Mekkeliler'in İslâm'ı kabul ettiğini duyunca yakınlarıyla birlikte Mekke'ye döndü. Haberin asılsız olduğunun anlaşılması üzerine Velîd b. Mugīre'nin himayesine girmek zorunda kaldı. Müşriklerin Hz. Peygamber (s.a.v.) ile Ashâbı (r.a.e.)'e işkence yaptığını gören Osman (r.a.), Velîd b. Mugīre'nin himayesini terkedip Allâh (c.c.)'un himayesine girdiğini açıkladı. Daha sonra da kardeşleriyle birlikte Medine'ye hicret etti. Sahihayn'de, Sad b. Ebi Vakkas (r.a.)'den şöyle rivayet edilmiştir: Peygamber (s.a.v.), Osman b. Maz'un'un bekar yaşama isteğini reddetmiştir. “Şayet izin verseydi elbette kendimizi hadım ederdik” demiştir. İbn Şahin (r.âleyh) şöyle rivâyet ediyor: “Dedim ki: Ey Allâh'ın Resûlü (s.a.v.)! Bana savaşlarda bekar kalmak zorluk veriyor. Hadım olmam için bana izin ver. Kendimi hadım edeyim mi?” Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Hayır! Lâkin ey İbn Maz'un, sana oruç tutmanı tavsiye ederim.” Bedir Gazvesi'ne de oğlu ve iki kardeşiyle beraber katıldı. Osman b. Maz‘ûn (r.a.) bu savaşın ardından vefat etti ve Medine'de ilk vefat eden muhacir oldu. Hz. Peygamber (s.a.v.) onun ölümüne üzülüp ağladı ve naaşını öptü. (Ebû Dâvûd), “Bu bizim âhirete ilk gidenimizdir” diyerek onu Bakī‘ mevkiine defnetti, daha sonra burası kabristan haline getirildi. Osman (r.a.)'ın defninden sonra Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in bir sahâbîden büyükçe bir taş getirmesini istediği, sahâbî taşı kaldıramayınca Resûlullâh (s.a.v.)'in onu alıp kabrin başucuna koyduğu ve “Böylece kardeşimin kabrini bulur, tanır ve ailemden ölenleri de artık buraya gömerim” dediği belirtilmektedir. (İbn Mâce) (İbn Hacer el-Askalânî, el-İsabe (Seçkin Sahabeler), s.385-386)

Yeni Şafak Podcast
Hasan Öztürk - Kemal Kılıçdaroğlu bir kez daha Türkiye'nin “anlamı”nı ifsada kalkıştı

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later May 27, 2022 4:50


Türkiye'nin “anlamı” yurt dışında anlaşılır. Bir ülkeye, her hangi bir ülkeye gidin. Türkiye ile ilgili neler söylendiğinde bakın. Türkiye'yi “anlamak” için size yeterli olacaktır. Sadece Türkiye'nin dostları ya da Türkiye'yi seven milletler için geçerli değil bu sözüm. Türkiye'ye açıktan düşmanlık yapan ülkelere gittiğinizde de onların sözlerinden Türkiye'nin “anlamı”nı kavrayabilirsiniz. MEDİNE ÇARŞILARINDA TÜRKİYE'NİN ANLAMINI GÖRMEK Bu girizgahı şu anda bulunduğum Medine'de, Peygamberimiz Hazreti Muhammet Mustafa'nın (as) yanı başından yapıyorum. Az önce, 2.5 yıldır pandemi nedeniyle kapalı olan ve şu günlerde yeni yeni açılmaya başlayan Medine çarşılarını dolaşıp da geldim. En son 2018'de geldiğim Medine'nin çarşıları olağan üstü kalabalıktı, dükkanlar müşterilerle dolup taşmıştı. Ve fiyatlar bugünkünden çok daha makbuldü. Bugün o dükkanların çoğu kapalı. Epeycesi boşaltılmış. Yani ki pandemi süreci Suudi Arabistan'ın “din turizmini” olağan üstü etkilemiş. Konumuz bu da değil. ««« Konumuz, burada kiminle karşılaşsak, kiminle konuşsak söz Türkiye'ye geliyor ve Türkiye için olağan üstü güzel sözler söyleniyor. Esnaflar pandeminin etkilerinden kurtulmaya çalışırken bir yandan da bize Türkiye ve Türklerin Hicaz'a daha fazla gelmesi talebini iletiyorlar. Türkiye ile Suudiarabistan arasında son dönemde kurulan yeni ilişki ve pandeminin neredeyse sona ermesi, beklentileri epeyce yükseltiyor. Burada insanlar Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ismini iştiyakla anıyor. Türkiye ile ilgili mutlaka olumlu kanaat sahibi olanların sayısı hayli fazla. Ülkeler arasında yaşanan siyasi kriz vatandaşın çok gündemine girmemiş. Ama ekonomik amandaki “rezev” etkili olmuş. Türkiye ile iş yapan ticaret adamları bu dönemde önemli kayıplar yaşamış. ««« Sadece Medine esnafı değil elbette... Şu anda umre ziyareti yapan dünyanın türlü coğrafyalarından kutsal topraklara gelen Müslümanların gözü kulağı Türkiye'de. Karşılaştığınızda bir vesile ile mutlaka iletişim kuruyorlar. Ve mutlaka Türkiye ile ilgimi olumlu ifadeler kullanıyorlar. ««« Medine'den, Suudiarabistan'dan Türkiye'ye bakınca... Ya da Medine'ye gelmiş dünyanın türlü coğrafyalarından buralara gelmiş Müslümanların gözünden Türkiye'ye bakınca... Açıkçası, gıpta edilen, örnek alınan, İslam dünyasının içinden geçtiği buhranlı süreci bitirecek bir Ülke ve liderliği görülüyor. Gözleri kulakları Türkiye'de.

Kur'an Mealleri
59. HAŞR SURESİ, Hasan Basri Çantay, KHMK Kur'an sesli meali.

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later May 10, 2022 9:23


Haşr Suresi (Arapça: سورة الحشر‎; Al-Hashr) "Allah'ı tesbih" (سَبَّحَ لله‌) ifadesiyle başlayan ve “Müsebbihât” diye bilinen yedi sureden biridir. [1] Bu surenin son üç ayeti Allah'ın Cemal ve Celal sıfatlarına, Esmaü'l Hüsna ve (Allah'ın) büyüklüğüne işaret etmektedir.Başka İsmiBen-i NadirSınıfıMedeniNüzul Sırası101Sure Numarası59Cüz28Sayısal BilgilerAyet Sayısı24Kelime Sayısı448 Harf Sayısı971” diye bilinen yedi sureden biridir. Bu surenin özelliklerinden biri, son üç ayetinin Allah'ın Cemal ve Celal sıfatlarının, Esmaü'l Hüsna ve Uzması'nın Camisi (kapsaması) olmasıdır. Ben-i Nadir (Nadir oğulları) Yahudilerinin yenilmesi ve sürgün edilişi olayı, bu surenin ana konularındandır. Savaşmadan Müslümanların eline geçen mal ve ganimetlerin taksiminin hükmü, münafıkların alameti ve Müslümanlara karşı münafıkça ve haince amellerinin ifşası ve melâmeti, Muhacirlerin yaptıkları fedakârlıkların övülmesi ve temcidi bu surenin diğer konularındandır. Haşr Suresi'nin başlangıcı ve sonu arasında özel bir bağ bulunmaktadır; yani bu sure Allah'ı zikir ve takdis ile başlamakta; bu tesbih ve takdisle de son bulmaktadır. Tarih-i Rivayetler ve Öyküler Ben-i Nadir Yahudilerinin, Müslümanlar karşısında yenilgiye uğraması ve sürgün edilmesi (Ayet/2). Münafıkların, Yahudilerle işbirliği yapacaklarına dair yalan vaatte bulunması (11 ve 12. ayetler). İniş Sebebi: Yahudilerin Müslümanlar Aleyhine Komplo Kurması Ana Madde: Ben-i Nadir Gazvesi Peygamber Efendimiz (s.a.a) Medine'ye hicret ettiğinde, Medine'de yaşayan Yahudi kabileleriyle yani Ben-i Nadir, Ben-i Kurayza ve Ben-i Kaynuka ile barış anlaşması imzaladı. Fakat Medine Yahudileri, Allah Resulü (s.a.a) ile imzalamış oldukları barış anlaşmasını, özellikle bu üç yerde ihlal ettiler: 1-Yahudilerin büyüğü olan ‘‘Kab b. Eşref''in, Uhud savaşı sonrasında Peygamber Efendimiz'i (s.a.a) yok etmek için, Ebu Süfyan ile ittifak anlaşması imzalaması. Bu olay vahiy yoluyla Allah Resulü'ne (s.a.a) bildirildi. 2-Yahudi Ben-i Nadir kabilesinden ‘‘Amr b. Cehhaş'' adlı birinin, Peygamber Efendimiz'e (s.a.a) suikast düzenlemek için komplo kurması. 3-İslam Peygamberi (s.a.a) aleyhine iftira ve hakaret içerikli şiirler okumaları. Medine'de bulunan Yahudi kabilelerin kurmuş oldukları tüm bu komploların ardından, Müslümanlardan oluşan İslam ordusu Yahudilerin yaşamakta olduğu sağlam ve dayanıklı kaleyi ablukaya alarak, kalenin etrafında bulunan hurma bağlarını ateşe verdi. İslam ordusu tarafından kuşatılan kale, birkaç gün içinde kan dökülmeden fethedildi ve Yahudiler teslim oldu. Kazanılan bu zaferin ardından, İslam Peygamberi'nin (s.a.a) önerisi üzerine Yahudiler Medine'yi terk etti. Yahudiler, bazı eşyalarını yanlarında götürdüler ve bazı eşyalarını da imha ettiler. Bir grubu Şam'a, bir grubu Hayber'e ve bir grubu da Hira'ya gitti. [7] Fazilet ve Özellikleri Allah Resulü'nden (s.a.a) şöyle bir hadis-i şerif nakledilmiştir: "Her kim Haşr Suresi'ni okursa, cennet ve cehennem, arş, kürsü ve hicapları, yedi gök, yedi yer, hava, rüzgârlar, kuşlar, ağaçlar, dağlar, ay, güneş ve melekler ona selam ve salâvat gönderir; onun için bağışlanma talebinde bulunurlar. Eğer Haşr Suresi'ni okuduğu gündüz veya gece dünyadan göçerse, şehit sayılır." [8] İmam Sadık'tan (a.s) şöyle bir rivayet nakledilmiştir: "Her kim ikindi vakti Rahman ve Haşr surelerini okursa, Allah-u Teâlâ sabaha kadar onu koruması için bir melek memur eder Ben-i Nadir (Nadir oğulları) Yahudilerinin yenilmesi ve sürgün edilişi olayı, bu surenin ana konularındandır. Savaşmadan Müslümanların eline geçen mal ve ganimetlerin bölüşümünün hükmü, münafıkların alameti ve Müslümanlara karşı münafıkça ve haince amellerinin ifşası ve melâmeti, Muhacirlerin yaptıkları fedakârlıkların övülmesi ve temcidi bu surenin diğer konularındandır. İsimlendirilmesi, Ayetlerin Sayısı ve Nüzul Sebebi Haşr Suresi adını 2. ayetteki "Haşr" kelimesinden almıştır. Bu ayette İslam düşmanı ve anlaşmaları bozan Ben-i Nadir (Nadir oğulları) Yahudilerinin sürgün edilişinden bahsedilmek

