Podcasts about abart

Socrates FC'nin sezon finalinde İnan Özdemir, İlhan Özgen ve Atahan Altınordu sizlerle birlikte. Sezonun kapanış bölümünde futbol sezonunun da bitmesiyle birlikte sizlerden gelen sorulara yer veriyoruz. Abartılan statlar, Dünya Kupası ile Şampiyonlar Ligi kıyası, belgesel fikirlerimiz, 2000'lerdeki skandalların sosyal medyaya olası etkileri, “Para her şeyi satın alır mı?” sorusu… Hepsi ve daha fazlası bu bölümde sizlerle!

Socrates FC'nin sezon finalinde İnan Özdemir, İlhan Özgen ve Atahan Altınordu sizlerle birlikte.Sezonun kapanış bölümünde futbol sezonunun da bitmesiyle birlikte sizlerden gelen sorulara yer veriyoruz. Abartılan statlar, Dünya Kupası ile Şampiyonlar Ligi kıyası, belgesel fikirlerimiz, 2000'lerdeki skandalların sosyal medyaya olası etkileri, “Para her şeyi satın alır mı?” sorusu… Hepsi ve daha fazlası bu bölümde sizlerle!

İade-i itibar bizim diğer adımızdır. Hiçbir oyunun hakkının yenmesini istemeyiz kardeşim. İşte bundan sebeptir ki Blue Prince Türkçe inceleme videomuzda oyunu Sinan Akkol'un merceği ve Faruk Akıncı'nın sorularıyla masaya yatırıyoruz. Blue Prince oynadınız mı? Oynayacak mısınız? Disket Kutusu'na abone oldunuz mu? Olacak mısınız?(Videoda adı geçen hiçbir ürün ile Disket Kutusu arasında ticari bir anlaşma bulunmamaktadır.)

Yeni Mahalle'de ortalık karışık. Sanki gökten tepelerine nefret yağıyor. Evde, sokakta, sahada, otobüste, yatakta, her yerde. Bunca öfke niye, kimse bilmiyor. Ama biz biliyoruz: Yoksulluk, adaletsizlik, umutsuzluk, bastırılmış hesaplar, çocukluktan devralınmış kırık dökük hayaller. Figen Şakacı, HınçAhınç'ta hıncın anatomisini çıkarıyor. Bu roman, yalnızca geleceksiz ve yoksul üç gencin dostluk hikâyesi değil. Aynı zamanda bugünün Türkiye'sine, gençliğine, erkekliğe, kadınlara, sınıfa, mahalleye tutulmuş bir yüzleşme aynası.Şakacı'nın dili keskin, sezgili ve sahici. Gördüğüm en gerçek kadınlardan biriyle; romanı üzerinden sadece romanını değil, bu ülkenin gençlerini, öfkesini, dayanışma ihtiyacını, kadın olmanın ağırlığını, kadına dayatılan eril dili, doğurmayı bile tribünden öğrenmek zorunda kalmayı, erkek hadsizliğini konuştuk. HınçAhınç, içime biriken ama ifade edemediğim öfkeye karşılık verdi. Mahallede dolaşırken sadece karakterlerle değil, kendi bastırılmış kırgınlıklarımla, eşitsizlikle, suskunlukla da yüzleştim. Figen Şakacı'yı dinlemek, kadın olmanın hâlâ “anlatılması” gereken bir şey olduğunu hatırlattı. Ama aynı zamanda da: hâlâ yan yana durmanın, sözümüzü sakınmamanın, inadına yazmanın mümkün olduğunu da.Video

Připravili a provázejí Iva Bendová a Mirek Vaňura.

Připravili a provázejí Iva Bendová a Mirek Vaňura.Všechny díly podcastu O původu příjmení můžete pohodlně poslouchat v mobilní aplikaci mujRozhlas pro Android a iOS nebo na webu mujRozhlas.cz.

Dobrava Moldanová řadila příjmení Šabart mezi odvozeniny z rodného jména Šebestián. Josef Beneš jej pak dával do souvislosti s německým příjmením Schappart, které vykládal jako „ovčák“, popř. jej považoval za odvozeninu z místního jména ve Vestfálsku, odkud mohl původní nositel jména pocházet. V ČR nosí příjmení Šabart/Šabartová 88 obyvatel.Všechny díly podcastu O původu příjmení můžete pohodlně poslouchat v mobilní aplikaci mujRozhlas pro Android a iOS nebo na webu mujRozhlas.cz.

Pek de uzak olmayan bir gelecekte bu manyaklardan birinin tepesi atacak yahut tansiyonu düşecek, şekeri çıkacak ve nükleer savaşı başlatacak sanki. Gerginlik gittikçe büyüyor ve o melanet ‘nükleer' kelimesi sıkça telaffuz ediliyor. Manyak kelimesine kimse takılmasın. İkide bir nükleer tehdit savuranlara başka ne diyebiliriz? * Ayrıca o kelime, manya hastalığına tutulmuş kişi anlamına geliyor. Manya'sı olana manyak denir. Anlamına bakarsak şunu görürüz: Abartılı ve aşırı davranışlar sergileyen, maniye yakalanmış hasta. Mecaz: Gülünç, garip, şaşırtıcı davranışları olan kimse. Hakaret yollu söylenince: Aptal, çılgın, dengesiz, deli anlamlarında bir seslenme sözü. * Ülkesinde nükleer füzeleri olanlardan hangisi son bir iki yıl içinde tehdit savurmadı? Çok azdır. Rusya'da bildiğim kadarıyla farklı zamanlarda bu konuda üç kişi konuştu. Putin, Lavrov, Medvedev. Konunun ciddiyetini anlatmak için, ülkelerini en üst seviyede savunacaklarını bildirmek için, her ne için olursa olsun, nükleer güçlerinden bahsettiler. * Elinde basılı menü bulunmayan esnaf lokantasındaki garsonun “Bugün bizde şu yemekler var” diye sayması gibi davranıyor lider bilinen koca koca adamlar. Onlardan biri Kuzey Kore'nin başı Kim oğlu Kim… Diğeri de Baydın elbette. “Giderayak öyle bir şey yapayım ki” diyebilir… “Dünya beni düşmelerimle, boşlukla tokalaşmalarımla hatırlamasın da ülkesini korumak adına üçüncü dünya savaşını başlatan adam olarak tarihe geçeyim.” * Biri düğmeye basınca (Kırmızı olduğunu tahmin ettiğimiz nükleer silahların düğmesinden bahsettiğimiz açık. Fakat mavi olsa ne yazar?) diğer taraftaki hedef ülke, birkaç dakika içinde durumdan haberdar olacak ve o da kendi elinin altındaki düğmeye basarak uzun menzilli füzelerini fırlatacaktır. Orası aşikâr. Nükleer füzeler havada karşılaşınca selâmlaşacaklar ve sonra hedeflerine doğru yola devam edecekler. Gökyüzünde çarpışıp birbirini yok etmeleri söz konusu değil. Ki öyle bile olsa, nükleerin etkisi yayılmaya başlar ve gittikçe genişler. * Komşuda pişer, bize de düşer hesabı, ister istemez biz de etkileniriz. O zaman, şairin dediği gibi, “Gelişimiz teker tekerdi, gidişimiz cümbür cemaat” diyemeden dünyaya veda ederiz. Yeryüzünün bütün keten helvaları yandı demektir. Dünyaya veda etmek mesele değil, er geç olacak da… Nükleere maruz kalıp sakatlanmak, çarpık çurpuk vaziyete gelip sürünmek, hiçbir insanın isteyeceği, makul göreceği, “Olur böyle şeyler, ne yapalım birader” diyeceği bir durum değil. Allah korusun. Bu satırları sıcak havaların etkisiyle durup dururken yazmıyoruz. Baydın, ordusuna “nükleer savaşa hazırlık” talimatı verdi ve bu da “bir şekilde” basına yansıtıldı da ondan.

