POPULARITY
Efsanevi sanatçı Cem Karaca, bundan 20 yıl önce, 8 Şubat 2004'de hayatını kaybetti. Barış Manço, Moğollar, Fikret Kızılok ve Erkin Koray ile birlikte Anadolu ezgili rock müziğini dünyaya tanıtan Karaca'nın hayatının duraklarından biri de Köln'dü. 12 Eylül darbesinden kisa süre önce Almanya'ya yerleşen Karaca, 1983'te Yılmaz Güney ile aynı gün vatandaşlıktan çıkarıldı. Karaca, sanat hayatını Almanya'ya taşıyarak direndi. “Misafir İşçiler”in sesi de olan Cem Karaca, “Die Kanaken” grubuyla aynı ismismi taşıyan bir albüm çıkardı. Türkiyeli işçilerin yaşadığı toplumsal sorunlar onunla birlikte iki dilde de ses buldu. COSMO Türkçe, Karaca ile birlikte müzik yapan Nedim Bora ile sizi seksenli yıllara götürüyor. Mikrofonda Erkan Aslan ve Ceyhun Kara var. Von Ceyhun Kara.
AfD partisi yasaklanmalı mı? Bu tartışma son haftalarda Almanya'da gündeme oturdu. Sebebi; bazı AfD üyelerini Potsdam'daki bir otelde radikal sağın önde gelen isimleriyle biraraya getiren toplantı. Bu aşırı sağ zirvesinin ana başlığı, göçmen kökenlilerin Almanya'dan gönderilmesi idi. Toplantının ortaya çıkmasının ardından haftalardır aşırı sağa karşı protesto gösterileri düzenleniyor. AfD'ye yönelik yasak talebinin ne anlama geldiğini Sosyolog Prof. Dr. Emre Arslan ile konuştuk. Mikrofonda Ceyhun Kara ve Erkan Aslan var. Von Ceyhun Kara.
Türkiye'deki vahim depremin üzerinden bir yıl geçti, ancak yaraları hala sarılamadı. Binlerce insan çadır ya da konteynerlerde yaşamını sürdürüyor ve yardıma muhtaç durumda. Deprem, Almanya'da yaşayan Türk toplumunu da ilk günden itibaren harekete geçirdi. Türkiye'deki yakınlarına, akrabalarına destek olmak isteyenler yardım organize etti. Onlardan biri, Lamia Faqirzada Özal, stüdyo konuğumuz oldu ve hem Hatay'daki son durumu aktardı hem de depremin burada kendi hayatını nasıl etkilediğini anlatanlattı. Depremin birinci yıl dönümünde Köln'de bir anma ve dayanışma gecesi düzenleniyor. Mikrofonda Hülya Topcu ve Gökçe Göksu var. Von Hülya Topcu.
TEK KELİMEYLE KORKUNÇ- TÜRKLERİ ALMANYA'DAN SÜRME PLANI.. TARIK TOROS'LA MANŞET • Türkleri Almanya'dan sürme planı: • 2 milyon Alman vatandaşı göçmen için proje! • Toplu sınır dışı etme "master planı.." • Gönüllü ayrılmazlarsa "uyum yasaları" ile zorlanacaklar! • Çifte vatandaşları bekleyen risk..? • Aynı bölgede üç haftada 21 şehit • Tıpkı basım edebiyat: "İnleri yerle bir, tepelerine bindik.." • 45 dakika ve Akşener detayı.. • İsrailli bakan: Türkiye'den ithalatı keselim!
Çocukluğumuzun neşesi, toprak sahaların tozu, sokaklarımızın gelecek aydınlığı, evimizin koridorundaki haylazlık, yastıktan, minderden top yaptığımız oyun, bir kez daha kaydı ayaklarımızın altından. Top sahibinin hep oynadığı, fasulyeden terimi ile ilk karşılaştığımız, başlangıcı belli olmayan ama bitişi akşam ezanı olan oyun. Kimimiz için yetenek gösterisi kimimiz için gelecek umudu, kimimiz içinse sadece koşturma olan, çocukluğumuzun sarı laciverti, sarı kırmızısı, yeşil siyahı... DEVASA BİR ENDÜSTRİ Bugün hepimiz çocukluğumuzun bu rekabetçi oyununun, mahalle maçlarımızın, halı saha tutkumuzun nasıl dev bir endüstriye dönüştüğüne şahitlik ediyoruz. Sadece Türkiye'de amatörden profesyonele binlerce kulüp. Uluslararası organizasyonlar, reklam ve sponsorluk anlaşmaları, futbol medyası, televizyon hakları ve yayın gelirleri. Bilet satışlarını ve lisanslı ürünleri saymıyorum bile. Yıldız futbolcular eşliğinde, milyarlarca doların gölgesinde, milyonlarca taraftarın huzurunda oynanan küresel bir oyun. Manchester City ve Real Madrid'in 700 milyon avronun üzerinde gelir ettiği, bizim kuluplerin ise hala kumda oynadığı bir oyun. Takım gelirlerinin yüzde 15'ini maç günü etkinliklerinden, yüzde 44'ünün yayınlardan ve yüzde 41'ini ticari kaynaklardan elde edildiği oyun. Deloitte Futbol Para Ligi 2023 raporuna göre; Futbol Para Ligi'nde ilk 30'a girenlerin 16'sını İngiltere Premier Lig kulüpleri oluşturdu. Listeye İspanya'dan 5, İtalya ve Almanya'dan 3'er, Fransa, Portekiz ve Hollanda'dan 1'er takım girdi. İlk kez, en iyi 20 kulübün yarısından fazlası (20 kulübün 11'i) tek bir ülkeden (İngiltere) çıktı. Premier Lig'in altı büyük kulübünden beşi, yeni ortaklıkların kurulması ve konserler ve stadyum turları gibi maç günü dışı etkinlikler nedeniyle euro bazında yüzde 15 veya daha fazla gelir elde etti. Manchester City Para Ligi'nin zirvesindeki yerini korudu ve ikinci kez dünya futbolunda en fazla gelir elde eden kulüp oldu.
Gazze'de İsrail terör haydutunun katliamları hız kesmeden sürüyor! Batılı köleleri BM'de, başka yerlerde İsrail'in soykırımlarına, cinayetlerine destek vermeyi sürdürüyor! Batı uygarlığı Gazze'de intihar ediyor. Yahudiler, bütün dünyayı köleleştirmiş durumdalar. Hiç kimsenin, hiçbir ülkenin gıkı çıkmıyor. Bu arada İsrail'in arazide çok zor durumda olduğu, Hamas'ın İsrail'i perişan ettiği haberleri geliyor... Gazze'deki katliamın bir an önce durdurulması için ne yapılması gerekiyorsa yapılmalı. Yürek dayanmıyor işlenen cinayete. Balkanlar'da da benzer bir soykırımın, cinayetin eli kulağında. Balkan seyahatimizde bunu iliklerimize kadar hissettik. Onun için, Balkanların da böyle bir felâkete dûçar olmaması duasıyla Arnavutluk'un başkenti Tiran'da yaptığım sinema dersi benim yaptığım en güzel derslerimden biri oldu. Seyfullah Yiğit kardeşim, bu dersi yazmış. Nezaketen yazıya fazla müdahale edemedim yazarına saygımdan ötürü. Zihin açıcı okumalar diliyorum. Tiran yolundayız. Arnavutluk'un başkenti Tiran yolunda... Azerbaycan'dan gelen kardeşimiz Vuqar, Tiran meydanında bizi bekliyor. Onunla ilk defa yüz yüze görüşeceğiz. Tiran meydanında Sinema dersi yapacak Yusuf Hocamız bu akşam. Sonra İşkodra'ya doğru devam edeceğiz. Konaklama yerimiz İşkodra. Arnavutluk'ta şöyle bir şey hissettim. Böyle sanki üzerimde karabasanlar varmış gibi. İçime bir türlü Üsküp ve Ohri'de bulduğum o huzur gelmedi. Arnavutluk topraklarında çok güçlü bir manevi hava hissedemedim. Tiran sokaklarında da aradım o manevi havayı ama bulamadım. Ama şu oldu. Ustam Yusuf Kaplan'ın, aşkın ve taşkın bir ruh haliyle yaptığı dersten, o dersin yapıldığı o ruh halinden çok etkilendim. Tiran meydanındayız. Ethem Bey Camii'nin arkasında, saat kulesinin önündeki duvarın üstünde Ustam Yusuf Kaplan oturmuş. Hava soğuk. Ancak fedakâr kardeşlerimiz var. Almanya'dan İsmail kardeşimiz, üstündeki montu çıkarıp hocaya verdi minder şeklinde kullanması için. Dersin yayına verilmesine büyük emeği olan Büşra Hanım kardeşimiz çok gayret gösterdi, yoruldu, her tür ü haketti. İPad'i üzerine koymak için yakınımızda olan bir büfeden yüksekçe olan bir sandalye ödünç aldık 50 dk'lığına. Ders 55 dk sürmüştü ve çok bereketli bir 55 dk oldu. Bu süre içinde Ersin abiyle Tiran sokaklarında biraz turladık. Arnavutluk'un sosyolojisi üzerine gözlemler yaptım. Enver Hoca'nın döneminden kalan o kara bulutlar hâlâ Arnavutluk'un üzerindeydi. Çok çalışılmalıydı köklere dönmek için Seyahat ettiğimiz her yerde şöyle bir şey dikkatimi çekti. Balkanlarda aşırı bir çıplaklık yok. Türkiye'deki gibi bir çıplaklık sorunları yok. Oralarda gördüğümüz “aşırı çıplaklar” da maalesef Türkiye'den gelenlerdi. Dün iyiliği, güzelliği, hayayı ve edebi yayan bir toplumun çocukları bugün dünyaya kötülüğü, çirkinliği ve hayasızlığı yayan zavallılara dönüştü! Tamam bütün dünya üzerinde bir popüler kültür etkisi var. Ancak Türkiye'de bunun yorumu çok farklı. Çıplaklıkla, sefahatle bir yaşam tarzı oluşturulmuyor. Burada, direkt olarak İslâm'la savaşılıyor. Müslümanların değerleri, hız, haz ve ayartı üzerinden aşağılanıyor, bu, genel olarak bilinçli yapılıyor. Dizilerde bunu net bir şekilde görüyoruz. Dolayısıyla Türkiye'deki sekülerle dünyanın sekülerleri arasında dağlar kadar fark var. Özbekistan'da aynı durumu müşahede etmiştik. Gazze olaylarına bakın. Dünyanın bütün halkları; dil, din, ırk ve coğrafya fark etmeksizin Gazze soykırımına tepki gösterirken Türkiye'nin seküler kesiminin önemli bir bölümü sessizliğe büründü. Çünkü bunların bütün çabaları, İslâm'a karşı durmak. Bunların bütün meseleleri Müslümanlarla. Özgürlük falan hikâye yani. Şimdi o eşsiz derse geri dönelim...
