Province of Turkey
POPULARITY
Berlin'in Kreuzberg semtinde bir parka dikilen anıtta kullanılan taşlar, Munzur bölgesinden getirildi. 1937-1938 yıllarında yaşanan olaylar Türkiye'de tartışma konusu. Pek çok kişi Dersim ve Tunceli ifadelerinde bile ideolojik mesaj görüyor. Türkiye'nin resmi olarak yüzleşmediği ve birçok tarihçinin "soykırım" olarak nietelendirdiği bu olay için Almanya'da neden anıt dikildi? Konuyu Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Kemal Karabulut ile konuştuk. Dersim olayları konusunda Ruhr Üniverstitesi bünyesinde bir proje yürüten sosyolog Yaşar Kaya, stüdyomuza konuk oldu ve katliama tanıklık etmiş toplam 400 kişiyle mülakat yaptıklarını anlattı. Mikrofonda Gökçe Göksu ve Elmas Topcu var. Von Gökçe Göksu und Elmas Topcu.
Canlar, in dieser Folge beschäftigen wir uns mit der mystischen Figur Hz. Hizir/Xizir im alevitischen Islam. Xızır wird als eine Barmherzigkeit Allahs verstanden, die in schwierigen Zeiten zu den Gläubigen eilt, um ihnen mit Weisheit und Führung zu helfen. Als unsterblicher Helfer symbolisiert er die Nähe Gottes und das Streben nach spiritueller Erleuchtung. Wir sprechen über seine Person, seine Bedeutung im alevitischen Glauben und das Xızır-Fasten, eine besondere Praxis, die den Gläubigen hilft, sich mit der göttlichen Weisheit und Barmherzigkeit Xızırs zu verbinden.
Canlar in dieser Folge sprechen wir über das Vermächtnis des Propheten Muhammad – den Koran und seine Familie (Ehlibeyt) – und was es heute für uns bedeutet. Wir beleuchten die Bedeutung der Alevitischen Ocaks, ihre Verbindung zur Ehli-beyt und die Rolle moderner Geistlicher wie Dedes und Anas in einer sich wandelnden Welt.
Canlar dieser Special-Folge zum Andenken an Ahmet Kaya sprechen wir mit seinem ehemaligen Manager Aliekber Koç über das Leben, die Musik und den Kampf des rebellischen Künstlers. Wir beleuchten seine Rolle als Stimme der Unterdrückten, seinen Einsatz für Aleviten und die tragische Zeit im Exil. Dabei hinterfragen wir, inwiefern die türkische kurdische Linke ihn im Stich ließ und welche Verantwortung sie an seinem Schicksal trug. Eine bewegende Hommage an einen Künstler, der Generationen geprägt hat.
Canlar in dieser Folge sprechen wir über die Gefahren, die das Alevitentum zunehmend aushöhlen. Zwischen Assimilation, dem Druck einer islamischen Anpassung und der Einflussnahme vermeintlich alevitisch geführter Verbände steht. Welche Wege gibt es, das Alevitentum vor der Entwurzelung zu bewahren? Und welche Risiken drohen uns, wie sie die Drusen bereits entwurzelt und zum Spielball der Geopolitik gemacht haben? Ein Gespräch über den Erhalt einer von innen und außen bedrohten Identität.
Kurulduktan 14,5 ay sonra iktidara gelen AK Parti, 23. yaşını kutladı. Ömrü çeyrek asra yaklaşan AK Parti, Türkiye'de çok büyük reformlara imza attı. Sessiz devrim kavramı, AK Parti'nin yaptıklarını anlatmaya yetmez. Sayfalarca yazılsa mutlaka eksik kalır, mutlaka unutulan bir hizmet olur. Bir köşe yazısıyla ve bir gazete haberiyle anlatılabilecek bir devrim değil, AK Parti'nin gerçekleştirdiği reformlar. Ancak yapılanlara bir ad verilecekse ‘zihniyet devrimi' denilebilir. Zihniyet devrimi olmasaydı başarılanların hiçbiri başarılamazdı ve kalıcı olamazdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin kuruluş yıl dönümünde yaptığı konuşmada zihniyet devrimine ilişkin çok önemli bir örnek verdi. Sadece o örnek, 23 yılda Türkiye'de nasıl bir değişim olduğunu gözler önüne seriliyor. AK PARTİ'NİN CHP'DE GERÇEKLEŞTİRDİĞİ ZİHNİ DEVRİM Erdoğan'ın, “Ne eski CHP Genel Başkanı'nın ‘helalleşme' kurnazlığını ne de mevcut CHP Genel Başkanı'nın ‘normalleşme' söylemlerini; AK Parti'nin 23 yıllık mücadelesinden bağımsız okumak mümkün değildir. On yıllardır jakobenizmin, vesayetin, yasakların bekçiliğini yapan CHP, eski alışkanlıklarını pervasızca sürdürmekte artık zorlanmaktadır. CHP'nin milletle kavgasını bitirmesi en çok bizi mutlu edecektir. Bizim temennimiz; CHP'nin milletin değerleriyle barışması, milli iradeye teslim olması, demokrasiyi içselleştirmesi, yani normalleşmesidir” ifadeleri zihniyet devriminin en çarpıcı örneğidir. CHP'deki söz konusu değişimin yüzde 1'i bile samimi olsa, bu, çok büyük bir dönüşümdür. AK Parti hiçbir şey yapmamış olsa dahi, CHP'yi milli ve manevi değerlere saygı duymaya zorlaması Türkiye için tarihi bir ilerlemedir. Şeklen de olsa bazı dini vecibelere iştirak etmeleri de ayrıca sevindirici bir durumdur. Çözüm Süreci'nde Kürt halkına yönelik ayrımcı uygulamaların ortadan kaldırılmasına ilişkin her adıma karşı çıkan, “Dersim'de analar ağlamadı mı” diyerek, ortalığı ayağa kaldıran CHP'nin, geldiğimiz noktada görünürde Kürt halkının savunucusu gibi davranması da 23 yıllık reform sürecinin bir kazanımı olarak kayıtlara geçmeli. Büyük başarılara imza atan, önemli reformları hayata geçiren AK Parti, 22 yıllık kesintisiz iktidarın getirdiği yıpranmanın neticeleriyle karşı karşıya. Bu yüzden AK Parti'nin geleceğiyle ilgili çeşitli tartışma ve beklentiler yüksek sesle konuşuluyor. Partisinin 23. yıl etkinliğinde yaptığı konuşmayla yeni bir yol haritası ortaya koyan Cumhurbaşkanı Erdoğan,
Canlar in dieser Folge besprechen wir die spirituelle und kulturelle Bedeutung des Fastens im Monat Muharram , besonders aus der Perspektive der Aleviten. Muharram ist ein heiliger Monat im Islam, der besonders für die Aleviten von großer Bedeutung ist. Wir beleuchten die historischen Hintergründe und die tragischen Ereignisse von Karbala, die das Fasten in dieser Zeit prägen.Hört rein, um zu verstehen, wie das Fasten im Muharram nicht nur eine religiöse Pflicht, sondern auch ein Akt des Gedenkens und der Solidarität ist. Diese Episode bietet einen Einblick in die alevitische Spiritualität beim Fasten und zeigt, wie tief verwurzelte Traditionen heute noch gelebt und gepflegt werden.
Canlar, in dieser Folge erkunden wir das Leben und Vermächtnis von Imam Ali. Wir wollen gemeinsam mehr über die politischen und spirituellen Herausforderungen erfahren, denen Imam Ali gegenüberstand, und wie seine Entscheidungen und Taten die Entwicklung des Islam maßgeblich beeinflussten. Wir beleuchten seine Rolle als erster Muslim und seine unerschütterliche Loyalität zum Propheten.
Canlar willkommen zu einer besonderen Folge, in der wir das Leben und die Botschaft des Propheten Muhammed zum einstieg ein wenig näher kennenlernen. Wir beleuchten die mysteriösen Bedeutung , die seine Geburt umgaben, und verfolgen seinen Weg von einem Waisenjungen zum Licht der Welt voller unwissender. Spirituelle Weisheiten und moralischen Lehren unseres heiligen Propheten , die nicht nur den Islam, sondern die gesamte Menschheit beeinflussten.
In dieser Podcast-Folge über das Gedicht "Birlik destani“ unseres alevitischen Dichters Asik Veysel wird die tiefe theopoetische und spirituelle Bedeutung dieses Werkes beleuchtet.Es wird auf seine Inspiration für das Gedicht und die tiefe Botschaft, die es vermittelt eingegangen. Zudem ist Asik Veysel, ein bedeutender Vertreter der alevitischen Dichtung, und vermittelt in diesem Gedicht die Botschaft der Einheit und Verbundenheit aller Menschen die nur durch Allahs Gebote entstehen kann .
"In diesem Podcast erkunden wir die Bedeutung von Allah aus der alevitisch-islamischen Perspektive. Wir tauchen in die Glaubenslehre über unseren Schöpfer ein. Erfahren Sie mehr über die einzigartige Sichtweise der Aleviten auf die Verbindung zwischen dem der glaubt und Allah und wie dieser Aspekt des Glaubens ihr spirituelles Leben und ihre Praktiken leitet."
In dieser Podcast-Folge wird eingehend über die Herausforderungen und Probleme der alevitischen Community gesprochen. Es werden Themen wie Vorurteile, kulturelle Identität und religiöse Vielfalt angesprochen um ein Verständnis für die Situation zu schaffen. Diese Folge bietet einen Einblick in einen Teil der Probleme, mit denen die alevitische Gemeinschaft konfrontiert ist, und regt zum Nachdenken und zur Sensibilisierung an.
In dieser Podcast-Folge besprechen wir die Unterscheidung zwischen Aleviten und Ideologen auch die Herausforderungen und Missverständnisse, denen Menschen begegnen können, die sich als Aleviten identifizieren. Insgesamt bietet die Podcast-Folge eine informative und reflektiertes Bild über diese beiden Identitäten und lädt die Zuhörer dazu ein, über Stereotypen und Vorurteile nachzudenken.
Selam Canlar und liebe Zuhörer, in unserer ersten Folge wollen wir uns kurz vorstellen und euch Einblicke geben, was wir vorhaben und auf welche Reise wir gemeinsam mit euch gehen wollen.
Almanya'da "Dersim Etnografya ve Tarih Müzesi" kurulması için kollar sıvandı. TÜİK verilerine göre, Tunceli ilinin tamamı ve tarihi Dersim bölgesinden Almanya'ya göç edenlerin sayısı aile bireyleriyle birlikte 460 binin üzerinde. Bonn kentinde yaşayan Dersimli akademisyen Hıdır Çelik, Köln'de kurulması planlanan müze girişimini başlatanlar arasında. Müze fikri nasıl oluştu? Müzede neler sergilenecek? Yanıtlar podcast WDR Cosmo Türkçe'de. Mikrofonda Aydın Işık ve Serap Doğan var. Von Aydin Isik.
