POPULARITY
Espace Jardin est devenu au fil des années la rencontre printanière incontournable des amoureux des fleurs et des plantes. Elle réuni professionnels du végétal (horticulteurs, pépiniéristes, paysagistes, responsables espaces verts, fleuristes…) et passionnés du jardinage. Un rendez-vous privilégié qui permet au public de fêter l'éveil de la nature mais aussi de rencontrer les meilleurs spécialistes de la filière du végétal.Tout au long de la journée, partez à la rencontre d'une trentaine de professionnels. Ils se tiendront à votre disposition pour vous conseiller sur la plantation, la taille et le traitement de vos plantes. Partagez avec des jardiniers avisés leur passion et leurs secrets. Achetez les plants, plantes, fleurs, semis, légumes et arbustes qui agrémenteront vos espaces extérieurs. Vous y trouverez aussi de quoi décorer et habiller vos massifs et vos jardins. Le service Parcs, Jardins et Cimetières de la Ville de Haguenau présentera des ateliers de rempotage, sculptures sur bois à la tronçonneuse, la fabrication de mobilier en palettes ou encore des animations de rempotage pour les enfants. Informations pratiquesDimanche 4 maiDe 10h à 18h Parc de la Gare à HaguenauLes interviews sont également à retrouver sur les plateformes Spotify, Deezer, Apple Podcasts, Podcast Addict ou encore Amazon Music.Hébergé par Ausha. Visitez ausha.co/politique-de-confidentialite pour plus d'informations.
Ey iman edenler! diye başlayan Maide Suresi 51. âyetin ihtiva ettiği hüküm tüm müminleri içine almaktadır. Ayetin iniş sebebinin sadece bir kısım müminler olması, genelliğini etkilemez. Rivayet edildiğine göre, Ubâde b. Sâmit (r.a.) Hz. Peygamber (s.a.v.)'e demiş ki: “Benim bir takım yahudi dostlarım vardı. Ben Allâh ve Resûlü için onların dostluğunu bırakıyorum; Allâh'a ve Resûlü'ne sığınıyorum.” Abdullah b. Übey de demiş ki: “Ben, felâketlerden korkan birisiyim; dolayısıyla Kaynukaoğullarından olan yahudi dostlarımı ter-ketmiyorum.” Bunun üzerine bu âyet indi: “Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar, birbirinin dostudurlar. Her iki gruptan bir kısım insanlar, diğer gruptan bir kısım in-sanla dostluk kurmuşlardır. Dolayısıyla aleyhinize ve zararınıza olabilecek bir noktada, onlar müttefik durumdadırlar. Hepsi, aleyhinizde bir araya geliyorlar. Durum böyle olunca, onlardan herhangi birisinin dostluğunu, nasıl kafanızdan geçirirsiniz; onlara dost olmayı nasıl düşünebilirsiniz? Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz onlardan olur. Onların dinini benimsemiş olur ve onlarla beraber cehenneme girer. Şüphesiz bu dostluk, onların dinini benimseme biçiminde bir dostluk olursa sonucu böyledir; yoksa onların inancım kâbul etmeden, onlarla sırf alışveriş ve benzeri bir ihtiyaç için arkadaşlık yapmak, ihtiyaçtan dolayı onlarla sohbet etmek, muhatap olmak bu tehdidin kapsamına girmez. Muhakkak ki Allâh, zalim kavmi hidayete erdirmez.” (Maide s. 51) Mü'min kardeşlerini bir kenara bırakıp din düşmanlarını dost edinen; Müslümanların küfür ve sapıklığa düşmelerine seyirci kalan, onları kendi halinde bırakan ve böylece kendi kendisine zulmeden kimseleri doğru yola yöneltmez. Şöyle bir duâ nakledilir: “Ya Rab! Göz açıp kapayıncaya kadar; hatta daha az bir zaman bile; beni, nefsime teslim etme!” (İsmail Hakkı Bursevi, Ruh'ul Beyân Tefsiri, Maide s. 51)
MAİDE SÛRESİ 44-53 MEALİ N112 M005 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile 44 İçinde hidayet ve nur olan (yol gösteren ve aydınlatan) Tevrat'ı şüphesiz biz indirdik. Allah'a teslim olan peygamberler o Tevrat'la Yahudilere hükmederler. Allah'ın kitabını korumakla görevli olan alimler ve rabbaniler de onun Allah'ın hükmü olduğuna, şahitlik yaparak o kitapla hükmederler. İnsanlardan korkmayın Benden korkun. Azıcık para karşılığında ayetlerimi satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir. 45 Tevrat'ta onlara "Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara kısas” yazdık. Kim afvederse bu günahlarına keffaret olur. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir. 46 Onların izinden Meryem oğlu İsa'yı, ondan önce gönderilen Tevrat'ı tasdik etmek üzere gönderdik. Ona, içinde hidayet ve nur (doğru yolu gösteren ve aydınlatan) olan ve ondan önce gönderilen Tevrat'ı tasdik eden, mûttakilere hidayet ve nasihat olan İncil'i verdik. 47 İncil ehli, Allah'ın, onda indirdikleriyle hükmetsin. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar fasıkların ta kendileridir. 48 Biz, sana kitabı, hak ile kendinden önceki kitabı tasdik etmek ve onu korumak üzere indirdik. Onlar arasında Allah'ın indirdiği ile hükmet ve haktan yüz çevirerek onların heva (kanun)larına uyma. Sizden herkese bir şeriat ve yol verdik. Eğer Allah dileseydi, elbette sizi bir tek ümmet yapardı. Ancak size verdikleriyle imtihan etmek için (şeriat ve yol) verdi. Öyle ise hayırlarda koşuşun. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O size çekiştiğiniz şeylerin doğrusunu haber verecektir. 49 Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, onların heva (kanun)larına uyma. Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın. Eğer yüz çevirirlerse bil ki Allah, onların günahları sebebiyle onları cezalandırmak ister. Şüphesiz insanlardan bir çoğu elbette yoldan çıkmıştır. 50 Onlar cahiliye kanunlarını mı istiyorlar? Şüphesiz iyi anlayan bir toplum için Allah, dan daha güzel hüküm veren kim vardır. 51 Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları (idareci) dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudur (idarecisidir.) Sizden kim onları (idareci) dost edinirse muhakkak o, onlardandır. Allah zalim toplumlara yol göstermez. 52 Kalplerinde hastalık bulunanların "Bize bir belâ gelmesinden korkarız" diyerek onların (Yahudi ve Hıristiyanların) arasında koşuşturduklarını görürsün. Umulur ki Allah bir fetih veya kendi katından bir emir getirir de içlerinde gizlediklerine pişman olurlar. 53 (Münâfıklar açığa çıkınca) İman edenler: "Bütün güçleriyle mü'minlerle beraber olduklarına yemin edenler bunlar mı?" derler. (Münafıkların) Bütün amelleri boşa gitti ve zarara uğrayanlardan oldular. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/maide-suresi-44-53-tefsiri
MAİDE SÛRESİ 1-6 MEALİ N112 M005 بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile Medine'de Hudeybiye andlaşmasından sonra nâzil olan, "Maide" (yemek sofrası) diye isimlendirilen bu sûre 120 ayettir. Her türlü akitsözleşmelerimize uymamız gerektiğini, kinle hareket edilmemesini, yenmesi haram olanları, ehli kitapla ilişkilerimizi, avcılıkla ilgili bilgiyi, abdesti, teyemmümü, temizliği, adaleti, ceza yasasından bir bölümü ve hakimiyetin Allah'a ait olduğunu, Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenlerin kâfir, zalim veya fasık olduğunu bildirir. 1 Ey iman edenler, Sözleşmelerinizi yerine getiriniz. İhramlı iken avlanmayı helâl görmemenin dışında, size (Kur'ân'da haramlığı) okunanlar hariç bütün davarlar helâl kılındı. Allah dilediği gibi hükmeder. 2 Ey iman edenler, Allah'ın nişanelerine, haram aya, (receb, zilka'de, zilhicce ve muharrem) kurbanlıklara, boyunlarına gerdanlık takılmış kurbanlık hayvanlara, Rablerinden hoşnutluk ve fazlını isteyerek Mescidi haramı ziyaret edenlere hürmetsizlik etmeyin. İhramdan çıktığınızda avlanınız. Sizi Mescidi haramdan engelleyen topluma olan düşmanlığınız, haddi aşmanıza sebep olmasın, iyilik ve takvada yardımlaşınız, günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayınız. Allah'tan sakının, Allah'ın cezası şiddetlidir. 3 Leş, kan, domuz, Allah'tan başkası adına kesilenler, boğulmuş, (taş, sopa gibi şeylerle) vurularak öldürülmüş, düşerek ölmüş, boynuzla süsülerek ölmüş, yırtıcı hayvanların parçalamasıyla ölmüşölmeden kestikleriniz müstesna olup putlar üzerine kesilenler ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fasıklıktır. Bugün kâfirler sizin dininizi (söndürmekten) ümitlerini kesmişlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun. Bu gün size olan nimetimi tamamladım ve din olarak size İslâmı beğendim. Kim, açlık içinde olursa günaha meyletmeden bunlardan yiyebilir. Allah afvedicidir, merhametlidir. 4 Sana, kendilerine nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: Temiz ve güzel olan şeyler size helâl kılındı, Allah'ın size öğrettiği şekilde yetiştirdiğiniz yırtıcı av hayvanlarının tuttukları helâl kılındı. Sizin için tuttuklarını yeyiniz ve (yırtıcı hayvanı av üzerine gönderirken) üzerine Allah'ın adını anınız. (Bismillah deyiniz) Allah'tan sakının. Elbette Allah'ın hesabı çabuktur. 5 Bugün size, temiz ve güzel olan şeyler helâl kılındı. Ehli kitabın yemeği de size helâldir. Sizin yemeğiniz de onlara helâldir. İffetli mü'mine kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerin, iffetli kadınları, mehirlerini verdiğiniz zaman zina yapmadan, gizli dost edinmeden size helâl kılındı. Kim imanı inkâr ederse ameli boşa gider. O âhirette ziyan edenlerdendir. 6 Ey iman edenler, namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayınız. Başlarınızı meshediniz. Topuklara kadar ayaklarınızı (yıkayınız.) Eğer cünüpseniz temizleniniz. Eğer hasta iseniz veya yolculuk üzere iseniz veya tuvaletten gelmişseniz veya kadınlarınıza yaklaşmışsanız, su da bulamamışsanız, temiz bir toprağa teyemmüm ediniz, yüzlerinizi ve ellerinizi o toprakla meshediniz. Allah size zorluk çıkarmak istemez. Ancak sizi temizlemek ve şükredersiniz diye nimetini tamamlamak ister. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/maide-suresi-1-6-tefsiri