İngiltere, ABD ve Almanya gibi ülkelerin İsrail'e verdiği sınırsız destek Yahudilerle ilgili geçmişte takındıkları tutumdan mı yoksa hayata geçirilmek istenilen daha büyük bir projeden mi kaynaklanıyor? Bu sorunun cevabını nerede bulacağız? Eğer Avrupa devletlerini bir bütün olarak değerlendirirsek belki antisemitizm açıklayıcı bir günah olarak görülebilir. Fakat ülkeleri ayrı ayrı değerlendirdiğimizde özellikle yirminci yüzyıl için ortak bir Yahudi politikasından herhâlde söz edilemez. Anglosaksonları başlı başına ele aldığımızda ise karşıtlıktan ziyade iç içe geçmişlik hâli bariz bir şekilde ortadadır. ABD özelinde sermaye hareketliliklerinde bu iç içe geçmişlik çok daha barizdir. Fakat ABD ve İsrail arasında iç içe geçmişliğin gözlerden kaçan başka bir örneği ise yayılmacı siyasetlerin benzerliğidir. Bunlar karşıtlıktan ziyade ortak bir tutuma işaret eder. Asıl kafa karışıklığı Almanya İsrail ilişkisinden kaynaklanıyor. Almanya'nın yönetim düzeyinde İsrail'e koşulsuz desteğinin Hitler dönemi ile izah edilmesi birtakım soruların cevaplandırılmasını engelliyor. Özellikle İkinci Dünya Savaşı'nın Almanya'da Yahudilere uygulanan soykırım üzerinden değerlendirilmesi sınırlı bakış açısının en bariz örneğidir. Fakat yine de Almanların bir araya gelerek İsrail'in yanında durmasını anlamak kabil değil. Hâlbuki Almanya İkinci Dünya Savaşı'nda ABD ve İngiltere ile savaşa tutuşmuştu. Üstelik bugün Almanya birtakım alanlarda ABD ve İngiltere ile açıkça rekabet hâlindedir. Bu da İsrail'in Filistin'de işlediği cinayetler gündeme geldiğinde Almanya'nın sınırsız desteğini anlaşılmaz bir hâle getirmektedir. Fransa da Almanya'dan farklı değildir. Oysa iki ülkenin yakın tarihi birbirinden çok farklıdır. Belki çok daha uzak geçmişte bir ortaklıktan söz edilebilir. İsrail'in sınır tanımadığını hemen hemen her ülke görüyor. Artık İsrail'in sergilediği vahşeti tanımlamak için daha ileri bir kavrama ihtiyaç olmadığı çok açıktır. İsrail işlediği bütün soykırım suçlarından sonra daha da ileri giderek Suriye ve Lübnan'ı da hedefe koyduğunu açıkça beyan etti. Bunun genel bir tavır olduğunu ve bölgesel olarak daha büyük savaşlara kapı aralandığını görmemek mümkün değil. Bu durum iki yüz yıldır dünyaya egemen olan uygarlık anlayışının da sorgulanmasına yol açıyor. Artık bütün dünya Batı merkezli uygarlığı ciddi olarak sorgulamaya başladı fakat İsrail'e açık destek veren ülkelerin bunu bir mesele olarak gördüklerini de söyleyemeyiz. Batı içinde entelektüel bir sorgulama emaresi de görülmüyor. Bilindiği gibi “uygarlık” 19. yüzyılın bir iddiasıydı ve kolonyalist bir ideolojiydi. Emperyalizmi uygarlaştırma misyonundan arındırdığımızda geriye fazla bir şey kalmaz. Peki, ne oldu da Batı, son derece kullanışlı değerler setinden vazgeçti? Yaklaşık iki yüz yıldan sonra uygarlık kavramı üzerine kurulu ideolojiyi terk etmek zorunda mı kaldılar yoksa zaten İsrail'in sergilediği bugünkü vahşet onların eseri olarak mı görülmelidir?
“Yahudileri imha edin! Sinagoglarını yakın! Avrupa'dan sürün!” Yedi maddeden oluşan bu talimatlar, sıradan birine ait değil. Protestanlığın kurucusu ve sonuç itibariyle sekülerliğin ve dolayısıyla modern dünyanın ve tasavvurunun icadında en kilit rollerden birini oynayan Martin Luther'e ait. Büyük çalkalanmaların ve transformasyonların kasıp kavurduğu 16. yüzyıl ‘'Avrupa''sında yaşayan Luther'in, “Yahudilere ve Yalanlarına Karşı” (Against the Jews and their Lies) başlıklı bir kitabı olduğunu biliyor muydunuz? Luther, 7 maddeden oluşan Yahudileri imha planını bu kitabında açıklıyor ve Avrupa'da Yahudilerin nasıl bir hayat sürdüklerine dair ilginç bilgiler veriyor. Avrupa'da Yahudilere karşı ne denli büyük bir kin, nefret ve öfkenin kolgezdiği ve Yahudilerin nasıl bir hayat sürdükleri bu kitaptan ve Luther'in Yahudileri imha planından çok net bir şekilde anlaşılabiliyor. Luther'in Yahudileri imha planı, piyanist, psikanalist, uygarlıklar ve düşünce tarihi araştırmacısı Georg Frankl'ın “Civilisation: Utopia and Tragedy” (Uygarlık: Ütopya ve Trajedi) başlıklı kitabında ayrıntılı olarak yer alıyor. (Burada, Zihnin Arkeolojisi üst başlığı ile iki cilt olarak yayımlanan Frankl'ın bu nefis kitabını Pınar Yayınları bünyesinde kurduğumuz Açılım Kitap'ın “uygarlıklar ve düşünce tarihi” dizisinin ilk kitabı olarak yayımladığımızı haber vermiş olayım). George Frankl, iki ciltlik kitabında şimdiye kadar yapılmamış bir şeyi yapıyor: İlk ciltte, insanlık tarihinin başlangıcından Antik Yunan uygarlığına kadar gelmiş geçmiş kültürlerin ve uygarlıkların bilinçaltlarının tarihini yazıyor. Bu metni keşfedince, Frankl'ın izini sürdüm ve hatta Londra'dayken bu ilginç adamın Elizabeth Hall'de verdiği bir piyano konserini izledim. Luther'in Yahudileri imha planını Frankl'ın kitabının ikinci cildinin 97. ve 98. sayfalarından aynen aktarıyorum. Bu metnin Ermeni sorunu ile nasıl başa çıkacağını bilemeyen zavallı devlet ricalimizin işine de fazlasıyla yarayacağını şimdiden söylemiş olayım. İşte size Luther'in 7 maddeden oluşan Yahudileri imha talimatnamesi: “1-Yahudiler'in sinagoglarını yakın. Sinagoglardaki Yahudilerin üzerine de sülfür ve katran dökün. Ve yakılan Yahudilerin cesetlerinin üzerini, hiçbir iz kalmayacak şekilde toprakla örtün. 2-Yahudiler'in evlerini yıkın. Tüm Yahudileri sürüler hâlinde ahırlara doldurun. Böylelikle Yahudiler, bu dünyanın efendileri olmadıklarını, sadece sürgüne mahkûm edilen mahpuslar olduklarını öğrenmiş olsunlar. 3-Kutsal kitaplarını ve metinlerini ellerinden alın. Böylelikle Yahudiler, Tanrı'ya ve İsa'ya lanet okumaktan alıkonulmuş olsunlar. 4-Yahudiler'in hahamlarının çocuklarını eğitmelerini, kamusal mekânlarda Tanrı'ya ibadet etmelerini yasaklayın. Yasağa uymayanları ölüm cezasıyla cezalandırın. 5-Alman İmparatorluğu'nun sınırları içinde seyahat etmelerini yasaklayın. 6-Yahudiler'in faiz peşinde koşuşturmalarını yasaklayın. Ellerinden paralarını, altınlarını, gümüşlerini ve tüm mallarını, mülklerini alın. Çünkü Yahudilerin, elde ettikleri her şey hırsızlık ve faiz yoluyla elde edilmiştir. 7-Yahudiler'in çocuklarını ve gençlerini en zor işlerde çalıştırın. Böylelikle, alınteriyle ekmek kazanmanın nasıl bir şey olduğunu öğrenmiş olsunlar. Ama en iyi yöntem, bunların hepsini Almanya'dan, İspanya'dan, Fransa'dan, Bohemya'dan ve diğer Avrupa ülkelerinden sürmektir.”
