POPULARITY
Geçtiğimiz Perşembe günü Merkez Bankası merakla beklediğimiz yılın III. Enflasyon Raporu'nu yayımladı. Enflasyon Raporu, bankanın yazılı iletişimi ve rapor sonrasındaki basın toplantısı da sözlü iletişimi açısından son derece önemli. Hâl böyle olunca rapordaki her kelime ve basın toplantısındaki her söylem piyasalar açısından stratejik değerde oluyor. Bir önceki Enflasyon Raporu'nda Merkez Bankası yıl sonu için %36 olan tahminini %38 olarak güncellemişti. Bu toplantıda da en çok merak edilen konu enflasyon tahminlerinin güncellenip güncellenmeyeceğiydi. Zira son dönemdeki aylık enflasyon gelişmeleri ve beklentiler kanalındaki değişimler yıl sonu hedefi olan %38'in sıkça sorgulanmasını beraberinde getirmişti. En son açıklanan Temmuz ayı enflasyonu ile beraber ortaya çıkan tabloda %38'lik hedefin tutması için yılın geri kalan aylarında aylık enflasyonun ortalama %1,4 civarında olması gerekliliği yüzünden piyasalar Merkez Bankası'ndan farklılaşarak daha yüksek bir yıl sonu enflasyon beklentisi içerisine girmişlerdi. Ancak Merkez Bankası 2024, 2025 ve 2026 yıl sonu enflasyon tahminini sırasıyla %38, %14 ve %9 olarak korudu. Elbette bunun en önemli nedeni; eğer enflasyon tahminini yükseltirse ilave sıkılaştırmaya gerek olduğu yönünde oluşacak algının önüne geçmek olarak düşünülebilir. Zira piyasalar bir yandan bu yılın son çeyreği için faiz indirimi veya indirimlerini şimdiden değerlendirmeye başladılar. Diğer yandan Merkez Bankası'nın sıkı duruşunun uzun bir süre daha korunması ile ekonomideki soğumanın ve TL'deki reel değerlenmenin devam edeceği yönlendirmesi çerçevesinde enflasyon tahminlerini değiştirmediğini ifade edebiliriz. Bir diğer önemli konu ise çıktı açığı. Merkez Bankası tahminlerine göre çıktı açığı yılın ikinci yarısında negatife dönecek. Yani yılın ikinci yarısında ekonominin potansiyelinin altında üretim yapmaya başlayacak olması dezenflasyon sürecine destek olacak. Bu tahminin ana nedeni de yurtiçi talepteki yavaşlamanın devam edecek olması. Merkez Bankası talepteki dengelenmenin güçlenerek devam edeceğini öngörüyor. Dün açıklanan Sanayi Üretim Endeksi verisindeki daralma da bu gelişmeler ile uyumlu görünüyor. Sonuç olarak, III. Enflasyon Raporu'nda çok ciddi bir değişiklik yok. Raporun içindeki değerlendirmelerde ise en çok dikkatimi çeken konu protesto edilen senet, karşılıksız çek ve tahsili gecikmiş alacaklardaki belirgin artış. Merkez Bankası, hanehalkı ve firmaların borçlarını ödeme performanslarının düştüğünü gözlemliyor. Ancak tüm verilere oransal olarak bakarsak yani toplam içindeki payını ele alırsak ortalamaların altında bir risk oluştuğunu görüyoruz.
Derdimi yazının sonunda anlatacağım ama önce uzun bir girizgâh yapmam lazım. Türkiye'deki Arap düşmanlığının en belirgin nedeni, seküler ve oligarşik Kamalistlerin Batılı efendilerine “Biz de Araplardan nefret ediyoruz, bizi de aranıza alın, bizi de kulübünüze kabul edin” ezikliğidir. Hayranlık beslediği, “gelişmiş” bulduğu Batı'ya yaranmak için her şeyi ama her şeyi yapabilir bir Kamalist. Hani Avrupa Yakası dizisinde “Ben de Nişantaşılıyım, bende de panik atak var” diyerek kendisini “o sınıfa” ait hissetmek için çabalayan bir karakter vardı ya. Seküler ve oligarşik Kamalizmin ürettiği Arap nefreti de tam böyledir. Sorsanız, hiçbiri ırkçı değildir ha. Kategorik olarak hiçbir ırktan nefret etmezler güya. Ama işte Türkiye'nin doğusunda sevdikleri bir tane millet yoktur. Belki biraz Japonlar. Çünkü kendilerinin yapamadıklarını bir şekilde Japonlar yapmış, iki atom bombasıyla geliştirdikleri eziklik onları “Amerikan uydusu” haline getirmiştir. “Haysiyetini satan adama Dilber denir” hakikatini haykırsak aleyhimize mahkeme açılır da “Filistinli diye toprağını satan adama denir” yalanını dolaşıma sokmak alkışlanır mesela memlekette. Seküler ve oligarşik Kamaliste sorsan gurur duyar elbette Kurtuluş Savaşı'nı kazanmış olmamızdan. “Tam olarak düşmanına benzemek istediğin bir savaşı kazanmış sayılır mısın?” diye sorsak verecek cevabı yoktur ama. Bir de tabii şu meşhur “Araplar bizi arkamızdan vurdu” yavesi var. Doğru. İngilizlerin tasallut ve tavassutuyla bize ihanet eden Araplar olmuş. “İyi de, Arapların ihanetini planlayan,1915'te seni bir'e kadar kırmak üzere Çanakkale'ye asker döken İngiliz'e niye kategorik olarak düşman değilsin, hatta hayransın da Arap'a kategorik olarak düşmansın?” sorusuna nasıl cevap versin ezik Kamalist. Dahası, “Ülkeni işgale yeltenen Yunan'a, sana isyan etmiş Bulgar'a, ‘Türklerle hesabımızı göreceğiz' çığlıkları atan Sırplara kategorik olarak düşman değilsin de niye Araplara düşmansın?” sorusunu sorsak hepten mavi ekrana düşerler. Yanlış anlaşılmasın. “Yunan'a, Bulgar'a, Sırp'a kategorik olarak düşmanlık edelim” demiyorum. Kamalist miyim de edeyim bu saçma sapan lafı? Ben, “Arada masum olanları vardır” diye kategorik olarak Yahudi'ye bile düşmanlık etmiyorum. “Siyonistler gebersin” diyorum. Gelelim bu seküler ve oligarşik, az gelişmiş Kamalistlerin Türk bayrağı sevgisine. Kocaman ama kocaman bir yalandır o da. Suriye'de “kimin planladığı çok açık” olan Türk bayrağı yakma provokasyonuna efelenirler elbette. En büyük numaralarıdır “sıfır risk alarak efelenmeleri.” Ama iş, neredeyse 15 yıldır açıktan Türk bayrağına hakaret eden, düğününü derneğini askerimizi öldüren Suriye'nin bayrağıyla yapan terörle iltisaklı ve üstelik Türk vatandaşı Nusayri çetelerine gelince “çokoprens almaya” giderler.
Mezarlığın kapı girişinde oturmuşlar merdivene bir şeyler yiyorlardı. Anne kaldırıma bir bez sermiş, bezin üstünde bir parça ekmek ve ne olduğunu anlayamadığım yiyecekler vardı. Genç kadının bir tarafında 3 yaşlarında bir kız çocuğu diğer tarafında 6 yaş civarında bir erkek çocuk vardı. Yanlarından geçerken oğlanla göz göze gelince selam vermek için, “Afiyet olsun” dedim. Elindeki ekmek arası yiyecekle kapalı bir içeceği bana uzatarak, “Al” dedi. Nereye gidersen git, yoksul insanlar elindekinin tamamını paylaşır. Bu yüzden fakir zenginden cömerttir. “Sağ ol” dedim. Çocuk ama hayat erken büyütmüş. Biyolojik yaşı 5-6, ruhsal yaşı 15-16 -“Baban nerede” dedim. -Ekmekten bir parça ısırdı ve “Apiste” dedi. -“Neden hapse girdiğini biliyor musun” diye sordum. -“Irsızlık yaparken yakalandı” dedi. Günlük yaşıyorlardı. Bugün ne buldularsa o. Gerisi de çok önemli değil zaten. Bugün var, yarın yok. ** “Marketler tıklım tıklım, otoparklarda araba koymaya yer yok, her yer insan kaynıyor” diyordu orta yaşlı bir kadın otobüsün içinde otururken yanındakine. Muhtemelen tanışmıyorlardı ama kadın yol boyunca laflamak için söyleniyordu. -“Haklısın” diye cevap verdi kadın ve devam etti; Ben de Siyami Ersek kalp hastanesinden geliyorum. Orası da çok kalabalıktı. Kardiyoloji polikliniğinin 219'uncu hastasıymışım. EKG çeken sağlık çalışanı kız, “Abla burada her gün 500 EKG çekiyoruz” dedi. 500 EKG demek her gün 500 hasta demek. Kurban Bayramı tatilinin de 9 gün olması sebebiyle Bodrum'un nüfusu da 1 milyona ulaşmış. İlçeye giren araç sayısı ise 250 bine ulaşmış. Tatilden gelince kasaptan eti alırız deyip kurban kesmeyen gelir seviyesi yüksek kesimin sayısı da bu bayram epey çoktu.
