POPULARITY
“Peygamber (S.A.) efendimiz şöyle buyurdu: - «Şu kalpler, paslanır. Onların cilâsı, Kur'an okumak, ölümü düşünmek ve zikir meclisinde hazır bulunmaktır.» Kalp pas tutunca, sahibi anlar, gidermeye çalışırsa, pekâlâ. Aksi hâlde fena kararır. Peygamber (S.A.) efendimizin emrettiği şekle geçilmediği takdirde, kalp fena hâlde paslanır ve bu pasın giderilmesi imkânsız olur. Kalbin kararmasına sebep olacak çok şeyler vardır. İman nurundan uzak kalındığı için kararır. Dünyayı sevdiği için kararır. Sakınmadan dünyaya abanan kimse, kalbini mutlaka karartır. Bir kimse, kendisini dünyaya kaptırırsa kalbi kararır. Sakınma duygusu da ölür. Haram demez, helâl demez, mal toplamaya başlar. Mal toplarken helâl veya haram olduğuna önem vermeyince utanma duygusu da ölür. Ve murakabe hâlinden mahrum olur.Ey cemaat! Peygamberinizi dinleyiniz. Onun kelâmı ile kalbinize cila vurunuz. Kalbinizin cila ilâcını size o haber verdi. Sizden biri hasta olsa, doktoru ilâç tavsiye etse, kullanmadan şifa bulabilir mi? Bulamaz. İlâcı kullanmadığı süre, hastalığı eksilmez, belki artar.Hayır, iki kelime üzerinde toplanmıştır: Allah'ın emrini yüce bilmek ve kullarına şefkat göstermek... Allah'ın emrini yüce bilmeyen yaratılmışlara şefkat duyamaz. Allah'a yakın olamaz; rahmetinden nasib alamaz. Allahü Teâlâ, Musa (A S.) peygambere şöyle vahyetti: - «Ya Musa, şefkat duygusu besle ki, ben de sana rahmet nazarımla bakayım. Şefkat duygusuna sahib olana rahmetimi yağdırırım. Cennetime koyarım. Kalbinde merhamet duygusu taşıyana saadetler olsun.»Bütün ömrünüz çürüdü. «Yediler, yedik; giydiler, giydik; biz topladık, onlar topladı» gibi lâflarla ömrünüzü bitirdiniz. Kurtuluş yolunu arayan, nefsini haram olan şeylerden alsın. Şüpheli şeyleri bıraksın. Şehvet duygularını kalbinde taşımasın. Allah'ın emrini yerine getirmek için nefsini sabırlı kılsın. Yasaklardan uzak dursun. Kader işlerine boyun eğsin.Kulları Hakk'a çağırmak ve onların cefasına tahammül etmek kolay değildir. Bu kolay olmayanı, o büyükler yapar. Kullardan gelen her çeşit ezâ ve cefaya dayanırlar. Onlar, münafıkları yola getirmek için dıştan yüzlerine gülerler. Fâsık kişiler onlara güler, oyun eder, kandırır. Kullar onlara ne yaparsa yapsın, tahammül ederler. Bütün gayeleri onları Hak kapısına götürmekten ibarettir. Büyüklerin dediği gibi içi bozuklara, yalnız Allah yolcuları güler yüz gösterir. İrfan sahibi, fâsık kişiye güler. Fâsık adam, içini bilen yok sanır. Halbuki arif olan, onun içindeki karanlığı bilir. Kalp gözünün karardığını ve hileli işlerinin çokluğunu anlar. Münafık ve fâsıklar, işlerinin gizli kaldığını sanır, yanılırlar. Sanki kendilerinin bozukluğunu sezen yoktur. Bu hâlleri onları çok yanıltır. Onların erenlere karşı saklı hâlleri yoktur. Fâsık ve münafık olanı, her hâli gösterir. Elleri, tenleri ve bakışları belli eder. İçte ve dışta, duruşlarında ve hareketlerinde onların ne olduğu kolay sezilir.Cehennem azabından ancak ittika (Günahlardan ve bütün kötülüklerden sakınan) ve ihlâs sahibi muvahhidler kurtulur. Tevbe edenler selâmete ererler. Tevbeyi önce kalbinizle yapınız, sonra dilinizle...Kalbini düzelt. Dünya bütün varlığı ile sana gelir. Sen onda hoş kalırsın. Halk tümü ile sana uyar. Gelmiş ve gelecek hiçbir şey sana zararlı olamaz. Mevlâ'nın kapısından seni alamaz. Çünkü sen, O'nunlasın. Yalnız O'na dönmüş ve O'nun emirlerini gözetiyorsun. O'nun Cemâl ve Celâl sıfatının tecellisini seyretmektesin. Celâl tecellisini gördüğün zaman dağınık hâle gelirsin. Cemâl tecellisine kavuşunca dağınık hâllerin toplanır. Celâl sıfatı sezilince korkulur. Bu korku başka bir korkuya benzemez. Cemâl sıfatının tecellisini görünce de bir şeyler ümit etmeye koyulursun. Celâl sıfatının büyük tecellisi seni yokluğa götürür. Cemâl sıfatı tecelli edince yerinde sabit durur bir yere gitmek istemezsin. Bu anlatılanları tadanlara ne mutlu... “Allah'ım bize yakınlık taammı tatdır; ülfet şarabını içir.” «Dünyada iyilik ver. Ahirette iyilik ver.
Kendinize ayırdığınız o özel anlarda neler yapıyorsunuz? Bu bölümde, dünyanın dört bir yanından insanların ilginç, eğlenceli ve ilham veren “Ben Saati” ritüellerini konuşuyoruz! Her kültür Ben Saati'ni kendi ruhuna göre yaşıyor. Siz bu ritüellerden hangisini denemek isterdiniz? Sosyal medya üzerinden yorumlarınızı bekliyorum.---Ben Saati Podcast Instagram:https://www.instagram.com/ben_saati/
Bugün 31 Aralık 2024 #doğatakvimi Dünyada yeni yıl ritüelleri
İngiltere, ABD ve İsrail arasındaki ilişkiyi “derin yapılar” ekseninde düşünmek gerekir. Derin yapılar İngiliz ve ABD elitlerinin eseridir. Onlar “derin devlet” ile kurdukları ilişkilerin neticesinde faaliyet alanlarını sürekli genişletmişlerdir. Bu, derin yapıların daha kuruluş aşamalarından itibaren emperyal bakış açısına göre hareket etmelerine imkân vermiştir. İmparatorluk ana vatanı ile koloniler arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi ve yeniden üretilmesinde bu yapılar birinci derecede rol oynadı. Kendi aralarındaki rekabet de oldukça etkileyiciydi. Bu rekabet İsrail'i ilgilendiren olayları da içeriyordu. Geçmişte İngiltere ve ABD'de İsrail'le ilgili ayrışmalar yaşandığında esasen derin yapılar çatışıyordu. Fakat bu ayrışmalar günümüzde daha ileri bir safhadadır. Yüzyıllar boyunca sürekli kazandıkları ve bundan sonra da kazanmak istedikleri için işler çıkmaza girdiğinde ne yapacaklarına dair bir yol haritası çizemediler. Ellerinin hemen silaha gitmesi de teamül gereğidir. 1967'de İsrail tarafından Amerikan donanma gemisi USS Liberty'ye yapılan saldırı böyle bir ayrışma ve çatışmanın sonucuydu. 1990'ların başından itibaren ABD ve İngiltere Türkiye'nin yakın coğrafyasında yeni bir istilaya giriştiklerinde kuşkusuz İsrail'e muazzam bir alan açılmıştı. Bu, İngiltere ve ABD'nin Siyonizm'e 20. yüzyılın kolonyalist ve emperyalist ideolojisi olarak çok fazla kıymet atfetmelerinden kaynaklanmıştır. Bunun için Sovyetlerin dağılmasından sonra Türk ve İslam coğrafyasına yöneldiklerinde üzerine çalışılmış ve haddizatında başarıya ulaşmış bir ideoloji olarak Siyonizm'in öne çıkması İngiltere ve ABD için tabiî bir durumdu. Üstelik 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren akademi, siyaset ve medya dünyasında bu ideoloji rakipsizdi. Bu dönemde oryantalistlerin kahir ekseriyetinin Siyonistler arasından çıkması tesadüf değildi. Hem Sovyet Rusya hem de İslam coğrafyasıyla ilgili bilirkişiler Siyonist ideolojiye mensuptu. Siyonistler bu geniş coğrafyada tek başlarına at koşturdular. Bütün enerjilerini Anglosaksonların hizmetine sunmakla başarıya ulaşacaklarına inanıyorlardı. 90'lardan sonra Türk ve İslam coğrafyasından devşirilen ve “bağımlı yapılar” adını verdiğimiz grupların İsrail'le çok yoğun ilişkileri vardı. Bağımlı yapılar Siyonizm'in Anglosaksonların gölgesinde başarıya ulaştığına inanıyordu. Onun için Anglosaksonların izin ve teşviki ile Siyonistlerle temasa geçtiler. İsrail'in ve Siyonistlerin Anglosakson merkezli dünyanın tek hâkimi olduklarını söyleyemeyiz fakat zaman içinde sisteme yön verecek güce ulaştıklarını da kabul etmek durumundayız. “Neocon”ların sistem içindeki yerini tam olarak belirlemek mümkün değil fakat 1990'lardan itibaren Doğu Avrupa'da ve Türk İslam coğrafyasında hadiselerin yönünü tayin ettikleri de gözle görülüyordu.
Elleri kooli pärimusmuusika osakond tähistab kümnendat sünnipäeva.
Bu bölümde, Slav mitolojisinin büyülü dünyasına derin bir yolculuk yapıyoruz. Gökyüzünün güçlü tanrısı Perun'dan, yeraltının karanlık efendisi Veles'e; doğanın ruhları Domovoi, Leshy ve Rusalka'nın gizemli hikayelerine kadar uzanan bir keşif. Ayrıca, Yarilo ve Marzanna'nın mevsimsel döngülerini, kutsal ağaçların ve festivallerin önemini öğreniyoruz. Slav halkının kadim inançları ve ritüelleri hakkında bilgi sahibi olmak ve bu zengin kültürel mirası keşfetmek için bize katılın. Mitolojik öyküler ve efsanelerle dolu bu bölüm, sizleri Slav mitolojisinin büyüleyici dünyasında bir yolculuğa çıkaracak.
Jürgen Habermas, İsrail'in Filistinlilere yönelik vahşetini savunmadan epeyce bir zaman önce Avrupa düşüncesinin küresel çevreye ilham vermediği belli olmuştu. Bu durum Mısır gibi İsrail'in vahşetini durdurma ihtimali olan bir ülkenin meşru yöneticilerinin askerî darbe ile devrilmesi karşısında sevinç gösterileri yaptıklarında belirginleşmişti. Aynı dönemde küresel çevreye dâhil edilebilecek ülkelere de benzer müdahaleler yapılmıştı. 2013'te bizde de benzer olaylar ortaya çıkmış, bağımlılık ilişkilerinin tahkimine yönelik adımlar atılmıştı. Fakat bu sefer bağımlılık ilişkilerinin devam etmesi için müdahaleye memur edilen grup dinî kimliği ile ayırt ediliyordu. Avrupa ülkeleri ve ABD'nin olaylar üzerindeki etkisi açıkça görüldüğü hâlde merkezin entelektüellerinden bir ses çıkmamıştı. Hatta çok önemli bir kısmı emperyalist ve kolonyalist dönemlerin oryantalist kavramlarına yeniden hayat vermeyi vazife bildiler. Bu, geçmişin büyük isimleri ile kıyaslandığında merkezin entelektüelleri açısından önemli bir irtifa kaybı olarak görülebilirdi. Joseph Conrad'ın “Karanlığın Yüreği” adlı romanında “ancak düşünce kurtarıyor bu davranışı” cümlesini okuduğumda ne bu cümleye dikkat çeken Edward Said'i ne de Conrad'ı tam olarak anladığımı söyleyemem. “Dünyanın Avrupalılardan farklı olan insanların elinden alınması işi” o kadar da övünülecek bir şey değildi. Fakat kolonyalizm çağlarında Avrupalılar ulaştıkları her yere ışığı götürdükleri inancına yürekten bağlıydılar. Bu inancın ideoloji olarak tanımlanması da gayet tabiîdir. Benim için ise dilimizde geçerli olan sömürgecilik kavramının karanlık ile aydınlık arasındaki zıtlığın anlaşılmasına imkân vermediğini fark ettiğimde anlam belirsizliği ortadan kalkmaya başladı. Bunu kolonyalizmi karşılamak için kullanılan müstamere kavramında daha iyi görebiliriz. İmar ettiklerini düşünüyorlar, medenîleştirdiklerine inanıyorlardı. “Ancak düşünce kurtarıyor bu davranışı” cümlesi “Karanlığın Yüreği” başlığı hakkında da fikir verir. David Hearst, İsrail'in niçin başarısız olacağını anlattığı yazısının merkezine tam bu düşünce meselesini yerleştiriyor. Yazıda geçen şu cümle dikkat çekicidir: “Hamas sınırlı sayıda savaşçısı olan bir ordu değildir. Bir aileden diğerine, bir nesilden diğerine ya da bir hareketten diğerine aktarılabilen bir isyan, bir düşüncedir. Arafat yönetimindeki FKÖ sekülerdi. Hamas İslâmcıdır.”
