Podcasts about mekke'de

  • 12PODCASTS
  • 62EPISODES
  • 11mAVG DURATION
  • 1MONTHLY NEW EPISODE
  • Jan 21, 2024LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about mekke'de

Latest podcast episodes about mekke'de

Kur'an Mealleri
89. FECR suresi Hasan Basri Çantay sesli Kur'an meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Jan 21, 2024 2:48


Fecr Suresi (Arapça: سورة الفجر), Fecr Suresi, Kur'an-ı Kerim'in otuzuncu bölümünde yer alan seksen dokuzuncu suredir ve Mekki surelerinden biridir. Fecr, surenin ilk ayetinde Allah'ın yemin ettiği şafak anlamına gelir. Ad Kavmi'nin, Semud ve Firavun kavminin tarihine, onların bozgunculuk ve isyanlarına değinmekte ve insanların ilahi bir imtihandan geçtiğini bildirmektedir; Ancak bazı insanlar Allah'ın nimetini unuttukları için bu imtihanda başarısız olurlar. Fecr Suresi, İmam Hüseyin (a) Suresi olarak da anılmakta olup, hadislerde "emin nefs" anlamı, son ayetlerinde İmam Hüseyin (a) olarak tanıtılmaktadır. Rivayet edilen hadislerde, kim bunu on gece okursa Allah onu bağışlar, geri kalan günlerde okursa, Kıyamet gününde nur onun yanında olur. Fecr Suresi, İmam Hüseyin'in (a) şu anki türbesinde (H. 1391'de kurulan) kazınmış surelerden biridir. Fecr Suresi Fecr Suresi, ilk ayette Allah-u Teâlâ'nın fecre (tan yerinin ağarması ve şafak) yemin etmesinden dolayı bu adı almıştır. “Ve'l Fecr” : Tan yerinin ağarmasına andolsun. Fecr Suresi'nin ayet sayısı, Kufe karilerine göre 30, Basra karilerine göre 29, Hicaz karilerine göre 32 ve diğer bazı karilerin görüşlerine göre ise, 33'dür. Ancak birinci görüş daha meşhurdur. Sure 139 kelime ve 584 harften oluşmaktadır. Mekke'de nazil olan bu sure, Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 89. ve iniş sırasına göre ise, Kur'an'ın 10. suresidir. Lafız ve hacim bakımından Mufassal surelerden olup, Evsat sureleri grubundandır. Ayrıca yeminle başlayan surelerin on altıncısıdır. (Birinci ayetten dördüncü ayete kadarki bölümde 5 önemli konuya yemin edilmiştir.) Konuları Fecr Suresi'nde "Ad kavmi" ve aynı şekilde "İrame zati'l İmad" (yüksek sütunlu sarayları olan İrem'e), "Semud" ve "Firavun" kavimlerinin akıbetine ve onların işlemiş oldukları fitne ve tuğyanlara işaret edilmiştir. Ayrıca insanın ilahi huzurda nimetlerle imtihana tabi tutulduğu hatırlatılmaktadır. Daha sonra imansız insanların bu ilahi imtihanda başarısızlıklarının nedenin beyan etmekte ve imansızların cehennemin eserlerini görünce yaptıklarını hatırladıkları, ancak bu hatırlamanın gecikmiş ve faydasız olduğu güne, yani ceza (kıyamet) gününe işaret edilmektedir. Fecr Suresi'nin sonunda ise, "Nefsu'l Mutmeinne"ye (Ey huzura kavuşan can!) hoşnut olarak Rabbine dön ve artık (seçkin) kulların içine katıl ve cennete gir denmektedir

ve allah tan la f ey ayr kur daha ancak basra kerim birinci sesli mekke suresi hasan basri mekke'de kur'an kerim'in
Yeni Şafak Podcast
ÖMER LEKESİZ - ALLAH'IN PEYGAMBERLERİ ARASINDA NEDEN AYIRIM YAPMAYIZ?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 10, 2024 5:30


Bir önceki yazımda, Abdullah Maruf Ömer imzalı “Medine'den Kudüs'e – Hz. Peygamber'in (sav) Beytü'l-Makdis'i Fetih Stratejisi.” adlı kitabı (Ketebe Yayınları, 2023) konu edinirken, Hz. Peygamber'in (sav), Kudüs'e 50 km. uzaklıktaki Mute Savaşı'nda (629) şehit düşen üç komutandan biri olan evlatlığı Hz. Zeyd b. Hârise'nin (ra) oğlu Hz. Üsâme'ye (Üsâme b. Zeyd b. Hârise, ö. 674) “Ey Üsame! Babanın öldürüldüğü yere varıncaya kadar Allah'ın adı ve bereketi üzerine yürü.” şeklindeki emrini zikrederek, Kudüs'ün bizzat Peygamber Efendimizin zamanında kendilerinin İsra'sı ve Mirac'ı başta gelmek üzere bir dizi harekata da konu olarak “vahyî bir sorumluluk” esasında hem onun hem de halifelerinin en sıcak gündem maddesi hâline geldiğini söylemiştim. Abdullah Maruf Ömer'in bizim zamanımızın diliyle “fetih stratejisi” olarak adlandırdığı bu vahyî sorumluluğun, bugünkü anlamıyla stratejiyi de kendiliğinden içine alacak şekilde, “Deyin ki: ‘Biz Allah'a, bize indirilene (Kur'an'a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab'lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.” mealindeki ayetten (Bakara 2/136) kaynaklandığı malumdur. Benzer ifadelerle Âl-i İmrân 3/84; Nisa 4/152. ayetlerinde de tekrarlanan ama bizlerin daha çok yatsı namazından sonra, dolayısıyla her gün okuduğumuz Bakara 2/285. ayetiyle bildiğimiz bu hükmün, her şeyden önce İslam tanımlı olarak Hz. Adem'den (as) Hz. Peygamber'e kadar ulaşan “Nebevî sürekliliğe” tabi olduğunu; Kudüs'ün (Filistin'in) Müslümanların hakimiyetinde bulunması emrinin aynı zamanda Hz. Musa (as), Hz. Davut (as), Hz. Süleyman (as) ve kendi şeriatımızın peygamberi dahil burayla bağı bulunan “İslam peygamberleri”nden tevarüs edildiğini peşinen belirtmeliyiz. İnternet malumatıyla Hz. Musa, Hz. Davud ve Hz. Süleyman'ın Benî İsrail'in ataları olduklarını ve bu sebeple Kudüs / Filistin meselesinde Siyonist taleplerin de kısmen makul görülmesi gerektiğini zanneden kimi Müslümanların, -sosyal medyadaki benzer telkinlerin de etkisiyle- bizim bu değerlendirmemize dudak büküvermeleri ihtimal dahilindedir. Bundan hareketle yazımıza başlık yaptığımız bu hususu zikrettiğimiz ayetlerin hükmüne tabi olarak Nebevi süreklilik esasında ele alacağız ama bundan önce Hz. Üsâme'nin -asıl konumuzla derin bir bağı da bulunan- hayatı ve cihadı hakkında birkaç önemli bilgiyi iletelim. Hz. Üsâme, 614 yılında Mekke'de doğmuştur. Hz. Peygamber Bedir (624) ve Uhud (625) savaşlarında yaşının küçüklüğü nedeniyle savaşmasına izin vermemiş ancak onun bundan duyduğu üzüntüyü gidermek için -boyunu da uzun göstermeye çalışarak katılmak istediği- Hendek savaşında yer almasına izin vermiştir. Hz. Üsâme gençliğinde babası Zeyd b. Hârise'nin sancağı altında Mute'de savaşmış (629); babasının şehadetine bizzat tanık olmuştur. Mute'den sonra Peygamber Efendimiz onu yanından hiç ayırmamış, Veda Haccı dahil tüm sefer ve fetih eylemlerinde yanında tutmuştur.

Kerem Önder
"Benim düşmanlarımı dost edinmeyin!" / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Jan 3, 2024 46:27


“Ey İman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Hâlbuki onlar size gelen hakkı inkâr ettiler. Rabbiniz olan Allah'a inandınız diye Resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer rızamı kazanmak üzere benim yolumda cihad etmek için çıktıysanız (böyle yapmayın). Onlara gizlice sevgi besliyorsunuz. Oysa ben sizin, gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, mutlaka doğru yoldan sapmıştır.” (Mümtehine 1) Gerçekten Hâtıb'ın annesi, oğulları ve kardeşleri Mekke'de bulunuyorlardı ve mektubun içeriği de bir münafıklık unsuru taşımıyor, aksine Resûlullah'a olan güçlü inancını ifade ediyordu. Bir rivayete göre mektupta şöyle bir ifade vardı: “Bilin ki Allah'ın peygamberi (s.a.) gece misali sel gibi akacak bir orduyla size doğru gelmeye hazırlanıyor. Allah'a yemin ederim ki o yalnız başına da gelecek olsa Allah onu size karşı muzaffer kılacaktır; çünkü Allah ona olan vaadini mutlaka yerine getirir.” Bununla birlikte önemli bir sırrın böyle bir yolla düşmana haber verilmesi müslümana yaraşmayan bir davranış, büyük bir suç ve günah idi. Nitekim Hâtıb'ın cevabı üzerine Hz. Ömer onun idamını teklif etti. Ama Hz. Peygamber onun Bedir Savaşı'na katılanlardan olduğunu ve Allah'ın onlarla ilgili müjdelerini hatırlatıp buna müsaade etmedi. “Zeccac ve Kerâbisî'den rivayet olunduğuna göre, "düşmanım" ifadesi, "Dinimin düşmanı" manasındadır. Hz. Peygamber (s.a.s), "Kişi, arkadaşının dini üzeredir. Binâenaleyh her biriniz, kimi arkadaş edindiğine iyi dikkat etsin" "Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan da size düşman olanlar vardır, onlardan sakının." (Teğâbûn 14) "Benim ilmimde, bir işi gizli ya da açık yapmanızın değişmediğini bildiğiniz halde, onlara gizli gizli dostluk beslemenizde ne fayda vardır?" Allah Teâlâ, "Gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da çok iyi bilenim..." buyurarak, aksi söz konusu olmaksızın, zâten bu gerektirdiği halde, gizliyi bilmesini açık olanı bilmesinden önce getirmiştir (niçin)? Biz deriz ki, bu bizim bilmemize nisbetledir, yoksa Allah'ın bilmesine nisbetle değil. Çünkü, az önce de geçtiği gibi, Allah'ın ilminde bu iki durum aynıdır. Bir de, bundan maksat, daha gizli olanı ki, o küfürdür beyân etmektir. Dolayısıyla da önce zikredilmiştir. Buradaki "sizden" ifâdesinin manası, "siz mü'minlerden" şeklinde olursa, bunun manası gayet açıktır. Çünkü, bu fiili kim yaparsa, artık o, mü'min olmaz.” Razi "Allah'ın yaratmasını görüp durduğu halde. Allah'ın varlığından şüphe eden kimseye çok şaşarım; ilk yaratılmayı bildiği halde (kıyametin kopmasından sonraki) dirilmeyi inkâr edene şaşarım; her gün ve gece ölüyor ve tekrar diriİiyorken yani uyuyup tekrar uyanıyorken ölümden sonra tekrar dirilmeyi ve haşrı inkâr edene şaşarım. Cennete ve oradaki nimetlere inandığı halde, (sadece) aldanış yurdu olan bu dünya için koşuşturana şaşanm ve başlangıcının atılmış bir damla meni, sonunun da tiksindirici bir leş olduğunu bildiği halde kibirlenen ve övünen kimseye şaşarım." Hadis Seni yücelten kalbindeki davadır. Bir genç bir kızı almak ister şiddetle sever. Kızı alamadığı için intihar eder. Bu davadır. Halbuki dünyada tek kız mı vardı ne bu saplantı? İslamı yüceltme davan kalbinde böyle olacak. Küfür hep varolacak. Bizim gibi milyon tane vaiz de olsa küfrü yok edemeyecek. Bünyamin gibi milyon tane soykırımcı olsa İslamı yokedemeyecek. Herşey zıddıyla bilinir ve anlaşılır. İslamın zıddı dünyada olmazsa İslamın kıymeti anlaşılmaz. Vazgeçmek yok! Sıkılmak ve bırakmak yok! Dünyayı değiştireceksin! İstanbul 28 kez kuşatıldı ama fetih 29. kuşatmaya, Sultan Mehmed ve ordusuna nasib oldu. Denediler, ısrar ettiler, inad ettiler, vazgeçmediler. Şeytan seni cehenneme götürme konusunda hiç vazgeçti mi söyle? Hep ısrar ediyor, hep deniyor ve hiç sıkılmıyor. İzmir'den sizi izlemeye gidiş geliş 8000 lira harcıyorum hocam benzin 6000 hgs 2000 lira Adana'dan uçakla dönerken İstanbulda aşırı rüzgar vardı ve uçağı hiç olmadığı kadar çok salladı.

Mevlana Takvimi
HZ. SAMÎ (K.S.)'UN MUHTEREM ÖMER ÖZTÜRK'Ü KENDİ YERLERİNE OTURTMALARI - 28 KASIM 2023 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Nov 28, 2023 2:30


Son devirde ülkemizde yaşamış en büyük velilerden Hz. Sâmî (k.s.)'un “tabiri câiz ise” kucağında doğmuş, onun terbiyesinde büyümüş, hayatını Hz. Sâmî (k.s.)'a hizmete ve ondan istifadeye adamış ve yine o zâtın vasiyyetleri gereği teçhiz ve tekfin işlerini yapmış, onun yolunu hâlâ insanlara anlatan ve Hz. Sâmî (k.s.)'un manevî evlâdı ve vazifelisi olan Muhterem Ömer Muhammed Öztürk, Hz. Sâmi (k.s.) ile yaşadıkları bir Berât kandili gecesini şöyle anlatmışlardır: “Şaban-ı Şerîf'in başlarında Mahmûd Gezer Ağabeyle (Allâh (c.c.) rahmet eylesin Mekke'de vefât etti, Cennetü'l Muallâ'ya defnedildi.) devlethanenin bahçesinde oturuyorduk. Efendi Hazretleri'nin hâdimesi gelerek beni bir kenara çağırdı ve “Ömer Ağabey babam mahrem bir husus söyledi. Bunu Ömer Öztürk'e anlat. Kendisinde kalsın. Îcâbını yerine getirsin. Fakat kimseye de bir şey söylemesin.” dedi ve Efendi Hazretleri'nin “Ben Berât gecesini Ömer Öztürk ile değerlendirmek istiyorum. Kendisi bir imâm bulsun. Ayrıca iki kişiyi de çağırsın. İsterse birisi kendi babası Mehmet Öztürk olabilir. Bir de başka ihvân, benimle birlikte hepimiz beş kişi olacağız. Akşam namazını burada devlethanede kılacağız. İftarı beraber eder, akşam ve yatsı namazını beraber kılar, geceyi de beraber ihyâ ederiz inşâallah.” buyurduğunu söyledi. Fakir, babama ve (Sami Efendimiz'in son yıllarında namazlarını kıldıran) Mahmûd Hoca'ya haber verdim. Sonra Ömer Kirazoğlu ağabey, İsmail ve Cevat Öztürk ağabeylerimi çağırttı. İftar, namaz ve yemekten sonra Efendimiz Hazretleri her zaman oturdukları demiryolu cihetine karşı olan koltuğa oturdular. Az sonra ayağa kalkarak kendi karşısındaki koltuğa geçtiler. Kendi koltuklarına, Fakiri çağırıp “Sen gel, buraya otur, burası senin yerindir. Fakir de karşısında oturacağım” diyerek kendi koltuklarına Fakiri oturttular. Muhteşem bir sohbetten sonra yatsı namazı kılındı, tekrar aynı yerlerde oturarak sohbet, duâ ve murâkabe edildi. İzin alınarak evlere hareket edildi. (www.r am a z a n o g lu m a h m u ds am ik s.c o m )

Mevlana Takvimi
PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)'İN GELECEĞİNİN TEVRAT'TA ZİKREDİLMESİ - 05 KASIM 2023 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Nov 5, 2023 2:46


İbn-i Asâkir (r.âleyh) Muhammed bin Hamza (r.âleyh) tarikından “Târîh-i Dımaşk” adlı kitabında şöyle rivâyet eder: O demiştir ki: “Büyük dedem Abdullah bin Selâm (r.a.), Peygamber (s.a.v.)'in Mekke'de çıktığını duyduğu zaman, O (s.a.v.) ile karşılaşmak istemiş, O (s.a.v.)'in yanına gitmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) kendisine: “Sen, Abdullah bin Selâm'sın ve Yesrib (Medine) halkının âlimisin!” buyurmuştur. Dedem de “Evet” demiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) ona “Ey Abdullah, Allâh aşkına doğru söyle, Allâh (c.c.)'un Musa'ya indirdiği Tevrat'ta benim vasfım yok mudur?” demiş. O, bu soru karşısında demiş ki: “Yâ Muhammed! Bana Râbbinden bahset!” Tam bu sırada Cebrail (a.s.) gelip: “De ki: Allâh ehâddir, Allâh samed'dir! Doğurmamış ve de doğurulmamıştır! Hiçbir şey O'nun dengi olmamıştır” mealindeki İhlâs Sûresinin âyetleriyle cevâp vermesini söylemiştir. Peygamberimiz de bu âyetleri okuyarak cevâplamıştır. İşte bunun üzerine büyük dedem Abdullah bin Selâm (r.a.): “Şehâdet ederim ki sen, Allâh (c.c.)'un resûlüsün! Gerçekten Allâh (c.c.) sana yardım edecek ve senin elinle İslâm'ı diğer dinlerin üzerine çıkaracaktır. Ben senin sıfatını Tevrat'ta: “Ey Peygamber, biz seni şâhid, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik! Sen benim kulum, resûlümsün! Sana el-Mütevekkil adını verdim, sen sert ve şiddetli değilsin, sokaklarda bağırır değilsin, kötülüğe iyilikle karşılık verirsin, affeder bağışlarsın. Allâh, eğri milleti O'nunla doğrultmadıkça, onlar: “Lâ ilâhe illallâh!” Kelime-i Tevhidi ile doğru yolu bulmadıkça; O'nun vâsıtası ile kör gözleri açmadıkça, işitmeyen kulakları işitir hâle getirip kapalı kalbleri açmadıkça, O'nu dünyadan âhirete göçürmeyecek, O'nu vefât ettirmeyecektir!” şeklinde bulup okumuşumdur” demiştir. (Celaleddin es-Suyuti, Nebî (s.a.v.)'in Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, s.28)

Mevlana Takvimi
İSMAİL (A.S.)'IN BAZI FAZÎLETLERİ VE KABR-İ ŞERÎFİ - 13 EKİM 2023 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Oct 13, 2023 2:35


İsmail (a.s.) babası İbrahim (a.s.)'ın vefâtından sonra, gerek Kâbe ve gerek Hacc âmellerine âit hizmetleri yürütme ve yönetmeye devam etti. İlk olarak Kâbe'ye örtü örttü. Yüce Allâh, İsmail (a.s.)'a Peygamberlik verdi. Onu, Mekke'de ve Mekke çevresinde oturan Cürhüm ve Amalika halkı ile Yemen kabilelerine, Me'rib ve Hadramevt taraflarına peygamber olarak gönderdi. Elli yıl, onları İslâmiyet'e davet etti. Davet ettiği kimselerden bazısı imân, bazı inkâr etti. İmân edenler, pek az idi. İsmail (a.s.), vazifesinde sabır ve sebat edenlerdendi. Sözünde sâdıktı. Günâhkârları Mekke Haremi'nden ilk sürüp çıkarandı. Kendilerine üstün meziyetler verilenlerin en hayırlı olanlardandı. Namazlarını kılmalarını, zekâtlarını vermelerini, ev halkına ve kavmine emrederdi. Kendisi Allâh (c.c.) katında rızâya ermişti. İsmail (a.s.); Mekke'nin sıcaklığından şikâyetlenince, Yüce Allâh: “Ben, sana, Cennet'ten bir kapı (pencere), açacağım! Kıyâmet gününe kadar, oradan, sana serin serin yel esecektir!” buyurdu. Pencere açılacağı bildirilen yer, kendisinin, vefât ettiği zaman, gömüldüğü yer olan Hicr idi. Asr-ı Saadet'ten sonra (Hicrî: 64) Abdullah b. Zübeyr (r.a.), Haccac'ın mancınıkla attırdığı taşlarla yıkılan Kâbe'yi, yeniden yaptırırken, Hatîm'i kazdırdığı sırada, orada, yeşil taştan bir tâbut buldu. Bunun hakkında Kureyşîlerden bilgi istedi. İstediği bilgiyi, hiçbirinde bulamayınca, Abdullah b. Safvan (r.a.)'a adam gönderip ondan sordurdu. Abdullah b.Safvan (r.a.): “Bu, İsmail (a.s.)'ın kabridir. Onu, yerinden kımıldatma!” dedi. Abdullah b. Zübeyr (r.a.) de, tabutu olduğu gibi bıraktı. (M. Asım Köksâl, Peygamberler Tarihi, c.1, s.233-234)

Kur'an Mealleri
88. Gaşiye Suresi (Arapça: سورة الغاشية), Hasan Basri Çantay sesli meali. KHMK

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Sep 19, 2023 2:11


Kur'an-ı Kerim'in Mekke'de nazil olan surelerindendir. Mushaf'taki sırasına göre 88. ve iniş sırasına göre ise, 68. suredir; 26 ayetten ibarettir. Gaşiye SuresiDosya:Gaşiye Suresi.png AnlamıHer şeyi saran, kaplayan, dehşeti her şeye ulaşan (kıyamet günü)Başka İsmi-SınıfıMekkiNüzul Sırası68Sure Numarası88Cüz30Sayısal BilgilerAyet Sayısı26Kelime Sayısı92Harf Sayısı382 v t e Bu sureye, "Gaşiye" (Kıyamet) gününden söz etmekle başlamasından dolayı, "Gaşiye Suresi" adı verilmiştir. Gaşiye Suresi'nde cennet ve cehennemin özelliklerinden; münkirlerin (kıyametteki) hal ve akıbetlerinden; müminlerin doğruluk, mutluluk ve hoşnutluklarından söz edilmektedir. Gaşiye Suresi Gaşiye Suresi, Gaşiye (Kıyamet) hikatesinden söz ettiğinden dolayı bu adı almıştır. “Hel etake hadisu'l Gaşiyeh.” (tercüme: Dehşeti her şeyi kapsayacak olan kıyametin haberi sana geldi mi?) İsmi fail olan "Gaşiye" kelimesi “Gaşev” ve “Gaşeve” kökünden türemiştir. Gaşiye kelimesinden maksat kıyamettir. Bu sure 26 ayet, 92 kelime ve 382 harften ibarettir. Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 88. ve iniş sırasına göre ise, Kur'an'ın 68. suresidir. Sure, Mekke'de nazil olmuştur. Lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden olup, Evsat sureleri grubundandır. Konuları Gaşiye Suresi'nde cennet ve cehennemin özelliklerinden; münkirlerin (kıyametteki) hal ve akıbetlerinden; müminlerin doğruluk, mutluluk ve hoşnutluklarından söz edilmektedir.[1

ga bu la f hel kur arap kerim deh sesli mekke suresi hasan basri mekke'de
Kur'an Mealleri
87. A'la suresi (Arapça: سورة الأعلى), HKMK Hasan Basri Çantay meali Kur'an meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Sep 6, 2023 2:45