Welcome back metal heads to another album review here on The Great Metal Debate podcast. Today we will be talking about a German black metal band called Eisregen with their ... Holy dog shit! This is the band's 16th full-length studio album? What the fuck? How come I'm just now finding out about these guys. Ohhhh, that's why. Its because its their first album to be released through Napalm Records. Gotcha. But damn, these guys have been busier than a one armed machinist. According to Metal-Archives, they have consistently released new music roughly once or per year or once every two years since 1995. In 1998 they released both their debut AND their second album. I have heard from Gomthog that these guys are controversial in their home country. I'm not sure what for but their band bio says that they have been banned in their own country and aren't allowed to play certain songs live. People under the age of 16 aren't allowed to buy their physical media from entertainment stores. For now, lets focus on their newest full-length titled Abart. Not to do a completely half-assed job on this review but I've decided that I'm not going to try to pronounce any of the song titles or names of the band members. Sure, it might be lazy but I received the press release for this album a full week in advance and here we are a few days past the release date of August 16th, so I kinda need to hurry the fuck up. My cause for the delay? I was busy with another review. A review that will never see the light of day. I was gonna do one for the new Mushroomhead album before I realized that it was just me rambling on about my personal nostalgia for the old material only to give Call The Devil a 5/10. There, you got two reviews in one! Looks like y'all got more than you bargained for. Back to Eisregen, the only reason I got the promo from something on Napalm Records is because the distribution for the American copies were being released through Massacre Records. Lucky me. I have another extremely hot take so you might want to get your oven mitts on. Many people would call me a poser for being a Rammstein fanboy but ... I love the industrial metal phase that the black metal band Samael went through during the mid-2000s. I think it's Samael's best work. I know, I know, gather your torches and pitchforks to run me out of the metal community. I don't give a shit. What does that have to do with Eisregen? Eisregen sounds like Samael's 2004 masterpiece Reign of Light album raw dogged it with Rammstein's 2003 masterpiece Sehnsucht. Eisregen has that harsh flavor of German dialect. The band's native language spoils the listener with the continuous rolling tongue accent. Okay, I lied. I'll pronounce this one for you. The opening track "Am Abgrund" had a music video that was dropped a few weeks ago and its how I discovered this band in the first place. I thoroughly enjoyed the combination of the sandpaper voice over the calming piano keys. The entire album mixes the traditional black metal style with softer moments. The fusion of polar opposites give off the perfect blend of a musical Yen and Yang. That's what the overall structure provides, a balance that is easy listening. At least in my personal opinion, I find this 1 hour and 2 minute composition to be flawless. I have zero critiques which means only one thing. Eisregen - Abart is the only album I have reviewed all year that I award a 10/10 rating. It's fucking fantastic! What this band lacks in melodic guitar riffs, it more than compensates with plenty of symphonies. Eisregen's music is not on bandcamp and I have no clue where to obtain physical merch but their music is on all other streaming platforms. If you liked this review, be sure to like and subscribe to our platforms and share our links everywhere.

#yüzdeyüz ile her hafta Canlı Yayında sinema ve televizyon gündemini konuşuyoruz, ilgimizi çeken konuları tartışıyoruz.*Bu video MSI ve EXVEGA reklamları içermektedir. 

Yaratıcılık deyince hemen aklımıza ressamlar, müzisyenler, mimarlar, yazarlar falan geliyor, değil mi? Bu tür insanların doğuştan yaratıcı olduğunu ve asla onlar kadar başarılı olamayacağımızı falan düşünüyoruz genelde. Fakat yaratıcı olmayı biraz fazla abartıyoruz! Kreatif düşüncelerin, hayatın olağan akışında ve ufak anların sonucunda ortaya çıktığını sıklıkla atlıyoruz. 111 Hz'in bu bölümünde yaratıcı fikirlerin kaynağını arıyor, kreatif yönümüzü nasıl geliştirebileceğimiz üzerine odaklanıyoruz.Sunan: Barış ÖzcanHazırlayan: Özgür YılgürSes Tasarım ve Kurgu: Metin BozkurtYapımcı: Podbee Media------- Podbee Sunar -------Bu Podcast, Amazon Prime Video hakkında reklam içerir."Amazon'dan Nefes Kesici Eğlence. The Boys 4. Sezon, Fallout ve Güven Bana, Hepsi Prime'la ücretsiz. Prime Video üyeliği gereklidir. Hüküm ve koşullar için amazon.com.tr'yi ziyaret edin."Bu Podcast, Hiwell hakkında reklam içerir.Hiwell'in klinik psikologlarıyla ücretsiz tanışma görüşmeleri yapmak ve terapi seanslarınızda pod10 koduyla %10 indirimden faydalanmak için. tıklayın.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Gören anlar. Bu aslında deve değil, piredir der. Hörgücü bile yoktur nitekim. Deve hörgüçsüz olmaz. Yine de alışkın olduğumuz bir durumdur bu. Deyim hâline gelmiştir. Abartı, mübalağa der geçeriz. Fazla büyütüldüğünü ima ederiz. Fakat bununla yetinmeyip daha ileri gidenler vardır. Sineğin kanatlarını kırarlar ve bit yaparlar. Kanat kırmakla sinekten bit olmayacağını düşünen yanılır. Saray, palas olur. Palas zaten saraydır. Hırsızlığın adı intihal. Mahkeme karar verir. Mine G. Kırıkkanat'ın “Sinek Sarayı” isimli romanı, bir başkasında “Bit Palas” olmuştur. Temyiz yolu açık olsa da pek temiz görünmemektedir. * Alıntı ile çalıntı arasındaki fark, bir ç'den ötedir. (Bunu en iyi Behzat Ç ile sevenleri bilir.) Bilenlerle bilmeyenler karışır ve bir bildiri yayınlanır. Ne anlama geldiğini yazar şöyle izah eder: “Mahkemenin gerekçeli intihal kararını takiben 124 yazarın ‘İntihalin suç sayılması yaratıcılığımıza tehdittir' anafikriyle temyiz mahkemesini etkilemek için imzaladıkları bildiri, işte bu anlamda evrensel bir utanç anıtıdır.” İntihalin intihara çok yakın olması yalnızca şekil bakımından mıdır? Bir yazar için şekilden ileri olsa gerek. Sağlık olsun deyip işimize mi bakalım? Elif demedim, be demedim. Gız ben sana ne demedim? Guş ganedi galem olsa… İSTANBUL TRAFİĞİ KİLİT Murat Kurum'un İstanbul için hazırladığı projeleri gördük. Bu vuruş, hiç de kör vuruşuna benzemiyor demiş ya adam, tıpkı onun gibi, Murat Bey'in heyecanla anlattıklarının, üç beş günlük bir hazırlığın ürünü olmadığı belli. Açıklanan her bir kalem üzerinde titizlikle çalışıldığını tahmin etmek zor değil. Her konunun üzerine ciddiyetle eğilerek kafa yorulmuş. Çözülmez sanılan problemlere ekibiyle beraber çareler üretmiş. Devasa boyutlara ulaşmış konular var. Biri deprem tehlikesi, diğeri trafik. İstanbul halkına sorunca deprem riski ikinci sırada yer buluyor, trafik en başa geçiyor. * Havaalanı trafiği Yeşilköy'den uzaklaştırıldı. Buna rağmen yoğunluk var. Murat Kurum'un açıkladığı projelerden biri İstanbul otogarını Esenler'den İhsaniye'ye taşımak. Esenler otogarı 32 yıl önce açıldı. Öncesinde Topkapı'daydı. Giriş çıkış imkânsız hâle gelmişti. Bugün Esenler de ihtiyacı karşılamaktan uzak. Orası açılırken “Şehir bu hızla büyümeye devam ederse, bir sonraki İstanbul otogarının Çorlu'ya yapılması gerekir” yazmıştık. Maalesef artık bu mübalağa olmaktan çıktı. İstanbul halkının işe gelip giderken yolda harcadığı zaman, dayanılmaz seviyeye ulaştı artık. Şehir içindeki cadde ve sokakların, araçlar için otopark olmaktan çıkarılması, çok katlı otoparkların yapılması, raylı sistemin yaygınlaştırılması gerekir. Aksi hâlde günün birinde bütün araçlar yollarda kıpırdayamaz duruma gelecek ve herkes arabasını kaldığı yerde bırakıp gideceği yere yürümek zorunda kalacak.

Milli İrade Platformu üyesi 308 sivil toplum kuruluşu (STK) ve AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın yöneticisi olduğu TÜGVA'nın öncülüğünde “Şehitlerimize Rahmet, Filistin'e Destek, İsrail'e Lanet” yürüyüşü sonrsında elinde "Kelime-i Tevhid” bayrağı bulunan İsmail Aydemir'e Ege Akersoy isimli üniversite öğrencisi yumruk attı. Yumruk atan Akersoy tutuklandı. Hilafet çağrısı suç mu? İfade özgürlüğü nerede başlar, nerede biter? Çifte standart uygulamalar muhalifleri kaygılandırıyor mu? İktidara muhalif olan kesimler yaşam biçimine müdahale edildiğini hissediyor mu?, Hilafet çağrısı dindarlarda karşılık bulur mu? Gökçe Çiçek Kösedağı soruyor, siyaset bilimi profesörü İştar Gözaydın, MAZLUMDER eski başkanı Ahmet Faruk Ünsal ve anayasa profesörü Süheyl Batum yanıtlıyor.