İlk bölümde Pakrat Estukyan ile Türkiye'nin ve Ermeni toplumunun gündemini konuşuyoruz. İkinci bölümde uluslararası hukuk alanında çalışmalar yürüten Kurtuluş Baştımar ile İsrail'in Uluslararası Adalet Divanı'nda yargılanma sürecini ele alıyoruz. Son bölümde ise Parrhesia Kolektifi'nden Talin Suciyan konuğumuz oluyor ve Ermeni toplumunun Doğuş Yortusu ritüellerini konuşuyoruz, Parrhesia Kolektif'in geride bıraktığımız yılda yürüttüğü faaaliyetlerden de bahsediyoruz.
İlk bölümde Pakrat Estukyan ile Türkiye'nin ve Ermeni toplumunun gündemini konuşuyoruz. İkinci bölümde uluslararası hukuk alanında çalışmalar yürüten Kurtuluş Baştımar ile İsrail'in Uluslararası Adalet Divanı'nda yargılanma sürecini ele alıyoruz. Son bölümde ise Parrhesia Kolektifi'nden Talin Suciyan konuğumuz oluyor ve Ermeni toplumunun Doğuş Yortusu ritüellerini konuşuyoruz, Parrhesia Kolektif'in geride bıraktığımız yılda yürüttüğü faaaliyetlerden de bahsediyoruz.
#doğatakvimi ❄️ Bugün 7 Ocak 2024 pazar
Meral Hanım'ın partisinde yaşananlar Dallas'ı bile geçti! “Benjamin” ağırlıklı entrikalar ortalığa saçıldıkça... İP, her geçen gün biraz daha eriyor. Akşener'in, parti amblemine atıfla “İYİ Parti'de güneş yerinde, her şey yolunda” demesi, laf-ı güzaftır. Zerre inandırıcı değil... İYİ (Rol Yapan) Parti'yi, çok daha kötü günler bekliyor. LOCAEFENDİ'NİN ELLERİ İstifa edenlerden Ankara milletvekili Adnan Beker, “Ümit Dikbayır'a iftira attıkları için ayrıldım!” dedi. Şunu da, -tam isabet- söyledi: “İYİ Parti'de aynen FETÖ'deki taktikler, yöntemler kol geziyor...” Fetullah'ın elleri, ta en başından beri İP'in içindeydi, yahu! Doksanlı yıllarda “Postacı” diye bir İtalyan filmi vardı. Filmin bir sahnesinde... Massimo Troisi'nin canlandırdığı “Postacı” karakterine şu replikle dikkat çekiliyordu: “Elleri buradaysa... Kendisi yakındadır!” Bu sütunda, ilk günden itibaren Meral Hanım'ın Partisi'ni nasıl tarif etmiştik: -İP'leri Pensilvanya'nın Elindeki Parti! DAR ALANDA PARALEL PASLAŞMALAR Partide çok tesirli olduğu ısrarla işaretlenen “Akşener'in Özel Kalem Müdürü” Esma Hanım, 15 Temmuz sonrasında TBMM'den KHK ile ihraç edilen bir şahıs! Meral Akşener, onu “FETÖ'cülükle uzaktan yakından hiç alakası yoktur. Muhteşem bir ülkücüdür” diyerek savundu! -Hangi, Akşener bu?
Bir Yakın Körü Prototipi: Ebû Leheb Soru: Muhterem efendim! Müşrik ve münkir onca şahıs varken Ebû Leheb ve hanımı hakkında müstakil bir sûre indirilmiş olmasının hikmetleri nelerdir? Bu sûre-i celile ile verilmek istenen mesajlar sadedinde neler söylenebilir? *Ebû Leheb'in asıl adı Abduluzza'dır. “Ebû Leheb” sözlük itibarıyla alevli, kızgın ateşin babası demektir. Bu türlü lakaplar aslında Araplar'da özel tabir ve bir üsluptur; birinin bir şeye iltisakından, fevkalade münasebetinden dolayı öyle derler. Mesela, bir defasında Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), Hazreti Ali'yi mescidde kumun üzerinde yatarken görünce, ona Ebû Turab (toprak babası) şeklinde hitap etmiştir. Bu itibarla da Kur'an-ı Kerim, kötü akıbeti ve alevli ateşe girmesi açısından Abduluzza adındaki şahsı “Ebû Leheb” lakabıyla zikretmiştir. Bir de zayıf rivayetlerde yüzü ve yanağı kırmızı olduğundan dolayı Ebû Leheb dendiği de söylenmiştir. *Rasûl-ü Ekrem'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) amcası olmasına, O'nun ne kadar nezih yetiştiğine şahitlik etmesine, O'nu çoklarından daha iyi tanımasına ve tanıyan herkes gibi “emin” bilmesine rağmen Ebû Leheb, o Nur'dan istifade edememişti. Dahası, en azılı düşman kesilmişti. Çünkü onda çok ciddi bir yakın körlüğü vardı. *Aynı çağda, aynı toplum içinde, aynı muhitte, bazen de aynı ailede neşet eden insanı görmezlikten gelme, beşerin tabiatında vardır ki buna yakın körlüğü diyoruz. Bu yakın körlüğü en temiz, en nezih ruhlarda bile olabilir. “Emsal arasında tenâfüs olur!” sözü de bir açıdan bunu anlatmaktadır; yani birbirlerine yakın olan insanların yarışmada birbirlerine dirsek vurmaları gibi hafif bir hazımsızlık bulunabilir. Fakat bu tenafüs hissinin önü alınmazsa ve o duygu dengelenmezse, tehlikeli bir rekabete ve körlüğe dönüşebilir. İşte Ebû Leheb'de de Efendimiz'e karşı bir tenafüs hissi vardı; “Bizim Muhammed” diyordu. Böyle bir bakış onu kör etmişti ki bu yakın körlüğü dediğimiz marazdı. *Bir de daha önce değişik vesilelerle ifade edildiği gibi kibir, bakış zaviyesindeki inhiraf ve ataları/öndekileri körü körüne taklit, imana girmeye mani ve imandan çıkmaya sebep olan virüslerdir ki bunların üçü de Ebû Leheb'de vardı. *O mütekebbir, mağrur ve neye nasıl bakacağını bilemeyen Ebû Leheb, servetiyle sarhoş olmuş; sarayıyla, villasıyla, yalısıyla zehirlenmiş bir insandı. Kolu Kanadı Kırılsın Ebû Leheb'in, Kırıldı da!.. *Cenâb-ı Hak, en büyük vazife olan tebliğ hususunda, “Önce en yakın akrabalarını uyar.” (Şuarâ, 26/214) buyurarak, Allah Rasûlü'nün evvela yakınlarından başlamasını emretmişti. Bu ayet indirildiğinde Peygamber Efendimiz ailesinin bütün fertlerini, akraba ve yakın komşularını Ebû Kubeys tepesinde toplamış ve “Ey Abdulmuttalip oğulları! Ey Fih oğulları! Ey Lüeyy oğulları! Ben şimdi şu dağın öbür yamacında düşman süvarilerinin bulunduğunu ve size saldırmak üzere olduklarını söylesem bana inanır mısınız?” diye sormuştu. Onlar, “evet inanırız” deyince Efendimiz sözlerine şöyle devam etmişti: “Ben şiddetli bir azaptan önce size gönderilmiş bir uyarıcıyım.” Bunun üzerine, Ebû Leheb öfkeden yerinde duramaz hâle gelmiş, –hâşâ ve kellâ– “Ağzın kurusun. Sırf bunun için mi bizi buraya çağırdın?” deme ve “tebben leke” sözünü tekrar etme küstahlığında bulunmuştu. “Tebben leke” helak olasın, kolun kanadın kırılsın manasına geliyordu. Bunun üzerine Tebbet (Mesed) Sûresi nazil olmuş ve Kur'an-ı Kerim ona kolu kanadı kırılası, helak olası, hüsrana uğrayası, mahv u perişan olası, tepetaklak gidesi, gayyaya yuvarlanası, ateş babası demişti: “Elleri kurusun (kolu kanadı kırılsın) Ebû Leheb'in ve kurudu (kırıldı) da. Malı da kazandıkları da hiçbir işe yaramadı. Alevli bir ateşe gidip yaslanacak.. karısı da.. odun taşıyıcı olarak.. hem boynunda hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu hâlde. Bu video 10/05/2015 tarihinde yayınlanan “Yakın Körlüğü ve Ebu Leheb” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
Eski püskü odasında dikkate değer tek varlığı kitapları olan genç Pokrovski ölmeden hemen önce aslında deliler gibi âşık olduğu ama bir türlü açılamadığı Varvara'ya “perdeleri aç” demişti değil mi? Varvara perdeleri açmış ama odadan içeriye en küçük bir ışık huzmesi bile girmemişti. Çünkü o gün şehir pustan ve sisten yapılı bir kasvet anıtı gibiydi. Tam o pusun ve sisin içindeyim işte. Tamamlanmamış tüm heveslerimle Neva'nın kenarında belki ahşaptan yapılma dilenci kutuma birkaç bakır kopek atarlar diye laternamı döndürüp duruyorum. Aslında dilenmek işin bahanesi. İnsanlara uzattığım ve içinde yalan dolan bazı acındırmaların olduğu o kötü yazılmış mektubun da hiçbir önemi yok. Cılız, küçük bir ışık arıyorum ben. Köşeye sıkışmış dindar bir Hristiyan'ın çaresizce “ışığın gelsin” diye yakarmasına yahut ikindiden yenice çıkmış Beyrutlu bir ihtiyarın “ah dünya” diyerek iç çekisine benzer bir yalvarışa sahip değilim. Onlar, kendilerini, kendilerinden çok daha büyük bir şeyin parçası haline getirebilmeyi başarmış son derece talihli insanlar. Oysa ben, bütün talihsizliklerimi anlamlandırmaya çabalayarak hayatımı kuşatan enkazı incecik bir tırnak törpüsüyle yarmaya çabalamaktan gayrısını yapamıyorum. Allah kalbime “tek bir ayet seç ve onu anla” diye ilham etseydi o hiç şüphe yok ki “insana elinin emeğinden başkası yoktur” ayeti olurdu. Allah kuluna ilham eder. Buna böylece inanıyorum ben. Bütün kalbimle hem de. Ama sorun şurada: O korkunç sıkışmışlığın çıkardığı uğultudan duyamıyorum O'nun sesini. Şiir de yazamıyorum artık, aşk mektubu da. Oysa nicelerini yazıp bozmuştum. Laternamı biteviye ve yeknesak şekilde çevirmekten ve ışığı umut etmekten başkası gelmez oldu elimden. “Elleri titrediği için saat tamirini bırakmak zorunda kalan mahzun bir saatçi gibiyim” desem bana kimseler inanmaz üstelik. Varvara, ah o iyi kalpli kız, Pokrovski'ye doğum günü hediyesi almak isteyerek on rubleyi, yani cebindeki son parayı bir sahafın avcuna bırakmış, yine de alamamıştı o Puşkin kitaplarını değil mi? Pokrovski'nin bütün amacı oğluna kendisini affettirmek isteyen ayyaş babası imdada yetişmiş, o da cebindeki son iki rubleyi vermiş, sahaf insafa gelerek bırakmıştı kitapları değil mi? Benim için kimse insafa gelmiyor gibi hissettiğimde aklıma geliyor sürekli o sahne. Bir sahaf insafa gelsin istiyorum. Biri yardımıma yetişsin istiyorum. Işık olsun. Biraz aydınlık. İstanbul'a geldiğim ilk yıl kaldığım o bodrum katında ışığın içeriye incecik sızmasını dileyerek açardım küçücük pencerenin perdesini. Eğer pencerenin önüne bir araba park ettiyse -ki her zaman ederdi- ışık olmazdı. Gece ile gündüzü ayırt edecek kadar bile aydınlık dolmazdı evin içine.
