Podcasts about sendika

  • 29PODCASTS
  • 68EPISODES
  • 23mAVG DURATION
  • 1MONTHLY NEW EPISODE
  • May 8, 2025LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about sendika

Latest podcast episodes about sendika

Enerji Günlüğü Enerji Bülteni
Enerji Günlüğü 8 Mayıs 2025 Enerji Bülteni

Enerji Günlüğü Enerji Bülteni

Play Episode Listen Later May 8, 2025 3:38


Enerji Günlüğü Haber Bülteni:Türkiye'nin ve Dünyanın Enerji Gündemienerjigunlugu.net

Hiçbir Şey Tesadüf Değil
Demirden Devler ve Nasır Tutan Eller: 1 Mayıs

Hiçbir Şey Tesadüf Değil

Play Episode Listen Later May 1, 2025 16:41


İnsanlığın çok büyük bir kısmı elleri nasırlı, alnı terli bir yaşamın içinde doğdu. Çalışmaktan başka şansı olmayanların dünyasında hayata geldi birçoğumuz. Ve bu gezegen esasında onların alın teriyle, harcadığı emekle dönüyor. Ama ne gariptir ki hakkında en az konuşulan da bu insanlar. Hiçbir Şey Tesadüf Değil'in bu bölümünde, 1 Mayıs İşçi Bayramı'nı kutlarken, o insanları konuşacağız. İşçi sınıfının mücadele tarihini anlamaya çalışacağız.------- Podbee Sunar -------Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir. getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Gerçek gazetesi
Levent Dölek: Örgütlenme ve mücadele yılı için bir geçici bilanço: Zaferler, kazanımlar, darbeler ve dersler…

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Mar 13, 2025 8:36


2025 yılını örgütlenme ve mücadele yılı ilan ederken yıla Polonez işçilerinin tüm Türkiye'yi sarsan direnişiyle girmiştik. Perfetti'de direniş yıllar sürmesi muhtemel yetki davası bitmeden toplu sözleşme masasının kurulmasını sağlamış, metal sektöründe MESS'in, arkasına grev yasaklarını alarak yaptığı işten atma saldırısı metal işçilerinin ve Birleşik Metal-İş'in iradesiyle püskürtülmüştü. İşçi sınıfı namına çok güçlü girdiğimiz bu yılda Grid Solutions, Green Transfo ve Chinatool gibi grevlerde örnek başarılara imza atıldı. Tekgıda-İş'le birlikte mücadelenin içinde yer aldığımız Polonez ve Perfetti'de ise tökezledik hatta ciddi bir darbe yedik. Tökezlemekten kastımızı açacağız. Mücadelede her zaman zaferler olmayacak. Zaferlerden güç almak kadar başarısızlıklardan ve yenilen darbelerden ders çıkarmak da çok önemli.Sınıf mücadelesinde başarının ve başarısızlığın kriterlerini doğru tespit etmek gerekli. Sözleşmelerde saat ücretlerine yapılan zam oranlarından, sosyal haklara, yürürlük süresinden işyerindeki çalışma rejiminin çeşitli boyutlarına kadar birçok madde söz konusudur. Bunlarda elde edilen kazanımlar şu ya da bu ölçüde işçileri tatmin edebilir. Bazen işçileri tatmin eden seviyeler aslında işçinin alabileceğinin çok altındadır. Bazen de tam tersi söz konusu olur. İşçi ile patron arasındaki güç dengesi içinde kopartabildiklerimiz mevcut geçim şartları içinde işçileri tatmin etmekten çok uzak kalabilir. Burada işçi her zaman haklıdır. Çünkü kapitalizm artı değer sömürüsüne dayanır. İşçiler en iyi durumda dahi emeğinin karşılığını (çalışarak ürettikleri ve patronların el koyduğu değer) değil, emek gücünün (ertesi gün emek gücünü yeniden patronun hizmetine sunması için gerekli mal ve hizmetlerin değeri) karşılığını alır. Yani bazen, hatta çoğu zaman en yüksek ücret alan işçiler pekâlâ en çok sömürülen işçiler olabilir. Sıklıkla yaşadığımız bir durum. Bir fabrikada işçilerin şikayet ettiği sözleşmenin belki de çok daha azına ulaşmak için başka fabrikalardaki işçiler kıyasıya bir mücadele içindedir.Dolayısıyla imzalanan toplu sözleşmeleri ya da direnişlerin sonucunda elde edilen maddi kazanımları tartıya koymak yanıltıcı olur. Sınıf mücadelesi açısından temel kriter şunlar olmalıdır: Mücadelenin sonucunda işçilerin birliği güçlenmiş midir? Gelecek mücadeleler için işçiye dayanak oluşturacak mevziler elde edilmiş midir? Öncü işçiler nitelik olarak gelişmiş midir ve nicelik olarak artmış mıdır? Mücadelenin o fabrikadaki işçilerin ve genel olarak işçi sınıfının sınıf bilinci üzerindeki etkisi ne olmuşturBu süreçte şiarımız “Sendikana üye ol, sahip çık, denetle”dir! Şunu da özellikle belirtmek gerekir: Sendika bürokrasisine rağmen sendikalara sahip çıkmak ve onları sınıfın mücadele örgütlerine dönüştürmek için gösterilen çabalar, patronlarla cephe cepheye verilen mücadele kadar önemlidir. Bunlar birbirinden ayrılamaz. Sınıf bilinci, öncü işçilerin tüm bu mücadele cephelerinin bilgi, birikim ve deneyimi ile donanmasıyla gelişir.

Yeni Şafak Podcast
AHMET ÜNLÜ - Memur sendikalarının e-Devlet'le imtihanı

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 15, 2024 7:15


Başlığa bakarak bu da nereden çıktı diyebilirsiniz. Milenerjisen Başkanı ve ekibiyle Gazetemizin Ankara Temsilciliğinde görüş alışverişinde bulunduk. Mevcut sendikacılığın sorunları ve yapılması gerekenler hakkında görüşlerimi paylaştım. Sendika yöneticilerinin feryatlarından birisi de e-Devlet üzerinden üye kaydı yapamamak. Bu yazımızda bu konuyu ve diğer sorunları açıklamaya çalışacağız.

Gerçek gazetesi
Ertuğrul Oruç. Özelleştirmeye karşı kamulaştırma, kamulaştırma için sendikal örgütlenme

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Nov 22, 2024 5:21


Türkiye, bazı özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakımlarında SGK'dan (Sosyal Güvenlik Kurumu) daha fazla para almak için bebeklerin canlarını hiçe sayan bir organize çetenin açığa çıkartılmasıyla çalkalandı. Sağlıkta özelleştirmenin halkın sağlığını nasıl gasbettiğini acı şekilde yaşamış olduk. Yorgan gitti, yani çete yakalandı ama kavga bitmiş değil. Çünkü kavganın esas muhatabı böyle bir vicdansızlığı yaptırabilecek ortamı yaratan, amacın yalnızca kâr etmek olduğu özelleşmiş sağlık ortamı. Türkiye'de sağlık alanında özel hastanelerin varlığı uzun zaman önceye dayanıyor. Ancak esas 1980'lerden itibaren sayıları artmaya başlıyor. Serpilip gelişmeleri ise 2000'lerin başında oluyor. AKP iktidar olduktan sonra, amacı sağlık emekçilerinin örgütsüzleştirilmesi ve sağlığın özelleştirilmesi olan “Sağlıkta Dönüşüm Programı”yla beraber özel hastanelerde yapılan işlemlere SGK ödeme yapmaya başladı. Yani kamunun parası, özellere aktarılmaya başlandı. Türkiye'de 2000'lerin başından günümüze özel hastane sayısı iki katından fazla arttı; hastane yataklarının beşte biri özelde ve çoğu nitelikli yataklar; yenidoğan yoğun bakım yataklarının yarısından fazlası özelde. Her yıl özel hastanelere aktarılan paralar da çığ gibi artıyor. Özel sağlık sektörü, devlete getirdiği mali yük ve halk sağlığına karşı tehdit olmasının yanında sağlık emekçilerinin kötü çalışma koşullarına sahip olduğu bir sektör. Doktorların bile bordrolu şekilde çalışamadığı, pek çok hak gasbına uğradığı; keza doktor olmayan sağlık emekçilerinin asgari ücret ve ona yakın ücretler aldığı, çalışma şartlarının çok ağır olduğu bir sektör. Ancak böyle gelmiş böyle gitmez diyen örnekler de yok değil. Özelleşmiş sağlığın panzehiri sağlıkta kamulaştırmadır. Kamulaştırmayı gündeme taşımanın yolu da emekçi halkın ücretsiz ve nitelikli sağlık hakkı için mücadele etmesi kadar, özel hastanelerde sendikal örgütlenmeden geçiyor. Bu yönde son yaşanan örnek olan Özel Lokman Hekim Van Hastanesi'nde çalışan sağlık emekçilerinin mücadelesi üzerinde özellikle durmak gerekli. Özel Lokman Hekim Van Hastanesi'nde çalışan sağlık emekçileri asgari ücret düzeyinde ücretler ve kötü çalışma koşullarına dur demek için Türk-İş'e bağlı Sağlık-İş sendikasında Ağustos ayı ortasında örgütlenmeye başlamış. Birkaç günde sendikaya üye sayısı yüzü aşmış. Bunu haber alan özel hastane patronu 7 öncü işçiyi “performans düşüklüğü” bahanesiyle işten atarak karşılık vermiş. Elbette atılan işçi kardeşlerimiz yılmamış, patrona karşı sendika aracılığıyla hukuki mücadele başlatmışlar. Aynı zamanda eylemlerinin görünür olması için hastane önüne sendika çadırı kurmak istemişler. Ancak çadır kurma girişimleri valilik tarafından engellenmiş. Bu süreçte patron üç işçiyi daha atmış. Patron, işçilere sendikal haklarından vazgeçmeleri için türlü teklifte bulunmuş ama işçiler bu teklifleri ellerinin tersiyle itmiş ve sendikaya üye olma hakkının ihlali nedeniyle açtıkları işe iade davalarından vazgeçmemiş. İşçilerin mücadelesi hâlen devam ediyor. Devlet, bakanlık, patron bir olmuş işçiyi, emekçiyi sefalete mahkûm ediyor, anayasada açıkça yazan hakkını gasbediyor. Bugün için sermaye tarafı güçlü, emek cephesi zayıf. Biz işçiler, emekçiler olarak mutlaka Birleşik İşçi Cephesi'ne yığınak yapmalıyız. Ama bu yalnızca işçilerle olmaz. Konfederasyonlar, Türk-İş, DİSK ve Hak-İş ortak hareket edeceklerini açıklamıştı. Bunun gereği özel sağlık alanında yapılmalı. Bu alanda örgütlenme yürüten sendikalar, Sağlık-İş, Dev Sağlık-İş ve hatta Öz-Sağlık-İş sendikalaşmayı en öncelikli mesele olarak görüp eylemde birliği esas almalı. Bunlara emek meslek örgütleri de destek vermeli. Mücadele alanlarında “Sendika haktır, engellenemez!” sloganının yanında mutlaka “Sağlıkta özelleştirme ölüm demektir!” ve bunun gereği olarak “Özel hastaneler kamulaştırılsın!” sloganları da eşlik etmeli

Gerçek gazetesi
Polonez direnişinden bir işçi: Yaşasın onurlu mücadelemiz!