Bu yazıyı yazmak için oturduğumda “Bana etkileyici bir hikâye lazım” dedim ve aklıma Almanların geçtiğimiz temmuz ayında yayınladığı kısa film geldi. Hayli sarsıcıydı. Sadece Almanya'da değil dünyada ses getirdi. Ülkemizde de haber oldu. Bizim GZT ekibi, Mark Zukerberg'in aile fotoğraflarını çocuklarının yüzlerini kapatarak paylaşma prensibiyle harmanlayıp dosya haber yaptılar bu reklam filmini. Düşünün Mark Zuckerberg bile çocuklarını ifşa etmekten kaçınıyor ve katı kural olarak uyguluyor. Neden acaba? Günümüzün en hayati sorusu bu olmalı; Facebook'un, Instagram'ın, WhatsApp'ın sahibi Zuckerberg, dünya içinde ayrı bir dünya olarak inşa ettiği Meta Verse evreninden çocuklarını niçin sakınıyor? Yanıtını ise Almanların sarsıcı reklam filmi veriyor. Hani şu sinemaya giden Alman anne-babanın, 9 yaşındaki kızları Ella'nın Deep Fake ile oluşturulan yetişkin halini izledikleri kısa film veriyor yanıtı. Deutsche Telekom'un hazırladığı reklam gerçekten de sarsıcıydı. Anne-babası yerlerine oturuyor ve bu esnada ekranda beliren Ella şunları söylüyor: “Selam anne, selam baba. Ben'im Ella. Benden biraz daha büyük, dijital bir versiyonum. Teknolojinin günümüzde nelere kadir olduğunu görmek şaşırtıyor değil mi? Tek ihtiyacı birkaç fotoğraf. Sosyal medyada sizin paylaştıklarınız gibi. Bu fotoğraflar herkes tarafından kullanılabiliyor. Biliyorum, bu fotoğraflar sizin anılarınız. Ama başkaları için birer veri. Benim içinse korkunç bir geleceğin başlangıcı olabilir. Kimliğimin çalındığı, hiç işlemediğim bir suçtan hapse girdiğim bir gelecek. Kredi notumun yok edildiğini düşün baba. Ya da sesimin kopyalanmasıyla size gönderilen bir mesajla dolandırıldığınızı düşün anne. Okulda herkesin güldüğü komik bir kare haline gelmek istemiyorum. Hele hele bunu hiç istemiyorum (porno görüntüsü). İnternet paylaşımları, dijital parmak izi aslında. Bunlar hayatımın kalanında peşimden gelebilir. Size bunları anlatıyorum çünkü beni sevdiğinizi ve bana zarar gelecek hiçbir şeye izin vermeyeceğinizi biliyorum. Anne, baba, lütfen benim sanal mahremiyetimi koruyun.” Reklam filmindeki Ella bir kurgu elbette. Lakin gerçekleri haykırıyor. Aklı başında hangi anne baba evladının böyle bir duruma düşmesini ister? “Hiçbir anne-baba istemez” demeyin sakın! Bilerek olmasa da istiyorlar. Dünyada ve ülkemizde bir paylaşımla, bilinçsizce çocuklarının geleceğini karartan milyonlarca anne-baba var. “Abartıyorsun” diyenler olacaktır. Çok kötü, hatta iğrenç bir örnek vereceğim. Umarım tedirgin olursunuz. Porno sitelerine üye olmak için gerekli olan gerçek bir insana ait profil fotoğrafları, çocuklar dahil sosyal medyadan toplanan fotoğraflardan oluşturuyorlar. Yani yapay zekayı ancak bu şekilde ikna edebiliyorlar. Çocuklarının her anını sosyal medyada paylaşan anne-babaları biraz daha tedirgin etmek istiyorum. Öyle programlar var ki, giyinik haldeki bir fotoğrafı tek bir hareketle çıplak hale getirilebiliyor. Instagram'da ‘Dijital Baba' olarak bilinen Orhan Toker aktarmıştı. Bir takipçisi, doğum gününde paylaştığı kızının fotoğrafına olağandan fazla beğeni geldiğini fark edince profilleri incelemiş. Birçoğunun bot yani sahte kullanıcılar olduğunu görmüş. Dikkatini çeken bir hesabı tıklamış ve profilinde giyinik kadının fotoğraflarını çıplak hale getiren programın linkini görmüş. Sonrasında neler yaşandı bilmiyorum ama bir ebeveyn için dehşet ötesi... Böylesi programlar ücretsiz olarak ve bir şekilde ‘uygulama marketler'e konuluyor. Sosyal medyada tanıtım yapma karşılığında ise kullanıma izin veriliyor.

Susan Bonath widerspricht in einer Gegendarstellung Diether Dehms Meinungsbeitrag „Gegnerische Verbündete“, der in Reaktion auf ihre Artikelreihe „Neoliberale U-Boote“ verfasst wurde.Ein Kommentar von Susan Bonath.Müssen alle an einem Strang ziehen? Wirklich alle? Oder gibt es bestimmte Fraktionen, die beim Tauziehen mit den Mächtigen ausgeschlossen werden müssten, da zu befürchten ist, dass sie klammheimlich das Tau in genau die Richtung ziehen, von der sich die Mehrheit der Unterdrückten entfernen möchte? Susan Bonath warnte in ihrer zweiteiligen Artikelserie „Neoliberale U-Boote“ vor einer Infiltration des Widerstands durch marktradikale Marktschreier. Sie beklagte zudem, wie ungehindert diese durch die einschlägigen Gesprächssendungsformate tingeln könnten, ohne dass die Gastgeber deren teils fragwürdige Positionen kritisch hinterfragen würden. In einer Replik „Gegnerische Verbündete“ widersprach Diether Dehm den Positionen Bonaths und plädierte seinerseits dafür, angesichts der globalen Bedrohungslage durch die Kriegslust der USA, über weltanschauliche Differenzen hinwegzublicken, um sich temporär geschlossen und gemeinsam den Weltbrandstiftern entgegenzustellen. In dieser Replik sah Bonath wiederum einige Falschbehauptungen, die sie in nachfolgender Gegendarstellung richtigstellt.In seinem Beitrag bezieht sich der Autor Diether Dehm ausdrücklich auf meinen zweiteiligen Artikel unter der Überschrift „Neoliberale U-Boote“, veröffentlicht am 13. und 20. Mai dieses Jahres. Dabei stellte er einige unwahre und irreführende Behauptungen auf, die geeignet sind, mich persönlich zu diskreditieren. Diese Behauptungen stelle ich wie folgt richtig.Behauptung 1:„junge-Welt“-(jw)-Chef Koschmieder verdächtigte gar Ken Jebsen (Kayvan Soufi Siawash) als eine Abart „profaschistischer Einfluss-Agenten“. Und ließ allen, die Jebsen nicht sofort abschworen, jw-Schreibverbot erteilen, so unter anderen Wolfgang Gehrcke, Klaus Hartmann, Rainer Rupp und mir. Wie man hört, ging es Susan Bonath bei der jw auch nicht viel besser.Richtigstellung:Die Tageszeitung junge Welt hat weder mir noch Dehm und Rupp — bei Gehrcke und Hartmann sind mir die Gründe nicht bekannt — wegen der Zusammenarbeit mit KenFM (heute apolut) Schreibverbot erteilt. Vielmehr habe ich von 2015 bis 2019 für KenFM und die junge Welt gleichzeitig gearbeitet, ohne dass es den Versuch gab, mir das Schreiben zu verbieten.Das Portal KenFM habe ich bereits 2019 wegen politischer Inhalte verlassen, die ich nicht mittragen wollte. Die junge Welt habe ich erst 2021, ebenfalls nach eigener Entscheidung, verlassen. Mein persönlicher Grund dafür war die Corona-Berichterstattung......weiterlesen hier: https://apolut.net/die-notwendige-abgrenzung-von-susan-bonath+++Dieser Beitrag erschien zuerst am 13. September 2023 bei manova.news+++Bildquelle: imtmphoto / shutterstock+++Apolut ist auch als kostenlose App für Android- und iOS-Geräte verfügbar! Über unsere Homepage kommen Sie zu den Stores von Apple und Huawei. Hier der Link: https://apolut.net/app/Die apolut-App steht auch zum Download (als sogenannte Standalone- oder APK-App) auf unserer Homepage zur Verfügung. Mit diesem Link können Sie die App auf Ihr Smartphone herunterladen: https://apolut.net/apolut_app.apk+++Abonnieren Sie jetzt den apolut-Newsletter: https://apolut.net/newsletter/+++Ihnen gefällt unser Programm? Informationen zu Unterstützungsmöglichkeiten finden Sie hier: https://apolut.net/unterstuetzen/ Hosted on Acast. See acast.com/privacy for more information.