MAİDE SÛRESİ 15-32 MEALİ N112 M005 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile 15 Ey ehli kitap, sizin kitaptan gizlediğinizin bir çoğunu size açıklamak ve bir çok (kusurunuzu)da affetmek üzere size peygamberimiz gelmiştir. Size, Allah'tan bir nur ve apaçık bir kitap gelmiştir. 16 Allah, rızasına uyanları, o kitapla, selamet yollarına ulaştırır, onları karanlıklardan Allah'ın izniyle aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru yola iletir. 17 Yemin olsun ki "Meryem oğlu Mesih Allah'ın kendisidir" diyenler, muhakkak kâfir olmuşlardır. De ki: "Eğer Allah Meryem oğlu Mesih'i, annesini ve yeryüzündekilerin hepsini helâk etmek istese kim Allah'a karşı bir şeye sahip olabilir? Göklerin yerin ve her ikisi arasındakilerin hükümranlığı Allah'a aittir. O, dilediğini yaratır. Allah her şeye gücü yetendir. 18 Yahudi ve Hıristiyanlar "Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz" dediler. De ki: "Öyle ise günahlarınızdan dolayı Allah size niçin azap ediyor? Hayır, siz onun yarattıklarından bir beşersiniz. O dilediğini afveder, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin hükümranlığı Allah'a aittir. Ve dönüş Onadır. 19 Ey ehli kitap, Peygamberlerin gönderilmediği bir zamanda "Bize cenneti müjdeleyen ve cehennemden sakındıran bir peygamber gelmedi" demeyesiniz diye, size açıklaması için elçimizi gönderdik. İşte size cenneti müjdeleyen, cehennemden sakındıran gelmiştir. Allah her şeye gücü yetendir. 20 Hani, Musa, kavmine: "Ey kavmim, Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın, aranızdan peygamberler gönderdi, sizleri yöneticiler kıldı ve âlemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi. 21 Ey kavmim, Allah'ın sizin için yazdığı mukaddes yer'e girin, sırtınızı dönüp kaçmayın, yoksa zarara uğrayanlara dönersiniz." demişti. 22 Dediler ki: "Ey Musa, orada zorba bir kavim vardır. Onlar oradan çıkmadıkça biz oraya katiyyen girmeyiz. Eğer onlar oradan çıkarlarsa, biz gireriz." 23 Allah'ın kendilerine nimetini verdiği, Allah'tan korkan iki er kişi şöyle dediler: "Onların üzerine kapıdan giriniz. Oraya girince de siz muhakkak galip geleceksiniz. Eğer iman ediyorsanız, yalnız Allah'a tevekkül ediniz. 24 Musa'nın kavmi: "Ey Musa, onlar orada kaldıkça biz oraya hiçbir zaman girmeyiz. Sen ve Rabbin gidiniz ve onlarla harp ediniz. Biz burada oturacağız" demişlerdi. 25 Musa: "Rabbim, Ben kendim ve kardeşimden başkasına sahip değilim. Bizimle fasık kavim arasını ayır" dedi. 26 Allah buyurdu: "O mukaddes topraklar, onlara kırk yıl haram kılınmıştır. Onlar Tih Çölü'nde şaşkın, şaşkın dolaşacaklardır. Fasık kavim için üzülme." 27 Onlara, Adem'in iki oğlunun gerçek haberini oku. Hani ikisi de Allah'a kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen (Kabil) "Seni muhakkak öldüreceğim" deyince, Kardeşi (Habil) "Allah ancak sakınanlardan kabul eder.” Dedi. 28 Eğer sen, beni öldürmek için elini uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi uzatmayacağım. Ben âlemlerin Rabbi Allah'tan korkarım. 29 Dilerim hem benim günahımı, hem kendi günahını yüklenir cehennem halkından olursun. Zalimlerin cezası işte budur." dedi. 30 Nefsi ona kardeşini öldürmeyi teşvik etti. O'nu öldürdü de zarara uğrayanlardan oldu. 31 Kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek üzere, Allah toprağı eşeleyen bir karga gönderdi. "Yazıklar olsun bana, kardeşimin cesedini gömme konusunda şu karga kadar olmaktan aciz mi kaldım" dedi ve pişman olanlardan oldu. 32 Bundan dolayı İsrail oğullarına şöyle yazdık: "Kim, adam öldürmeyen, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir adamı öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de bir canı kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibidir. Elçilerimiz onlara apaçık delillerle geldiler. Bundan sonra da onlardan bir çoğu yeryüzünde aşırı gittiler. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/maide-suresi-15-32-tefsiri
MAİDE SÛRESİ 33-43 MEALİ N112 M005 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile 33 Allah'a ve Rasülü'ne harp açanların, yeryüzünde bozgunculuk yapmak için çalışanların cezası, ancak ya öldürülmeleri, ya asılmaları, ya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi veya yerlerinden sürülmeleridir. İşte bu, dünyadaki rüsvaylıktır. Ahirette ise onlar için büyük azab vardır. 34 Ancak siz onları ele geçirmeden önce tevbe edenler müstesna. İyi bilin ki Allah afvedicidir, merhamet edicidir. 35 Ey iman edenler, Allah'tan sakının. Ona vesile arayın. O'nun yolunda cihat yapın ki kurtulasınız. 36 Muhakkak o kâfirler var ya, eğer yeryüzünde olanların hepsi ve bir o kadarı daha onların olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye olarak verseler onlardan kabul edilmez. Onlar için acıklı azap vardır. 37 Ateşten çıkmak isterler. Halbuki oradan çıkacak değiller. Onlar için devamlı azap vardır. 38 Hırsızlık yapan erkekle, hırsızlık yapan kadının ellerini Allah'tan bir ceza olarak kesiniz. Allah Aziz'dir, Hakim'dir. 39 Kim zulmettikten sonra tevbe eder, durumunu düzeltirse, şüphesiz Allah, onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah bağışlayandır, esirgeyendir. 40 Bilmezmisin ki, göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'a aittir? Dilediğine azap eder, dilediğini afveder. Allah her şeye gücü yetendir. 41 Ey peygamber, kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyla "İman ettik" diyenlerle, küfür içinde koşuşturanlar, Seni üzmesin. Bir de Yahudilerin yalana kulak verenleri, Sana gelmeyen diğer bir toplum için casusluk yapanları, Seni üzmesin. Onlar kelimeleri yerlerinden değiştirirler. "Eğer size şu (lehinizde hüküm) verilirse alın, şu (lehinizde hüküm) verilmezse almayın" derler. Allah birinin fitneye düşmesini isterse sen Allah'a karşı onun lehine hiçbir şey yapamazsın. İşte onlar, Allah'ın kalplerini temizlemek istemediği kişilerdir. Onlar için dünyada rüsvaylık vardır. Ahirette de onlara büyük azab vardır. 42 Onlar yalana kulak verirler, haram yerler. Eğer Sana gelirlerse aralarında hükmet veya yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen Sana hiçbir şekilde zarar veremezler. Eğer hüküm verirsen aralarında adaletle hüküm ver. Şüphesiz Allah adaletle hükmedenleri sever. 43 İçinde Allah'ın hükmü olan Tevrat yanlarında iken sana nasıl hükmettirirler? Sonra bunun arkasından da yüz çevirirler. Onlar (Tevrat'a da) iman etmemişlerdir. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/maide-suresi-33-43-tefsiri
MAİDE SÛRESİ 110-120 MEALİ N112 M005 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile 110 Allah şöyle demişti: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Seni Ruhül Kudüs (Cebrail)le desteklemiştik. İnsanlara hem beşikte, hem de yetişkinken konuşuyordun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettik. İznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapıyor sonra üflüyordun da iznimle kuş oluyordu. Anadan doğma körü ve abras (alaca) hastasını iznimle iyi ediyordun. İznimle ölüyü hayata çıkarıyordun. Onlara apaçık mucizeler getirdiğinde İsrail oğullarını Senden defetmiştik. Onlardan kâfir olanlar "Bu ancak apaçık bir sihirdir" dediler. 111 Hani havarilere: "Bana ve peygamberime iman ediniz" diye vahyetmiştim de onlar "Biz iman ettik, şüphesiz bizim Müslüman olduğumuza şahit ol" demişlerdi. 112 Havariler şöyle demişlerdi: "Ey Meryem oğlu İsa, Rabbin gökyüzünden bize sofra indirmeye gücü yeter mi?" O da "Eğer iman ediyorsanız Allah'tan sakının" dedi. 113 "Kalplerimizin kanaat getirmesini, Senin bize doğru söylediğini bilmek, ve onu (Sofrayı) görenlerden olmak için (gökten inen sofradan)yemek istiyoruz" dediler. 114 Meryem oğlu İsa: "Allah'ım, Ey Rabbimiz, gökyüzünden öyle bir sofra indir ki, öncekilerimiz ve sonrakilerimiz için bayram olsun, senden de bir mucize olsun. Bizi rızklandır, sen rızk verenlerin en hayırlısısın" dedi. 115 Allah buyurdu: "O'nu size indiririm, ancak ondan sonra sizden kim inkâr ederse onu âlemlerde hiç kimseye yapmadığım azapla azap ederim." 116 Allah: "Ey Meryem oğlu İsa, insanlara "Anamı ve beni Allah'tan başka iki ilâh edinin diye sen mi söyledin?" dediğinde, O, "Seni tesbih ederim, hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Eğer onu söylemişsem sen mutlaka bilirsin. Sen benim nefsimde olanı bilirsin, Ben ise Sende olanı bilmem. Gizli olanları bilen ancak sensin Sen" dedi. 117 Ben onlara ancak: "Benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a kulluk yapın" diye Bana emrettiğini söyledim. Onların arasında kaldıkça ben onlara şahit oldum. Sen beni vefat ettirince, onlar üzerinde gözetici Sen oldun. Sen her şeye şahitsin. 118 Eğer Sen onlara azap edersen, şüphesiz onlar, Senin kulların. Eğer onları afvedersen, şüphesiz Sen aziz'sin, hakim'sin. 119 Allah buyurur: "İşte bugün doğrulara, doğruluklarının fayda verdiği gündür. Onlara, altından ırmaklar akan cennetler vardır. Orada ebedi olarak kalıcıdırlar. Allah onlardan razıdır. Onlar da Allah'tan razıdırlar. İşte bu büyük bir başarıdır. 120 Göklerin, yerin ve bunlardakilerin hükümranlığı Allah'a aittir. O her şeye gücü yetendir. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/maide-suresi-110-120-tefsiri