“Mustafa Kemal bir devrimciydi, ama bazı yanlışları da olmuştu… Mesela, Dersim olaylarında öyle mi olmalıydı? Bir şekilde bunları anlatıp özür dilenebilirdi. Tıpkı, 1915 olayları gibi…” *** Bu sözler… CHP'nin eski genel başkanlarından Hikmet Çetin'e ait! *** “Atatürk'ü Koruma Kanunu” diye bilinen 5816 mı; Batıcı-Laikçi Hikmet Bey'e işlemez, geçelim! *** Eczacı-Siyasetçi Özgür Hususi Bey, sürrealizm yolunu açıp “Atatürk'ü seçim kampanyasında konuşturduğu için, biz de soralım: -Hikmet Çetin'in bu sözlerine Atatürk ne derdi, acaba? SİVİL PAŞA CHP'nin yeni yönetimini destekleyen Mister Çetin, partisinin “NATO Müttefik Kuvvetleri Komutanı” gibidir! Vaktiyle, NATO'nun Afganistan'daki kıdemli sivil temsilciliğini yapmıştı, ya… Metafor, oradan mülhem! *** Hikmet Çetin'in 3 Aralık 2002'de İsrail'deki bir konferansta ne dediğini de hatırlayalım:
AK Parti'yi diğer tüm partilerden ayrıştıran, AK Parti'yi AK Parti yapan bazı kodları var. “İşsizlikle Mücadele” hemen her partinin programında vardır; bu, bir alametifarika, yani farklılaştırıcı bir unsur değildir. Ya da “terörle mücadele”. Birkaç istisna dışında Türkiye'deki her parti terörle mücadeleyi programına koymuştur. Bu da ayırt edici bir özellik değildir. Kıbrıs konusunda her siyasi parti aşağı yukarı aynı şeyleri söyler, aynı hedefe odaklanır, aynı hassasiyeti taşır. Refahın artması, enflasyonun düşmesi, eğitimde kalitenin yükselmesi, sağlık hizmetlerinin yaygınlaşması, yol, baraj, köprü, tünel inşası, konut üretimi, kentsel dönüşüm, depreme hazırlık, yerli sanayiinin kurulması, savunma sanayinin geliştirilmesi ve Türkiye'nin ortak hedefi olan daha nice başlık, Türkiye'deki siyasi partilerin hemen hepsinin de ortak hedefidir. Yöntemler biraz farklı olabilir, araçlar birbirinden farklılık gösterebilir ama Türkiye'de her siyasi parti daha kurulurken milletin ortak dertlerine çare bulmak iddiasıyla yola çıkarlar. AK Parti de programında, beyannamelerinde, hemen her yazılı dokümanında Türkiye'de herkesin ittifak ettiği bu sorunlara değinmiş, çözüm önerileri sunmuş, iktidar dönemi boyunca da bu sorunları çözme mücadelesi vermiştir. Ancak AK Parti'yi AK Parti yapan ne sorunları tespit etmesi, ne bu sorunlar için ürettiği çözüm önerileri, hatta ne de bu sorunları çözme yolundaki 22 yıllık performansıdır. AK Parti'yi AK Parti yapan, başka siyasi partilerin telaffuz dahi edemediği sorunları cesaretle dile getirebilmesi ve bu sorunların üzerine kararlılıkla, cesaretle gidebilmesidir. Özgürlükler konusu örneğin… AK Parti, Türkiye'deki her kesimin, her etnik grubun, dinlerin, inançların, mezheplerin kendilerini özgürce ifade edebilmelerini, ibadetlerini özgürce yapabilmelerini, yaşam tarzlarını hiçbir engelle karşılaşmadan sürdürebilmelerini samimiyetle savunmuş, bunun da gereğini her biri devrim niteliğindeki reformlarla yerine getirmiştir. Her iktidar, az ya da çok, kısa ya da uzun sürede yol yapabilir, baraj yapabilir, köprüler, konutlar inşa edebilirdi ama her parti Ayasofya'yı ibadete açamaz, başörtüsüne özgürlük sağlayamaz, Dersim'le yüzleşemez, azınlık haklarını savunamaz, Kürtçenin önündeki engelleri kaldıramazdı.
31 Mart'ta yapılacak yerel seçimlere her zaman olduğu gibi düzen partilerinin rant ve ihale kavgası hâkim olacak. Düzen partilerinde sadece belediye başkan adaylıklarında değil özellikle belediye meclis üyeliklerinde de müteahhitler, para babaları ve onları temsil eden avukatları sıraya girmiş durumda. Rant kavgasının şampiyonları: Ekrem İmamoğlu, Murat Kurum ve diğerleri Rant kavgasının en ön safında İstanbul Büyükşehir Belediyesi için yarışan Ekrem İmamoğlu ve Murat Kurum bulunuyor. Her ikisi de partilerinin en ünlü müteahhitleri. Başarıları ülkeyi beton yığınına dönüştürmekten, bunu yaparken de kendisi gibi müteahhitlerin ve para babalarının servetine servet katmaktan ibaret. Bu rant kavgası üç aşağı beş yukarı tüm illerde aynen devam ediyor. Tabii ki bu rant kavgası açıktan değil kimlikler ve kimlikçilik üzerinden devam ediyor. Düzen partileri halka faşistler arasından faşist beğendirme yarışında. Aynı zamanda her şehirde Kürtlerin oyuna da talipler. Ama Kürtleri eşit gören, Kürdün hakkını gerçekten savunan yok. Kürt hareketinin kent uzlaşısı da üçüncü yolu da düzen siyasetine çıkıyor Dem Parti olarak seçimlere girecek Kürt hareketi ise düzen siyaseti ve düzen partileriyle uzlaşmanın farklı yol ve yöntemleri arasında gidip geliyor. Bu yolda CHP'yle yürümenin adı “kent uzlaşısı”, AKP'yle yeni bir açılımın yolunu aramanın adı ise “üçüncü yol” olarak karşımıza çıkıyor. Sosyalistler yüzünü işçi sınıfına dönmeli ve düzen siyasetinin dışına çıkmalı Bu manzara içinde sosyalistlerden bu düzenin ve düzen siyasetinin dışına çıkması beklenirdi. Devrimci İşçi Partisi bu doğrultuda “işçi kentlere işçi başkanlar” perspektifiyle ortak hareket etme çağrısını uzun süredir savunmaktaydı. Ne var ki bu çağrımız hiçbir şekilde karşılık bulmuş değil. Sosyalist hareketin bir bütün olarak siyasetinin merkezine işçi sınıfını almamış olduğu gerçeği ortadadır. Sosyalistler genelde de yerelde de Menşevikleşmeye devam ediyor Türkiye İşçi Partisi pek çok ilde aday çıkarıyor. Ama bu adaylıkların en önemli kriteri CHP'nin ayağına basmamak. Sosyalist hareket ana gövdesiyle işçi sınıfından kopuk olmaya devam ediyor. “Komünist başkan” lakaplı Dersim Belediye Başkanı Fatih Maçoğlu'nun Kadıköy adaylığı sanki sosyalistlerle işçi sınıfının arasında iyice incelmiş bağı da toptan kopartmak için kasıtlı bir çaba ya da güldürmeyen kötü bir şaka gibi. TKP bu adaylığa sahip çıkarken yaptığı propagandada sosyalistlerin bağımsız tutumunu ısrarla vurgulayarak son seçimlerde Kılıçdaroğlu'na verdikleri desteği unutturmaya çalışıyor. Bu adaylık da öyle CHP'den ayrı durmayı, komünistlerin bağımsız siyasetini falan ifade etmiyor. 2019'da CHP'nin yüzde 66, AKP'nin yüzde 19 aldığı, oylar üçe bölünse bile CHP'nin kazanacağı Kadıköy'de CHP'li burjuvaların canını sıkmayacak, düzen siyasetine renk katacak bir “komünist” adaylık söz konusu. Sosyalizmin sınıftan kopartılmasına ve bir kimliğe dönüştürülmesine hayır! Türkiye sosyalist hareketi, sosyalizmin sınıfsal çıkarlarla buluşması gereken yerlerde yokları oynuyor. Sosyalistlerin kimlik temelinde karşılık bulduğu yerlerde ise (Dersim, Hatay, Kadıköy gibi) kıyasıya bir rekabet almış başını gidiyor. Akıntıya karşı kürek çekmeye, sınıfta ve sınıf siyasetinde ısrar etmeye devam! Yerel seçimlere rant kavgasının damga vurduğu, düzen siyasetinin Kürt hareketini ve sosyalist solu kendi içinde daha fazla erittiği bir süreçte, bu gidişata direnmek, ısrarla ve inatla işçi sınıfının bağrında, işçi sınıfı siyasetini inşa etmek için mücadele etmek gerekmektedir. Öte yandan sosyalizmin düzen siyaseti tarafından soğurulmasına, sosyalizmin işçi sınıfından büsbütün kopartılarak, modern küçük burjuvaziye dayanan bir kimlik hareketine dönüştürülmesine karşı direnmek vazgeçilmez bir görevdir. Devrimci İşçi Partisi'nin tüm siyasetine olduğu gibi yerel seçimlere yönelik alacağı tutumlara ve atacağı adımlara da bu perspektif yön verecektir.
Ekonomiden, sosyal hayata, eğitimden sağlığa onca sorunu biriken Türkiye, Dersim mi demeliyiz yoksa Tunceli mi sorusuna verilen cevaplar üzerinden didişiyor. Yıllardır süren bu didişme giderek daha sığ yerden tartışılıyor. Peki doğrusu ne? Dersim mi Tunceli mi?Yeni CHP'den Yepyeni CHP'ye!------- Podbee Sunar -------Bu podcast, GetirAraç hakkında reklam içerir. GetirAraç'ı indirmek ve ilk kullanımda 500 TL indirimden faydalanmak için, tıklayın. Bu podcast, Hiwell hakkında reklam içerir. Hiwell'i indirmek ve "pod10" koduyla %10 indirimden faydalanmak için tıklayın. See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Dersim ist auf keiner Landkarte mehr zu finden. Viele Einwohner sind ins Exil gegangen. Und doch ist dieser Landstrich verbunden mit wundervoller Musik. Fritz Schütte sucht ihn.
