Podcasts about afrika'da

  • 32PODCASTS
  • 89EPISODES
  • 15mAVG DURATION
  • 1EPISODE EVERY OTHER WEEK
  • Jan 17, 2024LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about afrika'da

Latest podcast episodes about afrika'da

Bir bakışta
Namibya, Almanya'nın Uluslararası Adalet Divanı'ndaki İsrail desteğine neden tepki gösterdi?

Bir bakışta

Play Episode Listen Later Jan 17, 2024 16:13


Almanya, Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail'in soykırım suçlamasıyla yargılandığı davaya İsrail lehine destek olmak istedi. Bu desteğe, 20. yüzyılın ilk soykırımının yapıldığı Namibya'dan sert bir tepki geldi. Namibya'da yaşananları ve Almanya'nın Afrika'da bıraktığı sömürge izlerini, Doç. Dr. Mürsel Bayram ile konuştuk.

Yeni Şafak Podcast
ERDAL TANAS KARAGÖL - DAVOS ZİRVESİ

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 17, 2024 2:49


Bu yıl 54. kez düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu (WEF) yani Davos zirvesi devam ediyor. Geçmişte düzenlenen Davos zirveleri ile yeni zirveler arasında özellikle ülkelerin ve devlet başkanlarının katılımı açısından önemli farklar mevcuttur. Davos zirveleri, birçok düşük gelirli ve gelişmekte olan ülkelerde yaşanan ekonomik, siyasi ve insani krizlerin dile getirilmediği zirveler olarak gerçekleşmektedir. Gerçekleşen zirveler, gelişmiş ülkelerin ağırlığının çok açık bir şekilde hissedildiği, gelişmiş ülkelerin temsiliyetinin ağırlıkta olduğu ve adeta zengin ülkelerin bir araya geldiği zirveler olarak görülmektedir. Kısacası, Davos zirveleri, zengin ülkelerin bir araya geldiği ve zengin ülkelerin meselelerinin konuşulduğu geride kalan ülkelerin sorunlarının ihmal edildiği veya konuşulmadığı zirveler olarak anılmaktadır. DAVOS ZİRVELERİNDE NELER KONUŞULMALI? Davos zirvelerinde yoksul ülkelerin her yıl milyarlarca doları anapara ve faiz ödemeleri kapsamında gelişmiş ülkelere neden aktardıkları ve bunun sebep olduğu borç krizleri ve yoksulluk konuşulmalı. Davos zirvelerinde halen dünya nüfusunun yaklaşık beşte birinin günde 1 doların altında neden kaldığı ve bu konuda gelişmiş ülkelerin neler yapması gerektiği konuşulmalı. Davos zirvesinde Filistin meselesi konuşulmalı. Afrika'da nüfusun yarısının neden elektriksiz yaşamak zorunda kaldıkları konuşulmalı. Düşük gelirli ve gelişmiş ülkeler arasında giderek artan gelir dağılımı çarpıklığı konuşulmalı. YENİ OLUŞUMLARA OLAN İHTİYAÇ

Yeni Şafak Podcast
Selçuk Türkyılmaz - İmam Abdullah Harun'un torunları Anglosaksonları yargılıyor

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 15, 2024 4:47


Güney Afrika'nın Filistin adına bir adım öne çıkması son yılların en önemli hadiselerinden biridir. Güney Afrikalılar bizde de Nelson Mandela'nın mücadelesi ile tanınıyordu. Aslında Güney Afrika, 1980'de Yeryüzü Yayınları arasında çıkan “İmamın Öldürülüşü” adlı kitap ile gündemimize girmişti. O zamanlar Güney Afrika'da İngiliz kolonyalistleri sistemin bütün unsurları ile hâkim durumdaydı. 19. yüzyıl İngiliz kolonyal mirası bu müstemleke ülkesinde en acımasız bir şekilde devem ettiriliyordu. Fakat kitabın yayımlandığı yıllarda Türkiye'de, bu nitelik üzerine çok fazla durulmadı. Çünkü Avrupa medeniyeti, demokrasi, insan hakları ve özgürlükler gibi konu başlıkları gündemi tamamen dolduruyordu. Hâlbuki öldürülmesinden çok kısa bir zaman sonra Abdullah Harun'un mücadelesinden haberdar olmuştuk. Devirler değişti ve Güney Afrikalılar Filistin için İsrail'i ve neredeyse bütün Batı dünyasını tekrar karşısına aldı. Bugün Güney Afrikalıların İsrail'in Uluslararası Adalet Divanı'nda yargılanmasına sebep olması, zannettiğimizden çok daha önemlidir. Geçen haftaki yazımızda “Neden Güney Afrika” sorusunun cevabını vermeye çalışmış; İsrail, ABD ve İngiltere'yi bir araya getiren sistem üzerinde durmuştuk. Bu bağlamda Güney Afrika ile Filistin arasındaki benzerlikler de görülmeye başlandı. Bu vesile ile Güney Afrikalıların mevcut davada dolaylı olarak İngiltere ve ABD'nin yargılanmasını sağladıkları da zamanla anlaşılacaktır. Bu açıdan Güney Afrikalıların adımları dikkatle incelenmelidir. Anadolu Ajansı'nın bildirdiğine göre Güney Afrika'nın hukuk ekibinden İrlandalı avukat Ni Ghralaigh davayla ilgili olarak şunları söylüyor: “Gazze'deki soykırım, cep telefonlarımıza, bilgisayarlarımıza ve televizyon ekranlarımıza canlı olarak aktarılan Filistin halkına yönelik soykırımın dehşetine rağmen kurbanlarının dünyanın bir şeyler yapabileceği umuduyla kendi yıkımlarını gerçek zamanlı yayımladıkları tarihteki ilk soykırım oldu.” Gerçek zamanlı soykırım tespitinin içinde Güney Afrikalıların geçmişte yaşadıklarının izlerini görmemek mümkün değil. “İlk” sözcüğü ile kendi tarihlerinin acılarına atıf yapıldığı çok açıktır.

ge afrika bu nelson mandela bat asl abd harun fakat yarg filistin yery gazze afrika'da anadolu ajans uluslararas adalet divan gazze'deki
Yeni Şafak Podcast
YUSUF KAPLAN - KARADAĞ'DAN KOTAR'A BALKANLAR'I YAŞATAN RUHUN İZİNİ SÜRMEK...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 7, 2024 9:14


dünle ve başka yerlerle, yer yer silkleyici karşılaştırmalar yapmamıza imkân tanıyan Büyük Balkan Seyahatimizi Seyfullah Yiğit kardeşimizin kaleminden sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz...  İşkodra'dan Karadağ ülkesine doğru yine yollardayız. İşkodra'da Hasan Rıza Paşa'yla derin nefes aldığımı ifade edeyim. Ruhum doydu ve hatta taştı. Dün İskodra'da, Balkanlar'da, Afrika'da mazlumları yalnız bırakmadık, canımız pahasına direndik ve onları koruduk, destan yazdık. Bugün de Gazze'de bütün insanlığın haysiyetini koruyan destansı bir direniş ortaya koyuyoruz. Dün olduğu gibi yarın da insanlığın haysiyetini yalnızca biz, yalnızca inanmış ve adanmış Müslümanlar koruyabilir hakikatini ispat ediyoruz bütün dünyanın gözü önünde. İşkodra'da yazdığımız destanı Gazze'de yeniden yazıyoruz hamdolsun. Karadağ, Avrupa'nın çamaşır makinesidir, diyor mihmandarımız. Avrupa'nın bütün kirli parası Karadağ'da aklanır. Bu sebeple çok zengindirler. Elinde mikrofon yine anlatıyor akıcı bir üslupla Mihmandar Süleyman, doğuştan rehber doğmuş sanki. Kabiliyetli ve işinde mahir biri. KARADAĞ'IN ZENGİNLİKLERİ VE YOKSULLUKLARI Karadağ, Sırbistan'dan ayrılıp bağımsızlığına kavuşunca Sırbistan'ın denize çıkışı kalmamış. Bu aslında Karadağ'ın aleyhine bir durum. Yarın bir gün bir kargaşa çıksa Balkanlar'da Sırbistan yeniden denize çıkmak isteyecektir. Yani Balkanlar kaynayan bir kazandır demek istiyoruz. Mihmandarımız konuşurken Karadağ'daki ilk durağımız “zenginler adasına” tepeden bakacak bir konumda durduk. İşte burası zenginler adası dedi, mihmandarımız. Bilinçli olarak fotoğraf çekmedim zenginler adasında. Sizi merak etmiyorum demek istedim. Zenginler adasını meşhur eden Tito. Nasıl bir komünistse artık! Burası küçük bir yer. 100 yıl önce fakirlerin balık tutarak yaşadıkları bir yerken şimdi sadece zenginlerin kaldığı bir yere dönüştürülmüş. Bence güzel bir yer değil. Hiçbir esprisi yok. Hatta şöyle bir yorum yaptım. Burası 100 yıl önce yoksul ama gönlü zenginlerin yaşadıkları bir yerken şimdi zengin ama gönlü yoksulların, bencillerin yaşadığı bir yer haline dönüşmüş. Kendilerinden başka kimseyi almıyorlar. Büyük büyük paralarla zenginlerin birbirine hava atıp caka sattıkları bir yer. Üstelik dünya nüfusunun yarısından fazlası açlık sınırındayken bu yerlerde ultra lüks sefih, ruhsuz hayatlar yaşanıyor.

Yeni Şafak Podcast
Selçuk Türkyılmaz - Güney Afrika'nın Uluslararası Adalet Divanı'na Gazze başvurusu

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 7, 2024 5:05


İsrail, Gazze Savaşı'nda bütün insanlığa karşı ağır bir suç işleyerek tarihe geçti. Kuşkusuz bu bir soykırımdı. İsrail, Gazze'de ve Filistin'in bütününde işlediği suçun yanında büyük bir yıkıma da yol açtı. Gazze'de taş üstünde taş kalmadı. Batı Şeria'da da Filistinlilerin evleri sistemli bir şekilde yıkılıyor. Bu, tam anlamıyla bütünlüklü bir siyasetin hayata geçirildiği anlamına gelmektedir. İsrail, bütün Filistinlileri mülksüzleştiriyor. Bu da İsrail'i Batı Avrupa'nın ve özellikle de Anglosakson kolonyalizminin uzantısı hâline getiriyor. Fakat bütün bunlara rağmen İsrail, 7 Ekim'den sonra ilan ettiği hedeflerine ulaşamadı ve büyük bir itibar kaybına uğradı. İsrailli yöneticilerin “cinnet” hâline sürüklenmesinin sebebi de budur. İsrailli temsilcilerin 7 Ekim'den sonraki açık beyanları bu cinnet hâlinin göstergesidir. İsrail'in Gazze'de ve Filistin genelinde sergilediği vahşet bütün dünyada tepkiye neden oldu. Çünkü vahşet neredeyse bütün dünyaya rağmen sergilenmektedir. Sadece İngiltere, ABD, Almanya, Fransa ve Hollanda gibi eski kolonyalist devletler İsrail'in vahşetini açıkça destekliyor. Bu, Avrupa ülkelerinin Yahudilere borcu olarak yorumlanamaz. Nitekim kolonyalist devletlerin İsrail'e desteğinin Avrupa dışındaki dünyada tepki uyandırmasının sebebini de bu destekte aramak gerekir. Aradaki bağ, kolonyal tarihin mirasıdır. Bu çerçevede özellikle eski müstemleke ülkelerinde Avrupa ve İsrail'e yönelik öfkenin gittikçe artması oldukça önemlidir. Öfkenin sözde kalmaması üzerinde durmamız gerekiyor. Filistin'i fiilen destekleyen ülkelerden biri Güney Afrika'dır. Güney Afrika, İsrail'in işlediği suçları Uluslararası Adalet Divanı'na taşıdı. Peki, niçin Güney Afrika? Bilindiği gibi Güney Afrika'da bugün İsrail'in Filistin'de uyguladığı sistemin benzeri hayata geçirilmişti. Sistem Güney Afrika'da azınlık olarak yaşayan Avrupa milletlerinin üstünlüğüne dayalıydı ve ırk ayrımı temeli üzerine kurulmuştu. Beyaz azınlık kavramını özellikle kullanmak istemedim. Azınlık olarak yaşayan Avrupalı milletlerin ayrıcalıklarına göre tanzim edilmiş sistem İngilizlerin eseriydi. Yeni kuşaklara Cecil Rhodes gibi İngiltere'nin menfur tarihini temsil eden şahısların çok daha iyi anlatılması gerekir. Ancak bu bilgi ile Güney Afrika'nın Filistinlilere desteği daha iyi anlaşılabilir. Mareşal Jan Smuts yönetimindeki Güney Afrika müstemleke yönetimi, İsrail'i fiilen tanıyan ilk hükûmetlerden biriydi. Üstelik Jan Smuts, Siyonist ideolojinin önde gelen temsilcilerinden Chaim Weizmann ile şahsen dosttu. 1960'larda Güney Afrika'da yaşayan 120.000 civarındaki Yahudi toplumunun büyük çoğunluğu Siyonist ideolojiye bağlıydı. Kaynaklara göre bunların çoğu Balfour Deklarasyonu'ndan sonraki yıllarda Siyonist harekete düzenli mali destek sağlamıştı. Bu mali destek, kesintiye uğramadan, İsrail kurulduktan sonra da devam etti. İsrail, 1970'lerin ikinci yarısından sonra Güney Afrika apartheid rejimi ile bağlarını korudu. Apartheid rejimi yalnızlaştıkça İsrail, Güney Afrika müstemleke yönetimi ile ilişkilerini geliştirdi.

Yeni Şafak Podcast
İhsan Aktaş - İYİ Parti'nin ayrılığı CHP'nin ayarlarını bozdu

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 26, 2023 5:00


İki yüz yıldır sürekli kaybediyoruz, sürekli ölümlerimiz oluyor. Birinci Dünya Savaşı'na varıncaya kadar bir yüzyıl topraklarımız işgale uğradı. İkinci Yüzyıl'da da kültür emperyalizmine maruz kaldık. Birçok mesele ortaya çıktığı zaman Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı'nın kaybetmesine ve Osmanlı'nın kaybettiği topraklardan 50'ye yakın devletin ortaya çıkmasına atıf yapıyoruz. Bilindiği gibi aslında Birinci Dünya Savaşı fiilen bitmiş değil. Yani Birinci Dünya Savaşı'nda Batı işgalinin oluşturduğu sancı tüm coğrafyada devam ediyor. Batı sömürge imparatorluğu, Uzak Asya'da ve Afrika'da birçok ülke işgal etti. Kanaatim o ki Batı, Türkiye'ye işgal ettiği ve sömürge altına aldığı ülkelerden daha çok operasyon yaptı. Gelinen noktada Amerika ve İngiltere'nin oluşturmuş olduğu köle sistemine bugüne bakınca, hatta konuyu biraz daha geriye götürüp Osmanlı modernleşmesine kadar derinleştirebiliriz. Osmanlı'nın son dönemi ve Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde yetişen ‘aydın' sınıfı, sanki İngiltere ve Amerika çıkarlarını korumak için her defasında Batı yanlısı sömürge imparatorluğundan yana kendi halkının çıkarına karşı refleksler göstermiştir. Bugün baktığınız zaman HDP daha çok PKK'nın emrinde ya da tekelinde bir partidir ve reflekslerini daha çok o şekilde göstermektedir. Oysa CHP bu ülkenin kurucu partisidir ve demokrasiye geçiş noktasında çabaları olmuştur. CHP, 1938-50 arası neredeyse bu ülkenin hilafına çalışan bir partiye dönüşmüştür. Ekonomik gelişmeleri engelleyen, Türkiye'yi dünyadan soyutlayan, neredeyse Stalin Rusya'sı gibi bir Türkiye oluşturma hayali kurmuştur. Halkı aşağılayan, ötekileştiren, dışlayan bir müstemleke valisi gibi 12 yıllık bir iktidar sürdürdü. CHP, bugünkü cürümlerinin tamamını savunmak için genelde Mustafa Kemal Atatürk'ü öne sürmektedir. Mustafa Kemal Atatürk'ü ve tek parti ve Milli Şef'den farklılıklarını bu toplum iyi bilmektedir. Eğer utanmasalar HDP bile kendi terör girişimlerini ya da terörden yana olan tutumunu onlar da Atatürk'ü önüne alarak savunma yapacak ama bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi kadar mahir değil. Türkiye zaman zaman ABD ile zaman zaman İsrail ile zaman zaman da Batılı devletlerle karşı karşıya geliyor. Normal şartlarda Türkiye için yetiştirilen aydınların böyle bir şey hayal etme imkânı bile yoktur. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin tarihsel misyonu ile özdeşleşerek ve Türkiye'yi de güçlendirerek Avrupa devletleri ile rekabet edip dünyanın büyük devletleri ile göz hizasında konuşacak hale getirdi. Bu, aynı zamanda bölgesel bir güç olarak büyük Türkiye'nin de ortaya çıkması anlamına gelir. Dünyanın süper güçleri ya da İsrail gibi devletler, Türkiye'nin bu yükselişini engellemek için başvurdukları en keskin yöntem, PKK gibi FETÖ gibi terör örgütlerini sahaya sürmektir. Geçtiğimiz birkaç gün içerisinde şehitlerimiz oldu. Hepsine Allah'tan rahmet diliyoruz. Meclis'te bir ortak bildiri söz konusu olunca Cumhuriyet Halk Partililer sudan bahanelerle bildiriye imza atmaktan çekindiler. Kurulduğu günden beri Cumhuriyet Halk Partisi'nin bütün reflekslerine, bütün siyasetine destekçi olan İYİ Parti son dönemlerde Cumhuriyet Halk Parti'den uzaklaşıyor. İYİ Parti'nin kendisini Cumhuriyet Halk Partisi beklentilerinden ayrıştırması, Cumhuriyet Halk Partisi'nde olağanüstü bir travma oluşturdu. Bir taraftan İYİ Parti'ye saldırırken diğer taraftan da HDP tezlerine yakın durmak istemektedirler ki bu konuda bir müttefikleri ile aralarında bir çatlak oluşmasın. Kılıçdaroğlu döneminde Cumhuriyet Halk Partisi'nde marjinal sol örgütler, örgütçü solcular ve bazı etnik grupların etkisi vardı. Bütün bu alt grupların göbeğinde Kıta Avrupası'na bağlı gruplar da vardı. Görünen o ki İYİ Parti'nin Cumhuriyet Halk Partisinden uzaklaşması, Cumhuriyet Halk Partisi içerisindeki sol etkiyi artırmış ve HDP ile yakınlaşma bir boyut yukarıya taşınmıştır.

Yeni Şafak Podcast
YUSUF KAPLAN - HENRY KİSSİNGER: KAPİTALİST KÜRESEL SİSTEMİN "TİLKİ"Sİ

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 30, 2023 4:34


Henry Kissinger öldü. Postkolonyal dönemde dünyadaki mazlumların kanları ve gözyaşları üzerine kurulan kapitalist düzenin ağababala- rındandı. Latin Amerika'da, Afrika'da, Asya'da pek çok darbenin planlayıcısı, katliamın kurgulayıcısı, Çin'in kapitalizme (Yahudilerin ele geçirdiği küresel düzene) diz çöktürülmesinin mimarıydı. ABD'nin ilk Yahudi dışişleri bakanıydı. Amerika'nın dünya üzerinde bu kadar güçlü hegemonya kurmasının sırrını şöyle açıklıyordu: “Biz içimizdeki hainleri temizleriz. Dışımızdaki hainleri ise kullanılışlı elemanlarımız olarak iyi besleriz.” Dünyayı kana bulayan bir adamın hesabı çok ağır olacak adl-i ilâhide! Kissinger'la ilgili kurduğum bu cümleler bile onun ne tür bir kişilik olduğunu ele vermeye yeter. Kissinger, Churchill'in daha akademik versiyonuydu. Ama Kissinger'ın akademisyenliği operasyon adamlığının yanında çok zayıf kalır. Kissinger, hem İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan Soğuk Savaş'ın, hem de daha çok da Soğuk Savaş sonrası küresel Amerikan düzeninin en önde gelen mimarlarındandı. Hedefi, Amerika'da semiren ve Amerika'yı ele geçiren Yahudi gücünün küre ölçeğinde mutlak hegemonya kurmasını sağlamaktı. Ki, Kissinger bu hedefine ulaşmayı başarmıştı. Kapitalizmi İngilizler kurdular, Sanayi Devrimi'ni İngilizler yaptılar ama kapitalist sistemi küresel ölçekte tartışmasız ve rakipsiz tek ekonomik ve ekonomi-politik sistem katına yükseltenler Yahudiler oldu. Yahudilerin kontrolündeki küresel sistemin bütün rakiplerini acımasız bir şekilde ezmesi, başka medeniyetlerin kendi iktisadî sistemlerini yaşatma imkânlarını yok etmesi ve oradan belki de tarih boyunca en güçlü Yahudi devleti olan Amerika'nın dünya üzerinde büyük bir hegemonya kurması Kissinger gibi diplomat ve akademisyen kılıklı operasyon adamlarının eseridir. Yahudiler, dünya üzerindeki küresel hegemonyalarını Kissinger gibi diplomat ve akademisyen kılıklı operasyon adamlarına borçludur. Kissinger'ın en önemli kabiliyeti, şeytan kılıklı bir operasyon adamı olmasıydı: Nixon gibi zayıf bir başkan döneminde Amerikan dışişlerine yön veren, Amerikan dışişlerinin dünyaya yön vermesinin temellerini döşeyen kurtlar kanununun kitabını yazmış bir “tilki”ydi. Kendisi bu tür ifadeleri metafor olarak çok seven ve çokça da kullanan bir kişiydi. Amerikan Yahudi kapitalizminin bütün rakiplerini dize getirmesinin en başta gelen mimar-larındandı: Doğu Bloku'nunun (Komünist Dünya'nın) çökertilmesinde kilit rol oynamıştı: Avrupa'nın Yahudi gücü Amerika'nın önünde diz çökmesinin de mimarlarındandı. Özellikle Almanya öylesine Yahudi gücünün dizlerine kapanmış olmalı ki, Gazze'deki Yahudilerin işlendikleri soykırım ve savaş suçlarına rağmen Almanya İsrail'in yanında olduğunu ilan eden ilk Yahudi kölesi Avrupa ülkesi olduğunu ispat etmekte gecikmedi. Dahası Japonya, Hindistan ve Çin'i de dize getiren, kapitalist Yahudi gücüne boyun eğdiren “tilki” yine Kissinger'dı. Çin'in kapitalizme geçişinde Çinli Komünist lider Deng ile yaptığı görüşmeler belirleyici bir dönüm noktası olmuştu: Çin'in Amerikan Yahudi gücünün yörüngesine girdirilmesi, kapitalizmin sosyalizmi yutması, liberal kapitalizmden otokrat kapitalizme geçişi Yahudilerin kontrolündeki küresel sistemin nihâî zaferi oldu.

