Podcasts about fransa'ya

  • 29PODCASTS
  • 54EPISODES
  • 19mAVG DURATION
  • ?INFREQUENT EPISODES
  • Dec 1, 2023LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about fransa'ya

Latest podcast episodes about fransa'ya

Mevlana Takvimi
OSMANLI'NIN FRANSA'YA YARDIMLARI - 01 ARALIK 2023 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Dec 1, 2023 2:49


Kanuni Sultan Süleyman Han devrinde; Fransa, Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu”nun kuşatması ve tehdidi altında idi. O zamanlar Fransa tarihten silinme noktasında gelmişti. Kutsal Roma-Germen İmparatorluğuna yenilen Fransa Kralı I. François, Şarlken'e yani kutsal Roma-Germen İmpataroruna esir düştü. I. François'in annesi, Osmanlı Sultanı Kânuni'ye mektup yazarak yardım istedi. Kânuni Sultan Süleyman Han 1526 Mohaç Zaferi ile düşmanlarını yendi ve Viyana ile Macaristan'a yöneldi. Şarlken Osmanlı Sultanının isteğine boyun eğdi. ve I. François'i serbest bıraktı. I. François (Fransa) ile Şarlken (Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu) arasında 1527'de tekrar savaş oldu. Fransa yenildi. I. François, Rinçon isimli bir elçi ile Kanuni Sultan Süleyman Han'dan yardım istedi. Kanuni, Viyana'yı kuşatınca, Şarlken Osmanlı'nın tehdidi üzerine I. François ile Kambre Anlaşmasını imzaladı. Almanya ile İngiltere ittifâk yaparak Fransa'yı köşeye sıkıştırdılar. Paris'e 50 km yaklaştılar. Fransa Kralı yine Osmanlı'dan yardım istedi. Kanuni Sultan Süleyman Han, Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa'yı 154 savaş gemisi ile 28 Mayıs 1543'te İstanbul'dan uğurladı. 11 Temmuz 1543'te Osmanlı donanması Tulon limanına vardı. Nis şehrini Şarlken'den alıp Fransa'ya iâde etti. Forsalar hariç 29 bin 440 Türk asker ve subayı Tulon'da 1 yıl 3 ay kaldı. Her gün 5 vakit Ezân-ı Şerif okundu. Bugünkü Avrupa'nın gerçek kurucusu ve asırlardır koruyucusu Osmanlı'dır. Osmanlı, Portekiz Kralını Fas'ta yendi. İspanya Kralı II. Felipe (Şarlken'in oğlu) bunu fırsat bilerek Portekiz'i ve sömürgelerini ele geçirdi. Osmanlı, Portekiz milliyetçilerine silah ve para desteği yaptı. Portekiz yeniden bağımsızlığını kazandı. Osmanlı donanması İspanyol donanmasını mağlûb etti. Fransa, Osmanlı'nın bu yardımına teşekkür etmek yerine, Osmanlı'yı arkadan hançerledi. Azınlıkları Osmanlı'ya karşı isyâna sevk etti. Ermenilere, Fransa askeri elbiseleri giydirerek yüz binlerce Türk'ün katline destek verdi ve teşvik etti. (Necati Özfatura, Basından Seçmeler)

Etki Altında Bir Kadın
Bankaların Faiz Kararı Ne Olur?

Etki Altında Bir Kadın

Play Episode Listen Later Oct 21, 2023 8:18


JEOPOLİTİK RİSKLER ETKİNDİ Tüm hafta aslında küresel piyasalar ile ekonomi yönetimleri Filistin'den gelen üzücü haberlere dolayısıyla da jeopolitik risklere odaklandı. Filistin'de İsrail tarafından hastane ve okul bombalandı. Gazetecilerin de aralarında olduğu pek çok sivil hayatını kaybetti. Savaşın tarafları kim olursa olsun sivillerin öldürülmesi bir insanlık suçu ve uluslararası savaş hukukuna aykırı. Fakat olası bir kara harekâtında taraflar çoktan belirlenmiş görünüyor. YÜZDE 2'YE GİDEN ZORLU YOL Çatışmaların gölgesinde Fed Başkanı Jerome Powell New York Ekonomi Kulübü'nde açıklamalar yaptı. Powell, Eylül ayı ABD enflasyon verilerinin düşüş eğilimini sürdürdüğünü ama hala yüzde 2'lik hedeften uzak olduğunu söyledi. Hedefe giden yolun zorlu olduğunu ekledi Powell. Peki, bu yol neden zorlu? FED'İN BEJ KİTAP RAPORU Fed'in Amerikan ekonomisindeki mevcut duruma ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı "Bej Kitap" raporunun Ekim sayısı yayımlandı. Bankanın 12 şubesinden gelen analizlerle hazırlanan raporda, çoğu bölgede eylül ayından bu yana ekonomik faaliyette çok az değişiklik olduğu veya hiç değişiklik olmadığı belirtildi. Tüketici harcamalarının özellikle genel perakendeciler ve otomobil satıcılarında karışık sinyaller verdiği kaydedilen raporda, turizm faaliyetinin iyileşmeye devam ettiği aktarıldı. KÖŞE BUCAK YATIRIM ARAYIŞI Bizim ise yabancı yatırım arayışımız devam ediyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek hafta içinde Fransa'ya gitti. Alman ve Fransız yatırımcılarla görüştü. Bakan Şimşek Fransa'dan sonra tekrar körfez turuna çıkacak. Abu Dabi, Doha ve Riyad'a gidecek. Ardından Uzak Doğu'ya bir seyahat gerçekleştirecek. 2024 BÜTÇESİ Ayrıca haftanın yurt içindeki en önemli gündem maddeleri 12. Kalkınma Planı ve 2024 bütçesiydi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2024 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifini bilgilendirme toplantısında konuştu. Yatırımlara ve büyümeye ağırlık vereceklerine vurgu yaptı Yılmaz konuşmasında, 2024 yılının ikinci yarısından itibaren kalıcı bir dezenflasyon sürecine girilmesini beklediklerini ifade etti. KALKINMA PLANI 12. kalkınma planı 5 ana eksen etrafında şekilleniyor. Bunlar: 1. Nitelikli insan, güçlü aile, sağlıklı toplum, 2. İstikrarlı büyüme, güçlü ekonomi 3. Yeşil ve dijital dönüşümle rekabetçi üretim 4. Afetlere dirençli yaşam alanları, sürdürülebilir çevre 5. Adaleti esas alan demokratik iyi yönetişim. REZERVLER VE KKM Haftayı Merkez Bankası rezervleri ve KKM'ye dair haftalık veri akışıyla tamamladık. Merkez Bankası'nın haftalık istatistiklerine göre toplam rezervler 13 Ekim ile biten haftada 122 milyar 883 milyon dolardan 124 milyar 498 milyon dolara geldi. Hem altın hem döviz rezervinde artış kaydedildi. Düşüş ivmesi devam eden kur korumalı mevduatlarda 72,9 milyar TL gerileme gerçekleşti. Böylelikle iki haftada yaklaşık 150 milyar TL'lik rekor düşüş görüldü. Bankacılık sektörünün kredi hacmi ise 72 milyar 708 milyon lira artarak 10,7 trilyon liraya yükseldi. Hem tüketici kredileri hem de ticari krediler arttı. PİYASALAR, EMTİA VE DÖVİZ Savaş, savunma sanayi hisselerini hafta içinde yükseltse de genel çerçevede borsada düşüş ve panik havası hakim. Jeopolitik risklerden dolayı daha ziyade garanti olarak görülen güvenli limanlara bir kayış söz konusu. Dolar ise 28 lirayı aşma gayretinde. FAİZ KARARI Önümüzdeki hafta Merkez Bankasını zor bir karar bekliyor. Zira Merkez Bankası, Para Politikası Kurulu faiz kararını 26 Ekim Perşembe günü açıklayacak. Banka bir önceki toplantıda politika faizini yüzde 30 seviyesine yükseltmişti. Peki şimdi kararı ne yönde olur?

Yeni Şafak Podcast
Selçuk Türkyılmaz - Evet, ben Filistin tarafındayım!

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 12, 2023 4:20


1982'nin Eylül'ünde Sabra ve Şatilla kamplarında İsrail devletinin organizasyonu ile Filistinlilerin maruz kaldığı katliam bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de büyük bir infiale yol açmıştı. Katliamdan hemen sonra Fransız yazar Jean Genet, Beyrut'a gider ve tarihe kara bir leke olarak geçen hadisenin yaşandığı yerlerde dolaşır. Katledilenler daha toprağa verilemediği için sonuçları gözleriyle görür. Genet, gördüklerinden çok fazla etkilenmiştir. Fransa'ya döndükten sonra günlerce bu etkiden kurtulamaz ama yine de Şatilla'da Dört Saat adlı makaleyi yazmayı başarır. Filistin'de İsrail'in insanlık dışı katliamlarını hatırlamak için Jean Genet gibi sıra dışı bir ismin Sabra ve Şatilla kamplarında yaşananlarla ilgili şahitliğine özellikle başvurduğumu belirtmek isterim. Edward Said, “Geç Dönem Üslubu”nda Genet'den bahsederken sözü ister istemez Sartre'a getiriyor ve Genet'nin onunla ilgili bir gözlemini aktarıyor. Said'in kitabında ilgili cümleler şu şekildedir: “Genet, Sartre'ın güçlü İsrail yanlısı konumundan söz ederek devam etti, ‘Paris'teki arkadaşları kendisini antisemitizm ile suçlar diye Filistinlilerin haklarını koruyan tek kelime etmeye ödü kopuyordu.'” Genet, sıra dışı bir yazardı fakat 1980'lerin dünyasında onun gibi Filistin davasına sırtını dönmeyen sayıca az başka yazarlar da vardı. Roger Garaudy bunların başında gelir. Onun Filistin davasıyla ilgili kitapları Fransa'da yasaklanmıştı. Aynı dönemde Filistin davasını omuzlayan Filistinlilerin gür sesi de bütün dünyada yankılanıyordu. Mahmut Derviş'in şiirlerini bugün hatırlayabiliyorsak bu yankıdan dolayıdır. Üstelik bu çok kuvvetli temsilcilerin sesleri Türkiye'de çok farklı kesimlerde karşılık bulmuştur. Fakat Birinci Körfez Savaşı, Filistin davasını da derinden etkiledi. Türkiye'nin Filistin davasına yaklaşımını veya zaman içindeki değişimleri mutlaka yeni bir gözle gün yüzüne çıkarmak gerekir. Örneğin Nuri Paşa'nın Sütlüce'deki fabrikasının patlatılması ne gibi sonuçlar doğurdu sorusunun cevabı üzerinde durmamız gerekir. Paşa'nın İngiltere ve Fransa'ya karşı verilen mücadele ile yakından ilgilendiği biliniyor. Onun bu ilgisi sıradan bir hadise değildi. Yetmişli yıllarda ise Filistin davasına daha çok sol gruplar ilgi gösterdi. Bu dönemde sağ muhafazakâr cenahın ABD ile temasının uzun dönemli sonuçları oldu. Açıkça ifade etmek gerekirse 28 Şubat Sürecini bu sonuçlar çerçevesinde analiz etmek gerekir. ABD'nin Körfez'i işgali ile başlayan yeni dönemde FETÖ gibi grupların yükselişe geçmesiyle Filistin davasına yönelik ilginin azalması arasındaki belirleyicilik ilişkisi üzerinde durulmalıdır. Bugün Filistin davasına yönelik en hafif ifade ile kayıtsızlığı izah etmek mümkün değildir. FETÖ elebaşı 1991'in sonunda sabahlara kadar İsrailli çocuklar için gözyaşı döktüğünü söylediğinde Türkiye'de kıyamet kopabilirdi ama kopmadı. Hamas'ın doğruları ve yanlışları farklı bir konudur. Filistin davasında Filistinli grupların ve bu çerçevede el-Fetih ve Hamas'ın birbirine düşmanlığı gibi meseleleri önemsemek gerekir. Hatta bu çerçevede Arap dünyası tekrar tekrar suçlanabilir. Fakat bunlar İsrail'in yaptıklarına herhangi bir şekilde gerekçe olarak sunulamaz ya da bugün yaygın olarak kabul gördüğü gibi açık İsrail taraftarlığını bu gerekçelerle açıklayamayız. Özellikle sosyal medyada çok meşhur kişilerin bir şekilde İsrail taraftarlığına varan tutumu üzerinde dikkatle durmamız gerekir. Geçmişte sarf edilen sözlerin farklı kesimlere nasıl sirayet ettiğini düşünmemizde hiçbir sakınca yok. Bunun ne gibi yeni sonuçlar doğurabileceğini de düşünmek gerekir.

TVNET
Akıl Odası 04 Temmuz 2023-Fransa'daki isyan Avrupa'da hangi ülkelere sıçrayacak?

TVNET

Play Episode Listen Later Jul 5, 2023 109:45


Dış politikanın nabzını tutan tek program, analizleriyle gündemi sarsmaya devam ediyor. Küresel bakış açısıyla dünyadaki gelişmeler masaya yatırılıyor, diplomasi analiz ediliyor. Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, Prof. Dr. Hasan Köni ve Avni Özgürel'in konuk olduğu, 4 Temmuz 2023 tarihli Akıl Odası'nda bu hafta: 00:00 Giriş 2:18 Fransa isyanı neden geç kaldı? 4:58 Fransa'daki isyanın sonuçları ne oldu? 8:24 Protestoların Fransa'ya faturası ne olacak? 24:47 İsyan Avrupa'da hangi ülkelere sıçrayacak? 30:17 Protestolar Fransa'yı hangi noktaya getirdi? 35:40 Dünya nasıl bir değişim içinde? 40:14 Türkiye-İsveç görüşmesini neler bekliyor? 45:14 İsveç hangi şartlar altında NATO'ya girer? 50:17 Türkiye NATO zirvesine nasıl gidecek? 56:42 Devletlerin ve ulusların akıbeti ne olacak? 1:02:47 Erdoğan-Biden görüşmesi İsveç açmazını çözer mi? 1:22:44 İsveç'i nasıl bir NATO üyeliği süreci bekliyor? 1:35:47 Dünya nasıl bir değişim içinde? #erdoğan #biden #isveç Nedret Ersanel moderatörlüğünde Akıl Odası her salı ve perşembe 20.45'te TVNET'te.