MAİDE SÛRESİ 54-64 MEALİ N112 M005 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile 54 Ey iman edenler, sizden kim dininden dönerse Allah öyle bir kavim getirir ki Allah onları sever, onlar da Allah'ı sever. Mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar, Allah yolunda cihat yaparlar ve kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah'ın lütfu boldur, O her şeyi bilendir. 55 Sizin dost ve idareciniz, Allah, Onun Rasülü ve rukü ederek namaz kılıp zekât veren mü'minlerdir. 56 Kim Allah'ı, Rasülünü ve iman edenleri dost ve yönetici edinirse, şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlar, galip gelenlerin ta kendileridir. 57 Ey iman edenler, sizden önce kitap verilenlerden, dininizi oyun ve eğlenceye alanlarla, kâfirleri dost ve yönetici edinmeyin. Eğer iman ediyorsanız Allah'tan sakının. 58 Namaza çağırdığınızda onu oyun ve eğlenceye alırlar. Bu, akılsız bir toplum olmalarındandır. 59 Ey ehli kitap, sizin bizi cezalandırmanız, "Biz Allah'a iman ettik, bize indirilene, daha önce indirilene de iman ettik, sizin çoğunluğunuz yoldan çıkmıştır" dememizdendir. 60 De ki: "Allah katında yeri bundan daha kötü olanını size haber vereyim mi?” Allah'ın lanet ettiği ve üzerine gazap ettiği, ve onlardan bir kısmını maymun, hınzır ve tağuta (azgın kul'a) kul yaptığı kişilerin yeri daha kötü, yolu daha sapıktır. 61 Size geldiklerinde "İman ettik" derler. Halbuki onlar küfürle girip küfürle çıktılar. Onların gizlediklerini Allah daha iyi bilir. 62 Onların bir çoğunu günahta, düşmanlıkta ve haram yemede yarıştıklarını görürsün. Ne kötü şeyler yapıyorlar. 63 Rabbaniler ve bilginler, onları günah sözlerden ve haram yemekten engellemeli değil miydi? Ne kötü şeyler yapıyorlar! 64 Yahudiler: "Allah'ın eli bağlıdır, cimridir" dediler. Onların elleri bağlandı ve söylediklerinden dolayı lanete uğradılar. Hayır, onun iki eli açıktır, cömerttir. Dilediği gibi infak eder. Sana Rabbinden indirilen, onlardan birçoğunun azgınlığını ve küfrünü artırır. Kıyamete kadar biz onların arasına düşmanlık ve kin bıraktık. Harp ateşini her yakışlarında onu Allah söndürdü. Onlar yeryüzünde bozgunculuk için koşarlar. Allah bozguncuları sevmez. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/maide-suresi-54-64-tefsiri
MAİDE SÛRESİ 65-80 MEALİ N112 M005 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile 65 Eğer ehli kitap, iman edip sakınsaydı, elbette biz onların günahlarını örter ve elbette nimetleri bol cennetlere koyardık. 66 Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i kendilerine Rablerinden geleni ayakta tutsalardı, elbette üstlerinden ve ayaklarının altından yerlerdi. Onların içinde orta yolu takip eden (Muhammed'e ve ona indirilene iman eden) bir ümmet vardır. Onlardan birçoğu ise ne kötü şeyler yapıyorlar. 67 Ey peygamber, Rabbinden sana indirileni apaçık tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan, onun elçiliğini yapmamış olursun. Allah Seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah kâfirleri doğru yola iletmez. 68 De ki: "Ey ehli kitap, Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni ayakta tutmadıkça siz hiçbir şey üzerinde değilsiniz.” Elbette Sana Rabbinden indirilen, onlardan birçoğunun azgınlığını ve küfrünü artırır. Sen o kâfirler için üzülme. 69 Şüphesiz iman edenler, Yahudiler, Sabiiler ve Hıristiyanlardan kim Allah'a ve âhiret gününe iman eder ve ameli salih işlerse onlar için korku yoktur, onlar üzülmezler de. 70 Şüphesiz biz İsrail oğullarından söz aldık ve onlara peygamberler gönderdik. Ne zaman bir peygamber onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir şeyi getirse bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürüyorlar. 71 Bir belânın gelmeyeceğini sandılar da görmezlikten ve işitmezlikten geldiler. Sonra Allah onların tevbesini kabul etti. Sonra onlardan bir çoğu yine görmezlikten ve işitmezlikten geldiler. Allah, yaptıklarını görendir. 72 And olsun ki "Meryem oğlu Mesih, Allah'ın ta kendisidir" diyenler kâfir oldular. Mesih: "Ey İsrail oğulları, Benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a ibadet ediniz. Kim Allah'a ortak koşarsa, muhakkak Allah ona cenneti haram kılar ve onun yeri ateştir, zalimlerin yardımcıları yoktur" demiştir. 73 And olsun ki "Allah üçün üçüncüsüdür" diyenler kâfir oldular. Bir tek ilâhdan başka ilâh yoktur. Eğer söylediklerine bir son vermezlerse onlardan kâfir olanlara acıklı azap şüphesiz dokunur. 74 Halâ Allah'a tevbe edip ondan af talebinde bulunmayacaklar mı? Allah afvedicidir, merhamet edicidir. 75 Meryem oğlu Mesih, ancak peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. O'nun annesi (Allah'ın ayetlerini) tasdik eden bir kadındır. İkisi de yemek yerlerdi. Bak, onlara ayetleri nasıl açıklıyoruz. Sonra yine bak nasıl da çevriliyorlar. 76 De ki: "Allah'tan başka size zarar ve fayda veremeyenlere mi kulluk yapıyorsunuz? Her şeyi işiten ve her şeyi bilen o Allah'tır. 77 De ki: "Ey ehli kitap, dininizde haksız yere haddi aşmayın. Daha önce sapıtan birçoğunu sapıttıran ve doğru yoldan sapan toplumun hevası (kanunları)na uymayın. 78 İsrail oğullarından kâfir olanlar, Davud ve Meryem oğlu İsa'nın diliyle la'net olundular. İşte bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları sebebiyledir. 79 Yaptıkları kötülükten vazgeçmiyorlardı, ne kötü şey yapıyorlardı. 80 Onlar (ehli kitap) dan pek çoğunun, kâfirleri dost yönetici edindiklerini görürsün. Kendileri için nefislerinin yapıp gönderdiği ne kötü şeydir. Allah onlara gazap etmiştir ve onlar azabın içinde ebedi kalıcıdırlar. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/maide-suresi-65-80-tefsiri
MAİDE SÛRESİ 7-14 MEALİ N112 M005 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile 7 Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Bir de "İşittik, itaat ettik" dediğinizde sizi bağladığı sözleşmeyi hatırlayın. Allah'tan sakının. Elbette Allah, sinelerdeki sırları bilir. 8 Ey iman edenler, Allah için şahitlik yaparak adaleti ayakta tutup gözetenler olunuz. Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Adil olunuz. Bu takvaya daha yakındır. Allah'tan sakının. Elbette Allah yaptıklarınızdan haberdardır. 9 İman edip ameli salih işleyenlere mağfiret ve büyük mükâfat olduğunu Allah va'detti. 10 Ayetlerimizi inkâr edip yalanlayanlar cehennem yaranıdırlar. 11 Ey iman edenler, Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk ellerini size uzatmak istemişti de Allah onların ellerini sizden alıkoymuştu. Allah'tan sakının. Mü'minler ancak Allah'a tevekkül etsinler. 12 Allah, beni İsrail'den söz almıştı. Onlardan on iki kumandan seçtik. Allah, onlara "Ben, sizinle beraberim" dedi. Eğer namazı kılar, Zekâtı verir, peygamberlerime iman eder, onlara yardımcı olur, Allah için güzelce borç verirseniz elbette sizin günahlarınızı örterim ve elbette sizi altından ırmaklar akan cennetlere koyarım. Bundan sonra sizden kim, inkâr ederse, doğru yoldan sapmış olur. 13 Sözlerini bozdukları için onlara la'net ettik ve kalplerini katılaştırdık. Kelimeleri yerlerinden değiştirirler. Kendilerine yapılan nasihatten paylarını unuttular. Onların hıyanetini Sen bilirsin. Onlardan çok azı hıyanet etmez. Onları afvet ve yüzünü çevir geç. Muhakkak Allah iyilik yapanları sever. 14 "Biz Nasara'yız" diyenlerden söz aldık ta, onlar kendilerine yapılan nasihatten paylarını unuttular. Biz de kıyamete kadar aralarına düşmanlığı ve kini salıverdik. Allah yakında yaptıklarını onlara haber verecektir. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/maide-suresi-7-14-tefsiri