Bugün 2 Eylül 2023 cumartesi #doğatakvimi
Farz namazda kıyâm etmek yâni ayakta durmak namazın farzlarından biridir. Şüphesiz kıyâmın farz olması, farz olan namaza mahsustur. Nafile olan namazda kıyâm farz değildir. Hattâ nafile namazın edâsı kıyâmsız caizdir. Kıyâmda musallî (namaz kılan), göbeğinin altında, sağ elini sol elinin üzerine koyar. Elleri tarif edildiği sûrette koymanın şekli, sağ elinin avuç içini sol elinin avucunun sırtı üzerine koyup küçük parmağı ve baş parmağı ile bileği üzerine halka etmektir. İki ellerini, rukûdan kalktığı zaman salıverir. Yine bayram namazının tekbirleri arasında, iki ellerini salıverir. Sözün kısası, sünnet olan her kıyâmda iki ellerini bağlamasıdır. Böyle olmayan her kıyâmda da ellerini salıvermesidir. Namaz kılan kimse, “Sübhâneke” duâsını okur. İster imâm olsun, isterse tek başına kılan olsun “Sübhâneke” yi gizli okur. Gerek gizli okuyana uysun ve gerekse açıktan okuyana uysun. Eğer imâma, açıktan okumaya başladığı vakitte uysa, “Sübhâneke” duâsını okumaz. Namazlarda rükû da bir rükün olduğundan farzdır. Kıraatten sonra eğilerek rükûa varılır. Baş ile sırt düz bir doğrultuda bulunur. Eller dizlere kadar uzatılıp dizler kavranır. Rifâa b. Rafi (r.a.)'in nakline göre Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: “Rükûya vardığında avuç içlerini diz kapaklarının üstüne koy” buyurmuştur. Ayakta namaz kılan kimsenin rükû için yalnız başını eğmesi kâfi gelmez. Arkasını da eğerek doğru bir çizgi gibi düz bir durum almış bulunur. Bu, tam bir rükûdur. Rükûa giden kimse böyle bir vaziyet almaz da kıyâma daha yakın bir şekilde eğilirse, onun rükûu sahih olmaz. Fakat rükû vaziyetine daha yakın eğilmiş ise, rükûu sahih olur. (Gurer ve Dürer, Büyük İslâm İlmihâli, s.125-126, Eşref Ali et-Tehanevî, Hadislerle Hanefi Fıkhı, c.2, s.303)
“Çeşm-i insaf gibi kâmile mizan olmaz / Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz.” (Talibî) Zannediyorum işte orada tökezliyor, hata ve kusurlarımıza insaf nazarıyla bakmıyoruz. Hâlbuki kendi noksanlarımızı görmemiz, onları gidermemiz adına çok önemli bir husustur. İnsan, eksiğini gediğini görmüyorsa, kendisiyle yüzleşmiyor/yüzleşemiyorsa, kendinde kusur bulunduğunu kabul etmiyorsa, o hiçbir zaman irfana eremez, kendi kusurlarını göremez. Kendi kusurlarını görmeyenler de günümüzde olduğu gibi başkalarında kusur arar dururlar; sürekli başkalarına ok atar, onları yaralarlar. Günümüzün Harûrîlerinin de düşünceleri, dilleri, elleri kanlı!.. *Hadis kitaplarında “Kitabü'l-fiten ve'l-melâhim” başlığıyla bazı bölümler yer almaktadır. “Fiten” kelimesinin tekili (müfredi) olan “fitne”nin imtihan, meşakkat, sıkıntı, bela, musîbet, rezalet ve azap gibi mânâları vardır. Zamanla bu kelime küfür, günah, ihtilâf, düşmanlık, rüsvaylık ve fısk gibi her türlü kötülük için kullanılmaya başlamıştır. Melâhim ise; melhame kelimesinin çoğuludur; melhame, savaş meydanı demektir. Hadis kaynaklarında “fiten ve melâhim” başlıkları altında, ileride gelecek olaylardan, özellikle âhir zamanda cereyan edecek olan dehşetli hadiselerden bahsedilmiş; bunlara karşı müslümanın nasıl tavır takınması gerektiği belirtilmiştir. *Hâricî (Harûrî) fitnelerinin daha sonra neleri netice vereceği o gün kestirilemediği gibi, bugünkü fitne ve fesat şebekelerinin, fitne ve fesat tohumlarının da ne zaman neşv ü nemâ bulacağı, toplumu daha korkunç şekilde nasıl karşı karşıya getireceği, vuruşturacağı belli değil. Maalesef, ağızlardan adeta kan dökülüyor; bakışlar kinle nefretle bakıyor; yürekler kinle nefretle atıyor. Bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek mesabesindedir!.. *Bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek mesabesindedir! Kur'an diyor bunu; bir insanı öldürenin, potansiyel olarak başka insanları da öldürebileceğini vurguluyor. Bu açıdan, bir cinayet bin cinayet demektir. Fakat gördüğünüz gibi günümüzde millet gözünü kırpmadan bu şenaatleri, bu denaetleri, bu cinayetleri irtikâp ediyor. *Bir hadis-i şerifte, “Âhir zamanda yaşları küçük, akılca kıt birtakım gençler zuhur edecek. Yaratılmışın en hayırlısının sözünü söylerler, Kur'an'ı okurlar. Fakat imanları, gırtlaklarından öteye geçmez.” buyurulmakta; böyle insanların yaşadığı devir, “Ölen ne için öldüğünü bilmeyecek, öldüren de neden onu öldürdüğünü bilmeyecek!” sözüyle anlatılmaktadır. *Bazı kimseler el ayak hareketleri yapıyor, yalan söylüyorlar. Bir zümre başka bir zümreyi taklit ediyor, onun işaretini kullanıyor; suçu onlara atmak istiyor. Başka bir densiz, kendini bilmez, yeni yetme de şimdiye kadar karıncaya basmamış insanlara kendi yaptıkları şenaat ve denaetleri nispet etmeye kalkışıyor. *Bu kötülükleri yapanlar, o yobaz, alabildiğine şuursuz, şeklî Müslümanlığa bağlanmış Harûrîlerden, Hâricîlerden daha vahşi, Yezid'den daha vahşî, Haccâc'dan daha vahşidirler.
"Tähenduse teejuhtide" 188. vestlusring on pühendatud helilooja Heino Ellerile. Stuudios on kogu Elleri klaverimuusika plaatidele salvestanud pianist [Sten Lassmann](https://www.youtube.com/watch?v=DZ-F8CoRPmE&t=1s) abikaasa Mari Lassmanniga. Nagu mõnel sarnasel juhul varemgi tavaks olnud, kutsun mina omalt poolt kaasa [Kaie](https://www.youtube.com/watch?v=GWub7-qZBUs&t=265s). Peatse kohtumiseni! H.
Laupäeval, 1.
Tähenduse teejuhtide 188. vestlusring on pühendatud helilooja Heino Ellerile. Stuudios on kogu Elleri klaverimuusika plaatidele salvestanud pianist Sten Lassmann [1] abikaasa Mari Lassmanniga. Nagu mõnel sarnasel juhul varemgi tavaks olnud, kutsun mina omalt poolt kaasa Kaie [2].Peatse kohtumiseni!H.———————————————[1] • Heino Eller 135. ... [2] https://www.youtube.com/live/GWub7-qZ... Hosted on Acast. See acast.com/privacy for more information.
Eesti Kooriühingu aastapreemiate galakontserdil pälvis Aasta Kontsertkoori preemia Elleri Tütarlastekoor.
1. Abdeste başlarken, abdestsiz yapılması caiz olmayan bir ibâdeti veya sırf abdest emrini yerine getirmeye niyet etmek. Niyetin vakti yüzün yıkandığı zamandır. 2. Abdeste, Besmele ile başlamak. 3. Elleri bileklere kadar üç kere yıkamak. 4. Ağıza üç kere su vermek ve misvâk kullanmak. 5. Buruna üç kere su vermek. Ağız ve buruna su sağ el ile verilir. Burun sol el ile temizlenir. 6. Oruçlu olmayanların suyu hızlı ve bol vermeleri. 7. İhrâmlı olmayanların, yüzü yıkadıktan sonra sık olan sakalı hilâllemeleri. Yani parmaklarını, alttan üste doğru sakalın içine sokarak karıştırmaları. 8. Parmakları hilâllemek. El parmaklarını hilâllemek, bir elin parmaklarını diğer elin parmaklarının arasına geçirerek, ayak parmaklarını hilâllemek ise, sol elin serçe parmağını ayak parmaklarının arasına geçirerek yapılır. Ayak parmaklarında ise, sağ ayağın küçük parmağından başlanıp, sol ayağın küçük parmağında bitirilir. 9. Elleri bir defa ıslatıp onunla başın tamamını meshetmek. Aynı ıslaklıkla kulakları da meshetmek. 10. Elleri ve ayakları yıkamaya önce sağdan ve parmak uçlarından başlamak. 11. Parmaktaki geniş yüzüğü hareket ettirmek. Dar yüzüğü hareket ettirmek vâciptir. 12. Abdest azâlarını üçer kere yıkamak. 13. Abdest azâlarını, beklemeden arkası arkasına ve sırasına dikkat ederek yıkamak. Bir sonraki abdest organını bir önceki kurumadan yıkamak. İmâm Mâlik (r.a.)'e göre farzdır. 14. Yıkama esnasında abdest azâlarını ovalamak. 15. Suyu kullanmakta israf etmemek. (Muhammed Alâüddin, El-Hediyyetü'l- Alâiyye, s.51-53)
Pelin Batu ile Sapien Tarihi'nin yeni bölümünde birçok ırkın eski dini olan, ritüelleri, ayinleri, inanç sistemi, ilkeleri, kültürü, adetleri ve her yönü ile merak konusu olmuş ''Şamanizm'' var. Şamanizm nedir? Şamanizm ayinleri nelerdir? Diğer dinlerle ilişkisi nedir? gibi sorulara cevap niteliğinde sizin için bir ''Şamanizm Belgeseli'' oluşturduk.
Patronumuzun desteği ile bu bölümde Dünya'nın farklı bölgelerinde bulunan birbirinden ilginç ölüm ritüellerini ve ölüm sonrası farklı, uçuk kaçık cenaze törenlerini anlattık! zen.ai/hkbu bağlantı adresini kullanarak hkbu kodunu kullandığınızda Zencastr Profesyonel üyeliğiniz ilk üç ay %30 indirimli! Use my special link zen.ai/hkbu and use hkbu to save 30% off your first three months of Zencastr professional. #madeonzencastrSupport the show
B Serisi olarak da bilinen bu soru cevap serisi, 1980 öncesinde Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin çoğunluğu üniversite gençliği ve farklı fikirlerdeki insanlardan oluşan muhataplarının her konuda sorduğu sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır. Sorular, vaaz öncesi yazılarak soru kutusuna atılmakta, kürsüye çıkan Hocaefendi sorulardan rastgele seçerek cevaplamaktadır. Duada elleri tutma şekilleri nedir?
