POPULARITY
"Hattatların Reisi" kabul edilen ve rahatsızlığı sebebiyle bir süredir tedavi gören Hasan Çelebi, dün İstanbul'da vefat etti. Dünyanın dört bir yanında camilere nakşettiği hat sanatıyla iz bırakan, Reisü'l-Hattatin Hasan Çelebi'yi, öğrencilerinden Hattat Ahmet Kutluhan ile konuştuk.
Sain paar nädalat tagasi 33-aastaseks. Ja tekkis mõte teha saade, kus jagan enda 33 elu õppetundi. PS! Neid elu õppetunde tuli tegelikult oluliselt rohkem kui 33 tükki aga it is what it is. 1. Õpi ennast väärtustama 2. Paarisuhe on täiskohaga töö 3. Usalda enda intuitsiooni ja impulsse 4. Õpi ennast tundma, mis sulle meeldib ja mis ei 5. Ära hoia raha kokku kindlustuste pealt 6. Elu loob, alati ei pea teadma kuidas aga piisab sellest, kuida tean, mida tahan 7. Ükski väline inimene, info, allikas, raamat jne ei muuda sind, ise pead selle töö ära tegema 8. Elus on liiga palju valdkondi, kuhu sisse süübida - tee mõni valik ja stick to it. 9. Ära võta lihtsakäeliselt teistelt laenu, eriti sõpradelt. Ära anna samuti lihtsakäeliselt laene 10. Tunne loob reaalsust 11. Õpi vabandama kui selleks on vajadus ning kui oled eksinud 12. Eneseväljendus on üks olulisemaid oskuseid elus 13. Ole järjepidev ja ära loobu liiga vara 14. Ära võta teiste hukkamõistu isiklikult, maailm on selleks liialt kirju ja pole olemas õiget ega valet 15. See, mida taga ajad, see jookseb eest ära 16. See millest loobud, seda saad 17. Sõbrad tulevad ja lähevad 18. Reisi nii palju kui võimalik 19. Maksa endale esimesena 20. Iga uus on millelegi eelnevale või olemasolevale ei ütlemine 21. Lapsed on kõige vahetumad peeglid 22. Ära karda nutta, olla haavatav ja emotsioone välja näidata, eriti käib see meeste kohta 23. Enda vanemaid tuleb vastu võtta selline nagu nad on, ka sõpru ja võõraid 24. Coachid, mentorid, terapeudid on väga okei lahendus endast paremini aru saamiseks 25. Eneseusk tekib läbi tegutsemise 26. Ära hiline, ole punktuaalne 27. Sissetuleku allikaid võiks olla mitmeid 28. Eneseareng ja õppimine ei lõpe kunagi 29. Ära võrdle ennast teistega, me ei tea kunagi detaile nende eludest 30. Õpi ütlema "ei" 31. Tänulikkus on õnnelikkuse üks alustest 32. Õpi enda ebaõnnestumistest 33. Ümbritse end inimestega, kes sind toetavad ja inspireerivad 34. Ära karda muutusi, õpi nendega kohanema 35. Ole avatud teadmatusele ja tundmatusele 36. Tuleb õppida usaldama teadmatust 37. Ole kannatlik, asjad võtavad aega 38. Elu on lühike, naudi väikeseid hetki 39. Õpi nautima iseenda seltskonda 40. Ära pelga küsida abi 41. Arenda enesedistsipliini, sest see pakub vabadust 42. Me alahindame seda, mida suudame teha 10 aastaga aga ülehindame seda, mida suudame teha 1 aastaga 43. Ole rahul, kuid mitte rahulolev 44. Investeeri oma sõprussuhetesse 45. Ole avatud tagasisidele 46. Raha ei ole kõige tähtsam aga see on sitaks oluline 47. Tunne rõõmu teistele andmisest 48. Mitte raha nimel aga raha eest 49. Äri saab teha üksinda aga ettevõtlust ei saa teha üksinda 50. Avalda oma arvamust siis kui sinult küsitakse
İran, İsrail'i vursa da, vuruyor gibi yapsa da, Çin, Rusya ve evet ABD de bunu istemiyor… Adı geçen her süper gücün kendine göre diğerine zıt stratejik gerekçeleri, bölgede yaşanan çatışmanın üzerinde nedenleri var ve ögelerine ayrılmaları, bunlara bakarak İran'ın da İsrail'i gerçekten vurmayı isteyip istemediğini konuşmak gerekiyor… Herhangi bir ülkenin üç süper gücün hilafına İsrail'i vurması mümkün mü? Bu olay özelinde mümkün… Bu da bizi Tahran'ın ‘içine' taşıyor, tekrarlayalım; İran Cumhurbaşkanı Reisi ve Dışişleri Bakanı Abdullahiyan'ın “tasfiye edilmesi” İran için yeni politik gerçeklik yarattı. Haniye suikastında ve soruşturmasında da gördük. Anladık ki, Tahran çarkı içinde bir dişli takılıyor… Siyasetteki izlerini şuradan izleyebilirsiniz; yeni Cumhurbaşkanı reformist kimliğiyle birlikte Batı'yla daha düzgün ilişkiler kurmak isteyen bir profil. Adaylık sürecinde alenen söyledi. Haniye suikastı bunu çelmeledi, Pezeşkiyan'ın elini bozdu. Yine de Dışişleri Bakanı'nı bile atamadan Cevad Zarif'i stratejik işlerden sorumlu yardımcılığına atadı. Zarif'i anlatmaya gerek yok. İran iç tahterevallisinde nerede oturduğu belli. Biz bu ipucunu/delili sizlerle paylaştıktan 10 gün sonra istifa etti. Neden? İşte o “diş”li ısırdı! Aynı dişli İran dış politikasında esnemek istemiyor. İçeride menfaatlerin dağıtılması konusunda da taraf. Ve yine İsrail'e açık ve güçlü bir cevap verilmesini istiyor. Bu bağlamda Tel Aviv'in savaşı yükseltme arzusunun da paydaşına dönüşüyor… *** Gelelim süper güçlerin stratejik ögelerine ayrılmasına… Çin resmi dili, İsrail'in durdurulmasından yana. İki devletli 1967 çözümünü destekliyor, Filistin örgütlerinin liderlerini bir araya getirip çözüm üretmeye davranacak kadar da ileri gidiyor, Haniye'nin öldürülmesini, “buna karşı” girişim olarak tarif ediyor. Yine de İran'ın İsrail'e fırsat verecek bir karşılık vermesini kesinlikle istemiyor. Sebebi Pekin için hassas bir konu; böylesi durumun geniş Ortadoğu'da, özel olarak Çin'in genel olarak Doğu'nun ilerleyişini sakatlama, özellikle “yatırımlar/yollar” üzerinden ilerlemesini geriletme riski… Rusya açısından yine aynı saikler geçerli olmakla birlikte, ABD ve İsrail'in İran'ı vurması durumunda rejimi düşürme potansiyeli yeşerteceğini, bunun hayati nitelikte jeopolitik kayıp oluşturacağını teşhis etmesi. (Aynı düşünceyi/kaygıyı Çin de paylaşıyor.)
Şehidimizin adı İsmail Haniye. Ona Yürüyen Şehit demek yanlış olmasa gerek. Zira o geçtiğimiz nisan ayında üç oğlunun ve içlerinde torunlarının da bulunduğu onlarca çocuğun işgalci ABD-İsraili tarafından şehit edildiklerini öğrendiğinde, onların şehadetini Rabbimizden gelen bir şeref olarak niteleyip, “Oğullarım Gazze'yi terk etmedi. Gazze'de kahraman halkımızla beraber cesurca direndiler, mücadele ettiler. Bütün halkımız ve Gazze ahalisi çocuklarının kanlarıyla ağır bedeller ödediler. Ben de onlardan biriyim. Ailemizden 60'a yakın şehidimizi bu mübarek davaya, İslam davasına kurban verdik. Ailemin 60'a yakın ferdi şehit oldu. Filistin halkının bütün şehitleriyle onlar arasında hiçbir fark yok” demişti. Haniye, Gazze'de bir mülteci kampında doğup, Gazze İslam Üniversitesi'ni bitirerek hayata atıldığı günden beri her gün onlarca kardeşinin şehadetine şahitlik ederek tutuklulukla, sürgünlükle pişmiş bir İhvan-ı Müslimîn neferi olarak, cihat ve siyaset stajını Şeyh Ahmed Yasin gibi büyük bir mücahid-şehidin özel kalem müdürlüğünde ikmal etti. Şehit Yasin'den sonra HAMAS'ın yönetimine Şam'da Siyasi Büro Başkanı olarak Halit Meşal, Gazze'de ise Abdülaziz Rantisi seçildi. Rantisi'nin ve onun haleflerinin de şehadetlerinden sonra Gazze'nin yönetiminde Haniye'nin adı ön plana çıktı. Bundan itibaren zaten bir Filistinli olarak hayatı şehadete bitişik olan Haniye, hem ABD-İsraili'nin ürettiği şerle hem de el-Fetih'in ve dolayısıyla FKÖ'nün başına geçmek için satılmış adam olarak anılmayı sinesine çeken Mahmud Abbas'ın kirli oyunlarıyla baş etmek üzere HAMAS içinde siyasi sorumlulukları peş peşe yüklendi, Milli Birlik Hükümeti'nin başbakanlığını da üstlenerek Filistin mücadelesine HAMAS'ın ve dolayısıyla Gazze'nin mührünü vurdu. Bu yıllarda “Selefi şehid olanın halefi de şehit olur” söyleyişini, secde izi gibi alnında taşıyan Haniye, ABD-İsraili ajanlarının zehirlemeleri, yine bunlarca ve kimi zaman Mahmud Abbas'ça tertiplenen bir dizi suikastı, iftirayı atlata atlata, 2017 yılından itibaren HAMAS'ın Siyasi Büro Başkanlığı'nı da üstlenerek cihadında musir oldu. Haniye, geçtiğimiz mayıs ayında son derece şaibeli bir helikopter kazasında ölen İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin yerine yakın zamanda cumhurbaşkanı olarak seçilen Türk evladı Mesud Pezeşkiyan'ın göreve başlama töreni için bulunduğu Tahran'da önceki gece ABD- İsraili'nin ajanları tarafından yapılan saldırıda zaten Yaşayan Bir Şehit olarak şehadet şerbetini içti. Rabbimiz makamını âlî, mekânını cennet eylesin. Katilin, ABD-İsrail'i olduğu kesindir. Bunda bir kuşku olmadığı gibi, sorulacak bir soru da yoktur zira vicdandan, merhametten ve ahlaktan yoksunlaştırılmış ABD-İsraili'nin ey iyi bildiği şey insan öldürmektir. Şimdi asıl soru Haniye'nin şehadetine sebep olan tertipte İran'ın yeri nedir? Tamam, büyüklerimizin izinden giderek, “Lâ İlâhe İllallah” dediklerine inandığımız İranlı yöneticilere karşı, İslami vasat üzere bir dil kullanmak ve sorgulamada bulunmak durumundayız.
Amerika Birleşik Devletleri'nin eski başkanı Donald Trump'a yönelik suikast girişimi; hem bir seçim öncesinde, hem de Trump tekrar aday olduğu için herkesin aklına yakın tarihteki siyasi suikastları getirdi. Mesela… Adı hiç suikast olarak konulmasa da İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'yi taşıyan helikopterin düşmesi; yine bir suikast denilmesi zor da olsa İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin Amerikan saldırısında öldürülmesi; Ukrayna ile savaş halindeki Rusya'da, paralı asker şirketi Wagner'in lideri Yevgeny Prigojin'i taşıyan uçağın düşmesi, hem de Putin'e karşı isyan bayrağını açtıktan sonra; iki yıl önce, eski Japonya Başbakanı Şinzo Abe'nin silahlı bir suikast sonucu öldürülmesi, hem de seçim kampanyası kapsamında, konuşması sırasında; bundan bir yıl önce Haiti Devlet Başkanı Jovenel Moise'nin, hem de evini basan silahlı kişilerce öldürülmesi… Daha yakınlarda Türkiye'de, Ülkü Ocakları'nın eski genel başkanı Sinan Ateş'in, güpegündüz, Türkiye'nin başkentinin ortasında öldürülmesi… Olası-Kast'ta bu hafta Türkiye'nin yakın tarihindeki siyasi suikastlar ve suikast girişimleri var…
Tänase saate külalised Laura Mihkla ja Taavet Tomberg veetsid 450 seiklusrikast päeva Ameerika mandritel. Oma pikka reisi alustasid Laura ja Taavet Patagooniast, sest nende hinnangul oli tõenäosus kunagi hiljem sinna sattuda väga väike. Kogu teekonna jooksul matkasid nad palju; ostsid Kanadas auto; tegid kaks roadtripi; kasutasid Workaway võimalust, et kulusid madalamana hoida; lootsid paadiga Polüneesiasse seilata (takistuseks said nii kogemuse puudus kui ka prussakad) ja palju muud. Kogu see reis läks Taavetil ja Laural kahepeale (viis aastat tagasi) maksma umbes 30 000 eurot. Vestlust juhib Liina Metsküla.