Türkiye Futbol Federasyonu'ndan (TFF) Merkez Hakem Kurulu'na (MHK), kulüplerden taraftarına kadar futbolun tüm paydaşları tam bir kaos ortamının girdabında futbolu daha da dibe çekmek için ne gerekiyorsa yapıyor. 16 Haziran 2022'de tek aday olarak girdiği başkanlık seçiminde 158 oyla başkan seçilen Mehmet Büyükekşi federasyonu 1 Haziran 2023 tarihinde güven tazeleyerek 4 yıllığına yeniden göreve seçildi. Seçildi fakat tüm kulüpleri ilgilendiren ve 336 üyesi bulunan bu kurumda üye sayısının çeyreği kadar oyla seçilen Büyükekşi'ye güvensizlik katılım seviyesi oranına bakarsak, zaten o genel kurulda çocuk sakat doğmuştu. Futbola en üst düzeyde ilgi duyulan bu coğrafyada toplam oyun çeyreği kadar oyla seçilen bir başkana ve yönetimine bu denli güvensiz bir ortamda gelmesi sıkıntıları da beraberinde getirdi. Öyle ki belki de ilk kez örneğini gördüğümüz Trabzonspor Başkanı Ertuğrul Doğan'ın açıklamaları bu sıkıntının boyutlarını ortaya koymaya yetiyor. Trabzonspor, ezeli rakibi Fenerbahçe'yi 26 yıl sonra deplasmanda 3-2 mağlup ediyor, bordo-mavili kulübün başkanı Ertuğrul Doğan, maç sonunda hakem ve VAR hakemlerini ağır bir şekilde eleştiriyor. Bu duruş diğer kulüpler ve futbol kamuoyu tarafından destek görürken 120 oyla futbolu yönetmesi için seçilen sayın Mehmet Büyükekşi kamuoyuna halen daha cambazı gösteriyor. Neymiş efendim; Hakemlerin performansını hassasiyet ve titizlikle takip ediyormuş da, devre arasında MHK tarafından hakem klasmanları belirlenirken, tüm bu performansları dikkate alacaklarından da kimsenin şüphesi olmamalıymış. Geç sayın başkan geç... Bıraktık İzmir muhabbetini, bıraktık futbolun en zayıf halkası olan hakemlerin tutumlarını, bıraktık düdük astırılıp, sonra da düdük çaldırılanların muhabbetini... Siz de biliyorsunuz ki geçmişten bugüne hakem camiası futbol federasyonundan her zaman ayrı çalışmıştır. Sizler ve sizler gibiler hep tepeyi yani MHK'yi değiştirerek çözüm üretmenin kolaycılığına kaçtığınız sürece bu işler düzelmez. Bildiğiniz bir konuda halen daha ‘yapacağız, edeceğiz' söylemleri ile kamuoyunu oyalamayın. Radikal kararlar alarak hem yapınızı, hem çatınızı, hem de duruşunuzu düzeltin. Belki farkında değilsiniz ama yakın tarihte Cüneyt Çakır ve Fırat Aydınus'un tahtına oturup, hakem camiasında oluşan birilerine göre çete, bana göre gruplaşmanın başına geçmek için çaba gösteren bir yapı var. Bu işi sadece seminerlerle, eğitimle, Almanya'dan alacağın modelle düzeltemezsin. Çünkü bu konu sadece ölçüleri belirlenmiş, bazılarının zeminini boyatarak çözüm bulduğunuz sahalarda oynanmaktan çıktı. Çelişen ve çelişkiye
Çocuk filmi ile çocukluk filmi arasındaki ince çizgi sinema perdesinde kendini buluyor. Edebiyatımızın önemli kalemlerinden Mustafa Kutlu'nun hikayesinden yola çıkarak hazırlanan film vizyona girdi. Yönetmen Ahmet Sönmez'in Mustafa Kutlu ile dostluğundan mülhem kurmaca dokunuşlarla bir film ortaya çıkmış. Hikaye tam olarak Anadolu kokuyor. Aileleriyle birlikte küçük bir kasabada yaşayan iki küçük kardeş Kenan ve Mustafa'nın hayallere sığmayan, yıldızlara uzanan çocukluk heyecanı... Mustafa Kutlu'nun ifadesi ile çocuk değil çocukluk hikayesi. Hedef kitle doğrudan çocuklar değil. Daha doğru ifadeyle sadece çocuklar değil. Çocukluk dönemini geride bırakmış olan herkes filmin odağında. Özellikle Anadolu'da bir köyde çocukluğunu yaşamış olanların kendinden çok şey bulacağı bir çalışma. Her gece yıldızlara bakarak hayal kuran iki kardeşin yaşadıklarını anlatan filmde mahalle maçı, sıcak yaz gününde derece serinleme seansları, ağaçlardan meyve toplama, ormanda oyun oynama ve geniş bahçeli ve çok katlı evlerde aile sıcaklığını yaşama sahneleriyle karşı karşıya kalıyoruz. Hangimizin böylesi çocukluk anısı yoktur ki... Yakın zaman öncesinde (1980-90'lar) geçen hikayede Almanya'dan gelen dayı ve komşu kızı ile yaşanan duygusal manzara da birçoğumuzun tanık olduğu şeydir. Çocukların yanı sıra yetişkinlerin birçok duygusuna ve hatırasına odaklanan filmde Süleyman Biçen, Berat Çağan, Serdar Özer, Açelya Devrim Yılhan, Toprak Can Adıgüzel gibi isimler rol alıyor. Çocuk oyuncuların çocukluk yapısının önemli olduğu filmde duygularda git gel yaşıyoruz. Bazı sahnelerde çocukluğun tatlı manzarası ile tebessüm ederken, bazen de tam oturmamış oyunculuklarla yabancılık yaşıyoruz. Yetişkin oyuncular genel olarak başarılı. Filmin bütünün çocuklar geniş yer aldığı için hikaye üzerine kurulan duygudan yer yer çıkıp geri dönüyoruz. Tecrübeli yönetmen Ahmet Sönmez'in seyirlik bir iş ortaya koyma adına kurguladığı matematik genel olarak işliyor. Film boyunca geniş yer tutan müzik zaman zaman rahatsızlık veriyor. Kurgunun hızına yetişmekte zorlandığımız zamanlar oluyor. Pek dinlenemiyoruz. Elbette gişe izleyicisi matematiğine odaklanan yapımda bu tür tercihler anlaşılır bir hal alıyor. Filmin en önemli noktası, çocuk filmi olarak sunulan son dönem yapımlarının neredeyse tamamındaki dokunun dışında, nahif, sahici, Anadolu kokan bir yapının perdeye çıkmış olması... Mustafa Kutlu'nun kaleminin yansıması olan bu durum biçimsel tercihlerde bazen aksamaya yol açsa da genel olarak sektördeki çocuk filmlerinden kalın bir çizgi ile ayrılıyor. Ve tabi ki Kutlu'nun da dediği gibi çocuk değil çocukluk filmi olması hasebiyle yetişkin bakış açısı da barındırıyor. Çocuk filmi denince sadece çocuklar arasında geçen, şehre sıkışmış, yaşadığımız zamana ve çocukluk algısına hitap eden, duygudan çok hazzı önceleyen, sadece eğlendirmeyi kovalayan yapımların yanında Yıldız Tozu apayrı bir yerde duruyor. İzleyiciye düşen görev, benzeri az olan bu tarz filmleri sinema salonunda izlemektir. Beğenmek zorunda değiliz. Eleştireceksek de hakkını vererek eleştirmeliyiz. Zaten çocukluğu anlatan her filmin de insanın çocukluk dönemi gibi toy noktalar, arızalı alanlar barındırmalı. Yetişkinin ayağının tozu ile çocuğun hayalindeki yıldızın tozunun işlevi bu zaviyeden aynı kapıya çıkıyor.
Uzun süredir ilk defa Türkiye'de bir Alman vatandaşı havaalanında gözaltına alındı. Hem de diplomatik pasaportu ve dokunulmazlığı olan bir federal milletvekili Gökay Akbulut... Alman Dışişleri Bakanlığının girişimi ile serbest bırakılan Akbulut'un gözaltına alınmasına yönelik Almanya'dan gelen tepkiler çok cılız. Alman Gazeteciler Birliği, Türkiye'ye gidecek gazetecileri uyarırken, Federal Hükümet Sözcüsü bu uyarıyı değerlendirmekten imtina etti. Sol Parti Milletvekili Akbulut, yaşadıklarını podcast COSMO TÜRKÇE'ye anlattı. Serap Dogan tepkileri derledi, gazeteci Can Dündar ise yorumladı. Mikrofonda bu kez Fulya Canşen var. Von Fulya Cansen.
Türkiye'de pek çok sosyal medya kullanıcısı Almanya'dan veya başka bir dış ülkeden ülkeye giriş yapan "gurbetçilerin" vatana bağlılıklarını göstermeleri için, bir defaya mahsus 1.000 euro para ödemelerini talep ediyor. İlk bakışta kulağa şaka gibi gelen fikir, son günlerde ciddi ciddi tartışılır hale geldi. Peki vefa vergisi talebi, son yıllarda yurtdışında yaşayan Türkiye kökenlilere yönelik artan tepkinin parçası mı? Bunda ülkedeki siyasi ve ekonomik durum ne derece rol oynuyor? Podcast Cosmo Türkçe, hukukçu Memet Kılıç ile "vefa vergisi" fikrini konuştu, gazeteci Oktan Erdikmen'in görüşüne yer verdi. Mikrofonda Aydın Işık ve Ceyhun Kara var. Von Aydin Isik.
6 Şubat'ta yaşanan tarihi deprem felaketinin üstünden beş ay geçti. Depremden en çok etkilenen il Hatay'da hayat eski halinden çok uzak. Bundan en çok muzdarip olan alan ise eğitim ve öğrenim hayatı. Almanya'daki Türkiye kökenli öğretmenlerden oluşan ATÖF derneği bu sorunu bir nebze hafifletebilmek ve çocukların gelişiminin daha fazla sekteye uğramaması için Hatay'da yeni bir okul inşasına başladı. Üstelik bu proje ile Almanya'da yalnız değiller. Mikrofonda Hülya Topcu ve Ceyhun Kara var. Von Hülya Topcu.