Yeni Şafak Podcast
Yasin Aktay - Türkiye'ye Fransız Fransız bakmak

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 4, 2023 6:10


Fransa'da Cezayirli bir gencin polis tarafından dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle öldürülmesi üzerine başlayan ve çığırından çıkan olaylar ister istemez Fransa, sömürgecilik, göçmenler, ırkçılık ve milliyetçilik tartışmalarını tetikledi. Bu olaylarla Türkiye'deki sığınmacıların durumu arasında bazı karşılaştırmalar yapanlar da oldu. Elbette bir olayın farklı boyutları her zaman başka ülkelerdeki bazı yönleri benzer bazı olaylarla karşılaştırmalar yapmaya sevkeder. Ama “sadece bazı yönleri benzer” olaylar. Türkiye'de de artık azımsanmayacak sayıda sığınmacı varlığı var. Bunların Türkiye'ye geliş sebepleri ve geliş şekilleri ile Türkiye devlet ve toplumunun bunlara bakışı ve davranışını karşılaştırmak da elbette mümkün ama bu karşılaştırmalarda sadece Türkiye ile Fransa sömürgeciliğinin bariz farkı ortaya çıkar ve anlaşılır. Buna mukabil Türkiye'nin de tarihten ve kültürel kimliğinden gelen bariz farkı tebarüz eder. Fransa'da bugün protestolarla öne çıkan göçmenler aslında birkaç nesildir Fransa'da, tamamına yakını Fransız vatandaşı. Fransa'ya askerlik yaparak, vergi ödeyerek, çalışma hayatında Fransızların yapamayacağı işleri yaparak her türlü katkıyı yapıyorlar. Hatta kendilerini Fransız da hissediyorlar ve Fransa'ya birçok zeminde sahip çıkıyorlar. Kendi ülkeleri ile Fransa arasında, aslında belki tuhaf gelecek ama, işleyen sömürge kanalları bu nüfus sayesinde canlı kalabiliyor. Çünkü Fransa ile bu insanların köken ülkeleri arasındaki ilişkiler bu göçmen nüfusun Fransa'daki varlığı ve faaliyetleri sayesinde hala canlı kalabiliyor. Fransa Cezayir'i, Tunus'u, Fas'ı, Senegal'i, Mali'yi ve diğer birçok Afrika ülkesini ülkesindeki diasporaları aracılığıyla kontrol etmenin yolunu bulmaya çalışıyor. Zannedildiği gibi Fransa'daki göçmenler Fransa'ya bir yük değil, bilakis Fransa'nın velinimeti. Buna rağmen Fransa toplumunda özellikle siyasilerde göçmenlere karşı ırkçı duyguları bastırma, onları eğitme, Fransa'yla bütünleştirme yönünde ciddi bir program uygulanmamıştır. Aksine toplumun derinliklerine nüfuz etmiş bir ırkçılık polisin ve resmi kurumların tutumuna da olduğu gibi yansımaktadır. Fransa, sonuna kadar sömürdüğü bir topluma asgari bir saygı bile duymamakta, asgari bir bedel ödemekten geri durmaktadır. Karşılığı da belli zamanlarda patlak veren bu öfke oluyor. Fransa'daki göçmenlerin durumu, hareketleri ve belli olaylara karşı tepkilerini Türkiye ile karşılaştırmayı bırakın, diğer Avrupa ülkesi Almanya ile bile karşılaştırmak mümkün değil. Almanya'da Türklerin durumu çok daha farklı. Almanya'ya giden Türk işçileri, gitmeyi kendi istedikleri halde, onların emeğine karşı Almanların bir şükran duygusu bile duyduğu söylenebilir. Bir milyonun üstünde Suriyeliyi genellikle seçerek almış olsa bile toplumda entegre etme yönünde ciddi bir arayış ve politikanın sürdürüldüğünü söyleyebiliriz. Bu arayışların zaman zaman entegrasyon yerine asimilasyon hedeflediği yönündeki tartışmalar bile Almanya'da soğukkanlılıkla yürütülüyor. Bu arada toplumda yabancılara karşı zaman zaman nükseden düşmanlıkla mücadele

Yeni Şafak Podcast
İsmail Kılıçarslan - Arap mısın zenci mi?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 4, 2023 3:48


Aslında fark etmez. Modern Batı dünyası için “Arap” kimliği de, “zenci” kimliği de, ikisini de aşacak şekilde “Müslüman” kimliği de “görüldüğü yerde öldürünce sorun olmayan” kimlikler durumunda. Polis tarafından öldürülmesiyle Fransa'daki protesto dalgasının başlamasına neden olan 17 yaşındaki Cezayir asıllı Nael, bu üç kimliğin üçünü de bünyesinde barındıran bir delikanlıydı: Hem Müslüman hem Arap hem de deri rengi “esmer.” Bence şöyle gelişecek olaylar Fransa'da. Bir miktar protestocu daha öldürülecek, protestocular bir miktar daha yağma hareketlerine, yakıp yıkmaya devam edecekler, ardından yavaşça, bir dahaki protestoya kadar, kapanacak mesele. Kapanacak evet ama bir dahaki protesto dalgası çok daha sert, çok daha acımasız gelecek. Polis şiddeti de protestonun şiddetine oranla artacak. Esasen bugün Batı dünyası kendi içerisinde geliştirdiği “makbul kimlik” tanımını değiştirmeye yanaşmazsa finalde bildiğiniz “iç savaşlar” çıkacak Avrupa'da. Zira o derin yobazlık ve inkâr edilemez boyuttaki ırkçılık önünde ya da sonunda tüm makbul dışı kimlikleri “canımızdan başkaca kaybedecek bir şeyimiz yok” noktasına getirecek. Bizim memleketin kaşarlanmış faşistleri umut ediyorum ki Fransa'da olan bitene bakıp “yahu kazın ayağı öyle değilmiş” diye düşünmeye başlarlar bir an önce. “Yok ya, Fransa'da olanlar bizim memlekette olmaz” mı dediniz? “İnşallah” diyeyim tabii ama ırkçılığın bu denli yükselmesi finalde bizim ülkemizdeki mültecileri, göçmenleri, yabancı işçileri de “yeter be” noktasına getirebilir. Batı'nın bütün berbat alışkanlıklarını tevarüs etmeyi marifet sayan bizim dingil sekülerlerin mesnetsiz, köksüz ırkçılıkları buna yol açabilir. Dönelim tekrar Fransa'ya. Zaten orta sınıfın canı burnunda uzun süredir Fransa'da. Alt sınıflarsa zaten ezildikçe ezilmiş hissediyorlar kendilerini. Her şey bir kibritin çakmasına, bir delikanlının dövülmesine, bir göçmenin öldürülmesine bakıyor artık ülkede. Ben, bu gerginliğin sürdürülebilir olmadığını düşünüyorum. Fransa'da “ucuz iş gücü” ve “kullanışlı hizmetkâr” olarak görülen Arap nüfusunun gördüğü muamele sineye çekilebilir gibi değil zira. “Ucuz iş gücü” demişken... Memleketimizdeki ikiyüzlülüklerin en başında “bu mültecilerden nefret ediyorum” diyen adamların o mültecilerin oluşturduğu devasa ucuz iş gücü kaynağını dibine kadar kullanmaları geliyor. Türkiye'de bilhassa “81 il'e 81 üniversite” yanlışının ardından yaşanan süreçte, “elinin emeğine dayalı işler”i yapacak Türk vatandaşı sayısında gözle görülür bir düşüş yaşandı. Suriyelisi, Afgan'ı, Pakisi vd. mobilya, hayvancılık, inşaat, tekstil, deri gibi sektörlerin tamamında “vasıfsız” veya “yarı vasıflı” pozisyonları dolduruyorlar. Türkiye'de ihtiyaç duyulan üretimin aksamaması artık büyük oranda Suriyelilere, Afganlara, Ermenilere, Orta Asyalılara bağlı görünüyor. Üstelik “göçmenleri kovalım da bu işleri Türk çocukları yapsın” denilecek bir vasat da kalmadı ortada. Yanlış anlaşılmasın. Ben bunu Türkiye'nin gelişim yolculuğunda gayet de normal buluyorum. Sadece göçmenlerden oluşan iş gücünün sosyal güvenlik ve benzeri hakları konusunda hırsızlık yapılmasına tahammülüm yok. Bu “normal”, giderek burada çalışan göçmenlerin, buraya yerleşen mültecilerin çocuklarının da “buralı” olmasını sağlayacak bir normal. Fransa'daki gibi “siz bizim için üretiyor, bizim hayatımızı kolaylaştırıyorsunuz fakat kilimliklerinizi makbul bulmuyoruz, o yüzden sizi dilediğimiz gibi ezme hakkını da kendimizde buluyoruz” noktasına gelinirse işler akıl almaz şekilde sarpa sarabilir Türkiye açısından.

Yeni Şafak Podcast
Taha Kılınç - Paris yanarken...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 4, 2023 4:32


Fransa'nın başkenti Paris'teki Elysee Sarayı, 20 Eylül 2021 günü ilginç bir törene ev sahipliği yapıyordu. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Cezayir'in bağımsızlığı sürecinde (1954-1962) Fransız ordusu saflarında savaşan Cezayirlilerin (yerel dildeki adlarıyla “Harki”ler) çocuklarını ve torunlarını ağırlıyordu. Macron, salondakilere hitaben yaptığı konuşmada “Size yeterince sahip çıkamadık, ama yaşadığınız haksızlıkları ortadan kaldıracağız ve kayıplarınızı telafi edeceğiz” derken, dinleyicilerden bazılarının gözyaşlarını tutamadığı görülüyordu. Neresinden bakılırsa bakılsın absürt bir sahneydi bu: Batı sömürgeciliğinin en çirkin yüzlerinden biri, 1830'dan 1962'ye kadar tam 130 yıl boyunca bir İslâm beldesinin altını üstüne getirmiş, yer altı ve yer üstü zenginliklerinin tamamını gasp etmiş; sonra mazlum halk sömürgecilere karşı ayaklanınca, içlerinden bir grup kendi dindaşlarına ve vatandaşlarına karşı işgalcilerle beraber olup savaşmış... 200 bin Harki'nin 150 bin kadarı bağımsızlıktan sonra infaz edilmiş, geride kalanlar ise Fransa'ya sığınmış, ama orada da insan yerine konulmayarak toplama kamplarında ve şehirlerin gettolarında barınmak zorunda kalmış... Derken bir Fransız Cumhurbaşkanı çıkıp, onlara iadei itibar yapmak üzere kolları sıvamış, çocuklarını saraylarda ağırlamış... “Sömürgeci yüzsüzlüğü” diye bir kavram varsa, herhalde

Yeni Şafak Podcast
Mehmet Şeker - Paris alev alev

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 3, 2023 4:23


paris yanıyor ve benim aklıma Hakan Albayrak geliyor. Sene 96 idi, Yeni Şafak'ta bir dörtlük yazmıştı. “her şey bir rüzgâra bakıyor ağabey / bakma esrar çekip mayıştıklarına / bir gün var ya bu mağribli çocuklar / bir gün yakacaklar paris'i” Şair burada ileriyi görmüş. Rüzgâr sert esiyor bugün. Alevleri görenler kimbilir neler düşünür? Paris'in banliyösünde Mağribli çocuklar nerede bir Fransa bayrağı görürlerse saldırıp yakıyorlar. Kendilerini ülkenin bir ferdi hissetmedikleri çok açık. Yoksa niye saldırsınlar bayrağa? Polis tarafından yakalanıp kelepçeyle götürülenlerin yaş ortalaması 17. Hepsi Fas'tan, Cezayir'den, Tunus'tan gelenlerin torunları. İliklerine kadar sömürdükleri ülkelerden Fransa'ya göç edenlerin üçüncü-dördüncü nesli. Artık, Afrikalılar fark etti ki Afrika Fransa'dan büyüktür. Tek başına Cezayir bile Fransa'dan büyüktür. (Ölçümüz yüzölçümü üzerine değil.) Ve kara çocuklar, dünyanın yüzüne karşı haykırmaya başladı. Fransa'nın tarihi kapkara sayfalarla dolu. Her şeyi bilen amcaya sorun, “Fransa'nın katliam tarihi” yazın, üç beş yere bakın, yüzyıllar içinde ne kadar çok katliam yaptıklarını, milyonlarca insanı nasıl katlettiklerini görürsünüz. Öldürdükleri siyah derililerin kafalarının fotoğrafını posta pulunda

art ve polis yeni tek mehmet yoksa alev fransa sene eker tunus cezayir fransa'ya paris'in fransa'n
Yeni Şafak Podcast
YASİN AKTAY -Paris'i kim yakıyor!

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 2, 2023 6:16


“paris yine yanıyor.” Bu başlıkla anılması, son zamanlarda Paris'in bir kaderi gibi. Artık mutat zamanlarda yaşanan protestolar yanan Paris görüntüsünü dünyaya taşıyor. Neredeyse beş yıldır Fransa'nın önce banliyölerinde başlayan ve sonra dalga dalga bütün Fransa'ya yayılan protestolar, zaman zaman tekrar nüksediyor. Bu protestoların şekli, sebepleri, sosyal dinamikleri ve siyasi sonuçları üzerinde uzun uzun duruldu. Bunlar “yeni toplumsal hareketler” diye tanımlanan hareketler içinde bile oldukça yepyeni özelliklere sahipti. Başta akaryakıt zammını protesto etmek üzere başlamış olan harekete aşırı sağdan aşırı sola her kesimden insan katılmış ve anketlere göre halkın yüzde 72'sinin desteğini almış bulunan “sarı yelekliler” hareketi tam bir halk isyanına dönüştü. Buna mukabil aynı anketlerde halkın yüzde 85'i şiddet olaylarına karşı olduğunu da söylemişti. Yani Fransız halkı protestoları çok seviyor, ama şiddeti de pek arzulamıyor. Ancak protesto hareketlerinin şiddete dönüşmesi mukadder gibi. Belki ortalıkta görünen şiddetten halk kendini değil polisi sorumlu görüyor. Oysa görünen kadarıyla polisin şiddetine yönelen öfke protestocularda amaçsız ve plansız bir Vandalizm olarak ifade ediliyor. Lideri olmayan, nihai hedefi elbette “Macron'u istifaya zorlamak” olmaktan öte bir politik vizyonu görünmeyen bir hareketti ve Macron'un yönetiminin adeta ayrılmaz bir parçası olarak ara ara devam etti durdu.

Bir bakışta
Afrika, eski sömürgecilerine karşı ontolojik kopuşunu gerçekleştirdi mi?