"19 Mayıs 2024 gecesi İran Cumhurbaşkanı Reisi ve heyetinin bulunduğu helikopter kazasının yer tespit çalışmalarını başarıyla gerçekleştiren Bayraktar Akıncı İHA, Reisi'yi buldu mu?" sorusunu ele alıyoruz. #haber #gündem #sondakika #akıncı #iran #reisi #kaza #helikopter #savunmasanayii #baykar #bayraktarakıncı #helikopterkazası #iha #iranian #president #türkiye #helikopter #science #bilim #mühendislik #teknoloji #news #alive #live
19 Mayıs 2024 gecesi İran Cumhurbaşkanı Reisi ve heyetinin bulunduğu helikopter kazasının yer tespit çalışmalarını başarıyla gerçekleştiren Bayraktar Akıncı İHA'nın teknik özelliklerini ele alıyoruz. #haber #gündem #sondakika #akıncı #iran #reisi #kaza #helikopter #savunmasanayii #baykar #bayraktarakıncı #helikopterkazası #iha #iranian #president #türkiye #helikopter #science #bilim #mühendislik #teknoloji #news #alive #live
İran'da cumhurbaşkanlığı seçimi 2. Tura kaldı. Bu turda karşı karşıya gelecek isimler ise reform yanlısı olarak bilinen Mesut Pezeşkiyan ve muhafazakarların adayı Celili. İran'da gelecek dönem nasıl şekillenecek? Tüm senaryoları, Milli İstihbarat Akademisi Öğretim Üyesi Dr. Hakkı Uygur ile konuştuk.
Dış politikanın nabzını tutan tek program, analizleriyle gündemi sarsmaya devam ediyor. Küresel bakış açısıyla dünyadaki gelişmeler masaya yatırılıyor, diplomasi analiz ediliyor. Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, Prof. Dr. Hasan Köni ve Avni Özgürel'in konuk olduğu, 28 Mayıs 2024 tarihli Akıl Odası'nda bu hafta: 04:38 - ABD'nin Orta Doğu stratejisini kim yönetiyor? 16:40 - Türkiye'nin seçime karşı tavrı ne olacak? 24:14 - Irak'taki seçimle ne amaçlanıyor? 41:30 - ABD'nin Orta Doğu planları tekerrür mü ediyor? 57:50 - ABD'nin seçimlere hazırlığı ne oldu? 01:01:00 - İran'ın yeni çizgisi Batı eğilimli mi? 01:15:20 - İran'ın Reisi'den sonra çizgisi değişti mi? 01:27:30 - MGK'nin Ukrayna maddesi ne ifade ediyor? 01:36:02 - Ukrayna Savaşı'nın Avrupa yansımaları ne? 01:46:58 - İkinci Ukrayna mı hazırlanıyor? Nedret Ersanel moderatörlüğünde Akıl Odası her salı ve perşembe 20.45'te TVNET'te.
Terör örgütü PKK ile yatakçısı ABD'nin Suriye'de kurguladığı 11 Haziran ‘seçimlerini', Tel Aviv, Gazze soykırımından ‘sıyrılırsa', İran ve Türkiye'yi “yaşam alanından” uzak tutma planı/ihtarı olarak değerlendirebilirsiniz… Ermenistan'da Paşinyan'a yönelik muhalefete Kilise'nin de katılmasını, yeni Doğu-Batı sınırının daha genişlemesini önlemek adına Hazar operasyonu sayabilirsiniz… Keza Gürcistan'da, Gürcüceyi bile doğru dürüst konuşamayan Cumhurbaşkanı'nın, “Etki Ajanları Yasası”nı referanduma götürerek ülkeyi kadife ayaklanma havuzuna itekleme aklını, Karadeniz denklemleri, Ukrayna Savaşı'nda Rusya'yı meşgul etme ve dahi aynı Hazar haritasının diğer taktik paftası kabul edebilirsiniz… İran'da, Cumhurbaşkanı Reisi ve Dışişleri Bakanı Abdullahiyan'ın hayatını yitirmesi ile ortaya çıkan boşluğun yerine, bölge politikalarında Tahran'a yeni bir iktidarla seçenek geliştirme potansiyeli sunulduğunu akla getirebilirsiniz… *** 24 yıl aradan sonra gerçekleşen Berlin-Paris buluşmasını, Rusya'nın üzerine yürümek vitrini ardında, Biden sonrası olası Trump dönemi kâbusu kabul edebilirsiniz… Keza, 6-9 Haziran'da yapılacak, 450 milyon insanın oy kullanacağı Avrupa Parlamentosu seçimlerinde kıta ülkelerinin başı kesik tavuklar gibi birbirlerine nasıl çarpıp sersemlediklerini de, “aşırı sağ” korkular yüzünden elde gram kalmış demokrasilerini nasıl ezip geçtiklerini de alametler dökümüne ekleyebilirsiniz. Çünkü AP'de ‘menfaat', bir tür ‘Ponzi' tezgâhıdır… *** Yunanistan'ın bir yandan Ankara'ya buseler gönderip, öte yandan Ege krizini canlı tutup, ‘Türkiye'yi ilgilendirmez' demesini, Irak ve Suriye'de TSK'nın dikkatini dağıtma olarak akılda tutabilirsiniz. Cumhurbaşkanı'nın EFES-24'ten Suriye'ye çektiği çizgi odur… Türkiye'nin, aynı konuşma metni içinde, İsrail'le birlikte ABD'yi eli kanlı ilan edip, hem de AB, İslam İşbirliği Teşkilatı, NATO'yu toptan aynı kan banyosunun vurdumduymazları ilan etmesini, “alayınıza rest” saymak isteyebilirsiniz…
Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopter kazasında hayatını kaybetmesinin ardından, cumhurbaşkanlığı seçimi için tarih 28 Haziran olarak belirlendi. Anadolu Ajansı Tahran Muhabiri Haydar Şahin ile ülkedeki genel havayı ve seçim sürecini konuştuk.
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin fazlasıyla şüpheli bir helikopter kazasında hayatını kaybetmesinin üzerinden birkaç gün geçmişti ki Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın helikopteri Vanadzor'a mecburi iniş yaptı. Paşinyan yazdığı mesajda kötü hava şartları yüzünden inmek zorunda kaldıklarını, karayolundan devam ettiklerini bildirdi. * Helikopter ve uçaklar şu günlerde aşırı ölçüde riskli. Özellikle devlet yöneticileri açısından. İhmalden, pilot hatasından veya teknik bir sebeple kaza olsa bile, hiçbirine salt kaza diye bakamayız. Arkasında birilerinin eli, ayağı, en azından parmağı olduğunu düşünürüz. Hele kazalar peş peşe geldiği zaman, tazı gibi kulaklarımızı diker, dikkat kesiliriz. * Paşinyan'ın helikopterine müdahale edenler varsa, kim olduklarını bilmesek de bir yerlerde kıs kıs güldüklerini yahut bir köşe başına çekilip tüh tüh ettiklerini tahmin edebiliriz. Mesajın satır aralarına baktım, Paşinyan elini burnunun üstüne götürüp nanik yapıyor, “Öldüremediniz” diyordu. Birkaç gün önce “Büyük Ermenistan hayalinden vazgeçip gerçekleri görmek gerektiğini” beyan etmişti. * Reisi'nin helikopteri için de aynı durum söz konusu. Onun açıklamaları da birilerini fazlasıyla rahatsız etti. Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterini düşürenler de dünya üzerinde bir yerlerde yürüyor, oturuyor, yatıyor, kalkıyor. Kim olduklarını isim isim bilmiyoruz. * Turgut Özal'ın 1988'de parti kongresi sırasında tabancayla canına kastedildiğini hatırlıyoruz. Aynı yıl içinde İstanbul'dan Ankara'ya gitmek için bindikleri 13 kişilik uçak, kısa süre sonra Ahmet Özal'ın şüphelenmesi üzerine geri döndürülmüş. Yapılan incelemede uçağın kablolarına müdahale edildiği tespit edilmiş. Yola devam edilse, havada yangın çıkacak durumda olduğunu oğlu birkaç gün önce canlı yayında anlattı. O kabloları törpüleyip zayıflatanların kim olduğundan da haberimiz yok. Tıpkı, Özal'ı kimin zehirlediğini bilmediğimiz gibi. Yıllar sonra yapılan otopsi raporunda “Zehir var, zehirleme yok” diye garip mi garip, tuhaf mı tuhaf, saçma mı saçma bir açıklama yapılmıştı. * 1959 yılına gidelim. 17 Şubat günü Başbakan Menderes'i taşıyan THY uçağı Londra yakınlarında düştü. Menderes yaralı kurtuldu, 14 kişi öldü. Aralarında bakan ve milletvekilleri bulunuyordu. Menderes ve ekibi, Kıbrıs Cumhuriyeti'ni kuracak anlaşmayı imzalamak için yola çıkmışlardı. Kaza mıydı, değil miydi? Bir yıl sonra darbeyle indirilen Menderes, iki bakanı Zorlu ve Polatkan'la beraber idam edildi. * Efsane Vali Recep Yazıcıoğlu ise trafik kazasında hayatını kaybetti. Aynı şekilde Bakan Adnan Kahveci'yi de trafik kazasına kurban verdik. Kazaların ikisi de şüpheli bulundu. Uğur Mumcu, arabasına konulan bomba ile öldürüldü. Yıllarca İran kaynaklı olduğu iddia edildi ama sonra Mossad parmağı olduğu anlaşıldı. Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis, gerekçesine kimsenin ikna olamadığı bir uçak kazasında can verdi. Bütün bu suikastların failleri de ele geçmedi. Belki aramızda yaşıyorlar. Günün birinde karşılaşmış, aynı yerde farkında olmadan yemek yemiş, çay içmiş, yolculuk etmiş bile olabiliriz onlardan bazılarıyla.
Tras tres días de actos funerarios y cinco jornadas de luto, Irán despidió al presidente Ebrahim Raisi, fallecido el pasado 19 de mayo en un accidente en helicóptero.Miles de iraníes, y una gran parte de la comunidad internacional, homenajearon la muerte de un hombre tan polémico, señalado de encabezar varias violaciones de derechos humanos, ejecuciones y persecuciones, al punto que varias ONG no lamentaron su muerte, sino la falta de justicia contra un personaje ultraconservador y represor del pueblo iraní.En este episodio abordamos el futuro que le espera a Teherán, quien enfrenta una serie de cuestionamientos ante la ausencia de Reisi, desde unas jornadas electorales en proceso, las críticas por el aumento de la represión, la crisis económica, la tensión nuclear y la guerra en Gaza, podrían ser escenarios que podrían resentir la muerte del quien fuera el segundo hombre más poderoso de la República Islámica.Visita la sección de Mundo de El Sol de México para no perderte las noticias internacionales. Hosted on Acast. See acast.com/privacy for more information.
Mahmut Akpınar | Reisi'nin ölümü üzerinden Türkiye okuması; adım adım mutlak otoriter rejime! by Tr724
SBS Türkçe için Türkiye'deki siyasi gelişmeleri yorumlayan gazeteci Yavuz Oğhan, İran ile Türkiye arasında hangi insansız hava aracının İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin helikopterinin enkazını bulduğu tartışmasını değerlendirdi.