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Oct 11, 2024 11:54


Yaşasın onurlu mücadelemiz! Merhaba ben Trakya Et ve Süt Ürünleri'nde yani Polonez'de çalışmaktaydım. Ta ki insanca bir yaşam için çoluk çocuğumuzun geleceği için sendikalaşma yoluna çıkana kadar. Bu süreçte bazı arkadaşlar yanıma gelip “Biz sendika getirmek istiyoruz, sen de var mısın?” dediler. Sadece “Paketleme bölümü var mı?” diye sordum. “Var” deyince “ben de varım” dedim. Peki sonra ne oldu? Biz hepimiz sendikaya üye olduk. Bana gelip “üye olun” diyenler “Bu işe var mısın?” diyenlerden bazıları şu anda içeride çalışıyor. Bu bizi sattılar demek. Tabii ki içimizde çürük elmalar olacaktı ama hiç beklemediğim arkadaşlar tarafından satılınca kendimi kötü hissettim. Bu olaylar beni yıldırmadı, daha çok direnç gösterdim. İlk iki kişiyle başladı işten çıkarmalar. Sonra 11 kişi daha çıkarıldı. Ben bu ilk çıkarılan 13 kişiden biriyim. Fabrika müdürümüz içerideki arkadaşlara “bana bir hafta müddet verin düzelteceğim” dedi. Sonra ne oldu? Müdürün yaptığı konuşmadan 15 dakika sonra bir kişi daha işten çıkarıldı, sabah saat 7'de bir kişi daha… Bu çalışanlar sana nasıl güvensin müdür bey? Şaka gibi! Biz 13 arkadaş sabah tekrar işe gelip içeri girmeyi denedik. Nedeni üç gün üst üste gitmezsek iş hakkımızı tazminatsız feshedeceklerdi. Personel müdürü bizi kapıda karşıladı. Normalde işe saat 9'da gelen müdürler saat 5'te fabrikaya gelmişti ve içeri alınmadık. Daha sonra tazminatlarımızı sorduğumuzda “hakkınız var ama biz vermiyoruz” dediler. Mahkeme yoluyla alabileceğimizi söylediler. Yani hakkımız olduğu kabul edildi ama şirket olarak biz vermiyoruz, gidin uğraşın dendi bize. Biz de bu işçi kıyımına son vermek için, haklarımızı almak için sendikayı fabrikanın önüne davet ettik. “O ilk günü hiç unutamam, arkadaşları o şekilde görünce biz 13 kişi gözyaşlarına boğulduk.” Bu süreç bu şekilde başladı. Biz dışarıda direnişe başladık, ses arabasıyla birlikte sendika geldi. Yönetime seslendi, her saat başı yanlış yaptıklarını, işçi kıyımına son vermelerini defalarca söyledi. İçerideki arkadaşlar “Bizim moralimiz bozuk, keskin bıçaklarla, aletlerle çalışıyoruz” diyerekten çalışmama haklarını kullandılar. “Çıkarılan arkadaşlarımız işe geri alınsın, sendikal haklarımız yerine getirilsin” diye dışarı çıktılar. Biz kapının önünde, onlar fabrika bahçesinde. O ilk günü hiç unutamam, arkadaşları o şekilde görünce biz 13 kişi gözyaşlarına boğulduk. Doğru yolda olduğumuzu anladık. Sendika örgütlenme uzmanımız her gün mikrofonla yönetime sesleniyor; gelin müzakerede bulunalım, atılan işçiyi geri alın, sendikal haklarını tanıyın, bu sendikal mücadeleyi daha üst seviyelere taşımayalım diye… Ama hiçbir şekilde geri dönüş sağlanmadı. “İstanbul'daki tüm polis çevik kuvvet burada. Bizi buradan söküp atacaklardı. Direndik, bizi alamadılar. Biber gazı ve kalkanlarla bizi sürmeye çalıştılar ama başaramadılar.” “6 ay içinde işveren, işçi alacaksa kendi çıkardığı elemanı almak zorunda. Bu kanun ve yasa! Ama fabrika yönetimi hiçbir kanunu ve yasayı takmıyor.” “Üçüncü gün sabah saat 05:00'te bize şafak operasyonu gibi bir operasyon düzenlendi. İki gün suç olmayan olay 3. gün suç oldu. Peki fabrika yönetiminin suçları onlar ne olacak dediğimizde gidin şikâyet edin dediler.” “Değil 74, 740 gün dahi olsa ölürüm de bu davadan dönmem!”

Yeni Şafak Podcast
Ahmet Ünlü - Kamu personeli, sendika başkanlarının lüks araç kullanmasından rahatsız

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Sep 23, 2024 6:25


Zaman zaman sosyal medya hesabımdan kamu personeline yönelik anket yapıyorum. Son ankette sendika başkanlarının lüks makam araçları kullanmasını masaya yatırdım. Çıkan sonuç oldukça düşündürücü. Memur sendikalarına ciddi bir tepki var. Anketler elbette her zaman gerçekleri göstermez ama ciddi ipuçları verir.

SBS Turkish - SBS Türkçe
CFMEU mitingi: "Politikacılar gelip geçse de sendika daima ayakta kalacaktır"

SBS Turkish - SBS Türkçe

Play Episode Listen Later Aug 28, 2024 7:21


Binlerce İnşaat, Ormancılık ve Denizcilik İşçileri Sendikası üyesi, federal hükümetin sendikaya kayyum atama kararına karşı çıkmak üzere sokağa çıktı.

COSMO Köln Radyosu
ThyssenKrupp çelik üretimini azaltıyor - Türk işçiler tedirgin

COSMO Köln Radyosu

Play Episode Listen Later Aug 28, 2024 10:40


Almanya'nın en büyük çelik üreticisi ThyssenKrupp, 1960'lı yıllarda Türkiye'den gelen işçilerin de ekmek kapısı oldu. Şirket bugünlerde yıllık çelik üretimini neredeyse yarı yarıya düşürmeyi planlıyor. Toplam 27 bin çalışan aylardır diken üstünde. İşten çıkarmalardan Türkiye kökenli işçiler nasıl etkilenecek? IG Metall Sendikası‘ndan Ünsal Başer sorularımızı yanıtladı. Mikrofonda Gökçe Göksu ve Erkan Aslan var. Von Gökce Göksu.

Gerçek gazetesi
Levent Dölek: Sapla samanı ayırmak

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Aug 6, 2024 5:37


Sendika var sendika var. Sendikanın bazısı grevlerle, direnişlerle, fabrika işgalleriyle anılır. Mücadeleci sendikadır. Bazısının adı sendikadır ama işi patronlara taşeron insan kaynakları hizmeti vermekten ibarettir. İşçinin patron karşısındaki temsilcisi olarak değil de patronun işçiler içindeki temsilcisi olarak davranan bu yapılara kısaca sarı sendika diyoruz. Mücadeleci sendikalar içinde işbirlikçiler olabileceği gibi sarı sendikalar içinden mücadeleci önderler de çıkabilir. Ama sonuçta sermayeye karşı mücadeleyi esas alanların mı yoksa sermayeyle iş birliği yapanların mı hâkim olduğuna bakmak gerekir. Yazıya böyle bir giriş yapmamın sebebi Polonez fabrikasındaki direnişte yaşadığım bir an. Tekgıda-İş sendikasının öncülüğünde gerçekleşen Polonez direnişini Gerçek gazetemizde ve internet sitemizde ayrıntısıyla ele alıyoruz. Bu direnişi sahipleniyoruz ve sınıf mücadelesi açısından yol açan, ilham veren bir mücadele olarak görüyoruz. Direniş alanında her zaman söylediğimiz gibi bu mücadelede Polonez işçilerinin omuz başında yer almaktan da onur duyuyoruz. Bu duyguları en yoğun yaşadığımız anlardan biriydi. İşçiler yevmiyeci grev kırıcı kaçak işçileri fabrikaya sokmamış, polisin biber gazlı saldırısına kahramanca direnmişti. Devlet arbedenin ardından İstanbul'dan çevik kuvvet ve TOMA takviyesi getirmiş, Pazar gününün tatil olmasını fırsat bilerek fabrika önündeki direniş alanını işçilere kapatmak için barikatlar kurmuştu. Buna karşı gece saatlerinde direniş alanına tarlalardan sızma yaparak gelen işçiler yine polis tarafından tartaklanarak alandan atılmış, bu saldırı üzerine işçiler fabrikadan Çatalca Kaymakamlığına yürüyüşe geçmiş, kaymakamlık önünde sabahlamış, ertesi gün öğlen saatlerinde direniş alanını geri kazanmıştı. Ayrıca bir gün önce polisini işçilerin üzerine salan devlet bu kararlı mücadele sonucunda müfettişlerini patronun üzerine salmak zorunda kalmıştı. İşte bu kazanımlarla direniş alanına işçilerle birlikte “direne direne kazanacağız” sloganlarıyla yürüyüş yaparak giriş yaptığımız sırada, direnişe destek amacıyla ziyarete gelmiş olan popüler sosyalist partilerimizden birine mensup bir arkadaşımız beni de tanıyarak yanıma geldi ve kulağıma eğilerek şöyle dedi: “Sarı sendika değil mi bu?” Şaşakaldım. Ne diyeceğimi bilemedim. “Hayır değil!” dedim. Başka bir şey diyemedim. Ama içime oturdu. Ve yazmaya karar verdim. Yaşadığım bu an sol siyasete hâkim olan kimlikçilik belasının ne kadar derin olduğunun yeni bir örneğiydi. Bu akıl tutulmasının ardında sınıftan tamamen kopmuş olan Türkiye solunun giderek içine düştüğü kimlikçilik batağı var. Örneğin Tekgıda-İş solcu bir sendika değil. Olması da gerekmiyor. Hiçbir sendikanın solcu olması gerekmiyor. Birleşik Metal-İş DİSK üyesi diye ona solcu etiketi yapıştırsanız da üyelerinin çoğunluğunun solcu olmadığı gerçeğini değiştiremezsiniz. Sendika ile parti arasındaki farkı doğru kavramak gerek. Sendika siyaset ayrımı yapmadan tüm işçileri örgütler ve örgütlemelidir. Siyasi partinin ise adı üstünde bir siyasi programı vardır ve bu programı benimseyenlerin örgütüdür. Devrimci İşçi Partisi'nin programı devrimci işçi iktidarıdır, bu doğrultuda işçi sınıfının solcusunu değil öncüsünü örgütlemeyi önüne koymuştur. Sendikalara sınıf sendikacılığının hâkim olmasını savunmaktadır. Bu da sendikaların solculaşması değil sermayeden, emperyalizmden ve devletten bağımsız olması, sınıf mücadelesini esas alması, meslek ve işkolu dar görüşlülüğünü aşarak sınıfın tamamının, en genel anlamda dünya işçi sınıfının çıkarlarını savunması demektir.

AyiboLab
Koripsyon ak kriz anpeche bon fonksyònman sendika yo an Ayiti

AyiboLab

Play Episode Listen Later Apr 16, 2024 70:50


Gen anpil koripsyon ak dezòd anndan sendika yo an Ayiti. Nan lide pou pote plis limyè sou fonksyònman sendika yo nan peyi a, AyiboPost resevwa mèt Phillipe Junior Volmar ki se yon avoka spesyalize nan dwa travay ak sekretè jeneral Antèn Ouvriye, Lominy Edmond.

SBS Turkish - SBS Türkçe
Madencinin ölümüne endüstriyel cinayet suçlaması çağrısı

SBS Turkish - SBS Türkçe

Play Episode Listen Later Mar 14, 2024 4:14


Victoria'da maden kazasında bir kişinin hayatını kaybetmesi ve bir başkasının da ciddi şekilde yaralanması sonrası iş güvenliği konusunda sorular sorulmasına neden oldu. Sendika endüstriyel cinayet suçlaması çağrısı yaptı.

Gerçek gazetesi
Levent Dölek: Kamu emekçisi için grevli toplu sözleşme yoksa sendika da yoktur

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Feb 7, 2024 4:13


2024 yılı başında KESK ve bağlı sendikaları kongrelerini tamamladılar ve yeni yönetimler belirlendi. Bu kongrelerde tartışmaların odağında olması gereken konunun grevli toplu sözleşme hakkı olması beklenirdi. Grevsiz toplu sözleşme olmaz. Olsa olsa tiyatro olur. Her iki yılda bir Ağustos ayında bu tiyatro oynanmakta, hükümet en fazla üyesi olan yandaş sendikayla danışıklı dövüş içinde kamu emekçilerinin kaderini belirlemektedir. Hangi sendika olursa olsun, kamu emekçisinin hizmet üretiminden gelen gücünü ortaya koyamadıkça üyelerinin ekonomik ve demokratik haklarını koruyamaz ve geliştiremez durumdadır. Bu sebeple de kamu emekçileri işçi sendikalarında olduğu gibi toplu sözleşmeden faydalanmak amacıyla değil, siyasal görüş ya da kimlik mülahazalarıyla sendikalara yaklaşmaktadır. Memur-Sen bu noktada hükümetin gayri resmi sendikası olarak ayrılmaktadır. Bu sendika idareyle iç içe geçmiş, kamu emekçilerinden kimisini mobbingle yıldırarak kimisini de kayırarak 1 milyon üyeye ulaşmıştır. Diğer sendikalar ise kimliklere göre bölünmüş durumdadır. Ne var ki Ortadoğu'dan Latin Amerika'ya dünya turu atılan, LGBT'lerden ekolojiye kadar sayısız konu tartışılan, örgütlenme çalıştaylarından tüzük kurultaylarına bir sürü toplantı kararı alınan bu kongrelerde tek tartışılmayan konu grevli toplu sözleşme hakkı oldu. Grev yapılmaması, yapılan tek grev olan sağlıkçıların 8 Şubat 2022 grevinin de gerçek bir grev gibi örgütlenememesi üzerinde hemen hiç durulmadı. Gelecekte kamu emekçisinin hizmet üretiminden gelen gücünü kullanabilmek, toplu sözleşme tiyatrosunu aşmak için neler yapılması gerektiği hiç tartışılmadı. Sadece mevcut yönetim yapısı değil muhalefette olan sendikal gruplar da bu meseleleri hiç gündeme getirmedi. Elbette sendikanın gerileyişi ve üye kayıpları da gündeme geldi. Ama bu konu da genelde sınıfsal bir perspektifle değil kimlikçiliğin iki ucunda tartışıldı. Bir taraf Kürt hareketinin post-modernizmden etkilenmiş özgün analiz ve politikalarını sendikal krizin aşılmasına bir reçete gibi sunarken, Kürt illerindeki üye sayısındaki artışı örnek gösterirken diğer uçta sanki Kürtler görünmez hale gelse kamu emekçileri içindeki şovenist önyargılar kendiliğinden aşılacak, herkes yine KESK'e koşacak gibi bir hava esiyor. Oysa sınıf mücadelesine odaklanan bir perspektif tartışmanın merkezine grevli toplu sözleşme hakkını koyardı. Kamu emekçisinin en genel ekonomik ve demokratik taleplerini fiili meşru mücadele ve grevle alacak bir mücadele hattına odaklanırdı. Mesele kimlik değil sınıf çıkarı olursa Kürtlerin varlığı zaaf değil güç olur. Şovenizmin etkisi altındaki bir kamu emekçisi de grev günü geldiğinde memleket ayrımı olmadan herkesin greve katılmasını ister. En mücadeleci olanların kıymeti grev zamanlarında daha çok bilinir. KESK'e sınıf sendikacılığı hâkim olursa Türk ve Kürt emekçilerini birleştiren yapısının engel değil vazgeçilmemesi gereken bir kazanım olduğu daha net görülecektir. Kongreler umut vermedi. Tek kazanım belki de sendikal grupların yönetimlerde daha güçlü bir temsiliyetle yer alacak olmasıydı. Her durumda önümüzdeki mücadelelere odaklanmak zorundayız. Memur-Sen'le danışıklı dövüşle belirlenen sözleşme, önümüzdeki altı aylık zam dönemlerinde kamu emekçisini enflasyona ezdirecek şekilde belirlenmiş durumda. Kamu işçilerinin Türk-İş'in hükümetle işbirliği yapması sonucunda belirlenen çerçeve sözleşmesinde de aynı yöntem uygulandı ve bu yüzden işçilerin isyan edişine hep beraber tanık olduk. Bu isyanın bir benzerini, bu yılın ilk yarısından itibaren, yıl sonuna doğru daha da yakıcı bir biçimde kamu emekçileri arasında da görebiliriz. Ne yapacağız? Basın açıklaması mı yapacağız? Randevu alıp bakanlıklara dosya mı sunacağız? Meclisin sözde muhalif düzen partilerini gezip lobi mi yapacağız? Emekçinin gücü dosyalardan, raporlardan, lobicilikten değil üretimden gelir. Ya grev yapacağız ya tiyatro oynayacağız! Şimdiden seçimimizi yapalım. Hazırlanmaya ve örgütlenmeye başlayalım.