MAİDE SÛRESİ 81-94 MEALİ N112 M005 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile 81 Eğer Allah'a, peygambere ve ona indirilene iman etselerdi onları dost ve yönetici edinmezlerdi. Ancak onlardan bir çoğu fasıklardır. 82 Elbette mü'minlere karşı düşmanlıkta insanların en şiddetlisi olarak Yahudileri ve bir de müşrikleri bulacaksın. Mü'minlere sevgi bakımından en yakın olarak "Biz Nasârayız (Hıristiyanız) diyenleri bulacaksın. Bu, onların arasında keşişler ve rahipler olmasındandır. Şüphesiz onlar kibirlenmezler. 83 Peygambere indirilenleri işittiklerinde hakkı tanımalarından dolayı gözlerinden yaş aktığını görürsün. Onlar: "Ey Rabbimiz, biz iman ettik, bizi şahitlerle beraber yaz" derler. 84 “Biz, Rabbimizin bizi salihler arasına katmasını umup dururken, bize ne oluyor da Allah'a ve bize hak olarak gelene iman etmeyelim?”(derler) 85 Allah onlara bu sözleri sebebiyle içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler verdi. İşte iyilerin mükâfatı budur. 86 İnkâr edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince işte onlar, cehennemin arkadaşlarıdırlar. 87 Ey iman edenler, Allah'ın size helal kıldığı temiz şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Allah haddi aşanları sevmez. 88 Allah'ın rızk olarak verdiklerinden helal ve temiz olarak yiyin ve iman ettiğiniz Allah'tan sakının. 89 Allah sizi kasıtsız yeminlerinizden hesaba çekmez. Ancak bilerek yaptığınız yeminlerden hesaba çeker. Bilerek yapılıp bozulan yeminin keffareti; ailenizi doyurduğunuz yemeğin orta hallisiyle on fakiri doyurmaktır. veya on fakiri giydirmek veya bir köle azad etmektir. Kim bunları bulamazsa üç gün oruç gerekir. İşte yemin ettiğinizde yeminlerinizi bozmanın cezası budur. Yeminlerinizi koruyun. Şükredesiniz diye Allah ayetlerini size işte böyle açıklar. 90 Ey iman edenler, şarap (Sarhoş edenler), kumar, putlar ve fal okları şeytanın işinden olan birer pisliktir, ondan sakının, ola ki kurtulursunuz. 91 Şeytan, şarap (Sarhoş edenler) ve kumarla, aranızda ancak düşmanlık ve kin bırakmak, Allah'ın zikrinden ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi? 92 Allah'a itaat edin, peygambere de itaat edin ve (isyandan) sakının. Eğer yüz çevirirseniz iyi bilin ki, Rasülümüze düşen apaçık tebliğdir. 93 İman edip ameli salih işleyenler, Allah'tan sakınıp, iman edip, ameli salih işlediklerinde, sonra sakınıp, iman ettiklerinde, sonra yine sakınıp iyilikte bulundukları zaman yediklerinde hiçbir günah yoktur. Allah iyilik yapanları sever. 94 Ey iman edenler, Allah'ı görmeden, ondan kimin korktuğunu ayırt etmek için ellerinizin ve mızraklarınızın ulaşıvereceği avla (ihramlı iken) sizi imtihan edecektir. Bundan sonra kim haddi aşarsa onun için acıklı bir azap vardır. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/maide-suresi-81-94-tefsiri
MAİDE SÛRESİ 95-109 MEALİ N112 M005 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile 95 Ey iman edenler, ihramlı iken avı öldürmeyin. Sizden biri bilerek avı öldürse cezası; sizden iki adil kişinin kararıyla, öldürdüğü avın dengi bir hayvanı Ka'be'de kurban olarak kesmek veya fakirleri doyurmak veya buna denk oruç tutmaktır. Bu yaptığının cezasını tatmak içindir. Geçmişte olanları Allah afvetti. Kim geçmişe dönerse Allah ondan intikamını alır. Allah güçlüdür, intikam sahibidir. 96 Size ve yolculara yiyecek olarak deniz avı ve yemeği size helal kılındı. İhramlı olduğunuz müddetçe kara avı size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız Allah'tan sakının. 97 Allah; Kabe'yi, Beyti haram'ı insanlar için kıyam (doğrulma, ayağa kalkma) yeri kıldı. Haram ayı, kurbanlığı ve boynuna gerdanlık takılan kurbanlıkları da kıyama vesile kıldı) Bu, göklerde ve yerdekileri Allah'ın bildiğini, Allah'ın her şeyi bildiğini bilmeniz içindir. 98 İyi bilin ki; Allah'ın azabı şiddetlidir ve Allah esirgeyendir, bağışlayandır. 99 Peygambere düşen yalnızca apaçık tebliğdir. Allah, açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilir. 100 De ki: "Pisin çokluğu tuhafına gitse de pis ile temiz denk olmaz. Ey akıl sahipleri, Allah'tan sakının ki kurtuluşa eresiniz. 101 Ey iman edenler, açıklandığında hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. Eğer Kur'ân indirilirken onlardan sorarsanız size açıklanır. Allah onları afvetmiştir. Allah, afvedendir, halimdir. 102 Sizden önceki toplum onları sormuştu da daha sonra onlarla kâfir olmuşlardı. 103 Allah, Bahire, Saibe, Vasile, Hâm (gibi batıl inançlar) ı meşru kılmadı. Ancak kâfirler Allah'a iftira ederler, onların çoğu da akıl edemezler. (Cahiliye döneminde Araplar, develerinin yaptığı doğum sayısınca onlara kutsiyet verirler ve develer dokunulmazlık elde derlerdi. Rabbimiz bu türden bütün batıl inançları reddetmemiz için bunları örnek veriyor) 104 Onlara: "Allah'ın indirdiklerine ve peygambere geliniz" dendiğinde, "Bize atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey yeter" derler. Ya ataları bir şey bilmiyor ve doğru yolda gitmiyorlarsa? 105 Ey iman edenler, size gereken kendinizi (ve toplumunuzu) düzeltmektir. Siz doğru yolda olduğunuz zaman sapıtanlar size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O, size yaptıklarınızı haber verecektir. 106 Ey iman edenler, sizden birinize ölüm geldiğinde vasiyyet anında sizden iki adil şahit gerekir. Eğer yolculuk anında ölüm size isabet ederse, sizden olmayan iki şahit olursa, o ikisini namazdan sonra alıkoyarsınız ve eğer şüphelenirseniz "Yakın akraba da olsa para karşılığında yeminimizi satmayacağız, Allah'ın şahitliğini gizlemeyeceğiz. (Eğer şahitliği yapmazsak) o takdirde biz günahkarlardan oluruz" diye yemin ederler. 107 Eğer bunların günaha girdiklerine vakıf olunursa, onların yerine, hakkına tecavüz edilen taraftan iki şahit geçer ve "Allah'a yemin olsun ki bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden daha doğrudur ve biz haddi aşmadık, o takdirde biz zalimlerden oluruz" diye yemin ederler. 108 İşte bu, şahitliği gereği gibi yerine getirmelerine, yeminlerinden sonra yeminlerinin reddedilmesinden korkmalarına en yakın çaredir. Allah'tan sakının ve dinleyin. Allah fasık toplumu doğru yola iletmez. 109 O günde Allah, peygamberleri toplayacak ve "Size nasıl karşılık verildi?" diyecek. Onlar: "Bizim hiçbir bilgimiz yok, gizlileri bilen şüphesiz sensin sen" diyecekler. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/maide-suresi-95-109-tefsiri
yeni Şafak otuz yaşında!” Bu, 23 Ocak 1995'te doğup, 29 yıl boyunca hem Türkiye'nin tarihine yazılmaya hem de o tarihi bizzat yazmaya talip olmanın en sade ifadesidir. Ve bu ifade aynı zamanda çileli bir ömrü, zorluklar içinde kat edilen bir dönemi yaşayanlar; toplumsal bir meseleyi, milli bir davayı omuzlarında taşıyanlar için söylenilegelen “Ancak yaşayan bilir” sözünün de bir karşılığıdır. “Kalem ol da yaz derdimi” derdi annem; yaşadığı zorlukların kaleme ve kelama sığmayacağını kastederek... Otuz yaşına giren Yeni Şafak'ın bu 29 yılda maruz kaldığı ya da tanığı olduğu ama ancak yaşayanlarının bilebileceği şeyleri, ayrıca kalem olup yazmaya kalkışmanın da bir hükmü yok üstelik. Zira Yeni Şafak bir günlük gazete olarak yaşanan bu ağır zamanın hem kalemi hem yazanı hem de yazılanıdır; anlamı kendisi olan bir ideogram, kendisini gören bir göz ya da kendi fotoğrafını çeken bir makine olmak gibi... Diğer bir söyleyişle kendini kendisine açarak kendi üstüne kapanan ve asıl kendi üstüne kapanmakla açılan bir mana ve eylemin adıdır Yeni Şafak! Şunu peşinen belirtmeliyim: Bir gazete çıkarmak evvelinde maddi bir eylem ve bir sermaye işidir, zahmeti çok ama kazancı yoktur. Bizde bu işe yönelenlerin “farkı” tam da buradan doğar. Onlar, Allah'a güzel borç vermeyi, O'na verdiklerinin ancak O'nun tarafından kat kat artırılarak kendilerine iade edileceğini ve ödüllerinin de cennet olacağını (Bakara 2/245; Hadid 57/11; Müzzemmil 73/20; Maide 5/12) bilenlerdir. Namık Kemal'in Hürriyet'i (1868), Filibeli Ahmed Hilmi'nin Hikmet'i (1910); Mehmet Akif'in Sırât-ı Müstakîm'i /Sebîlürreşâd'ı (1908); Necip Fazıl'ın Büyük Doğu'su (1943), iç-savaşın Yeni Devir'i (1977)... bu bilgiden doğmuştur. Yeni Şafak hem bu kervanın son halkası hem de öncekilerin maddi imkansızlıklarla ya da siyasal bakılarla yarım kalan hayallerinin tamamlanması, yürüyüşlerinin sürdürülmesidir. Diğer bir söyleyişle Yeni Şafak, Namık Kemal'in 1868 yılında açtığı bayrağın son yirmi dokuz yıldaki taşıyıcısıdır. Sahibinin niyetini böyle çevrelediğimize göre şimdi Yeni Şafak'ın istikametinden söz edebiliriz: Bizde gazete çıkarmak “Hadisata karşı Müslümanca bir tutum sergilemek isteyene; sözü olanın sözünü Müslümanca söylemesine” imkân sunmaktır. Nitekim dergilerimiz dahil bizim matbuatımız mazlumlara sahip çıkma, sesi boğulmak istenenlere ses olma, hakikati söyleme ehliyetine sahip olanları muhataplarıyla buluşturma özelliği taşırlar.