Yeni Şafak Podcast
Aydın Ünal - Batı'nın içindeki şeytan

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 20, 2023 4:21


Reginald Rose'un “12 Öfkeli Adam” isimli tiyatro oyunu 1957'de Sidney Lumet tarafından beyaz perdeye aktarıldı ve film sinema tarihinin en önemli eserleri arasında yerini aldı. Devlet Tiyatroları da bu oyunu M. Akif Yeşilkaya'nın başarılı yönetimi ve oyuncuların muhteşem performansıyla sahnelemeye başladı. Hafta içinde (yine) Fatih Şahin'in teşvikleriyle gittik ve bu güzel oyunu tekrar izleme fırsatı bulduk. Oyun, babasını öldürmekle itham edilen bir gencin 12 kişilik mahkeme jürisinin tartışmalarını konu ediniyor. Jürinin 11 üyesi mevcut deliller ışığında gencin kesinlikle suçlu olduğuna ve idam edilmesi gerektiğine inanırken, bir kişinin şüpheleri, soruları ve ikna edici konuşmaları kararı tam tersine çeviriyor. 12 Öfkeli Adam oyunu ve filmi, psikoloji, sosyal psikoloji, sosyoloji, hukuk ve daha birçok alanda referans eser kabul ediliyor. Oyunu izlerken bir husus özellikle dikkatimi çekti: Jüri üyelerinden bir tanesi, zanlının göçmen olduğunu, anne babası tarafından kötü yetiştirildiğini, bir çöplükte büyüdüğünü, zaten potansiyel bir suçlu olduğunu, zanlıya insan demenin doğru olmayacağını, onun aslında bir hayvan olduğunu, dolayısıyla ortadan kaldırılması gerektiğini, böylece sokakların temizlenebileceğini, eğer bu yapılmazsa zanlının ve onun gibilerin gün gelip kendilerini yok edeceğini savunuyor. Diğer jüri üyeleri bu ırkçı görüşlere tepki gösteriyorlar. Dikkatimi çeken elbette bu değil. Batılılar belli konulara aşırı hassasiyet gösteriyorlar: Irkçılık, laiklik, karşılıklı sevgi ve saygı, ifade özgürlüğü, kadın hakları, çocuk hakları, insan hakları, hukuk vs. Ancak Batı uygarlığının bu ilkeleri “daha huzurlu, güvenli ve yaşanabilir” bir dünya inşa etme idealiyle ortaya çıkmıyor. Tam tersine, Batılılar, kendi şeytanlıklarını, içlerindeki kötülüğü bastırmak için bu ilkelere sığınıyorlar. Daha doğrusu sığınmak zorundalar. Laiklik ilkesi örneğin... 1618-1648 arasındaki 30 Yıl Savaşları Avrupa'daki mezhepler savaşıydı. 8 milyon insan hayatını kaybetti. Irkçılık konusunda hassaslar zira Amerika Birleşik Devletleri'nde siyah-beyaz ayrımı sadece ve sadece 59 yıl önce, 1964 yılında kaldırıldı. Yani daha düne kadar siyahiler ile beyazlar aynı tuvalete bile giremiyorlardı. İkinci Dünya Savaşı'nda ölen 80 milyonun çoğu ırkçılık nedeniyle hayatını kaybetti. Latin Amerika ve Afrika'da soykırımdan tecavüze, katliamdan sömürüye, köle ticaretinden hırsızlığa kadar her türlü yüz kızartıcı suçu işlediler, İfade özgürlüğü aynı şekilde: Kilise, engizisyon, farklı fikir ifade edenlere karşı son derece acımasızdı. Yüzbinlerce insan giyotinle, hatta yakılarak infaz edildi.

Yeni Şafak Podcast
İhsan Aktaş - Batı'nın ikiyüzlü insan hakları söylemi ve ahlâkî çürüme

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 12, 2023 5:26


İnsan hakları, hiçbir ayrım göz etmeksizin tüm insanların başta yaşama hakkı olmak üzere gıdaya ve suya erişim hakkı, barınma hakkı, mülkiyet hakkı, düşünce ve ifade hürriyeti gibi insanın hür iradesiyle güvenle var olmasını sağlayacak çeşitli temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasını içerir. Savaşlar söz konusu olduğunda insan hakları, başta çocuklar, kadınlar ve yaşlılar olmak üzere sivillerin korunmasını ve savaş hukuku kurallarının işletilmesini emreder. Bugün İsrail'de Siyonistlerin Filistinlilere karşı uyguladığı katliamlar ve soykırım karşısında Batılı devletlerin takındıkları tavır, şimdiye kadar gür bir sesle dillendirdikleri insan hakları söylemlerinin ne denli iki yüzlü bir söylem olduğunu ortaya koymaktadır. Katledilen binlerce masum Filistinli karşısında sessiz kalan Batının değerler sisteminin içinin ne denli boş olduğu, ahlaki bir çürümenin bu sisteminin köklerinden geldiği anlaşılmaktadır. Son yirmi yıldır açık bir cezaevine dönüştürülmüş bir şehirde köşeye sıkıştırılmış Filistin halkı, savaş bahanesiyle sistematik bir şekilde katlediliyor. Son bir ayda dört binin üzerinde çocuk katleden İsrail Devleti, dünya kamuoyunun gözü önünde hastaneleri, okulları, camileri, kiliseleri, mülteci kamplarını bombalıyor. Siyonistler, yaralıları taşıyan ambulanslardan kendi çağrılarıyla yola çıkan sivil konvoylara kadar Filistin halkını bir bütün olarak yok etmeyi amaçlıyor. İsrail, savunmasız Filistinli sivilleri gelişmiş bombalar, füzeler ve uçaklarla katletmekle kalmıyor, aynı zamanda kullanılması uluslararası savaş hukuku tarafından savaş suçu olarak tanımlanmış fosfor bombalarıyla bir soykırım gerçekleştiriyor. Peki bu soykırım karşısında insanlığın bugüne kadar geliştirdiği değerler sistemi nerede? Birleşmiş Milletler ne yapıyor? İnsan hakları alanında faaliyet gösteren uluslararası kurumlar nerede? Dünyanın jandarmalığına soyunmuş, sözüm ona medeniyetin temsilcileri olduğunu söyleyen Batılı devletler ne yapıyor? İsrail'in Filistin'de sürdürdüğü soykırım karşısında uluslararası politikanın hegemonik güçleri olan Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa ve Almanya bırakın sözde bir kınamada bulunmayı, İsrail'i destekliyor. Anlaşılan o ki bu ülkelerin liderleri Siyonistlerin köleleri hâline gelmiş durumda. Afrika'da, Latin Amerika'da, Asya'da, Ortadoğu'da başka ülkeleri insan haklarını ihlal etmekle suçlayan Batılı devletler, İsrail'in sivil katliamları karşısında kınamada dahi bulunmuyor, bir ateşkes çağrısı yapmayı akıllarından bile geçirmiyor. Artık Batılı devletlerin foyası meydana çıkmıştır.

Yeni Şafak Podcast
Erdal Tanas Karagöl - Yüksek gelirli ülkeler grubuna girmek

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 9, 2023 2:40


Dünya Bankası, ülkeleri gelir gruplarına göre sınıflandırırken, yüksek gelirli, orta gelirli ve düşük gelirli ülkeler olarak ayırmaktadır. Bu sınıflanma için de belli kişi başı gelir dilimlerini kullanmaktadır. Dünya Bankası'nın 1 Temmuz 2023 tarihinde açıkladığı yeni verilerine göre kişi başı geliri 1.135 doların altında olan ülkeler düşük gelirli ülkeler, 1.136- 13.845 dolar arası olan ülkeler ise orta gelirli ülkeler olarak belirlenmektedir. Bununla beraber orta gelirli ülkeler için belirlenen gelir aralığı geniş olduğu için 1.136 - 4.465 dolar arasında olan ülkeler alt orta gelirli ve 4.466- 13.845 dolar arasında olan ülkeler de üst orta gelirli ülkeler olarak sınıflandırılmaktadır. Bununla beraber, 13.846 dolar ve daha yüksek olanlar ülkeler de yüksek gelirli ülkeler olarak sınıflandırılmaktadır. ÜLKE GELİR GRUPLARINDA YER ALAN ÜLKELER Yüksek gelirli ülkelere baktığımızda toplam olarak 83 ülke bu grupta yer alırken, 108 ülke orta gelirli ülkeler grubunda ve 26 ülke ise düşük gelirli ülkeler grubunda yer almaktadır. Yani ülkeler ağırlıklı olarak orta gelir grubunda yer almaktadır. Yüksek gelirli ülkelerin en fazla Avrupa'da olduğu görülürken, düşük gelirli ülkeler de Afrika kıtasında yer almaktadır. Avrupa'da düşük gelirli ülke yer almazken sahra altı Afrika'da da yüksek gelirli ülke bulunmamaktadır. Ayrıca, Kuzey Amerika'da da tüm ülkelerin yüksek gelirli ülkeler grubu içerisinde yer almaktadır. TÜRKİYE VE GELİR GRUBU Türkiye ise sahip olduğu 10.659 dolarlık kişi başı geliri ile üst orta gelir grubunda yer almaktadır. Yeni açıklanan Orta Vadeli programda Türkiye kişi başı gelirini 2025 yılında 13.717 dolara ve 2026 yılında 14.855 dolara yükselterek yüksek gelirli ülkeler grubunda yer alacağı beklenmektedir. Yüksek gelirli ülkeler grubuna girmek, ülkenin bulunduğu gelir sınıfın değişmesinin yanında ülke algısı, kredi derecelendirme notları, uluslararası yatırımcıların beklentileri ve en önemlisi de ülke risk priminin olumlu açıdan değişeceği açıktır. Bu göstergelerin değişmesi birçok makro ekonomik göstergede çarpan etkisi yaparak çok hızlı bir olumlu değişimi de beraberinde getireceği açıktır. Türkiye 2013 yılında yüksek gelirli ülkeler grubuna girmeye yakın iken, sonradan yaşanılan birçok olay nedeniyle yakalanmayan bu hedefin, yeni dönemde yakalanması için önemli fırsatlar olduğu da açıktır. Bu nedenle öncellikle yüksek gelirli ülkeler için belirlenen kişi başı gelire ulaşmak ana hedef olmalıdır.

Yeni Şafak Podcast
Abdullah Muradoğlu - Netanyahu'nun yüzüğünü öpüyorlar!

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 24, 2023 4:31


ABD Başkanı Joe Biden'dan sonra Avrupalı liderler de Gazze'de katliamlara devam eden Netanyahu'nun yüzüğünü öpmek için sıraya girdiler. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Hollanda Başbakanı Mark Rutte de sıradaki yerlerini aldılar. Bu teşviklerden mutlu olan Netanyahu evleri, okulları, hastaneleri, camileri, kiliseleri yerle bir ediyor. İşgal altındaki Filistin topraklarında ırk ayrımına dayanan bir “Apartheid Rejimi” kuran Netanyahu'ya Avrupa Birliği liderleri tarafından verilen destekler insanlık tarihine kara bir leke olarak geçecek. Avrupa'nın insancıl değerlerininse bir maske olduğu, AB'nin dünya insanlığını alt kategorilere ayırdığı anlaşıldı. Birliğin insanlığa söyleyeceği bir sözü kaldı mı? Avrupa sömürgeciliğinin mirasçısı olan “Apartheid Rejimi” 1994'e kadar Güney Afrika'da uygulandı. ABD ve Batı dünyası bu rejime de arka çıkmıştı. Apartheid Rejimi'nin en mahrem dostuysa İsrail idi. Bu yüzden Filistinlilere uygulanan mezalimi en iyi Güney Afrikalılar anlıyor. Nobel Barış Ödüllü, Güney Afrika Anglikan Kilisesi Başpiskoposu Desmond Tutu, 2002'de ABD'nin Boston şehrinde “işgale son verin” başlıklı bir konferansında Filistinliler'e reva görülen mezalimin benzerinin Güney Afrika'daki Apartheid rejimi tarafından kendilerine uygulandığını vurgulamıştı. İsrail'e yaptığı bir ziyarete ilişkin gözlemlerini de anlatan Tutu, “Kudüs'te Canon Naim Ateek (Sabeel Ekümenik Merkezi başkanı) ile yürüyordum. Eliyle işaret etti ve şöyle dedi: ‘Bizim evimiz şuradaydı. Evimizden sürüldük; şimdi İsrailli Yahudiler tarafından işgal edildi.' demişti. Tutu “İsrail Lobisi”ni de şu sözlerle eleştirmişti: “Bu ülkede insanlar yanlışın yanlış olduğunu söylemekten korkuyor çünkü Yahudi lobisi güçlü - çok güçlü. Ne olmuş yani? Tanrı aşkına, burası Tanrı'nın dünyası! Ahlakî bir evrende yaşıyoruz. Apartheid hükümeti çok güçlüydü ama bugün artık yok. Hitler, Mussolini, Stalin, Pinochet, Milosevic ve İdi Amin de çok güçlüydü ama sonunda yok olup gittiler.” 2002 yılının üzerinden epeyce zaman geçti. İsrail, “Apartheid Rejimi”nin bile ötesine geçti. Netanyahu ve ortakları işgal altındaki tüm Filistin topraklarının ilhâk edilmesini savunuyor ve uyguluyorlar. Batı dünyasının liderleriyse kendi aralarında ‘medeniyetçilik' oynuyorlar. 1973'te Birleşmiş Milletler, “Apartheid Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme”yi kabul etmişti. 1974'te Güney Afrika'nın BM'deki faaliyetleri de askıya alınmıştı. Bu karar 1994'e kadar sürdü. Güney Afrika'yı destekleyen ABD ve Batılı ülkeler Apartheid'a karşı mücadele veren Nelson Mandela ve “Afrika Ulusal Kongresi”ni ise ‘terörist' ilân etmiştiler. ABD, İngiltere ve Fransa Güvenlik Konseyi›ndeki veto yetkilerini kullanarak Güney Afrika›nın BM'den çıkarılması için başlatılan kampanyayı da engellemiştiler. ABD ve Batı dünyası 1980'lerde hem kendi kamuoyları, hem de uluslararası kamuoyunun baskları sonucunda Apartheid Rejimi'yle aralarına mesafe koymak durumunda kaldı. Yine de ABD gizlice desteğe devam etti. ABD Başkanı Ronald Reagan 1986'da Amerikan Kongresi tarafından kabul edilen “Kapsamlı Anti-Apartheid Yasası”nı veto etti. Ancak Kongre üçte iki çoğunlukla Reagan›ın kararını geçersiz kılarak söz konusu yasanın yürürlüğe girmesini sağladı.

Yeni Şafak Podcast
Yusuf Kaplan - Bugün Afrika'nın bir köşesinde cenneti yaşadık biz; yarın...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 22, 2023 6:15


Afrika'nın hâli yürekler acısı... Nasıl sömürüldü, talan edildi koskoca kıta! Nasıl hadım edildi, tecavüze uğradı, köleleştirildi masum insanları... Bu resim gerçek. Ürpertici. Bir de başka bir resim var; bilmediğimiz, kendi hâlinde bir Afrika var. Size o Afrika'nın portresini çizmeye çalışacağım bu yazıda... Afrika'da hayat bir bakıma tabiî seyrinde akıyor... İnsanlar sadece hayatlarını yaşıyorlar... Sabah olduğunda kalkıp evlerinin önünü süpürüyorlar, işyerlerinin önünü süpürüp suluyorlar. Caddenin iki yakasında kurdukları pazarlardaki tezgâhlarını aynı güleryüzle, aynı umutla, çocuklarına, evlerine ekmek götürebilecekleri umuduyla açıyorlar... Avokado satıyor biri. Bir diğeri mango. Bir başka tezgâhta bir iki parça giysi var: Onları satacak ve çocuklarının günlük iaşesini karşılayacak. ANA CADDE: BİSİKLETLER VE İNSANLAR... Bu arada, caddenin iki yanında hem araç hem de

Yeni Şafak Podcast
Yusuf Kaplan - Bölgesel güç'ten küresel güce...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 14, 2023 5:31


Önceki hafta Malavi'deydik kurban bayramı için. Malavi, Güneydoğu Afrika'da İngilizlerin bütün zenginliklerini yağmaladıkları, sömürgecilik tecavüzünü her yerinde görebildiğiniz 20 milyonluk küçük bir ülke. İngilizleri, bütün Batılıları, uyduları Batıcıları çıldırtacak güzel haber şu: Malavi'de Müslümanlar toplanmışlar hem 14 Mayıs'ta hem de 28 Mayıs'ta Erdoğan'a dua etmişler. Geçtiğimiz hafta ise Özbekistan'daydık. Pazar günü seçimler yazıldı Özbekistan'da. Sokaklarda yeniden kazanan Özbekistan Cumhurbaşkanı için gösterilere pek rastlamadık. Ama Özbekler hem 14 Mayıs hem de 28 Mayıs akşamı Erdoğan'ın zaferini kutlamak için sokaklara dökülmüşler. Biri Asya'dan, diğeri Afrika'dan verdiğin bu iki taze örnek, Türkiye'nin adım adım küresel güç oluşunun küçümsenemeyecek işaretleri... NATO'NUN TÜRKİYE'SİNDEN TÜRKİYE'NİN NATO'SUNA... Gerek Türk cumhuriyetlerini bir araya toplayan bir Türk dünyası stratejisi, gerek başta Libya olmak üzere Afrika'daki mazlum ülkelere umut olan Afrika stratejisi, gerekse Balkanlar'ın yeniden kan gölüne dönüşmesini önleyen Balkan stratejisi ve Karadeniz'de Rusya'ya enerjideki bağımlılığımızı sona erdirecek güçlü enerji politikaları stratejisi, Türkiye'nin küresel güç olmasını sağlayacak adım adım özene bezene inşa edilen stratejik atılımlar... İşte bu nedenle, Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO toplantısına damgasını vurdu, vurabildi. Türkiye'nin gücünü herkese gösterdi. Türkiye'nin NATO'da gösterdiği performans bölgesel güçten küresel güce doğru nasıl gidebileceğimizin ipuçlarını veriyor bize. Türkiye'nin öncelikli olarak halletmesi gereken ve kangrene dönüşen kültürel kimlik, yön ve yörünge sorunu var. İçeride kan kaybediyoruz medeniyet ruh köklerimizi ve dinamiklerimizi yitiren ve bir an önce kapağı Batıya atmak için can atan genç kuşaklar yetiştirerek... Köklerini yitiren, inkâr eden nesiller, sadece kendilerini değil, gelecek nesilleri ve ülkeyi de intihara sürüklerler. Türkiye, bu yok oluş felâketini, direniş, diriliş ve varoluş imkânına dönüştürme yolları üzerinde kafa yormazsa, küresel güç olamaz. Bunun için öncelikli olarak başına ne geldiğini derinlemesine, sarih bir şekilde kavramak, görmek zorundadır. Türkiye, içeride medeniyet ruh köklerimizi diriltecek bir zihniyet devrimi yaparsa, NATO bizden korksun, biz NATO'dan değil! KÜRESEL GÜÇ OLABİLMENİN BİR BEDELİ VAR ELBETTE... Küresel sistem, küresel hegemonyasını, dünyanın kritik bölgelerindeki belli başlı orta ölçekli ülkeleri “bölgesel güç” yaparak sürdürebiliyor. Küresel sistemin hem ileri karakolu oluyor bu ülkeler hem de uyduları. Türkiye, Osmanlı'nın durdurulmasıyla, tarih yapan aktörden tarihte tatil yapan, Batılıların güdümünde ileri karakol rolü oynayan bir ülke derekesine sürüklendi. Bunu matah bir şey sanan köle ruhlu kaskatı laikçi zihniyet, tepeden jakoben yöntemlerle topluma dayattığı sömürgeci, pozitivist, ezberci, mankurtlaştırıcı eğitim, kültür ve medya rejimiyle ülkenin kültürel dinamiklerini dinamitleyerek ve medeniyet ruh köklerini kurutarak Türkiye'nin altını oydu içeriden! Bir ülkenin bölgesel güç konumu, o ülkeye küresel sistem tarafından, küresel sistemin koruyuculuğunu yapması ve çıkarlarını koruması için verilir. Eğer bölgesel güç olan bir ülke küresel sistemden bağımsızlaşacak bir yol izlemeye ve küresel güç konumuna yükselmeye başlarsa o ülke cezalandırılır en ağır şekilde. İşte 15 Temmuz darbesini bunun için yapmaya kalkıştılar bize ama bu toplum emperyalistlere ve uşaklarına gereken cevabı tankların altına yatarak ve böylelikle darbe girişimini püskürterek verdi.