A'la Suresi (Arapça: سورة الأعلى), Kur'an-ı Kerim'in Mekke'de nazil olan surelerinden olup, Mushaf'taki resmi sırası itibariyle 87. ve iniş sırasına göre ise, 8. suresidir. Bu sure, yüce Allah'ı tesbih etme emriyle başladığından dolayı bu adı almıştır. İbn-i Mesud'un rivayeti esasınca A'la Suresi'nin ilk ayetinde, rükû ve secde zikrinin tesbih olduğu ve namazın bu iki (rükû ve secde) yerinde (Subhanallah ile) Allah'ın tespih edilmesi gerektiğini beyan eden fıkhi bir hüküm bulunmaktadır. Ayrıca bu surenin 14 ve 15. ayetlerinde de Ramazan bayramı hakkında iki fıkhi hüküm dile getirilmiştir. A'la Suresi A'la Suresi, yüce Allah'ı tesbih etme emriyle başladığından dolayı bu adı almıştır. “Sebbihi'sme Rabbike'l A'la.” (tercüme: Yüce Rabbinin ismini tesbih et.) Ayetlerinin sayısı hakkında hiçbir görüş ayrılığı bulunmayan bu sure, 19 ayet, 72 kelime ve 296 harften ibarettir. Mushaf'taki resmi sırası itibariyle 87. ve iniş sırasına göre ise, Kur'an'ın 8. suresidir. Bu sure Mekke'de nazil olmuştur. "Lafız" ve "hacim" bakımından “Mufassal”(geniş) surelerden olup, "Evsat" sureleri grubundandır. Allah'ı tesbih ifadesiyle başlayan ve “Müsebbihât” diye bilinen yedi surenin sonuncusudur. Konuları İbn-i Mesud'un rivayeti esasınca A'la Suresi'nin ilk ayetinde, rükû ve secde zikrinin tesbih olduğu ve namazın bu iki (rükû ve secde) yerinde (Subhanallah ile) Allah'ın tesbih edilmesi gerektiğini beyan eden fıkhi bir hüküm bulunmaktadır. Ayrıca bu surenin 14 ve 15. ayetlerinde de Ramazan bayramı hakkında iki fıkhi hüküm (Ramazan Bayramı ve Ramazan Bayramı fitresi) dile getirilmiştir. A'la Suresi, Allah'tan korkanların öğüt aldığını ama şekavet yolu üzere olanların ise, öğüt ve nasihatten kaçtığını zikrederek Allah Resulüne (s.a.a) öğüt ve nasihatin faydası ve gerekliliğini beyan etmektedir. Daha sonra, katı kalplilerin ahiretteki durumundan bahsederek, temiz kalplilerin doğru yol üzere olduklarını müjdelemektedir.[1]

bu allah la f ayr kur daha ramazan arap kerim konular subhanallah mekke ramazan bayram suresi hasan basri rabbinin mekke'de
Yeni Şafak Podcast
Taha Kılınç - 1326'da bir hac

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 27, 2023 4:53


Mağrib'in Sultan Ebû Saîd el-Merînî tarafından yönetildiği dönemde, ailesinde çok sayıda kadı ve fakih bulunan Berberî bir genç, 14 Haziran 1325 günü hacca gitmek üzere Tanca'dan yola çıktı. Nereden bakarsanız bakın, çılgınca bir fikirdi bu: 6 bin 200 kilometreden fazla mesafe vardı önünde. Yolda karşısına çıkabilecek türlü tehlikeler -haydutlar, doğal afetler, savaşlar, açlık, barınma problemleri vb.- düşünüldüğünde, giriştiği serüvenin zorluğunu hayal etmek mümkündü. Ama o yılmadı. Tanca'dan Fes'e indi, oradan Tlimsen-Buleyde-Setif-Konstantin hattını takip ederek Kayravân'a geçti; ardından Trablus ve Ecdâbiyâ üzerinden Mersâ Matrûh tarikiyle İskenderiye'ye ulaştığında, tarihler 5 Nisan 1326'yı gösteriyordu. Yolda neredeyse bir yılını geçiren bu 22 yaşındaki Mağribli gencin hayatı ve seyahat güzergâhı, İskenderiye'deki zaviyesine misafir olduğu Şeyh Burhâneddîn A'rec ile yaptığı sohbet sırasında tamamen değişti. Şeyhefendi ona “Haccını ifa ettikten sonra, uzak diyarları da dolaş; Hind'i, Sind'i ve Çin'i gör...” demişti. Memleketinden sadece haccını yapmak için yola çıkan genç, dünyanın çeşitli coğrafyalarını keşfetmek hevesine kapıldı. Şüphesiz, bir hevesten çok daha fazlasıydı bu. Hayatının sonraki 29 yılı sürekli yolculuklarda geçecek, farklı kıtalarda birbirinden farklı ülkelerde yaşayacak -bugünkü hesapla 44 ayrı ülke- ve toplamda 120 bin kilometreyi aşkın mesafe kat edecekti. Ve nihayet ülkesine dönüp, aile mesleği olan kadılığa başlayacağı Tanca'ya yerleşince, yaşadıklarını bütün detaylarıyla anlattığı meşhur kitabı “Rihle”yi kaleme alacaktı. Evet, Ortaçağ'ın en büyük Müslüman seyyahı Ebû Abdillah Şemsuddîn Muhammed bin Abdillâh el-Levâtî et- Tancî'den, yani kısa adıyla İbn Battûta'dan söz ediyorum. İbn Battûta'nın serüvenlerini tek bir köşe yazısına sığdırmak kuşkusuz imkânsız. Gündemimiz hac olunca, sadece Mısır-Hicaz etabına odaklanacağım, sonra da lafı bir yere getireceğim: İskenderiye'de kulağına fısıldanan o nasihati hiç unutmadan yoluna devam eden İbn Battûta, önce Memlûklerin görkemli başkenti Kahire'yi adımladı, ardından Yukarı Mısır'da Ebu'l-Hasen eş-Şâzilî'nin kabrini ziyaret etti. Kızıldeniz kıyısına inerek Cidde limanına geçmeye çalışan İbn Battûta, bölgedeki siyasî karışıklıklardan dolayı yeniden Kahire'ye döndü, dikkatli ve meraklı bakışlarını Bilâdüşşâm havzasına yöneltti. Kudüs'ün ardından Akkâ, Sûr ve Saydâ'yı gördü, Taberiye üzerinden Antakya'ya kadar uzandı. 9 Ağustos günü Şam'a inen İbn Battûta, Ramazan ayını burada geçirdikten sonra, hac için yola çıkan bir kafileye dâhil olarak Hicaz'a yollandı. Şam'la Medine arasındaki yaklaşık 1300 kilometrelik mesafe, o dönemde 30 ila 40 gün kadar sürüyordu. Eylül başında yola revan olan İbn Battûta ve beraberindekiler, Ekim ortasında Medine-i Münevvere'ye vardılar. Dört günlük bir ziyaretin ardından yükler yeniden toplandı ve kafile 10 gün sonra Mekke-i Mükerreme'ye ulaştı. 1326 senesinde, haccın temel rüknü olan Arafat Vakfesi (9 Zilhicce) 6 Kasım günü gerçekleştirilecekti. İbn Battûta, 3 hafta kadar kaldığı Mekke'de gördüğü her detayı kayda geçirdi. Kâbe ve çevresinden şehrin sokaklarına, Arafat'tan Minâ'ya, onun satırlarında haccın ve Mekke'nin çok canlı tasvirlerini buluruz. Aynı zamanda bir mü'min olarak heyecanını, coşkusunu ve çocuksu sevincini de... Dönemin siyasî gelişmelerini, Hicaz içi dengeleri ve insan manzaralarını aktarmayı da ihmal etmeyen İbn Battûta, bu sayede yüzyıllar öncesinden nice tabloyu gözlerimizin önüne serer. Böylece sadece gezmenin değil, aynı zamanda yazmanın ve kayıt tutmanın ehemmiyetini de idrak etmiş oluruz.

Hizmetten
Bakış açısını doğru ayarlayamayanlar! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jun 20, 2023 7:33


Bakış zaviyesindeki inhiraf ve meselelere yanlış açılardan bakma da bir küfür sebebi olagelmiştir. Bazen fizikî kıstaslarla metafiziği ölçme, bazen sadece metafiziğe ait mülahazalarla fiziği tartmaya kalkma insanı yanlış neticelere götürür. Rabb'i tanıma yolunda, bakış açısının çok iyi ayarlanması şarttır. Yoksa Firavun'un, yüksek kuleler yapıp, o kulelerin başından Allah'ı bulmaya çalışması; Nemrud'un gökyüzüne ok atarak O'nu vuracağını sanması hep yanlış bir bakış açısı ve niyet bozukluğunun sonucudur. 20. asırda, firavunca bir düşünceyi de Gagarin seslendirmiş ve dünyanın etrafında tur atıp geriye döndüğü zaman, “Allah'a rastlamadım” diyebilmiştir. O'nun bu hezeyanına karşılık Necip Fazıl'ın şu sözü çok manidardır: “A be ahmak! Allah'ın fezâda dolaşan bir balon olduğunu sana kim söyledi?” *Mekke müşrikleri, İnsanlığın İftihar Tabosu'na bakarken sadece Abdülmüttalip'ten Ebu Talib'in himayesine kalmış bir yetim görüyorlardı. (O yetime canlarımız kurban olsun!..) Onun maddeten fakirliğini haşa bir eksiklik sayıyorlardı. Mekke'de Velid b. Muğire'yi, Taif'te de Urve b. Mesud'u kastederek, “Bu Kur'ân, Mekke'de ‎veya Taif'teki iki şerefli insandan birine inmeli değil miydi?” diyorlardı. Evet, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), maddî açıdan fakir ‎birisiydi. Ebû Talib'in himayesinde yetişmişti. Dolayısıyla O'nu, o günkü toplum telâkkisine takılarak ‎kabullenemiyor ve hazmedemiyorlardı. Günümüzde Sadece “Hücûmat-ı Sitte” Değil, Belki “Hücumât-ı Sittîn” Mevcut *Maddî virüsler için sürekli bir değişim söz konusu olduğu gibi, manevî hastalıklara sebep olan virüsler de zamana ve şahsa göre değişiklik arz edebilir. Nur Müellifi, “Hücumât-ı Sitte” adıyla meşhur risalesinde şeytanların en tehlikeli altı tuzağını nazara vermiş; “hubb-u cah, korku, tama', ırkçılık, enâniyet ve tenperverlik” olarak sıraladığı bir kısım şeytanî hücumlara karşı müdafaa yollarını göstermiştir. Günümüzde “hücumât-ı sittîn”den de bahsedilebilir; yani o altı asla irca edilebilecek belki altmış hastalık mevcuttur. Bu türlü virüs, zaaf ve boşlukların biri ya da birkaç tanesi her insanda bulunabilir. İnsan, Allah'ın rızasına ve ahiret saadetine yürüdüğü yol güzergâhını emniyete alabilmek için bu boşluklarının farkında olmalı ve her adımını dikkatle atmalıdır. Bu video 06/12/2015 tarihinde yayınlanan “Sıra Bizde” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

Yeni Şafak Podcast
Taha Kılınç - Kayravân'ın ruhu

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 7, 2023 4:39


Gözlerimi kapatıp hayal ediyorum: Mekke'de dünyaya gelen, Mısır'ın fethine katılan, ardından Kuzey Afrika'yı İslâm topraklarına katan, bugünkü Tunus'u da içine alan İfrikiyye bölgesinin ilk camisini kuran, atını ta Atlas Okyanusu'na kadar sürüp daha öteye ilerleyemeyince parmağını gökyüzüne doğru kaldırarak “Ya Rab, şahit ol! Eğer karşıma bu umman çıkmasaydı, senin adını duyurmak için dünyanın en uzak yerlerine giderdim!” diye yakaran, dönüşte Cezayir içlerinde yoluna devam ederken şehit düşen, kabri zamanla Mağrib'in en önemli ziyaretgâhlarından birine dönüşen, ismi çağların ötesinden bugüne hâlâ parlak bir fener gibi ışıldayan bir kahraman... Ukbe bin Nâfi'nin, 682'de fani ömrünü tamamlayana dek kat ettiği mesafeyi ve bıraktığı izleri tahayyül etmek, insanın havsalasını zorluyor doğrusu. Geçtiğimiz perşembe günü, Tunus'un Kayravân şehrinde, temelleri 670'te atılan ulu camiyi bütün ihtişamıyla seyrederken aklımda bunlar vardı. Ukbe'nin öyküsü, gayretli ve samimi olmak şartıyla, tek bir kişinin tarihte bazen ne büyük çığırlar açabileceğinin işaretiydi. Günümüzde artık 180 bin nüfuslu büyük bir şehre dönüşmüş bulunan Kayravân, İfrikiyye'de kısa bir müddet hüküm süren Ağlebîler döneminde (800-909) en parlak yıllarını yaşamış. Necd kökenli, Hanefî mezhebine mensup Arap bir hanedan olan Ağlebîler, özellikle üç sahada öne çıkmış: 1) Kalelerin, şehir surlarının ve camilerin kapsamlı bir biçimde restorasyonu, 2) Tarım ve sulama seferberliği, 3) Akdeniz adalarında fetihler ve İslâmlaştırma faaliyetleri. Nitekim Kayravân Ulu Camii de, Ağlebîlerin özenli restorasyonuyla günümüze aktarılmış. Kayravân'ın bir açık hava müzesini andıran, labirent biçimli ara sokaklarında dolaşırken önümüze sıklıkla dokuma tezgâhları, desenli kapılar ve tarihî mescitler çıkıyor. Şehir, “turistik” bir belde için oldukça ıssız, ama tarihin soluğunu dinlemek isteyenler için elbette bu durumda şikâyet edilecek hiçbir şey yok. Ve sessiz bir şehir, tefekkür için de birebir: Kuzey Afrika'nın ilk tam tefsirini kaleme alan Yahyâ bin Sellâm'ın (v. 815) da aynı sokaklarda yürüdüğünü düşünmek mesela... 1881'de başlayan Fransız işgali öncesinde, Kayravân'a gayrimüslimlerin girişinin özel izne tabi olduğunu hatırlayıp gülümsemek... Buhara için Sâmânoğulları ne anlam ifade ediyorsa, Kayravân için de Ağlebîlere aynı rolü vermek... Şehrin en eski kabristanının “Kureyş” adını taşıyor olmasının hatırlattıklarına odaklanmak... Burada medfûn bulunan, Hz. Ömer'in torunu Zeyneb binti Abdillah'ın kabrinde Fatiha okumak... Ağlebîlerin kurduğu muazzam sulama sisteminden günümüze kalan dört büyük havuzu yukarıdan izlemek... Berberî asıllı sahabî Ebû Zem'â el-Belevî'nin kabrinde, yüzyıllar öncesine uzanmak... Kayravânlıların yeraltından Zemzem'e bağlandığına inandığı Berrûta kuyusunun suyundan içmek... Endülüs esintili mimarisiyle Kuzey Afrika'yı İspanya'ya bağlayan Üç Kapılı Cami'yi temaşa etmek... Kayravân'dan sonraki duraklarımız Mehdiyye, Sûse ve Munastir'e devam ederken, benim aklım elbette bu muhteşem İslâm şehrinde kalmıştı. Bütün ziyaretlerimde ve her seferinde olduğu gibi. 915'te Fâtımî İmparatorluğu'nun temellerinin atıldığı Mehdiyye, kurucusu Ubeydullah el-Mehdî'nin adını taşıyor. Kayravân için Hristiyanların muhtemel saldırılarından dolayı içeride bir bölge tercih edilirken, Ağlebîlerin sağladığı istikrar sayesinde Fâtımîler sahildeki bir yarımadaya rahatça yerleşmişler. Fâtımîlerden günümüze ulu cami ile liman ve saray kalıntıları ulaşmış.

ge ve tar frans kap hz taha berber arap burada berr akdeniz fatiha ruhu abdillah mekke tunus cezayir kurey hristiyanlar ukbe mekke'de
Kur'an Mealleri
83. Mutaffifin Suresi ( Arapça: سورة المطففين), Hasan Basri Çantay sesli Kur'an meali KHMK

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Apr 28, 2023 3:48


Mutaffifin Suresi (Arapça: سورة المطففين), "Mutaffifin" kelimesiyle başlamasından dolayı bu adla adlandırılmıştır. Lafız ve hacim bakımından Kur'an'ı Kerim'in “Mufassal” surelerindendir. Mutaffifin Suresi'nin ilk ayetinden üçüncü ayetine kadarki bölümünde, ölçü ve tartıda başkalarının hakkının eksik verilmesinin haram ve büyük günahlardan sayıldığını belirten, fıkhi bir hükme işaret edilmektedir. Mutaffifin Suresi adını, ilk ayetinde geçen “Mutaffifin” kelimesinden almıştır; “Veylu'n li'l-Mutaffifin” (tercüme: Ölçü ve tartıda başkalarının hakkını eksik verenlerin vay hâline!) Bu sureye “Tatfif” Suresi de denmiştir. “Mutaffifin” ismi fail ve “Mutaffaf” kelimesinin çoğuludur ve “Tatfih” mastarından türemiştir. Özellikleri Mutaffifin Suresi 36 ayettir ve ayetlerinin sayısı noktasında görüş farklılığı bulunmamaktadır. Sure 169 kelime ve 751 harften ibarettir. Mushaf'taki sırasına göre 83. ve iniş sırasına göre ise, Kur'an-ı Kerim'in 86. suresidir. Sure, Mekke'de nazil olmuştur. Bu sure lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerdendir. Konuları Mutaffifin Suresi'nin ilk ayetinden üçüncü ayetine kadarki bölümünde, ölçü ve tartıda başkalarının hakkının eksik verilmesinin haram ve büyük günahlardan sayıldığını belirten, fıkhi bir hükme işaret edilmiştir. Bu surede mead, ölümden sonraki diriliş ve ahiret hayatının özelliklerini belirtmenin yanı sıra, “ebrar” ve mukarrebleri (iyileri) ve “fuccar” ve mücrimleri (kötüleri) tanıtarak, bu dünyada kâfirlerin alaycı bir şekilde müminlere gülmelerine ve kıyamette ise, müminlerin kâfirlere güleceğine değinilmektedir

bu la f kur arap kerim sesli mekke suresi hasan basri mekke'de kur'an kerim'in
Kur'an Mealleri
82.İnfitar suresi khmk Hasan Basri Çantay sesli Kur'an meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Apr 21, 2023 2:10


İnfitar Suresi (Arapça: سورة الإنفطار), birinci ayetinde göğün yarılması manasına gelen “infitar”dan bahsettiği için bu isimle anılmıştır. Bu sure lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden; yani Kur'an'ı Kerim'in kısa surelerinden olup, “İza” ile başlayan “Zamaniye Surelerinin” dördüncüsüdür. Mekke döneminde Nâziât sûresinden sonra nâzil olmuştur, on dokuz âyettir. İnfitar Suresi, birinci ayetinde göğün yarılması manasına gelen “infitar”dan bahsettiği için bu isimle anılmıştır; “İze's-Semau'n-Fetarat” (Gök yarıldığı zaman). Bu surenin diğer ismi olan “İnfetarat” kelimesinin kökü ve mastarı ise “İnfitar”dır. Bütün müfessirlerin ortak görüşüne göre 19 ayetten oluşan İnfitar Suresi, 81 kelime ve 333 harften ibarettir. Mushaf'taki sırasına göre 82. iniş sırasına göre ise Kur'an-ı Kerim'in 82. suresidir. Sure, Mekke'de nazil olmuştur. Bu sure lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden; yani Kur'an'ı Kerim'in kısa surelerinden olup, “İza” ile başlayan “Zamaniye Surelerinin” dördüncüsüdür .İnfitar Suresi'nde, kıyametin vuku bulması, şartları ve alametleri beyan edilmektedir. Ayrıca insanları “ebrar” (iyiler) ve “fuccar” (kötüler) olarak iki gruba ayırıp, her iki grubun akıbet ve makamları hakkında söz etmekle birlikte, değerli yazıcıların (meleklerin) her insanın amellerini (Kiramen katibîn) yazdığına değinmektedir. Fâsılaları ت، ك، م، ن، هـ harfleridir. Adını ilk âyette geçen “yarılmak” anlamındaki infitâr kelimesinden alır. Sûrenin nazmı ve âyetleri arasındaki insicam bir defada nâzil olduğu izlenimini vermektedir. Sûrenin ilk bölümünde (âyet 1-5) yer ve gökle ilgili bazı kıyamet olayları tasvir edilerek göğün yarılacağı, yıldızların etrafa saçılacağı, aradaki engeller kaldırılarak deniz sularının birbirine karıştırılacağı ve kabirdekilerin dışarıya çıkarılacağı belirtilir. İkinci bölüm (âyet 6-8) kınama üslûbunun ağır bastığı soru ifadesiyle başlamaktadır: “Ey insan! Seni kerem sahibi rabbine karşı aldatan nedir?” Hz. Peygamber'in, Übey b. Halef veya Velîd b. Mugīre hakkında nâzil olduğu belirtilen bu âyeti okuduktan sonra, “Onu cehaleti aldattı” dediği nakledilir (Kurtubî, XIX, 245). Sorunun ardından, gerektiği şekilde şükretmeyen insana kendisini en güzel şekilde yaratan rabbine karşı sorumlulukları hatırlatılır. Sûrenin daha sonraki bölümünde (âyet 9-16) inançsızların yalanlamalarına dikkat çekilir. Âhiret sorumluluğu üzerinde durularak yazıcı meleklerin (Kirâmen Kâtibîn) kişinin yaptıklarının hepsini kaydettiği ve iyilerin cennete, kötülerin cehenneme gidecekleri ifade edilir. Daha sonra hesap gününün büyüklüğü tasvir edilir, Hz. Peygamber'e yöneltilen soru cümleleriyle âhiret gününün dehşeti tekrar vurgulanır ve herkesin bütün gücünden soyutlandığı o günde yalnızca Allah'ın emrinin geçerli olduğu belirtilir (âyet 17-19). İnfitâr sûresi, Resûl-i Ekrem'in cemaatle kılınan namazlarda okunmasını tavsiye ettiği sûreler arasında yer almış, Nesâî'nin zikrettiği bir hadise göre (“İftitâḥ”, 70) Muâz b. Cebel'in bir gün kıldırdığı yatsı namazını çok uzatması üzerine Resûlullah, “Fitne çıkarmayı mı arzu ediyorsun ey Muâz? Sebbihi'sme rabbike'l-a‘lâ, ve'd-duhâ, ize's-semâün fetarat sûreleri neyine yetmiyor?” demiştir. Hz. Peygamber'in, İnfitâr sûresinde tasvir edilen kıyamet sahnelerinin dehşetine işaret ederek, “Kıyamet gününü kendi gözleriyle görmek isteyen kimse Tekvîr, İnfitâr ve İnşikāk sûrelerini okusun” (Tirmizî, “Tefsîr”, 81); “Beni Hûd, Vâkıa, Kıyâme, Mürselât, ize'ş-şemsü küvvirat (Tekvîr), ize's-semâün şekkat (İnşikāk) ve ize's-semâün fetarat (İnfitâr) sûreleri ihtiyarlattı” buyurduğu rivayet edilmiştir (Abdürrezzâk es-San‘ânî, III, 368). İnfitâr sûresinin fazileti hakkında rivayet edilen (meselâ bk. Zemahşerî, IV, 229), “Kim İnfitâr sûresini okursa Allah onun için gökten inen her yağmur damlası ve her kabir sayısınca bir iyilik yazar” anlamındaki hadisin uydurma olduğu kabul edilmiştir (Muhammed b. Muhammed et-Trablusî, I, 1036).

iv mu bu allah nes onu xix ey res hz abd ayr seni muhammed kur daha mug kir kerim ekrem sesli peygamber mekke suresi fitne sorunun hasan basri peygamber'in mekke'de kur'an kerim'in
Kur'an Mealleri
78. Nebe' Suresi (Arapça: سورة النبأ), KHMK Hasan Basri Çantay sesli Kur'an meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Apr 3, 2023 4:06