Hafta başında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin 80. Mali Genel Kurulu gerçekleştirildi. Genel kurul kapsamında gerçekleştirilen Hizmet Şeref Belgesi Ödül Töreni'nde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu da birer konuşma yaptı. TOBB Genel Kurulu'nda her zaman olduğu üzere iş insanlarını ilgilendiren konulara ilişkin kapsamlı değerlendirmeler yapıldı. Ancak ben bugün daha önce de sizlere yazılarımda aktardığım bir konunun TOBB Genel Kurulu'ndaki yansımalarını aktaracağım. Yazılarımı düzenli takip edenlerin hatırlayacağı üzere beklenen Marmara depremi ve olası ekonomi güvenliği risklerini birkaç kez ele almıştım. Bu kapsamda ayrıca benim de yazarları arasında olduğum ve Kalkınma Odaklı Stratejik Araştırmalar Merkezi (KOSAM) tarafından yayımlanan “Bir Ekonomi Güvenliği Meselesi, Marmara-Orta Anadolu Sanayi Dönüşümü” başlıklı raporumuzdan da bahsetmiştim. Tekrara düşmemek açısından burada rakamları yeniden paylaşmayacağım ancak İstanbul, Bursa ve Kocaeli'yi kapsayan Marmara Sanayi Bölgesi'nin Türkiye ekonomisi ve hatta Türkiye'nin ekonomi güvenliği açısından ne kadar önemli olduğu aşikar. Türkiye'de ödenen toplam vergiler, yapılan ihracat ve yapılan istihdamın içindeki bölge payı bölgenin önemini anlatmak için yeterli. Maalesef bu önem eşanlı olarak bazı riskler de içeriyor. Hatta olası Marmara depreminin tüm bu alt yapıya zarar vermesi ve Türkiye'nin ekonomi güvenliğini de tehdit edecek şekilde kalıcı hasar vermesi kuvvetle muhtemel. İşte bu ihtimali göz önümüzde bulundurarak, KOSAM olarak Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk'ün destekleri ile hazırladığımız raporda neden Marmara Sanayi Bölgesi'nin Orta Anadolu'ya taşınması gerektiğini teknik ve akademik gerekçelerle izah eden bir rapor hazırlayıp yayımlamıştık. Rapor yayımlanmadan önce de böyle bir ihtiyaca işaret ederek raporun entelektüel altyapısını oluşturan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu'nun KOSAM'ı ziyaretinde raporumuzu kendisinin bilgisine sunmuştuk. Hisarcıklıoğlu da TOBB'un son genel kurulundaki konuşma
*32 SECDE SÛRESİ Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı ile. 1 ElifLâmMîm. 2 Kitabın indirilişi alemlerin Rabbi tarafındandır. Bunda hiçbir şüphe yoktur. 3 Yoksa "Onu (Muhammed) uydurdu mu diyorlar?" Hayır, o Rabbinden olan hak (kitap)tır. Senden önce kendilerine uyarıcı gelmeyen bir kavmi uyarmak içindir. Belki yola gelirler. 4 Allah'tır gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa istiva eden(Yarattığı her şeyi hükmü altına alan). Sizin için O'ndan başka bir dost ve şefâatci yoktur. Düşünmüyor musunuz? 5 Gökten yere kadar bütün işleri Allah düzenler. Sonra sizin hesabınıza göre bin yıl tutan bir günde, O'na yükselir. 6 İşte O, gizliyi de açığı da bilen, her şeye gücü yeten, merhamet edendir. 7 Yarattığı her şeyi güzel yapan ve insanı yaratmaya çamurdan başlayandır. 8 Sonra, onun soyunu, bayağı bir sudan yarattı. 9 Sonra onu düzeltti ve ona ruhundan üfürdü. Size kulaklar, gözler ve gönüller yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz! 10 "Topraklarda kaybolduktan sonra, biz yeniden mi yaratılacağız?” dediler. Evet onlar Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler. 11 De ki: "Size görevlendirilen ölüm meleği sizi öldürecek, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.” 12 Rablerinin huzurunda başlarını öne eğerek; "Rabbimiz, gördük ve işittik. Bizi (dünyaya) geri döndür de salih amel işleyelim. Biz kesin olarak inandık" diyen suçluları bir görsen. 13 Biz, dileseydik herkese hidâyetini verirdik. Fakat benden; "Cehennemin tamamını cinler ve insanların bir kısmıyla dolduracağım" sözü gerçekleşti. 14 Bu (kıyamet) gününüzü unutmanız sebebiyle (azabı) tadın. Biz de sizi unuttuk, yaptıklarınızın karşılığı olarak, ebedi azabı tadın. 15 Bizim âyetlerimize ancak şunlar iman ederler: Âyetler hatırlatıldığında secdeye kapananlar. Rablerini hamd ile tesbih edip, büyüklük taslamayanlar. (Secde âyeti) 16 Yanlarını yataklardan (ibadet için) uzak tutanlar, ve korkarak ve umarak Rablerine dua edenler ve kendilerine verdiğimiz rızkdan infak edenler (bizim âyetlerimize iman ederler.) 17 Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için göz aydınlığı olan nimetlerden (onlara verilmek için) nelerin saklandığını hiçbir kimse bilemez. 18 Mü'min olan, fasık olan gibi midir? Bunlar denk değildir. 19 İman edip ameli salih işleyenlere gelince, onlar için yaptıklarına karşılık ağırlanmak için varacakları cennet vardır. 20 Fasıklara gelince, onların sığınağı ateştir. Oradan her çıkmak isteyişlerinde oraya geri çevrilirler ve onlara; "Yalanlamakta olduğunuz ateşin azabını tadınız!" denir. 21 Belki (İmana) dönerler diye, onlara büyük azaptan önce, küçük azabı tattıracağız. 22 Rabbinin âyetleri hatırlatıldıktan sonra, ondan yüz çevirenden daha zalim kim vardır? Şüphesiz biz suçlulardan intikam alırız. 23 And olsun biz, Musa'ya kitab verdik. Sen ona kavuşacağından şüphe etme. Onu İsrail oğullarına hidâyet rehberi kıldık. 24 Sabredip, âyetlerimize iman ettiklerinden, onlar arasından emrimizle yol gösteren imamlar (önderler) kıldık. 25 Şüphesiz Rabbin, kıyamet gününde, ihtilaf ettikleri konularda hükmedecektir. 26 Kendilerinden önceki nesillerden helâk ettiklerimiz ki, şimdi bunlar onların yurtlarında geziyor. Bu onları doğru yola götürmedi mi? Şüphesiz bunda ibretler vardır. Hâlâ kulak vermiyorlar mı? 27 Görmüyorlar mı? biz suyu kurak yere sevkederiz de, onunla ekin çıkarırız, ondan hayvanları ve kendileri yerler. Hala görmüyorlar mı? 28 "Eğer doğru söylüyorsanız fetih (kıyamet) ne zaman?" derler. 29 De ki; “fetih (kıyamet) günü geldiğinde, kâfirlere imanları fayda vermez. Onlara zaman da tanınmaz.” 30 Vazgeç onlardan ve bekle, şüphesiz onlar da bekleyecekler. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/secde-suresi-tefsiri-ali-kucuk
Ankara Sanayi Odası 1963 yılında kurulduğundan bu yana hem başkentin hem de Türkiye'nin sanayisine önemli katkılar sağlayan bir kurum. Bu yıl da kuruluşunun 60. yılını oldukça görkemli bir törenle kutladı. Benim de davetlileri arasında olduğum törene Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Vedat Bilgin, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, milletvekilleri, Ankara Valisi Vasip Şahin, Oda ve Borsa Başkanları ile bürokrasi, iş ve medya dünyasından çok sayıda davetli katılım sağladı. Törende açılış konuşması yapan ASO Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Ardıç Ankara'nın 13 organize sanayi bölgesi, 149 Ar-Ge merkezi, 36 tasarım merkezi, 13 teknoloji geliştirme bölgesi, 40 meslek grubu ve 10 bine yakın üyesiyle üretimde Türkiye'nin en büyükleri arasında yer aldığına dikkat çekerken başkentin ihracatının 12 milyar doları aştığını ve istihdam rakamının da 1 milyona ulaştığını belitti. Verilere göre bu ihracatın %90'ından fazlası sanayi ürünlerinden oluşuyor. Bu oldukça önemli bir başarı. Başkan Ardıç konuşmasında önemli bir gelişmenin de müjdesini verdi. Ankara'yı sanayi ve teknolojinin başkenti yapma hedefinde olduklarının altını çizen Ardıç, ASO'nun bu amaçla 1,5 milyon metrekarelik bir alanda Türkiye'nin en büyük teknoloji üssünü kuracaklarını açıkladı. Böylelikle 160 bin ilave mühendis ve bilim insanının istihdamının önünün açılması ve çalışan başına yüksek teknolojili ihracatın da 15 bin dolardan 30 bin dolara çıkarılması mümkün olacak. Ardıç'ın konuşmasındaki bir diğer önemli başlık da ekonomi yönetiminin uygulamaya devam ettiği politikalara ilişkindi. Ardıç yaptığı konuşmada; enflasyonun düşmesi, sıkıntıların aşılması ve makroekonomik istikrarın sağlanması için uygulanan ekonomi politikalarına tam destek vereceklerini ifade etti. Bu konuyu ben de çok önemsiyorum. Zira hali hazırdaki ekonomi programı ağırlıklı olarak dezenflasyonu sağlamak için sıkılaştırma üzerine tesis edilmiş durumda. Böylesi sıkılaştırma programlarının ortak noktası ise büyümenin bir süre ikinci planda kalmasıdır. Bu da belirli kesimlerin zorlanması ve fedakârlık yapması anlamına gelir. Kuşkusuz bunun ilk yansımalarını hızlıca sanayiciler hisseder. Bu bakımdan sanayicilerin programı sahiplenmesi ve destek vermesi programın amacına makul bir sürede ulaşması açısından son derece önemlidir. Hafta içinde benzeri destek açıklamaları TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan'dan da gelmişti. Not: ASO'nun 60. yıl töreninde ihracat, istihdam ve ar-ge gibi başlıkların olduğu 7 kategoride 68 ödül dağıtıldı. Ben de bu anlamlı töreni düzenleyen ASO adına Başkan Seyit Ardıç'ı ve ödül alan Ankaralı sanayicileri tebrik ediyorum.
SÂFFÂT SÛRESİ 1-62 N056 M037 Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı ile. 1- Saf saf duranlara, (Sâffât, 37/165, Saf 61/4,Nebe 78/38, Mülk 67/19) 2- Yönetip idare edenlere, 3- Zikir okuyanlara yemin ederim ki, 4- Şüphesiz ilahınız birdir. 5- Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi ve bütün doğuların Rab'bidir. 6- Dünya semasını, bir süsle, yıldızlarla süsledik. 7- Onu asi her şeytandan koruduk. 8- Artık o yüce (melekler) topluluğunu dinleyemezler. Her taraftan atılırlar. 9- Kovulmak için (taşa tutulurlar), onlar için sürekli azap vardır. 10- Ancak bir kelime kapan olursa, onu da delip geçen bir ışık takip eder. 11- Şimdi sen onlara (insanlara) sor, yaratılışça onlar mı daha kuvvetli, yoksa bizim yarattıklarımız mı? Biz onları (insanları) yapışkan bir çamurdan yarattık. (Yâsin, 36/81) 12- Fakat sen hayret ediyorsun, onlar ise alay ediyorlar. 13- Kendilerine öğüt verildiğinde, öğüt almazlar. 14- Bir mucize görseler alay ederler. 15- Ve derler ki: "Bu apaçık sihirden başka bir şey değil. 16- Biz öldüğümüzde, toprak ve kemik olduğumuzda mı diriltileceğiz? 17- Evvelki atalarımız da mı (diriltilecekler)?" 18- De ki: "Evet siz, hem de aşağılanmış olarak (diriltileceksiniz)" 19- O güçlü bir haykırıştan ibarettir. Birden (kâfirlerin) gözleri açılıverir. 20- "Yazık bize, bu ceza günüdür" derler. 21- İşte yalanladığınız ayırım günü budur. 22- Zalimleri, onlara eşlik edenleri ve taptıklarını bir araya toplayın. 23- Allah'tan başkasına taptıklarıyla onları cehennem yoluna götürün. 24- Onları tutuklayın. Çünkü onlar sorgulanacaklar. 25- Size ne oluyor da yardımlaş mıyorsunuz? 26- Hayır, onlar bu gün teslim olmuşlardır. 27- Birbirlerine yönelip sorguya çekerler. 28- (Uyanlar, uydukları adamlara), derler ki: siz bize sağdan gelirdiniz (sağduyulu görünürdünüz). 29- Dediler ki: "Hayır siz, iman etmemiştiniz" 30- "Bizim sizin üzerinizde bir otoritemiz yoktu, fakat siz azgın bir toplumdunuz. 31- "Rabbimizin (azap) sözü bizim üzerimize hak oldu şüphesiz biz onu tadacağız. 32- "Çünkü biz sizi azdırdık. Elbette biz de azmıştık.” 33- Muhakkak o gün onlar, azapda ortaktırlar. 34- İşte suçluları biz böyle yaparız. 35- Çünkü onlara: "Allah'tan başka ilah (yaratan yaşatan ve yöneten) yoktur" denildiğinde kibirlenirlerdi. 36- "Biz deli bir şair için, ilahlarımızı mı terk edecekmişiz?" diyorlardı. 37- Hayır (Muhammed) hak ile geldi ve bütün peygamberleri tasdik etti. 38- Siz acıklı azabı mutlaka tadacaksınız. 39- Ancak yaptıklarınızın karşılığıyla cezalandırılacaksınız. 40- Ancak, Allah'ın ihlas verilen kulları müstesna. 41- İşte onlar için belirli rızk vardır. 42- Meyveler (var) ve onlar ikram olunurlar. 43- Naim cennetlerinde. 44- Karşılıklı koltuklar üzerinde, 45- Onlara kaynağından alınmış dolu kadehler dolaştırılır. 46- İçenlere lezzet veren bembeyaz (içecek) 47- Onda ne sersemlik vardır, ne de sarhoşluk. 48- Yanlarında yalnız kendilerine bakan, güzel gözlüler vardır. 49- Onlar sanki saklı yumurta gibiler. 50- Birbirlerine yönelip sorarlar. 51- Onlardan konuşan biri şöyle der: "Benim bir arkadaşım vardı." 52- Derdi ki: "Sen gerçekten (dirilişi) tasdik edenlerden misin? 53- Biz ölüp toprak ve kemik olduğumuzda biz cezalandırılacak mıyız? 54- (Cennette konuşan mü'min diğerlerine) dedi ki: "Siz (onun durumunu) gördünüz mü?" 55- (O cennetlik) bir baktı ve onu (arkadaşını) cehennemin ortasında gördü. 56- (Cennetlik olan) dedi ki: "Allah'a yemin ederim ki, neredeyse sen beni de cehenneme düşürecektin. 57- Eğer Rabbimin ni'meti olmasaydı ben de (Cehenneme) ihzarlı olarak getirilenlerden olacaktım." 58- Biz (Cennette) ölmeyeceğiz değil mi? 59- Ancak (Dünyada ki) ilk ölüm müstesna, Biz azap da edilmeyeceğiz. 60- İşte büyük başarı elbette budur. 61- Çalışanlar işte böyle (bir başarı) için çalışsınlar. 62- Konaklama yeri olarak, bu mu daha hayırlı yoksa zakkum ağacı mı? https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/saffat-suresi-1-62-tefsiri
Geçtiğimiz Perşembe günü Merkez Bankası'nın yeni Başkanı Fatih Karahan'ın başkanlığındaki ilk Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısını takip ettik. Toplantıya ilişkin beklentilerimi bir önceki yazımda oldukça detaylı bir şekilde sizlere iletmiştim. Nitekim PPK toplantısından benim bir önceki yazıma paralel sonuçlar çıktığını rahatlıkla ifade edebilirim. İlk beklentim, piyasadaki genel eğilim doğrultusunda PPK'nın politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını %45 seviyesinde sabit tutacağıydı. Bu konuda bir sürpriz olmadı. İkinci ve en önemli beklentim ise PPK'nın eğer enflasyon beklentilerinde bozulma olursa yeniden faiz artıracağına ilişkin mesaj vereceğiydi. Öyle de oldu. PPK metninde kullanılan “Enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır.” cümlesi ile PPK üyeleri enflasyon gelişmelerinde olası bir olumsuz durumda faiz artışı sinyali vermiş oldular. PPK metnindeki bir diğer önemli yönlendirme ise faiz indirimlerinin ne zaman konuşulabileceğine ilişkin. PPK üyeleri; piyasadaki enflasyon beklentileri (ara hedef olan %36'ya göre belirlenen) tahmin aralığını yakınsayıncaya kadar politika faizini %45 seviyesinde tutacaklarını belirtiyorlar. Bu yönlendirme ile uzun bir süre faiz indirimi meselesinin rafa kaldırılmaya çalışıldığını ifade edebiliriz. Metindeki bir diğer kritik yönlendirme de sterilizasyon ile ilgili. Kurul, likidite gelişmelerini yakından takip edeceklerini ve ihtiyaç halinde fazla likiditeyi çekmek için sterilizasyon araçlarını etkin bir şekilde kullanacaklarını kayda geçirmiş durumda. Bu kapsamda PPK'nın mevduat faizini de yakından takibe aldığını görüyoruz. Burası çok önemli zira son dönemde bankalardaki fazla likiditenin mevduat faizlerini görece düşük tutması nedeni ile tasarruf sahiplerinin dövize yeniden güçlü bir yönelim içinde olduğunu gözlemliyoruz. PPK üyelerinin metin içerisinde “Türk Lirası reel değerlenme süreci” şeklinde bir ifade kullanmaları da son derece önemli bir mesaj. Burayı biraz daha açmak istiyorum. Çünkü bu mesaj aynı zamanda döviz kuru beklentileri açısından ciddi bir yönlendirme içeriyor. Gelişmekte olan ekonomilerde başarıya ulaşan tüm dezenflasyon programlarının ortak noktası yerel para biriminin reel olarak değer kazanması. Yani yerel para dövize karşı reel olarak değerleniyor. Bunu sağlamanın yegâne yolu da kurdaki artış oranının enflasyondaki artış oranının altında kalması. Bu bakımdan önümüzdeki dönemde kur üzerindeki baskının yani kurdaki artış hızının yönetilmesi sürecinin devam edeceğini öngörebiliriz. Dolayısıyla “seçim sonrası kuru serbest bırakacaklar ya da kur uçacak” beklentisinin ekonomi yönetiminin izlediği program ile uyumlu olmadığını yani gerçekçi kabul edilemeyeceğini ifade edeyim.