Seçimlerden sonra ortalık Kılıçdaroğlu'nun aslında AKP'ye ve Erdoğan'a çalıştığını iddia eden komplo teorilerinden geçilmiyor. Bu teorileri dillendirenlerin pek çoğu seçimden önce Kılıçdaroğlu'na oy vermeyenleri kolaylıkla “Erdoğan'a çalışmakla” suçlayabiliyordu. Seçimden önce “piro” diye peşinden koştukları Kılıçdaroğlu'nun işbirlikçiliğini keşfedenlerin gönül gözü mü açıldı birden? Tabii ki hayır. Dün Kılıçdaroğlu'na kurtarıcı olarak bakmak da bugün onu ajanlıkla suçlamak da aynı körlüğün, düzen siyasetinin körlüğünün bir sonucu. Sol, sınıf siyasetini reddedip “ehveni şer” dedikçe beterin beterini gördük her seferinde. “Sandıkta gerileteceğiz” diye diye gerileyen hep solun kendisi oldu. Yerel seçimler yaklaşıyor ve solun düzen siyasetinden kopmaması, sınıf siyasetine yönelmemesi halinde bir kez daha kafasını duvara toslaması kaçınılmaz görünüyor. Belediyeleri sivil toplum örgütü gibi gören liberal yanılsamayı solun saflarından atmak gerekiyor. İstanbul'da, Ankara'da ve başta olduğu her yerde CHP muhalefet partisi falan değildir. Devletin ve iktidarın bir parçasıdır. Burada düzen partilerinin kavgası kent rantını paylaşma kavgasıdır. Solun bu kavgada yeri yoktur olamaz. Dolayısıyla bu kavganın bir tarafı desteklenemez. Sınıf siyaseti emekçi halkın çıkarlarına dayanmalı, rant kavgasına karşı kent topraklarının ve özellikle deprem ve fahiş kiralar dolayısıyla konutların kamulaştırılmasını öne çıkarmalıdır. Dolayısıyla da sosyalistler güçlerini birleştirerek bu programın adaylarını çıkarmalıdır. Sosyalistlerin güç birliği yapması, seçimi kazanmak ve belediyeleri almaktan ziyade emekçi halkı düzen siyasetinden koparacak bir çekim merkezi yaratmak için gereklidir. Sosyalistlerin işi kapitalizmin çözümsüz olduğunu anlatmaktır, kapitalizm denizinin içinde “sosyalist belediye” adaları yaratılabileceğine dair yanılsamalar yaratmak değil. Emekçi halkın herhangi bir temel sorununa özel mülkiyet rejimi ile karşı karşıya gelmeden gerçekçi bir çözüm üretmek mümkün değildir. Mevcut düzende belediyelerin üretim araçlarını devletleştirme yetkisi yok. Taşınmazların kamulaştırılmasında da “kamu yararı” kararı valilik onayına tabi. Kooperatif kurarsınız ama o kooperatiflerin benzerleri AKP'li belediyelerde bile kurulmuş olur. Suyu “kanun izin verdiği” kadar ucuzlatır, belediye işçisine “belediye bütçesi elverdiği” kadar zam yaparsınız. Özel şirketleri devletleştirmediğinizde gider “sosyalist sermaye” kurarsınız. Şimdi bazı yerellerde belediyeler kazanmak, hatta seçim sonucunda “sosyalist belediyeler birliği” kurmak gibi düşünceler epey heyecan yaratıyor. Dersim ve Ovacık modellerinden bahsediliyor. Ama geçmişteki Fatsa örneği bile Fikri Sönmez (Terzi Fikri) ve yoldaşlarının tüm kahramanlığına ve başarılarına rağmen sonuç olarak kapitalizm denizi içinde sosyalist adaların olamayacağını, özellikle merkezi devlet iktidarı burjuvazinin elinde olduğu müddetçe emekçi halkın hiçbir kazanımının güvence altına alınamayacağını kanıtlamıştır. Ama geçmişe de gitmeye gerek yok, Kürt halkının iradesini gasp eden kayyım rejimi ortadadır. Şehirdeki emlak baronlarının elindeki konutları halkın barınma hakkı için kamulaştırma kararı aldık. Belediyeler gıda bankacılığı yapabilir. Ama gıda bağışlarıyla. Biz yoksulu doyurmak için ağaların topraklarını kamulaştırmaya yöneldik. Vali kamu yararı yok dedi! Danıştay'a mı gideceğiz? Vali kararını aştık, halk konutlara fiili olarak yerleşti. Toprak işgalleri var. İşçiler, emekçiler, yoksul köylüler, devrimci bir seferberlikle tufeylinin elinden hakkı olanı söküp alıyor. Emlak baronlarının borazanları, toprak ağaları, kapitalistler basacak feryadı: Vatan elden gidiyor! Terör! Ve kayyım! Hiçbir şey yapılmasın mı? Yapılacak tabii. Ama sadece işçi sınıfının ve emekçi halkın gücüne güvenerek. İktidar perspektifini bırakmadan. Her durumda mevcut düzene ve düzen siyasetine dair yanılsamaları ortadan kaldırarak. Yanılsamaları güçlendirerek ve yeni yanılsamalar yaratarak değil.
#aleviler #dersim #ermeniler Alevileş(tiril)miş Ermeniler! Biz İsa'ya tabiyiz ama Ali'ye mecburuz! Gizli tarih. Konuk: Kazım Gündoğan- Yazar Ermeniler neden ve nasıl Alevileşti? 1915 ve1938'de neler yaşadılar? Birinci ve ikinci tertelede neler oldu? Kimliklerine neden muhtedi yazıldı? Dersim nüfusunun kaçta kaçı Ermeni? Kimliklerini açıklamalılar mı? Gizli tarih
Çarê mehê roja salvegera destpêka Komkujiya Dersimê ye. Raporta Hatice Kamer vê hefteyê li ser 86mîn salvegera komkujiyê ye. Herweha di raportê de behs li ser rewşa hilbjartinê li Dersimê dibe ku di 14 Gulanê de li Tirkiyê cî digire.
Mit: Drohnenangriff auf den Kreml, Staatsmedien in Ungarn, Demokratische Kräfte Russlands, Counter Strike, Gewerkschaften, TikTok-Moderation, King Charles III, dem Golfstrom, Sham Jaff zum Massaker in Dersim, Spargel und Luiz Inacio Lula da Silva. Mit einem Limerick von Jens Ohrenblicker.
L'opposition turque a failli se déchirer au dernier moment, mais elle a finalement réussi à s'entendre sur un candidat unique pour affronter l'inamovible président turc, Recep Tayyip Erdogan, lors des élections qui auront lieu le 14 mai. Cet homme se nomme Kemal Kiliçdaroglu c'est le chef du Parti républicain du peuple (CHP), principale formation de l'opposition. Un profil discret, à l'opposé du caractère volcanique du président sortant. Les traits sont tirés, mais ils expriment à la fois l'espoir et le soulagement. En cette soirée du 6 mars, le chef du CHP, le Parti républicain du peuple, est désigné candidat à l'élection présidentielle. Plus de dix ans après avoir pris la tête du vieux parti kemaliste, Kemal Kiliçdaroglu a réussi son pari : unir sous son nom l'ensemble de l'opposition turque, de la gauche à la droite nationaliste, pour tenter de faire chuter Recep Tayyip Erdogan, au pouvoir en Turquie depuis maintenant deux décennies. De fait, avec ses petites lunettes rondes et sa fine moustache, Kemal Kiliçdaroglu offre un contraste saisissant avec le président sortant et son caractère volcanique.« Il est issu d'une famille populaire d'un village de montagne de la région de Dersim, dans l'est du pays, raconte le politologue turc Ahmet Incel. Recep Tayyip Erdogan se réclame tout le temps de ses origines populaires, mais celles de Kemal Kiliçdaroglu ne le sont pas moins. C'est le pur produit de l'élitisme républicain. Il a été dans la trajectoire des écoles publiques, pas celle des écoles coraniques comme Erdogan. »Haut fonctionnaire, il gravit tous les échelons de la fonction publique pour diriger la tentaculaire Sécurité sociale turque – avant de devenir député au début des années 2000, puis de s'emparer de la tête du CHP en 2010. « Un autre élément crucial, c'est que sa famille représente la classe moyenne typique, ajoute Ahmet Incel. Sa femme a travaillé, ses enfants sont allés à l'université. Personne autour de lui n'est impliqué dans des affaires de construction ou de marchés publics. Et ça, c'est quelque chose qui est un atout, qu'il peut le servir beaucoup, en termes de crédibilité, d'alternative propre. »L'antithèse d'ErdoganPour rallier les principales forces de l'opposition, Kemal Kiliçdaroglu a adopté un seul mot d'ordre : en finir avec la dérive autocratique de Recep Tayyip Erdogan. Le candidat se positionne comme l'antithèse parfaite du président sortant. Avec son programme – il veut rétablir les fondements de l'État de droit. Mais aussi avec son style, empreint de respect et de dialogue. « Depuis déjà fort longtemps, Kemal Kiliçdaroglu a utilisé un slogan qui ne nous est pas tout à fait étranger, à nous les Français, celui de la force tranquille », relève Didier Billion, directeur adjoint de l'Institut de relations internationales et stratégiques. « Contrairement aux foucades, à l'agressivité, au ton souvent belliqueux de Recep Tayyip Erdogan, il veut apparaître comme quelqu'un de calme. La société turque est dans une situation de polarisation qui a été voulue par Erdogan depuis très longtemps. Or, justement, Kemal Kiliçdaroglu apparaît comme un élément temporisateur. Il veut calmer le jeu. »Peu féru de coups d'éclat, le champion de l'opposition turque s'est tout de même illustré par une « marche de la paix » remarquée en 2017 : reliant Anakara et Istanbul à pied pour dénoncer l'incarcération d'un député d'opposition, il hérite du surnom de « Gandhi turc » et d'une réputation de détermination et de fermeté qui l'ont imposé comme une figure incontournable en Turquie.Manque de charisme et sens du dialogueAu sein de l'opposition, certains lui reprochent son manque de charisme et des discours parfois un peu ternes, mais tous lui reconnaissent son sens du compromis – ce qui lui a permis d'ailleurs d'élargir la base nationaliste et ultra-laïque de son parti, le CHP. « On sait que le Parti républicain du peuple était un parti très laïciste, avec une vision très figée, très dogmatique de la laïcité, pointe Didier Billion. Or, de façon très graduelle, sans faire de vagues, il a réussi à modifier la conception de la laïcité au sein de son parti. Par exemple sur la question du port du voile : Kemal Kiliçdaroglu a proposé il y a quelques mois une loi pour garantir le droit de porter le foulard - ce qui était inimaginable au sein du CHP, il y a une vingtaine d'années. Il a réussi à faire évoluer la ligne de ce parti, ce qui lui a ensuite permis de parvenir à ce programme commun et à cette candidature commune de l'opposition. »Autre atout pour Kemal Kiliçdaroglu : la décision du parti pro-kurde HDP de ne pas présenter de candidat lors de la présidentielle du 14 mai. L'électorat kurde, qui pèse près de 15% des voix, pourrait jouer un rôle crucial lors du scrutin – et peser lourdement en faveur du candidat de l'opposition.► À lire aussi : En Turquie, lancement de la campagne électorale des législatives et de la présidentielle
In der FUSSI SZN haben wir heute einen interessanten Gast dabei und zwar Umut. Umut ist wie wir, ein Fußballfan und spricht mit Beks über die letzte Woche im Fußball und hat auch einige Einblicke in die Türkische Super Lig. Außerdem sprechen beide Jungs noch über das schwächen einiger Top Teams und Champions der letzten Saison und was die Gründe dafür sind. Viel Spaß beim Hören DAS BESTE VOM BESTEN 00:00:00 Intro 00:17:16 Highlights der Woche 01:00:40 Warum schwächeln alle großen Teams?! 01:28:40 Romme's Gerüchteküche 01:33:20 Spiel 01:42:55 Geschichtsstunde Umut findet ihr auch hier: Umut auf TikTok Umut auf Instagram Umut auf Youtube Wenn es euch gefällt, dann folgt uns oder bewertet diesen Podcast, damit noch mehr Sportverrückte wie wir es sind, sich hier und auf unseren anderen Kanälen treffen können. Instagram TikTok YouTube Twitch Bei Fragen oder Kritik gerne über die oben stehenden Kanäle oder per Mail an steakandlobster02@gmail.com
Ermenice "Der Simon" kelimesinden türediği rivayet edilen ya da "Gümüş Kapı" anlamına geldiği anlatılan Dersim, resmi adıyla Tunceli, acısı ve travması çok derin bir bölge. Hazırladıkları film ve kitapla 1937/38 Dersim Katliamı sırasında kaybolan kadınlara dikkat çeken Kazım ve Nezahat Gündoğan, son çalışmalarında aynı coğrafyada yaşayan Ermenilerin hayatlarına ışık tutuyor. Kazım Erdoğan, göçe zorlanan, din değiştirip alevileşen veya alevileştirilen Ermeniler'in izini sürüp, onlarla sadece Türkiye'de değil, başta Almanya ve Fransa olmak üzere farklı ülkelerde de buluşmuş. Podcast WDR Cosmo Türkçe bu bölümde onların hikayesini anlatıyor. Von Gökce Göksu-Eberl.