Yeni Şafak Podcast
Ömer Lekesiz - Halifenin bir gözünü çıkarmak

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later May 9, 2022 4:50


Aşağıdaki hikâyeyi Casim Avcı, İslam-Bizans İlişkileri (610-847) adlı kitabında (TTK Yayınları, Ankara 2020), İskenderiyeli Melkî Hıristiyanlardan Sa'id b. Batrik'in (ö. 940) et-Târihü'l-Mecmû'undan nakletmiş: “Kudüs'ü Patrik Sophronios'tan teslim aldıktan sonra Hz. Ömer Medine'ye dönerken, Ebû Ubeyde b. Cerrâh Humus'a ve oradan da Kınnesrîn'e kadar ilerler. Kınnesrîn Patriği ile Ebû Ubeyde arasında yapılan bir yıllık anlaşmada, bu süre içerisinde isteyenlerin Herakleios idaresindeki Bizans topraklarına gitmeleri, kalanların ise zimmî statüsünde muamele görmeleri kabul edilir. Ayrıca patriğin teklifi üzerine, Rumlar ve Müslümanlardan her bir kesimin karşı tarafın topraklarına geçmemesi için oluşturulan sınırın ortasına, bir sütun dikilir. Rumlar bu sütuna, Herakleios'u tahtta otururken tasvir eden bir resim yaparlar. Ancak bir gün sütuna yakın bir yerde binicilik

Muhammet KALEM
Naat • Arif Nihat Asya

Muhammet KALEM

Play Episode Listen Later Apr 26, 2022 9:20


Seccaden kumlardı... Devirlerden, diyarlardan Gelip göklerde buluşan Ezanların vardı. Mescit mümin, minber mümin.. Taşardı kubbelerden Tekbir, Dolardı kubbelere "amin"! Ve mübarek geceler, dualarımız, Geri gelmeyen dualardı. Geceler ki pırıl pırıl, Kandillerin yanardı! Kapına gelenler ya MUHAMMED, - Uzaktan, yakından - Mümin döndüler kapından! Besmele, ekmeğimizin bereketiydi; İki dünyada aziz ümmet, MUHAMMED ümmetiydi. Konsun yine pervazlara Güvercinler; "Hu hu"lara karışsın Aminler.. Mübarek akşamdır; Gelin ey Fatiha'lar, Yasin'ler! Şimdi SENİ ananlar, anıyor ağlar gibi.. Ey yetimler yetimi, Ey garipler garibi; Düşkünlerin kanadıydın, Yoksulların sahibi.. Nerde kaldın ey RESUL, Nerde kaldın ey NEBİ? Günler, ne günlerdi, ya MUHAMMED; Çağlar ne çağlardı: Daha dünyaya gelmeden Müminlerin vardı.. Ve bir gün ki gaflet Çöller kadardı, Halime'nin kucağında Abdullah'ın yetimi, Amine'nin emaneti ağlardı! Hatice'nin goncası, Aişe'nin gülüydün. Ümmetin gözbebeği, Göklerin RESULÜYDÜN.. Elçi geldin, elçiler gönderdin. Ruhunu ALLAH'a, Elini ümmetine verdin. Beşiğin, yurdun, yuvan Mekke'de bunalırsan Medine'ye göçerdin. Biz bu dünyadan nereye Göçelim, ya MUHAMMED? Yeryüzünde, riya, inkar, hıyanet Altın devrini yaşıyor.. Diller, sayfalar, satırlar "Ebu Leheb öldü"diyorlar: Ebu Leheb ölmedi, ya MUHAMMED; Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor! Neler duydu şu dünyada Mevlid'ine hayran kulaklarımız; Ne adlar ezberledi, ey NEBİ, Adına alışkın dudaklarımız! Artık, yolunu bilmiyor; Artık, yolunu unuttu Ayaklarımız! Kabe'ne siyahlar Yakışmamıştı, ya MUHAMMED, Bugünkü kadar! Haset gururla savaşta; Gurur, Kaf Dağı'nda derebeyi.. Onu da yaralarlar kanadından, Gelse bir şefkat meleği. İyiliğin türbesine Türbedar oldu iyi! Vicdanlar sakat Çıkmadan yarına. İyilikler getir, güzellikler getir Adem oğullarına! Şu gördüğün duvarlar ki Kimi Taif'tir, kimi Hayber'dir. Fethedemedik ya MUHAMMED, Senelerdir. Ne doğruluk, ne doğru; Ne iyilik, ne iyi.. Bahçende en güzel dal, Unuttu yemiş vermeyi. Günahın kursağında Haramların peteği! Bayram yaptı yabanlar; Semave'yi boşaltıp Save'yi dolduranlar. Atını hendeklerden-bir atlayışla- Aşırdı aşıranlar. Ağlasın Yesrib, Ağlasın Selman'lar! Gözleri perdeleyen toprak, Yüzlere serptiğin topraktı. Yere dökülmeyecekti, ey NEBİ, Yabanların gözünde kalacaktı! Konsun yine pervazlara Güvercinler; "Hu hu"lara karışsın Aminler. Mübarek akşamdır; Gelin ey Fatiha'lar, Yasin'ler! Ne oldu, ey bulut, Gölgelediğin başlar? Hatırında mı, ey yol, Bir aziz yolcuyla Aşarak dağlar taşlar, Kafile kafile, kervan kervan Şimale giden yoldaşlar! Uçsuz bucaksız çöllerde, Yine, izler gelenlerin, Yollar gideceklerindir. Şu tekbir getiren mağara, Örümceklerin değil; Peygamberlerindir, meleklerindir. Örümcek ne havada, Ne suda, ne yerdeydi. Hakkı göremeyen Gözlerdeydi! Şu kuytu, cinlerin mi; Perilerin yurdu mu? Şu yuva-ki bilinmez, Kuşları hüdhüd müdür, Güvercin mi kumru mu? Kuşlarını bir sabah, Medine'ye uçurdu mu? Ey Abva'da yatan ölü, Bahçende açtı dünyanın En güzel gülü; Hatıran, uyusun çöllerin Ilık kumlarıyla örtülü! Dinleyene, halâ, Çöller ses verir: "Yaleyl! " susar, Uğultular gelir. Mersiye okur Uhud, Kaside söyler Bedir. Sen de, bir hac günü, Başta MUHAMMED, yanında Ebubekir; Gidenlerin yüz bin olup dönüşünü Destan yap, ey şehir! Ebubekir'de nur, Osman'da nurlar. Kureyş uluları, karşılarında Meydan okuyan bir Ömer bulurlar; Ali'nin önünde kapılar açılır, Ali'nin önünde eğilir surlar. Bedir'de, Uhud'da, Hayber'de Hakk'ın yiğitleri, şehit olurlar. Bir mutlu günde, ki ölüm tatlıydı; Yerde kalmazdı ruh.. kanatlıydı. Konsun-yine-pervazlara Güvercinler; "Hu hu"lara karışsın Aminler. Mübarek akşamdır; Gelin ey Fatiha'lar, Yasin'ler! Vicdanlar, sakat çıkmadan, Ya MUHAMMED, yarına; İyiliklerle gel, güzelliklerle gel Adem oğullarına! Yüreklerden taşsın Yine, imanlar! Itri, bestelesin Tekbir'ini; Evliya okusun Kur'an'lar! Ve Kur'an'ı göz nuruyla çoğaltsın Kayışzade Osman'lar! Naatını Galip yazsın, Mev