The WOPO ile kadın kadınanın yeni bölümünde konumuz human design! Konuğum sevgili Esra Şenol ile human design'nin gezegenlerle olan ilişkisini ve kendimizi keşif sürecinde bize nasıl rehberlik edebileceğini konuştuk. Kendisine esra.humandesign.astroloji instagram hesabından ulaşabilirsiniz. Bu bölümde konuştuğumuz konular: Human Design nedir? Ve ne için kullanılır? Bilinçsiz aktivasyonlarımız nedeniyle ortaya çıkan “Gölge yan” kavramı nedir? Bir insanın gölge yanını belirleyen faktörler ve kişi üzerinde ki etkileri nelerdir? Gölge yanımızı nasıl fark edebiliriz? Hangi durumlar veya düşünceler bu yönümüzü ortaya çıkarabilir? Gölge yanını fark ettiğimizde nasıl dönüştürebiliriz? Pratik önerileriniz nelerdir? Human Design Haritasında Gölge Yanlarımızı değiştirmek mümkün mü?
SÂD SÛRESİ 41-48 MEALİ N038 M038 Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı ile. 41 Kulumuz Eyyûb'u hatırla. Hani Rabbine: "Şeytan bana yorgunluk ve azap ile dokundu" diye nida etmişti. 42 (Biz de) "Ayağını yere vur. İşte yıkanacak ve içilecek soğuk su" (demiştik). 43 Tarafımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine öğüt olsun diye, Eyyûb'e ailesini ve beraberlerinde bir mislini daha bağışladık. 44 (Hanımına kızdığında "Sana yüz değnek vuracağım" diyen Eyyub'a): "Eline bir demet al ve onunla vur, böylece yemininde durmuş olursun (diyerek kadının dövülmesini engelledik). Biz onu sabırlı bulduk. O ne güzel bir kul. Şüphesiz o hep Allah'a yöneldi. 45 Kuvvetli ve basiretli kullarımız olan İbrahim, İshak ve Yakub'u da an. 46 Biz onları yalnız (âhiret) yurdunu hatırlayan, ihlaslı (kimseler) kıldık. 47 Gerçekten onlar bizim katımızda hayırlı seçkin kişilerdendirler. 48 İsmail'i, Elyesa'ı ve Zülkifl'i de an. Hepsi hayırlı Seçkinlerdendir. 49 Bu bir hatırlatmadır. Şüphesiz mûttakiler için güzel sonuç vardır. 50 Kapıları onlar için açılmış Adn cennetleri (onların varacağı son güzel yerdir.) 51 Orada koltuklara yaslanarak, bir çok meyve ve içecek isteyecekler. 52 Yanlarında aynı yaşta gözleri yalnız eşlerine bakan güzeller vardır. 53 Hesap günü size va'dolunanlar işte bunlardır. 54 Şüphesiz bu bizim rızkımızdandır ve onun için tükenmek yoktur. 55 İşte böyle azgınlar için kötü sonuç vardır. 56 Onlar cehenneme yaslanacaklar. Ne kötü bir döşektir. 57 İşte bu bir kaynar su, irindir. Tatsınlar onu. 58 O azabın şeklinden başka, çifter çifter azaplar vardır. 59 İşte bunlar, sizinle cehenneme girecek bir topluluktur. Onlara rahatlık yoktur ve onlar muhakkak ateşe atılacaklardır. 60 (Uyanlar, önderlerine): "Hayır, asıl size rahatlık yok. Onu bize siz sundunuz. Burası ne kötü bir yerleşim yeri, 61 Rabbimiz, bu azabı bize kim sunmuşsa, cehennemde onun azabını kat kat eyle" (derler). 62 (Cehennemde kâfirler) şöyle derler: "Dünyada iken kötü saydığımız bir kısım adamları biz burada (cehennemde) niçin göremiyoruz? 63 Onları (müminleri) biz alaya almıştık. Yoksa gözlerimiz onlardan kaydı mı?” 64 Ateş ehlinin düşmanca tartışması bir gerçektir. 65 De ki: "Ben ancak bir uyarıcıyım. Tek ve Kahhar olan(her şeyi gücü altında tutan) Allah'tan başka ilah yoktur. 66 Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi, her şeye gücü yeten ve bağışlayandır." 67 De ki: "O (Kur'ân) büyük bir haberdir. 68 Siz ondan yüz çeviriyorsunuz. 69 Melei A'la'da (Melekler, Adem hakkında) tartıştıklarından benim hiç bilgim yoktu. 70 Ben apaçık bir uyarıcı olduğumdan, bana vahy olunuyor? 71 Hani Rabbin Meleklere: "Ben çamurdan bir beşer yaratacağım" demişti. 72 Onu düzeltip, ona ruhumuzdan üfürdüğümde; "Hemen ona secdeye kapanın" demiştim. 73 Bunun üzerine, meleklerin hepsi secde ettiler. 74 Ancak iblis secde etmedi. Kibirlendi ve kâfirlerden oldu. 75 (Allah) buyurdu: "Ey iblis, elimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir? Kibirlendin mi Yoksa sen yücelerden mi oldun?" 76 (İblis) dedi: "Ben ondan daha hayırlıyım, Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın.” 77 (Allah) buyurdu: "Hemen oradan (cennetten) çık, çünkü sen taşlanmışsın. 78 "Ceza gününe kadar la'netim senin üzerine olsun." 79 (İblis) dedi: "Ya Rabbi, diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver." 80 (Allah) buyurdu: "Sen mühlet verilenlerdensin, 81 Bilinen vakte kadar" 82 (İblis) dedi: "İzzetine yemin ederim, onların hepsini azdıracağım, 83 İhlasa erdirilen kulların müstesna." 84 (Allah) buyurdu: "Doğrudur, doğruyu ben söylerim, 85 Cehennemi hep senden ve sana uyanlardan dolduracağım.” 86 De ki: "Bunun (tebliğimin) üzerine sizden ücret istemiyorum ve ben kendiliğinden teklif edenlerden değilim. 87 O, ancak alemlere bir öğüttür. 88 Bir zaman sonra, O'nun haberini (doğruluğunu) elbette bileceksiniz. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/sad-suresi-41-88-tefsiri-ali-kucuk
CHP'de “değişim” arayışı, rakı masasında devam ediyor! Altan Öymen, Hikmet Çetin ve Murat Karayalçın, yani üç eski tüfek... Yanlarına İmamoğlu'na yakın Gökhan Günaydın ile bazı partilileri alarak Ankara Yakamoz Restoran'da “CHP'yi Kurtarma” muhabbeti yaptılar. İşte bu rakı masası buluşması... Akıllara, Kemal Kılıçdaroğlu'nun 2014 CHP Kurultayındaki sözlerini getirdi: “Elitistleri partiden temizleyeceğim... Rakı masalarında Türkiye kurtarılmaz” demişti, Kemal Bey! BOĞMA RAKI Enteresandır, Kılıçdaroğlu'nu CHP'nin
Arda ve Arkadaşlarının Basketbol Mücadelesi Bölüm 1: Basketbol Sahasında Buluşma Bir güzel bahar günüydü. Yedi yaşındaki Arda, okuldan sonra mahalledeki basketbol sahasında arkadaşları Bulut ve Derin ile buluşmak için can atıyordu. Arda, basketbol oynamayı çok seviyordu. Özellikle arkadaşlarıyla birlikte oynarken daha çok eğleniyordu. Bu yüzden bugünü iple çekiyordu. Arda eve geldiğinde, annesi onun heyecanını görebiliyordu. “Bugün basketbol sahasında arkadaşlarınla ne zaman buluşacaksın?” diye sordu. Arda’nın gözleri parladı ve “Hemen şimdi!” dedi. Annesi güldü ve “Tamam, git önce elini yüzünü yıka, sonra hemen git” dedi. Arda hızla lavaboya koştu ve sonra annesine sarılarak “Hoşça kal!” dedi ve kapıdan fırladı. Basketbol sahasına geldiğinde, arkadaşları Bulut ve Derin’i gördü. Birlikte top oynayarak ısınıyorlardı. Yanlarına yaklaştığında, Bulut Arda’ya doğru el sallayarak “Heey Arda!” dedi. Arda hızla yanlarına geldi ve “Selam arkadaşlar, ne zaman başladınız?” diye sordu. Derin gülerek “Sen gelene kadar başlamayacaktık ama biraz ısınmaya karar verdik” dedi. Bir süre sonra, Ayza, Zeynep ve Leyla da sahaya geldi. Onlar da bugün pon pon kız olarak Arda ve arkadaşlarının yanında olacaklardı. Ayza’nın elinde bir megafon vardı ve “Hazır mıyız?” diye sordu. Arda ve arkadaşları “Evet!” diye bağırdı. Ayza, Zeynep ve Leyla da ellerindeki pon ponları sallamaya başladı. Bölüm 2: Kızılkartallar’ın Mücadelesi Arda, Bulut ve Derin’in basketbol takımının adı Kızılkartallar’dı. Bugün karşılarına çıkan takım ise oldukça güçlüydü. Fakat Arda’nın ailesi, Aras Dayı, anane ve dede de maçı izlemeye gelmişti. Onların desteğiyle Arda ve arkadaşları daha da güçlü hissediyorlardı. Hakem Mahmut, düdüğünü çaldı ve maç başladı. Arda ve arkadaşları, mücadeleci ve enerjik bir oyunla karşı takıma karşı duruyorlardı. Arda, takımının elinden gelenin en iyisini yapması için herkesi cesaretlendiriyordu. İlk yarıda her iki takım da oldukça başarılıydı ve skor sıkı bir şekilde ilerliyordu. Ayza, Zeynep ve Leyla ise saha kenarında pon pon kız olarak gösteri yapıyorlardı. Amuda kalkarak yaptıkları hareketlerle herkesin ilgisini çekmeyi başarıyorlardı. Anne-baba, Aras Dayı, anane ve dede ise Arda ve arkadaşlarına tezahürat yaparak enerji veriyorlardı. İkinci yarı başladığında, Kızılkartallar daha da enerjik ve heyecanlıydı. Arda, Bulut ve Derin, üçlük atışlar ve smaçlar yaparak karşı takıma karşı avantaj sağlamaya çalıştılar. Karşı takımdaki usta basketbolcular ise onların mücadelesine saygı duruşunda bulundular. Bölüm 3: Mücadele, Arkadaşlık ve Eğlence Maçın son dakikalarıydı ve Kızılkartallar, karşı takıma karşı güçlü duruyorlardı. Fakat Arda biliyordu ki önemli olan sadece kazanmak değil, mücadele etmek ve eğlenmekti. Bu düşünceyle, Arda ve arkadaşları sahada adeta dans ediyormuşçasına hareket ettiler. Her pozisyonda birbirlerine yardımcı olup, paslaşarak oyun oynadılar. Maçın son düdüğü çaldığında, Kızılkartallar ve karşı takım birbirlerine sarılarak tebrik ettiler. Skor ne olursa olsun, her iki takım da mücadele etmiş ve eğlenmişti. Arda ve arkadaşları ise, arkadaşlık, paylaşmak ve eğlence dolu bir gün geçirmişlerdi. Anne, baba, Aras Dayı, anane, dede, Ayza, Zeynep ve Leyla da onları alkışlayarak kutladı. Arda’nın yüzünde ise müthiş bir gülümseme vardı. Bugün, hem arkadaşlarıyla basketbol oynadığı için, hem de sevdiklerinin desteğiyle mücadele ettiği için çok mutluydu. Arda, Bulut, Derin, Ayza, Zeynep ve Leyla, günün sonunda bir kez daha anladılar ki önemli olan kazanmak değil, mücadele etmek, arkadaşlık, paylaşmak ve eğlenmektir. Ve bu düşünceyle, güzel bir günün ardından evlerine döndüler.