galatasaray'da Mauro İcardi için hızlı günler yaşanıyor. Suudi Arabistan Ligi diye bir gerçek olmasına rağmen tercihini sarı- kırmızılı kulüpten yana kullanan Arjantinli yıldız ile anlaşıldı. Paris Saint-Germain Kulübü ile de el skışılması çok yakın. Galatasaray, şampiyon kadrosunu korumak ve takviyelerle güçlendirmek adına başta Sportif A.Ş Başkan Vekili Erden Timur ve Başkan Dursun Aydın Özbek olmak üzere hummalı bir çalışma içinde. Angelino, İngiltere ve Almanya'dan teklifleri reddederek Galatasaray'da oynamak istedi ve transfer oldu. Erden Timur “İkinci golcüyü muhakkak ön elemelere yetiştireceğiz” dedi. İkinci golcü için gündemde olan isimler Cedric Bakambu, Fedor Chalov ve Duvan Zapata. Leandro Parades ile Mauro İcardi hem milli takım hem PSG'de çok sıkı arkadaş, Galatasaray'ın Parades ile de görüşmeleri olumlu sürüyor. Nelsson ve Sacha Boey ile gelecek sezon kalmaları durumunda zamlı yeni sözleşme düşünülüyor. Rashica için de Galatasaray çalışmalarını sürdürüyor. Cicaldau, kamp kadrosundan çıkarılırken, Başakşehir, Konyaspor ve Kayserispor oyuncu için ilgi kağıdı gönderdi. 9+2 kuralı konuşuluyor... Eğer böyle bir kural değişikliği olursa Galatasaray, çakılı olarak Kerem ve Abdülkerim'i kullanacak. Eğer 8+3 devam ederse Okan Buruk 3. yerli tercihini sol kanatta veya orta alanda kullanmayı düşünüyor. Yerli statüsünde Galatasaray, orta alan için Kerem Demirbay ile temas halinde. Barış Alper Yılmaz, Berkan Kutlu ve Lucas Torreria için yeni teklifler mevcut ama Galatasaray'ın istediği düzeyde değil. Nelsson'a Tottenham, Dortmund, Atalanta, Sevilla ve Arsenal'den yeni teklifler var. Galatasaray, Totthenham'dan Davinson Sanchez ile görüşüyor. 9 milyon Euro bonservis ödemeye hazır ya da takasta Nelsson'u verip üstüne para talep edecek. Taylan Antalyalı, Samsunspor ile anlaştı haberleri var ama şuan sadece temas var. Çaykur Rizesporş Taylan Antalyalı , Emre Kılınç ve Yunus Akgün ile ilgileniyor. Güncel transfer haberleri bu yönde. Galatasaray, Şampiyonlar Ligi ön eleme maçlarında rakiplerine göz dağı vermek adına çok sağlam takviyelerle şimdiden hazır olduğunu hissettiriyor. Kerem Aktürkoğlu, Zaniolo, Barış Alper, Berkan ve Boey'deki fiziki değişim gözle görülür hale geldi. Angelino, belki de bu sezonun en iyi transferlerinden biri olacak. Sol tarafta 80 metrede tüm sezonu oynayabilecek kapasiteye sahip bir bek. İcardi, Paredes, Angelino, Sergio Oliveira ve Mertens gibi tecrübeli oyuncularla Galatasaray hem ligde hem de Avrupa'da başarı elde edebilecek bir kadro genişliğine Icardi ve Paredes transferiyle sahip olmuş olacak. Taraftarlar transferler gecikiyor diye endişe etmesin sabrın sonu selamet.
Ekrem Müdafa İmamson, Fatih Altaylı'ya “Sayın Genel Başkan'ın değişimin önünü açacağını zannediyorum” demiş! Kılıçdaroğlu'nın koltuğunu bırakmaya zinhar niyetli olmadığı bir vasatta... Evladı Ekrem'in böylesine bir umudu taşımasının... Haliyle gizlediği, tek bir nedeni olabilir. Nedir? Ekrem İmamson, Kılıçdarson'u 2010'da CHP'nin başına getiren derin karargâhın (Komprador Burjuvazi); 28 Mayıs sonrasını planlarken, Genel Başkan değimini gerekli göreceğini ve bu minvalde kendisini tercih edeceğini hesaplıyor! Ekrem Bey'in bu öngörüsünün tutup tutmayacağını görmesi ise fazlaca bir vakit almayacaktır. RİYAKÂRLIĞIN RESMİ Mister İmamson, Costanzo da Ferrara tarafından 542 yıl önce yapılan Fatih Sultan Mehmet madalyonunu... 1453 Tarih Müzesinde ziyarete açtı! Madalyon, İBB tarafından Londra'daki bir müzayedede satın alınarak İstanbul'a getirilmişti. Aynı Ekrem İmamson, “Ayasofya'nın ibadete açılması gibi bir ihtiyacın olduğuna inanmıyorum” demişti. Bu lafıyla Yunanlıları sevindirmişti. 2019'da İstanbul seçimini kazandığında, Yunanistan medyası kendisini “İstanbul'u fetheden adam!” diye lanse etmişti. Meral Hanım ise Ekrem Müdafa kardeşi için “İkinci Fatih” diyerek, trajikomik bir hal almıştı! 86 yıl sonra, 24 Temmuz 2020'de tekrar ibadete açılan Ayasofya Camii bizlere Fatih Sultan Mehmet'in vasiyeti ve emanetidir. İstanbul'un BŞB Başkanı İmamson mu? –Ayasofya'nın yeniden ibadete açıldığı gün, orada değildi! Ya? Ankara'daydı. Türkiye'deki Hristiyanların belli özel günlerindeki ayinleri kaçırmayan İmamson Efendi'den bahsediyoruz! Hal böyleyken... Nazım Hikmet'in bir şiirinden ilhamla soralım: “Bana riyakârlığın resmini yapabilir misin, Abidin?” BAY KEMAL'İN DANIŞMANLARI On Üçüncü Seçim Yenilgisine rağmen, Genel Başkanlık koltuğuna yapışan Kemal Bey... Parti kurullarında değişikliğe gittikten sonra, üstüne bir de bütün danışmanlarını görevden aldı! Bu danışmanların içinde öyle bir isim var ki, onun bahsi geçtiğinde “Kara Mizah” bile çaresiz kalır! Karikatürcülerin alayı dükkân kapatır! 3 Aralık 2022 tarihinde CHP'nin “İkinci Yüzyıla Çağrı” buluşmasına “çevrimiçi” katılan Amerikalı Jeremy Rifkin'den söz ediyoruz. TUZLU YANKİ Rifkin, Kılıçdaroğlu'nun “Ekonomi Baş Danışmanı” olarak sunulmuştu! O günden sonra; Jeremy Bey'i ne gören oldu, ne de sesini duyan! –O, şimdi Hayalet! Mister Kemal, kendisine “danışabilmek için” aslında bir şans yakalamıştı; Almanya ziyaretinde onunla da görüşecekti! Amma velakin... Ekrem ile Meral'in Saraçhane Mitingini haber alır almaz, apar topar Almanya'dan döndü; “Rifkin Buluşması” da yalan oldu! Bir kez uzaktan sahne alıp, bir daha da görünmeyen Yanki Rifkin, Türkiye'ye ayak basamadan, CHP Genel Merkezi'ni bir kez bile göremeden görevden alındı. Jeremy Tuzlu Rifkin için CHP kaç dolar ödedi, acaba? “Uyanık” geçinen CHP'li Gürsel Tekin...
Recep Tayyip Erdoğan,cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunu rakibi Kemal Kılıçdaroğlu'na karşı %52 ile kazandı. Türkiye'nin eski ve yeni cumhurbaşkanının yeni döneminde iç ve dış politikada nasıl bir çizgi izleyeceğiyse merak konusu. WDR Cosmo Türkçe sunucusu Hülya Topcu,Sabancı Üniversitesi'nden Prof Dr. Fuat Keyman'a Batı'yla ilişkilerden 2024'te gerçekleşecek yerel seçimlere kadar Erdoğan'ın yeni dönenemini sordu. Ceyhun Kara, Erdoğan'ın seçim zaferine Almanya'dan gelen tepkileri derledi Von Hülya Topcu.
Bu bölümde Mert'in Mac mini deneyimleri, Apple'ın erişebilirlikle ilgili tanıttığı yeni özellikler ve son zamanlardaki gençlerin karamsarlığı üzerine sohbet ettik.Bizi dinlemekten keyif alıyorsanız, kahve ısmarlayarak bizi destekleyebilir ve Telegram grubumuza katılabilirsiniz. :)Yorumlarınızı, sorularınızı ya da sponsorluk tekliflerinizi info@farklidusun.net e-posta adresine iletebilirsiniz. Bizi Twitter üzerinden takip edebilirsiniz.Zaman damgaları:00:00 - Mert'in projesinde kullandığı teknolojiler12:30 - Türkiye'de freelance olmak22:30 - Mac mini30:45 - Teknik servise ürün göndermek36:50 - Kaliteli müzik dinlemek46:00 - Emagic ve Almanya'dan çıkan müzik yazılımları58:43 - Apple ve Erişebilirlik1:15:00 - WWDC23 Seyir Partisi1:19:00 - Teknoloji hırsızlığı1:27:00 - İzlediklerimiz1:32:40 - Gençlerdeki karamsarlık1:45:35 - Star Wars1:59:30 - Teenage Engineering - TP-7Bölüm linkleri:FastAPIHotwireSidekiqCelerySortedSatechi Stand & Hub for Mac mini with SSD EnclosureAIAIAIMcCartney 3,2,1EmagicAbletonGet started making musicNoteApple introduces new features for cognitive accessibility, along with Live Speech, Personal Voice, and Point and Speak in MagnifierDarth Vader TomTom commercialNSIstanbul - WWDC23 Canlı Seyir PartisiShrinkingFranticU.S. MarshalsRoninStar Wars: The Old RepublicTeenage Engineering - TP-7
Peygamber (s.a.v.)'in mübarek ağızlarından çıkan her bir kelimenin doktorlar için büyük tıp kitabı olduğunu hiçbir akıl sahibi inkar edemez. Nitekim günümüzde birçok alanda olduğu gibi tıp alanında da hadis-i şerifler sayesinde ilerleme kaydedilmekte, bazen de hadis-i şeriflerde haber verilen gerçeklere dolaylı yoldan ulaşılmaktadır. İnsanı ve hastalıkları yaratan Allâhü Teâlâ, yarattığı her derdin devâsını da yaratmıştır. İnsana düşen vazife bir yandan duâ ederken diğer yandan da hastalıklardan kurtulma yollarını arayıp tedavi olmaya çalışmaktır. Nitekim insanlara her konuda rehber olarak gönderilen Allâh Resûlü (s.a.v.) de hastalandığında, hekimlere tedavi olmuş, hastalanan ashabı için de hekimler çağırmış ve zamanın tedavi yöntemlerinden faydalanmıştır. O zamanın tedavi yöntemleri arasında en yaygın olarak kullanılan hacamat da Peygamberimiz (s.a.v.)'in sıkça başvurduğu bir tedavi uygulaması olup bizzat Cebrail (a.s.) tarafından kendisine ve ümmetine tavsiye edilen bir tedavi şekli olmuştur. Hacamat, binlerce yıldır dünyanın birçok yerinde koruyucu hekimlikte ve hastalıkların tedavisinde uygulanmış, günümüzde de dünyanın birçok yerinde alternatif tıpta en fazla tavsiye edilen tedavi metodu hâline gelmiştir.Hacamatta maksat, derinin altındaki akıcılığı olmayan kirli kanı ve dokular arasındaki sıvıda biriken atıkları belli yöntemlerle dışarı atmak suretiyle kanın rahatça dolaşmasını sağlamaktır. Kan aldırmak belli bir bölge veya herhangi bir organdaki aşırı kan hücumunu (basıncını) azaltmak için veya hasta bir organın kanını tazelemek için yapılır. Almanya'dan Çin'e Malezya'dan Kanada ve Avustural-ya'ya kadar bir çok ülkede tatbik olunan hacamatla kan alma yöntemine yöneliş, bilhassa son yıllarda dünyada gözle görülür bir şekilde artmıştır. Bunun sebebi ise hacamat ile tedavinin ÇOK BASİT, GÜVENİLİR ve İLAÇSIZ bir tedavi şekli olmasıdır. (Ömer Muhammed Öztürk, Misvâk ve Hacamat, s.47-50)
Yurtdışında yaşayan 3,5 milyon Türk vatandaşı için seçime sayılı günler kaldı. Yurtdışı temsilcilikleri ve sınır kapılarındaki oy verme işlemi 27 Nisan'da başlıyor. Ancak partilerin aday listelerine bakıldığında özellikle yaklaşık 1,5 milyon seçmenin bulunduğu Almanya'dan gösterilen adayların azlığı yine göze çarpıyor. CHP hiç aday göstermedi. Podcast Cosmo Türkçe, siyasi partilerin aday listeleriyle Almanya'dan gösterilen adayları inceledi. Von Aydin Isik.
