POPULARITY
Paulette, 20 Temmuz 2005 tarihinde Meksika'da, ebeveynleri Lissette ve Mauricio'nun çocuğu olarak dünyaya geldi. Ailenin ikinci ve en küçük çocuğuydu. Harika bir hayatları vardı. Ancak 22 Mart 2010'da, dört yaşındaki Paulette aniden ortadan kaybolduğunda, bu mükemmel aile fotoğrafı parçalanmaya başladı.
Paulette, 20 Temmuz 2005 tarihinde Meksika'da, ebeveynleri Lissette ve Mauricio'nun çocuğu olarak dünyaya geldi. Ailenin ikinci ve en küçük çocuğuydu. Harika bir hayatları vardı. Ancak 22 Mart 2010'da, dört yaşındaki Paulette aniden ortadan kaybolduğunda, bu mükemmel aile fotoğrafı parçalanmaya başladı.
Bir varmış, bir yokmuş... Ülkenin birinde kalabalık bir aile yaşarmış. Aile o kadar fakirmiş ki bir dilim ekmeği bulamadıkları zamanlar olurmuş. Ailenin babası, ailesinin karnını doyurmak için türlü yollar deniyor, ama bir türlü başarılı olamıyormuş. Artık bir gün canına tak etmiş ve ailesine bir faydası olmadığını düşünüp ülkeden ayrılmış. Az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş... Bir dereye varmış. Çok yorulmuş ve bir ağacın altında mola vermiş. Farkında olmadığı şey ise otların arasından çıkan bir yılan onu sokmaya geldiğiymiş...
Kuzey Kıbrıs'tan Avustralya'ya göç etmiş bir ailenin burada doğup büyüyen kızları Fatma Hüseyin, yıllar önce Ada'dan NSW'e göç eden ilk Kıbrıslı yerleşimcilerin benzersiz anılarını gelecek kuşaklara ulaştırmayı hedefliyor.
*4 NİSA SÛRESİ 29-35 MEALİ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. 29 Ey iman edenler, mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak aranızda rızanızla yaptığınız ticaret müstesna. Nefislerinizi öldürmeyin. Muhakkak Allah sizi çok esirgeyendir. 30 Kim haddi aşarak, haksızlık yaparak bunu yaparsa, yakında biz onu ateşe yaslarız. Bu, Allah'a çok kolaydır. 31 Eğer siz yasaklandığınız günahların büyüklerinden kaçınırsanız, biz de sizin kötülüklerinizi örter ve sizi değerli bir yere yerleştiririz. 32 Allah'ın, sizi kendisiyle birbirinize üstün kıldığı şeyleri istemeyiniz. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından pay vardır. Allah'tan fazlını(Lûtfunu) isteyin. Muhakkak Allah her şeyi bilendir. 33 (Erkek ve kadından) her biri için ana, baba, akraba, ve yeminlerinizin bağladığı kişilerin miraslarından hisse tayin ettik. Onlara hisselerini veriniz. Muhakkak Allah her şeye şahittir. 34 Allah'ın bir kısmınızı diğerlerinize üstün kılması, erkeklerin mallarından infak etmeleri sebebiyle, erkekler kadınlar üzerinde kaimdirler (Ailenin reisidir.) Saliha kadınlar; itaat eden, Allah'ın koruduğu gibi (kocasının malını ve namusunu) yokluğunda koruyan kadınlardır. Geçimsizliklerinden korktuğunuzda onlara nasihat edin, yatakta yalnız bırakın, onları dövün. Eğer size itaat ederlerse aleyhlerinde başka yol aramayın. Muhakkak O, çok yüce, çok büyüktür. 35 Eğer aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. Eğer aralarını sulh etmeyi isterlerse, Allah aralarında başarı kılar. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir. Her şeyden haberdardır. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/nisa-suresi-29-35-tefsiri-ali-kucuk
Hayatında her şeyi hiç çalışmadan başardığın dönemi hatırlıyor musun? Dersleri sadece dinlemenin yettiği, sınıfın ve hatta okulun en iyi notlarını aldığın, yaptığın her spor branşında takımın en iyisi olduğun, herkesin sana hayranlık duyduğu ve tüm bunlar için fazla çabalamana gerek kalmayan o dönemi? Ya iş hayatında herkes aşırı çalışıp zorlanırken senin her şeyi kısa sürede hallettiğin ve şirketin “Yetenekli Çocuğu” “Parlayan Yıldızı” olduğun o dönemi? Peki aslında içten içe çalışmaya çalıştığın anlarda işlerin daha kötüye gittiğini ve yeteneklerinin eskisi kadar işe yaramadığını fark ettiğin oldu mu? Eğer kendini bildin bileli “Yetenekli” olmakla övüldüysen sen de Yetenekli Çocuk olmakla lanetlenmiş olabilirsin. Bu bölümde hepimiz için oldukça etkileyici bir kavramı inceliyorum. Bakalım sen nasıl bulacaksın? Bölüm akışı: (0:00) Lanetlendin mi? (2:34) Ailenin yeteneki çocuğu olmak (6:00) Patrick Mouratoglou ve Nick Kyrgios'un sohbeti (9:00) “Never I Have Ever“ dizisindeki Paxton ve yetenekli çocuk laneti (12:00) Küçük bir zafere ihtiyacı vardı... (13:10) Geçmişteki halimize saplanıp kalmak (15:44) İşyerindeki yetenekli çocuk laneti (16:40) Peki ne yapmalı?
Bu bölümde Arjantin'e gidiyoruz ve geçen sene ailesiyle Buenos Aires'e taşınan Ayşen Boran konuğum.Kendisi, uzun seneler medya alanında çalışmış ve aslında bundan yaklaşık 20 sene önce bir süre eşiyle Londra'da yaşayıp sonra İstanbul'a geri dönmüşler. Emekli olunca yine ailesiyle Ayvalık'a yerleşip orada 7 yıl boyunca sosyal sorumluluk projelerinde aktif rol almış.Ailenin taşınma kararının ardında çocuklarının eğitimi ve Türkiye'deki son gelişmeler büyük rol oynamış. Uzun araştırmalar sonucu lise çağındaki çocukları dolayısıyla oturum izni veren Arjantin'i seçmişler. Ayşen Hanım ile neden Arjantin'i seçtiklerini, Arjantin'de yaşamın nasıl olduğunu, kültürel farklılıkları, Instagram takipçilerimin çok merak ettiği enflasyon ve ekonomik durumu, güvenliği ve çocuklarıyla birlikte burada nasıl bir yaşam sürdüğünü konuştuk. Uygun kur ve düşük gönderim ücretiyle yurt dışı para transferlerinizi kolayca yapabileceğiniz TransferGo uygulamasını http://bit.ly/bigidenesoralim'dan indirip inceleyebilirsiniz.
Ailenin ve nüfus artış hızımızdaki trajik düşüşün arz ettiği tehlike zannettiğimizden daha büyük. Üstelik bu yıllar öncesinden göz göre göre gelen bir düşüş. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başbakanlığının daha ilk yıllarından itibaren bu tehlikeye işaret ediyor ve kendine göre bu tehlikeye karşı insanları daha çok doğum yapmaya teşvik ediyor. Daha önce de değindik, onun yaptığı bu kampanyalar sayesinde en azından geniş kesimler üzerinde çok çocuklu çiftler üzerindeki mahalle baskısı büyük ölçüde azaldı. Bu az bir şey değil, sanılabileceğinden çok daha değerli bir katkı. Çünkü, biraz Marksistçe kaçacak ama, değişen ekonomik altyapılar beraberinde ona uygun aile kültürleri veya ideolojilerini de getiriyor. Geleneksel toplumlarda çocuk aile ekonomisi açısından bir gelir kaynağıdır. Çok çocukluluk aynı zamanda bir güç ve itibar kaynağıdır. Çünkü çok çocuk daha çok emek, dolayısıyla daha çok gelir demek oluyor. Çocuk bir masraf veya külfet sebebi değildir. O yüzden bu toplumlarda insanlar çocuklarının sayısını gurur ve övünme vesilesi olarak öne çıkarabilirler. Oysa kentleştikçe, medenileştikçe, hele bu kentleşmede eğitim ve teknolojiyle içiçe bir hayat yaşama yolunda ilerledikçe bireyselleşme de gelişiyor. İnsanların akraba cinsinden birbirlerine ihtiyacı azalıyor. Mesafeli ilişkilerle toplumsal işbölümü çerçevesinde herkes bu hayat içinde ihtiyaç duyduğu hizmetleri alabiliyor. Çocuk büyük bir külfet ve masrafa dönüşüyor bu yaşam biçiminde. 35 yaşına kadar evliliğini ertelemiş olan insanlar bu saatten sonra yaptıkları çocuğa, eskiden olsa tahsis edebilecekleri maddi kaynağın belki on katını tahsis edebiliyorlar. Öyle ki bugün maddi imkansızlıklar yüzünden ikinci veya üçüncü çocuğu yapmaktan imtina edenler sahip oldukları bir çocuğa belki eski ölçeklerde on çocuğa harcanacak parayı harcayabiliyorlar. Bunu da belki “çocuğumun başkalarından geri kalmaması” başlığı altında ifade edilebilecek bir veli ideolojisi adına yapıyorlar. İdeoloji, insanların birbirleriyle yarışarak besledikleri ve şımarttıkları, başlarına bela ettikleri bir put gibi. Bu yüzden ikinci bir çocuğa harcayacak güçleri kalmıyor zaten. Bunun uzun vadedeki etkisinin ne olacağını tahmin edebilirsiniz, çünkü gördüğümüz ve yaşadığımız gerçekliğin resmidir. Biri yetiştirilen çocuğun üzerindeki, diğeri de genel olarak nüfus alışkanlığı üzerindeki etkisinin resmi: Kendisine onca masraf yapılan, üzerine titrenilen ve başka çocuklardan esirgenen bütün ilgiyi tek başına üzerine çeken çocuklarda gelişen ben-merkezcilik, bireyselcilik, narsizm vs; ikincisi, ebeveynde zaten başka bir çocuğu yapabilecek bir takatin kalmamış olması. Üstüne üstlük kadın-erkek rollerinin gereğinden fazla karışmış olması ve bunun da sözüm ona cinsel eşitlik adına kutsanması da aileyi etkileyen en önemli faktörlerden biri. Eğitime alabildiğine teşvik edilen kadın iş hayatına ve kariyere de “pozitif ayırımcılık” gibi iyice garipleşen bir yaklaşımla kaçınılmaz olarak teşvik edilince o pozitif ayırımcılık aslında dönüp önce kadına en negatif ayırımcılığı yaparak vuruyor. Yasal mevzua açısından kadının güçlendirilmesi adına alınan tedbirler zannedildiği gibi uzun vadede kadının lehine sonuçlar vermiyor.