Gömlek çıkarmak siyasette kullanılan bir metafor. CHP'nin ideolojik rengindeki değişimi de en iyi anlatan metafor. Öyle ki Cumhuriyet'in 100. Yılı'nda ilkelerine sahip çıkmadığı gibi kimlik siyasetindeki değişimi, adaylar, semboller, ziyaretler kavramlar üzerinden okuyabiliyoruz. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğu önceki seçimlerde “Dersimli devrimci Kemal” olarak kendini tanımlarken, bu seçim öncesinde doğrusu tam da bir tanım bulamadığı kanaatindeyim. HDP'ye oy veren radikal milliyetçi Kürtlerden, mütedeyyin Kürtlere oy devşirmeye çalışırken eskisi gibi “Dersimli devrimci Kemal” etiketine sarılamıyor. Dersim'in çağrıştırdıkları bir yana, devrimciliğin de 70'li yılların nostaljisi dışında bugün bir anlam taşımadığı ortada. 2014'teki CHP Olağanüstü Kurultayı'nda Muharrem İnce'nin genel başkan adaylığının 415 oy ile Kılıçdaroğlu'nun 740 oyu karşısında bir destek bulması küçümsenecek bir olay değil. Ki o günden bu yana da kongre yapılmıyor. Kılıçdaroğlu yenileceğinden korkuyor. “CHP altı ok gömleğini çıkartıp sağa mı kayıyor” iddiaları Kılıçdaroğlu'nun parti içindeki etkisini zayıflatıyor. Altı ok gömleğini çıkartma meselesi yeni bir tartışma konusu da değil. Kılıçdaroğlu 2014'teki kurultay öncesinde yaptığı bir konuşmada “Altı Ok'un yeniden yorumlaması gerektiğini” söylemişti. Yeni bir CHP için sinyalleri vermişti. Aradan zaman geçti ve seçimlerde eski CHP kaybetti yeni CHP adım adım inşa edilmeye başlandı. Ancak bu yeni CHP hem siyasi kadrolar hem de seçmen nezdinde kafa karıştırıyor. Kılıçdaroğlu'nun karşısındaki adayları da güçlendiriyor. Şimdi yeni bir seçim arifesinde ortaya çıkan lider kavgasının bir ayağında altı okun yorumlanmasının partiyi yol ayrımına getirdiği aşikar. CHP'nin bildiğimiz altı okunun tarihine baktığımızda bir anda ortaya çıkmıyor. Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik ve Laiklik olarak tanımlanan dört ilkeye, üçüncü parti kurultayında Devletçilik ve İnkılapçılık ilkeleri ekleniyor, altı ok parti bayrağına böylece yerleşiyor. Ancak Cumhuriyet'in kuruluş yıllarının ruhunu yansıtan bu ilkelere yüklenen anlamlar bir yüzyılın içinde zamanla değişiyor. Katı laiklik uygulaması bunlardan birisidir. CHP mütedeyyinlerin oyunu almadan iktidara gelemeyeceğini fark edince 1946'da bazı ilkeleri yumuşatmaya başlıyor. CHP tarihinde en büyük virajı ise 2014'te cumhurbaşkanlığı için Ekmeleddin İhsanoğlu'nun aday göstererek aldı. Parti meclisine Mehmet Bekaroğlu ve İhsan Özkes'in alınması, mütedeyyin kesime yakın danışmanların tavsiyesiyle hareket etmesi çoğaltabileceğimiz örnekler arasında. Altı okun değerlerine inanmayan bu kadroların tavsiyelerine uyan Kılıçdaroğlu'nun oy hırsıyla içerideki ilkesel çatlağı giderek genişlettiği ortada. CHP'nin mütedeyyin halk kitlelerinin gözündeki parti imajını olumluya çevirebilmek için gayretleri yeni değil. Önceki nesillerin hafızalarında yasaklar capcanlı iken bu kesimlerden oy devşirmek zordu. Bugün ise CHP yeni nesillerin hafızasızlığına güvenerek sağdan oy devşirmenin daha kolay olacağını düşünüyor.
Meral Polat is als actrice vooral bekend van haar acteerwerk in films en series, zoals Keyzer & De Boer Advocaten en De Luizenmoeder. Zingen is echter haar grootste passie, en dan het liefst in de taal van haar ouders: het Koerdisch- een taal die tot 1980 om politieke redenen verboden was. Meral had een sterke band met haar vader, die twee jaar geleden overleed. Hij liet haar altijd vrij in haar keuzes en motiveerde haar om haar muzikale ambities na te streven. Na zijn overlijden begon Meral aan een innerlijke reis met als hoofdvraag: wie ben ik? Ze dook in haar vaders brieven en gedichten, en besloot om samen met haar bandleden naar Dersim af te reizen, het gebied van haar voorouders. Hier kwam ze niet alleen oog in oog te staan met haar eigen wortels, maar ook met de wortels van de mensheid. Meral ziet het leven als een leerschool, waarin ze steeds wordt uitgedaagd om keuzes te maken: “wij hebben als mens de keuze om te kiezen voor haat of liefde, wij zijn vol mogelijkheden.”
Bu hafta 15 Kasım 1937 günü Elazığ'ın Buğday Meydanı'nda idam edilen Dersim'in dinsel ve toplumsal lideri Seyit Rıza idamdan önce Atatürk'le görüşüp görüşmediğinin cevabını arayacağım. Şimdi biraz geriye gidelim ve Seyit Rıza'nın nasıl yakalandığını anımsayalım.
Bizler de Stêrka Ciwan Dergisi olarak Zap'ta, Metîna'da, Avaşîn'de ve tüm direniş alanlarında sergilenen direnişin, Kürdistan gençliğinde nasıl karşılık bulması gerektiğini ve bu çerçevede, “Werin Cenga Azadiyê” hamlesi kapsamında, Önder APO'ya karşı devam eden Uluslararası Komplo, Ekim Ayı Şehitleri ve Ekim Devrimi'ni konu edindik. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/sterka-ciwan/message
Meral Polat, verloor in 2020 haar vader. De man die haar inspireerde haar dromen na te jagen toen ze niet eens wist dat ze die had. Van hem mocht ze zijn wat ze wilde: ‘Een wolk, een astronaut of een zeemeermin'. Zangeres/actrice werd het. En de Turks Koerdische Polat beleefde successen met De Luizenmoeder en Gesluierde Monologen. Als een vorm van rouwverwerking reisde ze vorig jaar met haar trio naar Dersim, waar haar alevitische voorouders vandaan kwamen. Ze voelde een verbondenheid en deelde spontaan brood en liederen met de enige twee mensen die ‘s winters in het dorp verbleven. ‘Vroeger toetste ik alles aan mijn vader. En dat liefdevolle welkom in Dersim voelde als een postume goedkeuring van hem. Zo van: 'Ja meisje het is goed. Doe maar, ga maar.'
https://youtu.be/ksBG1nATHvg CANLI YAYINDA DONDU KALDI Altan'ın geçtiğimiz Çarşamna günü yazdığı "Aleviler, Sünniler ve Dersim..." yazısından Alıntı yapan Mengi, yazıyı okurken dehşete kapıldığını söyledi. ATATÜRK KATLİAM YAPTI Yazıyı okurken dehşete düştüğünü ifade eden Mengi Ahmet Altan'ın yazısından bir bölümünü alıntıladı. "Geçmişte Atatürk “Alevi Kürtleri” Türkleştirmek için katliam yaptı, bugün ise Alevileri Sünnileştirmek için çok açıkça söylenmeyen çabalar sürüyor." sözleriyle yazıya noktalayan Mengi, konuklardan da destek ve onay bekledi. RUHAT MENGİ DONDU KALDI Yaşar Nuri Öztürk'ün Ben bu yazıyı doğru buluyorum sözleriyle donup kalan Mengi, "Tabi programımızda farklı görüşlere de yer var" dedi.. Arkasından da ekledi: Yoksa CHP'den ayrıldığınız için mi?.." --- Send in a voice message: https://anchor.fm/sirkkarsiti/message
Dersim Tertelesi'nin 85inci Yılı 20 Bine Yakın Insan Öldürüldü | Tarihin Peşinde 2 by Artı TV
Dersim Tertelesi'nin 85inci Yılı | Sosyolog Prof. Dr. Şükrü Aslan Anlatıyor | Tarihin Peşinde 1 by Artı TV
Dersim Tertelesi'nin 85 Yılı | Ezo Özer Ile Odak by Artı TV
Konuk Domane Dersim | Haluk Çetin Ile Şiiriçi Şarkılar by Artı TV
Tanınmayan Soykırım Dersim | Ezo Özer Ile Odak by Artı TV
18 Eylül 1937'de, Başvekil İsmet İnönü, TBMM'de yaptığı konuşmada “birkaç aydır Türk efkâr-ı umumiyesini işgal eden fakat bugün artık maziye karışmış olan Tunceli hadisesi” hakkında şunları söylemişti: "Şimdi size, Tunceli'ndeki vaziyetin bugünkü halini arz etmek isterim. Cumhuriyet'in imar ve ıslah programına muhalefet eden, nüfusları az olmakla beraber, altı aşirettir. Bugün bu altı aşiretin ne kadar adamı varsa, bunlar reisleriyle beraber faaliyet imkânından tamamen mahrum bırakılmıştır. Cumhuriyet ordusu ve zabıtası, bu hadise esnasında yaptığı takiplerde, hurafe olarak zihinlerde yerleşen ne kadar uçurum halinde dere ve ne kadar çıkılmaz dağ varsa, hepsini Ankara sokakları gibi baştan başa geçmişlerdir. Kanun götüren ordu, jandarma neferleri- nin, ayak basmadığı yer, inmediği dere ve çıkmadığı tepe yoktur. Cumhuriyet'in ıslahat ve imar programına muhalefet eden bütün engeller ortadan kaldırılmış ve program bir an fasıla vermeksizin ilerletilmektedir. (…) İsyana iştirak eden aşiret reislerinin hepsi mahkemeye verilmişlerdir. Umumi, tabii olan adliye mahkemesine verilmişlerdir. Cumhuriyet idaresinin kuvvetli olduğu kadar, şefkatli ve adaletli olduğunu göstermek itibariyle Tunceli hadisesi en son ve en mukni, bir misal olmuştur.” Başbakan'ın açıkladığına göre devletin kaybı 51 yaralı 30 “şehit” idi. İsyana iştirak edenlerden ise 265 ölü, 20 yaralı vardı. Şimdi sıra Dersim'de dönüşümün başlatılmasına gelmişti. Bu, İnönü'nün başbakan olarak son konuşması oldu. İki gün sonra, Anadolu Ajansı şu haberi geçti: “Başvekil Malatya Mebusu İsmet İnönü'ne talep ve ricası üzerine, Reisicumhur Atatürk tarafından bir buçuk ay mezuniyet verilmiş ve Başvekâlet vekâletine İktisat Vekili Celâl Bayar tayin edilmiştir.”