Podcast Bieganie w Kulturze powrócił po krótkiej przerwie. Zapraszamy na rozmowę Pawła Wolsztyńskiego z lektorką Ewą Abart. Lektorka, wokalistka, autorka tekstów piosenek, scenarzystka oraz producentka filmowa. Wydała m.in. dwa albumy pt. Retrospekcja oraz Lucky Days. Jako lektorka audiobooków przeczytała dla nas niezliczoną ilość książek takich jak m.in. „Pianistka” Elfriede Jelinek, „Sztuka Kochania” Michaliny Wisłockiej czy ostatnią wydaną książkę „MY TRANS” Piotra Jaconia. Matka dwójki dzieci, córka aktora oraz żona reżysera filmowego. Ogólnie z kulturą na „TY”. Z naszej rozmowy dowiesz się m.in: - jak Ewa Abart znajduje czas na rekreacyjne bieganie, - czy po pandemii COVID 19 ilość słuchaczy audiobooków i podcastów wzrosła? - czy audiobooki są w stanie zastąpić tradycyjne czytanie książek w przyszłości - o rasizmie i dyskryminacji sportowców i nie tylko.

Mutsuzsuz ve bunu düzeltmek için ilaçlara meylediyoruz. Tıbba diyeceğim bir şey yok ama ben de kendimce bir reçete yazdım. Abartılı bir şey değil. Sözelci reçetesi. Belki işe yarar. Iyi dinlemeler...

Dini alanda yaşadığımız rahatsızlıklar var. Bu rahatsızlıkların bir kısmı dindar insanları bir anlamsızlık, kaos veya sekülerleşme durumu diye endişelendiriyorken dine mesafeli kesimleri de dini tartışmaların alıp başını gidiyor olması dolayısıyla başka türlü kaygılandırıyor. Aslında tipik bir modern toplum görüntüsü ve dinsel özgürlüklerin bu tür görüntüler ortaya çıkarması her zaman sıradan bir durum. Dini çoğulculuğun sağlıklı bir ortamda arttığı bir zeminde dinler arasındaki tartışmalar insanları dinden uzaklaştırmaz, aksine bu tartışmalar sayesinden bütün dinlerin kendilerini ifade kalitesinde ciddi bir yükseliş gözlemlenebilir. Tabii ki dinin hakikat içeriğinin ne kadar geçerli olup olmadığı herkesin kendi kararındadır. Dindar insanların bütün hakikat algılarıyla başka dinlerin hakikat algısıyla karşılaşırken yaşadıkları tecrübe farklı olabilir ama bu karşılaşmalar gündelik hayatın rutini haline geldiğinde belli bir kanıksamayı ve gözardı etmeyi de beraberinde getirmesi kaçınılmaz olur. Belli bir dine inanmanın veya o dinin iddialarını dillendirmenin hiçbir bedelinin olmadığı, herkesin bütün inançlarını son marjına kadar mümkün gördüğü durumda inançların ne kadar sahih bir şekilde yaşanabileceği sorgulanacak hale gelir. Bütün toplumun Hıristiyan olduğu bir zeminde, yani İsa ve Havarilerinin yaşadığı sıkıntılardan uzak bir ortamda Hıristiyanlığın bir zahmetsiz bir burjuva dinine dönüşmüş olmasından Søren Kierkegaard'ın duyduğu kaygı dönüp topluma huzur bozucu bir meydan okumaya dönüşmez mi? Din, elbette yaşadığımız hayatın bir onaylaması değil, böyle gelmiş böyle gitmekte olan insani ilişkilerimizin, sosyal düzenimizin sorunsuz bir tutkalı olarak ilanihaye hissedilmez. Rutinleşen insani ilişkilerimizde yaşanan tortulaşmaları harekete geçirir ve bu andan itibaren kendisine yapışmış muhafazakâr işlevini kaybeder. Aslında dinin bu rahatsız edici, huzur bozucu işlevi hep var olmuştur ama bu hep unutuluyor, unutulmak isteniyor. Dindarlar dine güzellemeler adına huzurun adresi olarak düşünmek istediklerinden, siyasetçiler de zaten dinden beklentilerini iktidarı ve idareyi kolaylaştıracak işleviyle beraber düşündüğünden bu boyutu unutmak ister. Necdet Subaşı'nın “din yorgunluğu” diye tabir ettiği bir rahatsızlık tipi de var. Fazla dinle meşgul olmaktan mı oluyor, dine farklı anlamlar ve beklentiler yüklemekten mi, din adına beraber yürüyen insanların yaşadıkları bıktırıcı ihtilaflardan mı, hakikat duygusunu aşındıran, anlamsızlaştıran kavgalardan mı? Bu konuda düşünceleri kışkırtacak, rutin algıların huzurunu bozacak, kendisi zihni yoracak bir ifade olduğu açık. Din ile ne toplumsal ne de zihinsel huzur arasında elbette zorunlu bir ilişki yok. İlişki var da, bu ilişki huzurdan ne anlaşıldığından da bağımsız değil elbet. Dinin toplumda huzur vaatleriyle sarılıp sarmalanmasıyla alınıp satılan bir metaya dönüştürülmesinin insanları yormaması mümkün müdür? Dinin bir piyasa metaına dönüşmesi elbette dinin tabiatıyla bağdaşmıyor, ancak dini iddialar arasında bir tartışmanın böyle bir alan kapma mücadelesi olarak gerçekleşmesi de işin tabiatından. En kötüsü, belli bir dini grubun veya görüşün devlet gücünü yanına alarak diğer dini gruplarla hiçbir tartışmaya girmeye gerek duymaksızın bertaraf etme yoluna gitmesidir. Abartılı ve indirgemeci, basitleştirici söylemlerle, ödül peşindeki muhbir işgüzarlıklarıyla buluşan bir dini söylemin hiçbir saygınlığı da kalmaz. Bu, dini bir piyasa gibi algılayan bir tamahkarlığın dinde tekelci bir girişimi olarak aslında kendi dini anlayışına da uzun vadede hizmet etmez. Ama çoğu durumda zaten bu tekelci girişimde bulunanların kendi din anlayışları lehine bile pek uzun vadeli bir stratejik vizyonu yoktur. Zaten bu yola tevessül etmeleri kendi dini anlayışlarına, argümanlarına, delillerine, samimiyetlerine güvenmemeleridir.

Bu bölümde bir şeyleri abartırken kullanabileceğiniz, günlük konuşma dilinde de oldukça yaygın olan bazı ifadelerden bahsedeceğim.*I'm speechless*I'm dying for (something)*I'm over the moon*I'm starving*It costs a fortune*It takes foreverBeni Instagramda takip etmek isterseniz buraya tıklayın.Görüşmek üzere!Sevgiler 

"Aus der Stadt voller Lichter an das Knie des Rheins" heisst es im Track "Vale hau se um". Darin ehren TripleNine Valentin Stocker, welcher diesen Sommer zurücktrat. Den gleichen Weg aus der Zentralschweiz nahmen Fabio und Adi heute auf sich, um sich mit der Basler Rapcrew über ihren FC Basel zu unterhalten. Fetch und Abart haben uns in ihre Gefühlswelten mitgenommen. Dabei soll jedoch auch die Musik der Jungs nicht zu kurz kommen. Wer oder was ist TripleNine? Seit wann und warum rappen sie? Und wie ist es zu den vielen Meistertracks für den FCB gekommen? Die Antworten hörst du in unserem Podcast! Natürlich muss aber auch die Zeit nach der Serienmeisterschaft angesprochen werden. Und wie soll es denn weitergehen mit dem FCB?