Nebe' Suresi (Arapça: سورة النبأ), adını ikinci ayette geçen “Nebei'l Azîm” kelimesinden almıştır. Lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden; yani kısa surelerden olup, Kur'an-ı Kerim'in son cüzünde (30. cüzünde) yer almaktadır. İşte bundan dolayı bu cüz bu surenin ismiyle (amme cüzü) meşhur olmuşturNebe Suresi, ikinci ayette geçen “Nebei'l Azîm” (kıyamet haberi) kelimesinden söz ettiği için bu adı almıştır. Bu sureye “Amme yetesaelûn” cümlesiyle başlamasından dolayı “Amme” ve “Tesaelu” suresi de denmiştir. Bu surenin dördüncü ismi ise (bu surenin 14. ayetinde geçen) “Mu'sirat”tır. Özellikleri Nebe Suresi'nin ayet sayısı Mekke ve Basra karilerine göre 40 ve bazı karilere göre ise, 39'dur; ancak birinci görüş daha meşhurdur. Sure 174 kelime ve 797 harften ibarettir. Mekke'de nazil olan bu sure Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 78. ve iniş sırasına göre ise, Kur'an'ın 80. suresidir. Lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden; yani kısa surelerden olup, Kur'an-ı Kerim'in son cüzünde (30. cüzünde) yer almaktadır. İşte sırf bundan dolayı bu cüz bu surenin ismiyle (amme cüzü) meşhur olmuştur. Konuları Nebe Suresi, büyük bir haber ve hadise hakkında; yani kıyametin vuku bulması ve onun azameti noktasında bir soruyla başlamaktadır. Sure insanları iyi amellere, yüce makamlara ve ebedi cennete teşvik etmek için, takva ehlinin yeri olan cennetin ve sayısız nimetlerinin özelliklerini anlatmakla birlikte, cehennem azabı, şiddeti ve ehlinin pişmanlığını hatırlatarak son bulmaktadır.[1]

mu bu la f kur basra arap nebe kerim sesli amme mekke suresi hasan basri mekke'de kur'an kerim'in
Kur'an Mealleri
74. Müddessir Suresi (Arapça: سورة المدثر),KHMK Hasan Basri Çantay sesli meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Mar 4, 2023 6:07


Müddessir Suresi (Arapça: سورة المدثر), Kur'an-ı Kerim'in Mekke'de nazil olan surelerinden olup, Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 74. ve iniş sırasına göre ise, Kur'an'ın 14. suresidir. Bu sureye, Allah Resulüne (s.a.a) hitapla “Ya eyyuhe'l Muddessir” kelimesiyle başladığından dolayı “Müddesir” adı verilmiştir. Müddessir Suresi Küçük resim oluşturmada hata: Dosya eksik AnlamıÖrtünüp, BürünenBaşka İsmi-SınıfıMekkiNüzul Sırası4Sure Numarası74Cüz29Sayısal BilgilerAyet Sayısı56Kelime Sayısı256Harf Sayısı1036 v t e Hitapla başlayan Muhatabat surelerinin onuncusu olan sure, lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden; yani Kur'an-ı Kerim'in kısa surelerindendir. 56 ayetten oluşan Müddessir Suresi bazılarına göre 55 ayettir; ancak ilk görüş daha meşhurdur. Müddessir Suresi 256 kelime ve 1036 harften ibarettir. Mekke'de nazil olan Müddessir Suresi, Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 74. ve iniş sırasına göre ise, Kur'an'ın 4. suresidir. Bu sure, hitapla başlayan ve “Muhatabat” diye bilinen surelerin onuncusudur. Lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden; yani Kur'an-ı Kerim'in kısa surelerinden olup, 29. cüzde yer almaktadır. Ayrıca bu surede üç yemin ayeti (32 ila 34 ayetler; ay, gece ve sabah vaktine and edilmiştir) bulunmaktadır.

bu la f ayr kur arap kerim sesli mekke suresi hasan basri mekke'de kur'an kerim'in
Kur'an Mealleri
77. Mürselat Suresi (Arapça: سورة المرسلات), KHMK Hasan Basri Çantay sesli Kur'an meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Mar 4, 2023 4:10


Mürselat Suresi (Arapça: سورة المرسلات), “Mürselat” kelimesiyle başlamasından dolayı bu adı almıştır. Bu surenin en belirgin özelliklerinden birisi, bir ayetinin (O gün, yalanlamakta olanların vay haline!) sure genelinde tam 10 kez tekrarlanmasıdır. Mürselat Suresi Küçük resim oluşturmada hata: Dosya eksik AnlamıGönderilenlerBaşka İsmi"Uref"SınıfıMekkiNüzul Sırası33Sure Numarası77Cüz29Sayısal BilgilerAyet Sayısı50Kelime Sayısı181Harf Sayısı841 v t e İsimleri Mürselat Suresi, ilk ayetinin “Mürselat” kelimesiyle (tercüme: Andolsun birbiri ardınca gönderilenlere.) başlamasından dolayı bu adı almıştır. Bu surenin diğer ismi yine ilk ayette geçen “Uref” tir. Özellikleri Mürselat Suresi bütün müfessirlerin ortak görüşüne göre 50 ayet, 181 kelime ve 841 harften ibarettir. Mushaf'taki sırasına göre yetmiş yedinci ve iniş sırasına göre ise, otuz üçüncü suredir. Sure, Mekke'de nazil olmuştur. Lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden; yani Kur'an-ı Kerim'in kısa surelerinden olup, 29. cüzün son kısımlarında yer almaktadır. Ayrıca yeminle başlayan (ilk beş ayeti) surelerin on ikincisidir. Mürselat Suresi'nin edebi özelliklerinden biri, bir ayetinin (O gün, yalanlamakta olanların vay haline!) sure genelinde tam 10 kez tekrarlanmasıdır. Kıyametin gerçekleşeceğinin vurgulanması ve vuku bulma alametleri, Allah'ın beşere verdiği nimetlerin zikri, mücrim ve takva sahiplerinin özellikleri ve her ikisinin akıbeti bu surenin konularından bazılarıdır.[1

bu allah la f ayr kur arap kerim sesli mekke suresi hasan basri mekke'de kur'an kerim'in
Kuran Time
Müşriklerin Arasına Gizlenen Müminler | Fetih Sûresi 22,23,24,25. Ayetler Müzakereli Meal

Kuran Time

Play Episode Listen Later Mar 4, 2023 29:24


Fetih Sûresi'nin müzakereli olarak mealini okumaya devam ediyoruz. Bu videoda müzakere ettiğimiz ayetler: 22-) Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı, arkalarına dönüp kaçarlardı. Sonra bir dost ve yardımcı da bulamazlardı. 23-) Allah'ın, öteden beri süregelen kanunu budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın. 24-) O sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra, Mekke'nin içinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı görendir. 25-) Onlar, inkâr eden ve sizin Mescid-i Haram'ı ziyaretinizi ve bekletilen kurbanların yerlerine ulaşmasını menedenlerdir. Eğer (Mekke'de) kendilerini henüz tanımadığınız mümin erkeklerle mümin kadınları bilmeyerek çiğnemeniz sebebiyle üzüntüye kapılmanız ihtimali olmasaydı (Allah savaşı önlemezdi). Dilediklerine rahmet etmek için Allah böyle yapmıştır. Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı elbette onlardan inkâr edenleri elemli bir azaba çarptırırdık.

Kur'an Mealleri
73. Müzzemmil Suresi (Arapça: سورة المزمل) KHMK Hasan Basri Çantay sesli meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Mar 4, 2023 4:08


Müzzemmil Suresi (Arapça: سورة المزمل), birinci ayetinin “Ya eyyuhe'l Muzzemmil” kelimesiyle başlamasından dolayı bu adı almıştır. Bu surenin 1 ila 8. ayetinde gece namazının hem Allah Resulü (s.a.a) ve hem de sahabeye farz olduğu hükmü belirtilmektedir. Daha sonra Allah-u Teâla bu surenin son ayetinde gece namazının farz oluş hükmünü Hz. Peygamberin (s.a.a) dışında, diğerlerinden kaldırmıştır. Müzzemmil Suresi Küçük resim oluşturmada hata: Dosya eksik AnlamıÖrtünüp, Bürünen SınıfıMekkiNüzul Sırası3 veya 4Sure Numarası74Cüz29Sayısal BilgilerAyet Sayısı20Kelime Sayısı300Harf Sayısı853 v t e Müzzemmil Suresi Müzzemmil Suresi, birinci ayetinin “Ya eyyuhe'l Muzzemmil” (Ey örtünüp bürünen (Resûlüm)!) kelimesiyle başlamasından dolayı bu adı almış ve burada vahyin başlaması nedeniyle ruhi sarsılma ve bedensel (soğuk algınlığındaki gibi hissedilen) titremeyle eşine üstünü örtmesini söyleyen Allah Resulüne (s.a.a) işaret edilmiştir. Bu sure 20 ayetten oluşmaktadır. Ama bazıları bu surenin ayet sayısının 19 veya 18 olduğuna ve bazıları ise 21 ayetten oluştuğuna inanmaktadır; ancak birinci görüş (20 ayet) daha meşhurdur. Müzzemmil Suresi 300 kelime ve 853 harften ibarettir. Mekke'de nazil olan bu sure, Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 73. ve nüzul tertibine göre ise, Kur'an'ın 3 veya 4. suresidir. Lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden, yani Kur'an'ı Kerim'in kısa surelerinden olan Müzzemmil Suresi, 29. cüzün üçüncü hizbinin orta bölümünde yer almaktadır. Allah Resulüne (s.a.a) hitap ile başlayan ve Muhatabat diye bilinen on bir sureden biridir. Konuları Müzzemmil suresi'nin 1 ila 8. ayetinde gece namazının hem Hz. Peygamber (s.a.a) ve hem de sahabeye farz olduğu hükmü belirtilmektedir. Daha sonra Allah-u Teâlâ bu surenin son ayetinde gece namazının farz oluş hükmünü (fakih ve müfessirlerin görüşlerine göre) Hz. Peygamberin (s.a.a) dışında, diğerlerinden kaldırmıştır. Mead ve ölümden sonra diriliş, Firavunun tuğyanı ve sonu hikayesi, zorluklar karşısında sebat ve sabırlı olma, Müslüman ve Allah Resulünün (s.a.a) yaranlarını övmenin yanı sıra Kur'an tilaveti, namaz kılma, zekât verme ve borç verme gibi Müslümanlar için birkaç destur bu surenin konularından bazılarıdır.[1

Kur'an Mealleri
75. Kıyamet Suresi (Arapça: سورة القيامة) KHMK Hasan Basri Çantay sesli meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Mar 4, 2023 4:09


Kıyamet Suresi (Arapça: سورة القيامة), Allah Teâlâ'nın kıyamet gününe yemin etmesiyle başlamasından dolayı bu adı almıştır. İki yeminle başlayan Aksam surelerinin on birincisidir. Lafız ve hacim olarak da “Mufassal” surelerdendir. Kıyamet Suresi Küçük resim oluşturmada hata: Dosya eksik AnlamıKıyametBaşka İsmi"La Uksimu"SınıfıMekkiNüzul Sırası31Sure Numarası75Cüz29Sayısal BilgilerAyet Sayısı40Kelime Sayısı164Harf Sayısı676 v t e İsimleri Kıyamet Suresi, Allah-u Teâlâ'nın kıyamet gününe yemin etmesiyle başlamasından dolayı bu adı almıştır; “Kıyamet gününe yemin ederim” bundan dolayı bu sureye “La Uksimu” Suresi de denmiştir. Özellikleri Kıyamet Suresi iki yeminle (birinci ayette “Kıyamet gününe yemin ederim” ve ikinci ayette “Kendini kınayan (pişmanlık duyan) nefse yemin ederim (diriltilip hesaba çekileceksiniz”) başlamaktadır. Küfe karilerine göre ayet sayısı 40, diğer karilere göre ise 39'dur; ancak Küfe karilerinin görüşü daha meşhurdur. Kıyamet Suresi 164 kelime ve 676 harften ibarettir. Mekke'de nazil olan bu sure, Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 75. iniş sırasına göre ise Kur'an'ın 31. suresidir. Lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden olan Kıyamet Suresi, 29. cüzün son hizbinde yer almaktadır. Konuları Kıyamet Suresi, Mead'ın kesinlikle gerçekleşeceği, kıyamet gününün durum ve hallerini beyan etmekle birlikte ahirette insanları iki farklı gruba ayırmaktadır; birinci grup parlak yüzlü ve nurani, ikinci grup ise üzüntülü ve ekşi yüzlüdür. Daha sonra insanların dünyayı peşin olarak aldıklarını, ahireti ise unuttuklarını ve o gün pişman olacaklarına işaret etmektedir. Ayrıca insanın her ne kadar bahane üretip inkâr etse de kendi yaptıklarını bildiğini ve kendi nefsine basireti olduğu noktasına değinmektedir. En sonunda ise inkârcılara "Peki (bunları yapan) Allah'ın, ölüleri tekrar diriltmeye gücü yetmez mi?" diye söylemektedir.[1

allah la f ayr kur daha peki kendini arap sesli mekke suresi hasan basri mekke'de
Mevlana Takvimi
PEYGAMBER (S.A.V.)'E ÎMÂN EDECEKLERİNE DAİR PEYGAMBERLERDEN MİSÂK ALINMASI - 18 ŞUBAT 2023 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Feb 18, 2023 2:40


Allâh (c.c.), şöyle buyuruyor: “Allâh Peygamberlerden şöyle söz almıştı: “Bakın, size kitap ve hikmet verdim, sonra yanınızda bulunan kitapları doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve ona mutlaka yardım edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?” demişti. “Kabul ettik” dediler. “O halde şahit olun, Ben de sizinle beraber şahit olanlardanım” dedi. (Al-i İmrân s. 81) İbn-i Ebû Hatim (r.âleyh), bu âyetin tefsiriyle ilgili olarak es-Süddî (r.âleyh)'den naklen şöyle der: “Nuh (a.s.)'dan beri herbir peygamberden Hz. Peygamber (s.a.v.)'e inanacakları ve O (s.a.v.)'e yardım edeceklerine dâir mîsâk alınmış olduğu gibi, herbir peygamber de kendi ümmetlerinden bu hususta misâk almış ve onlara: “Siz sağ iken O (s.a.v.) size gönderilmiş olursa, mutlaka O (s.a.v.)'e inanacak ve mutlaka O (s.a.v.)'e yardım edeceksiniz!” demiştir.” İbn-i Abbâs (r.a.) demiştir ki: “Cenâb-ı Hâkk, Âdem'den itibaren her peygambere Sevgili Habîbi (s.a.v.)'i takdim eder, O (s.a.v.)'e inanıp yardım etmeleri hakkında onlardan mîsâk alır, Ümmetler de O (s.a.v.)'i birbirine müjdeler ve O (s.a.v.)'in kendi aralarından çıkmasını beklerdi. Nihâyet Yüce Allâh, O (s.a.v.)', ümmetlerin en hayırlısı içinden çıkardı, en hayırlı zamanda peygamber olarak gönderdi, en hayırlı ve en güzide arkadaşları da O (s.a.v.)'e ashâb kıldı. O (s.a.v.), beldelerin en hayırlısı olan Mekke'de doğdu, orada büyüdü ve kırkında kendisine ilâhi elçilik vazifesi verildi... Burası, Hz. İbrahim (a.s.)'ın haremi idi... Sonra O (s.a.v.)'i oradan çıkarıp Taybe'ye, mübarek Medine şehrine göç ettirdi. Dînini orada yerleştirdi. Burası da Peygamber (s.a.v.)'in haremi oldu. Harem-i Şerîf'ten peygamber olarak gönderildi, harem-i şerife hicret etti.” (Celâleddin es-Suyuti, Nebi (s.a.v.)'in Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, s.24)

Hizmetten
12.BÖLÜM | “Allah Nurunu Tamamlayacak”- GÖNÜLLERİN EFENDİSİ

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jan 27, 2023 24:58


Asr-ı Saadete yolculuğumuz devam ediyor. Hizmetten.com YouTube sayfasında her hafta yapacağımız Asr-ı Saadet yolculuğuna davetlisiniz! Gönüllerin Efendisi programımızda Peygamber Efendimiz 'in (sav) hayatı görüntüler, fotoğraflar, haritalar, krokiler eşliğinde anlatılacak! Kainatı şereflendirmesinden ruhunun ufkuna yürüdüğü âna kadar bu şerefli hayat, kronolojik olarak siyer felsefesi eşliğinde ilgili kaynaklara müracaat edilerek sunulacak! Bu bölümde: 1-Efendimizin (sav) Mekke'de İslam'a davet yılları 2-Müslümanların Mekke'de çektikleri zorluklar ve işkenceler...

bu allah efendisi mekke kainat mekke'de
Mevlana Takvimi
ALINLARDAN ALINLARA GEÇEN PEYGAMBERLİK NÛRU - 13 OCAK 2023 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jan 13, 2023 2:47


Hz. Havva, Hz. Şit (a.s.)'a hâmile olunca, alnında parıldamağa başlayan nûr, Hz. Şit (a.s.)'ı doğurduğu zaman, onun alnına geçmişti. Âdem (a.s.) bundan, Hz. Şit (a.s.)'ın kendisinden sonra yerini tutacağını anlamıştı. Şit (a.s.)'ın alnında parlayan Peygamberlik nûru zevcesine, oğlu Enuş doğduğu zaman Enuş'un alnına, ondan da, oğlu Kaynan'ın alnına geçmiş, asırlar boyunca, alından alına geçip durmuş ve nihâyet, Abdulmuttalib'den Abdullâh'a, ondan da, Peygamber (s.a.v.)'e geçip son temelli sahibinde karar kılmıştır. Rivâyete göre peygamberlerden, ümmeti helâk olan peygamber, Mekke'ye gelir, orada, Allâh (c.c.)'a, ibâdete koyulur, kendisi ve yanında bulunanlar, vefâtlarına kadar orada kalırlardı. Nitekim Nuh, Hûd, Salih ve Şuayb (a.s.e.) de, Mekke'de vefât etmişlerdir. Bunların, kabirleri, zemzem kuyusu ile Hacerülesved rüknü arasındadır. Zemzem ile rükün arasında yetmiş peygamber diğer bir rivâyete göre de hacca gelip vefât eden peygamberlerden orada 99 peygamber gömülüdür.” Âyet-i kerîmede “O halde (Resûlüm), peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret!” (Ahkaf s. 35) buyrulur. Burada zikredilen Ulû'l-azm sahibi Peygamberler rivâyete göre: 1. Nûh (a.s.) 2. İbrahim (a.s.) 3. Mûsâ (a.s.) 4. İsâ (a.s.) 5. Peygamber (s.a.v.)'dir. Bir hadîs-i şerîfe göre de peygamberlerin seyyidleri de, Nuh, İbrahim, Mûsâ, İsâ (a.s.e.) ve Hz. Muhammed (s.a.v.) olmak üzere beştir. Hz. Peygamber (s.a.v.) ise, bu beşin seyyididir. Kıyâmet gününde de, âdemoğullarının seyyidi O (s.a.v.)'dir. Öncekilerin ve sonrakilerin Kıyâmet gününde Hâmd sancağı, O (s.a.v.)'e verilecektir. O gün, peygamberlerin imâmı, hatîbi ve şefâat sahibi O (s.a.v.) olacak ve bütün peygamberler onun sancağı altında toplanacaktır. (M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, c.1, s.12-68)

Sözler Köşkü Kitaplığı
Hristiyan Ülkede Doğan Çocukla Mekke'de Doğan Nasıl Eşit Olabilir İlahi Adalet Nasıl Oluyor - Fatih Yağcı

Sözler Köşkü Kitaplığı

Play Episode Listen Later Sep 21, 2022 11:37


Hristiyan Ülkede Doğan Çocukla Mekke'de Doğan Nasıl Eşit Olabilir İlahi Adalet Nasıl Oluyor - Fatih Yağcı

Mevlana Takvimi
CENÂB-I HÂKK NEBÎ (S.A.V.)'İ NASIL VASFEDİYOR? - 09 EYLÜL 2022 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 9, 2022 2:46


Cenâb-ı Hâkk buyurmuştur: “Ey Peygamber, şüphesiz seni biz, bir şahit, müjdeleyici ve korkutucu olarak gönderdik.” (Ahzâb s. 45) Gördüğünüz gibi Cenab-ı Hâkk bu âyette ona herkesin üstünde tutacak, birçok vasıflar vermiştir. Birçok rütbeler de ihsân etmiştir. Önce onu ümmetine karşı, risâleti tebliğ ettiğine dair şahit tutmuştur. Ki bu pek büyük bir şereftir ve aynı zamanda bu sadece onun özelliklerindendir. İnanan ve Allâh (c.c.)'un emirlerine boyun eğenler için onu bir müjdeleyici kılarken, masiyet ehline karşı da bir uyarıcı ve Cehennem ateşinden korkutucu yapmıştır. Âyetin devamında onu tevhide çağıran, ibâdete çağıran bir davetçi, kendisiyle Hâkk'a hidâyet olunan, her tarafa nûr saçan bir kandil kılmıştır. İbn-i Mes'ud (r.a.) anlatıyor: Peygamber (s.a.v.) bizlere Tevrat'ta geçen sıfatlarını şöylece beyân etti: “Ahmed-i Muhtar olan kulum'un doğumu Mekke'de olacaktır. Hicret edeceği yerin adı ise Medine'dir yahut Tayyibedir” dedi. Ümmeti de Allâh (c.c.)'a her hal-ü kârda çok hâmd edicidir! Cenâb-ı Hâkk takvâya ermiş mü'minler hakkında şöyle buyurmuştur: Yine Allâh (c.c.) onun hakkında şöyle buyurmuştur: “Allâh (c.c.)'dan gelen bir rahmet sayesindedir ki, sen onlara yumuşak davrandın.” (Al-i İmran s.64) Semerkandî der ki: “Allâh (c.c.), Resûlü (s.a.v.)'e karşı bulunduğu bu ihsânı bizzat ona hatırlatmıştır. O, Resûlü (s.a.v.)'i Mü'minlere son derece merhametli ve şefkatli olarak gönderdi. Daha doğrusu bu evsafta yarattı onu. Eğer O, sert ve kaba tinetli olsaydı etrafından dağılıp gideceklerdi, yanında hiç kimse kalmayacaktı. Lâkin Allâh (c.c.) O (s.a.v.)'i, tatlı dilli, hoş huylu ve son derece lûtufkâr olarak yarattı.” (Kâdı ‘İyaz, Şifâ-i Şerîf, s.32-35)

Yeni Şafak Podcast
TAHA KILINÇ - Malcolm X'in hac notları

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 12, 2022 5:21


An itibariyle burada, gayrimüslimlerin gözlerine haram kılınmış olan, dünyanın en mukaddes şehri mübarek Mekke'de dinî ziyaretimi (hac) tamamlamış bulunuyorum. Hac ibadeti, tüm Müslümanların hayatlarındaki en mühim hadisedir ve şu an burada Arabistan dışından gelmiş 226 bin kişi bulunuyor. Türkiye'den 600 otobüsle gelen 50 bin kişi ise en büyük kontenjanı oluşturuyor. Ki bu bile, aslında Batılıların, Türkiye'nin İslâm'a sırt çevirdiği yönündeki propagandalarını boşa çıkarıyor.