Yeni Şafak Podcast
Mehmet Metiner - Bir bu eksikti: Kürt imam, Türk kaymakam!

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 23, 2024 7:03


hakikaten de bir bu eksikti. İmamın Kürtlüğü, Kaymakamın Türklüğü üzerine oturan bir tartışmanın zararını görmeyecek kadar siyasal körlüğe sahip olanlar olayı bir de ülkücülük zeminine çekmeye başladılar. İmam, şehitlerimize dua okumayan PKK'lı veya PKK yancısı bir Kürt, Kaymakam ise şehitlerimize dua okumaktan kaçınan İmama haddini bildiren ülkücü Kaymakam kulvarına yerleştirilince haliyle “hain-kahraman” denklemi ortaya çıkıyor. İmam, AK Parti'yi destekleyen bir sendikamızın üyesi olunca sendika hiddetle ve şiddetle tepki koyuyor. Sendikanın iddiası, Kaymakam'ın caminin içinde İmamı darp ettiği yönünde. Sendika adına yapılan açıklamanın dili çok hiddetli ve şiddetli olunca, dahası İçişleri Bakanı'nı göreve çağıran buyurgan bir ton taşıyınca olay bu kez Kaymakam'a sahip çıkıp İmamı ve sendikayı yerden yere vuran bir yeni mecranın açılmasına yol açtı. Mesele “Ülkücü Kaymakam” üzerinden iyice köpürtülüp “Kürt İmam” vurgusu da öne çıkartılınca bu kez mesele “Türklük-Kürtlük” gibi son derece zararlı bir boyuta savruldu. Sosyal medyada Kaymakam'ı destekleyenler ile Kaymakam'ı eleştirenler sıra sıra boy göstermeye başladı. Herkes kendi pozisyonunu gösterme ihtiyacı hissetti. İçişleri Bakanımız değerli Ali Yerlikaya gerekli açıklamayı yaptığı halde sendika yetkililerinin yanı sıra bir kısım vali ve kaymakamlarımızın da sosyal medya hesapları üzerinden birbirleriyle adeta hesaplaşma yarışına girişmeleri pek bir manidar! Çok sert ve kırıcı söylemler havada uçuşmaya başladı. “Kürt imamlar ülkücü Kaymakam tarafından darp edilen İmamı ziyaret etti” haberleri tedavüle sokuldu. “Ülkücü Kaymakam olmaz mı? Bal gibi olur. Keşke kafasını kırsaydı” yorumları gündeme oturdu. Ve birden mesele “Kürtlük-Türklük” eksenine böylece oturtuluverdi. Olacak şey değil! Ama hepimizin sayesinde oldu bu. Ben kimin haklı-kimin haksız olduğundan bağımsız bir şey söylüyorum: Hepimizin katkısıyla ortaya çıkan bu sonuç tamamen yanlış ve tehlikeli bir mecraya sürüklenmek isteniyor. Evvela bunun önünü almak gerekirken hâlâ tarafların birbirlerine tahkir ve tezyif içeren sözlerle yüklenmeleri Allah aşkına söyler misiniz kimin yararınadır? Biraz sakin olalım. Öfkemizi aklımızla kontrol edelim. Olaya serinkanlı bakalım. Olay nedir?

Enerji Günlüğü Enerji Bülteni
Enerji Günlüğü 22 Eylül 2023 Enerji Bülteni

Enerji Günlüğü Enerji Bülteni

Play Episode Listen Later Sep 22, 2023 5:12


Enerji Günlüğü Haber Bülteni:Türkiye'nin ve Dünyanın Enerji Gündemienerjigunlugu.net

Gerçek gazetesi
Armağan Tulun: Sendika istatistikleri yayınlandı: Önümüzde iki görev var!

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Aug 8, 2023 5:04


“İşkollarındaki İşçi Sayıları ve Sendikaların Üye Sayılarına İlişkin 2023 Temmuz Ayı İstatistikleri Hakkında Tebliğ” Resmî Gazete'de yayımlandı. Çalışma Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de çalışan işçi sayısı 16,5 milyona dayanmış durumda ancak bunların içinde sendikalı olanların sayısı sadece 2,4 milyon civarında. Ortalama sendikalılık oranında neredeyse hiçbir değişiklik yok. Yani, hâlâ işçilerin %85'i sendikasız çalışıyor. İşçilerin asgari ücret ne olacak diye beklemek yerine gerektiğinde üretimden gelen gücünü ortaya koyarak toplu sözleşme ile ücretini ve çalışma koşullarını belirleyebilmesi için sendikalaşma oranının artması şart. Bunun için fabrika fabrika, işyeri işyeri örgütlenmek gerek. Buna şüphe yok. Ama bir de madayonun öbür yüzü var. Çünkü 2,4 milyon sendikalı örgütlü işçi de az değil. Düşünün 2,4 milyon işçi gerektiğinde hakları için masaya yumruğunu vuruyor, gerektiğinde dayanışma içine giriyor. Bu kadar işçi bir olduğunda bükemeyeceği bilek olur mu? Evet, daha fazla örgütlenelim ama bir yandan da var olan gücü sendikalaşma sırasında patronların saldırısı olduğunda dayanışma için kullanalım. Sendikanın kendi gücünü ortaya koymasının ne demek olduğunu günbegün pratikte gösteren olumlu örnek Tek Gıda-İş sendikası. Tek Gıda-İş, son bir yılda üye sayısını 36.570'den 38.596'ya çıkarmış durumda. Tek Gıda-İş de tarihsel olarak Tekel ve Çaykur gibi büyük kamu iktisadi teşebbüslerinde örgütlü olan bir sendika olarak, özelleştirme sonucu kapatılan fabrikalar nedeniyle üye kaybı etkisini en fazla hisseden sendikalardan birisi oldu. Ancak kamudan gelip özelde örgütlenmeyi başardı. Sütaş'ta, Nestle'de, Cargill'de, Banvit'te, Doğanay'da, Bel Karper'de, Adkoturk'te en çetin mücadelelere girişmekten geri durmadı, tıpkı bugün Has Tavuk'ta olduğu gibi. İşçinin gücünü arkasına alarak mücadele etti ama sendikanın gücünü de tüm bu mücadelelerde işçinin arkasına koydu. İşçi aidatlarını grev ve direnişler için harcadı. Ve bu sayede en büyük özelleştirme saldırılarından birisinin muhatabı olmasına rağmen sadece ayakta kalmadı aynı zamanda sendikalaşmanın önündeki tüm engellere rağmen üye sayısını arttırarak güçlü bir sendika olarak mücadeleye devam ediyor. Bu gerçekten işçi hareketi açısından örnek alınması gereken bir durum. Diğer örnek için de önümüzde bir test süreci olarak MESS sözleşmeleri var. Yaklaşık 200 fabrikada çalışan ve 130 bin işçiyi kapsayan MESS grup toplu sözleşmesi süreci başlıyor. Türk Metal sendikası 268.385 üye ile tüm sendikalar arasında en fazla üyeye sahip ikinci sendika. İstatistikler Resmî Gazete'de yayınlanınca sosyal medyada #EnBüyükTürkMetal diye etiket kampanyası başlattılar. Alın size MESS sözleşmesi süreci, o büyüklüğü bu süreçte işçinin hakkını savunurken gösterin! Türk Metal'in örgütlü olduğu fabrikalarda, sözleşme taslağı hazırlanırken işçilerin beklentisini anlamak için yapılan anketlerde işçiler bir büyüklük değil, beklentiyi düşürme amaçlı çok küçük rakamlar gördü. Anketinizi alın başınıza çalın dercesine ya doldurmadı ya da Türk Metal'in çizdiği sınırları değil, işçilerin beklentisini ve kırmızı çizgilerini kendisi yazıp verdi. On binlerce metal işçisi hak verilmez alınır diyerek şaltere elini uzatsa, sözleşme masasına grevle yumruğunu vursa, işte o zaman ortaya çıkacak büyük gücün karşısında 200 tane patron ne yapabilir? Bunu sağlamak için elbette anketleri doldurmayarak sendikaya tepki göstermek yetmez. İşçinin gücünü patronlara göstermek için sendikaları harekete geçirmek, üretimden gelen gücü kullanmaya zorlamak gerek! Bu anlamda baştaki konuya yeniden gelecek olursak görev ikili. Bir yandan %15'le yetinmeyerek, örgütsüz %85'in de patronlar karşısında sendikalı ve örgütlü olması için mücadele etmek görevimiz. Diğer yandan hakkımız olanı almak için mevcut %15'in gücünü de, sınıf mücadeleci bir anlayışla, işgalle, grevle, direnişle göstermek gerek.

Enerji Günlüğü Enerji Bülteni
Enerji Günlüğü 31 Temmuz 2023 Enerji Bülteni

Enerji Günlüğü Enerji Bülteni

Play Episode Listen Later Jul 31, 2023 6:47


Enerji Günlüğü Haber Bülteni:Türkiye'nin ve Dünyanın Enerji Gündemienerjigunlugu.net

evrensel podcast
Sendikal demokrasi ve sendikal bürokrasi nedir? - Eski Sendika Uzmanı Erkan Aslan anlatıyor | ADALETİN İŞ YÜZÜ

evrensel podcast

Play Episode Listen Later May 25, 2023 39:13


Adaletin İş Yüzü'nde bu hafta Dr. Murat Özveri ve Gözde Meydan'ın konuğu Eski Sendika Uzmanı Erkan Aslan. Erkan Aslan, sendikal demokrasi ile sendikal bürokrasinin ne olduğu ve işçilerin yaşamında karşılarına nasıl çıktığına dair kendi hayatından tanıklıklarla anlatımlarda bulundu.

Sabda Winedhar
Sendika Dhawuh

Sabda Winedhar

Play Episode Listen Later May 11, 2023 6:48


Sabda Winedhar - 11 Mei 2023. Purwaning Dumadi 6:13-22.

Kısa Dalga Podcast
Bülten / 2022'nin kaybedeni kiracı oldu: Yüzde 168 artış

Kısa Dalga Podcast

Play Episode Listen Later Dec 27, 2022 9:54


Kılıçdaroğlu: Mayıs'taki erken seçime hayır diyeceğiz, İstanbul seçimleri yenilensin... / Türkiye'de ilk kez araç içinde uyuşturucu uygulaması yapıldı.. / Kiralar yılda yüzde 168 arttı.../ EPDK'dan doğalgaz hizmet bedellerine yüzde 84 zam.../ Sendika, devletin önerdiği beslenme çantasının fiyatını hesapladı: Ara öğünü hazırlamak bile zor.../ Bilim insanları endişeli: Çin'deki Covid-19 dalgası yeni varyant üretir mi?... Gündemin öne çıkan gelişmelerinden derleyerek hazırladığımız Kısa Dalga Bülten Başlıyor

Mukavemet Dergi
direnEmek - Sermaye ve Sendika Ağalığına Karşı Direnen Kadın Aday Nagihan Özcan

Mukavemet Dergi

Play Episode Listen Later Dec 8, 2022 63:47


Kamil Kartal ve Salim Çalık'ın hazırlayıp sunduğu direnEmek'te bu hafta Sermaye ve Sendika Ağalığına Karşı Direnen, Türk Metal Sendikası Kocaeli Şubesi Kadın Başkan Adayı Nagihan Özcan ile adaylık sürecini konuştuk direnEmek her Perşembe 21.00'da Mukavemet TV'de Destek olmak için Mukavemet'e Katıl'ın: https://www.youtube.com/c/MukavemetTV Sosyalist fikir ve dayanışma kolektifi ürünü olan Mukavemet TV'ye abone olmayı unutmayın.