Hizmetten
Allah ve Rasûlü için hicret edenler... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jul 12, 2023 9:45


Kayıp gibi gördüğünüz şeylerde bile yemin ederek söyleyebilirim, hep kazanıyorsunuz. Hep kazanıyorsunuz çünkü mü'minin niyeti amelinden hayırlıdır. *İnsan yüce bir gaye-i hayale bağlanmalı; yüksek hedeflerin peşinden koşmalı ve himmetini hep âli tutmalıdır. Öyle ki, mefkûre muhacirleri bir anda dünyanın çehresini değiştirebilecek kadar yüksek gaye-i hayaller peşinde olmalıdırlar. Zira himmetler âli ise, davranışlarla ona yetişilemediği durumlarda bile Allah, niyetlerle o boşluğu doldurur ve kişiyi hayalinde kurguladığı hedefe göre mükâfatlandırır. Yani insan, realize edilemeyen güzel niyetlerinin bile sevabını alır. *Hakk'ı anlatmak ve i'lâ-yı kelimetullah mülahazası içinde yaşamak gibi bir mefkûre ve gâye-i hayal, insanın kendi benliğinden uzaklaşması ve bencilliğinden kurtulması için de çok önemlidir. Çünkü insan, bir gâyeyi bütün varlığıyla sahiplenirse, artık hareket, tavır ve davranışlarını o gâye istikametinde değerlendirmeye çalışır. Üstad Hazretleri bu hakikati şöyle ifade eder “Gâye-i hayâl olmazsa veyahut nisyan veya tenâsi edilse, ezhan enelere dönüp etrafında gezerler.” Demek ki, benlikten tecerrüt etmenin, her şeyi bencilliğe bağlamaktan kurtulmanın yolu, O'na bağlanmak ve her şeyi O'nunla alakalı bir hususa bağlamaktır. Allah ve Rasûlü için hicret edenler, gittikleri yerde mutlaka Rabbimizin rızasını ve Efendimiz'in hoşnutluğunu bulurlar!.. *İmam Buhari Hazretleri'nin Sahih'inde ilk hadis şu mübarek beyandır: إِنَّمَا اْلاَعْمَالُ بِالنِّيَّاتِ وَإِنَّمَا لِكُلِّ امْرِئٍ مَا نَوَى فَمَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ إِلَى اللهِ وَرَسُولِهِ فَهِجْرَتُهُ إِلَى اللهِ وَرَسُولِهِ وَ مَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ لِدُنْيَا يُصِيبُهَا أَوِ امْرَأَةٍ يَنْكِحُهَا فَهِجْرَتُهُ إِلَى مَا هَاجَرَ إِلَيْهِ “Ameller (başka değil) ancak niyetlere göredir ve kişinin niyeti neyse, karşılık olarak onu bulur. Dolayısıyla kimin hicreti, Allah ve Rasûlü'nün rızasını kazanma istikametindeyse, onun hicreti Allah ve Rasûlü'ne olmuş demektir. Yine kim nâil olacağı bir dünyalık veya nikâhlanacağı bir kadına ulaşma uğruna hicret etmişse, onun hicreti de hedeflediği şeye olmuştur (orada onu bulur).” *Tavsiye ederim; gidin Afrika'da yatırım yapın. Oralarda belli zeminler oluşturun. Türkiye'nin zenginliğine zenginlik katın. Dünyanın zenginleri haline gelin. Ve gittiğiniz yerlerde kendi irfan dünyanızı takviyeye bakın. Orada isterseniz okullar yapın, üniversiteler açın, talebelere bakacağınız yurtlar açın. *Enaniyetten uzaklaşmanın, kendine takılmamanın, Allah'la arasındaki şeylerde hüsufa-küsufa sebebiyet vermemenin tek yolu vardır. Altından, zebercetten, zümrütten döşeli bir yolu vardır o da budur, yüksek bir gaye-i hayale dilbeste olmak, gönlünü kaptırmak. Bu video 15/11/2015 tarihinde yayınlanan “Ey İnsan!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

Yeni Şafak Podcast
Yusuf Kaplan - Batı uygarlığının barbarlığa dönüşmesi... (2)

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 10, 2023 4:32


Fransız Ulusal Meclis Başkanı Yaël Braun-Pivet, Müslüman bir delikanlının Fransız polisi tarafından barbarca katledilmesi üzerine başta başkent Paris olmak üzere Fransa'nın Nantes, Lyon ve Marsilya gibi diğer büyük şehirlerine de yayılan isyanlar üzerine aynen şunları söyledi, söyleyebildi: “Ramazan'ın, uzun elbiselerin, başörtülerin olmadığı laik okullar istiyorum.” Yani? Yani'si şu: “Öteki'ne, farklı olan'a tahammülümüz sıfır”dır, diyor Hanımefendi! Fransız Meclis Başkanı'nın bu cümlesi, Fransız entelijansiyasının, bir yabancı kökenli, Cezayir orjinli Fransız vatandaşı 17 yaşındaki Nahel'i, Müslüman bir delikanlıyı gözünü kırpmadan hunharca katledecek kadar gözü dönen Fransız polisinin barbarlığından hiç de farklı bir zihin yapısına sahip olmadığını gösterir. Sadece bu tavır bile, Avrupa'da sözümona aydınlanmanın, özgürlüklerin beşiği Fransa'nın ne kadar ırkçı, ilkel, bağnaz, ufuksuz ve umutsuz vak'a olduğunu ispat eder! FRANSIZ TRAJEDİSİ! Fransızlar, başkalarıyla, farklı olan'la bir arada yaşama tecrübesine sahip değiller. Farklı olan'la nasıl barış içinde bir arada yaşanabileceğini gösterecek örnek bir model geliştirmeyi başaramadılar. Cezayir'de, bütün Afrika'da hunharca ve ürpertici katliamlar yaptılar sadece! Hâlâ da, Afrika'nın, masum ve mazlum insanların kanını emerek, kaynaklarını sömürerek semiriyor Fransa! Sadece Fransızlar değil, bütün Batılılar için de aynen geçerli bu ürpertici gerçek! Sadece Fransızlar değil bütün Batılılar farklı olan'la bir arada yaşama sınavında sınıfta kaldılar! Ama hak, hukuk, özgürlükler deyince mangalda kül bırakmaz Fransızlar! İş retoriğe, boş laf üretme ve her konuda nutuk çekme meselesine gelince, burada Fransızların eline su dökemez kimse! Elbette ki, mesele çok karmaşık. Şu bir gerçek: Fransa; isyanlar, başkaldırılar ülkesidir! Halk Bastille Hapishanesi'ni basar ve devrim yapar! Bu, Fransız halkının iradesine sahip çıktığı, Fransız düşünürlerinin “örgütlü şiddet kullanan aygıt” olarak tarif ettikleri devlet'in zorbalıklarına yeri ve zamanı geldiğinde başkaldırdığı anlamına gelir. Bu, bilinen bir gerçektir. Bu gerçeği teslim etmek gerekir. FRANSIZ DÜŞÜNCESİNİN İFLASI!

Yeni Şafak Podcast
İhsan Aktaş - Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 4, 2023 4:17


uygurların bir atasözü var, duyduğumda çok etkilenmiştim: Kainatta adaletsizlik ilk kapıdan geri döner. Hazreti Adem'den günümüze insanlar arasında, ne kin ve nefret, ne kavga, ne de savaşlar eksik olmamıştır. İlahi dinler, peygamberler, filozoflar, kanaat önderleri, akil adamlar insanlar arasında sulhu, barışı ve bir arada yaşamayı tesis etmek için çaba göstermişlerdir. Büyük devletlerin küçük devletleri işgal etmesi, bir imparatorluğun başka bir imparatorluğun topraklarına girmesi ya da Moğol istilası gibi dünyada büyük istilalar olmuş ve büyük sürümler meydana gelmiştir. İmparatorluk kültüründe, Roma'da, Osmanlı'da, Timur imparatorluğunda ya da Abbasî hilafetinde yönetimin de, savaşın da, başka milletleri işgal etmenin de bir hukuku vardır. Sömürgecilik dönemi ve modern çağ istilası, tarih boyunca hiçbir zulme, hiçbir istilaya benzemeyen sistematik bir zülüm ve köleleştirme sistemi getirdi. Batılı sömürge devletlerinin bütün hikayesine eğilmek yerine, sadece Fransa'nın Afrika'da yaptıklarını biraz göz atabiliriz. Modern bilimin gelişmesi, keşifler ve sanayileşmeden önce başka devletlerin durumu Avrupa ya da Asya devletleri birbirinden çok farklı değildi. Sömürge çağı öncelikli olarak baharat ticaretinden dolayı Asya ülkelerinden başladı. İngiltere, İspanya, Hollanda bütün Asya ülkelerini işgal ettiler. Daha sonra sıra, Afrika'nın zengin maden ve petrol yataklarına, uranyum ve benzeri yer altı zenginliklerine geldi. Uzakdoğu seyahatlerinde ve sömürgelerde daha çok büyük tekneler kullanılıyordu. Afrika kıyı şeridinin suları sığ olduğu için büyük teknelerle ve gemilerle buraya yanaşılamıyordu. Yatay gemilerin ve teknelerin keşfedilmesi, yeni sömürgeciliğin de kapısını aralamış oldu. Çok derin tarih analizilere girmeyelim. Afrika'nın bazı ülkelerinde köle hapishanesi olarak kullanılan, yani kölelerin toparlanıp, denizden Amerika'ya sevk edilmeden alıkonduğu yerlerde kurulmuş bazı müzeler var. Sadece o müzelerin incelenmesi bile insanı insanlığından utandıracak hale getiriyor. Geriye, bıraktığımız yüzyılda Afrika'dakiler, Asya'dakiler açlıktan ölmeye devam ettiler. Kıtlıklarla, kuraklıklarla mücadele ettiler. Ve çoğu zaman bir yudum suya muhtaç kaldılar. Buna mukabil Paris'te, Londra'da, Berlin'de insanlar 60.000 $ ortalama yıllık gelirle yaşamaya devam ettiler. Bir kıtanın sefaleti, diğer kıtanın refah haline geldi. Bu düzenin kıyamete kadar süreceğine dair bir beklenti vardı, ama Uygurların “adaletsizlik kapıdan döner” dediği, ya da bizim, “alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste” dediğimiz atasözleri gerçekleşiyor gibi. Bırakın Afrika topraklarını, bugün Fransa'da halkın yaklaşık %20'si, Kuzey Afrika'dan ve Afrika'nın derinliklerindeki sömürge topraklarından gelmiş insanlardan oluşuyor. Ve bunlar Fransa'nın içine alınmadılar, refah payından nasiplenmediler. Çok az okumuş yazmış veya iş insanı olmuş dar bir kesimin dışındakiler, Fransa'da yine Afrika'daki gibi yaşıyorlar. Buna mukabil Fransızların ötekileştirici, dışlayıcı, din düşmanı, İslam düşmanı, Afrikalı düşmanı tavırları ve kibirleri devam etmektedir.

Yeni Şafak Podcast
Yusuf Kaplan - Addis Ababa'dan Lilongwe'ye: Emperyalist Batı ve beklenen Türkiye...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 30, 2023 5:53


MALAWİ Addis Ababa Havaaalanı'na iniyoruz yaklaşık 6 saatlik yolculuktan sonra. Havaalanı, Afrika'nın en büyük havaalanlarından biri. Ama bakımsız ve çok kalabalık. New York'un meşhur Kennedy Havaalanı ile Paris'in Orly Havaalanı'nı hatırlattı bana. Üç havaalanının ortak yanlarından biri de insanların çoğunun zenci olması. Kennedy Havaalanı tıkış tıkıştır. Amerika'da olduğunuzu unutursunuz bir an. Bakımsızlık, yoğun kalabalık, aksayan hizmetler, sizin Afrika'da bir yerde olduğunuzu sanmanıza yol açar. Bunları Afrika'nın mazlum insanlarını aşağılamak ya da küçük görmek için yazamıyorum, elbette ki. Ne münasebet! Afrika'ya ayak bastığınızda ilk hissettiğiniz, iliklerinize kadar yaşadığınız duygu, koskoca kıtanın nasıl aşağılık bir şekilde yağmalandığı... Kanının emildiği... İliklerine kadar sömürüldüğü... Hadım edildiği... Avrupa'nın ve Amerika'nın refah içinde yüzüyor olmasını Afrika, Latin Amerika ve Asya kıtalarını yani bütün dünyayı sömürüp semirmelerine borçlu olduğu... yakıcı gerçeği! Addis Ababa Havaalanı'nda iğreniyorum bu emperyalistlerden bir kez daha! Havaalanının orasında burasında tek tük rastladığımız ama kibrinden burnundan kıl aldırmayan, bağıra çağıra, böğüre geğire konuşan, sesleri bütün havaalanında yankılanan Batılı emperyalistlerin şımarık çocuklarını görünce her şeyinden iğreniyorum bu aşağılık Batılı emperyalistlerin! İstanbul Havaalanı›na benzeyen tek yanı, büyüklüğü Addis Ababa Havaalanı'nın. Şu net ama: İstanbul Havaalanı mücevher gibi. Muazzam bir eser. Emperyalizmin izlerine rastlayamazsınız. Addis Ababa'da, Kennedy veya Orly Havaalanı'nda ya da İngilizlerin Heathrew Havaalanı'nda her karesinde emperyalizmin izleri vardır, her köşesine emperyalizmin havası sinmiştir. İnsanların yüzlerine baktığınızda derilerinin renklerinden ötürü nasıl itilip kakıldıklarını, kendilerine insan muamelesi yapılmadığını haykırır sanki insanların yüzleri size. Ama İstanbul Havaalanı öyle mi? Burası tam bir kültürler, inançlar, farklılıklar panayırı gibidir. İnsanların yüzlerinde nefret değil merak duygusu hâkimdir. Yüzleri güler insanların. Osmanlı'nın çocuklarının ülkesine ayak basmıştır herkes yolcu da olsa. Güvendesiniz demektir. İçinizi huzur kaplar. Emperyaliste rastlayamazsınız İstanbul Havaalanı'nda. Emperyalist kuyruğunu kıvırır saklar! Burada kültürlerin zenginliği ve çeşitliliği geçit resmi yapar... Özel bölmelerinde, lounge'larda, sınıf farkı belli eder kendini. Üst sınıflar, yer içerler. Sınıf farkı rahatsız eder bizleri, biz Türkleri. Ama bu farklılık, sömürünün ve semirmenin eseri ve göstergesi değildir. Dünyanın üst sınıflarının buluştukları yerdir belki en fazla. Emperyalizm havası esmez burada. Dünyanın aristokrasisi ve biraz da burjuvazisi bakar birbirine burada, göz atar. Addis Ababa da, İstanbul Havaalanı gibi Afrika'da “hub” işlevi gören bir kaç havaalanından biri. Bakımsız, havasız, albenisiz. Devâsâ bir hangarı andırıyor. Ama Havaalanının her bir köşesi zulüm, işkence, yağma, sömürü, hâsılı, emperyalizm kokuyor! İnsanın suratı asılıyor, öfke doluyor... Arefe günü olduğu için, Havaalanı Müslüman kaynıyor. Kamerunluların çoğunlukta olduğu bir alana geçiyoruz. Yere seccademizi serip namaz kılacağız Hikmet Hocam'la... Sarının tonlarına boyanan giysisiyle Kamerunlu bir Hanım Etiyopya Havayolları'nın battaniyesini sermiş namaz kılıyor. Onun namazını tamamlayıp kalkmasını bekliyoruz... Biz de bir şey serip namaz kılalım derken namaz kıldığı battaniyeyi bize uzatıyor Hanım teyze. Yüzümüz gülüyor. Teşekkür ederek namazımızı eda ediyoruz oracıkta. Uçakta uçağın uçuş güzergâhını veren haritadaki küçük ama anlamlı bir ayrıntı dikkatimi çekiyor: iki tür mesafe birimi veriliyor, malum her yerde: km ve mil. Kilometre verilirken, Metrik birim, denmiş. Mil verilirken, Emperyal birim, denmiş!

Bir bakışta
Afrika, eski sömürgecilerine karşı ontolojik kopuşunu gerçekleştirdi mi?

Bir bakışta

Play Episode Listen Later Jun 21, 2023 17:01


Çad askerlerinin bir grup Fransız askerini Sudan sınırında alıkoyduğu görüntüler, hem Afrika'da hem de Fransa'da yankı uyandırdı. Afrika halklarının ve devletlerinin Fransa'ya bakış açısını, Afrika devletlerinin uluslararası siyasetteki yeni rolünü, Prof. Dr. Mehmet Özkan'la konuştuk.

Yeni Şafak Podcast
Taha Kılınç - Cezayir-Moskova hattı

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 21, 2023 4:09


Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecîd Tebbûn, 13-16 Haziran tarihleri arasında Rusya'ya kritik bir ziyaret gerçekleştirdi. Rus devlet gelenekleri çerçevesinde kendisine en üst düzeyde protokol uygulanan Tebbûn, Kremlin Sarayı'nda Vladimir Putin'le görüşürken oldukça sıcak karşılandı. “Dostumuz Tebbûn'u Kremlin'de ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz” diyen Putin, “Cezayir, Arap dünyası ve Afrika'da bizim için kilit bir ortaktır” ifadelerini kullandı. İki ülke arasında çok sayıda anlaşmanın imzalandığı ziyarette, ayrıca “derin stratejik ortaklık belgesi” üzerinde de ittifak sağlandı. Putin, imza töreninden sonra yaptığı açıklamada, temmuz ayında St. Petersburg'da düzenlenecek olan “Afrika Zirvesi”nde Tebbûn'u da bizzat görmekten mutluluk duyacağının altını çizdi. Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecîd Tebbûn da, gösterilen hüsnükabule teşekkür ettiği konuşmasında dikkat çekici bir vurguya yer verdi: “Birtakım yabancı devletler bize baskı uygulayabilir, ancak bu, ilişkilerimizi kesinlikle etkilemeyecektir.” Tebbûn elbette ülke ismi vermedi, ancak akıllara Fransa başta olmak üzere bir dizi Batılı odak geldi. Tebbûn'un Cezayir Bağımsızlık Savaşı'nda (1954-1962) Sovyetler Birliği'nin kendilerine verdiği desteği hatırlatması ve bugünkü ilişkilere yönelik cümleleri ise, açıkça Fransa'ya yönelik bir tavırdı: “İlişkilerimiz hiç değişmedi. Hâlâ birbirimizi destekliyoruz. Bağımsızlığımızı korumamız gerekiyor. Rusya da bize her türlü silah desteğini sunmaya devam ediyor.” Tebbûn'un, normalde aynı günlerde Fransa'nın başkenti Paris'e resmî bir ziyarette bulunması bekleniyordu. Ancak hem iki ülke arasındaki bazı diplomatik pürüzler hem de Fransa'da haftalarca devam eden protesto gösterileri sebebiyle bu ziyaret sürekli ertelendi. Putin ise Tebbûn'u geçtiğimiz yılın mayıs ayında Moskova'ya davet etmişti, dolayısıyla Rusya seyahatinin belirlenmiş bir takvimi yoktu. Taraflar konuyla ilgili doğrudan bir açıklamada bulunmasa da, siyaset kulislerinde Tebbûn'un Moskova'yı Paris'e tercih ettiği yönünde yorumlar yoğunluk kazandı. Abdulmecîd Tebbûn'un ziyareti, Avrupa ülkelerinin Ukrayna savaşı yüzünden doğalgazda rotayı Rusya'dan Cezayir'e çevirmeye başladığı bir döneme denk gelmesiyle de dikkat çekti. Örneğin Cezayir, şu anda İtalya'nın bir numaralı doğalgaz tedarikçisi konumuna yükselmiş durumda. Tebbûn yönetimi bir yandan Fransa ve diğer Avrupa ülkeleriyle “denk” ilişkiler kurmanın mücadelesini verirken, diğer yandan da Rusya ile safları sık tutuyor. Fakat burada altı çizilmesi gereken bir nokta var: Tebbûn, ülkesinin güneybatı komşusu Mali ile doğu komşusu Libya'da faaliyet gösteren Rus paramiliter örgüt “Wagner Grubu”na yönelik sert eleştirilerini de esirgemiyor. Wagner Grubu'nun Rus hükümetiyle doğrudan bağlantıları hatırlandığında, Tebbûn'un buna rağmen Moskova'da bu şekilde el üstünde tutulması daha ilginç hale geliyor.

vladimir putin afrika mali bat libya petersburg kremlin rus sava taha avrupa haziran hatt fransa rusya fakat arap ukrayna moskova cezayir afrika'da fransa'ya libya'da moskova'da birtak moskova'ya sovyetler birli fransa'n
Yeni Şafak Podcast
NEDRET ERSANEL - Ekonomi Batı'ya el açtırır mı?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 13, 2023 6:13


Önümüzde iki önemli toplantı var. İlki, Litvanya-Vilnius'taki NATO Devlet Başkanları zirvesi. Tepe buluşmalardan biri. Ankara'nın bu toplantıda veya hemen öncesinde İsveç'in üyeliğine ilişkin vereceği herhangi karar, seçim ertesi Türkiye'nin dış politikasına nasıl ‘devam' edeceğine ilişkin ipucu verecek... Kuşkusuz, Türkiye-ABD ve Transatlantik İttifak ilişkilerindeki ‘dolgunluğunu' da tartma fırsatı bulacağız. Ölçüsü de Ukrayna-Rusya savaşındaki pozisyonumuz olacak... Ankara, bahsetmiştik, iki taraf arasında denge kurarken, “eşit mesafe” aramıyor. Kendisini tarafların içinde kılarak “denge” kuruyor. Bu ABD'yi rahatlatmıyor. Çünkü Türkiye, Amerika'nın ‘içinde' yer almıyor anlamına geliyor. Washington, kendisi ve Kiev lehine daha belirgin politika bekliyor. Bu yüzden, Türkiye'den isteklerinin, baskı demeyelim ama, daha duyulur olacağı sürecin beklendiği yazılıp, çiziliyor. Zirvede Türkiye'nin bu taleplere ne cevap vereceği hakkında da izleri takip edebileceğiz. Konu F-16'larla da bağlantılı. Ne denirse densin, İsveç'in üyeliği ile uçaklar arasında ilinti açık. Burada da tartışma sürüyor; ‘F-35 veya F-16 almak Türkiye-Batı ilişkilerini pekiştirici anlam mı taşıyor yoksa bağımlılık mı vazediyor' diye... İkinci toplantı 22-24 Ağustos'ta Güney Afrika'da yapılacak BRİCS zirvesi. Her BRİCS buluşmasında olduğu gibi üyeliğe aday ülkeler üzerinden de tartışılacak çok şey var ama asıl başlık, “ortak paranın adı” olabilir! Bu kritik bir seviye...