Yeni Şafak Podcast
Hasan Öztürk - Pandemi sonrası vardığımız Kâbe'de, pervaneler gibi dönüyoruz, kal...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 5, 2022 5:27


Türkiye'de birçok meşakkati, birçok tartışmayı bir tarafa bırakıp hac için Mekke'ye ulaştık. Arafat'a çıkıp hacı olmak için milyonlarca hacı adayı gibi gün saymaktayız. Kovid pandemisi nedeniyle iki yıldır mahzun kalan Kâbe bugünlerde hınca hınç dolu. 1 milyonu aşkın Müslüman Arafat'a hazırlanıyor. Yıllar önce yine bir hac yolculuğu öncesi İran yapımı “Bab Aziz” isimli muazzam bir “iç yolculuk” filmi izlemiştim. Filmin bana öğrettiklerini hac yolculuğunda kendime şiar edinmiş... Sembollerle dolu hac ibadetinde bir iç yolculuk da yaşamıştım. Muradım yine aynı iç yolculuğu bir kez daha yaşamaktır. Çünkü hac ibadeti ibadetler içinde en çok sembol barındıran ayrıca meşakkatli bir ibadet. Hac sembollerle dolu bir ibadet. Zahiri olduğu kadar batıni yönü de var. Kâbe, başlı başına bir sembol, tavaf başlı başına... Sa'y başlı başına... Hele Arafat'ta öğle vakti vakfeye durmak..! Haccın olmazsa olmazı. Müzdelife'de gece yarısı vakfeye durmak... Cemaratta şeytan taşlamak... Hepsi aynı zamanda bir iç mücadelenin sembolleri. Hazreti Peygamber (as) “Hac Arafat'tır” diyor. Haccın olmazsa olmazı Arafat. Çünkü, mahşer Arafat. Hac'da iç dünyamıza yolculuğu fazlasıyla önemsiyorum. O yüzden sufi ve geleneksel kaynaklara göre hac meselesiyle ilgili okuduklarımı Mekke'de, Kâbe'nin yanı başında Diyanet İşleri Başkanlığı'mızın bizim için düzenlediği basın merkezinde sizlerle paylaşıyorum. SEMBOLLERLE DOLU BİR İBADET: HAC Ebû Nasr Serrâc et-Tûsî, hac için şunları söylüyor: “Hacca giden kişi ihrâma girme yerinde elbiselerini çıkarırken kalbindeki kin ve hased gibi kötü huyları da çıkarıp atmalıdır. 'Lebbeyk' (emrine uydum) diye dua ederken bundan sonra nefse ve şeytana uymamaya karar verir. Hacerü'l-Esved'i selamlayıp öptükten sonra Allah'a kulluk sözü verdiğini düşünür. Safa Tepesi'ne gelince kalbinin temizliğini bozacak şeyleri kalbine sokmamaya azmeder. Safa ile Merve tepeleri arasında hızlı yürürken (hervele) nefs ve şeytandan kaçtığını düşünür. Arafât'a varınca kıyametten sonra dirilip Allah ile tanışacağı ânı düşünür. Saçlarını traş ederken kibir ve övülme isteğinde de kurtulur. Kurban keserken kendi içindeki nefsini de kurban eder.” İmam Gazâlî hac için şunları söylüyor: “Hac için yol azığı hazırlayan kişi, âhirette faydalı olacak en hayırlı azık olan takvâyı, hac için binite bindiğinde öldüğü zaman konacağı tabutu, iki parça beyaz kumaştan oluşan ihrama girince öldükten sonra sarılacağı kefeni düşünmelidir. Kâbe'yi görünce sanki Allah'ı görmüş gibi saygılı olmalı, Kâbe'nin etrafında dönüp tavaf ederken Arş'ın etrafında dönen ve Allah'a saygılarını böyle ifâde eden melekleri düşünmelidir. Kâbe'nin köşesindeki Hacerü'l-Esved selamlarken sanki Allah ile musâfaha ettiğini ve emirlerinden çıkmayacağı konusunda ona söz verdiğini düşünmelidir. Arafât tepesinde vakfeye oturduğu zaman mahşer günü insanların toplanacağı ve peygamber-lerinden şefâat bekleyeceği ânı düşünmesi gerekir.” İsmail Ankaravî, haccı, sûrî ve manevî olmak üzere ikiye ayırıyor ve şunları söylüyor: “Dervişlere lazım olan haccın, manevî hacdır. Baba Nimetullah Nahçıvâni'ye göre gerçek hac, hakîkî Kabe'ye yani Allah'ın zâtına ulaşmaktır. Abdurrahman Câmî'ye göreyse, «Kabe bünyâd-ı Halîl-i Âzer est, Dil nazargâh-ı Celîl-i Ekber est”. Yani: “Kabe Âzer oğlu İbrahim'in binasıdır, Gönül ise pek yüce olan Allah'ın nazargâhıdır.” Yunus Emre bu konuda da söylenecek en uç, en ileri sözü söyler: “Ak sakallu pîr hoca Bilemez hâli nice Emek yimesün hacca Bir gönül yıkar ise. Yûnus Emre der hoca, Gerekse var bin hacca. Hepisinden eyice, Bir gönüle girmektir!”

Yeni Şafak Podcast
Hayrettin Karaman - Tefrika ve tekfir (gavur oldun demek) ümmetin başına belâdır

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 2, 2022 4:46


Ebü'l-Abbâs Ahmed b. İdrîs el-Hasenî el-Arâişî el-Fâsî (ö.1253/1837) Faslı, İdrîsiyye tarikatının kurucusu, İslamî hareket öncüsü, müceddid bir mutasavvıftır. Öğrencisi meşhur Senûsî gibi Selefî İslâm anlayışı ile tasavvufu uzlaştırmaya ve ümmeti bölen gereksiz ihtilafları tefrikaya varmadan çözmeye çalışmıştır. Ne yazık ki, hemen her zaman olduğu gibi uçtakiler onunla da uğraşmış, defalarca hayatına ve huzuruna kastetmişlerdir. Bu zatın, kendisini saldırı hedefi kılan Vehhâbîlerle 1245 h. yılında yapılmış nezih bir tartışması vardır. Güncelliğini koruduğu için –olayın şahitlerinden İbn Âkiş'in kaleme aldığı metinden de alıntılar yaparak– bu ibretlik tartışmayı birkaç yazıda aktaracağım. İbn İdrîs seksen yaşına merdiven dayadığında vekili sıfatıyla Mekke'de bıraktığı Senûsî dışındaki bütün talebeleriyle birlikte Yemen'e doğru

Tarihin Öteki Yüzü
Sene 1932: Ankara'da Bir Suudi Prensi

Tarihin Öteki Yüzü

Play Episode Listen Later Jun 9, 2022 46:58


Türkiye Suudi ailesinden Abdülaziz'in 1926'de kendini Hicaz ve Necd Kralı ilan etmesini tanımakla kalmadı, 5 Haziran-6 Temmuz 1926'da Mekke'de toplanan hilafet konferansına da temsilci gönderdi. Ama en sıcak ilişkiler, Abdülaziz'in oğlu Emir Faysal'ın 8-23 Haziran 1932 tarihindeki Türkiye ziyaretinde kuruldu. Mustafa Kemal Atatürk döneminde, Suudilerle ilişkiler samimi değil, ama gayet barışçıl ve dostane idi. Taraflar birbirinin işine karışmamış, rejimlerini birbirine empoze etmeye kalkmamıştı. 1938 sonrasında Türkiye-Suudi ilişkileri zaman zaman soğudu, zaman zaman sıcaklaştı; ancak hiçbir zaman günümüzdeki gibi öngörülemez olmadı.

venezuela ama ankara abd haziran temmuz aday sene mustafa kemal atat mekke abdulkadir selvi mekke'de venezuela maske cumhur ittifaku okullar ne zaman
Yeni Şafak Podcast
Taha Kılınç - İmam Harun'un hatırasına...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Apr 20, 2022 5:35


Güney Afrika'da İslâmî mücadelenin öncü isimlerinden İmam Abdullah Harun, çocukluk hatıralarımın ayrılmaz bir parçasıdır. 1990'da piyasaya çıkan “İmamın Öldürülüşü” adlı bant tiyatrosu, –bugün bile anlayamadığım bir hızla– Mersin'in Anamur ilçesinde elime geçtiğinde henüz ilkokul beşinci sınıftaydım. Teyp kasetlerinin çok revaçta olduğu o dönem, “İmamın Öldürülüşü”nü sürekli dinlemeye başlamıştım. Uzak diyarlarda, adını yeni duyduğumuz bir kahramanın öyküsüydü bu: İslâmî eğitimini Mekke'de tamamlayan Abdullah Harun, 1955'te, henüz 30'lu yaşlarının başındayken Cape Town'daki Câmia Mescid'e imam tayin edilmiş, sonrasında şehrin Müslüman gençlerine siyasî şuur aşılayan bir odağa dönüşmüştü. Bu durum, Güney Afrika'nın ırkçı Apartheid rejiminin elbette dikkatinden kaçmayacaktı. 28 Mayıs 1969 günü polis

Kur'an Mealleri
56. VAKI'A Suresi (Arapça: سورة الواقعة) KHMK Hasan Basri Çantay sesli Kuran meali. VAKIA kıyamet

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Mar 5, 2022 9:11


Vakı'a Suresi (Arapça: سورة الواقعة) adını ilk ayetinde geçen "Vâkı'a" kelimesinden almıştır. Hadise, olay gibi anlamlara da gelen bu kelime, Kur'an'da kıyamet anlamında kullanılmıştır. 96 ayetten oluşan sure, Ta-Ha Suresi'nden sonra, Mekke'de nazil olmuştur. Mushaf'taki sıralamada 56, iniş sırasına göre 48. suredir. Sure, 370 kelime ve 1.756 harften oluşmaktadır. Mushaf'taki sıralamaya göre elli altıncı, nüzul sırasına göre ise kırk sekizinci suredir. [2] Sure, Mekke'de nazil olmuştur. Uzunluk ve hacim olarak mufassal surelerden ve tıval kategorisindendir. Bir hizbin yarısı kadardır. [3] Konuları Surenin 79. Ayetinde Kur'an'a dokunmak ve el sürmek için abdestli ve taharetli olunması konusunda önemli bir fıkıh hükmü açıklanmış ve taharetsiz ve abdestsiz dokunmanın haram olduğu beyan edilmiştir. “İza” ile başlayan “Zamaniye Surelerinin” ilkidir. Vakıa Suresi, kıyamet gününü ve vukuunun kesin olduğunu ilan edip, nasıl yaşanacağı hakkında bilgi vererek başlamaktadır. Aynı zamanda cehennemliklerin (Ashab-ı Şimal), cennetliklerin ise (Ashab-ı Yemin) durumları Allah'ı tazim ve tesbih emri ile (kıyamet gününün vahşet dolu azabının tek kurtarıcısı unvanı ile Allah'a sığınmak ve Ondan yardım dileyerek, tesbih ve takdiste bulunmak) sona ermektedir.[4] Sâbikûn Ne Demek Vakıa Suresi 7-10. ayet-i kerimeleri, Vakıa Suresi'nin en meşhur ayetleridir zira insanları kıyamet gününde üç gruba ayırmaktadır. Vakıa Suresi 10. ayet-i kerimesi, 3. grubun ismini السابقون السابقون iki kez tekrarlamıştır. Bu ayet-i kerime hakkında müfessirler arasında birçok konuşma geçmiştir. [6] Seyyid Muhammed Hüseyin (Allame Tabatabai) Kur'an-ın diğer iki ayetinden şu neticeyi çıkarıyor; Birinci Sabikun'dan maksat; hayır işlerde yarışanlar ve öne geçenlerdir. İkinci Sabikun'dan maksat ise; Yüce Allah'ın mağfiretine ulaşmak için yarışanlar ve öne geçenlerdir. Zira insanın hayır işlerde yarışa girmesi, insanın Yüce Allah'ın mağfiretine ulaşmasına sebep olacaktır. [7] Yine aynı şekilde şöyle söylenmiştir; Sabıkun'dan (Öne geçenler) maksat; İmam Ali'dir (a.s) zira Allah Resulü'ne (s.a.a) iman getirme konusunda herkesten öne geçmiştir ve herkesten önce iman etmiştir. [8] Fazilet ve Özellikleri Vakıa Suresi'ni okumanın fazileti hakkında birçok özellik beyan edilmiştir özellikle de Mecmau'l-Beyan tefsirinde, Peygamber Efendimiz'den (s.a.a) şöyle bir hadis-i şerif nakledilmiştir: Her kim Vakıa Suresi'ni okursa, bu şahıs gafillerden değildir diye yazılacaktır. [9] Yine aynı şekilde bazı rivayetlerde şu şekilde beyan edilmiştir: Her kim Vakıa Suresi'ni okursa, dara düşmez, sıkıntı çekmez, fakirleşmez. [10] İmam Sadık'tan (a.s) nakledilen bir başka rivayete göre ise Vakıa Suresi İmam Ali'nin (a.s) suresidir ve her kim Vakıa Suresi'ni okursa, İmam Ali'nin (a.s) dostlarından olacaktır. [11]

Mevlana Takvimi
Mİ'RÂC MUCİZESİ - 26 ŞUBAT 2022 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Feb 26, 2022 3:12


“Eksiklikten uzaktır O Allâh ki, geceleyin kulunu Mescid-i Haram'dan, çevresini bereketli kıldığımız Mescid-i Aksa'ya yürüttü. Gerçekten O işiten (ve) görendir.” (İsrâ s. 1) Açıkça İsrâ mûcizesini bildiren bu âyet-i kerîme, İsrâ'nın uykuda değil de uyanıklık hâlinde gerçekleştiğine ve ruh ile cesedin birlikte bulunduğuna açık bir delîldir. İşte bu İsrâ mûcizesine âyette geçtiği ve sahih hadîslerde anlatıldığı şekilde inanmak vâcibtir. Mi'râc'a gelince bu semavî bir yolculuktur. Sahih hadîslerle sâbittir, ilgili hadîslerin tamamı tevâtür ifâde etmektedir. Nebî (s.a.v.) “Yatsı namazını sizin yanınızda kıldım, sonra Beytü'l-Makdis'e gidip namaz kıldım. Sonra gördüğünüz gibi, sabah namazını da sizinle beraber Mekke'de kıldım” buyurmuştur. İsrâ ve Mi'râc, Nebî (s.a.v.)'in, en büyük mûcizelerindendir. İlgili âyet ve hadîslerde anlatıldığı şekilde, bu gece Nebî (s.a.v.) Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya gitmiş, buradan semâlara çıkmışlar, Hz. İbrahim (a.s.)'la buluşup görüştüğü yedinci kat semâdan daha ötelere giderek nihâyet Sidre-i Müntehâ'ya ulaşmışlardır. Cennete girmiş, cehennemi görmüştür. Râbbi ile söyleşmişler; ondan vâsıtasız emirler ve hediyeler almışlar, ona münâcatta bulunup ümmeti için duâ ve niyaz eylemişler, ondan rahmet, hidâyet ve lütûflar dilemişlerdir. Burada hiçbir peygambere ve meleğe nasîb olmayan ilâhi bir yakınlığa ermişler; yüceler yücesi Allâh (c.c.)'un nûrunu, belki de kendisini görmüşlerdir. O derece yakınlaşmışlardır ki, izzet ve ceberrût sahibi Allâh (c.c.) ile kendisi arasında iki kavs (yay) arası kadar, hatta bundan daha az bir mesafe kalmıştır. Böylesine bir yakınlıktan, böylesine bir müstesnâ ve münezzeh huzurdan ayrılırken de, ümmeti için üç büyük hediye (Beş vakit namaz, “Âmerrasûlü..” ile başlayan âyetler ve şirk koşmamak şartı ile ümmetinin cennete gireceği müjdesi) almışlar, dönüşünde bunları da ümmetine teblîğ etmiş ve müjdelemişlerdir. (İmâm Celaleddin-i Suyûtî, Hasâisü'l Kübrâ, s.273-310)

Kur'an Mealleri
53.Necm Suresi (Arapça: سورة النجم) Hasan Basri Çantay KHMK sesli Kur'an Hakim Meali Kerim

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Feb 11, 2022 7:54


Sure, “necm” kelimesi (yıldız veya yıldızlar) ve Allah'ın yıldızlara yemin etmesiyle başladığından dolayı bu adı almıştır. [1] Yeminle başlayan surelerin dokuzuncusudur. Aynı şekilde dört Azaim surelerin (secde edilmesi farz olan sureler) üçüncüsüdür. Son ayetinde (62. ayet) secde etmek vaciptir. [2] Farz Tilavet Secdesine Sahip Necm Suresi, içinde tilavet secdesi (Secde ayeti) olan 4 sureden biridir. [3] Tilavet secdesi farz olan surelere “Azaimi” (En üstün ) sureler denilmektedir. [4] Secde tilaveti olan sureleri okumanın hükümlerinden bir diğeri de cünüp şahsın, secde tilaveti olan sure ve ayet-i kerimeleri okumasının haram olmasıdır. [5] [6] Ayet sayısı bazı karilere göre 62 ve bazı karilere göre ise, 61 veya 60'dır; ancak birinci görüş daha doğrudur. Sure, 359 kelime ve 1432 harften oluşmaktadır. Mushaf'taki sırasına göre elli üçüncü ve iniş sırasına göre ise, yirmi üçüncü suredir ve Kur'an-ı Kerim'in 27. cüz'ünde yer almaktadır. [7] Sure, Mekke'de inmiştir. Hacim olarak mufassal surelerden ve tıval kategorisinde bulunmakta ve yarım hizip kadardır. [8] Bazılarının inancına göre, Necm Suresi, Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) Mekke'de aleni olarak, İslam'a davet etmeye başladığı zaman yüksek sesle ve aşikârca okuduğu ilk suredir. [9] İçeriği Bu sure Hz. Muhammed Efendimizin (s.a.a) miracına (5. ayetten 18. ayete kadar) değinmiş ve Peygamber Efendimizin (s.a.a) “Kavseyn” katından daha da yukarı dereceye çıktığını haber vermiştir (bunun ilk bölümü İsra Suresi'nde zikredilmiştir). Müşrik ve putperestlerin, hurafe içerikli inanç ve ibadetleri. Tövbenin istifade şartları. Allah'ın özel lütuf ve mağfireti. İnsan amellerinin her iki cihandaki neticesi. Geçmişte yaşamış bazı kavim ve toplulukların yaşantısından kesitler, surede sunulmaktadır.[10] Tarihi Rivayetler ve Öyküler Necm Suresi, 7-18. ayet-i kerimelerde Allah Resulü'nün (s.a.a) Miraç'a yükselme öyküsü beyan edilmiştir. Bu ayetlerde, Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) Sidretü'l Muntaha'ya ve Cennetü'l Me'va'ya yaklaştığına ve Yüce Allah'ın bazı nişanelerini gördüğüne işaret edilmektedir. Yine aynı şekilde 50-53. ayet-i kerimelerde Ad, Semud, Nuh ve Lut kavimlerinin helak edilişlerine işaret edilmektedir. Meşhur Ayetler وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى Ve kendi dileğiyle söz de söylemedi. Sözü, ancak vahyedilen şeyden ibaret. Necm Suresi / 3 ve 4) Tefsir-i Numune'ye göre, Allah Resulü (s.a.a) heva ve hevesiyle konuşmaz. Bu konu sadece Kur'an ayetleriyle sınırlı olmadığı gibi, Resulullah'ın sünneti olan ‘‘söylem ve eylem''ini de kapsamaktadır. [12] Bu esas üzere bazıları bu ayet-i kerimeyi, Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) Sünneti'nin muteber olduğuna delil ve kanıt olarak sunmaktadır. [13] Yine aynı şekilde Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) ismet makamını ve masum olduğunu ispatlamak için bu ayet-i kerime kullanılmaktadır. [14] El-Burhan Tefsiri'nde bu konu hakkında farklı rivayetler nakledilmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.a) İmam Ali'nin (a.s) menzileti ve halafiyeti hakkında konuştuğunda, bazıları Allah Resulü'nün (s.a.a) amcaoğlu hakkında heva ve havesiyle konuştuğunu söylediler. İşte bundan dolayı Necm Suresi'nin ilk ayetleri nazil oldu. [15] ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّى فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى Sonra yaklaştı, yakınlaştı. İki yay kadar kaldı araları, yahut daha da yakın. (Necm Suresi / 8 ve 9) Miraç olayını anlatan ayetler arasında 8. ve 9. ayet-i kerimeler, Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) Yüce Allah ile arasında olan mesafeden bahseden en meşhur ayetlerdir. Bazıları, Allah Resulü (s.a.a) ile araları ‘‘İki yay kadar kaldı'' cümlesinden maksadın Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile Cebrail arasındaki mesafenin olduğunu söylemişlerdir. [16] Bazıları da fasıla ve mesafeden maksadın, Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile Allah-u Teâlâ arasındaki ‘‘Manevi Şuhud'' olduğuna inanmaktadır. [17] وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى Ve gerçekten de insan, ancak çalıştığını elde eder. (Necm Suresi / 39) Tefsir'de şu şekilde beyan edilm

ge bu ve allah hakim baz kur sonra yine lut nuh arap kerim sesli cennet mekke suresi manevi ayet secde tefsir muntaha cebrail mekke'de kur'an kerim'in
Kardelen
Hicret emri sonrasında Mekke'de kalan Müslümanlar hakkında bilgi verir misiniz? [Siyer - 52 | Soru-Cevap (2)]

Kardelen

Play Episode Listen Later Jan 20, 2022 24:35


https://www.youtube.com/watch?v=dWGwmMiCU8c Soru: Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ashâbı ile hicret ettikleri halde Mekke'de kalan Müslümanlar var mıydı? Bunlar kimlerdi, ne için ve ne zamana kadar Mekke'de kalmışlardı?

hakk sonras bunlar bilgi soru cevap mekke misiniz emri kalan m mekke'de
Mevlana Takvimi
YAHUDİLERİN RESÛLULLÂH (S.A.V.)'İN DOĞUMUNU HABER VERMESİ - 26 ARALIK 2021 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Dec 26, 2021 2:31


Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in doğumun şaşılacak hallerinden biri şudur ki, İmâm Beyhakî ve Ebu Nuaym (r.âleyh)'in rivayetlerinde Hassan bin Sâbit (r.a.) şöyle derdi: “Ben sekiz yaşında vardım. Hatırlıyorum ki, bir sabah vakti bir Yahudi feryâd edip, “Ey Yahudî topluluğu!” diye çağırdı. Yahudi cemaati de: “Ne oldu, ne diye çağırıyorsun?” diye başına üşüştüler. Dedi ki: “Ahmed'in yıldızı bu gece doğdu ve Ahmed de bu gece vücuda geldi.” Hz. Âişe (r.anhâ)'nın şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Bir Yahudi vardı, Mekke'de otururdu. Resûlullâh (s.a.v) Hazretlerinin doğum gecesi Kureyş kavmine: “Hiç bu gece aranızda bir oğlan vücuda geldi mi?” diye sordu. “Bilmiyoruz” dediler. “Gidin, o halde görün. Bu ümmetin peygamberi bu gece doğdu. Arkasında alâmeti vardır” diye haber verdi. Gittiler, Kureyş tâifesi arasında soruşturdular. Onlar da haber verdiler ki: “Bu gece Abdullah'ın bir oğlu vücuda geldi. Gerçekten arkasında bir nişanı vardır” dediler. Yahudi gelip nübüvvet nişanını görünce aklı başından gidip düştü; “Hay, medet! Nübüvvet Benî İsrail'den gitti!” dedi. Yahudi tâifesinin bu gibi şeylerden haber vermelerinin sebebi şudur ki, onların içinde âlimler çoktu ve kitaplarında Resûlullâh (s.a.v) Hazretlerinin geleceğini görmüşlerdi. Yıldızlar ilminde behre sahibi (pay sahibi) olanları da vardı. Geleceği zamanı, yıldız hesâbı ile bulmuşlardı. Zira Resûlullâh (s.a.v)'in doğumuna yıldızlar içinde kuvvetli delil vardır ve ehlince bilinmekteydi. Hattâ şimdiki zamanda da müneccimler, Resûlullâh (s.a.v)'in doğumuna işaret olan kırânın (iki gezegenin bir burçta(galaksi) birleşmesinin) filân yılında olduğuna dair geriye doğru takvimler tertip edip tarih yazarlar. O kırân meşhur bir kırândır ki, bütün dünyada olan hikmet ehlinin malûmudur. (İmâm Kastalânî, Mevâhib-i Ledünniyye, c.1, s.52-53)