Chad and Eric discuss the last week in Giants' baseball, including a trade for a catcher and the demotion of Joey Bart to Sacramento. Also, their defense is at the bottom of the league and we explore why. Chad also asks the question, is it ok for a grown man to wear a baseball jersey at a game?You can join us for every episode with our live stream on Facebook. A recording of this episode's video is embedded below. Our next episode will stream around noon pacific on Thursday, June 23. We will be missing one week due to summer vacations.Get 20% OFF @manscaped + Free Shipping with promo code TORTURECAST at MANSCAPED.com! #ad #manscapedpod

Otizmin görülme sıklığı gerçekten oran olarak düşüyor ama sayısal olarak artıyor mu ? Yani eskiden otizmin görülme sıklığı daha azken şimdilerde 44 çocuktan bire düşmesi günümüzden ne anlama geliyor ? Özellikle otizm konusu olduğunda şu iki soru gündeme geliyor : Neden Otizm ve Neden Şimdi ? Neden otizm konusu artan sadece otizm mi , özel öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği, dürtüsellik, bipolar bozukluklar veya çocuklukta yaşanan sosyal duygusal bozukluklar mı neden özellikle bir otizmin arttığını düşünüyoruz da diğerlerinin artmadığını düşünüyoruz ? sorusuna cevap arayacağız. Neden şimdi sorusuyla ise 1960'lı yıllardan günümüze ne değişti de son 10-20 yıldır konu gerçekten dünyanın gündemi oldu , ne değişti sorusuna kitabın verdiği cevapları konuşacağız. Her cuma 22.00-23.00 arasında zoom üzerinden, Twitter ve clubhouse üzerinden takip edebilir, görüş ve önerilerinizi sunabilirsiniz.

Abartılar üzerine konuştuğumuz podcast serimizin yeni bölümünde entelektüellik kavramını ele aldık. Edward Said'in ''Entelektüel'' isimli kitabından ve ''aydın kişi'' tanımlarından bahsettik. Keyifli dinlemeler..

Sürekli peşinden koştuğumuz başarının asıl amacı nedir? Başarılı olma arzusu bir bağımlılık olabilir mi? Bu bölümümüzde konuşmacılarımız başarı bağımılığı ve proje çocuklar hakkında konuşuyor.

Sizce mutluluk ne demek, mutlu olmak zorunda mıyız? Belki de mutluluğu biraz abartıyoruzdur.. Bu podcast bölümümüzde Necla Aydın, mutluluk üzerine konuşuyor. Keyifli dinlemeler✨

İç siyâset giderek daha fazla basitlemelere gömülüyor. Dünyâya Türkiye'den bakan, onu Türkiye'den ibâret gören bakışlar bir büzülmüşlüğü anlatıyor. Bu büzülmüşlük içinde doğurulan gündemler, koparılan fırtınalar hem bireysel hem de toplumsal bir körlüğe delâlet ediyor. Biliyorum ki, bu girizgâh beni lise seviyesindeki münâzara masasının bir tarafına oturtmaya yeter. Doğrusu merâmım bu değil. Dünyâ bağlamlarını merkeze koyan bakışlar çok defâ Türkiye dinamiklerini ihmâl etmek suçlamasıyla karşılaşır. Bu karşı çıkışın haklı olduğu noktalar yok değildir. Lâkin hiçbir şekilde bir dünyâ körlüğüne sürüklenmeyi mâzur gösteremez. Abartılardan mümkün mertebe kaçınmak lâzımdır. Türkiye dinamikleri elbette en azından bölgesel düzeyde tesir doğuracak kadar hesâba katılmalıdır. Bilhassa Soğuk Savaş sonrasında yaşanan çözülmeler üzerinden bu durum daha baskın bir şekilde kendisini hissettirmektedir. Meselâ bir Doğu Akdeniz, Karadeniz ve Kafkasya konuşuluyorsa, Türkiye'nin hatırı sayılır bir ağırlığı olduğunu herkes kâbûl edecektir. Bu coğrafyalarda inisyatif alan diğer aktörler, Türkiye'nin dinamiklerini hesâba katmak mecbûriyetindedir. Türkiye iç siyâsetinde ortaya çıkan veyâ çıkması muhtemel değişmeler elbette ki Rusya, İran, Yunanistan başta olmak üzere AB ve ABD'yi de ilgilendirir. Bu sebepten olsa gerekir ki, kendi çıkarları üzerinden Türkiye'nin dinamiklerini belirleyen güçlerden bir veyâ bir kaçına yatırım yapacaklardır. Türkiye'nin iç dinamiklerini belirleyen siyâsal güçler de buna göre vaziyet alacak ve dünyâ ile uyumlu siyâsetler belirleme adına istikâmet tutturacaktır. Hâsılı, iç dinamiklerle dış dinamiklerin şöyle veyâ böyle örtüştüğü siyâsal manzaralarla karşılaşacağız demektir. Mesele yukarıda bahsi geçen örtüşmelerin veyâ çakışmaların üzerinden değerlendirme yapma titizliği gösterip göstermemekle alâkalıdır. Benim birinci derecedeki îtirazım, bağsızlık kokan gündem maddelerine; ikinci derecede ise dış konjonktürel gelişmeleri iç siyâset merkezli değerlendirmelerin mertebesine indirgeyen yaklaşımlaradır. Doğrusu iç dinamiklerle dış dinamiklerin arasında bir mertebe farkı olduğunu öngörmemiz gerekir. İç dinamikler bize en yakın olanlardır. Kolaylıkla, iktidar-muhalefet gibi basit ikiliklere indirgenebilir. Dış dinamikler için bu basitlemeleri yapamıyoruz. Çok bilinmeyenli denklemlerle yüzleşiyoruz. İç dinamiklerin basit ikilemleri ile dış dinamiklerin çok bilinmeyenli denklemlerinin nasıl örtüştürülebileceği esas meseleyi ortaya koymaktadır.

Günün öne çıkan haberlerini tarafsız bir bakış açısıyla ve FOX Haber farkıyla dinleyin! Güvenilir, tarafsız ve kaliteli haberin adresi FOX Haber; podcast yayınlarıyla sizlerle. Günün en sıcak ve çarpıcı gelişmelerini bulabileceğiniz FOX Ana Haber, deneyimli gazeteci Selçuk Tepeli'nin sunumuyla podcast yayınlarında sizlerle buluşuyor! FOX Türkiye Resmi Web Sitesi: www.fox.com.tr Facebook: https://www.facebook.com/foxhaber Twitter: http://www.twitter.com/FOXhaber İnstagram: https://www.instagram.com/FOXhaber/

Memnun muyuz? Abartıyor muyuz? Sıradaki potansiyel vatan haini kim olacak acaba? Gelin bu sabah sorularla devam edelim...

Johny Holiday ist ein Producer und DJ aus Basel. Seit 1997 ist ist er Teil der Hip Hop-Crew Brandhärd und hat für verschiedenste, nahmhafte schweizer Rap-Künstler wie Greis, Chlyklass, TripleNine, Kalmoo, Abart und Rapreflex Beats produziert. Sein neuestes Album "Loafer Fire Gang" ist überall erhältlich. Mehr Infos zu Johny gibt's auf https://www.instagram.com/johnyholiday/?hl=de Und meine Tour-Termine für das immer noch neue Solo "STAND UF!" gibt's hier: http://www.joelvonmutzenbecher.ch​ Podcast produziert von TABLECAST/Christoph Soltmannowski: http://www.solt.ch​ Titelsong: "Sea Salt" von Johny Holiday: https://johnyholiday.bandcamp.com/album/loafer-fire-gang-2

Postoj bank je obezřetný, ale záleží na tom, jak často hotovost do banky nosíte. Když budete chodit 15 let pravidelně, tak to bankéře ani systémy nepřekvapí. Banka to nahlásila, ale ze strany dozorujících orgánů nepřišla odpovídající odpověď. Nevěřím, že by banka zastírala tento manévr. V trestněprávní rovině nešlo o praní špinavých peněz, pokud nemám původní trestný čin, nemohu mít ani praní špinavých peněz, říká advokát Filip Čabart.

"Onun eserlerinde, başka bir ressamın tesirini aramak, elmasta leke aramaya benzer ki beyhude yorgunluktur." Abartılı gelebilir bu teşbih ama değil. Burada abartılan şey bizatihi gerçek. Süheyl Ünver'in yaşayıp aktardığı bir gerçek.