Yeni Şafak Podcast
Selçuk Türkyılmaz - Külliye'deki program “Dünya beşten büyüktür”ün yansıması mıdır?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 8, 2023 4:33


Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2013'te Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda “Dünya beşten büyüktür” dediğinde hem eleştirel ton iyi ayarlanmıştı hem de söz iki zıt kutupta yer alan muhatapları tarafından anlaşılacak sadelikteydi. Ayrıca zamanlama da son derece anlamlıydı. Türkiye ve Mısır emperyalist devletlerin açık müdahalesine maruz kalmış, Mursi, iktidardan düşmüştü. Bu, ABD başta olmak üzere Batılı emperyalist devletlerin demokratik yollarla iktidara gelmiş hükûmetlere yeri geldiğinde tahammül göstermeyeceği anlamına geliyordu. BM'ye bizim taraftan ilk defa açıkça eleştiri getiriliyordu ve bu, yeni bir durumdu. Erdoğan'ın sözü anlaşılacak sadelikte olsa da asıl önemli olan kararlılıktı. Türkiye, “Dünya beşten büyüktür” sözünün arkasında durabilecek miydi? Bu sorunun cevabı da sahada belli olacaktı. Hem baskılara ve müdahalelere dayanmak hem de tereddüt göstermemek gerekiyordu. Nitekim yaklaşık on yıllık dönemde Türkiye, hemen hemen her alanda baskı ve müdahaleye maruz kaldı. Bugün Türk milletinin Erdoğan'a verdiği desteğin onu uzunca bir zamandır iktidarda tuttuğunu konuşuyor olsak da birtakım gerekçelerle iktidardan inmesini bekleyenler de az değildir. Bu açıdan bir zamanlar Erdoğan'la birlik görüntüsü verenlerin günü geldiğinde dışarının teşviki ile onun karşısında durmalarını da yukarıdaki sözün hakkını verip verememekle ilişkilendirmek gerekir. İçeride dahi kuşku uyanmıştı. Buna rağmen Afrika'da, Arap coğrafyasında, Balkanlar'da ve Türk dünyasında “Dünya beşten büyüktür” sözünün güçlü bir dalgalanmaya yol açtığını söyleyebiliriz. Bu da Türkiye'nin kararlı duruşunun sahadaki yansımasıydı. Adını koymakta bir sakınca yok. Türkiye'nin bu yeni duruşunda belirleyici faktörlerden biri antiemperyalizmdir. Üstelik bu, Türkiye açısından yeni bir siyaset biçimi de değildir. Kolonyalist yayılmacılığın zirveye ulaştığı 19. yüzyılda Osmanlı devleti antikolonyalist bir siyaset takip etmişti. Aradan yüz yıl geçtikten sonra benzer bir durumun ortaya çıkması son derece önemlidir. Muhtemelen bunun da etkisiyle Türkiye'ye duyulan güven çok geniş bir alana yayılmıştır. Balkanlar ve Güney Kafkasya'da Türkiye'ye güvenin bir şekilde izahı vardır ama bunun Afrika'nın derinliklerinden Asya'nın uzak bölgelerine kadar yayılması farklı katmanlara derinlemesine bakmak gerektiğine işaret eder. Üstelik bu bölgelerde Batı merkezli eğitim anlayışı hâlâ geçerlidir. Daha birkaç zaman öncesine kadar bu eğitimin bir sonucu olarak Türkiye “sömürgecilik ve emperyalizm” kavramları ile eşleştirilirdi. Bu anakronik eşleştirmenin etkisini içeride dahi gördüğümüz hâlde dışarının ilgisini hangi bakış açısı ile izah etmek gerekir? Bu soruların Avrupamerkezci bir bakış açısıyla cevaplandırılması kolay değildir.

Yeni Şafak Podcast
İhsan Aktaş - Türkiye'nin AK Parti iktidarı ile geçirdiği paradigma değişimi

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 4, 2023 5:25


İmparatorluk bakiyesi bir milletin kaderi kendisini tarihsel misyonuna çağırır. Söz konusu coğrafyadaki beklentiye karşılık Türkiye'deki zihniyet ve şartlar bu beklentiden hep uzak oldu. 70'li yıllara gelinceye kadar ülke fakruzaruret içinde Afrika ülkelerine benzer bir konumda kaldı. Zira tek parti idaresinin “büyük Türkiye” hayali yoktu. Balkanlar'da, Afrika'da veya Azerbaycan'da irili ufaklı ev sohbetlerinde Osmanlı Devleti'nin gücünden, ihtişamından, koruyuculuğundan ve adaletinden bahsedilirdi. Oysa Türkiye'nin kaderine hükmedenlerin bu tarakta bezleri yoktu. Çilingir sofralarında “ne muhteşem bir devlet kurduk, cahilleri adam edeceğiz” gibi bir zihniyete sahiptiler. Dünya ile bağı kopmuş Türkiye'nin tarihsel misyonundan bihaberdiler. Değil mi ki reddi miras yapmışlardı... Ne Türklük ne Müslümanlık ne Selçuklu ne de Osmanlı onların umurunda değildi. Batı kültürünü içe aktarmaktan sorumlu sömürge aydını ve yöneticisi olmak onların tek gayesiydi. Ancak bu fiziksel ve zihinsel perişanlık sadece ülkemize özgü bir durum değildi. Sömürge yıkımından geçmiş bütün ülkeler benzer zorluklar içindeydi. Soğuk Savaş bittiğinde Türkiye'nin Turgut Özal gibi bir şansı oldu. Devletin bütün geleneksel kalıplarını yırtarak ve ülkeyi askeri rejim ikliminden çıkararak ticaret yapıp zenginleşen dünyaya açık bir Türkiye modellemeye kalkıştı. “Adriyatik'ten Çin Seddi'ne Kadar Türk Dünyası” iddiasını dillendirdi. Cumhurbaşkanı Özal'ın Türkiye'yi dünyaya açması, tarihimizdeki ikinci Vakayı Hayriye ile sonuçlandı. Siyasetin demokratikleşmesi Cumhuriyet'in kuruluşundan 1970'li yıllara kadar baskı altında tutulan İslamcılık düşüncesinin güçlü bir lider ve çağdaş formuyla tekrar ortaya çıkmasına zemin hazırladı. Necmettin Erbakan, bu milletin büyük bir millet olduğunu, tarihte eşi görülmemiş başarılara imza attığını, dolayısıyla Batılı devletlerin kuyruğunda köle olamayacağımızı ve bilimin, sanayinin ve teknolojinin Batı'nın tekelinde kalmak zorunda olmadığını, Türkiye'nin ağır sanayi ve yüksek teknoloji ile büyük bir kalkınma gerçekleştirip savunma sanayisini güçlendirebileceğini ve güçlü bir orduya sahip olabileceğini yediden yetmişe herkesin kafasına çivi gibi çaktı. Erbakan'ın İslamcılığı tepkisel mahiyette değildi. Yerli, millî, tarihsel köklerinden ilham alan büyük bir misyona dayanıyordu. AK Parti iktidara geldiğinde ülke sorunlarını tek tek tanımladı. Her birine teenniyle çözüm üretti. Ülkeyi kimlik siyasetinin dar koridorlarına hapsetmedi. Bölgesel ve küresel anlamda Türkiye'nin rakibi konumundaki devletlerle nasıl baş edileceğinin hesaplarını yaptı. AK Parti'nin yirmi yıllık siyasi iktidarı döneminde ülkemizin geçirdiği altyapı ve kalkınma devrimini başlık başlık anlatmak güç yetirilecek bir iş gibi durmuyor. Bu açıdan kısaca “Türkiye, Almanya düzeyinde gelişmiş bir ülkedir” demek daha doğru bir yaklaşım olur.

Laflijazz
Laflijazz 92. Bölüm - Sezi Kalkavan

Laflijazz

Play Episode Listen Later Jan 27, 2023 122:12


26 Ocak 2023, Laflijazz'ın bu haftaki konuğu sevgili Sezi Kalkavan. İzmir'den dünyanın dört bir yanına ulaşmış bir iyilik elçisi. Her zaman yaptığımız gibi eğitim ve başarılı kariyerden girdik ama akabinde hemen "Dünyayı İyilik Kurtaracak" dedik. STK çalışmaları, Şimdi Derneği, Türkiye'de ve Afrika'da yürütülen sayısız projeleri heyecan içerisinde Sezi'den dinledik. Çok ufuk açıcı bir program oldu, sizleri de bekleriz...

Gündeme Dair Her Şey
Afrika'nın En Acımasız Terör Örgütleri

Gündeme Dair Her Şey

Play Episode Listen Later Dec 28, 2022 6:52


#Afrika'da her geçen yıl daha da tırmanan terör, kıta çapında ekonomiden sağlığa, eğitimden altyapıya kadar pek çok sorunun nedeni. 54 Afrika ülkesinin 51'i terör saldırılarının hedefi oldu. Bu videoda Afrika'da aktif olan Ensar Beyt El Makdis Ensar El Şeria Mağrif El Kaidesi (AQIM) Ensar ed-Din Eş Şebab Boko Haram 23 Mart Hareketi (M23) Ruanda'nın Kurtuluşu için Demokratik Kuvvet (FDLR) Ansaru terör örgütlerini ele alıyoruz.

Defence Turk
Elektronik Harp Kabiliyetli SİDA Marlin ve MEROPS ISTAR Sistemi | Ağ Merkezli Sohbetler - 42

Defence Turk

Play Episode Listen Later Dec 21, 2022 179:05


Savunma sanayii, strateji, sohbet, soru-cevap ve daha fazlası Fatih Mehmet Küçük ve Kadir Doğan'ın sunumuyla "Ağ Merkezli Sohbetler" programında. Bu hafta Kozan Selçuk Erkan ile birlikte Portekiz'deki NATO tatbikatına katılan elektronik harp kabiliyetli ilk SİDA MARLİN'i ve ASELSAN'ın Güney Afrika'da sergilediği MEROPS elektro optik keşif, gözetleme, istihbarat ve hedefleme sistemi ilgili gelişmeleri işleyeceğiz.

Kuran Time
Allah neden Afrika'da bebeklerin AIDS'li olarak doğmasına izin veriyor?

Kuran Time

Play Episode Listen Later Dec 8, 2022 2:51


Kötülük probleminin alt başlığı olarak ele alınabilecek bu soru çok fazla soruluyor ve Allah'ın var olmadığını iddia edenlerin en çok kullandıkları argümanlar arasında. Gelin cevaba hep birlikte bakalım!

Yeni Şafak Podcast
Süleyman Seyfi Öğün - Siyâsal akıl tutulmasının muhtasar târihi

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 27, 2022 6:20


Bizim nesil, yâni 78'liler, tıpkı abi ve ablalarımız olan 68'liler gibi, adına Soğuk Savaş denilen bir siyâsal iklime doğduk. Toplumsallaş-mamızı da bu iklimde yaşadık. Aslında soğukluk, tekmil dünyânın iklimiydi. II. Umûmî Harp sonrasında “barış” gelmiş, herkes, iktisâdî karşılığı kalkınmak ve refaha ermek olan bir güzergâhta kendi derdine düşmüştü. Merkez Batı dünyâsında makroekonomik dengeler yakalanıyor, tam istihdam üzerinden, vasatı %7 olan büyümeler sağlanıyordu. Doğu kampında da, adına sosyalist yoldan kalkınmak denilen, 1970'ler Samuelson'ı bile hayran bırakan ihtiraslı bir ekonomik büyüme gerçekleşiyordu. Müstemlekeler tasfiye ediliyor, yeni kurulan “bağımsız” rejimler, ite kaka da olsa, fakirliği alt etmeye adanan; tâze ulusları kalkındıracak, refâha erdirecek programları hayâta geçirmenin uğraşı içindeydi. Kamuculuk, sosyal devlet gibi kavramlar bu üç örüntünün ortak paydasıydı. 20. asrın dünyâsıydı bu. Batı'da sınıfsal temelli siyâsal kavgalar, sosyal devlet siyâsetleriyle alabildiğine yumuşatılmış, sistem içi “medenî” bir rekabetin şartları sağlanmıştı. Siyâsal sistemler o kadar kusursuz işliyordu ki, Batılı kamuoyları siyâsetten uzaklaşmaya başlamışlardı. Hayâtın bürokratize ve rutinize olması, geniş güvence ağlarıyla donatılmış orta sınıflaşmalar topyekûn soğumanın unsurlarıydı. Konformist kamusallıklardı bunlar. Sosyalist bloktaki hâkim bakış, siyâsal rekâbetin gerekmediği, bizâtihî olarak sosyalist devletin kapsayıcı gücü dâiresinde “toplumsal barışın” kendiliğinden sağlanacağı iddiasındaydı. Sosyalist kamuoyları siyâsetin dışında tutuluyor, kâhir ekseriyeti de çârnâçar bu durumu kabûl ediyordu. Hâsılı depolitizasyon hem Batı hem de Doğu bloklarının ortak paydasıydı. Yeni kurulan ulus devletler ise, kurtuluşa, istiklâle adanmış âteşin siyâsal mücâdeler başarıya ulaştıktan sonra yatışıyor, bu enerjiyi devletlerin öncülüğünde bir kalkınma sürecine tahvil etmenin derdine düşüyorlardı. Ama bu tahvilât işi bizatihî sorunluydu. İstiklâl için savaşmak yüksek tansiyonlu bir süreçti. İstiklâl savaşının liderlik kadroları, tâze uluslara verdikleri söylevlerde artık sıranın azimle ve disiplinli olarak çalışmaya geldiğine işâret ediyordu. Bu da ister istemez tansiyonun düşmesi mânâsına geliyordu. Savaş meydanlarındaki enerjinin ne kadarı tarlalara ve fabrikalara aktarılabilirdi ki? Hâsılı, devlet aklının yürürlükte olduğu, değişik sâiklere dayalı, değişik şekillerde de olsa siyâsetin ateşinin düşürüldüğü soğuk bir dünyâydı 20. asr-ı milâdînin dünyâsı. Küllenen siyâsal ateşi yer yer harlayan dinamik ise yine tâze uluslardan geliyordu. Bunun da sebebi eksik sermâye birikimiydi. Kurucu kadrolar bu açığı kapamak için iç kaynaklara yükleniyor; bu da kaçınılmaz olarak bir iç talana dönüşüyor, ulusların canını yakıyordu. Canı yananlar isyân ediyordu. Merkez blokta resmîleşen, soğuyan sosyalist idealleri popülist bir eksende jölelendirerek de olsa görece canlandıran da buydu. Aslında bu tepki hareketlerinin sosyalizm ile bir alâkası yoktu. Lâtin Amerika, Asya ve Afrika'da misâllerine çok rastlanan bu hareketler E. Hobsbawn'ın çok yerinde tespit ettiği üzere, kökleri derinlerde olan, epik temeldeki “sosyal haydutluk” (sosyal banditry) târihinin bir çeşidiydi. Bu soğuk dünyânın uluslararası düzen itibârıyla karşılığıydı Soğuk Savaş. Evet, tedirgin ediciydi. Ama bu tedirginlik çok derin yaşanmıyordu. III. Umûmî Harp insanlığın sonunu getirecekti. Taraflar bunun farkındaydı. Küba Krizi, bu tehlikenin somutlaştığı bir tecrübeydi. Ama “her şerde bir hayır vardır” kabilinden, taraflar bu tehlikenin kazananı olmayacağının idrâkiyle davranmayı zaman içinde öğrendiler. 1960'lardan başlayarak, aklı başında, soğukkanlı siyasetçilerin mârifetiyle “Yumuşama”, “Barış İçinde Birarada Yaşama”, “Silâhsızlanma” gibi ilkeler her iki blokta da kabûl görmeye başladı.

Yeni Şafak Podcast
Erdal Tanas Karagöl - Dünyadaki ekonomik ve siyasi işbirliği örgütleri

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 5, 2022 3:40


Dünya ekonomisinde öne çıkan önemli işbirlikleri ve entegrasyonları bulunmakta. Bir yandan, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra finansal sorunlar ve altyapı yatırımları için kurulan IMF, Dünya Bankası ve ülkelerin refahını ve ekonomik kalkınmasını sağlamayı amaçlayan OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) gibi resmi kuruluşlar varken diğer yandan, Avrupa Birliği gibi hiyerarşik olarak üye ülkelerin üzerinde yer alan hükümetler üstü entegrasyonlar, G20 gibi daha geniş inisiyatifler ve bölgesel işbirliği örgütlerinin oluştuğunu görüyoruz. AB gibi ekonomik ve siyasi entegrasyonlar, bu süreçte nihai olarak ulaşılması gereken en yüksek entegrasyon seviyesi için kurulmuş hükümetler arası bir yapı özelliği taşımaktadır. Üye ülkeler arasındaki ekonomik ve siyasi işbirliği sayesinde, üye ülkeler bir çok alanda tek devlet gibi hareket etmekteler. Diğer yandan, dünya ekonomisinde bir araya gelen ülkeler Avrupa'da, Asya'da, Afrika'da ve Amerika kıtasında farklı alanlarda işbirliği örgütleri kuruyorlar.

Evrim Ağacı ile Bilime Dair Her Şey!
Maymunlar Taş Devri'ne Girdi mi?

Evrim Ağacı ile Bilime Dair Her Şey!

Play Episode Listen Later Oct 4, 2022 7:56


İddia: Maymunlar Taş Devri'ne girdi! Bilim insanları, Asya, Afrika ve Güney Afrika'da yaşayan maymunların ve şempanzelerin taşlardan aletler, ağaç dallarından ise mızraklar yapmaya başladığını gözlemledi. Gerçek Mi? Seslendiren: Funda Başak

HABERTURK.COM
Afrika'da su kuyusu açtırdı

HABERTURK.COM

Play Episode Listen Later Sep 9, 2022 0:10


Şarkıcı Tuğba Özerk, Afrika'da yaşanan kuraklık karşısında oldukça üzüldüğünü dile getirerek, Uganda'da su kuyusu açtırdı

uganda afrika afrika'da
Yeni Şafak Podcast
İsmail Kılıçarslan - Dünya kaç milyara yeter?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 20, 2022 4:53


Dennis Meadows adında, şu aralar 80 yaşını yaşlayan Amerikalı bir fizikçi var. “Fizikçi” dedik ama Meadows daha ziyade toplumsal alanda ortaya koyduğu fikirleriyle, hatta kehanetleriyle ünlü biri. Meadows aynı zamanda Rockefeller ailesi tarafından kurulup desteklenen İsviçre merkezli Roma Kulübü'nün 1972 yılında dünyaya teklif ettiği “Büyümenin Sınırları” metninin de en önemli yazarlarından biri, belki de birincisi. Büyümenin Sınırları isimli rapor aşağı yukarı şunu söylüyordu 1972'de: “Kaynaklar tükeniyor; fosil yakıtlar, temiz su, verimli topraklar bitiyor. Büyümeyi kontrol altına alıp nüfusu dengelemezsek dünya yaşanabilir bir gezegen olmaktan çıkacak.” Aslında “gezegenimiz tükeniyor, her şey bitiyor, tek tek insanlar sorumluluk almazsa kıyamet yakın” olarak özetlenebilecek rapor, sürdürülebilirlik, ekolojik ayak izi, yeşil büyüme ve benzeri kavramların bugün bile dolaşımda olan hallerini belirleyen bir rapordu. Yani raporun ustalıkla sakladığı şeyleri hesaba katmadığımızda raporu haklı bulmamamız için herhangi bir nedenimiz yoktu. “Raporun ustalıkla sakladığı şeyler”e bir gelelim. Dünyanın kaynaklarını, fosil yakıtlarını, temiz sularını, yeşil topraklarını kimlerin yağmaladığı ve tükettiği meselesi ustalıkla es geçiliyordu raporda. “Rapor yayınlansın” diye avuç avuç dolar harcayan Rockefeller ailesini düşünelim. Afrika'da elmas çıkarmak için köle gibi çalışan çocukların ölmesiyle ilgili bir derdi yoktur Rockefeller ailesinin mesela, hiçbir zaman da olmamıştır. Böyledir. Küresel sistemin aktörleri hem öldürmeye hem de dünyanın geleceği için endişeliymiş gibi yapmaya bayılırlar. Oysa durum nettir: Dünyanın kaynaklarının ve servetinin %82'sini dünya nüfusunun %1'ini oluşturan bir demografi elinde bulundurur. Sonra da oturup insanlık için ağıt yakmaları için kalemleri dahil her şeylerini satmaya hazır insanlar bulurlar ve sistemlerini devam ettirmeyi sonuna kadar denerler. Meadows ve benzerlerinin ısıtıp ısıtıp önümüze koyduğu “kodlanmış duyarlılıklar” dünyaya pazarlanırken arka planda olağanüstü bir yağma söz konusudur ve o denli uyuşturulmuş duruma getirilmişizdir ki evimizdeki çöpleri ayrıştırmayı başardığımızda dünyayı kurtarmış saymaya başlarız kendimizi. Oysa dünya orada kurtulmuyor, senden gerçekler kaçırılıyordur sadece. “Yeni Şafak yazarı çöpleri ayrıştırmaya gerek yok dedi” diyecek bir duyarlılık kumkuması olmadığını tahmin ediyorum. O yüzden devam et yazıyı okumaya. Dün bazı haberler düştü Meadows ile ilgili. Yine Roma Kulübü'nde konuşmuş zat-ı şahaneleri ve senelerdir sürdürdüğü fikirlerini tam tamına şunları söyleyerek özetlemiş yine: “Yüksek refah seviyesi için dünya nüfusunun 1 milyara düşürülmesi gerekiyor ve bunu barışçıl yollarla yapabiliriz. Bu 1 milyar, ne kadar özgürlüğe ve ne kadar maddi tüketime sahip olmak istediğimize bağlı olarak belki 2 milyar olabilir.” Yanlışlık yok. Herif diyor ki “6 milyar, bilemedin 5 milyar insanı yok etmeyi başarabilirsek gezegenimiz şahane bir yer olur.” Sorun da orada işte. Tamam yok edelim etmeye de hangi bir 1 ya da 2 milyarın geriye kalacağına kim karar verecek? Rockefeller ailesi mi? ABD'mi, Rusya mı? Meadows mu? Ayrıca bu bence boşa çaba, fazladan uğraş. İlla bir miktar insan yok edip huzur bulacaksak dünyanın bütün kaynaklarının anasını ağlatan 1 milyar insanı yok edelim, kalan 6 milyarımız rahat etsin. Kimin geriye kalacağına da tabii ki ben karar vereyim. Şaka bir yana dahasını da söyleyeyim mi? Şudur: Bu tip meselelere kafa yoran herkesi “komplocu” olmakla anında suçlayan bir düzenek var dünyada. Adamlar açık açık “gezegende 6 milyar insan fazla” diyorlar ve bunun ne anlama gelebileceğini düşünmeyi öneren herkes anında komplocu oluyor.