Yeditepe Fatih Dergisi
İslam Dünyasında Çarşının Gelişimi - İstanbul'un Merkez Çarşısı

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later Nov 30, 2021 18:10


Çarşı geleneği İslam mimarisinin en önemli unsurlarından birini teşkil eder. Mekke'de ortaya çıkan İslam dini, yayılım gösterdiği alanın ticari merkezler üzerinde konumlanmasından dolayı bir “şehir dini” hüviyeti taşır. Nitekim İslam peygamberi Hz. Muhammed de gençliğinde ticaretle iştigal etmiştir. İslam'ın yayılmasında kervan güzergâhları önemli bir rol oynar. Hemen bir asır sonra İslam Devleti'nin sınırları İspanya'dan Orta Asya içlerine kadar genişlemiştir. Bu ilerleyiş sırasında İslam egemenliği altına giren ve zamanla müslümanlaşan Mısırlılar, Aramiler, İranlılar ticari meziyetleri ile ön plana çıkan topluluklardır. Yayılım esnasında Müslümanlar bir yandan eski kültür merkezlerine egemen olmuş bir yandan da yeni merkezler kurma yoluna gitmişlerdir. Irak'ta Bağdat, Basra ve Kûfe, Mısır'da Fustat, İran ve doğusunda Nişabur, Merv, Semerkant, Buhara gibi şehirler bu duruma örnek gösterilebilir. Saydığımız şehirlerden Bağdat hem Abbasi hilafetine başkentlik yapması, hem uygun ticaret yolları üzerinde bulunması hem de Dicle ve Fırat nehirleri arasında konumlanmasından dolayı kurulduktan yarım asır sonra 1 milyondan fazla nüfusa sahip olacaktır. Bu hâliyle Bağdat dünyanın en kalabalık şehri durumundadır. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yeditepe-fatih/message

Yeni Şafak Podcast
Faruk Beşer - Deccalın Öncü Kuvveti Sahte Mehdiler

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 19, 2021 4:40


Fiten haberleri diye bilinen ve gayptan haber veren hadisleri inceleyenler bunların bir kısmını tarihte çeşitli fırkaların kendilerini haklı çıkarmak için uydurduklarını bilirler. Mehdi beklentisini en önemli akide meselelerinden biri yapan Şia'da da bu rivayetler önemli bir zenginliğe sahiptir. Bir kurtarıcıya ve gizemli ve olağanüstü olana karşı İnsanlardaki merakı da buna eklediğimizde karşımıza çok büyük ve ayıklanması zor bir edebiyat çıkar. Dikkat edilecek bir husus da şudur: Müslümanların cihad ruhu ile çalıştıkları ve ötekine karşı güçlü ve galip oldukları dönemlerde Mehdi söylemi zayıflar ve gündemden düşer. Aksi zamanlarda güç kazanır. Büyücülük de böyledir. Tarihte hep sahih dindarlıkla ters orantılı olarak artmış ya da eksilmiştir. Şimdi böyle haberlerin en önemlilerinden biri olan Mehdi meselesine gelelim. Ama önce zihnimizi şöyle bir yoklayalım; tarih boyunca yüzlerce belki binlerce mehdi çıkmıştır ve istisnasız hepsi İslam ümmetinin bağrında yeni yeni yaralar açmaktan, fitneye fesada ve parçalanmışlığa sebep olmaktan başka hiçbir işe yaramamıştır. İlgili hadis edebiyatında anlatılan belirti ve özelliklere en uygun olan mehdinin Mekke'de on altı gün boyunca yaptıklarına, 1979'da bendeniz bizzat şahit oldum. Sanırım Mehdi için sayılan özellikleri onun kadar kendisinde toplayan bir başka mehdi çıkmamıştır. Nitekim Mehdi'nin özelliklerinden biri de Kâbe'de, Makam-ı İbrahim'le Mültezem arasında çıkıp mehdiliğini orada ilan etmesidir. O da öyle yaptı, ama geride maddi ve manevi yıkımdan başka bir şey bırakmadı.

Kur'an Mealleri
46.Ahkaf/ESK/HDKD/Tilavet ve meal Ahkaf Suresi (Arapça: سورة الاحقاف) ahkaf kelimesi "kum yığını" anlamına gelmektedir. Bu kelime ile kum tepelerinin kastedildiği anlaşılmaktadır. Ahkaf'ın Âd kavminin

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Nov 8, 2021 34:27


Ayet ve meali ritmik okunuyor. Ahkaf Suresi (Arapça: سورة الاحقاف) ahkaf kelimesi "kum yığını" anlamına gelmektedir. Bu kelime ile kum tepelerinin kastedildiği anlaşılmaktadır. Ahkaf'ın Âd kavminin yerleşim bölgesinin adı olduğu söylenmekle beraber, 21. ayette geçtiği gibi, Hz. Hud'un (a.s) kum tepesi üzerine çıkarak kavmini uyarmasından da bahsediliyor olabilir. Toplam 35 ayetten oluşan sure, Mekke'de inmiştir. Ahkaf Suresi, Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 46 ve iniş sırasına göre ise, 66. suredir.

meal bu hud hz arap anlam kelime toplam mekke suresi ayet mekke'de
Kur'an Mealleri
46. AHKÂF suresi  (Arapça: سورة الاحقاف) KHMK Hasan Basri Çantay sesli meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Nov 6, 2021 12:38


Ahkaf Suresi (Arapça: سورة الاحقاف) ahkaf kelimesi "kum yığını" anlamına gelmektedir. Bu kelime ile kum tepelerinin kastedildiği anlaşılmaktadır. Ahkaf'ın Âd kavminin yerleşim bölgesinin adı olduğu söylenmekle beraber, 21. ayette geçtiği gibi, Hz. Hud'un (a.s) kum tepesi üzerine çıkarak kavmini uyarmasından da bahsediliyor olabilir.Toplam 35 ayetten oluşan sure, Mekke'de inmiştir. Ahkaf Suresi, Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 46 ve iniş sırasına göre ise, 66. suredir. Surenin Tanıtımı Bu sureye "Ahkaf" denilmesinin nedeni, Ad kavminin hikaye ve yerleşim yerine, yani Hz. Hud'un (a.s) kavmine işaret edildiğindendir. [1] O topraklar kumlu olduğundan "ahkaf" demişlerdir [2] (21. Ayetten 26. Ayete kadar). Hurûf-u Mukattaa ile başlayan surelerin yirmi yedincisi, havamim surelerinin ise yedincisi ve sonuncusudur. Kufe karilerine göre ayet sayısı 35 ve başka karilere göre ise, 32'dir. Ancak Kufe karilerinin görüşü daha doğru ve meşhurdur. Sure, 648 kelime ve 2668 harften oluşmaktadır. Mushaf'taki resmi sırasına göre kırk altıncı, [3] iniş sırasına göre ise, altmış altıncı suredir. Bu sure, Mekke'de nazil olmuştur. Uzunluk olarak mesani surelerden ve tam olarak bir hizip miktarı kadardır. [4] Kavramlar Bu surenin bazı konu ve mevzuları şunlardan ibarettir: mead, mümin ve kâfirlerin öteki dünyadaki durum ve yerlerinin belirlenmesi, anne ve babaya iyilikte bulunma, göklerin, yeryüzünün ve yaratılış âleminin boşuna yaratılmadığı, Allah Teâlâ'nın yeryüzü ve göklerin yaratılmasından aciz olmadığı, Allah'ın ölüleri yeniden diriltmeğe ve ruha kalıcılık vermeğe gücünün yettiği.[5] Müşrikler, İslam dini ile mücadele etmelerinin yanı sıra, İslam dinini inkar, Kur'an ve Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile de alay etmekteydiler. Ahkaf Suresi, işte sırf bu yüzden dolayı müşriklere uyarı niteliğinde nazil oldu. [6] Surede, müşriklerin İslam dini, Kur'an ve Allah Resulü (s.a.a) ile alay etmeleri, onların her iki dünyada çok kötü sonuçlara katlanacaklarını hatırlatan konulara yer verilmektedir. Yine aynı şekilde batıl yolda ilerlemeye devam etmeleri, Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) hakkaniyetine teveccüh etmemeleri ve kıyameti inkar etmeleri, dünyada başarısız, ahirette ise zelil olmalarına sebebiyet vereceği hatırlatılmaktadır. Müşriklerin hakka karşı savaşma hastalıklarına derman olacak tek şey, kıyamet gününün elemli azabı olduğundan dolayı, surede birkaç ayet-i kerimede mead, kafirlerin azaba duçar olacakları ve onların cehennem ateşine sunulacakları konusu tekitle işlenmiştir. [7] Fazilet ve Özellikleri İmam Sadık'tan (a.s) şöyle bir rivayet nakledilmiştir: Her kim Ahkaf Suresi'ni her akşam veya her Cuma okursa, dünyada korku ve endişe onun üzerinden kaldırılır; kıyamet gününde ise, korku ve endişeden amanda olur. [10] Ahkaf Suresi'ni okumanın fazileti hakkında Allah Resulü'nden (s.a.a) şöyle bir hadis-i şerif nakledilmiştir: Her kim Ahkaf Suresi'ni okursa, dünyadaki tüm kum tanelerinin sayısı kadar ona on iyilik verilir, on günah ondan silinir ve on derece onun derecesine eklenir. [11] Müstedrek'ül-Vesail kitabında İmam Sadık'tan (a.s) şöyle bir rivayet nakledilmiştir: Eğer, Ahkaf Suresi'ni bir kağıda yazar, zemzem suyu ile yıkar ve sonra da o suyu içerlerse, hafızanın güçlenmesine, halk arasında mahbup ve saygın olmaya ve iyi bir nam salmaya vesile olur. [12] Peygamber Efendimiz'den (s.a.a) şöyle bir hadis-i şerif nakledilmektedir: Her kim Ahkaf Suresi'ni bir kağıda yazarak kendi veya bir çocuk yahut bir süt emen bebeğin üzerine asarsa veya Ahkaf Suresi'ni bir kağıda yazar ve suda yıkadıktan sonra o suyu içerse, sağlam ve güçlü bir bedene sahip olur; çocuklar başlarına gelecek afet ve tehlikelerden amanda olur, süt emen bebek de beşiğinde göz aydınlığına sebep olur. [13] "Kur'an İle Derman" kitabında problemlerden kurtulmak için Ahkaf Suresi'ni 3 kez okumak tavsiye edilmiştir. [14] Tarihi Rivayetler ve Öyküler Cinler tarafından Kur'an'ın dinlenilmesi, kendi kavimlerine doğru gitmeleri ve onları İslam dinine davet etmeleri. 29-32.

sad bu allah hud kur yine arap sesli derman toplam mekke suresi hasan basri mekke'de
Yeni Şafak Podcast
Mehmet Metiner - Peygamberimiz'in Vefa Siyaseti Veya Siyasetteki Vefa...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 1, 2021 5:38


Bugün izniniz olursa SİYASİ ERDEMLER RİSALESİ/NEBEVİ SİYASET adlı kitabımdaki ilgili bölümü önemine binaen aynen aktarmak istiyorum... “Peygamber siyasetinin özünü vefa oluşturur. Mekke'nin fethiyle beraber Medineli Müslümanlar bir yönüyle hayıflanırlar. ‘Acaba' derler, ‘Peygamberimiz Medine'yi değil de doğup büyüdüğü Mekke'yi mi tercih edecek.” Mekke'nin fethinden sonra Mekke'de yerleşme fikri, Medineli Müslümanların gönlünü burkar. Fakat Peygamberimiz (sav) tercihini Medine'den yana yapar. En zayıf ve güçsüz olduğu dönemde sadece şehirlerini değil, sadece gönüllerini değil, bütün imkânlarını kendisine açan o yürekli Medinelilerle birlikte tekrar Medine'ye döner. Tıpkı Bedir'den sonra ganimet paylaşımı yapıldığında bir biçimde eksiklendiklerini hissettiği Medineli Müslümanlara, “Ben size yetmez miyim?” dediği gibi. Ganimet dediğin nedir ki? Peygamberin kendisi varken Medineli Müslümanların ne gözü ne gönlü başka bir şeye kayar. Mekke Peygamberimiz'in doğup büyüdüğü şehirdir. Ama Medine artık Peygamber'le özdeşleşmiş bir şehirdir. Bugün Medine'de metfun bulunan Peygamberimiz, ahde vefanın en anlamlı ve çarpıcı örneğini sergilemiştir. Mescid-i Nebevi'nin içinde yatan o mübarek ve pak bedeniyle adeta hepimize şunu demektedir: “Ahde vefası olmayana güvenilmez!” Siz siz olun, asla size zor zamanlarınızda gönlünü ve yurdunu açan insanları başka imkânlar bulduğunuzda terk etmeyiniz! Siyaseti zor zamanlarda yanında olan insanları bir kenara itmek olarak görenlere bunun anlamını anlatamazsınız. Yolda bulduklarını ve yarın kendilerini yarı yolda bırakacaklarını pekâlâ bildiği insanları sadık dostlarına tercih etmeyi siyaset zannedenlerin nasıl hüsrana uğradıklarına tarih şahittir.

bug acaba mehmet siz veya medine peygamber mekke mekke'de medine'ye mescid
Kur'an Mealleri
44. DUHÂN Suresi KHMK Hasan Basri Çantay sesli meali (Arapça: سورة الدخان)

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Oct 31, 2021 8:03


Sure, kâfirlerin duhan (duman) ile azap olunacağına dair ayetlerin (10. ayetten 15. ayete kadar) geçmesinden dolayı bu ismi almıştır. [1]Mukatta harflerle başlayan (ha-mim) yirmi beşinci sure, havamim surelerinin beşincisi ve yine yeminle başlayan surelerin beşincisidir. Küfe karilerine göre ayet sayısı 59 ve başka karilere göre ise, 56 veya 57'dir. Ancak birinci görüş daha doğru ve meşhurdur. Kelime sayısı 346 ve harf sayısı ise, 1.475'tir. Mushaf'taki resmi sıralamaya göre kırk dördüncü,[2] iniş sırasına göre ise, altmış dördüncü suredir. Sure, Mekke'de nazil olmuştur. Hacim olarak mesani surelerden ve bir hizipten daha azdır. El-Mizan'da yazılanlara göre Duhan Suresi'nin asıl hedefi, Kur'an'ın hakkaniyetinde tereddüt edenleri tehdit etmektir. Duhan Suresi, Kur'an'ın Kadir gecesinde Allah tarafından insanları hidayet etmek için nazil olduğunu beyan etmektedir. Ancak kâfirler heva ve heveslerinden ötürü Kur'an'dan şek etmekteler. Daha sonra onlar, dünyevi ve uhrevi azaplara duçar olacakları noktasında uyarılmaktadır. [4] Tefsir-i Numune'ye göre, Duhan Suresi diğer Mekki sureler gibi genellikle akait konularından bahsetmiştir. Tevhid, Mead ve Kur'an, surenin üç asıl ana temasıdır. Buna ilave olarak kâfirlerin azapları, İsrailoğulları ve Hz. Musa'nın (a.s) öyküsü, Firavun ve kavmi, yaratılış felsefesi gibi konular ele alınmıştır. Bu surede kıyameti inkâr eden kimselere değinilmekte, Allah'ın göklerde, yerde ve ikisi arasında olanları boşuna yaratmadığı ve herkesin ceza günü yaptıklarının karşılığını alacağı hatırlatılmaktadır. Kıyametin nişane ve sahneleri sergilenmekte ve günahkârların o günkü durumu tersim edilmektedir. Hz. Musa'nın (a.s) hikayesinin bir bölümüne değinilmekte, Firavun ve kavminin ibret verici akıbetleri gözler önüne serilmektedir.[5] Tarihi Rivayetler ve Öyküler İsrailoğulları ve Hz. Musa'nın (a.s) Öyküsü: Hz. Musa'nın (a.s) risaleti, Müminlerin Mısır'dan çıkması için Allah'ın emri, denizden geçiş, İsrailoğullarının kurtuluşu, Firavun'un sularda boğulması ve İsrailoğullarının âlemlere olan üstünlüğü; 15-32. ayet-i kerimeler. Fazilet ve Özellikleri Allah Resulü'nden (s.a.a) nakledilen bir hadis-i şerife göre: Her kim Duhan Suresi'ni Cuma akşamı (Perşembe günü akşam) okursa, günahları bağışlanır. [7] Yine aynı şekilde İmam Sadık'tan (a.s) şöyle bir rivayet nakledilmiştir: Her kim Duhan Suresi'ni farz ve sünnet namazlarında okursa, Allah-u Teâlâ onu kıyamet gününde müminlerin safında haşredecek, onu kendi arşının gölgesinde karar kılacak, amellerinin hesaplanmasında kolaylık tanıyacak ve amel defterini sağ eline verecektir. [8] Mefatihu'l-Cinan kitabında yazılana göre, Ramazan ayının 23. gecesi yani Kadir gecesi amellerinden birinin de Duhan Suresi'ni okumak olduğu belirtilmiştir

Kur'an Mealleri
42. ŞÛRÂ (حمعسق) suresi (Arapça: سورة الشوری), Hasan Basri Çantay KHMK sesli meali Kur'an 

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Oct 30, 2021 16:37


 (Arapça: سورة الشوری) adını, 38. ayette geçen "Şura" kelimesinden almıştır. Şura kelimesi, müşavere etmek ve danışmak anlamlarına gelir. 53 ayetten oluşan sure, Mekke'de, Fussilet Suresi'nden sonra inmiştir. Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 42, iniş tarihi bakımından ise 62. suredir. “Yine onlar, Rablerinin davetine icabet ederler ve namazı kılarlar. Onların işleri, aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da harcarlar.(38)” Surenin bir diğer adı “ha-mim-ayn-sin-kaf”tır, zira bu mukatta harflerle başlamıştır (1 ve 2. Ayetler). Mukatta harflerle başlayan yirmi üçüncü suredir. Havamim surelerinin ise üçüncüsüdür. Ayet sayısı Kufe karilerine göre 53, bir grup başka kariye göre 50 ve başka bir grup kariye göre ise 56'dır, ancak birinci görüş daha meşhurdur. Mushaf'ta 42., nüzul sırasınds ise 62. suredir. Sure Mekke'de nazil oldu. Şura Suresi'nin iniş tarihi, Miraç'tan sonra ve Efendimiz'in (s.a.) Medine'ye Hicretinden kısa bir süre öncedir. Sure Mekkidir, ancak surenin 23-26 ve yine aynı şekilde 38,39 ve 40. Ayet-i kerimeleri Medenidir.Sure, 860 kelime ve 3521 harften oluşmaktadır.  Mesani surelerden ve bir hizipten biraz büyüktür. Allah Resulüne (s.a.a) vahyin nazil olması ve insanları Allah'a davet etme konusunda istikamet tavsiye edilmesi, semavi dinlerin vahdeti, Allah dininde anlaşmazlık ve ikilikten uzak durulması, başkalarının sürçmeleri durumunda af ve bağışta bulunulması, öfke ve sinirlere hâkim olunması, tevhit, mead, tövbe konuları, Allah'ın tövbeleri kabul edeceği ve Allah'ın salih kullar ve müminlere karşı lütuf ve rahmeti gibi ahlaki konularındandır Meşhur ayetleri Meveddet Ayeti ذَلِكَ الَّذِي يُبَشِّرُ اللَّهُ عِبَادَهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ قُل لَّا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِلَّا الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبَى وَمَن يَقْتَرِفْ حَسَنَةً نَّزِدْ لَهُ فِيهَا حُسْنًا إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ شَكُورٌ İşte. De ki: Sizden, tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum, istediğim, ancak yakınlarıma sevgidir ve kim güzel ve iyi bir iş yaparsa onun güzelim mükâfâtını arttırırız; şüphe yok ki Allah, suçları örter, iyiliğe, mükâfatla karşılık verir. (Şura Suresi / 23) Bu ayette Allah, Efendimiz'e (s.a.) şöyle buyurmaktadır: De ki: Sizden, tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum, istediğim, ancak yakınlarıma sevgidir. Kur'an-ı Kerim'de birçok yerde Peygamber Efendimiz (s.a.a) tebliğine karşılık, hiçbir ücret talep etmemiştir, ancak risalet ve tebliğ ücreti olarak davetini kabul etmelerini vurgulamıştır. Ancak bu surede Allah Teâlâ, Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) risalet ve tebliğine karşılık, ücret tayin etmiştir. Diğer ayetleri de dikkate alacak olursak, bu ayet-i kerimenin de diğer ayetler gibi daveti kabul ve risalet doğrultusunda olduğunu anlayabiliriz. Başka bir deyimle istisna, istisnâ-i muttasıl değil, aksine istisnâ-i munkatı'dır.  Bazıları, Allah Resulü'nün (s.a.a) peygamberliği döneminde, Mekke ahalisinin şöyle söylediğine inanmaktadır: Muhammed, sanki peygamberliğine karşı ücret istemektedir. Bu sözlerin ardından, Allah Teâlâ bu ayet-i kerimeyi nazil etti.  İmam Seccad (a.s) hakkında şöyle bir rivayet nakledilmektedir: Kerbela vakıasından sonra, İmam Zeynelabidin'i (a.s) Şam'a götürdüklerinde, Şamlı bir adam İmam Seccad'a (a.s) şöyle söyledi: Allah'a şükürler olsun ki Rabbim sizi biçare etti. İmam Seccad (a.s) Şamlı adama, Şura Suresi 23. Ayet-i kerimeyi okuyarak, şu şekilde cevap verdi: el-Kurba (القربی) ‘‘yakınlar'' biziz Meşveret Ayeti 38 وَالَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَمْرُهُمْ شُورَى بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ Ve Rablerinin dâvetine icâbet edenlere ve namaz kılanlara ve işlerini, aralarında danışarak yapanlara ve onları rızıklandırdığımız şeylerin bir kısmını ayırıp yoksulları doyuranlara, hayra harcayanlara. (Şura Suresi / 38)Bu ayet-i kerime, müminlerin bazı sıfatlarına işaret etmektedir: Namaz ikame etmek, işlerinde meşveret etmek (danışmak) ve rızıklarından infak etmek. Ayet-i kerimede ki «و أمرهم شوری بینهم

bu allah muhammed kur yine arap onlar kerim namaz sesli sizden mekke suresi ayet kurba efendimiz hasan basri mekke'de kur'an kerim'de rabbim
Kur'an Mealleri
43.ZUHRUF Sûresi KHMK (Arapça: سورة الزخرف) Hasan Basri Çantay sesli meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Oct 30, 2021 16:27