Cetin Sahin was born in Dersim and as a child moved to Istanbul with his family looking for a brighter future. He studied German language and literature in Istanbul and after his studies he moved to Berlin for an even brighter future. Cetin discovered happiness in electronic music. With his driving energy and dreamy nature, he takes everyone on a musical journey. With two buddies Cetin organized the legendary "Technotürken Parties" all over Europe for many years and later founded the label "Ashram Records" in Berlin. Also in his label he shows his nomadic side with a number of releases from various producers who have understood Cetin's concept of traveling and searching for inner happiness. This Mixtape #206 released at Baikal Nomads is the product of this journey. Have fun listening. Follow & Support https://soundcloud.com/cetin-sahin
Yeşil Havadis'in ikinci bölümünde Amerika'yı vuran Ida Kasırgası'ndan Türkiye'de plaj işgalleri nedeniyle hayatını kaybeden caretta carettalara, Türkiye ve dünyadan iklim ve çevre haberlerini aktarıyoruz. Konuğumuz, Dersim'de devam eden yangınlar üzerine söyleştiğimiz, Dersim Dernekleri Federasyonu Başkanı Ali Haydar Ben.
Dersim Ve Bingöl Yanıyor | Duygu Bozkurt Ile ODAK by Artı TV
Dersim Yanıyor | Şükran Ekinci Ile Gün Başlıyor by Artı TV
Arşivlerde Dersim Harekatları | Ayşe Hür Ile Tarihin Peşinde Bölüm 2 by Artı TV
Unraveling the Anthropocene: Race, Environment, and Pandemic
In this episode, LAC member Müge Gedik interviews Berfin Çiçek, a graduate student in Cultural Studies at Sabancı University in Turkey. They discuss Berfin's project on the revival of trauma and intergenerational memory catalyzed by the COVID-19 pandemic. Berfin takes the testimony of a member from the descendent generation of Dersim massacre victims from Turkey, his grandfather, into the focus of her project while exploring how traumatic experiences trigger each other and create an intergenerational memory in general, and more specifically, during the COVID-19 quarantine. Berfin considers testimonials crucial evidence and attributes to established theories, mostly by Cathy Caruth and Dori Laub.
Hasan Saltık, 1964 yılında Dersim'de dünyaya geldi. İlköğrenimini Dersim'de, ortaöğrenimini İstanbul'da tamamlayan Saltık, 1992 yılında Kalan Müzik'i kurdu. Kalan Müzik, unutulmaya yüz tutmuş arşivlik kayıtları elinde bulunduran koleksiyonerlerden ve eski müzisyen ailelerinden derlediği eserleri yayımladı. 3 Haziran 2021'de hayata gözlerini yuman Saltık, Kalan Müzik serüvenini gazeteci Erdal Er'e anlatmıştı...
Ayşe Hür Ve Erdoğan Aydın ile Tarihin Peşinde 1 - Tarihsel Süreçte Dersim Tertelesi by Artı TV
İlk bölümde Pakrat Estukyan ile Türkiye'nin ve Ermeni toplumunun gündemini konuştuk. İkinci bölümde HDP'li Ömer Faruk Gergerlioğlu ile vekilliğinin düşürülmesini ve Meclis'te sürdürdüğü adalet nöbetini ele alacağız. Son bölümde Talin Suciyan ile Dünya Kadınlar Günü için kaleme aldığı ve Agos'ta yayınlanan Dersim'li Fatma Herkan'ın hikayesinden hareketle Anadolu'da Ermeni kadınlarının yakın dönem tarihine bakacağız.
İlk bölümde Pakrat Estukyan ile Türkiye'nin ve Ermeni toplumunun gündemini konuştuk. İkinci bölümde HDP'li Ömer Faruk Gergerlioğlu ile vekilliğinin düşürülmesini ve Meclis'te sürdürdüğü adalet nöbetini ele alacağız. Son bölümde Talin Suciyan ile Dünya Kadınlar Günü için kaleme aldığı ve Agos'ta yayınlanan Dersim'li Fatma Herkan'ın hikayesinden hareketle Anadolu'da Ermeni kadınlarının yakın dönem tarihine bakacağız.
Tarihî Dersim Sancağı’nın batısında yer alan Sivas’ın İmranlı, Zara, Suşehri, Kangal, Divriği, Hafik ilçeleriyle, Erzincan’ın Refahiye ve Kuruçay ilçelerindeki 135 köyde yaşayan, ezici çoğunluğu Kızılbaş/Alevi Kürt olan konfederasyonu olan ve Dersim’in Hasanan Aşireti ile akrabalığı olduğu söylenen Koçgiri Aşireti, Dersim bölgesinin geneli gibi, 20. yüzyılın başlarına kadar devletle, İstanbul’la pek sıcak ilişkiler içinde olmamışlardı. Sorunlar devletin resmî belgelerinde ağırlıklı olarak “asayişsizlik” başlığı altında toplanıyordu. Ancak 23 Temmuz 1908’de Meşrutiyet’in ikinci kez ilan edilmesiyle ortaya çıkan özgürlük ortamında kurulan Kürt cemiyetlerinden bazıları Dersim’de de faaliyet göstermeye başlayınca, milliyetçi uyanışın ilk filizleri de belirdi.
Tarihte bugün yaşanan olaylar arasında; İskilipli Atıf Hoca'nın idamı, Diyanet İşleri Başkanlığının Türkçe Ezan konusunda genelgesi, Yalta Konferansı, Esat Coşan Hoca'nın vefatı ve daha pek çok önemli konumuz var, hazırsanız başlayalım… DÜNYA TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR1783 - İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ile olan düşmanlığına son verdiğini resmen ilan etti.1789 - George Washington, ABD'nin ilk Başkanı seçildi.1936 - Radyum E sentetik olarak elde edilmiş ilk radyoaktif element oldu.1945 - Birleşik Krallık, Rusya ve ABD'nin bir araya geldiği Yalta Konferansı'nda 1 Mart'a kadar Almanya ve Japonya'ya savaş ilan eden devletlerin San Francisco'da yapılacak konferansa katılmalarına ve BM'ye kurucu üye olabilmeleri kararlaştırıldı.1957 - İlk nükleer denizaltı olan USS Nautilus (SSN-571), yüzeye hiç çıkmadan 60.000 deniz mili katederek, Jules Verne'in ünlü romanı "Denizler Altında Yirmi Bin Fersah"taki hayali Nautilus denizaltısının dayanıklılığı hayata geçirmiş oldu.1976 - Guatemala ve Honduras'taki 7,5 şiddetindeki depremde 22.778 kişi öldü.1980 - Ebu'l-Hasan Beni Sadr, İran İslam Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı oldu.2004 - Facebook kuruldu.TÜRKİYE TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR1871 Kafkas Kartalı Şeyh Şamil Vefat Etti Kafkasya'da Ruslara karşı verdiği mücadele ile efsaneleşen Şeyh Şamil Medine'de iken 4 Şubat 1871 tarihinde akşam ezanı yaklaşırken vefat etti. Cennet-ül Baki kabristanına defnedildi. Dağıstan'da 1795 yılında başlayan mücadeleli hayatı sevgili peygamberimiz Hz.Muhammed (sav)'in yanında sona erdi.1902 - Paris'te, Birinci Jön Türk Kongresi yapıldı. 1926 - İskilipli Atıf Hoca İdam Edildi Şapka inkılabından bir yıl önce yazdığı Frenk Mukallitliği Ve Şapka adlı eserinden dolayı İstiklal Mahkemesinde yargılanan ve karar günü savunma yapmayan İskilipli Atıf Hoca'ya İstiklal Mahkemesi Başkanı Kel Ali idam hükmü verdi. Oysa davanın savcısı üç yıl hapis istemişti. İskilipli Atıf Hoca 4 Şubat 1926 günü Ankara Samanpazarı'nda asılarak idam edildi. Cenazesi yıllar sonra İskilip ilçesine getirilerek yeniden defnedildi. 1933-Diyanet İşleri Başkanlığı Türkçe Ezan Konusunda Genelge Yayınladı Dersim İsyancıları Karakol Bastı.Tunceli ovacık ilçesi Diztaş Karakoluna 4 Şubat 1938 tarihinde baskın yapan isyancı Kalan aşireti üyelerinden bir grup, karakol komutanı ve 20 askeri şehit etti.1954 - İstanbul'da yakacak, et, ekmek ve çeşitli gıda maddeleri sıkıntısı bir türlü önlenemiyor. İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay, bugün bir açıklama yaparak halktan yardım istedi.1956 - Fazıl Hüsnü Dağlarca, Yedi Tepe Şiir Armağanı'nı kazandı. Şair, bu ödülü Asu adlı şiir kitabıyla aldı.1985 - Başbakan Turgut Özal, resmî bir ziyaret için Cezayir'e gitti. Cezayir'i ziyaret eden ilk Türk Başbakanı olan Turgut Özal, 1958'de Birleşmiş Milletler'de Cezayir'in bağımsızlığı aleyhinde oy kullanan Türkiye'nin hatalı olduğunu açıkladı.1987 - Yazar Aziz Nesin, kendisine 'vatan haini' dediği için Cumhurbaşkanı Kenan Evren aleyhine tazminat davası açtı.2020 - Van çığ faciası: Van, Bahçesaray'da çığ altında kalan vatandaşları kurtarmaya giden askerler ve kurtarma ekipleri de üzerlerine düşen çığın altında kaldı. Olayda 41 kişi öldü, 75 kişi yaralandı.BUGÜN DOĞANLAR1921 son Osmanlı Padişahı Sultan Vahdettin'in ve son halife Abdülmecid'in torunu Neslişah Sultan dünyaya geldi.1941 - Bedia Akartürk, Türk Halk Müziği sanatçısı DOĞDUBUGÜN ÖLENLER1960 - Galata Köprüsü'nün 2,20 m boyuyla dev Millî Piyango satıcısı Bilecikli Uzun Ömer, VEFAT ETTİ.1987 - Amerikalı psikolog Carl Rogers, ÖLDÜ.2001 Prof.Dr.Esat Coşan Hoca Efendi Vefat Etti.