Polisiye romanlarda rastladığımız bir sahne vardır. Maktul, son anlarında katilin adını fısıldar veya yakınında kimse yoksa kanıyla yere yazar. İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin tören konuşmasındaki son sözleri şöyleydi: “Bizim bir araya gelmemizi istemeyenler var.” İran'ın Azerbaycan ve Türkiye ile yakınlaşmasından rahatsız olanların kimler olduğuna bakmak lâzım. * Azerbaycan ile ortak baraj inşa edilmiş, açılış töreni için bir araya gelinmiş, yeni iş birliği imkânları üzerinde durulmuş… Dönüş yolunda helikopter kazasında Reisi ile birlikte ülkenin en önemli isimleri hayatını kaybetmiş. Ardından malum sorulara cevap aranıyor. “Kaza mıdır, sabotaj mı? Hangi ülkenin parmağı olabilir? X ülke mi, Y ülke mi?” Hayır, Z ülke. İhtimaller konuşulurken kibarlık yapıp denklem çözer gibi X'lerle Y'lerle konuşanların nereyi kastettiği açık. ABD mi, İsrail mi demek istiyorlar. Bir de iç dengeler var tabii. Hepsinin yeterli gerekçesi var böyle bir operasyon için. * Helikopter eski, donanımsız. Sinyal vericisi bile yok. Kara kutunun varlığı meçhul. Ayrı uçması gerekenler aynı külüstür aracın içine bindirilmiş. Sabotaj varsa, İran yetkilileri ve kazada hayatını kaybedenler de epeyce yardımcı olmuş, zemin hazırlamışlar, fırsat vermişler. Çok eski devlet geleneği olan bir ülkeye yakışmayan tedbirsizlik söz konusu. * Dağlık bölgede helikopter düştükten sonra, beraber uçan diğer iki helikopterin durumu geç fark etmesi, yerini kurtarma ekiplerine sağlıklı şekilde bildirememesi ayrı bir gariplik. İran'ın AB ve ABD'den yardım istemesi, onların nazlanıp yan çizmesi ayrı bir gariplik. Öncelikle Türkiye'den yardım istenmesi gerekirdi. Akıncı İHA yola çıktıktan sonra iki saat içinde kaza yerini tespit etti ve döndü. Sonrasında Van Gölü üzerinde Ay yıldızlı bayrağımızı çizmesi ise muhteşem bir tabloydu. * İranlı yetkililer Türkiye'ye teşekkür ederken bazılarının bu gerçeği reddetmesi, kendi çabalarıyla ulaştıklarını, kendi İHA'larının bulduğunu iddia etmesi, basit ve sıradan bir şovenizm kapsamında değerlendirilemez. Türkiye'den hoşlanmayanların gerçeği tersyüz etmesinin altında yatan başka sebepler aranmalı. * Akıncı'nın hareketlerini canlı yayında bütün dünya izlediği ve rotası harita üzerinde adım adım çizildiği hâlde, inkâr yoluna gidenin aklına şaşmak yetmez, bir de niyetine bakmak gerekir. Bizim göze sokmak gibi bir tavrımız yok ama inkâr edip tersine çevirmek hiç sağlıklı görünmüyor. Ne kadar kötü bir niyet olduğu belli, o kötü niyetin ardında yatan sebepler ortaya çıkarılmalı.
Uluslararası Adalet Divanı, İsrail'den Refah'taki askeri operasyonlarını durdurmasını, Gazze-Mısır sınır kapısını yardımlara açmasını istedi. İsrail-Hamas gerilimi, İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin ölümü, Amerika'da siyaseti nasıl etkiliyor? Güney Dakota Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Doktor Evren Wiltse yanıtlıyor. Başkan Biden ve rakibi Trump, siyahi ve hispanik seçmenlerin oylarını hedefliyor. Alman şirketlerinin yüzde 30'u yurtdışına taşınmayı planlıyor.
Bazı önemli gelişmeler İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin düşen helikopterinin kaldırdığı toz bulutu içinde kayboldu. Helikopter düşmeden tam bir hafta önce, Umman'da gerçekleşen gizli buluşmadan bahsediyorum. ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett McGurk, burada İranlı yetkililerle bir araya geldi. Görüşme gizli olduğu için bize söylenenle ya da bilmemizi istedikleri kadarıyla yetineceğiz. Ancak bazı soru işaretlerimiz var. Şüphelerimizi de dile getireceğiz. Söylenen şu: ABD yönetimi Ortadoğu'daki krizin bölgesel bir savaşa dönüşmesini engellemeye çalışıyor. Bu yüzden İran'la temas kuruyor. Bu temasa 7 Ekim'in hemen ardından zaten başladılar. Önce aracılar (Çin) üzerinden konuştular. Bu trafikte ABD İran'a “Hizbullah'ı dizginle, gerilime müdahil olacaksan bu kontrollü olsun” mesajı verdi (Başka bir teklifle daha gittiler. Ona az sonra değineceğiz.) İran da sürece Lübnan değil Yemen üzerinden müdahil oldu. Mesafe uzak olunca müdahalenin etkisi de cılız kaldı. Kontrollüydü. Mış gibi yapıldı. Amaç iç ve bölge kamuoyuna “Bir şeyler yapıyorum” mesajı verebilmekti. Anlaşılabilir bir durum. Daha sonraki süreçte Amerikalı ve İranlı yetkililer ilk Umman toplantısını ocak ayında yaptılar. İsrail'in Şam'da İranlı komutanları vurması üzerine patlak veren füze gerilimi sırasında da doğrudan temas kuruldu. Hem ABD'nin hem de İran'ın pozisyonu gerilimin kontrolden çıkmaması üzerineydi. Böylece Hizbullah Hamas'ı hayal kırıklığına uğratan bir tutumla çatışmadan uzak durdu. Ne var ki bu politika İsrail'in Lübnan'da Hizbullah'a dönük saldırılarını engellemedi. ABD'nin İran'ı iletişim kurarak kontrol etme arayışı İsrail'in asıl hedefini bilmesinden kaynaklanıyor. İsrail, İran unsurlarını doğrudan hedef alarak Tahran'ı krizin içine çekmeye, gerilimi bölgesel savaşa dönüştürmeye çalışıyor. İsrail'in Suriye ve Lübnan'ın güneyinde tampon bölge oluşturma kararı 2019 tarihlidir. Tel Aviv yönetimi 7 Ekim saldırısını fırsata çevirerek bu planı hayata geçirmeye çalışıyor. Yani bu kurgusu çok önceden yapılmış bir tezgahtır. ABD de bu tezgahın parçasıdır. TAVŞANA KAÇ TAZIYA TUT POLİTİKASI
Dr. Bilgehan Alagöz'e göre İran'ın güvenliği verdiği önem düşünüldüğünde Reisi ve Abdullahiyan'ın hayatlarını yitirdikleri kaza kadar sürecin yönetilişi de şaşkınlık yarattı. Reisi'nin İran'da dini liderin belirlediği yapıdaki önemine vurgu yapan Alagöz, Tahran'ın ABD'de Trump'ın kazanacağı öngörüsüyle formül geliştireceği görüşünde.
Günaydın! Çarşamba sabahından herkese merhaba. Medyascope'un podcast'i Güne Başlarken'de günün öne çıkan haberlerine birlikte bakalım.
Reuters, BAE merkezli First Abu Dhabi Bank'in Koç Grubu'nun elindeki %61,2'lik Yapı Kredi hissesini satın almak için görüşme hâlinde olduğunu yazdı. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi için Tebriz, Kum ve Tahran'da cenaze törenleri düzenlendi. Bu bölüm Paribu hakkında reklam içermektedir. Paribu, Bitcoin tarihindeki ilk alışverişin yıl dönümünü bu yıl da Paribu Pizza Günü ile büyük bir kutlamaya dönüştürüyor. 19 - 22 Mayıs tarihleri arasında kullanıcılarına Yemeksepeti'nden 100 bin pizza hediye ediyor. Detaylı bilgi ve katılım koşulları için ParibuLog'u ziyaret edebilirsiniz. Aposto Gündem'e buradan ulaşabilirsiniz.
Reisi sonrası İran İran kazada ölen Cumhurbaşkanı'nı uğurluyor. Cenaze törenine milyonlar katıldı. Reisi sonrası İran siyaseti nasıl şekillenecek? Reisi'nin koltuğuna kim oturacak? Hamaney sonrası hesaplar bu ölümle nasıl yapılacak? İran Araştırmaları Merkezi Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Serhan Afacan 5'te Beş'te yanıtlıyor.
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve beraberindeki heyet, 19 Mayıs Pazar günü düşen helikopterde hayatını kaybetti. Ülkede 5 günlük yas ilan edildi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhammed Muhbir, seçimler yapılana kadar, ülkenin geçici cumhurbaşkanı olarak atandı. Reisi'nin cenaze törenini bugün yapılıyor. Kayda Değer'de Gamze Elvan soruyor Senem Görür Yücel ve Arif Keskin cevapladı! TBMM'de CHP, MHP ve DEM Parti'nin grup toplantıları yapıldı. Ankara'nın gündemini Medyascope Haber Müdür Yardımcısı Özgecan Özgenç aktardı! Mardin'deki bir imam hatip ortaokulunda öğrencileriyle tartışan öğretmen eşi için beş polis aracıyla okula giden ve üç gün sonra çocukları gözaltına aldıran hâkimi haberleştiren Medyascope Diyarbakır Temsilcisi Ferit Aslan'ın yargılandığı davada karar açıklandı. Aslan, ilk duruşmada beraat etti. Aslan süreci anlattı!
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Karim Han'ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Hamas'ın liderleri hakkında “savaş suçu” işledikleri gerekçesiyle tutuklama emri istemesine yönelik tepkiler sürüyor. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve beraberindeki heyet, 19 Mayıs Pazar günü düşen helikopterde hayatını kaybetti. Ülkede 5 günlük yas ilan edildi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhammed Muhbir, seçimler yapılana kadar, ülkenin geçici cumhurbaşkanı olarak atandı. Nuray Mert, Gamze Elvan'ın sorularını yanıtladı.
Çavuşesku'nun Termometresi'nde bu hafta Aybike Boyacıoğlu moderatörlüğünde Burak Bilgehan Özpek ve İlkan Dalkuç; İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin öldüğü helikopter kazasını, kazanın etkilerini ve İmamoğlu ile gazetecilerin Roma gezisine dair tartışmaları ele alıyor. 00:00 Giriş00:25 Reisi'nin ölümü12:24 Roma gezisi34:24 Efe Ercan ve Türklük tartışmaları57:37 KapanışBecome a supporter of this podcast: https://www.spreaker.com/podcast/daktilo1984--5970640/support.
İletişimde daha kötüsü yoktur… Özel hayat için de geçerlidir; tüzel hayat için de… Olumsuz bile olsa ‘somut bilgi', en ufak belirsizlikten daha evladır… Belirsizliğin zamana yayılması ise her türlü melanet tohumunun ortalığa saçılması ve hızla serpilmesine neden olur… İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin, ülkenin Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Tebriz Cuma İmamı Ayetullah Ali Haşim ve Doğu Azerbaycan Eyalet Valisi Malik Rahmeti dâhil helikopterdeki 8 kişiyle birlikte hayatını kaybetmesi üzerine İran'da bir ‘iletişim kaosu' yaşanmaya başlandı. Hâlâ havada kalmış pek çok soru var: Helikopter kalkıştan önce kontrol edildi mi; güvenlik önlemleri yeterli miydi? Hava koşulları kötü idiyse, helikopterin uçmasına neden izin verildi? Yetkileri olmasına rağmen iki kıdemli albay pilot, uçmayı neden kabul etti? Reisi'nin helikopterinin sağında ve solunda uçan diğer iki helikopter neden durmadan yollarına devam ettiler? İran devletinin üst yönetimini bir anda yok eden bu olaydan kim ya da kimler çıkar sağlar? ABD ve/veya İsrail'in bu işte dolaylı ya da doğrudan parmağı olabilir mi? Yoksa parmak içeride mi? (Rivayete göre Reisi'nin yerine, İran dini lideri Ali Hamaney'in karşı çıkmasına rağmen, oğlu Mücteba Hamaney talipmiş.) Buraya sadece özetleri aldık… İran'ın yönetemediği iletişimin ülkedeki ve dünyadaki yansımasını; “Körler sağırlar birbirini ağırlar” durumu olarak nitelemek yanlış olmaz. En temel soru da şu tabii ki: “Bundan sonra ne olacak?” Orta Doğu, zaten ‘barut fıçısına' dönmüş… Fitili de ortalıkta… Ateşlenmeye hazır!.. Küçük bir kıvılcım bekleniyor sanki… Reisi'nin ölümünün arkasında, endişe edilen komplo teorilerinden biri olduğu tespit edilirse, dünyanın da çivisi çıkacak demektir… Orta Doğu kaosunu engellemenin tek yolunun açık, derinlikli, ayrıntılı, tatmin edici, belirsizliği yok eden iletişim olduğunu İran inşallah anlayacaktır.