Zuhruf Suresi (Arapça: سورة الزخرف), zuhruf kelimesi, "süslenmek" anlamına gelen "zahrefe" fiilinden türemiştir. "Mücevher" anlamına gelmektedir. Tabiatın güzelliği için "yeryüzünün süsü" şeklinde mecazi anlamda da kullanılmaktadır. Bu surede bahsedilen en önemli olay, nimet ile inkâr arasındaki ilişkinin gözler önüne serilmesidir. 35. ayette "zuhruf" kelimesi geçtiği için bu ismi almıştır. 89 ayetten oluşan Zuhruf Suresi, Mekke'de, Şûra Suresi'nden sonra inmiştir. Mushaf'ta 43, iniş sırasına göre ise 63. suredir. Surenin Tanıtımı Surenin, Zuhruf Suresi olarak adlandırılmasının nedeni, bu tür dünyevi süslerin değersizliğinden (33. Ayetten 35. Ayete kadar) bahsettiğinden dolayıdır. [1]Bu kelime Kur'an'da 4 kere geçmiştir. Bu surede ise 35. Ayette geçmiştir. Mukatta harflerle başlayan (ha-mim) yirmi dördüncü, havamim surelerinin ise dördüncüsüdür. Ayrıca yeminle başlayan dördüncü suredir.[2] Ayet sayısı 89'dur, ancak bazı karilere göre 88'dir, doğru olan ise birinci görüştür. 838 kelime, 3.609 harften oluşmaktadır. Mushaf sıralamasına göre kırk üçüncü, nüzul sırasına göre ise altmış üçüncü suredir. Sure Mekke'de nazil olmuştur. [3]Hacim olarak mesani surelerden ve bir hizipten biraz daha fazladır.[4] İçeriği Bu surede kavmi tarafından inkâr edilen peygamberlerden bahsedilmekte, müşriklerin yersiz itirazları zikredilerek onlara gerekli cevap verilmektedir. Sure'de Firavun ve Hz. İbrahim kavminin ibret verici hikayelerine değinilmekte, mead konusu ele alınmakta ve yeniden dirilme sahnesi ortaya konulmaktadır. Ayrıca salih insanlar için hazırlanan cennet anlatılmakta ve az da olsa Hz. İsa'nın (a.s) hikayesine yer verilmektedir.[5] Zuhruf Suresi'nin içerdiği konuları 7 ana başlık altında toplayabiliriz: Peygamber Efendimizin (s.a.a) Nübüvveti ve Kur'an'ın ehemmiyeti. Afakî Tevhid'in bazı delilleri ve Allah'ın insanlara bahşetmiş olduğu nimetlerin hatırlatılması. Şirk ile mücadele, Allah'a reva görülmeyecek nispetlerin nefyedilmesi ve körü körüne taklit. Geçmiş peygamberler ve kavimlerinin hikayeleri. Mead, müminlerin mükâfatı, kâfirlerin kaderi, mücrimlere uyarı. İmansız şahısların onları yanlışa sevk eden batıl ölçüleri. Nasihat ve korkutmak.[6] Tefsir Ayet 3; Kur'an, Arapça'dır: Zuhruf Suresi 3. Ayet-i kerimede, Kur'an-ı Kerim'in Arapça olarak, nazil olduğu beyan edilmektedir. Kur'an'ın Arapça olması ya; Kur'an'ın Arapça nazil olması veyahutta Fesahat anlamına gelmesi demektir. Zira Arapça'nın manalarından bir diğeri de Fasih demektir. Yani; tüm herkesin Kur'an-ı daha iyi anlayabilmesi ve hakikatlerin kelimeler ve cümleler arasından zahir olabilmesi için Kur'an-ı son derece Fasih olarak karar kıldık. [8] Allame Tabatabai, Kur'an'ın nazil olmadan önce, beşer aklının ulaşamayacağı merhalede olduğuna inanmaktadır. Ancak Kur'an, Arapça kalıbında nazil olduktan sonra beşer için anlaşılabilir olmuştur. Ayette; Kur'an-ı Arapça olarak nazil ettik ki düşünesiniz denilmesinden maksat yani; Kur'an-ın Arapça nazil olması ile birlikte, Kur'an beşer için anlaşılır olmuştur demektir. [9] Fazilet ve Özellikleri İmam Bakır'dan (a.s) şöyle bir rivayet nakledilmiştir: Her kim, Zuhruf Suresi'ni okumayı devam ettirirse, Yüce Allah'ın huzuruna çıkana ve Zuhruf Suresi gelip o şahsı Allah'ın emriyle Cennete sokana dek, Allah Teâlâ onu kabirde haşerelerden ve kabir azabından âmânda kılar. [10] Peygamber Efendimizden (s.a.a) şöyle bir hadis-i şerif nakledilmiştir: Her kim, Zuhruf Suresi'ni okursa, kıyamet gününde o şahıslara şu şekilde hitap edilecektir: Ey benim kullarım! Bugün size ne bir korku ve ne de bir üzüntü vardır; sorgusuz sualsiz Cennete giriverin. [11] Tarihi Rivayetler ve Öyküler Hz. İbrahim'in (a.s) putperestlikten beri olması. 26-28. Ayet-i kerimeler. Hz. Musa'nın (a.s) Firavun'u davet etmesi, Firavun'un kendisini büyük görmesi, halkın Firavun'a itaat

Kur'an Mealleri
90. Beled Suresi Tefsiri (Arapça: سورة البلد) HDKD (Hak Dini Kur'an Dili) Orijinal Elmalı tefsiri

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Oct 29, 2021 59:58


90 - BELED ٩٠- سورة البلد El-beled sûresi temamen mekkî dir. Âyetleri - yirmidir. Fasılası - د. ا . ن . ه harfleridir. Evvelki Sûre zamanın eşref saatlerine kasem ile başlamış, insanın refah veya darlıkla ibtilâsını, mal hırsı, mîrâs yiyiciliği, yetîme, fukaraya bakmamak gibi mezmum huyraliyle âkıbetinin acılığını zikr ettikten sonra nefsi mutmeinnenin ıydi ekber olan husni hâtimesiyle hıtam bulmuş olduğu gibi bu Sûrede mekânın en mübarek beldesine kasem ve onun fethine işaret ile başlayıp insanın meşakkatle yaratıldığını, mal sahibi olanlardan matlûb bulunan « فَكُّ رَقَبَةٍ أَوْ إِطْعَامٌ فِي يَوْمٍ ذِي مَسْغَبَةٍ » yüksek iki haslet ile nefsi mutmeinne için ıtmi'nan eseri ve yümün sebebi olan ba'zı hasletleri ve buna mukabil küfr-ü tekzibin şeâmetiyle sui âkıbetini hulâsa edecektir . Beled Suresi" beled'e (Mekke) yemin edilerek başlamakta ve bundan dolayı da bu adla anılmaktadır. “La uksimu bi haze'l-beled” (tercüme: Andolsun bu şehre.) Ayetlerinin sayısı noktasında görüş ayrılığı bulunmayan bu sure, 20 ayet, 82 kelime ve 343 harften oluşmaktadır. Mekke'de nazil olan bu sure Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 90. ve iniş sırasına göre ise, Kur'an'ın 35. suresidir. Lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden olup, Evsat sureleri grubundandır. Ayrıca yeminle başlayan surelerin on yedincisidir aynı zamanda sure üç konuya yemin ederek başlamaktadır. Konuları Beled Suresi, Mekke'nin azamet ve kutsiyetini gösterme doğrultusunda Mekke şehrine yemin ederek başlamıştır. Daha sonra insanın yaratılışına ve insanın yaşantısının her zaman zorluk ve meşakkatle beraber olduğuna işaret etmektedir. Ayrıca köle azat etmek, açlara yemek vermek ve fakirlere yardım etmek gibi, yapılması çok zor olan ama insanın çok değerli amellerini beyan etmektedir. Daha sonra iyi amel sahiplerini “Ashab-ı Meymene” (Ashab-ı Yemin, cennet ehli); münkir ve kötü amelleri olanları ise, “Ashab-ı Meş'eme” (Ashab-ı Şimal, cehennem ehli) unvanıyla zikretmektedir. [1]

la f ayr dini daha fas dili arap mekke suresi orijinal mekke'de
Yeni Şafak Podcast
Yusuf Kaplan - Öncü Kuşak Ve Medeniyet Tasavvuru Yolculuğu

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Sep 26, 2021 5:39


Tarihi Peygamberlik fikri ve Peygamberler tarihi üzerinden idrak ve inşa edemezsek, tarihte yani bu dünya zamanında ve mekanında adaleti, hak, hukuk, hakkaniyet ve merhameti tesis edemeyiz insanlar veya insanlık olarak. PEYGAMBERLER KALP MEDENİYETİNİN TOHUMLARINI EKERLER YERYÜZÜNE Peygamberlerden yoksun bir dünyada adalet, hakkaniyet ve selâmet tesis edilemez. Örneği yok bunun. Çünkü Peygamberler, Yaratıcı ile yaratılan arasındaki irtibatı sağlayan canlı varlıklardır. Yaratıcı ile irtibatını yitiren insan, insânî fıtrî özünü, özelliklerini ve özgürlüğünü yitirir, Yaratıcı'ya bağlılığını yitiren insan yaratılan her şeye bağlanmaktan, kul köle olmaktan ve özgürlüğünü yitirmekten kurtulamaz. Peygamberler yeryüzünde hem adaletin, hem hakkaniyetin hem de merhametin anahtarlarını sunarlar insanlara. Peygamber fikri'nin olmadığı bir dünyada insan azmanlaşır, ruhsuzlaşır ve dünyayı cehenneme çevirir. Peygamberler, kalp adamıdır, kalpleri vardır peygamberlerin, akleden kalpleri. Sadece akıl'la yaşanabilir bir dünya kurulamayacağını Cuma günkü yazıda göstermeye çalıştım. Kalpsiz bir dünya kurulamaz. Kalpsiz dünyada yaşanmaz. Peygamberlerin bizatihî ontolojik varlıkları, hayatları ve inşa ettikleri bütün zamanlara timsal olan hayat-dünyaları, onların kalp medeniyetinin, akleden kalp medeniyetinin inşacıları ve temsilcileri olduklarını gösterir. Peygambersiz dünya, rahmetin yeryüzünden çekildiği, kalpsiz, ruhsuz, cehenneme teşne bir dünyadır. İnsan›ın bilgi'si ilgi üzerine, yani varlıkların, nesnelerin birbirleriyle ilgi'si ve ilişkisi ile ortaya çıkar, gelişir. Varlığa, diğer insanlara, dünyalara ilgi'siz bir bilgi, kör bilinç üretir; kör bilinç hakikat bilgisini linç eder, ruhu çölleştirir, hayatı cehenneme çeviren kalpsiz, ruhsuz bir bilgi, kupkuru bir veri üretir. PEYGAMBERLER HEM VASITA HEM DE VASAT'TIR Peygamberler, Rahmân'ın rahmet elçileridir: Peygamberlerin ontolojik varlıkları, Allah'ın (cc) bütün mahlûkât'a rahmet nazarıyla baktığının, insanın yeryüzüne fırlatılmadığının, yeryüzüne yeryüzünde emniyeti teminat altına alma emanetiyle gönderilen insanın yalnız bırakılmadığının en önemli delilleridir. Yaratıcı ile yaratılan arasındaki irtibat peygamberlerle sağlanır. Rahmân, Peygamberleri vasıtasıyla rahmet kanatları gerer bütün insanlığa ve varlığa. Peygamberler sadece hakikat bilgisinin vasıtası değildir; aynı zamanda hakikat dünyasının, Mekke'de hayat bulan, Medine'de hayat olan dinin, medeniyetle kemâle ulaşarak bütün insanlığa ve varlığa hayat sunmasının vasat'ıdır. Mekke ve Medine'inin diyalektik ilişkisinden Medeniyet hâsıl olur. Din'in Mekke ve Medine süreçlerinin de tahsilinin, bütün boyutlarıyla idrak edilerek hayata geçirilme tecrübesinin ürünü / hasılası Medeniyet'tir.

Kur'an Mealleri
39.Zümer Suresi (Arapça: سورة الزمر) Guraf suresi Hasan Basri Çantay KHMK sesli meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Sep 15, 2021 37:35


Zümer Suresi (Arapça: سورة الزمر) adını 71 ve 73. âyet-i kerimelerde geçen "Zümer" kelimesinden almıştır. "Zümer", zümreler, gruplar anlamına gelmektedir. Bu sureye "Guraf" da denilmektedir. "Oda ve köşk" manasına gelen bu kelime, surenin 20. ayetinde geçmektedir. Sure, 75 ayettir.Mekke döneminin ortalarında, Sebe Suresi'nden sonra inmiştir. Allah'ın rahmetinden ümit kesilmemesi gerektiğini belirten 53. ayetten itibaren, üç veya yedi ayetin, Medine döneminde indiği yönünde rivayetler bulunmaktadır. Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 39, iniş tarihine göre ise 59. suredir. Tanıtım Zümer kelimesi, (Gruplar) Kur'an'da her ikisi de bu surede olmak üzere iki kez geçmiştir (71. ve 73. Ayetlerde). Bu ayetler cennetliklerin, cennete götürülmesine ve cehennemliklerin ise cehenneme sürülmesine değinmektedir. Surenin bir diğer adı ise oda, köşk ve stant anlamına gelen “Guraf”tır. Bu kelime, iki kez bu surenin 20. Ayetinde geçmiştir. Buradaki maksat, cennetteki köşk anlamındadır. Surenin bir diğer adı “Suretü'l-Arap”tır. Zira surenin 28. Ayetinde, Kur'an; Arap sıfatıyla vasıflandırılmıştır.[1] İçeriği Ayet sayısı 75, bazı karilere göre 73 ve başka bir grup kariye göre ise 72'dir, ancak birinci görüş daha doğrudur. Kelime sayısı 1.180, harf sayısı ise 4.871'dir. Mushaf'taki resmi sıralamaya göre otuz dokuzuncu,[2] iniş sırasına göre ise elli dokuzuncu suredir. Sure, Mekke'de nazil olmuştur. Hacim olarak, mesani surelerden ve yarım cüz kadardır.[3] Bu sure'de; Tevhidin eserleri, Allah'ın çocuk edinmekten tenzih edilmesi, halisçe ibadet edilmesi, insanların ihtiyaç ve ıstırar durumunda Allah'a yöneldiği, ancak genişliğe ve huzura çıkıldığında gaflete düşüldüğü, mead ve yeniden dirilme olayı, kıyametteki mümin ve kâfirlerin durumları, akıl edenlerle akıl etmeyenlerin bir olmadığı gibi konulara temas edilmiştir. [4] Tefsir خَلْقٍ فِي ظُلُمَاتٍ ثَلَاثٍ Üç karanlık içinde yaratıştan yaratışa düşürür (Zümer Suresi / 6) Üç Karanlıktan Maksat: Allame Tabatabai, el-Mizan Tefsirinde [6] Ayetullah Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune'de [7] Şu şekilde açıklamada bulunmuşlardır: Kur'an-ı Kerim'de yer alan şu ayet-i kerimeden de (فی بطون امهاتکم) ‘‘Sizi analarınızın karınlarında'' anlaşılacağı üzere üç karanlıktan maksat; hamilelik döneminde ki anne karnındaki, rahimdeki ve Amniyotik kese'deki (bebeğin içinde bulunduğu su kesesi) karanlıktır. Ancak bazı tefsirciler, üç karanlıktan maksadın; Amniyotik kese (bebeğin içinde bulunduğu su kesesi) olduğu yönünde yorumlar yapmışlardır. Cenin, Amniyotik kesenin içerisindedir. Amniyotik kese, cenini korumak için üç kat kalın zarla kaplıdır. [8] Bu ayet-i kerimeden, Kur'an-ı Kerim'in mucizelerinden biri olarak bahsedilmektedir. Meşhur Ayetler  Nesih Hattıyla Yazılmış Zümer Suresi 7. Ayet-i Kerimesi  Hâkim Ganam'ın Sülüs Hattıyla Yazmış Olduğu Zümer Suresi 53. Ayet-i Kerimesi وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى ve hiçbir kimse, bir başkasının yükünü yüklenemez (Zümer Suresi / 7) Bu ayet-i kerime, İlahi adaleti anlatmaya çalışmaktadır yani; hiçbir kimse onu çok sevmesine rağmen, bir başkasının günahını üstlenmeye razı olamayacaktır. [9] الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُوْلَئِكَ هُمْ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ O kullarım ki sözü dinlerler de en güzeline uyarlar, onlar, öyle kişilerdir ki Allah, doğru yola sevk etmiştir onları ve onlardır aklı başında bulunanların ta kendileri. (Zümer Suresi / 17) Bu ayet-i kerime, Müslümanların farklı konularda özgürce düşünceye ve özgürce seçme hakkına sahip olduklarını beyan etmektedir. Ayet-i kerime, Müminlere başkalarının sözlerini mütalaa edip araştırma izni veriyor. İyice araştırdıktan sonra, seçmeleri gerektiğini belirtiyor. Bu ayet-i kerime, özgür düşünceyi teşvik ettiği için meşhur olmuştur. إِنَّكَ مَيِّتٌ وَإِنَّهُم مَّيِّتُونَ Şüphe yok ki sen de öleceksin ve onlar da ölecekler. (Zümer Suresi / 30) Ayet-i kerime, Allah Resulü'ne (s.a.a) hitaptır; Bu ayet-i kerime, ölümün genel anla

bu allah tan yaz oda kur hatt ancak karanl arap kerim zira sizi sesli kelime mekke suresi ayet buradaki suret tefsir hasan basri mekke'de kur'an kerim'de kur'an kerim'in
Mevlana Takvimi
İLK MÜEZZİNLERDEN ABDULLAH İBN-İ MEKTUM (R.A.) - 5 EYLÜL 2021 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 5, 2021 2:47


İsminin Abdullah olduğu da söylenmiştir. Fakat Amr daha çok kullanılır. İbn Hibban'a göre ismi Husayn olup Peygamber (s.a.v.) tarafından “Abdullah” ismiyle değiştirilmiştir. Annesi Ümmü Mektum'dur. İbn Ümmü Mektum (r.a.) âmâ bir kişi olup Mekke'de ilk Müslüman olanlardan ve ilk muhacirlerdendir. Peygamber (s.a.v.) hicret etmeden önce Medine'ye gelmiştir. Peygamber (s.a.v.) çıktığı savaşlarda genellikle İbn Ümmü Mektum (r.a.)'i Medine'de kendi yerine halife olarak bırakır, o da insanlara namazı kıldırırdı. İbn Ümmü Mektum (r.a.) elinde siyah sancak, üzerinde zırh olduğu halde Kadisiye harbinde bulunmuştur. Begavî'ye göre Kadisiye'den sonra Medine'ye dönmüş ve orada vefât etmiştir. Katade (r.a.), Enes (r.a.)'den şöyle rivâyet etmiştir: “Peygamber (s.a.v.) İbn Ümmü Mektum (r.a.)'i yerine halife bıraktığı kadar başkasını bırakmamıştır.” İslâmiyet'te özürlülerle ilgili çeşitli hükümlerin belirlenmesi İbn Ümmü Mektûm vesilesiyle mümkün olmuş, onların vekil bırakılmaları, imâmlık yapmaları, savaşa iştirâk etmeleri, farz namazlara katılmaları, korunma amacıyla köpek beslemeleri gibi konular açıklık kazanmıştır. İbn Ümmü Mektûm (r.a.), Medine döneminde de Bilâl-i Habeşî ile birlikte Hz. Peygamber (s.a.v.)'in müezzinliğini yapmıştır. Âmâ oluşu yanında evinin camiye uzaklığını da ileri sürerek Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'den cemaate gelmemek için izin istemişse de bulunduğu yerden ezânı duyduğu için bu isteği uygun görülmemiş, ancak mazereti sebebiyle köpek beslemesine izin verilmiştir. Allâh (c.c) şefaatlerine nail eylesin. (İbnu Hacer el-Askalânî, el-İsabe (Seçkin Sahabeler), s.171-173) PRATİK FIKHÎ BİLGİLER SUAL: İftitah tekbiri alırken kalbimizden geçirsek namaz geçersiz mi olur? CEVAP: Namazdaki iftitah tekbiri, kıraat, tesbihlerin tamamı kişinin kendi duyacağı kadar seste olmalıdır. İftitah tekbiri sessiz olursa namaz geçersizdir. Hem Hanefî hem de Şafiî mezhebinde böyledir. (Meraki'l-Felâh)

Yeni Şafak Podcast
Taha Kılınç - Hicret...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 10, 2021 4:28


Hicaz'ın doğu kapısı sayılan Tâif, tarih boyunca Arap Yarımadası'nın en müreffeh şehirlerinden biri ola gelmişti. Tarım, hayvancılık ve ticareti bir arada yürüten Tâifliler, ürettiklerini yabancı pazarlarda bizzat satarak uluslararası piyasalarda da tecrübe ve şöhret kazanmışlardı. Tâifliler başlangıçta, yaklaşık 100 kilometre mesafedeki Mekke şehrinin eşrafıyla dayanışma içinde hareket ediyordu. Ekonomik ve siyasî yardımlaşmaya akrabalık bağları da eklenmişti. Pek çok Mekkeli zengin, serin ikliminden dolayı yaz mevsimlerini Tâif'te satın aldıkları konaklarında ve bahçelerinde geçiriyordu. Ancak iki şehir birbirine ne kadar yakın olursa olsun, Kâbe'nin varlığının sağladığı doğal üstünlükten dolayı, Mekke daima Tâif'in bir adım önündeydi. İslâmiyet öncesinde, Tâif'le Mekke arasındaki bu statü farkı, Tâiflilerin Kâbe'ye bir alternatif olarak “Lât” putunu ihdas etmelerine yol açtı. Ukaz Panayırı'nda aktif rol alan Tâifliler, böylece Mekke'yle açıktan rekabete giriştiler. Bu rekabet öylesine büyük bir düşmanlık halini aldı ki, Yemen Valisi Ebrehe Kâbe'yi yıkmak üzere Mekke'ye giderken şehirlerine uğradığında, Tâifliler onun yanına içlerinden birini kılavuz olarak verdiler. Müslümanlar Mekke'de işkence ve türlü zulümlerle karşılaştığında, onlara güvenli bir yurt bulmaya çalışan Hz. Peygamber, Tâif'i bir seçenek olarak düşünürken muhtemelen iki şehir arasındaki tarihî rekabetten istifade etmek istemişti. Ancak maalesef netice müspet olmadı, Tâifliler, Hz. Peygamber ve Zeyd bin Hârise'yi taşlama bahtsızlığına sürüklendiler. Hz. Peygamber'in “Benim için Uhud'dan daha zorluydu” şeklinde tarif ettiği Tâif tecrübesinden kısa bir süre sonra, Mekke'nin yaklaşık 450 kilometre kuzeyindeki Yesrib şehrinden gelen bir grup insanın Müslüman oluşu, tarihin seyrini değiştiren bir sürecin de başlangıcını teşkil edecekti. Hz. Peygamber ve Müslümanlara kucak açan Yesrib, bundan böyle “Medînetu'n-Nebî” (Peygamber'in şehri) ve “Medîne-i Münevvere” (Nurlanmış Medîne) olarak anılacaktı.