Bir bakışta

Play Episode Listen Later Jun 21, 2023 17:01


Çad askerlerinin bir grup Fransız askerini Sudan sınırında alıkoyduğu görüntüler, hem Afrika'da hem de Fransa'da yankı uyandırdı. Afrika halklarının ve devletlerinin Fransa'ya bakış açısını, Afrika devletlerinin uluslararası siyasetteki yeni rolünü, Prof. Dr. Mehmet Özkan'la konuştuk.

Yeni Şafak Podcast
Taha Kılınç - Cezayir-Moskova hattı

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 21, 2023 4:09


Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecîd Tebbûn, 13-16 Haziran tarihleri arasında Rusya'ya kritik bir ziyaret gerçekleştirdi. Rus devlet gelenekleri çerçevesinde kendisine en üst düzeyde protokol uygulanan Tebbûn, Kremlin Sarayı'nda Vladimir Putin'le görüşürken oldukça sıcak karşılandı. “Dostumuz Tebbûn'u Kremlin'de ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz” diyen Putin, “Cezayir, Arap dünyası ve Afrika'da bizim için kilit bir ortaktır” ifadelerini kullandı. İki ülke arasında çok sayıda anlaşmanın imzalandığı ziyarette, ayrıca “derin stratejik ortaklık belgesi” üzerinde de ittifak sağlandı. Putin, imza töreninden sonra yaptığı açıklamada, temmuz ayında St. Petersburg'da düzenlenecek olan “Afrika Zirvesi”nde Tebbûn'u da bizzat görmekten mutluluk duyacağının altını çizdi. Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecîd Tebbûn da, gösterilen hüsnükabule teşekkür ettiği konuşmasında dikkat çekici bir vurguya yer verdi: “Birtakım yabancı devletler bize baskı uygulayabilir, ancak bu, ilişkilerimizi kesinlikle etkilemeyecektir.” Tebbûn elbette ülke ismi vermedi, ancak akıllara Fransa başta olmak üzere bir dizi Batılı odak geldi. Tebbûn'un Cezayir Bağımsızlık Savaşı'nda (1954-1962) Sovyetler Birliği'nin kendilerine verdiği desteği hatırlatması ve bugünkü ilişkilere yönelik cümleleri ise, açıkça Fransa'ya yönelik bir tavırdı: “İlişkilerimiz hiç değişmedi. Hâlâ birbirimizi destekliyoruz. Bağımsızlığımızı korumamız gerekiyor. Rusya da bize her türlü silah desteğini sunmaya devam ediyor.” Tebbûn'un, normalde aynı günlerde Fransa'nın başkenti Paris'e resmî bir ziyarette bulunması bekleniyordu. Ancak hem iki ülke arasındaki bazı diplomatik pürüzler hem de Fransa'da haftalarca devam eden protesto gösterileri sebebiyle bu ziyaret sürekli ertelendi. Putin ise Tebbûn'u geçtiğimiz yılın mayıs ayında Moskova'ya davet etmişti, dolayısıyla Rusya seyahatinin belirlenmiş bir takvimi yoktu. Taraflar konuyla ilgili doğrudan bir açıklamada bulunmasa da, siyaset kulislerinde Tebbûn'un Moskova'yı Paris'e tercih ettiği yönünde yorumlar yoğunluk kazandı. Abdulmecîd Tebbûn'un ziyareti, Avrupa ülkelerinin Ukrayna savaşı yüzünden doğalgazda rotayı Rusya'dan Cezayir'e çevirmeye başladığı bir döneme denk gelmesiyle de dikkat çekti. Örneğin Cezayir, şu anda İtalya'nın bir numaralı doğalgaz tedarikçisi konumuna yükselmiş durumda. Tebbûn yönetimi bir yandan Fransa ve diğer Avrupa ülkeleriyle “denk” ilişkiler kurmanın mücadelesini verirken, diğer yandan da Rusya ile safları sık tutuyor. Fakat burada altı çizilmesi gereken bir nokta var: Tebbûn, ülkesinin güneybatı komşusu Mali ile doğu komşusu Libya'da faaliyet gösteren Rus paramiliter örgüt “Wagner Grubu”na yönelik sert eleştirilerini de esirgemiyor. Wagner Grubu'nun Rus hükümetiyle doğrudan bağlantıları hatırlandığında, Tebbûn'un buna rağmen Moskova'da bu şekilde el üstünde tutulması daha ilginç hale geliyor.

vladimir putin afrika mali bat libya petersburg kremlin rus sava taha avrupa haziran hatt fransa rusya fakat arap ukrayna moskova cezayir fransa'ya libya'da moskova'da birtak moskova'ya afrika'da sovyetler birli fransa'n
Anadolu'nun Şifacı Kadınları
Özbilen Duygu Sayılgangil - (Şamanik Rehber, Numerolog ve İşletmeci)

Anadolu'nun Şifacı Kadınları

Play Episode Listen Later May 27, 2023 53:16


Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı konuk ettiğim programın bu haftaki konuğu, Özbilen Duygu Sayılgangil. 1981 yılında İzmir'de doğan Duygu, 9 Eylül Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümün'de okuduktan sonra bir süre reklamcılık ve metin yazarlığı yaptı. Ardından bankacılık sektöründe on iki sektöründe çalıştıktan sonra istifa etti. Yoga ile tanıştıktan sonra şamanizmi öğrenmeye başladı. Yüksek lisans yapmak üzere Fransa'ya gitti ancak hastalığı nedeniyle dönmek zorunda kaldı. Aromaterapiden şaminizme, yogadan numerolojiye birçok alanda eğitim alan Duygu'nun paylaşımlarını ve çalışmalarını https://www.instagram.com/dsayilgangil/ Instagram adresinden takip edebilirsiniz. Keyifli dinlemeler :)

Yeni Şafak Podcast
Taha Kılınç - Tebbûn'un mesajları

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 7, 2023 4:33


Fransa'nın en köklü ve ünlü gazetelerinden Le Figaro, geçtiğimiz hafta Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecîd Tebbûn'la yapılmış uzun bir mülakata yer verdi. Tebbûn'un altını çizdiği noktalar, Cezayir-Fransa ilişkileri, Cezayir-Fas arasında devam etmekte olan siyasî kriz ve genel olarak da Mağrib bölgesindeki iç dengeler açısından oldukça önemli ipuçları ihtiva ediyordu. Ehemmiyetine binaen Tebbûn'un cümlelerini -anlamı değiştirmeyecek küçük tasarruflarla- alıntılayacağım, gerekli yorumları parantez içinde altına ekleyeceğim. “Cezayir'le Fransa arasında, bir an evvel, yeni bir çift taraflı münasebet sürecinin başlatılması icap ediyor. Savaşın üzerinden 60 yıldan fazla zaman geçtikten sonra, artık hamle yapmalıyız. Fransa sömürgeci komplekslerinden kurtulmalı, aynı şekilde Cezayir de ‘sömürülen' kompleksinden sıyrılmalı. Cezayir, bugün artık 1962'deki haline hiç benzemeyen bir Afrika gücü.” (Cezayir yönetimi, Fransa'ya yönelik benzer söylemlerini son yıllarda gittikçe yoğunlaştırdı. Paris'in “eski”yi hatırlatan kaba imalarına daima kararlılıkla cevap verilirken, Cezayir'in diplomatik dilinde “iki eşit ülke” vurgusu bilhassa önem kazanıyor.) “Sömürge dönemi, tarihçilerin araştırmasına bırakılmalı. 132 yıllık işgal sürecinin tamamını göz önüne almalıyız, çünkü bu mesele sadece bağımsızlık savaşıyla başlamadı. Ortada kanıtlanmış, arşivlenmiş, belgelenmiş somut gerçekler var ve biz yazılı belgeleri gizleyemeyiz.” (Cezayir'in elinde, 1830'dan 1962'ye kadar devam eden sömürge döneminde Fransızların işlediği suçlara dair detaylı bir arşiv olduğu anlaşılıyor. Fransa yönetimi “Bu işi tarihçilere bırakalım” derken ipe un sermeye çalışsa da, Cezayir öneriyi kabul ederken, sözü yazılı delillere ve arşiv belgelerine getirerek Paris'in canını sıkıyor.) “Biz okullarda Fransızcayı zorunlu tutmuyoruz. Aileler diledikleri seçimi yapıyor. İngilizce çok tercih ediliyor, çünkü evrensel bir dil. Anglo-Saksonlar Latinlere üstünlük sağladı.” (Cezayir'in baskın Fransız kültüründen kurtulma adına son yıllarda attığı bir başka adım, Fransızcanın tedricî olarak eğitim sistemindeki başat mevkiinden dışlanması ve yerine yabancı dil olarak İngilizcenin ikame edilmesi. Tebbûn'un İngilizce tercihini halkın yaptığını söylemesi de akıllı bir hamle.) “Fas'la ilişkilerimizi, iki ülke arasında savaş çıkmasını engellemek için kesmek durumunda kaldık. Gerilimin temeli 1963'e kadar gidiyor. Problem Fas'ın halkıyla değil, yönetimiyle. Cezayir'de 80 bin Faslı yaşıyor ve hiçbiri de en küçük bir sorunla bile karşılaşmıyor.” (Cezayir, 2021 yazında batı komşusu Fas'la bütün ilişkileri kestiğini duyurmuştu. İki ülke arasındaki sınır gerilimi, Fransız sömürge döneminden miras bir kriz. 1963'te Cezayir'le Fas'ı savaşa bile sürükleyen mesele, Cezayir'in de Fas'a karşı Batı Sahra'da silahlı mücadele yürüten Polisario Cephesi'ni desteklemesine yol açıyor. Üzerine bir de, Fas'ın İsrail'le kurduğu sıcak münasebetlerin Cezayir'de meydana getirdiği rahatsızlık eklendiğinde, problem katmerleniyor.) “Birleşmiş Milletler, sadece Avrupa'da gerçekleşen işgal ve ilhaklara duyarlı olmamalı. Golan Tepeleri'ndeki Siyonist işgali ve Batı Sahra'nın Fas tarafından ilhakını da kınamalı.”

bu biz frans sava taha fas avrupa le figaro fransa birle milletler cezayir fransa'ya fasl aileler paris'in fransa'n
Medyascope.tv Podcast
2022 Dünya Kupası'nda şampiyon Messi'li Arjantin | Mbappe'nin 3 golü Fransa'ya yetmedi

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Dec 19, 2022 101:53


Medyascope Spor'dan Doğa Üründül, Kubilayhan Kavrazlı, Yahya Kemal Doğan, Öner Tavtay ve Gencer Konur, 2022 FIFA Dünya Kupası finalini, Arjantin'de Lionel Messi'nin Dünya Kupası şampiyonluğuna ulaşmasını, Messi'nin "tarihin en iyi oyuncusu" olma ihtimalini, Fransa'nın 70 dakika boyunca şut çekmeden 80. dakikadan sonra Kylian Mbappe'nin golleriyle maça ortak oluşunu, uzatma dakikalarında Messi-Mbappe düellosunu ve Hırvatistan'ın Fas'ı yenerek üçüncü olarak turnuvayı bitirmesini konuştu.

Bi' Gidene Soralım | Türkçe Podcast
5.3 Göç Psikolojisi ve Adaptasyon | Psikolog Sezin Sevestre

Bi' Gidene Soralım | Türkçe Podcast

Play Episode Listen Later Nov 26, 2022 66:51


Uzun zamandır istenen bölümlerden biri karşınızda: bir psikolog konuğum var! Psikolog Sezin Sevestre ile göçmen olmayı, göç etme psikolojisini, yeni bir yere adapte olmayı ve adaptasyon sürecini konuştuk. Fransa'ya taşınan bir psikolog olarak ayrıca Sezin'in denklik alma süreci, Fransızca terapi yapması gibi bireysel göç hikayesine de değindik. Avusturya Lisesi ve Boğaziçi Sosyoloji mezunu Sezin, bir yandan Boğaziçi Sosyoloji'de okurken Boğaziçi Psikoloji bölümünden de anadal kadar çok ders alarak sonrasında Doğuş Üniversitesi'nde psikoloji bölümünü bir sene içerisinde tamamlayarak çift lisans diploması alıyor. Bilgi Üniversitesi'nde klinik psikoloji masterı yaptıktan sonra yetişkin, çift ve aile alanında psikolog olarak çalışmaya başlıyor ve 2019 yılında Fransa'da Strasbourg'a taşınıyor. Denklik aldıktan sonra Türkçe ve Fransızca olarak mesleğine orada devam ediyor. Uygun kur ve düşük gönderim ücretiyle yurt dışı para transferlerinizi kolayca yapabileceğiniz TransferGo uygulamasını http://bit.ly/bigidenesoralim'dan indirip inceleyebilirsiniz. Hiwell uygulamasını %10 indirim ile denemek için emre10 kodunu kullanabilirsiniz: https://hiwell.app/bigidenesoralim

HABERTURK.COM
Waterloo Savaşı tarihi, nedenleri ve sonuçları

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Sep 26, 2022 2:04


Napolyon Savaşları'nın yedinci ve son muharebesi olan Waterloo Muharebesi; Napolyon Bonapart'ın gerçekleştirmiş olduğu son savaştır. Sürgünde olduğu Elba adasından kaçarak Fransa'ya dönmesi ve etrafında bir ordu toplamasının sonucunda yaşanan Wate...

Bir bakışta
Enerji krizi Fransa'yı nasıl etkiliyor?

Bir bakışta

Play Episode Listen Later Sep 23, 2022 10:03


Enerji krizinin Fransa'ya etkilerini Fransa'daki Anadolu Ajansı Muhabiri Esra Taşkın ile konuştuk.