Semaver Turkish Stories for Turkish Learners Ali, nihayet uyandı. Anasını kucakladı. Her sabah yaptığı gibi, yorganı büsbütün kafasına çekti. Anası yorganın dışında kalan ayaklarını gıdıkladı. Yataktan bir hamlede fırlayan oğlu ile beraber tekrar yatağa düştükleri zaman, bir genç kız kahkahasıyla gülen kadın mutlu sayılabilirdi. Mutluları çok az olan bir mahallenin çocukları değil miydiler? Anasının çocuğundan, çocuğun anasından başka gelirleri var mıydı? Birlikte yemek odasına geçtiler. Odanın içini kızarmış bir ekmek kokusu doldurmuştu. 2. Semaver ne güzel kaynardı. Ali, semaveri, içerisinde ne yürek acısı, ne de kaza olan bir fabrikaya benzetirdi. Ondan yalnız koku, buğu ve sabahın mutluluğu üretilirdi... 3. Ali'nin annesine ölüm, bir misafir gelir gibi geldi. Kadın, sabahları oğlunun çayını, akşamları da iki kap yemeğini hazırlaya hazırlaya akşam ediyordu. Fakat yüreğinin kenarında bir sızı duyuyor, akşamüstleri merdivenleri hızlı hızlı çıktığı zaman, bir kesiklik, bir ter, bir yumuşaklık hissediyordu. 4. Bir sabah, daha Ali uyanmadan, semaverin başında, üzerine bir fenalık gelmiş; yakınındaki sandalyeye çöküvermişti. Çöküş, o çöküş. 5. Ali, annesinin kendisini bu sabah niçin uyandırmadığına şaşırmakla birlikte, uzun zaman vaktin geçtiğini anlayamamıştı. Fabrikanın düdüğü, camların içinden tizliğini, can koparıcılığını terk etmiş ve bir sünger içinden geçmiş gibi yumuşak kulaklarına geldi. Yatağından fırladı. Yemek odasının kapısında durdu. Elleri masaya dayalı, uyuklar gibi görünen ölüyü izledi. Onu uyuyor sanıyordu. Ağır ağır yürüdü. Omuzlarından tuttu. Dudaklarını, soğumaya başlamış yanaklarına sürdüğü zaman ürperdi... 6. Sarıldı. Onu kendi yatağına götürdü. Yorganı üstlerine çekti, soğumaya başlayan vücudunu ısıtmaya çalıştı. Vücudunu, yaşamını bu soğuk insana aşılamaya uğraştı. Bütün arzusuna karşın, o gün ağlayamadı. Gözleri yandı; bir damla yaş çıkaramadı. 7. Ali, birdenbire zayıflamak, birdenbire saçlarını ağarmış görmek, birdenbire belinde müthiş bir ağrı ile iki kat oluvermek, hemen yüz yaşına girmiş kadar ihtiyarlamak istiyordu. Sonra ölüye bir daha baktı. Hiç de korkunç değildi. Tersine, yüzü eskisi kadar sevecen, eskisi kadar yumuşaktı. Ölünün yarı kapalı gözlerini metin bir elle kapadı. Sokağa fırladı. Komşu ihtiyar hanıma haber verdi. Komşular koşa koşa eve geldiler. O, fabrikaya gitmek için yola çıktı. Yolda giderken, annesinin ölümüne alışmış gibiydi. 8. Yan yana, kucak kucağa, aynı yorganın içerisinde yatmışlardı. Ölüm, kanı sıcak anasına geldiği gibi, onun bütün duyarlılığını, sevecenliğini, yumuşaklığını almıştı. Yalnız biraz soğuktu. Ölüm, bildiğimiz kadar korkunç bir şey değildi. Yalnız biraz soğuktu, o kadar... 9. Ali, günlerce evin boş odalarında gezindi. Gece ışık yakmadan oturdu. Geceyi dinledi. Anasını düşündü; fakat ağlayamadı. 10. Bir sabah, yemek odasında karşı karşıya geldiler. O, yemek masasının örtüsü üzerinde sakin ve parlaktı. Güneş, sarı pirinç maddenin üzerinde donakalmıştı. Onu kulplarından tutarak, gözlerinin göremeyeceği bir yere koydu. Kendisi bir sandalyeye çöktü. Bol bol, sessiz yağmur gibi ağladı. Ve o evde semaver, bir daha kaynamadı. 11. Bundan sonra Ali'nin hayatına bir salep güğümü girer. 12. Kış, Haliç çevresinde, İstanbul'dakinden daha sert, daha sisli olur. Bozuk kaldırımların üzerinde buz tutmuş çamur parçalarını kırarak erkenden işe gidenler, okulların öğretmenleri ve kasaplar, fabrikanın önünde bir süre dinlenirler; kocaman bir duvara sırtını vererek üstüne zencefil ve tarçın serpilmiş salep içerlerdi. 13. Yün eldivenlerin içerisinde saklı saygın elleri salep fincanını kucaklayan, burunları nezleli, yüreklerinde acı, pirinç bir semaver gibi tüten sarışın işçiler, okulların öğretmenleri, kasaplar ve bazen yoksul öğrenciler, kocaman fabrika duvarına sırtını verirler; üstüne rüyalarının sonrası serpilmiş salepten yudum yudum içerlerdi. Sait Faik Abasıyanık Seçme Hikâyeler, 1972 (Kısaltılmıştır.)
4. un 5. augustā Ļaudonas pagastā norisināsies pirmais starptautiskais tradicionālās āra dziedāšanas festivāls "Dabā", kas pulcēs dziedātājus, mūziķus un folkloras pētniekus no Latvijas, Lietuvas, Igaunijas un Ukrainas. Galvenās aktivitātes būs divas - āra dziedāšanai veltīts simpozijs un akustiskais koncerts Sāvienas pilskalnā. Par to arī runājam ar grupas "Saucējas" dalībniecēm Vinetu Romāni, Elīnu Elleri, Jantu Mežu un Kristīni Jansoni. Festivāla mērķis ir vērst uzmanību uz ārā dziedamo tautasdziesmu repertuāru un tā ciešo sasaisti ar dabas ainavas veidoto akustisko vidi. Kā nozīmīgākās festivālā izceļamas divas aktivitātes - āra dziedāšanai veltīts simpozijs un akustisks koncerts dabā. Simpozijam būs atvēlēta festivāla pirmā diena, tā sāksies Ļaudonas kultūras namā ar Baltijas valstu un Ukrainas etnomuzikologu un folkloristu - Ivetas Tāles, Egles Kašetienes (Eglė Kašetienė), Marionas Selgalas (Marion Selgall) un Viras Ibrjamovas-Sivorakšas (Vira Ibryamova-Sivoraksha) lekcijām un meistarklasēm, bet noslēgsies vakarā Sāvienas pilskalna apkārtnes ainavā, simpozija dalībniekiem izzinot tās akustiskās īpatnības un praksē pielietojot dienas laikā iegūtās zināšanas un iemaņas latviešu, lietuviešu, igauņu un ukraiņu tradicionālajā āra dziedāšanā. Akustiskais koncerts notiks 5. augusta vakarā Sāvienas pilskalnā un tā tuvējos pakalnos un mežos, kā arī Līnīša un Raudīša ezeru krastos. Festivāla dalībnieki, atbilstoši āra dziedāšanas un muzicēšanas tradīcijām savstarpēji sadziedoties un saspēlējoties, veidos mainīgu skanisko ainavu, kuru papildinās putnu dziesmas un citas dabas skaņas. Koncerta apmeklētāji varēs klausīties koncertu, pārvietojoties pa pilskalna apkārtni un izvēloties kādu piemērotu vietu mūzikas baudīšanai. Bez dziedātājiem koncertā piedalīsies arī muzikanti, kuri spēlēs tradicionāli brīvā dabā bieži spēlētus mūzikas instrumentus – āžragus, taures, dūdas un bungas. Klausītāji dzirdēs gan visu Latvijas novadu, gan arī igauņu, lietuviešu un ukraiņu pavasara un vasaras brīvā dabā dziedamās dziesmas. Koncertā piedalīsies Ļaudonas folkloras kopa "Driksnēni", Madonas folkloras kopa "Vērtumnieki", Latvijas Kultūras akadēmijas tradicionālās dziedāšanas grupa "Saucējas", Sēļu tradicionālās mūzikas grupa no Jēkabpils, tradicionālie muzikanti Eduards Klints un Jumis Ločmelis, kā arī simpozija ārzemju viesi. Festivālu rīko grupa "Saucējas" un kultūras menedžmenta centrs "Lauska" ar Ļaudonas pagasta, Madonas novada un Valsts Kultūrkapitāla fonda Vidzemes programmas atbalstu. "Festivāls radās kā loģisks turpinājums grupas “Saucējas” projektam par tautasdziesmu ieskaņojumu dabas akustiskajā vidē," stāsta festivāla koncepcijas veidotāja folkloriste Iveta Tāle. "Tautasdziesmas, it sevišķi gadskārtu un darba ieražu dziesmas, visbiežāk dziedāja ārā – tīrumā, pļavā, mežmalā, kalnā, upes vai ezera krastā. Tur tās vislabāk skan un iederas. Agrāk nebija citu skaņas pastiprinātāju kā vien apkārtējā vide, un prasmīgs dziedātājs spēja izmantot savā labā apkārtējās ainavas akustiskās īpašības – "laist balsi" tā, ka to dzirdēja kilometriem tālu. Par to pārliecinājāmies arī pērnvasar rīkotajos albuma "Dabā" atklāšanas koncertos, no kuriem viens bija tieši Sāvienas pilskalnā.Tur ir liela akustiskās vides daudzveidība, īpaši spilgtas un skanīgas atbalsis." Festivāls ievadīs Ļaudonas pagasta svētkus, un tā ietvaros 5. augustā varēs piedalīties arī citās aktivitātēs – pastalu meistardarbnīcā Ļaudonā un fotoorientēšanās sacensībās Sāvienas pilskalnā.
Täna kell 22 on Klassikaraadio otse-eetris öökontsert "Vaikuse piiril".
Allâhü Teâlâ, Kur'ân-ı Kerîm'inde: “Ey îmân edenler, namaz kılmak istediğiniz zaman yüzlerinizi yıkayınız ve dirseklerinizle beraber ellerinizi de yıkayınız. Başlarınızı meshediniz. Ve topuklarla birlikte ayaklarınızı da yıkayınız.” buyurmuştur. (Mâide s. 6) Bu âyet-i kerîmeden de anlaşıldığı gibi abdestin farzları dörttür: Yüzü bir kez su ile yıkamak, iki eli dirseklerle beraber bir kez yıkamak, her iki ayağı topuklarla beraber bir kez yıkamak ve başın dörtte birini ıslak bir elle ve kullanılmadık temiz bir su yaşlığı ile bir kez mesh etmektir. Şöyle ki; yüz denilen organ, iki kulak memesi arasındaki yer ile alnın saç biten yerinden çene altına kadar olan kısımdır. Kulaklarla sakal arasında bulunan kılsız kısımlar da yüzden sayılır. İşte yüz denilen bütün bu kısmı su ile bir kere yıkamak farzdır. Yüzü yıkarken esas olan, üzerinden suyu akıtmaktır. Ayrıca yüzünde sakalı sık olan bir kimsenin abdest alırken İmam-ı Âzam (r.a.)'e göre, sakalının dörtte birini meshetmesi gerekir. Fakat kişinin sakalı seyrek ise, altındaki deri kısımları da yıkaması gerekmektedir. Yüzü yıkarken dikkat edilmesi gereken bir başka husus da gözde bulunan çapakların giderilmesidir. Dirseklere gelince, bunlara “Mirfâk” denir. Elleri dirseklerle beraber yıkamak farz ise de, dirseklerden daha yukarısını yıkamak zorunluluğu yoktur. Ayakların iki taraflarında bulunan ve “topuk” denilen şişkin kısımları da yıkamak gerekir. Fakat bunların yukarısını yıkamak gerekmez. Başa meshe gelince: Alından arkaya doğru başın ön kısmının mesh edilmesi daha fazîletlidir. (Başın tamamını meshetmek ise en iyisidir, sünnet-i müekkededir.) Mesh edilen yer iki kulağın üstüdür. Bu kısımdaki saçların üzerine meshedilmesi yeterlidir. Fakat bu kısımdan aşağıya sarkan saçların üzerine mesh edilmesi, başın üstünde topak olsalar dahi, yeterli olmaz. (Fetâvâ-yı Hindiyye, c.1, s.15-23)
Täna on Eesti rahvusliku helikeele ühe rajaja Heino Elleri (1887-1970) 135. sünniaastapäev. Elleri sügavalt tundlik ja omanäoline looming inspireerib ja pakub ohtralt avastamisrõõmu ka tänapäeva interpreetidele.