#A021 BAKARA SÜRESİ 87-90 Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla 87 And olsun biz Musa'ya kitap verdik. Ve ardından peş peşe rasullerle takip ettik. Meryem oğlu İsa'ya apaçık deliller verdik. Ve Onu Ruh'ülKudüs'le kuvvetlendirdik. Demek size rasül, ne zaman nefislerinizin hoşlanmayacağı şeyi getirirse siz büyüklük taslayarak, bir kısmını yalanlayıp bir kısmını öldürecek misiniz? 88 Onlar "Bizim kalbimiz kılıflıdır" dediler. Hayır; küfürleri nedeniyle Allah onları la'netledi. Onun için pek azı iman edecektir. 89 Yanlarındakini (Tevrat'ı) tasdiklemek üzere onlara Allah katından bir kitap (Kur'ân) gelince, daha önce küfredenlere karşı fetih istiyorlardı. ("yakında bir rasül gelecek ve biz size galip geleceğiz" diyorlardı) İşte o tanıdıkları şey kendilerine gelince ona küfrettiler. Artık Allah'ın la'neti kâfirlerin üzerinedir. 90 Allah'ın kullarından dilediğine kendi fazlından (vahiy) indirmesini kıskanarak ve azgınlık yaparak, Allah'ın indirdiklerini inkâr etmekle kendilerini ne kötü şeye karşılık sattılar da, gazab üstüne gazaba uğradılar. Kâfirler için hor ve hakir edici bir azab vardır. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/a021-bakara-suresi-87-90-ayetler-tefsiri-ali-kucuk
Zamanın birinde bir padişah yaşarmış. Padişahın eşi erken yaşta ölmüş. Bunun üzerine padişah yeniden evlenmiş. Eski eşinden de 8 yaşında bir oğlu varmış. Bir gün, Padişah ailesiyle sarayın bahçesinde kahvaltı ediyormuş. Yanlarındaki söğüt ağacına iki tane kuş konmuş. Kuşlar başlamışlar cik cik ötmeye. Padişah'ın eşi keşke demiş, kuş dili bilseydik de şu ötüşmeleri anlasaydık. Şehzade babasına dönmüş ve kendisinin kuşları anladığını söylemiş. Padişah babası da "Peki" demiş. "Öyleyse söyle bakalım, ne diyor kuşlar..."
Türkiye için sanayi üretimi oldukça önemli. Zira hem ekonomik büyümede hem istihdamda hem de ihracattaki rolü çok kritik. Örneğin hali hazırda Türkiye'nin toplam ihracatının %94,7'sini imalat sanayii gerçekleştiriyor. Hâl böyle olunca da imalat sanayiine ilişkin her türlü veri önemli hale geliyor.
Mehdiyi tanıyanlar üstün ahlaka mı sahiptir?
Merkez Bankası yılda 4 kez enflasyona ilişkin beklentileri ve değerlendirmeleri içeren Enflasyon Raporu yayınlıyor. Bu raporların içerisinde hem cari yıl sonuna ilişkin beklentileri şekillendiren değişkenlerle ilgili bilgileri hem de sonrası için enflasyon trendine yönelik gelişmeleri görmek mümkün. Bu bakımdan söz konusu raporun beklentileri yönlendirmesi açısından oldukça önemli olduğunu söyleyebiliriz. BEKLENTİLER NE YÖNDE DEĞİŞTİ? Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), cari yıl sonuna ilişkin enflasyon beklentisini yukarı yönlü revize etti. Böylelikle bir önceki raporda %60,4 olan yıl sonuna ilişkin enflasyon beklentisi %65,2 olarak güncellenmiş oldu. Bu oran aynı zamanda Orta Vadeli Program'daki oranla aynı seviyeye işaret ediyor. Diğer yandan yine Merkez Bankası'nın düzenlediği Piyasa Katılımcıları Anketi'ndeki cari yıl sonu beklenti olan %67,78 oranı da yakınsanmış oldu. TCMB son raporda gıda enflasyon tahminini de yukarı yönlü revize ederek %71,3'ten %75'e çıkardı. Ayrıca 2023 yıl sonu için tahminlerin de yukarı yönlü güncellendiğini gördük. Bir önceki raporda %19,2 olan beklenti bu rapor döneminde %22,3 oldu. TCMB'ye göre enflasyonda tek haneli oranı görmek için 2024'ün son çeyreğine kadar beklememiz gerekecek. MALİYET BASKISI AZALIYOR MU? TCMB'nin Enflasyon Raporu'nun içerisindeki önemli bölümlerden bir tanesi de maliyet baskısı ve eğilim göstergelerine ilişkin gözlemlerin olduğu kısım. TCMB'nin hesaplamalarına göre PMI endeksleri ve üretici fiyatları ana eğilim göstergeleri maliyet bazlı fiyat baskılarının sürmekle birlikte zayıflama eğiliminde olduğuna işaret ediyor. Rapora göre doğalgaz dışındaki küresel emtia fiyatları ve uluslararası taşımacılık maliyetlerindeki düşüş belirginleşiyor. Ancak doğalgaz fiyatlarının jeopolitik risklere bağlı olarak yüksek seyretmesi ve bunun da özellikle yurtiçi enerji fiyatlarına yansıması üretici fiyatlarında daha olumlu bir görünümü sınırlıyor. YÜZ YÜZE GÖRÜŞMELERDEN HANGİ BULGULAR ELDE EDİLDİ? TCMB'nin bir süreden bu yana reel sektör firmaları ile yüz yüze görüşmeler yaptığını biliyoruz. “Reel Sektöre İktisadi Mercek” adı verilen bu görüşmelerin bazı bulgularına yine Enflasyon Raporu'nun içerisinde bir bölüm ayrılmış. Söz konusu bulgulara göre talep koşullarındaki zayıflamaya rağmen özellikle ihracat bağlantılı firmaların yatırım iştahları devam ediyor. Küresel emtia fiyatlarındaki düşüşler maliyet baskısını zayıflatıyor ancak enerji maliyetlerindeki devam eden artış firmalar üzerinde baskı oluşturmaya devam ediyor. İhracatçı firmalar AB ekonomisindeki olumsuzluklardan negatif etkilenmeye başlamış durumda. Örneğin AB'deki resesyon beklentilerine bağlı olarak bazı sektörlerdeki siparişlerde düşüşler var. Özellikle tekstil-hazır giyim tarafında yavaşlama yaygın olarak dile getiriliyor. Rapor çok geniş ve kapsamlı. Bu bakımdan tamamı ile ilgili olarak bu köşede yorum yapma imkânımız yok. Ancak özetle belirtmek gerekirse; enflasyon tarafında önümüzdeki dönemin en önemli belirleyicileri enerji fiyatları ve resesyon beklentileri olacak.
Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle anlattı: Resûlullâh (s.a.v.) sordu: “Gıybet nedir? Bilir misiniz?” “Allâh (c.c) ve Resulü (s.a.v.) daha iyi bilir” dediler. Şöyle buyurdu: “Din kardeşini sevmediği bir şeyle anarsan gıybetini etmiş olursun.” Sahabelerden biri sordu: “Dediğim ayıbı kendisinde görürsem ne olur?” Şöyle buyurdu: “Dediğin şey onda varsa gıybet olur, yoksa yalan söylemiş, iftira etmiş olursun.” Bir rivâyette Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Mirâca çıktığım gece bir topluluğa rastladım. Yanlarından etleri kesiliyor, lime lime edilip kendilerine yedirlliyordu. Ve onlara şöyle deniliyordu: “Daha önce kardeşinizin etini yediğiniz gibi bunu da yiyiniz.” Cebrail (a.s.)'a sordum: Bunlar kimdir? Bunlar, ümmetinden gıybet edenlerdir.” İbrahim b. Edhem (r.âleyh) hazretleri bazı kimseleri ziyarete çağırdı. Oturunca birini çekiştirmeye başladılar. Şöyle buyurdu: “Bizden öncekiler yemeğe ekmekle başlardı. Siz etle başladınız.” Ebû Ümame Bahilî (r.âleyh) şöyle dedi: “Kıyamet günü kul, amel defterine baktığı zaman işlemediği bazı iyilikler görür. Sorar: “Bunlar nereden geldi Yâ Râbbi?” Şu cevâbı alır: “Haberin olmadan insanlar gıybetini etti. (Onların sevâbı alınıp sana verildi).” Allâh (c.c.) âyet-i kerîmede buyurmuştur ki: “Ey imân edenler! Zannın birçoğundan sakının; çünkü zannın bazısı günâhtır.” (Hucûrât s. 12) Süfyan der ki: “Zan iki türlüdür: 1. Günâh olan zan. 2. Günâh olmayan zan. Günâh olan zan, konuşularak dile getirilen zandır. Günâh olmayan zan, konuşulmayan kalpten gecen zandır. Âyetin devamını okuyalım: “Casusluk etmeyiniz.” (Hucurat s. 12) Yâni, kardeşinizin gizli yanını araştırmayınız. “Bâzınız, bazınızın gıybetini etmesin. İçinizden biri, ölü kardeşinizin etini yemeyi sever mi? İşte bundan tiksindiniz.” (Hucurat s. 12) Yâni, ölü etini yemekten nasıl kaçarsanız kardeşinizi, arkadaşınızı arkasından hoşlanmayacağı bir sözle anlatmaktan da öyle kaçınınız. (Ebu'l-Leys Semerkandî, Tenbihu'l Gafilîn, s.174-181)
Siz “mizan” deyip sırat-ı müstakîm üzere yürümeye gayret ederken, bir kısım gulyabanîler önünüzü kesebilirler. “Yâ Rabbî, bu belanın savulması ve Hizmet'in devamı için bir kurban istiyorsan, ben hazırım; hemen canımı alabilirsin!” Bir kavme karşı bir dönemde Führer tarafından yapılan mezâlim.. bir dine, bir diyanete karşı Lenin, Stalin, Troçki tarafından yapılan mezâlim… Onların yanlarına kalmamıştır; bir gün gelmiş, insanlar, bir tekme ile o zulmü yerle bir etmişlerdir. Yaşadıkları kadar yaşamış ama muhakkak zulümleriyle bir gün beraber çekilip gitmişlerdir. Zira yine, o Söz Sultanı'nın ifade buyurduğu gibi, اَلْكُفْرُ يَدُومُ، وَالظَّلْمُ لاَ يَدُومُ “Küfür, devam eder, mahkeme-i kübrâya, ma'dele-i ulyâ'ya kadar; fakat zulüm devam etmez.” “Zâlimin zulmü varsa, mazlumun da Allah'ı var / Bugün halka cevretmek kolay, yarın Hakk'ın divanı var.” Izdırar halinde inleyen sizler!.. İnşallah inliyorsunuzdur!.. Ne için? Kendiniz için değil. Ben çok büyük söyleme durumuna düşmemek için demiyorum. Fakat size yemin bile edebilirim, inlemedik ânım yok burada. Taraçaya çekildiğim zaman, tesbihi elime alıyorum; inleme ile kendimi ifade ediyorum. Bilmiyorum kalbimin derinliklerinde olan şeyi. Ama o dava için inlediğime inanıyorum. Şayet, Allah size hizmet ettirmiş, sizi 170 küsur ülkeye götürmüş, İslam'ı drahşan çehresiyle dünyaya gösterme imkânını vermiş, dünyadan alınacak şeyleri almak üzere size yol göstermiş ve vereceğiniz şeyleri verme adına da imkânlar hazırlamışsa, bütün bunların yıkılıp gitmesi hayalimde canlandıkça, beynimin nöronlarına veya belki beynimdeki o 10 milyar hücreye birden mızraklar saplanır gibi oluyor. Yatakta belki elli defa sağdan sola dönüyorum, elli defa. Kendim için değil. Hatta çok defa aklıma geliyor: “Yâ Rabbi, bu iş için ve bu belanın savulması için bir kurban isteniyorsa, ben hazırım!.. Hemen şimdi, bir saniye içinde canımı al. Fakat bu dava, bu daire içinde bulunduğu bu şeyden halas olsun! Zâlimlere fırsat verme!..” Bu mevzuda mübalağa yapıyor, olmayan bir şey söylüyorsam, nigehbân olan Zât görüyor. O'ndan başka da düşüncem olmadı. Bana Dünya'yı teklif edenlere dedim ki: “Ben sizin dininizden şüphe ediyorum! Karşıda böyle korkunç bir yangın varken, nasıl siz beni dünyaya bağlamaya çalışırsınız?!.” Evet… İnşaallah, o ıztırar halini yaşıyorsunuzdur. Öyle dua ediyorsunuzdur. O takdirde, Allah o mesâvîyi, o mezâlimi, o tağallubu, o tahakkümü, o tasallutu بِحَيْثُ مَا لَا عَيْنٌ رَأَتْ، وَلاَ أُذُنٌ سَمِعَتْ، وَلاَ خَطَرَ عَلَى قَلْبِ بَشَرٍ (gözlerin görmediği kulakların duymadığı ve insan aklının almayacağı bir şekilde) savacaktır; savsın inşaallahu Teâlâ!.. https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
Bugünkü yazımın başlığını Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın düzenlediği çok önemli bir toplantıya atıfla belirledim. Geçtiğimiz Perşembe günü Hazine ve Maliye Bakanlığı İstanbul'da içerik itibariyle oldukça önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Dahası konuya davetli katılımcı profili ile bakarsak tamamı yurtdışındaki saygın üniversitelerde görev yapan akademisyenlerden oluşan konuşmacılar sayesinde son dönemdeki en verimli tartışmalardan birini izlediğimi söylemeliyim.
Son dönem Türk-Rus ilişkilerini değerlendirirken Erdoğan'ın şantaja açık yanları olduğunu söyleyen Rusya Analisti Kerim Has, Akkuyu Nükleer Enerji Santrali'yle ilgili olarak da muhalefetin daha önce 'Stratejik Yatırım Statüsü'nü tartışması gerektiğini vurguladı.
Özge Açıkkol, Şafak Şule Kemancı ve Larissa Araz'la Kadın Eserleri Kütüphanesi arşivinden yola çıkarak hazırladıkları kültürler ve disiplinlerarası işleri konuşuyoruz.
Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de Hâce Ubeydullah Ahrâr (k.s) Hazretlerini ve kıssalarını anlatıyor. Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı; Erenlerin diyarından selamın aleyküm erenlere gönül verenler ve dahi erenlere gönül verenleri sevenler. Semerkand'dayız... Hâce Ahrâr-ı Veli'nin (k.s) kabr-i şerifinin de bulunduğu mezarlık ve külliyenin içindeyiz. Hemen arkamda gördüğünüz yer bir medrese, yanı bir cami ve karşıda hazretin merkad-i şerifi... Şimdi insan onların huzurunda olunca size böyle selamın aleyküm erenler diye söze başlayamıyor. Niçin? Hakiki erenlerin huzurundasın, söylesem sizde rahatsız olursunuz, söylerken bende rahatsız oluyorum kaldı ki böyle bir yere gelince insan kendisine de muhataplarına da erenlere gönül verenler derken bile bi tereddüt ediyor ah diyor o gönül vermeyi ne kadar becerebildik, ne kadar yapabildik ki bunu ama bu da güzeldir... İnsan, bilemedim diyecek. Bilenleri görünce diyor ki benim bildiğim bilmek değilmiş. Bulanları bulunca diyor ki benim bulduğum bulmak değilmiş. Olanları görünce diyor ki benim olduğum olmak değilmiş... O kadar bedeller ödenmiş, o kadar çileler çekilmiş, o kadar ömürler verilmiş ve bu işlerin içerisine öyle bir muhabbetle, öyle bir aşkla, öyle bir şeyi hiç eyleyerek girmişler ki insan dönüp kendisine ben onları seviyorum derken bile böyle bir mahcup olarak bizim sevmemizden ne olacak sanki... Boyun büktürüyor... İşte bu büyüklerle beraber olmanın zahiren, batınen bu yakınlığın güzel taraflarından birisi bu... Huzurunda olduğumuz Hâce Ubeydullah Ahrâr (k.s), hani bir Ayet-i Celile var; "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sadıklarla beraber olun." Hazretim, bu Ayet-i Celileyi yorumlarken derlermiş ki: Sadıklarla beraber olmanın iki yolu vardır; Bir, onlarla zahiren beraberlik. Yanlarında bulunmak, ellerinden, eteklerinden tutmak, civarlarında bulunmak, onlarla vakit geçirmek, zahiri birliktelik. Ama ikincisi kalbi bir bağ, kalbi bir birliktelik. Asıl istifade işte bu kalbi bağın oluşmasıyla oluyor diyor çünkü... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
Yanlarına pizza tutkunu bir konuk alan Hödükler, Penn Badgley'nin yalnız çocuktan stalker çocuğa terfi ettiği dizisi You'yu, bir de sevgililer gününü layıkıyla kutlayan ya da kutlayamayan filmleri tahlil ediyor. Sevdalı.
Editörümüz Burç Tunçer, KKTC'den Siyasal İletişim Danışmanı Uğraş Beratlı'ya sordu.
Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Biri Bir Gün'de "Kabe'de 1000 Altın Bulan Genç" hikayesini anlatıyor. Serdar Tuncer'in Biri Bir Gün'de anlattığı hikaye; Gencin birisi Kabe'de hep; – “Ey doğruların yardımcısı olan Allah'ım, Ey haramdan sakınanların yardımcısı olan Allah'ım, sana Hamd-ü Sena ederim,” diye dua eder. Bu durum herkesin dikkatini çeker. Birisi: – “Neden hep aynı duayı yapıyorsun, başka bir şey bilmiyor musun?,” der. O da anlatır: Yedi sekiz sene önce yine Kabe'de iken içi altın dolu bir torba buldum. Tam bin altın vardı. İçimden bir ses: – “Bu altınlarla, şunları şunları yaparsın” diyordu. Hayır dedim kendi kendime. Bu benim değil. Başkasının malı, kullanmam haram olur dedim. Bu sırada birisi – “Şöyle bir torba bulan var mı?” diye bağırıyordu. Çağırdım onu. – “Nasıl bir torbaydı? İçinde ne vardı?” diye sordum. Torbayı tarif etti ve “İçinde bin altın vardı” dedi. – “Torban burada.” diyerek verdim. Adam torbayı açıp bana otuz altın verdi. Pazara gittim. Temiz yüzlü genç bir esiri överek satıyorlardı. Gencin temizliği dikkatimi çekti. Yanlarına gittim, – “Bu köle için ne istiyorsunuz?” dedim. “Otuz altın dediler”. Adamdan aldığım otuz altını verip genci satın aldım. Bir iki yıl geçti. Genç çok çalışkan, çok edepli idi. Onu aldığıma çok memnun olmuştum. Bir gün onunla giderken karşıdan iki üç kişi geliyordu. Genç bana dedi ki, – “Efendim, ben Fas emirinin oğluyum. Bu gelenler babamın adamları. Beni buldular. Senden beni satın almak isterler. Sen iyi bir insansın. Onlara otuz bin altından aşağıya satma.” dedi. O kişiler yanıma geldi. – “Bu esiri bize satar mısın?” dediler. “Satarım.” dedim. “Altmış altın verelim.” dediler. Ben de “Olmaz.” dedim. – “Sen bunu pazardan otuz altına almadın mı? Biz sana iki mislini veriyoruz” dediler. – “Öyleyse gidin pazardan alın.” dedim. Arttıra arttıra yirmibin altına kadar çıktılar. Otuzbin altından aşağı olmaz dedim. Çaresiz kabul ettiler. Ben o otuz bin altın ile işyerleri açtım. Ticaret yaptım. Daha çok zengin oldum. Bir gün bana arkadaşlarım, – “Çok zengin bir ailenin iyi bir kızı var. Babası yeni vefat etti. Onunla seni evlendirelim.” dediler. – Ben de “Olur.” dedim. Nikah kıyıldı. Deve yükleri çeyizini getirdiler. Çeyiz arasında bir torba dikkatimi çekti. Kıza, “Bu nedir?” dedim. – “İçinde 970 altın var. Babam Kabe'de bunu kaybetmiş. Bulan gence otuzunu vermiş. Kalanını da bana hediye etti. Çeyizine koyarsın dedi” diye anlattı. Demek ki bulduğum altınlar benim rızkım imiş. Vermese idim haram yoldan gelecekti. Şimdi helal yoldan yine bana geldi. Bana yardım edip haramlardan koruyan, nice nimetler ihsan eden yüce Rabbim'e hamd ederim... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
Herkese günaydın. Bu hafta sonu geri dönüşüm işçileriyle bir araya geldik ve şehri sırtında taşıyanların hikâyelerini anlattık. Bugünün bülteni Reckitt destekleriyle ulaşıyor. Kaynak: Aposto!
Hayatımızda bastırdığımız ve farkına zaman zaman varamadığımız yönleri psikolojik kuramlar ve sosyolojik değerlendirmelerle ele alıyoruz.