Fularsız Entellik
NBA Sosyalizmi 2: Para ve Yetenek Nasıl Paylaşılıyor

Fularsız Entellik

Play Episode Listen Later Dec 4, 2022 28:33


4 büyük Amerikan sporu üstünden tarih, ekonomi ve adalet felsefesi konuşuyoruz. Bu bölümde oyuncu sendikası, takım sahipleri ve lig yönetimi arasındaki dengenin mekanizmalarından bahsediyoruz. NBA, insanların kısa vadedeki açgözlülüğü ile uzun vade rekabetin sağlığını nasıl dengeliyor, parayı ve yeteneği nasıl dağıtıyor.(Podcast için yorum yazan herkese ve tüm Patreon destekçilerine teşekkürler).Bu podcast, Open English hakkında reklam içerir. Yeni yıl fıyatları gelmeden %65 indirim fırsatıyla ana dili İngilizce olan eğitmenlerle online sınırsız derslere katılmak ve Open English hakkında daha detaylı bilgi almak için tıklayın..Bölümler:(00:05) Özet.(03:21) Transfer yerine draft sistemi.(05:39) Her şeyin takası mümkün.(06:48) Sendika uyuyor mu.(09:23) Herkese ihtiyacı kadar yetenek.(12:07) Play-in.(12:51) Free Agency.(14:10) Gelir paylaşımı.(15:53) Taraftar maliyet endeksi.(17:54) Harcama kısıtları (soft cap).(21:03) Lüks vergisi.(23:07) Hikayecilik ve adalet çelişkisi.(24:09) Gelecek bölüm ve Patreon Teşekkürleri.(25:22) Bonus: Monopoli ve kartel farkları..Kaynaklar:Makale: Analysis of NBA Business StrategyYazı: NBA Business ModelSee Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

SEYİR HALİ
Türk Metal Kocaeli Şube Başkan adayı Özcan: Federal Mogul'da işçiler atılıyor, sendika ortada yok

SEYİR HALİ

Play Episode Listen Later Nov 24, 2022 112:08


Türk Metal Sendikası Kocaeli Şube Başkan adayı Nagihan Özcan “Delegelik seçimlerinde işçi arkadaşlarıma çok baskılar yapıldı. Oy kullanırken temsilciler başlarında dikilmişler. Bir baskı ve korku var. Sen orada işçini temsil etmek için varsın. Federal Mogul'un iki fabrikasında da işçiler atılıyor ama sendikacılar ortada yok” dedi.

Gerçek gazetesi
Başyazı: İktidar korku yayıyor çünkü halktan ödü kopuyor! (Kasım 2022)

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Nov 9, 2022 3:00


İktidar korku yayıyor çünkü halktan ödü kopuyor! İşçi sınıfının en önemli sloganlarındandır: Hak verilmez alınır! Haklar gibi hürriyetler de verilmez alınır. Hürriyet, onun uğruna mücadele eden halk tarafından söke söke kazanılmak zorundadır. İktidarın “dezenformasyonla mücadele” adı altında getirdiği sansür yasası sosyal medyada baskı ve korku yaratmayı, halkı ve basını susturmayı amaçlıyor. Düşüncesini ifade ettiği için hapse atılan tabipler birliği başkanı, konserleri yasaklanan şarkıcılar, işinden atılan TRT spikeri ve daha pek çok olayla birlikte halk arasında yayılan bir tweet yüzünden sabaha karşı kapıma gelirler mi korkusu… İşte baskıcı ve keyfî istibdad rejiminin istediği tam da bu! Ancak korkutmaya çalışanlar aslında esas korkanlar. Büyüdükçe büyüyor istibdadın hürriyet korkusu! O halde neden korkalım, neden susalım? Tam tersine korkunun da istibdadın da üstüne üstüne yürümeliyiz. Ama tek tek değil. Bireysel değil. Örgütlenerek ve örgütlü davranarak! Örneğin sendikaya üye olanı işten atıyorlar ama ne kadar çok sendikalaşan işçi var! Sendika hakkını işgal, grev, direnişle söke söke alıyorlar. Patronlar işçileri tek tek yakaladığında asla acımıyor. Ama işçi bir disiplin içinde sendikalaşıp patronun karşısına birlik olup çıktığında diz çöken değil, diz çöktüren oluyor! Örgütsüz olan yıl sonunda asgari ücret ne olacak diye beklerken örgütlü olan sözleşme masasına zam, ikramiye, sosyal haklar ve çalışma koşulları ile ilgili taleplerini koyup bunları alabiliyor. Sansür yasasıyla, baskılarla, keyfi soruşturmalarla korku ve terör havası estirmeye çalışanlara da aynı şekilde cevap verilmeli. Emekçi halk tek tek değil toplu ve örgütlü şekilde sesini yükseltmeli! Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü gasbetmeye çalışanlara daha çok konuşarak, itiraz ederek ama en çok da örgütlenerek cevap vermeli! Tweet de atmalı ama esas kol kola girip, omuz omuza verip adım atmalı! Meydanlar işçilerle emekçilerle dolmalı! Emekçi halk, retweet yapar gibi bir yanda Cumhur diğer yanda Millet ittifaklarının düzen siyasetinin laflarını birbirine söyleyip bölünmek yerine ekmek ve hürriyet çatısı altında birleşmeli, emperyalizmden, sermayeden ve devletten bağımsız kendi sözünü ve siyasetini yükseltmeli! Bunu yaptığımızda düzen siyasetinin önümüze getirdiği, gündem saptırmaktan, halkın kapitalist düzene öfkesini başka alanlara yöneltmekten başka bir amacı olmayan kılık kıyafet meseleleriyle oyalanmak yerine halkın gerçek hürriyet talebi gündeme hâkim olacaktır. Aynı örgütlü işçinin asgari ücreti elinin tersiyle itip masaya kendi taleplerini koyması gibi… Düzen partilerinin içinden istibdad rejimine başkan, zincirli meclise figüran milletvekili seçmek değil zincirsiz bir Kurucu Meclisle düzeni değiştirmek! Hürriyeti kazanmak!

Yeni Şafak Podcast
Ahmet Ünlü - Tazminat isteyen FETÖ iltisaklısının Danıştay kararına yansıyan yazışmaları

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Sep 25, 2022 8:04


Bu yazımızda FETÖ iltisakı nedeniyle 672 sayılı KHK'nin eki listede ismine yer verilmek suretiyle kamu görevinden ihraç edilen kişinin Danıştay 5. Dairesi'nin E. No:2021/2776, K. No:2022/2992 karar No.'lu kararına yansıyan yazışmalarından bahsedeceğiz. IFETÖ iltisaklısı 1 milyon TL manevi tazminat istiyor ....idare bünyesinde görev yapmakta iken, 672 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin eki listede ismine yer verilmek suretiyle kamu görevinden çıkarılan davacı tarafından, göreve iade talebiyle OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu'na yapılan başvurunun reddine ilişkin ...tarih ve ...sayılı işlemin iptali ile anılan işlem nedeniyle mahrum kaldığı maddi tazminatın (alamadığı maaşlarının) hesap edilerek kendisine dönemsel aylık işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine ve 1.000.000,00 TL manevi tazminat talep ediliyor. Davacının talebi hem İdare Mahkemesi'nce hem de Bölge İdare Mahkemesi'nce reddedilmiştir. IFETÖ iltisaklısının dosyasında neler yer alıyor? Davacı temyiz başvurusunda bulunmuş ve şu iddiaları ileri sürmüştür; 1- Anayasa ve uluslararası sözleşmelerden doğan haklarının ihlal edildiği, 2- OHAL döneminde alınan tedbirler çerçevesinde kamu görevinden çıkarıldığı, 3- 19/07/2018 tarihinde OHAL uygulamasına son verilmesi nedeniyle uygulanan kamu görevinden çıkarma işleminin anayasal dayanağının kalmadığı, 4- MGK kararları ile kişi ya da kişi gruplarının suçlu ya da terör örgütü ilan edilemeyeceği, 5- ByLock verilerinin yasadışı delil olduğu, hiçbir yargılamada kullanılamayacağı, 6- BM Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu'nun ByLock kullanmanın yasadışı hiçbir niteliğinin olmadığını tespit ettiği, 7- Bir kişinin yatırım amacıyla bir bankaya para yatırması ve yatırımdan kâr elde etmesinin mülkiyet hakkı kapsamında olduğu, 8- Yatırım amacıyla yasal bir bankaya tamamen yasal olarak elde edilmiş bir miktar parayı yatırmanın soruşturma ve kovuşturma işlemlerine, tutuklama ve mahkumiyet kararlarına ve kamu görevinden çıkarma işlemine dayanak yapılmasının mülkiyet hakkına müdahale oluşturacağı, 9- Sendika üyeliğinin talimatla olmadığı, sendikanın faaliyetlerini yasal olarak sürdürdüğü, Devletin izin ve gözetiminde faaliyette bulunan kuruluşlara yapılan ödemelerin hiçbir şekilde ihraç gerekçesi olarak değerlendirilemeyeceği, sadakat yükümlülüğünün ihlal edildiğini gösteren somut eylem olmadığı, 10- OHAL Komisyonu'nun insan hakları ihlallerini inceleme ve giderme görevinin gereklerini yerine getirmediği, darbe girişimiyle uzaktan yakından en küçük ilgisinin bulunmadığı, OHAL Komisyonu kararı ile idare mahkemesi kararında FETÖ/PDY üyesi olduğu sonucu çıkarılacak ifadelerin kullanıldığı, bu ifadelerin masumiyet karinesini ihlal ettiği, adli yardımdan yararlanmasına rağmen aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücreti hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği ileri sürülmektedir. IDanıştay kararında neler yer alıyor?

Kıraathane
Emre Tansu Keten, Uraz Aydın - Medyada Emeğin Yeni Hâlleri

Kıraathane

Play Episode Listen Later Sep 19, 2022 60:25


Dünyada 1970'lerde başlayan, Türkiye medya alanında etkisini 90'lardan sonra gösteren neoliberal dönüşümün, gazetecilik kimliği ve gazeteci emeğinde önemli etkileri oldu. Bu dönüşümün en önemli başlıklarından birisi medyada sendikasızlaşmadır. 1980 sonrası, gazetecilik alanı dışından medya sektörüne giren ve başka sektörlerdeki yatırımlarıyla öne çıkan medya patronlarına karşı gazetecileri örgütsüz kılan sendikasızlaşma, sadece özlük haklarında değil haberin kalitesinde ve etik kodlara uygunlukta da bir bozulma yarattı. AKP iktidarının medyayı kendi kontrolüne aldığı 2000 ve 2010'larda ise neoliberal dönüşüme ek olarak iktidar baskısı, gazetecilerin örgütlülüğüne son darbeyi vurmuş, maddi olanaklardan yoksun bir şekilde gazetecilik faaliyetini devam ettirmenin imkânsızlığı gazetecileri yeni yollar keşfetmeye yöneltmiş, bu süreçte kolektif bir gazetecilik faaliyetinden ziyade bireyler ön plana çıkmıştır. Bu koşullarda gazeteciliğe devam etme iradesi göstermenin başlı başına bir değeri olsa da, yaratılan yeni modellerin ortaya çıkarttığı kimi sorunların da incelenmesi gerekiyor.Bu konuşmada, medyada sendikasızlaştırılma süreci, gazetecilik sendikalarının gazetecilik mesleği için olan önemi, sendikaların bir özdenetim modeli olarak düşünülmesi gerektiği, ancak emek örgütlülüğü olmadan sendikaların sendika niteliklerini kaybedip, sivil toplum kuruluşu vasfına bürünebildiği, günümüzde yaygınlaşan girişimci gazetecilik modelinin yarattığı sorunlar ile güvencesiz, örgütsüz ve serbest gazeteciliğin dezavantajları üzerinde duruluyor.

Gerçek gazetesi
Levent Dölek: Alın teri kurumadan adalet!