İran ve Türkiye iki büyük devlet olarak, birbirlerini kollayarak politikalarını devam ettirmeleri gerçeği, her iki devletin jeopolitik olarak farkında olduğu bir durumdur. Fakat iki ülke halkının tarihi ve kültürel yakınlığının ne denli derin olduğu hiçbir zaman göz ardı edilemez. Önceki günün akşamından itibaren İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopter kazası İran'dan sonra en yüksek merakla Türkiye'den takip edilmiştir. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu kesif merak ortaya çıkmaz. Bu durum yüzyıllardır iç içe yaşayan kültürel kodları ortak teşekkül etmiş milletlerin yakınlığıdır. Helikopter kazasının üç ihtimali mümkündür: 1- Doğrudan kazadır. Üzerine fazla düşünmeye gerek yoktur. 2- İran'ın iç yönetimi ve dini liderlikle ilgili bir mesele olabilir. 3- Başta İsrail olmak üzere bir dış müdahale ihtimali. Her üç ihtimalden hangisi olursa olsun İran devlet yönetimi bu süreçlerden etkilenecektir. Bilindiği gibi İran devlet yönetimi bir yönüyle iki güç dengesi üzerine kurulmuştur. Öncelikli olarak Ali Hamaney dini liderdir. Sistem içerisinde mollalar üzerinden, devlet idaresinde son sözü söyleyen merci konumundadır. Şii devlet teorisinde aynı zamanda merci-i taklid seviyesinde bir âlim olan Ali Hamaney'in vefat etmesi durumunda eski cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani, Hamaney'in yerine geçmesi beklenen en güçlü adaydı. Rafsancani hayatını kaybetti ve bu tartışma başlamadan bitti. Rafsancani, Özal tarzı bir devlet adamıydı. Reformculara daha yakındı. Reisi'nin dini lider olma ihtimali çok yüksek bir durumdu. Ayrıca Ali Hamaney'in oğlunun da dini lider adaylarından biri olduğu konuşuluyor. Üçüncü kuşağı temsil eden Mücteba Hamaney'in siyaseti için olumlu görüş serdedenler de var. Soğuk savaş dönemi sonrası şartları bilen bir ismin siyasetinin babasından farklı olacağını düşünenler var. İran'da bir kişinin ‘rehber' olabilmesi için, Ayetullah mertebesinde 12 din âliminin ilgili kişiye onay vermesi gerekiyor. İran, iki büyük sorunla iç içe yaşıyor. Birincisi, ABD ile İran arasında devam eden gerilimlerden dolayı nükleer çalışmalar merkeze alınarak yürütülen ambargo. İran'ın birçok devlet şirketi yaptırıma tabi. Bu sebepten dolayı İran petrol arzı ve mal tedariki noktasında birçok dolambaçlı yol kullanmak zorunda kalıyor. Petrole dayalı bir ekonomisi olduğu halde İran'ın gelir dağılımı çok bozuk. Refah dağılımdaki adaletsizlik İran siyasetine olumsuz yansıyor. İran devletinin karşı karşıya kaldığı ikinci sorun ise meşruiyet sorunudur. İran rejiminin iki meşruiyet kaynağı var; ‘rehberlik' yani Ali Hamaney'in dini temsili, ikincisi ise halkın desteği ile seçilmiş hükümetler.
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi rejimin sembol isimlerinden biriydi. Devrimden sonra genç yaşında üstlendiği görevler ve devrimin ideolojisine sadakatiyle devlet katında yükselen Reisi'ye dini rehber Ayetullah Ali Hamaney'den sonraki rehber gözüyle bakılıyordu. Reisi'nin hiç kuşkusuz iktidar içi mücadelede rakiplerinin olmaması elbette düşünülemez. Ama Reisi'nin asıl hasımlarının İran'ı devrim ideolojisinin dışında bir çizgiye çekmek isteyen ABD'nin başını çektiği uluslararası sistemin aktörleri olduğunu söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Bu bahiste İsrail baş düşmanlardan biriydi. Özellikle İran'ın HAMAS'ın arkasında duran güç olması ve son Gazze direnişindeki tutumu İsrail'i çılgına çevirdi. İsrail'in Şam'daki İran misyonuna yönelik saldırısı sonrası İran'ın füzelerle verdiği misilleme iki tarafı sıcak bir çatışmanın eşiğine sürüklemişti. İran 1979'daki devrimden bu yana ABD'nin başını çektiği Batı cephesinin hedefindeki bir ülke. Devrimden sonra Saddam Hüseyin'in Irak'ı İran'ın üzerine saldırtılmıştı. Tam 8 yıl süren bu amansız savaş büyük bir yıkıma yol açmıştı. Hâlâ süregiden askeri, ticari, siyasi ve ekonomik kuşatmalar İran açısından büyük bir sorun. ABD-Batı cephesinin İran'la olan hesaplaşması, görünen o ki İran kendisine boyun eğmediği sürece devam edecek. O yüzden İran'da rejim değişikliğini gerçekleştirecek her türlü iç kırılmaların ve çatışmaların arkasında duran ABD-Batı-İsrail cephesi, İran'ı askeri ve ekonomik anlamda güçsüzleştirecek her hamlenin de başını çekmeyi sürdürecek. Gazze direnişiyle birlikte bu savaşım iyiden iyiye ayyuka çıktı. Herkesin bildiği bir şey sır değildir. İran'ın HAMAS'a verdiği destek ve İsrail ile savaşımda Hizbullah ve Husiler üzerinden verdiği mesaj İran'ın durduğu yeri gösteriyordu. İran her ne kadar İsrail'le doğrudan bir savaşımın içine girmekten kaçınsa bile veya başka bir ifade ile kendini bu savaşın içine itmeye çalışan güçlerin oyun planının dışına itse bile sürdürdüğü kısmi vekâlet savaşıyla İsrail üzerinden ABD-Batı dünyasına karşı boyun eğmeyeceğini ilan etmiş oluyordu. Reisi bu meydan okumanın yeni dönemdeki güçlü ve akıllı siyasi lideriydi elbet. REİSİ'Yİ İLK VE SON GÖRÜŞÜM İran'a 1989'da devrimin 10. yıldönümünde gitmiştim. Devrimin ruhani-siyasi lideri Humeyni henüz hayattaydı. Kısa bir süre sonra vefat ettiğinde tekrar gitmiştim. İran-Irak savaşının ateşkesle sonlandırıldığı bir zaman diliminde gitmiştim. 35 yıl sonra 26 Nisan 2024'te bu kez Tahran'a uluslararası bir fuarın açılışı için davetli olarak gitmek nasip oldu. Reisi'yi 27 Nisan Cumartesi günü fuarın açılışında gördüm. Resmi programda görünmüyordu.
Reisi, Ankara ziyaretini iki kere ertelendikten sonra Türkiye'de tanınmıştı. Bu ziyaretten hemen sonra Türkiye Yunanistan ve sonra da Irak'a açılım göstermişti. Reisi de bir simetrisini İran'ın çevresi ve komşularıyla yapmaya başlamıştı. Fakat tam da çok derin siyasi krizler içine girdikleri Azerbaycan ile normalleşme dönüşü Reisi'nin hayatını kaybettiği “kaza” gerçekleşti. Tüm bu bölgedeki istikrarsızlığın yegâne nedeni İsrail olsa da bölgedeki her ülkede istikrarsızlıktan beslenen aktörler var. İran'da da var. Hatırlayınız geçen hafta Hamaney bir kitap fuarını ziyaret etmiş ve Türkiye'nin Yunanistan açılımını zehirleyen bir manipülâsyona imza atmıştı. Aslında söylemi İran'ın normalleşmesini çöpe atıyordu. Şimdi bu kaza ile beraber her şey manidar geliyor. Bu aman dünyası içinde Türkiye'nin bölgede menfaatlerini ilgilendiren Kalkınma Yolu, Zengezur Koridoru gibi büyük bağlamların sağlıklı ilerlemesi için biraz daha gayret gerekebilir. ÖZGÜR ÖZEL MEMLEKET PARTİSİ'Nİ KAPATTI Özgür Özel siyasette iklimi değiştirdi. Zaten göründüğü kişi miydi yahut göründüğü gibi oldu mu, bilmiyorum. Ama siyasetin parametreleri bu yeni aktörle değişti. Gelişine Memleket Partisi'ni kapattı. İnce'yi Halk Partisine yeniden katabilirse liderliğini pekiştirmek anlamında büyük iş yapmış olur. Deva Partisi de Özgür Özel'in söyleminin tarzı altında yok olmaya mahkûm gibi görünüyor. Ha Batı eksenli yeni parti çalışmalarını da, ne kadar varsa bunlardan, akamete uğratmış olabilir. Aslında Batı eksenli ekonomi politikalarının bir yansıması olarak her şey gelişiyor. Batı eksenli partiler bu süreçte Halk Partisinin varlığı altında sönükleşecek. Makul Batıcılar da Özgür Özel'in siyasetinden sönükleşecek.
İran İslâm Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin, Dışışleri Bakanı, Tebriz Cuma İmamı ve Eyalet Valisi ile birlikte talihsiz bir helikopter kazasında hayatını kaybetmesi dünyada yeterince belirsiz ve hareketli olan ortama bir bomba gibi düştü. Bu kadar önemli devlet şahsiyetinin aynı helikopterle, üstelik her türlü uçuş için riskli sayılabilecek hava koşullarında yolculuk yapmaları ilk anda bu kazayla ilgili dikkat çeken bir gariplik tabii. Aynı helikopterle aynı yolcu listesiyle bir gidişleri olmuş gerçi ve kaza dönüş yolunda gerçekleşmiş. Buna rağmen içinde ölüm olan bir olay geriye dönük bütün ihmal ve kusurları bir kasta, üstelik suikasta bağlayan bütün ihtimalleri akla daha fazla getiriyor. Nitekim olay duyulduğu andan itibaren insanların en fazla düşünüp tartıştıkları konu bu oluyor. Reisi ve yanındaki heyeti ölüme götüren bu olayın bir kaza olamayacağı yönündeki yorumlara bakıldığında tezlerini destekleyecek bütün veriler var. İran'da bu tarz bir yolculuk, devlet ricali için bile son derece rutin, belki işlerin birçoğunun doğuya atfedilen tevekkül anlayışıyla oluruna bırakılarak kotarıldığının bir resmini de veriyor. 1979 üretimi ve muhtemelen düzenli bakımları düzgün yapılmayan bir helikopterle ülkenin en önemli isimlerini sisli, dağlık ve zor bir coğrafyada, üstelik gece vakti bir helikopterle bir yerden bir yere taşımayı göze alan yaklaşım kasıttan, hem de suikasıttan bağımsız düşünülemiyor. Suikast ihtimaline kesin gözle bakıldığı andan itibaren gözler tabii ki olağan şüpheliye çevrilecektir. İsrail'in bu suikastın ardında olduğuna da bu mantıkla kesin gözüyle bakılacaktır. İsrail yıllardır her fırsatta İran'a karşı açıkça düşmanlık sergilemekten hatta bu düşmanlığı açık bir saldırganlıkla da göstermekten geri durmuyor. En son 1 Nisan tarihinde Şam Büyükelçiliği'ni de bombalamış ve üst düzey bazı generallerini katletmişti. Şimdi de böyle bir suikasta girişmekten onu alıkoyacak en azından bir kasıt-niyet eksikliği yoktur. 7 EKİM'DE HEZİMETE UĞRAYAN İSRAİL OLAĞAN ŞÜPHELİ Mİ? Ancak bu suikastta olağan şüpheli olarak İsrail üzerinde durmanın özelikle bugünlerde inandırıcılıktan uzak şöyle bir yanı var. İsrail'in meşhur istihbarat gücü MOSSAD efsanesi 7 Ekim itibariyle çökmüş durumdadır. Kassam Tugayları sadece MOSSAD'ın değil, İsrail silahlı güçlerinin genel olarak operasyon kabiliyeti hakkında şimdiye kadar üretilmiş bütün hikâyelerini yerle bir etti. İsrail gücü ve kabiliyetleri konusunda bu efsaneler çökünce ortada sadece beceriksizlik, korkaklık ve istihbarat acizliği kalmış oldu.