Türkiye'de iktidar partisi AKP, MHP ve BBP'nin içinde bulunduğu Cumhur İttifakı'nın bileşenleri netleşti. Yeniden Refah ve Hüda Par'ın da eklenmesiyle ortaya sağ-muhafazakar bir blok çıktı. Bloktaki partilerin Almanya'daki uzantıları ve taban yapılanmaları Alman istihbaratı tarafından izleniyor. Bu durum Cumhur İttifakı'nın demokrasi anlayışına dair endişeleri güçlendiriyor. WDR Cosmo Türkçe, seçimlere sayılı haftalar kala Cumhur İttifakı'nın ortaklarını inceledi. Von Aydin Isik.
Hem yurt içinden hem de yurt dışından Türkiye'ye bağış yağıyor. Son olarak Avrupa ülkeleri ve batılı kuruluşlar Brüksel'de 6 milyar euro para yardımı yapacaklarını açıkladı. Bu miktarın 240 milyonu Almanya'dan. Şubat ortasında Türkiye'de bir kampanyada da 115 milyar TL toplanmıştı. Ancak bu büyük paraların nasıl kullanılacağı merak konusu. Gözlemcilere göre Kızılay ve AFAD gibi kurumlarda şeffaflık yok. Toplanan paralar nereye gidiyor? Von Gökce Göksu.
Türkiye tarihindeki en ağır felaketlerden birini yaşıyor. Deprem bölgesinde arama-kurtarma çalışmaları devam ederken, 10 ilde üç ay boyunca OHAL ilan edildi. Almanya ve Avrupa'daki Türkiye kökenli vatandaşlar kaygılı. Yakınlarına ulaşamayan pek çok kişi yola çıktı. Çok sayıda dernek, kuruluş ve inisiyatif para ve yardım malzemesi topluyor. Almanya dahil bütün dünyadan arama-kurtarma ekipleri Türkiye'ye ulaştı. Von Tuba Tuncak.
Mesele Ekonomi'nin yeni programı #Hashtag'de Gülener Kırnalı ve Sinan Akgünay her hafta dünya ve Türkiye gündeminde öne çıkan başlıkları masaya yatırıyor. İlk bölümde haftanın dikkat çeken gelişmeleri Altılı Masa'nın 11. toplantısında açıklananlar ve açıklanmayanlar, ekonomi cephesinde ihracatçıya sağlanan avantaj ve KKM'de üst sınırın kaldırılması, Almanya ile ABD'nin aldığı tank kararı. İyi dinlemeler... #seçim #ekonomi #dolar #ukrayna #hashtag
ABD Başkanı Joe Biden, 31 Abrams tankının Ukrayna'ya gönderileceğini açıkladı. Almanya Başbakanı Olaf Scholz da, Ukrayna'nın Rusya'nın işgaline karşı ihtiyaç duyduğu Leopard tanklarının sevkine onay verildiğini açıkladı. ABD Gizli Servisi tarafından yayınlanan raporda toplu silahlı saldırıların çok sıklaştığı belirtildi. ABD'deki silahlı saldırılarda yarı otomatik silahların kullanımı artı. ABD Gümrük ve Sınır Koruma Dairesi'nin resmi rakamlarına göre Son yıllarda, Türkiye'den Meksika'ya gelerek ABD'ye kaçan Türklerin sayısı 31 bin 485 kişiye yükseldi. Ayrıntılar Stüdyo VOA yayınında
Öyle görünüyor ki, altılı masanın aday belirleme sürecinde Kemal Kılıçdaroğlu ya da Ekrem İmamoğlu'ndan başka bir alternatifi kalmadı. Üçüncü bir isim “olmaz” demiyorum. Olabilir ama buradan dönmesi zor gibi. Son dönemlerde dillendirmeseler de Mansur Yavaş'ı daha kazanabilir bir aday görenler çalışmalarına devam ediyorlar. Burada da Yavaş aday olursa “HDP altılı masayı desteklemez” matematiği devreye giriyor. Dikkat ediyorsanız muhalefet cephesinde anlık değişimler ve duygu durum bozuklukları yaşanıyor. Ekşi Sözlük tayfası bile ne söyleyeceğini şaşırmış durumda. Bir bakıyorsunuz Kemal Kılıçdaroğlu kararlılıkla “Ben adayım” mesajı veriyor. Seçilirse beraber yürüyeceği isimleri belirliyor. Amerika'dan danışmanlar getiriyor. Kurmayları kendilerini kaptırıp “Cumhurbaşkanımız” diye hitap etmeye başlıyorlar. Tabanda bir heyecan oluşuyor. Fakat bir de bakıyorsunuz; geçtiğimiz mart ayındaki Karadeniz turundan sonra sosyal medyada bir gecede harcanıp rezil rüsva edilen Ekrem İmamoğlu yine sosyal medyada son kurtarıcı muamelesi görüyor. Son günlerde İmamoğlu'nun aday olmasını isteyenler sosyal medyada Kılıçdaroğlu'na saldırmaya da başladılar. Saygısızlık bir yana Kemal Bey'i sistematik şekilde tahkir eden CHP'liler boy vermeye başladı. Elde var üç isim... Üçü de CHP'li. Ancak Meral Akşener hem İmamoğlu ve Yavaş isimleri üzerinde hem de başkanlıklarında hak iddia ediyor. Son açıklamalarına bakılırsa Ankara ve İstanbul belediye başkanlarının seçilmelerindeki rolünü hatırlatarak, “Çeker alırım” demeye de getirdi. Akşener için “Ya İmamoğlu ya da İmamoğlu” sürecine girdi diyebiliriz. Her haliyle ve konuşmalarıyla açık açık ifade ediyor. Diğer yandan Kemal Kılıçdaroğlu da kendi adaylığı için dönülmez bir yola çoktan çıkmıştı zaten. Yoksa Amerika'ya bir hamburger yemek için gitmezdi. İngiltere'den sözler almaz, Jeremy Rifkin'i başdanışman yapmazdı. Dahası Saraçhane'de Ekrem İmamoğlu'nu aday ilan edecekler telaşıyla Almanya'dan apar topar dönmezdi. Dikkat ediyorsanız bu denklemde durumu idare eden, krizleri olgunlukla yöneten bir kişi var. O da Kemal Kılıçdaroğlu. Son bir yılda yaşanan siyasi krizlere bakalım.
Geçen yıl 30 bin kişi Almanya'dan Türkiye'ye kesin dönüş yapmış. Bu sayı neredeyse her sene böyle. Altmışlı yıllarda gelen "misafir işçilerin" çocukları, torunları Almanya'yı memleket edindi, ancak hala Türkiye'ye temelli dönmek isteyenler de var. Vatandaşlar hangi sebeplerle bu kararı alıyor? Pişman olup Almanya'ya geri dönmek isteyenler var mı? Yanıtlar podcast Cosmo Türkçe'nin bu bölümünde. Von Aydin Isik.