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Aug 21, 2022 5:49


Çalışma Bakanı Vedat Bilgin asgari ücret tartışmaları sırasında düşük ücretleri yukarı çekmenin sendikalaşma ile mümkün olduğunu söylemişti. Sadece asgari ücret cenderesinden kurtulmak değil, belirli bir iş güvencesine kavuşmak, çalışma koşullarının nispeten daha insani hale getirilmesini sağlamak da ancak örgütlenmekle mümkün. Olaya ters taraftan bakarsak da sermayenin işçiyi daha yoğun çalıştırarak, emeği daha fazla sömürerek kâr etmesi, sürekli işten atılma tehdidi altında açlık sınırındaki ücretlere, köleliğe benzer çalışma koşullarına razı etmesi için de işçinin örgütlülüğünü kırması sendikalaşmayı engellemesi lazım. Bu sınıf çatışmasının bir orta yolu yok. İşçiler sendikalaşmak için savaşır gibi örgütleniyor. Gizlilik içinde her an nereden saldırı gelecek diye etraflarını kollayarak ilerlemek zorundalar. Yüzde 50+1 üye sayısına ulaşmadan sendikal faaliyet tespit edilirse patron işten çıkarmaya girişiyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde bunu âdet haline getirmiş olanlardan biri Sütaş'ın önünde işten atmaları protesto eden Tek Gıda-İş üyesi işçilerle birlikteydik. Tüm bu işten çıkarmalar haksız ve yasadışı. Ancak işçi hakkını mahkemede aradığında sonuç almak için aylar yıllar geçiyor. İşe iade kararı verildiğinde ise patrona tazminat verip işe başlatmama serbestliği tanınmış durumda. İşçiler bir şekilde gerekli üye çoğunluğunu elde ettiklerinde Çalışma Bakanlığı bu durumu resmi bir yazıyla tespit ediyor. Bu belge geldiğinde ister istemez patronlar sendikal faaliyetten haberdar olmuş oluyor. Yine işçi çıkarmaya girişiyorlar. Örneğin en son Dilovası'ndaki Asen Metal fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi tam 84 işçiyi işten çıkardı patron. Bu çıkarmalar da haksız ve yasadışı. İşten çıkarmanın yanında mutlaka sendikal yetkiye itiraz davası da açıyorlar. İşe iade davaları da sendikal yetki davası da yine yıllar sürüyor. Patronlar mahkemeler daha uzun sürsün diye başka ildeki yetkisiz mahkemelere başvurmayı da âdet haline getirdiler. İstatistiklere göre davaların sonuçlanma süresi ortalama 602 gün! Oysa biliyor musunuz, yasada bu davaların yerel mahkemede en fazla 2 ay, yüksek mahkemede de yine 2 ayda tamamlanması zorunluluğu var. Mahkemelerin hepsi işçiler ve sendika lehine sonuçlansa da yıllar geçtikten sonra o fabrikalarda baskı, mobbing ve ardı kesilmeyen işten çıkarmalarla tek bir sendika üyesi kalmıyor. Anayasada ve kanunlarda güya sendika hakkı var. Sendika üyeliği güya e-devletten bir tuşa basmak kadar kolay. Ama gerçek öyle değil. İstatistiklere göre bir yetki için gerekli üye sayısına ulaşan fabrikaların sadece 4'te 1'inde toplu sözleşme yapılabiliyor. Yani Türkiye'de sendika hakkı fiilen yoktur. Her hak gibi sendika hakkı da işçiler tarafından söke söke alınmaktadır. Sendikalı olmak, insanca koşullarda çalışmak, açlık ve sefalet ücretlerine mahkûm olmamak bir tuş kadar yakın değil ne yazık ki… Bu yolda direniş var, grev var, işgal var! Son dönemde bu yola girenlerden Birleşik Metal-İş'li Smart Solar işçilerinin mücadelesinde yer aldık. Patron diğer patronların izinden gidip işçileri yıldırmaya çalışıp, öncü bir işçiyi işten atınca şalterler indi, fabrika işgal edildi. Atılan işçi geri alındı ve patron sendikayı muhatap almak zorunda kaldı. Ama baskı zulüm bitmedi. Sömürü düzeni yine patronun imdadına koştu, 27 Temmuz'daki dava yine ertelendi. Beklenmedik bir şey değildi elbette ama işçiler bu sefer beklemedi. Smart Solar işçileri yanlarında Asen Metal işçileri ve İzmitli, Gebzeli işçilerle mahkemenin de kapısına dayandı. Alın teri kurumadan adalet istiyoruz, dedi. Hak verilmez alınır! Dediğimiz gibi adalet de bekleyerek gelmeyecek onu da işçiler getirecek.

Enerji Günlüğü Enerji Bülteni
Enerji Günlüğü 22 Temmuz 2022 Enerji Bülteni

Enerji Günlüğü Enerji Bülteni

Play Episode Listen Later Jul 22, 2022 7:28


Enerji Günlüğü Haber Bülteni:Türkiye'nin ve Dünyanın Enerji Gündemienerjigunlugu.net

Enerji Günlüğü Enerji Bülteni
Enerji Günlüğü 27 Haziran 2022 Enerji Bülteni

Enerji Günlüğü Enerji Bülteni

Play Episode Listen Later Jun 27, 2022 7:59


Enerji Günlüğü Haber Bülteni:Türkiye'nin ve Dünyanın Enerji Gündemienerjigunlugu.net

Arkilog
#23 diaLOG - Ömer Yılmaz ile Mimarlar Neden Örgütlenemiyor?

Arkilog

Play Episode Listen Later Feb 7, 2022 64:46


Yeni bölüm gibisi yok! Hele bu bölüm gibisi hiç yok! Kuryeler eylemde, Migros işçileri sokakta, mavi yaka hakkını arıyor... Peki bizim siyah yakalı mimarlar ne yapıyor? Neden örgütlenemiyor? Mimarlar Odası uyuyor mu yoksa cenazesi mi var? Evet, mimarların örgütlenememesi problemi herkesin tartıştığı bir konu ama siz bu bölümde en doğru kişilerden birinden fikirler dinleyeceksiniz. Daha önce oda yönetimine ekiple aday olmuş, Türkiye'nin ana medyası Arkitera'nın sahibi, Yarışmayla yap ve IBB yarışmalarının arkasındaki isimlerden biri Ömer Yılmaz beni kırmadı ve uzun süre sonra bir yayına konuk oldu. Artık size de dinlemek ve sendika kurma çalışmalarına başlamak kalıyor.Keyifli dinlemeler...Ömer Yılmaz'ın seçtiği Ernst A. Egli'nin Genç Türkiye İnşa Edilirken & Atatürk'ün Mimarının Anıları ve Anabasis - Onbinlerin Dönüşü kitaplarını kazanmak için Instagram bu bölümün paylaşımının altına yorum yapıp arkadaşınızı etiketlemeyi ve paylaşmayı unutmayın! Bahsedilen isimler/linkler:--- EklenecekKonuştuğumuz konular şu şekilde:Ömer Yılmaz Kimdir? 01.03Türkiye'deki Örgütlülük Ne Durumda 03.55Eleştiri ve Vizyon 06.50Örgütlenme Biçimleri Neler? 09.00Çalışanları Kim Temsil Edecek? 11.42Mikro-Makro 14:00İngiltere'deki Mimari Örgütler ve Sistem 17:18Oda Standart Belirliyor mu? 20:38Mimarlar Ne Yapsın? 23:44Proaktif Bir Yaklaşım mı Gerekiyor? 27:36Keçi ve Siyaset 29:06Odasının Asıl Sorunu 31:00Oda Mimarlar İçin Ne Yapıyor? 34:36BİM Bize Fazla mı? 37:14Sistem Mevzusuna Devam 43:54Kıbrıs Örneği 45:52Mimarlar Neden Örgütlenemiyor? 48:11Peki Ne Olacak? 53:39Kitap Önerisi 60:16Kapanış – İstiklal Marşı 63:43****Apple Podcast, Ekşisözlük üzerinden podcast için yorum yapmayı ve Instagram (arkilogpodcast), Twitter (arkilogpodcast), Linkedin gibi mecralardan bölümü paylaşmayı ihmal etmeyin :)Slack Komünitemize katılmak ve görüşlerinizi aktarmak için arkilogcommunity.slack.com adresine ve ARKILOG.com websitesine gitmeniz gerekiyor.Dinlediğiniz (ve okuduğunuz) için teşekkürler!

Gerçek gazetesi
Armağan Tulun: Hakkını almak isteyen her işçi Kavel grevini öğrenmeli

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Jan 12, 2022 4:46


Hakkını almak isteyen her işçi Kavel grevini öğrenmeli İşçi sınıfının bugün sahip olduğu ne hak varsa onun arkasında hep bir mücadele yatıyor. Bugün de öyle, sadece bir hak kazanmak için değil, mevcut haklarını kullanabilmek için bile işçi sınıfı mücadele etmek zorunda. Sendikalaşmak, toplu iş sözleşmesi anayasada, yasada yazan bir hak. Ama toplu sözleşme yapmak için sadece sendikaya üye olmak, sendikanın o fabrikada, işyerinde yetkiyi alması yetmiyor. Yasaları uygulatmak için işçilerin ayrıca mücadele etmesi gerekiyor. Grev hakkı da yasalarda yazıyor. Ama bugün grev hakkını da işçiler grev yaparak savunmak zorunda. Tıpkı grev hakkını yasalara grev yaparak yazdıran, gelecek sene 60. yıldönümünü yaşayacağımız Kavel grevindeki işçilerin yaptığı gibi. İşte bu nedenle ne zaman işçi sınıfı patronlarla bir hesaplaşmaya girişse “Her fabrika Kavel olmalı” diyoruz. Kavel fabrikasında yaşanan mücadeleye bir yol gösterici olarak işaret ediyoruz. İşkolu ne olursa olsun, hangi sendikaya üye olursa olsun, patrona karşı hakkını savunmak isteyen işçiler Kavel grevini, o grevin Türkiye işçi sınıfı için ne anlama geldiğini öğrenmeli. 1954 yılında kurulan Kavel fabrikasında Kemal Türkler'in başkanlığını yaptığı Türkiye Maden-İş sendikası örgütlü idi. Sendika ve patron arasındaki ilişki ciddi bir çatışma yaşanmadan devam ediyordu. Ta ki Amerika'dan ithal yeni bir genel müdür göreve gelip de fabrikanın sahibi Koç'un gözüne girmek için sendika düşmanlığı yapmaya, işçilerin ikramiyelerini kaldırma gibi girişimlerle haklarına saldırmaya başlayana kadar! İşçilerin yıllardır aldıkları ikramiyelerin ödenmemesi, üstüne bir de bazı sendika temsilcilerinin sendikadan istifaya zorlanması ve istifa etmedikleri için işten atılması Kavel'de bardağı taşıran son damla oldu. İşçilerin önce iş yavaşlatma ile başlattıkları mücadele Kavel'i tarihe “kanunsuz” grev olarak geçirecek bir seyir izledi. Kavel'de işçiler, her türlü yöntemi denedikleri halde işten atılan işçilerin geri alınmasını, kazanılmış hakları olan ikramiyelerinin ödenmesini sağlayamadıkları için grev silahını kullanmaya karar verdiler. O sırada grev yapmak, anayasada tanınmış bir hak olsa da ortada bir grev yasası yoktu. Grev yasası meclisteydi ama bir türlü çıkartılmıyordu. Kavel işçileri o sırada yasalara değil, kazanmak için ne yapmaları gerektiğine baktılar ve öyle karar verdiler. Maden-İş sendikasının işçilerle grev oylaması öncesinde yaptığı toplantıda yaşanan bazı diyaloglar, hem Kavel işçilerinin mücadeleyi nasıl gördüğünü hem de Türkiye sınıf mücadelesinin gelişimi açısından sonradan yapacağı etkiyi baştan ortaya koyuyor. Toplantıda bu grevin sonunda hapse atılma ihtimalinin varlığından söz ederek tüm riskleri işçilere anlatan Kemal Türkler'in ardından söz alan bir işçi soruyor: “Sadece ikramiye için bu kadar risk almaya değer mi?”. Sorunun cevabı işçiye, kendisi de Kavel'de çalışan ağabeyinden geliyor: “Sadece ikramiye için grev yapmayacağız. Türkiye işçi sınıfının önünü açmak için grev yapacağız. Yasa mecliste. Fakat bir türlü çıkmıyor. Yasanın çıkması için belli insanların bir şey yapması lazım, onu da biz yapacağız. Sen var mısın, yok musun onu söyle?” Cevap elbette “Varım!” Böylece 28 Ocak 1963 günü Maden-İş üyesi 220 işçiyle birlikte başlayan grev 36 gün sürdü. Bütün İstinye, grevle dayanışma için seferber oldu. İstanbul'un çeşitli bölgelerinde işçiler, özellikle de Koç'un fabrikalarında çalışan işçiler, Kavel grevi ile dayanışma için sakal bırakma gibi değişik eylemler gerçekleştirdiler. Tek bir fabrikadan bile yüzlerce işçi grevi ziyarete geliyordu. Döndüklerinde kendi patronları bir daha ziyaret etmelerini yasakladığında ertesi gün daha da kalabalık ziyaretler düzenliyorlardı. Fabrikadan mal çıkışlarını engellemek için çevre fabrikalardan işçiler, kadın erkek genç yaşlı mahalleli hep birlikte kamyonların önüne etten duvar örüyorlardı. Ve Kavel grevi 36 günün sonunda kazanımla sonuçlandı.

Kısa Dalga Podcast
12 MART MUHTIRASI'NIN ÇOK ÖZEL OPERASYONU: BEYAZ GEMİ OLAYI

Kısa Dalga Podcast

Play Episode Listen Later Nov 19, 2021 21:05


Bundan 50 yıl önce… Türkiye yakın tarihinin en önemli gelişmelerinden 12 Mart 1971 askeri muhtırası sırasında yaşanan bir olay. Olayın adı Beyaz Gemi operasyonu. Bir sahil kasabası Karadeniz Ereğli açıklarına yanaşan askeri bir gemi Giresun muhribi ile sol siyasette ve sendikal harekette aktif olan 28 kişinin gözaltına alınarak İstanbul Harbiye'ye götürülmesinin hikayesi. 1960'lı yıllarda yükselen sendikal harekete darbe vuran 12 Mart'ın çok bilinmeyen bu ilginç olayını dönemin tanıklarından yıllarca CHP'de birçok kademede görev yapan eski milletvekili Kemal Anadol ve Sendika uzmanı Can Şafak Dilek Gedik'e anlattı.