Sinem Acar "Kadınlık ve Annelik Konumları" başlıklı dosyanın ikinci ve son bölümünde anne olmanın içerdiği olası ruhsal çatışmaları ve anneliğin gündelik hayattaki tezahürlerini ele alıyor. Annelik ve kadınlık kavramlarını bir karşılaştırma içerisinde okuyarak günümüzde anne olmanın ne gibi süreçleri içerdiğine odaklanıyor. Son olarak da birtakım okuma önerileri vererek bu dosyayı kapatıyor. Bir sonraki dosyada Göker Aközgürer Lacancı psikanalizin temel kavramlarından birisi olan "a nesnesi" kavramını ele alacak ve özellikle ses ve bakış dürtülerine odaklanacak. Keyifli dinlemeler! Sinem Acar: Psikiyatrist, psikoterapist. Uluslararası Lacancı Forum, IF-EPFCL üyesi. Axis Yayınları'ndan çıkan “Freud'un Teknik Yazıları” kitabının çevirmenlerinden biridir. Dany Nobus'un editörü olduğu “Lacancı Psikanalizin Sekiz Temel Kavramı” kitabının çevirmenidir. Yeni dönemde yayımlanacak olan Russell Grigg'in “Lacan, Dil ve Felsefe” kitabının çevirisini tamamlamıştır. Psikanaliz Araştırmaları Derneği'nde Freud'un ve Lacan'ın öğretisi ile ilgili seminerler vermektedir. Klinik pratiğine Göztepe'de kendi muayenehanesinde devam etmektedir. Instagram sayfasına ulaşmak için: https://www.instagram.com/dr_sinemacar/ Bu bölümde sözü geçen eserler şunlardır: Lucy Caldwell, Yakınlıklar, çev. Tülin Er, Siren Yayınları, 2023. Bülent Somay, Ailenin Ötesi: Başka Bir Üreme, Cinsellik ve Kardeşlik Rejimi İçin Öneriler, Metis Yayınları, 2024. Renata Salecl, Kaygı Üzerine, çev. Barış Engin Aksoy, Metis Yayınları, 2022. Renata Salecl, Seçme İkilemi, çev. Barış Engin Aksoy, Metis Yayınları, 2014. Instagram: https://www.instagram.com/psikanalizsohbetleri/ Twitter: https://twitter.com/PsikanalizS https://www.oguzhannacak.com/
Evvel zamanda, bilinmeyen bir ülkede, birbirini çok seven bir karı koca varmış. Adam tüccarmış. Hali vakti yerindeymiş. Ailenin tek eksiği bir çocuklarının olmayışıymış. Gece gündüz bir çocukları olsun diye dua ederlermiş. Bir gün Tüccar işe giderken bir pınarda mola vermiş. Sofrasını kurmuş. Tam yemeğe başlayacakken yaşlı bir adam gelmiş yanına. Tüccar adamı sofrasına buyu etmiş ve birlikte karınlarını doyurmuşlar. Yaşlı adam heybesinden bir elma ve bir de nar çıkarıp bunları Tüccar'a uzatmış ve şöyle söylemiş...
Mehmet Efe Çaman | Gemi var gemicik var – ailenin gemileri | 01.12.2023 by Tr724
Hakan Gence ile Sıkı Muhabbet'in bu haftaki konuğu oyuncu Salih Bademci!
Tanımadığı birine yol tarifi dahi soramayacak kadar utangaç olan bu genç kız için evden kaçmak ihtimal bile değildi..*Bu bölümdeki bazı unsurlar rahatsız edici olabilir*Sunan: Sezgi AksuHazırlayan: Sezgi AksuSes Tasarımı ve Kurgu: Tolgacan BozcaYapımcı: Podbee MediaCanlandırmalar:Becky Watts: Lâl VulkanAnne: Hazal Beril Çam------- Podbee Sunar ------- Bu podcast, AgeSA hakkında reklam içerir. Bu podcast, Salus hakkında reklam içerir. Salus hakkında detaylı bilgi almak ve KARARLIYIM10 koduyla %10 indirimden faydalanmak için tıklayınız. See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
–Seçimden sonraki aile gündemimiz ne olabilir? –Ebeveyn şiddetini neden gündemleştirmemiz lazım –Aileyi de eşit yurttaşlık perspektifinden düşünsek ne olur? Ayşe Çavdar ve Aysuda Kölemen, Geniş Zaman'da bu hafta aile kurumunu masaya yatırıyor.
Kurduğu kooperatifle, köy meydanından geçemeyen kadınlara o meydanda üretim yapma olanağı sağladı... Onlarca kadın gelir etme şansı yakaladı... Sunucu: Olcay Büyüktaş
Turgut Özal Turgut Özal, banka memuru Mehmet Sıddık Bey ve ilkokul öğretmeni Hafize Hanımın çocukları olarak 13 Ekim 1927 de Malatya'da dünyaya geldi. Babasının görevi nedeniyle ilk ve orta öğrenimini yurdun değişik yerlerinde tamamladı. Turgut, daha dört yaşındayken aile, Bilecik'in Söğüt ilçesine taşındı. Burası, Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat'ın Ertuğrul Bey'e yurt olarak verdiği, sonra da Ertuğrul Bey'in oğlu Osman Bey'in Osmanlı Devleti'nin temelini attığı yerdir. Yetiştiği bu çevre, Turgut Özal'ın kişiliğinin oluşumunda temel rol oynayacaktır. Özal, öğrenim hayatına burada başladı. Daha sonra aile Silifke'ye taşındı. Özal bu yıllarda ısrarla pilot olmayı arzu etmektedir. Fakat burada geçirdiği bir kaza onun bu arzusuna ulaşmasına engel olacaktır. Bindiği eşeğin üzerinden semer kaymış ve kolu hasar görmüştür. Bu kaza, kolunun biraz kısa kalmasına sebep olmuş ve böylece pilotluk hayalleri de suya düşmüştür. Mehmet Sıddık Beyin görevi nedeniyle aile sık sık il değiştirir. Nitekim Özal bu arada ortaokulu da Mardin'de bitirir. Ama Mardin'de lise yoktur. Annesi Hafize Hanım, oğlunun ya Konya Lisesi'nde ya da Kabataş Lisesi'nde okumasını arzu etmektedir. Her iki okul da paralıdır. Özal'ın paralı yatılı okuması gerekmektedir. Özal 25 lira daha ucuz olduğu için Konya Lisesi'ne verilir. Fakat bu arada ortanca oğul Korkut da ortaokulu bitirir. Ailenin her iki çocuğu da paralı yatılı okutmaya gücü yetmemektedir. Aile buna da bir çözüm yolu bulur. İki kardeş de dayıları Süleyman Doğan'ın Malatya'daki evlerine belli bir kira karşılığında yerleştirilir. Yeğenleri Hüsnü de yanlarında kalacaktır. Aile sonunda Kayseri'de tekrar buluşur. Özal liseyi Kayseri'de bitirir. Turgut Özal girdiği üç fakültenin de imtihanlarını kazanır. Fakat bunların arasından İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliğini seçer. Burs almaya başlayınca ailesine yük olmaktan kurtulur. Özal, 1950 yılında üniversiteden mezun olur. Aynı yıl Ankara'da, Elektrik İşleri Etüt İdaresinde mühendis olarak çalışmaya başlar. Bu arada evlenir. Fakat bu evlilik kısa sürer. 1952 yılında sona eren bu evlilikten sonra Semra Hanımla evlenir. Özal'ın bu evlilikten 3 çocuğu olur. Özal bu evlilikten hemen sonra mesleğinde ihtisas yapmak amacıyla Amerika'ya gönderilir. Dönüşünde Elektrik İşleri Etüt İdaresinde Genel Müdür Teknik Müşaviri olarak görev alır. 1958 yılında zamanın hükümetince kurulan Planlama Komisyonunun sekreterya görevini de yapan Turgut Özal, bu arada askerlik görevini de yapmak üzere 1959 yılında Ankara Ordonat Okulunda yedek subay olur. 1960 yılındaki askerî darbe sırasında Özal askerdir. Askerlik görevinin hemen ardından Elektrik İşleri Etüt İdaresindeki görevine tekrar dönen Özal, Devlet Plânlama Teşkilatının kuruluş çalışmalarına da katılır. 1965 seçimlerinden sonra başbakan olan Süleyman Demirel'in yanında önce danışman olarak görev alan Özal, daha sonra da 1967 yılında Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı'na getirilir. 12 Mart 1971'de bu görevinden ayrılır ve Amerika'ya gider. Burada 1973 yılına kadar kalan ve Dünya Bankası Sanayi Dairesinde sanayi ve maden konularında özel danışmanlık görevi yapan Özal, yurda dönüşünde özel sektörde bankacılık, demir çelik, otomotiv sanayi, tekstil, gıda gibi sektörlerde yönetici olarak çalışır. Daha sonra MESS'de sendika başkanı olarak görev yapar. Kasım 1979 yılında Süleyman Demirel başkanlığında kurulan azınlık hükümetiyle tekrar devlet memurluğuna dönen Özal'a, Başbakanlık Müsteşarı ve DPT Müsteşar Vekilliği görevi verilir. Türk ekonomisinin liberalleşmesini hedefleyen 24 Ocak kararlarının hazırlanmasında aktif görev alır. 12 Ocak 1980'den sonra kurulan Bülent Ulusu hükümetinde ekonomi işlerinden sorumlu başbakan yardımcılığına getirilir. 22 ay kaldığı görevinden 14 Temmuz 1982 yılında istifa eder. 20 Mayıs 1983'te Anavatan Partisini kuran Özal, 6 Kasım 1983'te seçimleri kazanarak iktidar olur. 1987 yılında ikinci kez iktidara gelir. Türkiye Cumhuriyeti'nin 47. Hükümetinin başbakanı olur. 31 Ekim 1989'da Kenan Evren'den boşalan Cumhurbaşkanlığı makamına seçilir. Türkiye Cumhuriyeti'nin 8. Cumhurbaşkanı olarak 9 Kasım 1989'da göreve başlar. Özal, Balkanlar'a ve hemen ardından Orta Asya'ya yaptığı uzun ve yorucu seyahatlerden sonra döndüğü vatanında 17 Nisan 1993'te vefat eder.