Kime başarısının sırrını sorsanız "çok çalışmak" diyor. Pek durum gerçekten bu mu? Bence değil. Buyrun anlatıyorum. Daha fazla içerik için: www.haddinias.net

Göklerden inen bir rektör (otoriteryen rejim) ile tabandan gelen tepkilerin (ABD darbe girişimi) ve özel sektörün yasaklarının (Twitter'ın Trump'ı yasaklaması) bir kıyaslaması. Ve özel monopolilerin kontrolündeki bilgi altyapılarının, ifade özgürlüğünün geleceğine etkileri..Bölüm Sponsorları: WWF Market - https://wwfmarket.com/discount/FULARSIZPANDAHiwell - http://hiwellapp.com/?utm_source=podcast&utm_medium=fulars%C4%B1z&utm_campaign=1.Konular: (dinamik reklamlar yüzünden süreler kayabilir)(01:45) 2016'daki kayyum | Kaan Öztürk'ün yazısı.(05:30) "Buna şaşıranlara şaşırıyorum"culuk.(10:55) ABD gündem özeti.(13:22) Asıl darbe girişimi.(17:50) Twitter yasağı.(21:45) Abartılı tepkinin işlevi.(23:30) Yeni nesil ifade özgürlüğü.(25:50) Parler'ın yasaklanması.(28:00) Üç yol: Kendini düzelten monopoli, parçalanmış medya, regüle edilmiş monopoli(30:15) Kötümserlik ve iç çelişkilerim.(32:30) Patron teşekkürleri.***Patreon: Aylık veya YILLIK destek verin, ikimiz de rahat edelim:)Kitap: Safsatalar Ansiklopedisi

Ahmet Bozkuş - ASGARİ ZENGİN | Bu bize biraz abartılı geldi! | Canlı Yayın by Bahar Solukları

Lumost’un 39. Bölümünde konuğumuz 2020 yılında adından en çok söz ettiren şirket olan Zoom. Zoom tek bir ürüne uzmanlaşmış olmanın yarattığı kalite farkıyla, pandeminin başından itibaren viral şekilde büyümeyi başardı. Bunun doğal sonucu da şirketin piyasa değerinin 9 ayda yaklaşık 5 katına çıkması oldu. Şirket bugün öylesine yüksek bir piyasa değerine ulaşmış durumda ki bildiğimiz herhangi bir finans oranıyla bunu açıklamak imkansız. Bölümün ilk kısmında Zoom’un kurucusu Eric Yuan’ın hikayesini konuşuyoruz. Zoom’un nasıl kurulduğuna ve IPO’ya kadar geçen sürede neler yaptığına bakıyoruz . Bölümün ikinci kısmında Zoom’un yakın zaman önce açıkladığı üçüncü çeyrek finansallarına ve korkutucu büyüme rakamlarına değiniyoruz. Zoom’un temel problemlerinin neler olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Son kısımda ise Zoom’un gelecek adına stratejisinin ne olması gerektiği üzerine beyin fırtınası yapıp bölümü tamamlıyoruz.Bölümde adı geçen kaynaklar:1) Not Boring2) Stratechery3) The Startup4) Acquired Podcast

Abartılı Reaksiyon

Bu konuşmamda yerli yabancı birçok yazarın dedikodusunu yaptım. Umarım kırılmamışlardır. Abartılı kutsamaya karşı bir hayat felsefesini de konuşmanın satır aralarına yedirdim. Nusr-et'ten bile örnek verdim. Size sadece dinlemek kaldı

Si quieres saber más de Plexus da clic aquí: https://wa.link/guwryy

Aşı ve ilaçta tartışmayı abartıyor muyuz-Osman Müftüoğlu-5 Aralık 2020 by Hürriyet

Salih ve Ömer linç yeme uğruna popüler olmayan görüşlerini sunuyor ve çoğunluğun beğendiği ama abartıldığını düşündükleri filmleri belirliyor. Programdaki filmler: Titanic, Avatar, Gravity, Amélie, Birdman, Babam ve Oğlum

Geçen hafta değeri bilinmeyen filmler ve tablolar üzerine konuştuktan sonra bu hafta da abartılmış filmler ve tablolar üzerine konuşmak istedik.

Bu bölüm, çok abartılmış, bir diğer deyişle overrated şeyleri tartıştık. Birbirimizi kızdırdığımız, podcast kariyerimizi sona erdirmeye gidebilecek kadar gerginliğin yaşandığı bölümde sırasıyla Breaking Bad, Star Wars, kamp yapmak, Gal Gadot, Karaköy ve edebiyat dergileri, ve Türkiye'de futbol konularındaki abartılmışlığı eleştirdik. Laf edilmeyen tabu, geçilmedik kırmızı çizgi bırakmadık. Oldukça ofansif 23. bölümümüz sayesinde tüm gerginliğinizi bizim üzerimizde atarak rahatlayabilirsiniz. Linçleriniz sevgiyle kabul edilir. Kimiz Ki Biz, bir Podresh orijinal serisidir. Sosyal medya üzerinden kimizkibizpod adresinden bize ulaşabilirsiniz. https://linktr.ee/kimizkibiz adresinde podcast dinleme platformlarından ve sosyal medya hesaplarımıza erişebilirsiniz. Spotify, Google Podcasts, Apple Podcasts, Castbox, Deezer, Megaphone ve diğer podcast dinleme platformlarında bizi dinleyebilirsiniz.

Stephen King'in Yeşil Yol kitabından sinemaya uyarlanan Frank Darabont filminin beğenilen ve tartışılan yönleri inceleniyor. Film bir uyarlama harikası mı yoksa bir melodram abartısının ürünü mü? Esen Tan, Güven Atsüren, Murat Emir Eren ve Utku Ögetürk bu tartışmada hangi tarafta yer aldı? Kim Haklı'nın yeni bölümünde, filmin izleyiciler tarafından beğenilirken, eleştirmenler tarafından neden sert eleştirilere uğradığı cevaplanıyor. 

Linç Kültürü programında Selenay Kıvanç ve Kamil Akar gündemdeki konuları konuşuyor. Haftanın konuları; Anadolu Mutfağı Kahve Kültürü Çakra açma seansları

Eine Woche hat's gedauert: jetz abba umso steiler. Abartig geil und keiner Abänderung würdig. Gimme, gimme, gimme Jokes!  • Sprecherin: Matilde Keizer 