RADIO RWANDA
URUHARE RWA SENDIKA INGABO MU GUTEZA IMBERE IGIHINGWA CY'IMYUMBATI.

RADIO RWANDA

Play Episode Listen Later Nov 16, 2021 53:32


BWACYEYEBUTE LE 16 11 2021 TURATSINZE BRIGHT --- Send in a voice message: https://anchor.fm/radio-rwanda/message

Gerçek gazetesi
Armağan Tulun: Bir grevden fazlası: Bel Karper ve Indomie Adkoturk grevleri

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Sep 9, 2021 3:31


Bir grevden fazlası: Bel Karper ve Indomie Adkoturk grevleri Trakya'dan işçi sınıfının tarihine adını şimdiden altın harflerle yazdıran bir mücadele ateşi yükseliyor. Tek Gıda-İş sendikasının öncülüğünde Çorlu Bel Karper ve Çerkezköy Indomie Adkoturk fabrikalarında yükselen mücadele, bir yandan işçi sınıfı için müthiş bir okul niteliği taşırken bir yandan da bu düzenin gerçeklerini bir bir ortaya koyuyor. İşçiler ilk günden beri söylüyor. Sendikalı olmak bizim anayasal hakkımız, biz insanca yaşamak, çocuklarımıza daha iyi bir gelecek sunmak için devletin, yasaların bize verdiği hakkı kullanıyoruz diyorlar. Sonuç ne? Çeşitli bahanelerle işten çıkarılmak, baskı, tehdit. Grev hakkı da yasalarla, anayasayla güvence altına alınmış bir hak. Bu hakkı işçiler yasada nasıl yazıyorsa öyle kullanıyorlar. Yasaya göre grev kararı nasıl duyurulur? Sendika işyerinde bilgilendirme yapar, grev kararını işyerinin içine asar. Bugün Indomie Adkoturk'te olan ne? Grev kararının bırakın fabrikanın içine, dışına asılmasını bile engellemeye çalışan bir patron. Grev günü geldiğinde olan ne? Sendika hakkını tanımayan patronlar, bu kez de polisi, kaymakamı arkasına alarak grev hakkını gasbetmeye çalışıyor. Grev kırıcılık suç. Ama yasalara sahip çıkmak, grev kırıcılığı engellemek de yine işçilere düşüyor. Ve karşısında kaymakamıyla jandarmasıyla polisiyle devleti buluyor. Servislerin geçişini engelledikleri iddiasıyla yetkisi olmadığı halde Bel Karper'de işçilere 12.804 lira idari para cezası kesmeye kalkan jandarma, patronun servislerin içinde yasaya aykırı şekilde grevci işçilerin yerine fabrikaya sokmaya çalıştığı işçileri tespit edin talebine, “o bizim yetkimiz değil” diye cevap veriyor. Indomie Adkoturk'te yapılan baskılara, hukuksuzluklara, grev kırıcılığa dair Tek Gıda-İş sendikasının elinde bugüne kadar yapılmış 45 suç duyurusu var. Mücadele eden işçilerin patronun şikayetleri ile defalarca karakola ifade vermeye gittiğine şahit olduk ama bu 45 suç duyurusuna rağmen patronun yolunun bir kez olsun karakola düştüğünü duymadık. Aynı durum Bel Karper için de geçerli. İçeriye grev yasasını astırmayan Indomie Adkoturk patronu, işçiler ilk grev gününün ardından greve çıkmaya devam edince, hemen işyeri panosuna yazı astı. Neymiş grevin ilk günü greve çıkmayan, sonradan greve çıkan işçiler tazminatsız işten çıkarılacakmış. Grevin ilk günü ayaklar altına aldığı yasanın bir maddesini panoya asan patronun acizliği! İşçi sınıfı grev hakkını yasalara, kanunsuz denilen fiili bir grevle, Kavel greviyle yazdırdı. Kavel işçisinin grevi yasalara değil, işçi sınıfının haklı, meşru mücadelesine dayanıyordu. Bugün de aynı durum geçerlidir. Biri Fransız diğeri Endonezya-Suriye sermayeli iki şirket bu ülkenin yasalarını ayaklar altına alırken hiçbir yaptırımla karşılaşmıyorsa, işçilerin haklarını fiilen gasp ediyorsa, jandarması, polisi, kaymakamı, Çalışma Bakanlığı buna göz yumuyorsa, bu saatten sonra kimse işçilerden de patronlara işlemeyen yasalara uymasını bekleyemez. Dün olduğu gibi bugün de kanun tanımaz patronlara karşı işçilerin bu grevleri başarıya ulaştırmak, fabrikalarına sendikayı sokmak için vereceği her türlü mücadele haklıdır, meşrudur. Bu mücadele bir grevden çok daha başka bir anlam taşıyor artık. Bu grevler bir ekmek mücadelesi olduğu kadar bir hürriyet ve onur mücadelesidir. Bu mücadelenin hakkını fazlasıyla veren Bel Karper ve Indomie Adkoturk işçilerine selam olsun!

Gerçek gazetesi
Başyazı: Bu kavga hürriyet kavgası! (Eylül 2021)

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Sep 9, 2021 3:18


Bu kavga hürriyet kavgası! Asgari ücret çoktan açlık sınırının altına düşmüş durumda. 10 milyondan fazla asgari ücretli insan, Ağustos ayında vergi dilimine giren milyonlarca insanla birlikte açlık sınırının altındaki ücretlerle evini geçindirmeye çalışıyor. Ekmek aslanın ağzında diyebilsek keşke. Milletçe katlanmakta olduğumuz ekonomik sıkıntılardan bahsetmiyoruz. 500 sanayi şirketi kârlarını yüzde 55 arttırmakla övünürken, Erdoğan çıkıp yüzde 21 büyüme masalları anlatırken yaşanıyor işçinin emekçinin sefaleti. Ekmek aslanın ağzında falan değil. Milyonların ekmeği düpedüz kapitalist haydutlar tarafından gasbediliyor! Bu ortamda aslanlar gibi ekmek kavgası veren işçiler var. Grevlerle, direnişlerle yeri geldiğinde fabrika işgalleriyle, patronların kârı için üreten ellerini yumruk yapıyorlar ve bu böyle gitmez diyorlar! Karşılarında sadece sermaye yok, patronlar tek başlarına işçinin karşısına çıkmıyorlar. Arkalarına keyfi ve baskıcı yönetimi, istibdad rejimini alıyorlar. Mahkemeler haklıyı biliyor ve görüyor ama haklıya hakkını vermeyip yıllarca davaları süründürüyor. Kendine “kanun ordusu” diyen Jandarma kanunu değil patronun çıkarını koruyor. Polis, patronların özel güvenlik şirketi gibi davranıyor. Yani sermaye düzeni bir olmuş işçi sınıfının karşısına dikiliyor. El birliği ile Türkiye'yi emekçi halk için sömürü cehennemi, emperyalist ve yerli sermayeye ucuz işgücü cenneti haline getiriyorlar. Hâl böyle olunca işçilerin ekmek için giriştiği her kavga istibdada karşı bir hürriyet kavgasına dönüşüyor. Sermaye saldırırken ayrım yapmıyor, sendika hükümete mi yakınmış, muhalif miymiş fark etmiyor. Şu anda Türkiye'de ekmek kavgası veren hangi sendika olursa olsun karşısında istibdadın baskısıyla karşılaşıyor. Hakkını arayan işçiden korkuyorlar. Korktukça saldırıyorlar. Çünkü mücadele kıvılcımının hürriyete susamış bozkırları nasıl tutuşturabileceğini biliyorlar. İşçi sınıfı tüm toplumu cendere içine alan istibdad rejimine karşı hürriyet mücadelesinin öncü gücü olarak kendini gösteriyor. Öncü işçiler mücadeleyi yükseltiyor! Ardından hakkı asla ödenmeyen sağlık emekçileri, eğitim emekçileri, tefecinin eline düşmüş çiftçiler, küçük esnaf, beyaz yakalı işçiler gelecek! Gençlik hürriyet ateşini harlayacak! Emekçi kadınlar ise her zaman olduğu gibi mücadelenin en önündeler ve en önde olmaya devam edecekler! Emperyalizmin, sermayenin ve istibdadın korktukları başlarına gelecek. Ama bunun mutlak bir şartı var. Onlar nasıl ayrım yapmadan saldırıyorsa biz de ayrı gayrı yok diyerek birleşik işçi cephesini kuracağız. Sendika fark etmeden, sendikalı-sendikasız demeden, kadroluymuş taşeronmuş bakmadan, yerli-göçmen, Türk-Kürt, Alevi-Sünni ayırmadan birleşeceğiz! İşçi sınıfı grev ve direniş alanlarında bu birliğin güzel örneklerini gösteriyor. Sahiplenmeliyiz, çoğaltmalıyız, büyütmeliyiz… En önemlisi de hem sendikal hem siyasal olarak örgütlenmeliyiz! Örgütlenmeliyiz! Örgütlenmeliyiz! Ekmek ve hürriyet kavgası böyle zafere ulaşacak! Biz çocuklarımıza onurlu ve hür bir geleceği böyle bırakacağız!

COSMO Köln Radyosu - Beiträge
Demiryolları mahkemeye gidiyor

COSMO Köln Radyosu - Beiträge

Play Episode Listen Later Sep 2, 2021 2:39


"Alman demiryolları şirketi Deutsche Bahn, teklifini kabul etmeyerek greve devam eden demiryolları çalışanları sendikası GDL'in bu kararını mahkemeye taşıyor. Şirket, sendikanın yasalar çerçevesinde davranmadığını iddia ederek Frankfurt İş Mahkemesi'ne başvurduğunu bildirdi. Sendika işverenin teklifini, zammın önümüzdeki yıl başlayacağı, 2021 yılı için hem korona primi hem de gelir artışı içermediği için reddetti. Sendika Başkanı Claus Wesensky, ""hiçbir sendika böyle bir teklifi kabul edemez"" dedi. Demiryolu çalışanlarının büyük bir kısmı iş bırakırken, trenlerin sadece dörtte biri çalışıyor. Grevin önümüzdeki salı gününe kadar devam etmesi bekleniyor. Audio: Serap Doğan'ın haberi"

Gerçek gazetesi
Levent Dölek: Sendikaların işi kısa çalışmayı ve ücretsiz izni uzatmak değil işçi mücadelesini savunmaktır!

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Jul 13, 2021 5:04


Sendikaların işi kısa çalışmayı ve ücretsiz izni uzatmak değil işçi mücadelesini savunmaktır! Pandemi dolayısıyla uygulanan kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin uygulamaları 1 Temmuz'da kalktı. Kısa çalışmada ve ücretsiz izinde olan toplam 2,5 milyona yakın işçi ve emekçi işsizler ordusuna katılmayı bekliyor. Patronlar işçi ücretlerini, İşsizlik Sigortası Fonu'na yıkarak, milyonlarca işçiyi ücretsiz izin adı altında kıdem ve ihbar tazminatsız işten çıkararak bu uygulamalardan epey faydalandılar. En çok da bu uygulamaları sendikalaşmayı kırmak, işyerlerinde hakkını arayan işçileri yıldırmak için kullandılar. En son TOBB'un nasıl Erdoğan'ın kapısına dayandığını ve son bir uzatma aldığını hatırlıyoruz. Ancak gelinen aşamada deniz bitti. Yağmaladıkları fonda nakit olarak geriye en son 17 milyardan daha az kaldı. Bu rakam da patronların bu fondan her yıl aldıkları teşvik ve destek ödemelerine anca yetiyor. Patronların üzüntüsünü anlamak gayet kolay. İyi de kısa çalışma ve ücretsiz izin bitti diye karalar bağlayan sendikalarımıza ne oluyor? Bir de “işten çıkartma yasağı” uzatılsın demiyorlar mı? Ne “işten çıkartma yasağı”! Öyle bir şey hiç olmadı. O işin etiketiydi. Milyonlarca işçi kıdemsiz, ihbarsız kapı önüne kondu. İşsizlik Sigortası Fonu'ndan günlük 47 lirayla yaşamaya mahkûm edildi. Pek çoğu dayanamadı. Kıdemini ihbarını yakıp daha kötü koşullarda da olsa tam maaş veren bir işe geçmek zorunda kaldı. Sendikalaşan işçileri kıydılar bu uygulamayla. Kalanlara gözdağı verdiler. 25/2 ve Kod29'dan iftirayla işten çıkartmalar zaten aynı hızla devam etti. Bu mu “işten çıkartma yasağı”? El insaf! Bugün Türkiye'de işten çıkartmakta caydırıcı olan tek yasa maddesi kıdem tazminatıdır. İşten çıkartmayı engelleyebilecek tek güç ise işçinin örgütlülüğüdür. Sendikalar kıdem tazminatına sahip çıkmakla, işçiyi örgütlemekle ve iş güvencesini fiili mücadele ile savunmakla mükelleftir. Hem mücadeleyle hak almalı hem de her kazanımla birlikte sınıf bilincini yükseltmeli, mücadeleyi yeni işyerlerine taşımalıyız. İşçi sendikaya üye oluyor, mahkemeleri yıllarca bekliyor, kapı önüne konduğunda direniyor. Kimse nerde o eski işçiler, 80 öncesi başkaydı falan demesin! Bu direnişlerde bir slogan atılıyor: “Açlıktan ölmeyiz biz bu yoldan dönmeyiz”! Bu slogan patrona “bizi açlıkla terbiye edemezsin” demek için atılıyor! Sendika maddi destek vermese de acı acına direniriz demek değil bu! Kaldı ki onu da yapıyor işçiler! Ama sendikanın görevi işçi aidatlarıyla oluşan grev, eğitim, örgütlenme fonlarını bu mücadelelere aktarmak, işçinin direncini hem maddi olarak ama daha önemlisi de manevi olarak arttırmaktır! Bu konuda Tek Gıda-İş'in gösterdiği pratiği olumlu bir örnek olarak zikretmek lazım. Bu örnekler artmalı. Bazı işkollarındaki sendikalarımızın maddi gücü yok. O işkollarında da konfederasyonlar devreye girmeli. Hatta konfederasyonlar arası dayanışma ve işbirliği mekanizmaları kurulmalı. Kimse bahane üretmesin. Hele ki işçiyi açlıkla sınamayı, yorulsun da direnişi kendisi bıraksın diye düşünen var ise iki elimiz yakasından düşmez, kusura bakmasın. Karar alın uygulayın. Tüzük elvermiyorsa tüzüğü değiştirin. İşçi verdiği mücadeleyi kazanacak; direnişini, grevini başarıya ulaştıracak, iş güvencesiyle fabrikasında çalışacak ki sendikaların milyonlar harcayıp yaptırdığı sosyal tesislerden faydalansın, tatilini yapsın, sendikal eğitimini görsün! Sendikalar heybetleriyle işçiye güven versin, patronun da dizlerini titretsin! Bildiğimiz yol budur, sınıf sendikacılığı yoludur!