Konuşmak Lazım'ın 14 Aralık 2022 tarihli bu bölümüne Terör ve Güvenlik Uzmanı Coşkun Başbuğ, Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Mehmet Metiner, Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı ve Av. Bayram Sakartepe konuk oldu. İmamoğlu'na hakaretten 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası İmamoğlu'na verilen ceza muhalefette nasıl yankılandı? Muhalefet, davayı siyasi şova çevirme peşinde mi? Kılıçdaroğlu'nun zamanlaması manidar Almanya ziyareti CHP liderinin ABD, İngiltere, Almanya üçlemesi nasıl okunmalı? Kılıçdaroğlu ithal kadro oluşturmakla ne amaçlıyor? Kılıçdaroğlu, Rifkin'in gölgesinde Almanya'dan ne isteyecekti? Kılıçdaroğlu Almanya'dan ne ithal etmeyi planlıyordu? İstismar davasını kimler suistimal etmek istiyor? Muhalefetin vesayet zihniyeti su yüzüne mi çıktı? Muhalefetin menfaatleri, milli değerlerin önüne mi geçiyor? Muhalefetin genelleyici söylemlerinin altında ne gizli? Başörtüsü teklifine kim, ne diyor? Muhalefetin linç kültürünün temellerini neler oluşturuyor? 28 Şubat'ı kimler hortlatmaya çalışıyor? CHP toplumu psikolojik bir savaşa mı sürüklemeye çalışıyor? EYT ve asgari ücrette hangi formüller masada? #imamoğlu #ekremimamoğlu #chp
İngiliz Haftası'nın 73. bölümünde Arhan Ata Pilavoğlu ve Güner Çalış'ın konuğu Can Önduygu. Üçlü, yaklaşan Dünya Kupası'nda Ada takımlarından ve turnuvanın favorilerinden beklentilerini konuşuyor. Gareth Southgate yönetimindeki İngiltere'nin önceki başarılı turnuvalardan sonra yaşayabileceği muhtemel senaryo, takımda öne çıkma potansiyeli olan oyuncular ve İngiltere'nin turnuvada gidebileceği nokta ve de son dönemlerde takım ve ülke profiline göre turnuvalara çok istikrarlı bir biçimde katılım göstermeyi başaran ve Ramsey-Allen-Bale çekirdeğinin son turnuvası olması beklenen 2022 Dünya Kupası'nda Galler'in muhtemel performansı gündemimizde. Ayrıca turnuvanın önemli favorilerinden Brezilya ve Arjantin'in kura dezavantajına karşın ortaya koyabilecekleri, Fransa'nın bir kez daha Dünya Kupası'nı kazanma ihtimali, İspanya ve Almanya'dan gelebilecek muhtemel bir sürpriz, kadro yaşı ilerleyen Belçika'nın zorlu yolu, çalkantılı Cristiano Ronaldo gündemiyle turnuvaya başlayacak Portekiz'i bekleyenler ve tabi ki Lionel Messi'nin 2014'te finale çıkmasının ve de son Copa America zaferinin ardından bu kez Dünya Kupası kazanma ihtimali mercek altında.
138.Bölümde Almanya'dan kariyerini otomotiv sektöründe sürdüren başarılı mühendis Merve Genç konuğum oldu. Merve Genç özellikle Almanya'ya sonradan giden göçmenlere yönelik yaptığı sosyal medya paylaşımları ile oldukça tanınmış durumda. Hem Twitter hen İnstagram üzerinden büyük bir destek sağlıyor. Ve aynı zamanda DiasporaTürk hesabının editörlerinden. Bu bölümde hem Almanya'yı hem de elektromobiliteyi konuştuk. (00:00) - Açılış (00:17) - Neler konuşacağız? (01:05) - Merve Genç kariyerini nasıl şekillendirdi? (04:15) - Sosyal medyayı neden etkin kullanıyor? Bu Almanya sonrası mı oldu? https://twitter.com/mervew (06:34) - DiasporaTürk (16:08) - Almanya ile ilgili en çok hangi sorular geliyor? https://www.instagram.com/doyclanddanbildiriyorum/ (25:34) - Elektromobilite ve gelecek görünümü (31:00) - Çin Avrupa'ya elektrikli araçlarla çok hızlı açılıyor, bu pazarı nasıl etkileceyecek? (33:30) - TOGG neler getirecek? (39:00) - Almanya'da kültürel ve sosyal yaşam. (40:45) - DiasporaTürk hesabına nasıl destek olmalıyız? https://www.instagram.com/diasporaturk/ https://twitter.com/diaspora_turk (43:00) - Bir mühendisin yaşamı. (45:00) - Kitap önerisi ve son sözler - 11. Peron https://www.goodreads.com/book/show/39783350-11-peron?from_search=true&from_srp=true&qid=c8jLPtP65o&rank=7 (46:27) - Kapanış Sosyal Medya Hesaplarımız; Twitter - https://twitter.com/dunyatrendleri Instagram - https://www.instagram.com/dunya.trendleri/ Linkedin - https://www.linkedin.com/company/dunyatrendleri/ Youtube - https://www.youtube.com/c/aykutbalcitv Goodreads - https://www.goodreads.com/user/show/28342227-aykut-balc aykut@dunyatrendleri.com Bize Bağış Yapmak Patreon hesabımız - https://www.patreon.com/dunyatrendler
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ABD ziyaretinin dördüncü gününde Washington temaslarına Amerikan İlerleme Merkezi düşünce kuruluşu ve Washington Post gazetesini ziyaret etti. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, IMF-Dünya Bankası Yıllık Toplantıları ve toplantılar sırasında düzenlenecek olan G-20 Maliye Bakanları toplantısına katılmak üzere geldiği Washington'daki temaslarına başladı. NATO Savunma Bakanları toplantısı için bulunduğu Brüksel'de konuşan ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Rusya'nın işgaline karşı Ukrayna'nın en çok "uzun menzilli silahlara, topa ve hava savunma sistemlerine" ihtiyacı olduğunu ve bu silahların en hızlı şekilde Ukrayna'ya ulaştırılacağını açıkladı. Rusya lideri Putin'in Avrupa'ya tedarik için Türkiye'de büyük bir doğalgaz merkezi kurabilecekleri açıklamasına Almanya'dan olumsuz yanıt geldi. Ayrıntılar Stüdyo VOA yayınında
Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Ukrayna'nın hava savunmasını güçlendirmek için her şeyi yaptıklarını bildirdi.
Zonguldak'ta, geçen pazartesi bahçede ölü bulunan Hamide Demir, Almanya'dan yakınlarının gelmesinin ardından toprağa verildi. Demir'in baş, kol ve bacaklarında köpek saldırısı izleri bulundu. Demir'in bir süre önce cezaevine giren oğlunun beslediğ...
Almanya Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanı Robert Habeck, kışın olası enerji sıkıntısına karşı, ülkede kalan 3 nükleer santralden 2'sinin Nisan 2023'ün ortasına kadar acil durum rezervi olarak beklemede tutulacağını duyurdu.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bugün Edirne'de kanaat önderleri toplantısına katıldı. Kılıçdaroğlu, daha sonra partisinin grup toplantısı için Edirne'deki Atatürk Kültür Merkezi'ne geçti. Ankara'da ve İstanbul'da Alevi kurumları ve yöneticilerine yönelik saldırılardan sonra, bir saldırı haberi de Almanya'dan geldi. Almanya'nın Düren kentindeki Alevi Kültür Merkezi'ne bu sabah saatlerinde kimliği belirsiz kişi veya kişilerce saldırıda bulunuldu. Alevi Vakıfları Federasyonu İkinci Başkanı ve Kartal Cemevi Başkanı Selami Sarıtaş'a düzenlenen saldırıya ilişkin dokuz kişi gözaltına alındı. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Ankara'daki Hüseyin Gazi Cemevi'ne yaptığı ziyaret, Alevi dernek ve vakıf yöneticileri ile kanaat önderleri arasında tartışmalara yol açtı. Cemevi ziyaretine davet edilen kişilerin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun danışmanı Ali Arif Özzeybek tarafından belirlendiği ve isimlerin ev sahibi olan vakıf yöneticilerine bile söylenmediği öğrenilirken davetli olan kişilerden bazılarının da ziyareti protesto ettiği belirtildi. Gökçe Çiçek Kösedağı'nın sunduğu “Güne Bakış”ta, Medyascope muhabiri Ali Macit ile Kılıçdaroğlu'nun Edirne temaslarını, Hüseyin Gazi Cemevi Dedesi Hüseyin Öz ve tarihçi, yazar ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 23. Dönem İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu ile Erdoğan'ın ziyaretini konuştuk. Editör: Egemen Gök Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3zNzJfc
İsveç'te evinin bulunduğu sokakta saldırıya uğrayan gazeteci Ahmet Dönmez, Ali Abaday ile Gğndem-Siz'de Almanya'dan gelen bir grubun üç gün evinin olduğu çevrede keşif yaptığına dair bilgiler aldığını açıkladı. Dönmez saldırıdan sonra hastanede yatarken sosyal medya hesaplarının kapatılması için yapılan şikayetlerin de yine Almanya üzerinden olduğunu belirtti.
Balonun herhangi bir noktasına parmağınızı bastırdığınızda bu baskı balonun yüzeyindeki bir diğer noktayı çarpıtarak değişime yol açar. Rusya'nın Ukrayna'yı işgaliyle oluşan baskı da dünyanın birçok noktasında jeopolitik gerilimleri açığa çıkardı. Örnek vermek gerekirse Ukrayna'nın işgali Japonya'nın Rusya ile sürdürdüğü temkinli politikayı olumsuz etkiledi. Sovyet Rusya 1945 yılında Japonya'ya ait Kuril Adalar'ını işgal etmişti. Japonya'nın “Kuzey Topraklar” olarak nitelediği adalar sorunu iki ülke arasında çözümlenmeden kalmıştı. Japonya Adalar'ın iadesi için uzun süredir Rusya ile müzakereler yürütüyordu. Tokyo'nun 2018'de, Rusya tarafından Japonya'ya devredilecek herhangi bir bölgede ABD'nin askeri üsler kurmasına izin vermeyeceğine dair Putin yönetimine söz verdiği söyleniyordu. Tokyo'nun Rusya'ya yönelik yaptırımlara iştirak etmesi üzerine Putin Yönetimi müzakereleri askıya aldı. Japonya anayasası savaş karşıtı(Pasifist) bir anayasa. Şimdi Japonya'da bu anayasanın değiştirilmesi gerektiği yönünde de tartışmalar yaşanıyor. Rusya'nın Tokyo ile müzakerelere son vermesi, Japonya'nın Rusya'ya karşı yürüttüğü “alttan alma” politikasında değişiklik ihtimalini gündeme getirdi. Japon medyasında yer bulan tartışma başlıklarından birisi Japonya'nın Rusya ile ilişkisinde 'gerçekçiliğe' dönmesi ve savunma stratejisini temelden değiştirmesiydi. Ukrayna'nın işgalinin yan etkilerinden biri olarak, önümüzdeki aylarda Japonya'nın ulusal güvenlik ve savunma strateji belgelerinde değişiklik yapılacağına dair haberler medyada yer buluyor. Bu belgeler kabul edildikleri 2013'ten bu yana hiç değişmedi. Ukrayna ve Rusya arasındaki askerî güç dengesindeki farklılığın Ukrayna'nın işgalini teşvik ettiğine dair algılar Tokyo'nun güvenlik konusundaki “asgarî savunma” yaklaşımının gözden geçirilmesini gündeme getirdi. Rusya'nın müzakereleri askıya almasının Japonya'nın ulusal güvenlik ve savunma stratejisinin değiştirilmesi için bir fırsat olarak görenler hareketlendiler. Diğer bir yandan ülke savunmasını ABD'nin desteğine bağlamış bulunan Japonya'da askeri harcamaların artırılması yönündeki eğilimler güçleniyor. Analizcilere göre Rusya'nın Hokkaido Adaları'nın yakınlarındaki askeri tatbikatları da Tokyo'yu pozisyon değiştirmeye yöneltiyor. “Japan Times” gazetesinde yayınlanan bir başyazıdaysa Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin, Japonya'daki birçokları için coğrafi ve psikolojik olarak uzak bir kriz gibi gelebileceği, ancak Hokkaido'da son zamanlarda meydana gelen bir dizi olayın bölge sakinlerine Rusya'ya ne kadar yakın olduklarını hatırlattığına dikkat çekiliyordu. Ancak bütün bu gelişmelerin Japonya'nın savunma politikasında köklü bir değişime yol açıp açmayacağı henüz belli değil. Japonya'nın askerî harcamalarının gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 2'si tutarında olması için girişimler söz konusu. Bu oranın NATO üyeleri için öngörülen harcama oranlarıyla eşdeğerde olması dikkat çekici tabii. Japonya NATO üyesi değil, ancak ABD'nin Asya'daki en önemli müttefiki. Amerika'daki Rusya ve Çin karşıtı şahinler de Japonya'nın asgarî savunma yaklaşımını terk etmesini istiyorlar. ABD'nin Japonya'daki üslerinde 50 binden fazla askeri bulunuyor. Önceki ABD Başkanı Donald Trump, Japonya'nın ABD askerleri için verdiği paranın çok az olduğu gerekçesiyle artırılmasını istemişti. Trump, Güney Kore ve Almanya'dan da benzer taleplerde bulunmuştu. Hatta Trump bu taleplere olumlu cevap verilmemesi halinde bu ülkelerdeki askerleri çekeceğini söylemişti.