Herkese merhabalar. Gzt podcast ekibinin hazırladığı, Postöykü'nün sponsoru olduğu “Ramazan Yazıları” podcast'ini dinliyorsunuz. Bugün hicri takvime göre 11 Ramazan 1441 Miladi takvime göre ise 04 Mayıs Pazartesi. Ramazan ayı boyunca muhtelif yazarlardan en güzel ramazan yazılarını sizlerle buluşturuyoruz. Ramazan ayının Alem-i İslam'a ve bütün dünyaya sağlık, sıhhat, esenlik ve güzellikler bahşetmesini diliyoruz. Bugünkü yazımız Nureddin Yıldız'ın, kendi sitesinde, “Ramazan ayı ne değildir?” başlığıyla yayınlanan yazısı. Bakalım ne demiş Nureddin Yıldız. 1- İftar Ayı Değildir Ramazan ayı, dünya nimetlerini elinin altında bulundurduğu hâlde, Rabb'inin emri olduğu için yemeyen-içmeyen, şehvetlere karşı sabır imtihanını kazanmaya gayret eden mü'minlerin ayıdır. Abartılı bir israf şovuna dönüşen iftar sofraları Rabbani niteliği olmayan sofralardır. Bir saat sonraki teravih namazını kılmakta zorlanacak hâle getiren bir iftar sofrası Ramazana ait değildir. Ramazandan önce mü'minlerin kerih gördüğü müsrif harcamaları Ramazanın gölgesinde mübahlaştırmak hatalıdır. Ramazan bir açlık terbiyesi iken, onu açlık edebiyatına dönüştüremeyiz. Dün alkol tüketilen otellerde bugün iftar sofralarının kurulması, bunun adının da Allah rızası için iftar vermek olması en azından gülünçtür. Müslümanlar iftarlarına sahip çıkmalıdır. İçilip içilmeyeceği, yenilip yenilmeyeceği şüpheli olan şeylerle iftar sofrasına nasıl oturulur? İftarımızın, birilerinin bütçelerini doldurmalarına alet edilmesinden, Ramazan gününde yemek yenmesi kadar tiksinmeli ve buna karşı tepkili olmalıyız. Sahur ayıdır, oruç ayıdır. Bizim iftara gösterdiğimiz hassasiyet sahurdadır. Orucun başlangıcı sahur yemeği, bitişi iftardır. Bitişi olan iftara gösterilen ilgi, başı olan sahura gösterilmiyorsa bunun anlattığı şey hoş değildir. Oruç ayı Ramazan, iftar ayına dönüşmemelidir. İftar, kelime anlamı ile dahi yanlış kullanılmaktadır. İftar sadece açış yapma anlamındadır. 2- İsraf Ayı Değildir Mal ve vakit israfı zamanların hiçbirinde hoş değildir şüphesiz. Hele hele Ramazan ayı mal ve vakit israfı için asla uygun değildir. Tüketilemeyip atılan gıdalar, bir selamlaşma- hatır sorma bahanesi ile tüketilen saatler, ömürler Ramazanın heder edildiğini gösterir. Mutfak masraflarının -yenen yemek öğününün ikiye düşmesine rağmen- artması neyin göstergesi olabilir? Gece yarım saat azaltılmış uykudan ötürü saatlerce uyku ilave etmek, gündüzleri uyku ile çarçur etmek Ramazanla çelişen şeylerdir. Malda ve vakitte israf varken Ramazan, dibi delik bir kovaya dönebilir. Zühd ve bereket ayıdır. Gıda tüketimini, ikinci dereceden olan ihtiyaçlar listesini azaltma, ahiret âlemine hazırlanma zamanıdır. Malımız ve zamanımız bereketlenmelidir. Önceki on bir ayda yapamadıklarımızı, yapabilme imkânı ve vakti oluşturmalıyız. Kadınlarımızın en mübarek günleri mutfaklarda ve bulaşık yıkamada geçmemelidir. Mü'min bir erkek sıcak bir pide kuyruğunda vakit harcamamalıdır. Malımız, vaktimiz, ibadetimiz, şuurumuz, uhuvvetimiz bereketlenmelidir. Ramazan ayına başlangıçtaki kimliğimiz ve değerimiz değişmiş olarak Ramazandan çıkmalıyız... Gzt podcast ekibinin hazırladığı, Post Öykü'nün sponsoru olduğu “Ramazan Yazıları” podcast'ini dinlediniz. Bugün sizlerle Nureddin Yıldız'ın, kendi sitesinde, “Ramazan ayı ne değildir?” başlığıyla yayınlanan yazısını paylaştık. Bir sonraki podcastimizde görüşmek dileğiyle, hoşçakalın.

Selam, N'alaka'nın bu bölümde asla konuşmayı planladığımız konular üzerine konuşmadık. O yüzden buraya ne yazarsak yazalım boş kalır. Eğlenmek istiyorsanız içeri bekliyoruz! Keyifli Dinlemeler! --- Send in a voice message: https://anchor.fm/836podcast/message

Join me as I interview CBD business owner, Katie Abart, and PhD Candidate and Board-Certified Holistic Health Practitioner, Kalina Raboin, RN, as we share and discuss educational info regarding the background of CBD Oil, tips to be mindful of when searching for CBD Oil, its benefits (research based and personal testimonies), and so much more! Time Stamps 00:02:00 Defining CBD Oil 00:03:40 Distinction Between CBD Oil and Marijuana 00:05:09 Determining Quality of Product 00:13:50 CBD & Carrier Oils 00:15:33 Full Spectrum Hemp/CBD Oil 00:17:10 Researched Based Benefits of CBD Oil 00:26:18 Problem Solving Benefits of CBD Oil 00:32:25 Assessing Your “Why” 00:34:00 CBD Oil for Dogs

Venedik'te Altın Aslan ödülünü kazanarak ses getiren ve eleştirmenlerden büyük övgü toplayan Joker'i sinema yazarları Hasan Cömert ve Utku Ögetürk konuşuyor; filmin referanslarını, estetiğini, tartışılan taraflarını ve Joaquin Phoenix'in performansını masaya yatırıyorlar. Sosyal medya hesaplarımız: https://www.instagram.com/kutsalmotor/ https://twitter.com/KutsalMotor https://www.facebook.com/kutsalmotor/ #JetonDüştü #Joker #JoaquinPhoenix

“Pardon da biraz abartmıyor musunuz!” diye haykırmak için yılın en güzel zamanı geldi çattı. Yeri geldi içimizde tuttuk, yeri geldi sesimizi duyuramadık. Hatta yeri geldi “... filmi sevmeyen var mı gerçekten” tweetlerine şaşkınlıkla baktık. İşte şimdi tam zamanı. Evet, o filmi sevmeyen var. İşte bütün abartılanlar arasından seçtiğimiz yılın en abartılan 5 filmi...

19 Şubat 2020’de Tesla’nın piyasa değeri, büyük bir rallinin ardından 170 milyar dolara kadar çıkmıştı. Bugün itibariyle piyasa değeri 75 Milyar dolara kadar indi. Bu kadar büyük bir düşüşün ardından Tesla hisselerini almak bazılarımıza çok cazip görünebilir. Ama Tesla gerçekten bu kadar değerli mi? Gelir çarpanlarına baktığımızda, Tesla’nın piyasa değeri gelirlerinin yaklaşık 3 katı. Eğer Tesla’yı Apple ya da Microsoft gibi teknoloji şirketlerinin rakibi olarak görüyorsanız bu oran size çok yüksek görünmeyebilir. Ancak Tesla’yı bir otomobil şirketi olarak görüyorsanız bu oran oldukça yüksek görünüyor. Lumost'un bu bölümünde Tesla üzerinden elektrikli otomobillerin geleceğinin bir analizi var. Tesla'nın hikayesinin neden bu kadar insan tarafından satın alındığını anlamaya çalışıyoruz. Bonus olarak Tesla geleceğiyle ilgili tahminlerde de bulunduk.Podcast'in tam metnine ve kullandığım kaynaklara buradan ulaşabilirsiniz. LUMOST

The World Health Organisation says a new system is needed for fighting virus outbreaks, warning the world is "dangerously unprepared for a global pandemic."It comes as China's death toll from the coronavirus passes 360 [[check for updates]], exceeding the 349 mainland fatalities from the SARS outbreak in the early 2000s. - Yeni coronaviruse karşı dünyanın tepkisi, bazı endişelere yol açtı. Dünya Sağlık Örgütü, küresel çapta bir salgına karşı hazır olmadığımızı söylüyor.

Mindfulness ya da diğer adıyla farkındalık hayatımızdaki yerini sağlamlaştırma çalışmalarına feci ivme kazandırmış durumda. Mindfulness tamamen bir aldatmaca deyip en başından kendinizi soyutlamış veya henüz pek tanışmamış olabilirsiniz. Belki "bu iyi bir şeye benziyor ama..." gibi düşüncelerle meşgul, "fluid" takılıyorsunuz, belki de sıkı bir takipçisi olarak 8 haftalık MBSR kursunuzu tamamladınız ve ileri seviyelere yelken açıyorsunuz. Hangi durumda olursanız olun, gelin kafa karışıklığımıza katılın. Mindfulness'tan ne anlıyoruz? Yoksa kandırılıyor muyuz? Yoga neden yapıyoruz, yapmayı bırakacak mıyız? Yine muhabbeti çorba yaptık. Fikirlerinizi paylaşın, birlikte bilinç yükseltmeye çalışalım. Bölümle ilgili düşünceler, dinlerken aklınıza gelenler ve yeni bölüm fikirleri için queertroublemakers@gmail.com'a mail atabilirsiniz! Bize ulaşın: www.queertroublemakers.com / https://twitter.com/qtroublemakers / https://www.instagram.com/queertroublemakers / https://www.facebook.com/Qtroublemakers

Bölümümüzü bölümlerin neden seyrekleştiğini açıklayarak başlamak istedik. Yine podcast çekmeyi özlediğimizi anlattık. Apple iphone 11 tanıtımındaki abartılı halleri değerlendirdik. iphone 11, iphone 11 pro ve iphone 11 pro max modellerini kısaca anlattık. Yeni video özelliklerinden bahsettik. Netflix’te çıkan The Great Hack belgeselini değerlendirdik. Facebook’un, Cambridge Analyctica’nın verileri nasıl kullandığını, Trump’ın ve Brexit kampanyalarının nasıl ilerlediğini anlattık. Kişisel verilerin öneminden bahsettik. Son olarak da Rekabet Kurumu’nun aldığı BKM Express’in kapatılması kararını değerlendirdik. Soner Canko’nun medium yazısıyla ilgili konuşarak “rekaberlik” kavramına değindik. (https://medium.com/@SonerCanko/barda%C4%9F%C4%B1-doldurmak-i%C3%A7in-rekaberlik-bc67c782c31) Umarız bölümümüzü beğenirsiniz. İyi dinlemeler :) Bize sosyal medya kanallarımızdan geri bildirimde bulunmak için: https://twitter.com/podcastbosisler https://www.instagram.com/podcastbosisler/ https://medium.com/podcastbosisler

CoopPlay #62 WoW Klasik Çok Mu Abartıldı?