Maide Suresi Mishary Rashid Al Afasy
Un hommage grandeur nature à Ozzy Osbourne, le chanteur de Black Sabbath, a été dévoilé à Birmingham, la ville natale de la légende du rock, et il est entièrement construit en gâteau ! Iggy Pop s'est associé à Trevor Horn pour partager une reprise de ''Personal Jesus'' sorti par Depeche Mode en 1990, le titre a été repris par une longue liste d'autres artistes, dont Johnny Cash. Le leader de Rage Against The Machine, Zack de la Rocha, a participé à une marche en faveur de la Palestine à Washington DC au lieu d'assister à la cérémonie d'intronisation du groupe au Rock And Roll Hall of Fame., seul le guitariste Tom Morello était le seul membre du groupe à assister à la cérémonie d'intronisation vendredi dernier (3 novembre), Tim Commerford et Brad Wilk ayant également choisi de ne pas participer à l'événement. L'acteur Jacob Elordi a dû manger "une livre de bacon par jour" pour jouer Elvis Presley dans le film "Priscilla", via le Fool's Gold Loaf, un sandwich de 8000 calories, composé d'une livre de bacon, d'une miche de pain au levain, d'un pot de beurre de cacahuète et d'un pot de gelée, qu'il a découvert pour la première fois au restaurant Colorado Mine Company, à Denver. Le père d'Amy Winehouse, Mitch Winehouse, poursuit Catriona Gourlay et Naomi Parry, deux amies de la défunte chanteuse qui auraient tiré profit d'une vente aux enchères des affaires de la musicienne, l'argent gagné aurait dû être versé à la Fondation Amy Winehouse, créée à la mémoire de la chanteuse après sa mort par empoisonnement à l'alcool en 2011. Bruce Dickinson d'Iron Maiden a partagé un teaser d'" Afterglow of Ragnarok ", le premier single de son prochain album solo, ‘'The Mandrake Project'' (qui sortira en 2024). Mots-Clés : frappes, israélien, Gaza, cessez-le-feu, enclave palestinienne, président, américain, Joe Biden. --- Classic 21 vous informe des dernières actualités du rock, en Belgique et partout ailleurs. Le Journal du Rock, chaque jour à 7h30 et 18h30. Merci pour votre écoute Pour écouter Classic 21 à tout moment : www.rtbf.be/classic21 Retrouvez tous les contenus de la RTBF sur notre plateforme Auvio.be Et si vous avez apprécié ce podcast, n'hésitez pas à nous donner des étoiles ou des commentaires, cela nous aide à le faire connaître plus largement.
Hayr, Allah Teâlâ'nın ihtiyar buyurduğu (seçtiği) husustadır!” deyip, Cenâb-ı Hakk'ın takdîrinin her zaman en isabetli, bereketli, faydalı, sevaplı ve akıbet itibarıyla da en hayırlı tercih olduğuna inanmalı ve takdir-i ilahîye gönülden teslim olmalıdır. O, neyi murat buyurmuşsa, hayr ondadır. Dua ederken “Herkesi Cennet'e koy, herkesin kalbini imanla doldur, imanla şahlandır.” gibi bir talepte dahi bulunsam, bütün bunlardan sonra hemen “Allahım bunlar Senin murad-ı sübhânîne uygun olsun.” deme lüzumu hissediyorum. Çünkü O'na saygı çok önemlidir. *Allah'ın ihtiyar buyurduğu şeyde hayr vardır. Biz O'nun takdirlerini rıza ile karşılarsak, o rıza bize öyle razı olma şeklinde döner ki!.. Aslında İslamî sistemdeki rıza, Cenâb-ı Hakk'ın rızasından başlar. Ehlullah meseleye tedellî (en âlâdan başlayıp aşağı doğru gitme) zaviyesinden yaklaşmış ve “Allah sevmeyince siz sevemezsiniz; O sizden razı olmayınca, siz rıza ufkuna ulaşamazsınız.” demişlerdir. Onlar biraz da eşyanın perde arkasına göre hüküm verdiklerinden dolayı, Cenâb-ı Allah'ın rızasının önce geldiğini, kulun Allah'tan hoşnut olmasının ise onu takip ettiğini söylemişlerdir. Nitekim ayet-i kerimelerde “Allah onlardan, onlar da Allah'tan râzı olmuşlardır.” (Maide, 5/119; Beyyine, 98/8) denilmiş ve önce Allah'ın hoşnutluğu zikredilmiştir. *Biz, رَضِينَا بِاللهِ رَبًّا وَبِالْإِسْلَامِ دِينًا وَبِمُحَمَّدٍ رَسُولًا “Rab olarak Allah'tan, din olarak İslâm'dan, rasûl olarak da Hazreti Muhammed'den (sallallâhu aleyhi ve sellem) razı olduk.” derken, bunu gönlümüzden koparak diyorsak, bu O'ndan geliyor demektir. Aslında her şey O'ndan geliyor. مَا شَاءَ اللهُ كَانَ وَمَا لَمْ يَشَأْ لَمْ يَكُنْ “Olmasını dilediği hemen olur, olmamasını dilediği de olmaz.” Olan da olmayan da, inkişaf eden de etmeyen de O'nun irade-i sübhâniyesine vabestedir. Bu video 24/05/2015 tarihinde yayınlanan “Tazyiklerden sonra sürpriz inkişaflar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
Abdestte, Maide suresinin 6. âyeti kerimesinde ifade edildiği gibi üç azânın yıkanması, bir azânın da mesh edilmesi farzdır. Yıkanması farz olan uzuvlar; yüz, eller (kollar) ve ayaklardır. Sahih olan görüşe göre, ellere dirsekler de dâhildir. İki kenarındaki çıkık kemiklerle birlikte ayağın yıkanması gerekir. Çıplak ayağın meshedilmesi caiz değildir. Hz. Peygamber ve ashabının abdest alırken ayaklarını yıkadıklarına dair tevatür derecesinde nakledilen hadisler ayakları yıkamanın farz olduğuna delildir. Mesh edilmesi gereken uzuv ise baştır. Başın dörtte biri mesh edilmelidir. Yüzün sınırı, enine, iki kulak yumuşağı arasıdır. Boyuna, alından saçın bitim yeriyle çene altı arasıdır. Favori ile kulak yumuşağı arasında kalan beyaz kısmı muhtar olan görüşe göre yıkamak farzdır. Gözlerin içerisine suyu ulaştırmak farz veya sünnet değildir. Doğrusu bu işlem göze zarar verir. Fakih Ahmet ibn İbrahim (r.âleyh)'den rivâyete göre kişinin yüzünü yıkama esnasında gözlerini şiddetli bir şekilde yumması caiz değildir. Fakat gözünü yumduğunda çapak dışarıda kalıyorsa suyu göz ucuna (çapak altına) ulaştırmak vaciptir. Sahih olan görüşe göre, dudağı kapattığımız zaman, dışarıda kalan kısım yüze, içeride kalan kısım ise ağza tabidir. Abdestte bıyıkları, kaşları ve cilde bitişik olan sakalları yıkamak gereklidir. Sık olan sakal ve bıyık diplerine suyu ulaştırmak ise gerekli değildir. Ancak sakal ve bıyıklar seyrek olup dipleri gözüküyorsa suyun cilde ulaştırılması gerekir. Gusülde sık olan bıyık ve sakalın altındaki cilde suyu ulaştırmak farzdır. (Suâlli-Cevâplı İslâm Fıkhı, c.1, s.182-183)
“Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar için birdir, inanmazlar.” Bakara 6 “Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.” Bakara 7 Küfür (küfr) kelimesinin lugat mânası “örtme”dir, kâfir de “örten” demektir. Fâtiha sûresinde doğru yolda olanlar, doğru yoldan sapanlar ve Allah'ın gazabına uğrayanlardan söz edilmişti. Bakara sûresinin ilk âyetlerinde doğru yolda olanların (müttaki müminler) en önemli özellikleri dile getirildi. Bu âyetlerden itibaren de doğru yoldan sapanların, Allah'ın gazabına uğrayanların ahlâk ve tutumlarıyla âkıbetleri anlatılıyor. Kulakları, dikkat ve idrakleri ilâhî irşada kapalı olan inkârcılara nasihat ve uyarının fayda vermeyeceği, uyarıların ancak gerçeği arayan ve Allah kelâmını dinleyenler üzerinde etkili olacağı açıktır. Sen, müslüman olsunlar dîye İnsanları zorlayacak mısın?" (Yûnus. 99) Cenâb-ı Hakk, Hz. Peygamber (s.a.s,)'e, artık o iman etmeyenlerden ümidini kessin de kendine sıkıntı vermesin diye, onların iman etmeyeceklerini bildirmiştir. Çünkü ümidi kesmek, iki rahatlığın birisidir. "İnzâr", günahlardan menetmek suretiyle, Allah'ın azabından korkutmaktır. Bu ayette müjdeleme değil de inzâr zikredilmiştir. Çünkü, bir şeyi yapıp yapmamada inzârın tesiri, müjdenin (tebşirin) tesirinden daha güçlüdür. Çünkü insanın, zararı savuşturma ile meşgul olması, menfaati elde etmek için uğraşmasından daha önemlidir. Babam Ömer b. el-Hattab bana, Hz. Peygamberin şöyle dediğini anlattı: "Allah'ın sizin hakkınızdaki ilmi, sizi gölgeleyen gök ve sizi üzerinde taşıyan yer gibidir. Nasıl siz, gökten ve yerden çıkmaya muktedir değilseniz, aynı şekilde Allah'ın ilminden de çıkmaya gücünüz yetmez. Nasıl gök ve yer sizi günah işlemeye sevketmiyorsa, bunun gibi Allah'ın ilmi de sizi o günahları işlemeye zorlamıyor" Cenâb-ı Hakk, önceki ayette onların iman etmeyeceklerini beyan edince, bu ayette iman etmemelerinin sebebi olan, "hatm"i bildirmiştir. Onlar düşünmekten yüz çevirip, Allah onlara delillerini serdettiğinde bu delillere ve Kur'ân'a kulak vermeyince, onların bu yaptıkları şey Allah'a nisbet edilmiştir. Çünkü bu yaptıkları şeyin meydana gelişi, Cenâb-ı Hakk'ın, delillerini onlara serdettiği zamana denk gelmiştir. Meselâ, Allah Berâe (Tevbe) Sûresi'nde; "Bu ayetler, onların kötülüklerine kötülük katmıştır" (Ayet, 125) buyurmuştur. Yani onlar, bununla küfürlerine küfür katmışlardır Ulemânın bir kısmı, bu ayetin kâfirlerden hususî bir topluluk hakkında nazil olduğunu; Allah'ın, bu dünyada birçok kâfire cezasını peşinen verdiği gibi, onlara da cezalarını peşin vererek, onlara, bu dünyada kalblerini damgalama ve mühürleme cezasını verdiğini söylemişlerdir. Nitekim, Cenâb-ı Hakk, "Muhakkak ki siz, sebt gününde haddi aşanları bildiniz. Bunun üzerine Biz onlara, aşağılık maymunlar olunuz!" dedik " (Bakara, 65) ve "Muhakkak ki orası onlara kırk yıl haram kılınmıştır. Onlar yer yüzünde başıboş dolaşacaklardır. Artık sen, dinden sapmış kimseler hakkında tasalanma" (Maide, 26) buyurmuştur. Cenâb-ı Hakk, bunlarda kullarının alacakları ibretler ve onların yararına olacak şeyler olduğunu bildiği için, peşin cezalar vermiştir. Bu peşin cezalardan bir kısmı da, kâfirlere vermiş olduğu kalblerini mühürleme ve damgalama cezasıdır. "İşte bunlar, kalblerine imanı yazmış olduğu kimselerdir" (Mücadele, 22) buyurmuştur. Bu durumda melekler, o mümini severler ve onun için Allah'tan mağfiret taleb ederler. Kâfirlerin kalblerinde, meleklerin kendisi vasıtasıyla, Allah nezdinde melun olduklarını bilecekleri bir alâmetin bulunması da söz konusudur. Böylece melekler o kâfire buğz eder ve onu lanetlerler. Bu alâmetin temin ettiği fayda ya meleklere ait bir faydadır; çünkü onlar bu alâmetle onun Allah nezdinde kâfir ve melun olduğunu bildiklerinde, bu onları küfürden iyice nefret ettiren bir şey olur.