Yeni Şafak Podcast
Selçuk Türkyılmaz - ABD Afganistan'ı Fransa da Mali'yi terk etmek zorunda kaldı

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 18, 2022 4:42


Sovyetler'in dağılmasından sonra İslam dünyası modern zamanların en büyük istilalarından birini yaşadı. Bu, 1990'ların başından itibaren Doğu ve Batı ilişkilerinde yeni bir dönemin başlaması anlamına geliyordu. Dönemin en belirgin özelliklerinden biri, askerî müdahalelerin yeni istilaya kapı aralamasıydı. Kuşkusuz bu emperyalist hegemonya açısından önemli bir gelişmeydi. Bunun karşısında ise istilayı durdurabilecek yeni bir direnç hattının oluşabileceğine dair inanç yoktu. Direnç hattının oluşumunu engellemek için ideolojik baskılar yoğunlaştı. İslam dünyası ideolojik yönden de kuşatılmıştı. 19. yüzyılda “uygarlaştırma misyonu” Avrupa milletlerinin yayılmacı siyasetinin ideolojik aracıyken 1990'lı yıllarda terör parantezine almak çok daha etkili sonuçlar doğuracaktı. Terör suçlaması, Batı'nın askerî müdahalelerine zemin oluşturabiliyordu. Batı İslam coğrafyasına demokrasi ihraç edecekti. Fakat asıl olarak ülkeleri istila etmek için muhtemel direnç hatlarını çökertmek istediler. 19. yüzyılda hedeflerine büyük oranda ulaştılar. 1990'lardan sonra ise büyük tahribata yol açmalarına rağmen hedeflerine ulaşmadıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bilindiği gibi 90'ların başında yeni istilanın tek kurbanı Irak değildi. Kuzey Afrika ülkeleri de yeniden büyük bir istikrarsızlık ortamına sürüklenmişti. Özellikle Cezayir'de büyük yıkıma sebep oldular. Yeni istilanın hedefinde diğer Afrika ülkeleri de vardı. Örneğin Fransa, eski kolonilerine yeniden yerleşmek istedi. Arap Baharı'ndan sonra neo-kolonyalist siyaseti bir kenara bırakıp fiilen varlık gösterdiler. 90'ların başında meydana gelen hadiselerin en önemli sonuçlarından biri, kolonyalist istilanın yenilenme arayışıdır. Tabiri caizse ABD'nin emperyalist siyasetinden Batı Avrupa'nın kolonyalist sistemine dönülmüştür. Bu da son otuz yılı çok daha önemli hâle getirir. Çünkü son aşamada ABD, Afganistan'ı; Fransa da Mali'yi terk etmek zorunda kaldı. Bu, sıradan bir hadise değildir. Evet, İslam'ın merkez coğrafyasının yeni bir çözülme dönemine gireceği düşünülmüştü fakat hadiseler onların bu hedeflerine ulaşamadığını gösteriyor. Bunca yıkıma rağmen İslam coğrafyası çökmedi ve yeni bir çözülme dönemi yaşanmadı. Bunu, her şeye rağmen söylediğimizi ifade etmeliyim. ABD'ye ve Batı Avrupa ülkelerine karşı Afrika'da ve İslam coğrafyasında derin bir tepki var. Bu, Batı basınında da dile getiriliyor. Bunun yerine Rusya ve Türkiye'nin özellikle Sahil bölgesinde ve Kuzey Afrika'da yeni ittifaklarla yerini sağlamlaştırdığı da gündeme getiriliyor. Bu açıdan Fransa ve Türkiye'nin çatışmasından bahsedilmesi üzerinde durulmaya değer bir durumdur. Zira Ukrayna Savaşı'ndan sonra Rusya ve Türkiye'nin, Afrika bağlamında aynı kategoriye konulması ilgi çekici bir gelişmedir. Peki, neden ABD ve Fransa'ya karşı gösterilen tepki Rusya'ya gösterilmiyor? Örneğin Mali'de ya da benzer bir Afrika ülkesinde Rus varlığı tepki çekmiyor da Fransa'nın askerî kuvvetleri siyasî bir öfkeyi tahrik edebiliyor. Aynı soruyu Türkiye için de sorabiliriz. Muhakkak Rusya ve Türkiye aynı kategoriye konulamaz ama bu soruların anlamsız olduğunu da iddia edemeyiz. Türkiye'nin Afrika'da kolonyalist ve emperyalist bir geçmişinin olmamasının anlamı üzerinde çok farklı açılardan durmamız gerekir. Aynı durum Rusya için geçerli midir yoksa onlar Sovyetler döneminin antikolonyalist siyasetinin avantajlarını mı yaşıyor? Türkiye ile Rusya arasında bariz farklar olmasına rağmen bu iki ülkenin Afrika bağlamında aynı kategoriye konulması çok önemli bir gelişmedir.

Yeni Şafak Podcast
Yusuf Kaplan - “Dış güç” neresi, “iç güç” nereye düşer?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 14, 2022 5:15


Dünyasız insanlar, insansız dünyalar: Postmodern dünyanın en özlü tarif böyle yapılabilir. Dünyasız insan, kültürel genleri soykırıma uğramış insan demek. Kültürel genleri soykırıma tabi tutulan insan, celladına âşık edilen ve tasmalı çekirgelere dönüştürülen bir insan müsveddesi değil de nedir! Batılı sefih insan tipinin berbat birer klonu, karikatürü, kopyesi? Dünyası yok edilen insanın iradesinin varlığından sözedilebilir mi? Bu mümkün mü? Mümkün olabilir mi böyle bir şey? BATILILAR, İNSANLIĞIN İRADESİNİ VE RÜYALARINI YOK ETTİLER! Grekler, Grek olmayanları barbar olarak görüyorlardı. Romalılar da öyle. Kartaca'yı yok ettiler, tarihten sildiler o yüzden. Tozunu, izini bile bırakmadılar! Atlantis efsanesini, trajedisini anmaya, anımsatmaya bile gerek yok burada, değil mi? Avrupa, bütün kıtaları işgal etti, kültürleri târümâr etti, tabiî kaynaklarını yağmaladı. Avrupalılar kendilerini medeniyet olarak sundular, kendileri dışındaki kıtaları, toprakları, dünyaları “barbar bunlar, barbarlara uygarlık götürüyoruz” diyerek işgal ettiler! Haysiyetsizlik değil de nedir bu? Haydutluk, eşkıyalık, barbarlık değil de nedir? Sonra bir de pişkin pişkin, kendilerini uygar, başkalarını barbar olarak sunmuyorlar mı! İnsanın çıldırası geliyor! Barbar kim? Uygarlık ne? Latin Amerika'daki medeniyetlerden, kültürlerden eser kadı mı, iz kaldı mı? Kaç milyon insan soykırımdan geçirildi! Yahudi soykırımını elbette ki kınayalım! Ama Yahudi soykırımının neden bu kadar insanlığın gözünün içine sokulduğunu, neden her yerde, her mecrada, her gazetede, her ülkede, her televizyonda Yahudi katliamı dur durmak demeden anlatılır da, Latin Amerika soykırımı neden hiç anlatılmaz! Afrika'da yapılan ürpertici soykırımlar neden anlatılmaz? Üstelik de Yahudi soykırımından daha vahim boyutları da var Latin Amerika ve Afrika soykırımlarının. Latin Amerika'da da, Afrika'da da sadece insanlar soykırıma tabi tutulmadı Avrupa'da Yahudilere yapıldığı gibi. Aynı zamanda kültürel soykırıma da tabi tutuldu bu kıtalardaki insanlığın en kadim, özgün kültürleri. Kütüphaneleri yok edildi, kültürel hazineleri yağmalandı, kültürleri târumâr edildi! Siz Latin Amerika'daki soykırıma, kültürel soykırıma dair neden hiçbir şey duymazsınız? Onlar insan değil mi? Onların kültürleri değersiz mi? İşte asıl barbarlık bu! İki kıtanın onmilyonlarca insanını soykırımdan geçirip tabii kaynaklarını yağmalamaktan ve kültürel kaynaklarını kurutmaktan büyük barbarlık, vahşet olabilir mi? Modern dünya, Batı uygarlığının her alanda dünya üzerinde hegemonya kurduğu bir dünya. Aynı zamanda, başka medeniyetleri hem durdurduğu hem de diriltici, varkılıcı temel kaynaklarını kuruttuğu bir orman. Darwinyen kuralların hükümferma olduğu, güçlü olanın haklı olduğu, yaşama hakkı olduğu barbarlıklar arenası! İSLÂM DÜNYASININ BİR DÜNYASI VAR MI?

Yeni Şafak Podcast
Süleyman Seyfi Öğün - Barışa şans vermek

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 25, 2022 4:31


Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşın, yakın zamanlara kadar şahitlik ettiğimiz savaşlardan farklı bir mâhiyete sâhip olduğu daha ilk bakışta anlaşılabilir görünüyor. Bilindiği gibi II. Genel Savaş sonunda ortaya çıkan dünyâ kurgusu, savaş olgusunun merkezden kenara itilmesi olarak anlaşılabilir. ABD ile Sovyetler Birliği Blokları, neticesi topyekûn yok oluş olan bir merkezî savaş ihtimâlini kendi aralarında dondurmuşlardı. Sanki aralarında, kapitalist ekonominin en kârlı sektörünü oluşturan savaş sektörünün ürünlerini yarı merkez ve kenar dünyâlarda eritmek husûsunda örtük bir anlaşma mevcuttu. Kore'de, Vietnam'da, Laos ve Kamboçya'da, Ortadoğu'da, Afrika'da ve Lâtin Amerika'da savaşlar tekmil devâm ediyordu. Ukrayna-Rusya savaşı, bu gidişâtın tersine döndüğünü; tekrâren, savaşın merkeze yerleştiğine delâlet ediyor. (Daha evvelki yazılarda bunun sebepleri üzerinde kâfi miktarda durduğum için tekrara gitmeyeceğim). Bundan sonra mahallî savaşların, muhtemel olmaktan çıkıp somutlaşmış bir merkezî hesaplaşmanın garnitürleri olacağını tahmin edebiliriz. Kritik olan husus da zâten budur. O hâlde soralım: Bu savaş Ukrayna ile Rusya arasında sınırlı kalabilecek mi? Temenniler bir tarafa, bunun pek de mümkün olmadığını düşünenlerdenim. Savaşın merkezi tuttuğu bir dünyâ, bunun derinleşeceğine ve yaygınlaşacağına dâir alârm veriyor. Almanya, Japonya ve Fransa'dan gelen, askerî yatırım ve harcamaları arttırma istikâmetindeki açıklamalara bakacak olursak, tırmanışı daha net olarak görebiliriz. Burada tuhaf, anlaşılmaz ve insanı koyu bir kötümserliğe itebilecek olan, tırmanan bu sürece karşı verilmesi beklenen tepkilerin cılızlığıdır. Militarizm, esas olarak geleneksel sağcılığın özendirdiği bir ideolojidir. Bu noktadan bakıldığında, meselâ Birleşik Krallık'da Torylerin veyâ ABD'de Neoconların sahneye çıkmasını yadırgamamak gerekir. Tuhaf olan Avrupa solunun da bu hususlarda kendilerinden beklenen tepkilerin çok uzağında olmalarıdır. Meselâ İngiliz İşçi Partisi'nin, bilhassa Corbyn'nin saf dışı bırakılmasından sonra, Küresel Britanya Doktrini husûsunda Tory çevreleriyle tam bir suç ortaklığına girmiş olmalarıdır. Almanya'ya geldiğimizde tablo iyiden iyiye ters tepiyor. Bugün, Hristiyan Demokratları yenerek iktidâra gelen Alman solunun ağırlıkta olduğu hükûmet, silâhlanmanın ve savaş kışkırtıcılığının bayraktarlığını yapıyor. Başrolde ise Alman Yeşilleri geliyor. Sosyal Demokratlar arasında, liderliğini Kevin Küchnert gibilerin yaptığı, neoliberal siyâsetlerden vazgeçmesini savunan gruplar yok değil. Diğer taraftan Sosyal Demokrat Parti'nin genç lideri Lars Klingbeil'in yaptığı son açıklamalar, Almanya solunun nasıl da otoriter ve yer yer milliyetçi bir savrulmayı yaşamakta olduğunu gösteriyor. Bu açıklamalar, Almanya'nın AB'yi hizaya getirmesinden bahsediyor ve üzerine serpilmiş ölü toprağını atması gerektiğine işâret ediyor. Fransa'da sanki bir ümit var gibi görünüyor. Mélenchon Fransız solunu bir şekilde bir araya getirmeyi başardı. Ama, temsil ettiği radikal fikirler, bu çok parçalı yapı içinde çok tartışılıyor. NUPES, tıpkı İspanya'daki PODEMOS gibi kırılgan bir yapı. Bu birliklerin iç tutarlılığı hayli zayıf. Kaldı ki, varlıklarını daha çok iç toplumsal-ekonomik meselelerden devşirdikleri ortada. Angloamerikan militarizmini derinliğine eleştiren bir çizgileri henüz ortaya çıkmış değil. Savaş tehlikesine karşı entelektüel dünyâdan da dikkâte alınacak kıvamda bir tepkinin yükselmekte olduğuna dâir bir emareyle karşılaşmış değiliz. Daha beteri de var. Zizek yine döktürdü. NATO'ya ve Rusya'ya karşı silâhlanmaya medhiyeler düzdü. Neoliberal dünyâda entelektüellerin içine düştüğü sefâleti taçlandıran açıklamalardı bunlar.

SBS Turkish - SBS Türkçe
Maymun Çiçeği salgını için küresel acil durum ilan edildi

SBS Turkish - SBS Türkçe

Play Episode Listen Later Jul 24, 2022 3:27


Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) maymun çiçeği salgınını küresel acil durum ilan etti. Mevcut salgında 75 ülkede 16.000'den fazla vaka ve Afrika'da beş ölüm kaydedildi Yüksek risk grubundaki kişiler yurtdışında aşı yaptırabilirken, Avustralya'da henüz bu koruma sağlanmamıştır.

Hizmetten
Herkese el uzatılıyordu | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jul 13, 2022 4:11


Bu video 05/02/2017 tarihinde yayınlanan "MAHPUSLAR, MAZLUMLAR, MUHÂCİRLER VE HİMMET" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... “Kimse Yok Mu”nun da gadre uğratıldığı günümüzde mazlum, mağdur ve muhtaçlara el uzatmak için dünya çapında umumi bir seferberlik yapılsa sezadır. Bu arada, antrparantez: Mağduriyete, mazlumiyete uğrayan insanlar var, dünyanın değişik yerlerinde. Belli bir dönemde, arzu edilen şeylerin kısmen yerine getirildiği dönemde, bir “Kimse Yok Mu” vardı. Dünyanın neresinde olursa olsun, mazlumların, mağdurların imdadına koşuyordu. Kurbanlar kesiliyordu, o muhtaçlara yetiştiriliyordu. Myanmar'a götürülüyordu, Gazze'ye götürülüyordu; girebildiğiniz, sınırları size açık olan her yere götürülüyordu. Meseleye insanî çerçeveden bakılıyordu, hümanizm mülahazasına bağlı olarak her şey yapılıyordu. Din ayırımı gözetilmeden, meşrep ayırımı gözetilmeden, mizaç ayrılığı gözetilmeden, mezâk ayrılığı gözetilmeden herkese el uzatılıyordu. Gün geldi, bir yerdeki şeytanî kıskançlık ve haset böyle bir hayır yuvasını, hayır sistemini bile baskı altına alma, kapama, öldürme gayreti/cehdi içine girdi. Şimdi dünya kadar insan, mazlumiyete, mağduriyete uğradıkları halde, yardıma muhtaç; binlerce insan… On bin mi, yirmi bin mi, otuz bin mi, kırk bin mi?!. “Fârr”ı ile, “muhtefî”si ile, “mağdur”u ile, “mazlum”u ile, “muzdarr”ı ile, “mevkûf”u ile, “mescûn”u ile, “müstantak”ı ile, bir sürü insan, bir sürü yuva… Bir insanı götürmüşlerse, bütün bir yuvanın fertlerini aynı zulme, aynı mağduriyete uğratmışlar demektir. İnsan olan insana düşen şey, tıpkı Ensâr mülahazası ile bunlara yardım etmektir, destek olmaktır. O müessese (Kimse Yok Mu) kapandı belki ama değişik yerlerde fonksiyonunu edâ edebilir. Bir yerde, bir merkezde kapatırlar, ben dilerim Amerika'da şubesini açarlar, İngiltere'de şubesini açarlar, Almanya'da şubesini açarlar, Birleşmiş Milletler'de şubesini, Afrika'da şubesini açarlar ve yine mazlumların-mağdurların imdadına koşarlar, herkesi kucaklarlar. Renk-desen gözetmeden, herkese bağırlarını açarlar. Olur inşaallah öyle!.. Fakat şu anda sistem, bu mazlumların, mağdurların hepsine yetecek güçte değil. Onun için herhalde bu mevzuda dünyanın değişik yerlerinde bulunan arkadaşlara daha umumî manada bir “seferberlik” düşüyor. Bir taraftan kendi vatandaşlarımız… Çok önceden gitmiş, oralarda iş tutturmuş; Amerika'ya gelmiş, iş kurmuş; İngiltere'ye gitmiş, Almanya'ya gitmiş, Hollanda'ya gitmiş, Fransa'ya gitmiş, Benülüks ülkelerine gitmiş; iş kurmuş oralarda. Hakikaten el uzatacak mahiyette… Bu insanlara, meseleyi usulünce anlatarak, o mübarek “himmet” mevzuunu hatırlatarak onların himmetlerine başvurulabilir. https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

SBS Turkish - SBS Türkçe
Avustralya, ilk maymun çiçeği vakasını doğruladı

SBS Turkish - SBS Türkçe

Play Episode Listen Later May 23, 2022 9:15


Avustralya, Victoria'da ilk resmi maymun çiçeği vakasını kaydetti ve NSW'de başka bir şüpheli enfeksiyon tespit edildi. Nadir görülen bu viral enfeksiyon esas olarak orta ve batı Afrika'da görülür. Ancak Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada ile birlikte bir dizi Avrupa ülkesi şu anda bu salgınla uğraşıyor.

NTVRadyo
Kayıttayız - 20 Mayıs 2022

NTVRadyo

Play Episode Listen Later May 20, 2022 23:53


Dünyada covid sonrası yeni bir panik yaşanıyor. Afrika'da ortaya çıkan maymun çiçeği virüsü hızla yayılıyor. İngiltere, İspanya, Portekiz, Almanya, İtalya, Fransa, İsveç, Amerika ve Kanada'da yeni vakalar tespit edildi. Yayılım hızlandıkça endişe artıyor. Nasıl bir hastalıktan söz ediyoruz, covid'den tam olarak kurtulamamışken yeni bir salgın ihtimali var mı? Nelere dikkat edilmeli. Gazeteci Mete Çubukçu merak edilen soruları iki uzmanla değerlendirdi.

Mundo Sabah Bülteni

Perşembe gününden günaydın! Dünya'dan ipuçları ile başlıyoruz:-ABD‘nin ticari ham petrol stokları geçen hafta bir önceki haftaya göre 1 milyon 300 bin varil arttı.-İspanya‘nın 86 bin Ukrayna vatandaşına çalışma ve oturma izni verdiği açıklandı.-Yunanistan Süper Lig 1'de Olympiakos bitime 4 hafta kala şampiyonluğunu ilan etti.-DSÖ, Omicron'un Güney Afrika'da 2 yeni alt varyantının saptandığını açıkladı.