Trend Topic
171: Trend Spor: Şampiyon Trabzon bunalımda, haftanın ve transferin en mutlusu Galatasaray, EuroBasket'te hayal kırıklığı

Trend Topic

Play Episode Listen Later Sep 13, 2022 41:40


Son şampiyon Trabzonspor'un ve sezona iyi bir başlangıç yapan Beşiktaş'ın mağlup olduğu haftada galibiyete uzanan Galatasaray, hem saha içinde hem de saha dışında haftanın en mutlu takımıydı. Fenerbahçe ise bay geçtiği haftada dahi gündemde kendine yer bulmayı başardı.Eurobasket'te ise son 16 tur maçları tamamlanırken 12 Dev Adam, Fransa'ya uzatmada çok dramatik bir şekilde kaybederken şampiyonluğun en büyük favorilerinden Sırbistan da turnuvaya veda etti. Keyifli dinlemeler!----------------------------------------------------Bu podcast, Disney+ hakkında reklam içerir.Disney+ hakkında detaylı bilgi almak ve Disney+ Day'e özel %30 indirimle 23.99 TL'ye üye olmak için tıklayınız.----------------------------------------------------Bu podcast TurkNet hakkında reklam içerir.TurkNet hakkında daha detaylı bilgi almak ve 1 ay ücretsiz üyelik yapmak için tıklayın----------------------------------------------------See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Salon Sporu
#74 | Türkiye-Fransa, Neden Kaybettik? Son 16 Maçlarından Kalanlar

Salon Sporu

Play Episode Listen Later Sep 12, 2022 30:56


Team Paribu'nun sunduğu Salon Sporu'nda bu hafta: Türkiye, EuroBasket 2022'ye dramatik bir şekilde veda etti. Fransa'ya karşı hatayı nerede yaptık? Tüm günahı Cedi Osman'a ve serbest atışlara yüklemek ne kadar doğru? İtalya, turnuvanın sürprizine imza attı ve Sırbistan'ı devirdi. Pozzecco'nun çılgınlıkları, Nicolo Melli ve Marco Spissu'nun yıldızlaştığı gece... İspanya, Litvanya'yı uzatmada geçti ve 1977'den beri sürdürdüğü çeyrek finale çıkma serisini korudu. Sergio Scariolo'nun savunma tarafında yarattığı fark... Son 16 turundan diğer notlar, çeyrek final tahminlerimiz Bize yazın! Twitter: @nihancab | @BugraBalaban_ #işbirliği

Yeni Şafak Podcast
İSMAİL KILIÇARSLAN - Vız gelir tırıs gidersiniz

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Sep 9, 2022 7:01


Aslında Türkiye'nin ne kadar eğlenceli bir ülke olduğundan bahsetmek niyetindeydim bugün. Emperyalistin önde gideni bayrak dikeni İngiltere'nin kraliçesi, uzun ve “ağır suçlu” hayatının ardından ölünce çok eğlenceli bir ülke haline geldik çünkü yine. Bir yanda Abdullah Gül'e “başınız sağolsun” diyerek bizi bizden alan Nihat Genç, bir yanda “Prens Charles aslında Müslümanmış” zırvasını dolaşıma sokan tayfa, bir yanda Cumhurbaşkanının diplomatik vazifelerini unutmayı tercih edip “bak ama o da taziye dileklerini sundu Kraliçe için” diyen dangozlar ve daha nicesi. Ben bu “daha nicesi” içinde favorimi yine “Türk seküleri” olarak belirledim. Dünden beri mutluluktan, zevkten dört köşe Türk seküleri. Bizim ölülerimizin ardından dağıttığımız yemeğe, okuduğumuz mevlide, düzenlediğimiz kırk merasimine burun kıvıran Türk seküleri, Kraliçe'nin bilmem kaç gün sürecek “akıl izan dışı cenaze töreni”nin hemen her ayrıntısına “tapınma düzeyinde” ilgi gösteriyor. Aman bir gelenek düşkünü oldular, bir tören tapıcısı oldular aklınız durur. “Favorim Türk seküleri” dedim ama bir de plasem var. Ellerinden gelse “peki şimdi ne olacakcı geldi hanım; yeni komplolar alır, eskilerini satarım” diye çığırtkanlık yapacak komplo teorisyenlerine de gün doğdu. Aman efendim bir teoriler bir teoriler. “Prens Charles'ın kral olması ne anlama gelecek?” diye başlayıp ipe dizsen ipe gelmez sapa dizsen sapa gelmez ne çıkarımlar. He canım, kraliyet tacını giyer giymez Fransa'ya donanma çıkaracak Charles efendi. Madem Müslümanmış, adına para bastırıp hutbe irad ederse de şaşırmayalım yani. Bildiğin, dümdüz, İngiliz emperyalizmi lan işte. Yoluna olanca pisliğiyle devam edecek, hepsi bu.

Yeni Şafak Podcast
Selçuk Türkyılmaz - Macron, Cezayir'de ne arıyor?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 29, 2022 4:37


Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un son Cezayir gezisi bütün dünyada ilgi uyandırdı. Macron'un özellikle Oran şehrinde Cezayirli gençler tarafından protesto edilmesi dikkat çekiciydi. Geçen ekim ayından bu yana Cezayir ve Fransa arasında ciddî bir gerilim vardı ve bu şimdi çok daha görünür bir hâl aldı. Olaylarda Cezayir yönetimi, Cezayirli gençler, Fransız basını, Macron ve Türkiye birer taraf olarak öne çıktı. Özellikle Fransız basınında aleyhinde çıkan yazılar Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da Türkiye ile birlikte bir taraf olarak öne çıktığını gösteriyor. Tarafların konumunun anlaşılması hakikaten önemlidir. Cezayirli gençler elbette Fransa'nın Cezayir'deki yaklaşık yüz otuz yıl süren kolonyal hâkimiyetine tepki gösterdi fakat mevcut öfkenin fitili yine Macron tarafından geçen ekim ayında ateşlendi. Fransa Cumhurbaşkanı'nın Le Monde gazetesinde yer alan Cezayir'e yönelik suçlayıcı ifadeleri, iki ülke arasında gerginliğe neden olmuştu. Le Monde gazetesinde yayımlanan yazıda Cezayir'de askerî bir yönetimin olduğu ve bunun bir sonucu olarak tarihin neredeyse yeniden yazıldığı iddia edildi. Yazıda bu tarihin “Fransa'ya düşmanlık üzerine inşa edildiği” ileri sürüldü. Bu çerçevede dile getirilen şu ifadeler geçen Ekim ayında çok sert tepkilere neden olmuştu: “Cezayir'in bir ulus olarak inşası, izlenmesi gereken bir fenomendir. Fransız sömürgesinden önce Cezayir ulusu var mıydı?” Macron ekim ayındaki bu çıkışında Cezayir'deki Fransa karşıtlığı dolayısıyla Türkiye'yi suçlamıştı. Bugün Oran gibi Fransa'nın Cezayir'deki kolonyalist hegemonyası açısından merkezî öneme sahip olan bir şehirde protesto edilmesi Macron'un sağa sola suçlamalar yöneltmesine yol açtı. Elbette Macron, Türkiye'yi suçlarken haksızdı. Bunun yanında Fransa'nın kolonyal hâkimiyetinden önce Cezayir'de ulus bilincinin olmadığını ifade ederken de aşağılayıcı bir tutum takınmıştı. Fakat bu tutumun Türkiye'de tam olarak anlaşıldığını söyleyemem. Niçin Türkiye'yi suçladığı da anlaşılmadı. Fransa koloni yönetimi 19. ve 20. yüzyıllarda Cezayir'e medeniyet götürdükleri yönünde bir inanca sahipti. Bu onların ideolojik tutumuydu. Bu sebeple koloni yönetiminin Cezayir Arapçasındaki karşılığı “müstamere”dir. Kelimede bayındır duruma getirme anlamı dikkat çekicidir. Fransa ve bir bütün olarak kolonyalist ülkeler 19. yüzyılda medeniyet götürme iddiasını kolonyalizmin ideolojisi olarak benimsemişlerdi. Kolonyalizm ve müstemleke kavramlarında toprak parçası ve o toprak parçası üzerinde inşa edilen yeni bir toplum anlamı öne çıkar. Macron, Cezayir'in sınırlarını ve orada yaşayanların kimliğini kendilerinin belirlediğini söylemek istiyor. Türkçe'de bu anlamın belirgin hâle gelmediğini söyleyebilirim. Peki, Cezayirli gençler buna niçin isyan ediyor. Oran sokaklarındaki protestonun anlamı nedir? Cezayirli gençler Macron'u Oran gibi sembolik değeri yüksek bir şehirde protesto ederek Fransa'nın yaklaşımlarına karşıtlık oluşturmuşlardır. Onlar, Macron'un Cezayir ulusunu Fransa'nın inşa ettiği propagandasına tepki göstererek Cezayirlilerin kimliği ile Cezayir Bağımsızlık Savaşı'na atıf yapmış oluyorlar. Bu da yirminci yüzyılın ikinci yarısına damga vuran, 1954-66 bağımsızlık savaşının etkilerinin devam ettiğini gösterir. Bu savaşın bütün yönleriyle tartışıldığını zannetmiyorum. İslam dünyasındaki fikir hareketleri Cezayir Bağımsızlık Savaşı göz ardı edilerek izah edilemez. Cezayirli gençlerin de bunun farkında oldukları söyleyebilirim. Macron ile aradaki gerginliğin köklerinin yaklaşık yarım asır önceye gidiyor olması tesadüf değildir.

Yeni Şafak Podcast
Taha Kılınç - “Geleceğe bakalım”

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 27, 2022 4:05


Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 2017'den bu yana ilk kez, resmî ziyaret için Cezayir'deydi. Kabinesindeki çok sayıda bakanın yanı sıra, iş adamlarından, sanatçılardan ve sporculardan oluşan 90 kişilik bir heyetle Cezayir'de boy gösteren Macron, Paris'ten ayrılmadan önce yaptığı açıklamada, Cezayir'le ilişkileri her alanda ileriye götürmek istediklerini, geçmişin yüklerinden kurtularak geleceğe bakmayı hedeflediklerini, iki ülke liderliğinde bu isteğin var olduğunu kaydetmişti. Benzer ifadeler ziyaret sırasında da tekrar edildi. Emmanuel Macron, geçtiğimiz yıl Fransız basınına verdiği bir mülakatta, Cezayir ordusunun kendi halkını Fransa'ya karşı kışkırtmak için tarihi yeniden yazdığını iddia ederek, “1830'dan önce Cezayir diye bir yer mi vardı ki?” diye sormuştu. Macron'un bu sözleri, -doğal olarak- kendisine ve ülkesine karşı bir öfke tufanına yol açmış, Cezayir hükümeti Paris'teki büyükelçisini geri çağırmış ve hava sahasını Fransız uçaklarına kapatmıştı. 24 Nisan'da Macron yeniden cumhurbaşkanlığına seçilince, Cezayir'e karşı üslubunu yumuşatmış ve “özre benzer” bir ifadeyle muhataplarının gönlünü almaya çalışmıştı. Beş yıllık bir arayla bile olsa, Macron'un Cezayir ziyareti, iki ülke arasındaki ilişkileri yeniden onarma ve özellikle ekonomik işbirliğini daha da derinleştirme noktasında Paris'in sergilediği isteği gösteriyor. Macron'u aceleye sevk eden başka unsurlar da var tabii ki. Bunların başında, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle Avrupa'nın doğalgaz konusunda yaşamaya başladığı kriz geliyor. Kış mevsimi yaklaşırken, “Rus gazına alternatif” bulmak mecburiyeti var. Cezayir'in barındırdığı muazzam petrol ve doğalgaz rezervleri, Fransızların iştahını kabartıyor. Söz konusu rezervlerin büyük bir bölümü için ciddi altyapı yatırımları gerektiği için, Cezayir şu anda hemen Rusya'ya alternatif olabilecek bir ülke değil. Ancak Cezayir'den alınacak desteğin, kısa vadede Fransa'nın enerji açığı için pansuman işlevi göreceği kesin. Nitekim Macron, temaslarının son gününde -dolambaçlı bir üslupla- “Cezayir, Avrupa'nın gaz tedariklerini çeşitlendirmeye yardımcı oluyor” demek suretiyle, ziyaretinin alt metnini ifşa etmiş oldu. Macron'u eski sömürge topraklarında yeniden boy göstermeye iten bir diğer sebep, son yıllarda büyük ivme kazanan Cezayir-Türkiye ilişkileri. İki ülkenin her alanda giderek derinleşen işbirliği ve dayanışmasının Fransızlar tarafından dikkatle takip edildiği sır değil. Türkiye'nin Cezayir'de tümüyle Fransa'nın yerini alabileceğini iddia etmek gerçekçi olmasa da, İslâm dünyasının iki büyük devletinin böylesine yakınlaşması, Paris'in işine gelmiyor. “Geçmişte yaşanan acıların araştırılması için” Fransız ve Cezayirli tarihçilerden oluşacak karma bir komisyonun kurulacağına dair açıklama, Macron'un ziyaretinde öne çıkan bir başka noktaydı. İki tarafın da kendi arşivlerini açacağını, belgelerin ortaya konacağını ve 1830'dan 1962'deki bağımsızlığa kadar geçen bütün sürecin bu sayede dikkat bir şekilde inceleneceğini belirten Macron, “Bu iş, hiçbir şeyi tabu haline getirmeden, tamamen özgür bir biçimde ve tarihî kaynaklara dayanarak yapılmalı” dedi. Arşivlerin sansürsüz biçimde erişime açılması durumunda, Fransa'nın Cezayir'de imza attığı mezâlimin hiç tahmin edilemeyecek boyutlarda gözler önüne serileceği ve tartışılacağı kesin. Bugün eldeki mevcut bilgi ve belgeler bile, hiçbir Fransız devlet yetkilisinin inkâra kalkışamayacağı netlikte. Örneğin, sömürge dönemleri boyunca -özellikle de 1945'te halk ayaklanması yaygınlaşmaya başladıktan sonra- Müslüman kadınlara tecavüzün sistematik ve kitlesel hale geldiğini artık bütün dünya biliyor. Cemile Bûpaşa (Djamila Boupacha), 1960'ta Fransız Le Monde gazetesinde yayınlanan öyküsüyle, bu acılı sürecin sembol isimlerinden biri. Keza 8 Mayıs 1945'te, Fransız ordusunun 45 binden fazla Cezayirliyi tek bir gün içinde ve gözünü kırpmadan katlettiğini hatırlamak için, arşivlerin açılmasına ve tarih komisyonlarının kurulmasına hacet yok.

ge bu macron emmanuel macron bug frans rus nisan taha bakal avrupa gelece bunlar fransa rusya benzer keza cezayir fransa'ya paris'in fransa cumhurba fransa'n rusya ukrayna
Acilci.Net Podcast
Besim Ömer ve İlk Sıhhiye Uçakları