Kur'an Mealleri
32. Secde Suresi (Arapça: سورة السجدة) Hasan Basri Çantay KHMK Sesli Meali

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Jul 7, 2021 7:22


Kur'an-'ın ayetlerini dinledikleri veya okudukları zaman Allah'a secde eden ve onu tesbih eden müminlerin bu vasıflarını ihtiva etmesi sebebiyle "Secde Suresi" olarak adlandırılmıştır. Sure 30 ayettir. Mekke'de, Mü'minûn Suresi'nden sonra inmiştir. Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 32 ve iniş tarihi bakımından ise, 75. suredir. Bu surede, kıraat edilmesi veya dinlenilmesi durumunda secdenin farz olduğu bir ayet bulunmaktadır (15. ayet). Ayrıca okunması veya dinlenilmesi durumunda secde edilmesi gereken on dört sureden biridir,[1] ancak bu surelerden dört tanesinde secde etmek farz ve diğerlerinde ise, müstahaptır. Secde edilmesi farz olan bu surelere “Azaim” sureleri denir. Bu surenin bir diğer adı " Medaci' "dir (مضاجع) ve 16. ayetinde geçmiştir.[2] Mukatta harflerle başlayan (elif-lam-mim) on sekizinci suredir. Sure, Mekke'de nazil olmuştur. Ayet sayısı Basra karilerine göre 29'dur; ancak meşhur ve yaygın olan görüşe göre 30'dur. Sure, 375 kelime ve 1.564 harften oluşmaktadır. Hacim olarak mesani ve nispeten küçük surelerdendir. Bir hizipten biraz daha küçüktür. Bu sure, Mukatta harfleriyle başlayan surelerdendir. [4] Gökler, yeryüzü ve tüm evrenin 6 günde (aşamada) yaratıldığı, insanın topraktan yaratılışı ve insan türünün yaratılması, tevhit, mead, kıyamet sahneleri, kıyamete inanmayanların durumu, yeniden dünyaya geri dönme talebi, namaz, halis kulların gece gündüz ibadet ve yakarışları gibi konular bu surede ele alınmıştır.[5]

bu allah bir ayr kur basra arap sesli mekke suresi ayet secde hasan basri mekke'de
Yeni Şafak Podcast
Taha Kılınç - Âmil Hoca'ya Rahmetle

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 3, 2021 5:04


Mekke'de o sabah, her şey normal görünüyordu. Haccın temel rüknü olan Arafat Vakfesi'ni yerine getirerek sırasıyla Müzdelife ve Minâ'ya intikal eden Müslümanlar için, sıra şeytan taşlamaya gelmişti. Minâ'daki çadır kenti şeytan taşlama alanına (Cemerât) bağlayan Muaysim Tüneli, yayalar tarafından gidiş-gelişte kullanılıyordu. 2 Temmuz 1990 sabahı saat 10.00 sularında, yürüyüş yolundaki korkuluklardan birinin kırılması sonucu alt kattaki yola yedi kişinin düşmesiyle, büyük bir izdiham başladı. Bundan sonrası, gerçek bir trajediydi:

Kur'an Mealleri
28. Kasas Suresi (Arapça: سورة القصص) Hasan Basri Çantay KHMK sesli meali cüz: 20 sayfa:384

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Jun 19, 2021 25:41


Kasas Suresi (Arapça: سورة القصص) adını, 25. ayette geçen "Kasas" kelimesinden almıştır. "Kasas", "kıssalar, olaylar, hikâyeler" anlamına gelmektedir. "Musa ve Firavun" suresi de denir. Mekkidir. Ayet:88 Kelime:1443 Harf:5933Kasas Suresi, Allah'ın birliği, peygamberlik ve öldükten sonra dirilme gibi inanç konularına önem veren surelerdendir. Bu sure izlediği yol ve varacağı hedef bakımından Neml ve Şuarâ sûreleri ile aynıdır. Aynı zamanda, iniş sebepleri bakımından da birbirlerine uygundurlar. Bu sure, kendinden önce gelen iki surede kısaca anlatılan konuları açıklar veya tamamlar. Tanıtım İsimlendirilmesi Hikâye ve olaylara yer verdiği veya bazı peygamberlerin hikâyelerine değindiği için bu adı almıştır.[1] Hz. Musa'nın (a.s) hikâyesi bu surede ayrıntılı bir biçimde ele alınmıştır. (3. ayetten 46. ayete kadar) Nüzul Sırası ve Yeri Surenin bir diğer adı “Musa ve Firavun'dur”. Mukatta harfler ile (ta-sin-mim) başlayan on dördüncü suredir ve Mekke'de nazil olmuştur. Mushaf'taki resmi sıralamasına göre yirmi sekizinci ve iniş sırasına göre ise, kırk dokuzuncu suredir.[2] Ayet Sayısı ve Diğer Özellikleri Sure 88 ayettir. Ancak bazı karilere göre 87 ayettir. Birinci görüş daha doğru ve meşhurdur. Kelime sayısı 1443 ve harf sayısı ise, 5933'tür. Hacim olarak Kur'an'ın orta boyutlu surelerindendir. Yarım cüzden biraz çoktur.[3]Kasas Suresi, Mukatta harfler olan «طسم» ‘‘Ta-Sin-Mim'' ile başladığından dolayı, ‘‘Tavasin'' sureleri grubundan sayılmıştır.[4] İçeriği Kasas Suresi, Hz. Musa'nın (a.s) doğumundan Firavun'a karşı zafer kazanması ve Tevrat'ın nazil olmasına kadar gerçekleşen olayları beyan etmiştir. Bu sure, Firavunun gücü, kudreti ve İsrailoğullarına karşı uyguladığı zulümlere değinerek, aslında İsrailoğullarının hiçbir güce ve kuvvete sahip olmadığı halde Firavuna karşı nasıl da zafer kazandığını gözler önüne sermektedir.[5] Hz. Musa (a.s) ve Firavun'un hikayesi surenin başında, Karun'un hikayesi ise surenin sonunda yer almıştır. Hikâyelerin içinde Müslümanlara tüm gücün Allah'ın elinde olduğu ve onlara yardım ettiği belirtilmekte, Firavun ve Karun'un zahiri malının ise, Allah'ın kudreti karşısında bir şey olmadığı hatırlatılmaktadır. Sure'de, Hz. Musa (a.s) ve Hz. Şuayb'ın (a.s) hikâyesi, Hz. Musa'nın, (a.s) Hz. Şuayb'ın (a.s) kızıyla evlilik olayı, Hz. Musa'nın (a.s) kardeşi Hz. Harun'un (a.s) fesahat ve belagati, Hz. Resulullah'ın (s.a.a) müjdelenmesi, fetih ve zaferle vatana dönüş, güzel amellerin karşılığının birkaç kat olduğu, kötü amellerin karşılığının ise kendisi kadar olduğu gibi konulara yer verilmiştir.[6]Seyyid Muhammed Hüseyin Tabatabai'nin görüşüne göre, bu öykünün anlatılmasının asıl nedeni, o dönem Mekke'de sayıca az ve zayıf olan müminlere ümit vermekdi. [7] Meşhur Ayet وَنُرِيدُ أَن نَّمُنَّ عَلَى الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا فِي الْأَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ أَئِمَّةً وَنَجْعَلَهُمُ الْوَارِثِينَ Ve biz ise yeryüzünde zayıf bir hâle getirilmesi istenenlere lütfetmeyi ve onları, halka rehber kılmayı ve yeryüzüne, onları miras bırakmayı dilemedeydik. (Kasas Suresi / 5) Mehdilik konularında, bu ayet-i kerimeden çokluca bahsedilmektedir. Şu şekilde söyleyenler de vardır: Ayet-i kerime, İsrailoğullarının Firavun ve taraftarlarına karşı zafer kazanmasından bahsetse de, tarih boyunca cereyan eden İlahi sünnetin de açıklayıcısıdır. Tefsir-i Numune'de yazılanlara göre, bu ayet-i kerime tüm milletleri “hakkın batıla karşı zafer kazanması” konusunda ve mustazafları ise, hükümete ulaşacakları noktasında müjdelemektedir. [10] İmam Ali'den (a.s) nakledilen bir rivayete göre, ayetin müjdelemesi Ehlibeyt'i de (a.s) kapsamaktadır. [11] Fazilet ve Özellikleri İmam Sadık'tan (a.s) şöyle bir rivayet nakledilmiştir: Her kim Neml, Şuara ve Kasas surelerini Cuma akşamı okursa, Allah'ın dostlarından olacak, Allah'ın rahmetinin civarında yer alacak, hiçbir zaman zorluğa duçar olmayacak ve ahrette ise, razı olduğu miktarda hatta razı olduğu miktardan daha fazla

Kur'an Mealleri
17. İSRA Suresi İsrâ Suresi (Arapça: سورة الاسراء), Hasan Basri Çantay sesli meali s 281 cüz 14

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Jun 7, 2021 34:36


İsrâ Suresi (Arapça: سورة الاسراء), adını "gece yürümek" anlamına gelen ve birinci ayette geçen "İsrâ" kelimesinden alır. İsra Suresi AnlamıGece yürüyüşüBaşka İsmi"Süphân", "Beni İsrail"SınıfıMekkiNüzul Sırası50Sure Numarası17Cüz15Sayısal BilgilerAyet Sayısı111Kelime Sayısı1560Harf Sayısı6440 İsimlendirilmesi Hz. Peygamber'in (s.a.a) Miraç mucizesinin Mekke'den Kudüs'e kadar olan kısmı bu surede anlatıldığından, sure "İsrâ" adını almıştır. Bu sureye "Süphân" ve "Beni İsrail" Suresi de denir. Çünkü bu sure fesat çıkarmaları sebebiyle İsrailoğulları'nın yeryüzünde iki defa sürgün edilmelerinden de söz etmektedir. Sure, Mekke'de inmiştir ve 111 ayettir. Mushaf'ta resmi sırası itibarıyla 17, iniş sırasına göre ise 50. suredir. Sure Hz. Muhammed Mustafa'nın (s.a.a) miracıyla (cismani/ruhani) başlamaktadır. Bu sebeple kendisine İsra adı verilmiştir. Surenin bir diğer adı Süphan'dır, zira bu surenin ilk ayeti Allah'ı her türlü eksiklikten tenzih ederek takdis etmektedir. Ayrıca sure, süphan sözcüğü ile başlamaktadır. Surenin bir diğer adı ise "Beni İsrail"dir. Çünkü surede İsrailoğullarının öğretici kıssasından da bahsedilmektedir.[1] Nüzul Sırası ve Yeri Sure Mekki'dir.[2] Küfe karilerine göre 111, diğer karilere göre ise 113 ayettir, ancak birinci görüş daha doğru ve meşhurdur. Sure, 1.560 kelime ve 6.440 harften oluşmaktadır. Mushaf'taki resmi sıralamasına göre on yedinci, nüzul sıralamasına göre ise ellinci suredir. Ayet ve Kelime Sayısı Sure 1.560 kelime ve 6.440 harften oluşmaktadır. Boyutu açısından miun surelerden ve Kur'an'ın orta uzunluktaki surelerindendir. [3]Secde edilen on dört surenin dördüncüsüdür. 107. Ayetinde secde etmek müstahaptır. Ayrıca ilahî takdis ve tenzihle başlayan yedi Müsebbihât surelerinden ilkidir. Konuları Bu surede bazı fıkhi hükümler açıklanmıştır. Örneğin: zina ve gereçlerinin tertip edilmesinin haram oluşu, adam öldürmenin haramlığı, kısas, yetim malına el uzatmanın haram oluşu, namaz vakitleri, tartıda eksik tartmak ve insanları kandırmanın haram olduğu gibi konular. Ayrıca insanların sevilen ve güzel ahlakla donanması gerektiğine vurgu yapılmıştır. Hz. Peygamberin (s.a.a) miraç konusu da surenin önemli konularındandır. İsra ve miraç konusunun ayrıntılarında ve vuku tarihinde İslam fırkaları arasında fikir ayrılıkları bulunmaktadır. Mütekellim ve filozoflar arasında da çeşitli tatrışmalar yapılmıştır. Mescid-i Aksa'nın adı ve mekânı hakkında da araştırmacı ve müfessirler arasında görüş farklılıkları bulunmaktadır.[4] El-Mizan tefsirinin yazdığına göre; İsra Suresi'nin asıl konusu, Tevhid ve şirki nefyetmektir. Bu kitaba göre; bu surede Allah'ı tesbih etmeye övmekten daha çok dikkat edilmiş ve Allah'ı tesbih, defalarca tekrar edilmiştir. [5] Tefsir-i Numune şöyle yazmıştır: İsra Suresi, Kur'an'ın diğer Mekki sureleri gibi Tevhid, Mead ve Şirki nefyetmeye daha çok vurgu yapmıştır. Sure, bu konulara ilave olarak, Allah Resulü'nün (s.a.a) Miracına, Nübüvvetin delillerine, Kur'an'ın icazına, anne ve babaya iyiliğe, günahın insanın inançları üzerinde ki etkisine ve İsrailoğullarından da ayrıca bahsetmektedir. [6] Meşhur Ayetler سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الأَقْصَى Noksan sıfatlardan münezzehtir kulunu geceleyin Mescid-i Harâm'dan çevresini kutladığımız Mescid-i Aksâ' ya götüren (İsra Suresi / 1) Bu ayet-i kerime, Allah Resulü'nün (s.a.a) geceleyin Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya götürülmesinden bahsetmektedir zira bu olay Peygamber efendimizin (s.a.a) Miracının bir gerekçesiydi. Müslümanların inançlarına göre; bu seyir olayı bir gece zarfında gerçekleştirilmiştir zira bu olay o dönemin imkânlarına göre çok büyük bir mucize olarak kabul edilmekteydi. [8] El-Mizan tefsirinin yazarı merhum Allame Tabatabai şöyle yazmıştır: ‘‘İsra'' sözcüğü geceleyin sefer etme manasına gelmektedir. ‘‘Leylen'' kelimesi ise Allah Resulü'nün (s.a.a) bir gece zarfında Mekke'den Beytü'l-Mukaddes'e götürüldüğüne delalet etmektedir. [9] وَقَ

bu allah hz beni ayr haram kur aks arap sesli peygamber aksa tevhid mekke suresi ayet mirac secde hasan basri peygamber'in mekke'de mescid
Kur'an Mealleri
18. KEHF (HAİLE) suresi (Sırlı mağara ve rakam ashabı) Hasan Basri Çantay meali s: 292, 15.cüz

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Jun 7, 2021 31:52


18. KEHF suresi Hasan Basri Çantay sesli meali Kur'an-ı Hakim Meal-i Kerim (Arapça: سورة الکهف), ismini, içinde söz konusu edilen ve "mağara arkadaşları" anlamına gelen "Ashab-ı Kehf" den almıştır. Ashab-ı Kehf, bir mağarada yıllarca uyuduktan sonra tekrar uyanan bir topluluktur. Putperest imparatorun baskısından bir mağaraya sığınan bu topluluk, orada yıllarca uyku hâlinde kalmıştır. Kehf Suresi Anlamı Mağara (Mağara arkadaşları)Başka İsmi Haile (Allah'ın Buyruklarına amel eden Kur'an karileri ile cehennem ateşi arasında mani ve engel anlamına gelir. Sınıfı Mekki Nüzul Sırası 69 Sure Numarası 18 Cüz15, 16 Ayet Sayısı:110 Kelime Sayısı:1589 Harf Sayısı:6550 Ashab-ı Kehf'in hikâyesi, öldükten sonra tekrar dirilişe örnek olarak anlatılmıştır. Kehf Suresi, 110 ayettir. Mekke'de nazil olmuştur. Mushaf'ta resmi sırası 18 ve iniş sırasına göre ise, 69. suredir. “Kehf” dağda mağara anlamına gelmektedir. [1] Kefh ashabından ve hikâyesinden bahsedildiği için bu adı almıştır. “Kehf” sözcüğü Kur'an'da 6 kez bu surede geçmiştir. Surenin bir diğer adı Haile'dir. Zira amel eden kariler ile cehennem ateşi arasında mani ve engel anlamındadır. Sure, Mekke'de nazil olmuştur. Mushaf'taki sıralamada on sekizinci,  nüzul sırasına göre ise altmış dokuzuncu suredir. Tam olarak Kur'an'ın ortasında, yani on beşinci ve on altıncı cüzde yer almaktadır. [4] Küfe karilerine göre 110 ayet ve Basra karilerine göre ise, 111 ayettir. Ancak birinci görüş doğru ve meşhurdur. Kelime sayısı 1589 ve harf sayısı ise, 6550'dir. Hacim açısından miun surelerden ve orta boyutludur. Bu sure tam olarak Kur'an'ın ortasında yer almaktadır. [5] İçeriği Bu sure "elhamdülillah" ibaresiyle başlayan beş sureden biridir. Bu şekilde başlayan sureler: Fatiha, En'am, Kehf, Sebe ve Fâtır sureleridir. Bu başlangıç, insanın Yüce Allah'a kulluğunu, onun Allah'ın nimet ve lütuflarını kabul edişini, yüce Allah'ın şan ve şerefinin övülmesini, O'nun azamet, celal ve kemalinin itiraf edilmesini hissettirmektedir. Farklı surelerde ve bölüm-bölüm anlatılan hikâyelerin aksine, bu surede üç farklı hikâye bir arada ele alınmıştır (Ashab-ı Kehf, Hz. Musa ve Hz. Hızır hikâyesi ve Zülkarneyn ve Yecüc ve Mecüc hikâyeleri).[6] Bu hikâyelerin yanı sıra iki bahçe hikâyesi, Hz. Âdem ve İblis hikâyelerine de değinilmiştir. Mead ve ilahiyat, toplumun ıslahı için Kur'an'ın nazil olması, dünyanın hakikatinin ortaya konulması, dünyanın yok olacağı ve itibar edilemeyeceği ve ayrıca iyiler, temizler ve imanlı mahrum ve mustazaflarla birliktelik konularına da değinilmişr] Kehf Suresi'nin İçeriği                                                                                                        Birinci Söz: Ayet 1-8 Kâfirlerin iman getirmeme nedeni; dünyaya tapmalarıdır   İkinci Söz: Ayet 9-26 Ashab-ı Kehf öyküsü, kıyametin hakkaniyeti ve dünyanın yok olma nişanesidir   Üçüncü Söz: Ayet 37-59 Dünyaperest kâfirler karşısında peygamberin vazifeleri   Dördüncü Söz: Ayet 60-82 Hz Musa ve Hz Hızır'ın öyküsü dünyanın batını olduğunun nişanesidir   Beşinci Söz: Ayet 83-102 Zülkarneyn'in öyküsü, dünyaperest kâfirlerin muradına erememelerin nişanesidir   Altıncı Söz: Ayet 103-110 Dünyayı talep etme yerine Allah'ın lütfunu celp etme peşinde olun                                                         Birinci Konu: Ayet 1-5 Kur'an dünyaya tapan müşrikler için uyarıcıdır   Birinci Konu: Ayet 9-12 Ashab-ı Kehf öyküsünde ki acayiplik   Birinci Vazife: Ayet 27 Allah'ın kitabını tilavet etmek   Birinci Konu: Ayet 60-64 Hz. Musa'nın Hz. Hızır'ı bulmak için araması   Birinci Konu: Ayet 83-84 Zülkarneyn'in Allah vergisi kudret ve ilmi   Birinci Konu: Ayet 103-108 Dünyaperestlerin Allah'ın lütfundan mahrum olması                    

bu allah tam mec hz kur farkl ancak haile zira kelime mekke suresi ayet hasan basri mekke'de
Kur'an Mealleri
19. Meryem (Kaf-ha)suresi ( سورة مریم), Hasan Basri Çantay KHMK Kur'an sesli meali sayfa 304 cüz 16

Kur'an Mealleri

Play Episode Listen Later Jun 7, 2021 18:47


Meryem Suresi (Arapça: سورة مریم), konusu Hz. Meryem olduğu için, bu sureye “Meryem Suresi” adı verilmiştir. Mekke'de ve Müslümanların Habeşistan'a hicret etmelerinden önce, Fâtır Suresi'nden sonra inmiştir. Sure 98 ayettir. Mushaf'taki resmi sırası itibarıyla 19 ve iniş sırasına göre ise, 44. suredir. Meryem Suresi Anlamı Hz. Meryem (Hz. İsa'nın Annesi)Başka İsmi“khyas” (kaf, ha, ya, ayn, sad)SınıfıMekkiNüzul Sırası44Sure Numarası19Cüz16Sayısal BilgilerAyet Sayısı98Kelime Sayısı972Harf Sayısı3935 v t e Muhammed b. İshak'ın “Sire” kitabında belirtildiğine göre, Ca'fer b. Ebi Talip (r.a.) bu surenin baş taraflarını Necaşi'ye ve onun arkadaşlarına okumuştur. Bu sure, içinde tilavet secdesi bulunan surelerden biridir. Surenin Tanıtımı İsimlendirilmesi Bu sure, Hz. Meryem (s.a) hikâyesine işaret ettiği için, bu adla adlandırılmıştır. Surenin bir diğer adı “khyas” (kaf, ha, ya, ayn, sad) dır. Zira mukatta harflerle başlayan onuncu suredir.[1] İniş Sebebi ve Yeri Bu sureye kısaca “Kafha” demişlerdir ve sure Mekke'de inmiştir. Ayet Sayısı ve Diğer Özellikleri Surenin toplam 98 veya 99 ayeti vardır; ancak birin sayı daha doğrudur. Kelime sayısı 972 ve harf sayısı 3935'tir. Mushaf resmi sıralamasında on dokuzuncu, [2] iniş sırasına göre ise kırk dördüncü suredir. Uzunluk açısından mesani surelerin beşincisidir. Nispeten küçük ve yarım cüzden daha azdır. İçinde yemin geçen surelerdendir. 68. ayetinde haşır (mead) konusunda Allah'a and içilmektedir. Meryem Suresi mukatta harflerle başlayan surelerdendir.[3] İçeriği Surenin ana teması; Hz. Meryem'in (s.a) hikâyesi, Hz. İsa'nın (a.s) doğumu ve beşikteyken konuşması, annesinin iffet ve taharetine tanıklık etmesi, iki büyük peygamberin (Hz. Zekeriya ve Hz. Yahya) hikâyesi, Hz. İbrahim'in (a.s) hikâyesine kısa bir işaret, Allah'ın evlat edinmek ve şirkten tenzih edilmesi, Allah'ın vahdaniyeti ve kıyametten bazı kesitler sunulması. Şefaat [4] konusu, el-Mizan tefsirine göre Meryem Suresi'nin asıl mesajı peygamberlerin öykülerinde yer alan müjdelemek ve korkutmaktır.[5] Kaf, ha, ya, ayn ve sad'dan (کهیعص ) maksat nedir Meryem Suresi'nin başlangıcındaki mukatta harflerinin (کهیعص) manası hakkında, İslami kaynaklarda iki tür rivayet nakledilmiştir: 1-Bu harflerden her birerinin, Allah'ın büyük isimlerinden birine işaret ettiğini beyan eden rivayetler: “Kaf” harfi «ک» Allah'ın ‘‘Kafi'' ismine, “Ha” harfi «ه» Allah'ın ‘‘Hadi'' ismine, “Ya” harfi «ی» Allah'ın ‘‘Veli'' ismine, “Ayn” harfi «ع» Allah'ın ‘‘Âlim'' ismine ve “Sad” harfiyse «ص» Allah'ın Sadıku'l Vaat ( verdiği vaade sadık kalan kimse) ismine işaret etmektedir. 2-Mukatta harflerini, Kerbela vakıasına yorumlayan rivayetler: “Kaf” harfi «ک» Kerbela'ya, “Ha” harfi «ه» Peygamber (s.a.a) hanedanının katledilmesine, “Ya” harfi «ی» Yezid'e, “Ayn” harfi «ع» susuzluğa ve “Sad” harfiyse «ص» İmam Hüseyin (a.s) ve yarenlerinin sabır ve direnişine işaret etmektedir. [6] Allame Tabatabai, ilk bölümdeki rivayeti “Ya” harfinin «ی» “Veli” kelimesiyle herhangi bir irtibatı olmadığından dolayı doğru bulmamaktadır. [7] Ehlisünnetten bazıları da, Meryem Suresi'nin başlangıcındaki mukatta harflerinin, Allah'ın isimlerine işaret ettiğine inanmaktadır. [8] Tarihi Rivayetler ve Öyküler Hz. Zekeriya (a.s) ve Hz. Yahya'nın (a.s) hikâyeleri: 2-15. ayet-i kerimeler. Ana madde: Hz. Zekeriya (a.s) Hz. Zekeriya'nın (a.s) çocuğu yoktu ve bundan dolayı oldukça rahatsızdı. Allah'a şöyle dua etti: Yaşlandım; benden sonra yakınlarımın senin dinini koruyacakları noktasında endişeliyim; diğer taraftan eşim de kısırdır. Sen kendin bana bir veliaht ihsan eyle. Allah-u Teâlâ, Hz. Zekeriya'nın (a.s) duasını kabul etti ve ona “Yahya” adında bir erkek evlat vereceği konusunda müjde verdi. Hz. Zekeriya (a.s) zahiri sebeplerin hazır olmadığını görüyordu; kendisi yaşlanmıştı ve eşi de kısırdı. İşte bu nedenden dolayı, Allah-u Teâlâ'dan şöyle bir soru sordu: Ben, bu şartlarda nasıl çocuk sahibi olabilirim ki? Yüce Allah ise Hz. Zekeriya'nın (a.s) sorusuna karşılık