Kurandan İdrake Yansıyanlar Sesli Kitap M. Fethullah Gülen --- Support this podcast: https://anchor.fm/ne-var-ne-yok/support
Son havadisi arz edeyim Hocam... Meral Hanım, Ekrem Bey'i Fatih'e benzetti.” “Haksız sayılmaz, biraz benzerlik var. Ama Beylikdüzü'ne daha çok benziyor.” “Hocam, Fatih semtinden değil, Fatih Sultan Mehmet'ten bahsediyoruz.” “Deme... Bak işte o zaman vaziyet değişir Çekirge.” Bitmeyen bir tecessüse sahip olan ve bu yüzden ‘Meraklı' diye çağrılan Çekirge ile çenesinde bir tutam beyaz sakal taşıyan ‘Hocası' bütün gün konuşur... Fırsat buldukça da arabaya cila sürüp parlatırlar. Vaktimiz olsa da onları akşama kadar dinlesek, gündeme ve hayata dair pek çok konuda yeni bilgiler ediniriz. Ama o kadar bol vakte sahip değiliz. Vakit sıkıntısı, bazen nakit sıkıntısından beterdir. Yanlarından geçip gittiğimizden, o kısa süre içinde duyduklarımızla yetinmekten başka seçeneğimiz yok. İlkin, insanın bir semte benzeyebileceğini öğrendik mesela. Hele bir kişi, bir muhitte yöneticilik yaptıysa, farzı misal bir ilde veya ilçede, orayla arasında bir benzerlik, bir yakınlık, bir ünsiyet gelişeceği, artık bilgimiz dâhilinde. Ne var ki herkesi, her istediğimize, gönlümüzden geçtiği ferahlıkta benzetmeye kalkarsak, -bazen tuttursak bile- çoğu zaman isabet ettiremeyiz. Tepki bile çeker. Durup dururken başımızı zora sokmuş oluruz. Hocası Çekirge'ye boşuna “işte o zaman vaziyet değişir” demedi. Bu itibarla Meral Hanım, yaptığı benzetmeyle dertsiz başına dert açmış bulunuyor. Ne gereği vardı o türden lâfların? İlle öveceksen, üç elif miktarı düşün, başka türlü bir övgü cümlesi kur. İlle birine benzeteceksen, başka birini seç. Fatih Sultan Mehmet ha? Tövbe estağfurullah. Şehremini olan birini hem de. Pek de emin olamadığımız üstelik. İyice sağlam kaynaktan öğrenmek isterseniz, gidin İlber Hoca'ya sorun. Fatih kimmiş, anlatsın. Biz ona kısaca Fatih diyoruz ama cümle âlem bilir ki adıyla sanıyla Fatih Sultan Mehmet.
Mail bültenimize abone olmak için tıklayın. 5 Dakikada Teknoloji Gündemi Tarih: 23 Ağustos 2021 Getir, araç kiralama hizmeti sunan MOOV'un yüzde 75 hissesini satın alıyor. Google Takvim, nerede çalıştığınızı göstermenize izin verecek. Tesla, insansı robotu 'Tesla Bot'u tanıttı. Asus Chromebook CZ1 tanıtıldı! Podcast Boş İşler'de AloTech'i konuk aldığımız bölümümüzü bu linkten, "İyi, Kötü ve Çirkin Yanlarıyla Remote Working" serimizin 3.bölümüne de bu linkten ulaşabilirsiniz. Bize ulaşmak için bu linke tıklayabilirsin.
Mail bültenimize abone olmak için tıklayın. 5 Dakikada Teknoloji Gündemi Tarih: 20 Ağustos 2021 Bulut tabanlı çağrı merkezi yazılımı AloTech, 3 milyon dolar yatırım aldı. Ünlülerden kişiye özel tebrik mesajları almanızı sağlayan Popile, tohum yatırım aldı. İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Ödülü başvuruları açıldı. OPPO Enco Buds, Türkiye'de satışa çıktı! Podcast Boş İşler'de AloTech'i konuk aldığımız bölümümüzü bu linkten, "İyi, Kötü ve Çirkin Yanlarıyla Remote Working" serimizin 3.bölümüne de bu linkten ulaşabilirsiniz. Bize ulaşmak için bu linke tıklayabilirsin.
Avustralya'da yaşayan göçmen ve mülteci kadınların üçte biri aile içi ve ev içi şiddete maruz kaldı. Monash Üniversitesi tarafından yapılan ulusal bir araştırma, geçici vizeye sahip olanlar arasında daha yüksek düzeyde görülen istismarın göçmenlik durumlarıyla ilgili olduğunu sonucuna ulaştı.
Serdar Tuncer ile “Biri Bir Gün” uzun bir aranın ardından kendine has tarzıyla kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Serdar Tuncer "3 Soru" hikayesini anlatıyor. Biri Bir Gün'de anlatılan hikaye; Bir zamanlar bir kral vardı. Bu kral, işini en iyi şekilde yapmak isterdi. Sık sık şöyle düşünürdü: "Bir iş için en uygun zaman hangisidir acaba? En gerekli kişi kimdir ve yapmam gereken en önemli şey nedir? Bu üç şeyi bilseydim, çok başarılı olurdum." Bir gün kral her tarafa haber saldı. Soruların cevabını bilene büyük ödüller vereceğini duyurdu. Bilgili kişiler toplandı. Kimileri takvim hazırlamaktan, kimileri bir bilge kişiler meclisi kurmaktan bahsetti. Böylece en uygun zamanın hangisi olduğunu bulacaklardı. En önemli kişiyse bazılarına göre din adamları, bazılarına göre savaşçılar, bazılarına göre hekimlerdi. En önemli şeye gelince, bazıları "bilim", bazıları "savaşta ustalaşmak" dediler. Kral bu cevapları kabul etmedi. Bir ağaç kovuğunda tek başına yaşayan, bilgeliğiyle ünlü, yaşlı bir adam vardı. Kral, ona danışmaya karar verdi. Yaşlı adam, yaşadığı kovuğa halktan başkasını kabul etmezdi. Bu yüzden kral, halktan biri gibi giyinerek yola düştü. Kovuğa yaklaştıklarında muhafızlarını orada bırakıp yola devam etti. Yaşlı adam, çiçek tarhları kazıyordu. Geleni gördü, selâmladı. Zayıftı, işini yaparken zorlanıyordu. Kral; Ey bilge, üç sorum var! diyerek sorularını sordu. Yaşlı adam dinledi ama cevap vermedi. Kral; Siz biraz dinlenin, diyerek küreği aldı. Yaşlı bilge; Sağ olun, deyip oturdu. Kral sorularını tekrarladı. Bilge yine susuyordu. Kral kazmaya devam etti. Ufukta güneş batmaya başladı. Kral sıkılmıştı. - Ey bilge, cevap vermeyeceksen gideyim, dedi. Bilge; Birisi geliyor, dedi. Kim acaba? Kendilerine doğru birisi koşuyordu. Adam yaralıydı. Yanlarına ulaşınca bayıldı. Adamın elbiselerini çıkardılar. Kral yarayı havluyla bastırdı. Fakat kanama devam ediyordu. Kral havluyu defalarca yaraya bastırıp yıkadı. Sonunda kanama durdu. Bu arada akşam olmuştu. Yaralıyı kovuğa taşıdılar. Kral da yorgunluktan, eşikte uyuyakaldı. Deliksiz bir uyku çekti. Uyandığında kendisine bakan yabancıyı bir süre hatırlayamadı. Adam; Beni affedin! dedi. Kral; Sizi tanımıyorum, affedilecek ne yaptınız ki? - Ben sizin düşmanınızım. Kardeşimi astırdığınız için sizden öç almaya yemin etmiştim. Buraya geldiğinizi öğrenince size pusu kurdum. Fakat akşam olduğu hâlde dönmediniz. Ben de beklediğim yerden çıktım. Ama muhafızlarınız beni tanıyıp yaraladılar. Kaçtım. Siz yardım etmeseydiniz, ölürdüm. Ben sizi öldürmek istedim, siz ise benim hayatımı kurtardınız. Affedin beni! Kral, düşmanıyla bu denli kolay barıştığı için çok mutlu oldu. Doktorunu göndereceğini söyleyip onunla vedalaştı. Dışarı çıktı. Yaşlı bilge, tarhlara tohum ekiyordu. Kral yaklaştı. Yalvarırcasına sordu. - Cevap verecek misiniz? Adam gözlerini kaldırdı. - Cevabınızı aldınız ya, dedi. - Aldım mı? Nasıl? - Anlamadınız mı? Dün bana acımayıp tarhları kazmasaydınız, gidecek, şu adamın saldırısına uğrayacaktınız. Yani en önemli vakit, tarhları kazdığınız vakitti. En önemli kişi bendim ve en önemli işiniz bana iyilik etmekti. Bu adam geldiğindeyse en önemli vakit onunla ilgilendiğiniz vakitti. Çünkü yaralarını sarmasaydınız, sizinle barışmadan ölecekti. Dolayısıyla en önemli kişi oydu, en önemli iş de onun için yaptıklarınızdı. Şu gerçeği unutmayın: En önemli vakit, içinde bulunduğumuz andır. Çünkü sadece o an bir şey yapabiliriz. En önemli kişi, o anda kiminle berabersek odur. Zira onunla bir daha görüşüp görüşmeyeceğimizi bilemeyiz. En önemli iş ise iyilik yapmaktır. Çünkü insan dünyaya bunun için gönderilmiştir. Gelin, Beraber Yürüyelim...
CENNET KEFENİNE SARILACAK NEFİS Berrâ b. Âzib (r.a.) rivâyet ediyor: Resûlullâh ile Ensar (r.a.e.)'den birinin cenazesini taşıyarak, kabre kadar gittik. Henüz kabri açılmamıştı. Resûlullâh (s.a.v.) bir yere oturdu. Biz de çevresini sarıp oturduk. Sessiz ve hareketsiz idik; sanki başımıza kuş konmuştu. Resûlullâh (s.a.v.)'in elinde bir ağaç parçası vardı; yeri eşip duruyordu. Başını kaldırarak şöyle buyurdu: “Kabir azâbından Allâh (c.c.)'a sığınınız.” Bu cümleyi iki veya üç defa tekrarladı, sonra şöyle devam etti: “Mü'min kul dünya hayatından kesilip, âhirete yöneldiği sırada; kendisine melekler gelir. Onların yüzleri beyaz, güneş gibi parlaktır. Yanlarında cennet kefeni vardır. Ayrıca cennetin ölüye saçılacak kokuları da vardır. Gözün görebileceği yere kadar otururlar. Bundan sonra, ölüm meleği gelir; hastanın baş ucuna oturur ve şöyle der: “Ey hakîkata ermiş nefis! Allâh (c.c.)'un mağfiretine, rızâsına çık. O nefis çıkar; hem de sakanın kabından akan su gibi. Onun ruhu çıktıktan sonra yerde ve gökte olanların hepsi, namazını kılar. Fakat insan ve cin taifesi hariç. Nefisten çıkan o ruhu, bir an bile ellerinde durdurmadan, getirdikleri cennet kefenine sararlar. Kokular serperler. Ondan öyle güzel koku çıkar ki, yeryüzünde bulunan miskten daha güzeldir. O güzel ruhu böylece alıp yükselirler. Onu alıp yükselirken, uğradıkları her melek kafilesi sorar: “Bu güzel kokulu ruh kimin?” Onu taşıyan melekler ise şöyle derler: “Bu, falan oğlu falanın ruhudur.” Bunu böyle söylerken, en güzel isimlerini sayar dökerler. Bu hâl ile dünya semâsına kadar giderler. Dünya semâsı kapısının açılmasını isterler. Onlara kapı açılır. Güzelce karşılanırlar. Sonra onu uğurlarlar. Bu karşılama ve uğurlama ile yedinci semâya kadar giderler.” (Ebul Leys Semerkandî, Tenbihul Gafilîn, s.34-35)
Kur'ân-ı Kerîm'deki birkaç âyet, bir kanun koyucu veya hüküm koyucu olarak Hz. Peygamber (s.a.v.)'in otoritesini tespit etmektedir. Bunlardan bazıları aşağıya çıkarılmıştır. Allâh (c.c.) buyurdu ki: “Rahmetim her şeyi kuşatır. O halde onu Allâh'tan korkanlar, zekât verenler ve ayetlerimize inananlar için pay ayırıp yazacağım. Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı olarak buldukları o Resûl ve ümmi Peygamber'e inananlar var ya işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri de haram kılar, onların yüklerini ve üzerlerinde bulunan zincirleri kaldırır. Şu halde O'na inananlar, O'na hürmet gösterenler, O'na yardım edip O'nunla gönderilmiş nura tabi olanlar, işte bunlar felâha erenlerin ta kendileridirler.” (A‘raf s. 156-157) “Allâh'a ve âhiret gününe inanmayan ve Allâh'ın ve Resûlü'nün haram kıldığını haram saymayanlarla savaşın.” (Tevbe s. 29) Bu ifadeler, Allâh (c.c.)'un ve Resûlü (s.a.v.)'in haram kıldığını haram saymanın zorunlu olduğuna ve bir şeyi haram kılma yetkisinin sadece Allâhü Te'âlâ'ya mahsus olmadığına işaret etmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v.) de Allâh (c.c.)'un izniyle bu otoriteyi kullanabilir. Allâh (c.c.)'un otoritesi ile Peygamber (s.a.v.)'in otoritesi arasındaki fark şüphesiz ki önemlidir. Hâkk Te‘âlâ'nın otoritesi tamamen bağımsız, zati ve kendi kendine varolandır, Peygamber (s.a.v.)'in otoritesi ise Allâh (c.c.)'dan alınmış ve O (c.c.)'dan gelen vahye bağımlıdır. Ancak şu var ki Hz. Peygamber (s.a.v.) bu otoriteye sahiptir ve Allâh (c.c.)'un otoritesine boyun eğdikleri gibi Peygamber (s.a.v.)'in otoritesine de boyun eğmek, inananlar için zorunludur. Hangi açıdan bakılırsa bakılsın bu ayet şüphesiz Hz. Peygamber (s.a.v.)'in yeni hüküm koymada, Kur'ân-ı Kerîm'de zikredilenlere ilave olarak gayr-i metlüv (yazılı olmayan) vahye dayanan bir otoriteye sahip olduğu gerçeğinin açık bir delilidir. (Muhammed Taki Osmani, Sünnetin Bağlayıcılığı, s.49)
Yeni sezonumuzun ikinci bölümününde Firefly kurucu ortakları Kaan Günay ve Onur Kardeşler'i dinliyoruz! 150'den fazla kişiden oluşan ekibiyle Firefly, açık hava reklamcılığına odaklanıyor ve ABD pazarında faaliyet gösteriyor. Şimdiye kadar dünyanın en büyük yatırım şirketlerinin 9'undan toplamda 75 milyon dolarlık yatırımı toplamayı nasıl başardılar? Yönetici olmayı nasıl öğrendiler? Yanlarından ayırmadıkları kitaplar ve girişimci ruhlarını besleyen günlük rutinlerden, iş hayatına kadar birçok konuyu konuştuğumuz sohbette pandemi ve etkilerini de konuşmayı da es geçmedik.