“Eğer ehl-i kitap imân etselerdi, Allâh'dan korksalardı, şüphesiz kabahâtlerini kefâretler ve kendilerini naîm cennetlerine koyardık.” (Mâide s. 65) Âyet-i kerîmede şu hakîkatlere işaret edilmiştir: Yahudî ve Hıristiyanlar, kendisine imân etmek vâcip olan şeylere imân edip, Allâh (c.c.)'dan korksalardı, günâhlardan sakınsalardı, elbette Allâhü Teâlâ onları affeder, günâhlarını örterdi. İslâm, ne kadar çok günâhla dolu olursa olsun, geçmişi temizler. Bir sonraki âyet-i kerîmede de ehl-i kitabın durumu tarif edilmektedir: ”Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Râbleri tarafından kendilerine sair indirileni doğru tutsalardı; elbette hem üstlerinden yerlerdi, hem ayaklarının altından. İçlerinde mu'tedil bir ümmet yok değil; lâkin, çoğu ne kötü işler yapıyorlar.” (Maide s. 66) Mu'tedil ümmetten kastedilen, Hıristiyan ve Yahudilerden imân edip Müslüman olanlardır. Abdullah bin Selâm (r.a.) ve benzerleri gibi. “Lâkin çoğu ne kötü işler yapıyorlar.” İnatları, kibirleri, Hakkı tahrif etmeleri ve ondan yüz çevirmeleri ne kötü! Allâhü Teâlâ, onların üzerine gök ve yerin bereketlerini saçmakla, rızıklarını genişletti; yağmurunu indirdi ve bitkileri çıkardı. Ehl-i kitabın başına gelen sıkıntılar, Tevrat'ı ve İncil'i indirildikleri hâliyle tasdîk etmeme cinayetini işlemelerindendir. Yoksa Allâh (c.c.)'un rahmetinin kusurundan değildir. Kendilerine indirilenlerle amel etmedikleri için Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'i tasdîk etmemişler, Tevrât ve İncîl'in içinde bulunan ahitlere, Allâh (c.c.) için vefâ göstermemişler, hukukuna, hükümlerine uymamışlar, namazı kılmamışlardır. Âyet-i kerîmede, takvânın, dünya ve âhiret işlerinde istikâmetin, rızık genişliğine sebep olduğuna da işaret vardır. Muhakkak ki takvâ tarafına riâyet ve ahde vefâ etmekle kişi, din ve dünya yönünden işlerini istikâmete koyar. Ama dünya şehvetlerinden sadece bir şehvetin bile uzun bir hüznü ve kederi vardır. Büyük bir tuzak ve hiledir. Belki helâk olmaktır. (İsmail Hakkı Bursevî (k.s.), Rûhu'l-Beyan Tefsîri, c.6, s.630-637)
Zwei Doofe, eine Tanke - Die Wahrheit mit Wenzel und Olumbo.
Diesmal mit Hitze (ja, jetzt is wieder kalt!), Partnach-Klamm und klammen Leuten, Schlucht und Schluchtis, der Maide of the Mist, der Bob, dem Schliersee, der Neureuth, dem Bräustüberl, dem Berghain, downgegradede Biertrinker, Kreuzbergriss, Unsere allgemeinen Datenschutzrichtlinien finden Sie unter https://art19.com/privacy. Die Datenschutzrichtlinien für Kalifornien sind unter https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info abrufbar.
Günâhın özü, mükellefin dinî yönden sahih olduğuna inandığı şeyi dîne aykırı bir şekilde yapmaktır. Bid'atin özü ise, şeriatın, dinin mükemmel oluşu inancına muhâlefet etmektir. Bundan dolayıdır ki Mâlik b. Enes (r.a.) şöyle demiştir: “Her kim bu ümmetin selefinin, geçmişlerinin yapmadığı bir şeyi icâd edip yaparsa, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in peygamberlik görevine ihânet ettiğine inanmış demektir. Çünkü Yüce Allâh: “Bu gün size dininizi ikmâl ettim” (Maide s. 3) buyurmuştur.” Medine'den, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in mescidinden ihrâma girmek isteyen bir adamın: “Bunda ne fitne, zarar var? İhrâma girilen yere bir kaç mil fazla ilave etmekten başka bir şey yapmıyorum.” demesi üzerine Zübeyr b. Bekâr (r.âleyh): “Hz. Peygamber (s.a.v.)'in eksik yaptığını zannetmenden daha büyük hangi fitne olabilir?” demiştir. Günâhı işleyen kişi onu işlerken yüce ve râbbanî yönü küçük görmek kasdı içerisinde olmamış, din koyucunun küçük veya büyük saydığı bir şeyi işlerken keyfi arzusuna uymayı kasd etmiş olabilir. Bu durumda günâh, kişinin durumuna göre gerçekleşir. Nitekim bid'atı yapan kişi de din koyucu ile çekişmeye ve dini küçük görmeyi kasdetmiyor; dinin gereği gibi davranmayı kasdediyor, fakat ilave ettiği ve başkalarına tercih ettiği bir yorum ile bunu yapıyor. Şu kadar ki, dinde bid'at işlemeyi küçük görmek böyle değildir. Çünkü bu ancak, her şeyin mâliki Hâkk Teâla'ya karşı aykırı gitmektir. Zira bu durumda yasak ve aykırı davranmak meydana gelmiştir. Bunu hafife almak büyük bir şeydir. Bundan dolayıdır ki şöyle denilmiştir: “Hatanın küçüklüğüne bakma, kime karşı işlediğine bak.” İmâm Gazzâli (r.âleyh) İhyâ isimli kitabında önemsememek sebebiyle küçük günâhın büyük olacağını bildirmiş ve “Kul günâhını büyük gördükçe, günâh Allâh (c.c.) katında küçülür. Kul günâhını küçük gördükçe de Allâh (c.c.) katında büyür” demiştir. (İmâm Şatıbi, el-İ'tisam, c.2, s.82-96)
Also the new Dolly Parton Song KICKS ASS!
Videonun içerisinde geçen kaynaklara buradan erişebilirsiniz: 1 Konuyla ilgili ayetler için bkz; Bakara 197-200, 203; Maide 1-2, 96; Hac 25,27,29,37. Hz. İbrahim (as) ve Ka'be ilişkisine dair ayetler için ise; Bakara 125-127, İbrahim 37, 2 Bu rivayeti İbn Hanbel, Fâkihî, Tirmîzî, Hâkim ve Beyhakî tahric etmişler, Tirmizi ise bu rivayete “garib” hükmünü vermiştir. Hadisin rivayet zincirinde geçen Recâ b. Sabîh Ebû Yahyâ el-Hareşî isimli şahıs ise hadis uleması tarafından cerh edilmiş, zayıf ve kuvvetsiz bulunmuştur. Dolayısıyla bu hadis sahih kabul edilmemiştir. 3 Ayrıntılı bilgi için bkz; Hadislerde Kutsiyet Atfedilen Fenomenlerin Dinî Değeri (Hacerülesved Örneği), Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN, Rağbet Yayınları, 2016, S. 147-155 4 Buhârî, Hac, 57; Müslim, Hac, 41 5 Mircea Eliade, Dinler Tarihine Giriş, Kabalcı Yayınları, 2014. s: 27 6 Bakara, 144 7 Bakara, 158; Hac, 29 8 Bakara, 158 9 “Benim nasıl namaz kıldığımı gördüyseniz siz de öyle namaz kılın.” (Buhari, Ezan, 18) 10 Kütüb-ü Sitte, Rezin, Abdurrahman b. Avf rivayeti, kayıt no: 1352
Moderatörlerimiz Maide ve Merve günlük hayatın içinden bir kavram olan "zan" hakkında sohbet ediyor.
Moderatörlerimiz Maide ve Merve "korku" duygusunun Kuran'da ele alınışı hakkında sohbet ediyor.
Dating can be complicated, especially when you're 22 years old and trying to figure out life. There's no rule book for how to have an incredible relationship. And that means that a lot of us (ourselves included) make tons of mistakes. This week we sat down with Maide Gonzalez to talk about dating struggles in your young 20's. We pride ourselves in having healthy discussion that simply the dating world and allow us to become better at this whole "relationship" thing. Tune in now!