Aile, Türk toplumunun temelidir. Yeni Medeni Kanun ve 2005 yılında yürürlüğü giren Ceza Kanunu, ailede disiplinini sağlanamaz hale getirmiştir. Mahrem alan olması gereken ailenin içerisine kamu gücünün bu denli müdahalesini mümkün kılmıştır. Kralların bile giremediği kale olan aile, günümüzde polis/jandarma, savcı ve avukatların kol gezdiği alana dönüşmüştür. Eski Medeni kanunda “Ailenin reisi kocadır” ibaresi değiştirilerek “evlilik birliğini eşler beraber yönetirler” hükmü getirilmiştir. Ailenin temsili de eşlere birlikte verilmiştir. Konut seçimi, aile içi tasarruflar, çocukların eğitim tercihleri, harcama ve her türlü karar ve işlemlerde büyük sorunlar yaşanmaktadır. Boşanma ile sonuçlanan yolların başlangıcı olmaktadır. Kadının ailenin reisi olması iki başlı olmasından iyidir! Kaldı ki Avrupa uyum yasaları kapsamında tüm kanunlarımızda pozitif ayrımcılık ilkesi doğrultusunda yapılan değişikliklerle kadın fiilen ailenin reisi olmuştur. Aile Mahkemeleri'nin dava dosyaları ile savcılıklara yapılan müracaatlar incelendiğinde toplumumuzun temeli olan ailenin yıkılmaya başladığını söyleyebiliriz. İstatistiklere göre evlenme oranları azalmakta, boşanmalarda ciddi artışlar olmaktadır. Edinilmiş mallara katılma yasal rejimi, süresiz nafaka, tazminat, aile konutu ve kadını/aileyi koruma amacıyla çıkarılan, ancak aksi sonuçlar doğuran 6284 sayılı yasa, boşanmayı kadınlar bakımından cazip hale getirmiştir. Bu yasanın aileyi ve kadını şiddetten koruma amacıyla çıkarıldığı söylense de hakikâtte aileyi yıkan, kadına şiddeti artıran sonuçlar doğurmuştur. Yılda 200.000 civarında koruma ve tedbir kararları verilmektedir. Aile birliği sarsılmıştır. Bu kanuna göre ailede babanın/kocanın eşine ve kızına eve geç gelmesi halinde “..neredeydin?” demesi, arkadaş seçimine karışması, uzaklaştırma (sürgün) kararı alması için yeterlidir. “Arabuluculuk ve uzlaşma hükümlerinin de uygulanması” bu kanun kapsamında yasaklandığından ailelerin yıkılması, boşanmaların artması, çocukların mağduriyeti ile şiddetin boyut değiştirerek çoğalması sonuçları ortaya çıkmıştır. Vatanını, milletini, ülkesini seven herkesi bu faciayı önlemeye davet ediyoruz. (Mehmet Şevket Eygi)
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ruşen Çakır'ın konuğu oldu. Akşener, adaylık tartışmasından Altılı Masa'nın geleceğine, Kürt sorunundan cinsel istismar davasına kadar pek çok konuda önemli açıklamalar yaptı. İsmailağa Cemaati'ne bağlı Hiranur Vakfı'nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel'in kızını altı yaşındayken bir tarikat üyesiyle “imam nikâhıyla evlendirdiği” haberleri Türkiye'nin gündeminde. Anayasanın “Din ve Vicdan Hürriyeti” başlıklı 24. maddesinde başörtüsü serbestisi, “Ailenin korunması ve çocuk hakları” başlıklı 41. maddesinde ise evlilik tanımında değişiklik öngören yasa teklifi hakkında AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, yaklaşık 40 kadın milletvekiliyle birlikte basın toplantısı yaptı. Toplantıya az sayıda erkek milletvekili de eşlik etti. Ruşen Çakır ve Kemal Can, Haftaya Bakış'ta değerlendiriyor.
Eski zamanlarda, ülkenin birinde çok çalışkan ancak yoksul bir aile yaşarmış. Ailenin durumunu bilen prens Onlar'a bir arsa vermiş ki bir ev yapsınlar ve yuvalansınlar. Gel gör ki, yoksul ailenin arsası kibirli ve zengin adamın evinin hemen yanındaymış. Yoksul adam, temel atmak için derince ve genişçe bir çukur kazmış. Gecenin karanlığında zengin adamın ineği bu çukura düşüp ölmüş. Bunun üzerine, zengin adam yoksul aileyi Prens'e şikayet etmiş. Prens, yoksul adama inanıyormuş, lakin ne karar vereceğini bilememiş. Prens, adamlara üç soru sormaya karar vermiş. Soruların üçünü de doğru cevaplayan kazanacakmış...
Saliha Erdim'in insanı, aileyi ve toplumu ele alacağı bu programda ayrıca toplum için önerileri ve reçeteleri olacak. Gerek gözlemleri, gerekse danışanlarının ortak dertleri Saliha Erdim'in bu programda kendisine ilham kaynağı oluyor... Saliha Erdim, insanın kendisini keşfetme ve potansiyelini harekete geçirmesinde gerekli olan yol haritalarını bu programda anlatıyor... Saliha Erdim yeni bölümde başlıca şunları söyledi; Efendim bugün size çocuk, anne-baba, ailede çocuğun anlamı, çocuğa nasıl davranmalıyız, çocuğun yaptığı hareketleri nasıl değerlendirmeliyiz, nasıl bakarsak, nasıl yaklaşırsak çocuk için daha iyi olur, kabaca süremizin el verdiği ölçüde bunlardan söz etmeye çalışacağım fakat bunlardan önce fotoğrafın bütününe bakarak bizim nasıl davranmamız gerektiğine dair asıl bakmamız gereken bilgi kaynaklarımıza, örneğimize ve bizi düşündüren kadim kültürümüzün, kadim değerlerimizin bize bu konuda ne dediğine bir bakalım... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
Ünlü rap sanatçısı Eko Fresh ve eşi Sarah Bora, "Fresh Family" adlı podcast serisi ile evlerinin kapılarını dinleyicilere açtı. Aile, kariyer, müzik ve kadın hakları on bölümlük dizide dile getirdikleri konulardan. Fresh Family, COSMO Türkçe'ye misafir oldu. Von Aydin Isik.
Hiç yardım istemekte zorlandığınız oldu mu? Bir sıkıntınız var ve birileri size yardımcı olabilir ya da bir konuyla ilgili bir şey bilmiyorsunuz ve o konuyu çok iyi bilen birisini tanıyorsunuz aslında ama ona sormaktan çok çekiniyorsunuz. Gündelik hayatımzıda ya da iş hayatında yardım istemek bizim için bazen korkutucu bir şey halini alabiliyor. Yardım istemek bizim için neden bu kadar zor? Neden yardım istemekten çekiniyoruz?. Ben Nerden Bileyim serisinin yeni bölümünde psikolog Dr. Gizem Sürenkök yardım istemeyi ben nerden bileyim diye soruyor ve sizler için yanıtlıyor. Keyifli dinlemeler! --- Bu podcast Hiwell sponsorluğunda sizlere ulaşmaktadır. Daha iyi hissetmeye başlamak için online terapi uygulaması Hiwell'i kullanmaya başlarken “yakin10” kodu ile %10 indirimden faydalanmak için tıklayın. --- Bölüm akışı: (1:00) Giriş (4:00) Yük paylaşımı (8:30) Kendini açmak (10:20) Ailenin yardım istemek üzerine etkisi (12:31) Hiwell'in Yakın İlişkiler özel indirim kodu “yakin10” (14:20) Yardım istemek için tüyolar -- Sesi düzenleyen: Çağrı Küpeli Kapak Tasarım: Beyza Nur Karlı Website: www.yakiniliskiler.com Instagram: www.instagram.com/yakiniliskiler Facebook: www.facebook.com/yakiniliskiler Twitter: www.twitter.com/yakin_iliskiler Linkedin: https://www.linkedin.com/company/yaki... Görsel: Venus and Adonis - Francisco de Goya
Yudi: Yedikonuk Cinleri, yaptırdıkları büyü nedeniyle kendilerini büyük bir tehlikenin içinde bulan bir ailenin yaşadıklarını konu ediyor. Serdar, karısı Nur ve oğlu Onur ile birlikte Kıbrıs'ta yaşayan emekli bir doktordur. Aile, bir trafik kazası sonucu engelli kalan Onur için her türlü tedavi yöntemini denese de bir çözüme ulaşamaz. Oğlunun eski haline kavuşması için su büyüsü yaptıran Nur, Yudi'ye biat etmiş olan tehlikeli cin kavminin ailesine musallat olmasına neden olur. Ailenin kendisine musallat olan cin kavminden kurtulabilmesi için iki gökün bir araya gelmesi gerekir.
Cizre'de akraba aileler arasında çıkan tartışma kanlı bitti. Kısa sürede büyüyerek silahlı kavgaya dönüşen olay sonucu 1 kişi hayatını kaybetti, 2 kişi yaralandı
Aile çok önemlidir. İmanın temel direği ailedir. Ailenin dertlerini bilin, aile ile bağları kesmeyin. Ailenin değerlerine göre değer verin. Ailenin içindeki düzene ayak uydurun. Ailenin kıymetlerini, kıymetlilerini kıymet ve kıymetliliğini bildirin, nizamı bozmayın, düzende sabit kalın, huzur içinde daima uyanık olun. Bu aile İslam ailesidir, İman kardeşliğidir. İslam ailesini iman kardeşliğinin İçinde olabilmek için de kendi hanenizdeki dirliği ve birliği daimliği, devamlılığı sağlayın. Sağlayın ki İslam ailesinin kardeşliğin içinde de kalın. #synergykendiyas #aile #iman #temeldirek #islamailesi Facebook: https://www.facebook.com/SynergyKendiyas İnstagram: https://instagram.com/synergykendiyas Youtube: https://www.youtube.com/channel/UC_xe-4OhrGjeQkX9dWA96fQ TikTok: https://www.tiktok.com/@synergykendys Yaay: https://yaay.com.tr/SynergyKendiyas Twitter: https://twitter.com/SynergyKendiyas?t=rF3t1yDh7eLgUg_Djh5khQ&s=0
❤ Kazıklı Maria ile bu hafta ❤ Bu bölümde Tarih Obası Ceren ile sorularınızı cevapladık ve sohbet ettik.