Bezstresowe wychowanie dzieci. Rodzice często popadają w skrajności. Dzieci nie należy karać klapsem i tutaj nie ma żadnych wątpliwości, ale niezwracanie uwagi, gdy robią coś złego, wyrządza im równie wielką krzywdę. Jak zachować spokój i znaleźć złoty środek na wychowanie? Jak nie ulegać emocjom i wyrzutom sumienia oraz gdzie rodzic popełnia największe błędy? Gościem odcinka Justyna Kozłowska.

Szczegóły własnego porodu, pytania "a kiedy w końcu zajdziesz w ciążę", dopytywanie dziecka: "a gdzie twój tatuś, dawno go nie widziałam"... Lista, mówiąc delikatnie, mało dyplomatycznych tematów, związanych z rodzicielstwem i dziećmi jest długa. W najnowszym odcinku podcastu Ewa Abart wylicza po kolei tematy, których lepiej nie podejmować i rzeczy, których lepiej nie robić. Pochylmy się nad nimi wszyscy i weźmy sobie do serca. Nie pół żartem, całkiem serio.

Dziecko kładzie się na podłodze w centrum handlowym? Połóż się obok niego! Gościem Ewy Abart jest mama trójki dzieci, która prowadzi warsztaty samodzielności "Zdolna bestia". Okazuje się, że często mamy wyręczają dzieci, wymiatają spod nóg swoich dzieci wszelkie przeszkody. Podczas warsztatów dzieci mają możliwość robienia rzeczy z życia wziętych, np. otwierania puszki, przybijania gwoździ. Dzieci uwielbiają być obdarzane zaufaniem. Oczywiście trzeba to robić mądrze i odpowiedzialnie.

Jak rozmawiać z dziećmi na trudne tematy np. śmierci czy rozwodu rodziców? A co robić, kiedy dzieci niezbyt elegancko pytają: czy pan był kiedyś przystojny? No i w końcu, jak zareagować, kiedy przedszkolak klnie?

Czy muzyka odgrywa ważną rolę w wychowaniu i kształceniu naszych pociech? Ekspertka Marta Antoszewska zwraca uwagę, że zacząć należy od umuzykalniania i przygotowania do kształcenia muzycznego - nie od nauki gry na instrumencie.

Każdy rodzic chciałby, żeby jego dziecko potrafiło rozwiązywać problemy kreatywnie. Wszystko zaczyna się w dzieciństwie i wiele zależy właśnie od opiekunów. Jak rozwinąć w dzieciach kreatywność? Jak ją wspierać w przypadku niesfornych dzieci? Kilka wskazówek udziela artystka Marzena Turek-Gaś.

Gdy rodzi się dziecko, chcemy dać mu przede wszystkim bezpieczeństwo. Krążymy wokół niego jak helikopter,wyprzedamy każdy krok, który naszym zdaniem może doprowadzić do jakiejś katastrofy. Niestety z wiekiem nasza troska przeradza się w wyręczanie. W efekcie powstaje pokolenie młodych ludzi, które jest całkowicie uzależnione od swoich rodziców, niezdolne podjąć żadnej samodzielnej decyzji. Jak temu zapobiec? Ewa Abart o granicy, którą często przekraczają wszechwiedzący rodzice.

Die vierte Folgen von Automann & Guests...mit Kerim und Sören und wieder einmal mit interessanten neuen Themen. Neben ein bisschen mehr Struktur für zukünftige Podcasts geht es heute um das Thema "Warum Frauen am Ende doch auf Typen in sportlichen Autos stehen", welche Kommentare zum Abart 124 Spider wir nicht nachvollziehen können ;)...und wie unsere Reise in die USA zur FV des neuen X5 war....hört euch durch!

nebst Abart und Ausartung Der Fußballwahn ist eine Krankheit, aber selten, Gott sei Dank. Ich kenne wen, der litt akut An Fußballwahn und Fußballwut. Sowie er einen Gegenstand In Kugelform und ähnlich fand, So trat er zu und stieß mit Kraft Ihn in die bunte Nachbarschaft. Ob es ein Schwalbennest, ein Tiegel, Ein Käse, Globus oder Igel, Ein Krug, ein Schmuckwerk am Altar, Ein Kegelball, ein Kissen war, Und wem der Gegenstand gehörte, Das war etwas, was ihn nicht störte. Bald trieb er eine Schweineblase, Bald steife Hüte durch die Straße. Dann wieder mit geübtem Schwung Stieß er den Fuß in Pferdedung. Mit Schwamm und Seife trieb er Sport. Die Lampenkuppel brach sofort. Das Nachtgeschirr flog zielbewußt Der Tante Berta an die Brust. Kein Abwehrmittel wollte nützen, Nicht Stacheldraht in Stiefelspitzen, Noch Puffer außen angebracht. Er siegte immer, 0 zu 8. Und übte weiter frisch, fromm, frei Mit Totenkopf und Straußenei. Erschreckt durch seine wilden Stöße, Gab man ihm nie Kartoffelklöße. Selbst vor dem Podex und den Brüsten Der Frau ergriff ihn ein Gelüsten, Was er jedoch als Mann von Stand, Aus Höflichkeit meist überwand. Dagegen gab ein Schwartenmagen Dem Fleischer Anlaß zum Verklagen. Was beim Gemüsemarkt geschah, Kommt einer Schlacht bei Leipzig nah. Da schwirrten Äpfel, Apfelsinen Durch Publikum wie wilde Bienen. Da sah man Blutorangen, Zwetschen An blassen Wangen sich zerquetschen. Das Eigelb überzog die Leiber, Ein Fischkorb platzte zwischen Weiber. Kartoffeln spritzten und Citronen. Man duckte sich vor den Melonen. Dem Krautkopf folgten Kürbisschüsse. Dann donnerten die Kokosnüsse. Genug! Als alles dies getan, Griff unser Held zum Größenwahn. Schon schäkernd mit der U-Bootsmine Besann er sich auf die Lawine. Doch als pompöser Fußballstößer Fand er die Erde noch viel größer. Er rang mit mancherlei Problemen. Zunächst: Wie soll man Anlauf nehmen? Dann schiffte er von dem Balkon Sich ein in einem Luftballon. Und blieb von da an in der Luft, Verschollen. Hat sich selbst verpufft. - Ich warne euch, ihr Brüder Jahns, Vor dem Gebrauch des Fußballwahns! Lesung & Stimmen im Hintergrund: Elisa Demonki

Aile toplumun en önemli parçası. Onları seviyoruz ve onlarla güzel bir iletişim kurmak istiyoruz. Ailemizi korumak ve geliştirmek için elimizden geleni yaparız, inanılmaz zor şartların altındayken bile. Fedakarlıkta bulunup onlar için canımızı dişimize takarız. Fakat bütün çabalarımıza rağmen çoğu zaman aile üyelerimiz, en çok zorluk, hayal kırıklığı, ve üzüntüyü bizlere yaşatan kişilerdir. Nedense sanki eşlerimiz, ebeveynlerimiz, çocuklarımız, ve en yakın arkadaşlarımızın eşi benzeri olmayan duygusal zararlara neden olabilirler. Bu neden böyle? Bu ikilemin ne tür sebepleri var, ve bu durumlarda neler yapılabilir? Sizleri bu insani sıkıntıların altında yatan sebepleri keşfederek bizi esir tutan bu kısır döngülerden kurtulamaya davet ediyoruz. Çünkü hayat ilerledikçe hepimiz sürekli evrim geçirmekteyiz. Hazır değişirken kendimizi, ve ailelerimizi, neden daha güzel bir yöne doğru geliştirmeyelim? Hayatlarımızı iyileştirelim! Düşüncelerimizin değişmesiyle değişelim!