SBS Turkish - SBS Türkçe
Victoria ücret hırsızı işverenlerin peşinde

SBS Turkish - SBS Türkçe

Play Episode Listen Later Jul 5, 2021 6:07


Victoria, Avustralya'da ücret hırsızlığını suç haline getiren ilk eyalet oldu. Sendika ve sektör temsilcileri, Avustralya'da ücret hırsızlığının fazla sık görüldüğünü ve diğer eyaletlerde de benzer yasaların gereklilik olduğunu söylüyor.

HABERTURK.COM
Covid-19 gölgesinde Güney Koreli işçilerden protesto

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Jul 3, 2021 0:49


Binlerce Güney Koreli işçi, daha iyi koşullar talep etmek için başkent Seul'da miting düzenledi. Sendika üyeleri Covid-19 kısıtlamalarına yönelik yasaklara meydan okurken yetkililer, mitingin Covid-19 dalgasını harekete geçireceğine dair uyarıları...

Podfresh Daily
Podfresh Daily #171 - Sendika ve Spotify Anlaştı!

Podfresh Daily

Play Episode Listen Later Apr 13, 2021 11:14


Amerika Yazarlar Birliği, Doğu (WGAE) ile birleşen ilk podcast yapım şirketlerinden ikisi olan Gimlet Media ve The Ringer'daki yazarlar ve yapımcılar, ilk toplu pazarlık sözleşmelerini onayladılar.

Gerçek gazetesi
Levent Dölek: İşçi aidatları işçi direnişlerine!

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Feb 7, 2021 5:07


İşçi aidatları işçi direnişlerine! Asgari ücret gündemi geldi geçti, 10 milyondan fazla insan Ocak ayında 2.651 lira olarak belirlenen, açlık sınırının da altında kalan (net asgari ücret AGİ hariç 2.557 lira 90 kuruş) ücretlerle baş başa kaldı. İktidarı ve patronları ikna ederek bu açlık dayatmasından kurtulmanın bir yolu yoktu. Yine örgütlenmekten başka bir yol yok. Mesela 2020'de asgari ücretle çalışan Chen Solar işçileri 2021'de imzaladıkları toplu sözleşmeyle ücretlerini 3.500 liraya çıkartıp pek çok sosyal ve sendikal hak elde ettiler. Tabii ki bu kolay olmadı. Chen Solar patronu sendikalaşmayı öğrenir öğrenmez, yeni dönemde patronlara Erdoğan'ın lütfu olarak sunulan ücretsiz izin saldırısıyla öncü işçileri biçmeye yeltendi. İşçilerin üretimi durdurarak cevap vermesi ve sınıf dayanışması ile bu saldırı püskürtüldü ve patron masaya oturtuldu. Chen Solar olumlu örneklerden… Ancak Cargill'de, Döhler'de, Migros Depo'da, Systemair HSK'da ve daha pek çok yerde işçilerin açlık dayatmasına karşı girdikleri örgütlenme mücadelesi işten atmalarla karşılaşıyor ve mücadele fabrika önlerindeki direnişlerle devam ediyor. Sendika üyeliği anayasal bir hak, ama patronlara sendikal yetkiye itiraz olanağı verilmiş. Patronların itirazı sonucu değiştirmiyor ama mahkemeler yıllarca sürüyor. Zamanın yıpratıcılığına ekonomik zorlukların yıldırıcı etkisi ekleniyor. Tüm bu zorluklar aşıldığında dahi iş bitmiyor. Baldur Süspansiyon'da olduğu gibi mücadele grev biçiminde devam etmek zorunda kalıyor. Bu direnişler ve grevler asla o iş yerlerindeki işçilerin derdi olarak görülemez. Bu direniş alanlarında işçi sınıfının kavgası veriliyor. Açlık dayatması olan asgari ücrete, insanlık dışı çalışma koşullarına karşı işçi sınıfının topyekûn savaşının ön safları buralar. Bu apaçık gerçeğe itiraz edecek olabilir mi? Peki bu ön saflarda verilen kavgada sendikalar üzerine düşeni yapıyor mu? Dayanışma çok önemli. Dayanışmanın manevi boyutu, mücadele eden işçilerin yalnız olmadığını görmesi, sınıf kardeşlerinden ve toplumdan moral güç alması en önemli direnç unsuru. Ama bu yetmiyor ve asla yetmez de… Direnen, greve çıkan işçilere verilecek maddi destek de son derece önemli ve belirleyici. Sendikaların grev ve örgütlenme fonlarında milyonlarca lira atıl şekilde tutuluyor. Bu paraları bürokratlar yiye yiye bitiremez. Ama yine de muslukları sıkı sıkıya kapatıyorlar. Çünkü örgütlenen, direnen, bilinçlenen işçi, sendikasını da denetler. Hesap sorar. İşte bürokratların istemediği budur. Elbette ki her sendikanın kaynakları aynı derecede geniş değil. Özellikle iş kolu barajları yüzünden toplu sözleşme yetkisi olmayan küçük sendikaların durumu çok vahim. En basit örgütlenme faaliyetlerini bile zor finanse edebiliyorlar. Ama konfederasyonlar neden var ki? Sadece basın açıklaması yapıp, hükümetten randevu almak, başkanlarını emekli olunca milletvekili yapmak için midir bu konfederasyonlar? Eğer bir grev ya da direniş tüm sınıfın çıkarlarının müdafaa edildiği bir mevzi ise o halde iş kolu, sektör, sendika ayrımı olmadan tüm maddi manevi gücün bu kavga için seferber edilmesi gerekmez mi? Eğer patronların ve istibdadın işçi sınıfına reva gördüğü açlık ve sefalete karşı örgütlenerek cevap veriyorsak; bu uğurda mücadele ediyor ve direniyorsak; mutlaka aynı zamanda sendika bürokrasisine karşı da mücadele etmeliyiz. “Sendikaya üye ol! Sahip çık! Denetle!” diyoruz. Bizim işçimiz gururludur, istemez. Bizim işçimiz “açlıktan ölmeyiz, biz bu yoldan dönmeyiz” sloganı atar grev direniş meydanında. Hayır işçi kardeşim… Hakkın olmayan bir şeyi talep etmiyorsun. Dahası kendin için bireysel bir istekte de bulunmuyorsun. Ön cephede savaşan bir askerin ihtiyacı olanları, daha iyi savaşmak ve bu savaşı kazanmak için istiyorsun. Üstelik istediğin şey bürokratların malı da değil işçi sınıfının birikimidir. Sormaya bile gerek yok; direnişlere ve grevlere gidecek her kuruş işçi sınıfının helalidir.

Pwogram mitan jounen an - Lavwadlamerik
Kont Randi sou Dènye Jounen Grèv Sendika Ayiti yo te òganize - fevriye 02, 2021

Pwogram mitan jounen an - Lavwadlamerik

Play Episode Listen Later Feb 2, 2021 30:00


Sabda Winedhar
Sendika Dhawuh

Sabda Winedhar

Play Episode Listen Later Jan 9, 2021 6:54


Sabda Winedhar - 9 Januari 2021. Lukas 5:1-11

Yalçın
Gülümse - Ezo Evrim Harsa

Yalçın

Play Episode Listen Later Nov 26, 2020 18:16


Gülümse Yazan: Ezo Evrim Harsa Seslendiren: Yalçın Altın Örgüt herkesi sürekli gözetlerken, karanlıklarda saklanıp onu devirmeye çalışan Sendika’nın son bir hamlesi vardı. Bir kuantum bilgisayar. Artık imkansız görünmeyen distopik bir gelecekte, bir kadın ve bir erkeğin daha özgür bir dünya için verdikleri mücadeleyi anlatan öyküde yazar Ezo Evrim Harsa’nın da belirttiği gibi kural basit: “Yaşamak istiyorsan Örgüt’ün gözleri sana döndüğünde gülümse.” Keyifli dinlemeler. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yalcin/message

Kısa Dalga Podcast
Janset anlatıyor: Setler, diziler ve öpüşmek

Kısa Dalga Podcast

Play Episode Listen Later Nov 25, 2020 30:11


Janset’i 1990’lı yılların en çok izlenen televizyon dizilerinde, güldüren rolleriyle tanıyıp sevdik. Janset, kariyerinin en ışıltılı döneminde, gelen dizi tekliflerini reddetmeye başladı. Kendi anlatımıyla ‘dizi sürelerinin uzamasından, setlerdeki çalışma koşullarından, sigortasız çalıştırılmaktan çok yoruldu ve çok sevdiği mesleğini hakkıyla yapabilmek için bir dönem yapmamayı dahi göze alıp, sendikal haklarının peşinden koşmaya karar verdi. Oyuncular Sendikası’nı kurdu.Pervin Metin, Janset’le setleri, sendika sürecini, o dönemde aldığı tepkileri, elinin tersiyle ittiği iş tekliflerini, kızgınlıklarını, öpüşme fotoğrafına gelen tepkileri, umutlarını, neden çocuk sahibi olmadığını, Datça’yı Türkiye hallerini konuştu.

Kısa Dalga Podcast
Pandemi günlerinde sağlıkçı olmak: Tükendik

Kısa Dalga Podcast

Play Episode Listen Later Oct 3, 2020 24:28


Türkiye’de ilk Covid 19 vakasının açıklandığı 11 Mart’tan bugüne yedi ay geçti. Şimdilerde ise mevsimsel grip salgınıyla Covid-19 pandemisinin birleştiği bir sürece girmek üzereyiz. Salgının başından beri mücadelenin içinde olan hekimlerin, sağlık çalışanlarının iş yükü daha da artacak. Yedi ay önce her akşam alkışlarla “Yanınızdayız” mesajları verilen sağlık çalışanları “tükenmiş” durumda. Sorunların altında ezilen doktorlar ve sağlık çalışanları artık dayanamıyor. İstifa eden 900 doktor ve sağlık çalışanından bahsedilse de, tam sayı bilinmiyor. İş yükü, Covid tehlikesine bir de artan şiddet vakaları eklendi.20 yıllık hastabakıcı anlatıyor: *“Yetişemediğim, oturup ağladığım anlar oldu. Ben artık istifa edeceğim dedim, bıktım, canımdan bezdim dedim…*“Nisanda vasiyetimi hazırladım. Oğlumu, sevdiklerimi bir daha göremeyeceğim diye uzun uzun oğlumun yüzüne bakıyordum…” *Ev borcum da var benim. İstifa etsem bu şartlarda nerede iş bulabilirim? İyi kötü bize bir kadro verdiler, içi boş da olsa. Bunun için alıştığım yer, bildiğim yer diye hani sabretmeye çalışıyorum.”İstifa eden bir doktorun sözleri: ““Bizi en çok zorlayan artan bir iş yüküydü. Daha farklı koşullarda, daha uygun koşullarda mesleğimi yapmak istiyorum. Benim de çoğu çalışanın da en çok endişe duyduğu şey kendisinin Covid olması değil, yakınlarına bulaştırma endişesiydi.”Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eş Genel Başkanı İbrahim Kara: Yoruldu ve tükendi arkadaşlarımız. Çözmek istenildiği andan itibaren her şey o kadar kolay ki. Otururuz bir masanın etrafına. Bu sorunları dökeriz ortaya ve bu sorunları nasıl çözeceğimizi konuşuruz. Ortak bir akılla bu süreci işletiriz.İstanbul Tabip Odası Başkanı Pınar Saip, şiddet olaylarının artabileceği uyarısını yapıyor: “Vakaların artması, daha fazla insanın başvurması ve süreçte yaşanan sıkıntıların çoğu maalesef hekimlere ve sağlık çalışanlarına mal edilebilir.” SES Ankara Şube Eş Başkanı Nazan Karacabey: Zaten varolan bir şiddetin içinde karşılandı pandemi. O yüzden pandemi sürecinin şiddeti daha da körüklediğini söyleyebiliriz.