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan helikopter kazasında hayatını kaybetti. Peki bundan sonraki süreçte İran'da neler olacak? Bu kaza ülkede nasıl yankı buldu? İran Araştırmaları Merkezi'nden Hurşit Dingil ile konuştuk.
Birleşik Haydutlar Devleti'nin Savunma Bakanı Lloyd Austin diyor ki: “İbrahim Reisi'nin helikopterinin düşürülmesinde, ABD'nin hiçbir rolü yok!” *** Austin'in bu açıklaması… Kaset operasyonunun hemen ardından, İlhan İşbilen'in Deniz Baykal'ı telefonla arayıp “Biz yapmadık!” demesine benzer bir beyan mıdır, acaba? *** Fetullahçı İşbilen'in Baykal'ı araması “Cinayet mahalline ilk önce katil gelir” kapsamında idi! *** Mister İşbilen, Illuminati'nin yıllık toplantılarında FETÖ'yü temsil ediyordu! “OLAY YERİ” İNCELEMESİ CIA ajanlarından John Perkins'in “Bir Ekonomik Tetikçinin Anıları” kitabında şu satırları okuyoruz: “Panama Kanalı ve Amerikan askeri üsleri konusundaki görüşlerinden dolayı… Washington çıkarlarının gazabını üzerine çeken Panama Devlet Başkanı Omar Torrijos… 1981'de, CIA suikastlarının bütün işaretlerini taşıyan bir uçak kazasında hayatını kaybetti.” (Sayfa: 317 ve 318) BÜYÜK İTİRAF
Günaydın! Pazartesi sabahından herkese merhaba. Medyascope'un podcast'i Güne Başlarken'de günün öne çıkan haberlerine birlikte bakalım.
Sağlık Bakanlığı, HPV aşısı konusunda 2 yıl önce verdiği sözü hâlâ tutmadı. İran Cumhurbaşkanı Reisi'yi taşıyan helikopterin düştü, Reisi'nin durumu bilinmiyor. İsrail'de savaş kabinesi liderlerin görüş ayrılıklarıyla çatırdıyor. Bu bölüm Baymak hakkında reklam içermektedir. Sürdürülebilir ve çevre dostu bir enerji geleceği için yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelen Baymak, geliştirdiği çevre dostu Baymak Green House projesini hayata geçirdi. Yeşil enerji kaynaklarını kullanarak enerji tüketimini optimize eden Baymak Green House ile bir evin enerji tüketimini neredeyse sıfıra indirmek mümkün olacak. Aposto Gündem'e buradan ulaşabilirsiniz.
Dün öğle saatlerinde İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Amirabdullahiyan'ın içinde olduğu bir helikopter, Azerbaycan sınırında İlham Aliyev ile açılışı yapılan barajların töreninden sonra dönüşte kötü hava şartlarında düştü ve sadece İran değil, herkes şokta. Enkazı Türkiye'den kalkan Akıncı İHA buldu. Ben bir havacı olarak burada kendi açımdan bazı hususlara değineceğim.
Dr. Adıbelli'ye göre Reisi ve Abdullahiyan'ın ölümleri büyük trajedi. İki yetkilinin İran'ı Rusya ve Çin öncülüğündeki ‘Büyük Avrasya' yapısına taşıdığını belirten Adıbelli, olayın kaza mı suikast mı olduğunun bilinemeyeceğini vurguladı. Adıbelli, Putin'in Pekin ziyareti ve Şi ile manifestolarının ‘yeni dünya kuruluşunun beyanı' olduğu görüşünde.
İran Cumhurbaşkanı Reisi ve Dışişleri Bakanı'nın helikopter kazasında yaşamını yitirmesine ne tepkiler geldi? İranlı Gazeteci Lily Nikfar, Reisi'nin ölümü sonrası olasılıkları ve tepkileri VOA Türkçe'ye değerlendirdi. Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı Netanyahu, Savunma Bakanı ve üç Hamas lideri için tutuklama emri çıkarttı. Başkan Joe Biden ve Cumhuriyetçi rakibi Donald Trump, tartışma programında karşı karşıya gelecek. Kararsız seçmeni etkileyebilecekler mi?
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, helikopter kazasında yaşamını yitirdi. Yeri ve Zamanı'nda değerlendirmelerde bulunan Ali Çağatay, “Üzerinde çok konuşulması gereken bir kaza ya da cinayet ile karşı karşıyayız" dedi.
İran devlet televizyonu, Cumhurbaşkanı Reisi ve Dışişleri Bakanı Abdullahiyan'ı taşıyan helikopterin dün geçirdiği kazada kurtulan olmadığını duyurdu. Söz konusu kazada neler yaşandı? Türkiye, arama kurtarma çalışmalarına nasıl katkıda bulundu? İran'da bundan sonraki süreçte neler olacak? Anadolu Ajansı Tahran Muhabiri Haydar Şahin'le konuştuk.
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan'ın içinde bulunduğu helikopter, Azerbaycan dönüşünde düştü. 12 saati aşkın arama-kurtarma faaliyetleri sonrasında, Reisi ve beraberindeki heyetin hayatın kaybettiği ortaya çıktı. Reisi'nin ölümünde suikast ihtimali var mı? İran'da siyasi geleceği ne olacak? Reisi'nin ölümü bölge siyasetini nasıl etkileyecek? Ortadoğu'da neler konuşuluyor? Gazete Duvar yazarı Fehim Taştekin, merak edilenleri canlı yayında yanıtladı
Öğr. Üyesi Cengiz Riva ve Ahmet Mücahit Yılmaz'ın yer aldığı, TapirCast'in "Savunma Sanayii" serisinin bu bölümünde, 19 Mayıs 2024 gecesi İran Cumhurbaşkanı Reisi ve heyetinin bulunduğu helikopter kazasının yer tespit çalışmalarını başarıyla gerçekleştiren Bayraktar Akıncı İHA'yı ele alıyoruz. İlk olarak, gerçekleşen olay ile ilgili duyumları ele alıyoruz. Sonrasında, Bayraktar Akıncı aracının temel özelliklerini ve teknik kabiliyetlerini ele alıyoruz. Ardından, Bayraktar Akıncı aracında kullanılabilecek mühimmat türlerini ve bunların stratejik avantajlarını değerlendiriyoruz. Son olarak, Bayraktar Akıncı'nın ihraç edildiği ülkeleri tartışarak, bu aracın uluslararası alanda ne kadar ilgi gördüğünü ele alıyoruz. Keyifli dinlemeler! #haber #gündem #sondakika #akıncı #iran #reisi #kaza #helikopter #savunmasanayii #baykar #bayraktarakıncı #helikopterkazası
Eskilerin bildiklerini, duyduklarını, gördüklerini dile getiren eserlerini ben de büyük bir zevkle okuyorum. Bu minval üzere kaleme alınan eserlerden bazılarını, Ali Fuat Türkgeldi'nin “Görüp İşittiklerim”, Lütfi Simavi'nin “Sultan Mehmed Reşad Han'ın ve Halefinin Sarayında Gördüklerim”, Çankırılı Hacı Şeyhoğlu Ahmed Kemal'in “Görüp İşittiklerim”, Münevver Ayaşlı'nın “İşittiklerim, Gördüklerim, Bildiklerim” değerli dostumuz Turan M. Türkmenoğlu'nun “Sahaflar Çarşısında Görüp İşittiklerim” isimli kitapları teşkil ediyor. Yine bu tarz üzere kaleme alınan “Bildiklerim” isimli eser de Kilisli Rıfat Bilge imzasını taşıyor. Bu zat kültür tarihimizin önemli isimlerinden biridir. Kitabiyat ve lisaniyat âlimi olarak bilindiği gibi, Osmanlı Arşivindeki tasnif hizmetleriyle de tanınmaktadır. Asıl mesleği muallimlik olan Kilisli Rıfat Bey kaleme aldığı birçok kıymetli eserin yanı sıra Şirazlı Şeyh Sadi'nin Bostan ve Gülistan'ını da Türkçemize kazandırdı. Ayrıca hatıralarını da 1945'te Yeni Sabah gazetesinde yayımladı. Bu tefrika daha sonra kitap halinde de basıldı. Ne yazık ki bu ilk baskı fena halde hazırlanmış olup okurken çok kılçıklı balık yer gibi epeyce zorlandım. “Bildiklerim”in bugünlerde yeni baskısı gerekli düzenlemeler yapılarak Büyüyen Ay Yayınları tarafından neşredildi. Ufak tefek tashih hatalarının dışında mükemmel bir hale getirildi. Fazla yer kaplayacağı için eserin muhtevasından bahsetmek istemiyorum, lakin şu kadarını belirtmeden geçemeyeceğim. Kitabın ilk konusunu “Divanu Lügati't-Türk ve Ali Emiri Efendi” teşkil ediyor. Eser, sırf bu bahis için okunmaya, hem de birkaç defa okunmaya değer. Bu hatıratta benim en çok dikkatimi çeken kısım ise “Mahkeme-i Cinayet Reisi Hilmi Bey” başlığını taşıyan bölüm oldu. Meğer bu zat Üstad Necip Fazıl'ın dedesi imiş. İlerleyen satırlarda bunu öğrenince yazıyı ikinci bir defa okuma ihtiyacı duydum. Kilisli Rıfat Bilge'nin hukuk tarihimizin pırlanta isimlerinden biri olan Hilmi Bey'i nasıl anlattığını ben de size nakledeceğim ama önce bu zatı torununun dilinden, Necip Fazıl'ın ifadelerinden kısaca anlamaya çalışalım. Üstad, dedesi hakkında en sağlam bilgileri “O ve Ben”de veriyor. Hilmi Bey, yukarıda da belirtildiği üzere, İstanbul Cinayet Mahkemesi ve İstinaf Reisidir. Ve Maraşlı Kısakürekzadelerdendir. Abdülhamid'e atılan bomba hadisesinin tarihi muhakemesini yapmıştır.
Önce Irak geldi. Bol katılımlı, teşekküllü, şümullü görüşmeler yapıldı. Ardından İran Cumhurbaşkanı geldi. Burada da hayli uzun, önceden çalışılmış oturumlar gerçekleşti. Arada Kazakistan'da Astana toplantısı yapıldı. Şimdi 12 Şubat'ta Rusya Devlet Başkanı geliyor. Bir ‘tur' var ortada ve hatırlayalım, temas aralarında Türkiye hep sıra dışı terör saldırılarına uğradı… Putin'in müstakbel ziyaretiyle birlikte Batı'nın radarlarını açtığını görüyoruz. Hem ABD'den hem BM'den gelen ince ayarlı açıklamalar, “Rusya'yı doğru yola sevk edecekse tabii görüşülebilir, biz de takip ediyoruz” mealindeydi… Irak'la oturulan masada ‘Refah' Yolu da vardı ama Ankara açısından tüm görüşmelerin ilk sırası terörle mücadeleye ayrılmıştı. Şimdi Putin gelecek ama bu sırada zaten karışık bölgede yeni bir gelişme yaşandı; ABD'nin, Irak-Suriye-Ürdün köşebendindeki üssü, daha doğrusu uzantısı olan ‘22 no'lu kule' saldırıya uğradı, Amerikan askerleri öldü… Ardından, özellikle Irak ve Suriye'de misilleme saldırıları başladı ve İran taşeronu yapılar Amerika tarafından vurulmaya başladı. Karşılığı da geldi, Amerikan üsleri vurulmaya devam etti. Sonuncusu da Suriye-Deyrizor'da bulunan, ABD güçleri konuşlu ve PKK/YPG'li unsurların bulunduğu yerde gerçekleşti, 6 teröristin öldüğü açıklandı. Sadeleştirirsek, İran, PKK'yı vurmuş oldu! ‘İster istemez, Erdoğan-Reisi görüşmesinin çıktılarından biri olabilir mi' düşüncesi tartışılmaya başlandı. Öyledir-değildir bilmek şimdilik mümkün gözükmüyor ama ‘sahaya bakarak anlarız' diye yazdığımız anımsanacaktır… ABD-İRAN ARASINDA ‘KONTROLLÜ GERGİNLİK' NE DEMEK? Geçtiğimiz Pazar akşamı Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın bir haber kanalına verdiği röportaj, cari/aktüel konular üzerinde Türkiye'nin nasıl durduğuna ilişkin genel politikaları özetledi…
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi dün (24 Ocak) Ankara'da idi. Ben de merakla bekledim, net ne açıklama olacak diye. Ekonomik Konsey gereği yapılan anlaşmaları kastetmiyorum. Benim görmek istediğim stratejik ve jeopolitik duruma getirilebilecek açıklık idi. Ne gördüm? Bugünden sonra Türkiye hem çok dikkatli olmalı, hem İran'dan alabileceklerini azami şekilde kısa dönemde almalı. Ama risk yok! Zira riskin çok yüksek olduğu bir döneme girdik, bunu göremeyenlere özellikle işaret etmek isterim. Sonuçta amaç Türkiye'nin gelişmesi, güçlenmesidir.