Bir Amerikalı'ya Dersim’de 7-13 Aralık 2020 tarihleri arasında 50 mermi kullanarak yaban keçisi vurması için verilen izin şimdilik iptal edildi ama tehlike henüz geçmedi...
Ayhan Aktar'ın Aras tarafından yayımlanan kitabı "Ermeni Evine Figan Kuruldu", 1915'te Anadolu'da yaşanan soykırımın kurbanlarını nasıl etkilediğini, bizzat onlar tarafından kaleme alınmış Ermeni harfli Türkçe destanların izini sürerek anlamaya çalışıyor. Benzer bir temayı 1938 Dersim Soykırımı etrafında işleyen antropolog Yektan Türkyılmaz ile Aktar'ın Kıraathane Kitap şenliği kapsamında düzenlenen bu sohbetini, yayıncı ve yazar Mesut Varlık yönetti. Aktar, Türkyılmaz ve Varlık, kitlesel şiddetin kurbanları yaşadıklarını destan haline getirirken hangi güdülerle hareket ederler ve bu metinler bize edebi ve tarihsel olarak neler söyler soruları etrafında tartıştılar. Sohbetin kaydını burada dinleyebilirsiniz
15 Kasım 1937'de altı arkadaşıyla birlikte Elazığ'da idam edilen Seyit Rıza'nın 1921-1937 arasında devletle yazışmaları bize farklı bir hikâye anlatıyor... Ayşe Hür: "10 Eylül 1921 tarihli bu telgrafta, Seyid Rıza ve diğer reislerin TBMM Hükümeti’ne bağlı oldukları belirtilmekte, Koçgiri liderlerinden Alişan ve arkadaşlarının affedilmesi rica edilmektedir. TBMM Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne diye başlayan 13 Kasım 1921 tarihli telgrafta Seyid Rıza, Koçgiri meselesini çözümek için gelecek tahkikat heyetinden beklediklerini dile getirerek tüm Dersim namına Mustafa Kemal’e teşekkür eder. İkinci Umumi Müfettişlik'ten Dahiliye Vekaleti’ne çekilen 8 Aralık 1928 tarihli şifreli telgrafta Seyit Rıza ve Baytar Nuri’nin Cumhuriyet hükümetine bağlı olduklarını belirttikleri ve haklarındaki şüphelerin giderilmesi için ovada iskanlarını rica ettikleri yazar..."
Berlinde yaşayan yazar İmran Ayata'nın 2011'de yayımlanan “Mein Name ist Revolution” isimli romanı, İletişim Yayınları'ndan 'Dersim Alexanderplatz' adıyla piyasaya çıktı. Vanina Kutelas’ın çevirdiği roman, Almanya’da yaşayan Altan’ın Dersimli bir genç kadına olan aşkını bildik kalıpların dışına çıkarak anlatıyor. Ayata, "Almanca yazdığım bir kitabın Türkçe'ye çevrilmiş olması garip bir güzellik" diyor.
Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü öğrencisi 21 yaşındaki Gülistan Doku'nun kaybolmasının üzerinden 200 güne yakın bir süre geçti. Genç kadından 5 Ocak'tan beri haber alınamıyor. Çoğunlukla suda yapılan arama çalışmaları ise, altı ayın sonunda İçişleri Bakanlığı talimatıyla sona erdirildi. Ailesinin ve arkadaşlarının anlatımına göre; Gülistan Doku, 5 Ocak Pazar günü sabah saatlerinde kaldığı yurttan ayrıldı. Diyarbakır'da yaşayan ailesi kızlarından haber alamayınca 6 Ocak'ta kayıp başvurusu yaptı. Soruşturma kapsamında ifadeleri alınan görgü tanıklarının aktarımına göre, Gülistan Doku en son 5 Ocak'ta Uzunçayır Baraj Gölü üzerindeki Sarı Saltuk Köprüsü'nde görüldü. Telefon sinyalinin en son burada kesilmesi nedeniyle arama çalışmaları bu noktada yoğunlaştı. Soruşturmanın ilerleyen günlerinde Sarı Saltuk Köprüsü'nde çömelmiş bir kadının görüntüsü yoldan geçen bir aracın güvenlik kamerasına yansıdı. Ve görüntüler üzerinde yapılan detaylı incelemede, bu kadının 21 yaşındaki Gülistan Doku olduğu iddia edildi. Doku ailesi, Gülistan'ın kaybolmasından sonra en son birlikte görüldüğü Zaynal Abakarov'dan şikayetçi oldu. Abakarov, Gülistan'ın eski erkek arkadaşıydı. Aile, Abakarov ve polis üvey babasının, kızlarına zarar vermiş olabileceğini belirtti. Gülistan Doku'nun kaybı, Meclis gündemine de sık sık geldi. En son HDP İzmir milletvekili Serpil Kemalbay, Doku'nun kaybolmasına ilişkin soruşturmayı Meclis gündemine taşıdı. Doku ailesi Diyarbakırlı bir aile. Ancak kızlarının, kardeşlerinin kaybından sonra Dersim'i bırakıp gitmeye gönülleri elvermemiş, umutla bekliyorlar: Gülistan Doku'nun kaybolmasına ilişkin yanıtsız kalan sorular ise şöyle: Gülistan Doku yaşıyor mu? Yaşamıyorsa neden cesedine ulaşılamadı? Gülistan Doku'nun bedeni neden sadece baraj gölünde arandı? Gülistan Doku'nun kaybolmasının en önemli zanlısı olan Zaynal Abakarov neden hiç gözaltına alınmadı? Abakarov'un sürekli nefret ettiğini söylediğini polis olan üvey babası, neden üvey oğlunu korumak için canla başla çalıştı? Gülistan Doku, kaybolduğu sabahın gecesinde neden hiç uyumadı, neden telefonu sabaha kadar aktifti? Gülistan Doku'nun Abakarov'a attığı mesajda belirttiği ‘korkuyorum' ifadesinin nedeni neydi? Abakarov zanlı olduğu halde, üvey babası neden apar topar Alanya'ya tayin edildi ve ailenin taşınmasına neden göz yumuldu? Zaynal Abakarov, tanık ifadelerine ve görgü şahitlerine rağmen neden Gülistan ile hiçbir ilgisinin olmadığını söyledi?
Tunceli’nin Komünist Partili Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, koronavirüs salgını ile ilgili son durumu, yaz aylarında artan turist sayısı ve belediye çalışmaları ile ilgili Medyascope‘tan Ferit Aslan‘a açıklamalarda bulundu. Maçoğlu, daha önce 1 Haziran’da bazı kısıtlamaların kalkması nedeniyle kaygılarını kamuoyu ile paylaştığını belirterek “Nüfus sirkülasyonu nedeniyle önlem alınmaz ise vakaların artacağından endişe etmiştik. Kent merkezinde maske zorunluluğu getirilmesi çok isabetli oldu” diye konuştu. Başkan Maçoğlu, yaz aylarında nüfusu katlanan kentteki insanların, hem yurtiçinden hem yurtdışından kente geleceklerin virisü getirecekleri konusunda kaygı taşıdıklarını da belirterek “Dersim insanları çok bilinçlidir. Yaz aylarında köyler bile dolmaktadır. Bu yıl gelen turist sayısında bir azalma olabilir ama insanlar tedbirlerini aldıktan ve kurallara uyduktan sonra bir sorun çıkmayacaktır. Yetkililerden aldığım bilgiye göre şu anda kentte vaka sayısı sadece ikidir” dedi. Maçoğlu, merkezi yönetime bağlı kurum ve kuruluşlarla birlikte halka hizmet etmek için uyum içinde çalışmak istediklerini de hatırlatarak “Giden vali ile iyi bir diyalog kurumadık, inşallah gelen vali ile Dersim’e hizmet için olumlu bir diyalog oluşturulur” dedi.
Dersimliler Munzur gözeleri projesine karşı: Kutsalımıza dokunmayın Müjgan Halis Dersim tek başına bir kentin, bir coğrafyanın adı değildir. Binlerce yıllık bir aidiyetler toplamıdır! Su, sadece su değildir, toprak sadece toprak, ağaç sadece ağaç değildir Dersim'i bilenler için… Dersim, aşktır kendisini yürekten sevene; çağırana yar olan, ama hiç kimseye ait olmayan bir aşk. Yüzyıllarca padişahların sahip olmak için üzerine sefer ettiği, kötüden, beladan kaçanın sığınmak istediği, üzerine yüzlerce şiir, hikâye, roman yazılmış, her yazanın kendisine göre tarif ettiği, o tariflere hapsolmayacak ve sığmayacak kadar güzel ve büyük bir aşk. Toprağına, suyuna başka bir nazarla baktıran, kendisine yürekten bağlatan bir aşk. Boşuna değildir tanrıların onu mekân tutması, en güzel suların onda çağlaması, en güzel çiçeklerin onda açması, dağ keçilerinin, kurdun, kuşun cümle canlının onu yurt tutması… Yüzlerce yaşanmışlığın anlatıldığı tarihin her defasında yeniden yazıldığı ama bir yandan da aynı devingenlikle devam ettiği dağların, suların toplamıdır Dersim. Sonra bir katliama ad oldu. O vakitten bu vakte düşman değişmedi, kötü değişmedi. Ama Dersimli değişti; dağlarının, suyunun, doğasının dostluğunu kaybetti. Maden ocakları, barajlar Dersim doğasını onlarca yıldır yok ediyor. Şimdi hedefte Dersim'in en kutsalı olan Munzur var.