Kuran Time
O'nunla Birlikte Savaşmak | Efendimiz'le (s.a.v.) Tanışalım - B11

Kuran Time

Play Episode Listen Later Apr 12, 2022 8:54


Seyyidul qaum khadimuhum, bir halkın efendisi, onların hizmetkarı olmalıdır. Efendimiz (s.a.v.) Medine'ye geldiğinde, Medine halkı ona karşı nasıl davranacaklarını bilemediler, çünkü “hizmetkar liderlik” kavramı onlara çok yabancıydı.

sava birlikte medine efendimiz medine'ye
Hizmetten
Nübüvvet Vaazları-19 | Peygamberimiz'in ﷺ Hayatı ve Peygamberliği | Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Mar 8, 2022 72:22


Canlıların Efendimiz'le (sallallahu aleyhi ve sellem) irtibat kurmaları. • Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) Hz. Ali'yi (ra) Yemen'e göndereceği zaman yaptığı dua ve tesiri. • Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) Hz. Enes'e mal ve evladının çok olması için yaptığı dua. • Abdurrahman bin Avf'ın Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) dua etmesiyle çok zengin olması. • Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) Sad ibni Ebi Vakkas'ın duasının kabul olması için dua etmesi. • Resulü Ekrem'in duası üzerine Ebu Hureyre'nin anasının Müslümanlığı kabul etmesi. • Hayvanların Resulü Ekrem'i (sallallahu aleyhi ve sellem) tanımaları. • Devenin Efendimize (sallallahu aleyhi ve sellem) sahibini şikayet etmesi. • Bir kurdun sürüye saldırması sonucu koyunu kapması üzerine çobanın kurtarmasından sonra kurdun 'Niye Allah'ın bana rızık olarak verdiğini elimden alıyorsun' demesi ve Efendimiz'den (sallallahu aleyhi ve sellem) haber vermesi ve çobanın Medine'ye gitmesi üzerine de... • Hayvanların Resulü Ekrem'e çok şey borçlu olması ve onun sayesinde kıymet kazanmaları. • Beşerin büyük hakikatı Resulü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) sayesinde tanıdığı, hakikate onun sayesinde aşina olduğu öyleyse...

Mevlana Takvimi
DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN İBRETLER - 03 MART 2022 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Mar 3, 2022 3:32


Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur: “Muhakkak ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara yararlı şeylerle denizlerde akıp giden gemilerde, Allâhü Teâlâ'nın gökten indirip de kendisiyle, ölümünden sonra yeryüzünü dirilttiği suda, orada her türlü canlıyı yaratıp yaymasında, yer ile gök arasında boyun eğmiş rüzgâr ve bulutları evirip çevirmesinde düşünen insanlar için nice âyetler vardır.” (Bakara s. 164) İbn Cerir (r.âleyh), bu âyetin sebeb-i nüzûlü olarak Atâ (r.âleyh)'den şunu zikretmiştir: “Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine'ye geldiğinde, “İlâhınız tek bir İlâh'tır” âyeti nâzil oldu. Bunun üzerine Mekke'deki Kureyş kâfirleri, “Bütün İnsanlara tek bir ilâh nasıl yetiyor?” dediler. Bu sebepten dolayı Cenâb-ı Allâh bu âyeti indirdi.” Kureyşliler yahudilere şöyle bir soru sordular: “Hz. Musa (a.s.)'nın size getirdiği âyetlerden bize bahsedin.” Yahudiler de onlara, Hz. Musa (a.s)'ın mucizesi olarak, asâ ve yed-i beyzâ (Beyaz, parlayan el) mucizelerini anlattılar. Kureyşliler, hristiyanlara da Hz. İsâ (a.s)'ın mucizelerini sordular. Onlar, Hz. İsâ (a.s.)'ın anadan doğma körleri ve alaca hastalığını iyileştirme ile ölüleri diriltme mucizelerini anlattılar. Bunun üzerine Kureyşliler, Hz. Peygamber (s.a.v.)'e, “Allâh (c.c.)'a Safâ tepesini, bizim için altın kılması için duâ et de, sana yakînî olarak inanalım ve düşmanımıza karşı gücümüz artsın” dediler. Hz. Peygamber (s.a.v.), bundan dolayı, bunu Râbbinden isteyince, Allâhü Teâlâ O (s.a.v.)'e,“Kureyşlilere bunu vereceğini, fakat eğer onlar buna rağmen tekzîbe düşerlerse, hiç kimseye yapmadığı bir şekilde onlara azâb edeceğini” bildirdi. Bunun üzerine, Hz. Peygamber (s.a.v.): “Beni ve kavmimi helâk etme. Ben onları günbegün İslâm'a davet ederim” dedi. İşte bu sebeble Allâhü Teâlâ bu âyeti, “Eğer onlar yakinî inançları artsın diye Safâ tepesini onlar için altın kılmamı istiyorlarsa, bilsinler ki gökleri, yeri ve âyette geçen diğer varlıkları yaratmak yakinî imanı artırma bakımından daha büyüktür” diye açıklamak için indirmiştir. (Fahruddîn Er-Râzî, Tefsîr-i Kebîr Mefâtîhu'l-Ğayb, c.4, s.139-140)

Hizmetten
Nübüvvet Vaazları-15 | Peygamberimiz'in ﷺ Hayatı ve Peygamberliği | Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Feb 8, 2022 64:44


• Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) tayin ettiği ordu kumandanlarının Raşid halifeler devrinde de kumandan olarak kaldıkları. • Resulü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) kendi cemaatinin ve kıyamete kadar gelecek cemaatlerin müşküllerini peynir ekmek yeme kolaylığında halletmesi. • Hendek vakasında Nuaym ibni Mesud niçin Müslümanlığını gizledi? • Hz. Huzeyfe'nin (ra) düşmanın durumunu tetkik için görevlendirilmesi ve düşmanların durumu. • Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) Kabe tamiri esnasında çıkan problemi halletmesi. • Übey ibni Selül'ün çıkardığı fitne ateşi ve Efendimiz. • Resulü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Medine'ye hicretinde, Ensar ve Muhacirin geçim ve barınmaya ait problemlerini nasıl çözdü? • Medine'de birbirine düşman 3-4 cemaatın meselelerini bir mukavele ile halletmesi. • Efendimiz Kurayza Yahudilerinin nifakını Sad ibni Muaz'ı hakem tayin ederek nasıl önledi? • Uhud savaşının arkada bıraktığı meseleler nelerdir?

ra sad sel hz hayat uhud medine kabe fethullah g efendimiz medine'ye
Mevlana Takvimi
ÖLÇEKTE VE TARTIDA HÎLE YAPANIN VAY HALİNE! - 28 OCAK 2022 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jan 28, 2022 3:27