Bölgede önemli gelişmeler yaşanıyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın da söylediği gibi “Gazze'de yaşanan savaş daha büyük bir girdaba” dönüşebilir. Çünkü -Türkiye hariç- bölgesel aktörlerin tümü Gazze'yi stratejik kazanımlarını kolaylaştıracak bir basamak olarak görüyor. Agresif politikalara yöneliyor. İran'ın Gazze gerilimini yüzlerce kilometre uzağa, Yemen'e taşıması, Pakistan ve Erbil'i füzelerle hedef alması bununla ilgilidir. İsrail'in Lübnan ve Suriye'nin güneyiyle ilgili hedeflerini güncellemesi, Suriye'de üst düzey İranlı komutanları hedef alması hakeza öyle. Ruslar bu kapsamda Golan tepeleri civarında boy gösteriyor. ABD'nin bölgeye gönderdiği savaş gemileri ve İran'ın vekil güçlerini Irak ile Suriye'de hedef alması da yine bu perspektiften okunabilir. Birden çok aktörün taşeronu terör örgütü PKK'nın Kuzey Irak'ta askerlerimize yönelik saldırıları da aynı kefededir. EN SICAK BAŞLIK TERÖR İran Cumhurbaşkanı Reisi bu zor konjonktürde Ankara'daydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran'daki terör saldırısı nedeniyle çarşamba gününe ertelenen 8. Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısı kapsamında Reisi ile bir araya geldi. Masada Gazze, Irak, Suriye, Güney Kafkasya, Pakistan gibi bölgesel konular yer alıyordu. Hepsi bir hayli zor konular.. Bölgesel meselelere Türk-İran yaklaşımı Gazze'de -insani bağlamda- yakın duruyor. Ayrışma Suriye'de başlıyor. Irak'ta derinleşiyor. Güney Kafkasya, Azerbaycan'da uçuruma dönüşüyor. Ortak çıkar ve tehditler, işbirliği alanları var ama makas kuzeye gittikçe açılıyor. Yakın zamana kadar Kafkasya ikili ilişkilerdeki en sıcak başlıktı. Görünen o ki yerini terör örgütü PKK'nın Suriye ve Irak'taki varlığına bıraktı. FİDAN'IN SATIR ARASI MESAJI
Tänase saate külalised Talvis Lankots ja Kaisa Kuus tegid aasta jooksul kaks tiiru ümber maailma ja külastasid 52 riiki. Reisi planeerides oli peamine eesmärk, et kogu aeg oleks soe. Lisaks taheti käia võimalikult paljudes riikides, mida nad enne külastanud ei olnud. Saates jutustavad maailmarändurid postapokalüptilisest vaatepildist Saalomoni saartel (kruiisilaev on ranniku kõrval külili vajunud, sest kohalikud tulistasid seda röövimise eesmärgil), kuidas Tongal tühja bensiinipaagiga sai saarele tiir peale tehtud (sest pühapäeval olid absoluutselt kõik poed ja bensiinijaamad kinni – ainsana avatud kirikud), avariist Ida-Timoris, lutikatest Sydney hotellis, kui hästi või halvasti nad ninapidi koos olles läbi said ja palju muud. Kaisa meenutab ka koledat hetke, mil oli veendunud, et Talvis on surnud... Vestlust juhib Liina Metsküla.
Önceki yazılarımda Kızıldeniz ve Süveyş Kanalının güvenliği noktasında kapsamlı değerlendirmeler ele almıştım. ABD ve Fransa bağlamında meselenin yeni dünya düzensizliğindeki yerini içeren tartışmalardı. Kızıldeniz'de oluşabilecek güvenlik kırılganlıklarının, dünya ekonomisine ve uluslararası ticarete olası etkilerini de bu kapsamda değerlendirmiştim. Sonra Sıradışı Strateji programında sevgili Turgay Güler ile meseleye İran tarafından yaklaşmıştık. Çünkü Husilerin cesaret bulduğu merkez İran. Bu şartlarda Husilerin, İran'ın menfaatlerine aykırı hareket etmeleri söz konusu olamaz. İran'ın bölgede bir miktar istikrarsızlıkla içinde bulunduğu sıkış(tırıl)mışlığından çıkmayı arzuladığı herkese malumdur. Husilerin Aden ve Kızıldeniz'deki istikrarsızlık faaliyetleri, İran'ın etkisinin büyük olduğu Basra Körfezini, güvenli tutulması gereken önemli bir güzergah haline getiriyor. Belki Kızıldeniz istikrarsızlaştıkça Çin ve Hindistan gibi ülkelerin İran üzerindeki güzergahlara ihtiyacı şiddetleniyordur. Böylece yıllardır uygulanan ambargonun kaldırılması yahut en azından gevşetilmesinin mümkün olacağı yahut ambargoya karşı İran'ın destekçiler bulabileceği düşünülüyordur. Husiler de belki bu bağlamda Aden ve Kızıldeniz'i istikrarsızlaştırmaya devam ediyordur, diye düşünüyorum. Bölgenin kalbine yerleştirilen İsrail çıbanı projesi de Husilere yeterince malzeme sağlıyor. Husilerin sivil gemileri hedef alan faaliyetlerini artırdığı bu ortamda nihayet Türk mürettebatın bulunduğu Central Park isimli bir gemiyle iletişim Bab'ül Mendeb Boğaz'ı önlerinde kaybedildi. Fakat diğer el konulan gemilerden farklı olarak Central Park serbest kaldı. İşte bu geminin henüz tutulu olduğu sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Reisi ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmenin içeriğine dair açıklamada bu hususa yer verilmiyordu. Üstelik Reisi telefon görüşmesinden bir gün sonra zaten Ankara'ya ziyaret gerçekleştirecekti. Tüm bu gelişmeler arasında bu telefon görüşmesinin bana biraz olağanüstü geldiğini ifade etmek isterim. Daha önce ziyaretinden bir gün önce aranan bir konuk varsa da azdır. İstisnai bir görüşmeydi. Türk mürettebat meselesinden gördüm bu gelişmeyi ama tüm bağlam beraber düşünüldüğünde Reisi'nin ziyareti sonrası dünyanın ilgisini çekecek önemli açıklamalar geleceği de beklenebilir. Özellikle Zengezur denkleminin tam anlamıyla çözüldüğüne şahitlik edebiliriz. Zengezur Koridoru küresel ticareti basbayağı yeniden şekillendirecek önemde. Denizler istikrarsızlaşır ve teknoloji gelişirken kara güzergâhlarına gün doğacak.
iman, muameleyle belli olur. Yoksa nazarî olarak söylersiniz; en ileri seviyede “Ebubekrizm” diyebilirsiniz; ya da nisbet “ye”si ile söyleyelim, “Ebu Bekrî, Ömerî” diyebilirsiniz. “Bizim insanlığa takdim etmek, yaşamak ve yaşatmak istediğimiz bunlardır!” diyebilirsiniz. Fakat muâmelâtınızda bu hassasiyeti milimi milimine ortaya koymuyorsanız, yalancının, sahtekârın, dümencinin tekisiniz demektir. Özür dilerim, sözüm size değil, öyle olanlara. Günümüzde öyle olanların da emsali çok. *Âşık Ruhsati der ki: “Bir vakte erdi ki bizim günümüz / Yiğit belli değil mert belli değil / Herkes yarasına derman arıyor / Deva belli değil dert belli değil.” Bu sözü, biraz değiştirip şöyle diyeceğim: Bir vakte erdi ki bizim günümüz. Mü'min belli değil münafık belli değil. Herkes problemine çare arıyor. Dert belli değil derman belli değil. Yâr belli değil ağyâr belli değil. Dolayısıyla hadiselerin çok girift olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Sizinle camiye gelip namaz kılabilir ve size ait bazı şeyleri icra edebilir. Fakat belki de o, çok güzide, çok yüksek firasetli, üstün fetanet abidesi sayılan insanlardan bile kendisini saklayacak kadar münafıklıkta profesyonel olan Abdullah ibni Übeyy ibni Selül gibidir. İfk Hadisesi'nin Ardında da Münafıkların Reisi ve Nifak Ehli Vardı *Münafıkların önderi Abdullah İbn Übey İbni Selül, nifakta bir prototip idi. Peygamberimizin hicretinden önceki liderlik konumu sarsıldığı için, ömrünün sonuna kadar O'nu çekemedi. Her fırsatta mü'minler arasında fitne çıkarmaya çalışır, onların kuvve-i maneviyelerini kırmaya uğraşır, günümüzdeki moda tabirle sürekli algı operasyonları yapardı. “İfk hadisesi” olarak bilinen, Hazreti Aişe validemize iftira atılması olayında da bühtanı yaymada başı çeken Abdullah ibni Übeyy ibni Selûl'dü. Zift medyası gibi, propaganda yapmasını öyle biliyordu ki, ona bir kısım mü'minler bile inanmışlardı. *O Aişe validemiz ki, hafizanallah hayat-ı seniyyelerinde olumsuzluğun rüyasını dahi görmemiştir. Çünkü “ben benim, ben bir kadınım” dediği andan itibaren gözlerini Efendimiz'e açtı. Vahyin sağanak sağanak yağdığı yerde neşet etti ve Sahabe-i Kirâm'ın en çok hadis rivayet edenlerinden birisi oldu. Kadınlık âlemine dair problemleri çözen müşkilküşâ bir valide oldu. Olumsuzluğun rüyasını görmemiştir benim anam. Fakat hiç utanmadan, hayâ etmeden onun için de dediklerini dediler. Bu açıdan da size bir şey denmişse, çok görmeyin. Öteden beri nifak düşüncesi taşıyanlar hiç denmeyecek şeyleri demişlerdir. Aldırmayın!.. Bir gün Allah (celle celâluhu) hükmünü verecek, kimin ne olduğunu ortaya çıkaracaktır. Nitekim o mübarek validemizi de doğrudan doğruya semâvî beyan tezkiye etmişti; falanın filanın şahitliği değil; hatta Efendimiz'in yüksek fetânetinin müşâhedesi de değil. Allah adeta diyordu ki Peygamberimiz'e (sallallâhu aleyhi ve sellem): “Ya Muhammed, Rasûl-ü Zîşân'ım (aleyhissalatü vesselam) Ben onun tezkiyesini, tasfiyesini sana bırakmam; Ben vahyimle onu tezkiye ederim!” Bu video 13/09/2015 tarihinde yayınlanan “Fitneler Asrı ve Sulh Çizgisi” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
This Episode of HatTrick is present by RUNNING DOWN THE CLOCK RDTC co-host Poya Riesi is our very special guest this week. Topic 1: The NHL All Star game and the NFL Pro bowl both arrived with a thud this weekend. Who exactly are these event for? Topic 2: The Super Bowl is this Sunday and we have a a football podcast host as our guest. Poya help set up what to watch for in the "Big Game" and even gives us his pick. Topic 3: Braydon, Elliott, Jordan & Poya all make some fun prop bets for the Super Bowl like how long the anthem will be and the color of the gatorade. What are your prop bets?