Abdestin edebleri: Edeb, burada yapılması sevâb olup, yapılmazsa hiç günâh olmayan şeyler demekdir. Hâlbuki, sünneti yapmak sevâb olup, yapmamak, tenzîhî mekrûhdur. Edeblere, mendûb ve müstehab da denir. Abdestin edeblerinden, (Halebî-yi sagîr)de bildirilenler şunlardır: 1 — Abdesti, nemâz vakti girmeden önce almakdır. Özr sâhiblerinin, vakt girdikden sonra alması lâzımdır. 2 — Halâda tahâretlenirken, kıbleyi sağ veyâ sol tarafa almakdır. Abdest bozarken, kıbleye önünü ve arkasını dönmek tahrîmen mekrûhdur. Ayakları açıp çömelmek edebdir. 3 — Necâset bulaşmamış ise, su ile tahâretlenmek edebdir. Necâset, dirhem mikdârından [ya'nî bir miskalden, dört gram ve seksen santigramdan] az ise, yıkamak sünnetdir. Dirhem mikdârı bulaşmış ise, yıkamak vâcib, fazlasını yıkamak farzdır. Yıkamakda aded yokdur. Temizleninceye kadar yıkamalıdır. Sol elin, bir veyâ iki veyâ üç parmağının içi ile yıkanır. 4 — Tahâretlendikden sonra, bez ile kurulanmakdır. Bez yok ise, el ile kurulamalıdır. 5 — Tahâretlendikden sonra, avret mahallini, hemen örtmekdir. Tenhâda lüzûmsuz açmak, edebi bozar. 6 — Başkasından yardım istemeyip, abdesti kendisi almakdır. İstemeden su döken olursa, câizdir. 7 — Kıbleye karşı, abdest almakdır. 8 — Abdest alırken konuşmamakdır. 9 — Her uzvu yıkarken, kelime-i şehâdet okumakdır. 10 — Abdest düâlarını okumakdır. 11 — Ağzına sağ el ile su vermekdir. 12 — Burnuna sağ el ile su vermek, sol el ile temizlemekdir. 13 — Ağzı yıkarken, dişleri (Misvâk) ile temizlemekdir. Sağ el parmakları uzatılıp, baş parmakla küçük parmak misvâkın altından, diğer üç parmak da üstünden tutarak, üç kerre sağ, üç kerre de sol yandaki dişler üzerine hafîfce sürülür. Kuvvetle sürmemeli, dişleri bozar. Hafîf sürülünce dişleri ve diş etlerini kuvvetlendirir. Misvâk, Arabistânda bulunan Erâk ağacının dalından, bir karış uzunlukda kesilen parçadır. Erâk dalı bulunmazsa, zeytin veyâ başka dallardan da olabilir. Nar dalı olmaz. Çünki acıdır. Yinilen ve içilen şeyler acı olmamalıdır. Misvâk bulunmazsa, fırça da kullanılabilir. Bu da yoksa, sağ elin baş parmağını sağ yandaki dişler üzerine, ikinci küçük parmağını sol dişler üzerine üç kerre sürerek temizlemelidir. 14 — Ağzı yıkarken, oruclu değilse, ağzı çalkalamakdır. Buğazında hafîf gargara yapmak abdestde de, guslde de sünnetdir. Oruclu iken mekrûhdur. 15 — Burnu yıkarken, suyu kemiğe yakın çekmekdir. 16 — Kulağı mesh ederken birer parmağı, kulak deliğine sokmakdır. 17 — Ayak parmaklarının aralarını tahlîl ederken, sol elin küçük parmağı ile ve alt taraflarından tahlîl etmekdir. 18 — Elleri yıkarken, geniş yüzüğü yerinden oynatmakdır. Dar, sıkı yüzüğü oynatmak ise lâzım olup, farzdır. 19 — Su bol ise de, isrâf etmemekdir. 20 — Suyu, yağ sürer gibi az kullanmamakdır. Üç def'ada da, yıkanan yerden en az iki damla su damlamalıdır. 21 — Abdest aldığı kabı dolu bırakmakdır. 22 — Abdest bitince veyâ ortasında (Allahümmec'alnî minettevvâbîn...) düâsını okumakdır. 23 — Abdestden sonra (Sübhâ), ya'nî iki rek'at nemâz kılmakdır. 24 — Abdestli iken, abdest almakdır. Ya'nî nemâz kıldıkdan sonra, abdestli iken, yeni nemâz için, bir dahâ abdest almakdır. 25 — Yüzü yıkarken, göz pınarını, çapakları temizlemekdir. 26 — Yüzü, kolları, ayakları yıkarken, farz olan yerlerden biraz fazlasını yıkamak. Kolları yıkarken, avuca su doldurmalı, bunu dirseğe doğru akıtmalıdır. 27 — Abdest alırken, kullanılan sudan, elbiseye, üste, başa sıçratmamakdır. 28 — İbni bidîn, abdesti bozanlarda diyor ki, (Kendi mezhebinde mekrûh olmıyan birşey, başka mezhebde farz ise, bunu yapmak müstehabdır). İmâm-ı Rabbânî, 286. cı mektûbda diyor ki, (Mâlikîde, abdest a'zâsını uğmak farz olduğu için, muhakkak uğmalıdır). İbni bidîn, ric'î talâkı anlatırken diyor ki, (Hanefî mezhebinde olanın, mâlikî mezhebini taklîd etmesi evlâdır. Tam İlmihal Se`âdet-i Ebediyye | Sayfa : 123 - 124 - 125
Abdestin sünnetleri onsekizdir: 1 — Halâya girerken ve abdeste başlarken, Besmele çekmek. Tenhâ yer bulamıyan, sıkışınca başkaları yanında örtünerek, abdest bozabilir. 2 — Elleri, bilekleri ile berâber, üç kerre yıkamak. 3 — Ağzı, ayrı ayrı su ile, üç kerre yıkamak. Buna (Mazmaza) denir. 4 — Burnu, ayrı ayrı su ile, üç kerre yıkamak. Buna (İstinşâk) denir. 5 — Kaşların, sakalın, bıyığın altındaki görünmiyen deriyi ıslatmak sünnetdir, farz değildir. Bunların üzerini yıkamak farzdır. Kıllar seyrek olup altlarındaki deri görünüyorsa, deriyi yıkamak, ya'nî ıslatmak farz olur. 6 — Yüzünü yıkarken, iki kaşın altını ıslatmak. 7 — Sakalın sarkan kısmını mesh etmekdir. Bunu yıkamak hanefîde farz değildir. Şâfi'îde çene altındaki deriyi yıkamak farzdır. 8 — Sakalın, sarkan kısmının içine, sağ elin yaş parmaklarını, tarak gibi sokmak [tahlîl etmek]. 9 — Dişleri, birşey ile oğmak, temizlemek. 10 — Başın her tarafını, bir kerre mesh etmek. 11 — İki kulağı, bir kerre mesh etmek. Kulakla yanak arasını yıkamak farzdır. 12 — Enseyi, üçer bitişik parmaklarla, bir kerre mesh etmek. Son üçünü birlikde yapmak için, iki el ıslatılıp, iki elde de, üç bitişik ince parmak birbirine yapışdırılıp, iç tarafları, başın önünde, saçların başlangıcına konmak üzere iki el başa konur. İki elin bu üç parmağının uçları, birbirine dokunmalıdır. Baş ve şehâdet parmakları ve avuç içleri havada olup, başa dokunmaz. İki el, arkaya doğru çekilerek, üçer parmak, başı mesh eder. Eller, arkadaki saç kenârına gidince, üçer parmak, başdan ayrılıp, iki elin avuç içleri, kafanın yan tarafındaki saçlar üzerine yapışdırılıp, arkadan öne çekilerek, başın yan tarafları mesh edilir. Sonra şehâdet parmakları kulakların iç tarafına ve baş parmakların iç yüzü, kulak arkasına konup, kulaklar yukarıdan aşağı mesh edilir. Sonra, diğer üç parmakların dış yüzleri enseye konup, ensenin ortasından, iki tarafına doğru çekilerek mesh edilir. [Başı bu şeklde mesh etmek, Mâlikî mezhebinde farzdır.] 13 — El ve ayak parmaklarının arasını tahlîl etmekdir. Ayak parmaklarını tahlîl için, sol elin küçük parmağı sağ ayağın küçük parmağından ve sonra, sol ayağın büyük parmağından başlıyarak, ayak parmakları arasına, sıra ile, alt tarafdan sokulur. 14 — Yıkanacak yerleri, üç kerre yıkamakdır. Her birinde, uzvun her yeri ıslanmalıdır. Üç kerre su dökmek değil, üç kerre tam yıkamak sünnetdir. Üçden fazla yıkamak mekrûhdur. Üçü sayarken şaşırırsa, üç yapar. Fazla oldu ise, mekrûh olmaz. 15 — Hanefîde, yüzü yıkayacağı zemân, kalb ile niyyet etmek sünnetdir. [Ağız ile de niyyet etmek, kalb ile yapılmış olan niyyeti tekrâr etmek olur ki, bid'at olur. Ağız ile de niyyet etmeğe sünnetdir, müstehabdır veyâ bid'atdir denildiği (İbni bidîn)de yazılıdır. Sünnetdir veyâ bid'atdir denilen bir şeyi yapmamak lâzım olduğu, (Berîka), (Hadîka)da ve (İbni bidîn)de bildirilmekdedir. Bunun için, ağız ile de niyyet etmemelidir. Her ibâdet yapılırken niyyet etmek farzdır ve sonra inşâallah demek câizdir. Yalnız yemîn, tilâvet [Kur'ân-ı kerîm okumak], zikr ve ezân için ve bir ibâdetin parçası yapılırken, meselâ abdest ve gusl için ayrı ayrı niyyet şart değildir.] 16 — Tertîbdir. Ya'nî, sıra ile iki eli, ağzı, burnu, yüzü, kolları, başı, kulakları, enseyi ve ayakları yıkamak ve mesh etmekdir. Tertîb şâfi'îde farzdır. 17 — Delk, yıkanan yerleri oğmakdır. Delk ve muvâlât mâlikîde farzdır. 18 — Müvâlât, her uzvu, birbiri arkasından yıkayıp ara vermemekdir. Tam İlmihal Se`âdet-i Ebediyye | Sayfa : 122 - 123
Anna-Liisa Elleri eriline huvi on kuulunud kaasaja muusikale ja vanamuusikale.
İnstagram : Ortamlarda Satilacak Bilgi https://www.patreon.com/user?u=68831765
Gelenekler, inançlar, alışkanlıklarla isim koyma ritüelleri...
Yeni yıla iyi bir başlangıç için geçmişten bugüne çeşitli ritüeller yapılıyor. Danimarkalılar sandalyenin üstüne çıkıyor, Yunanistan'da kapıya soğan asılıyor, Vietnam'da kamkat ağacı süsleniyor, İngiltere'de yılbaşı ağacı kiralanıyor, Meksika'da ise “Año Neuvo” yani yeniliği kucaklama ritüeli... Peki ilk yılbaşı kutlaması nerede, ne zaman yapıldı? Yılbaşında ağaç süsleme geleneği nereden, ne zaman çıktı? Derya Acemoğlu bu hafta dünyanın dört bir yanından, geçmişten bugüne çeşit çeşit yılbaşı ritüellerini anlatıyor, yılbaşı şarkılarından örnekler çalıyor. İyi dinlemeler
Yeni yıla iyi bir başlangıç için geçmişten bugüne çeşitli ritüeller yapılıyor. Danimarkalılar sandalyenin üstüne çıkıyor, Yunanistan'da kapıya soğan asılıyor, Vietnam'da kamkat ağacı süsleniyor, İngiltere'de yılbaşı ağacı kiralanıyor, Meksika'da ise “Año Nuevo” yani yeniliği kucaklama ritüeli... Peki ilk yılbaşı kutlaması nerede, ne zaman yapıldı? Yılbaşında ağaç süsleme geleneği nereden, ne zaman çıktı? Derya Acemoğlu bu hafta dünyanın dört bir yanından, geçmişten bugüne çeşit çeşit yılbaşı ritüellerini anlatıyor, yılbaşı şarkılarından örnekler çalıyor. İyi dinlemeler
İlk bölümde Pakrat Estukyan ile Türkiye'nin ve Ermeni toplumunun gündemini konuşuyoruz. İkinci bölümde Silva Özyerli, Diyarbakır ve İstanbul geleneklerinde Noel ve Yılbaşı sofralarını, ritüellerini anlatıyor. Son bölümde avukat Fethiye Çetin ile geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden eski İstanbul Barosu Başkanı ve hak savunucusu Yücel Sayman'ı anıyoruz.
İlk bölümde Pakrat Estukyan ile Türkiye'nin ve Ermeni toplumunun gündemini konuşuyoruz. İkinci bölümde Silva Özyerli, Diyarbakır ve İstanbul geleneklerinde Noel ve Yılbaşı sofralarını, ritüellerini anlatıyor. Son bölümde avukat Fethiye Çetin ile geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden eski İstanbul Barosu Başkanı ve hak savunucusu Yücel Sayman'ı anıyoruz.
#YanMasa'da ölüm ve ölüm ritüellerini konuştuk. Cenaze, defin, cenaze sonrası ne yaşadık? Yaşadıklarımız duygu dünyamızı nasıl şekillendiriyor ve hayatımızı nasıl etkiliyor? Neyi unutamadık, neyi anlamlandıramadık ve bize kendimizi iyi hissettiren şeyler oldu mu? Buyurun dinlemeye!