Acilci.Net Podcast

Play Episode Listen Later Aug 18, 2022 14:31


“Gökyüzünden gelen bu kurtarma, Jeannette kazazedeleri için tam zamanındaydı. (…) Kesinlikle bu uçan makine, denizde kaybolanlara yardım edebilirdi! Hangi balon, ne kadar mükemmel olursa olsun, böyle bir hizmeti yerine getirebilir? Ve kendi aralarında, duyularının kanıtlarını inkar etme eğiliminde olsalar da, buna hayran kalmamaları ellerinde değildi.”Robur-le-Conquérant, Jules Verne, 1886 Jules Verne'in çok sayıda fütüristik hikayesinden biri olan Robur-le-Conquérant, sıkıştırılmış kağıttan imal edilen Albatross isimli bir hava taşıtının hikayesini anlatırken; yukarıdaki cümlelerle, bir hava taşıtının kazazedeleri kurtarışından da bahseder. Havacılığın geleceğini balonların değil, havadan ağır uçan makinelerin şekillendireceğine yönelik fikirleri gibi, “uçak”ların medikal kurtarma görevlerinde paha biçilmez yararlar sağlayacağı fikri de isabetlidir. Elbette bu fikir öylece Jules Verne'in “içine doğmaz”. İngiliz mühendis George Cayley, 1799'dan itibaren modern uçaklara benzer tasarımlar üzerine fazlasıyla kafa yormuştur. Hatta başarıyla planörler yapar ve uçurur. Onu birçok bilim insanı izler. “Uçan Adam” lakaplı Otto Lilienthal; 1867'den başlayarak, havadan ağır cisimlerle uçma üzerine ciddi kafa yorar. 1891'de yaptığı uçuş denemeleri ile yeni bir çağın kapısını aralar. Hasılı 1903'te Wright kardeşler ilk uçağı uçurmayı başarana kadar, adım adım ilerleyen bir süreç vardır. Elbette Jules Verne gibi bilimle çok haşır neşir olan bir yazar, bu projeksiyona da kuş uçuşu bakar. İngilizce'de buna “Educated Guess” (bilgiye dayalı tahmin) diyorlar. Hava Tıbbi Hizmetleri Yaralı veya hastalara tıbbi bakımın hızla ulaştırılabilmesi, uygun şekilde ve hızlıca hasta naklinin gerçekleştirilebilmesi için uçak veya helikopterlerden yararlanan sisteme; Hava Tıbbi Hizmetleri deniliyor. İlk olarak Birinci Dünya Savaşı'nda, savaş alanından yaralıların taşınması için uçaklardan yararlanılarak, bir anlamda Hava Tıbbi Hizmetleri de kullanıma alınmış olur. Kore Savaşı ve Vietnam Savaşı'nda ise “hava ambulanslarının” etkinliği genel kabul görür. Bu yazımızda, Doktor Besim Ömer'in 1925 yılında kaleme aldığı “Sıhhiye-i Askeriye ve Umûmiyede Tayyârelerden Edilecek İstifade” kitabını kaynak alarak, ülkemizde bu konuda yapılmış ilk çalışmadan biraz bahsetmek istiyoruz. Besim Ömer Besim Ömer "Titanik'ten kurtulan Türk" diye bir yerlerde mutlaka kulağınıza çalınmıştır. İşte o kişi Dr. Besim Ömer'dir. Titanik hikayesi bile başlı başına enteresan olsa da, Besim Ömer'in bütün hayat hikayesine bakıldığında bunun çok küçük bir yer tutabileceğini söyleyebiliriz. 1 Temmuz 1862'de Narda'da dünyaya gelen Besim Ömer, yüksek öğrenimini Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'de 1885'te birincilikle bitirir. Kadın Doğum alanındaki uzmanlık eğitimini Paris'te tamamlar. Dönüşünden sonra yaptığı çalışmalarla; çok sayıda hekim, hemşire, ebe, hasta bakıcı yetiştirir ve çeşitli mesleki kitaplar yazar. Bir yandan eğiticilik görevini yürütürken; bir yandan da Kızılay, Verem Savaş Derneği gibi çok sayıda kuruluşta aktif görev alır. Görevi gereği çok defa yurt dışına çıkar ve mesleki deneyimleri yanında, bu tecrübelerini de ülkesine aktarmak için çabalar. Ufuk Açan Yolculuk Besim Ömer, kaplıca tedavisi için 1924'te tekrar Fransa'ya gitmeye karar verir. Yolu üzerindeki Cenevre'de bir hafta geçirir ve burada 1907'de delege olarak katıldığı konferanstan beri tanıştığı önemli isimleri görmek için Uluslararası Kızılhaç Komitesi'ne de uğrar. Hasta ve yaralı nakli o dönemde Kızılay ve Kızılhaç'ın temel görevlerinden biri olarak kabul edildiğinden, konu Birinci Dünya Savaşı sırasında hasta nakil hizmetlerinde yaşanan zorluklara gelir. Komitenin ileri gelenlerinden Raymond Schlemmer, “Biz Fransa'da uzun zamandan beri hasta nakli için uçaklardan yararlanıyoruz. İsterseniz tedavi dönüşü Paris'te görebilirsiniz” der. Burada bir parantez açmakta yarar var. Gerçekten de Fransızlar askeri tıbbi havacılık konusunda öncü ülke olmayı başarmışlardır.

Yeni Şafak Podcast
Selçuk Türkyılmaz - ABD Afganistan'ı Fransa da Mali'yi terk etmek zorunda kaldı

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 18, 2022 4:42


Sovyetler'in dağılmasından sonra İslam dünyası modern zamanların en büyük istilalarından birini yaşadı. Bu, 1990'ların başından itibaren Doğu ve Batı ilişkilerinde yeni bir dönemin başlaması anlamına geliyordu. Dönemin en belirgin özelliklerinden biri, askerî müdahalelerin yeni istilaya kapı aralamasıydı. Kuşkusuz bu emperyalist hegemonya açısından önemli bir gelişmeydi. Bunun karşısında ise istilayı durdurabilecek yeni bir direnç hattının oluşabileceğine dair inanç yoktu. Direnç hattının oluşumunu engellemek için ideolojik baskılar yoğunlaştı. İslam dünyası ideolojik yönden de kuşatılmıştı. 19. yüzyılda “uygarlaştırma misyonu” Avrupa milletlerinin yayılmacı siyasetinin ideolojik aracıyken 1990'lı yıllarda terör parantezine almak çok daha etkili sonuçlar doğuracaktı. Terör suçlaması, Batı'nın askerî müdahalelerine zemin oluşturabiliyordu. Batı İslam coğrafyasına demokrasi ihraç edecekti. Fakat asıl olarak ülkeleri istila etmek için muhtemel direnç hatlarını çökertmek istediler. 19. yüzyılda hedeflerine büyük oranda ulaştılar. 1990'lardan sonra ise büyük tahribata yol açmalarına rağmen hedeflerine ulaşmadıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bilindiği gibi 90'ların başında yeni istilanın tek kurbanı Irak değildi. Kuzey Afrika ülkeleri de yeniden büyük bir istikrarsızlık ortamına sürüklenmişti. Özellikle Cezayir'de büyük yıkıma sebep oldular. Yeni istilanın hedefinde diğer Afrika ülkeleri de vardı. Örneğin Fransa, eski kolonilerine yeniden yerleşmek istedi. Arap Baharı'ndan sonra neo-kolonyalist siyaseti bir kenara bırakıp fiilen varlık gösterdiler. 90'ların başında meydana gelen hadiselerin en önemli sonuçlarından biri, kolonyalist istilanın yenilenme arayışıdır. Tabiri caizse ABD'nin emperyalist siyasetinden Batı Avrupa'nın kolonyalist sistemine dönülmüştür. Bu da son otuz yılı çok daha önemli hâle getirir. Çünkü son aşamada ABD, Afganistan'ı; Fransa da Mali'yi terk etmek zorunda kaldı. Bu, sıradan bir hadise değildir. Evet, İslam'ın merkez coğrafyasının yeni bir çözülme dönemine gireceği düşünülmüştü fakat hadiseler onların bu hedeflerine ulaşamadığını gösteriyor. Bunca yıkıma rağmen İslam coğrafyası çökmedi ve yeni bir çözülme dönemi yaşanmadı. Bunu, her şeye rağmen söylediğimizi ifade etmeliyim. ABD'ye ve Batı Avrupa ülkelerine karşı Afrika'da ve İslam coğrafyasında derin bir tepki var. Bu, Batı basınında da dile getiriliyor. Bunun yerine Rusya ve Türkiye'nin özellikle Sahil bölgesinde ve Kuzey Afrika'da yeni ittifaklarla yerini sağlamlaştırdığı da gündeme getiriliyor. Bu açıdan Fransa ve Türkiye'nin çatışmasından bahsedilmesi üzerinde durulmaya değer bir durumdur. Zira Ukrayna Savaşı'ndan sonra Rusya ve Türkiye'nin, Afrika bağlamında aynı kategoriye konulması ilgi çekici bir gelişmedir. Peki, neden ABD ve Fransa'ya karşı gösterilen tepki Rusya'ya gösterilmiyor? Örneğin Mali'de ya da benzer bir Afrika ülkesinde Rus varlığı tepki çekmiyor da Fransa'nın askerî kuvvetleri siyasî bir öfkeyi tahrik edebiliyor. Aynı soruyu Türkiye için de sorabiliriz. Muhakkak Rusya ve Türkiye aynı kategoriye konulamaz ama bu soruların anlamsız olduğunu da iddia edemeyiz. Türkiye'nin Afrika'da kolonyalist ve emperyalist bir geçmişinin olmamasının anlamı üzerinde çok farklı açılardan durmamız gerekir. Aynı durum Rusya için geçerli midir yoksa onlar Sovyetler döneminin antikolonyalist siyasetinin avantajlarını mı yaşıyor? Türkiye ile Rusya arasında bariz farklar olmasına rağmen bu iki ülkenin Afrika bağlamında aynı kategoriye konulması çok önemli bir gelişmedir.

Beyazperde: Fragmanlar
Aşk ve Savaş Altyazılı Fragman

Beyazperde: Fragmanlar

Play Episode Listen Later Aug 8, 2022


Ordudan döndükten sonra işsiz ve parasız kalan Emil, arkadaşının çalıştığı sette figüranlık yapmaya başlar. Bu sırada Fransız dansçı Milou ile tanışan Emil, genç kadına aşık olur. Milou da Emil'den etkilenmiştir ve çift romantik bir buluşma için sözleşir. Ancak Milou, Berlin'in batısında bulunan otelinden çıkıp sözleştikleri yere gitmek isterken, bir grup askerin sınırı kapattığını fark eder.1961 Berlin krizi çiftin arasına duvar örmüştür. Milou çaresizce Fransa'ya dönerken, Emil onu yeniden görebilmek için sahte bir kimlikle yönetmenlik yapar. Emil, Milou'yu Berlin'e getirmek için onun asistanlığını yaptığı Beatrice Moree'nin hayali olan Kleopatra filmini çekmeye karar verir. Ancak yaşananlardan habersiz olan Milou başkasıyla nişanlanmıştır. Artık aralarında Berlin Duvarı'ndan çok daha büyük engeller vardır.

Hizmetten
Herkese el uzatılıyordu | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jul 13, 2022 4:11


Bu video 05/02/2017 tarihinde yayınlanan "MAHPUSLAR, MAZLUMLAR, MUHÂCİRLER VE HİMMET" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... “Kimse Yok Mu”nun da gadre uğratıldığı günümüzde mazlum, mağdur ve muhtaçlara el uzatmak için dünya çapında umumi bir seferberlik yapılsa sezadır. Bu arada, antrparantez: Mağduriyete, mazlumiyete uğrayan insanlar var, dünyanın değişik yerlerinde. Belli bir dönemde, arzu edilen şeylerin kısmen yerine getirildiği dönemde, bir “Kimse Yok Mu” vardı. Dünyanın neresinde olursa olsun, mazlumların, mağdurların imdadına koşuyordu. Kurbanlar kesiliyordu, o muhtaçlara yetiştiriliyordu. Myanmar'a götürülüyordu, Gazze'ye götürülüyordu; girebildiğiniz, sınırları size açık olan her yere götürülüyordu. Meseleye insanî çerçeveden bakılıyordu, hümanizm mülahazasına bağlı olarak her şey yapılıyordu. Din ayırımı gözetilmeden, meşrep ayırımı gözetilmeden, mizaç ayrılığı gözetilmeden, mezâk ayrılığı gözetilmeden herkese el uzatılıyordu. Gün geldi, bir yerdeki şeytanî kıskançlık ve haset böyle bir hayır yuvasını, hayır sistemini bile baskı altına alma, kapama, öldürme gayreti/cehdi içine girdi. Şimdi dünya kadar insan, mazlumiyete, mağduriyete uğradıkları halde, yardıma muhtaç; binlerce insan… On bin mi, yirmi bin mi, otuz bin mi, kırk bin mi?!. “Fârr”ı ile, “muhtefî”si ile, “mağdur”u ile, “mazlum”u ile, “muzdarr”ı ile, “mevkûf”u ile, “mescûn”u ile, “müstantak”ı ile, bir sürü insan, bir sürü yuva… Bir insanı götürmüşlerse, bütün bir yuvanın fertlerini aynı zulme, aynı mağduriyete uğratmışlar demektir. İnsan olan insana düşen şey, tıpkı Ensâr mülahazası ile bunlara yardım etmektir, destek olmaktır. O müessese (Kimse Yok Mu) kapandı belki ama değişik yerlerde fonksiyonunu edâ edebilir. Bir yerde, bir merkezde kapatırlar, ben dilerim Amerika'da şubesini açarlar, İngiltere'de şubesini açarlar, Almanya'da şubesini açarlar, Birleşmiş Milletler'de şubesini, Afrika'da şubesini açarlar ve yine mazlumların-mağdurların imdadına koşarlar, herkesi kucaklarlar. Renk-desen gözetmeden, herkese bağırlarını açarlar. Olur inşaallah öyle!.. Fakat şu anda sistem, bu mazlumların, mağdurların hepsine yetecek güçte değil. Onun için herhalde bu mevzuda dünyanın değişik yerlerinde bulunan arkadaşlara daha umumî manada bir “seferberlik” düşüyor. Bir taraftan kendi vatandaşlarımız… Çok önceden gitmiş, oralarda iş tutturmuş; Amerika'ya gelmiş, iş kurmuş; İngiltere'ye gitmiş, Almanya'ya gitmiş, Hollanda'ya gitmiş, Fransa'ya gitmiş, Benülüks ülkelerine gitmiş; iş kurmuş oralarda. Hakikaten el uzatacak mahiyette… Bu insanlara, meseleyi usulünce anlatarak, o mübarek “himmet” mevzuunu hatırlatarak onların himmetlerine başvurulabilir. https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

Bi' Gidene Soralım | Türkçe Podcast
4.21 Akademisyen Gözüyle Avrupa'ya Göç, Lyon'da Yaşamak | Elif Aktaş

Bi' Gidene Soralım | Türkçe Podcast

Play Episode Listen Later May 30, 2022 46:50


Yüksek nitelikli Türk göçmenlerin Avrupa'ya göçü hakkında doktora çalışması hazırlayan Elif Aktaş konuğum. Hem Fransa hem de Avrupa'daki entelektüel ve yüksek nitelikli göçü araştıran Elif ile bu konuya ek olarak Fransa'da akademik kariyeri ve Lyon'da yaşamayı da konuştuk. Elif, Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve İletişim bölümlerinden mezun olduktan sonra akademik kariyer için 2018'de Fransa'ya taşınıyor. Fransa macerası ilk olarak 2016'da bir dönem Erasmus programı ile Strasbourg'da okumasıyla başlıyor. Türkiye'ye dönerken Fransa'ya master için geri dönüp yerleşmeyi planlıyor ve o şekilde de planını hayata geçiriyor. 2018 yılında Fransa'ya geri taşınan Elif, Sciences Po Lyon'da master yaptıktan sonra şimdi de Strasbourg Üniversitesi'nde doktora yapıyor ve bir yandan farklı üniversitelerde dersler veriyor. Uygun kur ve düşük gönderim ücretiyle yurt dışı para transferlerinizi kolayca yapabileceğiniz TransferGo uygulamasını http://bit.ly/bigidenesoralim'dan indirip inceleyebilirsiniz

Medyascope.tv Podcast
Pariscope: Fransa'ya nasıl iltica edilir?