Lübnan asıllı meşhur İngiliz tarihçi Albert Habib Hourani (1915-1993), Londra Üniversitesi bünyesinde çıkan Doğu ve Afrika Çalışmaları Okulu Bülteni'nin 1986 tarihli bir sayısında, Lübnan'ın güneyindeki Cebel-i Âmil bölgesi hakkında şu bilgileri verir: “Cebel-i Âmilli Şiî âlimler, Lübnan'ın güneyinde Sûr ile Saydâ'nın dağlık iç kesimlerinde uzanan memleketlerinde yaşayan cemaatlerinin, en eski Şiî grubu olduğunu iddia ederler. Buranın kuruluşunu da Peygamber'in sahabilerinden ve Ali'nin onun siyasî varisi olduğu tezini destekleyen isimlerden Ebû Zerr'e atfederler. Ebû Zerr, Medine'den Şam'a gelmiş, daha sonra da Cebel-i Âmil mıntıkasına sürgün edilmiş, burada ilk Şiî cemaati kurmuştur. Onun adına inşa edilmiş bir mescidi bugün de görmek mümkündür. Gerçekte ise, Şiîliğin Cebel-i Âmil bölgesine nasıl yayıldığı belirsizdir. Hakikat, 10'uncu yüzyılda buralarda artık Şiîlerin varlık göstermeye başladığıdır. Halep merkezli bir yönetim kuran Şiî hanedan Hamdânîler ve sonrasında onların topraklarını da içine alacak şekilde genişleyen Fâtımîler döneminde, Suriye ve Lübnan bölgelerinde Şiîlerin ekseriyeti teşkil etmiş olması muhtemeldir. Birçok seyyah da bu duruma tanıklık etmiştir. 1047'de Sûr'dan geçen Nâsır-ı Hüsrev, nüfusun çoğunluğunu Şiîlerin oluşturduğunu, ancak kadılık vazifesini bir Sünnî'nin deruhte ettiğini gözlemlemiştir. İbn Cübeyr'e göre, 1184 tarihi itibariyle Şam diyarında Şiîlerin oranı Sünnîlerden fazlaydı ve Şiîler kendi aralarında İmâmîler, Râfızîler, Zeydîler, İsmâilîler ve Nusayrîler şeklinde bölünmüştü. Yarım yüzyıl sonra Halep'i ziyaret eden Yâkût el-Hamevî de, bölgedeki fakihlerin fetvalarını İmâmiyye Şiası'na göre verdiklerini söylüyordu...” Günümüzde Hizbullah'ın ve ona bağlı Şiî fraksiyonların denetiminde bulunan Cebel-i Âmil, geçtiğimiz yüzyılın başından itibaren Lübnan, Suriye, Irak ve İran arasında mekik dokuyarak, Ortadoğu'da derin dinî ve siyasî etkiler meydana getiren çok sayıda Şiî din adamının çıkış yeri oldu. Bunlar arasında Sadruddîn Muhammed bin Sâlih'in (1779- 1848) soyundan gelenler, özellikle büyük şöhret kazandılar. Şeceresi Şia'nın yedinci imamı Mûsâ Kâzım üzerinden Hz. Ali'ye kadar ulaşan Sadruddîn Muhammed bin Sâlih, Osmanlı İmparatorluğu'nun gücünün zayıflamaya başladığı bir dönemde yaşamıştı. Onun oğlu İsmail es-Sadr (1842- 1919) –ki bu unvanı kullanan ilk kişiydi– tam anlamıyla bir “geçiş dönemi şahsiyeti”ydi. Ama tesiri bütün bir yüzyıla yayılacaktı. Necef'e giderek Şiî ilim hiyerarşisinin ana akımına konuşlanan İsmail es-Sadr'ın en büyük oğlu Muhammed Mehdî es- Sadr (1879-1939) idi. Onun oğlu Muhammed Sâdık es-Sadr (1906-1986), Irak iç siyasetinin en çalkantılı yıllarına tanıklık etti. Osmanlı'nın yıkılışını, Irak Hâşimî Krallığı'nı, krallığın dağılışını, ardından askerî darbeleri ve nihayet Saddam Hüseyin rejimini gören Muhammed Mehdî es-Sadr, oğlu Muhammed Sâdık es-Sadr'ı (1943-1999) da tıpkı kendisi gibi sıkı bir Baas Partisi karşıtı olarak yetiştirmişti. Aynı siyasî duruşu 1974 doğumlu oğlu Muktedâ'ya aktaran Muhammed Sâdık es-Sadr, Saddam rejiminin düzenlediği bir bombalı saldırı sonucu öldürülecekti. İsmail es-Sadr'ın ikinci oğlu Sadruddîn Muhammed Alî es-Sadr (1882-1953), dinî eğitimini İran'ın Kum kentinde tamamladı. Dünya çapında şöhret kazanacak olan oğlu Mûsâ es-Sadr da 1928'de Kum'da dünyaya geldi. Lübnan'a yerleşerek atalarının topraklarında Şiîliği tekrar canlandırmaya odaklanan Mûsâ es-Sadr, 1969'da Şia Yüksek Konseyi başkanlığına getirildi. Suriye Devlet Başkanı Hâfız Esed'in mensubu olduğu Nusayrîlik mezhebini Şia'nın “makbul ve meşru” bir kolu olarak tasdik eden de yine Mûsâ es-Sadr'dır. 1975'te patlak veren Lübnan İç Savaşı sırasında ülkenin en aktif şahsiyetlerinden biri haline gelen Mûsâ es-Sadr, 1978 yazında Libya'ya gerçekleştirdiği resmî ziyaret sırasında ortadan kayboldu. Akıbeti hâlâ gizemini korumaktadır.
Günün en sıcak ve çarpıcı gelişmelerini bulabileceğiniz FOX Ana Haber, deneyimli gazeteci Gülbin Tosun'un sunumuyla podcast yayınlarında sizlerle buluşuyor! FOX Türkiye Resmi Web Sitesi: www.fox.com.tr Facebook: https://www.facebook.com/foxhaber Twitter: http://www.twitter.com/FOXhaber Instagram: https://www.instagram.com/FOXhaber/
Şeytanın Laneti, komşularıyla keyifli bir Noel yemeği yemek isterlerken kendilerini korkunç bir kabusun ortasında bulan bir ailenin yaşadıklarını konu ediyor. Bir aile, Noel yemeğinin tadını birlikte çıkarmak için komşularını evine davet eder. Ancak gelen davetliler aslında çağırdıkları kişiler değildir. Gece boyuncu beş kişilik aile, hayal edemeyecekleri olaylarla karşı karşıya kalır. Ailenin komşularının kılığına giren şeytani varlık, gece boyu aileye bir dizi terör yaşatır. Ancak ailenin başına gelenler sadece başlangıçtır.
Yola Devam, engebeli bir arazide yolculuğa çıkan bir ailenin hayatına odaklanıyor. Hassas bir aile, tıpkı aralarındaki ilişki gibi engebeli olan bir arazide yolculuk yapar. Arka koltukta oturan baba, alçı takmaktadır ama gerçekte bacağı kırık mıdır? Gözyaşlarını tutamayan anne, gülümsemeye çalışır. Ailenin küçük oğlu,yol boyunca dans edip, şarkı söylemeye devam eder. Ailede gizemini koruyan tek kişi ise evin ağabeyidir. Yolculuk boyunca hasta köpekleri için endişelenen aile, bu süreçte birbirlerinin sinirlerini bozar.
Av. Enmek: Ailenin Direnişi Olmasaydı Hastanedeki Dosya Örtbas Edilecekti by Artı TV
Kasım 2004. Alaska'nın 1000 kişilik Craig kasabasındayız. Dört kişilik Waterman ailesinin son derece sıradan yaşamı anne Lauri'nin aniden kaybolması sonucu tümden değişiyor. Ailenin kızı Rachelle'in aşk hayatına da yakından bakacağımız tüyler ürpertici bir bölümle karşınızdayız!
Kasım 2004. Alaska'nın 1000 kişilik Craig kasabasındayız. Dört kişilik Waterman ailesinin son derece sıradan yaşamı anne Lauri'nin aniden kaybolması sonucu tümden değişiyor. Ailenin kızı Rachelle'in aşk hayatına da yakından bakacağımız tüyler ürpertici bir bölümle karşınızdayız!
Ömer ile Yaşar Ateş Ölçer'in bu haftaki bölümünde vegan çocuk yetiştirmeyi tartıştı. Vegan çocuk yetiştirmek çocuk istismarı mıdır? Veganlık sağlığa zararlı mı? Ailenin çocuk üzerindeki gücünün sınırları nelerdir? Devlet hangi durumlarda aileye müdahale etmeli? Devlet çocuğu aileden ne zaman alabilir? Aile bağları zayıflıyor mu? Aile bağlarının zayıflaması iyi midir? Soruları ve daha fazlası bu videoda tartışıldı. Keyifli seyirler...
Dile Kolay'ın bu bölümü, dilin toplumsal cinsiyet eşitliğini nasıl etkilediğine, yansıttığına ve bu alandaki dönüşümlerden nasıl etkilendiğine bakıyor.Dil, toplumsal cinsiyet önyargılarını nasıl yansıtıyor? Kullanılan dildeki değişimin eşitliğinin sağlanmasına nasıl etkileri olabilir? Bu konuda dünyada nasıl tartışmalar var ve Türkçeye özgü meseleler neler?Bu bölümün konukları, tiyatro yazarı ve toplumsal cinsiyet eşitliği, kültürel çeşitlilik, etik, adil ve yaratıcı yönetim gibi konularda atölye içerikleri üreten Y+O'nun kurucusu Ebru Nihan Celkan ile Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi ve üniversitenin Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) ekibinde yer alan Dr. Zeynep Gülru Göker.(02:22) “Toplumsal cinsiyet” kavramı ne anlama geliyor?(03:32) Kullandığımız dil, toplumsal cinsiyetle nasıl ilişkileniyor?(04:49) “Kadın” mı yoksa “bayan” mı dediğimiz neden önemli?(05:47) Cinsiyet eşitsizliğine dayalı ataerkil düzen nasıl değişecek?(06:50) “Dil zihnin aynasıdır” (08:16) Yeni başlayanlar için: Ben nasıl bir dil kullanıyorum?(09:39) Türkçede cinsiyet nasıl karşımıza çıkıyor?(11:39) Cinsiyet zamirlerinin kullanıldığı dillerde günümüzde ne tür tartışmalar yapılıyor?(14:18) Güvenli alan, iktidar ve imtiyazlı olmanın dile etkileri üzerine(16:17) Kurumlar toplumsal cinsiyet eşitliği alanında ne tür çalışmalar yapıyor?(21:02) Üniversitelerde cinsiyet ve dil alanında ne gibi araştırmalar yapılıyor?(22:15) Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi'nin yaptığı dil ve iletişimle ilgili çalışmalar hakkında (https://sugender.sabanciuniv.edu/)(24:15) Kadir Has Üniversitesi Kadın Çalışmaları Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Yazım Rehberi hakkında https://gender.khas.edu.tr/uploads/kadin/toplumsal-cinsiyete-duyarli-yazim-rehberi-tr.pdf (25:16) Türkçede toplumsal cinsiyet terimlerine dair güncel kaynaklar hangileri?Kaos GL, LGBTİ+ Hakları Alanında Çeviri Sözlüğü:https://kaosgldernegi.org/images/library/cevirisozlugu2020.pdf(26:03) Dili kullanma ve yorumlama biçimlerinde cinsiyet önyargıları(27:30) İş dünyasında toplumsal cinsiyet yargıları: Ateş gibi bir satışçı!(29:18) Görsel dilde kapsayıcılık ve eşitlik(32:21) İletişimde cinsiyet, iktidar ve duygular üzerine(35:18) Türkçede akrabalık ve aile terimleri günlük ilişkileri nasıl belirliyor?(39:52) Sıfatlarda gizlenen sinsi cinsiyetçilik: Erkek Ebru, Kız Kerem…(42:00) Ailenin içindeki iktidar: Yengeler ve enişteler
Mezcelin ve Bezcelin tuza okuyarak kullanılmasını istedik. Aynı zamanda suya da olabilir. Ailenin tamamı yesin, bereketlensin, aynı zamanda temizlensin. Yani vücuda bunu bir şekilde alalım. #synergykendiyas #bezcelin #mezcelin #tuzaüfleme #muska #temizlenme #arınma #bereket #bezcelinmezcelin Facebook: https://www.facebook.com/SynergyKendiyas İnstagram: https://instagram.com/synergykendiyas Youtube: https://www.youtube.com/channel/UC_xe-4OhrGjeQkX9dWA96fQ TikToc: https://www.tiktok.com/@synergykendys Yaay: https://yaay.com.tr/SynergyKendiyas Twitter: https://twitter.com/SynergyKendiyas?t=rF3t1yDh7eLgUg_Djh5khQ&s=09
Son dakika haberine göre Adana'nın merkez Yüreğir ilçesinde kahreden bir olay yaşandı. Aynı odada uyuyan ve karbonmonoksit gazından zehirlenen baba ile iki çocuğu, yaşamını yitirdi. Ailenin yakınları gözyaşlarına boğulurken polis olayla ilgili inc...