İran'da yaklaşık 3 aydır devam eden protestolara yönelik konuşan İran Cumhurbaşkanı Reisi, protestolara kulak verilmesi gerektiğini söyledi
İstanbul Bağcılar'da annesini katlettikten sonra evi ateşe vermek isteyen şüpheli adliyeye sevk edildi. Mahkeme, şüphelinin tutuklanmasına karar verdi. Başörtüsü kurallarına uymadığı gerekçesiyle ahlak polisleri tarafından gözaltına alınan ve gözaltındayken hayatını kaybeden 22 yaşındaki Mahsa Amini'nin ölümü, ülke genelinde protestolara yol açmıştı. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve yargı erki başkanının uyarılarına rağmen İranlılar, 10 gündür sokakta ve protestolarına devam ediyor. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Konya'da, partisinin MYK toplantısına başkanlık etti. CHP lideri Kılıçdaroğlu, IŞİD'in 2016 yılında yakarak öldürdüğü askerlerden Fethi Şahin'in ailesini Konya'daki evlerinde ziyaret etti. Gökçe Çiçek Kösedağı'nın sunduğu “Güne Bakış”ta, Medyascope muhabirleri Ayşegül Karagöz ve Rona Şenol ile Bağcılar'daki cinayeti, antropolog ve yazar Prof. Dr. Tayfun Atay ile İran'daki protestoları, Ankara Enstitüsü Araştırma Direktörü Osman Sert ile “Kılıçdaroğlu aday olacak mı?” tartışmalarını konuştuk. Editör: Egemen Gök
Günaydın. Roger Federer 24 yıllık tenis kariyerini Laver Cup'ta noktaladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan enflasyonun şubat itibarıyla makul düzeye ineceğini söyledi. İran Cumhurbaşkanı Reisi, protestolar için "Düşman kaos çıkarmak istiyor" dedi. Bugünün bülteni Mavi ile birlikte ulaşıyor. Fotoğraf: Getty Images
İran'daki protestoları İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Başkanı Dr. Hakkı Uygur ile konuştuk.
ABD Temsilciler Meclisi, Türkiye'ye savaş uçağı satışını zorlaştıracak yasa değişikliği önergesini kabul etti. Kabul edilen tasarı ne içeriyor? F-16 satışının önündeki şartlar neler? Bu tasarı, Türk-Amerikan ilişkilerini nasıl etkileyecek? AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suriye konulu Astana Süreci Zirvesi için İran'da bir araya geldi. Zirve neden önemliydi? Zirveden ne çıktı? Türkiye'nin olası Suriye operasyonuna İran ve Rusya yeşil ışık yaktı mı? Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, geçtiğimiz hafta Suudi Arabistan'ı da ziyaret ettiği bir Ortadoğu gezisine çıktı. Ziyaret esnasında Biden'ın Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile görüşmesi gündem oldu. Peki Biden bu ziyaretinden umduğunu buldu mu? Ruşen Çakır, Gönül Tol ve Ömer Taşpınar, Transatlantik'te değerlendirdi. Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3PJkD0Q
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi Yedinci Toplantısı için gittiği İran'da, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile bir araya geldi. Ziyaretin önemini ve olası yansımalarını İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Uzmanı Rahim Farzam'la konuştuk.
Evin reisi neden erkek? / Kerem Önder . وَالْمُطَلَّقَاتُ يَتَرَبَّصْنَ بِاَنْفُسِهِنَّ ثَلٰثَةَ قُرُٓوءٍۜ وَلَا يَحِلُّ لَهُنَّ اَنْ يَكْتُمْنَ مَا خَلَقَ اللّٰهُ ف۪ٓي اَرْحَامِهِنَّ اِنْ كُنَّ يُؤْمِنَّ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ وَبُعُولَتُهُنَّ . اَحَقُّ بِرَدِّهِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ اِنْ اَرَادُٓوا اِصْلَاحًاۜ وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذ۪ي عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِۖ وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ دَرَجَةٌۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ۟ "Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları bir derece daha fazladır. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Bakara 228) İslâm'dan önceki birçok dinde ve kültürde kadın cinsinin hem insan olarak hem de haklar ve ödevler bakımından erkeğe nisbetle ikinci sınıf bir varlık olarak kabul edildiği bilinmektedir. Câhiliye Arapları'nda da kadının durumu farklı değildi; ana, eş, kardeş ve çocuklar olarak kızlar ve kadınların hakları erkeklerin istek ve keyiflerine bırakılmıştı; dilediklerini verir, dilediklerini alırlardı. Hz. Ömer bu tarihî gerçeği şöyle dile getirmiştir: “Câhiliye devrinde biz kadınları bir şey saymaz, hesaba katmazdık; bu durum Allah Teâlâ'nın onlar hakkında âyetler indirmesine ve kendilerine birtakım haklar vermesine kadar devam etti...” (Müslim, “Talâk”, 31 vd.) İstisnalar bir yana bırakılınca genel olarak erkeklerin, genel olarak kadınlardan bir derecelik hak fazlalığı nedir ve neye dayanmaktadır? Bu soruya cevap arayan eski müfessir ve müctehidler dayanak olarak erkeğin fizik gücünü, üstün aklını ve güçlü iradesini ileri sürmüşlerdir. Erkeğin fizik gücünün kadınınkinden fazla olduğunda şüphe bulunmadığından buna dayalı bulunan hak ve ödev farklılıkları da tabiidir. Erkeğin aklının daha fazla olduğu iddiası “Aklı ve dini eksik olanlar içinden, sizden fazla, akıl sahiplerine hâkim (galip) olanları görmedim!..” meâlindeki hadise dayandırılmıştır (Müslim, “Îmân”, 132). Halbuki bu hadisin söyleniş amacı kadınlarla erkekler arasındaki akıl farkını açıklamak değildir. Ayrıca burada geçen “akıl eksikliği”nden maksadın ne olduğu hanımlar tarafından Hz. Peygamber'e sorulmuş; akıl eksikliği, “şahitlikte bir erkeğe karşılık iki kadın şahit istenmesi”; din eksikliği ise “hayız halinde namaz kılmamak ve oruç tutmamak” olarak tanımlanmıştır. Kadınlar, aybaşı halinde iken menedildikleri için namazlarını kılmazlar, oruçlarını da –sonradan kazâ etmek üzere– tutmazlar. Bunun olumsuz mânada din eksikliği ile bir ilgisi olamaz. Buradaki “din”le bu kelimenin “yükümlülük” anlamının kastedildiği, dolayısıyla din eksikliğinin de “yükümlülükten muaf tutulma” anlamında kullanıldığı açıktır. Hadisin mâna ve maksadı bir vâkıayı dile getirdikten sonra buna dayanarak “Böyle olduğunuz, böyle yaptığınız halde yine de erkekleri etkiliyor ve kandırabiliyorsunuz. Bu özellik ve kabiliyetinizi kötüye kullanmayın” şeklinde bir uyarıda bulunmaktan ibarettir
Sel korral vestleme Ivo Tšetõrkini ja Kaidi Reinuga aeglasest turismist! Kuidas võtta sihtkohas aega, et kohaliku kogukonnaga tugevam side saavutada? Kuidas koguda ehedaid elamusi ning kogeda elumuutvaid avastusi teistest kultuuriruumidest? Kuula järgi ja kogu ideid oma järgmisteks seiklusteks! Ootame Sinu tagasisidet taskuhäälingule siin: https://forms.gle/zEcUJQHUZCz2EaMP9
Tänase saate külaline Regiina Martin tunneb rõõmu unistuste tööelu üle – ta võib arvuti kaudu mugavalt töötada ükskõik millises maailma nurgas. Regiina hindab seda, et kui reisiisu tuleb peale, ei ole vaja oodata puhkust. Väga lihtsasti saab suunduda välismaale ka keset tööaega. Seni on Regiina niiviisi reisinud ja töötanud näiteks Seišellidel, Sri, Lankal, Rumeenias ja Keenias. Saates tuleb juttu sellest, mida teha, kui internetühendus pole töötamiseks piisav (nagu Aafrikas kipub olema); kuidas Sri Lankal ööbides oli tunne nagu vanaemal külas; mil moel end soojas kliimas tööd tegema motiveerida ja palju muudki. Lõpetuseks annab Regiina nõu nendele, kes unistavad samamoodi reisimisest ja samal ajal töötamisest.
Kemal Okuyan'la Bakış programında bu hafta soruları gazeteci Ceyda Karan soruyor. Fatura terörü… Zamlar kimin için kimden çalıyor? Uluslararası sermaye reisi istemiyor mu? Ukrayna'da savaşı kim istiyor? Sovyetler Birliği'ne özlem artarken, Lenin'in mozolesi kalkacak mı?
https://www.youtube.com/watch?v=GHd9dBu3VHI
Dış politikanın nabzını tutan tek program, analizleriyle gündemi sarsmaya devam ediyor. Küresel bakış açısıyla dünyadaki gelişmeler masaya yatırılıyor, diplomasi analiz ediliyor. Süleyman Seyfi Öğün, Avni Özgürel ve Taşansu Türker'in konuk olduğu #AkılOdası'nda bu hafta: ◾ Hindistan Genelkurmay Başkanı'nın öldüğü kazayla ilgili soruşturma başlatıldı ◾ #Biden - #Putin zirvesinin sonuçları ve etkileri ◾ #Irak yönetimi #ABD'nin ülkeden çekildiğini açıkladı ◾ ABD ve #İsrail, İran için askeri tatbikat olasılığını tartıştı ◾ ABD ve YPG/PKK Suriye'de ortak tatbikat yaptı ◾ Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Reisi ile telefonda görüştü #siyaset #politika #analiz #haber #gündem Nedret Ersanel ile #AkılOdası her Salı ve Perşembe 20.45'te #TVNET'te.
Salı sabahından günaydın! Dünya'dan ipuçları ile başlıyoruz:-Türkiye, Afrika ülkelerine 200 bin doz Sinovac aşısı hibe etti.-ABD, Çin'in insan hakları ihlalleri nedeniyle Pekin Olimpiyatları'na boykot uygulayacak.-Ukrayna, Rusya ile olası askeri krizi önlemek için ABD, İngiltere ve Kanada'dan destek istedi.-Rusya, 2022'de Hindistan'a 2 milyon ton petrol tedarik edecek.-Kuzey Kıbrıs‘ta benzinin litre fiyatı son zamla beraber 10 lirayı aştı.-Polonya'daki göçmenler hakkında AİHM: Belarus'a iade edilemezler.-İran Cumhurbaşkanı Reisi, IŞİD'in ABD tarafından kurulduğunu söyledi.
'Kolaj'dan suret çıkarmak pop-art kültürün miraslarından biri.. Terekesinden dış politikaya düşenler de var... Son 10 gün içindeki gelişmeler, Türkiye'nin sahada uzun ortalar yapmasına müsait boş alanlar yaratıyor... Akış önemlidir. 'Debisini' ölçmek de gerekir... Önce Rus ve Türk Genelkurmay Başkanları (Güler-Gerasimov) görüştü.. Sonra, Savunma Bakanları (Akar-Şoygu) görüştü.. Ardından Dışişleri Bakan Yardımcıları (Önal-Rudenko)... Cepte... Aynı sahnede, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun İran ve Lübnan ziyaretleri gerçekleşti. Ankara-Tahran arasında soğuk demeyelim ama rüzgârlı havada gerçekleşen ziyarette, hem Dışişleri Bakanı Abdullahiyan hem Cumhurbaşkanı Reisi ile görüşüldü.
İran'da Cumhurbaşkanı Reisi, ülkenin çok fazla sorunla boğuştuğu bir dönemde göreve başladı. Reisi şimdiye kadar önemsenmemesi gerektiğini söylese de ABD ile nükleer pazarlık, ekonomik sorunların çözümü önündeki en önemli engel. Yıllar sonra bu göreve gelen ilk rejimle barışık Cumhurbaşkanı'nın seçeneklerini İran Araştırmaları Merkezi Başkanı Dr. Hakkı Uygur ile konuştuk.
Dün Muğla Milas'ta alevler Kemerköy Termik Santraline ulaştı ve şimdilik bir patlama olmadı. İran'da ise Reisi göreve başladı. Olimpiyatlardaki ilk gümüş madalyamız ise Karate'de Eray Şamdan ile geldi. Tebrikler. Keyifli dinlemeler !