T24 Podcast
Yalçın Doğan // Afrika'da tarım macerası... Ya İmamoğlu korkusu?.. // 21 Nisan 2022

T24 Podcast

Play Episode Listen Later Apr 21, 2022 9:23


"Tarım günümüzün en acil sorunu iken, tarımdaki tıkanıklık, gıda fiyatlarında anormal artışlar, kuyruklar derken... Dün... "İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında kamu görevlilerine hakaret gerekçesiyle 4 yıl bir ay hapis isteniyor"" Yalçın Doğan'ın 21 Nisan 2022 tarihli yazısının seslendirmesidir. https://t24.com.tr/yazarlar/yalcin-dogan/afrika-da-tarim-macerasi-ya-imamoglu-korkusu,35007

Yeni Şafak Podcast
Taha Kılınç - İmam Harun'un hatırasına...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Apr 20, 2022 5:35


Güney Afrika'da İslâmî mücadelenin öncü isimlerinden İmam Abdullah Harun, çocukluk hatıralarımın ayrılmaz bir parçasıdır. 1990'da piyasaya çıkan “İmamın Öldürülüşü” adlı bant tiyatrosu, –bugün bile anlayamadığım bir hızla– Mersin'in Anamur ilçesinde elime geçtiğinde henüz ilkokul beşinci sınıftaydım. Teyp kasetlerinin çok revaçta olduğu o dönem, “İmamın Öldürülüşü”nü sürekli dinlemeye başlamıştım. Uzak diyarlarda, adını yeni duyduğumuz bir kahramanın öyküsüydü bu: İslâmî eğitimini Mekke'de tamamlayan Abdullah Harun, 1955'te, henüz 30'lu yaşlarının başındayken Cape Town'daki Câmia Mescid'e imam tayin edilmiş, sonrasında şehrin Müslüman gençlerine siyasî şuur aşılayan bir odağa dönüşmüştü. Bu durum, Güney Afrika'nın ırkçı Apartheid rejiminin elbette dikkatinden kaçmayacaktı. 28 Mayıs 1969 günü polis

Unsal Unlu
Masadayız... ama Afrika'da.

Unsal Unlu

Play Episode Listen Later Feb 22, 2022 23:55


Bu kadar savruk bir yönetimin dış politikada da çuvallaması şaşırtıcı değil kuşkusuz ama bu kadarı...

afrika bu afrika'da
Acilci.Net Podcast
Herkes bir gün Covid olacak; Koronavirüs varyantları ve Omikron

Acilci.Net Podcast

Play Episode Listen Later Feb 18, 2022 10:09


“Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir”Heraklitos. Her şey değişir; Heraklitos'un binlerce yıl önce söylediği söz bugün de geçerlidir. Her şey değiştiği gibi COVID-19'a neden olan SARS-CoV-2 dahil tüm virüsler de zamanla değişir. Virüsün DNA ya da RNA'sında yani genomundaki değişime “mutasyon”, buna bağlı bazı özellikleri değişen virüse ise “varyant” adı verilir. Bir virüs genomu mutasyona uğrarsa virüsün yeni bir soyu ve bu soyun ortak özellikler gösteren grubu da varyantı oluşturmaktadır. Bu değişimler virüsün özellikleri üzerinde kimi zaman çok fazla kimi zaman çok az etkili olur. Mutasyon: Bir mutasyon, bir virüsün genomundaki (genetik kod) tek bir değişikliği ifade eder. Mutasyonlar sıklıkla meydana gelir, ancak bazen (her zaman değil) virüsün bazı özelliklerini değiştirir. Soy (Lineage): Bir soy, ortak bir ataya sahip, yakından ilişkili bir virüs grubudur. SARS-CoV-2 birçok soya sahiptir; bugüne kadar bilinenlerin hepsi COVID-19'a neden olur. Varyant: Bir varyant, bir veya daha fazla mutasyon içerebilen bir viral genomdur. Bazı durumlarda, bir soy veya soy grubu, ortak nitelikler ve/veya halk sağlığı sorununa yol açabilecek ortak özellikleri nedeniyle benzer genetik değişikliklere sahip yeni bir varyant olarak isimlendirilebilir. SARS-CoV-2 varyant isimlendirmeleri Bilimsel literatürde virüslerin varyant isimlendirmesi bilimsel temellere ve çalışmalara dayanmakla birlikte, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından ortak bir fikir birliğinden ve birçok potansiyel adlandırma sisteminin gözden geçirilmesinden sonra, SARS-CoV-2 (koronavirüs) temel varyantları için Yunan alfabesinin harflerini kullanarak toplum bazında “basit, söylemesi ve hatırlaması kolay” isimlendirmeler tercih edildi. Geçmiş deneyimlere göre de SARS-CoV-2 varyantların ilk tespit edildikleri yerlerin adıyla anılmalarının toplumlar arasında damgalayıcı ve ayrımcılığa yol açabileceği endişesi vardı. Yine de bu varyantlar bilimsel literatürde mevcut bilimsel isimleri ile kullanılmaya devam edeceklerdir. Kısaca hatırlamak gerekirse, bugüne kadar saptanan ve klinik açıdan dikkate değer olan SARS-CoV-2'nin varyantları şöyledir (Tablo 1). Bunlar yanında tespit edilen daha birçok varyant (ör. B.1.1.318, C.1.2, B.1.640 vb) vardır ve bunlar DSÖ'nün ve bölgesel sağlık laboratuvarlarının takibi altındadır. Dahası önceden ortaya çıkan ancak klinik etkileri düşük kaldığı için takipten çıkarılan birçok varyant daha vardır (ör. Epsilon (B.1.427/B.1.429), Dseta (P.2), Eta (B.1.525), Theta (P.3), Iota (B.1.526), Kappa (B.1.617.1)). Tüm varyant listesine https://cov-lineages.org/lineage_list.html adresinden ulaşabilirsiniz. DSÖ isimlendirmePango İsimlendirme ​1​İlk görülme yeri ve tarihiAlphaB.1.1.7Birleşik Krallık, 2020 EylülBetaB.1.351Güney Afrika, 2020 MayısGamaP.1Brezilya, 2020 KasımDeltaB.1.617.2Hindistan, 2020 EkimLambdaC.37Peru, 2020 AralıkMuB.1.621Kolombiya, 2021 OcakOmikronB.1.1.529Botswana, 2021 KasımTablo 1. Sars-CoV-2'nin dikkate değer alfabetik varyantları Türkiye' de bugüne kadar büyük klinik etkiye sahip bilinen alfabetik varyantların yanında (yaklaşık 100 adet düşük etkili varyant da (ör. A.28, A.29, B.1, B.1.1, C.4, C.20, C.32, B.1.1.13, B.1.1.74…… B.4) saptandı. Bunların içinde de yedi varyant (B1.1.189, B.1.36.35, B.1.438, AY.9.2, AY.78, B.1.9 ve B.1.9.5) oransal olarak Türkiye'de daha sık bulundu; dahası AY.78 ve B.1.9.5 ise Türkiye soyu olarak bilinmektedir. Yani değişime yol açan mutasyon büyük ihtimalle Türkiye sınırları içinde başlamış olabilir. Son alfabetik varyant: Omikron (şimdilik) Bilinen son alfabetik varyant olan Omikron, dünyada ilk kez 2021 yılının Kasım ayında Botswana ve G. Afrika'da saptandı. Varyantı bulan Dr. Angelique Coetzee'yi, sonrasında varyantın daha ölümcül göstermesi için kendisine baskı yapıldığını açıklamasıyla dünya tanımış oldu.​2​ Omikron, Türkiye' de ilk kez 12 Aralık 2021 tarihinde beşi İzmir'de biri İstanbul'da olmak üzere altı vakada saptandı.​3​

Medyascope.tv Podcast
Dr. Volkan İpek ile Afrika'da yeni darbe dalgası ve Batı-Rusya çekişmesi

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Jan 28, 2022 27:44


Dr. Volkan İpek ile Afrika'da yeni darbe dalgası ve Batı-Rusya çekişmesi

Gerçek gazetesi
Sungur Savran: Sosyo-ekonomik mutasyon şart!

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Jan 16, 2022 4:43


Sosyo-ekonomik mutasyon şart! Bazen gerçekleri en çiğ haliyle, süslemeden, işin edebiyatına kaçmadan haykırmak gerekiyor. Eğer işçi sınıfı kendi gücüne güvenip dünyanın gidişatına el koymazsa, en azından en hassas alanlardaki üretim araçlarını kamulaştırıp planlanmış bir ekonomi kurmazsa, felaket kapımızda. İnsanlık uçurumun kenarında. İklim değişikliği bunu gösteriyor, dünya çapında yükselen faşizm tehlikesi bunu gösteriyor, yeni bir dünya savaşı tehdidi bunu gösteriyor. Hepsinin ardında kapitalizmin piyasa kumarhanesinde her şeyi kâr hırsına bağlayan ekonomik yapısının artık teklemesi yatıyor. Koronavirüs badiresinin insanlığı getirdiği nokta da bunu gösteriyor. Onun ardında da kapitalist ekonomi sisteminin akıl dışı doğası var. Bakın bundan tam bir yıl önce, 16 Aralık 2020 tarihinde Devrimci İşçi Partisi'nin öncülüğünde bölgemizin 11 Marksist parti ve örgütü yayınladıkları bildiride ne demişler? “Bilim bu korkunç salgın karşısında insan hayatının korunması için çözüm buldu. Kapitalist üretim ilişkilerinin, insan aklının keşiflerinin ve insan hayatının kurtarılmasının önünde durmasına izin vermeyelim! Hastalığın kökünün kurutulmasını yıllar boyunca engelleyecek olan şey tekelci kâr hırsı olacaktır. İlaç devleri kamulaştırılsın! Halk için anlaşılmaz olsun diye "fikrî mülkiyet hakları" olarak adlandırılan ve aslında bu tekellerin halkı yağmalama ve yaşam hakkından mahrum bırakma olanağı anlamına gelen şey yok edilsin! Tüm dünya nüfusuna aşı sağlamak için tüm kaynaklar seferber edilsin!” Demek ki aşının ilk uygulandığı an olan Aralık 2020'de “Perşembenin gelişi çarşambadan belli” imiş! Bundan sadece iki ay sonra gazetemizin Şubat sayısındaki yazımızda yeni bir unsura işaret ederek tehlikeyi şöyle anlattık: “Afrika'da bugüne kadar kaç kişi aşı oldu dersiniz? Toplam 25! Yazıyla yirmi beş! Bu, sonunda bir intikam olarak virüsün zengin ülke insanlarına geri dönmesi demek. Herkes kurtulmadıkça kimse kurtulamaz virüsten bu bütünleşmiş 21. yüzyıl dünyasında. Üstelik, çözüm geciktikçe yeni “varyant”lar çıkıyor: “İngiliz varyantı”, “Güney Afrika varyantı” derken aşının etki yapamayacağı başka “varyantlar” gelecek. Virüs kendini korumak için biyolojik mutasyon geçiriyor. İnsanlığın kendini koruması için sosyo-ekonomik mutasyon yaşaması şart!” Haziran ayında Hindistan'da ölülerin nehirlere atılmasına yol açacak kadar korkunç bir salgın yaşanınca bu doğrulandı ve Delta varyantı dünyaya dehşet saçtı. Ama kuzey yarıküre yaza giriyordu. 24 Haziran'daki yazımızda yine uyardık: Yaz mevsimi, “bizde, Avrupa'da, Amerika'da, bütün kuzey yarıkürede virüsü temizler! Sonra kış gelince ver elini Delta varyantı, Epsilon varyantı, Zeta varyantı!” Yanılmışız! Yeni varyantın adı Omicronmuş! Nasıl? Afrika'da nüfusun sadece yüzde 8'i aşılı olunca orada patlak veren salgında üreyen yeni varyant gelip zengin ve bizim gibi orta halli ülkeleri vuruyor muymuş? “Perşembenin gelişi” bir kez daha belli miymiş? Armağan Tulun yoldaşımız geçen ay Omicron ortaya çıkar çıkmaz bu sayfalarda yazdı. Afrika'yı aşısız bıraktınız, dünyanın en çok aşı uygulamış Hollanda'sı felaket yaşıyor, alın size dedi. Şimdi Omicron bize geldi. Artık hepimiz nasıl bir fırtına yaşandığını biliyoruz. İşçiler! Tablo açık değil mi? Bu salgın bir “doğal afet” değil. Kapitalizmin yarattığı bir felaket! Öyleyse kendimizi, çocuklarımızı ve insanlığı korumak için iş başa düşüyor. İlk sağlık tedbiri, maske-mesafe-temizlik olabilir. İkincisi kapitalizmi devirmek!

Gündeme Dair Her Şey
Fransa'nın Afrika'da Neokolonyalizm Stratejisinin Çöküşü

Gündeme Dair Her Şey

Play Episode Listen Later Jan 8, 2022 5:31


afrika macron fransa afrika'da fransa'n
Gündeme Dair Her Şey
LDI: Türkiye'nin Stratejisi, Asya ve Avrasya'dan Afrika'ya Kadar Büyük Etki Yaratıyor

Gündeme Dair Her Şey

Play Episode Listen Later Jan 5, 2022 6:10


Türkiye, Afrika'da Çin, ABD ve Fransa'dan sonra dördüncü büyük yatırımcıdır. Türkiye'nin Sahra Altı Afrika ülkelerindeki yatırım gücü ile Avrupalı yatırımcıların (Fransa ve Almanya) gücü arasındaki fark son on yılda hızla kapandı.

Gündeme Dair Her Şey
Rusya'nın Afrika'da Büyüyen Silah Ticareti Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Gündeme Dair Her Şey

Play Episode Listen Later Jan 3, 2022 3:38


Rusya; özellikle son yirmi yılda en büyük iki rakibi olan Fransa ve ABD'ye karşı Afrika'daki silah ihracatını katlayarak artırdı ve liderliği ele geçirdi. Rusya, 21 Afrika ülkesine silah satışı gerçekleştirdi.

Gündeme Dair Her Şey
Afrikada Perde Arkası Güç Mücadelesi: ABD - Çin

Gündeme Dair Her Şey

Play Episode Listen Later Jan 2, 2022 3:04


African Center Strategic Studies tarafından yayımlanan "Çin Afrika'da Çin Rüyasının Peşinde" başlıklı makaleye göre; Çin, Afrika'nın en büyük ticaret ortağı olarak ABD'yi geride bıraktı ve Çin Ticaret Bakanlığı'nın verilerine Çin'in Afrika ile ticareti yaklaşık 200 milyar dolara ulaştı.

Yeni Şafak Podcast
İbrahim Karagül - 'Siyasi Terör', 'Ekonomik Terör': Bu Açık Bir Müdahale Sürecidir.

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 20, 2021 7:37


Cumhurbaşkanı Erdoğan; 40 Afrika liderine ve temsilcisine konuşurken, Afrika tarihinden dünya sistemine, Batı sömürgeciliğinden “Biz bunu birlikte başarırız” vurgusuna, Afrika'nın yüzyıllardır devam eden sömürgecilik tarihinin değiştirilmesinden insanlığın geleceğinde merkeze dönüştürülmesine, Türkiye'nin “birlikte bir ortak gelecek” kurgusu olduğuna dair çok güçlü sözler söyledi. Bu bir uyanış çağrısıydı. Ekonomik, siyasi, zihinsel bir “Ayağa kalkın” çağrısıydı. Dünya yeniden kurulurken “Gelin birlikte yeni bir başlangıç yapalım” çağrısıydı. Yüzyılların sömürgecilerine karşı “Kendiniz olun, Türkiye her alanda yanınızda olacak” sözüydü. ERDOĞAN'IN HER KONUŞMASI, TÜRKİYE'NİN HER ADIMI, MİLLİ DEVLETİN DURUŞU, MİLLETİN COŞKULU AKIŞI.... Erdoğan'ın her konuşması, Türkiye'nin her adımı, milli devletin duruşu, milletin akışı artık hep böyleydi. Erdoğan Asya'da konuşurken de, Afrika'da konuşurken de, Orta Asya'da konuşurken de, Ortadoğu'da konuşurken de cümleleri böyleydi. Türkiye duruşu böyleydi. Türkiye, 21. yüzyıl için kendini merkeze almış, Doğu ve Batı ile ilişkilerini buna göre sıfırdan dizayn etmiş, ortak geçmişi olduğu milletleri harekete geçirmeye çalışmış, bölgesel ve küresel ölçekte var olan düzeni sarsıcı bir yürüyüş başlatmış, bu yüzden çok ağır saldırılara maruz kalmış ve hepsinin üstesinden gelmişti. BÜYÜK MÜCADELEYİ KÜÇÜK DÜŞÜRMEK... YÜZ YIL SONRA YİNE O DAMAR SAHNEDE. Erdoğan'ı, birlikte yürüdüğü kadroları, Türkiye'yi, yüzyılların siyasi genetiğine sahip çıkan milleti anlamayanlar, bu yürüyüşü anlamlandıramayanlar, nefret ve çıkarlarını bunların üstünde tutanlar, Türkiye'ye açık düşmanlık yapanlar, içeride ve dışarıda Türkiye'yi durdurmaya çalışanlar, bu büyük mücadeleyi, hesaplaşmayı küçük düşürmeye, ucuzlatmaya, durdurmaya çalıştılar. Osmanlı'nın çöküşünde yaşanan sancıların bir benzerini Türkiye'nin yükselişinde yaşıyoruz. O zaman imparatorluğu bitirmeye çalışanlar bugün Türkiye'nin yükselişini engellemeye çalışıyor. 'OSMANLI'YI PARÇALADIK, TÜRKİYE'Yİ DURDURURUZ.' YİNE ANADOLU, YİNE İSTANBUL! O zaman imparatorluğu paylaşmaya çalışanlar bugün Türkiye'nin dönüşünü engellemeye çalışıyor. O zaman bizi bütün coğrafyadan kovanlar bugün o coğrafyaya dönüşümüzü engellemeye çalışıyor. O zaman bizi Anadolu'dan bile sürmeye çalışanlar bugün bir kez daha Anadolu'ya hapsetmeye, küçültmeye çalışıyor. O zaman İstanbul'u alanlar bugün de İstanbul'u almaya çalışıyor. O zaman içeride bunlarla ortak olanlar bugün yine onlarla birlikte çalışıyor. O zaman dışarıdan ve içeriden saldıranlar, bugün de dışarıdan ve içeriden saldırıyor. O zaman kimler kimlerle ortaksa bugün de aynı ortaklık devam ediyor. O zaman bütün coğrafyada kimler direniyorsa bugün de aynı damar direniyor.

Aposto! Altı Otuz
Bahar Akıncı İle Başıma Gelmeyen Kalmadı #9: Meltem Yaşar

Aposto! Altı Otuz

Play Episode Listen Later Dec 17, 2021 49:31


Güney Afrika'da yerleşik ilk ve tek safari rehberi ve “Pigmelerle Dans” kitabın yazarı Meltem Yaşar'la ilginç hayat hikâyesi ve 12 yıl içinde Kenya, Ruanda, Kongo ve Uganda'da başına gelen birbirinden nefes kesici hikâyeleri konuştuk. Afrika kıtasına ve insanına aşık, bu cesur ve renkli kadının Bahar Akıncı ile yaptığı sohbeti kaçırmayın.

Gerçek gazetesi
Armağan Tulun: Omicron varyantından da tehlikelisi var!