Allâhü Teâlâ buyurdu: “Ölçekte ve tartıda hile yapanların vay haline ki, onlar insanlardan ölçekle aldıkları zaman haklarını tastamam alanlardır.” (Mutaffifîn s. 1-2) Süddî diyor ki: Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Medine'ye hicret buyurduğunda Medine'de Ebû Cüheyne denilen bir adam vardı. Bu kişinin iki ölçeği vardı. Birisiyle alır ötekiyle de verirdi. Bunun üzerine Allâh (c.c.) bu âyeti indirdi. İbn Abbas (r.a.)'dan rivâyetle, Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Şu beş günâh mukâbilinde beş nevi cezâ vardır: 1. Bir kavim ahdini bozduğu zaman Allâh (c.c.) onlara düşmanlarını musallat eder. 2. Allâh (c.c.)'un indirdiğinden başkasıyla hükmettikleri vakit aralarında fakirlik baş gösterir. 3. İçlerinde hayâsızlık belirince çok ölüm zuhûra gelir. 4. Ölçek ve tartıda hainlik yaptıkları zaman nebâttan mahrum edilirler, yıllarca kuraklığa mâruz kalırlar. 5. Zekât vermedikleri vakit de yağmurları kesilir” Allâhü Teâlâ buyurdu: “Sahiden onlar öldükten sonra diriltileceklerini sanmıyorlar mı?” Zeccac (r.âleyh), bu âyetin tefsirinde, onlar diriltileceklerini zannetselerdi, ölçek ve tartıda hile yapmazlardı. Yine Allâhü Teâlâ bu sûrede: “Büyük bir günde âlemlerin Râbbi olan Allâh (c.c.)'un hükmü, emri, hesâbı ve cezâsı için insanların kabirlerinden kalkacağı günde” buyurduğunu belirtmektedir. Mâlik b. Dinar (r.âleyh) hikâye ediyor: “Ölmek üzere olan bir komşum vardı. Ziyâretine gittiğimde şöyle söyleniyordu: “Ateşden iki dağ, ateşden iki dağ!” Ben: ”Ne diyorsun?” dedim. “Ey Ebâ Yahya! Benim iki ölçeğim vardı. Biri ile alır, öteki ile verirdim.” Mâlik (r.âleyh) diyor ki: “Kalktım ölçekleri birbiriyle mukayese ediyordum ki adam: “Ey Ebâ Yahya, sen onları oranladıkça azab artıyor” dedi. Adam o hastalığında öldü. (İmâm Şemsüddin ez-Zehebî, İslâm Şeriatinde Büyük Günâhlar, s.202)

Kur'an Mealleri
Cuma gecesi ve gündüzü okumaları

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Nov 6, 2021 77:37


Cuma" sözcüğü, “toplamak, bir araya getirmek” anlamındaki cem kökünden olan bir isimdir. Arapça'da üç şekilde okunur: “جُمُعَه، جُمْعَه و جُمَعَه” (Cumee', Cum'e', Cumue').[1] Kur'an karilerinin çoğu, Cuma Suresi[2] olarak adlandırılan Cuma Suresi'ndeki ayeti, ‘cumu'e” olarak okumaktadırlar.[3] Farsça'daki karşılığı “adine”[4], Cahiliyet Arapça'sında ise, “Yevmu'l-Arube”'dir (Arube günü).[5] İsimlendirilme Gerekçesi Bugüne neden "Cuma" denildiği hakkında, söylendiğine göre Hz. Resul-ü Kibriya Efendimizin (s.a.a) dedelerinden ‘Ka'b b. Luey' veya başka bir nakle göre ‘Kusay b. Kilab', halkı bugün bir araya toplar ve onlara konuşma yaparak vaaz ederdi.[6] Bu sebeple, bazıları[7] "Arube" gününün "Cuma" günü olarak değiştirilmesini Ka'b b. Luey'e nispet vermişlerdir.[8] Bazıları bu isimlendirmeyi Medine Ensar'ına nispet vermiştir. Zira bazı hadislere göre Es'ad b. Zurare, Hz. Resulullah (s.a.a) Medine'ye hicret etmeden önce, halkı Cuma günü bir araya toplamış ve onlara namaz kıldırmıştır. Bundan dolayı, o günden sonra o güne "Cuma günü" denilmiştir.[9] Hadislerde bugünün "Cuma günü" olarak adlandırılmasında başka nedenler de zikredilmiştir. Örneğin, Hz. Âdem'in (a.s) toprağının bir araya getirilmesi, göklerin ve yerin yaratılışının sona ermesi, insanların namaz kılmak için toplanması[10], bütün mahlukların bugün toplanıp Allah'ın rububiyetine, Hz. Resulullah'ın (s.a.a) tanıklık ederek, biat ettikleri gündürHz. Fahr-i Kainat Efendimiz (s.a.a) Cuma guslü hakkında şöyle buyurmuştur: “Hiçbir zaman Cuma guslünü terk etme. Her ne kadar yeme-içme parandan kısacak olsan da Cuma guslü için harca. Çünkü cuma guslü en üstün ve önemli müstahaplardan biridir.”Cuma günü yapılacak en önemli ibadetler şunlardır: Müstahap namazların kılınması. Örneğin, Cuma gününün nafile namazları, Hz. Peygamberve Hz. Fatıma'ya hediye namazlar, Cafer-i Tayyar namazı ve A'rabi namazı.[14] Cuma gününe özgü dualarınokunması[15] Bugüne özgü ziyaretnamelerin okunması. Örneğin, İmam Hüseyin (a.s) ve İmam Mehdi'nin (a.f) ziyaretnameleri.[16] Hz. Resulullah'a (s.a.a) salavatgöndermek.[17] Başta bugün okunması tavsiye edilen sureler olmak üzere, Kur'an'ı tilavetetmek[18] Dua etmek ve Allah'tan bağışlanma dilemek[19] Dini öğrenmek Veli-yi Asr İmam Mehdi'nin (a.f) ferecini beklemek ve zuhuru için dua etmek[20] Ğurup vakti Semat Duasınıokumak. Hadislere göre, bugünde özel bir vakitte dua etmek müstahaptır.[21]Recep ve Ramazan ayıgibi bazı Cuma günlerinin kendine özgü ibadet ve amelleri vardır.[22] Yapılacak Bazı Ameller Parfüm, güzel koku ve güzel koku veren şeylerin kullanılması Dişleri fırçalamak Saç, tırnak ve bıyıkların kısaltılması En güzel elbiselerin giyilmesi Ev halkının ihtiyaçlarını gidermek Anne ve baba mezarları başta olmak üzere, mezar ziyaretinde bulunmak Teşyi cenazelerekatılmak Hasta ziyaretlerinde bulunmak Sadaka vermek[23 Özellikler Eğer birisi Cuma günü ölürse, kabir azabından (şartlarına göre) güvende kalır.[29] Bu gün Berzah âlemindekilerdenazap kaldırılır ve cennet kapıları açılır.[30] Cennetlikler için nimet ve hayırlar artar.[31] Müminlerin ruhları, geride bıraktıklarını (dünyadaki yakınları) ziyaret eder. Melekler, Hz. Resulullah (s.a.a) ve Ehlibeyt İmamlarıyla (a.s) ahitlerini yeniler.[32] İyi işlerin sevabı iki kat olur.[33] Cuma Gecesi Ana Madde: Cuma Gecesi Hadislerde, Cuma gecesi (Perşembe gününün akşamı sonrası) de Cuma günüyle aynı derecede sayılmıştır. Meleklerin yeryüzüne indikleri gece, insanların amellerinin Hz. Resulullah'a (s.a.a) sunulduğu ya da yeni ölmüş insanların ruhlarının[34] indiği gece ve İmamların (a.s) mutlu oldukları gece olarak tanıtılmıştır.[35] Tövbe etmek, ibadet etmek, dua etmek ve müstahap namazlar kılmak,[36] belirlenmiş bazı sureler başta olmak üzere, Kur'an tilavet etmek[37] Hz. Resulullah'a (s.a.a) salavat getirmek[38], Kumeyl duası[39] gibi, bazı duaların okunması olan ibadetler bugüne özel amellerdir.Hz. Resul-ü Kibriya'dan (s.a.a) bu konuda şöyle rivayet edilmiştir: "Cuma gecesi ve

Yeni Şafak Podcast
Mehmet Metiner - Peygamberimiz'in Vefa Siyaseti Veya Siyasetteki Vefa...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 1, 2021 5:38


Bugün izniniz olursa SİYASİ ERDEMLER RİSALESİ/NEBEVİ SİYASET adlı kitabımdaki ilgili bölümü önemine binaen aynen aktarmak istiyorum... “Peygamber siyasetinin özünü vefa oluşturur. Mekke'nin fethiyle beraber Medineli Müslümanlar bir yönüyle hayıflanırlar. ‘Acaba' derler, ‘Peygamberimiz Medine'yi değil de doğup büyüdüğü Mekke'yi mi tercih edecek.” Mekke'nin fethinden sonra Mekke'de yerleşme fikri, Medineli Müslümanların gönlünü burkar. Fakat Peygamberimiz (sav) tercihini Medine'den yana yapar. En zayıf ve güçsüz olduğu dönemde sadece şehirlerini değil, sadece gönüllerini değil, bütün imkânlarını kendisine açan o yürekli Medinelilerle birlikte tekrar Medine'ye döner. Tıpkı Bedir'den sonra ganimet paylaşımı yapıldığında bir biçimde eksiklendiklerini hissettiği Medineli Müslümanlara, “Ben size yetmez miyim?” dediği gibi. Ganimet dediğin nedir ki? Peygamberin kendisi varken Medineli Müslümanların ne gözü ne gönlü başka bir şeye kayar. Mekke Peygamberimiz'in doğup büyüdüğü şehirdir. Ama Medine artık Peygamber'le özdeşleşmiş bir şehirdir. Bugün Medine'de metfun bulunan Peygamberimiz, ahde vefanın en anlamlı ve çarpıcı örneğini sergilemiştir. Mescid-i Nebevi'nin içinde yatan o mübarek ve pak bedeniyle adeta hepimize şunu demektedir: “Ahde vefası olmayana güvenilmez!” Siz siz olun, asla size zor zamanlarınızda gönlünü ve yurdunu açan insanları başka imkânlar bulduğunuzda terk etmeyiniz! Siyaseti zor zamanlarda yanında olan insanları bir kenara itmek olarak görenlere bunun anlamını anlatamazsınız. Yolda bulduklarını ve yarın kendilerini yarı yolda bırakacaklarını pekâlâ bildiği insanları sadık dostlarına tercih etmeyi siyaset zannedenlerin nasıl hüsrana uğradıklarına tarih şahittir.