(Tam İlmihâl-Se'âdet-i Ebediyye) kitâbı, üç kısımdan meydâna gelmişdir: I. kısımda; İslâm dînine nasıl inanılacağı, ehl-i sünnet i'tikâdı, İslâm dinine iftirâ edenlere cevâblar, Kur'ân-ı kerîm ve tefsîrler, kur'ân-ı kerîmdeki ilmlerin sınıflandırılması, Nemâzın ehemmiyyeti, farzları, abdest, gusl, nemâz ile ilgili bütün husûslar, kaza nemâzları, Cum'a ve bayram nemâzları, Zekât, Ramezân Orucu, Sadaka-i Fıtr, Yemîn ve Yemîn Keffâreti, Adak, Kurban Kesmek, Hac, Mübârek Geceler, Hicrî ve Mîlâdî Senelerin birbirine çevrilmeleri, Selâmlaşmak, Muhammed aleyhisselâmın hayâtı, bütün husûslar, kaza nemâzları, Cum'a ve bayram nemâzları, Zekât, Ramezân Orucu, Sadaka-i Fıtr, Yemîn ve Yemîn Keffâreti, Adak, Kurban Kesmek, Hac, Mübârek ahlâkı, anne, baba ve dedelerinin mü'min oluşu, Sübhâne Rabbîke âyeti hakkında bilgiler... yer almakdadır. II. kısımda; Îmân, Akl, Kaza-Kader, Tefsîr ve Hadîs kitâbları, Hadîs âlimleri, Allahü teâlânın ismleri, Mezheb, Fıkh, İmâm-ı A'zam hazretleri, Vehhâbîlere Ehl-i Sünnetin cevâbı, Evliyâ rûhlarından faydalanma, Bozuk dinler, hurûfîlik, Sosyalizm ve Sosyâl adâlet, İslâmiyyetde nikâh, Talâk, Süt kardeşlik, Nafaka, Komşu hakkı, Halâl ve Harâmlar, İsrâf ve Fâiz, Fen Bilgileri, Tevekkül, Müzik ve Tegannî, Cin hakkında bilgi, Bir Müslimân babanın kızına nasîhatları, Mu'cîze, kerâmet, firâset, istidrâc... gibi konular yer almakdadır. III. kısımda, İslâmiyyetde kesb ve ticâret, Bey' ve Şirâ', Alış-verişde muhayyerlik, Bâtıl, Fâsid ve Mekrûh Satışlar, Ticârette adâlet ve ihtikâr, dinini kayırmak, ihsân, Banka ve Fâiz, Şirketler, Cezâlar, Ölüm ve Ölüme Hâzırlık, Meyyite Hizmetler, Ferâiz, Meyyit için İskât... gibi konular yer almakdadır. Ayrıca konular arasında, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin ve oğlu Muhammed Ma'sûm hazretlerinin (MEKTÛBÂT) kitâblarından çeşitli mektûblar vardır. Son bölümde (1020) zâtın hâl tercemesi yer almakdadır. Fihrist bölümünde zâtlar, kitâblar, mevzû'lar fihristleri vardır. Bine yakın eserden uzun bir zemânda hâzırlanan bu nâdîde eserde; insanı se'âdete kavuşduracak bütün husûslar yer almakdadır.
M.Fethullah Gülen-Kuran'dan İdrake Yansıyanlar-Sesli Kitap --- Support this podcast: https://anchor.fm/ne-var-ne-yok/support
Bu bölümde Efecan Yavaşgel, Togan Karataş ve Mustafa Duman NBA'de takımlarını taşıyan süper yıldızları (Embiid, Jokic ve LeBron) değerlendirdi. Ekip ayrıca Brooklyn Nets'in sorunlarını konuştu. Program içeriği: Başlangıç - 10. dk: Joel Embiid 10. dk. - 20. dk: Nikola Jokic 20. dk. - 30. dk: LeBron James 30. dk. - Son: Brooklyn Nets
Mail bültenimize abone olmak için tıklayın. Bölümde önerdiğimiz İyi, Kötü ve Çirkin Yanlarıyla Remote Working serimiz: - https://link.chtbl.com/remoteworkingozel 5 Dakikada Teknoloji Gündemi Tarih: 25 Aralık 2020 https://egirisim.com/2020/12/24/istinaf-mahkemesi-ubere-erisim-engelini-kaldirdi-ve-sari-taksiler-ile-calismaya-devam-etmesine-izin-verdi/ https://webrazzi.com/2020/12/24/n11-den-online-market-hizmeti-market11/ https://www.webtekno.com/turk-telekom-esim-kullanima-sunuldu-h103850.html https://egirisim.com/2020/12/24/google-turkiyedeki-kobiler-icin-12-milyon-dolarlik-destek-paketini-duyurdu/ https://www.webtekno.com/anadolu-efes-taraftarlari-tribunu-microsoft-teams-ten-doldurdu-h103820.html https://webrazzi.com/2020/12/24/amazon-un-uzaktan-calismaya-devam-etme-planlari-su-an-icin-belirsiz/ https://techcrunch.com/2020/12/23/nuro-acquires-autonomous-trucking-startup-ike/ https://www.theverge.com/2020/12/23/22197057/zoom-email-service-calendar-app-microsoft-google-competition Atakan LinkedIn: https://www.linkedin.com/in/atakan-babacan-b848a4107/ Seha LinkedIn: https://www.linkedin.com/in/seha-g%C3%BCrb%C3%BCz-21971b149/ Atakan Twitter: https://twitter.com/atakanbbcn Seha Twitter: https://twitter.com/ShGrbz Canan'ın Sosyal Linki: https://linktr.ee/cananulyanabaser Podcast Boş İşler Podcast: https://link.chtbl.com/bosislerpodcast Podcast Boş İşler Instagram: https://www.instagram.com/podcastbosisler/
Bu bölümde dünyadaki güncel hastalığın medyada konuşulmayan yanlarını, bilimsel ve araştırmacı veriler ile birlikte masaya yatırıyoruz. Konuğumuz araştırmacı gazeteci Murat Soydan, gerekli kaynaklar ile birlikte hastalığın bütün detaylarını veriler ile birlikte açıklıyor
2 Temmuz Bugündür! Madımak Tüm Türkiye'dir! 2 Temmuz 1993'te 35 canın yakılarak öldürüldüğü Sivas katliamının 27. yılındayız. Hesabı sorulmamış, davası zaman aşımına uğratılmış, anısı canlarımızı yakan, arkasındaki gerçekler sadece geçmişimizi değil bugünümüzü de karartan bir katliamdır bu! Mezhepçiliğe ve şovenizme karşı işçilerin birliği halkların kardeşliği! Alevilerin bugünkü korkuları ve nefsi müdafaası yersiz değildir. Bu duyguyu tüm işçi sınıfı ve emekçi halkımız paylaşmalı ve safları sıklaştırmalıdır. Çünkü Sivas katliamına gelinen süreç 1989 Bahar eylemleri ile Zonguldak madenci grevleri ile, kamu emekçilerinin örgütlenmeye başlamasıyla, yoksul mahallelerde solun, Kürt emekçilerinin ve köylülerinin mücadelesinin yeniden yükselişi ile örülmüştü. 12 Eylül askeri diktatörlüğünün karanlığını işçi sınıfı ve emekçi halkın mücadelesi yırtmaya başlamıştı. Her suikast, her katliam emeğin çatısı altında birleşmeye başlayan toplumu, mezhepçilikle, şovenizmle bölmek için kullanıldı. Ekmek ve hürriyet için mücadeleye atılan ve birleşmeye başlayan emekçi halkın bir tarafına “din elden gidiyor”, “yaşasın Şeriat”; öbür tarafa ise “Türkiye laiktir laik kalacak”, “Türkiye İran olmayacak“ dedirttiler. 2 Temmuz 1993 bugündür. Tehditler gerçektir, günceldir. Hala Alevilerin evlerine çarpılar atılmakta, devlet görevlileri bu açık tehditleri küçümsemekte, mezhepçilik her yerde korunup kollanmaktadır. Mezhepçi, şovenist kara propaganda emekçi halkın ekmek ve hürriyet taleplerini susturmak için yine devrededir. Aynı kara propaganda kıdem tazminatı başta olmak üzere işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarına yapılan saldırıları kamufle etmektedir. Erdal İnönü'nün yerini Kemal Kılıçdaroğlu almıştır. Onlar iktidarın en zor zamanlarında “bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler” diyenlerdir. Yanlarına katliama “gaza” diyen Temel Karamollaoğlu'nu almış güya muhalefet yapmaktadırlar. Hâlâ ordudan kurtarıcılık bekleyenin kaderi ise 27 yıl öncekinden farklı olamaz. Haklı mücadeleler zaman aşımına uğramaz! Önü kesilemez! İşte bu yüzden 2 Temmuz'u unutmamak ve unutturmamak zorundayız. Sadece yitirdiğimiz canları değil onları neden yitirdiğimizi ve tüm bu katliamın arkasındaki gerçekleri de hatırlamalıyız. 2 Temmuz'un hesabı ne mahkemelerde ne de düzen siyasetinin içinde sorulabildi. Ama bu böyle devam edecek demek değildir. Katliamlarla kesilen yürüyüşümüzü kaldığımız yerden devam ettirerek bu gidişatı değiştirebiliriz. Her dilden, inançtan, memleketten işçiler ve emekçi halkımız birleşmeliyiz. Karanlığı yırtmak ve katliamların hesabını sormak ancak bu şekilde mümkün olacaktır. 15-16 Haziran ruhu bütün işçi ve emekçileri birleştirmişti. Bugün de ihtiyaç budur!