Erkam Tufan - ATATÜRK VE DERSİM 1938 dersim by Bahar Solukları
Mahmut Akpınar - Basın özgürlüğü ve Dersim Katliamı! by Bahar Solukları
[4]."The beginning"-Zaza dersim Dialect-"Başlangıç".3gp
TANK Book Talks: Sema Kaygusuz with Maureen Freely and Nicholas Glastonbury In 1938, the Turkish Republic launched an operation to systematically erase an entire community of Zaza-speaking Kurds in the eastern Anatolian region of Dersim, slaughtering thousands and leaving those who survived displaced and decoupled from their community and culture. Sema Kaygusuz's novel Every Fire You Tend is a mythic reckoning with this history of violence and its afterlife in contemporary Turkey. Here, she is joined by two of her translators, Maureen Freely and Nicholas Glastonbury, to discuss translation, trauma and “Turkification”, the state-led effort to homogenise Turkish national identity through dispossession, forced relocation and, among other things, the renaming of people, places and animals.
TANK Book Talks: Sema Kaygusuz with Maureen Freely and Nicholas Glastonbury In 1938, the Turkish Republic launched an operation to systematically erase an entire community of Zaza-speaking Kurds in the eastern Anatolian region of Dersim, slaughtering thousands and leaving those who survived displaced and decoupled from their community and culture. Sema Kaygusuz's novel Every Fire You Tend is a mythic reckoning with this history of violence and its afterlife in contemporary Turkey. Here, she is joined by two of her translators, Maureen Freely and Nicholas Glastonbury, to discuss translation, trauma and “Turkification”, the state-led effort to homogenise Turkish national identity through dispossession, forced relocation and, among other things, the renaming of people, places and animals.
“Sırrı Süreyya Önder Anlatıyor” podcast dizisinin 3. bölümü:Demirtaş için HDP yeterli bir kampanya örgütleyebildi mi? Bu konuda psikolojik harp yöntemleri uygulayan odaklar kim?Hangi olay için "Vekillik hayatım boyunca içimi en çok yakan olay" dedi?Çekeceği filmlerin senaryolarında ne var?“Şeriat geliyor” tartışmalarına ne diyor?*Podcast metnini okumak için: https://www.kisadalga.net/hdp-demirtasa-sahip-cikiyor-mu-yeni-film-projeleri-ve-ulkeye-seriat-gelir-mi-2/
Ankara Rüzgârı’nda 2019’un Türkiye iç politikasında öne çıkan gelişmelerini yorumlayan Zülfikar Doğan, gelecek yıl daha da sertleşecek kıran kırana bir siyasi mücadele mirasının devredildiğini, yeni partilerin sahneye çıkması ve CHP ile AKP’de yapılacak büyük kurultayların iktidar ve ana muhalefette radikal kadro değişikliklerine yol açacağını söyledi.2019’un siyaseti en çok dalgalandıran olayının 31 Mart Yerel Seçimleri olduğunu kaydeden Doğan, muhalefet ittifakının yükselişe geçerek önemli büyük şehirleri kazandığı, AKP’nin ise ağır kayıplara uğradığı seçim sonrasında Erdoğan’ın hâlâ kimseye fatura kesmediğine dikkat çekiyor.Bu durumu yorumlayan Zülfikar Doğan şunları söylüyor:“AKP Tayyip Erdoğan ile 25 yıl önce aldığı İstanbul’u ve Melih Gökçek’le çeyrek asırdır yönettiği Ankara’yı kaybetti. Beklenti AKP örgütlerinde ve kabinede geniş çaplı bir revizyondu. Kabinede başarı karneleri zayıf bakanların gönderileceği, başta İstanbul olmak üzere örgütlerde, il-ilçe yönetimlerinde ve genel merkez üst yönetiminde bazı isimlere faturanın kesileceği, bedel ödeyecekleri beklentisi hakimdi. Bunların hiç birisi olmadı. Erdoğan ağır yaralı partisinde çözülmeyi ve tepkileri daha da hızlandırabilecek adımlardan geri durdu. Bunun yerine muhalefet ittifakında kilit rol oynayan İstanbul’un, Mersin, Adana, Antalya’nın kazanılmasında büyük paya sahip HDP’ye yüklenmeye başladı. HDP’nin kazandığı belediyelere art arda kayyum atayarak ana muhalefetin tepkisini ölçtü. CHP’den gelen açıklamaların utangaç ve kaçamak düzeyde kaldığını görünce HDP’yi baskılama, kriminalize etme, belediyeleri elinden almaya hız verdi. Şimdi sıranın CHP’ye geldiği anlaşılıyor. Dersim üzerinden yeni bir saldırı başlatarak CHP-HDP birlikteliğini zayıflatma yanında, Urla Belediye Başkanını FETÖ’den tutuklayıp kayyum atayarak bu hamlesini CHP’li belediyelere de taşıyacağının işaretlerini veriyor. Cumhurbaşkanlığı Sarayına giden CHP’li senaryosu ile CHP’nin içi karıştırılmaya çalışılırken, Sinan Aygün üzerinden de yine CHP’ye ve Ankara Büyükşehir Belediye’sine operasyon çekiliyor. Sinan Aygün’ün yıllardır TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve eski AKP’li Büyükşehir belediye başkanı Melih Gökçek ile yakınlığı biliniyor. O nedenle Saray’a giden CHP’li senaryosundan umulan sonuç alınamayınca anlaşılan daha etkili ve yıpratıcı şekilde yazılan Sinan Aygün senaryosu devreye sokuldu. Özetle, Erdoğan’ın siyasi strateji planlaması ya da sıralamasına bakılacak olursa, önce muhalefet ittifakını zayıflatıp, etkisizleştirdikten sonra, muhtemelen AKP’nin içine dönecek. Yani kabineye ve AKP’ye yönelik revizyona, faturaların kesilmesine değiştirilen yönetim ve örgütle, kadrolarla, yenilenen vitrinle seçim hazırlığına sıra gelecek.”Doğan, AKP içinden çıkan Davutoğlu ve Babacan partilerinin Erdoğan’ın hedefinde olduğunu, CHP’de ise liberal-muhafazakâr sağla diyalogu geliştirerek ittifakı genişletme planlarının yapıldığını vurguluyor. Bu planların Nisan ayında yapılacak büyük kurultay listelerine yansımasının CHP’de bazı karışıklıklara, tartışmalara yol açmasının muhtemel olduğunu belirten Zülfikar Doğan, MHP kongresinde Bahçeli’nin kendi halefini ilan edebileceğini Bahçeli sonrası İYİ Parti MHP yakınlaşmasının sürpriz olmayacağını ifade ediyor.2020’nin 2019’dan alacağı siyasi mirasın Cumhur İttifakı’nda çatlakları büyütmesine karşı Erdoğan’ın alternatif müttefikler aradığını kaydeden Doğan, ekonomik tablonun 2020 sonbaharı ya da 2021 ilkbaharında erken seçimi kaçınılmaz hale getirmesini beklemek gerektiğini düşünüyor.Zülfikar Doğan ile Ankara Rüzgârı’nı buradan dinleyebilirsiniz.
Dersim Belediye Başkanı Fatih Maçoğlu, Oxford Üniversitesi'nde katıldığı panelden sonra Kısa Dalga'dan Kemal Göktaş'a konuştu. Ülke siyasetine ilişkin stratejik hedefleri ve yeni parti tartışmalarını anlatan Maçoğlu, komünizm ve aşk anlayışı, kadın ve LGBT haklarına ilişkin bakış açılarındaki dönüşüm, belediyenin adının Dersim olarak değiştirilmesine yönelik tartışmalara ilişkin çarpıcı açıklamalar yaptı.Podcastin haberini okumak için: https://www.kisadalga.net/komunist-baskan-turkiyeye-talip-2/
Sanatçı Ferhat Tunç, Türkiye'de hakkındaki yargılamalar ve baskılar sonucu Almanya'ya yerleşti. Yargılandığı davada mahkeme, Tunç'un Almanya'daki adresinden istenmesine karar verdi. Ferhat Tunç, “Almanya’nın pek çok eleştiriyi hak etmesine rağmen vatandaşlarını diktatoryal rejimlere teslim edecek bir yapısı yok, bunun olacağına sanmıyorum” diyor. Sanatçı Tunç, Türkiye’yi özellikle Dersim’i çok özlediğini, mutlaka bir gün hakkındaki davaların düşmesiyle dönme umudu yaşadığını dile getiriyor. Türkiye yargısının geçmiş yıllara göre çok kötü durumda olduğuna dikkat çeken Ferhat Tunç, “Bir insanı barış istediği için yargılayan yargı olur mu? Hukuk yok. Mahkemeler adeta iktidar partisinin bürosu gibi çalışıyor” ifadelerini kullanıyor. Türkiye’de baskı ortamı 1990’lı aratmayacak şekilde devam ediyor. AKP iktidarı neredeyse muhalefette yer alan her kesimi bir şekilde mağdur ediyor. Gözaltılar, soruşturmalar, yargılamalar, tutuklamalar…Sadece Kürtlere ve siyasetçilerine yönelik değil, bir tarafta akademisyenler, diğer yanda sağlıkçılar da yargılanıyor. Sanatçılar da bu baskı ortamının mağduru oluyor. Bunlardan biri de hakkında açılan birçok dava bulunan ve bu yüzden Türkiye’ye terk ederek, Almanya’ya yerleşen tanınmış Kürt sanatçı Ferhat Tunç. İstanbul’da yargılandığı bir davada Büyükçekmece 14. Asliye Ceza Mahkemesi, Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’ne yazı yazılarak Tunç’un Almanya’daki adresinden alınabilmesi için uluslararası talebin tekrar edilmesine karar verdi. Sanatçı Ferhat Tunç ile hakkında açılan davaları, Türkiye yargısının durumunu konuştuk.
Dersim Belediye Başkanı Fatih Maçoğlu, Oxford Üniversitesi'nde katıldığı panelden sonra Kısa Dalga'dan Kemal Göktaş'a konuştu. Ülke siyasetine ilişkin stratejik hedefleri ve yeni parti tartışmalarını anlatan Maçoğlu, komünizm ve aşk anlayışı, kadın ve LGBT haklarına ilişkin bakış açılarındaki dönüşüm, belediyenin adının Dersim olarak değiştirilmesine yönelik tartışmalara ilişkin çarpıcı açıklamalar yaptı.