Bu haftaki konu: Ailenin Geçimini Sağlamak
Bu haftaki konu: Ailenin Geçimini Sağlamak
Bir Süryani Ailenin Hikayesi Enstantane | Aris Nalcı Ile Gamurç by Artı TV
“Türk köylüsü doğuştan sahip olduğu liyakat ve zeka itibariyle Fransız ya da Polonya köylüsünden çok üstündür. Hristiyan köylüleri arasında bulunduğu zaman Türk köylüsü, tâbileri arasında bulunan bir asilzadeymiş gibi görünür.” Souvenirs Anecdotiques Sur La Turquie (18201870). “Hürmetkâr fakat şahsiyet sahibi bir adam olarak asilâne hareket eden Türk, mutlak bir müsamaha hissi içinde, bazı sualler sorarak İranlı'nın yaptığı gibi dinî münakaşalara girmekten ictinap eder. Kendi imânı ona yetmekte, misafirinin manevî sırları üzerinde tahkikât yapmayı da edep dışı telakki etmektedir.” Elisee Reclus, Nouvelle Geographie Universelle, 1884. “Türkler, çok kere tavizler vermek mecburiyetinde kalan, hile ve desiseye müstenid diplomasiyi kendi fatihlik ve efendilik liyakatlerine ya kıştırmazlar. Bir Avrupa devleti, Şarktaki bütün kölelerin kurtulmasını temin etse, köleler buna pek memnun olmazlardı. Çocukluğundan beri efendisinin evine alınmış olan köle ailenin bir ferdi haline gelmiştir. Ailenin çocukları ile ev işlerini nasıl paylaşırsa yemekleri de öyle paylaşır.” “Para kazanmak için oynayan bir adam, yani kumarbaz onların nazarında hırsızdan da âdi bir mahluktur. O kadar ki Türkiye'de kumarbazdan daha aşağı bir mahluk tasavvur edilemez.” “Eski Romalılar gibi, Türkler de, dans etmek için deli yahut sarhoş olmak gerektiğine kanidirler.” “Sokakta bir kadına rastlayan erkek, hemen başını çevirir. Türkler küstah bir kadından bir çeşit tiksinti ile kaçarlar. Böyle bir kadın onlarda sadece nefret uyandırır. Bir Türk için hiddetlenip kadına el kaldırmak kadar ayıp bir şey yoktur. Böyle hiddetlendiği zaman kadının yanından çekilip gider.” (Ahmet Djevad, Yabancılara Göre Eski Türkler, s.81)
Şanlıurfa'nın Suruç İlçesi'nde 18 Haziran 2018 Genel Seçimleri'nden dört gün önce, seçim çalışması sırasında AKP'li Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Halil Yıldız'ın yakınları tarafından işyerlerine yönelik saldırıda yaralanan ve Suruç Devlet Hastanesi'ne yaralı olarak kaldırılırken, sedye üzerinde katledilen Şenyaşar ailesinden iki kişi ile ilgili soruşturmada üç buçuk yıl geçmesine rağmen henüz bir iddianame hazırlanmaması tepkilere neden oldu. Ailenin avukatı Bülent Duran, son olarak AKP Milletvekili ve eski Tarım Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba tarafından konunun gündeme getirilmesini, “Fakıbaba yaşananlara tanıktır, vicdanen rahatsız olduğu için konuşuyor. Onun gidip savcılığa tanık olarak ifade vermesini bekliyoruz” dedi.
Siyasi iktidarlar değişse de kendisini ancak ve ancak tahakküm kurarak gerçekleştirebilenlerin “makul kadın yaratma” arzusu değişmiyor. Bağımsız feminist Hülya Osmanağaoğlu, bu politikaların araçlarından biri olan dizilerde kadının toplumdaki yerine ilişkin verilen mesajların yıllar içerisinde nasıl değiştiğine ilişkin sorularımızı yanıtlamak üzere Medyascope'un konuğu oldu.
Otoriter bir adam, dağ köyünde ağaç ticareti yaparak ailesinin geçimini sağlar. Adamın baskıcı ve adaletsiz davranışları, ailesi ile sorun yaşamasına neden olur. Sorunların daha derin bir boyut kazanması, ailenin büyük bir kriz yaşamasına neden olur. Ailenin, yaşadığı sorunların üstesinden gelebilmesi, birbirlerini bağışlamalarına bağlıdır.
Japonya hepimizin gıpta ettiği, her alanda oldukça gelişmiş huzurlu bir ülke. Japonya'nın başkenti Tokyo ise suç oranı düşük olan koca bir metropol. Ancak yeni bin yılın başında burada öyle bir olay yaşandı ki Japonya'nın suç tarihine geçti. Hem de kara bir leke olarak. Bugün kan donduran Setagaya cinayetlerini, yani bir ailenin katledildiği trajik olayları anlattım. İyi dinlemeler...Cem'den Dinle YouTube: https://www.youtube.com/c/CemdenDinleInstagram: cemdendinleİletişim & İşbirliği: cemdendinle@gmail.comFon Müziği / Music:The Swing & Dark Rage – CO.AG Musichttps://www.youtube.com/channel/UCcavSftXHgxLBWwLDm_bNvAMusic from https://filmmusic.io "Undaunted" by Kevin MacLeod (https://incompetech.com) License: CC BY (http://creativecommons.org/licenses/by/4.0/)
Sesli Köşe-İsmail Saymaz-'Katledilen ailenin 'Koruma' isteğini valiliğe göndermemişler'
Şeyh Abdulfettah el Museddî (1901-1986), geçtiğimiz yüzyılda Suriye'nin Humus şehrinde yetişmiş en önemli âlimlerdendi. Osmanlı İmparatorluğu yönetiminden Fransız mandasına geçiş sürecinin sancısını çekmiş bir ulemâ kuşağına mensup olan Museddî, akranlarıyla birlikte toplumun ilmî ve ahlakî yönden terakkisine çalışmıştı. Hanefî fakihi, imam-hatip ve eğitimci yönüyle Humus'un önde gelen şahsiyetlerinden birine dönüşen Museddî, 1960'tan ömrünün son yıllarına kadar Hâlid bin Velîd Camii bünyesindeki İslâmî ilimler eğitimi veren enstitünün müdürlüğünü üstlenmişti. Şeyh Museddî'nin yetiştirdiği sayısız talebe arasında, kendi oğlu Muhammed Yâsir de vardı. Muhammed Yâsir el Museddî, 1951'de Humus'ta dünyaya geldi. Babasının ilmî kimliğine rağmen, mensup olduğu Museddî ailesinin ecdadı el sanatlarıyla ve ticaretle meşhurdu. Ailenin künyesi de, dokumacılık ve terzilik mesleğine işaret ediyordu. Şeyh Abdulfettâh ve oğlu Muhammed Yâsir, aile içinde farklı bir gelenek başlatmışlardı. İlk gençlik yılları Suriye'de Baas iktidarının başlangıcına tesadüf eden Muhammed Yâsir el Museddî, 1976'da Kahire'deki Ezher Üniversitesi'nden İslâmî ilimler diploması aldı. Mezuniyetinin ardından ülkesine dönerek Humus ve çevresindeki okullarda öğretmenlik yapmaya başlayan Şeyh Muhammed Yâsir, Suriye'de Baas rejiminin Müslüman Kardeşler Teşkilâtı ve diğer İslâmî hareketlerle olan mücadelesinin yoğunlaştığı bir dönemde göreve atılmıştı. Öğretmenliğin yanında Humus'un camilerinde cuma hutbelerine de çıkan Şeyh Yâsir, siyasî duruşu ve yaptığı konuşmalar sebebiyle zaman zaman rejim tarafından taciz ediliyordu. Gidişatın hayırlı olmadığı sezen Şeyh, 1980'de Suriye'den ayrılarak Suudi Arabistan'a geçti. Cidde'de imam-hatiplik ve müderrislik vazifelerinde bulunurken, 1987'de Pakistan'ın Lahor kentindeki Pencap Üniversitesi'nde yüksek lisansını tamamladı; 1996'da da Sudan'da fıkıh doktorasını bitirdi. Uzun yıllarını gurbette, ilim yolunda ve mücadele içinde geçiren Şeyh Muhammed Yâsir el Museddî, 2011'de Suriye'de halk ayaklanması başladığında Baas rejiminin kendi vatandaşlarına reva gördüğü muameleyi yüksek sesle kınayanlar arasındaydı. Barışçıl gösterileri kurşunla susturmaya çalışan rejimin provokasyonları sonucu, halk ayaklanması bir iç savaşa dönüştüğünde, Şeyh Museddî ve arkadaşları Suriye meselesini İslâm dünyasının gündeminde tutabilmek ve bir çözüm yolu bulunmasına gayret için ellerinden geleni yaptılar. 2014'te Şeyh Usâme Rifâî'nin başkanlığında İstanbul'da kurulan “Suriye İslâm Konseyi”nin yönetim kurulunda yer alan Şeyh Muhammed Yâsir, konseyin genel sekreterliğini de üstlendi. Bir yandan İstanbul başta olmak üzere Suriyeli mültecilerin yaşadığı her şehre giderek eğitim çalışmalarını sürdüren Şeyh, diğer yandan uluslararası siyasî gündemi de yakından takip ederek, Suriye konusunda atılacak adımlarla ilgileniyordu.