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later May 28, 2022 10:56


Fransa'da iltica süreci nasıl işliyor? İltica başvurusu yaptıktan sonra kabul görene kadar hangi haklardan yararlanılıyor? İkincil korumadan kimler faydalanabilir? 2021'de Fransa'ya en çok hangi ülkelerden başvuru yapıldı? Fransa'nın sığınmacılarla ilgili planı ne? Pınar Kılavuz, Pariscope'ta anlatıyor. Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3MWVeiZ

fransa fransa'ya pariscope fransa'n
Yeni Şafak Podcast
TAHA KILINÇ - Lübnanlı bakan

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later May 27, 2022 4:41


Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un seçimleri tekrar kazanmasının ardından oluşturulan yeni kabinede, kültür bakanlığı koltuğu Lübnanlı bir isme emanet edildi: Rima Abdulmâlik (d. 1979). Beyrut'un kuzeyindeki Şeyhân kasabasında Hristiyan bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen Abdulmâlik, Lübnan'da yaşanmakta olan iç savaş sebebiyle, henüz 10 yaşındayken anne-babası ve iki kardeşiyle birlikte Fransa'ya göç ederek Lyon kentine yerleşmiş. Erken yaşlardan itibaren Fransız kültür çevrelerinde boy gösteren Rima, 2019'dan beri Macron'un “kültür danışmanı” olarak görev yaptığından, bakanlığa atanması sürpriz değil. Ancak Fransa gibi yabancı düşmanlığının had safhalara tırmandığı bir ülkede, “Fransız kültürü”nü temsil makamına bir Arap'ın getirilmesi, neresinden bakarsanız ilginç ve dikkat çekici. Bu Arap, Fransız örfünü tamamen benimsemiş bir Hristiyan bile olsa...

T24 Podcast
"Müslümanlar ikinci turda Macron'a yönelecek"

T24 Podcast

Play Episode Listen Later Apr 25, 2022 39:10


Sosyolog Gaye Petek, T24'te Melis Karaca'nın sorularını yanıtladı. 1960'ların sonundan bu yana Fransa'ya giden Türklere ilişkin geniş kapsamlı çalışmalar yürüten sosyolog Gaye Petek, Fransa'nın cumhurbaşkanını belirlemesine günler kala son tabloyu göçmenler açısından değerlendirdi. Seçimin ilk turunda Marine Le Pen, Éric Zemmour gibi aşırı sağ adayların yabancı karşıtı söylemleri karşısında göçmenleri koruyan politika benimseyen aşırı sol aday Jean-Luc Melenchon'un Müslümanlardan destek gördüğünü anlatan Petek, ikinci turda kampanyasını alım gücünden göç meselesine yeniden çeviren Le Pen karşısında, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Melenchon seçmeninin desteğini alabileceğini belirtti. 22 Nisan 2022 yayını

Medyascope.tv Podcast
Rusya'nın Ukrayna saldırısında Fransa'nın tutumu

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Feb 25, 2022 27:19


Pariscope (20): Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısında Fransa nasıl bir tutum sergiledi? Rusya'nın Ukrayna'ya saldırması üzerine, gözler Avrupa Birliği dönem başkanlığı yapan Macron'a ve Fransa'ya çevrildi. Rusya ve Ukrayna arasında arabuluculuk görevini üstlenen Macron, Putin'in verdiği sözü tutmadığını söyledi. Öte yandan yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Macron'un ve diğer adayların söylemleri dikkatle dinleniyor. Rusya-Ukrayna savaşının Fransa'ya ekonomik etkileri ne olacak? Eski başbakan François Fillon'un tepkileri neden önemli? Pınar Kılavuz, Pariscope'ta yorumluyor. #Rusya #Ukrayna #Fransa

Mundo Sabah Bülteni

Haftanın ilk iş gününden günaydın! Gündemden öne çıkanlar ile başlıyoruz:-Rusya Dışişleri Bakanlığı: Batı ülkeleri Ukrayna'ya askeri eğitmen kisvesi altında militan gönderiyor.-Fransa'ya bağlı Yeni Kaledonya, bağımsızlık referandumundan 3. kez ‘hayır' oyu çıktı.-Elon Musk'ın yeni saç modeli, Tesla hisselerinde düşüşe neden oldu.-Karaismailoğlu: 2022 yılında milli elektrikli tren raylarda olacak.-Milli Eğitim Bakanı Özer, Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi'nin bu ay içinde TBMM'ye geleceğini belirtti.

1. Dünya Savaşı Podcast Serisi
3. Bölüm - Almanların Fransa'yı istilası, Schlieffen Planı ve Marne Muharebesi

1. Dünya Savaşı Podcast Serisi

Play Episode Listen Later Dec 4, 2021 30:03


- Alman ordusu Schlieffen Planı'nı devreye sokarak Belçika üzerinden Fransa'ya karşı saldırıya geçiyor. - Ingiltere Fransa'ya yardım amaçlı 6 tümen gönderiyor. - Almanlar Paris önlerinde, Marne Nehri kıyılarında durduruluyor. - Iki taraf toplamda 513 bin kayıp veriyor.

1. Dünya Savaşı Podcast Serisi
2. Bölüm - Savaş başladı! Tannenberg Muharebesi'nde Almanların parlak zaferi

1. Dünya Savaşı Podcast Serisi

Play Episode Listen Later Nov 24, 2021 20:38


- Avusturya-Macaristan'ın Belgrad'ı bombalaması üzerine büyük güçler restleşiyor. - Sırplar beklentinin çok üstünde bir direniş sergiliyor. - Almanların Belçika ve Fransa'ya saldırması üzerine Ruslar doğudan Almanlara saldırıyor. - Tannenberg'de Ruslar tarihi bir yenilgi alıyor. - Alman komutanlar Hindenburg ve Ludendorff Almanya'nın kurtarıcı kahramanları oluyor.

Yeni Şafak Podcast
SELÇUK TÜRKYILMAZ - Fransa, Vatikan'da ABD ile neyi görüştü?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 31, 2021 5:27


Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ABD Başkanı Joe Biden ile G20 Zirvesi öncesinde Fransa'nın Vatikan Büyükelçiliğinde görüştü. Bu görüşmeden dışarıya yansıyan bilgiler üzerinde durulmaya değer bir nitelik taşımaktadır. Bilindiği gibi Eylül ayında Avustralya, ABD ve İngiltere ile nükleer başlıklı denizaltılar almak için anlaşma imzalamış ve Fransa ile imzaladığı anlaşmadan çekilmişti. Avustralya, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından imzalanan güvenlik anlaşması kısaca AUKUS olarak bilinmektedir. Avustralya'nın Fransa ile anlaşmak üzere olduğu denizaltı filosu oluşturma projesi iptal edildi. Deniz altı projesinin maddî değeri oldukça yüksekti fakat Fransa'nın Hint-Pasifik'i kapsayan güvenlik anlaşmasından dışlanması çok daha önemli bir gelişmeydi. ABD ve İngiltere, Fransa'ya karşı Hint ve Pasifik'te çok açık bir tavır aldı. Anlaşma imzalandıktan sonra Macron ve Fransa hariciyesi oldukça sert tepki göstermişti. Bu açıdan Macron ile Biden'ın Fransa'nın Vatikan Büyükelçiliğindeki görüşmesi önemliydi.

Gerçek gazetesi
Aukus Pokus

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Oct 12, 2021 3:59


Aukus Pokus Gerçek gazetesi daha üç ay önce “Emperyalist Genelkurmay toplandı: Çin ve Rusya'ya karşı savaş tamtamları” başlığıyla Trump'ın yerine gelen sözde daha demokrat başkan Biden'ın Haziran ayında Avrupa'ya yaptığı ziyarette emperyalist ortaklarıyla nasıl savaş planları hazırladığını anlatmıştı. Özellikle QUAD adını taşıyan dörtlü ittifak (ABD, Avustralya, Hindistan, Japonya) bu planlarda büyük önem taşıyordu. Biden'ın ilk büyük çevrimiçi diplomatik toplantısını iktidara geldikten kısa süre sonra bu ülkelerin liderleriyle yaptığına da işaret ediliyordu. Aradan üç ay geçmişti ki, dünya bu sefer başka bir “ittifak”ın kuruluşuyla karşılaştı. ABD, bu sefer Avustralya ve İngiltere'yle bir arada, üç ülkenin baş harflerinin bir araya getirilmesinden oluşan bir adla “Aukus” adlı bir kuruluş yaratmıştı. Herhangi bir hedef gösterilmiyordu ama hedefin yine Çin olduğunu çocuklar bile anlamıştı! Neden yeni bir ittifak? Aukus'un varlık nedenini iyi anlamak gerekir. QUAD'ın var olduğu, ABD'nin Güneydoğu Asya'nın 10 ülkesini bir araya getiren ASEAN'ı da yanında tutmak için büyük çaba gösterdiği bir durumda bu üçlü neden öne sürülmüş olabilir ki? Burada en önemli faktör, Avustralya'nın “Amerika'nın fedaisi” rolüne soyunmasıdır. Amerika Pasifik Okyanusu'ndaki bu kadim müttefikine “nükleer enerji ile işleyen” denizaltılar verecek, böylece Çin'e karşı uzak coğrafi mesafelerden müdahaleyi mümkün kılacaktır. Bu denizaltıların standart benzerlerine göre büyük avantajları vardır. Bir yandan, menzil bakımından karşılaştırılmaz bir durum söz konusudur. Klasik denizaltı yeniden yakıt tedarik yapması gerektiği için ancak belirli mesafelere ulaşabilir. Nükleer enerji ile işleyen denizaltı ise kendi enerjisini kendisi ürettiği için çok daha uzun bir menzile sahiptir. Öte yandan, nükleerle işleyen denizaltı çok sessizdir, yakalanması zordur. (Bu denizaltılar nükleer başlık taşımamaktadırlar, nükleer olan sadece enerji kaynağıdır.) “Küresel İngiltere” Aukus'un ikinci yeniliği İngiltere'yi de Çin'e karşı ön cephe ülkesi haline getirmesidir. Pek bilinmeyen bir konu vardır: İngiltere AB üyesi iken Çin ile özel bir ilişki kurmuş, onun AB pazarına sıçrama tahtası rolüne soyunmuş, hatta Çin'in uluslararası finans kuruluşlarına alternatif olarak kurduğu ve bütün emperyalist ülkelerce reddedilen uluslararası yatırım ve kalkınma bankasına bile destek vermişti. Şimdi Brexit sonrası İngiltere Çin'den uzaklaşarak ABD ile kol kola girmiş olmaktadır. Bu şekilde İngiltere'nin koyu Brexitçi başbakanı Boris Johnson'ın “İngiltere artık küresel çapta politika izleyecek” iddiasının aslında stratejik planda Amerika'nın yardakçılığı olduğu ortaya çıkmıştır. Fransa ayazda Nihayet Aukus, 2016'dan beri Avustralya ile milyarlarca dolar değerinde bir dizi denizaltı için anlaşma imzalamış ve bunları tersanelerinde üretmekte olan Fransa'ya ağır bir “kazık” olmuştur. Burada bir rastlantı yoktur. AB ülkeleri, en başta Fransa ve Almanya, hem Çin hem Rusya konusunda ABD'ye göre daha yumuşak bir politika izlemektedirler. Yani emperyalistler arasında zaman zaman su yüzüne çıkan çelişkiler vardır. AB'den kopan Britanya şimdi Biden'ın Avrupa kıtasında AB'ye karşı oynadığı koz olmuştur. Emperyalistler arası bu çelişkinin nasıl bir gelişme göstereceğini dikkatle izlemek gerekir. Her iki taraf da Çin'in düşmanıdır ama somut politik yöneliş bakımından aralarında çizgi farkı vardır. Bu çizgi farkının gerçek bir çatlak haline gelip gelmeyeceğini göreceğiz. Ama esas izlenmesi gereken, ABD, Britanya ve onlara katılan dostlarının Çin'e karşı, bir dünya savaşıyla bile sonuçlanabilecek bir savaşa doğru yürüyüş temposu ve bunun yöntemleridir. Emperyalizm bir kez daha barbarlığın koşullarını hazırlıyor!

Yeni Şafak Podcast
Yaşar Süngü - Refahı Tabana İndirecek Formül Olarak '3 T'

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 12, 2021 4:48


En prestij ürünlerimizden biri kuru incir. Dünya kuru incir ihracatının yüzde 60'ını tek başına gerçekleştiriyoruz. 114 ülke kuru inciri bizden alıyor. Bu sezon toplanan 85 bin ton kuru incirin yüzde 85'i yurtdışına satıldı. Yarısı Avrupa'ya, kalanlar ABD ve Uzakdoğu'ya gitti. 2020/21 sezonunda ihracat edilen kuru incir miktarı 72 bin 145 ton. Kazanılan döviz miktarı; 256 milyon 915 bin dolar. Kuru incir ihracatçıları bu sezondan memnun, çünkü 2014 yılında yakalanan 76 bin 901 tonluk ihracat seviyesinden sonra en başarılı ikinci sezona imza attılar. İhracat miktar bazında yüzde 3 artarken, döviz gelirindeki artış yüzde 6'ya ulaştı. İhraç fiyatı ton başına 110 dolar değerlendi. «« Müşteri açısından sezonun sürprizi ABD olmuş. ABD'ye kuru incir ihracatı yüzde 14'lük artışla 38 milyon dolara yükselmiş. ABD en çok kuru incir ihraç ettiğimiz ülkeler sıralamasında üçüncülükten birinciliğe çıkmış. Önümüzdeki yıllarda ABD'ye kuru incir ihracatında 50 milyon doları geçmeyi hedefliyoruz. Ancak kuru incirde geleneksel ihracat pazarımız yüzde 45 payla Avrupa. AB ülkelerine kuru incir ihracatı 2020/21 sezonunda 115 milyon dolar. Almanya 37 milyon dolarlık taleple ilk sırada yer alıyor. Fransa'ya 35 milyon, İtalya'ya 11 milyon dolarlık kuru incir ihraç gönderiyoruz. «« Dünya nüfusunun yüzde 40'ını barındıran Uzakdoğu ülkelerine yönelik pazarlama çalışmaları da sürüyor. 2016-2020 yılları arasında Japonya, Güney Kore ve Çin'i kapsayan bir TURQUALİTY Projesi çerçevesinde düzenlenen fuar ve tanıtım organizasyonlarıyla bu bölgeye ihracat artmış.