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Dec 2, 2021 3:37


Omicron varyantından da tehlikelisi var! Devrimci İşçi Partisi salgının başından itibaren virüse karşı savaşın bir sınıf mücadelesi şeklinde yaşandığını vurguluyor. Sadece ilk günlerde hayat eve sığar, evde kal çağrılarının arasında işçilerin tabur tabur fabrikalara gönderilmesi anlamında değil. Aynı zamanda ilaç şirketlerinin kârlarını esas alan bu sermaye düzeni nedeniyle, aşı milliyetçiliği olarak andığımız zengin ülkelerin aşı stoku yapıp yoksul dünyayı felakete sürüklemesi anlamında da. Ve her seferinde, tüm dünya bağışıklık kazanmadan, aşılanmadan bu işin çözümünün de mümkün olmayacağını söyledik. Gerçek gazetesinin Temmuz sayısında şöyle yazmıştık: “Koronavirüs nedeniyle gerçekleşen ölümler tıpkı iş cinayetleri gibi. Her iki durumda da ölümlerin önüne geçmek mümkün. İnsanoğlu iş cinayetlerini önlemeye yönelik tedbirleri almasını sağlayacak teknolojiye, bilimsel verilere, kaynağa sahip olduğu gibi hızla aşıyı geliştirecek, yaygın bir şekilde üretimini ve aşılamaya gerçekleştirecek kaynaklara da sahip. Ama bu kaynaklar bugün sermayenin ve onların arkasındaki devletlerin çıkarları gözetilerek kullanılıyor. Bilim çare bulamadığı, kaynaklar yetersiz olduğu için değil kapitalist sistem yüzünden dünya nüfusunun tamamının aşılanması neredeyse imkânsız hale geliyor. Kapitalizm koşullarında bu ölümcül eşitsizliğin ortadan kalkması da mümkün olmuyor. Türkiye'de aşılama istenen hızda ve miktarda ilerlese, yeni varyantlara karşı gerekli ek dozlar, aşılar uygulansa dahi dünyada herkes güvende olmadan hiçbirimiz güvende olmayacağız.” Bugün yaşanan tam da bu! Dünya Sağlık Örgütü, Afrika kaynaklı, Omicron adlı, çok daha hızlı yayılan bir varyanta karşı uyarıyor! En çok vaka Güney Afrika'da. Güney Afrika'nın aşılanma oranı %24. Onu Botswana izliyor. Aşılanma oranı %20. Peki sonra hangi ülke geliyor dersiniz? %18 aşılanma oranı ile Zimbabve mi, %8 aşılanma oranı ile Angola mı ya da daha da kötüsü nüfusunun sadece %4'ünün aşıya erişebildiği Zambia mı? Hayır, Avrupa'nın göbeğindeki Hollanda! Aşılanma oranı ne? %72,6! Avrupa Birliği ortalamasından (%67), ABD'nin ortalamasından (%58) bile yüksek aşılanma oranına sahip Hollanda! Onu dünyada kendi vatandaşını aşılayan ilk ülke olan İngiltere takip ediyor. Liste uzar gider, örnekler çoğaltılabilir ama bu kadarı da yeter. Devrimci İşçi Partisi, bundan tam bir yıl önce, dünyanın farklı ülkelerindeki parti ve örgütlerin bir çağrı yayınlamasına öncülük etmişti. Dünya Sağlık Örgütü'nün yaptığı gibi varyantlar ardı ardına çıktıktan sonra değil, aşılama başlamadan önce olacakları öngörerek uyardı. Uluslararası bir soruna uluslararası çözüm gerekir dedi. İlaç şirketlerinin kârı için milyonların ölüme gönderilmesine, onların kârlarını gözeten fikri mülkiyet haklarına karşı çıktı. Patent hakkının kaldırılmasını, sağlık endüstrisinden kâr elde eden tüm şirketlerin kamulaştırılmasını savundu. Tüm dünyanın aşılanabilmesi için ulusal bencilliğe geçit vermeden kaynakların seferber edilmesi, en yoksul ülkelerin de nüfuslarını aşılayabilmelerinin sağlanması gerektiğini ifade etti. Bugün de aynı şeyi bir kez daha tekrar ediyoruz. Hepimiz güvende olmadan hiçbirimiz güvende olmayacağız. Bugüne kadar tüm dünyada 260 milyondan fazla insan virüse yakalandı. Yaşamını yitiren 5 milyondan fazla insan ise aslında virüse değil, kapitalizmin kâr hırsına yenik düştü. Gerçekten tehlikeli olan Delta, Lambda ya da Omicron adına ne derseniz deyin virüsün varyantları değil. İnsan hayatını da bir bütün olarak insanlığın geleceğini de tehdit eden bu sermaye düzeni, kapitalizm. Yeni değil, 200 yılı aşkın süredir insanlığı tehdit ediyor. Bugün salgını bitirmek için karşısında mücadele etmemiz gereken de bu düzenin ta kendisi.

Yeditepe Fatih Dergisi
Çokluktan Birliğe Ulaşan Kuşlar - Jake Michael Singer Röportaj

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later Nov 30, 2021 9:40


Jake Michael Singer, fotoğraf ve kâğıt sanatıyla ilgileniyor. Yeteneğini en üst düzeyde gösterdiği alan ise heykel. Mutidisipliner bir sanatçı olarak tanımlanmayı tercih ediyor. Singer bugüne kadar dünya çapında birçok sanat fuarına katıldı ve Avrupa, Amerika ve Afrika'da kişisel sergiler düzenledi. Cibali, Küçükmustafapaşa Hamamı'nda sergilenen enstelasyonu “Bennu Statis” onun son projesi. Singer'ın binlerce çelik çubuktan zıtların bütünlüğüne vurgu yapan metaforlarla biçimlendirdiği kuş heykelleri algımızda yeni kapılar aralıyor. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yeditepe-fatih/message

Medyascope.tv Podcast
Güne Bakış: Dr. Turhan Çömez ile “Omicron” varyantı, Dilek Şen ile Bulgaristan'da seçimler

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Nov 29, 2021 29:03


Güne Bakış'ta bu akşam, Londra'da yaşayan Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Turhan Çömez, koronavirüs salgınında Güney Afrika'da tespit edilen “Omicron” varyantını ve varyant hakkında yaşanan gelişmeleri, Medyascope muhabiri Dilek Şen ile Bulgaristan'da cumhurbaşkanlığı seçimlerinden izlenimlerini konuştuk.

COSMO Köln Radyosu - Beiträge
Almanya dördüncü dalganın içinde

COSMO Köln Radyosu - Beiträge

Play Episode Listen Later Nov 29, 2021 3:31


"Almanya, korona pandemisinde dördüncü dalganın etkisi altında. Uzun süredir artış gösteren haftalık insidans değeri bugün 452'yi de aşarak yine rekor kırdı. Virüsün çok hızlı yayıldığı ülkenin doğu ve güney bölgelerinden başka eyaletlere hasta sevkiyatı yapılıyor. Yani yoğun bakım ünitelerindeki durum oldukça kritik. Tüm bunlar yetmezmiş gibi ilk olarak Güney Afrika'da tespit edilen ve kısa süre içinde Almanya dahil olmak üzere Avrupa'da yayılan Omicron varyantı önümüzdeki kış sezonuna dair endişeleri artırıyor. Erkan Aslan'ın haberi."

Midas Podcast
Piyasa Turu #41 / Yeni Covid-19 varyantının piyasalarda yarattığı endişe!

Midas Podcast

Play Episode Listen Later Nov 26, 2021 6:25


Midas ile Piyasa Turu başlıyor! 26 Kasım Cuma günkü bölümümüzde; Güney Afrika'da ortaya çıkan yeni Covid-19 varyantının piyasalar üzerinde yarattığı endişe, Şanghay'daki fabrikasına yatırım yapmaya hazırlanan Tesla, Brüksel'deki UBER sürücülerinin mahkeme kararıyla işsiz kalması ve gündeme dair diğer haberler var. Podcastimizin detaylı akışı ise şu şekilde: (0.51) / Güney Afrika'da ortaya çıkan yeni COVID-19 varyantı. (1.08) / S&P 500, Nasdaq, Dow Jones endekslerindeki durum ne? (2.03) / Hepsiburada'nın ABD borsalarındaki son durumu ne? (2.34) / Ham petrol fiyatlarının yaşadığı düşüş ve gündeme dair bilmen gerekenler. (3.16) / Borsa İstanbul verileri (3.30) / Tesla, Şanghay'daki fabrikasına yatırım yapmaya hazırlanıyor. (3.57) / Brüksel'deki UBER sürücüleri mahkeme kararıyla işsiz kalacak. (4.36) / Eyalet savcıları, Instagram'ın gençler üzerindeki etkisini mahkemeye taşıdı. (5.05) / 'Şimdi al, sonra öde' şirketi Affirm, tüketiciler için daha sıkı önlemler alacak. (5.36) / İngiliz düzenleyiciler, Google'ın gizlilik önerilerini inceliyor. Piyasa Turu'nda bahsi geçen haberleri okumak isterseniz, getmidas.com/midasin-kulaklari adresindeki Piyasa Öncesi bültenimize ve diğer haberlerimize göz atabilirsiniz. Midas'ın Kulakları: https://www.getmidas.com/midasin-kulaklari Twitter: https://twitter.com/getmidas Instagram: https://www.instagram.com/get_midas/

COSMO Köln Radyosu - Beiträge
Alarm zilleri çalıyor

COSMO Köln Radyosu - Beiträge

Play Episode Listen Later Nov 26, 2021 3:48


Almanya, dünyanın geri kalanı gibi neredeyse iki yıldır korona pandemisiyle mücadele ediyor. Sene başında start verilen aşılamayla bu kış sezonunun nispeten rahat geçeceği, yeni kapanmalara yer olmadığı öngörülmüştü, ancak bu beklentiler tam anlamıyla suya düştü. Ülkedeki vaka sayılarında her geçen hafta yeni bir rekor kaydedilirken ölü sayısı da artış göstermeye devam ediyor. Uzmanlar bu tırmanışta virüsün delta mutasyonu üzerinde yoğunlaşırken ilk olarak Güney Afrika'da tespit edilen yeni varyant bilim ve siyaseti teyakkuza geçirdi. Audio : Erkan Aslan'ın haberi

Medyascope.tv Podcast
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Afrika ziyaretinden ne bekliyoruz? Konuk: Elem Eyrice Tepeciklioğlu

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Oct 18, 2021 19:15


AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın dört gün sürecek Afrika ziyareti dün (17 Ekim) başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrika ziyareti kapsamında Angola, Togo ve Nijerya'da bir dizi temasta bulunacak. Bölgeye ilk gezisini 2004 yılında düzenleyen Erdoğan'ın bu gezisiyle birlikte cumhurbaşkanlığı ve başbakanlığı döneminde Afrika'da ziyaret ettiği ülke sayısı 30'a ulaşacak. Erdoğan'ın bu ziyareti hem dış politikada arka arkaya gelen başarısız hamleler hem de 21-22 Ekim tarihlerinde İstanbul'da düzenlenecek Türkiye-Afrika III. Ekonomi ve İş Forumu'nun öncesine denk gelmesi açısından önem taşıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu ziyaretinin ne anlama geldiğini, neler beklenildiğini ve Türkiye-Afrika ilişkilerinin geleceğini Yaşar Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Elem Eyrice Tepeciklioğlu ile konuştuk.

Yeni Şafak Podcast
İBRAHİM KARAGÜL - Aklımda; Üç Kapı, Üç Cephe. Masada kalan harita. Afrika'da ne yapıyoruz?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 17, 2021 6:57


Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Afrika (Angola, Nijerya, Togo) ziyaretlerini takip ediyoruz. Aklımda, üç cephe ve çok sayıda konu var. Türkiye'nin Afrika'da ne yapmaya çalıştığına dair haritayı belirginleştirme çabası var. “Yakın cepheler, uzak hedefler” arasında bir ülkenin coşkuyla 21. yüzyıla dönüşü var. Aklımda, Türkiye'yi bütün yönlerden kuşatıp Anadolu'da boğmaya dönük, özellikle son yirmi yılda yoğunlaşan planlar karşısında Türkiye'nin verdiği amansız mücadele var.

Bir bakışta
Afrikalı gençler Macron'a ne söyledi?

Bir bakışta

Play Episode Listen Later Oct 11, 2021 9:50


Fransa'daki Afrika zirvesinde Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Afrikalı gençler ve aktivistlerle yüz yüze bir sohbete katıldı. Burada Afrikalı katılımcılar hem Fransa'nın Afrika'da yaptıklarından dolayı özür dilemesini talep etti hem de günümüzde Afrika'ya nasıl yaklaşmasını istediklerini anlattı. Senegal'in başkenti Dakar'daki AA Muhabiri Esma Aslan anlatıyor.

afrika macron senegal dakar fransa afrika'da fransa cumhurba afrika'ya fransa'n
Yeni Şafak Podcast
MEHMET ŞEKER - Hem cahil, hem de aptal herkesten

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 7, 2021 4:28


Fransa Cumhurbaşkanı Makron keferesi, öyle bir lâf etti ki bütün cahilliğini sergiledi. “Fransız sömürgesinden önce Cezayir ulusu mu vardı?” Söylenecek bir söz mü bu? Ne tarih bilgisi var, ne edep sahibi. Biz kefere deriz ama yeni nesil ‘keyefar” der mi der. 1500'lerin başında Oruç Reis ve Hızır Reis eliyle Osmanlı hâkimiyetine giren Cezayir, 1830'da Fransızlar tarafından işgal edildi ve o tarihten sonra sömürge dönemi başladı. Fransızların Afrika'da yaptıkları katliamlarda ölenlerin sayısı yaşayanlardan fazladır.

afrika reis biz frans mehmet osmanl eker makron cahil cezayir afrika'da fransa cumhurba
Midas Podcast
Piyasa Turu #5 / ABD'nin gündemindeki borç tavanı ve altyapı planı neden önemli?

Midas Podcast

Play Episode Listen Later Oct 7, 2021 10:20


Midas ile Piyasa Turu başlıyor! 7 Ekim Perşembe günü itibarıyla gündemimizde; ABD senatosunun borç tavanını yükseltip yükseltmemesi, Moderna'nın Afrika'da açacağı yeni tesis, Twitter'ın MoPub'ı satması ve Rigetti Computing'in 450 milyon dolarlık SPAC ile halka açılması haberleri var. Ayrıca şu sıralar Squid Game ile gündemde oldukça yer edinen Netflix'in kuruluşundan bugüne kadarki hikayesine bir göz atacağız. Piyasa Turu'nda bahsi geçen haberleri okumak isterseniz, getmidas.com/midasin-kulaklari adresindeki Piyasa Öncesi bültenimize ve diğer haberlerimize göz atabilirsiniz. Twitter: https://twitter.com/getmidas Instagram: https://www.instagram.com/get_midas

Yeni Şafak Podcast
SELÇUK TÜRKYILMAZ - Ayakta durmakta zorlanan Biden ve ondan medet uman Türkiye'nin neoconları

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 29, 2021 4:58


İkinci Dünya Savaşı'nda Avrupa devletleri önemli ölçüde güç kaybettiği için koloni toplumlarının bağımsızlaşma mücadelesi hız kazanmıştı. Afrika'da ve Asya'da birçok bağımsız devlet ortaya çıkmaya başladı. Kongo gibi bağımsızlığına kavuştuktan hemen sonra devlet başkanları suikasta kurban giden ülkelerin tecrübeleri dönemin zorluklarını anlamak açısından önemlidir. Kolonyalist Batı ülkeleri siyasî bağımsızlığa kavuşan ülkelerin iktisadî açıdan bağımlı kalmasını istiyordu. Bu sebeple Gana Devlet Başkanı, yazdığı kitaba “Neokolonyalizm” adını vermişti. Kwame Nkrumah, kolonyalizmin yeni biçimlerde devam ettiğini söylemiştir. Çok hareketli bir dönemdi ve İslam coğrafyası da sürecin tam merkezindeydi. Avrupa'nın geriye çekilmeye başladığı 1950'lerde ABD emperyalizmi başladı. ABD etkisi Türkiye'de de kurumsallaşmaktaydı.

Corona Günlüğü
Çağhan Kızıl: Yeni varyantlar kapıda!

Corona Günlüğü

Play Episode Listen Later Aug 3, 2021 23:53


Çağhan Kızıl: Türkiye'de ölüm kategorilendirilmesi çok sınırlı. Covid-19'a bağlı ölümler düşük gösteriliyor, ama buna rağmen sadece 494 kişi resmi rakamlara göre hayatını kaybetti. Çağhan Kızıl: Delta varyantının bulaştırıcılık oranının çok fazla olduğu ortada. Bu durumda aşılama oranının yüzde 85 tam aşılama seviyesi ile toplumsal bağışıklık sağlanabilir. Ancak Türkiye'de bu oram yüzde 30'lar seviyesinde. Çağhan Kızıl: Dünyada günlük 40 milyon aşı yapılırken, düşük gelirli ülkelerde bu sayı sıfır! Afrika'da virüs hızla yayılıyor ve bu durum yeni varyantların ortaya çıkmasına neden olabilir. Yeni varyantlar kapıda! Çağhan Kızıl: Aşılama en büyük hedef. Bilerek aşı karşıtlığı yapanların ikna olmayacağını biliyoruz ve bu bir kötülük. Delta varyantından

covid-19 venezuela delta afrika bu yeni aday afrika'da abdulkadir selvi okullar ne zaman venezuela maske cumhur ittifaku
Korona Günleri
Covid-19: 26 Temmuz 2021

Korona Günleri

Play Episode Listen Later Jul 26, 2021 26:56


Dünyada ortalama yeni vaka sayısı yeniden 500 bine dayandı. Güney Afrika'da ortalama yaşam süresi 4 yıl kısaldı. İranlılar, Ermenistan'a aşılanmaya gidiyor. Fransa Bilim Kurulu başkanı: “Normale dönüş 2022'de olmayabilir.”

Anadolu Ajansı Podcast
Apartheid rejiminden imtiyazlı siyah azınlığa: Güney Afrika'nın açmazları

Anadolu Ajansı Podcast

Play Episode Listen Later Jul 26, 2021 8:21


Güney Afrika'da sömürge dönemi ve Apartheid rejimi, toplumsal uçurumların oluşmasına yol açtı, yönetimdeki beyaz üstünlüğünün sona erdiği günden bugüne demokraside eskiye nazaran çağ atlansa da sosyo-ekonomik alanda kayda değer bir iyileşme olmadı. Yazanlar: Esma Karadağ ve Aydın Erdoğan Seslendiren: Sefa Şengül

Yeni Şafak Podcast
Bülent Orakoğlu - Çok maskeli dünyanın en tehlikeli terör örgütü FETÖ

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 18, 2021 4:13


ABD'nin önemli hukukçularından olan Robert Amsterdam, demokratik sistemlere tehdit oluşturan FETÖ terör örgütüne ilişkin yaklaşık 6 yıldır Gülen konusunu araştırdıklarını, FETÖ'nün dünyanın en tehlikeli tarikatlarından biri olduğunu belirtti. Ancak diğer normal terör örgütleri gibi değiller. Daha sofistikeler. Kendilerini çok sempatik görünen, çok demokratik ve açık fikirli görünen bir örgüte dönüştürebiliyorlar. Birçok maske takma yeteneğine sahipler. ABD ve Afrika'da ve Avrupa'nın bazı bölgelerinde oldukça başarılı oldular. Türkiye'de değil, tüm dünyada insanları (FETÖ'nün) demokrasiye yönelik tehlikeleri konusunda eğitmek için çok büyük bir görevimiz var.

Korona Günleri
Covid-19: 12 Temmuz 2021

Korona Günleri

Play Episode Listen Later Jul 12, 2021 28:02


Afrika'da vakalar yüzde 20 arttı, aşılama sadece yüzde 1 seviyesinde. Hollanda'da geçen haftaya oranla olgu sayısı 7 misline çıkınca restoran ve gece klüplerinin belirli saatlerde kapatılması kararına tekrar dönüldü. Sinovac aşısının Şili ve Türkiye bulgularının ayrıntıları.

covid-19 afrika temmuz hollanda hollanda'da afrika'da
NTVRadyo
Dünya Hali - Sıra dışı sınırlar

NTVRadyo

Play Episode Listen Later Jul 10, 2021 11:04


Kaldırımda yürürken sık sık ülke değiştirmek zorunda kalınan Baarle, yılda iki kere hakimiyetin değiştiği Faisans Adası ve Afrika'da kimsenin istemediği Bir Tavil.. Dünyadaki tüm sınırları kaldırmak, bir hayal bir ütopya belki... Derya Acemoğlu, Dünya Hali'nde bazen çatışmaların merkezi bazen de barışın göstergesi sıra dışı sınırları anlatıyor.

Yeni Şafak Podcast
Selçuk Türkyılmaz - Akşener, mevzunun bağımlı yapılarla alakasını biliyor olmalı

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 4, 2021 5:01


Geçen sene ABD'de George Floyd'un bir polis tarafından öldürülmesinden sonra kitleler, kolonyalizmin simge isimlerinin heykellerini yıkmaya yönelmişti. ABD, Avrupa ve Afrika'da tarihin en vahşî eylemlerini icra eden simge isimlerin heykelleri yıkılmış ya da gözlerden uzak mekânlara taşınmıştı. Heykellere yönelen öfke bir günün heyecanı ile açıklanamazdı. Dünyanın her tarafında Avrupa kolonyalizmi ve emperyalizmi uzun bir zamandır ciddî bir şekilde eleştiriye tabi tutuluyordu. Bu eleştirilerin Türkiye'ye yansımalarından ayrıca bahsetmek gerekir, başta ABD olmak üzere Avrupa ülkelerinin 1990'ların başından itibaren yeniden

Podcast'ler
Özay Şendir ile Delta Plus Varyantı Özel Yayın

Podcast'ler

Play Episode Listen Later Jun 24, 2021 5:26


Özay Şendir ile İnce Ayar programında bugün delta plus varyantı özel dosyası bizi karşılıyor. Özay Şendir, 24 Haziran tarihli İnce Ayar podcast yayınında, Delta Plus varyantı için özel bölüm hazırladı. Özay Şendir, delta plus varyantına özel hazırladığı programda, öncelikle delta plus varyantının yeni bir varyant olmadığını belirttti ve programda şu noktalara değindi: 23 Haziran günü sadece Hindistan bu varyantı endişe verici varyant olarak aldı. Peki nedir bu varyant? K417N adı verilen varyant, spike protein mutasyonuna sahip. Bu, ilk kez Güney Afrika'da görülen beta varyantında da olan bir protein. Dolayısıyla Delta ve Beta varyantlarının karışımı olduğu düşünülüyor. Fakat çok net değil bilgiler. Niye değil? Çünkü dünya çapında virüsle ilgili verilerin paylaşıldığı GISAID'in bir veri tabanı var ve orada sadece 166 numuneden bahsediliyor. Dolayısıyla 166 numune ile de genel değerlendirme yapmak zor diyor bilim insanları. Hindistan sağlık bakanlığının delta plus varyantı ile ilgili iddiası şu: - Bu varyant daha kolay yayılıyor. - Akciğer hücrelerine daha kolay tutunuyor. - Virüsü etkisiz hale getiren monoklonal antikor tedavisine karşı da daha dirençli olabilir.