Bu bölümde Leylayı podcast yapmak zorunda bırakan bir kalp kırıklığından ghostlanmanın politik tarihine doğru yol alıyoruz. Konuklar: 171 sigara bırakma hattı, Öykü & Berk, Nilgün Bodur, Ailenin ve Özel Mülkiyetin Kökeni, Kemal Derviş, Shaggy, Muharrem İnce, Fetöcüler, Hüner Coşkuner, türkücü Zara, Muazzez Ersoy nostalji serisi, Cumhuriyetin kazanımları, tekeşllik, çokeşlilik, fakbadilik, çıkara dayalı arkadaşlık, AVM'deki masaj koltuğu, 99 ekonomik krizi, Emepli Süleymanın kaynı.
Medyascope'un her hafta dünya gündemini meşgul eden bir konunun enine boyuna incelendiği podcast programı Spektrum'un on birinci bölümünde Kanada'da 6 Haziran günü Müslüman bir aileden dört kişinin öldürüldüğü terör saldırısını ele aldık. Yaşanan bu olayın sebebi ne? Ölenler, müslüman oldukları için mi hedef alındı? Saldırgan hakkında ne biliyoruz? Yaşanan bu travmatik olay Kanada'da ve dünyada nasıl yankılandı? Halk nasıl tepki gösterdi? Kanada'daki müslümanlar İslamofobi'ye karşı nasıl direnmeye devam edecek? Siyasiler bu konuda neler yapmayı düşünüyor? On birinci bölümümüzde bu sorulara yanıt aradık.
Pedagoji nedir? Ailenin ehemmiyeti ve özellikle Almanya'daki önemi. Gençlere eğitim nerde/nasıl başlar?
İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmak ne anlama gelir? Sözleşmeyi neden savunmak gerekir? İstibdad rejimi 2020 yılının yaz aylarında da İstanbul Sözleşmesi'ni hedef almış, kadınlardan ve toplumun çeşitli kesimlerinden yükselen tepkinin ardından geri adım atmak zorunda kalmıştı. Bu kez, gündüz gözüyle yapamadıklarını bir gece yarısı yayınlanan cumhurbaşkanı kararıyla yapmaya giriştiler ve Erdoğan'ın imzasıyla İstanbul Sözleşmesi'nden çıkma kararı alınmış oldu. Cumhurbaşkanı kararının temel hak ve hürriyetleri düzenleyen yasaların üzerinde olup olmadığı, yani kararın hukuki olup olmadığı ayrı bir tartışma. Ama şu bir gerçek: Yetkisi de olsa, hukuki de olsa bu karar meşru da değildir, haklı da değildir. Toplumun yarısı olan kadınların kendini tehdit altında hissetmesine yol açan, kadınları korumaya öncelik vermek yerine şiddet uygulayanlara cesaret vermek anlamına gelen bir karardır. Erdoğan'ın 19 Mart tarihli cumhurbaşkanı kararı 20 Mart'ta sosyal medyanın ve haber sitelerinin gündemine oturdu. 23 Mart'ta ise aynı haber sitelerinde, sosyal medyada son 24 saatte Denizli, İzmir, Osmaniye, Antalya, Adana ve İstanbul'da işlenen 6 kadın cinayetinin haberi yer alıyordu. İstanbul Sözleşmesi'nden çıkma kararı alanlar, öldürülen kadınların yaşamlarından daha da fazla sorumludur! İstanbul Sözleşmesi nedir? Neden önemlidir? 2014'ten bu yana yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi kadınları her türlü şiddete karşı korumayı, kadına karşı şiddeti ve hane içi şiddeti önlemeyi amaçlayan, 40'ın üzerinde devlet tarafından imzalanmış bir uluslararası sözleşmedir. Sözleşme taraf olan devletlere dört ana başlıkta özetlenebilecek yükümlülükler getirir. Bunlardan ilki şiddetin önlenmesidir. Bunun anlamı, okullarda, iş yerlerinde, eğitim müfredatında ve daha birçok yerde şiddetin önlenmesine yönelik mekanizmaların geliştirilmesi konusunda devletin yükümlülüğünün olmasıdır. Şiddet mağdurlarının korunması sözleşmenin gereklerini oluşturan ikinci ana başlıktır. Şiddete maruz kalanların korunmasında her türlü eşitsizliğinin önüne geçilmesine amaçlamakla birlikte, taraf devletleri de sadece kendi vatandaşlarını değil, hangi hukuki statüde olursa olsun ister mülteci ister sığınmacı vb. tüm kadınları korumakla yükümlü hâle getirir. Üçüncüsü, faillere yönelik etkili soruşturma ve kovuşturma yürütülmesine yöneliktir. Yasaların ve uygulamaya dair yönetmeliklerin sözleşmenin bu içeriğine göre düzenlenmesi, şiddetin faillerinin korunmasının, iyi hâl ve tahrik indirimi gibi uygulamaların önüne geçecek bir içeriktir. Nihayet sözleşmenin son başlığı ise kadına yönelik şiddeti engellemeye dönük politikalar izlenmesi için taraf devletlerin gerekli tedbirleri almakla yükümlü tutulmasına yöneliktir. Kadınlar İstanbul Sözleşmesi'nden de, haklarından da vazgeçmeyecek! İstanbul Sözleşmesi'nin ya da “Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesi”ne dair 6284 sayılı yasanın varlığının tek başına yeterli olmadığını, sözleşmenin imzalandığı, yasanın ve ilgili yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten bu yana yüzlerce, hatta binlerce kadının erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirmesinden biliyoruz. Özellikle istibdad rejimi altında yasaların, yönetmeliklerin uygulanmasının mücadele olmadan mümkün olmadığını sadece kadınlar değil, ekmek ve hürriyet için mücadele eden işçiler de gençler de çok iyi biliyor. Ama bugün sözleşmeden çıkılması kararıyla birlikte kadınlar daha büyük tehdit altındadır. Bu karar sadece şiddeti uygulayanları değil, aynı zamanda onu koruyup kollayan uygulamalara imza atan devlet görevlilerini, polis, jandarma ve yargı mensuplarını da cesaretlendirecektir. Bu nedenle de tek başına yeterli olmasa bile bugün bir kez daha İstanbul Sözleşmesi'ni ve mücadele ile kazandığımız haklarımızı yine mücadele ederek savunma zamanıdır. Kararın iptal edilmesi için, yasaların uygulanması ve kadınları koruyacak yeni yasalarla şiddetin ve cinayetlerin önüne geçmek için mücadele zamanıdır!
Hukuka inanç, otoriter kişilik ve tehdit algısı ilişkisi, kadın cinayetleri, ailenin kutsanması, patriyarka, evrim ve kültürel hegemonya üstüne çoğu yeni, bazısı da eski düşünceler. Makale linkleri aşağıdaki timestampler içinde:Konular:(00:00) Snyder's Cut uzunluğu vs Türkiye gündemi hızı.(02:00) Kararname, Anayasaya karşı.(05:00) Hukuka inanç hayalidir, tıpkı para gibi.(06:30) İstanbul Sözleşmesinin onaylanma oranı 34/45.(08:40) Makale: Patriyarka, Otokrasi ve İstanbul Sözleşmesi .(09:50) Sözleşmenin içeriği ve tartışmalar. BBC makalesi.(11:10) "Kadın cinayetleri" kavramının farkı : 12. bölümden bir kesit.(13:00) Sözleşmeye 5 karşı argüman: Beyan, nafaka, dış güçler, LGBT, aile yapısı.(19:10) Testosteron, Statü ve Aile: 14. bölümden bir kesit.(20:10) Tehdit algısı ve Adorno'nun Faşist Ölçüsü (F-Scale). Makale.(23:50) Kültürel hegemonya: Kadınlar ile histeri ilişkisi.(27:00) Sosyal inşa vs patriyarkanın kaçınılmazlığı.(29:25) 20.yy'daki kırılım.(32:00) Medeniyet paketi.(33:30) Patreon Teşekkürleri.Patreon: Aylık veya -indirimli olarak- senelik destek verin, blogun ve podcastin patronu olun.Kitap: Safsatalar Ansiklopedisi E-Kitap çıktı!
Bu bölümde 10 Yaşında websitesi yapmaya başlayan, girişimcilik hayatına erken başlayan Mustafa Namoğlu'nu konuk ediyoruz. Kendisinin hikayesini, işlerini nasıl kurduğunu ve kurduğu firmaların nasıl büyüdüğünü bu bölümde dinliyoruz.
DUVAR - Filozof ve devrimci Friedrich Engels'in 200. doğum yılı, 2020'de kutlandı. Marksist düşüncenin şekillenişinde Karl Marx'la birlikte büyük rol oynayan Engels'i Gazete Duvar'da Kavel Alpaslan konuklarıyla konuşuyor... Programın Ekmek ve Gül yazarı Sevda Karaca'nın katıldığı son bölümünde Engels'in adı sıkça anılan eserlerinden biri, Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni kitabı ele alınıyor.
Yaklaşık 33 yıldır çözülemeyen Dardeen Ailesi Cinayetlerini sizlere anlattım. Gerçekten kafa karıştırıcı ve sorularla dolu bu olay podcastimizde.
"Bir zamanlar Fortune 500 yöneticileriyle tokalaşan bu ellerle şimdi Himalayalarda tezek karıyordum."Yarı oto-biyografi, yarı felsefi düşünceler. 4 yıl önceki bir yazı dizisinin güncel yorumu. Önceki bölümde garip bir istifa macerasını noktaladıktan sonra nihayet ortada kalmıştım. İstifadan sonraki hayatın ilk günleri, ilk haftaları, ilk ayları, kısacası, İ.S. 1 nasıldı, şimdi buna bakalım. Bu bölümün orijinal blog yazısı: İ.S. 1.Bölüm Sponsorları: Akbank Gençlik Akademisi / https://track.adform.net/C/?bn=44367175.Konular(00:10) Duyurular ve Vailllant'la Kafa Rahatlatan Sohbetler(04:15) Ailenin tepkisi ve belirsizliğin huzursuzluğu.(07:45) Email boşluğu.(11:15) Rutin oluşturmak ve entropi.(12:52) Genetikçi olmadı fırıncı oldu, o da olumlu *(14:20) Yazmak ve risk.(19:05) Öğretmenlik.(21:15) Patreon teşekkürleri.Patreon: Aylık veya -indirimli olarak- senelik destek verin, ikimiz de rahat edelim:)Kitap: Safsatalar Ansiklopedisi (dizgisini bizzat yaptığım 5. baskı çıktı)
Hayatımızın en önemli ve çok az bilinen konuyu öğrenelim mi? Ailede ki ferdlerin bütün gelirlerin ve giderlerin hakında bilmeleri gerekir mi? Daha sağlıklı insanlar beslenme sırrı nelerdir? tarih sağlık hakkında ne diyor?
Hayatımızın en önemli ve çok az bilinen konuyu öğrenelim mi? Ailede ki ferdlerin bütün gelirlerin ve giderlerin hakında bilmeleri gerekir mi? Daha sağlıklı insanlar beslenme sırrı nelerdir? tarih sağlık hakkında ne diyor?