#417 BAKARA SÜRESİ 87-95 Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla 87 And olsun biz Musa'ya kitap verdik. Ve ardından peş peşe rasullerle takip ettik. Meryem oğlu İsa'ya apaçık deliller verdik. Ve Onu Ruh'ülKudüs'le kuvvetlendirdik. Demek size rasül, ne zaman nefislerinizin hoşlanmayacağı şeyi getirirse siz büyüklük taslayarak, bir kısmını yalanlayıp bir kısmını öldürecek misiniz? 88 Onlar "Bizim kalbimiz kılıflıdır" dediler. Hayır; küfürleri nedeniyle Allah onları la'netledi. Onun için pek azı iman edecektir. 89 Yanlarındakini (Tevrat'ı) tasdiklemek üzere onlara Allah katından bir kitap (Kur'ân) gelince, daha önce küfredenlere karşı fetih istiyorlardı. ("yakında bir rasül gelecek ve biz size galip geleceğiz" diyorlardı) İşte o tanıdıkları şey kendilerine gelince ona küfrettiler. Artık Allah'ın la'neti kâfirlerin üzerinedir. 90 Allah'ın kullarından dilediğine kendi fazlından (vahiy) indirmesini kıskanarak ve azgınlık yaparak, Allah'ın indirdiklerini inkâr etmekle kendilerini ne kötü şeye karşılık sattılar da, gazab üstüne gazaba uğradılar. Kâfirler için hor ve hakir edici bir azab vardır. 91 Bir de onlara: "Allah ne indirdiyse ona iman edin" denildiği zaman onlar: "Biz, bize indirilene iman ederiz" derler de diğerini inkâr ederler. Halbuki o, yanlarındakini doğrulayıcı bir gerçektir. De ki: "Madem iman ediyordunuz da daha önce nebileri niçin öldürüyordunuz?" 92 And olsun, Musa size apaçık delilleri getirdi. Sonra siz O'nun ardından buzağıyı (ilâh) edindiniz. Siz o zalimlersiniz. 93 Hani "Size verdiğimiz (Tevrat)'ı kuvvetle tutun ve onu dinleyin" diye Tur'u tepenizin üzerine kaldırıp sizden kesin söz almıştık. "Dinledik isyan ettik" dediler. Ve küfürleri nedeniyle buzağı kalplerine içirilmişti. De ki: "Eğer mü'min iseniz imanınız size ne kötü şey emrediyor." 94 De ki: "Allah katında âhiret yurdu diğer insanların değil de, özellikle sizin ise ve eğer sözünüzde de doğru iseniz hemen ölümü isteyin." 95 Bunu önceden elleriyle yaptıkları (kötü işler) nedeniyle istemeyecekler. Allah zalimleri bilendir. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/417-bakara-suresi-87-95 https://t.me/KuraniKerimTefsiri (Telegram Grubu) Rasûlullah ﷺ şöyle buyurdu: “Aralarında akrabasıyla ilgiyi kesenlerin bulunduğu bir topluluğa Allah'ın rahmeti inmez.” (Buhârî, Edebu'l-Müfred, nr. 63)
Remote çalışmayı sizlere aktardığımız, ekosistemin değerli oyuncularını konuk aldığımız özel dosyamızın 5. ve son bölümüyle sizlerleyiz. Bu bölümde de çok değerli isimlerle birlikteydik. Iyzico Head of Engineering Yalçın Yenigün, Parrotize kurucusu Pia Pınar Bozyel, DoktorTakvimi ürün uzmanı Mutlu Şakar bizlerleydi. 200 üzerinde çalışanı bulunan Iyzico’nun eve geçiş sürecinden, simultane çeviriyi dijitalleştiren ve çevirmenlerin evden çalışmasına olanak sağlayan Parrotize’dan ve Doktor Takvimi’nin uzaktan çalışmaya geçişinden, sağlık sektörüne kadar birçok konuyu konuştuğumuz, çok keyifli ve bilgilendirici bir bölüm oldu. Bize sosyal medya kanallarımızdan geri bildirimde bulunmak için: https://twitter.com/podcastbosisler https://www.instagram.com/podcastbosisler/ https://www.linkedin.com/company/podcast-boş-i̇şler https://www.youtube.com/channel/UCT2SotUJjssQkSkLXAadHOA https://medium.com/podcastbosisler İyi dinlemeler:)
Özel dosyamızın dördüncü bölümünde ekosistemin değerli isimleriyle bir araya geldik. 41 milyon euroluk 2.fonunu kapatan Revo Capital ekibinden Arın Özkula, Endeavor Türkiye Genel Sekreteri Aslı Kurul Türkmen ve UserGuiding kurucusu Osman Koç bizimleydi. Zorunlu remote çalışmanın yatırım dünyasını, girişimcileri nasıl etkilediğini bu süreçten sonra ne gibi etkileri olacağını konuştuğumuz, çok keyifli ve bilgilendirici bir bölüm oldu. Osman'ın bölümde bahsettiği Aykut Karaalioğlu’yla birlikte yaptıkları Türk İşi SaaS Yapmak podcastinin linki: https://open.spotify.com/show/3uUh4jm14BesrxE2WLZg9r Aslı Kurul Türkmen'in sunduğu Endeavor Türkiye'nin podcasti Dönüm Noktası'nın linki:https://open.spotify.com/show/1w3lPjiukdEHPc44ybaN3S İyi dinlemeler :) Bize sosyal medya kanallarımızdan geri bildirimde bulunmak için: https://twitter.com/podcastbosisler https://www.instagram.com/podcastbosisler/ https://www.linkedin.com/company/podcast-boş-i̇şler https://www.youtube.com/channel/UCT2SotUJjssQkSkLXAadHOA https://medium.com/podcastbosisler
AloTech CTO'su İdris Avcı, AloTech GMY'si Korhan Erçin ve Galata Business Angels genel sekreteri Ata Uzunhasan özel dosyamızın 3.bölümünde bizlerleydi. Zorunlu remote workingin bundan sonraki süreçte hayatımıza nasıl gireceğini, yatırım süreçlerinin nasıl etkilendiğini ve bulut tabanlı işlerin dününü, geleceğini konuştuğumuz çok keyifli bir bölüm oldu. Bölümün sonunda konseptimiz gereği remote workingin iyi, kötü ve çirkin yanlarını dinledik. Konuklarımıza katılımlarından dolayı teşekkür ederiz. AloTech Youtube hesabı: https://www.youtube.com/channel/UCVwWKr-vTnxXdGd1A3BhqWA Bize sosyal medya kanallarımızdan geri bildirimde bulunmak için: https://twitter.com/podcastbosisler https://www.instagram.com/podcastbosisler/ https://www.linkedin.com/company/podcast-boş-i̇şler https://www.youtube.com/channel/UCT2SotUJjssQkSkLXAadHOA https://medium.com/podcastbosisler İyi dinlemeler:)
Herkese selamlar. COVID-19 nedeniyle hepimiz evlere kapandık. Yaşadığımız bu kaotik süreçte Boş İşler olarak konunun virüs tarafını değil de, son yıllarda ekosistem olarak çokça konuştuğumuz bir konu olan “Remote Working”i sizlere fayda sağlaması amacıyla özel bir dosya şeklinde hazırladık. Birbirinden değerli, ekosistemin etkili oyuncularıyla yaptığımız bölümleri sizlere aktaracağız. Özel dosyamızın ikinci bölümünde 212 Venture Capital'in kurucu ortağı Ali Karabey, QNBEYOND Startup Engagement Manageri Erman Taylan ve GOOINN kurucusu Yavuz Çingitaş konuğumuz oldu. Kendilerine remote workinge geçiş süreçlerinden, kullandıkları toollara, B2b SaaS girişimlerinin, hızlandırma programlarının geleceğinden VC yatırımlarına kadar birçok konuyu sorduk. Tabii ki bölümün sonunda konseptimizi de oluşturan “İyi, kötü ve çirkin yanlarıyla Remote Working” sorumuzu da yönlendirdik. Konuklarımıza katılımlarından dolayı teşekkür ederiz. Umarız hem bölümümüzü hem de devamı gelecek olan bu özel dosyamızı beğenirsiniz. Bize sosyal medya kanallarımızdan geri bildirimde bulunmak için: https://twitter.com/podcastbosisler https://www.instagram.com/podcastbosisler/ https://www.linkedin.com/company/podcast-boş-i̇şler https://www.youtube.com/channel/UCT2SotUJjssQkSkLXAadHOA https://medium.com/podcastbosisler
Herkese selamlar. COVID-19 nedeniyle hepimiz evlere kapandık. Yaşadığımız bu kaotik süreçte Boş İşler olarak konunun virüs tarafını değil de, son yıllarda ekosistem olarak çokça konuştuğumuz bir konu olan “Remote Working”i sizlere fayda sağlaması amacıyla özel bir dosya şeklinde hazırladık. Birbirinden değerli, ekosistemin etkili oyuncularıyla yaptığımız bölümleri sizlere aktaracağız. Özel dosyamızın bu ilk bölümünde yatırımcı kimliğiyle tanıdığımız Bora Yılmaz, 500 Istanbul’un partnerlerinden Enis Hulli ve Kolay İK kurucu ortaklarından Efecan Erdur konuğumuz oldu. Kendilerine remote workinge geçiş süreçlerinden, kullandıkları toollara, B2b SaaS girişimlerinin geleceği ve satış süreçlerinden, yatırımların durumuna kadar birçok konuyu sorduk. Tabii ki bölümün sonunda konseptimizi de oluşturan “İyi, kötü ve çirkin yanlarıyla Remote Working” sorumuzu da yönlendirdik. Konuklarımıza katılımlarından dolayı teşekkür ederiz. Umarız hem bölümümüzü hem de devamı gelecek olan bu özel dosyamızı beğenirsiniz. Bize sosyal medya kanallarımızdan geri bildirimde bulunmak için: https://twitter.com/podcastbosisler https://www.instagram.com/podcastbosisler/ https://www.linkedin.com/company/podcast-boş-i̇şler https://www.youtube.com/channel/UCT2SotUJjssQkSkLXAadHOA https://medium.com/podcastbosisler
157
Bu bölümde Efecan Yavaşgel ve Togan Karataş Portland ile sözleşme imzalayan Carmelo Anthony'nin takıma olası katkısını tartıştı. Ayrıca Teksas takımlarını ana parçaları üzerinden değerlendirdi. Program içeriği: Başlangıç - 12.06: Carmelo Portland'da ne yapar? 12.07 - 25.55: Spurs ve DeRozan tekliyor. 25.56 - 35.57: Dallas'ı uçuran Sloven: Doncic 35.58 - Son: Harden'ın sınırı ne?
Türkiye'nin yazılım alanında öne çıkan girişimlerinden biri olan Countly'nin kurucu ortaklarından Onur Alp Soner ile:- Countly'nin hikayesini,- İlk müşterileri nasıl edindiklerini ve yurtdışı pazarlama çalışmalarını,- Uzaktan çalışma düzenini, - Devlet desteklerine ve şirket yatırımlarına olan yaklaşımı,- Türkiye'den yurtdışına ürün satmak isteyenlere vereceği tavsiyeleri konuştuk.Bölümde geçen sitelerin linklerine aşağıdan ulaşabilirsiniz.Countly web sitesi: www.count.ly/Countly Community Edition: count.ly/community-editionOnur Alp Soner’in Medium Yazıları:Bir Girişim Hikayesi:medium.com/@onuralpsoner/count…langic-f0d9142fa7ceBir Girişimde Uzaktan Çalışmanın İyi ve Kötü Yanları:medium.com/@onuralpsoner/bir-g…anlari-9311d63507c6SeedCamp:seedcamp.com/Twitter adresi: https://twitter.com/oasonerCountly kurucu ortaklarından olan Görkem Çetin'in büyük kurumlara nasıl yazılım satarsınız yazısı:https://medium.com/@GorkemCetin/yaz%C4%B1l%C4%B1m%C4%B1n%C4%B1z%C4%B1-b%C3%BCy%C3%BCk-kurumlara-nas%C4%B1l-satars%C4%B1n%C4%B1z-3495b59e1dcbHer hafta bir yeni bölüm yayınlıyoruz.
Merhaba arkadaşlar, Bu hafta 4.bölümü yayımladık. Bu bölümde Themeforest’da satıcı olmanın iyi ve kötü yanlarından bahsediyoruz. Yazı olarak da aşağıda bu maddeleri listeledim, eklemek istediğiniz bir şey varsa bize @tfsohbetleri twitter adresimizden...
Yanlarına Aykut’u da alan maceraperest ekibimiz,** ‘sosyal medyadaki linç kültürü’** hakkında konuşmaya çalışıyor; ancak birbirlerini linç etmekten bir türlü ana konuya giriş yapamıyorlar. WhatsApp’ın son görülme prensipleri ile mavi tik konularına değinen ekip, burç yorumlarını da ihmal etmeyerek dolambaçlı bir yolculuğa çıkıyor. Peki sosyal medyada yaşanılan ilişki travmalarını ve Aykut'un yapaylığını ne yapacağız?
Ada Sahası 24. bölümüyle yayında! Premier Lig'de 26. haftayı her zamanki gibi Fırat Ayrılık, Memduh Can Yalçın ve Mert Demircioğlu değerlendirdiler. Yanlarında çok özel bir konuk da ağırladılar. Four Four Two editörlerinden Rezzan Yetiş.
Kaçıngan, Bağımlı, Bağlanamayan Yanlarımızla Başa Çıkmak