bug acaba mehmet siz veya medine peygamber mekke medine'ye mekke'de mescid
Mevlana Takvimi
İLK MÜEZZİNLERDEN ABDULLAH İBN-İ MEKTUM (R.A.) - 5 EYLÜL 2021 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 5, 2021 2:47


İsminin Abdullah olduğu da söylenmiştir. Fakat Amr daha çok kullanılır. İbn Hibban'a göre ismi Husayn olup Peygamber (s.a.v.) tarafından “Abdullah” ismiyle değiştirilmiştir. Annesi Ümmü Mektum'dur. İbn Ümmü Mektum (r.a.) âmâ bir kişi olup Mekke'de ilk Müslüman olanlardan ve ilk muhacirlerdendir. Peygamber (s.a.v.) hicret etmeden önce Medine'ye gelmiştir. Peygamber (s.a.v.) çıktığı savaşlarda genellikle İbn Ümmü Mektum (r.a.)'i Medine'de kendi yerine halife olarak bırakır, o da insanlara namazı kıldırırdı. İbn Ümmü Mektum (r.a.) elinde siyah sancak, üzerinde zırh olduğu halde Kadisiye harbinde bulunmuştur. Begavî'ye göre Kadisiye'den sonra Medine'ye dönmüş ve orada vefât etmiştir. Katade (r.a.), Enes (r.a.)'den şöyle rivâyet etmiştir: “Peygamber (s.a.v.) İbn Ümmü Mektum (r.a.)'i yerine halife bıraktığı kadar başkasını bırakmamıştır.” İslâmiyet'te özürlülerle ilgili çeşitli hükümlerin belirlenmesi İbn Ümmü Mektûm vesilesiyle mümkün olmuş, onların vekil bırakılmaları, imâmlık yapmaları, savaşa iştirâk etmeleri, farz namazlara katılmaları, korunma amacıyla köpek beslemeleri gibi konular açıklık kazanmıştır. İbn Ümmü Mektûm (r.a.), Medine döneminde de Bilâl-i Habeşî ile birlikte Hz. Peygamber (s.a.v.)'in müezzinliğini yapmıştır. Âmâ oluşu yanında evinin camiye uzaklığını da ileri sürerek Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'den cemaate gelmemek için izin istemişse de bulunduğu yerden ezânı duyduğu için bu isteği uygun görülmemiş, ancak mazereti sebebiyle köpek beslemesine izin verilmiştir. Allâh (c.c) şefaatlerine nail eylesin. (İbnu Hacer el-Askalânî, el-İsabe (Seçkin Sahabeler), s.171-173) PRATİK FIKHÎ BİLGİLER SUAL: İftitah tekbiri alırken kalbimizden geçirsek namaz geçersiz mi olur? CEVAP: Namazdaki iftitah tekbiri, kıraat, tesbihlerin tamamı kişinin kendi duyacağı kadar seste olmalıdır. İftitah tekbiri sessiz olursa namaz geçersizdir. Hem Hanefî hem de Şafiî mezhebinde böyledir. (Meraki'l-Felâh)

Mevlana Takvimi
HACCIN FAZÎLETİ - 30 HAZİRAN 2021 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jun 30, 2021 2:52


Said b. Museyyeb (r.a.)'dan naklen, Resûlullâh (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu anlatılır: “Allâhü Te'âlâ, üç kimseyi, bir hac sebebiyle cennete koyar. Şunlardır: Haccı vasiyet eden, bu vasiyeti yerine getiren, bir de namına hac yapılan. Umre ve cihat da aynı şekildedir.” Abdullah b. Abbas (r.a.)'in şöyle dediği anlatılır: Resûlullâh (s.a.v.) ile Mina'da bulunuyorduk. Yemen'den bir heyet, Resûlullâh (s.a.v.)'e geldi ve: “Analar ve babalar sana fedâ olsun, bize haccın fazîletini anlat.” dedi. Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim olursa olsun, hac ve umre niyeti ile evinden çıktığı vakit, adımlarını kaldırıp indirdiğinde ağaç yaprakları nasıl dökülürse, onun günâhları da öylece dökülür. Medine'ye geldiği, selâm vererek benimle musafaha ettiğinde, melekler de selâm verip onunla musafaha ederler. Zülhuleyfe'ye gelip yıkandığında, Allâhü Te'âlâ onu, günâhlarından temizler. İki yeni elbise giydiği vakit, Allâhü Te'âlâ onun iyiliklerini yeniler. “Lebbeyk, Allâhümme Lebbeyk” (Emrine geldim, Allâh'ım emrine geldim) dediği zaman Rabbi: “Lebbeyk ve sadeyk” (sözünü duyuyorum, sana bakıyorum) cümlesi ile karşılık verir. Mekke'ye girip tavâf ettiği, Safa ile Merve arasında sa'y ettiği zaman, Allâhü Te'âlâ ona çok hayır ulaştırır. Arafat'ta vakfeye durdukları, seslerini yükselttikleri zaman, Allâhü Te'âlâ yedi semânın meleklerine, onları överek gösterir. Şöyle buyurur: “Meleklerim, semalarında sakin duranlar, kullarımı görmüyor musunuz? Uzak yerlerden saçları dağınık, toz toprak içinde bana gelmişler. Mallarını harcamışlar, bedenleri yorulmuş. İzzetime, celâlime yemin olsun; onların kötülerini de iyilerinden dolayı bağışlayacağım. Analarından doğdukları günkü gibi, günâhlarını bağışlayacağım.” Şeytan taşladıkları, başlarını tıraş ettikleri, Kabe'yi ziyaret ettikleri zaman, Arş'ın içinden şöyle bir nida gelir: “Bağışlanmış olarak dönünüz, iyilikler işlemeye bakınız.” (Ebû'l Leys Semerkandî, Tenbihü'l Gafilin Bostanü'l Arifin, s.569)

Vel Asr
HZ. MUHAMMED (S.A.V.) HAYATI HİCRET (13. Bölüm Medine'ye Hicret)

Vel Asr

Play Episode Listen Later Jun 2, 2021 36:12


Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (s.a.v.)'in HZ. MUHAMMED (S.A.V.) HAYATI HİCRET (13. Bölüm Medine'ye Hicret) videomuzu sizler için hazırladık. BİSMİLLAH Peygamberimiz ne zaman ve nerede doğdu? Peygamberimizin doğumundaki mucizeler, çocukluk ve gençliği, evliliği, evliklerinin hikmetleri, ahlakı ve merhameti, ibadet hayatı, hicreti, savaşları, veda haccı, nasihatleri, vefatı... Kısaca Peygamberimizin hayatı... Kaynak: Osman Nuri Topbaş , Nebiler Silsilesi -4, Erkam Yayınları Yüzyirmi bin küsür peygamber ve onlardaki bu zuhurat ve ilahi tecelli akışları, sanki bereketli nisan bulutları gibi a'zami derecede işba haline geldikten sonra beşeriyyetin gönül toprağına mecburi bir sürette boşaldı. Ve bereketli bir hidayet şeraresi halindeki nebiler silsilesi, alemlere rahmet olarak gönderilen Hazreti Muhammed Mustafa -sallallahü aleyhi ve sellem-'in zuhura gelmesinin adeta birer ikbal ve bahar müjdesi oldu. Acizane bu eserde nebiler nebisinin bütün beşeriyete nümunei imtisal hayatını ve örnek şahsiyetindeki ulvi incelikleri ve derinlikleri, ayetler ışığında ilahi tecelli akışlarıyla dolu kıssalarını aktarmaya çalıştık. Esasen onu tasvirde lisanlar katbe-kat acizken, bizim lisanımızdaki ifadesi de okyanusdan terzi yüksüğü istiabınca bir kırıntı kabilinden idrakimize damlayan şebnemlerdir. Kanala Abone Olmak İçin Tıklayın: https://www.youtube.com/channel/UCYm3mfJzuUEDm7LIFXzRP8g?sub_confirmation=1 Kesinlikle izlemeniz gereken video albümlerim! RESULULLAH'ın (SAV )HUTBELERİ VİDEOLARI ► https://bit.ly/3n19gDL M. ESAD ERBİLİ HZ. MEKTUPLARI VİDEOLARI ► https://bit.ly/3cPoSWf MAHMUD SAMİ RAMAZANOĞLU HZ. VİDEOLARI ► https://bit.ly/36n3ZjZ HAYATIN BÜTÜN EVRELERİNİ ANLATAN VİDEOLAR ► https://bit.ly/3l53KOREN ÇOK MERAK EDİLEN SORU VİDEOLARI ► https://bit.ly/2HBAYXq ABDÜLKADİR GEYLANİ HZ. NASİHATLERİ VİDEOLARI ► https://bit.ly/33hoYD3 EVLİYALAR ANSİKLOPEDİSİ VİDEOLARI ► https://bit.ly/2GcfiRh BÜYÜK İSLAM İLMİHALİ Ö.N.BİLMEN VİDEOLARI ► https://bit.ly/36fhjXL Kardeşler Selamün Aleyküm. Efendimiz Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in tebliğ ettiği dîn-i mübîni, günümüz mülahazaları ile bozulmamış kaynaklardan aktarmaya gayret ediyoruz. Vel Asr https://bit.ly/2GmfIo9

ve hz muhammed selam cret medine hayati kesinlikle sellem medine'ye
Mevlana Takvimi
AMMAR B. YASİR (R.A.) - 11 MART 2021 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Mar 11, 2021 3:18