Solar Decathlon, ABD Enerji Bakanlığı tarafından iki yılda bir düzenlenen ve her ayağı farklı bir ülkede farklı bir temada gerçekleşen, sürdürülebilir ve enerji etkin yapıların yerinde inşa edildiği bir öğrenci proje yarışması. Bu yıl "Goes Urban" temasıyla Almanya'da düzenlenen yarışmada, Avrupa'nın mevcut yapı stokunu enerji etkin biçimde yenilemeyi amaçlayan proje önerileri bekleniyor. Yarışmaya Türkiye ve Almanya'dan katılan Deeply High ekibi, tasarım ve mühendislik disiplinlerinden üniversite öğrencileri, akademisyenler ve profesyonellerden oluşuyor. Ekipten Ilgın Yeşim Eldeş, Melike Ersoy ve Reha Demir bu programda konuklarımız.
Solar Decathlon, ABD Enerji Bakanlığı tarafından iki yılda bir düzenlenen ve her ayağı farklı bir ülkede farklı bir temada gerçekleşen, sürdürülebilir ve enerji etkin yapıların yerinde inşa edildiği bir öğrenci proje yarışması. Bu yıl "Goes Urban" temasıyla Almanya'da düzenlenen yarışmada, Avrupa'nın mevcut yapı stokunu enerji etkin biçimde yenilemeyi amaçlayan proje önerileri bekleniyor. Yarışmaya Türkiye ve Almanya'dan katılan Deeply High ekibi, tasarım ve mühendislik disiplinlerinden üniversite öğrencileri, akademisyenler ve profesyonellerden oluşuyor. Ekipten Ilgın Yeşim Eldeş, Melike Ersoy ve Reha Demir bu programda konuklarımız.
MyMecra'da yepyeni bir program daha başlıyor. Savaş Şafak Barkçin, Bi' De Buradan Bak programında, tarihte iz bırakan olayları, kendine has üslubu ve tüm gerçeklikleriyle enine boyuna anlatıyor. Savaş Şafak Barkçin ilk bölümde başlıca şunları söyledi: 28 Şubat 1997 günü bir milli güvenlik kurulu toplantısı var, ay sonlarında yapılıyor ve o toplantıda o dönemin başbakanı rahmetli Necmeddin Erbakan'a milli güvenlik kurulundaki asker üyeler, komutanlar bir muhtıra veriyorlar. Muhtıra: hatırlatıcı demek. Bi' şeyi hatırlatıyorlar. Neyi hatırlatıyorlar kendilerine göre? Diyorlar ki; Türkiye yanlış bir yöne doğru gidiyor, irtica hortluyor, dini vakıflar, Kur'an kursları şunlar bunlar artık rejimin laik karakterine zarar veriyor o yüzden biz sizi uyarıyoruz, bunlara artık paye vermeyeceksiniz hatta bunları kapatın diyorlar. Şimdi tabi bu belgeler açıklanmadıkça, gizlidir tabi bu milli güvenlik kurulu tutanakları ama ben o sürecin içinde olduğum için biraz tabi perde arkasını da biliyorum... Kısaca şöyle söyleyeyim; 28 Şubat bir bakış açısıyla Türkiye'de elitlerin halkın iradesine müdahale etme geleneğinin bir halkası. 96 yılındaki bir halkası. Bu böyle 10 yılda bir oluyor falan deriz ama aslında günübirlik olan şeylerdi uzun süre. Ben 1989'da, Özal zamanında devlete girdim. O günden itibaren ve tarihte bildiğim için geriye doğru gittiğinizde Menderes'in iş başına gelmesinden sonra sürekli bir emanetçiler var, önde olup halkın seçtikleri var bir de evin sahipleri var, kendilerini öyle algılayanlar. Babacım sen kiracısın, oğlum Almanya'dan gelecek çık. Amerika senin hakkında şikayet ediyor çık diyen arkadaşlar... Genelde Amerika'nın emriyle çalışıyorlar, 27 Mayıs zaten açık bu konuda... Çok acı bir şeydir. Halbuki aynı elitlerin söylemlerine bakarsan... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
Türkiye aylardır, döviz artışının yarattığı enflasyon içinde boğuluyor. Hükümetin müdahalesi, şimdilik döviz artışını frenliyor ama fiyat artışlarını engelleyemiyor. Gazeteci Emin Çapa, „krizden ancak Erdoğan giderse kurtuluruz“ diyor ve ekliyor „Almanya'dan bakıp Türkiye'yi değerlendiremezsiniz“. Çapa ile COSMO TÜRKÇE için Aydın Işık konuştu. Von Aydin Isik.
Bugün, 2 Ocak 2022. Çin'in dünyaya yeni bir koronavirüs keşfettiğini duyurması üzerinden tam iki yıl iki gün geçti. Güney Afrika tarafından geçtiğimiz aylarda ilk kez bildirilen Omicron varyantı, dünyanın birçok ülkesinde etkisini gösteriyor. Uzmanlar, Delta varyantı ile karıştığında da “tsunami” etkisi yapabileceği konusunda uyarıda bulunuyorlar. Birçok ülke de günlük koronavirüs vaka sayısında rekor üzerine rekor kırıyor. Peki, ülkeler Omicron ile nasıl başa çıkıyor? Biz sorduk; Almanya'dan gazeteci Ayşegül Karakülhancı, İngiltere'den gazeteci Kumru Başer, Yunanistan'dan gazeteci Engin Baş, Fransa'dan sosyolog Pınar Kılavuz ve Hollanda'dan Medyascope muhabiri İlayda Öykü Biberoğlu anlattı.
Pazartesi günü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kabine toplantısı öncesinde Türk lirasının değer kaybı sene başından bu yana yüzde 50'ye ulaşmış, dolar ve euro da "Kara Pazartesi" olarak başlayan o gün rekorlar kırmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın pazartesi akşamı yaptığı Türk lirası vadeli mevduat açıklamasından sonra dövizin artışı durdu ve Türk lirası bir gün içinde yüzde 20 değer kazandı. Döviz düştü ama bu gelişme çarşıya pazara yansımadı ve uzun süre de yansıyacağa benzemiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın duyurduğu tedbirlerin ise uzun vadede başarılı olup olmayacağını söylemek henüz imkansız. Konu, Almanya'dan da yakından takip ediliyor. Alman-Türk Ekonomi Birliği DTW geçen günlerde endişe dolu bir açıklama yaptı. DTW'den iktisatçı Suat Bakır ile söz konusu yeni modeli Köln Radyosu ekibinden Elmas Topcu konuştu.
2010-2014 yılları arasında Türkiye'nin Vaşington Büyükelçisi olarak da görev yapmış olan, kıdemli diplomat emekli Büyükelçi Namık Tan, Medyascope ve Artı TV yorumcusu, eski diplomat Aydın Selcen, 2010-2014 yılları arasında Moskova Büyükelçisi olarak görev yapmış olan, İYİ Parti Aydın milletvekili Aydın Sezgin, Reuters haber ajansı ABD Dışişleri Bakanlığı muhabiri Hümeyra Pamuk, Almanya'dan gazeteci Ayşegül Karakülhancı, Fransa'dan sosyolog Pınar Kılavuz ve Hollanda'dan gazeteci Yusuf Özkan yorum ve haberleriyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Türkiye'ye Osman Kavala hakkındaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyma çağrısı yapan 10 ülkenin büyükelçilerini “istenmeyen kişi” ilan etme açıklamasını değerlendirdi.
Almanya'dan Türkiye'ye Kara Para Trafiği | Erk Acarer Ile Haber Peşinde 1 by Artı TV
Gündem: Galatasaray, Lazio'yu devirdi, Fenerbahçe Almanya'dan bir puanla dönüyor
Murat Sökmen, Müzik Habercisine müzik kariyerinde yayınladığı "Aşk Trafiği" ve 2021 teklisi "Aşk İncisi"ni anlatıyor. Almanya'da yaşayan ve müziği daha çok sevdiği için amatör bir ruhla yapan Murat Sökmen'in iş ve müzik hikayesi.