Medyascope.tv Podcast
Pınar Kılavuz ile Pariscope: Fransa'da üniversiteler ve öğrencilerin mücadelesi

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Sep 28, 2021 25:59


Pınar Kılavuz, Pariscope programında bu hafta, Fransa'da üniversitelerin işleyişini ve başvuru süreçlerini ele aldı. Hükümetin uygulamak istediği “Fransa'ya hoş geldiniz” stratejisi çerçevesinde Avrupa Birliği (AB) vatandaşı olmayan öğrencilere uygulanmasını istediği fazla harç uygulamasına öğrencilerin ve üniversite yönetimlerinin verdiği tepkileri yorumladı.

ab fransa avrupa birli fransa'ya pariscope
Yeni Şafak Podcast
Süleyman Seyfi Öğün - İstanbul'un Fâtihleri...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Sep 2, 2021 5:41


Ademoğlunun yaşadığı mekânlar hakkında geliştirdiği çok tuhaf “kavrayışlar” mevcuttur. Duygusal kanallar ve bağlar üzerinden şekillenir bunlar. Neticeten o mekânlar birer “şahsiyet” kazanır. İnsanlar da bu mekânsal şahsiyetlerle kurduğu duygusal bağlar temelinde kendi şahsiyetlerine bir şeyler katar. Elbette büyük ve târihsel şehirler bu işin zirve noktasını oluşturur. Çünkü şehirler insan mukadderâtının en “somut” ve en soyut taraflarını bir araya getirir. Şehir edebiyât ilişkisinin çok canlı ve velût olmasının da sırrı biraz da burada yatıyor olsa gerekir. Vatan elbette daha yüksek bir soyutlamadır. Gelin görün ki bu soyutlamayı somut karşılıklarına, ete kemiğe büründürmek, hayli ara işlem gerektiren zorlu bir iştir. Gelin görün ki, soyuttan somuta geçiş şehir hayatları için çok daha kolaydır. Bir yerde, bir soyut zâtiyet olarak şehir vardır; hemen yanıbaşında ise kolayca geçiş yapabileceğimiz kendi somut hayatlarımız. Onun için Pâris elbette Parislileriyle Pâris'tir. Bir o kadar da, Pârislilere, hattâ başşehirliğini yaptığı Fransa'ya rağmen Pâris'tir. New York da, Londra da, Roma da, Kâhire, İskenderiye de öyledir. Evet, havası, suyu, yapıları, sokakları, meydanlarıyla Pâris, herbiri farklı şahsîyete sâhip, ona kızan, sitem eden veyâ ona âşık milyonlarca Pârislinin ortak paydası olarak çıkar karşımıza. Herkes şu veyâ bu şekilde kendi varlığını Pâris ile irtibatlandırarak anlatır. Lâkin bâzen, şehrin şahsiyeti ile sâkinlerinin şahsiyeti arasındaki irtibatlandırmada hangisi baskındır sorusunu sormaktan kendimi alıkoyamam. Şehre yüklediğimiz şahsiyet, kendi şahsiyet oluşturma gayretimizin işlevi midir; değilse şehrin şahsiyetinden kendi şahsiyet oluşturma süreçlerimizi mi besleriz? Hangisi baskındır? Bir yansıtma işi midir bu iş; değilse bir devşirme işi midir? Durkheim ilkel topluluk dinlerinin, tanrılara tapınmaktan çok topluluğun kendi kendisine tapınmasının yansıması olduğunu yazıyordu. Benzer ilke mekânlarla kurduğumuz ilişkide de geçerli olabilir mi? Pârisli'nin ağızındaki Pâris, acaba kendisi midir? Olduğu veyâ olmak isteyip de olamadığı? Yukarıda sorduğum sorular sâkinlerinin şehir ile kurduğu mekânsal bağlamı da düşündürüyor? Soruyu şöyle de sorabiliriz: Şehirlerin neresinde yaşıyoruz? Üzerinde mi, içinde mi? Bu sorunun çok mühim olduğunu düşünüyorum. Haydi soruyu İstanbul'a getirelim. İstanbullular İstanbul'un neresinde yaşıyorlar veyâ yaşadıklarını hissediyorlar? Eğer ekseriyet için bu, “içinde” değil de “üzerinde” olmak mânâsına geliyorsa durum düşündürücüdür. Şehrin üzerinde yaşamak hissi, mekâna duyulan mes'uliyeti azaltan bir tesiri düşündürür. İstanbul'a yapılan hoyratlıkları düşündüğümüz zaman akla yakın olan ihtimâlin bu olduğunu düşünüyorum. İstanbul'un baş derdinin “sâkinsizlik” olduğunu da buna ilâve edebilirim. Şehrin sâkinleri ifâdesi, şehrin “içinde” yaşayanlar mânâsını düşündürür bana. Bir şehre yerleşmek tek başına o şehrin sakini olmayı anlatmaz. Doğrudan yerleşmenin niteliğine bakmak gerekir. İbn-i Hâldun'un asabiyye dediği ruh pekâlâ yerleşiklerin dünyâsında da kendisine yer bulabilir.

Acı, tatlı, mayhoş
Çileğin yolculuğu

Acı, tatlı, mayhoş

Play Episode Listen Later Jun 1, 2021 5:53


XIV. Louis zamanında, Şili'ye ajan olarak gönderilen Fransız kaşif ve mühendisin, oradan aldığı ve aylar süren dönüş yolculuğunda yaşatmayı başarıp Fransa'ya getirdiği çileğin hikayesini dinleyin. Aylin Öney Tan anlatıyor Foto: Chilean strawberry (F. chiloensis) Mono Andes  

NTVRadyo
Çileğin yolculuğu

NTVRadyo

Play Episode Listen Later Jun 1, 2021 5:53


XIV. Louis zamanında, Şili'ye ajan olarak gönderilen Fransız kaşif ve mühendisin, oradan aldığı ve aylar süren dönüş yolculuğunda yaşatmayı başarıp Fransa'ya getirdiği çileğin hikayesini dinleyin. Aylin Öney Tan anlatıyor

Bi' Gidene Soralım | Türkçe Podcast
2.27 Fransa'da Eğitim ve Paris'te Yaşamak | Lal Akdeniz & Rengim Çetingöz

Bi' Gidene Soralım | Türkçe Podcast

Play Episode Listen Later May 3, 2021 47:07


Eğitimlerinin farklı noktalarında Paris'e taşınan iki konuğum var: ilk konuğum İzmir St. Joseph'ten mezun olduktan sonra Descartes Üniversitesi'nde Psikoloji okumak üzere Paris'e taşınan ve şimdi Fransa'da psikolog olarak çalışan Lal Akdeniz, ikinci konuğum ise Boğaziçi Kimya Mühendisliği'nden mezun olduktan sonra Sorbonne'da master için Fransa'ya gelen ve yakında yine Sorbonne'da finansal yazılım üzerine doktoraya başlayacak olan Rengim Çetingöz. Lal ve Rengim ile bölümün ilk yarısında Fransa'da öğrenci olmayı, Türkiye'deki eğitime göre farklarını, eğitim ve iş hayatına dair tüyolarını konuştuk. Bölümün 20. dakikadan sonraki ikinci yarısında ise Paris'te yaşamayı ve Fransa'da hayatın artılarını değerlendirdik. Dolu dolu bir bölüm sizi bekliyor! Uygun kur ve düşük gönderim ücretiyle yurt dışı para transferlerinizi kolayca yapabileceğiniz TransferGo uygulamasını http://bit.ly/bigidenesoralim 'dan indirip inceleyebilirsiniz.

NTVRadyo
Ada, Hayatımın Rolü, Üçüncü Bahar

NTVRadyo

Play Episode Listen Later Apr 28, 2021 5:26


Meşa Selimoviç’in gidemeyenleri, ızdırapla hatırlayanları, çılgınca özleyenleri, akıbetini öfkeyle bekleyenleri, kabullenemeyenleri anlattığı “Ada” Maite Carranza tarafından yazılan, erkenden büyümek zorunda kalanların hikayesi “Hayatımın Rolü” İrlanda'dan Fransa'ya uzanan gelgitli bir ömür, anılara dönük karanlık yüzü ve delici bakışlarıyla bir huzurevinin sakini: Samuel Beckett... Maylis Besserie'nin kitabı “Üçüncü Bahar” bugün Köşedeki Kitapçı'da, Adnan Bostancıoğlu anlatımıyla... Fotoğraf: Meşa Selimoviç

News in Simple Turkish/Basit Türkçe ile Haberler

Basit Türkçe ile Haberler / News in Simple Turkish by skypeturkish.com Bugün 28 Nisan 2021 Çarşamba. Basit Türkçe ile Haberler'in yeni bölümüne hoş geldiniz. Eski Örgüt Üyeleri Yıllar Sonra Yakalandı İtalya'da aşırı solcu Kızıl Tugaylar örgütü üyeleri 1960'ların sonu ve 1980'lerin başı arasındaki birçok terör saldırısından sorumlu. 1970'ler ve 1980'lerde mahkemeye çıktılar. Fransa'nın eski sosyalist cumhurbaşkanı Francois Mitterrand döneminde Fransa'ya kaçtılar. İtalya onları Fransa'dan istedi. Ama Fransa, o dönemdeki “Mitterrand Doktrini” politikası nedeniyle onları İtalya'ya vermedi. Bu kişilerin 7'si bugün Fransa'da yakalandı. Operasyonda 3 kişi daha aranıyor. Yakalanan kişilerin avukatı, Fransa'yı ihanet ile suçladı. Hollanda'da Koronavirüs Önlemleri Gevşetildi Hollanda'daki sıkı koronavirüs önlemleri bugün gevşetildi. Restoran ve kafeler uzun bir süre sonra ilk kez açık havadaki bölümlerine müşteri aldı. Hollandalılar bugünden itibaren maske takarak ve sosyal mesafe kuralına uyarak kapalı alanda alışveriş yapabilecek. Üniversite ve yüksekokullar haftada bir gün yüz yüze eğitim yapabilecek. Güvenlik güçleri, insanlar tekrar dışarı çıkmaya başlayacağı için hırsızlık olaylarının artacağını tahmin ediyor. Hollanda hükûmeti, 4 Temmuz'dan itibaren normal yaşama dönmeyi planlıyor. Hollanda'da günlük ortalama vaka sayısı yaklaşık 6 bin 500. Bu yüzden sağlık çalışanları, hükûmeti Rus ruleti oynamakla suçluyor. EuroLeague Final Four Seyircisiz Oynanacak Avrupa'nın en prestijli basketbol turnuvası Euroleague'in dörtlü finali 28-30 Mayıs tarihlerinde Almanya'nın Köln kentinde yapılacak. Bu maçların seyircisiz oynanacağı açıklandı. Bu karar Alman yetkililerin tavsiyeleri ile alındı. Euroleague yönetimi karardan büyük üzüntü duyduğunu vurguladı. Karar nedeniyle, Köln'deki Lanxess Arena'ya sadece takımlar, personel ve belirli sayıda basın çalışanı alınabilecek. Kısıtlamalar nedeniyle salona giremeyen gazetecilere salondaymışlar gibi çalışma fırsatları sunulacak. Dinlediğiniz için teşekkürler! Yeni bölüm 30 Nisan Cuma günü geliyor! If you like this episode, please don't forget to subscribe to our channel. If you are looking for online private Turkish lessons, please visit skypeturkish.com. Görüşürüz!