Künyesi Ebu'l-Yakzan olup ilk Müslüman olanlardandır. O ve babasına Allâh (c.c.) için azâb edilirdi. Peygamber (s.a.v.) onlara uğrar ve şöyle derdi: “Sabredin ey Yasir ailesi! Vaad olunduğunuz yer cennettir.” Ammar b. Yasir (r.a.) Medine'ye hicret etmiş ve bütün savaşlara katılmıştır. Sonra Yemame'ye katılmıştır. Kulağı bu savaşta kesilmiştir. Ömer (r.a.) onu Kûfe'ye vali yapmış ve onlara şöyle yazmıştır: “Şüphesiz o, Peygamber (s.a.v.)'in ashâbının seçkinlerindendir.” Abdullah (r.a.) İslâm'ını izhar eden ilk yedi kişi arasında Ammar b. Yasir (r.a.)'ı da saymıştır. Ali (r.a.)'dan: “Ammar, Peygamber (s.a.v.)'in yanına girmek için izin istedi. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ona izin veriniz. Merhaba ey tayyib (güzel) ve mutayyeb (güzelleştirilen) insan.” Ali (r.a.) şunu eklemiştir: “Şüphesiz Ammar kemiklerinin uçlarına kadar imânla doludur.” Halid b. Velid (r.a.) şöyle demiştir: “Benimle Ammar arasında bir konuşma geçti. Ona ağır konuştuğum için beni Peygamber (s.a.v.)'e şikâyet etti. Resûlullâh (s.a.v.) başını kaldırdı ve şöyle buyurdu: “Kim Ammar'a düşmanlık ederse Allâh (c.c.) ona düşman olur. Kim Ammar'a buğzederse Allâh (c.c.) da ona buğzeder.” Huzeyfe (r.a.)'dan şöyle rivâyet edilmiştir: “Benden sonra Ebu Bekir ve Ömer'e uyun. Ammar'ın yoluyla hidâyet bulun.” Ammar (r.a.)'ın azatlısı Sa'dü'l-Karz, Resûlullâh (s.a.v.) ve Hz. Ebubekir (r.a.) devrinde Kuba'da müezzinlik yapardı. Hz. Ömer (r.a.) halife olduğu zaman onu Medine'ye yerleştirdi. Böylece Resûlullâh (s.a.v.)'in mescidinde müezzinlik yaptı. Onun çocukları da bu güne kadar Resûlullâh (s.a.v.)'in mescidinde müezzinlik yaparlar. Ammar (r.a.) hakkında şu ayetin indiği hususunda ittifak vardır: “Kalbi îmân ile dopdolu olduğu halde küfre zorlanan kimse dışında...” (Nahl s. 106) Ammar (r.a.) Hz. Aî (r.a.) ile birlikte 93 yaşında Sıffin'de savaşırken şehit edilmiş, cenâze namazını Hz. Alî (r.a.) kıldırmıştır. (İbnu Hacer el-Askalânî, el-İsabe (Seçkin Sahabeler), s.167-170)

Mehmet Babanın Gül Bahçesi DERGAH

Uçun kuşlar Medine'ye, Ya Muhammed diye diye Selam götürün hediye Ya Muhammed diye diye Yürü gönlüm güle güle Sen orda şeyda bülbüle Getir aşkını sen dile Ya Muhammed diye diye Bulut geçer katar katar İçerinde gözyaşım var Varıp Medine'ye ağlar Ya Muhammed diye diye Kanadını açmış rüzgâr Içinde hasret ahım var Varıp Medine'ye yalvar Ya Muhammed diye diye Gönlüm Medine'ye gider Gözüm buradan seyreder Kandil mumum erir biter Ya Muhammed diye diye --- Send in a voice message: https://anchor.fm/baglum-dergah/message

Mevlana Takvimi
HADÎS-İ ŞERÎFLERİN ALLÂH (C.C.) TARAFINDAN MUHAFAZASI - 12 ARALIK 2020 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Dec 12, 2020 2:34


Allâh Resûlü (s.a.v.)'in hadislerini himaye edebilmek için ilk rıhleleri Sahâbe (r.a.e.) başlatmıştı. Cabir b. Abdullah (r.a.) tek bir hadisi almak için Medine'ye bir aylık mesafede olan Şam'a Abdullah b. Üneys (r.a.)'e gitti. İbn Hacer, Sahâbe'nin hadis muhafazasının kanıtlarından olan Cabir (r.a.)'in bu rıhlesini kıymetlendirirken şöyle der: “Cabir b. Abdullâh'ın Abdullah b Üneys'ten kendisine rivayet edilen hadisle iktifa etmeyip, onu bizzat Abdullah b. Üneys'ten dinlemek için kalkıp Şam'a gitmesi, Sahâbenin âl-i isnada verdiği önemi gösterir.” Bu noktada Ebû'l-Âliye de şöyle der: “Biz Allâh Resûlü (s.a.v.)'in Ashâbı (r.a.e.)'den nakledilen hadisleri dinler, buna razı olmayıp kalkar onlara gider, bizzat hadisi kendilerinden alırdık. Münferit olarak ya da cemaat halinde hadisleri müzakere eder bu şekilde unutmaya engel olurduk.” Ebû Hüreyre (r.a.) de geceyi üçe böler; üçte birinde namaz kılar, üçte birinde uyur, üçte birinde de Allâh Resûlü (s.a.v.)'in hadislerini okurdu. Sahâbe (r.a.e.), tabiûn (r.a.e.)'e de hadisleri muhafaza noktasında kendi aralarında “müzakere” yapmayı önermiştir. Bu noktada Enes b. Malik (r.a.) öğrencilerine şöyle derdi: “Biz Allâh Resûlü (s.a.v.)'in huzurunda hadisi dinler, kalktığımızda da hıfz edene kadar onu tekrar ederdik.” Nitekim Atâ b. Ebî Rebah da İbn Abbas (r.a.)'in konuyla alakalı şöyle dediğini rivayet etmektedir: “Benden bir hadis duyduğunuzda onu aranızda müzakere ediniz.” Sahâbe (r.a.e.)'in hadis müzakeresi ve bu noktadaki telkinleri, tabiûn döneminde hadis halkalarının yaygınlaşmasına zemin hazırladı. Daha sonra ise, hadisin sahihini zayıf ya da mevzusundan ayıran, senet-metin tahlili yapan muhaddisler geldi. Allâhü Te'âlâ bir sevki ilahîyle Kur'an-ı Kerîm gibi Sünnet'i de muhafaza edecek bir neslin yetişmesi için sebepler halk etti. (Kur'ân-ı Kerîm Müdâfaası, 234-235.s.)