Muharrem İnce ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik...
Putperestlik neden çok tehlikelidir? Suyun önemi nedir? Ailemiz iyi olması için Kimin tarafından bilgi alınması en dorusu olacaktır?
Putperestlik neden çok tehlikelidir? Suyun önemi nedir? Ailemiz iyi olması için Kimin tarafından bilgi alınması en dorusu olacaktır?
21. yyda çocukluğu değiştiren faktörler neler?Gündem "Atakan" kaynıyor ama onu bir köprü olarak kullanıp asıl mevzulara odaklanacağım. Bölüm boyu kullandığım kaynak: The Economist, Special Report: The Generation Game(01:05) Giriş(01:48) Medya sirki(04:00) Çocukluğunu yaşayamıyor(05:20) Sokaklarda top oynamak ve şehirleşme(06:50) Çocuklar mutlu mu?(07:45) Diğer trendler(08:15) "İşe Yaramaz Ama Paha Biçilemez": Tarihte çocuğa bakış(10:40) Bebek ölümleri ve tarım işçileri(13:30) Ailenin küçülmesi(15:15) Evliliğin gecikmesi(16:40) Anneni işgücüne dönmesi(19:45) Bakımın kurumlaşması(22:25) Çin'deki rekabet(24:35) Fırsat eşitliği ve rekabetin fasit dairesi(28:10) Ekranların etkisi(32:55) Özel bilgi kalmaması***Europcar Kampanya Koşulları: Europcar.com.tr de %30 indirim için "entel" kodunu kullanın: https://www.europcar.com.tr/deals/new-offers/intellectuals***BLOG: https://fularsizentellik.com . EMAİL Listesi: https://fularsizentellik.com/takip . DISCORD Sunucusu: https://t.co/aOcoPDgIgw?amp=1DESTEK: https://www.patreon.com/imTolstoyevski***Patreon Teşekkürlerim:Can Karakuş (vip), Ali Özbek (gönüllerin vip'si), Ömer Ocak (hoşgeldin), Erdem Gelal (hoşgeldin), Erman Çelen (hoşgeldin), Berk (hoşgeldin), Hasan Basri Keleş, Anıl Tokdemir, Alper Barkmaz, İsmail Atkurt, Sinan Yıldırım, Ece Aydoğan, Tunç Mart, Nilüfer Gök, Hüseyin Çalgın, Uygar Polat, Işıl Arıcan, Thronmax, A.İ. (esrarengiz), Lagalun, Özgür Elbir, Çağrı Özertem, Aydın Kahrıman, Betül Batun, Başak Purut, Mehmethan, Mehmet Ünsal, Sekureh, Can Emrah Yaldız, Arnold Schwarzenegger, Refik Şekercioğlu, Kemal Akkoyun
Hasta yakını KPR sırasında içeri alınmalı mı? Kardiyopulmoner Resüsitasyon (KPR) tüm acil ekibinin koordine olarak çalışmasını gerektiren, yüksek efor ve konsantrasyonun esas olduğu bir müdahale. KPR’de yaşanabilen medikal sıkıntıların yanında işin etik ve sosyokültürel boyutları da uygulayıcılar açısından sorun yaratıyor. Geçen ay Twitter üzerinde hasta yakınlarının İngiltere’de KPR sırasında müdahale alanına alındığına şahit olduğumu ve bunun etkilerini çok pozitif bulduğumu paylaşmıştım. Bu sayede birçok meslektaşımın bulundukları hastanelerde bunu başarıyla uyguladıklarını öğrenmiş oldum ancak onların tecrübeleri kadar sıkıntılı senaryolar da paylaşıldı. Bu yazıda literatür desteği ile tanıklı resüsitasyon (TR) olarak anılan olguyu tartışmak istedim. Bu yazıya kılavuzluk eden, Finlandiyalı araştırmacının tezine buradan ulaşılabilir. Tanıklı resüsitasyonla aile bireylerinin, KPR’nin başından sonuna kadar oda içerisinde bulunmasından söz ediyoruz. Bu konsept 80’li yılların sonunda tartışmaya açılmış. Doyle ve ekibinin 1987’de (1) ve Robinson ve arkadaşlarının 1998’de (2) yaptıkları araştırmalar bu konudaki önerilerin kaynağını oluşturuyor. Eichhorn ve arkadaşlarının 2001'deki çalışmaları ( 3) da TR'u savunan literatürün sıkça başvurduğu bir kaynak. Ancak birçok derneğin 20 yılı aşkın süredir önerilerini dayandırdığı bu çalışmalar pek o kadar da ikna edici değil gibi. Hem küçük popülasyonlarda yapılan, hem de metodolojisi pek güçlü olmayan araştırmalar. Daha güncel çalışmalardan da faydalanarak akla gelen birkaç soru üzerinden devam edelim: 1 – Ailenin odada bulunmasına ne gerek var? KPR’ye yalnızca bir tıbbi müdahale olarak bakarsak aslında hasta yakınının içeride bulunmasının bir anlamı yok sonucuna varabiliriz. Ama ölüm ve yaşamın sınırının bu kadar belirginleştiği başka bir yaşam tecrübesi de yok sanırım. Dolayısıyla bir insanın yakınlarının bu süreçte olanlardan haberdar olması, sürece şahit olması başarısız resüsitasyon sonrasında ölüm olgusunu kabullenmeyi kolaylaştırıyor. Finlandiyalı araştırmacının tezinde , aralarında Türkiye’den bir araştırmanın da olduğu, 10'dan fazla makalenin verileri özetlenmiş. Buna göre çalışmaların tümünde hasta yakınları yas dönemini daha kolay atlattıklarını bildiriyor. İçeri alınan hasta yakınları yeniden sorsalar aynı kararı vereceklerini bildirmişler. Hatta dışarı çıkarılan hasta yakınları içeride olamadıkları için pişmanlık duyduklarını bildirmiş. Bir çalışmada 24 ailenin hepsi, Robinson'un başta söz ettiğim kontrollü alışamasında(2) ise 13 ailenin hepsi KPR’ye tanık olmaktan memnun olduklarını ve yeniden karar verecek olsalar yine içeride bulunmayı tercih edeceklerini bildirmiş. Yine önceden değindiğim 2001 yılındaki çalışmada(3), yapılan bir ankette, çoğu kişinin tanıklı resüsitasyon fikrine daha sıcak baktığı bildirilmiş ve sağlık personeline vakanın “bir insan olduğunu hatırlatabileceği” fikri öne sürülmüş. Yani anlaşılan, birçok anket veya görüşme temelli çalışma gösteriyor ki, kendilerine sorulduğunda insanlar içeride bulunmak istiyor. Ancak sağlık hizmetinin ana öğesi olan hastanın perspektifinden de bakalım. Hastaların konuyla ilgili görüşleri anketlerde pozitife yakın olsa da (unutmamalıyız ki yakın zamanda KPR görme ihtimali olduğunu düşünmeyen biri bu soruya pek düşünmeden yanıtlamış olabilir), ilginç bir detay karşımıza çıkıyor. Aynı çalışmada, KPR sonrası sağ kalan bir hasta eşinin içeride olduğuna dair birşey hatırlamıyormuş. Bu durum kolaylıkla TR'un hasta için herhangi bir faydası olmadığı şeklinde yorumlanabilir. KPR yaparken amacımız hastaya faydalı olmak olduğuna göre sanki bu da göz ardı edilmemeli. 2 - Aile kimdir? Aile bireyi olmak KPR’de içeride bulunmaya yeter mi? Aile kimdir sorusuna kesin bir cevap vermek zor tabi. Hukuksal olarak tanınmayan ilişkiler, kan veya akrabalık bağınızın olmadığı kişilerin size geleneksel aile tanımında anlatılandan daha yakın olabilmesi gibi faktörler işin içine giriyor.
Deniz Yüce Başarır Ben Okurum’da bu kez arkadaşlarıyla birlikte yazarı Marianna Yerasimos’un ‘tat anıları ile anıların tatlarının iç içe geçtiği bir hikâye’ olarak tanımladığı İstanbullu Rum Bir Ailenin Mutfak Serüveni’nin tarifleriyle mutfağa giriyor. Çevirmen Omca Korugan ve akademisyen Aybek Korugan ile kitabın içinden anılarla zenginleşen sohbetlerin de yer aldığı bölüm hem hayatın hem de yemeklerin lezzeti peşinde koşanların çok ilgisini çekecek.
" Acı ve üzüntü, engin bir bilinç ve derin bir yürek için her zaman zorunludur. " Demişti Suç ve Ceza adlı eserinde Fyodor Mihayloviç Dostoyevski.. Ne özenle seçilmiş kelimeler ve hüzün kokusu sinmiş bir ifade değil mi?.. Günün birinde çekilen tüm acıların sona ereceğini bilmek, yokuş yukarı tırmanılan bir dağın eteklerinde kesilen nefesini hissetmekten bahsediyorum. Gözlerini kapatıp derinliklere daldığın an, "şu an" çektiğin sıkıntılardan bahsediyorum. Ailenin geçmişte yaşadığı sıkıntıları sana anlattığında hissettiklerini kastediyorum. Başarısızlıkların, yolundan sapmış hayallerin, kanat çırparken maviliklere, yüreği yarılıp yere çakılan umutlarından bahsediyorum.. Kayıplarını, yarı yolda bırakanlarını, yolun ortasında çaresiz yere yığıldığın anları hatırlatmaya çalışıyorum. Gazete köşesinde okuduğun, içini burkan o vahim olayı, çocukken evinin sokağında kahkahalarla sürdüğün minik bisikletine kilerde yer kalmayınca, hurdacıya satılması sonucu sanki gözünün önünden silinen anılarını işaret ediyorum.. Çok sevdiğin elbisenin giyilmez hale gelip renk atmasını, gece boyu yazdığın satırlarına soğumuş kahveni döktüğünü farz ediyorum.. Çok güvendiğin insanların seni sırtından vurduğunu, hiçbir problemin yokken "günah keçisi" ilan edilişini, demokrasi tutkunu olmana rağmen yağcılıkla yaftalanmanı, çoğusundan daha çok okurken cahil muamelesi görmeni, anlayışına rağmen dik kafalı olarak nitelenmeni, çok sevmene rağmen aşktan anlamayanların sana öğütler savurmasını kastediyorum. Hayatını acılarına borçlusun, kaybettiklerin ile günün birinde kazandıklarını takas ediyorsun. Düşünmeni gerektiren, kalbini kıran, hatta seni tüm insanlıktan soğutarak ortamlardan soyutlayan şu dertlerini diyorum; "Büyütme.." Hatırlatıyorum... Dostoyevski ne güzel demiş değil mi; -Acı ve üzüntü, engin bir bilinç ve derin bir yürek için her zaman zorunludur..- Diyor ki adam sana takma; Ne Üç kuruşluk karakteri bile olmayanın sözünü, Ne hayat denen lunaparkın diğer oyuncaklarını.. Olana kader, olmayana Nasip demeyi öğren.. Tüm engellere rağmen; "Yaşa" Çoğusundan daha iyi, Hepsinden daha derinlerde, Bilinçle..