İnsan, öldükten sonra Yüce Allâh ile olması için O (c.c.)'a kulluk ve ibâdette kusur etmemek gerekir. Âyet-i kerîmede belirtildiği gibi “Dönüş O'na doğrudur.” (Maide s. 18) İnsanın saadet ve mutluluğu, kendisiyle devamlı kalacağı kimseyi sevmesidir. O (c.c.)'u ne kadar çok severse, o kadar çok mutlu olur. Zira sevdiğini görmekle huzur ve mutluluk artar. Bilgi olmadan ve Allâh (c.c.)'u çokça anmadan Allâh (c.c.) sevgisi kalpte üstünlük kazanmaz. Herkes daima sevdiğini düşünür ve anar. Ve andıkça da daha çok sever. Onun için Davûd (a.s.)'a: “Senin tek çaren benim, senin asıl işin benimledir. Beni anmadan bir anın geçmesin” diye vahyedildi. Kalbin devamlı Allâh (c.c.)'u anması, devamlı ibâdet etmekle mümkün olur. O zaman ibâdet etmek büyük bir zevk olur, kalb arzu ve şehvet bağlarından kopar. Kalbin şehvet ve arzu bağlarından kurtulması, itaatsizlikten ve günâhtan el çekmekle olur. Saadetin tohumu da budur. Buna felâh, kurtuluş denir. Bu hususta, Yüce Allâh buyuruyor ki: “Muhakkak ki, küfür ve itaatsizlikten temizlenen, Râbbinin adını anıp da namaz kılan kurtulmuş olacaktır.” (Â'lâ s. 14-15) Her yapılan iş ibâdet olmağa layık değildir, ancak bir kısmı layıktır. Bütün arzu ve isteklerden el etek çekmek mümkün olmadığı gibi, doğru da değildir. Zira insan yemek yemezse açlıktan ölür, cinsi birleşmede bulunmazsa soyu kurur. O halde bazı arzuları taşımak, bazılarını da yapmak gerekli olup, birini diğerinden ayıracak sınırı da bilmek gerekir. (İmâm-ı Gazâlî (r.âleyh), Kimyayı Saadet, s.41-42)
İniş Sırasına Göre 112. sure / Medine Anlamı: Sofra --- Send in a voice message: https://anchor.fm/sirkkarsiti/message
Tallinna XVIII Graafikatriennaali noortenäitus "Aeglased manöövrid" on avatud Eesti Kaasaegse Kunsti Muuseumis.
B Serisi olarak da bilinen bu soru cevap serisi, 1980 öncesinde Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin çoğunluğu üniversite gençliği ve farklı fikirlerdeki insanlardan oluşan muhataplarının her konuda sorduğu sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır. Sorular, vaaz öncesi yazılarak soru kutusuna atılmakta, kürsüye çıkan Hocaefendi sorulardan rastgele seçerek cevaplamaktadır. Maide suresi 44. ayeti açıklar mısınız?
Konuşmacılar: Maide ve Merve
Dostlarımız Rana ve Maide sohbet ederken bu sohbete Genç Akıl takipçilerini de dahil etmek istiyor ve yayın açıyor.
Hasan Basri Çantay sesli meali- Kur'an-ı Hakim Meal-i Kerim
6. Cüz Nisa 148 Maide 82 (s101 -120) Hasan Basri Çantay KHMK meali Kur'an 4. Nisâ 5. Mâide suresi
7. Cüz (s121 -140) 5. Maide ayet 83 En'am 110 hasan Basri Çantay KHMK meali Kur'an enam
Depuis plus de 30 ans, j'ai pratiqué plusieurs Arts Martiaux, et principalement le karaté. Dans l'épisode d'aujourd'hui, je vous partage les 3 principales notions appris lors de mes entrainements et qui m'aide dans mon quotidien d'entrepreneur. ---------------------- Si vous voulez en savoir plus sur comment monter et scaler une startup sans CTO, rendez-vous sur https://myctofriend.co . Et si vous êtes intéressé par le Marketing Automation, rendez-vous sur http://marketingautomationninja.com Et vous pouvez aussi regarder ces épisodes en video sur: https://www.youtube.com/channel/UCucMocfHoLNjunaJ0wu1HfA
Mâide suresi anlamı ve fazileti üzerine yapılmış tevil ve tefsir içeren tasavvuf sohbetidir.
Visita nuestra blog: http://.modestolule.blogspot.com Nuestro facebook: https://www.facebook.com/ModestoLuleZ Nuestro twitter: https://twitter.com/modestolule Nuestro Instagram: https://instagram.com/modestolule Página oficial de la RADIO http://radiosepa.com/ En TUNEIN: http://tunein.com/radio/Radio-Sepa-s123984/ Aquí también pueden escuchar: http://www.emisoras.com.mx/sepa/ También puedes descargar la APP de Radio Sepa en ANDROID y en APPLE. Correo: padremodestomsp@gmail.com
Müslüman halkı Hıristiyanlaştırmak için faaliyet gösteren misyonerler, Ortadoğu'da büyük bir dirençle karşılaştılar. Bunu kırmak için, bu bölgede yaşayan Müslümanların, dini şuurunun yok edilmesi gerekiyordu. Dinlerarası diyalog ile Hıristiyanlığın da hak bir din olduğu, korkulacak bir şey olmadığı konusu işlenerek, Müslümanların Hıristiyanlara karşı olan husumetini kırmayı gaye edindiler. Bunu sağlamak için de, “Benim dinim son dindir, diğerleri yanlıştır.” İnancından vazgeçirmeği prensip edindiler. Dinlerarası diyaloğun mimarlarından M. Watt, “Modern Dünyada İslam Vahyi” adlı çalışmasında bunu açıkça yazmaktadır. M. Watt'a göre diyaloğun şartı: “Benim dinim son dindir.” inancından vazgeçmektir: “Dinlerin karşılaştırılması, yani üstünlük ve aşağılık açısından herhangi bir değerlendirmeye gitmemektir. Objektif anlamda geçerli olmadığı için gerçek diyalog anlayışı, bu çeşit karşılaştırmalardan vazgeçmeyi icâp ettirir. Taraflardan biri “Benim dinim son dindir.” derse bu olmaz; çünkü buradaki “son” kelimesi diğer dinlerden üstün olma veya diğer dinleri geçersiz kılma anlamlarına gelir. Bunun için, benim dinim diğerlerinkinden daha üstündür inancının terk edilmesi gerekir.” Halbuki Kur'an-ı Kerîm, İslaâmiyetin “son din” olduğunu, diğerlerinin geçersiz olduğundan kabul edilemez olduğunu açıkca bildirmiştir. Dolayısıyla bir Müslüman bunun aksini düşünemez. Böyle düşündüğü, inandığı hatta şüphe ettiği takdirde dinden çıkmış olur. İslamiyetin son din olduğu âyet-i kerîmelerde meâlen şöyle bildirilmiştir: “Bugün, dininizi kemâle erdirdim, ikmâl ettim. Size olan nimetlerimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâmı seçtim.” (Maide s. 3) “Allâh indinde hâkk din ancak İslâm'dır.” (Ali İmran s. 19) “Kim İslâm'dan başka din ararsa, bilsin ki, bulduğu din asla kabul edilmeyecektir.” (Ali İmran s. 85) (Mehmet Oruç, Dinlerarası Diyalog Tuzağı ve Dinde Reform, 22-23.s.)
“Yarılan yere yemin olsun ki.” (Tarık s. 11-12) âyet-i keriîmede geçen “sad'a” kelimesi Türkçede “çatlama, yarılma, ayrılma” anlamlarına gelmektedir. Allâh (c.c.)'un yerin yarılması üzerine yemin etmesi, Kur'ân'ın diğer bilimsel mucizelerinde olduğu gibi burada da dikkat çekici bir duruma işaret etmektedir. 1945-46 yıllarında, bilim adamları mineral kaynaklarını araştırmak için ilk kez deniz ve okyanusların diplerine indiler. Araştırmalarında dikkati çeken en önemli noktalardan biri dünyanın kırıklı yapısı oldu. Dünyanın dış yüzeyindeki kayalık tabaka; kuzey-güney ve doğu-batı doğrultulu olup, on binlerce kilometre uzunluğunda çok sayıda geniş çatlak (fay) ile yarılmıştı. Ayrıca bilim adamları 100-150 km derinde, denizlerin ve okyanusların altında erimiş magmanın bulunduğunu fark ettiler. İşte bu kırık ve çatlaklar nedeniyle, denizlerin ortasında yer alan dağlardan dışarı lavlar akar. Yeryüzünün bu kırıklı yapısı sayesinde, önemli miktarda ısı dışarı atılır ve erimiş kayaların büyük bir kısmı okyanuslardaki tepeleri oluşturur. Eğer yeryüzünün, kabuğundan yüksek miktarda ısının dışarı çıkmasına olanak veren bu yapısı olmasaydı, dünya üzerinde hayat imkânsız olurdu. Kuşkusuz tespit edilmesi böylesine teknoloji gerektiren bir bilginin, 1.500 sene evvel haber verilmiş olması Kur'ân'ın Allâh (c.c.)'un sözü olduğundan başka hiçbir şeyle izah edilemez. DUÂDA HELÂL KAZANCIN ÖNEMİ Peygamberimiz (s.a.v.) uzun yola çıkan saçı-başı dağınık, toza bulanmış bir adamı anlatırken şöyle buyurdu: “Bu adam ellerini gökyüzüne kaldırmış “Ya Rabbi, ya Rabbi…” diye duâ ediyordu. Onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, haramla beslenmiş. Bunun duâsı nasıl kabul edilir?” (Müslim) Allâhü Te'âlâ buyurdu ki: “…Allâh ancak müttakilerden kabul eder.” (Maide s. 27) (Basından Derleme)
Maide Jashari, tezja ime, ka lind në fshatin Veleshtë dhe eshtë martuar në fshatin Orizare, që gjendet afër Kumanoves. Në luften e vitit 2001 në Maqedoni, teze Maide nuk lishoj vendin e vet, por qëndroj në shtëpi, për ti mbështet “djemt e asaj”.Tregimet e tezes Maide na rikujtojnë eksperiencat e vështira që I kemi përjetuar si popull shqiptar. Le ti ndëgjojmë me vëmendje…
548. Ders MAİDE SÛRESİ 93-102. Ayet-i Kerimeler
5. Maide Suresi - Kuran Meali Dinle