Kara Afrika'da yasak, Kuzey Kutbu'nda serbest Kara Afrika (ya da Sahra Altı Afrika), 1,2 milyar nüfusa sahiptir. Bu, günümüzde 7,9 milyar olan dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 15'ini oluşturuyor. Buna karşılık Kara Afrika'nın toplam karbon salımına katkısı yüzde 3 civarındadır. Tarihi falan bir yana bırakalım, günümüzde kişi başına rakamlara biraz bakalım. Karbon salımı, ABD'de yılda kişi başına 15 kilogramdır, Lesotho'da 0,15 kilogram, yani 150 gram. Oran, yüze bir. Kanada'da 19 kilogramdır, Cabo Verde'de 0,19. Yine yüze bir. Almanya'da ve Japonya'da 10 kilogramdır, Burundi'de 0,10. Yine aynı oran. Bu rakamlar, Afrika'nın, bırakın tarihi gelişme içinde bugünkü durum konusunda da en ufak sorumluluk taşımadığını, günümüzde bile küresel ısınmaya en ufak bir katkısının bulunmadığını gösteriyor. Yoksul ülkelerin zehirlenmesi İklim değişikliğinin en vahim sonuçlarından birinin biyo-çeşitliliğin azalmasına yol açması olduğu yaygın biçimde bilinen bir şeydir. Demek ki biyo-çeşitlilik önemli. Ama demokrasinin, barışın, insan haklarının kahramanı (!) Avrupa Birliği, kendi topraklarında 2018'den bu yana yasaklamış olduğu bir çeşit haşere ilacının (“neonikotinoid” olarak biliniyor) yoksul veya orta gelirli 65 ülkeye ihracına son günlerde olur verdi. Bu ilaç “arı katili” olarak biliniyor. İhracına izin verilen miktarın Fransa'nın ekilebilir topraklarının tamamından büyük olan 20 milyon hektara etki edecek büyüklükte olduğu ve 100 milyar arıyı öldürebileceği bildiriliyor. Arıların yanı sıra başka ne çok canlıya zarar verecek kim bilir! Önce kendi vaadinizi yerine getirin! Bazıları zengin emperyalist ülkelerin yoksulların durumunu görmezlikten gelmediğini, onlara hem iklim değişikliğinin yaratacağı sonuçlara (adaların ve deniz seviyesine yakın bazı sahillerin su altında kalması, tarım arazilerinin çölleşmesi veya sellerle kullanılmaz hale gelmesi, aşırı sıcak ve nemli yeni iklim rejimi vb. vb.) karşı tedbir almaları ve karbon salımını azaltma bakımından yeni uygulamalara geçebilmeleri için yılda 100 milyar dolar destek vermeyi taahhüt etmiş olduklarını söylemeye yeltenecektir. Ama söyleyemeyecektir çünkü taahhüt etmek başka, taahhüdüne uymak başka! Pamuk eller cebe! Bugün Amerika'da, Avrupa'da, Japonya'da, Okyanusya'da sayısız büyük kentte mağazalar vitrinlerini bütün gece aydınlattıkları, AVM'ler reklam için çevrelerini ışıl ışıl aydınlattıkları, büyük finans kuruluşlarının ve uluslararası şirketlerin merkezlerini barındıran gökdelenler parıl parıl parladığı için “ışık kirlenmesi” diye anılan bir doğa kirliliği türü gelişmiş durumda, hayvanlar âleminin biyo-çeşitliliği bu durumdan ciddi şekilde etkileniyor, deniz kaplumbağalarının yumurtasından yeni çıkmış bebeklerinden hayatını gece karanlığında sürdüren hayvanlara kadar çeşitli türler bunun ceremesini ödüyor. Afrika'nın, Asya'nın, Pasifik adalarının, Latin Amerika'nın ve Karayiplerin yoksul halklarının önemli bir bölümü ise elektriksiz, kapkaranlık bir dünyada, internet, televizyon, cep telefonu, uzaktan eğitim olanakları, tıbbi tetkik cihazları gibi birçok cihaz nedir bilmeden yaşıyor, geri kalanı da sık sık yaşanan elektrik kesintileriyle boğuşuyor. Bolivya'nın, Botsvana'nın, Bangladeş'in köylüleri zulmet içinde kıvranırken, ışıklar içindeki Boston'un, Berlin'in, Brisbane'in insanlarının onları ışıksız bırakacak biçimde fedakârlık talebinde bulunması, zulmün ta kendisidir.
ünyadaki siyasi haritanın çizimini İkinci dünya savaşının bitiminden başlatmış yazar ve kitaba şu cümlelerle başlıyor; 1947'den 1965'e kadar dünya, siyasi haritasında büyük bir değişime, aslında bir devrime tanıklık etti. Bu yıllarda, Asya ve Afrika'daki imparatorluğun çözülmesi çok değişik kılıflarda gerçekleşti. Örneğin diyor yazar Mısır, Ürdün ve Irak'ta yönetim birkaç on yıl içerisinde İngiltere'den yerel liderlere neredeyse hissedilemez bir şekilde devredildi. Bu ifadelerin Türkçesi şöyle; Birinci Dünya Savaşı öncesinde potansiyelinden korkulan, topraklarına, madenlerine ve yer altın zenginliklerine göz dikilen parçalanmaya hazır tek imparatorluk vardı; Osmanlı. Birinci Dünya Savaşı'nda karşı karşıya gelen Avrupa ülkelerinin aralarında Pepsi Cola ile Coca Cola kadar fark vardı. Gerçeği görmek için savaşın sonucuna bakmak yeterli. Sonuçta kazanan ve kaybeden taraftaki hiçbir Avrupa ülkesi bölünmedi, parçalanmadı. Tek parçalanan, bölünen dağıtılan devlet Osmanlı devleti ve toprakları oldu. Elleri, ayakları, kafası koparıldı. Sadece Osmanlı devletinin kalbi olan Anadolu bırakılmıştı. Beyni zaten savaş öncesi değiştirilmiş ve sömürülmeye uygun hale getirilmişti. Birinci Dünya Savaşı'yla parçalanan tek şey bedeni oldu.
İlk bölümde Pakrat Estukyan ile Türkiye'nin ve Ermeni toplumunun gündemini konuşuyoruz. İkinci bölümde "Kulüp" dizisinin danışmanlarından İzzet Bana, Türkiye Yahudileri'nin ritüellerinin de yer aldığı dizide nasıl bir çalışma yapıldığını anlatıyor. Son bölümde Besse Kabak ile Gomidas Vartabed'in kurduğu koroları ve Türkiye Ermeni toplumunun koro geleneğini konuşuyoruz.
İlk bölümde Pakrat Estukyan ile Türkiye'nin ve Ermeni toplumunun gündemini konuşuyoruz. İkinci bölümde "Kulüp" dizisinin danışmanlarından İzzet Bana, Türkiye Yahudileri'nin ritüellerinin de yer aldığı dizide nasıl bir çalışma yapıldığını anlatıyor. Son bölümde Besse Kabak ile Gomidas Vartabed'in kurduğu koroları ve Türkiye Ermeni toplumunun koro geleneğini konuşuyoruz.
#acıtatlımayhoş Kasım ayında pekçok kültürde kaybettiklerimizi anma günleri var. Bugün Meksika'da Ölüler Günü. Aylin Öney Tan bu hafta, festival havasında geçen bu günlerdeki yemek kültürünü anlatıyor, tarifler veriyor #podcast
Yeni serimiz Meraktan Soruyorum'un ilk bölümünde Eren Mutluay, Biyoşaman Zeynep Deniz Özden'i konuk aldı. Özden'in kendi hayat hikayesini, Türkiye'de Şamanizm'i ve Şaman ritüellerini anlattığı podcast yayınımız sizlerle.
https://www.youtube.com/watch?v=UPZBRwlxCjA YİRMİ DÖRDÜNCÜ SÖZ BEŞİNCİ DAL Beşinci Dalın Beş Meyvesi var. BİRİNCİ MEYVE: Ey nefisperest nefsim, ve ey dünyaperest arkadaşım! Muhabbet şu kâinatın bir sebeb-i vücududur. Hem şu kâinatın rabıtasıdır, hem şu kâinatın nurudur, hem hayatıdır. İnsan kâinatın en câmi' bir meyvesi olduğu için, kâinatı istilâ edecek bir muhabbet, o meyvenin çekirdeği olan kalbine derc edilmiştir. İşte, şöyle nihayetsiz bir muhabbete lâyık olacak, nihayetsiz bir kemâl sahibi olabilir. İşte, ey nefis ve ey arkadaş! İnsanın havfa ve muhabbete âlet olacak iki cihaz, fıtratında derc olunmuştur. Alâküllihal, o muhabbet ve havf, ya halka veya Hâlık'a müteveccih olacak. Halbuki, halktan havf ise elîm bir beliyyedir; halka muhabbet dahi belâlı bir musibettir. Çünkü, sen öylelerden korkarsın ki, sana merhamet etmez veya senin istirhamını kabul etmez. Şu halde havf, elîm bir belâdır. Muhabbet ise, sevdiğin şey, ya seni tanımaz, Allahaısmarladık demeyip gider (gençliğin ve malın gibi); ya muhabbetin için seni tahkir eder. Görmüyor musun ki, mecazî aşklarda yüzde doksan dokuzu, mâşukundan şikâyet eder. Çünkü, Samed âyinesi olan bâtın-ı kalble sanem-misal dünyevî mahbuplara perestiş etmek, o mahbupların nazarında sakildir ve istiskal eder, reddeder. Zira, fıtrat, fıtrî ve lâyık olmayan şeyi reddeder, atar. (Şehvânî sevmekler bahsimizden hariçtir.) Demek, sevdiğin şeyler ya seni tanımıyor, ya seni tahkir ediyor, ya sana refakat etmiyor, senin rağmına mufarakat ediyor. Madem öyledir; bu havf ve muhabbeti öyle birisine tevcih et ki, senin havfın lezzetli bir tezellül olsun, muhabbetin zilletsiz bir saadet olsun. Evet, Hâlık-ı Zülcelâlinden havf etmek, O'nun rahmetinin şefkatine yol bulup iltica etmek demektir. Havf bir kamçıdır, O'nun rahmetinin kucağına atar. Malûmdur ki, bir valide, meselâ bir yavruyu korkutup sinesine celb ediyor. O korku, o yavruya gayet lezzetlidir. Çünkü şefkat sinesine celb ediyor. Halbuki, bütün validelerin şefkatleri, rahmet-i İlâhiyenin bir lem'asıdır. Demek havfullahta azîm bir lezzet vardır. Madem havfullahın böyle lezzeti bulunsa, muhabbetullahta ne kadar nihayetsiz lezzet bulunduğu malûm olur. Hem Allah'tan havf eden, başkaların kasavetli, belâlı havfından kurtulur. Hem, Allah hesabına olduğu için, mahlûkata ettiği muhabbet dahi firaklı, elemli olmuyor. Evet, insan evvelâ nefsini sever. Sonra akaribini, sonra milletini, sonra zîhayat mahlûkları, sonra kâinatı, dünyayı sever. Bu dairelerin herbirisine karşı alâkadardır; onların lezzetleriyle mütelezziz ve elemleriyle müteellim olabilir. Halbuki, şu hercümerç âlemde ve rüzgâr deveranında hiçbir şey kararında kalmadığından, biçare kalb-i insan her vakit yaralanıyor. Elleri yapıştığı şeylerle, o şeyler gidip ellerini paralıyor, belki koparıyor. Daima ıztırap içinde kalır. Yahut gafletle sarhoş olur. Madem öyledir, ey nefis, aklın varsa bütün o muhabbetleri topla, hakikî sahibine ver, şu belâlardan kurtul. Şu nihayetsiz muhabbetler, nihayetsiz bir kemâl ve cemâl sahibine mahsustur. Ne vakit hakikî sahibine verdin; o vakit bütün eşyayı Onun namıyla ve Onun âyinesi olduğu cihetle ıztırapsız sevebilirsin. Demek, şu muhabbet doğrudan doğruya kâinata sarf edilmemek gerektir. Yoksa muhabbet, en leziz bir nimet iken, en elîm bir nikmet olur. …