Raket Servis | Tenis Podcasti
#72 | Amerika Açık 2020 - 1. Hafta Özeti, Covid Vakası, Oyuncu Birliği, Djokovic, Serena, Pironkova!

Raket Servis | Tenis Podcasti

Play Episode Listen Later Sep 6, 2020 78:33


Amerika Açık'ın ilk haftası bugün bitiyor. Ne hafta oldu ama. Sendika kuruluşu mu istersiniz, COVID vakası mı, fanus içi fanus mu, sürekli değişen COVID kuralları mı... Ha bir de tenis oynandı tabii ki. Djokovic mükemmel geliyor. Onu kim zorlayabilir? Medvedev ve Thiem ne durumda? Serena 24'ü burada kazanabilir mi? Pironkova neler yapıyor? İlk haftanın inanılmaz maçları hangileri? (İpucu: Komşu içerir) Sizin sorularınızı da cevapladık. İyi dinlemeler ve #USOpen 2. haftası hayırlı olsun! Photo Credit: usopen.org

evrensel podcast
İşveren önlem almıyorsa işçiler ne yapabilir?

evrensel podcast

Play Episode Listen Later Apr 19, 2020 30:25


• İşten atmalar gerçekten yasaklandı mı? • #Ücretsizizin düzenlemesi ne anlama geliyor? • Patronlar istedikleri zaman işçileri ücretsiz izne çıkarabilecekler mi? • Ücretsiz izne çıkarılan işçilere nakdi ücret desteği yeterli mi? • Kısa çalışma ödeneği ne zaman ve nasıl ödenecek? Tutarı ne olacak? • İşçi sağlığının korunması için hangi önlemlerin alınması gerekiyor? • İşveren önlem almıyorsa işçiler ne yapabilir? #Sendika uzmanı Onur Bakır, #GündemÖzel'de Cihan Çelik'in sorularını yanıtladı https://evrn.sl/AsbUTs?a=c17dd

cihan sendika patronlar
Socrates Dergi
Hükmen Yenik! #7 | Sporda Sendika: Neden Gerekli, Nasıl Mümkün?

Socrates Dergi

Play Episode Listen Later Apr 3, 2020 30:19


Dağhan Irak'ın hazırladığı Hükmen Yenik'te bu haftanın konusu, profesyonel sporda sendikalaşma. Fatih Terim'in geçtiğimiz haftalardaki basın toplantısıyla yeniden gündeme gelen bu gerekliliğin tarihsel arka planını ortaya koyan Dağhan Irak, Türkiye'den ve dünyadan başarılı ve çoğunlukla başarısız örnekleri sıralıyor ve Metin Kurt'a bir saygı duruşunda bulunuyor. Ülke sporundaki mafyalaşmaya rüzgâr taşıyan sendikasızlık hali ve yarattığı fasit daire de konu başlıkları arasında yer alıyor.

Hükmen Yenik!
Hükmen Yenik! #7 | Sporda Sendika: Neden Gerekli, Nasıl Mümkün?

Hükmen Yenik!

Play Episode Listen Later Apr 3, 2020 30:19


Dağhan Irak'ın hazırladığı Hükmen Yenik'te bu haftanın konusu, profesyonel sporda sendikalaşma. Fatih Terim'in geçtiğimiz haftalardaki basın toplantısıyla yeniden gündeme gelen bu gerekliliğin tarihsel arka planını ortaya koyan Dağhan Irak, Türkiye'den ve dünyadan başarılı ve çoğunlukla başarısız örnekleri sıralıyor ve Metin Kurt'a bir saygı duruşunda bulunuyor. Ülke sporundaki mafyalaşmaya rüzgâr taşıyan sendikasızlık hali ve yarattığı fasit daire de konu başlıkları arasında yer alıyor.

Socrates Dergi
Hükmen Yenik! #7 | Sporda Sendika: Neden Gerekli, Nasıl Mümkün?

Socrates Dergi

Play Episode Listen Later Apr 2, 2020 30:19


Dağhan Irak’ın hazırladığı Hükmen Yenik’te bu haftanın konusu, profesyonel sporda sendikalaşma. Fatih Terim’in geçtiğimiz haftalardaki basın toplantısıyla yeniden gündeme gelen bu gerekliliğin tarihsel arka planını ortaya koyan Dağhan Irak, Türkiye’den ve dünyadan başarılı ve çoğunlukla başarısız örnekleri sıralıyor ve Metin Kurt’a bir saygı duruşunda bulunuyor. Ülke sporundaki mafyalaşmaya rüzgâr taşıyan sendikasızlık hali ve yarattığı fasit daire de konu başlıkları arasında yer alıyor.

Kısa Dalga Podcast
Hürriyet: Amiral nasıl battı?

Kısa Dalga Podcast

Play Episode Listen Later Dec 10, 2019 29:30


Bir dönem "basının amiral gemisi" olarak nitelenen Hürriyet gazetesindeki olağan dışı işten çıkarmalar ve iktidar basını haline getirilme süreci. Sendika üyesi oldukları için atılan gazeteciler Banu Tuna ve Şebnem Turhan ile gazetenin eski ombudsmanı Faruk Bildirici, Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, gazeteci Ertuğrul Mavioğlu ve Prof. Çiler Dursun anlatıyor. Nazan Özcan'ın podcasti

Lafın Gelişi
Centaur Dayanışma Derneği

Lafın Gelişi

Play Episode Listen Later Sep 29, 2019 62:48


Ortalama bir centaur'un hızı, centaur etikleri, centaur sendikları ve daha nice centaurlar ile alakasız şeyler içeren bu bölümün özetini yazmak pek mümkün değil...

SBS Turkish - SBS Türkçe
SBS Turkish News - SBS Türkçe Haberler

SBS Turkish - SBS Türkçe

Play Episode Listen Later Jun 12, 2019 10:21


* John Setka denies making negative comments about anti-domestic violence campaigner Rosie Batty.* Advocates warn of spike in refugee self-harming in offshore centres.*Turkey slammed a resolution approved by the U.S. Congress on the nature of allied ties between Turkey and the United States. - SBS Radyo Türkçe Programı'ndan Avustralya, Türkiye ve dünya haberleri. Günün haber özetleri; * Sendika lideri John Setka, aktivist Rosie Batty'yi aşağılayan sözler söylediği iddialarını reddetti. * Mülteci hakları savunucuları Nauru ve Manus'daki bütün mültecilerin tahliyesini istiyor. * Türk Dışişleri Bakanlığı, Amerikan Temsilciler Meclisi'nin, Türkiye'nin S400'ler ile F35'ler arasında tercih yapmasi gerektiğini söyleyen yasa tasarısını kınadı...

PODCANIMASI
PODCANIMASI EPS. 4 - Bincang santai bersama Sendika Rahmadanik, nominator film animasi di FFI 2018

PODCANIMASI

Play Episode Listen Later May 25, 2019 37:38


Pada Episode Podcanimasi ke 4 ini, saya mewawancarai seorang sutradara film pendek animasi berjudul 'The Awakening Lullaby'. Sendika Rahmadanik (Sendi) menceritakan pengalaman dan seluk beluk pembuatan film yang berdurasi 2 menit 49 detik ini, hingga prestasinya menjadi nominasi beberapa festival film di Indonesia. Sendi yang saat ini sedang rehat dari kegiatan animasi, ke ilustrasi, bercerita juga tentang caranya mengelola waktu antara pekerjaan dan hobby. Kepada Podcanimasi, Ia juga mengungkap kisah yang membawanya berjibaku didunia ilustrasi, yang ternyata berhubungan dengan impian animasinya. Selamat mendengarkan animaclubbers!

Belajar Bahasa Jawa
Belajar Bahasa Jawa Episode 3

Belajar Bahasa Jawa

Play Episode Listen Later May 19, 2019 22:33


Di Keraton Kasunanan Surakarta, Setelah pemerintahan Sri Susuhunan Amangkurat III mengapa Berganti Ke Pemerintahan Sri Susuhunan Pakubuwono I, tidak langsung berganti ke Amangkurat IV?  Kosa kata episode 3 Iyo = iya ngoko = iyo, Kromo madyo = inggih, Kromo inggil : Nuwun inggih, Sendika. ora = tidak ngoko = ora, Kromo madyo = mboten, Kromo inggil : mboten. Contoh : Ora opo-opo (tidak apa-apa) -> mboten punapa-punapa ('punapa' dibaca 'menapa'). Amit = permisi ngoko = amit, Kromo madyo = amit, Kromo inggil = nyuwun sewu, kulo nuwun.  Matur nuwun = Terima Kasih Trivia kulo nuwun digunakan untuk salam ketika kita bertamu di tempat seseorang.

evrensel podcast
Türk-İş, DİSK ve Hak-İş'e bağlı sendika şubelerinin 1 Mayıs çağrısı | Gündem Özel

evrensel podcast

Play Episode Listen Later Apr 10, 2019 37:01


Türk-İş, DİSK ve Hak-İş'e bağlı sendikaların İstanbul şubeleri yaptıkları ortak açıklamada, İstanbul'da birleşik ve güçlü 1 Mayıs çağrısı yaptı. Çağrıyı İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu Girişiminden DERİTEKS İstanbul Avrupa Yakası Şube Temsilcisi Veysel Arslan'la konuştuk https://evrn.sl/qDTdIy?a=8bf3e

BirGün Medya
Çalışma Yaşamı #19 - Haftanın çalışma yaşamı gündemi

BirGün Medya

Play Episode Listen Later Mar 1, 2019 37:54


Hüseyin İrfan Fırat haftanın çalışma yaşamı gündemini ve gelen soruları yorumladı

BirGün Medya
Çalışma Yaşamı #17 - Haftanın çalışma yaşamı gündemi

BirGün Medya

Play Episode Listen Later Feb 8, 2019 42:13


Hüseyin İrfan Fırat ve Dilara Şimşek, haftanın çalışma yaşamında öne çıkan gündemini değerlendirdi.

BirGün Medya
Çalışma Yaşamı #16 - Çalışma yaşamındaki güncel gelişmeler

BirGün Medya

Play Episode Listen Later Jan 18, 2019 42:29


Programda, Hüseyin İrfan Fırat ile Dilara Şimşek haftanın öne çıkan çalışma yaşamı gündemini değerlendirdiler.

BirGün Medya
Çalışma Yaşamı #15 - Haftanın çalışma yaşamı gündemi

BirGün Medya

Play Episode Listen Later Jan 11, 2019 39:51


Çalışma yaşamı Uzmanı Hüseyin İrfan Fırat, haftanın çalışma yaşamı gündemini değerlendirdi.

BirGün Medya
Çalışma Yaşamı #14 - Çalışma yaşamında bu hafta

BirGün Medya

Play Episode Listen Later Jan 7, 2019 38:33


Çalışma yaşamında haftanın öne çıkan gelişmeleri

evrensel podcast
Sendika hakkı için direnen Flormar işçileriyle yerel seçimleri konuştuk | Özel Röportaj

evrensel podcast

Play Episode Listen Later Jan 3, 2019 13:46


Gebze Organize Sanayi Bölgesi'nde bulunan Flormar kozmetik fabrikasında çalışan işçiler sendikalaştıkları için işten atıldı. Aylardır direnişlerini yasaklara rağmen sürdüren işçiler kararlı, fabrikaya sendikalı olarak döneceklerini söylüyor. İşçilerle yaklaşan yerel seçimleri ve yerel yönetimlerden beklentilerini konuştuk https://evrn.sl/ZHmJXO?a=35bcf

BirGün Medya
Çalışma Yaşamı #13 - Asgari ücret

BirGün Medya

Play Episode Listen Later Dec 28, 2018 44:47


Hüseyin İrfan Fırat'ın hazırladığı programın bu bölümüne BirGün yazarı akademisyen Serkan Öngel konuk oldu. Fırat ve Öngel, çalışanları yakından ilgilendiren 2019 yılı için açıklanan asgari ücreti konuştu.

BirGün Medya
Çalışma Yaşamı #12 - KESK'ten "Birlikte Mücadeleye" mitingi

BirGün Medya

Play Episode Listen Later Dec 21, 2018 40:01


Çalışma yaşamının bu bölümüne KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen konuk oldu. Programda KESK'in Birlikte Mücadeleye mitingi konuşuldu.

BirGün Medya
Ekonomi Notları #12 - İşsizlik neden yükseliyor?

BirGün Medya

Play Episode Listen Later Dec 19, 2018 36:36


Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu ve Semih Güven'in birlikte hazırladığı programda bu hafta 'işsizlik' konuşuldu.

BirGün Medya
Çalışma Yaşamı #10 - Uzel Makina Mağduru Suat Bektaş

BirGün Medya

Play Episode Listen Later Dec 7, 2018 49:31


Uzel Makina mağduru işçi Suat Bektaş Çalışma Yaşamı'na konuk oldu

Faik Uyanik's posts
Leroy Merlin'de grev

Faik Uyanik's posts

Play Episode Listen Later Oct 12, 2013 1:03


Sendika, sosyal-iş