İnternet üstünden en sık oynanan kumar oyunları; kumar makineleri, iddia ve benzeri oyunlar, bahis, kâğıt ve şans oyunları, at yarışları… Sonunda kumar bağımlılığına dönüşebiliyor. Kumar bağımlılığı, bağımlı olan kişi ve ailesi için bir büyük yıkımdır. Kumar bağımlılığı, tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Kumar bağımlılığında kişi genellikle kumar oynamayı bırakır ancak daha sonra tekrar başlar. O nedenle programımızın temel amacı tekrar kumar oynamaya başlayacak etkenleri ortadan kaldırmaya yöneliktir. Kumar bağımlılığında ailenin rolü çok önemlidir. Ailenin bilgilenmesi ve davranış değişikliği geliştirmesi, kumar bağımlılığının iyileşmesinde temel etkendir. - Bağımlılık nedir? - Kumar bağımlılığını diğer bağımlılıklardan ayıran faktörler nelerdir? - Kişi nasıl kumar bağımlısı olur? - Hangi etkenler kumar bağımlılığına yol açar? - Kumar bağımlılığının tedavisi nedir? Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL BEYİN Hastanesinden Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Onur Noyan, ÜLKE TV'de yayınlanan Şaban Özdemir'in sunduğu BİLİMDEN SAĞLIĞA programının konuğu oldu. Noyan, “Kumar bağımlılığı ve yeni tedavi yöntemleri” hakkında değerlendirmelerde bulundu. Detaylı bilgi için: https://www.e-psikiyatri.com/kategori/kumar-bagimliligi-bagimlilik-tedavileri
Fakülteye yeni başladığımız günlerde, hangi anatomi atlası alınacağı konusunda kararsız kalmıştık. İşin aslı fazla bir seçeneğimiz de yoktu: Bir köşede Sobotta, diğer köşede Netter, çiçeği burnunda fakülte öğrencilerini anatominin girift dünyasına çağırıyordu. Sonunda kimimiz Sobotta’yı, kimimiz Netter’i seçtik; eğitim hayatımızın kalan yıllarında da hiç birimiz “Keşke diğerini alsaydık” diyerek hayıflanmadık. O günlerde tıpçı muhabbetlerinde sık rastlanan “geyik” konulardan biri, Anatomi atlaslarının öldürülen Yahudiler incelenerek hazırlanmış olduğuydu. Hikaye bu ya, Hitler binlerce Yahudi’yi öldürdükten sonra, bunları incelenmesi için bilim insanlarına teslim etmiş, onlar da detaylı otopsiler yaparak günümüzdeki atlasları hazırlamışlardı. Hatta kadavra laboratuvarında incelenen bir yapı, atlastaki yerinden farklı yerleşimli ise, bunu kadavranın "başka ırktan" olmasına bağlayan sevimsiz diyaloglar da yaşanıyordu. O dönemde hepimiz buna güldük geçtik. İşin doğrusunu yanlışını pek de düşünmedik. Neticede BT’nin, MR’ın, USG’nin olmadığı bir dönemde, detaylı kesitsel imajlar hazırlayabilmenin yolunun inanılmaz sayıda çok ve detaylı otopsiden geçmesi gerektiğini fark etmek çok da zor değildi. Ama elimizden düşürmediğimiz atlasların, katledilenler üzerinde yapılan bu çalışmalar sonucunda hazırlandığını düşünmek; hayatının baharında, her gün yaşıtlarının bir saniye bile dayanamayacağı formaldehit kokulu ortamlarla yüzleşen tıp fakültesi öğrencileri olan bizler için bile fazlasıyla ağırdı. Biz de düşünmedik. Peki gerçek neydi? Gerçekten de, Naziler tarafından öldürülenler, anatomi atlası hazırlamak için kullanılmışlar mıydı?1–3 Bir Irkçı Doğuyor Rappottenstein Kalesi Avusturya’nın Bavarya sınırına yakın Rappottenstein isimli bölgesinde, 1888’in 24 Kasımında, kasabanın doktorunun bir çocuğu dünyaya gelir. Adını Eduard koyarlar: Eduard Pernkopf. Evin ilk çocuğudur, ailesi gözlerinin içine bakar. Müziğe ilgisi erken yaşlarından kendini belli eder. Yaşıtları türlü oyunlar oynarken, o dere şırıltılarından, ahşap tıkırtılarından melodiler kapar. Horn şehrinde Gymnasium’u bitirdikten sonra müzik alanında kariyer yapmayı planlar. Ancak 15 yaşına geldiğinde babası hayata gözlerini yumar. Ailenin geçimini sağlayan babası gittiğine göre, artık iki erkek kardeşini büyütmek ve ailesine bakmak zorundadır. Bu yüzden hayallerini bir kenara atar, daha çok para kazanacağını düşünerek doktor olmaya karar verir. Viyana Üniversitesi Tıp Fakültesine girdiğinde 19’undadır. Fakültede rahat durmaz, Almanya Öğrenci Akademik Cemiyeti’ne üye olur, ki bu Alman milliyetçisi örgüt ırkçı fikirlerini fazlasıyla okşar. Burada, fakültenin Anatomi Enstitüsünden Ferdinand Hochstetter ile çalışma fırsatı yakalar. Daha sonraları kendi adıyla anatomi atlası da yayınlanan Hochstetter, o zamanlar 40’lı yaşlarındadır. Pernkopf, her fırsatta hocasının yanına koşar, yıllar içinde akıl hocası addedecek kadar. Ferdinand Hochstetter öğrencileri ile birlikte (1930'lar) Tıp fakültesinden 1912’de mezun olduğunda, anatomiye fazlasıyla ilgili bir hekim olarak, 8 yıl boyunca çeşitli kurumlarda anatomi dersleri verir. Derken 1. Dünya Savaşı patlak verir, ordunun yolunu tutar. 1 yıl askerde kalır, dönüşünde Viyana’da “akıl hocasının” asistanı olarak 1. ve 2. Sınıf öğrencilerine periferik sinirler ve kardiyovasküler sistem anlatır. Çalışkan bir öğrencidir. Akademik basamakları hızla tırmanır, 1926’ya gelindiğinde profesör olur. “Boynuz kulağı geçer” derler. 1933’te Hochstetter’in yerine anatomi enstitüsünün başına geçirirler. Karanlık İşler Aynı yılda Nazi Partisi’ne katılır. 1 yıl sonra, Adolf Hitler tarafından 1921’de kurulan ve “Fırtına Birliği” veya “Kahverengi Gömlekliler” olarak da bilinen Sturmabteilung’un üyesi olur. Bu birlik, NSDAP partisinin paramiliter gücü olarak hizmet vermekte, “her türlü” kirli işi yapmaktadır. Pernkopf bir enstitü başkanı olmasına rağmen, çoğu eğitimsiz serserilerden oluşan sokak gücüne katılma...
İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, TV100'de yayınlanan Okan Bayülgen ile Muhabbet Kralı programının konuğu oldu. Arıboğan "Gençler ve Siyaset" konusunda değerlendirmelerde bulundu.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesinden Yrd. Doç. Dr. Alper Evrensel, ÜLKE TV'de Uğur Canbolat'ın sunduğu BİLİMDEN SAĞLIĞA programının canlı yayın konuğu oldu. "Çocuklarda cinsel kimlik gelişimi" konusu ele alındı.
Yeme Bozukluğu Bedensel Sonuçları -Tedavide Psikoterapinin EtkinliğiAğır Bedel* Yetersiz ve sağlıksız beslenme bedeni nasıl etkiler ?* Sık görülen sağlık sorunları nelerdir?* Kişi terapiden yarar görür mü?* Terapinin hedefi nedir?* İlaç ile tadavi mümkün müdür?* Ailenin tedaviye katkısı nasıl olmalıdır?* Aile terapisi ne işe yarar?Psikiyatrist Arzu Erkan Yüce
Bilim ve Sanat Vakfı'nın Celâleddin Çelik ve Halil İbrahim Düzenli moderatörlüğünde düzenlediği ''Ev ve Mimari'' serisinin 7 Nisan 2018 tarihli altıncı oturumunda, mimar Uğur Tanyeli'nin gerçekleştirdiği 18. Yüzyıldan Bu Yana İstanbul’da Modern Ailenin ve Evin Doğuşu başlıklı sunumdur.
22 Mayıs 2014 BAHADIR BARUTER ile resim uzerinden aile ve toplumu konusacagiz. Bahadir'in resimleri sessiz sedasiz durabilen resimler degil. Mesele zaten resimden ve estetikten cok birlikte dusunmek ve felsefe yapmak. Ailenin karanlik yuzunu konusacagiz… Resimler ise miknatis gibi cekici… Bahadir Baruter'in Evim Evim Guzel Evim Sergisi 24 Mayis'a kadar X-Ist'de…
Ailenin yemek odası olarak kullanılmıştır. Sofra daima şölen masası gibi süslenir, ortada çiçek, meyve ve şekerlemelerle süslü altın kaplar bulunurdu. Resmi yemekelerde Fransız yemekleri servis edilir; aile yemekelerinde ise Franz Joseph Viyana mutfağını; Viyana usulü şnitzel, sığır etinden yapılmış gulaş, sığırın kuyruk etinden yapılan "Tafelsptiz"i ya da meşhur "Kaiserschmarrn" olarak bilinen krep hamurundan yapılan tatlıyı tercih ederdi. Yemekleri taze ve sıcak sevis edebilmek amacı ile yemekler saray mutfağından ilgili kata ısıtılmış yastıklarda getirilir ve servisten hemen önce yan odada kömür ocaklarında, daha sonraki zamanlarda ise gaz ocaklarında ısıtılarak masaya servis edilirdi. Hükümdar sofranın ortasında, hükümdarın eşi ise onun karşısında otururdu. Elisabeth formunu korumak için açlık diyetleri uyguladığından nadiren sofrada bulunurdu. Ailenin akşam yemeği genellikle saat 6'da başlar ve yemek 3 ila 6 safhadan oluşurdu. Bu masadaki sevis, Viyana Sarayı'nın çok sayıda değerli porselen ve gümüşlerinin sergilendiği "Gümüş Odası"ndan ödünç alınmıştır. Viyana İmparatorluk Sarayı'nda Elisabeth'in servis takımının yanında aynı zamanda Maria Theresia'nın şahsi altın çatal-bıçak setini ve daha fazlasını görebilirsiniz. www.schoenbrunn.at | Download Tour-Guide (PDF)© by Schloß Schönbrunn Kultur- und Betriebsges.m.b.H.