Hırsızlık suçu ve cezası âyetlerde şöyle geçmektedir: **“Hırsız erkek ile hırsız kadının irtikâb ettikleri suça bir karşılık ve Allah tarafından insanlara ibret verici bir ukubet olmak üzere ellerini kesiniz. Allah azîz ve hakimdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir). Kim yaptığı zulüm ve haksızlıktan sonra tövbe edip halini ve işini düzeltirse Allah tövbesini kabul eder; çünkü Allâh gafurdur, rahimdir (affı ve merhameti boldur).” (Maide s. 38-39)** Kitap ve sünnette erkekler hakkında varid olan bir hükmün delalet yoluyla kadınlar hakkında da geçerli olmasına rağmen âyette “kadın hırsızların/sârika” açıkça zikredilmesinin, bu konunun beyanına fazla itina gösterilmiş ve caydırıcı olması için kadınlar açıkça zikredilmiştir. Hırsızlık, başkasının malını gizlice almaktır. Ancak el kesme cezası verilebilmesi için bazı şartlar gerekir. Buna göre, hırsızlığın sabit olması için; çalınan malın muhafaza altına alınmış olması, çalınan malın en az on dirhem değerinde olması gibi şartlar gerekir. Bunun gibi daha birçok şart gerekir. Her hırsızın hemen eli kesilmez. Hırsızlık suçunun cezasında, el kesmekten maksadın sağ elin kesilmesidir, çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.)'e bir hırsız getirildiğinde onun sağ elinin kesilmesini emretmiştir. Bazı kimseler İslâm'ın hırsızlık suçuna vermiş olduğu cezanın çok ağır bir ceza olduğu yönünde görüşler ortaya atarak İslâm dairesinin dışına çıkmışlardır. Oysa ceza caydırmak için verilir. Bugün hırsızların defalarca hapse konulmasına rağmen hapisten ilk çıktıklarında yaptıkları şeyin hırsızlık olduğu açık bir gerçektir. Yani hırsızlık, böyle bir cezayla değil ancak bu fiili yaparken en büyük yardımcıları olan elleri kesilmekle bitirilebilir. Yol kesme, kısas gibi suçlarda da ceza yapılan fiilin cinsine benzer şekilde verilir. **(Şeyhülislam Ebûssuud Efendi, _İrşadü'l Akl-ı Selim Tefsiri_, 2.c., 268.s.)**
Allâhü Te'âlâ Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin, ayaklarınızı da topuk kemiklerine kadar (yıkayın)...” (Maide s. 6) On dört şey abdestin müstehap olan âdâbındandır: 1. Abdesti yüksekçe bir yerde bulunarak almak. (Camilerin musluklarında bu müstehap gerçekleşmiş bulunur.) 2. Abdest alırken kıbleye karşı bulunmak. 3. Kimseden yardım istememek. 4. Zaruret olmaksızın konuşmamak. 5. Kalb işi olan niyete dil işini de eklemek. 6. Salih seleflerden nakledilmiş olan duâları okumak. 7. Her uzvun yıkanması veya meshi duâsında niyetle beraber “Bismillah” demek. Niyetin kalp işi olduğu unutulmamalıdır. 8. Kulakların meshinde serçe parmaklarının uçlarını, meshe mübalâğa olmak üzere, kulağın içine sokmak. 9. Dar olmayan yüzüğü, yıkamada mübalâğa olmak üzere, oynatmak. 10. Mazmaza ve istinşakı sağ el ile yapmak. 11. Sümkürmeyi sol el ile yapmak. 12. Özür sahibi olmayan kimse vakit girmeden önce abdest almak. 13. Abdestin bitiminde kıbleye karşı ayakta durarak şehadet kelimesini okumak. 14. Oruçlu olmayan kimse abdestin artan suyundan bir damla içip: “Allahümmec'alnî minet-tevvâbin vec'alnî minel mütetahhirîn.” “Allâh'ım, beni tevbecilerden ve temizlenmişlerden eyle.” diye duâ etmesi. **(Hacı Mehmed Zihni, _Muhtasar Ni'met-i İslâm_, s.39-43)**
İçkinin haram kılınmasının birçok hikmetleri vardır. Bunlardan bazıları şunlardır: İçki kullananların sıhhatları bozulur; çeşitli hastalıklara ve o yüzden hastahanelere, tımarhanelere düşmeğe sebep olur. Çoluk çocuğu arasında şeref ve haysiyeti, itibarı düşer. Dostları arasında maskara veya menfur olur. Hepsinden fenası, Allâh (c.c.)'u anmaktan gafil ve müslümanlık nişanı olan namazı kılmaktan atıl ve maazallah küfrü icâb eden günahlara düşmeğe giriftar olur. Şarap ve sarhoşluk veren şeyleri içmek, birçok zararları toplayan, bir hayli fenalıkları içine alan, hususiyle maddî hayat ve saadeti yok etmeğe yeten bir itiyada yol açar; Allâh (c.c.)'u anmaktan ve namazı kılmaktan geri koyar; birlikte yaşamayı ve hoş geçinmeyi ortadan kaldırarak yerine nefret, düşmanlık ve kin sokmaya ve daha birçok fenalıklara sebep olacağından Cenab-ı Hak, şöyle buyuruyor: **“Ey iman edenler, şarap, kumar, (tapınmaya mahsus) dikili taşlar, fal okları, ancak şeytanın işinden birer murdardır. Bundan kaçının ki, muradınıza eresiniz. Şeytan, şarapta ve kumarda ancak aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi Allâh'ı anmaktan ve birbirinize yardım etmekten alıkoymak ister. Artık siz daha vazgeçmeyecek misiniz?” (Maide s. 90-91)** Bu âyetler okununca Hz. Ömer (r.a.): “Çekildik, ya Râb” diyerek sevincini belli etti. Şarabın haram olması, Hicretin 3. senesinde Ahzab savaşından bir müddet sonra vâki olmuştur. Ayet-i Kerime'deki “hamr” kelimesi, şarap, rakı, konyak ve emsali sarhoşluk veren umum içkilere şâmildir. Çünkü Hadîs-i Şerif'te buy rulur ki: “Her sarhoşluk veren hamrdır; her sarhoşluk veren ha ramdır. Her kim dünyada şarap içer de tevbe etmeden ölürse âhirette cennet şarabı içemez.” **(Ahmed Kemâleddin Üstün, _54 Farz Şerhi_, s.413-415)**
Bu süreçte tarifsiz zulümlere, mağduriyetlere, acılara şahit olduk. 500.000 insan (aileleriyle birlikte birkaç milyon) mağdur edildi,hapislerde süründürüldü, hatta işkencelerde edilerek binden fazlasının ölümüne sebepolundu. Firavun âdeti üzere bebek ve çocuklarabile zulmedildi. Basit menfaatler için zalimleralkışlandı. Aile fertleri dahi birbirine düşmanedilerek akıl almaz bir �itneye sebep olundu.İnsanların yıllardır çalışıp didinerek kazandıklarına bir çırpıda el konuldu. Bu gasp edilenmal, mülk, yurt, okul, hastane ve üniversitelerleinsanlığa hizmetten başka ne yapılıyordu?Çoluk çocuk demeden, binlerce insana, vicdansızca hapis cezaları verildi. Bir insanın hapiste yatması, hatta hücre cezası çekmesinin nekadar ağır bir ceza olduğunu ancak bunu yaşayanlar tam olarak hissedebilir.İftira, �itne, gasp, hapis ve işkence... Bütünbu suçları işleyip de hem bu dünyada hemöbür dünyada temize çıkılabilir mi? Hâlbuki ölçü gayet net: “Bir topluluğa karşı, içinizde beslediğiniz kin ve ö�ke, sizi adaletsizliğesürüklemesin.” (Maide, 5/8). Hele bu zulümlersonucu ölümlerine sebep olmanın cezası çokaçık: “Kim bir mümini kasten öldürürse onuncezası, içinde ebedî kalmak üzere gireceği cehennemdir.” (Nisa, 4/93).Peki, çağın münafıklarının zulümlerine maruz kalanların durumları nedir? Onlar da tarifedilmiş: “Benim rızam için hicret edenlerin,vatanlarından sürülenlerin, Benim yolumda işkenceye, zarara uğrayanların, Benim yolumdasavaşanların ve öldürülenlerin, elbette kusurlarını örtecek ve elbette onları Allah tarafındanmükâfat olarak içinden ırmaklar akan cennetlere yerleştireceğim. En güzel ödüller Allah'ınyanındadır.” (Âl-i İmrân, 3/195).Büyük müjdeler Allah'ın emirlerine uyupkendini insanlığa feda edenlere:“İman edip yararlı işler yapanlar ve Rab'leritarafından gerçeğin ta kendisi olarak Muhammed'e indirilen vahye iman edenlerin ise günahlarını örtüp hallerini düzeltir.” (Muhammed,47/2).Soğuk denizleri aştık da geldik,Derin nehirleri geçtik de geldik,Gönülden bu yolu seçtik de geldik,Selamlar ola bütün gariplere.Almışız ya kitabı elimize,Bütün dünya acısa halimize,Mevla'ya çağıran feryadımıza,Fedalar ola adak hayatlarda.Aşkların ikisine de sahibiz,Makam ve mansıplar hep rakibimiz,Olmasa da dünyada bir pulumuz,Müjdeler ola Rabbin huzurunda.Aldanmasak dünyaya, insan olsak,Üç beş kırıntıya hiç takılmasak,İki dünyayı saadetli kılsak,Sonsuz hayatlar ola O'nun rızasında.Elde gönülde ne varsa verelim,Hep birlikte sevaplara erelim,Derse herkes şehadettir emelim,Temaşalar ola cennetlerindeZeki Van
Õhtulehe korvpallisaatet "Viies veerandaeg" külastas Marten Maide, kes on alates 2015. aastast mänginud ja õppinud USAs. 18aastane ja 196 cm pikkune tagamees rääkis muuhulgas, kuidas ta sattus esimesel USA-aastal kummalise kasupere juurde, kus tihtipeale oli ainsaks pakutavaks toiduks viineripirukad. Rääkisime Maidega ka sportlikel teemadel: milles ta on kõige enam edasi arenenud, milline võiks välja näha tema karjäär Liberty ülikoolis ja kuidas ta noore poisina füüsiliselt võimsate kujude vastu hätta jäi. Meenutasime ka Eesti aegu. Saadet juhtisid Jarmo Jagomägi ja Ats Kuldkepp. Loomulikult andsime ka Coolbeti panustamissoovituse. Head kuulamist!