OTUZİKİ FARZ Îmânın şartı: Altı (6) İslâmın şartı: Beş (5) Namâzın farzı: Oniki (12) Abdestin farzı: Dört (4) Guslün farzı: Üç (3) Teyemmümün farzı: İki (2) Teyemmümün farzına üç diyenler de vardır. O zemân, hepsi otuzüç farz olur. Îmânın Şartları (6) 1-Allahü teâlânın varlığına ve birliğine inanmak. 2-Meleklerine inanmak. 3-Allahü teâlânın indirdiği kitâblarına inanmak. 4-Allahü teâlânın Peygamberlerine inanmak. 5-Âhiret gününe inanmak. 6-Kadere, ya'nî hayr ve şerlerin (iyilik ve kötülüklerin) Allahü teâlâdan olduğuna inanmak. İslâmın Şartları (5) 7-Kelime-i şehâdet getirmek. 8-Her gün beş kerre vakti gelince namâz kılmak. 9-Malın zekâtını vermek. 10-Ramezân ayında her gün oruc tutmak. 11-Gücü yetenin ömründe bir kerre hac etmesidir. Namâzın Farzları (12) A-Dışındaki farzları yedidir. Bunlara şartları da denir. 12-Hadesden tahâret. 13-Necâsetden tahâret. 14-Setr-i avret. 15-İstikbâl-i Kıble. 16-Vakt. 17-Niyyet. 18-İftitâh veyâ Tahrîme Tekbîri. B-İçindeki farzları beşdir. Bunlara rükn denir. 19-Kıyâm. 20-Kırâet. 21-Rükü'. 22-Secde. 23-Ka'de-i ahîre. Abdestin Farzları (4) 24-Abdest alırken yüzü yıkamak. 25-Elleri dirsekleri ile birlikde yıkamak. 26-Başın dörtde birini mesh etmek. 27-Ayakları topukları ile birlikde yıkamak. Guslün Farzları (3) 28-Ağzı yıkamak (mazmaza). 29-Burnu yıkamak (istinşak). 30-Bütün bedeni yıkamak. Teyemmümün Farzları (2) 31-Cünüblükden veyâ abdestsizlikden temizlenmek için niyyet etmek. 32-İki eli temiz toprağa vurup, yüzü mesh etmek ve tekrar iki eli temiz toprağa vurup, her iki kolu dirsekden avuca kadar sığamak. Namâz Kitâbı | Sayfa : 151 - 152 - 153
18 Ağustos Çarşamba Filler ölmüş yakınlarının kemiklerini arayıp buluyor, hortumlarıyla onları seviyor. (“Hayvanlar Nasıl Yas Tutar?” kitabından)
Abdestin sünnetleri on sekizdir: 1 — Abdeste başlarken, Besmele okumak. 2 — Elleri, bilekleri ile beraber, üç kerre yıkamak. 3 — Ağzı, ayrı ayrı su ile üç kerre yıkamak. Buna (Mazmaza) denir. 4 — Burnu, ayrı ayrı su ile, üç kerre yıkamak. Buna (İstinşak) denir. 5 — Kaşların, sakalın, bıyığın altındaki görünmeyen deriyi, yüzü yıkarken ıslatmak. 6 — Yüzünü yıkarken iki kaşın altını ıslatmak. 7 — Sakalın, sarkan kısmını mesh etmek. 8 — Sakalın, sarkan kısmının içine, sağ elin yaş parmaklarını tarak gibi sokmak (hilâllemek). 9 — Dişleri, birşey ile oğmak, temizlemek. [Misvâk kullanmak, mühîm sünnetdir.] 10 — Başın her tarafını bir kerre mesh etmek. 11 — İki kulağı, bir kerre mesh etmek. 12 — Enseyi, üçer bitişik parmakla, bir kerre mesh etmek. 13 — El ve ayak parmaklarının arasını tahlîl etmek. 14 — Yıkanacak yerleri, üç kerre yıkamak. 15 — Yüzü yıkayacağı zemân kalb ile niyyet etmek. 16 — Tertîb. Ya'nî sıra ile yıkamak. 17 — Delk. Yıkanan yerleri oğmak. 18 — Müvâlât. Her uzvu birbiri arkasından çabuk çabuk yıkamak. Namâz Kitâbı | Sayfa : 51
Ukraynalı Zhenia, Polonya'da masör olarak çalışan bir göçmendir. Zengin bir topluluğun içine dahil olan Zhenia, çalıştığı insanların maddi olarak sıkıntıları olmasa da manevi olarak mutsuz olduklarını fark eder. Mesleğini en iyi şekilde yapmaya çalışan Zhenia, müşterilerini kendisine hayran bırakır. Elleri ile müşterilerini iyileştirip, gözleri ile onların ruhlarına dokunan Zhenia, zamanla müşterilerinin hayatını değiştirmeye başlar.
İlk bölümde "Harputlu bir Ermeni'den Atatürk'e mektup" başlıklı yazımızdan yola çıkarak ABD arşivlerinde mektubun yazarının izini süren Aykan Erdemir konuğumuz olacak. İkinci bölümde aşı patenti tartışmalarını ve ülkemizdeki aşı çalışmalarını virolog Selim Badur ile değerlendireceğiz. Son bölümde Geleneklerimiz yazı dizisinin bu haftaki yazarı Takuhi Köletavitoğlu ile Malatya Ermenileri'nin ritüellerine ve yakın tarihine uzanacağız.
İlk bölümde "Harputlu bir Ermeni'den Atatürk'e mektup" başlıklı yazımızdan yola çıkarak ABD arşivlerinde mektubun yazarının izini süren Aykan Erdemir konuğumuz olacak. İkinci bölümde aşı patenti tartışmalarını ve ülkemizdeki aşı çalışmalarını virolog Selim Badur ile değerlendireceğiz. Son bölümde Geleneklerimiz yazı dizisinin bu haftaki yazarı Takuhi Köletavitoğlu ile Malatya Ermenileri'nin ritüellerine ve yakın tarihine uzanacağız.
Nedim Hazar | Anne elleri | 08.05.2021 by Tr724
Sesli Köşe-Barış Pehlivan-'İmamoğlu'nun Suçlanan Elleri'
Ermeni toplumu Paskalya, yani Surp Zadig Yortusu'nu kutluyor. İlk bölümde Pakrat Estukyan ile İstanbul'un eski Paskalya ritüellerini konuşacağız, ayrıca Türkiye'nin ve Ermeni toplumunun gündeminin öne çıkan gündem maddeleri üzerinde duracağız. İkinci bölümde, Agos'un ilk yazarlarından Mıgırdiç Margosyan ve Agos'un kurucularından Anna Turay ile 25 yaşını dolduran Agos'un ilk günlerini, ilk yıllarını konuşacak, geçmişe uzanacağız.
Ermeni toplumu Paskalya, yani Surp Zadig Yortusu'nu kutluyor. İlk bölümde Pakrat Estukyan ile İstanbul'un eski Paskalya ritüellerini konuşacağız, ayrıca Türkiye'nin ve Ermeni toplumunun gündeminin öne çıkan gündem maddeleri üzerinde duracağız. İkinci bölümde, Agos'un ilk yazarlarından Mıgırdiç Margosyan ve Agos'un kurucularından Anna Turay ile 25 yaşını dolduran Agos'un ilk günlerini, ilk yıllarını konuşacak, geçmişe uzanacağız.
Leedu juurtega Eesti pianisti ja klaveripedagoogi Aleksandra Juozapėnaitė-Eesmaa sooloalbum Heino Elleri klaveriloominguga on ilmunud 2001. aastal Antes Editioni märgi all ning pälvis aasta hiljem Elleri nimelise muusikapreemia.
21 Mart ekinoksuyla bahar başlıyor. Anadolu'da doğanın döngüsünü fark etmek ve kutlamak ile ilgili pek çok ritüel var. Peki toplumlar baharı nasıl kucaklar?
Gece yarısı sandalyeden atlamak, kötü şansı bırakıp yeni yıla, yeni şanslara atlamak demek! Mutluluk ve refah için kapıya soğan asmak! Ya da kötü ruhları kovmak için saat 12'yi vurduğunda pencereden aşağıya bir kova su dökmek... Derya Acemoğlu dünyanın dört bir yanından farklı-ilginç yılbaşı geleneklerini ve pandemi nedeniyle yapılamayan ya da bazı ülkelerde pandemiye rağmen yapılanları anlatıyor. İyi dinlemeler
İlginç olaylar, insanlar, yerler
-Bağışıklık sistemini güçlendirme için kekik suyu iyi mi? -Hangi bitki neye yarar? Ne kadar kullanılmalı? -Mürver ne için? -Elleri yıpratmayan dezenfektan hangi bitkiden yapılır? Nacide Berber'in programı Doğa Konuşmaları 37. bölümü yayında. Bu bölümde tıbbi ve aromatik bitkiler uzmanı Nazım Tanrıkulu'na bilmemiz gereken her şeyi sorduk. İyi dinlemeler
-Bağışıklık sistemini güçlendirme için kekik suyu iyi mi? -Hangi bitki neye yarar? Ne kadar kullanılmalı? -Mürver ne için? -Elleri yıpratmayan dezenfektan hangi bitkiden yapılır? Nacide Berber'in programı Doğa Konuşmaları 37. bölümü yayında. Bu bölümde tıbbi ve aromatik bitkiler uzmanı Nazım Tanrıkulu'na bilmemiz gereken her şeyi sorduk. İyi dinlemeler
This episode is for those who need help understanding transgender experiences. Maybe you are intimidated by the LBGTQ jargon or feel like you can’t keep up. Maybe you have kids that are experiencing gender dysphoria or gender fluidity. Maybe you are a person who feels like you’ve never REALLY FELT LIKE you’ve been yourself and are looking for answers. Wherever you’re at, Episode 12, this episode, is going to provide you with a new perspective. I’ve brought back special guest and sex-educator, Elleri Scriver, who is pursuing a self-designed sex education undergraduate degree from Knox College in Illinois — the first undergrad program of it’s kind. Elleri, also goes by Eli, and uses pronouns he/him and they/them, which he’ll explain in the episode. In this episode, he speaks in great detail about his own transgender adventure, educating us on terminology and important dos and donts that cis-people could benefit knowing about. Thank you Eli, for sharing with us things that are, quite frankly, none of our business. Donate to the podcast: https://www.patreon.com/ellenmelon TAKE A LOOK at the genderbread person! http://bit.ly/genderbread Find out more about Eli: https://www.instagram.com/elleri.scriver/ _______________________________ Ellen Melon Social Media links: https://www.instagram.com/ellenmelonshow/ https://twitter.com/EllenMelonShow https://www.facebook.com/ellenmelonshow www.ellenmelon.com Ellen Melon on YouTube: https://www.youtube.com/channel/UCL_F0bL0mItXS-jundACwnA
Tartu Linnatunni teemadeks on Tartu sotsiaalkampaania, vabatahtlikud, toidupakkujad, hooldekodu, Variku ja Elleri kool ning kirikud eriolukorras. Saadet juhib Madis Ligi.
Tartu Linnatunni teemadeks on Tartu sotsiaalkampaania, vabatahtlikud, toidupakkujad, hooldekodu, Variku ja Elleri kool ning kirikud eriolukorras. Saadet juhib Madis Ligi.
"I LIFT MY HANDS TO YOU"-Turkish Hymn.mp4
Elleri kooli Tubina saalis toimub täna luulet ning kaasaegset klassikalist muusikat ühendav kontsert.
Elleri kooli Tubina saalis toimub täna luulet ning kaasaegset klassikalist muusikat ühendav kontsert.
In childhood sexual development, adults often want to know which behaviors are appropriate and indicate “healthy” childhood sexual development. To answer that, we need to first understand that sexuality is much more than sex – it’s our values, attitudes, feelings, interactions and behaviors. Sexuality is emotional, social, cultural, and physical. Episode #2 of To Hump A Pillow features Eli Scriver, a sex educator from the Twin Cities pursuing a self-designed sex education undergraduate degree from Knox College in Illinois — the first undergrad program of it’s kind. In this interview, prepare to revisit your childhood puberty! We’ll talk about the concept of puberty, prep for masterbation, and overall, what to expect during childhood and adolescent sexuality, while giving you tips for sex positive parenting. Eli even shares some personal stories about his own sexual upbringing and puberty. Find out more about Eli Scriver: https://www.instagram.com/elleri.scriver/ Tips for talking to kids about sex, as reference at the end of the episode:: https://www.plannedparenthood.org/learn/parents/tips-talking Ellen Melon links: https://www.instagram.com/ellenmelonshow/ https://twitter.com/EllenMelonShow https://www.facebook.com/ellenmelonshow www.ellenmelon.com
تَبَّتْ يَدَٓا اَب۪ي لَهَبٍ وَتَبَّۜ “Ebû Leheb’in elleri kurusun! Kurudu zaten.” مَٓا اَغْنٰى عَنْهُ مَالُهُ وَمَا كَسَبَۜ “Ona ne malı fayda verdi ne de kazandığı başka şeyler.” سَيَصْلٰى نَاراً ذَاتَ لَهَبٍۚ “O, alev alev yanan ateşe atılacak!” وَامْرَاَتُهُۜ حَمَّالَةَ الْحَطَبِۚ “Dedikodu yapıp söz taşıyan karısı da.” ف۪ي ج۪يدِهَا حَبْلٌ مِنْ مَسَدٍ “Boynunda da ipten bükülmüş bir halat bulunacak.”