Mundo Sabah Bülteni

Abone olmak için www.mundo.report adresini ziyaret edebilirsiniz!Günaydın! Önümüzdeki beş gün boyunca yağmurlu günler bizi bekliyor olacak. Gündemden kısa kısa ile başlayalım;Covid-19 aşı odalarında görev yapan personele ek ödeme yapılacak. Ayrıca günlük aşılamada 1,5 milyon barajının geçildiği açıkladı.BioNTech'in CEO'su Uğur Şahin, ilk kez Hindistan'da tespit edilen delta varyantının dördüncü dalgayı başlatabileceğini söyledi.Afganistan‘da kontrolden çıkan vaka sayılarının geçtiğimiz aya göre yüzde 2 bin 400 arttığı açıkladı.Rusya‘nın başkenti Moskova Belediyesi Başkanı Sobyanin, daha agresif ve hızlı yayılan bir mutasyonla karşı karşıya olduklarını söyledi.DSÖ, Afrika'da yeni tip Covid-19 vakalarının son 1 haftada yüzde 30 artış gösterdiğini açıkladı.Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan, “Biden ve Erdoğan görüşmesinde S-400 konusu gündeme geldi. Bu konuda bir çözüme varılamadı ancak diyaloğa devam edilmesi için taahhüt verildi.” dedi.Türkiye Uzay Ajansı Başkanı Serdar Hüseyin Yıldırım, uzay işlemlerinde kullanılacak füze geliştirme konusunda üç ülke ile görüştüklerini söyledi.HDP İzmir İl Başkanlığı'na silahlı saldırı düzenlendi. Saldırıda bir kişi yaşamını yitirdi.EURO 2020 B Grubu'nda Belçika, Danimarka'yı 2-1 mağlup etti ve son 16 takım arasına girmeyi garantiledi.Cuma gününü senin için başlatacak bültenimize eşlik eden şarkı listemiz web sitesindeki bültende sizi bekliyor. Keyifli günler dileriz.

Anadolu Ajansı Podcast
BİR BAKIŞTA - Afrika'nın Kovid-19 salgınında tek sorunu aşı tedariki mi?

Anadolu Ajansı Podcast

Play Episode Listen Later Jun 11, 2021 6:20


Kovid-19 salgınında Afrika'da iki doz aşı olanların kıtanın toplam nüfusuna oranı yüzde 1'e bile ulaşamadı. AA'dan Tufan Aktaş'ın aktardıklarına göre bunun ardında aşı tedarikinin de ötesinde yapısal sorunlar var.

Medyascope.tv Podcast
Nijerya'da Boko Haram-IŞİD savaşı - Konuk: Doğu Eroğlu

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Jun 8, 2021 22:46


IŞİD'e bağlı Batı Afrika Eyaleti İslam Devleti (ISWAP) örgütü lideri Ebu Musab el-Barnawi'ye ait olduğu öne sürülen bir ses kaydına göre, Afrika'da faaliyet gösteren radikal İslamcı Boko Haram'ın lideri Ebubekir Şekau, IŞID'in emriyle öldürüldü. Gazeteci Doğu Eroğlu ile Boko Haram'ın dününü ve bugününü, diğer cihatçı örgütlerle arasındaki rekabeti, Nijerya'da Boko Haram-IŞİD savaşının geleceğini ve IŞİD'in dünyada ve Türkiye'deki ağlarını konuştuk. Şekau'nun infaz emrinin IŞİD lideri Ebu İbrahim el-Haşimi el-Kureyşi tarafından verildiğini aktaran Eroğlu, örgütün uzun zamandır Şekau'nun Nijerya'daki gücünü zayıflatmak istediğini söyledi.

Corona Günlüğü
Çağhan Kızıl: Türkiye'nin kullandığı Sinovac aşısı pandemiyi bitiremez.

Corona Günlüğü

Play Episode Listen Later Mar 29, 2021 30:00


29.03.2021- Çağhan Kızıl: Türkiye'nin kullandığı Sinovac aşısı pandemiyi bitirmeye yetmez. Aşı olsanız da %50 ihtimalle hasta olabilir veya virüsü bulaştırabilirsiniz.Özellikle Brezilya ve Güney Afrika'da nötralize antikorlardan kaçabilen virüs varyantları ortaya çıktı. Dolayısıyla doğal bağışıklık pandemiyi bitirmeye yetmez.

Korona Günleri
Covid-19: 22 Mart 2021

Korona Günleri

Play Episode Listen Later Mar 22, 2021 27:35


Afrika'da durum pek parlak değil, Kenya'da hastaneler dolup taşıyor. İstanbul'da 100 bin kişiye düşen vaka sayısı 178'den 251'i yükseldi. Yeni tip koronavirüs mutasyonlarının kısa tarihi...

Dünya Trendleri
Merkez Bankası Dijital Para Birimi (CBDC) Nedir? - Konuklar: Mehmet Kerse ve Yasin Aydınbaş

Dünya Trendleri

Play Episode Listen Later Mar 21, 2021 53:42


68. Bölümde World Bank Group'tan Mehmet Kerse ve Digital Euro Association'dan Yasin Aydınbaş konuğum oldu. TCMB'nin yanı sıra Çin, ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Japonya, Avrupa Merkez Bankası gibi birçok ülke ve merkez bankası CBDC'yle ilgili çalışma yürütüyor. Dünya genelinde yürütülen bu çalışmalar, sebepsiz değil. (00:00) - Açılış Medya sponsoru olduğumuz Sıfırdan Globale SaaS Konferansı - http://bit.ly/3ck4IDO Destek olmak isterseniz Patreon hesabımız - https://www.patreon.com/dunyatrendleri (02:51) - Mehmet Kerse ve Yasin Aydınbaş'ı tanıyoruz. (07:50) - Neden dijital paralara yoğunlaştılar? (12:45) - Merkez Bankası Dijital Para Birimi (CBDC) Nedir? Ne İşe Yarar? (25:00) - Dijital paralardan farkı nedir? (28:42) - CBDC'ler bireylerin de kullanabileceği bir ürün olarak mı ortaya çıkarılacak (retail CBDC) yoksa sadece finansal kuruluşların kendi aralarında ya da merkez bankası ile yapacakları işlemlerde (wholesale CBDC) kullanılmak üzere mi çıkarılacak? (34:00) - Gelişmekte olan ülkeler ve gelişen piyasaların CBDC çıkarmadaki temel motivasyonları nedir? http://fintechtime.com/tr/2017/09/asya-pasifik-bolgesi-dunyadaki-atmlerin-yarisindan-fazlasina-sahip/ (40:00) - Afrika'da elektronik para (44:20) - İsveç ve Norveç'te nakit kullanımı https://www.cnnturk.com/yerel-haberler/istanbul/merkez/avrupada-en-fazla-nakit-parayi-hangi-ulke-kullaniyor-955819 https://www.europeanpaymentscouncil.eu/news-insights/insight/sweden-cashless-society-and-digital-transformation (52:42) - Kapanış Yasin Aydınbaş - https://www.linkedin.com/in/cuneydyasin/ Mehmet Kerse - https://www.linkedin.com/in/mehmetkerse/ Sosyal Medya Hesaplarımız Twitter - https://twitter.com/dunyatrendleri Instagram - https://www.instagram.com/dunya.trendleri/ Linkedin - https://www.linkedin.com/company/dunyatrendleri/ Youtube - https://www.youtube.com/c/aykutbalcitv Goodreads - https://www.goodreads.com/user/show/28342227-aykut-balc Bize Bağış Yapmak İsterseniz aykut@dunyatrendleri.com Patreon - https://www.patreon.com/dunyatrendleri

Korona Günleri
Covid-19: 25 Şubat 2021

Korona Günleri

Play Episode Listen Later Feb 25, 2021 23:16


Avrupa'da her ülke farklı "normalleşme" planları açıkladı. Pandemi, Afrika'da kadınların ve çocukların sağlık hizmetine ulaşmasında engel oluyor. Türkiye'de test sayısı azalıyor, ancak pozitiflik yüzdesi artıyor. Covid-19 kirliliği: Günde 1,6 milyon ton plastik atık çıkıyor.

Korona Günleri
Covid-19: 15 Şubat 2021

Korona Günleri

Play Episode Listen Later Feb 15, 2021 25:04


Çeşitli ülkelerden aşılamalardaki son durum; Türkiye'de neler oluyor? Virüs, Antarktika'ya ulaştı. Afrika'da geçen ay ölüm oranları yüzde 40 arttı.

Center for Eurasian Studies (AVİM)
Alman Koloni Döneminin Mirası: Tanzanya Ve Humboldt Forumu - Teoman Ertuğrul TULUN - 08.02.2021

Center for Eurasian Studies (AVİM)

Play Episode Listen Later Feb 10, 2021 18:03


Alman sömürge imparatorluğu, geçtiğimiz yüzyılda Afrika'da çok sayıda mezalim yapmıştır. Almanya artık tarihsel bir hesaplaşma ihtimaliyle karşı karşıya. Şimdiye kadar, Almanya, diğer sorunların yanı sıra, Afrika'da tazminatları içeren üç müzakere sürecine girmiştir. Bu bağlamda. 2015 yılında Almanya ile Namibya arasında, Namibya'nın Herero ve Nama halklarına yönelik sistematik katliamlarına ilişkin, bazı Alman hükümet yetkililerinin bile soykırımsal olarak nitelendirdiği bir müzakere süreci başlamıştır. Almanya aleyhine benzer iddialarda bulunan bir diğer Afrika ülkesi de Tanzanya'dır. Tanzanya hükümeti… Makale Bağlantısı : https://avim.org.tr/tr/Analiz/ALMAN-KOLONI-DONEMININ-MIRASI-TANZANYA-VE-HUMBOLDT-FORUMU Web page: https://avim.org.tr/en Telegram Channel: https://t.me/avimtr Twitter: https://avim.org.tr/en Linkedin: https://www.linkedin.com/company/avimorgtr/ VKontakte: https://vk.com/public202374482

Tarihte Bugün
Tarihte Bugün #11 | 11 Ocak

Tarihte Bugün

Play Episode Listen Later Jan 11, 2021 3:26


DÜNYADA YAŞANANLAR1569 - İlk piyango çekilişi, Birleşik Krallık'ta yapıldı.1922-İnsülin İlk Defa Bir Hasta Üzerinde Denendiİnsülin'in 1921 yılındaki keşfinin arkasından ilk kez 11 Ocak 1922'de, 14 yaşında bir şeker hastasında denendi. Ancak başarılı olmadı.1929 - Sovyetler Birliği'nde çalışma süresi 7 saate indirildi.1935 - Amelia Earhart, ilk tek kişilik uçuşu Hawaii'den Kaliforniya'ya gerçekleştirdi.1944 - İtalya'da 5 kişi vatana ihanetten asıldı. Benito Mussolini'nin damadı Kont Galeazzo Ciano da asılanlar arasındaydı. 1946-Arnavutlukta Sosyalist Yönetim KurulduArnavutlukta Komünistler yönetime el koydu ve kral Zogo ülkeyi terk etti. Komünistlerin lideri Enver Hoca, 11 Ocak 1946 yılında kurulan Arnavutluk Halk Cumhuriyeti'nin başkanlığına getirildi. Enver Hoca ülkesini 41 yıl aralıksız ölümüne kadar yönetti.1972 - Doğu Pakistan, Bangladeş oldu.1974 - Dünyanın ilk yaşayan altızları (anne: Susan Rosenkowitz) Cape Town, Güney Afrika'da doğdu.1984 - Michael Jackson, Thriller adlı albümüyle 8 Grammy ödülü aldı.1995 - Amerikalı matematikçiler "en büyük asal sayı"yı buldu. Kendisi ile 859 bin 433 kez çarpılan 2'den 1 çıkarılmasıyla elde edilen bu sayı 258 bin 716 haneli. TÜRKİYE'DE YAŞANANLAR1454 - Büyük İstanbul yangını diye bildiğimiz çok büyük bir yangın çıktı.1971- İş Bankası Ankara Emek Şubesi silahlı 4 kişi tarafından soyuldu. İçişleri Bakanlığından soyguncuların Deniz Gezmiş ile Yusuf Arslan olduğu açıklandı.1997-Başbakan Necmettin Erbakan, tarikat tartışmalarının yoğunlaştığı bir sırada, Başbakanlık Konutu'nda 51 tarikat ve cemaat liderine iftar yemeği verdi.1999 - Türkiye'nin 56. Hükümeti kuruldu; Demokratik Sol Parti (DSP) azınlık Hükümeti. Bülent Ecevit 4. kez Başbakan oldu.2013-Müzisyenler Şivan Perver ve İbrahim Tatlıses, Irak'ın Erbil kentinde 40 yıl aradan sonra bir araya geldi. Perver ve Tatlıses, Türkiye'deki sanatçılara "Çözüm Süreci"ne katılma çağrısında bulundu.BUGÜN DOĞANLAR1800-Macar fizikçi, Dinamonun mucidi Anyos Jedlik dünyaya geldi.1842-Amerikalı yazar ve ruh bilimci William James doğdu.BUGÜN ÖLENLER1556 Bağdatlı Ünlü Şair Fuzuli Vefat Etti Bağdatlı ünlü divan şairi Fuzuli'nin asıl adı Mehmet'tir. Bağdat Kasidesi, Leyla vü Mecnun, Şikayetname ve Su Kasidesi en meşhur eserleridir.Fuzuli 11 Ocak 1556 tarihinde Kerbela'da yetmiş altı yaşında iken bir veba salgınında hastalanarak vefat etti.1945-Gazeteci ve yayımcı Velid Ebüzziya, öldü.1999- Beynindeki rahatsızlık nedeniyle tedavi gören sanatçı Öztürk Serengil 68 yaşında öldü.2011-''Kıvırcık Ali'' olarak tanınan sanatçı Ali Özütemiz, Çatalca'da geçirdiği trafik kazasında 42 yaşında hayatını kaybetti.

Gerçek gazetesi
Başyazı: 2020'de yüklendiğimiz barikatları 2021'de aşalım!

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Jan 7, 2021 2:24


Başyazı: 2020'de yüklendiğimiz barikatları 2021'de aşalım! 2020 yılı savaşlar, doğal afetler, ekonomik kriz ve nihayet Koronavirüs salgını ile kötü bir ünle tarihteki yerini aldı. Geriye dönüp baktığımızda ise insanlık olarak başımıza gelenlerin kötü talihten kaynaklanmadığını görüyoruz. Mesela deprem bir doğal afet olarak geldi ama evleri yıkan, insanları öldüren, devletin kanatları altında çalıp çırpan müteahhitlerdi. Seller ve kuraklık kötü talihin değil, kapitalizmin, kâr hırsıyla talan ettiği doğanın bir sonucu olarak karşımızda. Virüs salgını tüm hayatı altüst etti. Ama milyonları virüsle buluşturan, âdeta salgının ortasına atan, evde bırakmayan ve tabur tabur fabrikalara, iş yerlerine yollayan patronlar ve onların bir dediğini iki etmeyen iktidardı. Salgına eklenen ekonomik krizde patronlara teşvik, destek ve vergi indirimleri yağarken işçinin emekçinin payına işsizlik, kısa çalışma, ücretsiz izinler, hayat pahalılığı karşısında giderek yoksullaşma, bunlar yetmiyormuş gibi bir de sonu gelmeyen vergilerle tüm ülkeyi sırtında taşımak düştü. Hâkim sınıflar ve onun iktidarları emekçi halk için 2020'yi bir kâbusa dönüştürdü. Ama karanlığın içinde parlayan güzellikler hiç yok muydu? Hastanelerde ön safta savaşan, can verip hayat kurtaran sağlık emekçilerini, barikatların üzerine üzerine yürüyen işçileri, savunmayı ve adaleti meydanlarda savunan avukatları, erkek egemenliğine ve kapitalizme karşı en öne çıkan emekçi kadınları nasıl unutabiliriz? Tüm dünyada geleceğe umut ışığı olanları… Salgında çaresiz kalan zengin kapitalist ülkelere, fakir Küba'dan umut olarak koşan Che'nin doktorlarını, ABD tarihinin en büyük ve kitlesel eylemlerini yapan siyahları, salgının ve yoksulluğun, faşist bir baskı ortamının içinden 250 milyon işçi ve köylünün greviyle ayağa kalkan Hindistan'ı, Latin Amerika'da, Afrika'da, Ortadoğu'da, Akdeniz'de, Avrupa'da salgında virüse karşı mücadelenin yanına kapitalizme ve istibdadın türlü biçimlerine karşı direnişi katan halkları nasıl göz ardı edebiliriz? 2020'e böyle bakarsak 2021'in barış, esenlik, adalet ve özgürlük getirmesinin bizlerin elinde olduğunu görürüz. Ayrı gayrı demeden birleştiğimiz, mahallelerde, sendikalarda ve işçi sınıfı partisinde örgütlendiğimiz, zalimlerin karşısına birliğimizden ve örgütlülüğümüzden aldığımız güçle çıktığımız, yüklendiğimiz barikatları aştığımız, ekmek ve hürriyet kavgasında zaferler kazandığımız bir yıl, bizlerin yani işçi sınıfının ellerindedir!

Başkanım Podcast
Gündem #8 | Batı Afrika'da Türkiye - Fransa Rekabeti

Başkanım Podcast

Play Episode Listen Later Sep 25, 2020 56:20


Gündem'in 8. bölümünde Afrika uzmanı, gazeteci Mücahid Durmaz ile Fransa'nın Batı Afrika siyasetini, Türkiye ile rekabet ettikleri alanları, geçmişte yaşananların bugüne yansımalarını ele aldık. Keyifli dinlemeler! Hazırlayanlar; Gürkan Tezcan, Çağrı Ulu, Akif Akyel, Furkan Gencer.

Akasis
Akasis / Kübra Yılmaz

Akasis

Play Episode Listen Later Jun 29, 2020 41:27


Kübra Nur Duman'ın moderatörlüğünde gerçekleşen görüşmemizde Afrika'da sosyal sorumluluk projelerinde bulunmayı, TİKA iş birliği ile proje tasarlamayı ve daha pek çok noktayı konuştuk. Sizlere ilham olacağını düşündüğümüz Kübra Yılmaz'ı siz de yakından tanıyın. Instagram: @akas.is https://www.instagram.com/akas.is/?hl=tr Linkedin: https://www.linkedin.com/company/akasis/ E-posta: akas.istv@gmail.com --- Send in a voice message: https://anchor.fm/akasis/message

afrika sizlere afrika'da
Korona Günleri
Covid-19: 8 Mayıs 2020

Korona Günleri

Play Episode Listen Later May 8, 2020 11:22


Afrika'da hiçbir önlem alınmazsa 319 bin ölüm olacağı hesaplanıyor. Dünyadan son gelişmeler, güncel çalışmalar.

Korona Günleri
Covid-19: 14 Nisan 2020

Korona Günleri

Play Episode Listen Later Apr 14, 2020 16:53


Salgında ikinci dalga yaz ortasında mı gelecek? Tokyo'da 7 belediye bölgesinde acil durum ilan edildi. Science dergisi makalesi: Hong Kong ve Singapur'da işler gerçekten iyi mi gidiyor? Afrika'da son durum... Komplo teorileri...

Korona Günleri
Covid-19: 25 Mart 2020

Korona Günleri

Play Episode Listen Later Mar 25, 2020 12:06


Afrika'da koronavirüs yayılıyor. Fransa'da doktorlardan iktidardakilere suç duyurusu. Koronavirüs hamileleri farklı mı etkiliyor, virüs doğmamış çocuğa geçer mi? 65 yaş üstün insanlara yaklaşım nasıl olmalı? Evden çıkışlara tüm yaş grupları için kısıtlama getirilmeli mi?

Soyut Şeyler Ekonomisi
Bulut Bağcı ile Soyut Şeyler Ekonomisi, A. Selim Tuncer

Soyut Şeyler Ekonomisi

Play Episode Listen Later Feb 15, 2020 50:22


Soyut Şeyler Ekonomisi'nin 57. bölümünde A. Selim Tuncer‘in konuğu Global Tourism Forum Başkanı Bulut Bağcı'ydı. Bağcı'yla dünya turizminden Türkiye turizmine, Asya, Avrupa ve Afrika'da gerçekleştirdiği organizasyonlardan kimi ülkelere hükümet bazında yaptığı turizm danışmanlıklarına, ülkemizin turizm potansiyelinden nitelikli turizm stratejilerine varan birçok konu üzerine konuşuldu.

Kariyer Sohbetleri
Bir Lider ve Bir Anne - Hande Güngör

Kariyer Sohbetleri

Play Episode Listen Later Oct 26, 2019 55:59


Hande Güngör Kimdir? Boğaziçi Üniversitesinde Psikoloji okudu. Hande Güngör, kariyerini dünyanın önde gelen şirketleri ve yetenekleriyle çalışarak liderlik danışmanlığı üzerine kurdu. Kariyerine liderlik ve lider yönetici danışmanlığı şirketi Heidrick & Struggles'da başladı. İstanbul, Cenevre ve Dubai'de çalıştı ve araştırmacıdan müdürlüğe kadar bir çok farklı birimde görev aldı. Heidrick şirketindeki görev süresi içerisinde dünyanın en genç ortağı ödülünü kazandı. Türkiye kurullarında Kadın bölümünün kurulmasında öncü oldu. Avrupa, Orta Doğu ve Afrika'daki Kurullarda kadın temsilini artırmanın önemi üzerine çeşitli konuşmalar yaptı ve etkinlikler düzenledi. Londra ve New York'taki bölgesel ve küresel ekiplerle çalışarak, şirketin stratejik liderlik incelemesi hizmetlerinin başlatılmasına katıldı. Güngör 2013 yılında Spencer şirketine İstanbul ofisinin üç kurucu üyesinden biri olarak katıldı. Lider Tüketici, Sağlık ve Teknoloji Uygulamaları alanında Avrupa, Orta Doğu ve Afrika'da kapsamlı yönetici arama ve danışmanlık hizmetleri verdi. Güngör Amazon'un yönetici işe alım fonksiyonuna liderlik ediyor. Avrupa liderlik ekiplerinin bir parçası olarak,şirketin liderlik profilini,gündemini belirleme ve yükseltme çabalarına adamıştır. Hande Güngör,Boğaziçi Üniversitesi'nde MBA,Oxford Üniversitesi-Said Business School'dan Organizational Leadership üzerine Master derecesine sahiptir. Evli ve üç çocuğu var. Linkedin: https://www.linkedin.com/in/handegungor/