Mevlana Takvimi
MESCÎD-İ NEBEVÎ'Yİ ZİYÂRET ETMENİN ÖNEMİ - 7 ARALIK 2020 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Dec 7, 2020 2:52


Medine-i Münevvere, İslâm nurunun yeryüzüne yayıldığı Peygamber (s.a.v.) şehridir. Her karışı, İslâm'ın aydınlığını insanlığa ulaştıran Allâh Resûlü (s.a.v.)'in ve Sahabe (r.a.e.)'in hatıralarıyla doludur. Sinesinde İslâm'ın en büyük önderlerini barındırmaktadır. İslâm'ın güzelliğini insanlara ulaştırabilmek için Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buraya hicret etmiş, İslâm devleti burada kurulmuş, İslâm'ın mesajı insanlığa buradan ulaşmıştır. Resûlullâh (s.a.v.) İslâm'ı tebliğ görevini tamamladıktan sonra burada vefat etmiş ve buraya defnedilmiştir. Böylece Medine, Allâh (c.c.)'un en sevgili kulunu ve insanlığın gelmiş geçmiş en büyük önderini bağrında taşıma şerefini elde etmiştir. Asr-ı Saadet, en parlak şekilde bu şehirde yaşanmıştır. İnsanlık tarihinin en güzel, en mutlu, en adil, en hakkaniyetli örnek ve model toplumu, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in terbiyesinde bu şehirde oluşturulmuştur. Böylece bu şehir dünyada adeta cennet misâli bir hayatın yaşanabileceğine tanıklık etmiştir. Tarih, Resûlullâh (s.a.v.)'in sohbetine nail olan bu Sahabe neslinin oluşturduğu toplum kadar güzel bir topluma bir başka yerde ve bir başka zamanda şahit olmamıştır. İşte Medine-i Münevvere bu güzel insanların gelip geçtiği ve pek çoğunun bağrında yattığı kutsal şehirdir. Bu sebeple hacı ve umrecilerin, Medine'ye giderek Peygamber (s.a.v.)'in kabrini ziyaret etmeleri ve mescidinde namaz kılmaları büyük önem taşır. Bu ziyaret, İslâmî duyarlılığın bir göstergesidir. Vefatından sonra kendisini ziyaret edenler hakkında Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Beni vefatımdan sonra ziyaret eden sağlığımda ziyaret etmiş gibidir.” (Beyhakî) “Kabrimi ziyaret eden şefaatimi hak eder.” (Darekutnî) Bu itibarla hacı ve umrecilerin Medine-i Münevvere'ye giderek Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in kabrini ziyaret etmeleri, mescidinde namaz kılmaları, Peygamber (s.a.v.) sevgisini yenilemenin ve onun sünnetine bağlılığı kuvvetlendirmenin önemli bir vasıtasıdır. (Diyânet Hac Rehberi)

Mevlana Takvimi
SULTAN ABDULHAMİD'İN MİRÂSI VE ÂKIBETİ - 31 EKİM 2020 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Oct 31, 2020 2:45


Osmanlı Devleti'nde Hazine-i Âmire adındaki devlet hazinesi yanında, padişahın hususî geliri ve servetinden meydana gelen bir de Hazine-i Hâssa adında padişah hazinesi vardır. Sarayın masrafları, padişahın yakın çevresinin maaşları, ecnebi hükümdara giden hediyeler, Mekke ve Medine'ye gönderilen hediyeler, rejim aleyhinde çalıştığı için sürgüne gönderilenlerin maaşları, hep Hazine-i Hâssa'dan karşılanır. Paranın, zamanın en büyük gücü olduğunu bilen Sultan Hamid, iktisatlı ve rasyonel tasarruflarıyla, bu hazineyi büyütmüş ve zenginleştirmiş, adeta bir holdinge dönüştürmüştü. 1908'de darbeyle iktidara gelen Jön Türkler, padişahı tahttan indirdikten sonra sarayı yağma edip, saray kadınlarının kulaklarındaki küpeleri bile çekip aldıkları gibi, padişahın Hazine-i Hâssa'daki menkul ve gayrımenkul bütün mallarına da el koydular ve devlet malı haline getirdiler. Çaldıkları mücevherleri de Avrupa'da sattılar. I. Cihan Harbi'nde elden çıkan Osmanlı topraklarında, işgalciler, milletlerarası teâmüllere uyarak, hususî mülklere dokunmadılar. Ama 1909'da Jön Türkler tarafından devletleştirildiği için, hânedana ait gayrımenkullere el koydular. Hânedanın Musul petrol arazisindeki hak taleplerini milletlerarası platforma taşıyıp kazanma ihtimalinden korkuyorlardı. 1920-1924 arası Fransa Cumhurreisi olan avukat Etienne Millerand, hânedanın vekili sıfatıyla Ankara'ya müracaat ederek, vaktiyle Sultan Hamid'in şahsî mülkü olup, hükûmetçe el konulan mallardan hânedana sembolik bir yer verilmesini istedi. Buna istinaden La Haye Adalet Divanı'nda dava açarak, Türkiye dışındaki arazilerinde hânedanın hak iddia edeceğini bildirdi. Filistin'de 4.000 km² arazi ile Musul petrollerindeki padişah hissesi de bunlar arasında idi. Böylece hem sürgündeki hânedan perişan hâlinden bir nebze kurtulacak hem de petrol sebebiyle bu işten Türkiye de kazanacaktı. Zira hânedan, petrollerdeki hisselerinin çoğunu Türk hükümetine devretmeyi va'dediyordu. Ancak hânedanın zenginleşmesini asla istemeyen Ankara, talebi derhâl reddetti. (http://www.ekrembugraekinci.com)

Mevlana Takvimi
HİCRET-İ NEBEVÎ - 20 AĞUSTOS 2020 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Aug 20, 2020 3:12


Hicret-i Nebevî bu ümmetin devlet olarak ortaya çıkmasının başlangıcıdır. Geçmiş ümmetler bazı büyük hâdiseleri tarih başlangıcı kabul ediyorlardı. Adem (a.s.)'ın yeryüzüne indirilmesi, Nûh'un gönderilmesi, Tufan hâdisesi gibi. Hz. Ömer (r.a) de, Nebî (s.a.v.)'in Mekke'den Medine'ye hicretini tarih başlangıcı olarak kabul etmiştir. İbn Abbas (r.a.)'e göre: “Hz Adem ile Nebî (s.a.v.) arasında 5.575 sene vardır” der. Sonra bunları bölümlere ayırır. Adem ile Nûh arasında 1.200, Nûh ile İbrahim arasında 1.100, İbrahim ile Mûsa arasında 575, Mûsa ile Dâvud arasında 1.179, Davut ile İsa arasında 600 sene vardır. (İbn Arabî, Muhâdaratü'l-Ebrâr) Peygamberimiz (s.a.v.) hicretle emrolununca Hz. Ali (k.v.)'ye Mekke'de kalıp kendi yanındaki emânetleri sahiplerine vermesini söyledi. Efendimiz (s.a.v.), Ebû Bekir (r.a) ile beraber Sevr Mağarası'na çıktılar. Bir müddet orada kaldılar. Rivâyete göre peygamberimiz Ebû Bekir (r.a.)'e: “Mağaradan çıkmamız için izin verildi, çıkalım mı?” buyurduğunda; O, “Baş göz üstüne” diye itaat etmişti, insanların onları arzulu bekleyiş hisleri içinde Medine'ye yöneldiler. Ebû Bekir (r.a.), bir saat Efendimiz (s.a.v.)'in önünde, bir saat arkasında yürüyordu. Sürâka b. Mâlik, at ile onlara yetişti. Ebû Bekir (r.a.): “Bize yetişti.” deyince; Allâh Resûlü (s.a.v.): “Üzülme, Allâh (c.c.) bizimledir.” buyurdular, iki mızrak boyu yaklaşınca Ebû Bekir (r.a.) ağlamaya başladı. Allâh'ın Elçisi: “Seni ağlatan nedir?” diye sordu. Hz. Ebû Bekir (r.a.): “Vallâhi kendim için ağlamıyorum. Ben öldürülürsem herhangi biri öldürülmüş olur. Sizin için ağlıyorum. Şâyet öldürülürseniz bu ümmet mahvolur.” Bunun üzerine Allâh'ın Elçisi şöyle duâ etti: “Allâh'ım sen bize yetersin, istediğin gibi yap.” Daha sonra Nebî (s.a.v.) ve Hz. Ebûbekir (r.a.) Sevr Mağarası'nda üç gün kaldılar. Üç gün sonra mağaradan çıktılar ve Medine'ye yöneldiler. HİCRİ YILBAŞI Bu feyizli ve bereketli günün, her Müslüman tarafından kutlanması dînî bir borçtur. Bu hicretle doğan İslam Devleti (30) yıl gibi çok kısa bir zamanda Endülüs'ten Çin'e kadar, cihânın en kıymetli mıntıkasında insanları, dîn ve vicdan hürriyetine, sulha sükûna kavuşturmuştur. (Aziz Mahmûd Hüdâyi, Nebî (s.a.v.)'i Zuhûru, 67-68.s.)

Karmati Arman - Gerçekler ve Tarih
Kişniş Tohumları - KİTABIN YAZIM SÜRECİ

Karmati Arman - Gerçekler ve Tarih

Play Episode Listen Later Jul 30, 2020 25:51


İslam tarihini okuduğunuzda şu tip cümleler dikkat çeker; Allah'In elçisi Cuma namazını kıldıktan sonra Medine'ye doğru hareket etti. Allah'ın Elçisi genç yaşlarında ticaretle uğraşıyordu. Allah'ın Elçisi şu kadınla evlendi, Hz Peygamber Bedir savaşı sırasında alnından yaralandı. Uhud Gazvesi'nde Hz. Peygamber'in miğferi ikiye bölündü, Utbe'nin attığı taşla alt dudağı yarıldı ve bir dişi kırıldı. Şihab oğlu Abdullah'ın darbesiyle de alnından yaralandı. Bu tür cümle örneklerle çoğaltılabilir. Hangisinin daha önce ya da daha sonra yaşandığı asla tespit edilemez, bir masal formatında yazılmıştır ve tarihi bir belgeymiş gibi önümüze konmuştur. Oysa tüm bu hikayelerde anlatılan kişinin aynı kişi olup olmadığı bile belli değildir. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/karmatiarman/message

bu allah hz cuma oysa medine peygamber tabin medine'ye peygamber'in
Dünden Bugüne
Osmanlıların Mekke ve Medine'ye Hizmetleri

Dünden Bugüne

Play Episode Listen Later May 19, 2020 26:13


Osmanlı padişahlarının Mekke ve Medine'ye hizmetleri daha henüz bu mukaddes beldeler fethedilmeden başlamıştı. Surre alayı nedir? Ne zaman son buldu? Hilafet ne zaman Osmanlılara geçti? İslamiyete göre kutsal beldeler neresidir? Haremeyndeki türbeleri kimler, ne zaman yıktı? Hangi padişah hacılara eliyle yaptığı bastonları hediye etti? Kabe örtüsü nerede dokunurdu? Kabe'nin yıkılan binalarını kim tamir ettirdi? Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci Harameyni ve hizmeti geçenleri anlatıyor.