Heino Elleri nimelise Tartu muusikakooli pärimusmuusika osakond alustas tegevust 2014.
Heino Elleri nimelise Tartu muusikakooli pärimusmuusika osakond alustas tegevust 2014.
„Lapsed saavad mängida seda, mis neile sobib ja meeldib,” räägib Kristel Eeroja-Põldoja.
Elleri muusikakooli viiulipedagoog ning keelpilliosakonna juhataja Kristel Eeroja-Põldjoja vaatab tagasi kahele Tartus toimunud kontserdile: 29.
Anketimize katılarak podcastimizi iyileştirmemize yardımcı olabilirsiniz:https://goo.gl/forms/6Iuf3pAtyuZizjsG3Bu bölümde, oyunlar ve uygulamalar için kullanıcı deneyimi ve arayüz konularını konuştuk ve bir cezve ile Anytown oyunumuzun ne kadar çok ortak noktası olabileceğini sorguladık. Fırsat buldukça da bizi dünyanın öbür ucuna, Avustralya’nın Brisbane şehrine taşınmaya sürükleyen maceramızı özetlemeye çalıştık.Hazırsanız başlıyoruz!Cue List:01 dk 30 sn: Yeni Eve Taşınma02 dk 56 sn: Dünyanın Öbür Ucuna Nasıl Geldik?05 dk 00 sn: Kullanıcı Deneyimi ve Arayüz (UX / UI) Nedir?06 dk 15 sn: Oyun Ekiplerinde UX / UI06 dk 55 sn: Oyun ve Uygulamalardaki Deneyim Farkı - Fonksiyonelite07 dk 30 sn: Mükemmel Deneyim Varolabilir mi?08 dk 58 sn: UX - Usability / Kullanılabilirlik - Giriş09 dk 22 sn: UX - Usability / Kullanılabilirlik - Cezve10 dk 25 sn: UX - Usability / Kullanılabilirlik - Kullanıcı Dostu ve Düşmanı Tasarım11 dk 55 sn: UX - Usability / Kullanılabilirlik - Anytown14 dk 10 sn: UX - Relevance / Alakalılık - Giriş16 dk 05 sn: UX - Relevance / Alakalılık - Küratör vs Veri Madencilği19 dk 32 sn: UX - Relevance / Alakalılık - Cezve20 dk 03 sn: UX - Relevance / Alakalılık - Anytown20 dk 50 sn: UX - Accessibility / Ulaşılabilirlik - Giriş22 dk 16 sn: UX - Accessibility / Ulaşılabilirlik - Yeni iPhone Bile Iskalayabiliyor23 dk 30 sn: UX - Accessibility / Ulaşılabilirlik - Maddi Ulaşılabilirlik25 dk 00 sn: UX - Accessibility / Ulaşılabilirlik - Cezve25 dk 35 sn: UX - Accessibility / Ulaşılabilirlik - Sosyokültürel Ulaşılabilirlik26 dk 45 sn: UX - Accessibility / Ulaşılabilirlik - Anytown28 dk 52 sn: UX - Speed / Hız - Giriş30 dk 07 sn: UX - Speed / Hız - Cezve30 dk 28 sn: UX - Speed / Hız - Anytown30 dk 47 sn: UX - Layout / Yerleşim - Giriş31 dk 45 sn: UX - Layout / Yerleşim - Seçenek Sayısı33 dk 21 sn: UX - Layout / Yerleşim - Cezve34 dk 26 sn: UX - Layout / Yerleşim - Anytown34 dk 51 sn: UX - Findability / Bulunabilirlik - Giriş35 dk 11 sn: UX - Findability / Bulunabilirlik - Cezve35 dk 30 sn: UX - Findability / Bulunabilirlik - Anytown35 dk 45 sn: UX - Findability / Bulunabilirlik - Oyun Öncesi Kullanıcı Deneyimi37 dk 08 sn: UX - Help / Yardım - Giriş37 dk 36 sn: UX - Help / Yardım - Cezve37 dk 49 sn: UX - Help / Yardım - Anytown38 dk 30 sn: UX - Clarity / Anlaşılırlık - Giriş39 dk 45 sn: UX - Clarity / Anlaşılırlık - Cezve40 dk 14 sn: UX - Clarity / Anlaşılırlık - Anytown41 dk 53 sn: Oyun ve Uygulamalardaki Deneyim Farkı 2 - Diegesis43 dk 10 sn: Oyun Arayüz Çeşitleri (Non-Diegetic / Spatial / Meta / Diegetic UI)47 dk 33 sn: Diegesis ve Sinema49 dk 10 sn: Yetişmeyen Konu: Oyunlarda Input ve Output50 dk 36 sn: Zeynep’in Durum Özeti ve KapanışDIŞ BAĞLANTILAR:Belediye Bankları ve Kullanıcı Düşmanı Tasarım:https://www.news.com.au/technology/innovation/design/unsettling-hostile-architecture-taking-over-our-cities/news-story/e63bd1209aaf4680380a9ef15a786b0biPhone X - Kadın Elleri için Fazla Büyükhttps://www.independent.co.uk/life-style/women/apple-iphone-xs-max-new-too-big-size-women-sexist-feminist-a8537171.htmlTurkcell Geleceği Yazanlar - Orçun Nişli: Oyun Öncesi Oyuncu Deneyimi Yaratmakhttps://www.youtube.com/watch?v=FiXp88lgrBYBeyond The HUD - Erik Fagerholt, Magnus Lorentzon (2009) http://publications.lib.chalmers.se/records/fulltext/111921.pdfAdditional royalty free music: Magic Scout - Cottages by Kevin McLeod. Additional sound effects: zapsplat.com
Anketimize katılarak podcastimizi iyileştirmemize yardımcı olabilirsiniz:https://goo.gl/forms/6Iuf3pAtyuZizjsG3Bu bölümde, oyunlar ve uygulamalar için kullanıcı deneyimi ve arayüz konularını konuştuk ve bir cezve ile Anytown oyunumuzun ne kadar çok ortak noktası olabileceğini sorguladık. Fırsat buldukça da bizi dünyanın öbür ucuna, Avustralya’nın Brisbane şehrine taşınmaya sürükleyen maceramızı özetlemeye çalıştık.Hazırsanız başlıyoruz!Cue List:01 dk 30 sn: Yeni Eve Taşınma02 dk 56 sn: Dünyanın Öbür Ucuna Nasıl Geldik?05 dk 00 sn: Kullanıcı Deneyimi ve Arayüz (UX / UI) Nedir?06 dk 15 sn: Oyun Ekiplerinde UX / UI06 dk 55 sn: Oyun ve Uygulamalardaki Deneyim Farkı - Fonksiyonelite07 dk 30 sn: Mükemmel Deneyim Varolabilir mi?08 dk 58 sn: UX - Usability / Kullanılabilirlik - Giriş09 dk 22 sn: UX - Usability / Kullanılabilirlik - Cezve10 dk 25 sn: UX - Usability / Kullanılabilirlik - Kullanıcı Dostu ve Düşmanı Tasarım11 dk 55 sn: UX - Usability / Kullanılabilirlik - Anytown14 dk 10 sn: UX - Relevance / Alakalılık - Giriş16 dk 05 sn: UX - Relevance / Alakalılık - Küratör vs Veri Madencilği19 dk 32 sn: UX - Relevance / Alakalılık - Cezve20 dk 03 sn: UX - Relevance / Alakalılık - Anytown20 dk 50 sn: UX - Accessibility / Ulaşılabilirlik - Giriş22 dk 16 sn: UX - Accessibility / Ulaşılabilirlik - Yeni iPhone Bile Iskalayabiliyor23 dk 30 sn: UX - Accessibility / Ulaşılabilirlik - Maddi Ulaşılabilirlik25 dk 00 sn: UX - Accessibility / Ulaşılabilirlik - Cezve25 dk 35 sn: UX - Accessibility / Ulaşılabilirlik - Sosyokültürel Ulaşılabilirlik26 dk 45 sn: UX - Accessibility / Ulaşılabilirlik - Anytown28 dk 52 sn: UX - Speed / Hız - Giriş30 dk 07 sn: UX - Speed / Hız - Cezve30 dk 28 sn: UX - Speed / Hız - Anytown30 dk 47 sn: UX - Layout / Yerleşim - Giriş31 dk 45 sn: UX - Layout / Yerleşim - Seçenek Sayısı33 dk 21 sn: UX - Layout / Yerleşim - Cezve34 dk 26 sn: UX - Layout / Yerleşim - Anytown34 dk 51 sn: UX - Findability / Bulunabilirlik - Giriş35 dk 11 sn: UX - Findability / Bulunabilirlik - Cezve35 dk 30 sn: UX - Findability / Bulunabilirlik - Anytown35 dk 45 sn: UX - Findability / Bulunabilirlik - Oyun Öncesi Kullanıcı Deneyimi37 dk 08 sn: UX - Help / Yardım - Giriş37 dk 36 sn: UX - Help / Yardım - Cezve37 dk 49 sn: UX - Help / Yardım - Anytown38 dk 30 sn: UX - Clarity / Anlaşılırlık - Giriş39 dk 45 sn: UX - Clarity / Anlaşılırlık - Cezve40 dk 14 sn: UX - Clarity / Anlaşılırlık - Anytown41 dk 53 sn: Oyun ve Uygulamalardaki Deneyim Farkı 2 - Diegesis43 dk 10 sn: Oyun Arayüz Çeşitleri (Non-Diegetic / Spatial / Meta / Diegetic UI)47 dk 33 sn: Diegesis ve Sinema49 dk 10 sn: Yetişmeyen Konu: Oyunlarda Input ve Output50 dk 36 sn: Zeynep’in Durum Özeti ve KapanışDIŞ BAĞLANTILAR:Belediye Bankları ve Kullanıcı Düşmanı Tasarım:https://www.news.com.au/technology/innovation/design/unsettling-hostile-architecture-taking-over-our-cities/news-story/e63bd1209aaf4680380a9ef15a786b0biPhone X - Kadın Elleri için Fazla Büyükhttps://www.independent.co.uk/life-style/women/apple-iphone-xs-max-new-too-big-size-women-sexist-feminist-a8537171.htmlTurkcell Geleceği Yazanlar - Orçun Nişli: Oyun Öncesi Oyuncu Deneyimi Yaratmakhttps://www.youtube.com/watch?v=FiXp88lgrBYBeyond The HUD - Erik Fagerholt, Magnus Lorentzon (2009) http://publications.lib.chalmers.se/records/fulltext/111921.pdfAdditional royalty free music: Magic Scout - Cottages by Kevin McLeod. Additional sound effects: zapsplat.com
Üks kaunemaid plaate Heino Elleri loomingust on kindlasti 1999. aastal ECMi plaadifirmas ilmunud "Neeniad", kus Elleri keelpillimuusikat esitavad Tallinna Kammerorkester ja dirigent Tõnu Kaljuste.
Üks kaunemaid plaate Heino Elleri loomingust on kindlasti 1999. aastal ECMi plaadifirmas ilmunud "Neeniad", kus Elleri keelpillimuusikat esitavad Tallinna Kammerorkester ja dirigent Tõnu Kaljuste.
Sevin Okyay bu hafta yabancı bir polisiye romanla yayında. Birbirinden ayrı noktalarda iki erkek cesedi bulunur. Elleri kesilmiş ancak hayattayken zorbalıklarıyla tanınan, herkesin kurtulmak isteyeceği türde iki kurban. Olay yerindeki tek ipucu 1982 yılına ait, kurbanların yüzüne çarpı atılmış eski bir okul fotoğrafıdır. Sevin Okyay kitaptan bir bölüm okutuyor, romana ve yazarına ilişkin yorumlar yapıyor.
Kaasav eelarve, Elleri amfiteater, Villem Reimani pärand ja puhkpilliorkester Tartu Peterburis. (Madis Ligi)