Hulusi ağabey, Hz. Üstad ile az görüşen talebelerdendir. Sayılı görüşmeleri için şu değerlendirmeyi yapar: “O anda öyle bir hâl içinegiriyordum ki tarif edemem. Üstad ile çok azgörüştüğümüz halde o kadar lezzet aldım kitarife sığmaz. İlk intibalarımı ömrüm oldukçaanlatsam yine de bitiremem. Beni öyle bir çektiçevirdi ki başka hiçbir şeye meylimiz kalmadı.Neyi vardıysa bana söyledi. O Allah vergisidir.Bazısı senelerce gider, bazısı kısa zaman içindegörüşür, fevkalâde alır. Cenab-ı Hak bize nasipetti. Hayatımda ilk defa birine, ‘Üstad' dedim,hata etmedim, isabet ettim.”“Barla'da, Üstad Hazretleri cehri okunannamazlarda, bilhassa sabah namazlarındaKur'ân-ı Kerimin ‘Elhamdülillah' ile başlayansurelerini okurdu. Kur'ân okuyuşu bambaşkaydı. Kur'ân'ın hakikatlerini duyarak ve yaşayarak okurdu. Kur'ân'ın İlahî sadası bütünruhunu kaplardı. Onun okuyuşu hafız ve hocalara hiç benzemezdi. Tecvid-i maneviye ile, yaniKur'ân'ın mânâsına uygun olarak okurdu.”Hulusi ağabey, bir mektubunda Üstad'a“Beni de Nur şakirtleri içinde Ashab-ı Kehf'inKıtmir'i gibi kabul buyurun” der. Cevabî mektubunda Üstad ise, “İnşallah sen bu zamandaAshab-ı Kehf'in birincilerindensin” der.İlk görüşmeden sonra Üstad'ın “Uzaklığınalameti olan mektuplaşmak âdetim değil, fakatsen yaz!” demesini bir emir telakki eden Hulusi ağabeyin sorulu mektupları Mektubat'ındoğmasına vesile olur. Bu hususta şöyle der:“Bazı sualleri başkaları bana sorardı. Ben deÜstad Hazretlerine sorardım. Mesela, ‘Ceddidûimânekün bi lâ ilâhe illallah' hadisini, Rüşdiyehocalarından Arapgirli İbrahim Efendi banasormuştu. Ben de 1932'de Elaziz'den Barla'yamektup yazarak Üstad'dan sormuştum.”Şimdi Tunceli ilinin bulunduğu bölgenineski adı olan Dersim'de bazı aşiret ağaları malve namuslarının tehlikede olduğunu ileri sürerek isyan etmişlerdi. 1935'lerde başlayan olaylar, hükümet tarafından çok kanlı bir şekildebastırılır. Bazılarının hatasıyla yüzlerce masumun hayatına kıyılır, dehşetli zulümler işlenir.O sırada Sivas'ta komuta kursunda bulunanHulusi ağabey, oradan Elazığ'a getirtilerek Tunceli'deki olayları bastırmaya memur edilir. Bugörevi almaktan büyük bir ıstırap duyan ağabeyimiz gelişen olayları şöyle anlatır: “1938'debizi Dersim İsyanını bastırmaya memur etmişlerdi. İsyan dedikleri de bazı dağ köylerinin oyıl vergilerini vermemiş olmalarıydı. Bize verilen emir tek kelimeyle ‘imha' idi. ‘Canlı bir şeybırakmayın. Genç ihtiyar, çocuk kadın demedenimha edin!' deniyordu. “Ben kıta komutanıydım. En çetin ve zor vazifeyi bize verdiler; ‘Senpiyadesin, seni topla takviye etmek gerekir'dediler. Âmirlerimiz ‘Bunları imha edin!' diyordu. Hâlbuki ben o zamana kadar bütün cephelerde, silahlı düşmanla savaşmıştım. Bir asker,silahsız masum insanları nasıl öldürebilir? Buyüzden müthiş bir hüzün ve ıstırap içindeydim.Çok üzüntülüydüm. Çünkü Çanakkale'de Fransız ve İngilizlerle, Kafkaslarda Ruslarla çarpıştık. Fakat bunlar kim? Çapulcu değil, muharipdeğil ki? Bunlarla yapacağımız muharebede ikitaraf için ölüm tehlikesi var. Bir yara alıp ölürsek ne sayılacağız?
Gezi direnişi, Canan Kaftancıoğlu, Cumhuriyet gazetesi ve KCK davaları, S-400 ve Doğu Akdeniz gerilimi, Erbil'deki patlama, Emniyet Genel Müdürlüğü ataması, Ahmet Davutoğlu'nun açıklamaları, Dersim'de hayatını kaybeden çocuklar ve sorular, Van'da mültecileri ölüme götüren minibüs, ekonomik veriler ve daha da fazlası Mithat Fabian Sözmen'in sunumuyla "Ne Var Ne Yok?"ta. Gazeteleri didik didik ediyoruz; "Ne var ne yok" bakarak sabahın fotoğrafını çekiyoruz. Mithat Fabian Sözmen'le "Ne Var Ne Yok?" hafta içi her sabah 09:00'da Evrensel Web Tv'de. 19 Temmuz Cuma günü, gazetelerde "Ne Var Ne Yok?" https://evrn.sl/kepzFH?a=9d0f9
Açıklanan işsizlik verileri ve bütçe açığı, S-400 alımı, ABD'nin muhtemel yaptırım kararları, Doğu Akdeniz gerilimi, AB'nin yaptırımları, FETÖ'nün siyasi ayağının aydınlatılmasına dair tartışmalar, Dersim'deki patlamada iki çocuğun hayatını kaybetmesi ve daha da fazlası Mithat Fabian Sözmen'in sunumuyla "Ne Var Ne Yok?"ta. Gazeteleri didik didik ediyoruz; "Ne var ne yok" bakarak sabahın fotoğrafını çekiyoruz. Mithat Fabian Sözmen'le "Ne Var Ne Yok?" hafta içi her sabah Evrensel Podcast'te.
Dersim Yeniden İnşa Cemiyeti adını 5. Kongresinde adını ‘’Dersim İnşa Kongresi’’ olarak değiştirdi. Eşbaşkanı ise Hülya Yer oldu. Yer ile kongreleşme sürecini, Dersim, Tunceli isim tartışmalarını konuştuk.
Ekrem İmamoğlu, Askeri operasyonlar, Abdullah Öcalan'ın çağrısı, Dersim tartışmaları, Diyanet Kuran Kursu ve çok daha fazlası "Ne Var Ne Yok"ta Gazeteleri didik didik ediyoruz; "Ne var ne yok" bakarak sabahın fotoğrafını çekiyoruz. Mithat Fabian Sözmen'le "Ne Var Ne Yok?" hafta içi her sabah 09:00'da Evrensel Web Tv'de. 29 Mayıs Çarşamba günü, gazetelerde "Ne Var Ne Yok?" https://evrn.sl/ZjZY0k?a=2b5c7
Açlık grevleri, Yerel seçimler, Emeklilikte Yaşa Takılanlar, 27 Mayıs darbesi, Dersim tartışmaları ve çok daha fazlası "Ne Var Ne Yok"ta https://evrn.sl/yLZWoq?a=36a38
Dersim mi Tunceli mi tartışması, Belediye Başkanı Fatih Maçoğlu'nun ilin adını değiştirmesi ve valilik tarafından reddedilmesi ardından yeninden alevlendi. Yer adları konusunda yetkin bir uzman olan Sevan Nişanyan, 'Samos Sürgünü'nde konunun derinliklerine iniyor, tabuları yıkma çabasına girişiyor.
Ayşe Hür bu haftaki programında 2000 yıllık bir soruyu ele alıyor: Daranis mi, Desim mi, Dersim mi, Tunceli mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yerel seçimlerle ilgili kutuplaştırıcı paylaşımı, ekonomik kriz ve ekonomi temelli vaatler, yerel seçimler ve anket tartışmaları, Dersim adayı Maçoğlu'nun röportajı, "Davutoğlu yeni parti kuruyor" iddiaları, 28 Şubat'ın yıl dönümü, Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilim, Deniz Gezmiş'in doğum günü ve daha fazlası "Ne Var Ne Yok?"ta. 28 Şubat Perşembe günü, gazetelerde "Ne Var Ne Yok?"
It's been 50 years since the first group of Turkish migrants landed in Australia, following a 1967 agreement signed between the two countries. But Rıza Colpan, a Kurdish author, arrived as a tourist. He has been living in the Sydney since he arrived at 1970. He tells his migration strories in a taste of a novel. - Avustralya'ya Türkiye'den göçün 50'nci, Kıbrıs'tan göçün 70'nci yılı kutlamaları çerçevesinde bu kez konuğumuz Kürt yazar Rıza Çolpan. Dersim'in Küpür köyünde doğmuş ve Avustralya'ya gelene kadar, kendi değişiyle maceralı bir hayat sürmüş Colpan. Bugüne kadar 24 yayınlanmış kitabı olan Rıza Colpan, Kıbrıslı eşi Refah, 4 çocuğu ve 4 torunuyla Sydney'de sakin bir hayat sürdürüyor. Rıza Bey, bir roman tadında anlattığı göç öyküsünü bizlerle paylaştı...
Dersim'de 7 Ağustos'ta başlayan ve verdiği zarardan çok kamu kurumlarının müdahale etmemesi ile gündeme gelen orman yangınlarını Tunceli Barosu Başkanı Avukat Barış Yıldırım ile konuştuk
17 Ekim 2014 Sinefil'de Yeşim Burul'un konuğu bu hafta vizyona giren "Hay Way Zaman" belgeselinin yönetmeni Nezahat Gündoğan'dı. Gündoğan, 1938 Dersim katliamında ailesi öldürülen ve yaralanan ağabeyiyle birlikte yollara düşen Emoş Gülver'in hikayesini ele aldığı filmi "Hay Way Zaman"ı ve bu filmin yapımına giden süreçte "Dersim'in Kayıp Kızları" üzerine yaptıkları belgesel ve kitap çalışmalarını anlatıyor.
1 Nisan 2014 Ekoloji Hareketleri Gündemi'nde, Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları'ndan (ÇEHAV) Barış Yıldırım'la Dersim'deki kaçak HES'ler hakkında konuştuk.
Ayşe Tütüncü'nün Dersim '38 anısına derlediği Soğuk Bir Bahar Günü adlı kolajı 48 müzisyen biraraya gelerek çaldı. Açık Dergi'de Ayşe Tütüncü konuğumuzdu. Soğuk Bir Bahar Günü'nün hikâyesini, tarihteki kayıplarımızın yasını etnik kökenlerimize bakmaksızın bütün toplumun ortak kaybı olarak hissedip hep birlikte tutmanın önemini ve iyileştirici etkisini konuştuk.
23 Nisan 2013: Munzur Vadisi'nde, Pülümür'de ve Dersim coğrafyasının her köşesinde yapılan onlarca baraj ve HES doğayı ve toplumu yok ediyor. Avukat Barış Yıldırım (ÇEHAV), Dersim barajları ve HESlerinin arkasındaki hukuksal mücadeleyi anlatıyor.
Ekoloji Hareketleri Gündemi: 29 Ocak 2013 Ekoloji hareketleri Gündemi'nde Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları'ndan (ÇEHAV) Barış Yıldırım ile Dersim'deki HES'ler ve bunların yapılması gerekçesi olarak gösterilen üstün kamu yararı kavramı hakkında konuştuk.