Gerçek gazetesi
Sungur Savran: Bir Avrupa Birliği soykırımı, bir sosyal demokrat soykırım

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Apr 6, 2021 5:45


Sungur Savran: Bir Avrupa Birliği soykırımı, bir sosyal demokrat soykırım Günü gününe 27 yıl oldu. 7 Nisan-15 Temmuz 1994 tarihleri arasındaki 100 gün içinde Afrika'nın doğusundaki Ruanda'da erkek kadın, yaşlı çocuk bir milyon korunmasız sivil katledildi. Günde 10 bin kişi oluyor! Katliamı düzenleyenler ülkenin çoğunluğunu oluşturan Hutu etnik grubunun şoven, gerici, gözü dönmüş milisleriydi. Machete olarak anılan pala biçiminde tarımsal üretim araçlarıyla, kazmayla kürekle, yabayla sopayla, ateşli silahla öldürdüler önlerine geleni. Katledilenler arasında demokrat eğilimdeki etnik Hutular da vardı ama ezici çoğunluk, ülkenin azınlık etnik grubu olan Tutsilerdendi. Yani açıkça, ikirciksiz ve tartışmasız biçimde bir soykırım işlenmişti. Her şey yıldırım hızıyla olup bittikten sonra yaşananın soykırım olduğunu yadsıyan zaten yok. Tartışılan başka şey. Evet, silahları tutan eller Hutu milislerinin elleriydi. Peki onlara silahları veren kimdi? Ruanda'da 1994 öncesinde uzun süredir yaşanmakta olan çatışmalar dolayısıyla bir Birleşmiş Milletler (BM) gücü vardı. Daha da önemlisi Fransa 1994 öncesinde Ruanda'da asker bulunduruyordu. BM neden müdahale etmemişti? Fransa soykırımı engellemek için neden bir şey yapmamıştı? Esas tartışılan buydu. BM'nin rolü konusunda tek bir şey söylemek yeter bu kuruluşun ne kadar alçalabileceğini anlamak için. BM gücünün başındaki Kanadalı General Dallaire, Hutuların katliam hazırlıklarını ve gizli silah yığınaklarını erkenden keşfetmişti. Ama müdahale etmesi BM Genel Sekreter Yardımcısı, kendi de Afrikalı olan Kofi Annan'ın çabasıyla engellendi. Soykırımın önünü açan bu Kofi Annan, daha sonra “uluslararası toplum” diye bilinen emperyalist koalisyon tarafından ödüllendirildi ve 1997'den itibaren on yıl boyunca BM Genel Sekreteri olarak görev yaptı! Biz asıl Fransa'ya gelelim. 1994 soykırımı biter bitmez Fransa çalkalanmaya başladı. Fransa'nın Marksist ve anti-emperyalist aydınları, ülkenin hükümetinin, üzerinde çok büyük etkiye sahip olduğu Ruanda yönetiminin soykırım uygulamasını nasıl kollarını kavuşturup seyrettiğini derhâl sorgulamaya başladılar. Her geçen yıl, ortaya Fransa'nın soykırımın bilgisine sahip olduğu halde parmağını bile kıpırdatmadığına ilişkin deliller ortaya çıktı. Çuvala sığmayan mızrağı “araştırmak” üzere şimdiki Fransa cumhurbaşkanı Macron bir tarihçiler ekibi oluşturdu. Arşivlerin, özellikle de Fransız CIA'sı DGSE'nin arşivinin bütünüyle açıldığı söylendi. Geçtiğimiz günlerde bu tarihçiler komisyonu araştırmalarının sonucunu açıkladı. Sürpriz ki sürpriz! Varılan sonucu bütün basın “Fransa aklandı” diye verdi. Fransa'nın soykırımda çok ciddi sorumlulukları vardı ama ülke suç ortağı değildi! Fransa'nın aydınlara hitap eden radyosu France Culture'e çıkan komisyon başkanı Vincent Duclert şöyle dedi: “Mitterrand'ın soykırım karşısındaki durumu ‘körlük' olarak nitelenmeli. Ortada ‘bilişsel' (kognitif) bir problem var.” Biz 2004'te, soykırımın 10. yıl dönümünde, o aşamaya kadar biriken delillere yaslanarak “Ruanda 1994: Bir Avrupa Birliği soykırımı” başlığını taşıyan bir yazı yazdık. O yıllar Türkiye solunun ve sendika hareketinin AB fetişizmi içinde geleceği Türkiye'nin AB üyeliğine havale ettiği yıllardı. Sol günde beş defa AB'nin bir “demokrasi, barış ve sosyal adalet odağı” olduğunu söylüyordu. Ruanda deneyimi gözlerin açılmasına yarasa keşke! Şimdi İstanbul Sözleşmesi feshedildi ya. Kendisini “sol” sayan birçok insanımız ve kuruluşumuz AB Komisyonu Başkanı Ursula van der Leyen ile Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel'in İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesine rağmen Tayyip Erdoğan ile düzenlenen çevrim içi bir toplantıyı iptal etmemiş olmasına içerliyor. Soykırıma duyarsız kalan politikacı tipolojisi İstanbul Sözleşmesi'ne ne ölçüde duyarlı kalabilir? İlahi dostlar! Acaba esas “anlama” sorununu kim yaşıyor?

Mecra
MECRA | Haftanın özeti - 06.03.2021

Mecra

Play Episode Listen Later Mar 8, 2021 5:30


Bu hafta İslam dünyasında; Paris'in Cezayir'deki nükleer denemelerinin radyoaktif kalıntılarının kum fırtınasıyla 61 yıl sonra Fransa'ya ulaşması, 6 farklı gücün nüfuz ve toprak mücadelesine sahne olan Yemen, tarihte bir ilk olan Papa'nın Irak ziyareti, İsrail güçleri tarafından 6. kez evi yıkılan engelli Filistinli, Kazakistan ve Kırgızistan arasında stratejik ortaklık ilişkilerini güçlendirecek anlaşma, Endonezya'nın başkenti Jakarta'nın hızla sulara gömülmesi, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Filistin topraklarında savaş suçları ile ilgili soruşturma başlatması, Myanmar'da 38 kişinin öldüğü kanlı müdahaleye rağmen devam eden darbe karşıtı protestolar ve İsrail'in aşı konusunda ihmal ettiği Batı Şeria'da giderek kötüleşen koronavirüs salgını haberleri öne çıktı.

Hırt
Hirt | S2E4 > Kemani Sarkis Efendi

Hırt

Play Episode Listen Later Mar 3, 2021 12:12


Kimseye Etmem Şikâyet adlı nihâvend şarkısıyla hafızalara kazınan Kemani Sarkis Efendi Suciyan. Kemani Sarkis'in tek bilinen eseri bu değil tabii ki. Hani 'Darıldın mı gülüm bana' şarkısı da onun ya da 'Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime' ve daha birçokları. 1885 yılında Beşiktaş'ta doğan, müziğe olan sevgisini babası Üsküdarlı Kemençeci Onnik'ten alan Sarkis Suciyan, 1910'lu yıllarda İstanbul genelinde ünlenmişti. 1921 yılında doğduğu şehri terk ederek ailesiyle birlikte Fransa'ya göç eden ve 1943 yılında hayata gözlerini yumana dek Paris'te yaşamını sürdüren Kemani Sarkis Efendi Suciyan, ardından ölümsüz eserler bıraktı. Kemani Sarkis'in 1921'de en üretken döneminde doğduğu toprakları terk etmeye karar vermesi aslında dönemde nasıl bir baskı ortamı olduğunu da hatırlatıyor bir yandan. Ünlü eserlerinden birinin sözlerinde “Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime”ni tercih edilmesi ilginç bir tesadüf değil mi? *

fransa hirt sarkis efendi fransa'ya paris'te
Tarihte Bugün
Tarihte Bugün #60 | 1 Mart

Tarihte Bugün

Play Episode Listen Later Mar 1, 2021 2:08


Herkese merhaba bugün 1 Mart 2021  Türkiye ve Dünya tarihinde bugün de neler yaşanmış gelin hep birlikte göz atalım. DÜNYA TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR 1815 - Napolyon Bonapart, Elba'daki sürgünden Fransa'ya geri döndü. 1872 - Dünyanın ilk ulusal parkı olan Yellowstone Millî Parkı açıldı. 1896 - Henri Becquerel, radyoaktiviteyi keşfetti. 1912 - Albert Berry, bir paraşüt ile uçaktan atlayan ilk kişi oldu. 1978 - Charlie Chaplin'in cenazesi, İsviçre'deki mezarlıktan çalındı. 2002 - ABD kuvvetleri Afganistan topraklarına girdi. TÜRKİYE TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR 1430 - Osmanlı Padişahı II. Murad, Selanik'i fethetti 1811 - Kavalalı Mehmet Ali, Memlûkleri Kahire Kalesine davet edip imha etti. 1923 - Mustafa Kemal Paşa, TBMM'nin yeni çalışma dönemini açtı. Mustafa Kemal'in açılış konuşmasını mecliste dinleyiciler balkonundan izleyen Latife Hanım, meclise gelen ilk kadın oldu. 1926 - İtalyan yasaları esas alınarak hazırlanan yeni Türk Ceza Kanunu, TBMM'de kabul edildi. 1951 - Hastalık ve Analık Sigortası Yasası, İstanbul, Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ illerinde yürürlüğe girdi. 1958 - İzmit Körfezi'nde çalışan Üsküdar vapuru, saatteki hızı 130 kilometreyi bulan kasırga yüzünden Soğucak mevkiinde battı. Resmi rakamlara göre 300'e yakın yolcudan 272'i öldü; 21 kişi kurtuldu. BUGÜN DOĞANLAR 1810 - Polonyalı piyanist ve bestecisi Frederic Chopin dünyaya geldi. BUGÜN ÖLENLER 1991 -  Amerikalı mucit Edwin H. Land, hayatını kaybetti.  2000 -  Türk saz sanatçısı Özay Gönlüm, vefat etti.

Tarihte Bugün
Tarihte Bugün #49 | 18 Şubat

Tarihte Bugün

Play Episode Listen Later Feb 18, 2021 2:07


18 ŞUBAT 2021Tarihte bugün yaşanan olaylar arasında; Timur'un ölümü, İlk kapitülasyonların verilmesi, Koyun Adaları Zaferi, 1856 Islahat Fermanının ilanı ve daha pek çok önemli konumuz var… Hazırsanız başlayalım.DÜNYA TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR1930 - Amerikalı astronomi tutkunu Clyde Tombaugh, 33 cm'lik bir teleskopla Plüton cüce gezegenini keşfetti.1960 - 7 ülke, Latin Amerika Serbest Ticaret Birliğini (LAFTA) kurdu. 1980'de imzalanan yeni bir anlaşma ile ALADI adını aldı.1979 - Sahra Çölü'ne kar yağdı.TÜRKİYE TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR1405 Timur Çin seferine çıktığında öldü1451 - Fatih Sultan Mehmet, ikinci kez tahta çıktı.1536 Fransa'ya İlk Kez Kapsamlı Bir Kapitülasyon Antlaşması Yapıldı 1856 Islahat Fermanı ilan edildi.1937 - İstanbul'da eşekle nakliyat yasaklandı.1952 - TBMM, Türkiye'nin NATO üyeliğini onayladı. Türkiye, 21 Şubat günü NATO üyesi oldu. BUGÜN DOĞANLAR1954 - Amerikalı sinema oyuncusu John Travolta, doğdu.1925 - Türk sunucu Halit Kıvanç, dünyaya geldi. BUGÜN ÖLENLER1294 - Moğol İmparatoru, Kubilay Han öldü.1546 - Alman dini reformist Martin Luther öldü.1925 - Osmanlı Devleti'nin son vakanüvisi ve tarihçi Abdurrahman Şeref Bey vefat etti.1986-Türk yazar - Tezer Özlü hayatını kaybetti.

pl nato martin luther john travolta haz bey yap timur alman ubat fransa sahra abdurrahman tbmm tarihte clyde tombaugh osmanl devleti fransa'ya osmanl devleti'nin islahat ferman
49W
Boykotlar İşe Yarar Mı?

49W

Play Episode Listen Later Nov 29, 2020 9:02


Dünya'nın çeşitli bölgelerinde yaşayan Müslümanların Fransa'ya karşı boykot uygulaması ile birlikte boykotların işe yarayıp yaramadığı sorusu bir kez daha tartışılır oldu. Ahmet Arif Günaydın bu videoda boykotların hangi durumlarda başarılı olabileceğini, bireyleri boykota katılmaktan alıkoyan temel sebebi ve sosyal medya boykotlarının neden başarısız olmaya mahkum olduğunu açıkladı.

fransa yarar fransa'ya
Avrupa Ne Konuşuyor?
Fransa 5G'yi tartışıyor

Avrupa Ne Konuşuyor?

Play Episode Listen Later Oct 1, 2020 17:58


Eurotopics bültenlerinden derlediğimiz Avrupa'nın gündeminde bu hafta Fransa'ya, Romanya'ya ve İsviçre'ye gidiyoruz.

tart avrupa fransa romanya fransa'ya
Kariyer Sohbetleri
Erdoğan Çeşmeli ile Girişimcilik

Kariyer Sohbetleri

Play Episode Listen Later Sep 14, 2017 60:45


Erdoğan Çeşmeli Kimdir? Erdoğan Çeşmeli, PhD, MBA, şu anda Boston'da GE Ventures'in Catalyst Bölümü'nde ‘Executive Director' olarak görev almaktadır. Catalyst Bölümü'nün amacı dünyayı değiştirecek icatları ve bunların mucitlerini saptayıp, onlarla işbirlikleri kurarak, bilimin hayatımıza geçişini “katalize” etmektir. 1999 yılında General Electric'deki kariyerine New York, Niskayuna, Küresel Araştırma Merkezi'nde araştırmacı olarak başladı. Milwaukee, Wisconsin'de GEHC (Sağlık) Şirketi'nde değişik pazarlama pozisyonlarından sonra, 2007 yılında GEHC kardiyolojiden sorumlu uluslarası pazarlama direktörü olarak Paris, Fransa'ya taşındı. Ardından, GEHC Interventional Systems bölümüne Pazarlama Genel Müdürü olarak atandı. 2011 yılında Türkiye'ye taşınıp Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Türkiye'nin Pazarlama Genel Müdürü oldu. Sıfırdan pazarlama bölümünü oluşturdu, liderlik programları başlattı ve yeni pazarlarda $10 milyar dolarlık fırsatlar yarattı. 2013 yılından 2016 yılına kadar altyapı, yerelleştirme ve yeniliklere yönelik $900 milyon dolarlık yatırım fonunu yönetti. Bu yatırımlar aracılığıyla 2500 yeni iş pozisyonu yaratıldı. Bu pozisyonda başlattığı yenilik ekosistemi sayesinde 140'dan fazla girişim şirketini, GE Türkiye gönüllülerinden oluşan 150'den fazla koç liderliğinde yarattı ve büyüttü. ABD'deki görevine geçerken, Türkiye'de ekosistemin liderleriyle beraber, “OKYAY”(Ortaklaşa Kuluçka, Yatırım ve Yerleştirme) adında Türkiye ve Amerika'daki yatırımcıları ve girişimcileri birleştiren yeni bir platformun ilk adımlarını attı. En son olarak Mayıs 2016'da, “GE Ventures: Catalyst“bölümünün başına Executive Director olarak geçti. İşin dışında, MassChallenge Kuluçka Merkezi'nde mentorluk, Boston Bölgesi'ndeki liselerde girişimcilik programlarında gönüllü olarak danışmanlık yapmakta ve çeşitli girişim yarışmalarında jüri üyeliği yapmaktadır. Kendisi “Türkiye Girişimcilik Vakfı”nın ve Crosspreneurship adlı şirketin yönetim kurulu üyesidir.

Virgin Radio - Modern Sabahlar
Modern Sabahlar 397 A: 27.07.2017 Perşembe | Fransa'ya yerleşmeye giden Ege, yaşadığı dil probleminden sonra 8 gün sonra döndü... Paris gözlemleri: kıskançlık, özgür basına yapılan saldırı vs vs... Geçen haftanın Z raporu, neler oldu

Virgin Radio - Modern Sabahlar

Play Episode Listen Later Jul 27, 2017 41:24


Babil Kulesi
Yves Montand

Babil Kulesi

Play Episode Listen Later Oct 22, 2013 35:45


Yves Montand, İtalyan asıllı Fransız aktör ve şarkıcı... Gerçek adı Ivo Livi'dir. İtalya'dan göç ederek Fransa'ya gittiler.