Mevlana Takvimi
CÖMERTLİK HAKKINDA MENKIBELER - 15 MAYIS 2020 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later May 15, 2020 2:21


Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve Abdullah b. Câfer (r.a.e.) beraberce hacca gittiler. Ağırlıkları kendilerinden daha önce gittiği için acıktılar ve susadılar. Çadırında oturan bir kocakarının yanından geçtiler. Kadına, “Su var mı?” diye sorunca “Evet, var!” cevâbını aldılar. Bunun üzerine de­velerini çöktürdüler. Çadırın bir tarafında kadının zayıf bir koyunu vardı. Sonra kadına dediler ki: “Yemek var mı?” Kadın “Hayır! Bu koyundan başka yiyecek bir madde yok! Fakat bu koyunu biriniz kessin ki size yiyecek hazır­layayım!” dedi. Onlardan biri koyunu kesti, yüzdü. Kadın onlara yemek hazırladı. Giderken kadına dediler ki: “Sağ sâlim Medine'ye döndüğümüz zaman yanımıza gel, sana iyilik yapacağız!” Sonra gittiler. Hanımın kocası gelince, ona olanları anlattı. Bunun üzerine kocası öfkelendi kızdı. Bir müddet sonra, zaruret o karı-kocayı Medine'ye gelmeye zorladı. Bir gün kadın, Medine'nin bir sokağın­dan geçti. O anda Hz. Hasan (r.a.) kapısında duruyordu. Kadını tanıdı. Kadına dedi ki: “Ey Allâh (c.c.)'un sevgili kulu! Beni tanıdın mı?” Kadın: “Hayır! Seni tanımıyorum!” deyince, Hz. Hasan (r.a.): “Ben filan filan günde senin mi­safirin olmadım mı?” dedi. Kadın: “Annem babam sana feda olsun! Sen o musun?” dedi. Sonra Hz. Hasan (r.a.) zekât koyunlarından kadın için bin koyun satın alınmasını emretti. Bunlarla beraber kadına bin dinar verdi ve kadını hizmetçisiyle beraber kardeşi Hz. Hüseyin (r.a.)'e gönderdi. Hz. Hüseyin kadı­na: “Ağabeyim sana ne kadar verdi?” diye sordu. Kadın “Bin koyun, bin dinar!” dedi. Bunun üzerine Hz. Hüseyin (r.a.) de kadına o kadar verilmesini emretti. Sonra kadını hizmetçisiyle beraber Abdullah b. Câfer (r.a.)'e gönderdi. Abdullah (r.a.) kadına iki bin koyun, iki bin dinar verilme­sini emretti. Kadın kocasına dört bin koyun ve dört bin dinarla döndü! (İmâm-ı Gazâli, İhyâ'u Ulûm'id-din, 3.c., 535.s.)

Dünden Bugüne
Tarihi Bir Kısas Davası

Dünden Bugüne

Play Episode Listen Later Apr 11, 2020 15:22


Tarihte en iyi hükümdarlar bile, tebasını hakkıyla memnun edememiştir. Merhametiyle tanınan üçüncü halife Hazret-i Osman da bunlardandır. Zamanında memurlardan bazı şikâyetler oldu. Her yerde halifeye hakaret ederek dolaştığı için Mısır'a sürülen Yemenli bir Yahudi dönmesi Abdullah bin Sebe, yanına topladığı memnuniyetsizleri halifeye karşı ayaklandırarak 4000 kişi ile Medine'ye yürüdü. Irak'tan da bu kadar kişi gelerek halifenin evini sardılar. Bu arada Hazret-i Ali'ye haber gönderip kendisini halife yapmak istediklerini söylediler. Hazret-i Ali bu teklifi kabul etmediği gibi, iki oğlunu halifeyi korumak üzere gönderdi.

Çağlayan Dergisi
Sabırsızlık Yok / 2019 Eylül

Çağlayan Dergisi

Play Episode Listen Later Sep 3, 2019 13:41


Ashâb-ı kirâm, umre heyecanı ve dâüssılahasretiyle Mekke yollarına koyulur, ancak hede�lerine 40 kilometre kala önleri kesilir. 20gün ümitle Hudeybiye'de beklerler, ardındanda zahiren çok ağır gözüken bazı maddelereimza atıp Medine'ye doğru harekete geçerler.Yolculuğun ilk gecesinde Efendimiz'e (aleyhissalâtü vesselâm) Fetih Sûresi indirilir; hicran vehüzün dolu Müslümanlara, büyük fetihlerinmüjdesi verilir.1Dünyasında ye'se en ufak bir yer bulunmayan Allah Resûlü de (aleyhissalâtü vesselâm)Cenâb-ı Hak'tan habersiz insanların alaylarınarağmen her fırsatta geleceğe dair haber ve müjdeleri dile getirerek, en kritik anlarda ashâbının gözlerine fer, dizlerine derman verir, azimlerini coşturur, iman, ümit ve hayallerini ayaktatutar, iradelerini biler ve ruhlarını şahlandırır.Bunların bilinmesi, aynı yolun yolcusu ve benzeri sıkıntılara muhatap olan müminlerin, Allah ve Resûlü'nün vaatlerinin, gerçekliğine vemutlaka gerçekleşeceğine olan iman ve itimadını artırma noktasında faydalı olacaktır.İlk Günler“Oku!” vahyiyle, son ve evrensel mesaj Kur'ân'ınnüzulü başlar ve Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm), bu mesajın içerdiği mana ve muhtevayı,temsil ve tebliğle görevlendirilir. İnsanlık tarihinin bu en büyük hadisesinden hemen haberdar olan Mekkeliler, bu gelişmeyi, Cahiliyekültürü (!), şahsi hırs ve hasetlerinin etkisindeokur. Hemen harekete geçer ve bu yüce davayıitibarsızlaştırma adına vahyi alaya alırlar. Bu,yürünecek yolun dünkü rehberlerinin sergüzeşt-i hayatına vakıf Varaka'nın daha ilk günhatırlattığı, yola ait kaderin başlangıcı ve ilerleyen süreçte Mekkelilerin takınacakları tavrında açık bir göstergesi olur.Şirk, şehvet, şöhret ve şiddete müptela olmuş şahısları, hayatlarını kökten değiştirecekbir anlayışla karşı karşıya bırakmak, onlardabüyük bir şaşkınlık meydana getirir. Bütünbunları nazara alan Allah Resûlü (aleyhissalâtüvesselâm), adımlarını çok dikkatli atar. Belli birsüre meseleyi sadece çok iyi tanıdığı, dost bildiği ve güvendiği insanlara açar. Namazları dahigözden ırak yerlerde eda eder.Habeşistan Hicreti ÖncesiRisâletin dördüncü yılının başlarında AllahResûlü'nün (aleyhissalâtü vesselâm) insanları açıktan ve toplu bir şekilde İslam'a davet etmeyebaşlamasından rahatsız olan Mekkeliler, inananları belirleme adına harekete geçer. İhbar,takip ve tahkikatla onları tespit ettikçe çılgınadönerler. Zira alaya aldıkları bu evrensel insanîhakikatler, çok kısa zamanda hepsinin evine veen yakınlarının gönlüne girmiştir. Artık öfke vekinle Müslümanlara bakar; onları, dinlerindendöndürmek için en ağır işkencelere başvururve hatta cana bile kıyarlar.Hz. Ebû Bekir, o günleri Hz. Ali'ye şöyle anlatır: “Ya Ali, o günlerde sen daha çocuktun, bizölümü göze almadan birine bir şey anlatmayacesaret edemezdik. Dışarıya çıktığımız zamanbıçakların bizim için gayzla bilendiğini görürdük. İçeriye girdiğimiz zaman dışarıya çıkmaktan, dışarıya çıktığımız zaman da içeriye girmekten bütün bütün ümidimiz kesilirdi fakather şeye rağmen tehlikeleri göze alarak bir şeyyapmaya teşebbüs ederdik; zaten bunları gözealmadan da hiçbir şey yapılamazdı.”