Mardin Artuklu Üniversitesi'nden Dr. Necmettin Acar, Yemen'de Suudi Arabistan öncülüğündeki ittifakın, Husileri geriletemeyeceğini artık gördüğünü söylüyor. Dr. Acar'la hem Afganistan'dan Kızıldeniz'e yayılan değişim dalgasını, hem de ABD'nin yeni küresel stratejisinin bölgeye nasıl yansıdığını konuştuk.
Irak'ta İran kontrolündeki Haşdi Şabi'yi ABD'nin hedef almasının ne anlama geldiğini ve hem silahlı hem de siyasi güce dönüşen örgütün Irak'taki hakimiyetini İran adına nasıl arttırdığını Bağdat Muhabirimiz Haydar Karaalp ile konuştuk.
İran'ın yeni Cumhurbaşkanı Reisi ve Batı ile ilişkiler by Medyascope
İran'ın yeni Cumhurbaşkanı Reisi ve Batı ile ilişkiler by Medyascope
Las noticias del día con César Vidal y María Jesús Alfaya. Todavía puedes ser parte de la historia del programa, participa en el crowdfunding de esta temporada: http://kck.st/3fRN8sP En el informativo de hoy hemos tratado los siguientes temas: 1. Los condenados por sedición ya están fuera de prisión y afirman que comienza el camino para conseguir la República catalana. 2. Este viernes entra en vigor la Ley de la Eutanasia. 3. Más de 30 políticos y personalidades de Hispanoamérica piden repetir las elecciones en Perú. + EEUU ve las elecciones presidenciales de Perú "justas" y considera que son "un modelo de democracia" 4. Argentina pide a Guterres que "interceda" con Reino Unido para retomar las conversaciones sobre Malvinas. 5. La derecha francesa ve abierto el camino hacia el Elíseo. 6. Irán: İbrahim Reisi fue el vencedor de los comicios presidenciales con el 62% de los votos.
İran'daki cumhurbaşkanlığı seçimlerini ruhani lider Ayetullah Ali Hamaney'in yakın çevresinden muhafazakâr aday İbrahim Reisi kazandı. Rakipleri ve Cumhurbaşkanı tarafından zaferi teslim edilerek tebrik edilen Reisi göreve 3 Ağustos'ta başlayacak. Seçim sürecinin yarıştan galip çıkan İbrahim Reisi'nin kazanacağı şekilde kurgulandığı söyleniyordu. Peki neden Reisi kazansın istendi? İran uzmanı siyaset bilimci Arif Keskin ile konuştuk.
Sarja viienda raamatu rännud viivad kahte lahutamatute ajaloosidemetega ühendatud riiki – Austriasse ja Saksamaale. Külastame kaunist klassikalist Viini ja Mozarti linna Saltzburgi. Käime ära ka Obersalzbergis, kus kunagi oli killuke seda ajalugu, mille üle sakslased uhked ei ole – Hitleri esindusresidents Berghof. Edasi viib reis Baierimaa pealinna Münchenisse, Kölni ning nukra saatusega Dresdenisse. Reisi lõpetame Berliinis legendaarsel Kurfürstendammil – ühel noist maailmalinnade tänavatest, mis iial ei maga. (Helgi Erilaid. Aja jälg kivis. Austria ja Saksamaa. Toimetab Küllo Arjakas.)
Luut ja koira on hieman tulenarka yhdistelmä. Ihmisillä on usein hyvinkin mustavalkoinen suhtautuminen. Joko luita pidetään koiralle ehdottoman tärkeinä, tai sitten huomattavan vaarallisina. Luut eivät ole oikein kumpaakaan, tai sitten ne ovat molempia. Mutta luut ovat kaikkea muuta kuin optimia ruokaa, sen sijaan ajanvietteenä niillä on tärkeäkin rooli. Plus on parempi, että koira jyystää luuta kuin sähköjohtoja, seinää tai omistajan kengät. Ruokana luiden ainoa rooli on antaa kalsiumia. Jos luuta miettii kalsiumin saantiin, niin annos on melkoisen pieni, gramma per painokilo riittää. Luiden syömisessä on pari vahvaa etua: Hampaiden puhdistaminen stressin poisto Haittoja onkin sitten muutama enemmän: suolitukosriski suoliston muu ärtyminen närästysriski hammasvauriot Podcastissä paljastuu myös, että minusta aivan kaikkia rotuja ei olisi syytä pelastaa jalostuksellisesta umpikujasta, ei edes roturisteytyksillä. Mutta se ei liity mitenkään kykyyn syödä luuta. Linjakysymykset ovat aina vaikeita, varsinkin jos rotu on jakautunut käyttöön ja näyttöön, mutta omassa kirjanpidossa käyttöjalostusta on se, kun vanhemmilla ja isovanhemmilla on käyttömeriittejä, joiden takia ne ovat jatkaneet sukuaan näyttelyjalostusta on vastaava, kun jalostus tapahtuu näyttelytulosten mukaan koti/seurakoira pennutusta on silloin kun mitään mitattavia meriittejä ei ole Se, että miten eri jalostuslinjat liittyvät luiden syömiseen, on hieman hämärää. Mutta kyse on siitä, että susien oletettu parempi kyky syödä luuta on lähinnä kuvitelmaa ja jos näin on, niin se johtuu vain siitä, että luita kestämättömät eivät jatka sukuaan, vaan kuolevat. Koira ja susi eivät ole hyeenoja, eikä niiden luontaisesti edes kuuluisi syödä luita ruokana ja nälkäänsä. Niiden kanssa voidaan kuluttaa aikaa ja leikkiä. Susi syö itseasiassa vähemmän isoja luita kuin koirat. Se johtuu vain siitä, että susilla ei ole aikaa jauhaa hirven reisiluuta kuukauden verran. Isojen luiden merkitys kotikoiralle on niiden kestävyys. Ei tarvitse antaa uutta luuta joka päivä, ei edes joka viikko. Reisi- ja sääriluiden käyttö perustuu silloin omistajan tarpeisiin, ei koiraan. Luiden järsiminen auttaa jonkun verrankin hammaskiveen, mutta suurempi merkitys on koiran rodulla ja verilinjoilla. Ei paimenten paremmat hampaat verrattuna kääpiöihin tai vinttikoiriin liity mitenkään luiden syömiseen. Siinä on kyse kuonon mallista. Luita parempia hampaiden puhdistajia ovat jäiset rustot sekä vesimärempi ruoka. Palaliha olisi arkiruokinnassa paras vaihtoehto, jos ei tarvitsisi miettiä hintaa ja saatavuutta. Hammaskiviongelma syntyy nimenomaan pehmeän mössöruokinnan takia, ei omistajan laiskuudessa pestä koiransa hampaita. Samaten pesu on aika turhaa, jos ruoka on koko ajan hammaskivelle altistavaa. Kuivamuonia syytetään usein hammaskivestä, mutta parhaimmillaan kuivamuonat kylläkin estävät suun ongelmia ja se tulee täysin mekaanisesta vaikutuksesta. Kannattaa myös muistaa, että jauhelihaa syövillä koirilla on vähintään yhtä paljon hammaskiveä. Luiden ja palalihan vaikutukset hampaiden huoltajana saa yhdistettyä esimerkiksi broilerin koipireisillä. Koira saa käyttää purukalustoaan ja samalla saadaan jonkun verran lihaa ruuaksi ja luumateriaalia vastukseksi. Jäteille saattaisi olla kokonainen broileri järkevämpi. Ylipäätään ruuat, ja myös luut, mitoitetaan tietenkin koiran koon mukaan. Siivet ovat kääpiökoirille ehkä sopivaa syötävää, mutta maksikokoluokassa ne ovat enintään vajaa haukkapala. Ehkä hammashuoltoa oleellisempaa on kuitenkin se, että koirat tykkäävät syödä niitä. Koira unohtaa usein pitkät putkiluut joksikin aikaa. Ne eivät jaksa enää kiinnostaa, koska niissä ei ole mitään hauskaa. Mutta kun ne ovat vanhentuneet tarpeeksi kauan huoneenlämmössä, tai kesällä pihalla, niin härskiintynyt luuydin muuttuukin herkuksi. Jos koira ei saa itse kielellään porattua luuydintä, niin sitä voi kaivaa sille. Kuitenkin siinä vaiheessa kun luu on vain ontto tynkä, niin se hävitetään. Siinä vaiheessa luu muuttuu herkusta riskiksi, koska putkiluut murtuvat eräällä tavalla pituutensa keskimmäisen kolmanneksen osalta pirstaleiseksi. Luiden murtuminen ja palasten riski koiran ruuansulatukselle syntyy luun toiminnasta kehossa. Taipuvat luut murtuvat helpommin pitkiksi säleiksi, kun taasen vahvat luut, kuten raajojen pitkät luut, murtuvat helpommin pienemmiksi sirpaleiksi. Kypsennys ei kuitenkaan vaikuta asiaan mitenkään. Toki luu paistettaessa menettää vettä ja siten rakenteen elastisuutta, mutta sillä ei ole koiralle mitään merkitystä. Lopputulos on aina sama käyttää koira puremiseen sitten 50 tai 80 prosentin tehoa - luu murtuu aina ja poikkeuksetta. Broileri on huomattavasti vaarattomampaa kuin muiden maaeläinten luut. Broileri on huomattavan nuori pikkutipu ja paistettuna sen luut murtuvat ihan sormivoiminkin aivan muusiksi. Poronluita pelkään itse paljon enemmän. Se, että kumman tyyppinen sirpaloituminen on koiralle vaarallisempaa, riippuu aivan tapauksesta. Ihmiset yleensä pelkäävät pidempiä sälöjä enemmän suolen puhkeamisen takia, mutta ne lienevät kuitenkin harvinaisempia kuin muut ison luumäärän aiheuttamat ongelmat. Suolisto on harvoin jos koskaan täysin tyhjä. Silloin suoliston sisältö suojaa luusälön kulkiessa suolistossa. Eräällä tapaa tilanne on sama kuin jos annettaisiin parsaa ja kuidut jopa onnistuisivat pyydystämään luun palasen. Suuremman riskin kuin eläinlaji tai mikä luun toiminnallinen merkitys on ollut eläimessä syntyy syödyn luun määrästä. Ehdottomasti yleisin syy koirien ongelmissa on ollut omistajan antama liian iso luumäärä. Koiraa ei opettaa tai kouluttaa sietämään isompia luumääriä. Joko koira kestää tai sitten ei kestä. Jos koiralla menee aina vatsa sekaisin luusta, niin niiden antaminen vain siksi, että omistaja haluaa, on pelkästään piittaamattomuutta koirasta ja sen hyvinvoinnista. Silti pennut, tai aikuinenkin, jos ei ole eläessään luuta syönyt, täytyy opettaa syömään luita. Osalla se menee luonnostaan, ja jotkut sitten harjoittelevat pidempään. Siinä ei kuitenkaan ole kysymys elimistön ja suoliston opettamisesta, vaan että koira opettelee tekniikan syödä luita. Usein aloitetaan jostain hellävaraiseksi mielletystä, kuten siivistä. Eivät ne ole sen hellävaraisempia ja aloitukseen kannattaisikin valikoida isoja kovia luita. Ihan siksi, että niistä ei saa paljoakaan irti ja samalla joutuu testaamaan ja harjoittelemaan miten hampaita ja leukoja moiseen evääseen kuuluu käyttää. Vatsa- ja suolisto-oireisille luita ja rustoja kuuluu käyttää todella varovasti. Yleensä ei kannattaisi antaa ollenkaan. Osalle ne kuitenkin toimivat ja kovettavat riittävästi vatsaa, mutta ei liikaa. Moiset koirat ovat kuitenkin vähemmistönä. Jos luita käyttää kuten kuitua, niin ehkä kannattaa kokeilla luista jauhelihaa. Tuo kuitenkin riippuu koirasta, eikä sitä tiedä etukäteen. Kannattaa kuitenkin pitää mielessä, että kuitu - oli se sitten aitoa kasvikuitua tai luuta - yliannostettuna aiheuttaa aina ongelmia. Se, että koska liika on liikaa riippuu koirasta: joko mennään ripulille tai saadaan paha ummetus. Yleisellä tasolla kuitenkin luulliset jauhelihat ovat suurempi ongelma ummetuksen suhteen kuin luulliset lihat tai pelkät luut konsanaan.