Ahmed Hulusi
Kur'ân "Kurban Kes" Diyor Mu? - Ahmed Hulusi

Ahmed Hulusi

Play Episode Listen Later Mar 28, 2021 5:25


- "İnnâ a'taynâkel..." sûresi Mekke'de nazil oldu ve nazil olduğu zaman kurban kesilmiyordu. - Kevser sûresinde geçen "venhar..." kelimesindeki "nhar" intihar kelimesiyle aynı köktendir, benliğini ortadan kaldır anlamındadır. - Kur'ân; Aminu Billâhi hitabı ile varlığındaki hakikatin, özün, orijinin olan Allâh'a iman et der. - "Fe salli li Rabbike venhar" Rabbin olan esma mertebesine yönel ve benliğini kurban et demektir. - Kurban kesme eylemi Hz. İbrahim (a.s.) sünnetidir dolayısı ile Hz. Muhammed'in (a.s.) sünnetidir. - Bayram Hac yapanların af olmasının bayramıdır, Kurban bayramı değildir.

fe hz muhammed kur kurban rabbin mekke kevser muhammed'in mekke'de
Mevlana Takvimi
TEVRAT'TA NEBÎ (S.A.V.) - 2 EYLÜL 2020 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 3, 2020 2:31


İbn-i İshak (rh.a.)'den nakledildiğine göre Resûlullâh (s.a.v.) çarşı ve sokaklarda gürültü çıkarmazdı. Çirkinlik arz eden vasıflardan tamamen beri idi. Çirkin ve kötü sözler katiyen söylemezdi. Cenâb-ı Hakk, Resûlullâh (s.a.v.) hakkında şöyle buyurmuştur: “Her güzeli ona yakıştırırım. Güzel ahlâk namına ne varsa ona rahat verebilirim. Sükunet giysisi ile onu süslerim. İyilik vasfını da onun bir şiarı sayarım. Takvâyı kalbine yerleştirmişimdir. Bütün düşündükleri bir hikmet, sıdk ve vefâdır. Affetmek, herkese iyi davranmak gibi hasletleri de ona ihsân ederim. Adalet onun sîresi, hak ve hakîkat da onun şeriâtı, hidâyet imâmı, İslâm ise milleti, Ahmed de ismidir. İnsanlar dalâlete sürüklendikten sonra onun sayesinde tekrar onları hidayete erdiririm. Onunla insanları cehaletten kurtarırım. Ümmetinin adını, şanını onun sayesinde yükseltirim. Onun sayesinde onları şöhrete kavuştururum. Onları onun hatırı için çoğaltırım, fakirlikten sonra maddî ve manevî zenginliklere kavuştururum. Dağınık toplulukları birleştiririm. Muhtelif fikirleri, dağınık milletleri ve kabileleri onun hürmetine birleştiririm. Ümmetini insanlar arasında en seçkin bir ümmet yaparım.” Başka bir hadiste şöyle varit olmuştur: İbn-i Mes'ud (r.a.) anlatıyor: Resûlullâh (s.a.v.) bizlere Tevrat'ta geçen sıfatlarını şöylece beyân etti: “Ahmed-i Muhtar olan kulumun doğumu Mekke'de olacaktır. Hicret edeceği yerin adı ise Medine'dir yahut Tayyibe'dir.” (Taberanî) Ümmeti de Allâh (c.c.)'a her hal-ü kârda çok hamd edicidir. Cenâb-ı Hâkk takvâya ermiş mü‘minler hakkında şöyle buyurmuştur: “Onlar nezdlerindeki Tevrat ve İncil'de ismini ve sıfatını yazılı bulacakları O Ümmî Nebi olan Resûl'e tâbi olanlardır.” (Araf s. 157) (Kadı İyaz, Şifâ-i Şerîf, 34-35.s.)

Mevlana Takvimi
HİCRET-İ NEBEVÎ - 20 AĞUSTOS 2020 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Aug 20, 2020 3:12


Hicret-i Nebevî bu ümmetin devlet olarak ortaya çıkmasının başlangıcıdır. Geçmiş ümmetler bazı büyük hâdiseleri tarih başlangıcı kabul ediyorlardı. Adem (a.s.)'ın yeryüzüne indirilmesi, Nûh'un gönderilmesi, Tufan hâdisesi gibi. Hz. Ömer (r.a) de, Nebî (s.a.v.)'in Mekke'den Medine'ye hicretini tarih başlangıcı olarak kabul etmiştir. İbn Abbas (r.a.)'e göre: “Hz Adem ile Nebî (s.a.v.) arasında 5.575 sene vardır” der. Sonra bunları bölümlere ayırır. Adem ile Nûh arasında 1.200, Nûh ile İbrahim arasında 1.100, İbrahim ile Mûsa arasında 575, Mûsa ile Dâvud arasında 1.179, Davut ile İsa arasında 600 sene vardır. (İbn Arabî, Muhâdaratü'l-Ebrâr) Peygamberimiz (s.a.v.) hicretle emrolununca Hz. Ali (k.v.)'ye Mekke'de kalıp kendi yanındaki emânetleri sahiplerine vermesini söyledi. Efendimiz (s.a.v.), Ebû Bekir (r.a) ile beraber Sevr Mağarası'na çıktılar. Bir müddet orada kaldılar. Rivâyete göre peygamberimiz Ebû Bekir (r.a.)'e: “Mağaradan çıkmamız için izin verildi, çıkalım mı?” buyurduğunda; O, “Baş göz üstüne” diye itaat etmişti, insanların onları arzulu bekleyiş hisleri içinde Medine'ye yöneldiler. Ebû Bekir (r.a.), bir saat Efendimiz (s.a.v.)'in önünde, bir saat arkasında yürüyordu. Sürâka b. Mâlik, at ile onlara yetişti. Ebû Bekir (r.a.): “Bize yetişti.” deyince; Allâh Resûlü (s.a.v.): “Üzülme, Allâh (c.c.) bizimledir.” buyurdular, iki mızrak boyu yaklaşınca Ebû Bekir (r.a.) ağlamaya başladı. Allâh'ın Elçisi: “Seni ağlatan nedir?” diye sordu. Hz. Ebû Bekir (r.a.): “Vallâhi kendim için ağlamıyorum. Ben öldürülürsem herhangi biri öldürülmüş olur. Sizin için ağlıyorum. Şâyet öldürülürseniz bu ümmet mahvolur.” Bunun üzerine Allâh'ın Elçisi şöyle duâ etti: “Allâh'ım sen bize yetersin, istediğin gibi yap.” Daha sonra Nebî (s.a.v.) ve Hz. Ebûbekir (r.a.) Sevr Mağarası'nda üç gün kaldılar. Üç gün sonra mağaradan çıktılar ve Medine'ye yöneldiler. HİCRİ YILBAŞI Bu feyizli ve bereketli günün, her Müslüman tarafından kutlanması dînî bir borçtur. Bu hicretle doğan İslam Devleti (30) yıl gibi çok kısa bir zamanda Endülüs'ten Çin'e kadar, cihânın en kıymetli mıntıkasında insanları, dîn ve vicdan hürriyetine, sulha sükûna kavuşturmuştur. (Aziz Mahmûd Hüdâyi, Nebî (s.a.v.)'i Zuhûru, 67-68.s.)

Mevlana Takvimi
ÖMER MUHAMMED ÖZTÜRK'Ü TANIYALIM - 13 AĞUSTOS 2020 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Aug 13, 2020 2:10


Ömer Muhammed Öztürk, 13 Ağustos 1946'da Adana'nın Seyhan ilçesi Tepebağ Mahallesi'nde doğdu. Seyhan, daha sonra Adana'nın Merkez ilçesi haline geldi. Doğumunda babası nüfus kaydını henüz Tarsus'tan Adana'ya naklettirmemişti. Onun için nüfus cüzdanında doğum yeri olarak ‘Tarsus' yazılıdır. Doğduğu seneyi rahmetli babası şöyle anlatır: “O sene benim için büyük fütuhata sebep oldu. Ömer'in doğduğu sene Üstadımıza bağlandık, O'nun evlâdı olduk. O sene hacca gittim, işin içine rüşvet girdiği için müteahhitliği bırakmak istiyordum. O sene müteahhitliği bıraktım, demir ticaretine başladım. Ya Rabbi haramdan uzak duracağım ve kadınlarla muhatap olmayacağım bir iş nasip eyle, diye duâ ederdim. Hakikaten demir ticaretine girdik ve uzun süre bu işi yaptık.” Babası, Mahmûd Sâmi (k.s.) Hazretleri'nin müridi olduğu için çocuğu ona götürmüşler. “Ömer olsun çocuğumuzun adı” buyurmuş ve bundan sonra da Mahmûd Sâmi (k.s.) Hazretleri'nin dizi dibinde ve onun terbiyesinde yetişmiştir. Bu kutlu başlangıçla birlikte 38 yıl süren beraberlik, Sâmi (k.s.) Hazretleri'nin son nefesine kadar devam etmiştir. 1980 yılında Mahmûd Sâmi (k.s.) Hazretleri, Ömer Öztürk'ü İstanbul'a tedâvi için gönderir. Ömer Öztürk, İstanbul'da iken bir gün Medine'de ev halkına sorar: “Ömer Öztürk nerededir?” Ev halkı da: “İstanbul'da efendim, siz gönderdiniz tedâvi için” diyorlar. “Yok, o şu anda Mekke'de bulunuyor, görev yeri O'nun Mekke.” demiştir. Daha sonra hastalık hali zuhûr edince Hacı Anne, Sami Efendi (k.s.) Hazretleri'nin ağzından şu sözlerin döküldüğünü nakletmiştir: “Ömer Öztürk'ün yanımda olmasını çok isterdim. Son nefesimde Allâh (c.c.)'dan dilerim inşallâh benim yanımda, başucumda bulunur.” (Hakk Yolda Kılavuz Ömer Muhammed Öztürk)

Mevlana Takvimi
HACC İLE İLGİLİ İNCELİKLER - 19 TEMMUZ 2020 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 19, 2020 2:45


“Oraya (Hacca) gitmeye bir yol (imkân) bulan kimseye, Beytullah'ı haccetmesi, Allâh (c.c.)'un hakkı (olarak o kimseye farz)dır.” Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki, “Kim Allâh (c.c.) rızası için hacceder de hac esnasında kötü söz ve davranışlardan sakınır ve günâhlara sapmazsa, anasından doğduğu gün gibi tertemiz olarak döner.” Ölmüş olan kimse adına veya hacc yapmaya engel bir hali olup ölünceye kadar bu hali devam eden kimsenin yerine vekaleten hac yapmak caizdir. Hac'ta duâların kabul edildiği yerler: Mekke'de ve Mekke'ye yakın yerlerde bulunan ve duâların kabul edildiği bazı yerler şunlardır: 1. Peygamberimiz (s.a.v.)'in zamanındaki tavâf alanı. (Şimdiki tavaf alanı, Peygamberimiz (s.a.v.) zamanındaki tavâf alanından geniştir. O zamanki alan Kâbe-i Muazzama'nın hemen yakınıydı.) 2. Mültezem. Altın oluğun altı. Kâbe-i Muazzama'nın içi. Zemzem kuyusunun bulunduğu yer. (Zamanımızda buranın üstü kapatılmış olup tavâf alanının altında kalmıştır.) 3. Makâm-ı İbrahim'in arkası. Safa. Merve. Sa'y yeri. Arafat. Müzdelife'de Meş'ar-i Haram. Minâ. Birinci ve ikinci şeytan taşlama yerleri. Kâbe-i Muazzama'nın ilk görüldüğü zaman. Hatıym. (Allame Eş-Şeyh Alaaddin Abidin, Üç Boyutuyla İslâm, 546.s.) BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ? Soru: Hem dini hem de resmi nikahla eşinden ayrılmış biri eski kocasından nafaka alabilir mi? Tazminat davası açabilir mi? Cevap: Boşanma olduğu takdirde kadının kocasından alacağı şeyler şunlardır: Öncelikle mehir. Daha önce almadıysa mehrini alır. İkinci olarak; kadın gerek zatî olsun gerek başka bir eşya olsun özellikle kendisine ait eşyaları varsa, onları alır. Üçüncü olarak kadın iddet sonuna kadar nafaka alabilir ki dinimizde normal hallerde iddet iki- üç ay sürer. Kadının bunun dışında yani iddetten sonra yoksulluk nafakası veya tazminat alma gibi hakkı yoktur. Bu üç madde dışında kadın, kanuni imkânları kullanarak zorla herhangi bir şey alırsa haksızlık etmiş, kul hakkına girmiş olur. (Prof. Dr. Orhan Çeker)

Mevlana Takvimi
HACC İLE İLGİLİ İNCELİKLER - 19 TEMMUZ 2020 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 19, 2020 2:45


“Oraya (Hacca) gitmeye bir yol (imkân) bulan kimseye, Beytullah'ı haccetmesi, Allâh (c.c.)'un hakkı (olarak o kimseye farz)dır.” Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki, “Kim Allâh (c.c.) rızası için hacceder de hac esnasında kötü söz ve davranışlardan sakınır ve günâhlara sapmazsa, anasından doğduğu gün gibi tertemiz olarak döner.” Ölmüş olan kimse adına veya hacc yapmaya engel bir hali olup ölünceye kadar bu hali devam eden kimsenin yerine vekaleten hac yapmak caizdir. Hac'ta duâların kabul edildiği yerler: Mekke'de ve Mekke'ye yakın yerlerde bulunan ve duâların kabul edildiği bazı yerler şunlardır: 1. Peygamberimiz (s.a.v.)'in zamanındaki tavâf alanı. (Şimdiki tavaf alanı, Peygamberimiz (s.a.v.) zamanındaki tavâf alanından geniştir. O zamanki alan Kâbe-i Muazzama'nın hemen yakınıydı.) 2. Mültezem. Altın oluğun altı. Kâbe-i Muazzama'nın içi. Zemzem kuyusunun bulunduğu yer. (Zamanımızda buranın üstü kapatılmış olup tavâf alanının altında kalmıştır.) 3. Makâm-ı İbrahim'in arkası. Safa. Merve. Sa'y yeri. Arafat. Müzdelife'de Meş'ar-i Haram. Minâ. Birinci ve ikinci şeytan taşlama yerleri. Kâbe-i Muazzama'nın ilk görüldüğü zaman. Hatıym. (Allame Eş-Şeyh Alaaddin Abidin, Üç Boyutuyla İslâm, 546.s.) BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ? Soru: Hem dini hem de resmi nikahla eşinden ayrılmış biri eski kocasından nafaka alabilir mi? Tazminat davası açabilir mi? Cevap: Boşanma olduğu takdirde kadının kocasından alacağı şeyler şunlardır: Öncelikle mehir. Daha önce almadıysa mehrini alır. İkinci olarak; kadın gerek zatî olsun gerek başka bir eşya olsun özellikle kendisine ait eşyaları varsa, onları alır. Üçüncü olarak kadın iddet sonuna kadar nafaka alabilir ki dinimizde normal hallerde iddet iki- üç ay sürer. Kadının bunun dışında yani iddetten sonra yoksulluk nafakası veya tazminat alma gibi hakkı yoktur. Bu üç madde dışında kadın, kanuni imkânları kullanarak zorla herhangi bir şey alırsa haksızlık etmiş, kul hakkına girmiş olur. (Prof. Dr. Orhan Çeker)

Mevlana Takvimi
HZ. SAMÎ (K.S.)'UN MUHTEREM ÖMER ÖZTÜRK'Ü KENDİ YERLERİNE OTURTMALARI - 16 Şubat 2020 Mevlana Takvimi

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Feb 17, 2020 2:44


Son devirde ülkemizde yaşamış büyük velilerden Hazreti Sâmî (k.s.)'un “tabiri câiz ise” kucağında doğmuş, O'nun terbiyesinde büyümüş, hayatını Hazreti Sâmî (k.s.)'a hizmete ve O'ndan istifadeye adamış, ve yine o zâtın vasiyyetleri gereği teçhiz ve tekfin işlerini yapmış, O'nun yolunu hâlâ insanlara anlatan ve Hazreti Sâmî (k.s.)'un manevî evlâdı ve vazifelisi olan Muhterem Ömer Muhammed Öztürk Hz. Sâmi (k.s.) ile yaşadıkları bir Berât Kandili gecesini şöyle anlatmışlardır: “Şaban-ı Şerîfin başlarında Mahmûd Gezer Ağabey'le (Allâh rahmet eylesin, Mekke'de vefat etti, Cennetü'l Muallâ'ya defnedildi.) devlethanenin bahçesinde oturuyorduk. Efendi Hazretleri'nin hâdimesi gelerek beni bir kenara çağırdı ve “Ömer Ağabey babam mahrem bir husus söyledi. Bunu Ömer Öztürk'e anlat. Kendisinde kalsın. Îcâbını yerine getirsin. Fakat kimseye de bir şey söylemesin.” dedi ve Efendi Hazretleri'nin “Ben Berat Gecesi'ni Ömer Öztürk ile değerlendirmek istiyorum. Kendisi bir imam bulsun. Ayrıca iki kişiyi de çağırsın. İsterse birisi kendi babası Mehmet Öztürk olabilir. Bir de başka ihvân, benimle birlikte hepimiz beş kişi olacağız. Akşam namazını burada devlethanede kılacağız. İftarı beraber eder, akşam yatsı namazını beraber kılar, geceyi de beraber ihyâ ederiz inşâallah.” buyurduğunu söyledi. Fakir, babama ve (Sami Efendimiz'in son yıllarında namazlarını kıldıran) Mahmûd Hoca'ya haber verdim. Sonra Ömer Kirazoğlu Ağabey, İsmail ve Cevat Öztürk Ağabeylerimi çağırttı. İftar, namaz ve yemekten sonra Efendimiz Hazretleri her zaman oturdukları demiryolu cihetine karşı olan koltuğa oturdular. Az sonra ayağa kalkarak kendi karşısındaki koltuğa geçtiler. Kendi koltuklarına, Fakiri çağırıp “Sen gel, buraya otur, burası senin yerindir. Fakir de karşında oturacağım.” diyerek kendi koltuklarına Fakiri oturttular. Muhteşem bir sohbetten sonra yatsı namazı kılındı, tekrar aynı yerlerde oturarak sohbet, duâ ve murâkabe edildi. İzin alınarak evlere hareket edildi. **(WWW.RAMAZANOGLUMAHMUDSAMİKS.COM)**

Mevlana Takvimi
PEYGAMBER (S.A.V.)'İN SEVGİLİ TORUNU - 6 Şubat 2020 Mevlana Takvimi

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Feb 6, 2020 2:55


Resûlullâh (s.a.v.)'in torunlarından olan Ümâme (r.anhâ), Mekke'de dünyaya geldi. Annesi, nübüvvet bahçesinin ilk gülü Hz. Zeynep (r.anhâ)'dır, Babası, Mekke'nin ileri gelenlerinden, güvenilir, emin bir insan, dürüstlüğü ve mertliğiyle meşhur bir tüccar olan Ebü'l-Âs İbni Rebî (r.a.)'dir. Ümâme (r.anhâ), Resûlullâh (s.a.v.)'in en sevdiği torunu olup, hep mübarek dedesinin yanında bulunurdu. Efendimiz (s.a.v.)'in Ümâme (r.anhâ)'ya olan şefkati o derece idi ki namaz kılarken bile yanından ayırmazdı. Secdeye varınca çocuğu yanına bırakır, kıyam için doğrulunca tekrar omuzuna alırdı. Peygamber (s.a.v.)'e gönderilen hediyeler arasında altından bir kolye vardı. Ümâme (r.anhâ) bir köşede oynuyordu. Peygamber (s.a.v.) **“Bunu çok sevdiğim bir yakınıma vereceğim.”** buyurmuş, mübarek eşleri, bunun Aişe (r.anhâ) olduğunu zannetmiş fakat Allâh Resûlü (s.a.v.) Ümâme (r.anhâ)'yı çağırarak gerdanlığı boynuna takmıştır. Ümâme (r.anhâ)'nın ilk eşi Hz. Ali (r.a.)'dır. Aslında Ümâme (r.anhâ)'nın babası Ebü'l-Âs vefat etmeden evvel kızının Zübeyr b. Avvâm (r.a.) ile evlenmesini vasiyet etmişti. Ancak Hz. Fâtımâ (r.anhâ) vefat etmeden önce Hz. Ali (r.a.)'e yaptığı vasiyette: “Ben vefat ettikten sonra evlenmelisin. Aksi takdirde gerek kendin ve gerekse benim ciğerimin köşesi yavrularım perişan olursunuz. Lâkin yabancı bir üvey annenin elinde yavrularımın ezilip hırpalanmamaları için merhum ablam Zeyneb'in kızı Ümâme Bintü'l-Âs (r.anhâ)'yı almanız uygun olur.” demiştir. Hz. Ali (r.a.) de bu vasiyeti yerine getirmiş ve Ümâme (r.anhâ) ile evlenmiştir. Hz. Ali (r.a.) vefat etmeden önce Muğire b. Nevfel (r.a.)'e: “Benden sonra Ümâme ile evlen.” diye vasiyet etmişti. Muğire b. Nevfel (r.a.) bu vasiyeti yerine getirerek, Hz. Ali (r.a.)'in şehit edilmesinden sonra Ümâme (r.anhâ) ile evlenmiştir. Ümâme (r.anhâ) hicretin 50. yılında vefat etmiştir. **(Nurgül Dere, _Hanım Sahabîler_, s.173-175)**

Çağlayan Dergisi
Cumbalarda Seyahat / 2018 Eylül

Çağlayan Dergisi

Play Episode Listen Later Sep 11, 2018 15:04


Müşrikler Mekke'yi Müslümanlar için yaşanmazhale getirmişlerdi. Her köşesinde ayrıbir zulüm, her sokağında ayrı bir inilti vardı.Gerilimi ve gerginliği azaltmak isteyen AllahResûlü (aleyhissalâtu vesselâm) bir hamle yapmışve ashâb-ı kirâmı dinlerini rahatça yaşayabilecekleriHabeşistan'a hicret etmeye davet etmişti.Kısa zamanda yüzü aşkın sahabî, soluğuadil hükümdar Necâşî'nin yurdunda almıştı.Geride kalanlar da vardı ve onlardan birisi deHazreti Ebû Bekir'di. Bir müddet sonra o daartık Mekke'de barınamaz olmuş ve Habeşistanyollarına koyulmuştu. Yolda karşılaştığı birmüşrik, İbnü'd-Dağinne, nereye gittiğini sorunca,kavminin kendisini kovduğunu ve onu Mekke'debarındırmak istemediklerini söylemişti.Hazreti Ebû Bekir, daha düne kadar birçokmeselede fikrine müracaat edilen, hükmünetabi olunan, sosyal problemlere duyarlı, değerlibir kametti. Böylesi bir şahsın sırf inandığıdeğerler yüzünden sürülmesi Mekke için büyükbir kayıp olurdu. Ki İbnü'd-Dağinne, Mekke'ninondan mahrum kalmaması adına kendihimayesine girmesini ve geri dönmesini teklifetti. Teklifi makul bulan Hazreti Ebû Bekir, yurdunayuvasına geri döndü.İnci misal gözyaşlarıyla Kırık Testi'lere doldurulan pınar suyu, sert değil tatlıve leyyin. Okudukça fark edeceksiniz; oksijen doluyor beyin. İçtikçe siz deserinleyeceksiniz benden öte, bencileyin.