Almanya'dan zoom uyarısı, kripto paradan son haberler, Google'ın yeni telefonu, kredi kartında manyetik şeridin sonu... Teknoloji dünyasındaki gelişmeler Can Birsay'la #TeknoN'de
Almanya'dan Bakınca Süpergüç! [Bülent Korucu] by Tr724
15 Temmuz darbe girişiminin en kilit ismi olan Hava Kuvvetleri sivil imamı Adil Öksüz'ün sırrı, kalkışmanın üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen çözülemedi. Halen yaşadığı bilinen Almanya'dan iadesinin gerçekleştirilememiş olması ve salıverilmesinde sorumluluğu bulunanlardan bazılarının beraat etmesi, ceza alanların da hafif cezalarla kurtulması, Öksüz'ün üzerindeki “kara sis”i her yıl daha da yoğunlaştırıyor. Öksüz, Gazeteci Müyesser Yıldız'a göre “kaçırıldı”, eski Emniyetçi Hanefi Avcı'ya göre ise “hengamede kurtuldu.”Ersan Atar, Adil Öksüz'ün hikayesini araştırdı...
capslock'u desteklemek ister misin? Abonelik planlarımızı incele: https://www.patreon.com/capslocknext capslock podcast'in 88. bölümünde Pazardan'ın kurucusu Burak Sıraç ile sohbet ediyoruz. Burak Sıraç'ı takip etmek için: https://www.linkedin.com/in/burak-s%C4%B1ra%C3%A7-89605555/ Pazardan'ın web sitesi: https://www.pazardan.app/ -o- Mükellef nedir? Şirket kuruluşu ve sonrasında ihtiyaç duyulan tüm finans süreçlerinin tek bir yerden yönetilmesini sağlayan platformdur. https://mukellef.co/ Her Çarşamba yeni bölüm yayınlıyoruz! Bizi Instagram'da mutlaka takip et: https://www.instagram.com/capslocknext/
Futbolseverlerin sabırla beklediği gün geldi çattı. Korona salgını nedeniyle ertelenen Euro 2020, nihayet başlıyor. Bir ay boyunca tüm Avrupa'da futbol heyecanı bizi bekliyor. Türk Milli Takımı, bu akşam turnuvanın açılış maçında Roma Olimpiyat Stadı'nda İtalya ile karşılaşıyor. Pandemi nedeniyle stada 16.000 seyirci alınacak. İtalya, Türkiye'den turistlere kapısını kapattığı için, biletleri olmasına rağmen çok sayıda seyirci Türkiye'den Roma'ya gelemedi. Bunun yerine yaklaşık 2.300 Türk futbolsever Almanya'dan, Belçika'dan, Avrupa'nın başka şehirlerinden Roma'ya akın etti. Onlardan biri de Yasin Akyazı. Yasin Akyazı ile söyleşi
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Almanya'da temaslarda bulunuyor. Alman mevkidaşı Heiko Maas ile görüşmesinden sonra yapılan basın toplantısında ikili ilişkileri AB ile gümrük birliği ve mülteciler anlaşması konusunu ele aldıkları açıklandı. Libya ve Suriye ile Türkiye'de insan hakları da gündemdeydi. Aslında bütün konularda Türkiye ile Almanya arasında uzak mesafe var. Türkiye Almanya'daki seçimler öncesinde pek çok konuda yol almayı hedefliyor. En çok da Almanya'dan turist bekliyor. Audio : Elmas Topcu'nun haberi
İstanbul Modern Sinema ve Goethe-Institut Istanbul işbirliğiyle bu yıl 12. kez düzenlenen Almanya'dan Yepyeni Filmler seçkisi, 26 Kasım'da başlıyor. Acil Servis'te Cem Pekdoğru, program danışmanı Engin Ertan'ı ağırlıyor ve bu yıl ilk kez çevrimiçi olarak deneyimlenecek programın öne çıkan filmleri üzerine sohbet ediyor. “Kayıp Masallar” başlıklı seçkide Alexander Kluge, Christoph Schlingensief, Udo Kier gibi Alman sinemasının önemli isimlerinin yanı sıra, 1981'de Tayvan'daki şampiyonada Almanya'yı temsil etmek için seçilen SSG 09 Bergisch Gladbach kadın futbol takımının hikâyesini anlatan bir belgesel de yer alıyor. Programın detaylarına ulaşmak ve çevrimiçi gösterimlere katılmak için: https://www.istanbulmodern.org/tr/sinema/guncel-program
İstanbul Modern Sinema ve Goethe-Institut Istanbul işbirliğiyle bu yıl 12. kez düzenlenen Almanya'dan Yepyeni Filmler seçkisi, 26 Kasım'da başlıyor. Acil Servis'te Cem Pekdoğru, program danışmanı Engin Ertan'ı ağırlıyor ve bu yıl ilk kez çevrimiçi olarak deneyimlenecek programın öne çıkan filmleri üzerine sohbet ediyor. “Kayıp Masallar” başlıklı seçkide Alexander Kluge, Christoph Schlingensief, Udo Kier gibi Alman sinemasının önemli isimlerinin yanı sıra, 1981'de Tayvan'daki şampiyonada Almanya'yı temsil etmek için seçilen SSG 09 Bergisch Gladbach kadın futbol takımının hikâyesini anlatan bir belgesel de yer alıyor. Programın detaylarına ulaşmak ve çevrimiçi gösterimlere katılmak için: https://www.istanbulmodern.org/tr/sinema/guncel-program
Bu bölümde bir ülkedeyden diğer ülkeden özlediklerimizi konuştuk. Mikrofonla ilgili bir sorun yaşadık, ses kalitesi için üzgünüz.
Barınak Hep Beraber projesi koordinatörü Burcu Çağlayan ile Türkiye'deki barınak besleme deneyimlerini, Almanya'dan barınak izlenimlerini ve AB Sivil Düşün destekli projesini konuştuk. Youtube'da Barınak Hep Beraber kanalında projenin ilk videolarını izleyebilirsiniz.
Sürgün Edebiyatına dair araştırmalar 1970'li yıllarda başlamıştır ve bu araştırmalarda büyük ölçüde Almanya'dan sürgün edilen veya zulümden kaçan, gittikleri ülkelerde eserlerinde Alman kültürünü tanıtma gayreti içerisinde olan yazarlar incelenmiştir.Buna örnek olarak sığındığı Amerika'ya, “Ben neredeysem Almanya orasıdır” diye meydan okuyan Thomas Mann ve onun bu meydan okumasını aslında kimsenin önemsemediğini bizzat yaşayarak tecrübe edip “Benim olduğum yer Almanya değil, benim olduğum yer sürgün” sözleriyle yazıya döken Schönberg örnek verilebilir.Heinrich Mann, kardeşinin aksine şöyle ifade etmektedir sürgünü: “Vatan mı? Milletlerin sonu, dünya üzerinde dağılıp yayılması, budur başımıza gelecek olan! Ya ben, kendim? ‘Kendim' diye bir şeyim yok." Bertold Brecht'e göre sürgün kişi, iki güç arasında sıkışıp kalmıştır, bunlardan ilki insana gurbet olmuş bir vatan, ikincisi ise hiçbir zaman vatan olamayacak bir gurbet. Bunu, yazdığı şiirlerinden birinde şu şekilde dile getirir: “Huzursuzca, öylece bekliyoruz, sınırlara oldukça yakın yerlerde, Geri döneceğimiz günü bekleyerek, Sınırların ötesindeki en ufak değişikliği bile dikkatle izleyerek […]” 1990'li yıllardan itibaren yeni bir bakış açısıyla, sadece vatanından sürgün edilmek ve kendi kültürünü gittiği ülkelerde tanıtmak yerine yazarlar, gerek sosyokültürel açıdan gerekse ilgili ülkenin şartlarına entegre olmaya dair eserler vermeye başlamıştır. Böylece yazarlar, yabancı oldukları bir kültüre ait tecrübeleri, edebiyat yolu ile okurlarına aktarmaya başlamışlardır.Bu ikinci dönemde verilen eserler ışığında, günümüzde yaşanan globalleşme ve göç olgusuna dair çeşitli araştırmalar yapılmaktadır.5 Almanya'nın önde gelen Sürgün Edebiyatı araştırmacıları da onu kültürel bir etkileşim aracı olarak ele almaya başlamışlardır.6 Böylece geleneksel Sürgün Edebiyatı araştırmaları, yerini o dönemde dikkate alınmayan kültürel etkileşimlerin, bir kültürden öbür kültüre zamanla aktarılan unsurların ve kişilerarası iletişimde ortaya çıkan kültürel değiş tokuşların araştırılmasına bırakmaya başlamıştır. Dikkat çekici başka bir husus ise, Sürgün Edebiyatında verilen eserlerin günümüz için birer belge niteliğinde olduğu gerçeğidir.Bu belgeler, çok uzun zaman geçse bile o dönemde yaşanan zulümleri ve acıları bizlere yeniden hatırlatmaktadır. Nitekim Müslümanların, yaşadıkları beldelerden, zulüm ve şiddetten uzaklaşmak için hicret etmeleri de bir sürgüne gidiştir. Bu hicretlerde yaşadıkları acıları ve çıkarıldıkları beldelere olan hasretlerini, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) başta olmak üzere, Ashâb-ı Kiram da dile getirmişlerdir. Kâinatın İftihar Tablosu (aleyhissalâtü vesselâm), Bedir Savaşında öldürülen Ebu Cehil, Utbe, Şeybe gibi müşriklerin atıldığı çukurun başına gelerek uğradığı zulmü şöyle dile getirmiştir: “Sizler Peygamberinize karşı ne kötü bir topluluktunuz! Sizler beni yalanladınız, başkaları ise beni tasdik edip doğruladılar.Siz beni yurdumdan çıkardınız, başkaları ise bana kucak açtılar. Siz benimle çarpıştınız, başkaları ise bana yardım ettiler. Şimdi Rabbinizin vadetmiş olduğu azabı gerçekleşmiş buldunuz mu? Ben Rabbimin bana vadetmiş olduğu zaferi gerçekleşmiş buldum.” Mukaddes Hicretin ardından sahabe efendilerimizden bazıları da zorla çıkarıldıkları beldelere olan hasretlerini ifade etmişlerdir. Mesela, Bilal-i Habeşî (radiyallahu anh), Mekkeli olmasa da Mekke'ye olan özlemini şu sözlerle dile getirmiştir: “Ah Mekke! Acaba sana bir kere daha kavuşabilecek miyim? Ah Nur Dağı! Seni bir daha seyredebilecek miyim?”